Avantaj Tahran`da: Trump`ın yeni Afganistan stratejisi

advertisement
Avantaj Tahran’da: Trump’ın yeni
Afganistan stratejisi İran için bir
fırsat
ABD'nin Afganisan’daki strateji değişikliği İran’a, Pakistan’ın ülke sınırlarında devam
eden savaş ile ilgili hırslarını yoklamak adına iyi bir fırsat yarattı.
13.09.2017 / 14:50
Amerika’nın üzerinde çok konuşulan Afganistan stratejisi değişikliği geçen ay ilan
edildi ancak plan cevap bekleyen sorulara sadece yenilerini katmakla kaldı. Plan,
bakıldığında daha öncekilerin aynısı gibi görünüyor, yani yeni strateji askeri olarak
çözülmesi imkansız bir savaşa daha fazla Amerikan askeri göndermekten ibaret…
Güvenilir kaynaklardan gelen bilgiler yeni gönderilecek askerlerin seçkin 82. Hava
İndirme Tugayı ve 25. Piyade Tugayı mensuplarının olacağını rapor ediyor, bu kuvvet
uzun zamandır devam eden Afgan savaşını önemli ölçüde kızıştıracaktır.
Amerikan stratejisi önümüzdeki dönemde Taliban’a önemli miktarda zarar vererek,
gelecekteki muhtemel barış görüşmelerinde direnişin elini zayıflatmak üzerine
kurulmuş durumda, geçtiğimiz 16 yılda yapılan her strateji değişikliği gibi bu yeni
değişiklik de başta İran ve Pakistan olmak üzere Afganistan’ın komşularının tepkilerini
de hesaba katmak zorundadır. –Beraberinde ciddi manada ateş gücü ile
birlikte—Afganistan’a ek asker gönderilmesinin bir diğer amacı da Pakistan üzerinde
baskı oluşturarak ülkenin Taliban ve diğer milis gruplarla olan ilişkilerini kesmesini
sağlamaktır, işte tam bu noktada İran durumdan istifade edebilir.
Pakistan’ın aksine İran Afganistan’daki direnişçi gruplarla pek içli dışlı değil, bu
sebeple Kabil’deki siyasi sürecin yönünü temelli olarak değiştirmek gibi bir kaygısı da
bulunmamaktadır. İran her ne kadar Afganistan’da artan bir Amerikan askeri
varlığından rahatsız olsa da, Şii devletin önündeki en büyük engel Afganistan’daki
Pakistan yanlısı tarafların ülke üzerindeki etkisinin artmasına müsaade etmemek
olacaktır. İran’ın Uzun Vadeli Planı
1979 yılının Aralık ayında başlayan Sovyet işgalinden itibaren İran’ın bölgedeki en
fazla emek sarf ettiği konu savaşın yan etkilerinin yönetilmesi olmuştur. İran’ın
Afganistan’daki en büyük endişesi her zaman Pakistan devletinin bölge üzerindeki
hırslarını kontrol altında tutmak ve Afganistan’daki Şii azınlığı korumak olmuştur. Pakistan’ın Afganistan’daki doğal müttefikleri Paştu milliyetçileri iken, İran doğal
olarak dilleri Farsça olan Tacikler gibi diğer etnik ve kültürel gruplarla ilişkiler
kurmuştur. Bu çerçevede İran 1996 yılında Taliban’ın ilerlemesini durduktan sonra
kurulan Afganistan’ın Kurtuluşunun Birleşik İslami Cephesi ( daha çok Kuzey İttifakı
olarak bilinir ) ve 11 Eylül saldırılarından sadece günler önce suikast ile öldürülen
grubun lideri, Ahmed Şah Mesud ile güçlü bir bağ kurdu. Komşu Afganistan’da yıllardır devam eden savaş kaçınılmaz olarak İran’ın iç siyasetini
özellikle ülkenin doğu bölgelerindeki nüfus oranlarının değişimi noktasında etkiledi.
İran savaşın hem direkt hem de yan etkilerinden kaçan milyonlarca Afgan mülteciyle
uğraşmak zorunda kaldı.
2015 yılında Afgan öğrenciler Tahran’a 130 km uzaklıktaki Taraz Nahid köyünde kurulu Shahid Nasseri mülteci
kampında derste (AFP)
Geçtiğimiz yıllarda İran bu nüfus kaynaklı sorunu, Afganları şiileştirerek ve onları
Suriye’de savaşmaya göndererek stratejik bir avantaja çevirdi. Aynı esnada İran, hem
Afganistan içindeki Şii gruplarla hem de Kuzey İttifakından geriye kalanlarla olan
geleneksel müttefikliğini de geliştirdi. Buna ek olarak, 2015’in başından itibaren İran
Taliban’la iletişime geçerek, grubun siyasi duruşunu değiştirmek için bir girişimde
bulundu.
2001 Ekim ayında Amerika liderliğindeki koalisyonun Afganistan’a müdahale
etmesiyle birlikte İran, ülkeye olan yaklaşımını hem kapsam hem de sürdürülebilirlik
bakımından stratejik avantaj sağlayacak biçimde yeniledi. İran büyük oranda
Pakistan’ın Taliban’a verdiği destek yüzünden 1990’larda Suudi Arabistan ile
Pakistan’da giriştiği vekalet savaşlarında aldığı yenilgiden önemli dersler çıkardı.
İran, Pakistan’ın kapsamlı ve sürdürülebilir ( Paştulara destek verme merkezli ) bir
Afganistan stratejisi olduğu gerçeğini kabul edip, kendi yaklaşımındaki zayıf noktaları
metodik olarak düzeltmek için uğraş verdi. Taliban’la iletişime geçmeye çalışılması ve
hatta bu uğraşlar çerçevesinde Rus silahlarının gruba teklif edilmesi İran’ın stratejisini
düzeltmek için gösterdiği esnekliğin örneklerinden birisi olarak görülebilir. Pakistan’ın Marjinalleşmesi
Afganistan’daki Amerikan stratejisi, devam eden savaşta daha önce örneği olmayan
bir şekilde dış müdahalelerin ortasında değiştirildi. İran ve Pakistan haricinde, Rusya,
Hindistan ve Çin de Afganistan konusunda müdahil olmaya başladı. İran’ın duruşu bazı noktalarda Hindistan ve Rusya ile paralellik gösterse de ( Çin
Pakistan’a İran’dan daha yakın durmaktadır ) Tahran’ın Afganistan üzerinde güç
savaşları veren diğer taraflar üzerinde üstünlük sağlama uğraşlarının asıl dayanak
noktası Afganistan’daki bazı gruplarla olan kültürel ve dini yakınlığıdır. İran’ın yaklaşık
30 yıldır bölgede dikkatli bir şekilde oluşturduğu etki alanı da denklemin bir diğer
parçasıdır. Bu senenin Nisan ayında eski Afganistan Başbakanı ve Hizbul İslam lideri Gulbuddin Hikmetyat Laghman
bölgesinde konuşma yaparken (AFP)
Amerika’nın Pakistan üzerinde baskı kurarak bu ülkenin Taliban’ın bazı gruplarına ve
güçlü Hakkani ağına yaptığı yardımları sona erdirmek istemesi, İran tarafından atağa
geçmek için bir fırsat olarak okunacaktır. Kritik olarak, İran Taliban üzerinde etki
kurmaya çalışarak Pakistan’ın grup üzerindeki etkisinin artmasını engellemek için
girişimlerde bulunacaktır. İran devletinin bir diğer ana endişesi de Afgan başbakan Eşref Ghani’nin gözle görülür
şekilde, geçtiğimiz dönemde Hizbul İslam grubunun birçok üyesi ile iletişime geçmesi
örneğinde olduğu gibi İran karşıtı gruplara doğru kaymasıdır. Tarihsel olarak Hizbul
İslam Pakistan’a yakın bir duruş sergiledi. Bu yüzden grubun Kabil’deki siyasi gücünün
artması Tahran tarafından Pakistan’ın bir zaferi olarak algılanacaktır. Tahran’ın korkuları, eski Afgan başbakan, Hizbul İslam kurucusu ve lideri Gulbiddin
Hikmetyar’ın gün geçtikçe artan İran karşıtı duruşu sebebiyle daha da artmış
durumdadır. Hikmetyar geçenlerde verdiği bir röportajda İran’dan Afganistan’ın
içişlerine karışmayı bırakmasını talep etti. Hikmetyar’ın dili ağır röportajı, İran ve Afganistan’ın ortak su kaynağı olan ve iki ülke
arasında sorunlar oluşturan Helmand nehri tartışmalarının arttığı bir dönemde
yayınlandı. Temmuz ayının başlarında İran lideri Hasan Ruhani’nin Afganistan’ın baraj
projelerini eleştirmesi Afgan yetkililer tarafından ağır şekilde karşılık gördü. Bu
meselenin çözülememesi Kabil’deki İran karşıtı seslerin güçlenmesine sebep olacaktır. Geleneksel devletlerarası sorunlar ve Kabil’deki İran karşıtı grupların sert duruşu,
İran’ın Pakistan’ın elinde bulundurduğu bölgedeki baskın yabancı güç pozisyonunu ele
geçirmek için gerekenden çok daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğinin sinyallerini
vermektedir.
Middle East Eye'de Mahan Abidin* imzasıyla yayımlanan bu analiz Mepa News okurları
için tercüme edildi. *Mahan Abidin, İran politikaları üzerinde çalışan bir analisttir, kendisi Dysart Danışma
isimli bir araştırma grubunun da direktörlüğünü yürütmektedir. © 2015 Mepa News Tüm Hakları Saklıdır!
Kaynak Gösterilmeden Alıntı Yapılamaz!
Tasarım ve Yazılım: Mepanews
Download