Zafer Toprak, Türkiye’de Ekonomi ve Toplum (1908-1950) İttihat-Terakki ve Devletçilik, İstanbul; Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1995. "Giriş". Türkiye’de Ekonomi ve Toplum (1908-1950) İttihat-Terakki ve Devletçilik II. Meşrutiyet yıllarında ulusal kaygılarla gündeme gelen "milli iktisat" savaş koşullarında "devlet iktisadiyatı" diye bilinen uygulamayı gündeme getirir. Savaşın finansmanı enflasyonist gelişmelere ortam hazırlar. Seferber orduya öncelik tanınması temel besin maddelerinde darlığa neden olur. Şehremaneti, İttihat ve Terakki, Ordu değişik dönemlerde iaşe politikasını üstlenir. Gelir dağılımı giderek bozulur. Osmanlı'nın belkemiğini oluşturan asker ve memur kesimi yoksullaşır. Spekülatif girişimler sonucu harp zenginleri türer. Osmanlı'nın geleneksel dengeleri alt üst olur. Cihan Harbi yıllarında Osmanlı düzenini çökerten cephedeki gelişmelerden çok, cephe gerisinde savaş ekonomisinin neden olduğu yapı değişikliğidir. İttihat ve Terakki'nin on yıllık iktidarı iki evreden oluştu. 1913'e kadar çoğulcu diyebileceğimiz bir parlamenter dönemde İttihat ve Terakki geri planda kaldı. Kabineleri denetledi; zaman zaman kabineye nazır soktu; beğenmediği kabineyi düşürdü. Sait Paşa'nın istifasından sonra kısa bir süre muhalefette kalan İttihat ve Terakki, edindiği deneyimler ışığında Babıali Baskını'nı düzendi ve fiilen iktidar olarak çoğulculuğa son verdi. Bundan böyle Osmanlı Devleti İttihatçılardan soruldu. Kısa sürede muhalefet sindirildi; kimi kez Balkanlardan esinlenilen komitacı yöntemlerle tasfiye edildi. İkinci evreyi oluşturan 1913-1918 İttihatçıların bilfiil iktidarda oldukları Sait Halim Paşa ve Talat Paşa kabineleri dönemiydi. Sait Halim Paşa Cemiyet'te "reis-i umumi" yani genel başkan, Talat Paşa "reis-i sani" yani ikinci başkandı. İttihat ve Terakki 1908-1918 arası dokuz kongre topladı. II. Meşrutiyet'in beklenmedik gelişmeleri kongrelerin gündemlerini sürekli kabarık tuttu. Balkan Harbi'ne değin kongre mahalli Selanik'ti. Selanik kaybedildikten sonra kongreler İstanbul'da toplandı. İttihat ve Terakki'nin örgüt yapısı ve ideolojik yönelimleri 1 açısından iki kongre öne çıktı. 1913 Kongresi'yle yarı gizli, komitacı bir cemiyetten, Batı siyasal yaşamına özgü bir partiye dönüşüm başladı. Yeni program ve nizamnamenin ilk maddesinde bu açıkça belirtildi. Bundan böyle Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yerini İttihat ve Terakki Fırkası aldı. Fırka sözcüğü 1913 öncesi Cemiyet'e üye mebusların Meclis'te oluşturdukları grup anlamına geliyordu. 1913 Kongresi'yle bu ikilik ortadan kaldırıldı ve İttihat ve Terakki'nin bir "fırka-i siyasiyye" olduğu vurgulandı. 1916 Kongresi'nde bazı değişikliklerle siyasal parti yapısı pekiştirildi; genel merkezin görev ve yetkilerine açıklık kazandırıldı. 1916 Kongresi İttihat ve Terakki'nin ideolojisinde önemli dönüşümlerin izlendiği; siyasal programının bu ideoloji doğrultusunda ayrıntılandırıldığı bir kongreydi. Avusturya-Macaristan'ın Bosna-Hersek'i ilhakı, Bulgaristan'ın bağımsızlığı, Trablusgarp, Balkan Harpleri ve Cihan Harbi İttihatçıları ideolojik arayışa sevk etti. 1908'de, Hürriyet'in İlanı ile başlayan Osmanlıcı, "ittihad-ı anasır"dan, ya da bugünkü deyişle "unsurların birliği"nden yana "Osmanlı milleti" giderek gücünü yitirdi; yerini Müslüman ve Türk unsuru vurgulayan milliyetçilik aldı. Bu arada siyasal programda yapılan değişikliklerle hukuk, adalet ve eğitim alanlarında köklü dönüşümler gündeme geldi. Şer'i mahkemelerin Adliye Nezareti'ne, evkaf mekteplerinin Maarif Nezareti'ne devri teklif edilerek laiklik alanında önemli adımlar atıldı. Savaş devletçiliği açısından önemli olan 1916 Kongresi'ydi. İktisadi sorunlar ve izlenen "milli iktisat" politikası ile sosyal devlet Kongre'nin diğer gündem maddelerini oluştu. İstanbul'un iaşesi, milli şirketler, yeni demiryolları, demiryolu, liman, dok millileştirmeleri, para reformu, sanayileşme, teknik eğitim, iktisadiyyat meclisi, madencilik, tarım-ormancılık alanlarında hükümetin icraatı açıklandı. Kongreye sunulan Merkez-i Umumi raporunda Osmanlı Devleti'ni Cihan Harbi'ne girmeye zorlayan koşullar uluslararası güç dengeleri ışığında değerlendirildi. İttihatçılara göre Osmanlı Devleti sözde bağımsızdı; kapitülasyonlar vb. engellerle vesayet altında tutulmaktaydı. Bu "vesayet-i düveliyye"den kurtuluş özlemi savaşa girişin temel nedeniydi. Diğer bir deyişle Cihan Harbi, İttihat ve Terakki için bir "kurtuluş savaşı"ydı. İttihat ve Terakki savaşla birlikte ulusal kimlik alanında önemli bir yol kat etti. Kapitülasyonlar tek taraflı olarak kaldırıldı. Yabancı anonim şirketler ve sigorta şirketlerinin ayrıcalıklı konumlarına son verildi. Bundan böyle tüm bu şirketler Osmanlı mevzuatına tabi tutulacaktı. Esas faaliyeti Osmanlı topraklarında olan şirketlerin Osmanlı uyruğuna geçmeleri istendi. Osmanlı vatandaşlarının mağdur olmalarının önlenmesi amacıyla sigorta şirketlerinin teminat akçesi yatırmaları şartı kondu. Türkçe, ticari işlemlerde zorunlu kılındı. Meslek okulları ve gece dersleri açılarak, yabancıların ve gayrimüslimlerin tekelinde olan ve beceri gerektiren iş kolları Müslüman Osmanlılara açıldı. Kapitülasyonların kaldırılışı ertesi, ad valorem tarifeler bir kenara bırakılarak, spesifik tarifeler yürürlüğü kondu. İhracat Heyeti aracılığıyla dış ticareti devlet doğrudan üstlendi. Osmanlı parasının dış değerini korumak amacıyla kambiyo işlemleri Kambiyo Muamelatı Merkez Komisyonu'nun denetimine verildi. İttihat ve Terakki'nin önayak oluşuyla taşrada kurulan "milli" bankalarla Anadolu Müslüman eşrafının birikime gitmesi sağlandı. Yerel kredi kurumlarına gerek maddi, gerek manevi her türlü kolaylık sağlandı. Osmanlı para ve kredi politikası yabancı bankaların denetiminden kurtarıldı. Giderek pazar ekonomisine açılan Batı Anadolu'da etkinleşen yerel kredi kurumları, piyasa için üretimde bulunan Osmanlı üreticisine kredi olanakları sağladı; üreticiyi yoksullaştıran alivre satışları sınırladı; çiftçinin malını sendikalaşan alıcı firmalar karşısında yok pahasına elinden çıkarmasını önledi. Yerel kredi kurumları yanı sıra, özellikle Ege yöresinde, eşraf, yerel tüccar, çiftçi, satış ve kredi kooperatiflerinde bir ayaya geldi. İttihat ve Terakki'nin yerel örgütleri, sendikalaşarak piyasayı denetleyen yabancı şirket ve gayrimüslim büyük tüccara karşı Müslüman üretici ve tüccarı kooperatif ya da anonim şirket çatısı altında birleştirdi. Cihan Harbi yıllarında Osmanlı düzenini çökerten cephedeki gelişmelerden çok, cephe gerisinde savaş ekonomisinin neden olduğu yapı değişikliğiydi. 1914-1918 döneminde Osmanlı ekonomisi ilk kez topyekun savaş olgusuyla karşı karşıya geldi. Dış ekonomik bağlantılar kesildi; ülke kendi olanaklarıyla yetinmek zorunda kaldı. Tüm ülke kaynakları seferber edildi; bu arada savaş ekonomisi Anadolu'yu kent pazarlarına açtı. Seferberlikle birlikte ordu yoğun bir talep doğurdu. İktisadi yaşam giderek devletin denetimine girdi. Satın alma yanı sıra, zaman zaman el koyma yöntemleriyle ordunun ihtiyacı karşılandı. Mal ve hizmetlerin önemli bir kısmı savaş gereklerine ayrıldı; cephe gerisinde halkın yaşam düzeyi sürekli düştü. 1914'e kadar Osmanlı yönetimi her türlü fiyat artış eğilimini "iktisat dışı" yöntemlerle bastırmayı başarmıştı. Bu nedenle ciddi bir enflasyon sorunuyla karşılaşmamıştı. Durağan bir iktisadi yapıya sahip Osmanlı Devleti'nin geleneksel gelir bölüşümü, düşük nüfus yoğunluğu ve nüfus artış hızı enflasyonist gelişmeleri olanaksız kılıyordu. Öte yandan, kredi mekanizmasının yeterince gelişmemiş olması ve para benzeri araçların dolaşımda sınırlı etkinliği Babıali'nin değerli maden esası üzerine kurulu para sistemini enflasyonist gelişmelere kapalı tutmuştu. Böylece iktisadi yapının durağanlığı Osmanlı toplum düzeninin güvencesini oluşturmuştu. Oysa savaşla birlikte durum değişmişti. Olağanüstü savaş giderleri maden parayla karşılanamıyordu. Bu nedenle dolaşıma sınırsız emisyon olanağı sağlayan kağıt para sürülüyordu. Mal ve hizmet arzındaki düşüşe karşılık emisyon 3 hacminin genişlemesi ve efektif talebin artması kıtlığın daha da artmasına neden olmuştu. Öte yandan savaş psikolojisi nedeniyle mal ve hizmet arzının giderek daralacağı ve fiyat artışlarının sürekli olacağı beklentisi ülkeyi hızlanan bir enflasyon sürecine sokuyordu. Piyasanın işlerliğini yitirmesi fiyatlar üzerinde olumsuz etkisini göstermekte gecikmedi. Fiyatlardaki artış talebi sınırlayacak yerde daha da körükledi. Sınırlı mal ve hizmet arzı, alım gücündeki genişleme, ileride fiyatların daha yükseleceği ve mal bulunmayacağı kaygısı alıcıların likiditelerini mala dönüştürmelerine neden oldu. Psikolojik etmenler fiyat artış hızını belirlemeye başladı. Tüm bu olumsuz gelişmelere karşın İttihatçı yönetim enflasyonu dizleme uğraşını sürdürdü. Narhtan karneye değişik yöntemler uyguladı. Cemiyet'i iaşe işinde seferber etti. Ordu'yu devreye soktu. İlk kez propaganda girişiminde bulundu: Ulusal kimliği vurgulayarak piyasaya çeki düzen vermeye çalıştı. Savaşın son yılı gerçekleştirilen iç borçlanma bu alanda verilmiş bir sınavdı. Osmanlı 19. yüzyılın ortalarından itibaren dış borç almaya başlamıştı. Zaman zaman avans niteliğinde kısa vadeli iç borçlanmaya gidilmişse de, kaynağını Galata bankerleri oluşturmuştu. O dönemde halkın devlet tahvili ya da bonosu alması düşünülemezdi. Geniş halk kitlesinin tasarrufuna başvurarak orta ya da uzun vadeli iç borçlanma ilk kez savaş yıllarında denendi. "Dahili istikraz" diye bilinen Osmanlı Devleti'nin ilk iç borçlanması aslında bir Alman önerisiydi. Osmanlı yönetimi halka borçlanma girişiminin fiyaskoyla sonuçlanmasından çekindi. Savaş döneminde mali bir yenilginin iç ve dış kamuoyunda doğuracağı kaygı ve güvensizlik İttihatçıları uzun süre böyle bir girişimden alıkoydu. Ancak, savaş yıllarında Osmanlı'nın özveri duyguları sürekli işlendi. Düşmana karşı savaşta maddi, manevi her türlü olanağın seferber edilmesi kaçınılmaz addedildi. Geniş bir kampanya açıldı. Şarkılar bestelendi; marşlar yazıldı; tütün ve sigara kağıdı paketlerine etiketler kondu; filimler çevrilerek sinemalarda gösterildi. Tüm bu girişimler sonucunda iç borçlanma başarıyla sonuçlandı. Osmanlı maliyesi ilk kez halkıyla barıştı; bütünleşti. Ulusal duygularla halk seferber edildi. İç borçlanma ülkedeki spekülatif girişimleri bir ölçüde sınırladı. Tedavüldeki para hacmini daraltarak kağıt paranın değer kaybını sınırladı. Kısmen enflasyonist gelişmeleri dizginledi. Savaş devletçiliği ana hatlarıyla para ve kredi kurumları üzerine kuruldu. Osmanlı ilk kez parasal sorunların toplumsal dengelerle bu denli ilintili olduğunu gördü. Zaman zaman Osmanlı yönetimi para sıkıntısı çekti; kimi kez iflas eşiğine geldi. Ancak, toplumsal yapıyı zorlamaksızın sorunun üstesinden geldi. Oysa bu kez durum farklıydı. Yüzde 300'e varan yıllık fiyat artışı karşısında Osmanlı yönetimi çaresiz kaldı. Toplumsal düzen alt üst oldu; geleneksel yapı çözüldü. Osmanlı'yı çökerten cepheden çok iç piyasa ve fiyat hareketleriydi. Cihan Harbi, tüm savaşan ülkelerde olduğu gibi Osmanlı'da da devlete yeni görevler yükledi. Önceleri devlet dışı, vakıf ve benzeri kurumlarla dengelenmeye çalışılan toplumsal düzen, bu kez bilfiil devleti devreye soktu. Devletin sosyal işlevi gündeme geldi; halkın iaşesi yönetimin temel sorunu oldu. Devletçilik, ya da o günkü deyişle "devlet iktisadiyatı" benimsendi. Aynı yıllarda Darülfünun'a çağrılan Alman profesörler klasik iktisattan farklı "sosyal iktisat"ı gündeme getirdiler. Türkiye'de çağdaş anlamda devletçilik Cihan Harbi ile birlikte başladı ve 30'lı yıllarda doruğuna ulaştı. Cihan Harbi bir bakıma 20. yüzyıla taşan 19. yüzyılın sonuydu. Almanya, Avusturya-Macaristan, Rusya ve Osmanlı, toplam dört imparatorluk bu savaşla son buldu. Savaş sonrası yeni bir dünya kuruldu. II. Meşrutiyet'i Milli Mücadele noktaladı. Cumhuriyet Türkiyesi büyük ölçüde Osmanlı mirasını devraldı. Milli Mücadele kadroları Cihan Harbi yıllarında şekillendi. İki savaş arası Türkiyesi'ni Cihan Harbi'nin neden olduğu çöküntü belirledi. II. Meşrutiyet yıllarında İttihatçı çevrede geliştirilen milliyetçilik, halkçılık ve devletçilik Cumhuriyet hükümetlerinin ve Halk Fırkası'nın benimseyeceği temel ilkeleri oluşturdu. __________________________________ 5