Lâkin güneş gibi parlak, her ruhun mâşukası ve

advertisement
Sorularlarisale.com
"Lâkin güneş gibi parlak, her ruhun mâşukası ve cevheri insaniyetin küfvü o hürriyettir ki, saadet-saray-ı
medeniyette oturmuş ve mârifet ve fazilet ve İslâmiyet
terbiyesiyle ve hulleleriyle mütezeyyine olan
hürriyettir..." cümlesini izah eder misiniz?
"Lâkin güneş gibi parlak, her ruhun mâşukası ve cevher-i
insaniyetin küfvü o hürriyettir ki, saadet-saray-ı medeniyette
oturmuş ve mârifet ve fazilet ve İslâmiyet terbiyesiyle ve
hulleleriyle mütezeyyine olan hürriyettir." (1)
Hürriyet, kişinin kendi hukukuna malik olmasıdır. Esaret ise, insanın hukukuna
başkasının malik olmasıdır. İnsanın her türlü kayıttan azade olarak hür olması
düşünülemez. Zira, insan her şeyden önce Allah’ın kuludur, O’nun emir ve
yasaklarına muhataptır. Bundan dolayı insan, “Ben istediğimi yer, istediğimi içerim.
Dilediğimi söyler, dilediğim yere bakarım.” diyemez.
İnsan, günah işlemekte hür olamaz. Ayrıca, insan toplum hayatı yaşadığından
topluma karşı görevleri de vardır.
“İnsandaki hürriyet, yarı hürriyettir. Diğer yarısı da, başkalarının
hürriyetine zarar vermemektir.”(2)
Kişinin hürriyeti sınırlıdır. Bu hürriyetin başkasının hürriyetini engelleme noktasına
varmaması gerekir. Yani, insanlar başkalarına zarar vermekte hür değildirler. İslâm,
bu vadide daha geniş bir çerçeve çizer. İslâm’da kişinin kendi aleyhine iş görme
hürriyeti de yoktur. Yani kendine de zarar veremez.
“Hürriyetin şe’ni odur ki: Ne nefsine, ne gayriye zararı
dokunmasın.”(3)
Bu vücut, bu ruh, bu akıl hepsi insana emanettir. Ve insan bu emanetlere hıyanet
page 1 / 2
etme hürriyetine sahip değildir. İnsan, intihar edemez, zira bu can onun şahsî malı
değildir. Değil intihar etmek, bir tek parmağını dahi kesemez. Ve yine insan, içki ve
uyuşturucu kullanamaz, zira bu aklı o yapmış değildir, vs...
İnsanın ruhu ve insaniyet yönü gayet geniş ve keskin duygulardan yapıldığı için,
kalıp ve sınırlara sığmaz. Kainatı istila edecek çapta duygu ve düşüncelere sahip
olan insanı, kayıtlarla mahkum etmek onun yaratılış cevherine aykırıdır. Yukarıda
izah ettiğimiz sınırlar içinde insan; kainatın halifesi ve en bağımsız varlığıdır.
Hürriyet İslam ile edeplenip, her alanda hakim olursa, İslam dünyası dünyanın adil
ve müşfik bir hakimi olur.
Ayrıca; Allah’a köle olan, insanların köleliğinden kurtulur. Allah’a kul olan,
insanlara kulluk etmekten kurtulur.
İnsan fıtraten aciz ve zayıf olduğu için, bir yere sığınmak ve bir yerden yardım
beklemek istidadındadır. Şayet insan bu istidadını sağlam bir iman ve tevekkül ile
Allah da tatmin etmez ise, bu kez sebeplere yapışıp, onların elinde oyuncak
olacaktır. Sebepler ise çoktur. Bir Allah’a kul olmak varken; zira bütün sebeplerin
tedbir ve tasarruf ipi Allah’ın yedi kudretindedir. O istemezse yaprak dahi
kımıldamaz. Öyle ise sebeplere karşı özgür olabilmenin yolu; Allah’a kul olmaktan
geçer.
Bire inan bire teslim ol, çokluktan ve onun baskısından kurtul. İman ve tevekkül
sebeplere karşı özgürlüğün formülüdür. Bir Allah’a ibadet etmeyen, milyonlarca
sebebe ibadet etmeye mecbur ve mahkum olur. İnsanlığın inanç kültüründeki pagan
anlayışı, yani çok İlahlılık anlayışı, bu arızanın bir neticesidir. Hakiki özgürlük
isteyen, bir olan Allah’a ram olmalıdır.
(1) bk. Münâzarat, Sualler ve cevaplar
(2) bk. a.g.e
(3) bk. a.g.e
page 2 / 2
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download