ZEYDÝYYE münker çerçevesinde Zeydiyye’nin kelâm konularýndaki görüþleri hakkýnda Muhammed b. Kasým b. Ýbrâhim’in el-U½ûlü’ssemâniyye, Murtazâ-Lidînillâh Muhammed b. Yahyâ’nýn Kitâbü’l-U½ûl adlý risâleleri ve Hasan b. Ali el-Utrûþ’un el-Besâ¹’ý zamanýmýza ulaþan ilk dönem eserlerindendir. Ressâs’ýn Mi½bâ¼u’l-£ulûm, Emîr Hüseyin b. Bedreddin’in Yenâbî£u’nna½î¼a ve el-£Ýšdü’¦-¦emîn, Mansûr-Billâh Kasým b. Muhammed’in el-Esâs li£ašåßidi’l-ekyâs adlý eserleriyle MüeyyedBillâh Yahyâ b. Hamza’nýn er-Râßiš fî tenzîhi’l-Åâliš ve el-Me£âlimü’d-dîniyye’si ve Ýbnü’l-Murtazâ’nýn el-Münye ve’lemel gibi çalýþmalarý Zeydiyye’nin temel kitaplarýný oluþturmaktadýr. Nâtýk-Bilhak el-Hârûnî’nin Kitâbü’l-Ýfâde’si, Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ýbrâhim el-Hasenî’nin elMe½âbî¼’i, Ebû Abdullah HüsâmeddinHumeyd b. Ahmed el-Muhallî’nin el-¥adâßišu’l-verdiyye’si, Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza’nýn Kitâbü’þ-Þâfî’si Zeydiyye tabakatýnýn en önemli eserlerindendir. Ýbrâhim b. Kasým Müeyyed-Billâh’ýn kaleme aldýðý, V. (XI.) yüzyýldan itibaren baþlayan kýsmý neþredilen ªabašåtü’z-Zeydiyye de Zeydî imamlarý hakkýnda deðerli bir eserdir. Söz konusu kitaplarda Zeydiyye ele alýnmakla birlikte Mürcie, Müþebbihe ve Cebriyye gibi fýrkalarýn görüþlerine de atýfta bulunulduðundan bunlar ayrý bir önem taþýmaktadýr. Ressî’nin erRed £ale’l-Mücbire, er-Red £ale’r-Ravâfi², er-Red £ale’bni’l-Mušaffa£, Hâdî-Ýlelhak Yahyâ b. Hüseyin’in er-Red £ale’l-Mücebbireti’l-Æaderiyye ve er-Red ve’l-i¼ticâc £ale’l-¥asan b. Mu¼ammed b. el¥anefiyye fi’l-cebr gibi risâleleri bilhassa Cebriyye ve Müþebbihe’ye reddiye mahiyetindedir. Mu‘tezilî fikirlerin Zeydî kelâm kitaplarý vasýtasýyla sonraki dönemlere aktarýlmasý Ýslâm düþünce tarihi açýsýndan ayrý bir önem taþýmaktadýr. HâdîÝlelhak Yahyâ b. Hüseyin’in hayatýna dair Sîretü’l-Hâdî’de III. (IX.) yüzyýlýn sonu itibariyle Yemen tarihini ve Karmatîler’in buradaki faaliyetlerini ayrýntýlarýyla ele alýnmaktadýr. Yahyâ b. Hüseyin b. MüeyyedBillâh es-San‘ânî’nin øåyetü’l-emânî fî aÅbâri’l-šu¹ri’l-Yemânî’si geniþ bir Yemen tarihidir. Yemen Zeydîleri’nin önemli imamlarýndan Mansûr-Billâh Kasým b. Ali el-Ýyânî’nin hayatýyla ilgili olarak Hüseyin b. Ahmed b. Ya‘kub’un yazdýðý eser de bu türdendir. Ebû Firâs b. Di‘sem’in telif ettiði Sîretü’l-Ýmâm £Abdillâh b. ¥amza, Zeydî tarihiyle genel Ýslâm tarihi açýsýndan önemli bilgiler içermektedir. Abdüsselâm Abbas el-Vecîhî, Yemen’deki özel kütüphanelerde bulunan yazma eserleri ve Zeydî müellifleri tanýtan Me½âdirü’ttür⦠fi’l-mektebâti’l-Åâ½½a fi’l-Yemen I-II ve A£lâmü’l-müßellifîn ez-Zeydiyye adlý eserleri kaleme almýþtýr. BÝBLÝYOGRAFYA : Ýbn Sa‘d, e¹-ªabašåt (nþr. Süheyl el-Keyyâlî), Beyrut 1994, IV, 12, 13; V, 340; Ressî, Mecmû£u kütüb ve resâßil (nþr. Abdülkerîm Ahmed Cedbân), San‘a 2001, I-II, tür.yer.; Ya‘kubî, TârîÅ (nþr. Abdülemîr Ali Mühennâ), Beyrut 1413/1993, II, 255-257, 397; III, 111; Nâþî el-Ekber, Mesâßilü’limâme (nþr. J. van Ess), Beyrut 1971, s. 42-45; Hâdî-Ýlelhak Yahyâ b. Hüseyin, U½ûlü’d-dîn, Sa‘de 2001, s. 62-115; Ahmed b. Sehl er-Râzî, AÅbâru FaÅ (nþr. Mâhir Cerrâr), Beyrut 1995, s. 132-164, 198 vd.; Taberî, TârîÅ, Beyrut 1989, V, 498-500; VII, 164-166, 223, 224; VIII, 255-257; MurtazâLidînillâh Muhammed b. Yahyâ, Kitâbü’l-U½ûl (nþr. Abdullah b. Hammûd el-Ýzzî), Amman 1421/2001, s. 29-67; Nevbahtî, Fýrašu’þ-Þî£a (nþr. M. Sâdýk Âl-i Bahrülulûm), Necef 1355/1936, s. 18-19, 5152; Eþ‘arî, Mašålât (Ritter), s. 65-75, 78-85; Ebü’lAbbas Ahmed b. Ýbrâhim, el-Me½âbî¼ (nþr. Abdullah b. Abdullah b. Ahmed el-Havsî), Amman 1423/2002, s. 385-609; Ebü’l-Ferec el-Ýsfahânî, Mešåtilü’¹-ªâlibiyyîn (nþr. Seyyid Ahmed Sakr), Beyrut 1408/1987, tür.yer.; Sâhib b. Abbâd, Nu½retü me×âhibi’z-Zeydiyye (nþr. Nâcî Hasan), Baðdad 1975, s. 134-225; Ýbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (nþr. Ýbrâhim Ramazan), Beyrut 1415/1994, s. 193, 194, 226-228, 273-274; Nâtýk-Bilhak, el-Ýfâde fî târîÅi’l-eßimmeti’s-sâde (nþr. M. Yahyâ Sâlim Azzân), San‘a 1416/1996, s. 61-192; a.mlf., et-Ta¼rîr (nþr. M. Yahyâ Sâlim Azzân), San‘a 1997, s. 653-674; Baðdâdî, el-Farš (Abdülhamîd), s. 43, 51-58; Þehristânî, el-Milel (nþr. Abdülemîr Ali Mühennâ – Ali Hasan Fâûr), Beyrut 1996, I, 179, 180, 189; Mütevekkil-Alellah Ahmed b. Süleyman, ¥ašåßišu’l-ma£rife (Müferrih b. Ahmed er-Rabaî, Sîretü’l-emîreyn içinde, nþr. Rýdvân Seyyid – Abdülganî Mahmûd Abdül‘âtî), Beyrut 1413/1993, s. 345-349; a.mlf., el-¥ikmetü’d-dürriyye (a.e. içinde), s. 351-353; Neþvân el-Himyerî, el-¥ûrü’l£în (nþr. Kemâl Mustafa), Kahire 1948, s. 148156, 188-212; Fahreddin er-Râzî, Ý £tišådât (Neþþâr), s. 52-53; Ýbn Ýsfendiyâr, History of Tabaristån (trc. E. G. Browne), Leiden-London 1905, s. 47-90, 158 vd.; Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza, eþ-Þâfî, Beyrut 1406/1986, I, 264 vd.; Ebû Firâs b. Di‘sem, es-Sîretü’þ-þerîfetü’l-Man½ûriyye: Sîretü’l-Ýmâm £Abdullåh b. ¥amza (nþr. Abdülganî Mahmûd Abdül‘âtî), Beyrut 1993, s. 50288; Humeyd b. Ahmed el-Muhallî, el-¥adâßišu’lverdiyye fî mâšýbi eßimmeti’z-Zeydiyye (nþr. Yûsuf b. Muhammed el-Hasenî), Dýmaþk 1985, I, 137 vd.; II, 64; Ahmed b. Hasan er-Ressâs, Mi½bâ¼u’l-£ulûm (nþr. M. Abdüsselâm Kefâfî), Beyrut 1971, s. 7-24; Þerefeddin Hüseyin b. Bedreddin, el-£Ýšdü’¦-¦emîn fî ma£rifeti rabbi’l-£âlemîn, Sa‘de 1995, s. 11-66; Müeyyed-Billâh Yahyâ b. Hamza, er-Râßiš fî tenzîhi’l-¼âliš (nþr. Ýmam Hanefî Abdullah), Kahire 1420/2000, s. 171, 183, 195, 210; Muhammed b. Kasým b. Ýbrâhim, elU½ûlü’s-semâniyye (nþr. Abdullah b. Hammûd el-Ýzzî), Amman 2001, s. 29-78, 180; Hasan b. Ali el-Utrûþ, el-Besâ¹ (nþr. Ahmed Cedbân), Sa‘de 1997, s. 45-170; Ýbnü’l-Murtazâ, el-Münye ve’lemel (nþr. M. Cevâd Meþkûr), Beyrut 1990, s. 23, 96-100; a.mlf., el-Ba¼rü’z-zeÅÅâr (nþr. Abdullah b. Abdülkerîm el-Cürâfî), San‘a 1409/1988, s. 40- 41, 91-93; Mansûr-Billâh Kasým b. Muhammed, el-Esâs li-£ašåßidi’l-ekyâs (nþr. Albert Nasrî Nâdir), Sa‘de 2000, s. 34 vd., 49, 78, 145, 164; Yahyâ b. Hüseyin es-San‘ânî, øåyetü’l-emânî fî aÅbâri’l-šu¹ri’l-Yemânî (nþr. Saîd Abdülfettâh Âþûr), Kahire 1388/1968, s. 121-315; Ýbrâhim b. Kasým, ªabašåtü’z-Zeydiyyeti’l-kübrâ: Bulû³u’lmurâd ilâ ma£rifeti’l-isnâd (nþr. Abdüsselâm b. Abbas el-Vecîh), Amman 1421/2001, I-III; Ahmed Mahmûd Subhî, ez-Zeydiyye, Kahire 1404/1984, s. 188-202; Ali b. Abdülkerîm b. Fudayl Þerefeddin, ez-Zeydiyye na¾ariyye ve ta¹bîš, Amman 1405/1985; Eymen Fuâd Seyyid, TârîÅu’l-me×âhibi’d-dîniyye, Kahire 1408/1988, s. 217-259; Ebü’l-Hüseyin Mecdüddin b. Muhammed el-Müeyyedî, Levâmi £u’l-envâr, Sa‘de 1993, I, 357-418; Hasan Hudayrî Ahmed, Æýyâmü’d-devleti’z-Zeydiyye fi’l-Yemen, Kahire 1996, s. 136-137; Ýsa Doðan, Zeydiyye’nin Doðuþu ve Görüþleri, Samsun 1996; Abdüsselâm b. Abbas el-Vecîh, A£lâmü’l-müßellifîne’z-Zeydiyye, Amman 1420/1999, s. 319-320, 439-444, 759-764, 1103-1111; Bedreddin b. Emîrüddin el-Hûsî, el-Mu¹arrifiyye, San‘a 2001, s. 15-59; Mehmet Ümit, Zeydiyye-Mutezile Etkileþimi ve Kasým er-Ressî (doktora tezi, 2003), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 31-210; Yusuf Gökalp, Zeydilik ve Yemende Yayýlýþý (doktora tezi, 2006), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; R. Strothmann, “Zeydîye”, ÝA, XIII, 549-551; W. Madelung, “Zaydiyya”, EI 2 (Ýng.), XI, 477-481; a.mlf., “Alids”, EIr., I, 881-886; Mustafa Öz, “Haþebiyye”, DÝA, XVI, 402. ÿYusuf Gökalp ™ FIKIH. Zeydiyye, Zeyd b. Ali’ye nisbetle oluþan siyasî bir hareketin adý olduðundan onu diðer fýkýh mezheplerinden farklý kýlan en belirgin husus fýkhî ve kelâmî yönünden ziyade siyasî yönüdür. Bu sebeple Zeydîler, Zeydiyye adlandýrmasýný fýkhî bir yapýlanmadan çok bir anlayýþ olarak takdim ederler ve bu adlandýrmanýn öncelikle Zeyd b. Ali mensuplarý için kullanýldýðýný, ancak bunun fýkhî görüþlerinde onu taklit etmeyi gerektirmediðini belirtirler. Zeydî müelliflerin tanýmlarý da (Ýbnü’l-Murtazâ, el-Milel ve’n-ni¼al, I, 34; Ali b. Abdülkerîm b. Fudayl Þerefeddin, s. 11) Zeydîliðin daha çok siyasî bir adlandýrma olduðunu göstermektedir. Nitekim Zeydiyye’nin, Hanefîler ve Þâfiîler gibi isimlerin zihinde çaðrýþtýrdýðý anlamda kullanýlmadýðýný ileri sürmeleri (Ýbnü’l-Murtazâ, el-Münye ve’l-emel, s. 96) bunu desteklemektedir. Buna göre Hanefîler fürû-i fýkýhta Ebû Hanîfe’ye tâbi olanlar için kullanýlýrken Zeydiyye’de böyle bir anlam söz konusu deðildir. Mezhep içerisinde daha sonralarý Kasýmiyye, Hâdeviyye ve Nâsýriyye adlarýyla bir fýkhî ayrýþmanýn görülmesi de bu durumu açýklar niteliktedir. Zeydî müellifler, Zeydiyye mezhebi ile Zeyd b. Ali’nin ilgisini ele aldýklarý eserlerinde Zeyd b. Ali’ye tâbi oluþun ilmî konularda olmadýðýný, Zeyd b. Ali’nin ictihadlarý önemli ka331 ZEYDÝYYE bul edilmekle birlikte onun ve diðer Ehl-i beyt imamlarýnýn taklit edilmesinin gerekli sayýlmadýðýný açýkça ifade ederler. Zira Zeydiyye her asýrda ve her mekânda ictihad yetkisine sahip olanlara ictihadý gerekli (farz) görür (Abdullah b. Muhammed b. Ýsmâil Hamîdüddin, ez-Zeydiyye, s. 93). Bütün bunlara raðmen Zeydîler kendilerini ve usullerini tanýmlarken Zeydî kavramýný tercih etmiþler, yukarýdaki fýkhî ayrýþmayý belirten isimleri ise genellikle kullanmamýþlardýr. Buradan hareketle Zeydiyye tabirinin hem siyasî tavýr hem fýkýh birlikteliðini ifade ettiði söylenebilir. Bu adlandýrma probleminin bir sonucu olarak Zeydî olmayan bazý âlimler, Ýmam Zeyd ile bugünkü Zeydiyye arasýnda isim birlikteliði dýþýnda bir benzerlik bulunmadýðýný ileri sürmüþlerdir (Sâlih Ahmed el-Hatîb, s. 243, 246; Ýsmâil b. Ali el-Ekva‘, s. 98). A) Tarih. Zeydî fýkhýnýn geçirdiði süreçlerle ilgili en önemli tasnif çaðdaþ Yemenli âlim Murtazâ b. Zeyd el-Mahatvarî’ye aittir. Mahatvarî beþli bir tasnife tâbi tuttuðu bu süreci modern dönem öncesine (XII./ XVIII. yüzyýl sonuna) kadar getirir (Ýslâmî Ýlimler Dergisi, VI/1 [2011], s. 27-36). Bu tasnife göre, 1. Zeydî Fýkhýnýn Oluþum Süreci. II (VIII) ve III. (IX.) yüzyýllarý kapsayan bu dönemi Murtazâ b. Zeyd el-Mahatvarî cem‘ ve telif merhalesi diye adlandýrýr. Zeydiyye’nin fikirlerini ilk defa sistemli bir þekilde ortaya koyan Kasým b. Ýbrâhim erRessî’den (ö. 246/860) ve çaðdaþlarýndan önceki süreçte daha çok siyasî bir hareket hüviyetinde olan bu grubun müstakil bir fýkhýndan ziyade çeþitli konularla ilgili fýkhî görüþlerinden ve eðilimlerinden söz edilebilir. Teþekkül devrinde Zeydiyye’nin, Kûfe merkezli siyasî bir hareket olmasý dolayýsýyla Irak-Kûfe fýkýh çevrelerinin yaklaþýmlarýný benimsediði düþünülebilirse de bu konuda ayrýntýlý bir çalýþma yapýlmamýþtýr. Zeyd b. Ali, babasý Zeynelâbidîn Ali ile aðabeyi Muhammed el-Bâkýr’ýn yanýnda yetiþen, Medine ve Kûfe’de devrinin önde gelen âlimleriyle görüþüp hadis rivayetinde bulunan bir âlim olmakla birlikte siyasî faaliyetleri ve genç denebilecek bir yaþta vefatý sebebiyle uzun süreli bir fýkýh eðitimi ve fetva faaliyeti içinde bulunamamýþtýr. Diðer muhalif gruplardan Zeydiyye adýyla ayrýlan bir grubun hemen onunla ortaya çýkmadýðý, bu kimliðin onun vefatýndan sonraki bir asýrlýk süreçte geliþtiði söylenebilir. Geriye dönük tarih yazýmýnda Zeydî olarak nitelenen âlimlerin bu dönemdeki ortak yönlerinin araþtýrýlmasý gerekir. Nitekim muhaddislerin ço- 332 ðunun Zeydî olduðu yolundaki ifadenin (Ýbnü’n-Nedîm, s. 221-222) siyasî muhalefeti paylaþmaktan öte ne gibi bir anlam taþýdýðý belirsizdir. II. (VIII.) yüzyýlda Zeydiyye’nin teþekkülünde ve görüþlerinin þekillenmesinde önemli þahsiyetlerden biri Muhammed en-Nefsüzzekiyye’dir (bk. MUHAMMED b. ABDULLAH el-MEHDÎ). Zeydî kaynaklarý onun fýkýh ve hadiste öne çýktýðýný, kendi aile büyüklerinin yaný sýra Nâfi‘ ve Ýbn Tâvûs gibi tâbiîn âlimlerinden ilim aldýðýný belirtmektedir. Ýlk dönem Kûfe Zeydî fýkýh anlayýþý bilhassa imâmet ve buna baðlý olarak hadis konusundaki tavýrlarýyla þekillenmiþ görünmektedir. Fýkhî görüþleri henüz ayrýntýlý biçimde incelenmemekle birlikte hareketin içinde Cârûdiyye gibi imâmetin nasla belirlendiðini kabul eden, Hz. Ali öncesindeki bütün halifeleri gayri meþrû sayan ve sadece Ehl-i beyt kanalýndan gelen rivayetleri benimseyen aþýrý Þiî gruplarýn varlýðýnýn yanýnda ilk iki halifeyi meþrû kabul eden ve Ehl-i beyt dýþýndaki hadis rivayetlerini de önemseyen gruplar da bulunuyordu. Özellikle Bütriyye veya Hasan b. Sâlih b. Hayy’a nisbetle Sâlihiyye diye bilinen grup bu ikinci eðilimi yansýtýr. Fakih ve muhaddis kiþiliðiyle tanýnan Hasan b. Sâlih’in 100 (718) yýlý civarýnda doðduðu, Kûfe’de yaþadýðý, hayatýnýn son yedi yýlýný yine ayný yerde gizlenerek geçirdiði ve Kitâbü’lCâmi£ fi’l-fýšh adlý bir eser yazdýðý nakledilir (Ýbnü’n-Nedîm, s. 221). Süfyân esSevrî, baþta silâhlý isyanla ilgili olmak üzere bazý fýkhî görüþleri dolayýsýyla onu tenkit ederken Ahmed b. Hanbel ve Yahyâ b. Maîn onu hadiste sika olarak görmüþ, bazý âlimler de zühd, siyasî tavýr ve ilim bakýmýndan Hasan b. Sâlih’i Saîd b. Cübeyr’e benzetmiþtir (Zehebî, VII, 53, 55-56). II. (VIII.) yüzyýl sonlarý ve III. (IX.) yüzyýlla birlikte daha belirgin bir kimlik kazanan Zeydiyye içerisinde fýkhî faaliyetler çoðalmýþ, Kûfe ve Medine’nin yaný sýra Yemen ve Taberistan’da yeni merkezler oluþmaya baþlamýþ, kayda deðer bir fýkhî birikim ortaya çýkmýþtýr. Bu süreçte Medine’de Kasým b. Ýbrâhim er-Ressî, Yemen’in Sa‘de þehrini merkez edinerek bir devlet kuran torunu Hâdî-Ýlelhak Yahyâ b. Hüseyin ve Kûfe’de Ahmed b. Îsâ b. Zeyd’in eserleriyle yine Kûfe’de Hasan b. Yahyâ’nýn Kitâbü’l-Câmi£ fi’l-fýšh’ý dönemin fýkhî birikimini ifade eder. Zeydî kaynaklarý, Hasan b. Yahyâ’nýn Kûfe’deki þöhretinin Ebû Hanîfe’nin fakihler arasýndaki þöhreti gibi olduðuna ve Kûfe’deki bütün Zeydîler’in onun ictihadlarýyla amel ettiðine vurgu ya- par. Bu dönemin diðer önemli fakihleri arasýnda, yukarýda adý geçen fakihlerin görüþ ve fetvalarýný bir araya getiren Muhammed b. Mansûr el-Murâdî ile Taberistan Zeydî Devleti’nin kurucusu Hasan b. Zeyd el-Mevî ve ayný devleti tekrar ihya eden Hasan el-Utrûþ sayýlabilir. 2. Mezhebin Klasik Dönemi. Bu dönem yaklaþýk olarak, Murtazâ b. Zeyd el-Mahatvarî’nin “tahrîc” ve “tahsîl” diye adlandýrdýðý iki merhaleyi içerir. Mahatvarî ilkini IV. (X.) yüzyýl baþlarýndan V. (XI.) yüzyýlýn ortalarýna kadar olan, ikincisini ise bu tarihlerden VII. (XIII.) yüzyýl sonlarýna kadar gelen süreyle sýnýrlar; ilkinde önceki imamlarýn görüþlerinin (nusûs) toplanýp düzenlendiðini, delillendirildiðini, þerh, ta‘lîk ve tahrîc edildiðini, ikincisinde ise imamlarýn görüþlerinin ve kitaplarýnýn öðrencilere nakledildiðini, kurallarýn tahkik edilip delillerin açýklýða kavuþturulduðunu söyler. Zeydîlik baþlangýçta siyasî ve itikadî bir birlikteliði ifade ederken III. (IX.) yüzyýlýn sonlarýndan itibaren Kasýmiyye, Hâdeviyye ve Nâsýriyye adýyla üç fýkhî kola ayrýlmýþtýr. Wilferd Madelung ise bu dönemde Kasým b. Ýbrâhim er-Ressî, Hasan b. Yahyâ, Ahmed b. Îsâ ve Muhammed b. Mansûr el-Murâdî’nin öðretilerine baðlý olarak dört fýkýh ekolü ortaya çýktýðýný söyler (EI 2 [Ýng.], XI, 478). Klasik dönemde Zeydî fýkhýnýn baþlýca kollarý þunlardýr: a) Kasýmiyye. Kasým b. Ýbrâhim er-Ressî’nin ictihadlarý etrafýnda birleþenlerden oluþan bu kolun mensuplarýnýn çoðu Hicaz ile Hazar denizinin güneyinde yer alan Gîlân (Cîl), Deylem ve Taberistan’da yaþýyordu. Kasým’ýn Mu‘tezile’ye benzeyen akýlcý yöntemi erken dönem Kûfe Zeydî geleneðinden önemli farklýlýklar taþýr. Kasým’ýn ictihad yöntemini en iyi açýklayan eserlerinden biri Mesâßilü Ca£fer b. Mu¼ammed ve £Abdillâh b. ¥asan’dýr. Onun nâsih ve mensuh, tahâret, namaz gibi meselelere dair günümüze ulaþan risâleleri toplu halde yayýmlanmýþtýr. Bu risâlelerden Mesâßilü’l-Æåsým’da çeþitli konularla ilgili fetva ve ictihadlarýndan oluþan 323 mesele yer alýr. Hazar denizi civarýndaki (Deylem, Taberistan gibi) bölgelerde hayat süren Zeydîler, Kasým er-Ressî’nin akýlcý yönteminden etkilenmiþler, özellikle kelâm ve fýkýh usulünde Mu‘tezilî görüþleri benimsemiþlerdir. Söz konusu bölgenin meþhur Zeydî âlimlerinden Nâtýk-Bilhak ile Hâkim el-Cüþemî bunun en dikkate deðer örnekleridir. b) Nâsýriyye. Taberistan’da Zeydî hâkimiyetini tekrar saðlayan Nâsýr-Lilhak Hasan el-Utrûþ’a nisbetle bu adý almýþtýr. Tâ- ZEYDÝYYE bilerinin çoðu Irak’ta ve Hazar’ýn güneyindeki Deylem ve Gîlân’da yaþýyordu. Ona ait Kitâbü’l-Bisâ¹ adlý çalýþma günümüze ulaþmýþtýr. c) Hâdeviyye. Yemen’de Zeydîliði yayan ve yerleþtiren kiþi olarak tanýnan Hâdî-Ýlelhak Yahyâ b. Hüseyin’e nisbetle bu adla anýlýr. Klasik dönemde Yemen’deki Zeydîler’in çoðu onun fýkhý ile amel etmiþtir (Sârimüddin Ýbrâhim b. Muhammed el-Vezîr, el-Felekü’d-devvâr, s. 34, 37). Hâdî-Ýlelhak birçok ictihadýnda Ýmam Zeyd’den ayrýlmýþ, meselâ Ýmam Zeyd, oruç kefâreti konusunda Sünnî ulemâsý arasýnda meþhur olan hadise göre amel ederken Hâdî, ramazanda eþiyle kasten cimâ eden birine “tevbe-yi nasûh” ve bir gün kazâ gerekeceðini söylemiþtir (Zeyd b. Ali, Mecmû£u’l-¼adî¦î, s. 149, 150). Yahyâ b. Hüseyin’in Mecmû£u resâßil adýyla bir araya getirilen eserinde yer alan Tefsîru me£âni’s-sünne, el-Æýyâs, øarîbü’lÆurßân, Me£âni’l-Æurßân gibi risâleler, ihtiva ettikleri konular bakýmýndan fýkýh usulüyle ilgili erken dönem çalýþmalarý arasýnda yer alýr. Onun el-A¼kâm, el-MünteÅab ve el-Fünûn isimli çalýþmalarý, Zeydî fýkhýnýn temel eserleri olduðu gibi daha sonra telif edilen çalýþmalarýn da ana kaynaðýný oluþturmuþtur. Zeydîliðin teþekkül döneminde taraftarlarýnýn bulunduðu Medine ve Irak’ta zayýflamasýnýn ardýndan özellikle IV. (X.) yüzyýldan itibaren Yemen ve Taberistan-Deylem bölgeleri öne çýkmýþtýr. Ancak VI. (XII.) yüzyýlýn sonlarýndan itibaren Yemen dýþýndaki Zeydîler’in zayýflamasý sebebiyle diðer kollar âdeta ortadan kalkmýþ ve Hâdeviyye kolu devam etmiþtir. 3. Müteahhir Dönem. Yaklaþýk olarak, Murtazâ b. Zeyd el-Mahatvarî’nin “müzâkirîn” ve “takrîr” merhaleleri diye adlandýrdýðý dönemlere tekabül eder. Bunlardan ilki VIII (XIV) ve IX. (XV.), ikincisi X (XVI) ve XI. (XVII.) yüzyýllarý kapsar (Ýslâmî Ýlimler Dergisi, VI/1 [2011], s. 33-36). Bu dönemde Taberistan ve civarýnda giderek zayýflayan Zeydî varlýðý, Safevîler’in Ýran’da hâkimiyet kurduklarý X. (XVI.) yüzyýl baþlarýnda tamamen ortadan kalkmýþtýr. Yemen Zeydîliði ise özellikle VI. (XII.) yüzyýldan itibaren Zeydiyye’nin ana kütlesini teþkil eder hale gelmiþ ve günümüze kadar varlýðýný sürdürmüþtür. Ayný dönemde Zeydiyye’nin zamanýmýza kadar etkisini sürdüren önemli usul ve fürû eserleri yazýlmýþ, özellikle Ýbnü’l-Murtazâ’nýn eserleri çerçevesinde bir þerh geleneði oluþmuþtur. Ýbnü’l-Murtazâ’nýn çaðdaþý Ýbnü’l-Vezîr ise gerek itikadî gerekse fýkhî alanda kendisini Mu‘tezilî-Zeydî geleneðiyle kayýt- lamayan, ictihadý savunan, hadise yönelen bir çizgiyi baþlatmýþ, Sâlih b. Mehdî elMakbilî, Emîr es-San‘ânî ve Þevkânî gibi âlimler de bunu sürdürmüþtür. 4. Modern Dönem. Yemen’de müteahhir dönemde Zeydiyye içerisinde belirginleþen, biri klasik Zeydî-Mu‘tezilî anlayýþa baðlý, diðeri ehl-i hadîs çizgisine yakýn iki geleneðin varlýðý günümüzde de devam etmektedir. Özellikle Þevkânî’nin Zeydîliði konusunda farklý yaklaþýmlar söz konusudur; onun Selefî bir çizgiyi benimsemesi, pek çok konuda farklý görüþler ileri sürmesi dolayýsýyla Zeydiyye dairesinde kabul edilemeyeceði görüþünde olanlar bulunduðu gibi kendisini Zeydî olarak deðerlendirenler de vardýr. Günümüzde Zeydî fýkhý cami ve medreselerin yaný sýra üniversitelerde de okutulmaktadýr. Modern dönemin getirdiði bir farklýlýk uluslar arasý düzeyde bir ilginin ortaya çýkmasýdýr; bir kýsým kadîm Zeydî veya Mu‘tezilî eserlerinin yayýmlanmasý bu ilgiyi daha da arttýrmýþ, Yemen dýþýnda gerek Ýslâm ülkelerinde gerekse Batý’da Zeydîlik çalýþmalarý artmýþtýr. B) Fýkýh Usulü ve Þer‘î Deliller. Zeydî usul anlayýþýnýn tarihinde kurucu asýr, kelâm tesirindeki dönem, klasik tasnif dönemi ve çaðdaþ dönem olmak üzere dört temel evreden söz edilebilir. Her bir evrede Zeydî usulü farklý süreçlerden geçmiþtir. Kelâm tesirindeki dönemde Kasým b. Ýbrâhim er-Ressî ve Hâdî-Ýlelhak Yahyâ b. Hüseyin, klasik dönemde ise Nâtýk-Bilhak, Hasan b. Muhammed er-Ressâs, MansûrBillâh Abdullah b. Hamza, Müeyyed-Billâh Yahyâ b. Hamza ve Ýbnü’l-Murtazâ Zeydî usulüne önemli katkýlarda bulunmuþtur. Zeydî araþtýrmacýlarý özellikle III. (IX.) yüzyýlda Hâdî-Ýlelhak Yahyâ b. Hüseyin’in Yemen’de, Hasan b. Zeyd ve Hasan el-Utrûþ’un Taberistan, Gîlân ve Deylem’de birer devlet kurmalarýyla Zeydî usulünün yerleþtiði kanaatindedir. Zeydî kaynaklarýnda Zeydiyye adlandýrmasý içine girenlerin çok azýnýn Zeyd b. Ali’nin ictihadlarýna tâbi olduðunu kabul eder. Zeydîler’in çoðu Hâdeviyye kolunun kurucusu Yahyâ b. Hüseyin’in ictihadlarýna ve mezhebine tâbidir. Bunun sebebi Yahyâ b. Hüseyin’in Yemen’de devlet kurmasý, ona ait eserlerin ve ictihadlarýn þöhret bulmasý, bu metinlerin kendi döneminde ve sonrasýnda genelde bütün Zeydîler’i etkilemesidir (Abdullah b. Muhammed b. Ýsmâil Hamîdüddin, ez-Zeydiyye: Æýrâße, s. 93, 94). Ancak Zeydîler’in her asýrda ictihadý zorunlu görmeleri ve mez- hep içerisinde birçok müctehidin ortaya çýkmasý Zeydî fýkhýnda çeþitliliðe yol açmýþtýr. Bu biraz da, “Ýctihadýn mezhebi yoktur” diyerek mukallidlere Zeydî olmayan müctehidlerin ictihadlarýndan faydalanma imkâný tanýnmasýndan kaynaklanmýþtýr. Ýbnü’l-Murtazâ da bir mukallidin ayný anda birden çok müctehidden faydalanabileceðini söylemiþtir. Bunun sebebi fýkhî delillerin delâletlerinin zannî oluþudur. Bu açýdan bakýldýðýnda Zeydî fakihlerinin itikadî ilkeleri ve yöntemleri bir fakat ictihadlarý ve fýkýhlarý farklý bireylerden oluþtuðu görülür. Zeydî usulünde þer‘î delillerin teþekkül süreci incelediðinde II. (VIII.) yüzyýldan V. (XI.) yüzyýla, oradan da modern döneme kadar belli kýrýlmalarýn olduðu anlaþýlýr. Bu kýrýlmalar dikkate alýnarak ortaya konan dörtlü sýnýflandýrmadan ilkinde yani Zeyd b. Ali döneminde kitap, sünnet, icmâ ve kýyas þeklinde sade bir yapý arzeden kaynaklar III. (IX.) yüzyýla tekabül eden kelâm tesirindeki dönemde akýl, kitap, sünnet, icmâ ve kýyas þeklinde zikredilmiþtir. Bu dönemde maslahat ve istishâb gibi deliller, bu isimlerle adlandýrma söz konusu olmasa da pratikte Zeydî fakihlerince kullanýlmýþtýr. Bu sýralamada aklýn öne alýnmasýnýn temelinde, hem fýkýh usulünde kelâmcýlarýn öne çýkmasýnýn hem de Mu‘tezile ile olan etkileþimin yer aldýðý anlaþýlmaktadýr. Zeydî usulünde aðýrlýklý olarak mütekellimîn yönteminin benimsendiði dönem V. (XI.) yüzyýl ve sonrasýna tekabül eden klasik tasnif dönemidir. Önceki dönemde bulunan aklýn yerini daha açýk þekilde istidlâl çeþitlerinden kabul edilen istishâb ve istihsan gibi metotlar almýþ, kaynaklara bunlar da ilâve edilmiþtir. Zeydî usulünün geçirdiði son safha olan çaðdaþ dönemde III. (IX.) yüzyýlda görüldüðü gibi akýl sembolik de olsa yeniden kaynaklar arasýna girmiþtir. Zeydiyye’de usulcüler, þer‘î delillerin adlandýrýlmasý ve sýralanmasý konusunda tam bir görüþ birliðine varamamýþtýr. Meselâ Ýbnü’l-Murtazâ þer‘î delilleri kitap, sünnet, icmâ, kýyas ve ictihad þeklinde sýralarken (Minhâcü’l-vü½ûl, s. 237) Sârimüddin Ýbrâhim b. Muhammed el-Vezîr kitap, sünnet, icmâ, kýyas, ictihad ve benzerleri (istihsan ve istishâb) diye sýralar (el-Fu½ûlü’l-lüßlüßiyye, s. 119). Daha sonraki usulcüler ise þer‘î delilleri kitap, sünnet, icmâ ve kýyas olarak kabul etmiþlerdir. Bu usulcüler maslahatý kýyasýn; istishâb, istihsan ve þer‘u men kablenâyý da istidlâlin içinde deðerlendirmiþtir. Onlara göre son de333 ZEYDÝYYE lil akýldýr ve þer‘î / sem‘î delil bulunmayýnca akýl deliliyle hükmedilir (Behrân, s. 34). Müteahhir dönem usulcülerinin eserlerinde görülen istidlâl kavramý üzerinde de Zeydî usulcüleri tam bir birliktelik içerisinde deðildir. Meselâ Ýbnü’l-Murtazâ istidlâl baþlýðý altýnda ele alýnan delilin kendilerine ait olmadýðýný ifade etmiþtir. Ona göre deliller yukarýda saydýklarýndan ibaret olup Zeydî olmayan usulcüler istidlâl adý altýnda bir ilâvede bulunmuþtur (Minhâcü’l-vü½ûl, s. 816, 817). Çaðdaþ usulcülerden Ahmed Ali Mutahhar el-Mâhizî delilleri Ýbnü’l-Murtazâ’nýn sisteminde ele alýrken Ýsmâil b. Ýbrâhim el-Vezîr naklî kaynaklara kitap, sünnet, icmâ, Ehl-i beyt’in icmâý, Hz. Ali’nin ictihadlarý, sahâbî kavli ve þer‘u men kablenâyý, aklî kaynaklara da kýyas, istihsan, istishâb ve aklý ilâve eder (Ref £u te£âru²i’l-edille, I, 72 vd.). 1. Kitap. Zeydî usulünde ilk delil / kaynak olan kitabýn tanýmý, kýraatler ve lafýzlarýnýn hükme delâleti gibi konulardaki tercihler daha çok Sünnî usulcülerinin görüþleriyle paraleldir. Zeydî âlimlerine göre Kur’an, âlimlerin icmâýna göre kendisine hiçbir þey eklenmeden ve kendisinden hiçbir þey eksiltilmeden günümüze kadar gelen ümmetin elindeki kitaptýr. Kur’an kýraatlerinde tevâtür þartý aranýr, âhâd olarak nakledilen þâz kýraatler Kur’an’dan sayýlmaz; kýrâat-i seb‘a dýþýndaki kýraatler þâz olmakla birlikte onlarla amel edilebilir. Þâz kýraatlerle amel etmek âhâd haberle amele benzetilir. Kur’an’daki lafýzlarý ve delâletlerini bilmek Kur’an’dan istidlâlde bulunmanýn ön þartýdýr. Müteahhir dönem Zeydî usul eserlerinin çoðunda delâlet bahisleri mantûk-mefhum, hakikat-mecaz, emir-nehiy, umum-husus, mutlak-mukayyed, mücmel-mübeyyen ve zâhir-müevvel þeklinde sunulmuþtur (Behrân, s. 35 vd.; Ahmed b. Muhammed Ýbn Lokmân, s. 293 vd.). Bu konularda Zeydîler genelde mütekellimîn usulcülerinden faydalanmýþlardýr. Zeydî usulcüleri Kur’an lafýzlarýný muhkem ve müteþâbih diye iki kýsýmda deðerlendirir; þer‘î mücmelleri açýklama görevinin sadece Hz. Peygamber’e has olduðunu ifade ederler. 2. Sünnet. Sünneti Hz. Peygamber’in söz, davranýþ ve takrirleri þeklinde tanýmlayan Zeydî usulcüleri bir diðer Þiî fýrkasý olan Ca‘ferîler’den ayrýlýr. Haberler kesin ilim ifade eden mütevâtir, zan ifade eden âhâd ve genel kabul görmüþ haber (elmütelekka bi’l-kabûl) þeklinde üçe ayrýlýr. Sadece birkaç usulcünün eserinde yer alan son kategori “ümmetin veya Ehl-i beyt’in 334 sýhhatine hükmettiði haber” diye tanýmlanýr ve bunun doðruluðunun akýlla bilinebileceði ifade edilir. Mütevâtir haber baþlý baþýna ilim ifade etmesinden ötürü usûlü’d-dîn, fýkýh usulü ve fürû-i fýkýhta kesin delil olarak kullanýlmakla birlikte bir konuda kati delil olabilmesi için delâletinin “nas” (yoruma kapalý) seviyesinde olmasý gerekir (Sârimüddin Ýbrâhim b. Muhammed el-Vezîr, el-Fu½ûlü’l-lüßlüßiyye, s. 285, 289). Mütevâtir haberin râvilerinde mâsumiyet þartý aranmaz, bu haber kâfir ve fâsýk râvilerle de nakledilebilir. Zannî bilgi ifade eden âhâd haber müsned ve mürsel rivayetleri içerebilir (Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza ise âhâd haberin ilim ifade ettiðini söyler, bk. Øafvetü’l-iÅtiyâr, s. 177). Âhâd hadislerle itikadî konularda deðil sadece amelî konularda hüküm verilir. Rivayetlerin kabulü için râvinin adâlet ve zabt sahibi olmasý, haberin kesin delile muhalefet etmemesi ve herkesin bilmesi gereken konulara (umûmü’lbelvâ) dair olmamasý gerekir. Bu þartlara uymadýðýndan Ca‘ferîler’in on iki imamýn isim ve nesebleriyle belirlendiðine dair rivayet ettikleri haberler reddedilmiþtir. Haber-i vâhidle kýyas çatýþtýðý zaman eðer kýyas zannî ise haber-i vâhid, kati ise kýyas tercih edilir. Zeydî usulcüleri, umumiyetle, haberlerin kabulünde haberin Kur’an’a arzýný ve akla uygunluðunu ilke olarak benimsemiþlerdir. Zeydî usulcülerine göre Hz. Peygamber’e uymanýn gerekliliði noktasýnda bir tartýþma söz konusu deðildir. Hz. Peygamber’i örnek alma onun yaptýðýný yapmak ve yapmadýðýný terketmekle gerçekleþir. Resûl-i Ekrem’in baðlayýcý olduðu bilinen fiillerine uymak gerekir. Ancak Zeydî usulcüleri arasýnda sünnetin Kur’an’a göre konumuna yaklaþýmda bazý farklýlýklar vardýr. Zeydîler’in tamamýna yakýný sünnetin Kur’an’ý teyit etme, mücmelini açýklama, mutlaðýný kayýtlama ve âm hükmünü tahsis etme fonksiyonunun bulunduðunu kabul eder (Müeyyed-Billâh Yahyâ b. Hamza, I, vr. 271). Usulcülerin çoðunluðuna göre fýtýr sadakasý, vitir namazý, ninenin mirasý, muhsan zâninin recmi, þüf‘a hakký gibi konularda görüldüðü üzere sünnet Kur’an’a ilâve hükümler getirebilir ve Kur’an’ýn bir hükmünü neshedebilir. Sünnetin âyeti neshine cevaz veren usulcüler mütevâtir ve âhâd hadisleri ayýrýrlar ve ikinci grubun Kur’an’daki bir hükmü neshetmesinin mümkün olmadýðýný söylerler (Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza, s. 156, 157). Diðer bir gruba göre ise sünnet Kur’an’a ters düþemez; Kur’an’daki bir hükmü iptal etmesi, bir âyeti neshetmesi veya Kur’an’ýn muhkemini deðiþtirmesi mümkün deðildir (Hâdî-Ýlelhak Yahyâ b. Hüseyin, Tefsîru me£âni’s-sünne, s. 479). 3. Ýcmâ-ý Ümmet ve Ýcmâ-ý Ehl-i Beyt. Ýcmâýn þer‘î delil oluþunda Zeydî usulcüleri arasýnda bir görüþ ayrýlýðý bulunmamakla birlikte icmâýn vukuu konusu tartýþmalýdýr; çoðunluk icmâýn bilfiil vuku bulduðunu, küçük bir grup ise icmâýn mutlak olarak gerçekleþmediðini ileri sürmüþtür. Ýcmâýn bilfiil gerçekleþtiði dönem konusunda da görüþ ayrýlýðý vardýr; sahâbe dönemi dýþýnda icmâýn gerçekleþmediðini ileri sürenler bulunduðu gibi icmâýn sadece Hz. Ali, Fâtýma, Hasan ve Hüseyin arasýnda gerçekleþtiði görüþünde olanlar da vardýr. Öte yandan çoðunluk sahâbe dönemi dýþýnda da icmâý aklen mümkün görmektedir. Ýcmâýn vukuu konusu teoride ihtilâflý olsa da pratikte Zeydî usul eserlerinde hem ümmetin hem Ehl-i beyt’in icmâýna dair birçok örneðe rastlanýr. Zeydî usulcüleri icmâ konusunda Ehl-i beyt’in icmâý gibi birkaç konu hariç, genelde Ehl-i sünnet’e mensup usulcülerin tartýþtýklarý konularýn dýþýna çýkmamýþlardýr. Ýcmâýn senedinin kat‘î veya zannî, buna istinaden kat‘î nas, âhâd haber, kýyas ve ictihadýn icmâýn senedi olabileceði kabul edilmiþ (Ýbnü’l-Murtazâ, Mi£yârü’l-£uš†l, I, 339), senedi ictihad veya kýyas olan icmâa muhalefetin haram olduðu ileri sürülmüþtür (Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza, s. 260, 261). Ýcmâ sýralama itibariyle Kur’an ve Sünnet’ten sonra gelse de bir konuda kesinleþen icmâ tevâtürle nakledilmiþ ve sarih ise bu iki kaynaðýn zannî delâlete sahip naslarýna tercih edilir. Zeydîler, Sünnî usulcülerinden farklý olarak Ehl-i beyt icmâýnýn da (icmâ-ý ýtrat) delil olduðu görüþündedirler. Burada muteber olan Ehl-i beyt Hz. Ali, Fâtýma, Hasan, Hüseyin ve bunlarýn evlâtlarýndan meydana gelir. Bu icmâýn delili olarak âyet (el-Ahzâb 33/33), sefîne hadisi, sekaleyn rivayeti ve diðer bazý rivayetler ileri sürülür (Hâdî-Ýlelhak Yahyâ b. Hüseyin, el-A¼kâm, II, 445). Zeydiyye’ye göre varlýðý kesin olarak bilindiðinde icmâ itikadî konularda kat‘î bir delildir. Ancak varlýðý zannî ise ümmetin icmâýnýn zannîliði gibidir. Bu icmâýn ve bir önceki icmâýn zannî olaný haber-i vâhid gibi deðerlendirilir; senedinin güçlü oluþu gibi bir tercih sebebi bulunmasý dýþýnda haber-i vâhidin bu ikisinden önce gelemeyeceði ileri sürülür (Sârimüddin Ýbrâhim b. Muhammed el-Vezîr, el-Fu½ûlü’l-lüßlüßiyye, s. 247). ZEYDÝYYE 4. Hz. Ali’nin Ýctihadlarý ve Sahâbî Kavli. Zeydîler’in çoðu tathîr âyeti, velâyet ha- disi gibi delillerden dolayý Hz. Ali’yi mâsum kabul eder. Onlara göre Hz. Ali’nin sözleri âhâd hadis mertebesinde zannî delildir. Bu arada Hz. Ali’nin görüþlerine muhalefet etmenin câiz olduðunu belirtenler de vardýr (Ýbnü’l-Murtazâ, Minhâcü’l-vü½ûl, s. 626). Zeydî kaynaklarýnda Hz. Ali’nin ictihadlarý konusunda mutlak hüccet olduðu, hüccet olmamakla birlikte diðer sahâbîlerin görüþlerine tercih edileceði, kesin delil oluþu ihtilâflý ise de diðerlerine tercih edilmesinin kesin olduðu þeklinde üç farklý görüþten söz edilir. Zeydî fýkhýnda Hz. Ali’nin sözleri etkin bir delil olarak kullanýlmýþtýr. Öte yandan Zeydîler, sonraki Ehl-i beyt imamlarýnýn mâsum olamayacaðýný, ictihadlarýnda hata edebileceklerini kabul ederler (Mansûr-Billâh Kasým b. Muhammed, s. 81). Zeydî usulcülerinin çoðu sahâbî kavlini delil olarak kabul etmez. Onlara göre Hz. Ali dýþýnda hiçbir sahâbî görüþü baðlayýcý deðildir. Genel kanaat bu yönde olmakla birlikte sahâbî sözünün akýlla kavranamayan, ictihada kapalý bir alaný ilgilendirmesi durumunda hadis olma ihtimalinin aðýr basmasýndan hareketle mevkuf rivayet hükmünde kabul edilebileceðini belirtenler de vardýr (Ali b. Muhammed et-Taberî, I, 150, 151). Zeydî usulcüleri, sahâbî tanýmlamalarýnda Hz. Peygamber’den ayrýlmama ve ondan ilim alma þartýný ileri sürmüþlerdir. Zeydîler’in çoðunluðu, Hz. Peygamber’e itaatten kaçýnanlarýn dýþýnda sahâbenin tamamýnýn âdil olduðu kanaatindedir. Onlar itaatten kaçýnanlarýn kapsamýna Hz. Ali ile savaþanlarý veya Ebû Mûsâ el-Eþ‘arî gibi, insanlarý Hz. Ali’den alýkoyanlarý da almýþlardýr (Sârimüddin Ýbrâhim b. Muhammed el-Vezîr, el-Fu½ûlü’l-lüßlüßiyye, s. 308). Hatta ilk dönem fetva risâlelerinde Hz. Ali’nin imâmetini benimsemeyen kimsenin namaz, oruç gibi ibadetlerinin de kabul edilmeyeceði þeklinde ifrat bir görüþ yer almýþtýr (Ressî, Mesâßilü’l-Æåsým, II, 656). Zeydîler’e göre sahâbeye ta‘n etmek veya helâlliðine inanarak herhangi bir mümine sövmek küfürdür; haram olduðunu bilerek sövmek daha büyük bir sapmadýr (Hâdî-Ýlelhak Yahyâ b. Hüseyin, Cevâb, s. 97). 5. Kýyas. Zeydî usulünde ittifakla kabul gören delillerden biri de kýyastýr. Erken dönemlerden itibaren þer‘î deliller arasýnda kýyasa yer verilmekle birlikte kýyas kitap, sünnet, icmâ ve Hz. Ali’nin ictihadlarýndan sonraya alýnmýþtýr. Onlarýn kýyas tanýmlarý ve kýyasa yaklaþýmlarý genelde mü- tekellimîn usulcüleriyle benzerlik arzeder. Zeydîler hikmetle ta‘lîli reddetmiþ ve sefer dýþýnda tek baþýna meþakkatin namazlarýn kýsaltýlmasý için yeterli olmadýðýný belirtmiþlerdir. Vasfýn illiyetini tesbit yollarýndan münasebeti kendi arasýnda müessir, mülâyim, garîb ve mürsel þeklinde dört kýsma ayýrmýþ, maslahat-ý mürseleyi de bu konu içerisinde deðerlendirmiþlerdir. Kýyasla âhâd haberin çeliþmesi durumunda âhâd haberin öne alýnacaðýný kabul eden usulcüler bulunmakla birlikte kýyasýn kat‘î olanýnýn âhâd habere önceleneceðini ileri süren usulcüler de vardýr. 6. Diðer Deliller. Zeydî eserlerinde istihsan, istishâb, þer‘u men kablenâ ve maslahat-ý mürsele de ele alýnmýþ, özellikle müteahhir dönem usulcülerinin benimsediði tasnife göre bunlardan ilk üçü istidlâl nevileri olarak, sonuncusu kýyas içinde incelenmiþtir. Zeydî usulcülerinin istihsan tanýmlarý Hanefîler’e yakýndýr. Çünkü istihsan Zeydî usulüne muhtemelen V. (XI.) yüzyýlla birlikte amelde Hanefî, itikadda Mu‘tezilî usulcüleri vasýtasýyla girmiþtir (Ýbnü’l-Murtazâ, Mi£yârü’l-£uš†l, I, 349). Müteahhir dönem Zeydî usulcüleri istihsanýn çeþitlerini eser, icmâ, zaruret ve gizli kýyas þeklinde zikrederler (Behrân, s. 34). Zeydîler’in açýklamalarýnda istihsan türü olarak örf ve maslahat yer almamaktadýr. Usulcülerin zannî bir delil olarak gördükleri istihsana Zeydî fýkhýnda fiilen baþvurulmuþ olmakla birlikte fürû kaynaklarýnda terim olarak buna pek rastlanmaz. Ýstishâb, Nâtýk-Bilhak’tan itibaren Zeydî usul eserlerinde görülmekle birlikte delil oluþu konusunda görüþ birliði yoktur (elMüczî, vr. 153). Ýstishâbý kabul edenler onu amel edilebilir ve amel edilemez þeklinde ikiye ayýrmýþlardýr. Amel edilebilir olan istishâb Sünnî usul eserlerinde zikredilen ibâha-i asliyye, berâet-i zimmet ve istishâb-ý vasýf gibi bütün istishâb türlerini kapsar. Amel edilemez olaný ise deðiþtirici unsurun devreye girdiði, ikinci durumla örtüþmeyen ve sadece ikinci durumdan önce meydana geldiði için devam ettirilen birinci durumun hükmünün istishâbýdýr (Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza, s. 398). Diðer bir grup Zeydî usulcü ise istishâbý bir bütün halinde ele almýþ ve amel edilmeyen yönünden dolayý istishâbýn kaynak oluþunu reddetmiþtir. Erken dönem usulcüleri bu konuda açýkça istishâbýn tek baþýna kaynak olmayacaðýný ifade ederler (Nâtýk-Bilhak, el-Müczî, vr. 153). Hatta istishâbýn fâsid bir yol olduðunu ileri süren- ler de vardýr. Bu görüþü benimseyenler, istishâbý Zâhirîler’den bir grubun benimsediðini ve bu yolun bâtýl oluþunun açýk olduðunu ileri sürerler. Ancak Zeydî fýkhýnda istihsan gibi zannî delillerden kabul edilen istishâba dayalý birçok hüküm bulmak mümkündür. Usulcülerin çoðunluðunun istidlâlî kaynaklar grubunda zikrettiði þer‘u men kablenâ tercih edilen görüþe göre delildir; geçmiþ ümmetlere ait bir hükmün Kitap ve Sünnet’te nakledilmesi, neshedilmemesi ve belli bir duruma has olmamasý þartýyla delil olarak görülür. Ancak bazý Zeydîler bunu delil kabul etmemiþtir (Sârimüddin Ýbrâhim b. Muhammed el-Vezîr, el-Fu½ûlü’l-lüßlüßiyye, s. 401). Maslahat-ý mürsele müstakil bir delil olarak Zeydî usulünde yer almamakta, kýyas konusu içerisinde “mülâyim münâsib” veya “mülâyim mürsel” baþlýðý altýnda kaydedilmektedir. Uygulamada maslahat-ý mürseleye göre hüküm verilmiþtir (Ali b. Muhammed et-Taberî, I, 119-122). Zeydî usulcüleri hükümleri ayrýca gaî açýdan deðerlendirmiþler ve yer yer inceledikleri âyetlerde bulunan maslahatlara dikkat çekmiþlerdir. Hatta pek çok usulcü þer‘î hükümlerde asýl maksadýn maslahatlar olduðunu ifade etmiþ (Sârimüddin Ýbrâhim b. Muhammed el-Vezîr, el-Fu½ûlü’llüßlüßiyye, s. 402) veya hükümlerin maslahatlara uygunluðundan bahsetmiþtir (Ressî, Te¦bîtü’l-imâme, II, 142, 143). Makasýdü’þ-þerîa konusu özellikle müteahhir dönem Zeydî usulcülerince ele alýnmýþ, naslarýn maksatlarý zarûriyyât, hâciyyât ve tahsîniyyât þeklinde üçe ayrýlmýþtýr. Bu maksatlarý kendi arasýnda gruplandýran Zeydî usulcüleri klasik Sünnî ulemâsýnýn gruplandýrmasýnda olduðu üzere din, can, nesil, mal ve aklýn korunmasý sýralamasýna uymuþlardýr (Murtazâ b. Zeyd el-Mahatvarî, Mebâ¼i¦, s. 156, 157). Fürû kaynaklarýnda çocuðunun telef olacaðýndan korkan hâmile kadýnýn orucunu bozabileceði, peþpeþe tutulmasý gereken zýhâr kefâreti orucuna araya hastalýk gibi bir fâsýla girmesi durumunda yeniden baþlanmayacaðý ifade edilmiþ, bunlar maslahat ve kolaylýk ilkelerine dayandýrýlmýþtýr (HâdîÝlelhak Yahyâ b. Hüseyin, el-A¼kâm, I, 198, 201, 202). 7. Akýl. Zeydî usulünde sýkça vurgu yapýlan ve bazan edille-i þer‘iyye arasýnda yer verilen kavramlardan biri akýldýr. Akýl, III. (IX.) yüzyýlda Kasým er-Ressî’nin eserlerinde kitap, sünnet ve icmâýn önünde zikredilmiþ (U½ûlü’l-£adl, I, 631), Hâdî-Ýlelhak Yahyâ b. Hüseyin’de ise akýl üç delil ve ký- 335 ZEYDÝYYE yastan sonraya alýnmýþtýr (el-Æýyâs, s. 498). Ancak klasik dönemde akýl kavramýna doðrudan yer verilmeyip ictihad kavramýnýn içinde ele alýnmýþtýr. Müteahhir dönem usulcüleriyle çaðdaþ bilginler, yukarýda geçen deliller ve istidlâl türlerinden bir delil bulunmadýðý takdirde akýl deliliyle, yani hüsün ve kubhun gereðiyle amel edileceðini belirtmiþlerdir (Ahmed b. Muhammed Ýbn Lokmân, s. 290, 292). Mu‘tezilî hüsünkubuh anlayýþýný benimseyen bu yaklaþýma göre akýl bir þeyin iyi veya kötü oluþunu kendindeki kemal özelliðinden dolayý bilebilir; bir þeyin yakýn ve uzak vadede zararlý olmamasý durumunda akýl onun cevazýna hükmedebilir. Ancak þâri‘ bu fiili yasaklamýþsa aklýn o fiile cevaz vermesinin bir hükmü yoktur. Mütekellimlere benzer þekilde Zeydî usulcüleri de aklýn kesinlik ifade eden önermelerini ictihad ilmindeki ilk temel ilke saymýþlar, bu ilkelerin Kitap ve Sünnet’ten önce geldiðini ileri sürmüþlerdir. Meselâ ictihad esnasýnda müctehidin delilleri araþtýrýrken gözetmesi gereken sýra, kesinlik ifade eden aklî meseleler (önermeler), kesinlik kazanmýþ herkesçe tanýnan icmâ, kitap ve sünnetin naslarý þeklindedir. Fürû. Zeydiyye’nin fürû kitaplarý, ele alýnan konular ve konu baþlýklarý açýsýndan Sünnî fýkýh kitaplarýndan esaslý bir ayrýlýk göstermez. Sadece diðerlerinde farklý baþlýklar altýnda incelenen maden vergisi, ganimet, cizye ve haraç “humus” adýyla müstakil bir bölümde ele alýnýr. Bir bütün halinde bakýldýðýnda gerek ibadetlerde gerekse malî muameleler, aile ve ceza hukuku gibi alanlarda Sünnî mezheplerinden farklý olduðu hususlar çok azdýr. Zeydiyye’nin fürû bakýmýndan Hanefî mezhebine yakýn durduðu þeklinde genel bir kanaat bulunmakla birlikte gerek usul gerekse fürû yönünden müstakil bir mezhep olan Zeydiyye’de fürû hükümleri açýsýndan bazý durumlarda Hanefî, bazý durumlarda Mâlikî, Hanbelî veya Þâfiî mezheplerine benzeyen hükümler yer aldýðý gibi bunlarýn hiçbirinde görülmeyen hükümler de söz konusudur. Meselâ abdestte Hanbelîler’de olduðu gibi besmele çekme ve kulaklarý meshetme, Mâlikîler’de olduðu üzere baþýn tamamýný meshetme, Þâfiîler’de olduðu gibi organlar arasý sýralamaya riayet etme (tertip) farzdýr. Hanefîler’de olduðu gibi kan akmasý ve namazda kahkaha atýlmasý abdesti bozar. Öte yandan bu mezheplerden farklý olarak kasten yalan söylemek, koðuculuk ve gýybet gibi büyük günahlarý iþlemek de 336 abdesti bozar (Ýbnü’l-Murtazâ, £Uyûnü’lEzhâr, s. 36-48). Namaz vakitlerinde týpký Hanefîler dýþýndaki üç mezhepte olduðu gibi ihtiyarî vakitler ve zaruret vakitleri ayýrýmý bulunmaktadýr. Öte yandan çeþitli sebeplerle yolculuk dýþýnda da namazlarý cemetmeye cevaz verilmiþtir (a.g.e., s. 7980). Ezana “hayye alâ hayri’l-amel” ibaresi eklenir. Sabah ve vitir namazlarýnda Kunut duasý okunmasý sünnettir. Seferde dört rek‘atlýk namazlarý iki rek‘at kýlmak vâciptir. Teravih namazýnýn kýlýnmasý sünnet olmakla birlikte cemaatle kýlýnmasý bid‘attýr. Orucu kasten bozma durumunda kazâsý gerekir, iki ay kefâret orucu tutmak vâcip olmayýp menduptur. Ý‘tikâfýn en azý bir gündür ve bu günde oruç tutmak þarttýr (a.g.e., s. 82, 86, 103, 110, 152, 157). Evlilik konusunda evlenecek kiþilerin rýzasý, kýzýn velisinin izni ve iki þahit gereklidir; müt‘a nikâhý câiz deðildir (a.g.e., s. 193-194). Malî muamelelerde butlân ve fesad ayýrýmý yapýlmasý, mevkuf akdin tanýnmasý, tayin ve görme muhayyerliklerine cevaz verilmesi, ribâ illetinin cins birliði ve tartýlabilirlik / ölçülebilirlik oluþu, kabul edilen þirket türleri gibi çeþitli yönlerden Zeydî fýkhý Hanefî fýkhýna benzer (a.g.e., s. 256, 262, 266-267, 277-278, 329330). Ayný benzerlik miras hukuku bakýmýndan da geçerli olup zevi’l-erhâm ve mevle’l-muvâlât vârisler arasýnda kabul edilir (Fazl b. Ebü’s-Sa‘d el-Usayfirî, s. 56). Ceza hukuku yönünden diðer mezheplerden önemli bir farklýlýk yoktur, meselâ hýrsýzlýkta nisab miktarý Hanefîler’deki gibi 10 dirhem olarak belirlenmiþtir. Zeydiyye fýkhýnýn devlet yönetimiyle ilgili en önemli hususiyeti devlet baþkanýnýn Hz. Ali soyundan gelmesi gerektiði, eðer öncesinde böyle biri yoksa âdil ve insanlarý kendisine davet eden Ehl-i beyt’ten bir kiþinin doðrudan halife olmasý yönündedir (Ýbnü’l-Murtazâ, £Uyûnü’l-Ezhâr, s. 519). Literatür. A) Hadis. Zeydiyye’nin müstakil bir hadis kitaplarý grubu, ilel, ricâl, cerh ve ta‘dîl türü bir hadis literatürü oluþmamýþtýr. Bunun yerine Ehl-i beyt imamlarý yoluyla gelen rivayetlerden söz etmek daha doðrudur. Bunlar fýkýh metinleriyle iç içe olup bazý eserler hem hadis hem fýkýh kaynaðý durumundadýr. Zeyd b. Ali’nin el-Mecmû£u, Kasým er-Ressî ve HâdîÝlelhak Yahyâ b. Hüseyin’in eserlerinde yer alan rivayetler, Ahmed b. Îsâ’nýn el-Emâlî’si, Müeyyed-Billâh Ahmed b. Hüseyin elHârûnî’nin el-Emâlî’si ve Þer¼u’t-Tecrîd’i, onun kardeþi Nâtýk-Bilhakk’ýn Þer¼u’t- Ta¼rîr’i ve el-Emâlî’si (Teysîrü’l-me¹âlib), Hüseyin b. Ýsmâil eþ-Þecerî’nin el-Ý£tibâr ve selvetü’l-£ârifîn’i, oðlu Mürþid-Billâh Yahyâ b. Hüseyin eþ-Þecerî’nin el-Emâlî elÅamîsiyye’si ve el-Emâlî el-i¦neyniyye’si, Ebû Abdullah el-Alevî’nin el-Câmi£u’l-kâfî’si bu tür rivayetleri derleyen baþlýca kaynaklardýr (Demirci, Ýslâmî Ýlimler Dergisi, VI/1 [2011] s. 194-201). Öte yandan Ehl-i beyt dýþý rivayetleri kabul etmeyen bazý gruplar veya kiþiler hariç, erken dönemlerden beri Sünnî hadis kaynaklarý Zeydî âlimlerince de kullanýlmýþtýr. B) Usul. 1. Ali b. Mûsâ el-Benândeþtî, el-Ýbâne fî u½ûli’l-fýšh. Usulün bütün konularýna temas eden ilk Zeydî usul eserlerinin telifi III. (IX.) yüzyýlýn sonlarýna ve IV. (X.) yüzyýlýn baþlarýna tekabül eder. Hasan el-Utrûþ’un arkadaþlarýndan Ali b. Mûsâ’nýn günümüze ulaþmayan bu eseri Zeydî usulüne dair bilinen ilk müstakil eser kabul edilir (Abdüsselâm b. Abbas el-Vecîh, s. 723). 2. Nâtýk-Bilhak, el-Müczî fî u½ûli’l-fýšh ve Cevâmi£u’l-edille fî u½ûli’l-fýšh. Bunlardan ilki Zeydî usul kitaplarýndan günümüze ulaþan ilk eserdir. Nâtýk-Bilhak, eserde Mu‘tezile’nin önde gelen usulcüleri Ebû Ali ve oðlu Ebû Hâþim el-Cübbâî ile Ebû Abdullah el-Basrî’den nakillerde bulunur ve onlardan “þeyhimiz” diye söz eder (el-Müczî, vr. 59). Ýbnü’l-Murtazâ’nýn Minhâcü’l-vü½ûl adlý usul eserinin kaynaklarýndan biri de bu kitaptýr. 3. Ebû Ca‘fer Muhammed b. Ya‘kub el-Hevsemî, Ta£lîšu’l-£umde fî u½ûli’l-fýšh. Müellif Cîl ve Deylem’de yaþayan müctehidlerdendir. 4. Mütevekkil-Alellah Ahmed b. Süleyman, e¾-æâhir fî u½ûli’l-fýšh ve elMedÅal fî u½ûli’l-fýšh. Yazma nüshalarý Milano/Ambrosiana Kütüphanesi’nde bulunmaktadýr (Abdüsselâm b. Abbas el-Vecîh, s. 115; Humeyd b. Ahmed el-Muhallî, II, 219). 5. Kadî Süleyman b. Nâsýr es-Sihâmî, Kitâbü MuÅta½ari’l-Mu£temed fî u½ûli’l-fýšh ve en-Ni¾âm fî u½ûli’l-fýšh (Abdüsselâm b. Abbas el-Vecîh, s. 470). 6. Kadî Ca‘fer b. Ahmed, et-Tašrîb fî u½ûli’l fýšh ve el-Bâli³a fî u½ûli’l-fýšh. Bunlardan et-Tašrîb, Nâtýk-Bilhakk’ýn el-Müczî’sinden sonra günümüze ulaþan erken tarihli ikinci eserdir (Ýbrâhim b. Kasým, I, 273; diðeri hakkýnda bk. Abdüsselâm b. Abbas el-Vecîh, s. 281). 7. Hasan b. Muhammed er-Ressâs, el-Fâßiš fî u½ûli’lfýšh. Önemli Zeydî usul eserlerinden kabul edilir. 8. Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza, Øafvetü’l-iÅtiyâr. Basýlmýþ olan bu eser, ZEYDÝYYE son dönem Zeydî âlimlerince Zeydiyye’nin usulüne dair tercihleri en iyi yansýtan çalýþma olarak gösterilir. Eserde Mu‘tezile tesiri açýkça görülür. 9. Mu‘tazýd-Billâh Yahyâ b. Muhsin b. Mahfûz, el-Mušni£ fî u½ûli’l-fýšh. Günümüze ulaþmýþtýr (Abdüsselâm b. Abbas el-Vecîh, s. 1147). 9. Ahmed b. Muhammed b. Hasan er-Ressâs, Cevheretü’l-u½ûl ve te×kiretü’l-fu¼ûl fî £ilmi’l-u½ûl. Üslûbu ve sistematiðiyle Zeydî usulünün olgunluk dönemini temsil eden ve temel metinlerinden sayýlan eser pek çok ta‘lik ve þerhe konu olmuþtur. Muhammed b. Halîfe b. Muhammed b. Ya‘kub el-Hemedânî’nin Ta£lîš £alâ Cevhereti’l-u½ûl’ü, Bâbî’nin Ta£lîš £alâ Cevhere li’r-Ressâs’ý, Ali b. Abdullah b. Ebü’l-Hayr’ýn Ta£lîš £alâ Cevhereti’l-u½ûl’ü, Abdullah b. Hasan ed-Devvârî’nin Þer¼u Cevhereti’l-u½ûl’ü ve Ahmed b. Hamîd b. Saîd el-Hârisî’nin Æan¹aratü’l-vü½ûl ilâ ta¼š¢ši Cevhereti’lu½ûl’ü bunlardan bazýlarýdýr (Abdüsselâm b. Abbas el-Vecîh, s. 106, 752, 792, 898). 10. Abdullah b. Zeyd el-Ansî, edDürretü’l-man¾ûme fî u½ûli’l-fýšh ve et-Ta¼rîr fî u½ûli’l-fýšh. 11. MüeyyedBillâh Yahyâ b. Hamza, el-¥âvî li-¼ašåßiši’l-edilleti’l-fýšhiyye. Zeydî usul eserlerinin günümüze ulaþan en kapsamlýlarýndan biridir. Zeydîler arasýnda þöhret bulan eserde Ebü’l-Hüseyin elBasrî, Gazzâlî ve Fahreddin er-Râzî gibi mütekellim usulcülerin görüþlerine sýkça atýflar yapýlýr ve Zeydî usulcülerinin görüþ ayrýlýklarýna deðinilir. Eser sonraki pek çok usulcüyü etkilemiþtir. 12. Mehdî-Lidînillâh Ýbnü’l-Murtazâ, Mi£yârü’l-£uš†l fî £ilmi’lu½ûl ve þerhi Minhâcü’l-vü½ûl ilâ ta¼š¢ši kitâbi Mi£yâri’l-£uš†l. Zeydîler arasýnda bu iki esere de çok önem verilir. Ýbnü’l-Murtazâ eserlerini Yahyâ b. Hamza’nýn el-¥âvî’si ile Nâtýk-Bilhakk’ýn el-Müczî’sine dayandýrmýþ, Basrî’nin el-Mu£temed’i, Ressâs’ýn Cevhere’si ve Ýbnü’l-Hâcib’in Müntehâ’sý gibi pek çok usul eserine de baþvurmuþtur. 13. Sârimüddin Ýbrâhim b. Muhammed el-Vezîr, el-Fu½ûlü’llüßlüßiyye fî u½ûli fýšhi’l-£itrati’z-zekiyye ve a£lâmi’l-ümmeti’l-Mu¼ammediyye. Zeydî kaynaklarýnda müctehid olarak gösterilen müellifin bu eseri mütekellimîn, Hanefî ve Zeydî usul görüþleri dikkate alýnarak konular mukayeseli þekilde iþlendiðinden önemli kabul edilir (Abdullah Muhammed Habeþî, s. 170; Ahmed b. Muhammed el-Vezîr, s. 57). Eserin çok sayýdaki þerhi arasýnda Lutfullah el-Gayyâs’ýn Þer¼u’l-Fu½ûli’l-lüßlüßiyye’si, Ahmed b. Muhammed Ýbn Lokmân’ýn Þer¼u’l-Fu½û- li’l-lüßlüßiyye’si, Salâh b. Ahmed b. Mehdî’nin ed-Derâri’l-muŠîßetü’l-muva½½ýle ilâ þer¼i’l-Fu½ûli’l-lüßlüßiyye’si, Celâl Hasan b. Ahmed b. Muhammed el-Yemenî’nin Ni¾âmü’l-fu½ûl þer¼u’l-Fu½ûli’llüßlüßiyye’si ve Ali b. Muhammed b. Yahyâ es-San‘ânî’nin Þer¼u’l-Fu½ûli’l-lüßlüßiyye fî u½ûli’l-fýšhiyye’si zikredilebilir. 14. Muhammed Behrân, el-Kâfil bi-neyli’ssûl fî £ilmi’l-u½ûl. Bu muhtasar çalýþma müteahhir dönem Zeydî usulcülerinin eserlerinde kullandýklarý sistematiði yansýtmasý bakýmýndan önemlidir. Eserde aðýrlýklý olarak Ýbnü’l-Hâcib’in Müntehâ’sýnýn düzeni dikkate alýnmýþtýr. Kitabýn þerhleri arasýnda Ahmed b. Muhammed Ýbn Lokmân’ýn el-Kâþif li-×evi’l-£uš†l £an vücûhi’l-Kâfil bi-neyli’s-sûl’ü, Ahmed b. Yahyâ Hâbis’in el-Envârü’l-hâdiyye li×evi’l-£uš†li’l-Kâfil bi-neyli’s-sûl’ü ve Ali b. Muhammed et-Taberî’nin Þifâßü ³alîli’s-sâßil £ammâ te¼ammelehü’l-Kâfil’i deðerli kabul edilir. 15. Mansûr-Billâh Kasým b. Muhammed, Mirkâtü’l-vü½ûl ilâ £ilmi’l-u½ûl. 16. Hüseyin b. Emîr Kasým b. Muhammed, Hidâyetü’l-£uš†l ilâ ³åyeti’s-sûl. 17. Ýmam Hâdî Hasan b. Yahyâ el-Kasýmî, el-Fevâßidü’t-tâmme fî £ilmi u½ûli’l-fýšh. Muhtasar bir çalýþmadýr. 18. Ahmed b. Muhammed b. Ali el-Vezîr, elMu½affâ fî u½ûli’l-fýšh. Karþýlaþtýrmalý ve hacimli bir eserdir. 19. Abdülvâsi‘ b. Yahyâ el-Vâsiî el-Yemânî, Kitâbü Teh×îbi’l£uš†l fî £ilmi’l-u½ûl. Bu eser de muhtasar bir çalýþmadýr. Son dönemlerde çaðdaþ akademisyenlerden Murtazâ b. Zeyd elMahatvarî’nin Þer¼u MuÅta½ar £alâ metni’l-Kâfil ve Mebâ¼i¦ fî u½ûli’l-fýšh, Ýsmâil b. Ýbrâhim el-Vezîr’in Mebâ¼i¦ fî u½ûli’l-fýšh, Ref£u te£âru²i’l-edille £inde’lu½ûliyyîn (doktora tezi) ve Mede’l-aÅ× bi-Åaberi’l-âhâd £inde’z-Zeydiyye (yüksek lisans tezi) adlý çalýþmalarý, Sven Kalisch’in Fiqh und U½†l al-fiqh in der Zaid¢ya ve U½ûlü’z-Zeydiyye ve neþßetü’lfiraši’l-Ýslâmiyye adlý eserleri ve Fatih Yücel’in Zeydî Usulcülerin Kaynak Anlayýþý adlý çalýþmasý Zeydî usulüne yönelik çalýþmalar arasýnda yer alýr. C) Fürû. 1. Zeyd b. Ali, el-Mecmû£u’l¼adî¦î ve’l-fýšhî. Fýkýh bablarýna göre tasnif edilen rivayetleri içermektedir (bk. el-MECMÛ‘). Seyyâgý, bu eseri er-Rav²ü’nnaŠîr þer¼u Mecmû£i’l-fýšhi’l-kebîr adýyla þerhetmiþtir. Ahmed b. Ahmed esSeyyâgý’nin el-Menhecü’l-münîr tetimmetü’r-Rav²i’n-naŠîr adlý eseri de bu alandaki kapsamlý çalýþmalardandýr. Mecmû£u kütüb ve resâßili’l-Ýmâm Zeyd adýyla yayýmlanan eserdeki risâleler Zeyd b. Ali’ye nisbet edilen ve günümüze ulaþan ikinci eser olmakla birlikte bunlardan bazýlarýnýn aidiyeti þüpheli bulunmuþtur (Sâlih Ahmed el-Hatîb, s. 309). Menâsikü’l-¼ac ve a¼kâmüh (âdâbüh) adlý eser de ona nisbet edilir. Eren Gündüz bu eseri merkeze alan Zeyd bin Ali: Hayatý, Eserleri ve Ýslâm Hukuk Düþüncesindeki Yeri adýyla bir çalýþma yapmýþtýr (Bursa 2008). 2. en-Nefsüzzekiyye, Kitâbü’s-Siyer. Zeydîler’ce devletler hukuku alanýndaki ilk eser kabul edilir (Sârimüddin Ýbrâhim b. Muhammed el-Vezîr, Felekü’d-devvâr, s. 55). Nâtýk-Bilhak, Muhammed b. Hasan eþ-Þeybânî’nin siyerle ilgili pek çok meselede bu kitaptan nakilde bulunduðunu ileri sürmüþtür (el-Ýfâde, s. 74). Rýdvân es-Seyyid, en-Nefsüzzekiyye’nin siyerle ilgili farklý kaynaklardaki rivayetlerini inceleyerek bir deðerlendirme yazýsý kaleme almýþtýr (bk. bibl.). 3. Ahmed b. Îsâ, el-Emâlî (er-Ra£bü’½-½ad£) (Beyrut 1410/ 1990). Bu eserde çoðunlukla Ehl-i beyt tarikinden olmak üzere pek çok hadis mevcuttur. Fýkýh bablarýna göre tasnif edildiði ve Ahmed b. Îsâ’nýn görüþlerini de içerdiðinden Zeydiyye’nin ilk hukuk kitaplarý arasýnda sayýlýr. 4. Mecmû£u kütübi ve resâßili’l-Ýmâm el-Æåsým b. Ýbrâhîm erRessî (nþr. Abdülkerîm Ahmed Cedbân, San‘a 1422/2001). Çoðu itikadî konularla ilgili olan eser içinde Kasým er-Ressî’nin fýkhî görüþlerini kapsayan çeþitli risâleleri de bulunmaktadýr. 5. Hâdî-Ýlelhak Yahyâ b. Hüseyin, Câmi£u (Kitâbü)’l-A¼kâm fi’l¼elâl ve’l-¼arâm. Zeydiyye’nin en temel fýkýh metinlerinden olan eser birçok çalýþmaya temel teþkil etmiþ ve pek çok âlim tarafýndan þerhedilmiþtir. Ayný müellifin Kitâbü’l-MünteÅab ve Kitâbü’l-Fünûn adlý eserleri de Zeydî fýkhýnýn III. (IX.) yüzyýla ait meþhur kaynaklarý arasýnda kabul edilir (Abdullah Muhammed Habeþî, s. 169). Bu kitaplar, Yahyâ b. Hüseyin’e soru sormak suretiyle görüþlerini yazan talebesi ve arkadaþý Muhammed b. Süleyman el-Kûfî tarafýndan derlenmiþtir. Yahyâ b. Hüseyin’in birçok risâlesi de Mecmû£u resâßili Ýmâm Hâdî-Ýlel¼aš Ya¼yâ b. ¥üseyn adýyla bir araya getirilmiþtir (nþr. Abdullah b. Muhammed eþ-Þâzelî, San‘a 2001). 6. Ýmam Müeyyed-Billâh Ahmed b. Hüseyin el-Hârûnî, et-Tecrîd fî fýšhi’l-imâmeyni’l-a£¾ameyn Æåsým er-Ressî ve ¼afîdihî Ya¼yâ b. ¥üseyn. Müellifin, Kasým er-Ressî ile HâdîÝlelhakk’ýn görüþlerinin derlenmesinden oluþan fýkhýn bütün konularýyla ilgili çalýþmasýdýr. Esere pek çok þerh yazýlmýþ olup bunlardan biri yazarýn kendisine ait Þer337 ZEYDÝYYE ¼u’t-Tecrîd fî fýšhi’z-Zeydiyye adlý hacimli ve matbu þerhtir. Zeydiyye içerisinde klasik döneme ait en sistematik fürû kitaplarý Hârûnî kardeþlerce yazýlan et-Tecrîd ile bir sonraki eserdir. 7. Nâtýk-Bilhak elHârûnî, Kitâbü’t-Ta¼rîr. Fýkhýn bütün konularýna deðinen eser Hâdî-Ýlelhakk’ýn yukarýda geçen üç eserine dayanýr; ayrýca kendi görüþlerini de içerir. 8. Hâfýz Ebû Abdullah el-Alevî, el-Câmi£u’l-kâfî fî fýšhi’z-Zeydiyye. Ýbadetlerin yaný sýra nikâh bahsini de ihtiva eder. 9. Mürþid-Billâh Yahyâ b. Hüseyin eþ-Þecerî, Kitâbü’l-Emâlî el-ƒamîsiyye. 10. Mütevekkil-Alellah Ahmed b. Süleyman, U½ûlü’l-a¼kâm. 11. Abdullah b. Hamza, el-Mühe××eb fî fetâvâ Ýmâm Man½ûr-Billâh £Abdillâh b. ¥amza. Müellifin fýkhî görüþlerinin derlendiði önemli bir kitaptýr. 12. MüeyyedBillâh Yahyâ b. Hamza, el-Ýnti½âr el-Câmi£ li-me×âhibi £ulemâßi’l-em½âr. Zeydî fýkhýnýn diðer mezheplerle mukayeseli olarak iþlendiði en kapsamlý çalýþmadýr. 100 cildi aþan yazmalarýnýn dört cildi basýlmýþtýr (Brockelmann, VII, 124). 13. Ýbnü’l-Murtazâ, el-Ezhâr fî fýšhi’l-eßimmeti’l-e¹hâr. Müteahhir dönem Zeydî fýkhýnýn en temel metni ve bizzat müellifin elBa¼rü’z-zeÅÅâr adlý eseri en kapsamlý þerh çalýþmalarýndan biridir. Eser üzerine ihtisar, þerh, hâþiye, ta‘lîka türünden elli civarýnda çalýþma yapýlmýþtýr (Abdullah Muhammed Habeþî, I, 156-160). Bunlardan øay¦ü’l-midrâr adlý þerh esas alýnarak hazýrlanan el-Münteze£u’l-muÅtâr mine’l-øay¦i’l-midrâr, Ebü’l-Hasan Ýbn Miftâh Abdullah b. Ebü’l-Kasým’a ait kapsamlý bir eser olup matbudur. Ahmed b. Kasým el-Ansî es-San‘ânî’nin et-Tâcü’lmü×heb li-a¼kâmi’l-me×heb þer¼u metni’l-Ezhâr fî fýšhi eßimmeti’l-e¹hâr’ý da basýlmýþ þerhlerdendir. Zeydîler’ce aþýlamaz kabul edildiði iddialarýndan dolayý eleþtirilere mâruz kalan eseri Þevkânî esSeylü’l-cerrâr’da eleþtirerek þerhetmiþtir. Ýbn Harîve Muhammed b. Sâlih es-Semâvî’nin el-øu¹am¹amü’z-zeÅÅârü’lmütedeffiš £alâ hadâßiši’l-ezhâr li-yü¹ahhiruhâ min ricsi’s-Seyli’l-cerrâr’ý Þevkânî’nin þerhine cevap niteliðindedir. 14. Sârimüddin el-Vezîr, el-Felekü’d-devvâr fî £ulûmi’l-¼adî¦ ve’l-fýšh ve’l-â¦âr. Fýkýh, fýkýh usulü ve hadisle ilgili baþvuru kaynaklarýndandýr. Kýsa bir süre önce vefat eden Zeydî imamlarýndan Mecdüddin b. Muhammed el-Müeyyedî’nin Levâmi£u’lenvâr fî cevâmi£i’l-£ulûm ve’l-â¦âr ve’tterâcüm li’l-£ilm ve’l-en×âr ve βâ¼u’ddelâle fî ta¼š¢ši a¼kâmi’l-£adâle adlý eserleri de son döneme ait önemli kay338 naklardandýr. Modern dönemde Ýslâm dünyasýnda ve Batý’da Zeydî fýkhý hakkýnda çeþitli çalýþmalar yapýlmýþtýr. BÝBLÝYOGRAFYA : Zeyd b. Ali, el-Mecmû£u’l-¼adî¦î ve’l-fýšhî (nþr. Abdullah b. Hammûd el-Ýzzî), San‘a 1422/2002, s. 149, 150, 223; Ressî, Mesâßilü’l-Æåsým (Mecmû£u kütüb ve resâßil Ýmâm Æåsým er-Ressî içinde, nþr. Abdülkerîm Ahmed Cedbân), San‘a 2001, II, 656; a.mlf., U½ûlü’l-£adl ve’t-tev¼îd (a.e. içinde), I, 631; a.mlf., Te¦bîtü’l-imâme (a.e. içinde), San‘a 2001, II, 142, 143; Hâdî-Ýlelhak Yahyâ b. Hüseyin, el-A¼kâm fî beyâni’l-¼elâl ve’l-¼arâm, San‘a 1990, I, 98, 187, 198, 201, 202, 288; II, 445; a.mlf., Tefsîru me£âni’s-sünne (Mecmû£u resâßili Ýmâm Hâdî-Ýlel¼aš içinde, nþr. Abdullah b. Muhammed eþ-Þâzelî), Amman 2001, s. 479; a.mlf., el-Æýyâs (a.e. içinde), s. 498; Taberî, TârîÅ (Ebü’l-Fazl), XI, 658; Ýbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (nþr. Ýbrâhim Ramazan), Beyrut 1417/1997, s. 221-222; Müeyyed-Billâh Ahmed b. Hüseyin, etTecrîd fî fýšhi’l-imâmeyni’l-a£¾ameyn Æåsým erRessî ve ¼afîdihî Ya¼yâ b. ¥üseyn (nþr. Abdullah b. Hammûd el-Ýzzî), Amman 1422/2002, s. 104, 189-194, 271; Nâtýk-Bilhak, el-Müczî fî u½ûli’l-fýšh, Müessesetü’l-Ýmâm Zeyd b. Ali es-Sekåfiyye Arþivi, San‘a yazmasý, vr. 59, 153; a.mlf., el-Ýfâde fî târîÅi eßimmeti’s-sâde (nþr. M. Yahyâ Sâlim Azzân), San‘a 1996, s. 74, 115-116, 131; Hasan b. Muhammed er-Ressâs, el-Fâßiš fî u½ûli’l-fýšh, Müessesetü’l-Ýmâm Zeyd b. Ali es-Sekåfiyye Arþivi, San‘a yazmasý, vr. 1262, 1297, 1334; Mansûr-Billâh Abdullah b. Hamza, Øafvetü’l-iÅtiyâr fî u½ûli’l-fýšh, Sa‘de 1423/2002, s. 36, 41, 156-177, 233-288, 398; Fazl b. Ebü’s-Sa‘d el-Usayfirî, Miftâ¼u’l-fâyi² fî £ilmi’l-ferâßi² (Ýbnü’l-Murtazâ, Kitâbü’l-Ezhâr içinde), [baský yeri yok] 1972, s. 1-36; Humeyd b. Ahmed el-Muhallî, el-¥adâßišu’l-verdiyye fî menâšýbi eßimmeti’z-Zeydiyye (nþr. Murtazâ b. Zeyd el-Mahatvarî), San‘a 2002, II, 29, 166, 219; Ahmed b. Muhammed er-Ressâs, Cevheretü’l-u½ûl ve te×kiretü’l-fu¼ûl fî £ilmi’l-u½ûl, Müessesetü’l-Ýmâm Zeyd b. Ali es-Sekåfiyye Arþivi, San‘a yazmasý, vr. 42, 68; Zehebî, A£lâmü’n-nübelâß, Kahire 1427/2006, VII, 5258; Müeyyed-Billâh Yahyâ b. Hamza, el-¥âvî li¼ašåßiši’l-edilleti’l-fýšhiyye, Müessesetü’l-Ýmâm Zeyd b. Ali es-Sekåfiyye Arþivi, San‘a yazmasý, I, vr. 6-8, 271; Ýbnü’l-Murtazâ, el-Milel ve’n-ni¼al (a.mlf., el-Bahrü’z-zeÅÅâr içinde, nþr. Muhammed Muhammed Tâmir), Beyrut 2001, I, 34; a.mlf., Mi £yârü’l-£uš†l fî £ilmi’l-u½ûl (a.e. içinde), I, 195, 339, 349; a.mlf., el-Münye ve’l-emel (nþr. M. Cevâd Meþkûr), Beyrut 1990, s. 96; a.mlf., Minhâcü’l-vü½ûl ilâ Mi £yâri’l-£uš†l fî £ilmi’lu½ûl (nþr. Ahmed Ali Mutahhar el-Mâhizî), San‘a 1412/1992, tür.yer.; a.mlf., el-Ezhâr fî fýšhi’l-eßimmeti’l-e¹hâr, [baský yeri yok] 1972, s. 78, 171; a.mlf., £Uyûnü’l-Ezhâr (nþr. Sâdýk Mûsâ), Beyrut 1975, tür.yer.; Sârimüddin Ýbrâhim b. Muhammed el-Vezîr, el-Fu½ûlü’l-lüßlüßiyye (nþr. M. Yahyâ Sâlim Azzân), Beyrut 2001, tür.yer.; ayrýca bk. neþredenin giriþi, s. 17, 18, 24, 76, 91; a.mlf., el-Felekü’d-devvâr fî £ulûmi’l-¼adî¦ ve’l-fýšh ve’l-â¦âr (nþr. M. Yahyâ Sâlim Azzân), San‘a 1995, s. 2737, 55-64; Behrân, Metnü’l-Kâfil (nþr. Murtazâ b. Zeyd el-Mahatvarî), San‘a 2001, s. 7, 8, 12, 34, 35 vd.; Mansûr-Billâh Kasým b. Muhammed, el-Ýrþâd ilâ sebîli’r-reþâd (nþr. M. Yahyâ Sâlim Azzân), San‘a 1996, s. 42, 81; Ahmed b. Muhammed Ýbn Lokmân, el-Kâþif li-×evi’l-£uš†l £an vücûhi’l-Kâfil bi-Neyli’s-sûl (nþr. Murtazâ b. Zeyd el-Mahatvarî), San‘a 2000, s. 47, 62, 93, 94, 142-144, 153, 286, 290, 292, 293 vd., 422; Hüseyin b. Kasým el-Yemenî, Hidâyetü’l-£uš†l ilâ øåyeti’s-sûl, Beyrut 1401, I, 491; II, 117, 630, 637; Ali b. Muhammed et-Taberî, Þifâßü ³alîli’s-sâßil £ammâ te¼ammelehü’l-Kâfil, San‘a, ts. (Mektebetü’l-Yemeni’l-kübrâ), I, 32-34, 68, 99, 119-122, 148, 150, 151, 152, 199; Ýbrâhim b. Kasým, ªabašåtü’z-Zeydiyyeti’l-kübrâ (nþr. Abdüsselâm b. Abbas el-Vecîh), Amman 1421/2001, I, 196, 273; III, 1224; Seyyâgý, er-Rav²ü’n-naŠîr þer¼u Mecmû£i’l-fýšhi’lkebîr, Beyrut, ts. (Dârü’l-cîl), I, 61, 62; Ahmed b. Muhammed el-Vezîr, el-Mu½affâ fî u½ûli’l-fýšh, Beyrut 2002, s. 57; Sâlih Ahmed el-Hatîb, el-Ýmâm Zeyd b. £Alî el-müfterâ £aleyh, Beyrut 1404/ 1984, s. 243, 246, 309; Ali b. Abdülkerîm b. Fudayl Þerefeddin, ez-Zeydiyye: Na¾ariyye ve ta¹bîš, Amman 1405/1985, s. 11-13 vd.; Brockelmann, GAL (Ar.), II, 350, 351; IV, 116-120; VII, 124; M. Ebû Zehre, el-Ýmâm Zeyd, Kahire, ts. (Dârü’l-fikri’l-Arabî), s. 331, 439; Abdullah Muhammed Habeþî, Me½âdirü’l-fikri’l-Ýslâmî fi’l-Yemen, Beyrut 1408/1988, s. 156-160, 169-172; a.mlf., Câmi £u’þ-þürû¼ ve’l-¼avâþî, Ebûzabî 1425/2004, I, 156-160; Rýdvân es-Seyyid, “Kütübü’s-siyer ve mes,eletü dâreyi’l-harb ve’l-Ýslâm: Nemûzecü Kitâbi’s-Siyer li-Muhammed enNefsizzekiyye”, Fî Mi¼râbi’l-ma£rife (nþr. Ýbrâhim Seâfîn), Beyrut 1997, s. 131-147; Abdüsselâm b. Abbas el-Vecîh, A£lâmü’l-müßellifîne’z-Zeydiyye, Amman 1420/1999, s. 106, 115, 470, 723, 752, 792, 898, 918-919, 1108-1109, 1121-1123, 1147; Ýsmâil b. Ali el-Ekva‘, ez-Zeydiyye, [baský yeri yok] 1421/2000, s. 98; Abdullah b. Muhammed b. Ýsmâil Hamîdüddin, ez-Zeydiyye, Amman 2000, s. 11-13; a.mlf., ez-Zeydiyye: Æýrâße fi’l-meþrû£ ve ba¼¦ fi’l-mükevvenât, San‘a 1424/2004, s. 88-94; Murtazâ b. Zeyd el-Mahatvarî, Þer¼u’lMuÅta½ar £alâ metni’l-Kâfil, San‘a 2001, s. 16, 17, 20, 25, 52, 53, 59, 110; a.mlf., Mebâ¼i¦ fî u½ûli’l-fýšh, San‘a 2002, s. 156, 157; a.mlf., “Târîpu tetavvüri’l-.aka,id ve’l-fýkh .inde’z-Zeydiyye”, Ýslâmî Ýlimler Dergisi, VI/1, Zeydiyye sayýsý, Çorum 2011, s. 9-40; Ýsmâil b. Ýbrâhim el-Vezîr, Ref £u te£âru²i’l-edille £inde’l-u½ûliyyîn (doktora tezi, ts.), Câmiatü Ümmüdermân el-Ýslâmiyye, I, 72 vd., 102-103; Kadir Demirci, Zeydiyye’nin Hadis Anlayýþý (doktora tezi, 2005), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., “Çaðdaþ Zeydî Âlimlerle Zeydiyye ve Hadis Üzerine”, Hadis Tetkikleri Dergisi, IV/1, Ýstanbul 2006, s. 151-165; a.mlf., “Zeydiyye ve Hadis”, Ýslâmî Ýlimler Dergisi, VI/1 (2011), s. 193-218; Eren Gündüz, Ýmam Zeyd b. Ali’nin el-Mecmû‘u’l-fýkhî Adlý Eseri ve Ýslam Hukuk Düþüncesindeki Yeri (doktora tezi, 2007), UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Fatih Yücel, Zeydî Usulcülerin Kaynak Anlayýþý (doktora tezi, 2008), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., “Fýkýh Usûlünde Zeydiyye-Mutezile Etkileþimi”, Ýslâmî Ýlimler Dergisi, VI/1 (2011), s. 255-274; R. Strothmann, “Die Literatur der Zaiditen”, Isl., I (1910), s. 354368; II (1911), s. 49-78; A. K. Kazi, “Notes on the Development of Zaidi Law”, Abr-Nahrain, II, Leiden 1960-61, s. 36-41; M. Yahyâ Sâlim Azzân, “es-Sahâbe .inde’z-Zeydiyye-rü,ye mütevâzine”, el-Mesâr, IV/2-3, McLean 1424/2003, s. 65-121; Zeyd b. Ali el-Vezîr, “el-Cârûdiyye leyset Zeydiyye”, a.e., X/2 (1430/2009), s. 5-29; S. Schmidtke, “The History of Zaydý Studies-An Introduction”, Arabica, LIX, Leiden 2012, s. 185-199; W. Madelung, “Zaydiyya”, EI 2 (Ýng.), XI, 477-481. ÿFatih Yücel