Mert Altaş Savaşla Barış Arasındaki İnce Çizgi: Diplomasi Türkiye dış politikası son altı aydır giderek gerginleşen süreçte belki de en zor sınavlarından birini veriyor. Bu sınavda ana eksen Suriye olsa da bir yandan Rusya ve İran diğer yandan ABD ve Suriye’nin Dostları Grubu ülkeleri olayı küreselleştiriyor. Mart 2011’de Suriye’de çıkan olaylardan sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemleriyle doğrudan bir taraf olan Türkiye, aylar geçtikçe bu sorunun derinleşmesinde de önemli bir rol oynadı. Ortadoğu’da Türkiye Sınavı Olayların başlamasından beri Esad yönetiminin karşısında olduğunu sert söylemleriyle belirten Türkiye kendisine ait F-4 savaş uçağının Suriye tarafından düşürülmesinden sonra NATO’yu olağanüstü toplantıya çağırıp “çok sert bir kınama” yayımlamak dışında bir eylemde bulunmadı.[1] [2] Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Başbakan Erdoğan’ın Meksika’daki G20 görüşmesinden iki gün sonra gelişen bu olay yalnızca başlangıç oldu. [3] İlerleyen günlerde İran Genel Kurmay Başkanı Firouzabadi Suriye’deki iç savaştan Türkiye’nin sorumlu olduğunu açıkça söyledikten sonra Türkiye Dışişleri Bakanlığı bu sözleri de “kınamakla” yetindi. [4] Son günlerde ise Başbakan Erdoğan’ın ortaya attığı teoriyle PKK’nın yoğunlaşan eylemlerinden Suriye’yi sorumlu tutması olaya bir iç güvenlik boyutu kazandırdı. Türkiye tüm bu sorunlarla boğuşurken ilk kez bir milletvekili PKK tarafından kaçırıldı ve iki gün sonra yine PKK tarafından salıverildi. [5] Daha bir bu kadar olayın da yaşanılacağını düşündüğüm bu iç ve dış politika sorunların oluşmasının –ve hali hazırdaki sorunların çözülememesindekien büyük engel diplomasinin işletilemiyor oluşudur. En basit tanımıyla uzlaşının politik aracı olan diplomasi, Türkiye siyasetinin oldukça uzak olduğu bir kavram gibi gözüküyor. Uzlaşının yeri olmadığı günümüz Türk siyasi kültürü -bu aracı hiç kullanmadığından- hep egemenlik, dayatma, üstünlük kurma eksenli olarak yoluna devam ediyor. Uzlaşmak adeta bir başarısızlık sayılıyor. Örneğin bir ulusal güvenlik sorununda TBMM’nin olağanüstü toplanması isteğinin bile tüm partilerden ayrı bir tepki aldığı Türkiye’den, Suriye ve ya İran ilişkileri gibi küresel boyutu olan meselelerde başarılı diplomasi yapması beklenemez. Diplomasi Kültürünün Mekanizmaları Dünya siyasetinde “modern diplomasi” kavramı, II. Dünya Savaşı’nın getirdiği kaosun ardından, 1945 yılında Birleşmiş Milletler’in kurulmasıyla sahneye çıktı. Günümüzde 193 üyesi bulunan bu muazzam yapı tarihteki en büyük uluslararası birliğe dönüştü. Farklı ırk, din, mezhep, siyasi ideolojilere sahip olan bu devletler diplomasi sayesinde kendine bu yapıda yer buldu. Birleşmiş Milletler artık dünyanın askeri güç ile değil http://www.mgkmedya.com uluslararası ilişkiler ve güçlü ekonomilerle şekilleneceğin en somut örneğiydi. Tarihi boyunca, diplomasi yapmak bir kenara, savaşçı karakteriyle ile tanınan bir milletin tanıştığı bu yeni kavram Türkiye’nin kurulmasında en az Kurtuluş Savaşı’nın verilmesi kadar önemli bir rol oynadı. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilkel diplomasiye, 18. yüzyılda elçilikler açarak adım atmasıyla başlayan macera 20. yüzyıldaki uygulanışıyla bir devletin yok olmasına; bir başkasının ise kurulmasına ve Lozan’da tüm dünyaca meşruluk kazanmasına zemin hazırlamıştı. Diplomasinin bir politik araç ve yöntem olmasından da önemlisi bir kültür olmasıdır. Diplomasi kültürü de tıpkı yemek kültürü, giyim kültürü gibi toplumun doğal bir parçası olması gereken bir yapıdır. Sonuçta toplumda yaşayanların kendi aralarında uzlaşamadığı, diplomasi yapamadığı bir düzende o ülkeden bunu başarmasını bekleyemeyiz. Uzlaşmaktan kastedilenin; bir görüşü karşı tarafa kabul ettirmek olmadığı, taraflar arasındaki ortak payda ve ya çıkarın fark edilmesi, yoksa bile mevcut düzenin bozulmamasına özen göstermek olarak algılanması gerekir. Diplomasinin İşletilmesi “Sanki bir doğa kanunuymuş gibi, her yüzyılda tüm uluslararası sistemi kendi değerlerine göre yeniden biçimlendirecek kuvvet, irade ve entelektüel ve moral güce sahip olan bir ülke ortaya çıkmaktadır. XVII. yüzyılda Kardinal Richelieu’nün yönetimindeki Fransa, uluslararası ilişkilere, ulus-devlet kavramına dayanan ve nihai amaç olarak ulusal çıkardan güç alan modern yaklaşımı getirmiştir. XVIII. yüzyılda, Büyük Britanya, sonraki iki yüzyıl boyunca Avrupa diplomasisine egemen olan güç dengesini getirmiştir. XIX. yüzyılda, Metternich’in Avusturya’sı, Avrupa Antlaşması’nı yeniden kurmuş ve Bismarck’ın Almanya’sı da Avrupa diplomasisini soğukkanlı güç politikası oyununa döndürerek bu anlaşmayı yıkmıştır.” [6]Henry Kissinger* *Nobel Barış Ödüllü Nixon ve Ford Dönemi ABD Dış İşleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Kimi çevrelerce sıkça eleştirilirse de kararlığı, diplomasiye olan Pazar, Ağustos 26, 2012 - Sayfa 1 / 2 Mert Altaş Savaşla Barış Arasındaki İnce Çizgi: Diplomasi bakış açısı ve onu işletme kabiliyetiyle 20. yüzyılın en önemli diplomatlarından biri olan Henry Kissinger’ın bu analizine 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nu ve 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren de ABD’yi eklediğimizde ortalama 500 yıllık bir sürecin kısa özeti elde ediliyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun süper güç olarak geçirdiği yüzyılın sonrasında giderek zayıflaması yerini yeni devletlere bırakması adeta bir gerileme ve yıkılış sürecine dönüştü. Oysaki süper güçler tarihin her döneminde vardı ve yüzyıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun elinde bulundurduğu bu güç ilerleyen yüzyılda, doğal olarak, diğer devletlerin eline geçecekti. Nitekim diplomasinin, süper güç ile diğer devletlerarasındaki ilişkilerin düzenlendiği, çıkarların korunduğu ve ya paylaşıldığı bir alan olması gerekir. [9] “Erdogan: Hamas not terror group” başlıklı Ynetnews haberi (bkz. ynetnews.com ) Sonuç Son yıllarda Türkiye’de oldukça sık duyduğumuz devletlerin ve devlet liderlerinin dost-düşman olarak sınıflandırılması –ya da terörist örgüt kabul edilen[7] [8] bir oluşumu desteklemek[9]büyük bir dış politika hatasıdır. Çünkü böyle bir terörist örgütü desteklemek, o örgütün çatıştığı devletin de sizin ülkenizdeki bir terörist grubu desteklemesiyle sonuçlanabilir. Devletlerin dost ve düşmanları olmaması gerekir. Çünkü politika ve diplomasi çıkarlar üzerine kurulu bir yapıdır. [1] “Emergency NATO talks set after Syria shoots down Turkish jet fighter” başlıklı CBS News haberi (bkz. cbsnews.com ) [2] Foregein Policy’de 22 Haziran 2012’de Uri Friedman tarafından yazılan “How would NATO respond to Syria shooting down a Turkish plane?” başlıklı kritik. (bkz. foreignpolicy.com ) [3] T.C. Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü resmi sitesinde yer alan bilgilendirme. (bkz. byegm.gov.tr ) [4] “Firouzabadi: Al-Saud, Qatar and Turkey responsible for Syria bloodshed” başlıklı IRIB World Service haberi. (bkz. irib.ir ) [5] “Hüseyin Aygün serbest” başlıklı BBC Türkçe haberi. (bkz. bbc.co.uk ) [6] Diplomasi, Henry Kissinger, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Şubat 2011, Istanbul [7] “Hamas is added to EU's blacklist of terror” başlıklı The Telegraph haberi. (bkz. telegraph.co.uk ) [8] Council on Foreign Relations resmi sitesi Hamas sayfası (bkz. cfr.org ) http://www.mgkmedya.com Pazar, Ağustos 26, 2012 - Sayfa 2 / 2