Untitled

advertisement
ÇAVUġESKU DÖNEMĠNDE ROMEN KAMUOYUNUN GAZETELER
YOLUYLA ĠNġASI
Onder ĠBRAM
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
HALKLA ĠLĠġKĠLER VE TANITIM ANABĠLĠM DALI
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
AĞUSTOS 2014
iv
ÇAVUġESKU DÖNEMĠNDE ROMEN KAMOYUNUN GAZETELER YOLUYLA
ĠNġASI
(Yüksek Lisans Tezi)
Onder ĠBRAM
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
Ağustos 2014
ÖZET
Bu çalışmada, Çavuşesku dönemi ve sonrasında tamamen farklı özellikte olan
Romanya Basını iki ayrı bölümde ele alınıp sunulmuştur. Klasik niteliksel inceleme
olarak tasarlanan bu tezde öncelikle, Çavuşesku döneminin baskıcı yönetim
şeklinin propaganda aracı olarak, döneminin yazılı basını ve özellikleri, komünist
basının kuralları ikincil kaynaklara dayanarak analiz edilmiştir. Daha sonra
Çavuşesku sonrası Romanya'da basının değişimi ve dönüşümü üzerinde
durulmuştur. Çalışmanın amacı basının tek sesli, sansürlü ve baskı altında kalan
basından çok sesli, özgür, liberal ve çok görüşlü basına evrilmesini incelemek ve
yeni bir toplumsal kimliğin halkla ilişkiler yoluyla inşasını saptamaktır. Çalışmanın
önemi yakın tarihte gerçekleşmiş önemli bir tarihsel süreci ele alarak kamuoyunun
inşasını var olan bilgi birikimini ekleme çabasından gelmektedir. Tezin yöntemi
konu hakkında yapılmış ikincil kaynakları incelemelerin yanı sıra özgün olarak
Romen gazeteleri taranmıştır. Bu kaynaklara ulaşabilmek Bükreş'teki Romen Milli
Kütüphanesi ve Türkiye'deki Milli Kütüphane ve Üniversite Kütüphanelerinde
bulunan basılı kaynaklar, gazete arşivleri, veri tabanlarındaki on-line makale ve
tezlerden yararlanılmıştır.
Bilim Kodu
:1155.2.050
Anahtar Kelimeler :Kamuoyu inĢası, ÇavuĢesku Dönemi, Romanya Basını,
Sayfa Adedi
basının dönüĢümü, sansür
:67
Tez DanıĢmanı
:Yrd. Doç. Dr. Esra Ġlkay ĠġLER
Doç.
v
BUILDING ROMANIAN PUBLIC OPINION THROUGH NEWSPAPERS IN
CAUġESCU PERIOD
(M. Sc. Thesis)
Onder ĠBRAM
GAZĠ UNIVERSITY
GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES
August 2014
ABSTRACT
The Romanian Press which had very different features during and after Ceausescu
period are presented in two different sections in this paper. In this thesis, which is
designed as a classical qualitative survey, the printed press as a means for
propaganda for the oppressive government of Ceausescu period and the rules of
the Communist press are analyzed by depending on secondary sources. Thereafter,
the transformation and change of the Romanian press after Ceausescu period are
reviewed. The objective of the study is the evolution of the press from a univocal,
censured and oppressed institution to a pluralistic, free, liberal and press lodging
divergent opinions and to observe the construction of the new social identity
through public relations means. The importance of the study is an effort to include
the accumulation of knowledge by considering the historical process which has
occurred in Romania in the recent history. In addition to the survey of the
secondary information sources, the Romanian newspapers are also scanned during
preparation of this paper. The Romanian National Library in Bucharest and the
printed sources which are available in University Libraries, newspaper archives, online article and thesis in databases are utilized during preparation of this paper.
Bilim Kodu
Anahtar Kelimeler
Sayfa Adedi
Tez DanıĢmanı
:1155.2.050
:Public Building, CeauĢescu Period, Press Romania, The
transformation of the press, Censorship
:67
: Assist. Prof. Dr. Esra Ġlkay ĠġLER
vi
TEġEKKÜR
Bireysel çalıĢmamda zor anlarımda ince zekasıyla çıkıĢ yollarını bana gösteren
hocam Yrd. Doç. Dr. Esra Ġlkay KELOĞLU ĠġLER'E, çalıĢmanın araĢtırma
sürecinde yardımlarını esirgemeyen "Milli Kütüphane baĢkan yardımcısı sayın
Mehmet Emin Fidan, T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı" Üst kurul Uzmanı Sayın
Abdullah ULUYURT ve "Radyo Televizyon Üst Kurulu"nda görev yapan değerli
büyüklerime teĢekkür ederim.
vii
ĠÇĠNDEKĠLER
ÖZET ...................................................................................................................... iv
ABSTRACT .............................................................................................................v
ĠÇĠNDEKĠLER ........................................................................................................ vii
KISALTMALAR ....................................................................................................... ix
1. GĠRĠġ ............................................................................................................... 1
2. ÇAVUġESKU YÖNETĠMĠ ............................................................................ 9
2.1. Romanya‟nın Kaderinde Dönüm Noktası : 1944 ÇavuĢesku'nun
YükseliĢi ...................................................................................................... 9
2.2. Romanya'da Komünist Rejim Tarafından ĠĢlenen Siyasi Suçlar ................ 23
2.3. Komünist Romanya'nın Ekonomisi ............................................................ 24
2.4. Sosyolojik Yapı .......................................................................................... 25
3. ÇAVUġESKU DÖNEMĠNDE YAZILI BASIN ......................................... 27
3.1. 1989 Öncesi Yazılı Basın Özellikleri .......................................................... 27
3.1.1. Basın üzerindeki baskılar ................................................................... 28
3.1.2. Yabancı Basın Önemi ........................................................................ 28
3.1.3. Sansür................................................................................................ 29
3.1.4. AhĢap Dili ........................................................................................... 30
3.1.5. Bir Propaganda aracı olarak Basın .................................................... 32
3.2. Basın Yasaları ........................................................................................... 33
4. BASIN ÜZERĠNE ARAġTIRMALAR ....................................................... 35
4.1. Basın ve 1989 Devrimi .............................................................................. 35
4.1.1. Basın Tarafından Ele Alınan Tematik Alanlar .................................... 35
4.2. ÇavuĢesku Sonrası Romanya Basını ........................................................ 36
4.2.1. Basın ve Ekonomik Sorunlar .............................................................. 36
4.2.2. ProfesyonelleĢme Ġhtiyacı .................................................................. 37
4.3. Romanya'da Basının Evrimi ...................................................................... 40
viii
4.4. "AZİ" Gazetesi'nin Kısa Tarihçesi .............................................................. 44
4.5. Gazete Üzerinde Siyasi Hâkimiyet ve Manipülasyon ................................ 45
4.6. Terör Sorunu Ve Ulusal KurtuluĢ Cephesi ................................................. 46
4.7. Yeni Rejime ĠliĢkin Makaleler .................................................................... 47
4.7.1. Observatorul Cultural Gazetesi .......................................................... 47
4.7.2. Etnik Ayrımcılık .................................................................................. 55
5. SONUÇ.......................................................................................................... 59
KAYNAKLAR ........................................................................................................ 63
ÖZGEÇMĠġ .......................................................................................................... 67
ix
KISALTMALAR
Bu çalıĢmada kullanılmıĢ kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aĢağıda sunulmuĢtur.
Kısaltmalar
Açıklamalar
ABD
Amerika BirleĢik Devletleri
BRD
Die Bonner Republik
BRD
Banca Romana de Dezvoltare
C.C.
Merkez Komite
CIA
Central Intelligence Agency
GSYĠH
Gayrisafi Yurtiçi Hasıla
KGB
Devlet Güvenlik Komitesi
NATO
North Atlantic Treaty Organization
PMR
Romen ĠĢçi Partisi
RKP
Romanya Komünist Partisi
SBKP
Sovyetler Birliği Komünist Partisi
Sov-Rom Romen
Sovyet Romen Ortaklığı
SSCB
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
UKC
Ulusal KurtuluĢ Cephesi
UTC
Komünist Gençlik Kolları
1
1. GĠRĠġ
Bilgi ve enformasyonun sürekli olarak üretildiği, arandığı ve paylaĢıldığı bir
toplumsal ortamda basın, hem önemli bir referans çerçevesi hem de toplumsal
tarihin yansıtıcısı olarak iĢ görmektedir. Petcu‟ya göre basın totaliterliğin ayrıcalıklı
aracı, sosyal ve siyasal değiĢimin aktörü, siyaset alanında meĢrulaĢtırma aracı,
üretim ve söylev nesnesidir. 1989 yılı Aralık ayından sonra ise Romanya‟nın
sosyal baĢkalaĢımının “aynalarından” birisini oluĢturmuĢtur (2000:15). Bu tezde
Nikolay ÇavuĢesku döneminde ve sonrasında tamamen farklı özellikte olan
Romanya basını iki dönem olarak, iki ayrı bölümde ele alınıp incelenecektir.
ÇavuĢesku döneminde basın, sansür ve baskının çok yoğun olduğu tek sesli bir
nitelikteyken ÇavuĢesku‟nun iktidarı kaybetmesiyle sansür de ortadan kalkmıĢtır.
ÇavuĢesku sonrasında basın, eskiye göre daha özgür, çok görüĢlü, dolayısıyla
liberal bir yapıya bürünmüĢtür. Bu çalıĢmada ÇavuĢesku dönemi sonrasında basın
aracılığıyla oluĢturulan yeni bir toplumsal kimliğin halkla iliĢkiler yoluyla inĢası
incelenecektir.
Keloğlu-ĠĢler'e göre totaliter rejimlerde ve kolluk kuvvetleriyle baskının
egemen olduğu yönetim anlayıĢlarında halkla iliĢkilere gerek yoktur (2007:23).
Dolayısıyla halkın görüĢüne ve onayına baĢvurulmayan devlet sistemlerinde
kamuoyunun, halkla iliĢkileri kullanarak ikna edilmesi gerekli değildir. Komünist
dönemde Romanya‟da da aynı durum söz konusuydu. Televizyon, radyo ve basılı
yayınlar gibi basının tamamının sıkı bir sansür altında olduğu bu dönemde
Romanya‟da halkla iliĢkiler yoluyla iknaya gerek duyulmamıĢtır. Romanya
Komünist Partisi‟nin isteklerini yansıtmak zorunda kalan basın-yayın kuruluĢları,
devlet tarafından biçimlendirilen bir propagandanın yayıcısı konumundaydı ve bu
nedenle de eleĢtirel nitelikte haberlere izin verilmiyordu. Oysa ÇavuĢesku sonrası
hızla liberalleĢen basın, aynı zamanda “halk”ın demokratik kimliğindeki değiĢmeye
ve kendi kaderi/geleceği hakkında söz hakkı olan vatandaĢın ortaya çıkmasında
son derece etkili olarak kullanılmıĢtır. Kuzio‟ya göre, Romenler için Batılı ulusdevletler uzun bir zaman boyunca politik alanı örgütleyen bir model oldu. Bu
model, liberalleĢme ve milliyetçilik arasındaki çatıĢmayla daha belirgin hâle
gelmiĢtir. Liberalizmin toplumdaki tüm üyeler için eĢitlik ve özgürlük talebine
karĢılık milliyetçilik, etnik bir grubun üstünlüğünü ve bu gruba dâhil olmayan
2
üyelerin dıĢarıda bırakılmasını talep etmektedir. Bu iki yaklaĢım arasındaki
karĢıtlık, bireyin vatandaĢlığı algılama yolunu, diğerleriyle iliĢkilerini, uluslararası
iĢbirliğini ve toplumun ayrı üyelerinin sosyal entegrasyonunu etkilemektedir. Bu
durum post-komünist ülkelerde geçiĢi derinden etkileyebildiği gibi orta ve kuzey
Avrupa'daki
sosyal
dönüĢümde
durumun
Ģiddeti
üç,
dört
katına
kadar
çıkabilmektedir (2001:35).
Bu çalıĢma, geleneksel ve niteliksel bir inceleme olarak tasarlandı. 1989
Aralık ayından 1990 Aralık ayına kadar Romen basının bir yıllık sürede geçirdiği
değiĢimini ve bu değiĢimin kamuoyunun ve halkın biçimlendirilmesi üzerinde ki
etkisi üzerinde durulacaktır.
Devletin resmi adının Romanya Sosyalist Cumhuriyeti ve Romanya Halk
Cumhuriyeti diye geçtiği bu dönemde Romanya Komünist Partisi tek parti olarak
devleti yönetmekteydi. II. Dünya SavaĢı sonunda Sovyetler Birliği, Romanya gibi
yeni kurulan komünist rejimi benimsemiĢ devletlerin, Komünist Partisi'ne mensup
temsilcilerinin, Sovyetler Birliği'ne gönderilmesi için baskılarda bulunmuĢ, komünist
olmayan liderler de siyasî hayattan sürekli uzaklaĢtırılmıĢlardır.
Marx ve Engels, Komünistler Birliği‟nin programı olarak yayınladıkları
Komünist Manifestoda, burjuva ve proletarya sınıflarıyla birlikte üretim biçimi ve
iliĢkilerini de anlatmaktadır. Komünist Manifesto'da, burjuva sınıfına ve mülkiyet
sistemine karĢı proletarya sınıfının nasıl iktidara geleceği tartıĢılmaktadır (2008)1.
Komünizm, Oxford Sözlüğüne göre "Mülkiyetin topluma ait olduğu ve her bireyin
kendi yetenek ve ihtiyaçlarına göre katkıda bulunduğu ve fayda elde ettiği sosyal
örgütlenme sistemi ya da kuramıdır" (2014). Merriam-Webster sözlüğünde ise
"Yönetimin her Ģeye sahip olduğu ve toprak, petrol, fabrikalar, gemiler gibi
emtiaları üretmek ve üretilen malların ulaĢımını sağlamak üzere toplumu
örgütlediği sistemdir" (2014). Söz konusu emtialar mülk olarak edinilemez ve
özleĢtirilemez. Tüm mülkiyetin topluma ait olmasının savunuculuğunu yapan
siyasal teori, temel olarak Karl Marx ve Friedrich Engels'in temel eseridir ve her iki
yazar da Komünist Manifesto'da proletarya iktidarını destekleyerek bunun (Marx
1
Kitabın orijinali 1948 yayınlanmışsa da biz çalışmamızda, 2008 yılında Yordan Kitapevi tarafından
yayınlanan en son çeviriden yararlandık.
3
tarafından sosyalizm olarak adlandırılan sisteme) bir geçiĢ aĢaması olduğunu ileri
sürerler. Komünizm ise son aĢamadır ki burada sadece sınıfsal ayrımın değil
örgütlenmiĢ devletinde (Marx tarafında kaçınılmaz olarak baskı aracı olarak
görülen) aĢkın olacağını varsaymaktadır. Vladimir Ġlich Lenin ise, proletaryanın
profesyonel devrimciler tarafından yönlendirilmesi gerektiğini iddia etmiĢtir.
Stalin'in komünizm görüĢü ise totaliterlikle eĢ anlama gelmektedir. Mao Zedong,
Ģehir proletaryası yerine köylülerin harekete geçirilmesini Çin'deki komünist
devrime uyarlamıĢtır. Avrupa Komünizminde, Sovyetler Birliğin dağılması postkomünist ülke takipçilerini demokratik rejimleri tercih etme sonucunu getirmiĢtir
(2014).
Romanya'da uygulanan komünizm modelinde özel mülkiyet kavramı kabul
edilmemektedir. Tarımsal üretim sisteminde kooperatifçilik desteklenmiĢ, endüstri
devletleĢtirilmiĢ, özet olarak merkez ekonomi tek parti tarafından yönetilmekle
kalmamıĢ sıkı kontrol altında tutulmuĢtur. Bu kontrolü gerçekleĢtirmeye yönelik
mekanizmalardan birisi de basındır. Dönemin basınının yaĢadığı dönüĢmeden
önceki yapısına bakılacak olursa "Resmî kayıtlara göre aralık 1989 yılında
Romanya‟da 495 yayın vardır; Ulusal gazeteler, Romania Libera, Libertatea,
Dergiler Flacara, Femeia, Sportul, Munca, Kültür Dergileri, Romania Libera,
Contemporanul, Saptamana Culturala, Luceafarul, Cinema, Teatrul, Amfiteatru,
Vatra, Viata Studenteasca". ÇeĢitli okuyucu kitlesine hitap eden propaganda ve
partinin resmi yayınlarını veya parti dokümanlarını yayınlayan ana akım, dergi ve
gazetelerde bulunmaktaydı. Basın, yönetime, genellikle aynı çizgide enformasyon
üretip dağıtırken eleĢtirel ve muhalif içerikli haber ve bilgilere yer verilemiyordu.
Her ilde, parti komitesine ve partinin halk konseyine bağlı yayın yapan gazeteler
vardı ve bu gazeteler rejimin rengini, politikalarını yansıtmakla yükümlülerdi:
Flacara (Cluj), Drapelul (TimiĢoara), Flacara İaşului vb.
Bu dönemdeki basında, muhalif düĢüncelere yer verilmediği daha önce
belirtilmiĢti. Suskunluk Sarmalı kuramına göre hem iktidar hem de toplum
tarafından meĢru kılınan tek yönlü bir basın sunumu basının egemen karakteridir.
Yaylagül'ün de belirttiği gibi, Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliĢtirilen bu
"kurama göre“ insanlar, kendi düĢünceleri toplumun egemen genel düĢüncesinden
farklı olduğu zaman toplum tarafından dıĢlanmaktan korkarlar. Basın tarafından
4
ele alınan konular toplumun egemen görüĢünü yansıtır. Bunlara karĢı çıkmak ve
bunların aksi olan görüĢleri savunmak için insanlar yeterli gücü ve imkânları
kendilerinde bulamazlar. Basında sunulan görüĢe katılmayan pek çok izleyici,
kendi görüĢlerini dile getirmekten kaçınmaktadır. Bunu dile getirmeye cesaret
edenler ise toplum tarafından dıĢlanmaktadır. Bu dıĢlanmaya maruz kalmamak
için insanlar sessiz kalmaya ve kendilerini güvende hissetmeye devam
etmektedirler" (2006:71). Dikkat edilirse, Romanya basını da ÇavuĢesku
döneminde, status quo'ya uygun bir Ģekilde yukarıdaki kuramsal yaklaĢımla da
açıklanabileceği gibi dıĢlanmama ve baskıya maruz kalmamak için iktidarın istediği
yönde enformasyon üretmiĢ, yaymıĢ ve zihinleri yönetmiĢtir. Bu çalıĢmanın
odaklandığı sorun ise, ÇavuĢesku dönemi sona erdiğinde ve basında çok sesli,
muhalif enformasyonun da üretilip yayıldığı bir iklim oluĢtuğunda halkın bu yeni
"vatandaĢlık" durumuna uyum sağlamasının nasıl gerçekleĢeceğidir. Bu tezin
temel varsayımı, basının kamuoyunun inĢasında çok önemli ve etkin bir rol
oynadığıdır.
Bir halkla iliĢkiler faaliyeti olarak "kamuoyunun inĢası" bu tezde ele alınan
tarihsel örnekte somut olarak ortaya çıkmaktadır. II. Dünya SavaĢı sonrasında iki
bloğa ayrılan dünyada, yerini Sovyet bloğu ittifakında bulan Romanya, etnik olarak
farklı kökenlere sahip topluluklardan oluĢan bir sosyal yapıdadır. Bu etnik kimlikler;
Romenler,
Macarlar,
Tatarlar,
Türkler,
Ruslar,
Gagavuzlar,
Moldovanlar,
Çingeneler gibi ilk elden sayılabilecek ne ortak din ne ortak milliyet paydasında
birleĢebilecek çeĢitliliktedir.
Batılı ulus devlet örneği, Romenler için uzun bir zaman boyunca politik alanı
örgütleyen bir model olmuĢtur. Kaldı ki bu model liberalleĢme ve milliyetçilik
arasındaki çatıĢmayla belirgin hâle gelmiĢtir. Hâlbuki liberalizm toplumdaki tüm
üyeler için eĢitlik ve özgürlük talep etmekteydi, milliyetçilik ise etnik bir grubun
üstünlüğünü ve bu gruba dâhil olmayan tüm üyelerin dıĢarıda bırakılmasını talep
etmekteydi.
Sistemin getirdiği değiĢikliği kavramak ve bu değiĢikliği gündelik hayatta
pratik olarak kullanabilmek için bireylerin bilinçlerini değiĢtirmek gereklidir. Bu
değiĢim ise dünyada hemen her ülkede olduğu gibi basın aracılığıyla
5
kolaylaĢmaktadır. Bu amaçla, ÇavuĢesku döneminin baskıcı yönetim Ģeklinin
propaganda aracı olarak kullandığı yazılı basın ve özellikleri, komünist basının
kuralları ikincil kaynaklara dayanarak analiz edilecektir.
Bunun ardından
ÇavuĢesku sonrası Romanya'da basının değiĢimi ve dönüĢümü üzerinde
durulacaktır. Bu tezin amacı tek sesli, sansürlü ve baskı altında kalan bir basından
çok görüĢlü, çok sesli, özgür ve liberal basına evirilmesini incelemek ve yeni bir
toplumsal kimliğin halkla iliĢkiler yoluyla inĢasını saptamaktır. ÇalıĢmanın önemi
ise yakın tarihte gerçekleĢmiĢ önemli bir tarihî süreci ele alarak kamuoyunun
inĢasını, var olan bilgi birikimini ekleme çabasından gelmektedir.
Ayrıca, Gazi Üniversitesi ĠletiĢim Fakültesi‟nde gazetecilik lisans eğitimi alan
ve Halkla ĠliĢkiler Yüksek Lisans‟ını bitirmeye aday olan araĢtırmacı, Romanya
uyrukludur. Dolayısıyla söz konusu zaman dilimini yakından tanıyarak Türkçe
olarak literatüre katkıda bulunması bakımından çalıĢma özgün bir nitelik ve öneme
sahiptir.
Ayrıca, konu bir kısmı eski bir Osmanlı toprağı olan Romanya‟daki etnik
çeĢitlilikte Avrupa Birliğinin tek ve bir Avrupa idealine uygun vatandaĢlık ve kimlik
inĢasında önemli bir dönüĢüm sürecine örnek teĢkil etmesi bakımından da
önemlidir.
Bu çalıĢmanın kuramsal çerçevesi ÇavuĢesku dönemi Romen kamuoyunun
gazeteler yoluyla inĢasını somutlaĢtırmak üzere kamuoyunun inĢası üzerinden
açıklama yapmak amacındadır. Güngör‟e göre bazı dönemlerde siyaset, bazı
dönemlerde din aracılığı ile yönlendirmekte, siyaset ve din kurumunun yeterince
etkin kullanılamadığı durumlarda ise doğrudan baskı ve Ģiddet gibi araçlara
baĢvurulmaktadır. Ama her dönemde, adı konulmasa bile egemen kesimlerle
bağımlı kesimler arasında açık ya da örtük bir mücadele süre gelmiĢtir ve bu
mücadelede kitle iletiĢimi önemlidir (2011:281). ÇavuĢesku döneminde basının
yapılanması otoriter sistem biçimindedir ve basının genel yayın politikası var olan
siyasal yetke tarafından belirlenir, gazeteciler siyasal yetkeden izinsiz istedikleri
gibi içerik üretimi yapamazlar. Sosyalist düzende, kitle iletiĢim araçlarının görevi
siyasal iktidarın sosyalist partinin yanında yer alarak bu düĢüncenin yerleĢiklik
kazanmasında yardımcı olmaktır. Özel sektörün olmadığı bir ortamda kitle iletiĢim
6
kuruluĢları da doğal olarak kamu statüsüne sahiptir. Görevleri ise toplumun
sosyalist düĢünce doğrultusunda eğitilmesi, sosyalist ideolojinin sürekli aktarımının
yapılmasıdır. Kaya'nın belirttiği üzere, kitle iletiĢiminde sosyalist yaklaĢımın temel
ilkeleri Ģunlardır: “Birincisi kitle iletiĢim araçları düzenin gerçek sahibi iĢçi sınıfı
adına ideoloji ve kültür üretimi yapar ve aktarır. Ġkincisi, özünde sınıfsız bir toplum
yapısını öngören sosyalist sistemde kitle iletiĢim araçlarının toplumdaki farklı
görüĢleri
yansıtmaları
gerekmez.
Yalnızca
sosyalizme
iliĢkin
propaganda
yapmaları beklenir. Üçüncüsü, kitle iletiĢim araçları kolektivist düĢünceleri
yaymakta görevlidir. Dördüncüsü, kolektivizme dayanan bir sistemde kitle iletiĢim
araçlarının bireysel görüĢ ve temsillere yer vermesine gerek duyulmamaktadır
(Kaya, 1985:aktaran Güngör:2011). Bu çalıĢmanın üçüncü bölümünde ÇavuĢesku
dönemindeki yazılı basının özellikleri anlatılmıĢ, yukarıda sunulan kuramsal
çerçeveyle uyumlu olarak beĢ temel özellik üzerinden analiz edilmiĢtir: (1) Basının
Üzerinde Sosyalist Mülkiyet, (2) Enformasyon Girdileri Üzerinde Kontrol, (3)
ÇalıĢanlar Üzerinde Kontrol, (4) Ġçerik Üzerinden Kontrol, (5) Dağıtım Üzerinde
Kontrol.
ÇavuĢesku dönemi sonrası basın, liberal
kuramsal kamuoyu inĢası
çerçevesi üzerinden değerlendirilebilir. Güngör'e göre, liberal yaklaĢımda kitle
iletiĢim araçları bir bakıma kamunun gözcüsü gibidirler. Bu yüzden kitle iletiĢim
araçlarını kamu adına yöneticiler, yöneticiler adına da halkı gözetler. Kamuya
iliĢkin sorunlar konusunda yayın yoluyla devletin bilgilendirilmesi, devletin iĢleyiĢi
hakkında da kamunun bilgilendirmesi kitle iletiĢim alanında faaliyet gösterenlerin
görevidir. Buna göre kitle iletiĢim kurumları sistem içerisinde bir tür gözcü rolü
üstlenmiĢlerdir. Bu nedenle bazılarına göre devletin yasama, yürütme ve yargı
güçlerinin yanında dördüncü güç olarak da kitle iletiĢim kurumlarının yer alması
gerekmektedir (2011:284). ÇavuĢesku sonrasında, yönetimin güdümündeki
basının özelleĢmesi yapısal değiĢikliği getirmiĢtir. Tezin dördüncü bölümünde
liberalleĢen basın üzerinde durulmuĢtur. Mülkiyet bakımından Aralık Devrimi ile
beraber basın kuruluĢlarının birçoğu Romen hükümetinin malı olarak hayatını
sürdürmekle beraber ilk özelleĢen gazete 1990 yılında Romania Libera (Özgür
Romanya) oldu. Aynı Ģekilde Adevarul (Gerçek) Gazetesi de değiĢime uğradı.
1990‟lı yılların baĢlarında yasal uygulamalar tam oturmamıĢtı ancak yeni çıkan
yayınların çalıĢması için de bir engel yoktu. Ekonomik açıdan Romanya‟nın basını
7
ilk kârlı ticaret sayılabilirdi. Basın patronları da artık gazetelerden kâr elde etmeye
baĢlamıĢlardı. Yine de eski alıĢkanlıklar devam etmekte ve hükümet, gazetecilere
ve basın patronlarına baskı uygulayarak, basın politikasına karıĢmaktaydı. Ancak
bu sefer denetim fiyat ve kâğıt kotası kontrolü ile gerçekleĢti.
ÖzelleĢen basının görevlerinden birisi de kamuoyunun inĢasıydı. Mutlu'ya
göre kamuoyu, halkın kamusal ilgi konularına iliĢkin kanılarının toplamıdır.
Kamuoyu kavramı büyük ölçüde aydınlanmanın bir ürünü olup, kamuoyu
düĢüncesi 17. yy sonlarının ve 18. yy liberal siyaset felsefecileri ile özellikle
19.yy'nın demokratik kuramlarıyla yakından iliĢkilidir (1998:194-195).
8
9
2. ÇAVUġESKU YÖNETĠMĠ
2.1. Romanya’nın Kaderinde Dönüm Noktası : 1944 ÇavuĢesku'nun YükseliĢi
SavaĢ yüzünden kuruyan Romanya‟nın kaynakları, SSCB‟ye ödenen büyük
savaĢ tazminatlarının ve ülkenin gaspını örtbas etmek amacıyla kurulmuĢ olan
SovRom2, (Romen-Sovyet ortaklığı) firmaları aracılığıyla Ruslar tarafından
sömürülmüĢtür. Bu dönemde, siyasî ve iktisadî nedenlerden dolayı on binlerce
siyasî muhalif tutuklanmıĢtır. Yine bu dönemde yapılan iĢkence ve infazlara iliĢkin
birçok tanık mevcuttur. 1960-70 arasında Romen Hükümeti, SSCB‟ye karĢı
bağımsızlık talebinin artmasıyla harekete geçmiĢtir. ÇavuĢesku 1965‟te RKP
Genel Sekreteri, 1967‟de devlet Ģefi seçilmiĢtir. 1968‟de SSCB‟nin Çekoslovakya
iĢgali
ve
bu
süreçte
iç
baskıların
eskiye
göre
hafiflemesinden
sonra
ÇavuĢesku‟nun hem ülkedeki hem de Batı‟daki imajı yükselmeye baĢlamıĢtır.
Eugen'e göre bu dönemde Batı‟dan alınan büyük miktarlardaki kredilerle
desteklenmiĢ olan iktisadî plana uyulamadı. Aralık 1989 Devrimi ve sonrasında
Romanya‟da (2005:247) da komünist rejimin çöküĢüne neden olan kıtlık ve iç
baskıya gelene kadar yoğunluk dereceli olarak azaldı.Romen komünist ailesi Moskovalı ayrılıkçılar, Dej ve “kıdemli hapis kuĢağı”, Ģu anda Hindistan
Büyükelçiliği‟nin bulunduğu “Eliza Filipescu Sokağı No:16”da bir asilzadenin
evinde toplandılar. ÇavuĢesku da bu grubun arasındaydı. ÇavuĢesku, Dej‟in
koruması altında, kararlı adımlarla söz konusu grup içinde gözde hâline geldi. 27
yaĢında, UTC (Komünist Gençlik Kolları), daha sonra PMR‟nin C.C. ( Romen ĠĢçi
Partisi, Merkez Komite) üyesiydi. 28 yaĢında Köstence ile Oltenia‟da idare
üyesiydi. 29 yaĢındaki ÇavuĢesku, Olt‟taki komünist taraftarlarınca kendisine ait
olan seçim bölgesinde önceden doldurulmuĢ olan oy pusulalarını sandığa atmak
üzere seçmenleri ikna etmek için motorlu birlikleri harekete geçirdi ve böylece
milletvekili oldu. 30 yaĢında ise Tarım Bakanlığı‟nda genel sekreter yardımcısı
oldu. 31 yaĢında Savunma bakan yardımcısı, ordunun siyasi Ģefi ve daha sonra da
politruk generali oldu. 36 yaĢında Komünist Partide önemli bir görev olan ve
partinin düzenlenmesi ile ilgilenen “merkez komite”
genel sekreteri oldu. 37
yaĢında, PMR‟nin ikinci kongresinde siyasi büro üyesi seçilmiĢtir. ĠçiĢleri,
2
SovRom: II. Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB’nin Romanya’yı işgal etmesinin ardından Romanya’da kurulan
şirketlere verilen addır. Bu şirketler Romanya’da 1954-1956 yılları arasında faaliyet göstermişlerdir.
10
istihbarat, hukuk ve iç hukuki iĢlerin denetlenmesi ile görevlendirilmiĢtir. Bu görev
tanımları ve iĢleyen süreç ÇavuĢesku‟ya salt kendisi için çalıĢacak bir sistem
kurup kendisine sadakat gösterenleri partide önemli görevlere getirmesine olanak
sağlamıĢtır. 5 Kasım 1957 tarihinde “Büyük Sosyalist Devrimi”nin yıl dönümüne
katılmak üzere Moskova‟ya giden heyeti taĢıyan uçak, saat 17:48‟de Vnukovo
Havalimanı‟na iniĢi sırasında düĢmüĢtür. DıĢiĢleri Bakanı Grigore Preoteasa ile
mürettebat hayatını kaybetmiĢlerdir. Kalan yolcular ise ağır yaralandılar. Dönemin
PMR Merkez Komite Sekreteri Nicolae ÇavuĢesku ise diğerlerinden daha
Ģanslıydı. Nitekim Moskova tarafından verilmiĢ olan doktor raporunda Ģunlar
kaydedilmiĢtir: “Sağ hemitoraksın dıĢ kısmı ve sol ayağında travma. Yüz, kol ve
bacaklarda yaralar. Isı: 37,3 derece, genel durum iyi.” Ancak kader, güce bir kaç
adım yaklaĢmıĢken, gözü yüksekte olan bu gence bir oyun oynamak üzereydi.
Kazadan birkaç yıl sonra, 19 Mart 1965‟te saat 17:45‟te, Gheorghiu-Dej hayata
gözlerini yumduğunda, Nicolae ÇavuĢesku onu öpmek üzere eğilen ilk kiĢi oldu.
Siyasi Büronun kıdemli üç üyesi ise etnik kökenleri nedeniyle Dej‟in yerini almak
için pek uygun bulunmadılar: Ġon Gheorghe Maurer
Alman, Emil BodnaraĢ
Ukraynalı, Dumitru Coliu ise aslen Bulgar‟dı. Zira Merkez Komite eski üyesi Paul
Niculescu-Mizil‟e göre lider olmak için gereken en önemli Ģartlar Ģunlardı: Romen
olmak, yasaklı ve iĢçi olmamak. Hâl böyle olunca ÇavuĢesku ismi ön plana çıktı ve
süreç ister istemez “kolay kontrol edilebilir “görünen ÇavuĢesku lehine iĢlemeye
baĢladı. 19-24 Temmuz tarihlerinde yapılan kongrede ÇavuĢesku, 1.357 temsilci
tarafından RKP (Romanya Komünist Partisi) Merkez Komitesi‟nin sekreterliğine
seçildi. 47 yaĢında, Avrupa‟daki en genç siyasi lider olan ÇavuĢesku, sanılanın
aksine göreve güçlü bir rüzgâr ile baĢladı. PMR‟nin (Romen ĠĢçi Partisi) adı RKP
(Romanya Komünist Partisi) olarak değiĢtirildi. Bir ay içinde ülkenin adı da değiĢti:
“Romanya
Halk
Cumhuriyeti”
olan
resmi
ülke
adı
“Romanya
Sosyalist
Cumhuriyeti” olarak değiĢtirildi. ÇavuĢesku, kendi döneminin hemen baĢında dört
önemli gündem üzerine yoğunlaĢtı. Bunlardan ilki siyasi liberalleĢme oldu. Ġkinci
hamlesi ise beklendiği üzere ekonomi idi. Üçüncü adımı ise ileride diktatörlüğe
giden yolda ilk adımı oldu ve bu çerçevede ilk olarak mevcut yetkilerinin sınırlarını
geniĢletti. Hemen ardından da kendisini liderliğe taĢıyan ekibi siyasi bahanelerle
tasfiye etti. Dördüncü hamlesiyse daha çok uluslararası nitelik taĢıyordu. Öyle ki
ÇavuĢesku VarĢova Paktı‟nın “asi oğlu” rolünü oynayarak Batı ve SSCB arasında
denge kurmaya çalıĢtı. Halk açısından baktığımızda ÇavuĢesku dönemiyle
11
Romenler daha güzel bir hayata kavuĢmuĢlardı ve bu nedenle de ÇavuĢesku ile
gurur duyuyorlardı. Romenler ÇavuĢesku‟yu dünya liderleriyle eĢit düzeyde hatta
gerektiğinde “asileĢen” dik baĢlı bir lider olarak görüyorlardı. Nitekim ÇavuĢesku
iddialı bir manevrayla 20-21 Ağustos 1968 tarihlerinde Çekoslovakya‟da patlak
veren olayları kınıyor ve bu “mağrur duruĢ” karĢısında Romenlerin gönlünü iyiden
fethediyordu. Aynı Ģekilde Moskova‟ya “baĢ kaldırması” ile de Batı‟da sempatizan
kazanıyordu. Ancak Ağustos 1968 buzdağının yalnız görünen kısmıydı. Zira
ÇavuĢesku öncekilerden farklı olarak pragmatist bir komünizm izliyordu. 1967'de
FEDERAL ALMANYA ile ilk diplomatik iliĢkiler kuran ÇavuĢesku oldu. Yine
1967‟deki Altı Gün SavaĢı‟ndan sonra Ġsrail ile iliĢkilerini kesmeyen, Ġsrail‟e
gitmeleri için Yahudi kökenli Romen vatandaĢlarına izin veren de aynı ÇavuĢesku
idi. SSCB-ABD iliĢkilerinin son derece gergin olduğu 1970 yılında BirleĢmiĢ
Milletleri ziyaret eden ilk Romen CumhurbaĢkanıydı. Dahası Dünya Bankası ve
IMF‟ye üye tek VarĢova Paktı üyesi ülke de yine Romanya idi.
On yıldan az bir süre içinde, Gheorghiu-Dej‟in Romanya‟sı, 1956'daki
Sovyet ordusunun çekiliĢinden sonra, Moskova‟ya karĢı baĢ eğmeden daha
bağımsız bir dıĢ siyasete geçmiĢti. Dej ve varisi ÇavuĢesku için milliyetçi-liberal
komünizmin “Batı yanlısı görünen Stalinist kurtlar” denilebilir. ÇavuĢesku‟nun,
komünist bloğu yeniden idealize etmeye çalıĢan KruĢçev‟e karĢı koyması hem yurt
içinde hem de yurt dıĢında oldukça ses getirdi. Batı ise ÇavuĢesku‟yu doğu
bloğunun Truva Atı olarak görüyordu ve bunun için ÇavuĢesku‟ya yaklaĢık on
yıllık açık çek vermiĢlerdi. Bazı Batı gözlemcileri ise bir adım daha ileri giderek
ÇavuĢesku‟yu Kennedy ile karĢılaĢtırıyorlardı. Daha da ileri gidip Romanya‟nın bir
tür Ġsviçre olacağını iddia eden Batılılar da vardı. Tüm bunların yanı sıra inatçı,
pragmatist ve milliyetçi söylemleri ÇavuĢesku‟nun VarĢova Paktı‟nda özel bir rol
oynamasına yol açmıĢtır. Karizmatik lider özelliklerini taĢımasının yanı sıra
ÇavuĢesku'nun izlediği “denge siyaseti” kendi içinde oldukça baĢarılı sonuçlar
almasına neden olmuĢtu. Nitekim gerektiğinde iç siyasette fanatizme karĢı
politikalar izlerken dıĢ siyasette de ılımlı bir portre çiziyordu. ÇavuĢesku diğer
yandan Ģeytanla anlaĢmaya varmaya da hazırdı. Brucan'a göre “ÇavuĢesku,
siyaset bakımından bir tiran, iktisadi açıdan bir felaketti. DıĢ iliĢkilerde ise baĢarılı
bir çizgideydi. Cahil olmasına rağmen, akıllıydı. Bu akıllılık köylü kurnazlığı idi.”
(1989:55) Kısa zaman içinde, Romanya‟da siyasi ziyaret hareketliliği artmıĢtı. 1967
12
yılında sezonu açan ABD baĢkanı Richard Nixon olmuĢtur. Aynı yılda, Corneliu
Mănescu, Romen DıĢiĢleri Bakanı, BM Genel Kurulu baĢkanlığına seçilmiĢti.
ÇavuĢesku da bu süreçte yerinde durmuyor yurt dıĢı ziyaretlerine hız
veriyordu. 1973 yılında yurtdıĢı ziyaretleri adeta zirveye çıktı. ÇavuĢesku bu yıl
içerisinde Ġran, Pakistan, Hollanda, Ġtalya, Federal Almanya, Yugoslavya, ABD,
Vatikan, SSBC, Fas, Güney Amerika ve daha birçok ülkeyi ziyaret etti. ÇavuĢesku
siyasi hayatı boyunca oldukça fazla ödül, madalya, niĢan, akademik unvan
kazanmıĢtır. Bunlar, Fransız NiĢanından Lüksemburg Nassau Hanedanı‟nın Altın
Aslan NiĢanına; Beyaz Finlandiyalı ġövalye NiĢanından Zair Leopar Milli NiĢanına
kadar; Bath Britanyalı NiĢanından komünist ülkelerindeki birkaç Lenin, Marks ve
Kırmızı Yıldız‟a kadar uzanır. ÇavuĢesku liderliği süresince altı ABD baĢkanı
görmüĢtür. Hepsi ile uyum içinde olmaya gayret etmiĢtir. Hatta Washington ve
BükreĢ‟te ikiĢer defa karĢılıklı olarak ziyaret ettiği Nixon ile yakın arkadaĢ olmuĢtur.
Çoğu zaman ABD ile iyi iliĢkiler içinde bulunmuĢtur. Moskova açısından ise
ÇavuĢesku zor bir lider olmuĢtur. Özellikle ÇavuĢesku‟nun dıĢ politikadaki
megalomanisi Moskova‟yı önceleri rahatsız etse de bir süre sonra tepkileri
hafiflemiĢtir. SSCB, Romanya‟nın dıĢ politika hamlelerini “orijinal ve zararsız
palyaço hareketleri” olarak görüyordu. Ancak bir yandan da ÇavuĢesku‟yu bir
“tehdit olarak” ciddiye alıyor; zaman zaman da ÇavuĢesku‟ya gözdağı niteliğinde
uyarılarda bulunuyordu. Ancak ÇavuĢesku ısrarla kendi bildiğini yapmaya hatta
daha ileri gitmeye devam etti. Öyle ki Sosyal demokratlarla iĢbirliği yapılmasını ve
NATO ile VarĢova Paktı‟nın askeri bloklarının feshini talep etti. SSCB ile
kavgasında Çin‟i bahane olarak öne sürdü. Bu bağlamda nükleer savaĢı
önlemediği ve etkisiz kaldığını iddia ettiği Brejnev‟i açıkça kınadı. ÇavuĢesku “ikili
oyunlar” ile bir süre dıĢ iliĢkilerde doğu-batı dengesini kurmayı baĢardı ancak bir
süre sonra Batı, ÇavuĢesku‟ya olan ilgisini yitirdi. Nitekim 1974 -1976 arasında
ÇavuĢesku Batı‟ya yalnız iki defa ziyarette bulundu. Aynı Ģekilde Batılıların
Romanya ziyaretleri de seyrekleĢti. Hatta 1974 yılında Romanya‟yı kimse ziyaret
etmedi. Batı tarafından ihanete uğradığını düĢünen ÇavuĢesku, Romanya‟yı
modern sanayi devletine dönüĢtürmek üzere yüzünü “eski dost” Ruslara
dönmüĢtür. Ağustos 1976‟da Kırım‟da tatilde bulunan Federal Almanya lideri Erich
Honecker, SSBC‟nin Ģefi Leonid Brejnev‟e “ÇavuĢesku, Romanya‟yı ziyaret
etmem için ısrar ediyor. Bu fırsatla kendisini tekrar VarĢova Paktına bağlayalım.”
13
diyordu. Aynı süre içinde, ÇavuĢesku Üçüncü Dünya‟ya (Afrika, Güney Amerika,
Arap Ülkeleri) yönelik politikalar da izlemiĢtir. Gelecekte yatırım ve yeraltı
zenginliklerin iĢletmesinde iĢbirliği yapılması düĢüncesiyle, söz konusu ülkelere
sanayi ve ordu donatım ürünleri ihraç etmiĢtir. KiĢisel hayatına baktığımızda ise
yine siyasetin baĢrolde olduğu bir hayat tarzı ile karĢılaĢıyoruz. Nicolae ÇavuĢesku
1939 yılında, ĠĢçi Kültür Merkezindeki bir gösteride sonradan eĢi olacak olan
Lenuta Petrescu‟yla tanıĢmıĢtı. Ġlk bakıĢta âĢık olmuĢlardı. Devrimci adı Florica
Lenuta olan kız genç ve güzeldi, ayrıca ÇavuĢesku‟dan da iki yaĢ büyüktü. BükreĢ
2. Bölge‟den sorumlu olup komünist gençler teĢkilatının üyesiydi. Yedi yıl sonra
evlendiler ve üç çocukları (Valentin, Zoe ve Nicu) oldu. Beraberlikleri 50 yıl sürdü.
ÇavuĢesku ailesine yakın olan kaynakların aktardığına göre ikili çok yakındılar; her
daim kol kola geziyorlardı. ÇavuĢesku Lenuta‟nın sözünden çıkmıyordu, ama
yoldaĢ Lenuta da kendisiyle çok ilgileniyordu. Yemek yiyip yemediğini, ihtiyaçlarını,
memnun olup olmadığını sürekli kontrol ediyordu. Bahçede yemek yiyorlardı ve
beraberce güzel vakit geçiriyorlardı. ÇavuĢesku en çok Loana Radu ve Mia
Braia‟nın müziğini seviyordu. Yemek yedikten sonra, Ģarkı söylüyorlar ve tavla
oynuyorlardı. YaklaĢık otuz yıl boyunca ÇavuĢesku ailesinin evinde görev yapan
personel Ģefi Suzana AndreiaĢ, ÇavuĢesku‟nun satranç, bilardo ve voleybolu
sevdiğini belirtiyordu. Kongrelerde okuduğu Ģiirlerden anlaĢıldığı üzere Romen
edebiyatını takip ediyor ve özellikle de Eminescu‟nun Ģiirlerini seviyordu.
ÇavuĢesku‟nun akademik geçmiĢine bakıldığında ise ilk olarak 1966
yılında, açık öğretim Ġktisat Fakültesi‟ni bitirdikten sonra bitirme tezini sunduğunu
görmekteyiz. Tezin konusu, “XIX. Yüzyılda Romanya‟nın Ekonomik GeliĢme
Sürecindeki Özel Sorunları” idi. 1968 yılında, ÇavuĢesku‟nun konuĢmaları 33 cilt
olarak basılmaya baĢlanmıĢtır.
ÇavuĢesku, son dönemlerinde istihbarat açısından son derece titizleĢmiĢti.
Güvenlik önlemleri çoğu zaman paranoyak adımlarla süsleniyordu. Son 10 yılında
Ģeker hastalığına yakalanan ÇavuĢesku zaman ilerledikçe hem güvenlik hem de
sağlık açısından daha da korkar olmuĢtur. 1972 yılında, hiçbir elbiseyi bir günden
fazla giymiyordu. Gizli Polis TeĢkilatı yalnız kendisi için üretim yapan bir terzilik
atölyesi kurmuĢtu. Ofis elbisesi, Lenin tipi Ģapkaları, Mao ceketleri, Ġngiliz kumaĢı
paltolar, Sovyet tipi kapitone hırkalar ve Alman tipi avcı kostümleri giyen
14
ÇavuĢesku‟nun tüm kıyafetleri gizlilik ve güvenlik gerekçeleri ile bu atölyede
dikiliyordu.
ÇavuĢesku siyasi hayatında olduğu kadar sosyal hayatında da bilgiç ve çok
dakikti. Her sabah, tam saat 8‟de araç konvoyu ile büroya kadar gidiyordu. Öğle
yemeğini tam saat 13‟te yiyordu. Her daim aynı Ģarapları tercih ediyor sürprizlere
hayatında pek yer vermiyordu. ÇavuĢesku‟nun ekonomi alanındaki hamlelerini
incelediğimizde de yine kendine has bir politik strateji görüyoruz. Büyüme verileri
kimi zaman oldukça net göstergelere sahipti. Zira 1950-1989 yıllar arasında,
özelliklede 1965 yılından sonra, Romanya‟nın sanayi üretimi 44 kat artmıĢtır.
Ancak paradoksal olarak bu Stalinist sanayileĢmenin esas motoru Moskova
korkusuydu. Gheorghiu-Dej, VarĢova Paktı‟nda Romanya‟ya biçilen tahıl ambarı
rolünü reddetmiĢti. Bu reddediĢ ülkeyi zorunlu olarak sanayileĢme sürecine
götürmüĢtü. ÇavuĢesku, özellikle ABD ve Federal Almanya ile kurduğu iliĢkilerle
“Batı bloğunun Truva Atı” pozisyonundan faydalanarak finansal açıdan ciddi
yardımlar almıĢtır. Bu süreç içerisinde hızla geliĢen ekonomi sayesinde baĢta
tarım olmak üzere Romanya tüm sanayi dallarında üretim yapan bir ülkeye
dönüĢtü. 1973 yılında, Batı‟nın sermaye katkısıyla “ortak yatırım Ģirketi”
kurulmasına izin vermiĢ ve ilk yılda 20‟ye yakın Ģirketi kurulmuĢtur. Romanya ve
Batı arasındaki ithalat-ihracat hacmi hemen hemen iki katına çıkmıĢtır. (1965
yılında %28 iken 1974 yılında %45‟e çıkmıĢtır) 1971-75 yılları arasında, hiçbir
zaman denkleĢtirilememiĢ GSYĠH %11,3 olup yükseliĢe geçmiĢtir. ġehirler
Ģantiyeye dönüĢtürülüyormuĢ, yağmurdan sonra ortaya çıkan mantarlar gibi ardı
ardına fabrika açılıĢlarının duyurusu yapılıyordu. Söz konusu fabrikaların
kuruluĢunda çoğu zaman mevcudiyetini aĢan bir teknik kullanılıyor; verimlilik veya
gelecekteki yatırımlar hesaplanmaksızın süreç her açıdan abartılı bir Ģekilde
ilerliyordu. BaĢka bir deyiĢle ÇavuĢesku, niteliğe değil niceliğe önem vermiĢti.
Ülkenin milli gelirinin üçte birini söz konusu büyük yatırımlara bağlandı. Ekonomik
verilere abartılı bir Ģekilde önem veren ÇavuĢesku için “azgeliĢmiĢliğe karĢı tek
ilaç” olan sanayileĢme aynı zamanda “bağımsızlık ve ulusal egemenliğin
korunması için de önemli bir faktör”dü. Ne var ki ÇavuĢesku‟nun yaptığı bu dev
yatırımlar çok da kâr getirecek yatırımlar değildi. Arz-talep dengesi gözetilmeden
yapılan yatırımlar öyle büyüktü ki ihtiyacın kat be kat üstündeki kapasitesiyle
Romen ekonomisi adeta planlanmıĢ bir iktisadi yatırımlar fakirliği üretiyordu.
15
Sadece yatırımların kuruluĢ aĢaması değil iĢleyiĢ Ģekli de sorunlarla doluydu. Zira
ekonomi yönetimindeki düzensizlikler, adam kayırmacılık, irtikâp, özensizlik ve
yolsuzluklar çok geçmeden bu yatırım alanlarında ortaya çıkmaya baĢladı. Hal
böyle olunca düĢüĢ de peĢi sıra geldi. 1971-1975 arasında Romanya‟da GSYĠH
yükselme oranı %12,9‟den 1976-1980‟de %9,6‟ya;1981-1982‟de ise %1,8‟e kadar
geriledi.
Dörtnala giden sanayileĢme ile birlikte on yılda Ģehir nüfusları %10 artmıĢtır.
1977 yılında Romanya‟nın 20 milyonluk nüfusunun yarısı Ģehirde ikamet ediyordu.
Deletant'a göre, iyi bir yaĢam ümidiyle Ģehre giden köylüler için devlet bol miktarda
konut inĢa programı baĢlatmıĢtı (2006:354) ve bu yine ÇavuĢesku'nun büyük bir
baĢarısı olarak sayılmaktaydı.Yalnız 1981-85 arasında merkezi ısıtılmalı ve sıcak
suyu
olan
750.000‟den
fazla
daire
sahiplerine
verilmiĢti.
SanayileĢtirme
politikasının bir parçası olarak, 1965-70 yılları arasında devlet eliyle nüfusun
köyden Ģehre taĢınması sağlanmıĢtır. Ancak birkaç yıl içinde, göçten dolayı
meydana gelen sosyal kaos nedeniyle büyük Ģehirlere taĢınmak isteyenler için
kısıtlamalar getirilmiĢtir. Bir yandan büyüme rakamları göz boyarken, bir yandan
da zorunlu sanayileĢme süreci Romanya‟yı borca boğmuĢtur. Romanya‟nın 19711982 arasında, dıĢ borcu 1,2 milyar dolardan, 13 milyar dolara çıkmıĢtır.1979-81
arasındaki petrol krizi, kum üzerine inĢa edilmiĢ olan Romen ekonomisi için adeta
deprem etkisi yaratmıĢtır. 1982 yılında Romanya‟nın dıĢ ticareti geliri önceki yıla
nazaran
%17‟ye
düĢmüĢtür.
ÇavuĢesku,
Batılı
alacaklılara
borcunu
ödeyemeyeceğini fark etmiĢ ve konkordato “ödeyemezlik” hâli ilan etmiĢtir. Borcu
borçla kapamak istemeyen ÇavuĢesku, bu süreçte yeni borç arayıĢına girmemiĢ;
kredi almaksızın borçların ödenmesi emrini vermiĢtir. Aradan geçen yedi yılda,
benzeri görülmemiĢ bir Ģekilde fakirleĢme yaĢansa da Romanya bu süreç sonunda
tüm borçlarını ödemiĢtir. 1984 yılında, dokuz yıllık çalıĢma sonrası, “TunaKaradeniz Kanalı” açılmıĢtır. Kanal 64 km olup, Karadeniz‟e giden yolu 400 km
kısaltmaktadır. Kanal, denizciler için her yük tonu 1 dolar olan vergileri oldukça
yüksekti. Ancak bu adım aynı zamanda Tuna Delta‟sını bölüĢtüğü SSCB‟ye karĢı
bağımsızlık ilanı olarak da algılanıyordu.
1985 yılında Komünist Partisi ile Hükümet Merkezi, Meclis Sarayı kurulması
için çalıĢmalara baĢladı. Meclisin inĢaatında Mimar ġef Anca Petrescu ve
16
beraberindeki 400 mimardan oluĢan bir ekip çalıĢtı. ĠnĢaat alanı açmak için üç
semt: Uranus, Antim ve Rahova (kısmen) ve 17 kilise imha edildi. Her gün, 20 bin
iĢçi üç vardiya olarak çalıĢtı. BeĢ yıl içinde, hacmi 2 milyon 500 bin mc olan
dünyanın ikinci büyük binası, bazıları bir stadyum kadar olan 7 bin üzerindeki
odasıyla devasa boyutlarda bir meclis binası meydana geldi. Bunun Romanya‟ya
bedeli ise yaklaĢık 2 milyar dolar oldu. Görüldüğü üzere ÇavuĢesku zaman zaman
ciddi çeliĢkilere düĢen ve çok da dengeli olmayan bir ekonomi politikası izlemiĢti.
Siyasette olduğu üzere ekonomide de sahip olduğu “megalomani”, borçların
agresif bir politika ile ödenmesi; nüfusun tüketim ihtiyaçlarının göz önünde
bulundurulmaması ÇavuĢesku‟yu ekonomik bir felakete sürüklemiĢtir. Nitekim
1960-70 yıllarının cömert ekonomi siyaseti 80‟li yıllarda yerini kemer sıkma
politikalarına bırakmıĢtır. Yiyecek kuyrukları, merkezden ısıtmalı olmalarına
rağmen kullanılamayan bina ısıtma sistemleri, sağlık sigortasının ücretsiz
olmasına karĢın ilaç ile tetkiklerin ücretli olması, maaĢlarını alamayan ya da az
bulan hekimlerin rüĢvet alması vs. gibi olaylar Romanya‟da ekonomik ve sosyal
düĢüĢün en açık örnekleriydi.
1981 yılında gıda karneye bağlandı. Yağ, süt, tereyağı ve Ģeker için kartlar
mevcuttu. Artık Romanya‟da bitmek bilmeyen kuyruklar oluĢmuĢtu. 1985-1988
arasında, erzak ihracatı iki katına çıkmıĢtı. Erzak krizini ört bas etmek için
ÇavuĢesku‟nun Ģahsi hekimi olan Iulian Mincu, bir yetiĢkinin günde 3 bin kalori
tüketmesinin sağlıklı olmadığını iddia eden bir beslenme programı icat etmiĢti.
1983 yılından itibaren ÇavuĢesku, beslenme uzmanının tavsiyesiyle kiĢi baĢına
düĢen yıllık kalori tüketim oranını tespit etmiĢtir: 39,12 kg et, 73 kg süt ve süt
ürünleri, 42,54 kg patates, 66,08 kg sebze, 27,49 kg meyve. Bu süreçte ülkedeki
tüm öğrenci, üniversite öğrencisi, öğretmen ve askerlerin tarımsal çalıĢmalara
iĢtirak etmesi zorunlu kılındı. 1984 yılından itibaren ise mevcut krizlere ek olarak
bir de enerji krizi baĢlamıĢtı. Kurumların çoğu elektrik ve hammadde yokluğundan
kapatıldı. Elektrik ve gaz eksikliği nedeniyle sokak aydınlatmaları ve merkezi
ısıtma sistemlerinde neredeyse her gün kesinti meydana geliyordu. Benzin son
derece nadir bulunan bir Ģey hâline geldi. Pazar günü kısmi olarak taĢıt dolaĢımı
yasaklanmıĢtı. Bir Pazar günü çift sayılı plakalar, sonraki Pazar günü ise tek sayılı
plakalar trafiğe çıkıyordu.
17
1985 yılında, Mihail Gorbaçov, SBKP (SSCB Komünist Partisi-PCUS)‟un
yeni genel sekreteri seçildi. Gorbaçov, Romen ekonomisini “zalim bir jokey
tarafından sürülen kocamıĢ bir at”a benzetiyordu. Romenlerin artık son derece
kötü hayatları vardı. Yalnız %5‟i araba, %19‟u televizyon, %14,7‟si çamaĢır
makinesi, %17,6‟sı buzdolabına sahipti. ÇavuĢesku bu zayıf rakamlardan
haberdardı. 1989 yılından sonra, sahildeki bir villasında ortaya çıkan çift nüshalı
belgeler bu gerçeği gözler önüne seriyordu. ÇavuĢesku‟nun villasında, sunulan
gerçek rakamların ve propaganda için kullanılan sahte rakamların yazıldığı
evraklar bulunmuĢtu. 80‟li yıllarda Romanya‟dan göç eden Alman kökenli Romen
yazar Richard Wagner‟e göre “ÇavuĢesku‟nun etrafında yalnız akraba, uĢak ve
her Ģeyi yapmaya hazır olan fedailer bulunuyordu. Bu grup deli bir çiftçi gibi ülkeyi
yönetiyorlardı.”
KiĢi kültü ise kötüye giden sürece rağmen geniĢliyordu. 1980 yılında,
Dakların yılı kutlandığında, ÇavuĢesku, Burebista‟nın devam eden bir ardılı olarak
kutlanmıĢtı. Televizyonda yalnız 20.00-22.00 saatleri arasında yayın vardı. 26
Ocak 1987 tarihinde yayınlanan ayrıntılı bir rapora göre; saat 20.00 Haberler,
20.20 “Ülkenin Yöneticisini Yüceltiyoruz” Ģiirler, Değer Verme Antolojisi, saat 20.40
Nicolae ÇavuĢesku YoldaĢın Teorik Faaliyetlerine Yönelik Belgesel, saat 21.00
“Ulu Komutanı Onurlandırma”, ordu orkestrasının yardımıyla televizyon tiyatro
sahnesi; saat 21.30 Haberler ve yayın sonu. Kasım 1984 Kongresi RKP‟nin
sondan bir önceki kongresi olmuĢtur. Nitekim ülkede açlık, sefalet iyiden iyiye
derinleĢiyordu. Ancak tüm bu gerçeklere rağmen kongre salonunda “Kahraman
ÇavuĢesku, Romanya! Komünizm!“ sloganları ile ayakta alkıĢlanan Nicolae
ÇavuĢesku “Gıda sanayinin güçlü geliĢimi” hakkında bildiri okuyordu. Bu noktada
SSCB ülkelerinde son derece önemli bir yeri olan “kiĢi kültü” nden ayrıntılı olarak
bahsetmek yerinde olacaktır. ÇavuĢesku‟nun kiĢi kültü Asya ziyaretinden sonra,
1970-73 yıllarından itibaren baĢlamıĢtır. ÇavuĢesku, Çin‟deki Mao Tzedun kültürel
devrimden ve Kuzey Kore‟deki Kim Ir Sen‟in Çiuçe doktrininden ilham alarak
Haziran 1971‟de “Yeni Ġnsanın VaroluĢu” adıyla kendi küçük devrimini yaptı.
Ne var ki ÇavuĢesku, Çin ve Kuzey Kore ziyaretleri sonrasında yukarıdaki
bakıĢ açısında sapmaya baĢlamıĢ ve SSCB çizgisinden uzaklaĢtıkça Batı için
gözde bir siyasi lider olmuĢtur.
18
Romen halkının bakıĢ açısından bakarsak ÇavuĢesku özellikle ekonomik
refah döneminde adeta kutsanıyordu. Öyle ki ÇavuĢesku yalnız yoldaĢ değil,
devlerin devleri, ScorniceĢti‟deki ulu meĢe, Romanya‟nın zenginliğinin kefili,
güneĢi, tüm eĢyaların tedbiri, Ģahini, Romenlerin TransfagaraĢan‟ı, ülkenin ilk
iĢçisi/askeri/köylüsü/madencisi/avcısı, her Ģeyi düĢünen, sevilen yönetici, dünya
tanrısı, beyaz altı prens, ülkenin üzerine yükselen zirve, çok sevilen ata idi.
Sosyolojik olarak ele aldığımızda ise Romenlerin otoriter bir idare tarafından
yönetilmeye razı olduklarını görüyoruz. Bu çerçevede Romen halkı 1970‟lerden
itibaren kiĢi kültüne itaat etmiĢlerdir. Kült; 80‟li yıllara kadar farklı Ģekillere girmiĢ,
tüm halkı etkisi altına alan kendine has Ģizofrence bir dinamik geliĢtirilmiĢtir.
ÇavuĢesku‟nun doğum günü milli bayrama dönüĢtürülmüĢtür. Fransız biyografi
yazarı Michel-Pierre Hamelet‟e verdiği bir röportajında, ÇavuĢesku, Romanya‟da
kendisine ithafen düzenlenen kiĢilik kültünü “teĢkilatlanma ve görüĢ birliği olarak”
tarif ediyordu.
ÇavuĢesku‟nun ilk yıllarında ülkedeki ziyaretleri popülerliğini artırmıĢtır.
Daha sonra, yerel aktivistler Potemkin köyleri inĢa etmeye baĢlamıĢlardır.
ÇavuĢesku‟nun her söylemi önemle ciddiye alınıyor; tavsiye hatta emir olarak
sayılıyordu ve harfiyen icra ediliyordu.Örneğin, 80‟li yıllarda, Batılıların 1 hektarda
devasa hasılatlar elde ettiğini öğrenen ÇavuĢesku bir tarım birimini ziyareti
sırasında benzer bir uygulama için talimat vermiĢti. Tarım arazilerinde talep edilen
yoğunluk elde edilmediği için, yerel uzmanlar baĢka bir tarladan mısır bitkilerini
kesip arsayı yoğunlaĢtırmıĢlardı. ÇavuĢesku mısırların arasına girdi, birkaç koçan
arasını açtığında ellerinde öylesine yerleĢtirilmiĢ taneler buldu ve kandırılmaya
çalıĢıldığını
anladığı
anda
ateĢ
püskürdü
ancak
neden
sonra
çok
da
önemsememiĢ bir tavır aldı. Bu tavrı ÇavuĢesku‟nun siyasi geleneğinde “hilekârlık”
ve “despotizm” olmasına ve bu geleneğe giderek daha fazla prim vermesine
yorumlandı.
Mart 1979‟da Romanya‟yı ziyaret eden Fransız baĢkanı Valéry Giscardd‟
Estaing “kibirli, hoĢ olmayan ve etrafı rüĢvet alan ahmaklarla dolu” bir
ÇavuĢesku‟ya rastlamıĢtır. ÇavuĢesku, hayatı boyunca ihanete uğrayacağı
korkusu ile yaĢamıĢtır. Pacepa‟nın kaçıĢından sonra yakın arkadaĢlarına karĢı
güvensizliği daha da artmıĢtır. ÇeĢitli çözümlere baĢvurmuĢtur. Komünist
19
Partisinin önemli rollerini benimsemiĢ, önemli görevlere akrabalarını getirmiĢtir.
Zamanla, zeki ve onurlu arkadaĢlarından uzaklaĢmıĢtır. Gücün zinciri git gide
sıkılmıĢtır. Zamanla kendilerinin arasında seçilmiĢ güvenilir insanlar, hoĢ olmayan
bilgilerden kendilerini korumaya baĢlamıĢtır. EĢi tarafından idare edilen 2 numaralı
kabine kendisine ulaĢan tüm bilgileri seçmeye baĢlamıĢtır. YavaĢ yavaĢ, gerçeği
söylemeye cesaret edemeyen BükreĢ‟teki bahçeye köle zadegânı teĢkil edilmiĢtir.
Elena ÇavuĢesku devlette iki numaralı kiĢi, Romanya‟nın tarihindeki ilk kadın
baĢkan yardımcısı olmuĢtur. 17 Ocak 1916 PetreĢti, Dâmboviţa doğumlu olan
köylü kızı Elena, üniversiteyi bitiremedi. BükreĢ‟e gelip 1939 yılında Nicolae‟yi
tanıdığında bir tekstil fabrikasında çalıĢıyordu. Çoğu Romen tarafından belalı bir
Rasputin olarak görülen ÇavuĢesku‟nun eĢi, pul koleksiyonu gibi akademik unvan
ve baĢkalarının yazdığı uzmanlık yazıları ile beratlar topluyordu. 1972 yılından
itibaren Elena siyasete ilgi duymaya baĢlamıĢtır. 1985 yılında, Elena‟nın da kiĢi
kültü geliĢmeye baĢlamıĢtır.
1979‟da Afganistan‟da Sovyet saldırısı baĢladıktan
sonra, ÇavuĢesku Batı‟nın yeniden gözdesi olmuĢtur. KarĢılıklı ziyaretler yeniden
baĢlamıĢtır. ÇavuĢesku, Kasım 1980 tarihinde, Madrid CSCE Konferansında
“Piriney‟den Karpat Dağlarına kadar birleĢmiĢ bir Avrupa planı” nı sunmuĢtur.
1982 yılında, SSCB lideri Leonid Brejnev hayata gözlerini yummuĢtur. Brejnev‟den
sonra 68 yaĢındaki, eski KGB Ģefi, agresif politikaları ile tanınan ve ÇavuĢesku‟yu
iyi gözle görmeyen Yuri Andropov SSCB‟nin baĢına geçmiĢtir. 15 aylık liderliği
sonrasında Andropov‟un yerine ise 73 yaĢındaki Constantin Çernenko baĢkan
olmuĢtur.
1985‟te Çernenko vefat etmiĢ ve yerine dinamik, reformcu Mihail Gorbaçov
geçmiĢtir. Bu, ÇavuĢesku ile sosyalist kamp için sonun baĢlangıcıydı. Gorbaçov
Mart 1986 tarihinde, Moskova‟da sunduğu “Perestroyka ve Glasnost” tezlerinde Ģu
ifadelere yer vermiĢtir: “Parti ile devlet organlarının pratik eylemleri zamanın
gereksinimlerinin ardında kalmıĢtır. Ġdari iĢleyiĢ zayıf kalmıĢ, iĢ dinamiği azalmıĢ,
artan bürokrasi ve iĢte tüm bunlar bize ciddi zararlar vermiĢtir.” Gorbaçov,hayatı
boyunca ÇavuĢesku‟nun dile getirdiği sözleri dile getirmiĢ ve Ģöyle devam etmiĢtir :
“Her ulus kendi yolunu seçsin, her ülke kendi kaderine ve öz kaynaklarına dair
karar versin.” Adeta isyan eden ÇavuĢesku “Truva Atı” rolünün Gorbaçov
tarafından gasp edildiğini ileri sürmüĢ ve Gorbaçov‟un “Batı‟nın evladı olduğunu”
iddia ederek üçüncü kez Batılılar tarafından “ihanete” uğradığını anlamıĢtır.
20
Gorbaçov sonrasında Batı kendisine sırtını çevirmiĢtir. Boia'ya göre aslına
bakılırsa ÇavuĢesku zaten yalnızdı. Kısa zamanda, Federal Almanya‟daki Erich
Honecker, öteki komünist “yaĢlı” ile arkadaĢlık ediyordu. Onlar için, Polonya
(Lehistan) ile Macaristan‟daki reformlar kâbustu ve Haziran 1989 tarihinde Çin‟deki
kanlı olaylara seviniyorlardı (1995:135). 25-27 Mayıs 1987 tarihinde, Mihail
Gorbaçov ve eĢi Raisa, Romanya‟yı ziyaret etti. Kendilerine görkemli bir kabul
töreni hazırlandı. Yüz binlerce insan, havalimanından hazırlanmıĢ olan meskene
kadar yol kenarlarına yerleĢtirilmiĢti. Son akĢam için ÇavuĢeskular, Gorbaçov
ailesi için rahat bir ortamda bir akĢam yemeği düzenledi. Ġki lider aralarında
tartıĢmaya baĢladılar. ÇavuĢesku, Gorbaçov‟a “uluslararası siyasetten vazgeçip
SSCB‟nin sorunlarıyla ilgilenmesini söylemiĢtir. Gorbaçov ise ÇavuĢesku‟ya sert
çıkarak Romanya‟yı korku içinde yaĢattığı gerçeğini yüzüne vurmuĢtur. Yine
1987‟de ÇavuĢesku‟nun subaylarından birisi ve Gizli Polis Generali, Mihai Pacepa
durumu açıklayan Orizonturi roĢii (Kızıl Ufuklar) kitabını yayınladı. ABD BaĢkanı,
Ronald Reagan bu kitabı “Komünist diktatörlerle iliĢkileri için Ġncil” olarak tarif
etmiĢtir. Hür Avrupa Radyosu yayını, ÇavuĢeskuların yatak odalarındaki sırlarını
Romenlerin evlerine kadar duyurmuĢ olan Kızıl Ufuklar romanını dizi olarak
yayınlanmıĢtır.
Deletant'a göre 10 Mart 1989‟da New York Times, koruma altındaki 6 eski
komünistin mektubunu yayınlanmıĢ ve Constantin Pârvulescu, GheorgheApostol,
Corneliu Mănescu, Silviu Brucan, Grigore Răceanu ve Alexandru Bârlădeanu
mektupta ÇavuĢesku‟dan iç siyaset stratejisini değiĢtirmesini talep etmiĢlerdir.
Mektupta ayrıca Anayasayı, köylerin merkezileĢtirme programını, Parlamento
Sarayı‟nın inĢasını, iç siyasetteki baskıları, ulusal sınıfın tahrip edilmesini
kınamıĢlardır. Bu mektuptan sonra ortalama yaĢları yaklaĢık 80 olan söz konusu
isimler ev hapsine alındılar.(2006:169) 25 Ekim 1989 tarihinde, SSCB‟nin DıĢiĢleri
Bakanlığının sözcüsü Ghenadi Gherasimov, Sinatra doktrini ile Brejnev doktrininin
değiĢtirildiğini ilan etmiĢtir. Olaylar Avrupa‟nın Batısına doğru hızla yayılmıĢ ve 10
Kasım 1989‟da Berlin Duvarı yıkılmıĢtır. Bulgaristan‟da baskıcı yönetici Todor
Jivkov yönetimden düĢürülmüĢ; 20 Kasım 1989 da Çekoslovakya‟da “VatandaĢlar
Forumu” ilan edilmiĢken 22-24 Kasım 1989 da Romanya‟da, RKP‟nin XIV.
Kongresinde her Ģey sakindi. ÇavuĢesku‟nun beĢ saatlik konuĢmasına alkıĢlar ve
sloganlardan dolayı 55 defa ara verilmiĢti. 4 Aralık 1989 tarihinde ÇavuĢesku,
21
kendisini kurtarma planları çerçevesinde Moskova‟ya gitmiĢti. Ancak Gorbaçov ile
görüĢmesi hiç de beklediği gibi geçmedi. Gorbaçov “kibirli Romen” olarak gördüğü
ÇavuĢesku‟ya adeta tahammül edemiyordu. Nitekim Gorbaçov hatıralarında
ÇavuĢesku‟nun kibrinden, nezaketsizliğinden, ukalalığından ve ikiyüzlülüğünden
bolca bahsetmiĢtir. Moskova‟dan aradığını bulamayan “ihtiyar ÇavuĢesku” evine
dönmüĢ ve gücünü korumak için hazırlıklara baĢlamıĢtır. Kendi çekmecesinde
saklı olan hükümet darbesini bastırma planları çok yakın arkadaĢları tarafınca
biliniyordu. Bu planların çalıĢmaları 1970 yıllardan itibaren baĢlamıĢtır. Prag‟daki
Ġlkbahar Ayaklanması‟nın bastırılmasına iliĢkin yaptığı kınama konuĢmasından iki
gün sonra, ÇavuĢesku ile buluĢan Josip Broz Tito kendisine “Kendi ülkenizde de
güvenliği artırın.” demiĢtir. Nitekim ÇavuĢesku‟nun da ciddi korkuları vardı.
Rusların üzerine geleceğinden paranoya derecesinde korkuyordu. Güvenli bir
sığınak, sığınma yolları, her yerden halka seslenmek üzere bir teçhizat talep
etmiĢtir. 1970 yılında Gizli Polisin özel bir birimi, acil durumda yurtdıĢına kaçıĢı
öngören Rovine IS-70 adında gizli bir plan kurguladı. ÇavuĢesku yaĢlandıkça
korku paranoyası git gide artmaya baĢladı. Neredeyse tüm ülke dinleme
teçhizatları ile donatılmıĢtı. 1965 yılında, bir merkezi ve 11 bölgesel dinleme
teçhizatı mevcuttu. 13 yıl sonra ise bu rakam 248 istasyon ve 1.000 mobil
teçhizata yükseldi. 1980‟li yıllarda Romen istihbaratı olan Gizli Polis dünyanın en
acımasız gizli teĢkilatlarından biri olmuĢtur. 1980 yılında, 14 bin 259 çalıĢanı vardı.
Bunlardan 8 bin 159 subaydı. Boia'ya göre 1989 yılında, bir subayın RKP üyesi 50
iĢbirlikçisi ve RKP dıĢından 50 köstebeği olması gerekmekteydi. (1998:147) 1971
yılında, Çin‟e yaptığı bir ziyaret sonrası ÇavuĢesku, olası SSCB darbesine karĢı
kendisini korumak amacıyla, U.M. 0920, “özel kontra casusluk birimi”ni kurmuĢtur.
ÇavuĢesku‟nun
milliyetçiliğinden
rahatsız
olan
Brejnev,
ÇavuĢesku‟nun
yönetimden indirilmesini istiyordu. U.M. 0920 birimi, 1978 yılına kadar KGB‟nin I.
Genel Müdürlüğü‟nün (PGU) ÇavuĢesku‟ya karĢı bir hükümet darbesinde
kullanmak istediği ordu ve Gizli Polisten dokuz general tespit etmiĢtir. 16 Aralık
1989‟da ÇavuĢesku‟nun sonunu hazırlayan olaylar sokak hareketleri olarak
TimiĢara‟da baĢlamıĢtır. Bin kiĢi “Jos ÇavuĢesku” (Git ÇavuĢesku) sloganıyla Ģehir
merkezinde toplanmıĢtır. Acil durum ilan edilmiĢtir. Deletant'a göre ÇavuĢesku
krizin tam ortasında “idam edilmeniz gerek; bunu hak ediyorsunuz, sizin
yaptıklarınız affedilemez” diyerek askeri ve güvenlik generallerini suçlamıĢtır.
Yorgun ve hayal kırıklığına uğramıĢ bir Ģekilde askerleri geri çekilmeyle tehdit etti.
22
Ancak nihayetinde ÇavuĢesku‟yu hanımı Elena ÇavuĢesku ikna etti.(2006:439) 20
Aralık 1989 ÇavuĢesku illerin sekreterleriyle telekonferans yaptı. Casuslar
TimiĢoara‟da da çalıĢtıklarını söyledi. Amerika‟nın ve Rusya‟nın, Romanya
üzerinde oyun oynadıklarını aktardı. AkĢam televizyona çıkarak TimiĢoara‟daki
olaylar hakkında konuĢan ÇavuĢesku ertesi gün ise BükreĢ‟te miting yaparak
maaĢlara zam yapacağını belirtti. Ancak toplanan kalabalık ÇavuĢesku‟ya
güvenmiyordu. ÇavuĢeskuyu ıslıklayarak protesto ettiler. Ardından BükreĢ‟te çıkan
sokak olaylarında 162 kiĢi hayatını kaybetti. BükreĢ mitingi halk açısından
baĢarısız olunca ertesi gün halk ÇavuĢesku ailesinin geceyi geçirdikleri merkez
komite binasının önünde toplandı. Savunma bakanı Vasile Milea, sabah odasında
ölü bulundu. ÇavuĢesku balkona çıkıp tekrar halkın karĢısında konuĢma yapmak
istedi ama yine protesto edildi. Yeni atanan Savunma Bakanı General Stanculescu
helikopter çağırıp ÇavuĢesku‟nun binayı terk etmesini rica etti. Oğlu Valentin
ÇavuĢesku, Galloway ve Bob Wylie tarafından 1991 yılında yazılan Prăbușirea
(ÇöküĢ) kitabında Ģu ifadeleri kullanmıĢtı: “Böyle bir gün geleceğini ve bu Ģekilde
olacağını biliyordum ve babamı uyardım. Devrilmeden bir önceki gece yaklaĢık 15
dakika onunla konuĢtum. Halk tarafından seçilecek delegelerle konuĢması için
yalvardım. Dinliyordu ama duymuyordu.” ÇavuĢesku filmi sürrealist bir finale doğru
yaklaĢıyordu.Film çok çabuk ilerlemeye baĢlamıĢtı. Son kata gelmeden asansörün
kapıları kitlendi, korumalar silahlarıyla kapıları açtılar bir camdan teras katına
çıktılar. Snagov‟a kadar helikopterle uçtular ve orada ÇavuĢesku kabinde, askeri
ve güvenlikle irtibata geçmeye çalıĢtı, kimseye ulaĢamadı ve uçmaya devam
ettiler. Pilot, helikopterin düĢürülme ihtimali olabileceğini söyledi ve sokağa inerek
kımızı bir Dacia araba durdurup VacareĢti‟ye kadar gidip oradan baĢka araçla
TargoviĢte‟ye geçtiler. Özel çelik fabrikasında durup ÇavuĢesku iĢçilere seslenmek
istedi fakat kimse fabrika kapısını açmayınca yola devam ettiler. Milis ekibi geldi ve
müfettiĢlik binasına götürmeye çalıĢtılar fakat bina etrafı öfkeli insanlar tarafından
kuĢatılmıĢtı. Arabaya taĢlar atılmaya baĢlanınca Ģehir dıĢındaki ormana kaçıp
saklandılar ancak gece müfettiĢlik binasına getirilebildiler. Boia'ya göre asker
eĢliğinde askeri garnizonuna götürüldüler askeri elbise verilerek küçük ve havasız
bir odaya saklandılar. Bu zaman zarfı içine hala “tovarăĢe preĢedinte” (ArkadaĢ
CumhurbaĢkanı), “tovarăĢe comandant suprem” (baĢkomutan), Ģeker hastası
olmasına rağmen çayı bile Ģekerli getiriliyordu. ÇavuĢesku cinnet geçiriyordu.
Elena ÇavuĢesku bir çocuğu okĢuyormuĢ gibi baĢını okĢuyordu. (1998:178)
23
Sonraki günlerde kendi güvenlikleri için zırhlı araçta tutuldular ve son gecelerini de
yine aynı zırhlı araçta geçirdiler. Emekli BinbaĢı,eski teğmen Ġulian Stocia 22-25
Aralık 1989 tarihleri arasında ÇavuĢesku ailesinin TârgoviĢte garnizonunda
gardiyanları olarak görev yapmıĢtır. 24 Aralık tarihinde televizyonda devrimin
kimler tarafından organize edildiğini öğrenince birden hanımına sarıldı. Ġon
Ġliescu‟ya söz gelince televizyonda ÇavuĢesku birden “Beni bırakmadın, gereğini
yapmak için beni bırakmadın!ġu Sovyet ispiyoncusu bizi nasıl bitirecek Ģimdi
göreceksin.” diye bağırarak hanımına kızdı. Stoica, “ilk defa aralarında bir tartıĢma
oluyordu. 24 Aralık gecesi Albay Kemenici tarafından suikast emri verildi ama dört
defa kurtuldular” dedi. Merkez Komite binasından kaçıĢından iki gün sonrası
Ulusal KurtuluĢ Cephesi çekirdek kiĢileri ve Ġon Ġliescu‟nun etrafındakiler bir
tuvalete girerek duyulmaması için muslukları açıp ÇavuĢesku ailesinin kaderini
belirlediler. 25 Aralıkta TârgoviĢte‟ye helikopterle General Victor Stănculescu,
askerler ve siviller indiler. ÇavuĢesku onları görünce rahat bir nefes alarak
hanımına “Sakin ol, Stănculescu geldi” dedi. Fakat bilmiyordu ki, birkaç gün önce
savunma bakanı yaptığı kiĢi ona ihanet ederek, ölümünü hazırlamaya gelmiĢti.
ÇavuĢesku ailesinin davası tam bir düzmeceydi. Sanıkların avukatları bile
onları suçlu bulmakta birbiriyle yarıĢtılar. ÇevuĢesku ve ailesi için idam kararı çıktı
ve garnizonun tuvaleti önünde kurĢuna dizilerek idam edildiler. Garnizon komutanı
Andrei Kemenici bir programda “Nicolae ve Elena ÇavuĢesku‟yu bağlamaya
çalıĢan paraĢütçüleri görünce adeta çöktüler. O hiç karĢılık vermedi, gözyaĢları
içinde aĢağılanmayı kabul etti. Hayır, artık ÇavuĢesku değildi sıradan bir insandı o.
AteĢ ettikleri zaman gözyaĢlarım aktı. Onun son cümlesi ise “Özgür ve Bağımsız
Romanya Sosyalist Cumhuriyeti yaĢasın” oldu ve bu Ģekilde Nicolae ÇavuĢesku
kitaplarda veya filmlerde anlatıldığı gibi öldü.” dedi.
2.2. Romanya'da Komünist Rejim Tarafından ĠĢlenen Siyasi Suçlar
Romanya CumhurbaĢkanlığı 2006 yılında kurulan “Romanya Komünist
Diktatörlüğü Analiz Komisyonu” vasıtasıyla komünist rejimin iĢlediği siyasi suçları
inceledi ve kamuoyuna açık bir rapor hazırladı. Söz konusu raporda komünist
rejimin iĢlemiĢ olduğu siyasi suçlar Ģu Ģekilde sıralanmıĢtır:
24
1. 1945 sonrası, Rusya korkusundan dolayı ulusal çıkarlardan vazgeçilmesi,
2. Kasım 1946 seçimlerinin Ģaibe ile kazanılması,
3. Militanların ve parti liderlerinin tutuklanmasıyla siyasi partilerin fiilen yok
edilmesi,
4. Moskova‟ya bağımlı bir diktatörlük rejimin oluĢması, özgür sendikaların
kapatılması, Romanya Komünist Partisi‟ne muhalif olan Sosyal Demokrat
Hareket‟inin yok edilmesi,
5. Romanya‟nın 1948-1956 yılları arasında zorla SovyetleĢtirilmesi, siyasi
despotluğa dayalı ve tek bir liderin çevresinde toplanan bir sistem
oluĢturulması,
6. 500 bin ile 2 milyon arasında kiĢinin rejim politikalarına kurban edilmesi,
7. Etnik, kültürel, dini azınlıklara karĢı zülüm edilmesi,
8. Siyasi tutukluların planlı Ģekilde infaz edilmesi,
9. 1945-1962 yılları arasında komünizm karĢıtı olan partizan grupların yok
edilmesi,
10. Mezheplere karĢı baskı uygulanması ve BirleĢik Romanya Kilisesinin
yıkılması,
11. Toprakların ortak kullanımına karĢı çıkan köylülerin tutuklanması, sürgüne
gönderilmesi ve öldürülmesi.
12. Soykırım ve/veya sürgün amacı ile Yahudilere ve Almanlara etnik temelli
baskılar uygulanması,
13. 1956 yılındaki öğrenci ayaklanmalarının bastırılması,
14. 1977 yılında iĢçilerin ayaklanmalarının Ģiddet kullanılarak bastırılması,
15. 1980 yılında BükreĢ ve büyükĢehirlerdeki milli mirasların yok edilmesi,
16. Kimsesiz ve özürlü çocuklar için hapishaneler yapılması.
2.3. Komünist Romanya'nın Ekonomisi
Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında Romanya‟da diğer doğu Avrupa ülkelerinde
olduğu üzere “beĢ yıllık ekonomi planı” uygulandı. Yüksek ekonomik büyüme
hedefi büyük umutlar ile halka dayatıldı. Sanayinin belli alanlarında çarpıcı
büyüme rakamları beklendi.
25
2.4. Sosyolojik Yapı
Komünizm bölge halkını -100 senelik bir unutkanlık sonrası- 18. yüzyıl
seviyesine indirgedi. Petre Pandrea yaptığı bir araĢtırma sonucunda “özgür
ülkelerde yaĢam tarzı Ģu Ģekilde oluyor: Baskın sınıf Ģekil ve hayat tarzına yön
veren yöntemi seçiyor. Yarı kolonilerde hayat tarzı aĢağıdan yukarıya doğru
gidiyor. YaĢam tarzı dıĢarıdan dikte ediliyor fakat dayanaklık için halk
baĢlangıçlara müdahale eder” diye ifade eder. Modern Romanya ise farklı insanlar
tarafından inĢa edildi. Önce Komünizm aracılığıyla insan aklı ve sosyolojik kültür
bloke edildi. “Standartlara” indirilen varlık “yeni insan” projesini besledi. Halk
sadece
lider
tarafından
verilen
“lokmayı”
yemeye
baĢladı.
Gheorghe
Tatarascu‟nun tahminlerine göre 1944 yılında Romanya‟da yaklaĢık 400 komünist
bulunuyordu, sayıları o kadar azdı ki sendika bile kurulamazdı. Ancak sonraki
süreçte sosyal sistemin en alt tabakasında bulunan “proletarya” harekete geçti ve
komünizm giderek yükseldi. Tarihin akıĢında insanların düĢüncelerini yönetebilen
bir siyasi rejim ilk defa görüldü. Bu bağlamda, siyasi platform ikinci planda
kalıyordu; birinci plan iğfal operasyonu oldu. Boia'ya göre komünistler, proletaryayı
anlamıĢtır. Rusya‟daki BolĢevik devrim sayesinde bunu ispatladılar. Nitekim
tarihteki en önemli uyarılar her daim proletaryadan gelmiĢtir. (1998:245) Normal
alanda reddedilen birisi hükümetin baĢına geçip kendisine benzeyenlerin
intikamını almayı baĢarıp sosyal çamurdan kurtarıyor. 50 sene boyunca Romenler
bir demir yolu çalıĢanı ve okuması yazması olmayan bir ayakkabıcı tarafından
yönetildiler.
19 yy baĢında, dönüĢtürülmüĢ bir Arnavut onlarca gün BükreĢ‟i hâkimiyeti
altında tuttu, Neron‟a öykünerek BükreĢ‟in birçok yerini yaktı. 1940 yılı baĢında
BükreĢ neredeyse tamamen fakirleĢmiĢti. Kendi ırkı tarafından reddedilerek,
kendilerine ait bir dünyada yaĢayanlar popüler rejimin güçlü zamanında intikam
arayıĢına giriĢtiler. Bu sosyal fakirlik aynı zamanda cahillik ve kültürsüzlük
anlamına gelebiliyordu. “Sağlıklı ataları” ön plana çıkarmaya çalıĢınca yeni popüler
rejim onlara güvenerek zorluklarla iki yüz sene içinde kurulan eski Romen
toplumunu yok ettiler. Romanya‟yı kolonize eden ve kırsallaĢtıran zaman gelmiĢti.
“Yeni insan projesi” marjinal bir yöntemle eğitilmiĢ yeni bir insan tipi sunmuĢtur.
Constantin Olariu hatıralarında bu durumu Ģöyle ifade etmiĢtir: “Bunlar köy
26
zihniyetini de yanlarında getirmiĢlerdi, apartmanların önünde domates, patates,
maydanoz, biber, soğan ve havuç ekmeye baĢlamıĢlardı. Yazın erkekler,
üstlerinde bir Ģey olmadan mahalle barlarında ve evlerin yanındaki çimlere
uzanarak içki içip birbirine küfürler yağdırıyorlardı. Aralarında kavgalar çıkıyor,
yumruk ve bıçak kanunları geçerli olmaya baĢlıyordu. Bu lümpenleĢme den
nasibini en çok alan baĢkentti. Resmi tatil ve pazar günleri sokaklar inanılmaz
görüntülere sahne oluyordu. OkumuĢ aydın kiĢiler hava almak için bile dıĢarıya
çıkamaz hale gelmiĢlerdi. Daha çok kenar mahallelerden gelenler Ģehir merkezine
akın etmeye baĢlamıĢtı. Bütün bunlar BükreĢ‟i kötü yönde dönüĢtürmeye
baĢlamıĢtı. BükreĢ artık bir Avrupa baĢkentine benzemiyordu” (2005:238).
27
3. ÇAVUġESKU DÖNEMĠNDE YAZILI BASIN
3.1. 1989 Öncesi Yazılı Basın Özellikleri
Belirtilen dönemde, bu alanın icrasının devlet tarafından kontrolünün beĢ
formu vurgulanır. (1) Medyanın Üzerinde Sosyalist Mülkiyet: Komünist rejimin
gelmesiyle beraber mülkiyet kavramı hükümetin kontrol aracı olarak kullanılmaya
baĢladı. Bu Ģekilde en büyük medya sahibi hem ulusal hem bölgesel hem il
bazında parti olmuĢtur. Parti etkin bir Ģekilde kontrol sahibiydi. Hükümet bu medya
“Ģirketlerinin” etkinliklerini kontrol altıda tutuyordu. (2) Enformasyon Girdileri
Üzerinde Kontrol:
Bu girdilerin bir parçası medyanın bilgiye ulaĢımıdır.
AGERPRESS gibi birçok kurumun aracıyla girdi sağlanıyordu. (3) ÇalıĢanların
Üzerinde Kontrol: Medya çalıĢanları genellikle çok titiz bir Ģekilde seçiliyorlardı,
ideolojik yayınlar içeren kuruluĢlar için, bunlar sürekli araĢtırılıyorlardı ve çeĢitli
eğitimlere tabi tutuluyorlardı.(4) Ġçerik Üzerinde Kontrol: Ġçerik, birçok yerde
hissedilebilen yayınlara kuruluĢun en yüksek mevkiden sansür uygulanıyordu. Her
gazeteci kendine bir oto sansür uyguluyordu ve peĢinden kurum tarafında yapılan
sansürde geliyordu. Sansür, merkezi olarak basın müĢavirliği tarafından
yönetiliyordu ve müĢavirlik Merkez Komite‟den görev alıyordu. (5) Dağıtım
üzerinde kontrol:
Hükümetin ve partinin çizgisini takip etmeyen yayınların eriĢimi kısıtlanırken
hükümete ve partiye ideolojik yakınlık uyum sağlayan yayınlara abone olma
zorunluluğu vardı. Resmi kayıtlara göre Aralık 1989 yılında Romanya‟da 495 basılı
yayın vardı. Ulusal Gazeteler: Scanteia, RomaniaLibera, Libertatea; Dergiler:
Flacara,
Femeia,
Sportul,
Munca;
Kültür
Dergileri:
Romania
libera,
Contemporanul, Saptamana Culturala, Luceafarul, Cinema, Teatrul, Amfiteatru,
Vatra, Viata Studenteasca. ÇeĢitli okuyucu kitlesine hitap eden propaganda ve
partinin resmi yayınlarını veya parti dokümanlarını yayınlayan merkez dergi ve
gazeteler de vardı. Deletant'a göre genellikle basın aynı yazı dilini kullanıyordu.
Her ilde parti komitesine ve partinin halk konseyine bağlı yayın yapan gazeteler
vardı ve rejimin “rengini” yansıtma ile yükümlülerdi (2006:23): Flacara (Cluj),
Drapelul (Timişoara), Flacara İaşului vb.
28
3.1.1. Basın üzerindeki baskılar
ÇavuĢesku döneminde basın üzerinde ciddi bir baskı söz konusuydu. Bütün
yayınlarda ÇavuĢesku‟ya yer verilmesi zorunluydu. Hatta adının ve soyadının ayrı
satırlarda yer almaması ve hecelere ayrılmaması için yasa çıkarıldı. Böyle
durumlarla karĢı karĢıya gelinmemesi için satırlar kısaltıldı ve en zor görev
redaktörlere düĢmüĢ oldu. Çünkü onun dikkatsizliği baĢlarına ciddi iĢler açabilirdi.
Aynı Ģekilde baĢlıkların, manĢetlerin seçilmesi, yanlıĢ anlaĢılma veya kelime
oyunu olmamasına dikkat ediliyordu. Örneğin Scanteia Gazetesi‟nde yayınlanan
ve büyük sorunlara yol açan baĢlık Ģöyleydi “Gheorghe Cioara (Karga) Berlin‟den
hava yoluyla dönüĢ yapmıĢtır”. Elbette bir baĢkanın adını yanlıĢ yazılmaması
gerekir, ancak yazımın nasıl olacağını yasayla belirlenmesi neredeyse despotça
bir baskıya iĢaret etmektedir. Yasayla hataların bertaraf edilme çabası aynı
zamanda yasayla yaptırım uygulayabilme olanağımı getirmektedir.
En önemli ve ilgi çeken durum 25 Ocak 1988‟de ortaya çıkmıĢtır. Scanteia
Gazetesi‟nde yayınlanan “BarıĢ Kahramanı” adlı akrostiĢ Ģiirde, Ģair hem Ģiirin
içeriğinde hem de tekniğinde bir dizgi değiĢikliği yapmak istedi. Böylece her dizinin
baĢındaki harfler Nicolae ÇavuĢesku ismini çıkaracaktı, fakat baskıda bazı satırlar
atlanmıĢtı. Deletant'a göre ÇeauĢescolae diye yayınlanınca büyük bir sorun ortaya
çıkmıĢtır ortaya çıkmıĢtır (2006:143). Görüldüğü üzere bu örnek ile devlet
baĢkanının baskı hatası sonucu yanlıĢ yazılmıĢ ismine tolerans gösterilmemesi
bakımından basın üzerindeki baskıyı bariz olarak ortaya çıkarmaktadır. Basın
üzerindeki baskı sadece içeriğin denetimi değil aynı zamanda baskı hataların bile
denetlendiğini açığa çıkarmaktadır. Örnekler çoğaltmak mümkün olmakla birlikte
bu iki örnek basının üzerindeki kontrol ve denetimin ve gerekirse cezalandırmanın
nasıl gerçekleĢtiğini göstermektedir.
3.1.2. Yabancı Basın Önemi
42 senelik komünist rejim süresince yabancı basın birçok aĢamadan
geçmiĢtir. Rejimin baĢında seyirci kitlesi yabancı yayınlara meraklı olduğundan
yönlendirme kolay olmuĢtur. Fakat Romanya‟da 60‟lı ve 70‟lı yıllarda yabancı
basın daha az izlenmeye baĢlanmıĢtır. Yerel basın da Komünist Partisi tarafından
29
yönetilmesine rağmen çeĢitlenmeye baĢlamıĢ ve daha kolay ulaĢılır olmuĢtur.
Fakat komĢu ülkelerin yayınları daha kaliteli yayın yaptığı için izlenmeye devam
edildi. Yetkililerin önceleri çok dikkatini çekmeyen yabancı basın yayınları 1975
yılında tamamen yasaklanmıĢtır. Bundan sonra, halkın doğru ve sansürsüz bilgi
ihtiyacı, yasa dıĢı yayın yapan radyo ve televizyonlar tarafından sağlanmıĢtır.
Doğu Avrupa sosyalist ülkelerindeki basına bazı haklar tanınmıĢtı. Gazetecilere
belirli sınırlar içinde, komünist sistemi, rejimi eleĢtirmeyecek Ģekilde araĢtırma
hakkı veriliyordu. Bu tip politikalar izlemeyen Arnavutluk ve Romanya halkları ise
Polonya ve Macaristan gibi ülkelerin basınına yöneliyordu. Çünkü bu ülkelerde
yayınlar daha serbest ve daha zengindi. Halka daha çok güven sağlıyordu. Sonuç
olarak
yabancı
basının
Romanya‟daki
halkın
komünizme
karĢı olumsuz
düĢüncelere sahip olmaya baĢlamasında çok büyük rolü oldu. Yabancı basın
sayesinde, komünist rejime ve diktatörlüğe karĢı olan hareketlenmeler yükselmeye
baĢlamıĢ ve birçok açıdan cesaret kaynağı olmuĢtur. Bu bağlamda Romen
halkının ilgiyle takip ettiği Macar televizyoncu Lazlo Tokes‟in tutuklanması ve
TimiĢoara halkının 15-16 Aralık 1989 ayaklanmasıyla beraber komünist rejime
karĢı devrimin baĢlaması olmuĢtur.
Bu Ģekilde tartıĢılmadan yabancı basında
devrimin baĢlaması söz konusudur. Halkın demokratik bir sistemi istemesi ve arzu
etmesi için bu geliĢme büyük bir rol oynamıĢtır.
3.1.3. Sansür
Komünizmin yazılı basın üzerindeki en büyük etki mekanizması kuĢkusuz ki
sansürdü. Baskıya girmeden önce her bir cümle, her bir kelime komünist
düĢüncesine karĢıysa hemen sansürleniyordu. Ne yazık ki sansür sadece yazılı
basında yer almıyordu. Aynı Ģekilde sansür sinema, tiyatro, opera ve edebiyatta
da uygulanıyordu. Hiçbir eser ya da film kontrol vizesi almadan yayınlanamazdı.
Deletant'a göre sansürün en çok uygulandığı ve belki de en çok etkilediği alanlar
televizyon ve radyoydu. Romanya Televizyonu 1959 senesinde haftalık 81 saatlik
bir yayın yaparken bu süre 1980‟li yıllarda haftalık 14-30 saate inmiĢtir. Program
içerikleri ise daha çok siyaset ve vatanseverlik konuluydu. Verilmeye çalıĢılan
mesaj doğal olarak komünist propagandasıydı (2006:280). Eğlence programları
bile gazeteciler tarafından hazırlanıyordu. Komünist Parti‟nin baskısı veya NicolaeElena ÇavuĢesku baskısı 1970‟lerde
kendini daha çok göstermeye baĢladı.
30
1980‟li yıllarda ise en yüksek seviyeye çıkıyordu. Alternatif ya da muhalif basının
kurulması imkânsızdı. Öyle ki eleĢtirel yazıların yayınlanması hemen önleniyordu.
Fakat zaman içinde halk satır aralarını okumayı öğrendi. Yetkililer tarafından
uygulanan sansürler haricinde, cezalar çok büyümeye baĢladığı için gazeteciler
kendileri oto sansür uygulamaya baĢlamıĢlardı. Tabi ki böyle bir oto sansür
bilgilendirme ve ifade özgürlüğüne karĢı bir tehlikeydi. Sonuç olarak vatandaĢların
doğru bilgilendirilme Ģansı düĢüktü ve uygulanan sansürler hangi türden olursa
olsun çok abartılıydı hatta bir daktilo satın almak isteyen bir vatandaĢın isteği
yetkililer tarafından verilen yazılı izinle mümkün oluyordu. Belli ki ÇavuĢesku,
komünist doktrinin ve kiĢi kültünün uygulanması için bütün toplumu yönlendirme
teknikleri hatta Ģiddet kullanarak planladığı stratejiyi uyguluyordu.
3.1.4. AhĢap Dili
Oustinoff (2011), Martinet (1971), Thomas (1587), gibi yazarlara göre ahĢap
dili (Langue de bois, xyloglassie) politik bir retorik biçimidir bir gerçeği ifade
etmekten kaçınmak için gündelik deyimler, kalıplar veya cümlenin tersine
çevrilmesiyle gerçekleĢtirilir. Türkçe'de gündelik dile yanlıĢ olarak kullanılan
politikacıların "Demagoji" yapması ahĢap diline çok benzerdir. 1970 yılların
baĢlarında Fransa'da ortaya çıkan bu ifade 1980 yıllarda yaygınlık kazanmıĢtır.
Polonyalılar aracılıyla Ruslardan alınmıĢ bir ifadedir. Rus devriminden önce çarlık
bürokratik yönetimiyle alay etmek için "meĢe dili" olarak kullanılıyordu. BolĢevik
yönetiminde aynı tarz kullanılınca "meĢe dili" aĢamalı olarak "ahĢap diline"
dönüĢtü. Aslında kavramın tarihi çok daha eskidir örneğin Machiavel tarafından
yöneten önemli bir niteliği olarak değerlendirtmiĢtir.
Dünya‟da son yüz yılda “ahĢap dili” hakkında konuĢulmaya baĢlandı.
Romanya‟da bu 1989 sonrası gündeme geldi. Aslına bakılırsa “ahĢap dili” kavramı
George Orwell tarafından “bin dokuz yüz seksen dört” romanında kullanılmaya
baĢlandı ama tüm dünyada ön plana çıkması “Politicsand English Language” ve
“The Principles of Newspeak” makaleleri sonrasında gerçekleĢti. AhĢap dili, en
basit ifade ile baskıcı yönetimin (totaliter rejimin) bir niteliğidir. Amaç gerçeği
saklamak, sosyal iletiĢim kanallarını kapatarak, topluma tek bir iletiĢinm kaynağını
dayatmaktır. AhĢap dilde, söz konusu bir dilin alt sistemi olarak, spesifik kelimeler
31
ve ifade tarzı belirlenir. Deletant'a göre bu Ģekilde sabit ifadelerle Ģeffaf ve Ģifreli
anlatımlar sunulur (2006:45). Bu Ģekilde kitle iletiĢim araçları kullanılarak alıcılara
ulaĢılıyor, toplumun düĢünmesi engelleniyor ve toplu önerilere yönlendiriliyordu.
Tabi ki ahĢap dili sadece baskıcı yönetimler ya da güçlü aktörler tarafından
kullanılmamıĢtır, günümüzde demokratik ülkelerin siyasetçilerinin gerçeği ifade
etmemek için de bu dili kullandığı görülebilir. Gerçek Ģu ki, Romen toplumunda bu
dil, komünizmin imhasından sonra da yıllarca devam etmiĢtir. Çoğu defa basında
kendine yer bulmuĢtur. ÇavuĢesku dönemi basınında ahĢap dili çok yükseldi.
Haberler bile belli bir dil üslubunda yazılmaya baĢlandı. AhĢap dili baskıcı
rejimlerde ön plana çıkmıĢtır. Romanya‟daki kullanımı Nicolae ÇavuĢesku‟ya
doğum gününde yollanan telgraflarda bile görülebiliyordu. Kullanılan dilde
ÇavuĢesku yüceltiliyor, yükseltiliyordu. 1977 depremi nedeniyle ÇavuĢesku ve
ailesi resmi ziyaret için Afrika‟da bulunuyorlardı. ÇavuĢesku‟nun ekibi ise kurtarma
çalıĢmalarını izleyen ÇavuĢesku‟ya gönderilecek telgrafın ve afetin haberini
vermek için nasıl bir dil kullanılacağını düĢünüyordu. Ve sonuçta telgrafta
kullanılan ifadeler konunun özünden öyle sapmıĢtı ki depremin büyüklüğünü örten
ve Romen hükümetinin durumu kontrol altında tuttuğunu ifade eden sözler
kullanılmıĢtır. Değinildiği üzere AhĢap dili komünist dönemde halkı yönlendirmek
ve gerçeği saklamak için kullanılmıĢtır. Bu yönlendirme görüngü sıradan bir
vatandaĢ üzerinde iĢe yarıyordu. Hatta iĢçiler çoğu zaman “biz çalıĢıyoruz, biz
düĢünmüyoruz” sloganlarını kullanıyorlardı. Öyle ki, komünist dönemde baskı
rejimi altında olan ve onun dediklerini yasa kabul eden gazetecilerin uyacağı bir
etik kod bile bulunmamaktaydı. Romanya‟da izlenen siyaset basının gerçek
anlamda geliĢmesini olumsuz etkiledi. Baskıcı yönetimden demokrasiye geçiĢ
zamanında basın canlanmaya baĢladı. Örneğin Scanteia Gazetesi “Aralık Devrimi”
öncesindeki haberlerinde ÇevuĢesku için “Halkın en sevilen evladı”, “Karpatların
Dâhisi”, “Romanya‟nın Aydını” ifadelerini kullanırken, devrim sonrası haberlerde
“Ġğrenç Diktatör”, “ScorniçeĢtli Ayakkabıcı”, “Soğukkanlı katil” ifadeleri kullanılmaya
baĢlandı. Yine aynı Ģekilde Elenea ÇavuĢesku için devrim öncesi “dünya âlimi”,
“akademisyen doktor mühendis”, “seven anne” ifadeleri kullanılırken, devrim
sonrası “cahil âlim”, “karbon-dioksit formülünü bilmeyen kimyacı”, “uğursuz kadın”
ifadeleri kullanılmaya baĢlandı.
32
Basının, kamuoyunu etkilemek, yeni dilin kullanılmasını sağlamak ve
komünizmin öğretisini yaymak bağlamında çok büyük etkisi olmuĢtur. ÇavuĢesku
ve Komünist Parti, basından nasıl yararlanacaklarını iyi biliyorlardı. Bu Ģekilde her
bir basın birimini kontrol altında tutarak halkı yönlendirdiler. Yazılı basında o
dönemde
kitle
iletiĢim
araçlarını
kullanarak
bireyleri
ideolojik
yazılarla
yönlendirdiler. AhĢap dilini kullanarak kısmen doğru haberlerle ve gerçekçi
yalanlarla beslenip komünistlerin tabiriyle “resmi bilgi”ler oluĢturdular. Her tür basın
organında ÇavuĢesku‟nun her bir eylemi övülerek, göklere çıkarılıyordu. Deletant'a
göre “Halkın en sevilen evladı” tabiri gazetecilerin yazılarında çokça kullanılıyordu.
Spor müsabakası veya herhangi bir organizasyon olduğu zaman ÇavuĢesku için
“uygarlığı yeni zirvelere taĢıyan” veya “dünyaca ünlü bilim adamı” gibi ifadelerle
anılması için kesin talimat vardı (2006:56).
Bu Ģekilde gazeteciler gerçeği
yansıtmayan haberler üretmek zorundaydılar. Gerçek titizce filtreleniyordu.
Gerçekliğin örgüsü kayboluyordu ve yerine ahĢap dilinde yer alan belli Ģablonlar
kullanılıyordu.
3.1.5. Bir Propaganda aracı olarak Basın
Noelle
Neuman'a
(1971)
göre
kamuoyu
kitle
iletiĢim
tarafından
oluĢturulmakta, yönlendirilmekte ve hatta yaratılmaktadır. Basının bu Ģekilde
kullanımı tek bir siyasi düĢüncenin aktarılması için enformasyon ve içerik üzerinde
sıkı bir denetim ve baskının olduğu Romanya örneğindeki gibi durumlarda
kamuoyunu oluĢturmaktan ziyade hâkim ideolojinin propagandasının yapıldığı bir
sürece dönüĢmektedir.
10 Mayıs 1953‟te “Steagul Nostru Gazetesi”nin manĢetinde Stalin “Basın
güçlü bir silahtır ve Komünist Parti onun aracılığıyla her gün, her saat, onların
anlayabileceği ve ihtiyacı olduğu dilde emekçi sınıfına seslenir. Onun kadar uygun
bir araç, bir aparat yoktur” der (1953). Nitekim bu “durum” Romanya için de aynı
oranda geçerliydi. Komünist dönemde Romanya basını “paralel” bir gerçeklik
üretti. Romanya‟da o dönemin gerçekleri basın yolu ile saklanmaya çalıĢıldı. Basın
gerçeklerle ilgilenmiyordu daha çok “yalanı pudralamaya” çalıĢıyordu. Haftalık
çıkan Steagul Nostru Gazetesi‟nin 10 Mayıs 1953 tarihli 223. sayısında komünist
basın, sosyalizmi ve barıĢı sağlamak için güçlü bir silah olarak ifade edilir.
33
Dönemin basını, komünist ideolojisi hakkında çok bilgi veren bir yazıda Ģöyle
geçer: “MuhteĢem Sovyet basınında ve bizim merkezi basının olağan üstü
baĢarılarında “Scanteia” gazetesi baĢta olmak üzere, “Steagul Nostru” gazetesi,
iĢçi sınıfını sürekli eğitebilmek ve bu sene verilen görevleri tamamlamak için
fabrikalarda ve köylerde yer alan iĢi sınıfını tamamen destekledik” (1953).
3.2. Basın Yasaları
1974
tarihli
basın
yasası
uyarınca
basın,
Romanya
Sosyalist
Cumhuriyeti‟nde iktidarda bulunan Komünist Partinin emri altında yer almaktaydı.
1977 yılında basınla ilgili 473 ve 474 sayılı kararnameler yayınlanmıĢtır ve bu
kararnameler basın kuruluĢlarını direk olarak bağlıyordu. Ġlk kararnamede
Romanya Radyo-Televizyonu, Romen Hükümeti‟nin ve Komünist Parti‟nin iç ve dıĢ
siyasetine katkıda bulunmakla görevlendiriliyordu. Romanya Televizyonu‟nun en
büyük görevi halka parti kararları ve ülke yasalarını, sosyalist düĢünceyi
tanıtmaktı. Ayrıca bir diğer önemli görevi de “yeni insanın” oluĢmasına,
“çalıĢanların” vizyonunun geniĢlemesine yönelikti. Basının ağır denetim altında
tutulması, komünist rejimin düĢmesi sürecinde ters orantılı iĢlemiĢtir. Basın
“Romanya Radyo Televizyon Üst Kurulu” tarafından denetleniyordu. Kurulun
baĢkanı ise hükümet konseyi tarafından atanıyordu. Komünist dönemde (19811990)
Romanya Radyo Televizyon Üst Kurulu Petre Constantin tarafından
yönetilmiĢtir. Edebiyat eleĢtirmeni Mircea Zaicu 1980-1989 yıllarını kapsayan
dönemi “cehennemin yılları” olarak adlandırmıĢtır. Zira bu dönemde ÇavuĢesku
kiĢi kültünün en yüksek seviyeye geldiği dönem olmuĢtur. “Liberal” komünizmden
kiĢi kültüne geçiĢ adım adım olmuĢtur. 1971 yılında ÇavuĢesku ailesi, Çin ve
Kuzey Kore ziyaretinden Romanya‟yı değiĢtirmek için yeni fikirlerle dönmüĢtür.
Deletant'a göre Romen lider, Mao Zedong‟un yönettiği Çin‟in yeni kültürel
devriminden ve Kim Ġr Sen‟nin yönettiği Kuzey Kore‟nin kiĢi kültüne hayran
olmuĢtur (2006:74). ÇavuĢesku döneminde basına iliĢkin diğer bir önemli hamle
de bölgesel radyo yayını yapan kuruluĢların sözde elektrik tasarrufu yapmak için
kapatılmasıdır. Asıl amaç baĢka dillerde özellikle de Macarca ve Almanca yayın
yapan radyoları ortadan kaldırmaktır. Komünist rejimin güçlenmesi ile hem
radyoda hem televizyonda büyük değiĢimler meydana gelmiĢtir. Zira televizyon ve
radyo yayınları rejimin en önemli propaganda ve tehdit silahları idi. Televizyon
34
programlarının daha etkili olması için “prime time” denilen zaman diliminde
haberler bitmiĢ oluyor ve ÇavuĢesku ailesinin ön planda olduğu programlar
yayınlanıyordu. Programların birçoğu daha çok “sevilen lider” ve “hanımından"
bahsediyordu. Ġonescu'ya göre kamu televizyonu haberleĢmemenin en iyi aleti
olmuĢtu. Ulusal radyoda da, aynı Ģekildeki bilgiler aynı yöne gidiyordu, fakat yayın
zamanı daha uzundu ve bütün gece yayın yapıyordu” (2003:65).
35
4. BASIN ÜZERĠNE ARAġTIRMALAR
4.1. Basın ve 1989 Devrimi
Aralık 1989‟da baĢlayan devrim basın için çok önemli bir baĢlangıç
olmuĢtur. Sansürsüz ve kuralsız ilk yayınların baĢlaması ve komünist rejimin
çökmesi basına dayatılan bütün baskıların, sansürlerin kaldırılmasına yol açmıĢtır.
Merkezi yönetim ve sansürcü bir sistemden özgür ve denetimsiz bir sisteme
geçildi. Siyasi devrimle beraber haberleĢme araçlarında da devrim olmuĢtur.
Devrim sürecinde basın tarafından ele alınan konular siyasetin evrimi, komünizmin
42 senelik sorunları ve mevcut ekonomik sorunlar üzerinde yayınlar yapmaktaydı.
Bir bakımdan basın, sosyal, siyasal ve ekonomik sorunları değerlendirmeye ve
çözüm aramaya baĢladı. YaklaĢık 50 yıllık bir zamandan sonra ilk defa basın
bütün kitle iletiĢim araçlarıyla (radyo, yazılı basın ve televizyon) sansürsüz,
denetimsiz, karĢıt düĢüncelerin yayınını yapmaya baĢlamıĢtır.
4.1.1. Basın Tarafından Ele Alınan Tematik Alanlar
Devrimle beraber basın yeni siyasal sistemin, demokrasinin tüm yönleri ile
halka ulaĢması için katkıda bulunmuĢtur. Komünizmin etkisi altından çıkan
gazetelerdeki gazetecilerin ağır ve karmaĢık görevleri vardı. Devrim sırasında ve
hemen sonrasında gazeteler, radyolar ve televizyonlar ÇavuĢesku hakkında
bilinmeyenleri birer birer ifĢa etmeye baĢladılar ve bu Ģekilde kamuoyu ve basın
arasında direkt bir iliĢki kurulmuĢ oldu. SosyalleĢmenin adımları da yine bu Ģekilde
atıldı. Romanya televizyonun ÇavuĢesku‟nun mahkeme sürecini ve idam
görüntülerini yayınlaması halka güven verdi ve böylece tüm Romanya halkı
“diktatörün yok oluĢunu” gözleriyle görmüĢ oldu. Psikolojik olarak bu görüntüler
halk üzerinde çok etkili oldu. Canlı yayınlar, gazetelerde okudukları haberler
insanlara güven verdi ve geleceğe iliĢkin umutların yeĢermesine neden oldu.
Devrimden önce Romanya‟nın dıĢ politikası Çin ve Rusya gibi komünist ülkelere
bağlıydı. Devrimle beraber post-devrim sürecine giren Romanya dıĢ siyasette
batıya yöneldi. Hem teknik hem de içerik olarak Batıdan çok geride olan Romanya
basınının öncelikle bu eksikliklerini gidermesi gerekmekteydi. Çok partili hayata
geçilmesi 1990‟lı yıllar için çok büyük bir baĢarıydı. Yapılan ilk seçimlerde katılım
36
oranı %86 idi. Bu durum halkın demokrasiye olan güvenini gösteriyordu.
Komünizm sonrası ilk Anayasa 1991‟de kabul edilmiĢtir. Ancak bu dönem devrim
sonrası için ülkenin en fırtınalı dönemidir. Basın, 20 Mayıs 1990 seçimleri için çok
önemli olmuĢtur. Ġon Ġliescu “Demokrat Romanya”nın ilk cumhurbaĢkanı
seçilmiĢtir. Yeni basın kuruluĢları taraftarlıktan kurtulmuĢ ve kamuoyuna “prokontra” siyaset seçenek sunmuĢtur.
4.2. ÇavuĢesku Sonrası Romanya Basını
Basın için 1990-1996 yıllar arası oldukça sancılı bir dönem olmuĢtur.
Komünizmin sona ermesiyle gazeteciler, demokratik toplumda olması gerektiği gibi
“çözüm bulunamayan sorunlara, çözüm bulmaları” için baskı altına girdiler.
ĠniĢlerle çıkıĢlarla basın, ÇavuĢesku dönemi sonrası karmakarıĢık bir Ģekilde
geliĢmiĢtir. Çünkü daha henüz bilinç oluĢmamıĢ ve gazetecilik mesleği
profesyonelleĢmemiĢti.
4.2.1. Basın ve Ekonomik Sorunlar
Yazılı basın,1989 sonrası incelenen konular, atılan baĢlıklar ve baskı sayısı
(tiraj) sayesinde çeĢitleniyordu. Bu durum, hem gazetecilerin serbest yazma
ihtiyacının hem de halkın yeni ideolojilere, yeni bilgilere ulaĢma isteğinin arttığının
göstergesiydi. Bu süreçte yazılı basın en hızlı geliĢen basın olmuĢtur. Ulusal ve
bölgesel basında hem aydın kesime hem de genel okuyucuya hitap eden binin
üstünde yeni yayın çıkmıĢtır. Basın yeni yayınları ile demokrasiye ilk adımlarını
atan Romen toplumunu farklı düĢünmeye, farklı hareket etmeye teĢvik ediyordu.
Aynı dönemde gazeteciliğin türleri de çeĢitleniyordu. EleĢtirel, yorumcu ve
araĢtırmacı gazetecilik ön plana çıkmaya baĢlayıp daha ciddi, üretici ve güvenilir
bir gazeteciliğin baĢlamasına yol açılmıĢtır. Ancak bu dönemde yaĢanan
geliĢmelere karĢın yazılı basın ekonomik anlamda sarsıntılı günler geçirmiĢtir.
Hammadde fiyatları ve
vergilerin
artması basın
organlarının
birer birer
kapanmasına neden oluyordu. Ekonomik sorunlar, maaĢların düĢük ve dengesiz
olması, devlet desteklerinin azalması ile yaĢanan ekonomik sarsıntı döneminde
basında ilk defa “özel sermaye” gündeme gelmiĢtir. Bu dönemde basın, kamu ve
özel sektör basını olmak üzere ikiye ayrılmıĢtır. Zaman içinde özel sektör basını
37
verimlilikle ön plana çıkacaktır. Bununla beraber, istikrarsız ekonomik sistem, geri
kalmıĢ teknoloji, batıya uyum sağlamak için masraflı olmuĢtur ve basının geliĢimini
olumsuz etkilemiĢtir.
4.2.2. ProfesyonelleĢme Ġhtiyacı
Devrim sonrasında sansürün ve ahĢap dilinin etkisinden yeni çıkan
gazeteciliğin en önemli ihtiyacı profesyonelleĢmek olmuĢtur. Bu süreçte basın
alanında uzmanlığa, kendini tanımlamaya ihtiyaç duymuĢtur. Deletant'a göre hem
bilim hem meslek olarak etik kodlara yeni özellikli konuĢma diline sahip olunması
lazımdı (2006:93). Devrim sonrası uzun zaman için basında, bilgi sunuĢ açısından
eski yönetim (rejim) düĢüncesine sahip, eski nesil gazeteciler bulundu. Halkın
okuma iĢtahı yüksek olmasına rağmen okuyucular “George Orwell” tarzı ifadeler
görmek istemiyorlardı. Ekonomik sorunlar nedeniyle geliĢmesi sekteye uğrayan
yazılı basına güvenini yitirmeye baĢlayan halk bu süreçte daha çok görsel-iĢitsel
basına yöneldi. Bu Ģekilde “Adevarul” ve “Romania Libera” gazeteleri 1990 yılında
günlük 1,5 milyonluk tirajdan 1992 yılında günlük 200-250 bin tiraja düĢmüĢtür.
ÇavuĢesku
dönemi sonrası Romanya
basınında
eğitimli,
yeni ve
genç
gazetecilerin çığ gibi büyümesi, basına kendi kendini tanımlama fırsatı sundu. Bu
Ģekilde gazetecilerin her Ģeyden önce yeni bir basın kanununa ve etik kodlara göre
hareket etmeleri gerekiyordu. 1990-1996 dönemi arası liberal, demokratik ve
komünist olmayan yeni yasalar kısmen ihtiyaçları karĢıladı. Bu süre içerisinde iki
temel kanun kabul edildi: Yayın Kanunu ve Radyo Televizyon Kanunu. Ġçerdiği
maddeler yayın lisansları, reklam, seçimlere yaklaĢım ve/veya yeni ağların
kurulmasını kapsıyordu. Kanunen önemli ilerlemeler olmasına rağmen 1996 yılın
baĢında getirilen birçok düzenlemeler uygulanamıyordu. Siyasi güdümleme
(manipülasyon) ve keyfi yönetim tarzının varlığı söz konusuydu.
Etik,
deontolojik
ve
biçimsel
açıdan
gazetecilerin,
kamuoyunun
davranıĢlarını modern, batıya bir bakıĢ açısıyla yönlendirmesi gerekiyordu.
Basının, eski ve doktrin gazeteciliğinden yeni teknolojik batılı gazeteciliğe geçmesi
gerekiyordu. Bir çok Ģeyin geliĢtirilmesine rağmen, yeni konular hakkında
yazılması, yeni gazetecilik stillerinin baĢlatılması gibi Romanya‟da basının daha
öğrenecek birçok Ģeyi vardı. Bu Ģekilde devlet veya özel iletiĢim yüksekokulları ve
38
üniversiteleri kurulup lise mezunları büyük sayıda yönelince kısa bir süre içinde
komünizm zamanında oluĢan eksikler giderilmeye baĢlandı. Üniversitelerin
kurulmasıyla beraber komünizmin oluĢturduğu, sözcük biçim eksikliği yeniden
oluĢmaya baĢlamıĢtır. Bununla beraber basında yeni teknikler oluĢturulmaya
baĢlanınca sosyo-kültürel fonksiyonlar ve kitle iletiĢimin tanımı çizilip yaklaĢık 10
senelik süren bir zaman içinde gazetecilik bir mesleğe dönüĢürken aynı zamanda
sınırları ve tanımları belli olan bir bilim dalı olmuĢtur. Romanya basını, komünizm
zamanından veya sonrasında zorunluluklar yaĢamasına rağmen devletin dördüncü
gücü olmayı baĢarmıĢtır. Bu Ģekilde halkın zihniyetini ve davranıĢını değiĢtirmesini
de baĢardı. GeçiĢ dönemi, gazetecilik için zor bir dönem olmuĢtur. Fakat
günümüzün basını kamuoyunun sorularına cevap ve çözüm bulabiliyor. Yeni
demokratik sisteminin kamuoyu tarafından anlaĢılmasına basının katkısı büyük
bulunmuĢtur.
Mülkiyet açısından basın yeni bir Ģekillenme ile tanıĢtı: Özel mülkiyet.
Devlet ya da partiye ait birçok basın kuruluĢları iĢini sürdürmeye devam ettiler.
Fakat zaman içinde özelleĢtirilmeye gidildi ve devlete veya partiye ait olan basın
kuruluĢları özel mülkiyete geçtiler. Söz konusu yayınlar, bu geçiĢ sürecinde
ekonomik veya yeni kurulan güçler sayesinde özelleĢtirildi. ÖzelleĢtirme sürecini
tanıyabilmek için örnek olan iki vaka çalıĢması, Adevarul (Gerçek) ve Romania
Libera (Özgür Romanya) gazeteleri bize örnek olabilir. Yayınların editöryal içeriği
komünist yönetim tarafından uygulanan kontrolün bir baĢka önemli öğesiydi. Bu
dönemde, uygulanan öndenetimin (sansür) devamı ve var olmasının biçimleri ele
alınacaktır. Bu bakımdan dönemin önemli gazetecilerinin verdikleri söyleĢiler ve
yayınların içeriği analiz edilecektir. Aynı zamanda hükümet tarafından uygulanan
kontrolün, basın üzerinde sansürün yaygınlaĢması, dağıtımı da önemlidir. Daha
sonraki bölümlerde özellikle iktisadi hükümetin müdahaleleri ele alınacaktır.
ÇalıĢmanın ana hedefi yukarıda sıralanmıĢtır. Romanya basının bir radyografisi bu
Ģekilde çıkarılacaktır. Aynı zamanda değiĢime tanıklık yapan Orta Avrupa ve Doğu
Avrupa ülkelerinin basın sistemiyle karĢılaĢtırma yapılabilecektir. Romanya basın
tarihinde Marian Petcu son derece önemlidir. Öne çıkan Tipologia Presei
RomâneĢti (Romanya Basının Tipolojisi) isimli çalıĢmasında devrim sonrası
Romanya Basını‟nın değerlendirmesini yapmaktadır. Aynı Ģekilde bu alan üzerinde
iz bırakan baĢka bir isim de Mihai Coman‟dır (1996). Doğu Avrupa sisteminin
39
tamamı üzerine çalıĢan araĢtırmacı, Romanya hakkında da bir çalıĢma ortaya
koymuĢtur. Colosul Cu Picioare De Lut: Aspecte Ale Presei Româneşti Post
Comuniste (ÇavuĢesku sonrasındaki basının değerlendirmesi) 1990‟ların baĢında
sosyolojik bir çalıĢmanın eĢgüdümünü yapan Ioan Drăgan (1993) ise Romanya
basını ve toplum üzerinde etkisi konusunu ele almıĢtır. Aynı ekipte basın sistemi
ile ilgili bazı çalıĢmalarıyla ön plana çıkan Valentina Marinescu de yer almıĢtır.
Romanya‟da toplumunun komünizmden kapitalizme geçiĢ süreci uzun
vadeli bir geçiĢ süreci olarak değerlendirilebilir. Bu dönemde yapılan reflekslerin
aĢılması zor olabilir. Basın alanında da geçiĢ süreci, toplumun geçiĢ süreci
parametreleri içinde, ekonomik geliĢmeler açısından bir hızlanma yaĢamıĢtır.
Denetim (kontrol) biçimlerini ayırarak basın üzerinde sosyalist sahipliğin denetimi,
girdiler (imput) üzerinde denetim, personelin üzerindeki denetim, içeriğin denetimi,
dağıtımın denetimi ele alınacaktır. Komünist rejimlerin çökmesiyle Orta ve Doğu
Avrupa basını büyük bir değiĢime uğradı. Basın, yeni kurulan demokrasiye bağlı
bir Ģekilde ülkeden ülkeye değiĢik özelliklere göre ilerlemeler/değiĢikliler
yaĢamıĢtır. Yazılı basının baĢ etmesi gerek bir baĢka büyük sorun da maddi
sorunlardı. Her bir ülke tarafından yapılan ekonomik reformlar, merkezi
ekonomiden piyasa ekonomisine geçiĢ sürecinde yapılması gereken reformlar
olmuĢtur. Yeni sahipler tarafından edinmesi gereken ekonomik sermaye ve
mülkiyet denetim sorunu ile karĢılaĢmıĢtır. Yazılı basının 1990 yılında bir “gazete
açlığı” sayesinde ve gazete patlaması ile basın sahiplerine büyük kazançlar
getirdi. Ancak 1991 yılı itibariyle kâğıt fiyatların artması, dağıtım fiyatın artması ve
belki de en önemlisi toplumun satın alma gücünün olmamasıyla beraber baskı
sayısının (tiraj) azalması görülmüĢtür. Söz konusu azalma belki radyo ve
televizyonun toplum üzerindeki etkisinin artmasından da olabilir. Macaristan
örneğinde görüldüğü gibi televizyon, hükümetin duruĢunu topluma daha kolay,
daha ucuz ve etkili bir seklide aktarmak için en önemli araç olmuĢtur.
Macaristan, Çekoslovakya ve Polonya‟ya yabancı yatırımcıların gelmesi ile
beraber batılı ve demokrasiye açık toplumlar oluĢması için ilk iĢaretler ortaya çıktı.
Romanya‟nın basın sisteminde, söz konusu ülkelerdeki gibi büyük yabancı
yatırımlardan 90‟lı yılların büyük bölümünde bahsedilemez. Romanya farklı
sektörlerinde de yabancı yatırımcıların ilgisini çekmemiĢtir. Yabancı yatırımcılar
40
için batıya değil daha çok Rusya‟ya yakın bir ülke olarak gözüken Romanya cazip
bir ülke değildi. Basının bu bölgedeki bir baĢka sorunu, etik kuralların ve
profesyonel bir basın organın olmamasıydı. Bu mesleğe yeni baĢlamıĢ olanlar bilgi
aktarılmasıyla Ģahsi görüĢleri arasındaki farkı anlamamıĢlardır ve adeta siyasi bir
partizana dönüĢmüĢlerdir. Komünist döneminde oluĢturulan bazı tutum ve
düĢünceler zor kaldırılmıĢtır. Yeni güce uyum adım adım oluĢmuĢtur. Demokrasiyi
öne çıkaran ülkelerde de siyasetin basına karıĢtığı görülebilir. Lech Walesa“ özgür
bir basın olmadan cumhurbaĢkanı olmazdım” ifadesini kullanarak, özgür basını
tanımlamasına rağmen, Polonya devlet televizyon müdürünü tek taraflı bir görüĢle
siyasi nedenlerden dolayı iĢten çıkarmıĢtır. 1990 yılında Macaristan hükümetinin
yeni üyeleri basını kısıtlayacak bir politika izlemiĢler ve bu Ģekilde basın
özgürlüğünü ortadan kaldırmaya çalıĢmıĢlardır. Her bir lider, basının toplumdaki
gücünü fark edince ayrıcalıklar sağlayarak veya korkutarak basını ele geçirmek
istemiĢtir. Yazılı basın ne kadar sorunla karĢılaĢtıysa komünizmden demokrasiye
geçiĢ sırasında bu süreç kaçınılmazdı. Her bir ülkenin geçiĢ zamanı farklıdır ve
siyasi geliĢmesinde belirleyici bir unsur olmamıĢtır. Romanya‟da 1989 sonrası
siyaset Ġon Ġliescu ve Ulusal KurtuluĢ Cephesi (FSN) egemenliği altında olmuĢtur.
1990 yılı itibariyle baĢbakan Petre Roman ve CumhurbaĢkanı arasında sessiz bir
savaĢ baĢlamıĢtır. Romanya sosyal bakımdan, radikal bir değiĢim ile karĢı karĢıya
kaldı. Halk eĢitlikçi bir toplumdan seçkinci bir topluma geçiĢ sürecinde bulundu.
Alınan kararların uygulanmaması, değiĢimlerin oluĢmaması, kısa zamanda
toplumun, hükümetin baĢta gelen kurumlarına güvenin kaybolmasına yol açmıĢtır.
Ekonomik değiĢimler, kısa zamanda tüketim ihtiyacının artmasıyla,
toplumun
fakirleĢmesine yol açmıĢtır.
4.3. Romanya'da Basının Evrimi
Romanya‟da baskının ortadan kalkmasıyla değiĢen siyasal ortamda basının
durumu ilginç bir seyir izlemiĢtir. DeğiĢmeye hemen değil aĢama aĢama baĢlayan
basının evrimi aĢağıdaki özellikleri ile incelenecektir:
41
1.Mülkiyet bakımından:
Aralık Devrimi ile beraber basın kuruluĢlarının birçoğu Romen hükümetinin
himayesinde hayatını sürdürdü. Yazılı basının ilk özelleĢen kuruluĢu 1990 yılında
Romania Libera (Özgür Romanya) oldu. Sadece marka değeri alınmasından
bahsedilebildiği için yasal çerçevede tam bir özelleĢmeden söz edilemez. Aynı
Ģekilde Adevarul (Gerçek ) Gazetesi de bir değiĢime uğradı. BaĢka bir bakımdan
hem süreç içinde hem de sonrasında hükümet ve hükümet temsilcileri
özelleĢmeye karĢı çıkmaya çalıĢtılar. Adevarul (Gerçek) Gazetesi örneğinde
olduğu gibi bu durum BaĢbakan Petre Roman ve CumhurbaĢkanı Ġon Ġliescu
arasında taktik çatıĢmaya yol açtı. 1990‟lı yılların baĢlarında yasal uygulamalar
tam oturmadı. Yeni çıkan yayınlar için bir engel yoktu. Ekonomik açıdan
Romanya‟nın basını ilk kârlı ticaret sayılabilir. Basın patronlarının elde ettikleri
kârların rakamları “yabani kapitalizm” olarak da değerlendirilebilir. Basın
sahiplerinin zaman zaman basın politikasına dâhil olmaları ekonomik çıkarlar
içindir. Hükümet, gazetecilere ve basın patronlarına baskı uygulayarak, basın
politikasına karıĢabiliyordu. Hükümetin denetim yapması için baĢka bir yol da fiyat
ve kâğıt kotasının kontrolü oluyordu. Yayınların baskı sayılarının azalmasına
rağmen bu sorun uzun bir zaman için devam etmiĢtir.
2. Enformasyon girdileri (input) açısından:
Devlet AGERPRESS (Romanya resmi haber ajansı) üzerinde denetimini
devam ettirdi. Diğer yayınların yabancı basın ajansı kaynaklarına ulaĢabilme
hakları vardı. Romen devletinin kurumlarından bilgi alma açısından bir Ģeffaflık
olmadığı söylenebilir. Hükümet tarafından gelen bazı haberler genellikle hükümet
yanlısı ve hükümette bulunan siyasi partiyi destekleyen basın kuruluĢlarına
gönderiliyordu.
Profesyonel
gazeteciler
sınıflandırması
1990
yılı
itibariyle
gazeteciliğin “patlamasıyla” beraber büyük oranda bir büyümeye yol açtı. Bunlar
genelde sosyal alanlardan geliyorlardı ve çoğunun gazetecilik alanında hiçbir
deneyi yoktu. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerindeki gibi kalite bakımından
profesyonel deneyimleri de çok düĢüktü. Bunların çoğu, bir haberi sunma ve haber
hakkında yorum yapma arasındaki farkı bilmiyorlardı. Bu Ģekilde bilgiler daha çok
haberi yazanın haber hakkındaki değeri arttırmasını gösteriyordu. Profesyonel
42
organizasyon bakımından çeĢitli kuruluĢlar ortaya çıktı. Bu organizasyonlar ortak
bir mesaj gönderemedi. Siyasi müdahaleler ve kendi çıkarların için kulanmıĢ
oldukları organizasyonların dağılmasına sebep oldu. Mevcut gücün karıĢması bazı
basın kuruluĢları tarafından eleĢtirildi. Bunları göz önünde tutarak Romanya‟da
kurulan yeni güç, oluĢturulmaya çalıĢılan profesyonel basın organizasyonunun
dağılmasını desteklediği sonucunu göstermektedir. Deniz‟e göre 1989 devriminde
mevcut bütün yayınlar Ulusal KurtuluĢ Cephesi tarafından alınan bütün önlemleri
desteklediler fakat bu destek Ocak 1990 yılı itibariyle kayboldu.(2005:148)
Yayınlar arasında Ulusla KurtuluĢ Cephesi üyelerin hareketlerini eleĢtiren
yayınlarda birisi de Romania Libera‟dır (Özgür Romanya). Özel ve parti basınının
çıkmasıyla bunların sayısı arttı. Yayıncılara komünist zamanında yapılan sansür
“kibar” bir Ģekilde devam etti. BaĢka bir bakımdan 01-15 Haziran 1990 yılında
yapılan “madenciler eylemi” hükümet tarafından muhalif basının gözünü korkutma
amaçlı bir eylem olarak karakterize edilebilir. Madenciler eylemi sırasında bazı
basın merkezleriyle adeta savaĢıldı. Madencilerin eylemleri ve gazetecilere
yapılan saldırılar, bazı gazeteleri yayın politikasını değiĢtirecek Ģekilde etkiledi.
3.Dağıtım açısından:
Hükümet ezici bir Ģekilde basın üzerindeki otoritesini kurmaya çalıĢtı.
Ġktidara saldırdığı varsayılarak bazı yayınlar bloke edildi. Ġktidarın “taktik bir güç
gösterisi olarak” satılmıĢ yayınların ödemeleri geç yapıldı. Zamanla, özel dağıtım
Ģirketleri de kurulmuĢtu, fakat bunlar ulusal çapta yayınları alamıyorlardı. Ġlk etapta
bu yeni Ģirketlerin dağıtım ağı daha çok yerel yayınlara yönelikti. Yapılan vaka
çalıĢmasına göre çalıĢma mekanizmaları değerlendirilerek her bir örnekte
değiĢiklikler olduğu söylenebilir. Önemli bir faktör olarak her bir yayın tipine göre,
haftalık veya günlük olarak değiĢtiğini görülebilir. Devrim sonrası ilk yıllarda
komünist dönemden kalma yayın iĢleri bir geçiĢ dönemi yaĢadı. Buda geçiĢ
sürecinde onların yetki alanına yansıyordu. BaĢka rastlanan bir görüngü
(fenomen) ise gazetecilerin çalıĢandan iĢverene dönüĢmesi oldu. Gazeteci
rolünden iĢ adamı rolüne geçiĢ yaptılar. Bu da onların basını kendi iĢletmesine
dönüĢtürmeye neden oldu. Bu tür eylemler sonucunda basın üzerine kontrol ve
sansür mekanizması uygulayan yeni bir grup oluĢmasına neden oldu. Ekonomik
bakımdan, yayınlar, satıĢlardan elde edilen getiriler haricinde reklam yerleri
43
satarak fonlar toplamaya baĢladılar. Vaka çalıĢmalarında elde edilen içerik
analizlerin sonucunda bütün basın kuruluĢlarının reklam yeri satmalarına rağmen
gelir getiremedikleri hâlde bu etki alanın geniĢlediğini görülebilir. Bu alanın
liderlerinden birisi Romania Libera (Özgür Romanya) Gazetesi‟dir. Gazete, Ekim
1992 yılında Mart 1990 yılına göre %35‟lik ilanla sağladığı görülür. Yeni basın,
ilanların yanı sıra büyük tanıtımları da çekmeyi baĢardı. Diğer kutupta ise
Dreptatea (Adalet) Gazetesi, Ulusal Köylü Partisi (PNŢ) ve piyasada yer ala
Ģirketlerin çalıĢmasını istemeyen Ģirketler vardı. Siyasi sahne bakımından yayınlar
daha çok gücün yanında yer aldılar. Adevărul (Gerçek) Gazetesinin Ġon Ġliescu‟nun
desteklediğini görülebilirken, Romania Libera (Özgür Romanya) Gazetesi‟nin de
en güçlü muhalefet olduğu görüldü. Bu yayın organının taraftarlığı Dreptatea
(Adalet) Gazetesi‟nden daha çok olduğu görüldü. Basının siyasi hayata karıĢması
ile gazetecilerin maddi çıkar sağlamaları veya hükümetin içinde yeni görevler elde
etmeleri paralel gitti.
Toplumun demokrasi kalitesinin belirlenmesi için en önemli gösterge
basının seviyesiydi. En önemli Ģart Doğu Avrupa‟da demokrasinin kurulabilmesi
için eğitimin iyileĢmesi ve yoğunlaĢtırılmasıydı. Bu sadece gençlerin eğitimi
anlamına gelmiyor aynı zamanda basının seviyesini artırmak ve kamuoyunun
edebiyatı ve ifade Ģeklini iyileĢtirmek anlamına geliyordu. Devrim sonrası ilk üç
yılda Romanya basınında yeni kurulan ve hükümetin himayesinde çıkan basın
kuruluĢları sayesinde bir ilerleme olduğu söylenebilir. Baskı sayısının azalmasıyla
aralarında bir sadık okuyucu kitlesi oluĢturma müsabakası ortaya çıktı. Birçok
yayın bu savaĢa dayanamadı. ĠĢten çıkarma, hatta kapanmaya kadar gitti.
Fiyatların artması özellikle üretim fiyatları, kâğıt fiyatları, baskı sayısının azalması
ve tüketimin azalması yavaĢ yavaĢ bütçenin oluĢmasına en büyük katkının reklam
gelirleri olması haline dönüĢtü. ĠncelenmiĢ olunan sürecin içinde basın bir geçiĢ
süreci yaĢamıĢtır. Devlet tarafından denetim altında tutulan basından özgür bir
basına, bu Ģekilde batı basınının standartlarına yaklaĢılmıĢtır.
44
ROMANYA BASINI ÜZERĠNDE ARAġTIRMA
4.4. "AZİ" Gazetesi'nin Kısa Tarihçesi
Gazetenin logosu ilk defa Mart 1932‟de “edebiyat, eleĢtiri ve sanat”
üzerinde yayın yapan aylık bir dergide ortaya çıkmıĢtır. 19 ġubat 1939‟da siyasal,
sosyal ve edebi, haftalık yayına dönüĢmüĢtür. Gazetenin kalbi ve fikir müdürü
Zaharia Stancuidi. YaklaĢık 50 yıl sonra 11 Nisan 1990 tarihinde AZİ Gazetesinin
logosu Romen piyasasında tekrar yayınlanmaya baĢladı. Dönemin birçok yayınları
gibi tarihçesi eskiye ve siyasi Ģartlara dayanıyordu. Aralık 1989 Devrimi sonrası
olduğu için yayınlamaya baĢlanan bütün gazeteler ve toplum kendisi için geleceğe
doğru bir yol aramaya baĢladı.
Söz konusu gazete Aralık 1989 sonrası basında siyasi demokratik,
ekonomik, sosyal ve kültürel alanların karmaĢık ve farklı gerginliklerin geçiĢ
zamanlarında adını ön plana çıkarmaya baĢladı. AZİ Gazetesinin müdürü olan
akademisyen Alexandru Barladeanu gazetenin baĢındayken gazete Ulusal
KurtuluĢ Cephesi ve Romanya‟nın ilk CumhurbaĢkanı adayı görünen Ġon Ġliescu‟ya
aitmiĢ gibi gözüküyordu. Bu siyasi görüĢe bir nevi bağlıydılar. Gücü elinde
bulunanların dedikleri yazılıp sözde gerçeği aktarıyordu. Yalnız iki sene sonra 11
Nisan 1992 tarihinde gazetenin yeni serisi çıkmaya baĢladı. Yeni döneminde
gazete tek baĢına yeni bir yayın politikasına baĢladı. Ulusal KurtuluĢ Cephesinden
ekonomik, siyasi ve hukuki bağını ayırarak yeni ve bağımsız bir kuruluĢa dönüĢtü.
Bu Ģekilde yeni çıkan bütün sayılarla ve eklerle okurların beklentilerini karĢılamak
amaçlı bir yayın politikası izlemeye baĢladığını vurgulayıp kaliteli bir gazete
ölçütlerine ulaĢtı. ġimdiki zamanlarda gazetenin herhangi bir siyasi partiye bağlı
olup olmadığını sorusuna yanıt tartıĢmasız hayırdır. Gazete geçen zaman içinde
sınırları iyi çizilmiĢ, uygar ve dürüst bir yayın politikası izlemiĢ ve okur kitlesinin
ihtiyaçlarına objektif cevaplar vermeye çalıĢmıĢtı. Fakat bu durum önemli olmakla
birlikte 1990 sonrasının yayınları ele alındığında “AZĠ” Gazetesi‟nin Ulusal KurtuluĢ
Cephesi ve Ġon Ġliescu güçleri tarafından kontrol altında tutulduğu görülmektedir.
45
4.5. Gazete Üzerinde Siyasi Hâkimiyet ve Manipülasyon
Ġlk bakıĢta gazetenin adı olan AZİ bile, Ulusal KurtuluĢ Cephesi‟nin gazete
üzerindeki baskısı ve hâkim güç tarafından uygulamıĢ olan kontrolü görülebilir. Bu
durum normal karĢılanmalıdır. Çünkü ġubat 1990‟da Ulusal KurtuluĢ Cephesi için
partinin yasal siyasi oluĢumunu, kendi görüĢlerini ve partinin duruĢunu
aktarabilmek için bir gazeteye ihtiyaç vardı. Romanya‟da gazete, Paskalya
Bayramı öncesi 14 Nisan 1990 tarihinde çıkmıĢ 4 sayıda basının yardımıyla
kamuoyunu yönlendirme ve kontrol altında tutabilmesi için Ģu ifadeleri kullanmıĢtı:
“Paskalya Bayramında masalarınızda yer alacak çiçeklerin arasında gülü
unutmayın!”. Söz konusu ifade Ġon Ġliescu tarafından yönetilen Sosyal Demokrat
Partinin logosunu kastediyordu. “Paskalya Bayramından sonra hem moda hem
takdire değer ve doğal bir Ģekilde “AZİ Gazetesi‟nin okunmasıdır”. Aldatıcı fakat
kibar, kirli ama pasif bir Ģekilde okurlar AZİ Gazetesi‟ni okumaya çağrılıyorlardı.
Böylece Ulusal KurtuluĢ Cephesi‟nin siyasi görüĢlerini anlamaya ve yaĢamaya da
ikna edilmek isteniyorlardı. Fakat geçiĢ dönemi sırasında gazete üzerinde
uygulanmaya çalıĢılan kontrolü ve baskıyı en belirgin Ģekilde gösteren olgu,
tartıĢılmaya açılan sorunları ve konuları ele alıĢ tarzıydı. Halk, parlamentonun
ilgisizliğine rağmen devrim sırasında oluĢan problemlerle ilgilenmeye devam etti.
“AZİ” gazetesinde, Ulusal KurtuluĢ Cephesi‟ndekiler duruĢlarını korumaya
çalıĢıyorlardı. Hatta baĢka siyasi partilere suçu atarak kendi suçlarını örtmeye
çabalıyorlardı.
Romanya‟da 1990 yılının sosyal ve siyasal durumunu değerlendiren bir
yazı, Ulusal KurtuluĢ Cephesi fanatiği, Valentin Muresan tarafından yayınlanmıĢtı.
Muresan tırnak içinde Ģu ifadeyi kullandı “komünist aydınlar insin”. Muresan,
Ulusal KurtuluĢ Cephesinin üyeleri ile alay ederek eski aydın sınıfının ülkeyi tekrar
yönetemeyeceğini söylüyordu. Yazısına “göstericiler ne istiyor?” sorusuyla devam
eden Muresan bu soruya “göstericiler Ulusal KurtuluĢ Cephesi‟nin düĢmesini
istiyorlar” diye cevap veriyordu. Ona göre eski partinin aydınları (UKC) ve diğer
partiler gibi yeni kurulan partilerin üyeleri de komünist rejimin eski üyeleriydi.
Yazar, eylemcilerin UKC ve Ġon Ġliescu rejiminin indirilmesini istediklerini
vurgulayarak “eski naomenklatür yok oldu” diyerek de daha önce söyledikleriyle
dedikleriyle ters düĢüyordu. Aynı yazar AZİ gazetesindeki farklı bir makalesinde de
46
olumlu bir Ģekilde hükümet politikaları hakkında yazılar yazıyordu. Aynı zamanda
11-12 Mart 1990 tarihinde TimiĢoara Ģehrinde yapılan eylemler ve sonucunda
“TimiĢara Bildirimi” yayınlandıktan sonra V. Muresanu, Cluj, BükreĢ Ģehirlerinde
yapılan eylemler daha çok Ulusal Liberal ve Ulusal Köylü Partileri‟nin aylar önce
aldıkları kararlardı. Bir Ģey değiĢmeyeceğini, yeni bir Ģey getirmeyeceğini ve
devrim öncesi alınan kararların yanında kalacağını yazdı. Yazar ironik bir Ģekilde
altını çizerek “Dreptatea”, “Romania Libera” veya “22” gibi gazetelerin ve
insanların bildiriyi övdüğünü dile getiriyorlardı. Yazarın cümlelerinden kendi
kendine çeliĢkiye düĢtüğü anlaĢılıyordu.
4.6. Terör Sorunu Ve Ulusal KurtuluĢ Cephesi
Devrimin üzerinden beĢ ay geçmesine rağmen kamuoyu ve temsilcileri yani
basın devrimi sırasında oluĢan problemlere karĢı ilgilerini devam ettiriyordu. UKC
ise sahte bir terörle mücadele savaĢını ortaya çıkarmakla suçlanıyordu. AZİ
Gazetesi suçlamalara bir Ģekilde yorum yapıyordu. UKC‟ya getirilen suçlamalara
Tudor Balteanu “Ġndustria Scenariilor”, AZİ Gazetesi‟nde yazdığı makalesinde ele
aldı. Ona göre “22 Aralık 1989 tarihinde saat 15.45‟te ateĢ açıldığında daha UKC
gelmemiĢti ve bu Ģekilde UKC‟ya yöneltilen sahte suçlamalarla, teröristlerle
iĢbirliğinde olmadığını kanıtlıyordu”. Yerel insanlara göre 22 Aralık‟ta TimiĢoara‟da
ateĢ daha geç açıldı. Daha doğrusu UKC‟nın geliĢinden sonra. Ne yazık ki
muhalefet baĢka sorunlarla ilgileniyordu. Romenlerin büyük bir kısmı UKC
tarafından verilen “doğrulara” inanıyorlar. “Terör sorununa” hükümette bulunan
parti açıklama getirme ihtiyacı duyarak, V. Muresan tarafından 2 Ağustos 1990
tarihinde AZİ Gazetesi‟nde yayınlanan “inandırıcı bir cephe” makalesinde
“Bilmemiz Ģarttır ki muhalefetin önde ve geride kalması bizim için telafi edilemez
bir sorundur” diye yazdı.
Aynı konu üzerinde 30 Ağustos 1990 tarihinde Ġ.
Baicu‟nun “Filip Teodorescu‟nun davası ve Macar sapması” adlı bir makale
yayınlandı. Makalede “Aralık 1989 tarihinde iĢlenen suçlar ÇavuĢesku rejimine ait
değil” diye yazdı. Suçların “BudapeĢte ve Moskova tarafından sızdırılmıĢ binlerce
ajana ait olduğu” ifade edildi. Makale aynı zamanda ateĢin açılma nedenini de
açıklıyordu. Öyle ya “dünyada yemin altında bulunan her asker ülkesine zarar
gelmesini önlemek için ateĢ ederdi”. Terör sorunu dört yıl boyunca tartıĢılacaktı
47
fakat ortada var olan sorun tartıĢmalı ve karmaĢık bir konu olduğu için hâlâ bir
çözüme varılmadı.
4.7. Yeni Rejime ĠliĢkin Makaleler
Romen gazetelerinin eski ve geçmiĢin kokusuyla dolu sayılarına göz atıldığı
zaman 1989 sonrası yeni kurulan bir topluma artılar getirmeye çalıĢan yazılara da
rastlanabilir. Eski baskıcı yönetimde tabu değeri taĢıyan konulara yeni dönemde
de yer verilmeye baĢladığı görülür. Bu Ģekilde nü kadın fotoğrafları yanında
“Allah‟ın bile hoĢuna gidiyor” gibi baĢlıklara ya da müzik, yarıĢma ve benzeri
eğlence konulu yazılara rastlanır. Blaga tarafından yazılan “Aydınlar ve yeniden
yapılanma” baĢlıklı makalede yeni demokratik rejimin, yeni bir baskın sosyal
sınıfın, yani aydınların önemini ve bu yeni sınıfın Romen toplumunu yeniden
düzenlemesinin önemini dile getiriliyordu. Yazarın makalesinde sadece aydınların
yardımıyla ilerleme konusu değil aynı zamanda komünizm zamanında baskın olan
iĢçi ve köylü sınıfın yeni demokratik sınıfa karĢı duyduğu ilginin arttığını
vurgulanmıĢtır.
4.7.1. Observatorul Cultural Gazetesi
Parti ve ortak kullanma ideolojisinden söz etmek gerekir. “Altın çağda”
bilimsel sosyalist eğitim öğretimin iĢleyiĢi sadece konuĢmaların ideolojik
bombardımanıyla değil aynı zamanda okullarda öğretilen ders kitaplarıyla ve ona
benzer edebiyatla da yapılırdı. Komünist Parti‟nin Kasım 1984‟te 8. Kongresi
sonrası ÇavuĢesku yönetimi sürekli bütün halka saldırgan bir tanıtımla yaĢ,
profesyonellik ve psikolojik ayrım yapmadan propaganda yapmaya baĢladı.
Televizyon ve radyodaki bu haberler partiyi yücelten, sokaklarda ve iĢ yerlerinde
bulunan
pankartlar,
meydanlarda
yapılan
konuĢmaların
yanı
sıra
eğitici
eğlencelerle, siyasallaĢmıĢ spor müsabakaların yardımıyla pekiĢtiriliyordu. Asıl
amacı halkın ulusal komünist düĢüncesine sahip olması idi. Romen Komünist
Partisi‟nin ortak ideolojileĢtirmesi sadece dört milyon parti üyesine yönelik değildi.
Aynı zamanda parti üyesi olmayanlara karĢıda siyasi bir çalıĢmaydı. Bu Ģekilde
ÇavuĢesku ailesi baskıcı yönetimlerini takip edip, kontrolü ve ulusal baskıyı daha
kolay yönetebiliyordu. Bu Ģekilde on yılın sonunda partinin bütün üyeleri “kültürün
48
merkezi” ne getirilecekti. Ülkenin bütün insanları “yeni” komünist Ģehirlerine
getirilecekti. Belirli saatlerde “yeni” kurulan gıda hallerinde yemek yedirilecekti.
Ortak kullanım ideoloji programı dâhilinde ilk sırada insanın beyninin komünist
düĢüncesinin yer vermesiydi. Ondan dolayı bütün propaganda araçları, yapıları ve
kategorileri onun emrindeydi. Komünist doktrini halka küçük yaĢlardan baĢlayarak
komünist ideolojiyi ilkokul kitaplarının yardımıyla tüketmeye ve benimsemeye
yönlendiriyordu. Komünist Partinin programında görüldüğü gibi öğrenciler “iĢ
insanları” ve okul fabrikası çalıĢanları olarak görülüyordu. Hocaları gibi her gün
örnek parti tarafından eğitilmelerine iznin vermeleri lazımdı. “ÇalıĢan insanların
mükemmelleĢmesine parti her zaman destekte bulunacaktı. ÇalıĢan insanların
siyasi ufkunun geniĢlemesi, profesyonel, teknik ve genel kültürün üst seviye
ulaĢması parti için en önemli görevdi.” (1975:94-95). ÇavuĢesku‟nun öngördüğü
eğitim programın sonucunda öğrencinin “üretken eleman” ve ülkenin büyük üretim
fabrikalarına ve ziraat alanlarına dâhil edilmesi beklendi.
Sonuç olarak 6-7
yaĢında öğrencinin alternatif veya rekabet edecek bir eğitim sistemi olmadığı için
öğrenci, siyasetçi sosyalist bir sisteme tabi oldu. “Altın Çağın”da kahraman
komünist, vatansever komünist, Romanya Komünist Partisi‟nin muhteĢem tarihi,
sosyalist ahlak, dünya barıĢı, etnik ve ırkçı toleransın bütün boyutları bazen
istemsiz komik durumlara düĢürerek Romen Dili ve Edebiyatı ilkokul 1 ve 2. sınıf
ders kitaplarında öğrencilere “hayat dersleri” olarak verildi. Bu Ģekilde alfabeyi yeni
öğrenmiĢ bir çocuk yazılı ve sözel becerilerini partinin siyasi ve sosyalist
propaganda dokümanlarından öğrenmeye baĢlıyordu.
“Kahramandılar, hâlâ kahramanlar…”
Ġlkokula giden bir öğrenciye komünist kahramanlığından daha iyi ve önemli
bir örnek olabilir mi? Ders kitapların yazarlarına ve resmi ideolojinin dağıtıcılarına
göre yeni okumaya baĢlayan çocukların, sivil destekçiler, kahraman askerler ve
cesur kadınları örnek almaları istendi. Bu Ģartlar içinde Romen Komünist
Partisi‟nin programı içinde efsanevi karakterlerin ortaya çıktığına ĢaĢırmamak
gerekir. Ulusal ya da yerel, toplumsal ya da bireysel, anonim ya da tanınmıĢ,
gerçek ya da icat edilmiĢ kahramanlar komünist mitolojisinin yolunda cennete
doğru gidiyordu.
49
Ġkinci sınıf kitabında “Yabancı Hayırsever” Anca I. Maria ve Radu I.
Maria‟nın (1975:71) makalesine göre Stefanita adında çocuk “tanınmayan asker”
tarafından kurtarılıyordu. Çocuğun babası garnizona askerin adını öğrenmek ve
teĢekkür etmek için gidince komutanın otoriter ve ortaklık düĢüncesiyle karĢı
karĢıya geliyor ve “ġunu unutmayın Romanya ordusu ve askeri ödüllendirilecektir”
cevabını alınca; çocuğun babası gözyaĢlarını tutamadan “YaĢasın Romanya
ordusu! YaĢasın Romanya” diye bağırıyordu. Tahmin edilen kahramanlık
cömertliği ve bireysel tevazu bir sürü aykırılık içinde komutanın bencil
diktatörlüğüyle baĢlayarak, kayıtsızlık ve babanın gönül rahatlığıyla kaybolmasıyla
sonlanmıĢtır. Daha doğrusu askere teĢekkür etmektense baba, vatana ve Romen
ordusuna Ģükretmekle yetiniyordu. Bu Ģekilde sözlü bir anlaĢma ile ülkenin
erdemlerine varılarak üniformalı asker rahatsız edilen bütün çocukların kurtarıcısı
olarak değerlendiriliyordu. Söz konusu hikâye bireysel becerilerden bahsetmiyor
daha çok böyle bir Ģey olmadığından komünizmi de “kolektivist düĢünme ve
hareket etme” eylemli ve kurtarıcı kolun komünist ordunun koluna karĢı
olduğundan bahsediliyordu. Küme kahramanlığına tanrısal güçler verildiği zaman
ani mantıksızlığa transfer oluyordu. Örneğin, “ĠĢçiler Kazandılar” hikâyesinde
Maria Anca I. ve Maria Radu I. hidroelektrik santralindeki aĢırı soğuktan ve
rüzgârdan meydana gelen elektrik arızasının aynı gece tamir edilmesini yazıyordu.
“KardeĢlerim, ne olursa olsun elektriği tamir etmemiz lazım!” (1975:55).
Propagandacı Ģantiye Ģefi ve yazar haricinde, bir gecede birkaç saat içinde, yere
düĢmüĢ elektrik direklerin nasıl kaldırıldığını hiç kimse bilmiyordu. “YoldaĢlarım
aferin! Beraber kazandık!” diyordu. Doğru bilgi eksikliğinden dolayı Ģantiye Ģefinin
yapmıĢ olduğu konuĢma hem Ģiddetli rüzgârın hem soğuğun hem de 20 bin vat
jeneratörün çalıĢmasına yardımcı olmuĢtur. Kolektif kliĢenin yanı sıra “Yeni Ġnsan”
imajının da yaratıldığını görebilir. Fiziki gücünü aĢan ideolojik güç sayesinde
dağları bile yerinden kımıldar. Sosyalist bir “Süpermen”, bir adalet toplumuna üye
ve sihirli silahlar yerine parti üyelik kartlarına sahip “yoldaĢlar”. Yazarların uzak
görüĢünde komünizmin yadigâr kahramanları genç nesillerle de buluĢarak biter
hikâye. Bu Ģekilde Romen Komünist Partisi‟nin ideolojik çizgisini takip ederek
partinin isteklerine hitap eder. Söz konusu iki mekanizma acil bir Ģekilde gençlere
ve çocuklara dayatılır. Böylece partiye yeni nesil kadrolar oluĢturulur ve bu Ģekilde
ideoloji devam ederdi. Bunun sayesinde okulların koridorlarında sosyalist eğitimin
yeni nesil destekçileri ve metodistleri geziyor olacaktı. “Yeni Bir Hayat” adlı
50
hikâyesinde Maria Anca I. ve Maria Radu I. mühendis Marinescu Ġon savaĢları
arasındaki zamanı daha güzel nasıl anlatacağına karar veremez. Yeni toleranslı
ve aydın komünizmini görünce: “SavaĢ sonrası halk hükümeti ele geçirince okulun
kapıları herkes için açıldı. Marinescu Ġon mühendis oldu” (1975:118). Asılında
1947 sonrasında Romanya‟da Stalinist ruhu yaĢamak isteyen herkese eğitim
kapıları açıktı. Çok ağır bir Ģekilde sahtekârlığa uğrayan tarih, propaganda yapan
yazarlara kalmıĢtı. 16 ġubat‟ta yayınlanan makalede Anca I. ve Maria Radu I.
savaĢlar arası dönemde yapılan haksızlıklar ve hatalar siyasi çözümleri getiren
sosyalist yapının yazıları ile okurla güncelleniyordu. “Grev boĢuna yapılmamıĢtır,
yaĢanan sıkıntılar onları daha da hırslandırdı ve haksız yönetimi değiĢtirene kadar
savaĢtılar. Bugün iĢçiler yeni bir hayat sürdürüyorlar, onlar saygılı ve güzel vatanın
geniĢlemesi için savaĢıyorlar”(1975:51). Marksist sınıf çatıĢması Marksist,
Leninist, Stalinist, ÇavuĢist iĢçilerin gücüyle toplumu yönetme imajı, okuyan
öğrencilere kahraman bir imaj sergiliyor ve böylece ilginç bir Ģekilde demir yolları
iĢçileri ve mühendis Marinescu “yeni hayat”
sürdürerek “sevgili vatanın daha iyi
olması için” bilmedikleri bir Ģeyle bir savaĢ veriyorlardı. Tabi ki gizem Stalinist ve
sosyalist tezlerden ilham alarak çözümlenebilirdi. ÇavuĢesku yönetiminde bütün
ülkeye uygulanan Ģiddet Romenleri hayatta kalma savaĢına sürüklüyordu. Söz
konusu anonim hikâyede hayatta kalma “savaĢı” ve “yeni hayatı” sürdürebilme
ihtiyacı iĢçilerin toplumsal bir zorbalığın siyasi alıĢtırması gibi görülebiliyordu. Bu
görülmez “iç düĢman” ve “savaĢ” gözetim altından kaçarsa sosyalist yönetimi
tehlikeyi atabilirdi. Aynı Ģekilde tarihi ĢaĢırtma, siyasi yalan ve mantıksızlığı Anca I.
ve Maria Radu I.‟nın“yedi yaĢında öncü” isimli Ģiirsel Ģarkısında da geçmektedir.
Okurun yer zaman bakıĢ açısını zor bir Ģekilde denetliyordu. “Büyük anne tekrar
kravat takması, genç olması için acaba neler vermezi?” (1975:35). Yeğenin
zamanında yapılan propaganda hamlesinde acaba “büyükanne” kaç yaĢındaydı?
ġairin yazdığı gibi acaba o kravatı tekrar takar mı acaba? Güzel ideolojik sözler
öğrencilere tamamen komünist bir tarih dayatmaya çalıĢılıyor ve aynı zamanda
sosyalist dönemde doğmayı, bu Ģansı olmayanlara bir psiko-sosyal ihtiyaç hâline
getirmeye çalıĢıyordu. Ġlkokul kitaplarında Romen Komünist Partisi‟nin tarihi,
gazileri ve solcu cevaplar uydurmak için geniĢ bir hayal gücüne sahipti. Komünist
embriyonunu hareketlendirmek için bütün ulusal tarihî kahramanları kendilerine
göre uyarlamak için çok çaba ve enerji sarf edilir. Tarih, komünizmin kartvizitine
dönüĢünce etik hiç bir Ģey ayakta kalmaz. Örneğin, Vasile Roita kızgın halkı
51
sirenle kıĢkırtıyor ve sosyalistlik için ölüyordu. Filimon Sirbu, Romen-Alman idam
mangası karĢısında milliyetçilik yüceltmeleri yapıyordu. Genç Komünist Birliği‟nin
mensubu olan Filimon Sirbu siyasi terörist ve ekonomik sabotajcı olarak görünen
okul kitaplarında büyük bir “kahraman” olarak yerini almaktadır. Halkın
düĢmanlarına ölüm! YaĢasın özgün Romanya!” diye bağıran Filimon Sirbu‟nun
ölüm hikâyesi de yer almaktadır (1975:163).
Birçok kere örnek figürlerle komünist düĢünceleri okullardaki çocuklara
tarihle aĢılanırdı. Bir zaman sonra bunlardan en çok onları hazırlayan yazarlar
sorumlu tutulurdu. Bunun gibi durumlarda propagandacı tarih düĢüĢe uğruyor ve
partinin aĢılamaya çalıĢtığı moral etik sadizmde kayboluyordu. Alexandru Ġoan
Cuza padiĢahı hakkında bulunan eserler, Anca I. ve Maria Radu I. okurlara bir
casus padiĢah gibi gösterilirdi. Kendisi kötü giyimli bir Ģekilde ülkeyi gezip
kötülükleri düzeltmeyi çalıĢırdı (1975:24). Kendisi tarafından yazılan ve kabul
edilen yasalarla despotik, gizlenme manyağı ve üstün olarak tanıtılıyordu.
“Torunun dersi” isimli küçük senaryoda Anca I. ve Maria Radu I. psikolojik
çöküĢ ve terör zamanında bir çocuğun ailesi, dedesini masaya yemeği döktü diye
“odanın bir köĢesine” (1975:5) koyarak cezalandırırlar. Yemeğini porselen bir
çanağın içinde verirler. Fakat onu kırar ve ondan sonra ahĢaptan bir çanakta
verirler. Eski çağlara benzeyen cezalandırma tekniğine maruz kalan ihtiyarın
durumun düzelmesine dua etmekten baĢka çaresi yoktur. Onu kurtarabilecek tek
ıĢık sosyalist bir Ģekilde cevap veren torunundan gelir. “Birkaç gün sonra dört
yaĢında olan ihtiyarın torunu birkaç ahĢap parçasını birleĢtirmeye uğraĢıyordu.
Onu gören babası “Orda ne yapıyorsun? “Senin ve annemin ihtiyarlıkta yemek
yemeniz için büyük bir ahĢap tabak hazırlıyorum.” der. Bunu duyan anne baba
birbirlerine uzun uzun bakarak ihtiyara karĢı ne kadar kötü davrandıklarını
anlıyorlar ve onu tekrar masa oturtuyorlar”.
Bu hikâyeden çıkarılacak ders soru iĢareti altında kalır. Akılda ilk önce ne
kalması lazım? Annesi ve babasına karĢı çocuğun yapmıĢ olduğu saygısızlık mı?
Ya da ailesinden almıĢ olduğu bencil kin sayesinde kendilerine de hazırladığı
ahĢap tabak mı? Sosyalist çağdaĢlıkta da etik bencil tesadüfî eğitim ahlakının
yerine geçiyordu. “ÇalıĢma ve Dinlenme” hikâyesinde Anca I. ve Maria Radu I.
52
uyumanın özellikleri ve onun getirdiği rahatlık sonrasında ailedeki büyüklerde,
sosyalizmin geliĢmesi için robot gibi çalıĢma ihtiyacı doğuyordu. “Sabah dinç ve
çalıĢma
iĢtahlı
uyanıyorlardı”
(1975:38).
Yazarların
komünist
uzak
görüĢlülüklerinde istirahat, programlanmıĢ bir ek gibi çalıĢıyordu. ÇavuĢesku
döneminde askeriyenin çalıĢma programından sonra uyku programı geliyordu.
Eğer uyku programı çalıĢmanın en iyi Ģekilde oluĢması için yardımcı oluyorsa,
“rasyonel beslenme” programı da bio-tıbbi gerekçesi ve etik kesinlik taĢımakla
beraber “rasyonel” beslenme hem vücut için hem de sosyal ruh için yararlı
olmaktaydı. Nicolae ÇavuĢesku tarafından hazırlanan ulusal aç bırakma programı
verdiği vaazlar sayesinde parti destekçileri ve güvenlik güçlerinin yardımıyla ne
kadar yararlı bir beslenme olduğunu anlatan ideolojik açıklamanın bir makale
örneği olarak “Açgözlülük Nereye Götürüyor” verilebilir (1987:105). Burada bitkin
bir Ģekilde küçük Costachel çok yemek yediği için hastaneye gidiyordu. “Çok
yemek, yaĢanan tatsızlıklara yol açmıĢtır”. Hastane çıkıĢı Costachel komünist
beslenme kuralları dıĢına çıktığı için edindiği ders yüzünü aydınlattı: “Ağrıların
geçmesi üzeri Costachel‟in yüzü gökten aydınlanmıĢ sıcak ıĢık gibiydi. AnlamıĢtı ki
rasyonel yemek sağlıklıdır”. Mahrum bırakılma ön plana çıkan bir toplumda ve
temel beslenme ürünlerin olmadığı veya zararlı ikame ürünlerle dolu bir piyasada,
Costachel‟in anlamıĢ olduğu “rasyonel beslenme” dersi propagandacı yalanla ve
alaycı realiteyle eĢ değerdir.
DıĢ borçların kapatılması gerekçesiyle 19 Ekim 1981 tarihinde ÇavuĢesku
tarafından çıkarılan ve kabul edilen yasada “stratejik” beslenme ürünleri olarak
kabul edilen yağ, Ģeker ve pirinçte kart sistemine geçiliyordu. Aynı zamanda kendi
yaĢadığı Ģehir veya çalıĢtığı iĢ yeri haricinde beslenme ürünlerinin de alınması
yasaklıyordu. Bu Ģekilde temel beslenme ürünlerinin alınması için yüzlerce kiĢilik
kuyruklar oluĢmaya baĢladı. Beslenmede yapılan tasarruf, seçici ve rasyonel
beslenme, halkın genel açlığına ve yetersiz beslenmesine yol açmıĢtır. Sosyalizm
yolundan sapan halka uygulanan bedeni ve ruhi terör, okullarda yazılan ve sadist
etiği içeren hikâyelerle kendilerine açığa çıkarıyorlardı. “Dikkatsizlik” eserinde okul
koridorunda koĢarken çarpıĢan bir çocuğun hikâyesi anlatılıyordu. Basit bir çocuk
oyunu bir anda taraftar bir drama dönüĢüyordu. Ortam siyasi ve propagandacı bir
soruĢturmaya
dönüĢerek
dikkatsiz
çocuktan
problemin
sınıf
sosyalistliğin öz kaynaklarını kullanarak çözüme ulaĢılana kadar
karĢısında
“itiraflar”
53
sökülüyordu. “YoldaĢ öğretmen Anghelus‟un itirafını dinledi ve özür dilemesini
istedi. Çocuklar el sıkıĢarak barıĢtılar” (1987:130). Fakat “suçlu” Anghelus “itirafta”
bulunmadan önce sosyal suçlanmanın bütün etaplarından geçti. “O anda
Anghelus‟un nefesi kesilmiĢti”. Ġlkokul öğrencisine bir yetiĢkin gibi suç iĢlediği için
baskı yapılması onun psikolojik dengesini bozdu. Hikâyenin sonunda kolektif
adalet bireysel “hataya” karĢı kazandı. “Ġorel‟in gidiĢi sonrasında sınıf onların
yargıcı olmuĢtur. Suçlu kimdi? AngheluĢ nasıl hata yaptı? Kaza nasıl
önlenebilirdi?”. Romen Komünist Partisi ve Nicolae ÇavuĢesku asıl amaçları etik
ve sosyalist eĢitlik prensiplerini yükseltmekti. Bu Ģekilde bireyin, yeni çıkan
dogmatik zihniyete göre kaderini çizmesi isteniyordu. Bununla beraber eksiklerini
tamamlayacak Ģekilde tek tedavi edici sosyalist düĢünmeye uyması lazımdı: “Parti
bütün eleĢtirel ve öz-eleĢtirel vatandaĢların arasında atalete karĢı direnç
gösterecek gücü verecektir. Çürük ve ilerlemeyi engelleyebilecek bütün faktörleri
önleyecektir”.Bunun için de Anghelus‟un okulun koridorlarında koĢan eylemleri
kabul edilemezdi. “Dikkatsizlik” hikâyenin sonu bitmeyen ve ilkokul kitaplarında yer
alan propagandacı yazıların devamıdır. Öğrencilere daha güzel bir Ģekilde
Komünist Partisi‟nin dogmalarını sunmak amacıyla yazarlar adeta kendi aralarında
yarıĢıyordu. Kim daha güzel bir Ģekilde ve daha etkili ideolojik yazılar yazacaktı.
“ÇalıĢma Defteri”, Aldea C. ve Gafita V. göre az siyaset içeren bir defter
öğrencilere partinin bayrağını boyamasını istiyordu (1974:83).Vatansever diktelerle
alıĢtırmalar yapılmasında “Yazın: 23 Ağustos Sosyalist Romanya Cumhuriyetinin
ulusal günüdür. s,89.” deniyordu. AĢırı siyaset içeren Romen Dili kitabında
Constantinescu E.,Varzaru M., Zarescu E., Sachelarie E., göre öğrenciler
vatansever Ģiirler ezberlemeye
mecburlar, yazım
ve
orthoepic sloganlar
hazırlamak ve öğrenmek zorundalar. “AĢağıdaki cümleleri okuyun ve sonunda
hangi noktalama iĢaretlerinin kullanıldığını yazın: YaĢasın Romanya Sosyalist
Cumhuriyeti!/Ne kadar zengin bir vatanımız var!/ Onun için hepimizin çalıĢması
lazım!” (1987:43). Tabii ki yazarlar 6-7 yaĢındaki çocukların siyasi hayal gücünü
çalıĢtırmak için alandaki traktörlerin, fabrikada çalıĢanların, stat gösterilerinde
geçen bayrakların kompozisyonlarını hazırlamaya yönlendiriyordu. Aynı Ģekilde 1
Mayıs ĠĢçi Bayramı‟nda okulları partinin bayraklarıyla süsleyen öğrenciler hakkında
da yönlendiriliyordu (1987:124).
54
Romen Dili kitabında Anca I. Maria ve Radu I. Maria (1975:33) akıl almaz
bir konuya değinmiĢtir. Bir hikâyenin baĢında Petrica‟nın annesi veli toplantısına
çağırılıyor ve birkaç satır içinde Petrica‟nın okuma kitabını nasıl evde unuttuğu, bir
önceki gün çizim defterini nasıl unuttuğu fark edilir. Bu Ģekilde okuyan çocuk, bir
nevi “suçlunun” yerinde olmanın nasıl bir duygu olduğunu görüyor.
Bazen yazarların propagandayı abarttıkları için öğrencilere tavsiye ettikleri
materyallerin teorik yapılarını açıklama ihtiyaçları olur. KonuĢmanın geliĢmesi için
yapılan bir Okumalar Mecmuası değerlemesi üzerinden yapılan bir notada yazar
Mustata. Romanya Komünist Partisi‟nin hazırlamıĢ olduğu komünist doktrinine
karĢı olan bağlılığını Ģöyle aktarır: Mustata‟ya göre “KonuĢma ve geniĢleme
dersleri aynı zamanda okul, aile, vatan ve partiye olan sevginin artırılmasına
yöneliktir (1975:3). Bu Ģekilde öğrencinin ifade etme yeteneği arttıkça kendi söz
hazinesi geniĢledikçe “vatanın ve partinin” değerlerini yükseltmesi için bir
zorunluluk olur. Sağlıklı bir okul Ģeması yapması ve okul dıĢı Ģiirler öğrenilmesi için
yazar “Vatan”, “Sevilen Parti”, “Okulda”, “Ġlkokul Günü”, “Sayıların yüzleri” gibi
yazıları da ekliyordu. Cosbuc ve Arghezi‟nin eserlerinde daha önemli h3ale gelip
olmazsa olmaz Ģiirler haline dönüĢüyordu.
“BarıĢ ġampiyonu”nun harekete geçmesi
Dogmatik fikirler eksikliğinden dolayı yazarlar çok saçma sorulara
baĢvuruyorlardı. “Neden herkes dünya barıĢı istiyor?”. Anca I. Maria ve Radu I.
Maria göre (1975:198) belki Romanya Komünist Partisi‟nin isteğidir bu. “Devamlı
bir barıĢ için, genel silahlanmayı, öncelikle nükleer silahlanmayı kaldırmak
gerekir”. Anca I. Maria ve Radu I. Maria. (1975:200). Çok ağır etik derslerin
sonrasında öğrenciler dünya barıĢı ve sosyalist beğenme hakkında Ģiirlerle tedavi
edici ve rahatlayıcı derslere geçiliyordu. Anca ve Radu‟ya göre “Biçerdöverler
hasatları topluyor/ Ülke bir arı kovanıdır/ Her yerde barıĢ varken” (1975:132).
ÇavuĢesku‟nun dünyanın silahsızlandırılması ideali, dünya çatıĢmalarında hakem
olması ve megalomani ütopyası ile karıĢık resmi bir ideoloji hâline gelmiĢti. Ancak
bu ideolojinin hayata geçmesi için geniĢ bir halk desteğine ihtiyacı vardı. Ondan
dolayı ÇavuĢesku‟nun en büyük takıntılardan biri halka seslenmesi idi. Bu
kategoride izlenen yöntemler Ģunlardı: “barıĢ adına” ulusal referandumların ve
55
“siyasi öğretilerin” organize edilmesi. YapılmıĢ klasik referandum örneği olarak 22
Kasım 1986 tarihinde Romanya„daki silahlanmanın, askeri gücün ve askeri
harcamaların %5 oranında azaltılmasına yönelikti. Söz konusu referanduma
Anayasaya göre katılması yasak olan 14-18 yaĢ arası gençlerde katılmıĢtı. BarıĢ
teması partinin gücünü ve onun baĢında bulunan ÇavuĢesku‟nun gücünü ve
sadakatini sergileme ihtiyacından dolayı gazetelere, yıllıklara ve okul kitaplarına
sürekli olarak basılıyordu. Kendi kendini “BarıĢ ġampiyonu” olarak adlandıran;
kendi destekçi ordusu tarafından “BarıĢın Kahramanı” olarak adlandırılan
ÇavuĢesku, 6-7 yaĢında çocukların aklına kliĢe olarak barıĢın güvercini olduğunu
yerleĢtiriliyordu. Ruhi barıĢın ve dünya güvenlik garantörü olarak Romanya
Komünist Partisi BaĢkanı ÇavuĢesku ulusal ebeveyn ve ilahi yaratıcı olarak güven
verici ilhamlar veriyordu.
Farklı bir örnekte Zamfirescu'ya göre
“Öncü Olunca” Ģiirinde : “Öncü
Olunca,/ Öğren, Sıcak Öğren!/ Komünist Olacaksın, Bütün Ġnsan,/ Aklında Tut!”.
Yazar tarafından yazılan “Sıcak” öğrenme hem o zamanın Ģiir okulları için hem de
gelen nesillere: öğrencinin ateĢi mi var acaba? Beyni mi ısınıyor? Çok sıcak bir
odada mı oturuyor gibi sorularla bir gizeme dönüĢüyordu (1987:191). Metinde
verilmeye çalıĢılan mesaj bireysel kiĢiliğin bütünlüğü, komünist ideolojisi,
çocukların komünist yapılanmasının içinde yer almasıdır. Komünist partinin gençlik
kolları genç nesillere yüksek ahlâk değerlerine sahip, çalıĢan, vatana, halka,
partiye karĢı sorumluluk hissine sahip aynı zamanda Romanya Komünist Partisi‟ni
ve toplumun geleceğini düĢünen profiller çiziyordu.”
4.7.2. Etnik Ayrımcılık
Ayrımcılık konusu, 20. yüzyılın büyük sorunuyken “altın çağda” okullardaki
kitaplarda bir kliĢeye dönüĢtürülmüĢ ve çok az yer verilmiĢtir. Etnik ayrımcılık
konuları çok az sayıda yer almakla beraber aynı zamanda yazarların çok kültürü
çözmeye çalıĢmakta oldukları yazıları bir nevi ikiyüzlülüğüne uğruyordu. Romanya
Komünist Partisi programında “milliyet sorunu” sadece birkaç sayfa yer almasına
rağmen, daha çok bir piĢmanlık gibi gözüküyordu. Romanya Komünist Partisi tarihi
gerçeklerden baĢlıyordu. Ulusal hükümetin kurulmasına geçmiĢ yüzyılların içinde
çok yardımcı olmuĢlardı. Romenlerin yanında ülke topraklarında Macarlar, Almalar
56
yerleĢmiĢti. Onların yanında diğer Miletler de yer almıĢtı. Dej döneminde
azınlıklara yapılan sürgün, coğrafi yer değiĢtirme ve etnik melezleme “ÇavuĢesku
döneminde” bu sefer kırsal bölgelere katil “kentleĢme” projeleri kentlerin
“sistematikleĢmesine” ve parlamasına baĢlıyordu. 4 Martta gerçekleĢen depremde
zarara uğrayan baĢkent BükreĢ, 22 Mart 1977 tarihinde ÇavuĢesku‟nun almıĢ
olduğu karar sayesinde tamir, sağlamlaĢtırma veya yeni inĢaların yapılması
gerekçesiyle kentsel yenilenmeye baĢlıyordu. Ġkiyüzlülük yapılarak “yenileme” adı
altında ulusal kentleĢme projesi çabuk bir Ģekilde hayta geçiriliyordu. Tabi ki
“modernleĢme”
projesi,
büyük
duvarlar
ve
polisler
tarafından
korunan
ÇavuĢesku‟nun saraylarını, parti aktivistlerin villalarını içermiyordu. Çünkü parti
üyelerinin yaĢadıkları konfor diğerleri tarafından bilinmemeli ve görülmemeliydi.
Tarihçi Dinu C. Giurgescu gözlemlediği kadar “sistematizasyon” ve “modernleĢme”
“projeleri asıl amacı geleneksel yapıların yerine yeni apartman daireleri inĢa
etmekti”. Onlarla beraber hedeflerden birisi “kırsal bölgede yaĢayan 11 milyon
insanı kendi evlerinden çıkarıp yeni inĢa edilen dairelere yerleĢtirip onlardan kira
almaktı” Museion göre Aralık 1989 diktatörün devrilme yılında ÇavuĢesku‟nun
“modernleĢme” projesinde 29 Ģehir yıkılmıĢtı, 37 Ģehir yıkım sürecindeydi, 7 bin, 8
bin köy “yok olma tehlikesineydi” (1994:9). Tabi BükreĢ‟te 1977-1989 yıllar
arasında 20 tarihi kilise yıkılmıĢtı. CrıngaĢi mezarlığı, 1986‟da yıkılmıĢ ve Ciurel
gölüne çevrilmiĢti. Gheorghe Leahu göre, ÇavuĢesku tarafından sosyalizmin
“geliĢmesi” için BükreĢ‟in tarihi merkezi 4,5 km uzunluk ve 2 km geniĢliğinde
yeryüzünden yok ediliyordu. Ayrıca yıkılan kiliseler, Lidia Anania, Cecilia Luminea,
Livia Melinte, Ana-Nina Prosan, Lucia Stoica, NeculaiIonescu-Ghinea. Bu Ģekilde
Kuzey Kore‟den ilham alınan yeni devasa ÇavuĢesku merkezi inĢa edilmiĢtir
“Sistematizasyon” sadece özel mülkiyet üzerinde değil, aynı zamanda aile kimliği
ve milyonlarca Romen‟in üzerinde de etkisi olmuĢtur. Resmi emir ile atalardan
kalma evlerini terk edip kolektif toplu yaĢam için binalara taĢınmak zorunda
kaldılar çünkü oralarda daha kolay denetim altında tutulabiliyorlardı. Tarihi
merkezlerde ikamet edenler, temel insanlık haklarından yoksun tutuldular. Örneğin
BükreĢ‟te Uniri Meydanı ve Trian Hali ev yıkımları ilginç ve sadık bir Ģekilde
gerçekleĢti. Bir ev yıkılıyor, hemen sonraki ev yıkılmıyordu. Bu Ģeklide komĢulara
terör uygulanıyor ve kendi isteği üzerine evlerini terk edene kadar bu yıkım
iĢlemleri devam ediyordu. ÇavuĢesku‟nun “ModernleĢme” projesinin büyük
sorunlarından birisi de ulusal mimari mirasın yok edilmesidir. Devlet ve parti
57
baĢkanının emri üzeri rastgele yıkımlar yapılıyordu. Aynı zamanda mimari
geçmiĢin yerine de “Sosyalizmin zaferi” nin geçme fırsatı doğmuĢ oluyordu.
Emirler sahada veriliyordu. ÇavuĢesku “çalıĢma ziyaretleri” sırasında görünmez
çizgilere göre hareket ediyordu. Bu Ģekilde BükreĢ‟in tarihî mimarî eserleri tek tek
yıkılıyordu. Saha çalıĢmaları dıĢından ÇavuĢesku büyük bir maket üzerine
bakarak aynı Ģekilde hayali çizgiler üzerinde yıkım kararları alıyordu. Kentsel
dönüĢüm sırasında yüzyıllardır süren tarihî mimarî evrim biranda “kentleĢme”
projesine ve parti baĢkanı ÇavuĢesku‟ya karĢı tehdit olarak algılanıyordu. Tarih
neo-stalinist düĢünceye göre planlandı ve uygulandı. En büyük amacı ise Nicole
ÇavuĢesku bibliyografisine ait olmak ve her Ģeyi silip atmaktı.
58
59
5. SONUÇ
Tez çalıĢmasının tüm bölümlerinde vurgulandığı üzere ÇavuĢesku dönemi
Romanyası‟nda basın Komünist rejimin en etkili toplumsal silahlarından biri
olmuĢtur. ÇavuĢesku‟nun iktidarı boyunca tahayyül ve tahakküm ettiği tüm
politikaları basın organları üzerinden uygulanmıĢtır. KuĢkusuz ki ÇavuĢesku
döneminde basın, ideal anlamdaki, Ģeffaf, objektif ve uluslararası normlara uygun
bir mekanizma ile iĢlemiyordu. Bilakis söz konusu dönemde basın sansür baĢta
olmak üzere demokrasiye ve basın etiğine aykırı bir Ģekilde manipülasyonlar ve
kitlesel yönlendirme stratejileri üzerinde iĢliyordu. Değinildiği üzere özellikle sansür
konusunda son derece “titizlikle” duruluyordu. Öyle ki baskıya girmeden önce tüm
gazete ve dergilerin, hatta kitapların her bir cümlesi, her bir kelimesi rejim kriterleri
çerçevesinde inceleniyor; süzgeçten geçiriliyordu. ġayet herhangi bir cümle,
kelime direk ya da dolaylı anlamda rejime muhalif ifadeler, imalar içeriyorsa hemen
sansürleniyordu.
Ne yazık ki sansür sadece yazılı basınla kısıtlı kalmıyordu. Sinema filmleri,
tiyatro oyunları, opera, bale ve edebiyat eserleri de sansürden geçiyordu. Hiçbir
film, oyun ya da eser rejimin “kontrol vizesi”ni almadan yayınlanamazdı. Tez
çalıĢmasında ayrıntıları ve örnek olay ve olguları ile ortaya konulduğu üzere
ÇavuĢesku dönemi Romanyası‟nda basın, rejimin hayat damarlarından biri idi ve
ÇavuĢesku bu hayati damardaki kanın akıĢını bizzat kontrol ediyordu. Hatta
ilerleyen dönemlerde ÇavuĢesku rejimi “kiĢisel egemenlik sistemi”ne dönüĢtürerek
politika ve stratejiler uygulamaya baĢladı ve bu süreçte yine en önemli
araçlarından biri basındı. Yazılı ve görsel basındaki tüm yayınlarda ÇavuĢesku‟ya
yer verilmesi zorunlu hale getirildi. Hatta adının ve soyadının ayrı satırlarda yer
almaması ve hecelere ayrılmaması için özel bir yasa dahi çıkarıldı.
ÇavuĢesku Romanyası‟nda bizzat ÇavuĢesku tarafından kurgulanan ve bu
kurgulanmıĢ “güdümlü” haberleri servis etme misyonu ile çalıĢan basın sistemi
dıĢında halka ulaĢabilen basın organları da yok değildi. Ancak dönemin siyasi
koĢulları nedeniyle söz konusu basın kuruluĢları yurt dıĢından yayın yapıyorlardı.
ÇavuĢesku rejimi tarafından “yasa dıĢı” ilan edilen söz konusu radyo ve
televizyonlar, halkın sansürsüz, alternatif haberlere ulaĢmasını sağlamıĢtır.
60
Bilindiği üzere ÇavuĢesku ile çağdaĢ olan Doğu Avrupa‟daki diğer sosyalist
ülkelerde basına bazı önemli haklar tanınmıĢtı. Söz konusu ülkelerde görev yapan
gazetecilere belirli sınırlar/Ģartlar içinde kalmak kaydı ile komünist sistemi, rejimi
eleĢtirmeyecek Ģekilde araĢtırma yapma hakkı veriliyordu. Bu durumdan
yararlanan Romanya‟nın komĢularındaki basın organlarının yaptığı haberler
yukarıda ifade edilen “illegal” yollar ile Romen halkına ulaĢtırılıyordu. BaĢka bir
deyiĢle yabancı basının “sınırlı özgürlüğü” sayesinde tali yollardan da olsa
Romanya‟ya ulaĢan sansürsüz haberler, Romanya halkının genel olarak
komünizme, özel olarak da ÇavuĢesku‟ya karĢı olumsuz düĢüncelere sahip
olmaya baĢlamasında çok büyük rol oynadı. Yabancı basının söz konusu
sistematik içerisinde yaptığı yayınlar sayesinde, komünist rejime ve ÇavuĢesku‟ya
karĢı olan hareketlenmeler yükselmeye baĢlamıĢ ve filizlenen karĢı bilinç birçok
açıdan muhalefete cesaret kaynağı olmuĢtur. Sözün özü, son derece ironik bir
Ģekilde ÇavuĢesku rejimini kiĢisel egemenlik sistemi yoğun olarak politika ve
stratejiler üzerinde uygulamaya baĢladı basından yararlandıysa; karĢıtları da bilinç
oluĢturup, bu bilinci yaygınlaĢtırırken de basından yararlanmıĢtır.
Madalyanın
öbür
yüzüne
çevirdiğinde,
yani
ÇavuĢesku
sonrasına
bakıldığında da yeni kurulan demokratik sistemin oluĢumu üzerinde de basının çok
büyük katkısı olduğunu görüyoruz. ÇavuĢesku‟yu iktidardan eden devrim sonrası
oluĢan
toplumun
üzerinde
siyasi,
ekonomik
ve
toplumsal
yapılanmanın
değiĢiminde ve kitlenin yönlendirilmesinde bu “yeni basın” önemli ölçüde belirleyici
olmuĢtur.
Aslına ÇavuĢesku‟ya karĢı yapılan devrim ve basının bu süreçte
birbirlerini aynı oranda besledikleri de aĢikar. Nitekim, Aralık 1989‟da baĢlayan
devrimin baĢlangıç süreci ve devrim sonrasında basın ne denli etkili olduysa;
devrimin kendisi ve sonrasındaki değiĢimler de basın için o denli etkili olmuĢtur.
ÇavuĢesku‟yu iktidarından eden devrim sürecinde basını etkili ve baĢarılı bir
Ģekilde kullanan “devrimciler”; ÇavuĢesku sonrasında yeniden inĢa edilen
Romanya‟da, basına karĢı olan vefa borçlarını sansürü ve sıkı denetimi kaldırarak
ödemeye baĢlamıĢtır. Deyim yerindeyse Romanya‟da siyasi devrimle beraber
haberleĢme araçlarında da devrim olmuĢtur. Devrim sürecinde basın organlarında
yer alan haberlerde siyasetin evrimi, komünizmin 42 senelik sorunları ve mevcut
ekonomik sorunlar üzerinde duruluyordu. Bununla beraber Romanya‟daki etnik
çeĢitlilikte Avrupa Birliği‟nin Avrupa idealine uygun vatandaĢlık ve kimlik inĢasında
61
önemli bir dönüĢüm sürecine örnek teĢkil edecek yayınlar yapılmaktaydı.
Görüldüğü üzere ÇavuĢesku dönemi ve sonrası dönemde basın ve basın etrafında
Ģekillenen yeni toplum arasında ciddi gündem farklılıkları oluĢtu ve oluĢumun en
önemli çıkıĢ noktası Ģüphesiz ki basındı.
Bilindiği gibi enformasyona, bilgiye ulaĢmak çok kolaydır. ÇavuĢesku
dönemi Romanyası‟nda ise Komünist rejimin kural ve kurguları nedeni ile radyo,
televizyon ve iletiĢim araçları zorunlu olarak Romanya Komünist Partisi‟nin
kurumsal; bir adım ileri de de ÇavuĢesku‟nun bireysel yayınlarını topluma
sunuyordu. Aynı zamanda değinildiği üzere sansür mekanizması marifeti ile çok
büyük denetim altında tutuluyorlardı. Devrimle beraber basın yeni siyasal sistemin,
demokrasinin tüm yönleri ile halka ulaĢması için katkıda bulunmuĢtur. Komünizmin
etkisi altından çıkan gazetelerdeki gazetecilerin ağır ve karmaĢık görevleri vardı.
Devrim sırasında ve hemen sonrasında gazeteler, radyolar ve televizyonlar
ÇavuĢesku hakkında bilinmeyenleri birer birer ifĢa etmeye baĢladılar ve bu Ģekilde
kamuoyu ve basın arasında direkt bir iliĢki kurulmuĢ oldu. SosyalleĢmenin adımları
da yine bu Ģekilde atıldı.
Sonuç itibari ile belirtilen tarihler arasında Romen basını üzerindeki
değiĢim/dönüĢüm ve bu süreçteki somut olay ve olgular detaylı bir Ģekilde sebepsonuç iliĢkisi ile ortaya konulmuĢtur. Tezin ana amacı ise komünizmden
demokrasiye geçiĢ döneminin bir röntgenini çekmekti.
Bu değiĢim ve dönüĢümün en önemli araçlarından biri de yine aynı kaderi
paylaĢan diğer ülkelerde olduğu gibi basın olmuĢtur. Romanya özelinde ortaya
konulduğu gibi basın, toplumsal dönüĢümleri, siyasi evrim ve devrimlerin en hayati
araçlarından biridir. Günümüz Romanyası‟nda özellikle AB üyeliği sürecinde
Romanya basının yetkinliği ve etkisi giderek artmaktadır.
62
63
KAYNAKLAR
Aldea, C. ve Gafita, V. (1974). Carte de munca , Bucuresti, EDP.
Anca, I. and Maria, Radu I. (1975) O noua viata, Bucuresti, EDP.
Boia, L. (1995, 1997). Miturile comunismului românesc, Editura Universității din
București.
Boia, L. (1999, 2005, 2011), Mitologia științifică a comunismului, BucureĢti editura
Humanitas.
CNSAS, (2001). Totalitarism și rezistență, teroare și represiune în România
comunistă, București.
Constantinescu, E., Varzaru, M., Zarescu, E. and Sachelarie, E. (1987), Unde
duce lacomia, Bucuresti, EDP.
Constantinescu E., Varzaru M., Zarescu E. and Sachelarie E. (1987). Neatentie
costa, Bucuresti, EDP.
Constantinescu, E., Varzaru, M., Zarescu, E. and Sachelarie E. (1987). Manual de
limba Romana, Bucuresti, EDP.
Constantinescu, E., Varzaru, M., Zarescu, E. and Sachelarie, E. (1987). Parintele
tuturor, Bucuresti, EDP.
Constantinescu, E., Varzaru, M., Zarescu, E. and Sachelarie, E., (1987). Limba
Romana pentru liberate, Bucuresti, EDP.
Constantinescu, E., Varzaru, M., Zarescu, E. and Sachelarie, E. (1987). Pionieri
fiind, Bucuresti, EDP.
Constantiniu, F. l. and Pop, A., (2007), România și declanșarea conflictului
sovieto-İugoslav 1948-1950, București, Compania.
Deletant, D. (2006).
România sub regimul comunist, Bucuresti, Fundația
Academia Civică.
Denize, E. and Mata, C. (2005). România comunistă, Statul și propaganda 19481953. Târgoviște, Editura Cetatea de Scaun.
Dragomir, C. (1985). Casa Scinteii, Bucuresti. Combinatul Poligrafic.
Krasnosselski, F. V. (1993). Stanga in Romania 1832-1948. Tentativa de
sinucidere sau asasinat?, Bucuresti, Victor Frunza.
Fehér, F. and Heller, A. ( 1993). De la Ialta la Gasnost. Timișoara, Editura de Vest.
Georgescu, T. (1993). România între Yalta și Malta. București, Casa de Editură și
Presă.
64
Georgescu, T. (1993). România între Yalta și Malta, București, Casa de Editură și
Presă.
Gheorghe, A. (1998). Eu și Gheorghiu Dej. București, Humanitas.
Gross, P. (2002). Entangled Evolutions. Media and Democratization in Eastern
Europe, Johns Hopkins University Press/ Woodrow Wilson Center Press.
Güngör, N. (2011). İletişim Kurmalar Yaklaşımlar, Ankara, Siyasal Kitap Evi.
Heller, A. and Fehér, F. (1993). De la Ialta la Gasnost, Timișoara, Editura de Vest.
Ilie, R. (2007). Stil si limbaj în mass-media din România, BucureĢti, Editura
Polirom.
Ion, I. ( 1995-1996). Momente de istorie, vol. I, decembrie 1989-iunie 1990, vol. II,
iunie 1990-septembrie 1991, și vol III, septembrie 1991-octombrie 1992,
București, Editura Enciclopedică.
Jakubowicz, K. (2007). Rude awakening : Social and media change in Central and
Eastern Europe, Hampton Press.
Judge, E., Edward, H. and Langdon, J. W. (1999). The Cold War: A History
Through
Documents, Prentice, New Jersey, Hall Inc.
Karl, M. ve Engeles F., (2008),
Ġstanbul, Yordam Kitap.
Komunist Manifestosu ve Hakkında Yazılar,
Kaya, R. (1985). Kitle İletişim Sistemleri, Ankara, Teori Yayınları.
Kuzio, T. (2001). Transition in post-communist states: triple or quadruple. Politics
21(3), 168-177.
Lavinia, B. ( 1995). Maurer și lumea de ieri: mărturii despre stalinizarea României.
Arad, Fundația Culturală Ion Slavici.
Lavinia, B. (1997). Alexandru Bârlădeanu despre Dej. Ceaușescu și Iliescu.
Convorbiri, București, Editura Evenimentul Românesc.
Leahu, G. (1995). Kaybolan Bükreş. BucureĢti, Arta Grafica.
Lenuta, M. (1976). Pacea. Bucuresti, EDP.
Maria Anca, I. ve Maria Radu, I. (1975). Alexandru İoan Cuza padişahın eserleri.
Bucuresti, EDP.
Maria Anca, I. and Maria Radu, I. (1975). De ce toata lumea doreşte pace?,
Bucuresti, EDP.
Maria Anca, I. ve Maria Radu, I. (1975). De Munca şi de odihna. Bucuresti, EDP.
Maria Anca, I. ve Maria Radu, I. (1975). Manual de limba romana, Bucuresti, EDP.
65
Maria Anca, I. and Maria Radu, I. (1975). Moartea lui Filimon Sirbu, EDP,
Bucuresti.
Maria Anca, I. and Maria Radu, I. (1975). Muncitorii au caştigat, Bucuresti, EDP
Maria Anca, I. and Maria Radu, I. (1975). O noua viata, Bucuresti, EDP.
Maria Anca, I. and Maria Radu, I. (1975). Pionier la şapte ani, Bucuresti, EDP.
Marian, P. (1999). Tipologia presei românesti. ĠaĢi, Ġnstitutul European.
Marian, P. (2000). Puterea si cultura. O istorie a cenzurii. BucureĢti, Editura
Polirom.
Marian, P. (2007). Istoria presei române: antologie. BucureĢti, Tritonic.
Martinet, G. (1971). Les cinq communismes: russe, yougoslave, chinois,
techeque, cubain, Paris, Editions du Seuil.
McQuail, D. (1994). Mass Communication theory. An introduction. 3ed, Sage
publications.
Mihai, C. ve Retegan, (1996), Mihai: 1956 - Explozia. Perceptii române, iugoslave
și sovietice asupra evenimentelor din Polonia și Ungaria, București, Univers
Enciclopedic.
Mihai, C. (1996). Perceptii române, iugoslave și sovietice asupra evenimentelor
din Polonia și Ungaria. București, Univers Enciclopedic.
Mihai, C. (2003). Mass-media în România post-comunista. BucureĢti, Editura
Polirom.
Milton Andrew, K. ( 2000). The rational politician: exploiting the media in new
democracies, Ashgate.
Mutlu, E. (1998). İletişim Sözlüğü, 3 Baskı, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları.
Nicolae, B. (1991). Agonia Romaniei 1944-1948. Iași, Editura Junimea.
O'Neil Patrick, H. (1996). Special issue: post-communism and the media in
eastern Europe. London, Cass, Hampton Press.
Oustinoff, M. (2011). Les Langues de bois, Hermes, CNRS Editions.
Petcu, M. ( 2002). Istoria jurnalismului şi a publicităţii în România. IaĢi, Polirom,
Petcu, M. (2000). Tipologia presei româneşti. Iasi, Institutul European.
Petcu, M. (2002). Sociologia mass media. Cluj-Napoca, editura Dacia.
Peter, G. (1999). Colosul cu picioarele de lut. Aspecte ale presei românesti postcomuniste. ĠaĢi, Editura Polirom.
66
Prost, H. (2006). Destinul Romaniei (1918-1954). BucureĢti, Editura Compania.
Silviu, B. ( 1992). Generatia irosită. Memorii, București. Editurile Univers &
Calistrat Hogaș.
Silviu, B. (2001). A fost intervenție sovietică în decembrie ’89 în România? Noi
dezvăluiri din arhivele secrete americane și sovietice. Bucureşti, ziarul
Adevărul.
Sparks, C. (2000). Media Theory after the fallof European communism: Why the
old
models from East and West won’t do any more în James Curan,
Myung-Jin Park, Routledge, De-Westernizing media studies.
Surpat, G., Alexandrescu, I., Bulei, I., Ioniță, G. I. and Mocanu, C. (1980).
România în anii socialismului: 1948-1978. București, Editura politică.
Sükösd, M. (2008). Finding the right place on the map : Central and Eastern
European media change in a global perspective /, Bristol [u.a.]: Intellect
Books.
Thomas, T. (1587). Dictionarium Linguae Latine et Anglicanae, France, LEME.
Victor, V. (2000). O istorie a presei românesti. BucureĢti, Editura Hyperion.
Yaylagül, L. (2006). Kitle İletişim Kuramlar, Ankara, Dipnot Yayınları.
Ġnternet Kaynakları
Ġnternet:
Oxford
Dictionary,
"Communism".
http://www.oxforddictionaries.com/definition/english/communism,
adresinden 03 Haziran 2014!te alınmıĢtır.
URL:
Ġnternet:
Merriam-Webster,
"Communism".
URL:
http://www.merriamwebster.com/dictionary/communism, adresinden 03 Haziran 2014!te
alınmıĢtır.
67
ÖZGEÇMĠġ
KiĢisel Bilgiler
Soyadı, adı
:ĠBRAM, Onder
Uyruğu
:ROMANYA
Doğum tarihi ve yeri
:02.04.1984 Romanya
Medeni hali
:Bekar
Telefon
:0(555)267 03 03
Faks
:…………………
e-mail
:ibramonder@yahoo.com
Eğitim
Derece
Eğitim Birimi
Yüksek lisans
Gazi Üniversitesi / Halkla ĠliĢkiler ve Tanıtm
Devam Ediyor
Lisans
Gazi Üniversitesi / Gazetecilik
2011
Lise
Colegiu National Mustafa Kemal /Romanya
2003
Yabancı Dil
Romence
Ġnglizce
Hobiler
Kayak, Yüzme, Gezme, Satranç,
Mezuniyet tarihi
GAZİ GELECEKTİR...
Download