ISTANBUL'DA CUMA SELASI GELENEGI YENIDEN BASLADI Portal Adres : www.dirilispostasi.com İçeriği : Gündem Tarih : 04.02.2016 : http://dirilispostasi.com/n-5423-istanbulda-cuma-selasi-gelenegi-yeniden-basladi.html İstanbul'da cuma selası geleneği yeniden başladı Vatandaşlardan gelen yoğun talep üzerine, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in talimatıyla, İstanbul'daki tüm selatin ve merkez camilerde, perşembe akşamı cumayı müjdeleyen sela verilmeye başlandı. Diyanet İşleri Başkanlığı, vatandaşlardan gelen yoğun talep üzerine perşembe akşamı verilen sela geleneğini İstanbul'da yeniden hayata geÇirdi. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in talimatıyla, kentteki tüm selatin ve merkez camilerde, cumayı haber veren sela okunması geleneği yeniden başlatıldı. Sultanahmet, Fatih, Süleymaniye, Şehzade, Eyüp ve Mihrimah Sultan Camisigibi İstanbul'un büyük camilerinde yatsı ezanından önce okunan selayı, vatandaşlar merakla dinledi. Bazı vatandaşlar ise yıllar sonra başlayan bu geleneğe şahitlik etmek iÇin cami avlularında bekledi. 'Sela, Anadolu'nun kutlu nefesidir' İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. DoÇ. Dr. Ubeydullah Sezikli, AA muhabirine yaptığı aÇıklamada, cuma selalarının 'Anadolu'nun kutlu nefesi' olduğunu söyledi. Memlük Sultanı Nasır Muhammed bin Kalavun zamanında cuma ezanından önce, Salih bin Eşref Zeynüddin 2. Hacci döneminde ise akşam ezanı dışında bütün ezanların ardından sela verme usulü konulduğunu aktaran Sezikli, şöyle konuştu: 'Bu topraklar Hz. Muhammed'e saygının bir sonucunda 'cihan imparatorluğu' namı ile anılır olmuşlar. Ona gösterdikleri saygı, bizim irfanımızdan kaynaklanmış. Sadece dinin salt kuralları değil aynı zamanda kalbi boyutunu yaşayan Anadolu Müslümanları bu boyutu yüzyıllar boyunca oluşturdukları medeniyetle İslamın irfan boyutunu da yaşamaktadırlar. Emeği geÇenlere teşekkür ediyoruz.' Diyanet'ten aÇıklama Diyanet İşleri Başkanlığı Twitter hesabından konuya ilişkin yapılan aÇıklamada ise 'Vatandaşlarımızdan gelen yoğun talep üzerine, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'in talimatıyla, tarihimizin kadim bir geleneği olan sala, bugünden itibaren İstanbul'daki tüm selatin ve merkez camilerde her perşembe akşamı verilecektir' denildi. ISTANBUL ÜNIVERSITESI PROFESÖRÜ LITERATÜRE GEÇTI Portal Adres : www.egitimajansi.com İçeriği : Eğitim Tarih : 04.02.2016 : http://www.egitimajansi.com/haber/istanbul-universitesi-profesoru-literature-gecti-haberi-48551h.html İstanbul Üniversitesi profesörü literatüre geçti İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Yetik, prematürelerde retina hasarı yapan ve körlükle sonuçlanabilen 'prematüre retinopatisi' hastalığının tedavisini değiştirecek önemli bir ye Üniversiteden yapılan yazılı aÇıklamaya göre, Prof. Dr. Hüseyin Yetik, 'prematüre retinopatisi' ile mücadelede bağırsak kanserinde kullanılan bir ilacı kullanarak yüzde 100 başarı sağladı. Yetik'in kendi buluşu olan enjeksiyon görüntüleme tekniği, 'Dr. Hüseyin Yetikin Dijital Görüntüleme Sistemi' adı altında literatüre geÇti. Yetik, Çalışmasına ilişkin bilgi verirken, prematüre Çocuğun görme kabiliyeti eksik bir retinayla doğduğunu, olgunlaşmamış, görme kabiliyetini henüz kazanmamış retinanın doğum sonrası gelişme sürecinde bir takım sıkıntılara maruz kalmasının, gelişmesinin aksamasının da prematüre retinopatisi veya 'ROP Hastalığı' olarak adlandırıldığını anlattı. Daha önce sürdürülen tedavi yöntemine ilişkin bilgi veren Yetik, şu bilgileri aktardı: 'Damarsız retina tabakasını yakıyorduk. Bunun pratik karşılığı, hastanın görme alanının olması gerekenden daha küÇük bir hale gelmesine razı oluyorduk. İkincisi ise o anormalleşmiş damarları da yakarak kontrolü elde etmeye Çalışıyorduk. En azından bu vakte kadar gelişen retina bizim olsun maksadıyla belirli bir miktar kayba razı oluyorduk. Bu tedavide ise gözün iÇine bir ilaÇ enjekte ediyoruz ve bu ilaÇ enjeksiyonuyla anormalleşmiş damarların tümden ortadan kalkmasını sağlıyoruz. Vücut bu kez anormal damarların ortadan kalkmasını normal bir şekilde sağladığımız iÇin sağlıklı damarlarını tekrar retina kumaşı üzerine doğru döşüyor ve olgunlaştırıyor. Tedaviden 6 ay, 1 yıl veya 4 yıl sonra bile o hastanın ROP hastalığı geÇirmiş olduğuyla ilgili neredeyse en küÇük bir delile bile rastlamıyoruz. Hemen hemen tamamen normal bir retina elde edebiliyoruz.' Yetik, kendi buluşu olan enjeksiyon görüntüleme tekniğini şöyle anlattı: 'Göz iÇine ilaÇ enjeksiyonları yıllar evvelden başlamış uygulamadır. Prematüre Çocuklardan edindiğim tecrübe ile bir enjeksiyon tekniği tanımladım. Prof. Dr. Hüseyin Yetikin İntravitral Enjeksiyon Tekniği adı altında enjeksiyon uygulaması, iğnenin göze girdiği, iğne ucunun göz iÇi boşluğunda görüldüğü ve gözün iÇine ilacın nasıl yayıldığını görüntüleyen sahneyi de kayda aldığımız video, film olarak yayına kabul edildi. Şu anda Springer yayınevinin internet sayfasında abonelerine o tekniğin videosunu da yayın halinde sunuyorlar. Meslektaşlarımız bu tekniği de yine bizim tanımladığımız teknik olarak oradan izleyip görebiliyor. Özellikle prematüre Çocuklarının retinalarının tedaviden evvel, tedaviden sonraki süreÇte ne olduğu dokümante edilip, gerek anne babaya anlatılması gerekse medikolegal gerekÇelerle aktarılması Çok önemlidir.' Prematüre Çocuğun gözünde 3 farklı işlem yapan TÜBİTAK destekli cihazın 'Dr. Hüseyin Yetikin Dijital Görüntüleme Sistemi' adı altında literatüre geÇtiğini belirten Yetik, Sağlık Bakanlığı ve Ankara'daki Kamu Hastaneleri Birliği'nden destek alan cihazın ilk kez farklı bir görüntüleme sistemi olarak tarihe geÇtiğini bildirdi. 'İstanbul Üniversitesi dünya Çapında da ismini duyuruyor' Rektör Prof. Dr. Mahmut Ak, Prof. Dr. Yetik tarafından uluslararası literatüre kazandırılan teknik iÇin Yetik'i tebrik ederken, şunları kaydetti: 'Türkiye'yi dünya üniversiteler liginde başarı ile temsil eden üniversitemiz uluslararası bilimsel alanlarda da farkını ortaya koymaya devam ediyor. Prof. Dr. Hüseyin Yetik tarafından hayata geÇirilen bu yöntem hepimizi gururlandırdı. İstanbul Üniversitesi ülkemize yaptığı katkıların yanı sıra hayata geÇirilen projeler, önemli bilimsel Çalışmalar ve tıp ve sağlık alanındaki başarıları ile dünya Çapında da ismini duyuruyor. İstanbul Üniversitesi olarak genel kabul gören 8 farklı uluslararası sıralamanın 7'sinde yer almamız bunun en büyük kanıtıdır. Bunu da Prof. Dr. Hüseyin Yetik gibi akademik Çalışmaları ile bizleri gururlandıran hocalarımıza borÇluyuz.' AA FINTECH ISTANBUL KURULDU | BANKA & KREDI KARTLARı HABERLERI Portal Adres : www.psmmag.com İçeriği : Gündem : http://psmmag.com/haber/fintech-istanbul-kuruldu/738524 Tarih : 04.02.2016 Türkiye´de finansal teknolojiler ekosistemini büyütmeyi amaçlayan 'FinTech İstanbul' kuruldu Türkiye girişimcilerinin FinTech alanında lider rol almasını misyon edinen 'FinTech İstanbul', yeni gelişmeye başlayan Türkiye Finansal Teknolojiler Girişimcilik Ekosistemi´nin sağlıklı büyümesi için, gereken tüm yapı taşlarını bir arada toplamayı amaçlıyor.Bankalararası Kart Merkezi´nin (BKM) destek verdiği 'FinTech İstanbul', eğitim, girişim ve veri analiz konularında çalışmalar yapacak.Girişimcilik dünyasında son 2 yıldır en çok duyulan kavramlardan biri olan 'FinTech', finansal hizmetlerin daha iyi, daha hızlı ve daha kolay verilmesi amacıyla finans ve teknolojinin bir araya gelmesi olarak tanımlanıyor. 3 kıtada işbirliğiBasın toplantısında konuşan BKM Genel Müdürü Soner Canko, FinTech alanındaki gelişmeleri yakından takip ettiklerini ve gelecek yılların FinTech dönemi olacağını söyledi. Canko, 'BKM, nakitsiz toplum hedefi doğrultusunda, `FinTech İstanbul´un da adeta doğal bir destekçisi olma konumunda' dedi. 'FinTech İstanbul' platformunun kurucuları arasında İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selim Yazıcı ve Özyeğin Üniversitesi Girişimcilik Merkezi Direktör İhsan Elgin bulunuyor. Elgin, 'Türkiye´de bu pazarın işlem hacmi 19,6 milyar dolar. İşlemlerin değeri her yıl % 19 büyüyor' dedi. Yazıcı ise Londra, San Francisco ve Singapur´da işbirliği fırsatları hedeflediklerini söyledi. 4 SUBAT DÜNYA KANSER GÜNÜ Portal Adres : www.haberler.com İçeriği : Gündem : http://www.haberler.com/4-subat-dunya-kanser-gunu-8126951-haberi/ Tarih : 04.02.2016 4 Şubat Dünya Kanser Günü İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Eralp, 'Kanser ne kadar erken tanınırsa, tedavisi o denli rahat yapılabildiği gibi, şifa şansı da yükselir. Bu nedenle vücudumuzun farkında olmak ve şikayetlerimiz varsa onları ciddiye alarak nedenini araştırmak bizi gelecekte çok zor bir durumdan koruyabilir' değerlendirmesini yaptı. İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Eralp, 'Kanser ne kadar erken tanınırsa, tedavisi o denli rahat yapılabildiği gibi, şifa şansı da yükselir. Bu nedenle vücudumuzun farkında olmak ve şikayetlerimiz varsa onları ciddiye alarak nedenini araştırmak bizi gelecekte çok zor bir durumdan koruyabilir' değerlendirmesini yaptı. Eralp, 4 Şubat Dünya Kanser Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'de nüfus artışına paralel bir şekilde, kanserle yaşayan hasta sayısının 2030 yılında 1,3 milyon kişiye çıkacağının tahmin edildiğini ve buna paralel olarak tedavi alanındaki gelişmelerin de umut verici olduğunu belirtti. Kanser kaynaklı ölüm oranlarının son 20 yıl içinde azaldığına dikkati çeken Eralp, şunları kaydetti: 'Kanser hastalarının 5 yıl hayatta kalma ihtimali yüzde 35'lerden yüzde 75'lere, hatta meme kanseri gibi bazı kanserlerde yüzde 90'lara çıkıyor. Özellikle kişiye özel tedavilerin artması ve genetik mutasyon testlerine dayalı tedavilerin çoğalmasıyla hastalar da gelecek konusunda daha pozitif düşünebilir. Kanser kaynaklı ölüm oranlarındaki düşüşün önemli bir nedeni erken teşhistir. Ölüm oranlarındaki bu azalmada erken tanı önemli bir faktör. Özellikle taramaların etkili olduğu kanser tiplerinde ve sağlık hizmetlerine daha rahat erişebilen toplumlarda erken tanı şansının çok arttığını söyleyebiliriz. Ancak, kanser sıklığı değişmediğine göre yaşam süresindeki bu artışı sağlayan en önemli faktör tedavideki gelişme olarak kabul edilmelidir. Kanserden kurtulmanın en önemli şartı hastalığın erken evrede, henüz etrafa yayılmadan ortaya çıkarılmasıdır. Bunu kanserde erken tanı olarak tanımlıyoruz. Kanser ne kadar erken tanınırsa, tedavisi o denli rahat yapılabildiği gibi, şifa şansı da yükselir. Bu nedenle vücudumuzun farkında olmak ve şikayetlerimiz varsa onları ciddiye alarak nedenini araştırmak bizi gelecekte çok zor bir durumdan koruyabilir.' Son yıllarda genetik tanı ve tedavi yöntemlerinin gelişmesiyle, kanser hücrelerinin her kanser türünde, hatta aynı tip kanseri olan her hastada farklı olarak şekillenebildiğine dikkati çeken Eralp, patolojik olarak aynı tipte görünen iki meme kanserinin aslında genetik olarak farklı davranışlar sergileyebileceğine vurgu yaptı. Farklı genetik davranışları hedefleyerek her hasta için ayrı ayrı planlanarak uygulanan tedavilere, hedefe yönelik tedavi veya kişiselleştirilmiş tedavi adını verdiklerini anlatan Eralp, kanser tedavisinin geleceğinde hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapinin önemli rol oynayacağını belirterek, nanoteknolojik yöntemlerin de gelişmesine paralel olarak yeniden yapılandırılan veya yeni keşfedilen ilaçların adeta bir güdümlü füze gibi sadece kanserli hücrelere hedeflenerek, canlı hücrelere zarar vermeden uygulanabilmesinin yakın gelecekteki kanser tedavi stratejilerinde çok önemli bir adım olacağına vurguladı. Kanser tedavisinin fiziksel olduğu kadar sosyal ve psikolojik açıdan da desteklenmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Yeşim Eralp ailelerin, yakınların ve bakım verenlerin hastaya yaklaşımlarının bu süreci önemli ölçüde etkilediğini kaydetti. KANSERE KARSI EN BÜYÜK SILAH: ERKEN TANI Portal Adres : www.esgazete.com İçeriği : Gündem Tarih : 04.02.2016 : http://www.esgazete.com/saglik/kansere-karsi-en-buyuk-silah-erken-tani-h57112.html Kansere Karşı En Büyük Silah: Erken Tanı İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Eralp, kanserle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Eralp, 4 Şubat 'Dünya Kanser Günü' dolayısıyla yaptığı açıklamada kanserle ilgili ölümlerin son yıllarda azalmasının nedeninin erken teşhis ve tedavi olduğunu bildirdi. Eralp, Türkiye´de nüfus artışına paralel bir şekilde, kanserle yaşayan hasta sayısının 2030 yılında 1,3 milyon kişiye çıkacağının tahmin edildiğini ancak tedavi alanındaki gelişmelerin umut verici olduğunu belirtti. 'Kanser kaynaklı ölüm oranlarının son 20 yıl içinde azaldığını görüyoruz. Kanser hastalarının beş yıl hayatta kalma ihtimali %35´lerden %75´lere, hatta meme kanseri gibi bazı kanserlerde %90´lara çıkıyor. Özellikle kişiye özel tedavilerin artması ve genetik mutasyon testlerine dayalı tedavilerin çoğalması ile hastalar da gelecek konusunda daha pozitif düşünebilir.' Kanser kaynaklı ölüm oranlarındaki düşüşün önemli bir nedeninin erken teşhis olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yeşim Eralp şunları söyledi: 'Ölüm oranlarındaki bu azalmada erken tanı önemli bir faktör. Özellikle taramaların etkili olduğu kanser tiplerinde ve sağlık hizmetlerine daha rahat erişebilen toplumlarda erken tanı şansının çok arttığını söyleyebiliriz. Ancak, kanser sıklığı değişmediğine göre yaşam süresindeki bu artışı sağlayan en önemli faktör tedavideki gelişme olarak kabul edilmelidir. Kanserden kurtulmanın en önemli şartı hastalığın erken evrede, henüz etrafa yayılmadan ortaya çıkarılmasıdır. Bunu 'kanserde erken tanı' olarak tanımlıyoruz. Kanser ne kadar erken tanınırsa, tedavisi o denli rahat yapılabildiği gibi, şifa şansı da yükselir. Bu nedenle vücudumuzun farkında olmak ve şikâyetlerimiz varsa onları ciddiye alarak nedenini araştırmak bizi gelecekte çok zor bir durumdan koruyabilir.' ÇOĞU KANSER TÜRÜNÜN TEDAVİSİNDE ÖNEMLİ GELİŞMELER VAR Prof. Dr. Yeşim Eralp başlıca kanser türlerinin tedavisinde kaydedilen gelişmeler hakkında şunları söyledi: 'Örneğin, erken evrede teşhis edilen akciğer kanserlerinde multi-disipliner yaklaşımı benimsemiş, doğru ekiplerce yürütülen tedaviler sonucunda hastaların %35-80´inde şifa sağlanabileceğini biliyoruz. Meme kanserinde de başarı oranı hastalığın bulunma evresine göre değişir. Şifa oranları tümörün boyutu, lenf bezlerine metastaz ve tümörün biyolojisi gibi etmenlere bağlı olarak %35´lerden %90´lara kadar çıkabilir. Tedavi başarısı akciğer kanserlerinde olduğu gibi tümörün davranışını belirleyen genetik özellikler dışında tedavilerin doğru ve akılcı uygulanmasıyla da çok ilgilidir. Genetik özelliklere, belirli mutasyon pozitif alt gruplara göre belirlenen kişiye özel tedavilerle hastalar için umut vaadeden gelişmeler kaydedilmektedir. Bu nedenle tedavi ve takiplerin bu konuda özelleşmiş, deneyimli ekipler tarafından yönlendirilmesi çok önemlidir. Benzer şekilde bağırsak kanserlerinin %90´ının altında yatan neden kanserleşen poliplerdir. Poliplerin kanserleşmeden bulunması ve çıkarılması kolon kanserini engellediği için, bir tarama ve aynı zamanda erken tedavi yöntemi olan kolonoskopi büyük önem taşımaktadır. Gerek tarama, gerekse tedavi yöntemlerindeki gelişmeler bağırsak kanserlerinde yaşam beklentilerine olumlu yansımıştır.' MEME KANSERİ TEDAVİSİNDE 'KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ TEDAVİ' DÖNEMİ Meme kanserine karşı uygulanan kişiselleştirilmiş tedavi yöntemlerinin meme kanseri tedavisinde başarı oranını yükselttiğini vurgulayan Prof. Dr. Yeşim Eralp şunları söyledi: 'Son yıllarda genetik tanı ve tedavi yöntemlerinin gelişmesiyle beraber, kanser hücrelerinin her kanser türünde, hatta aynı tip kanseri olan her hastada farklı olarak şekillenebildiği ortaya çıktı. Dolayısıyla biz biliyoruz ki, artık patolojik olarak aynı tipte görünen iki meme kanseri aslında genetik olarak farklı davranışlar sergileyebiliyor. İşte bu farklı genetik davranışları hedefleyerek her hasta için ayrı ayrı planlanarak uygulanan tedavilere, 'hedefe yönelik tedavi' veya 'kişiselleştirilmiş tedavi' diyoruz. Meme kanseri bu konuda en çok araştırmanın yürütüldüğü habis hastalıklar arasında yer almaktadır. Çok şanslıyız ki, meme kanserinde hem erken evrelerde, hem de ileri evrelerde hastalarımızın daha sağlıklı olarak yaşamlarına devam etmelerini sağlayan, hatta yaşam kurtaran kişiye özel tedaviler bulunmaktadır. Devam eden çalışmalar sayesinde bu tür tedavi seçeneklerinin giderek artacağını öngörüyoruz. Bence bu hastalarımız ve tedavi tarafında yer alan bizler için çok ümit verici bir durum. Kişiye özel tedaviler sayesinde hastalarımız da daha pozitif düşünebilirler' KANSER TEDAVİSİNDE GELECEK, HEDEFE YÖNELİK TEDAVİLER Prof. Dr. Yeşim Eralp kanser tedavisinin geleceğinde hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapinin önemli rol oynayacağını belirterek şunları söyledi: 'Nanoteknolojik yöntemlerin de gelişmesine paralel olarak yeniden yapılandırılan veya yeni keşfedilen ilaçların adeta bir güdümlü füze gibi sadece kanserli hücrelere hedeflenerek, canlı hücrelere zarar vermeden uygulanabilmesi yakın gelecekteki kanser tedavi stratejilerinde çok önemli bir adım olacaktır. Daha uzun süreçteki hedefimiz her kanserin ayrı ayrı genetik haritasının çıkarılarak, her hastanın kendi taşıdığı kansere özgü tedavi yöntemi ile tedavi edilmesini sağlamaktır. Bu şekilde her hasta için kanserin içerdiği genetik özellikler, hastalığın vücuttaki yaygınlığı, evresi ve tedavi özelliklerini içeren üç boyutlu bir bilgi teknolojisi ağı oluşturmak söz konusu olabilecektir. Ayrıca, son günlerde medyada da yer almaya başlayan 'immunoterapi' yaklaşımları da kanser tedavisinde ciddi bir yer edinmeye başlamıştır. Bu ilaçlar aslında bağışıklık sisteminin freninin çözülmesine ve bu şekilde hastalığı kendi bağışıklık sistemimizin yok etmesine yaramaktadır. Bu ilaçların hangi kanser gruplarında daha çok etkili olacağı ve ideal kullanım şemalarının belirlenmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir.' KANSER TEDAVİSİNDE PSİKOLOJİK DESTEK DE ÇOK ÖNEMLİ Kanser tedavisinin fiziksel olduğu kadar sosyal ve psikolojik açıdan da desteklenmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Yeşim Eralp ailelerin, yakınların ve bakım verenlerin hastaya yaklaşımlarının bu süreci önemli ölçüde etkilediğini vurguladı. 'Amerikan Psikologlar Derneği 've 'Ulusal Kanser Enstitüsü'nün verilerine göre kemoterapi ve radyoterapi, hastaların yüzde 40'ında stres tepkilerine neden olmakta ya da var olan tepkileri artırmaktadır. Kaygı, depresyon ve yaşam kalitesinde düşüş hastaların en çok yakındıkları sıkıntı durumlarıdır. Yapılan çalışmalar her 4 hastadan birinin depresyon yaşadığını göstermektedir. Prof. Dr. Yeşim Eralp kanser hastalarına destek olmak isteyen kişilere şunları önerdi. 'EGITIM MUTLAKA SPOR, SANAT VE KÜLTÜRLE BESLENMELI.' Portal Adres : www.kampushaber.com İçeriği : Eğitim Tarih : 04.02.2016 : http://www.kampushaber.com/e-itim-mutlaka-spor-sanat-ve-k-lt-rle-beslenmeli/3077/ 'Eğitim mutlaka spor, sanat ve kültürle beslenmeli.' FMV Işık Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Sıddık Yarman, 'Sanat, spor ve kültürle beslenmemiş bir eğitim altyapısında ne temel, ne de uygulamalı eğitim olabilir.' dedi. Elektroniğin Dahisi olarak tanınan, İstanbul Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkanı, FMV Işık Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Sıddık Yarman açış konuşmasına başlarken, 'Ülkemizde yaşanan menfur olaylarda hayatını kaybeden şehitlerimize Allah´tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Ülkemizin, devletimizin, halkımızın başı sağ olsun.' dedi. Prof. Dr. Sıddık Yarman, İlk ve ortaöğretimde özellikle çocuklarımızın temel bilimlerde alt yapısının geliştirilmesine işaret etti. Matematik, fizik, kimya, biyoloji, doğa bilimleri bilmeyen bir mühendisin yaratıcı, yenilikçi, gelişimci bir mühendis olamayacağını da vurguladı. Yarman, 'Ana sınıfından üniversiteyi bitirinceye kadar yaratıcı, yenilikçi ve girişimci eğitimin var olabilmesi için çocuklarımızla birlikte onları yeşerten, onları büyüten aileler ve öğretmenlerin, çocukların yetiştiği çevrelerin bilimle, sanatla bezenmiş, ciddi bir kültürel iklimde olması gerekir. Bunun için de çocukların; izledikleri televizyon programları, filmler, okudukları kitapların, gazetelerin ülkenin genel kültürel yapısını desteklemesi gereklidir. Dünya değişiyor, ülkemiz değişiyor, eğitim teknolojileri değişiyor. Sonuçta eğitim metodoloji yöntemlerinin değişmesi Allah´ın emridir. Eğitimde sürdürülebilirlik ve gelenekler esastır. Bununla beraber değişen eğitim teknolojileri paralelinde zaman içinde sınıf eğitim yöntemleri de değişecektir. Klasik okullarımızdaki eğitimler proje bazlı olmak zorundadır. Proje bazlı eğitimler de aynen müzik aletleri piyano, gitar gibi öğrenci öğretmen arasında teke tek ya da grup bazında 3-5 kişilik gruplar halinde yapılması şarttır. Sonuçta okullarımızı, öğrencilerimizle proje bazlı grup eğitimi alabilecek formata dönüştürmek zorundayız. Bununla birlikte öğretmen sayısını ve kalitesini artırmak zorundayız. Bu çizgiyi yakalayabildiğimizde 2035 vizyonumuzu gerçekleştirme şansımız olacaktır. Bu vizyonu yakalamak için ilk adım bu şartlar altında kaliteli öğretmenler yetiştirmemizdir. Bunun için hep birlikte, ülke olarak organize olmamız gerekiyor.' dedi. Kaynak: sözcü EGEMEN KAYA ALNUS YATIRIM´IN GENEL MÜDÜRÜ OLDU Portal Adres : www.finansgundem.com İçeriği : Ekonomi/Finans Tarih : 04.02.2016 : http://finansgundem.com/finans-kulis/egemen-kaya-alnus-yatirim_in-genel-muduru-oldu-738879.htm Egemen Kaya Alnus Yatırım´ın Genel Müdürü oldu Geçen yıl Saxo Capital Genel Müdürlüğünü bırakan Egemen Kaya, Alnus Yatırım Menkul Değerler Genel Müdürü olarak göreve başladı. FİNANSGUNDEM.COM/ÖZEL HABER Sermaye Piyasalarının önemli isimleri arasında gösterilen Egemen Kaya, yeni kurulan Alnus Yatırım Menkul Değerler (Alnusfx) Genel Müdürü oldu. Saxo Capital Markets´in Türkiye'de faaliyete geçtiği günden beri Genel Müdürlüğünü üstlenen Egemen Kaya, geçen yıl Temmuz ayında görevinden ayrılmıştı. Saxo Bank, 2012 Mayıs'ında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası eski başkanı, merhum Tuncay Artun'un şirketi Değer Menkul Değerler'in hisselerini satın alarak unvanını 'Saxo Capital Markets Menkul Değerler A.Ş.' olarak değiştirmişti. Egemen Kaya ise Saxo Capital Markets Menkul Değerler A.Ş Türkiye'de faaliyete geçtiği günden itibaren kurumun Türkiye temsilciliğini ve Genel Müdürlüğünü üstlenmiş ve başarılı işlere imza atmıştı. DANİMARKA´DAN TÜRKİYE´YE GELDİ Aslında Kaya'nın Saxo Bank ile birlikteliği çok daha eskilere dayanıyor. 1975 İstanbul doğumlu olan Kaya, çalışma hayatına 2002 yılında Danimarka'da Saxo Bank Genel Müdürlük Hazine Bölümü'nde başladı. 2005 sonunda Kıymetli Metaller Masası'nı kurduktan sonra Gelişmekte Olan Piyasalar ve Kıymetli Metaller Masası Kıdemli Müdürü oldu. Küresel finansal piyasalarda OTC türev ürünler üzerine uzmanlaşan Kaya, İstanbul Üniversitesi işletme Bölümü'nden mezun olduktan sonra da finans yüksek lisans derecesini Leicester Üniversitesi'nden aldı. Dolayısı ile İngilizce ve Danca bilen Kaya, bankanın Türkiye'deki büyüme hedefleri ile Danimarka'dan Türkiye'ye geri dönüş yaptı. Saxo Bank ile yollarını ayırmasına rağmen Türkiye´den ayrılmayan Kaya, Alnus Yatırım Menkul Değerler ile yoluna devam etme karar aldı. ALNUS YATIRIM NUSRET ALTINBAŞ´IN ŞİRKETİ Piyasada ismi çok fazla bilinmeyen Alnus Yatırım Menkul Değerler Nusret Altınbaş´ın şirketi. Altınbaş, Sardis Menkul Değerler´i 2014 yılında Haydar Acun´dan satın aldıktan sonra ismini Alnus Yatırım Menkul Değerler olarak değiştirdi. Şirketin yönetiminde Nusret Altınbaş, Ali Altınbaş ve Osman Saraç bulunuyor. Ağırlıklı olarak Forex piyasalarında işlem yapmaya başlayan Alnus Yatırım´ın ilk Genel Müdürü ise Sözer Şimşek´ti. Alnus Yatırım yönetimi kısa sürede Sözer Şimşek ile yollarını ayırarak Egemen Kaya ile devam etme kararı aldı. Finansgundem.com ailesi olarak Egemen Kaya´ya yeni görevinde başarılar dileriz.