ÇAVUġESKU DÖNEMĠNDE ROMEN KAMUOYUNUN GAZETELER YOLUYLA ĠNġASI Onder ĠBRAM YÜKSEK LĠSANS TEZĠ HALKLA ĠLĠġKĠLER VE TANITIM ANABĠLĠM DALI GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ AĞUSTOS 2014 iv ÇAVUġESKU DÖNEMĠNDE ROMEN KAMOYUNUN GAZETELER YOLUYLA ĠNġASI (Yüksek Lisans Tezi) Onder ĠBRAM GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ Ağustos 2014 ÖZET Bu çalışmada, Çavuşesku dönemi ve sonrasında tamamen farklı özellikte olan Romanya Basını iki ayrı bölümde ele alınıp sunulmuştur. Klasik niteliksel inceleme olarak tasarlanan bu tezde öncelikle, Çavuşesku döneminin baskıcı yönetim şeklinin propaganda aracı olarak, döneminin yazılı basını ve özellikleri, komünist basının kuralları ikincil kaynaklara dayanarak analiz edilmiştir. Daha sonra Çavuşesku sonrası Romanya'da basının değişimi ve dönüşümü üzerinde durulmuştur. Çalışmanın amacı basının tek sesli, sansürlü ve baskı altında kalan basından çok sesli, özgür, liberal ve çok görüşlü basına evrilmesini incelemek ve yeni bir toplumsal kimliğin halkla ilişkiler yoluyla inşasını saptamaktır. Çalışmanın önemi yakın tarihte gerçekleşmiş önemli bir tarihsel süreci ele alarak kamuoyunun inşasını var olan bilgi birikimini ekleme çabasından gelmektedir. Tezin yöntemi konu hakkında yapılmış ikincil kaynakları incelemelerin yanı sıra özgün olarak Romen gazeteleri taranmıştır. Bu kaynaklara ulaşabilmek Bükreş'teki Romen Milli Kütüphanesi ve Türkiye'deki Milli Kütüphane ve Üniversite Kütüphanelerinde bulunan basılı kaynaklar, gazete arşivleri, veri tabanlarındaki on-line makale ve tezlerden yararlanılmıştır. Bilim Kodu :1155.2.050 Anahtar Kelimeler :Kamuoyu inĢası, ÇavuĢesku Dönemi, Romanya Basını, Sayfa Adedi basının dönüĢümü, sansür :67 Tez DanıĢmanı :Yrd. Doç. Dr. Esra Ġlkay ĠġLER Doç. v BUILDING ROMANIAN PUBLIC OPINION THROUGH NEWSPAPERS IN CAUġESCU PERIOD (M. Sc. Thesis) Onder ĠBRAM GAZĠ UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES August 2014 ABSTRACT The Romanian Press which had very different features during and after Ceausescu period are presented in two different sections in this paper. In this thesis, which is designed as a classical qualitative survey, the printed press as a means for propaganda for the oppressive government of Ceausescu period and the rules of the Communist press are analyzed by depending on secondary sources. Thereafter, the transformation and change of the Romanian press after Ceausescu period are reviewed. The objective of the study is the evolution of the press from a univocal, censured and oppressed institution to a pluralistic, free, liberal and press lodging divergent opinions and to observe the construction of the new social identity through public relations means. The importance of the study is an effort to include the accumulation of knowledge by considering the historical process which has occurred in Romania in the recent history. In addition to the survey of the secondary information sources, the Romanian newspapers are also scanned during preparation of this paper. The Romanian National Library in Bucharest and the printed sources which are available in University Libraries, newspaper archives, online article and thesis in databases are utilized during preparation of this paper. Bilim Kodu Anahtar Kelimeler Sayfa Adedi Tez DanıĢmanı :1155.2.050 :Public Building, CeauĢescu Period, Press Romania, The transformation of the press, Censorship :67 : Assist. Prof. Dr. Esra Ġlkay ĠġLER vi TEġEKKÜR Bireysel çalıĢmamda zor anlarımda ince zekasıyla çıkıĢ yollarını bana gösteren hocam Yrd. Doç. Dr. Esra Ġlkay KELOĞLU ĠġLER'E, çalıĢmanın araĢtırma sürecinde yardımlarını esirgemeyen "Milli Kütüphane baĢkan yardımcısı sayın Mehmet Emin Fidan, T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı" Üst kurul Uzmanı Sayın Abdullah ULUYURT ve "Radyo Televizyon Üst Kurulu"nda görev yapan değerli büyüklerime teĢekkür ederim. vii ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET ...................................................................................................................... iv ABSTRACT .............................................................................................................v ĠÇĠNDEKĠLER ........................................................................................................ vii KISALTMALAR ....................................................................................................... ix 1. GĠRĠġ ............................................................................................................... 1 2. ÇAVUġESKU YÖNETĠMĠ ............................................................................ 9 2.1. Romanya‟nın Kaderinde Dönüm Noktası : 1944 ÇavuĢesku'nun YükseliĢi ...................................................................................................... 9 2.2. Romanya'da Komünist Rejim Tarafından ĠĢlenen Siyasi Suçlar ................ 23 2.3. Komünist Romanya'nın Ekonomisi ............................................................ 24 2.4. Sosyolojik Yapı .......................................................................................... 25 3. ÇAVUġESKU DÖNEMĠNDE YAZILI BASIN ......................................... 27 3.1. 1989 Öncesi Yazılı Basın Özellikleri .......................................................... 27 3.1.1. Basın üzerindeki baskılar ................................................................... 28 3.1.2. Yabancı Basın Önemi ........................................................................ 28 3.1.3. Sansür................................................................................................ 29 3.1.4. AhĢap Dili ........................................................................................... 30 3.1.5. Bir Propaganda aracı olarak Basın .................................................... 32 3.2. Basın Yasaları ........................................................................................... 33 4. BASIN ÜZERĠNE ARAġTIRMALAR ....................................................... 35 4.1. Basın ve 1989 Devrimi .............................................................................. 35 4.1.1. Basın Tarafından Ele Alınan Tematik Alanlar .................................... 35 4.2. ÇavuĢesku Sonrası Romanya Basını ........................................................ 36 4.2.1. Basın ve Ekonomik Sorunlar .............................................................. 36 4.2.2. ProfesyonelleĢme Ġhtiyacı .................................................................. 37 4.3. Romanya'da Basının Evrimi ...................................................................... 40 viii 4.4. "AZİ" Gazetesi'nin Kısa Tarihçesi .............................................................. 44 4.5. Gazete Üzerinde Siyasi Hâkimiyet ve Manipülasyon ................................ 45 4.6. Terör Sorunu Ve Ulusal KurtuluĢ Cephesi ................................................. 46 4.7. Yeni Rejime ĠliĢkin Makaleler .................................................................... 47 4.7.1. Observatorul Cultural Gazetesi .......................................................... 47 4.7.2. Etnik Ayrımcılık .................................................................................. 55 5. SONUÇ.......................................................................................................... 59 KAYNAKLAR ........................................................................................................ 63 ÖZGEÇMĠġ .......................................................................................................... 67 ix KISALTMALAR Bu çalıĢmada kullanılmıĢ kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aĢağıda sunulmuĢtur. Kısaltmalar Açıklamalar ABD Amerika BirleĢik Devletleri BRD Die Bonner Republik BRD Banca Romana de Dezvoltare C.C. Merkez Komite CIA Central Intelligence Agency GSYĠH Gayrisafi Yurtiçi Hasıla KGB Devlet Güvenlik Komitesi NATO North Atlantic Treaty Organization PMR Romen ĠĢçi Partisi RKP Romanya Komünist Partisi SBKP Sovyetler Birliği Komünist Partisi Sov-Rom Romen Sovyet Romen Ortaklığı SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği UKC Ulusal KurtuluĢ Cephesi UTC Komünist Gençlik Kolları 1 1. GĠRĠġ Bilgi ve enformasyonun sürekli olarak üretildiği, arandığı ve paylaĢıldığı bir toplumsal ortamda basın, hem önemli bir referans çerçevesi hem de toplumsal tarihin yansıtıcısı olarak iĢ görmektedir. Petcu‟ya göre basın totaliterliğin ayrıcalıklı aracı, sosyal ve siyasal değiĢimin aktörü, siyaset alanında meĢrulaĢtırma aracı, üretim ve söylev nesnesidir. 1989 yılı Aralık ayından sonra ise Romanya‟nın sosyal baĢkalaĢımının “aynalarından” birisini oluĢturmuĢtur (2000:15). Bu tezde Nikolay ÇavuĢesku döneminde ve sonrasında tamamen farklı özellikte olan Romanya basını iki dönem olarak, iki ayrı bölümde ele alınıp incelenecektir. ÇavuĢesku döneminde basın, sansür ve baskının çok yoğun olduğu tek sesli bir nitelikteyken ÇavuĢesku‟nun iktidarı kaybetmesiyle sansür de ortadan kalkmıĢtır. ÇavuĢesku sonrasında basın, eskiye göre daha özgür, çok görüĢlü, dolayısıyla liberal bir yapıya bürünmüĢtür. Bu çalıĢmada ÇavuĢesku dönemi sonrasında basın aracılığıyla oluĢturulan yeni bir toplumsal kimliğin halkla iliĢkiler yoluyla inĢası incelenecektir. Keloğlu-ĠĢler'e göre totaliter rejimlerde ve kolluk kuvvetleriyle baskının egemen olduğu yönetim anlayıĢlarında halkla iliĢkilere gerek yoktur (2007:23). Dolayısıyla halkın görüĢüne ve onayına baĢvurulmayan devlet sistemlerinde kamuoyunun, halkla iliĢkileri kullanarak ikna edilmesi gerekli değildir. Komünist dönemde Romanya‟da da aynı durum söz konusuydu. Televizyon, radyo ve basılı yayınlar gibi basının tamamının sıkı bir sansür altında olduğu bu dönemde Romanya‟da halkla iliĢkiler yoluyla iknaya gerek duyulmamıĢtır. Romanya Komünist Partisi‟nin isteklerini yansıtmak zorunda kalan basın-yayın kuruluĢları, devlet tarafından biçimlendirilen bir propagandanın yayıcısı konumundaydı ve bu nedenle de eleĢtirel nitelikte haberlere izin verilmiyordu. Oysa ÇavuĢesku sonrası hızla liberalleĢen basın, aynı zamanda “halk”ın demokratik kimliğindeki değiĢmeye ve kendi kaderi/geleceği hakkında söz hakkı olan vatandaĢın ortaya çıkmasında son derece etkili olarak kullanılmıĢtır. Kuzio‟ya göre, Romenler için Batılı ulusdevletler uzun bir zaman boyunca politik alanı örgütleyen bir model oldu. Bu model, liberalleĢme ve milliyetçilik arasındaki çatıĢmayla daha belirgin hâle gelmiĢtir. Liberalizmin toplumdaki tüm üyeler için eĢitlik ve özgürlük talebine karĢılık milliyetçilik, etnik bir grubun üstünlüğünü ve bu gruba dâhil olmayan 2 üyelerin dıĢarıda bırakılmasını talep etmektedir. Bu iki yaklaĢım arasındaki karĢıtlık, bireyin vatandaĢlığı algılama yolunu, diğerleriyle iliĢkilerini, uluslararası iĢbirliğini ve toplumun ayrı üyelerinin sosyal entegrasyonunu etkilemektedir. Bu durum post-komünist ülkelerde geçiĢi derinden etkileyebildiği gibi orta ve kuzey Avrupa'daki sosyal dönüĢümde durumun Ģiddeti üç, dört katına kadar çıkabilmektedir (2001:35). Bu çalıĢma, geleneksel ve niteliksel bir inceleme olarak tasarlandı. 1989 Aralık ayından 1990 Aralık ayına kadar Romen basının bir yıllık sürede geçirdiği değiĢimini ve bu değiĢimin kamuoyunun ve halkın biçimlendirilmesi üzerinde ki etkisi üzerinde durulacaktır. Devletin resmi adının Romanya Sosyalist Cumhuriyeti ve Romanya Halk Cumhuriyeti diye geçtiği bu dönemde Romanya Komünist Partisi tek parti olarak devleti yönetmekteydi. II. Dünya SavaĢı sonunda Sovyetler Birliği, Romanya gibi yeni kurulan komünist rejimi benimsemiĢ devletlerin, Komünist Partisi'ne mensup temsilcilerinin, Sovyetler Birliği'ne gönderilmesi için baskılarda bulunmuĢ, komünist olmayan liderler de siyasî hayattan sürekli uzaklaĢtırılmıĢlardır. Marx ve Engels, Komünistler Birliği‟nin programı olarak yayınladıkları Komünist Manifestoda, burjuva ve proletarya sınıflarıyla birlikte üretim biçimi ve iliĢkilerini de anlatmaktadır. Komünist Manifesto'da, burjuva sınıfına ve mülkiyet sistemine karĢı proletarya sınıfının nasıl iktidara geleceği tartıĢılmaktadır (2008)1. Komünizm, Oxford Sözlüğüne göre "Mülkiyetin topluma ait olduğu ve her bireyin kendi yetenek ve ihtiyaçlarına göre katkıda bulunduğu ve fayda elde ettiği sosyal örgütlenme sistemi ya da kuramıdır" (2014). Merriam-Webster sözlüğünde ise "Yönetimin her Ģeye sahip olduğu ve toprak, petrol, fabrikalar, gemiler gibi emtiaları üretmek ve üretilen malların ulaĢımını sağlamak üzere toplumu örgütlediği sistemdir" (2014). Söz konusu emtialar mülk olarak edinilemez ve özleĢtirilemez. Tüm mülkiyetin topluma ait olmasının savunuculuğunu yapan siyasal teori, temel olarak Karl Marx ve Friedrich Engels'in temel eseridir ve her iki yazar da Komünist Manifesto'da proletarya iktidarını destekleyerek bunun (Marx 1 Kitabın orijinali 1948 yayınlanmışsa da biz çalışmamızda, 2008 yılında Yordan Kitapevi tarafından yayınlanan en son çeviriden yararlandık. 3 tarafından sosyalizm olarak adlandırılan sisteme) bir geçiĢ aĢaması olduğunu ileri sürerler. Komünizm ise son aĢamadır ki burada sadece sınıfsal ayrımın değil örgütlenmiĢ devletinde (Marx tarafında kaçınılmaz olarak baskı aracı olarak görülen) aĢkın olacağını varsaymaktadır. Vladimir Ġlich Lenin ise, proletaryanın profesyonel devrimciler tarafından yönlendirilmesi gerektiğini iddia etmiĢtir. Stalin'in komünizm görüĢü ise totaliterlikle eĢ anlama gelmektedir. Mao Zedong, Ģehir proletaryası yerine köylülerin harekete geçirilmesini Çin'deki komünist devrime uyarlamıĢtır. Avrupa Komünizminde, Sovyetler Birliğin dağılması postkomünist ülke takipçilerini demokratik rejimleri tercih etme sonucunu getirmiĢtir (2014). Romanya'da uygulanan komünizm modelinde özel mülkiyet kavramı kabul edilmemektedir. Tarımsal üretim sisteminde kooperatifçilik desteklenmiĢ, endüstri devletleĢtirilmiĢ, özet olarak merkez ekonomi tek parti tarafından yönetilmekle kalmamıĢ sıkı kontrol altında tutulmuĢtur. Bu kontrolü gerçekleĢtirmeye yönelik mekanizmalardan birisi de basındır. Dönemin basınının yaĢadığı dönüĢmeden önceki yapısına bakılacak olursa "Resmî kayıtlara göre aralık 1989 yılında Romanya‟da 495 yayın vardır; Ulusal gazeteler, Romania Libera, Libertatea, Dergiler Flacara, Femeia, Sportul, Munca, Kültür Dergileri, Romania Libera, Contemporanul, Saptamana Culturala, Luceafarul, Cinema, Teatrul, Amfiteatru, Vatra, Viata Studenteasca". ÇeĢitli okuyucu kitlesine hitap eden propaganda ve partinin resmi yayınlarını veya parti dokümanlarını yayınlayan ana akım, dergi ve gazetelerde bulunmaktaydı. Basın, yönetime, genellikle aynı çizgide enformasyon üretip dağıtırken eleĢtirel ve muhalif içerikli haber ve bilgilere yer verilemiyordu. Her ilde, parti komitesine ve partinin halk konseyine bağlı yayın yapan gazeteler vardı ve bu gazeteler rejimin rengini, politikalarını yansıtmakla yükümlülerdi: Flacara (Cluj), Drapelul (TimiĢoara), Flacara İaşului vb. Bu dönemdeki basında, muhalif düĢüncelere yer verilmediği daha önce belirtilmiĢti. Suskunluk Sarmalı kuramına göre hem iktidar hem de toplum tarafından meĢru kılınan tek yönlü bir basın sunumu basının egemen karakteridir. Yaylagül'ün de belirttiği gibi, Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliĢtirilen bu "kurama göre“ insanlar, kendi düĢünceleri toplumun egemen genel düĢüncesinden farklı olduğu zaman toplum tarafından dıĢlanmaktan korkarlar. Basın tarafından 4 ele alınan konular toplumun egemen görüĢünü yansıtır. Bunlara karĢı çıkmak ve bunların aksi olan görüĢleri savunmak için insanlar yeterli gücü ve imkânları kendilerinde bulamazlar. Basında sunulan görüĢe katılmayan pek çok izleyici, kendi görüĢlerini dile getirmekten kaçınmaktadır. Bunu dile getirmeye cesaret edenler ise toplum tarafından dıĢlanmaktadır. Bu dıĢlanmaya maruz kalmamak için insanlar sessiz kalmaya ve kendilerini güvende hissetmeye devam etmektedirler" (2006:71). Dikkat edilirse, Romanya basını da ÇavuĢesku döneminde, status quo'ya uygun bir Ģekilde yukarıdaki kuramsal yaklaĢımla da açıklanabileceği gibi dıĢlanmama ve baskıya maruz kalmamak için iktidarın istediği yönde enformasyon üretmiĢ, yaymıĢ ve zihinleri yönetmiĢtir. Bu çalıĢmanın odaklandığı sorun ise, ÇavuĢesku dönemi sona erdiğinde ve basında çok sesli, muhalif enformasyonun da üretilip yayıldığı bir iklim oluĢtuğunda halkın bu yeni "vatandaĢlık" durumuna uyum sağlamasının nasıl gerçekleĢeceğidir. Bu tezin temel varsayımı, basının kamuoyunun inĢasında çok önemli ve etkin bir rol oynadığıdır. Bir halkla iliĢkiler faaliyeti olarak "kamuoyunun inĢası" bu tezde ele alınan tarihsel örnekte somut olarak ortaya çıkmaktadır. II. Dünya SavaĢı sonrasında iki bloğa ayrılan dünyada, yerini Sovyet bloğu ittifakında bulan Romanya, etnik olarak farklı kökenlere sahip topluluklardan oluĢan bir sosyal yapıdadır. Bu etnik kimlikler; Romenler, Macarlar, Tatarlar, Türkler, Ruslar, Gagavuzlar, Moldovanlar, Çingeneler gibi ilk elden sayılabilecek ne ortak din ne ortak milliyet paydasında birleĢebilecek çeĢitliliktedir. Batılı ulus devlet örneği, Romenler için uzun bir zaman boyunca politik alanı örgütleyen bir model olmuĢtur. Kaldı ki bu model liberalleĢme ve milliyetçilik arasındaki çatıĢmayla belirgin hâle gelmiĢtir. Hâlbuki liberalizm toplumdaki tüm üyeler için eĢitlik ve özgürlük talep etmekteydi, milliyetçilik ise etnik bir grubun üstünlüğünü ve bu gruba dâhil olmayan tüm üyelerin dıĢarıda bırakılmasını talep etmekteydi. Sistemin getirdiği değiĢikliği kavramak ve bu değiĢikliği gündelik hayatta pratik olarak kullanabilmek için bireylerin bilinçlerini değiĢtirmek gereklidir. Bu değiĢim ise dünyada hemen her ülkede olduğu gibi basın aracılığıyla 5 kolaylaĢmaktadır. Bu amaçla, ÇavuĢesku döneminin baskıcı yönetim Ģeklinin propaganda aracı olarak kullandığı yazılı basın ve özellikleri, komünist basının kuralları ikincil kaynaklara dayanarak analiz edilecektir. Bunun ardından ÇavuĢesku sonrası Romanya'da basının değiĢimi ve dönüĢümü üzerinde durulacaktır. Bu tezin amacı tek sesli, sansürlü ve baskı altında kalan bir basından çok görüĢlü, çok sesli, özgür ve liberal basına evirilmesini incelemek ve yeni bir toplumsal kimliğin halkla iliĢkiler yoluyla inĢasını saptamaktır. ÇalıĢmanın önemi ise yakın tarihte gerçekleĢmiĢ önemli bir tarihî süreci ele alarak kamuoyunun inĢasını, var olan bilgi birikimini ekleme çabasından gelmektedir. Ayrıca, Gazi Üniversitesi ĠletiĢim Fakültesi‟nde gazetecilik lisans eğitimi alan ve Halkla ĠliĢkiler Yüksek Lisans‟ını bitirmeye aday olan araĢtırmacı, Romanya uyrukludur. Dolayısıyla söz konusu zaman dilimini yakından tanıyarak Türkçe olarak literatüre katkıda bulunması bakımından çalıĢma özgün bir nitelik ve öneme sahiptir. Ayrıca, konu bir kısmı eski bir Osmanlı toprağı olan Romanya‟daki etnik çeĢitlilikte Avrupa Birliğinin tek ve bir Avrupa idealine uygun vatandaĢlık ve kimlik inĢasında önemli bir dönüĢüm sürecine örnek teĢkil etmesi bakımından da önemlidir. Bu çalıĢmanın kuramsal çerçevesi ÇavuĢesku dönemi Romen kamuoyunun gazeteler yoluyla inĢasını somutlaĢtırmak üzere kamuoyunun inĢası üzerinden açıklama yapmak amacındadır. Güngör‟e göre bazı dönemlerde siyaset, bazı dönemlerde din aracılığı ile yönlendirmekte, siyaset ve din kurumunun yeterince etkin kullanılamadığı durumlarda ise doğrudan baskı ve Ģiddet gibi araçlara baĢvurulmaktadır. Ama her dönemde, adı konulmasa bile egemen kesimlerle bağımlı kesimler arasında açık ya da örtük bir mücadele süre gelmiĢtir ve bu mücadelede kitle iletiĢimi önemlidir (2011:281). ÇavuĢesku döneminde basının yapılanması otoriter sistem biçimindedir ve basının genel yayın politikası var olan siyasal yetke tarafından belirlenir, gazeteciler siyasal yetkeden izinsiz istedikleri gibi içerik üretimi yapamazlar. Sosyalist düzende, kitle iletiĢim araçlarının görevi siyasal iktidarın sosyalist partinin yanında yer alarak bu düĢüncenin yerleĢiklik kazanmasında yardımcı olmaktır. Özel sektörün olmadığı bir ortamda kitle iletiĢim 6 kuruluĢları da doğal olarak kamu statüsüne sahiptir. Görevleri ise toplumun sosyalist düĢünce doğrultusunda eğitilmesi, sosyalist ideolojinin sürekli aktarımının yapılmasıdır. Kaya'nın belirttiği üzere, kitle iletiĢiminde sosyalist yaklaĢımın temel ilkeleri Ģunlardır: “Birincisi kitle iletiĢim araçları düzenin gerçek sahibi iĢçi sınıfı adına ideoloji ve kültür üretimi yapar ve aktarır. Ġkincisi, özünde sınıfsız bir toplum yapısını öngören sosyalist sistemde kitle iletiĢim araçlarının toplumdaki farklı görüĢleri yansıtmaları gerekmez. Yalnızca sosyalizme iliĢkin propaganda yapmaları beklenir. Üçüncüsü, kitle iletiĢim araçları kolektivist düĢünceleri yaymakta görevlidir. Dördüncüsü, kolektivizme dayanan bir sistemde kitle iletiĢim araçlarının bireysel görüĢ ve temsillere yer vermesine gerek duyulmamaktadır (Kaya, 1985:aktaran Güngör:2011). Bu çalıĢmanın üçüncü bölümünde ÇavuĢesku dönemindeki yazılı basının özellikleri anlatılmıĢ, yukarıda sunulan kuramsal çerçeveyle uyumlu olarak beĢ temel özellik üzerinden analiz edilmiĢtir: (1) Basının Üzerinde Sosyalist Mülkiyet, (2) Enformasyon Girdileri Üzerinde Kontrol, (3) ÇalıĢanlar Üzerinde Kontrol, (4) Ġçerik Üzerinden Kontrol, (5) Dağıtım Üzerinde Kontrol. ÇavuĢesku dönemi sonrası basın, liberal kuramsal kamuoyu inĢası çerçevesi üzerinden değerlendirilebilir. Güngör'e göre, liberal yaklaĢımda kitle iletiĢim araçları bir bakıma kamunun gözcüsü gibidirler. Bu yüzden kitle iletiĢim araçlarını kamu adına yöneticiler, yöneticiler adına da halkı gözetler. Kamuya iliĢkin sorunlar konusunda yayın yoluyla devletin bilgilendirilmesi, devletin iĢleyiĢi hakkında da kamunun bilgilendirmesi kitle iletiĢim alanında faaliyet gösterenlerin görevidir. Buna göre kitle iletiĢim kurumları sistem içerisinde bir tür gözcü rolü üstlenmiĢlerdir. Bu nedenle bazılarına göre devletin yasama, yürütme ve yargı güçlerinin yanında dördüncü güç olarak da kitle iletiĢim kurumlarının yer alması gerekmektedir (2011:284). ÇavuĢesku sonrasında, yönetimin güdümündeki basının özelleĢmesi yapısal değiĢikliği getirmiĢtir. Tezin dördüncü bölümünde liberalleĢen basın üzerinde durulmuĢtur. Mülkiyet bakımından Aralık Devrimi ile beraber basın kuruluĢlarının birçoğu Romen hükümetinin malı olarak hayatını sürdürmekle beraber ilk özelleĢen gazete 1990 yılında Romania Libera (Özgür Romanya) oldu. Aynı Ģekilde Adevarul (Gerçek) Gazetesi de değiĢime uğradı. 1990‟lı yılların baĢlarında yasal uygulamalar tam oturmamıĢtı ancak yeni çıkan yayınların çalıĢması için de bir engel yoktu. Ekonomik açıdan Romanya‟nın basını 7 ilk kârlı ticaret sayılabilirdi. Basın patronları da artık gazetelerden kâr elde etmeye baĢlamıĢlardı. Yine de eski alıĢkanlıklar devam etmekte ve hükümet, gazetecilere ve basın patronlarına baskı uygulayarak, basın politikasına karıĢmaktaydı. Ancak bu sefer denetim fiyat ve kâğıt kotası kontrolü ile gerçekleĢti. ÖzelleĢen basının görevlerinden birisi de kamuoyunun inĢasıydı. Mutlu'ya göre kamuoyu, halkın kamusal ilgi konularına iliĢkin kanılarının toplamıdır. Kamuoyu kavramı büyük ölçüde aydınlanmanın bir ürünü olup, kamuoyu düĢüncesi 17. yy sonlarının ve 18. yy liberal siyaset felsefecileri ile özellikle 19.yy'nın demokratik kuramlarıyla yakından iliĢkilidir (1998:194-195). 8 9 2. ÇAVUġESKU YÖNETĠMĠ 2.1. Romanya’nın Kaderinde Dönüm Noktası : 1944 ÇavuĢesku'nun YükseliĢi SavaĢ yüzünden kuruyan Romanya‟nın kaynakları, SSCB‟ye ödenen büyük savaĢ tazminatlarının ve ülkenin gaspını örtbas etmek amacıyla kurulmuĢ olan SovRom2, (Romen-Sovyet ortaklığı) firmaları aracılığıyla Ruslar tarafından sömürülmüĢtür. Bu dönemde, siyasî ve iktisadî nedenlerden dolayı on binlerce siyasî muhalif tutuklanmıĢtır. Yine bu dönemde yapılan iĢkence ve infazlara iliĢkin birçok tanık mevcuttur. 1960-70 arasında Romen Hükümeti, SSCB‟ye karĢı bağımsızlık talebinin artmasıyla harekete geçmiĢtir. ÇavuĢesku 1965‟te RKP Genel Sekreteri, 1967‟de devlet Ģefi seçilmiĢtir. 1968‟de SSCB‟nin Çekoslovakya iĢgali ve bu süreçte iç baskıların eskiye göre hafiflemesinden sonra ÇavuĢesku‟nun hem ülkedeki hem de Batı‟daki imajı yükselmeye baĢlamıĢtır. Eugen'e göre bu dönemde Batı‟dan alınan büyük miktarlardaki kredilerle desteklenmiĢ olan iktisadî plana uyulamadı. Aralık 1989 Devrimi ve sonrasında Romanya‟da (2005:247) da komünist rejimin çöküĢüne neden olan kıtlık ve iç baskıya gelene kadar yoğunluk dereceli olarak azaldı.Romen komünist ailesi Moskovalı ayrılıkçılar, Dej ve “kıdemli hapis kuĢağı”, Ģu anda Hindistan Büyükelçiliği‟nin bulunduğu “Eliza Filipescu Sokağı No:16”da bir asilzadenin evinde toplandılar. ÇavuĢesku da bu grubun arasındaydı. ÇavuĢesku, Dej‟in koruması altında, kararlı adımlarla söz konusu grup içinde gözde hâline geldi. 27 yaĢında, UTC (Komünist Gençlik Kolları), daha sonra PMR‟nin C.C. ( Romen ĠĢçi Partisi, Merkez Komite) üyesiydi. 28 yaĢında Köstence ile Oltenia‟da idare üyesiydi. 29 yaĢındaki ÇavuĢesku, Olt‟taki komünist taraftarlarınca kendisine ait olan seçim bölgesinde önceden doldurulmuĢ olan oy pusulalarını sandığa atmak üzere seçmenleri ikna etmek için motorlu birlikleri harekete geçirdi ve böylece milletvekili oldu. 30 yaĢında ise Tarım Bakanlığı‟nda genel sekreter yardımcısı oldu. 31 yaĢında Savunma bakan yardımcısı, ordunun siyasi Ģefi ve daha sonra da politruk generali oldu. 36 yaĢında Komünist Partide önemli bir görev olan ve partinin düzenlenmesi ile ilgilenen “merkez komite” genel sekreteri oldu. 37 yaĢında, PMR‟nin ikinci kongresinde siyasi büro üyesi seçilmiĢtir. ĠçiĢleri, 2 SovRom: II. Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB’nin Romanya’yı işgal etmesinin ardından Romanya’da kurulan şirketlere verilen addır. Bu şirketler Romanya’da 1954-1956 yılları arasında faaliyet göstermişlerdir. 10 istihbarat, hukuk ve iç hukuki iĢlerin denetlenmesi ile görevlendirilmiĢtir. Bu görev tanımları ve iĢleyen süreç ÇavuĢesku‟ya salt kendisi için çalıĢacak bir sistem kurup kendisine sadakat gösterenleri partide önemli görevlere getirmesine olanak sağlamıĢtır. 5 Kasım 1957 tarihinde “Büyük Sosyalist Devrimi”nin yıl dönümüne katılmak üzere Moskova‟ya giden heyeti taĢıyan uçak, saat 17:48‟de Vnukovo Havalimanı‟na iniĢi sırasında düĢmüĢtür. DıĢiĢleri Bakanı Grigore Preoteasa ile mürettebat hayatını kaybetmiĢlerdir. Kalan yolcular ise ağır yaralandılar. Dönemin PMR Merkez Komite Sekreteri Nicolae ÇavuĢesku ise diğerlerinden daha Ģanslıydı. Nitekim Moskova tarafından verilmiĢ olan doktor raporunda Ģunlar kaydedilmiĢtir: “Sağ hemitoraksın dıĢ kısmı ve sol ayağında travma. Yüz, kol ve bacaklarda yaralar. Isı: 37,3 derece, genel durum iyi.” Ancak kader, güce bir kaç adım yaklaĢmıĢken, gözü yüksekte olan bu gence bir oyun oynamak üzereydi. Kazadan birkaç yıl sonra, 19 Mart 1965‟te saat 17:45‟te, Gheorghiu-Dej hayata gözlerini yumduğunda, Nicolae ÇavuĢesku onu öpmek üzere eğilen ilk kiĢi oldu. Siyasi Büronun kıdemli üç üyesi ise etnik kökenleri nedeniyle Dej‟in yerini almak için pek uygun bulunmadılar: Ġon Gheorghe Maurer Alman, Emil BodnaraĢ Ukraynalı, Dumitru Coliu ise aslen Bulgar‟dı. Zira Merkez Komite eski üyesi Paul Niculescu-Mizil‟e göre lider olmak için gereken en önemli Ģartlar Ģunlardı: Romen olmak, yasaklı ve iĢçi olmamak. Hâl böyle olunca ÇavuĢesku ismi ön plana çıktı ve süreç ister istemez “kolay kontrol edilebilir “görünen ÇavuĢesku lehine iĢlemeye baĢladı. 19-24 Temmuz tarihlerinde yapılan kongrede ÇavuĢesku, 1.357 temsilci tarafından RKP (Romanya Komünist Partisi) Merkez Komitesi‟nin sekreterliğine seçildi. 47 yaĢında, Avrupa‟daki en genç siyasi lider olan ÇavuĢesku, sanılanın aksine göreve güçlü bir rüzgâr ile baĢladı. PMR‟nin (Romen ĠĢçi Partisi) adı RKP (Romanya Komünist Partisi) olarak değiĢtirildi. Bir ay içinde ülkenin adı da değiĢti: “Romanya Halk Cumhuriyeti” olan resmi ülke adı “Romanya Sosyalist Cumhuriyeti” olarak değiĢtirildi. ÇavuĢesku, kendi döneminin hemen baĢında dört önemli gündem üzerine yoğunlaĢtı. Bunlardan ilki siyasi liberalleĢme oldu. Ġkinci hamlesi ise beklendiği üzere ekonomi idi. Üçüncü adımı ise ileride diktatörlüğe giden yolda ilk adımı oldu ve bu çerçevede ilk olarak mevcut yetkilerinin sınırlarını geniĢletti. Hemen ardından da kendisini liderliğe taĢıyan ekibi siyasi bahanelerle tasfiye etti. Dördüncü hamlesiyse daha çok uluslararası nitelik taĢıyordu. Öyle ki ÇavuĢesku VarĢova Paktı‟nın “asi oğlu” rolünü oynayarak Batı ve SSCB arasında denge kurmaya çalıĢtı. Halk açısından baktığımızda ÇavuĢesku dönemiyle 11 Romenler daha güzel bir hayata kavuĢmuĢlardı ve bu nedenle de ÇavuĢesku ile gurur duyuyorlardı. Romenler ÇavuĢesku‟yu dünya liderleriyle eĢit düzeyde hatta gerektiğinde “asileĢen” dik baĢlı bir lider olarak görüyorlardı. Nitekim ÇavuĢesku iddialı bir manevrayla 20-21 Ağustos 1968 tarihlerinde Çekoslovakya‟da patlak veren olayları kınıyor ve bu “mağrur duruĢ” karĢısında Romenlerin gönlünü iyiden fethediyordu. Aynı Ģekilde Moskova‟ya “baĢ kaldırması” ile de Batı‟da sempatizan kazanıyordu. Ancak Ağustos 1968 buzdağının yalnız görünen kısmıydı. Zira ÇavuĢesku öncekilerden farklı olarak pragmatist bir komünizm izliyordu. 1967'de FEDERAL ALMANYA ile ilk diplomatik iliĢkiler kuran ÇavuĢesku oldu. Yine 1967‟deki Altı Gün SavaĢı‟ndan sonra Ġsrail ile iliĢkilerini kesmeyen, Ġsrail‟e gitmeleri için Yahudi kökenli Romen vatandaĢlarına izin veren de aynı ÇavuĢesku idi. SSCB-ABD iliĢkilerinin son derece gergin olduğu 1970 yılında BirleĢmiĢ Milletleri ziyaret eden ilk Romen CumhurbaĢkanıydı. Dahası Dünya Bankası ve IMF‟ye üye tek VarĢova Paktı üyesi ülke de yine Romanya idi. On yıldan az bir süre içinde, Gheorghiu-Dej‟in Romanya‟sı, 1956'daki Sovyet ordusunun çekiliĢinden sonra, Moskova‟ya karĢı baĢ eğmeden daha bağımsız bir dıĢ siyasete geçmiĢti. Dej ve varisi ÇavuĢesku için milliyetçi-liberal komünizmin “Batı yanlısı görünen Stalinist kurtlar” denilebilir. ÇavuĢesku‟nun, komünist bloğu yeniden idealize etmeye çalıĢan KruĢçev‟e karĢı koyması hem yurt içinde hem de yurt dıĢında oldukça ses getirdi. Batı ise ÇavuĢesku‟yu doğu bloğunun Truva Atı olarak görüyordu ve bunun için ÇavuĢesku‟ya yaklaĢık on yıllık açık çek vermiĢlerdi. Bazı Batı gözlemcileri ise bir adım daha ileri giderek ÇavuĢesku‟yu Kennedy ile karĢılaĢtırıyorlardı. Daha da ileri gidip Romanya‟nın bir tür Ġsviçre olacağını iddia eden Batılılar da vardı. Tüm bunların yanı sıra inatçı, pragmatist ve milliyetçi söylemleri ÇavuĢesku‟nun VarĢova Paktı‟nda özel bir rol oynamasına yol açmıĢtır. Karizmatik lider özelliklerini taĢımasının yanı sıra ÇavuĢesku'nun izlediği “denge siyaseti” kendi içinde oldukça baĢarılı sonuçlar almasına neden olmuĢtu. Nitekim gerektiğinde iç siyasette fanatizme karĢı politikalar izlerken dıĢ siyasette de ılımlı bir portre çiziyordu. ÇavuĢesku diğer yandan Ģeytanla anlaĢmaya varmaya da hazırdı. Brucan'a göre “ÇavuĢesku, siyaset bakımından bir tiran, iktisadi açıdan bir felaketti. DıĢ iliĢkilerde ise baĢarılı bir çizgideydi. Cahil olmasına rağmen, akıllıydı. Bu akıllılık köylü kurnazlığı idi.” (1989:55) Kısa zaman içinde, Romanya‟da siyasi ziyaret hareketliliği artmıĢtı. 1967 12 yılında sezonu açan ABD baĢkanı Richard Nixon olmuĢtur. Aynı yılda, Corneliu Mănescu, Romen DıĢiĢleri Bakanı, BM Genel Kurulu baĢkanlığına seçilmiĢti. ÇavuĢesku da bu süreçte yerinde durmuyor yurt dıĢı ziyaretlerine hız veriyordu. 1973 yılında yurtdıĢı ziyaretleri adeta zirveye çıktı. ÇavuĢesku bu yıl içerisinde Ġran, Pakistan, Hollanda, Ġtalya, Federal Almanya, Yugoslavya, ABD, Vatikan, SSBC, Fas, Güney Amerika ve daha birçok ülkeyi ziyaret etti. ÇavuĢesku siyasi hayatı boyunca oldukça fazla ödül, madalya, niĢan, akademik unvan kazanmıĢtır. Bunlar, Fransız NiĢanından Lüksemburg Nassau Hanedanı‟nın Altın Aslan NiĢanına; Beyaz Finlandiyalı ġövalye NiĢanından Zair Leopar Milli NiĢanına kadar; Bath Britanyalı NiĢanından komünist ülkelerindeki birkaç Lenin, Marks ve Kırmızı Yıldız‟a kadar uzanır. ÇavuĢesku liderliği süresince altı ABD baĢkanı görmüĢtür. Hepsi ile uyum içinde olmaya gayret etmiĢtir. Hatta Washington ve BükreĢ‟te ikiĢer defa karĢılıklı olarak ziyaret ettiği Nixon ile yakın arkadaĢ olmuĢtur. Çoğu zaman ABD ile iyi iliĢkiler içinde bulunmuĢtur. Moskova açısından ise ÇavuĢesku zor bir lider olmuĢtur. Özellikle ÇavuĢesku‟nun dıĢ politikadaki megalomanisi Moskova‟yı önceleri rahatsız etse de bir süre sonra tepkileri hafiflemiĢtir. SSCB, Romanya‟nın dıĢ politika hamlelerini “orijinal ve zararsız palyaço hareketleri” olarak görüyordu. Ancak bir yandan da ÇavuĢesku‟yu bir “tehdit olarak” ciddiye alıyor; zaman zaman da ÇavuĢesku‟ya gözdağı niteliğinde uyarılarda bulunuyordu. Ancak ÇavuĢesku ısrarla kendi bildiğini yapmaya hatta daha ileri gitmeye devam etti. Öyle ki Sosyal demokratlarla iĢbirliği yapılmasını ve NATO ile VarĢova Paktı‟nın askeri bloklarının feshini talep etti. SSCB ile kavgasında Çin‟i bahane olarak öne sürdü. Bu bağlamda nükleer savaĢı önlemediği ve etkisiz kaldığını iddia ettiği Brejnev‟i açıkça kınadı. ÇavuĢesku “ikili oyunlar” ile bir süre dıĢ iliĢkilerde doğu-batı dengesini kurmayı baĢardı ancak bir süre sonra Batı, ÇavuĢesku‟ya olan ilgisini yitirdi. Nitekim 1974 -1976 arasında ÇavuĢesku Batı‟ya yalnız iki defa ziyarette bulundu. Aynı Ģekilde Batılıların Romanya ziyaretleri de seyrekleĢti. Hatta 1974 yılında Romanya‟yı kimse ziyaret etmedi. Batı tarafından ihanete uğradığını düĢünen ÇavuĢesku, Romanya‟yı modern sanayi devletine dönüĢtürmek üzere yüzünü “eski dost” Ruslara dönmüĢtür. Ağustos 1976‟da Kırım‟da tatilde bulunan Federal Almanya lideri Erich Honecker, SSBC‟nin Ģefi Leonid Brejnev‟e “ÇavuĢesku, Romanya‟yı ziyaret etmem için ısrar ediyor. Bu fırsatla kendisini tekrar VarĢova Paktına bağlayalım.” 13 diyordu. Aynı süre içinde, ÇavuĢesku Üçüncü Dünya‟ya (Afrika, Güney Amerika, Arap Ülkeleri) yönelik politikalar da izlemiĢtir. Gelecekte yatırım ve yeraltı zenginliklerin iĢletmesinde iĢbirliği yapılması düĢüncesiyle, söz konusu ülkelere sanayi ve ordu donatım ürünleri ihraç etmiĢtir. KiĢisel hayatına baktığımızda ise yine siyasetin baĢrolde olduğu bir hayat tarzı ile karĢılaĢıyoruz. Nicolae ÇavuĢesku 1939 yılında, ĠĢçi Kültür Merkezindeki bir gösteride sonradan eĢi olacak olan Lenuta Petrescu‟yla tanıĢmıĢtı. Ġlk bakıĢta âĢık olmuĢlardı. Devrimci adı Florica Lenuta olan kız genç ve güzeldi, ayrıca ÇavuĢesku‟dan da iki yaĢ büyüktü. BükreĢ 2. Bölge‟den sorumlu olup komünist gençler teĢkilatının üyesiydi. Yedi yıl sonra evlendiler ve üç çocukları (Valentin, Zoe ve Nicu) oldu. Beraberlikleri 50 yıl sürdü. ÇavuĢesku ailesine yakın olan kaynakların aktardığına göre ikili çok yakındılar; her daim kol kola geziyorlardı. ÇavuĢesku Lenuta‟nın sözünden çıkmıyordu, ama yoldaĢ Lenuta da kendisiyle çok ilgileniyordu. Yemek yiyip yemediğini, ihtiyaçlarını, memnun olup olmadığını sürekli kontrol ediyordu. Bahçede yemek yiyorlardı ve beraberce güzel vakit geçiriyorlardı. ÇavuĢesku en çok Loana Radu ve Mia Braia‟nın müziğini seviyordu. Yemek yedikten sonra, Ģarkı söylüyorlar ve tavla oynuyorlardı. YaklaĢık otuz yıl boyunca ÇavuĢesku ailesinin evinde görev yapan personel Ģefi Suzana AndreiaĢ, ÇavuĢesku‟nun satranç, bilardo ve voleybolu sevdiğini belirtiyordu. Kongrelerde okuduğu Ģiirlerden anlaĢıldığı üzere Romen edebiyatını takip ediyor ve özellikle de Eminescu‟nun Ģiirlerini seviyordu. ÇavuĢesku‟nun akademik geçmiĢine bakıldığında ise ilk olarak 1966 yılında, açık öğretim Ġktisat Fakültesi‟ni bitirdikten sonra bitirme tezini sunduğunu görmekteyiz. Tezin konusu, “XIX. Yüzyılda Romanya‟nın Ekonomik GeliĢme Sürecindeki Özel Sorunları” idi. 1968 yılında, ÇavuĢesku‟nun konuĢmaları 33 cilt olarak basılmaya baĢlanmıĢtır. ÇavuĢesku, son dönemlerinde istihbarat açısından son derece titizleĢmiĢti. Güvenlik önlemleri çoğu zaman paranoyak adımlarla süsleniyordu. Son 10 yılında Ģeker hastalığına yakalanan ÇavuĢesku zaman ilerledikçe hem güvenlik hem de sağlık açısından daha da korkar olmuĢtur. 1972 yılında, hiçbir elbiseyi bir günden fazla giymiyordu. Gizli Polis TeĢkilatı yalnız kendisi için üretim yapan bir terzilik atölyesi kurmuĢtu. Ofis elbisesi, Lenin tipi Ģapkaları, Mao ceketleri, Ġngiliz kumaĢı paltolar, Sovyet tipi kapitone hırkalar ve Alman tipi avcı kostümleri giyen 14 ÇavuĢesku‟nun tüm kıyafetleri gizlilik ve güvenlik gerekçeleri ile bu atölyede dikiliyordu. ÇavuĢesku siyasi hayatında olduğu kadar sosyal hayatında da bilgiç ve çok dakikti. Her sabah, tam saat 8‟de araç konvoyu ile büroya kadar gidiyordu. Öğle yemeğini tam saat 13‟te yiyordu. Her daim aynı Ģarapları tercih ediyor sürprizlere hayatında pek yer vermiyordu. ÇavuĢesku‟nun ekonomi alanındaki hamlelerini incelediğimizde de yine kendine has bir politik strateji görüyoruz. Büyüme verileri kimi zaman oldukça net göstergelere sahipti. Zira 1950-1989 yıllar arasında, özelliklede 1965 yılından sonra, Romanya‟nın sanayi üretimi 44 kat artmıĢtır. Ancak paradoksal olarak bu Stalinist sanayileĢmenin esas motoru Moskova korkusuydu. Gheorghiu-Dej, VarĢova Paktı‟nda Romanya‟ya biçilen tahıl ambarı rolünü reddetmiĢti. Bu reddediĢ ülkeyi zorunlu olarak sanayileĢme sürecine götürmüĢtü. ÇavuĢesku, özellikle ABD ve Federal Almanya ile kurduğu iliĢkilerle “Batı bloğunun Truva Atı” pozisyonundan faydalanarak finansal açıdan ciddi yardımlar almıĢtır. Bu süreç içerisinde hızla geliĢen ekonomi sayesinde baĢta tarım olmak üzere Romanya tüm sanayi dallarında üretim yapan bir ülkeye dönüĢtü. 1973 yılında, Batı‟nın sermaye katkısıyla “ortak yatırım Ģirketi” kurulmasına izin vermiĢ ve ilk yılda 20‟ye yakın Ģirketi kurulmuĢtur. Romanya ve Batı arasındaki ithalat-ihracat hacmi hemen hemen iki katına çıkmıĢtır. (1965 yılında %28 iken 1974 yılında %45‟e çıkmıĢtır) 1971-75 yılları arasında, hiçbir zaman denkleĢtirilememiĢ GSYĠH %11,3 olup yükseliĢe geçmiĢtir. ġehirler Ģantiyeye dönüĢtürülüyormuĢ, yağmurdan sonra ortaya çıkan mantarlar gibi ardı ardına fabrika açılıĢlarının duyurusu yapılıyordu. Söz konusu fabrikaların kuruluĢunda çoğu zaman mevcudiyetini aĢan bir teknik kullanılıyor; verimlilik veya gelecekteki yatırımlar hesaplanmaksızın süreç her açıdan abartılı bir Ģekilde ilerliyordu. BaĢka bir deyiĢle ÇavuĢesku, niteliğe değil niceliğe önem vermiĢti. Ülkenin milli gelirinin üçte birini söz konusu büyük yatırımlara bağlandı. Ekonomik verilere abartılı bir Ģekilde önem veren ÇavuĢesku için “azgeliĢmiĢliğe karĢı tek ilaç” olan sanayileĢme aynı zamanda “bağımsızlık ve ulusal egemenliğin korunması için de önemli bir faktör”dü. Ne var ki ÇavuĢesku‟nun yaptığı bu dev yatırımlar çok da kâr getirecek yatırımlar değildi. Arz-talep dengesi gözetilmeden yapılan yatırımlar öyle büyüktü ki ihtiyacın kat be kat üstündeki kapasitesiyle Romen ekonomisi adeta planlanmıĢ bir iktisadi yatırımlar fakirliği üretiyordu. 15 Sadece yatırımların kuruluĢ aĢaması değil iĢleyiĢ Ģekli de sorunlarla doluydu. Zira ekonomi yönetimindeki düzensizlikler, adam kayırmacılık, irtikâp, özensizlik ve yolsuzluklar çok geçmeden bu yatırım alanlarında ortaya çıkmaya baĢladı. Hal böyle olunca düĢüĢ de peĢi sıra geldi. 1971-1975 arasında Romanya‟da GSYĠH yükselme oranı %12,9‟den 1976-1980‟de %9,6‟ya;1981-1982‟de ise %1,8‟e kadar geriledi. Dörtnala giden sanayileĢme ile birlikte on yılda Ģehir nüfusları %10 artmıĢtır. 1977 yılında Romanya‟nın 20 milyonluk nüfusunun yarısı Ģehirde ikamet ediyordu. Deletant'a göre, iyi bir yaĢam ümidiyle Ģehre giden köylüler için devlet bol miktarda konut inĢa programı baĢlatmıĢtı (2006:354) ve bu yine ÇavuĢesku'nun büyük bir baĢarısı olarak sayılmaktaydı.Yalnız 1981-85 arasında merkezi ısıtılmalı ve sıcak suyu olan 750.000‟den fazla daire sahiplerine verilmiĢti. SanayileĢtirme politikasının bir parçası olarak, 1965-70 yılları arasında devlet eliyle nüfusun köyden Ģehre taĢınması sağlanmıĢtır. Ancak birkaç yıl içinde, göçten dolayı meydana gelen sosyal kaos nedeniyle büyük Ģehirlere taĢınmak isteyenler için kısıtlamalar getirilmiĢtir. Bir yandan büyüme rakamları göz boyarken, bir yandan da zorunlu sanayileĢme süreci Romanya‟yı borca boğmuĢtur. Romanya‟nın 19711982 arasında, dıĢ borcu 1,2 milyar dolardan, 13 milyar dolara çıkmıĢtır.1979-81 arasındaki petrol krizi, kum üzerine inĢa edilmiĢ olan Romen ekonomisi için adeta deprem etkisi yaratmıĢtır. 1982 yılında Romanya‟nın dıĢ ticareti geliri önceki yıla nazaran %17‟ye düĢmüĢtür. ÇavuĢesku, Batılı alacaklılara borcunu ödeyemeyeceğini fark etmiĢ ve konkordato “ödeyemezlik” hâli ilan etmiĢtir. Borcu borçla kapamak istemeyen ÇavuĢesku, bu süreçte yeni borç arayıĢına girmemiĢ; kredi almaksızın borçların ödenmesi emrini vermiĢtir. Aradan geçen yedi yılda, benzeri görülmemiĢ bir Ģekilde fakirleĢme yaĢansa da Romanya bu süreç sonunda tüm borçlarını ödemiĢtir. 1984 yılında, dokuz yıllık çalıĢma sonrası, “TunaKaradeniz Kanalı” açılmıĢtır. Kanal 64 km olup, Karadeniz‟e giden yolu 400 km kısaltmaktadır. Kanal, denizciler için her yük tonu 1 dolar olan vergileri oldukça yüksekti. Ancak bu adım aynı zamanda Tuna Delta‟sını bölüĢtüğü SSCB‟ye karĢı bağımsızlık ilanı olarak da algılanıyordu. 1985 yılında Komünist Partisi ile Hükümet Merkezi, Meclis Sarayı kurulması için çalıĢmalara baĢladı. Meclisin inĢaatında Mimar ġef Anca Petrescu ve 16 beraberindeki 400 mimardan oluĢan bir ekip çalıĢtı. ĠnĢaat alanı açmak için üç semt: Uranus, Antim ve Rahova (kısmen) ve 17 kilise imha edildi. Her gün, 20 bin iĢçi üç vardiya olarak çalıĢtı. BeĢ yıl içinde, hacmi 2 milyon 500 bin mc olan dünyanın ikinci büyük binası, bazıları bir stadyum kadar olan 7 bin üzerindeki odasıyla devasa boyutlarda bir meclis binası meydana geldi. Bunun Romanya‟ya bedeli ise yaklaĢık 2 milyar dolar oldu. Görüldüğü üzere ÇavuĢesku zaman zaman ciddi çeliĢkilere düĢen ve çok da dengeli olmayan bir ekonomi politikası izlemiĢti. Siyasette olduğu üzere ekonomide de sahip olduğu “megalomani”, borçların agresif bir politika ile ödenmesi; nüfusun tüketim ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmaması ÇavuĢesku‟yu ekonomik bir felakete sürüklemiĢtir. Nitekim 1960-70 yıllarının cömert ekonomi siyaseti 80‟li yıllarda yerini kemer sıkma politikalarına bırakmıĢtır. Yiyecek kuyrukları, merkezden ısıtmalı olmalarına rağmen kullanılamayan bina ısıtma sistemleri, sağlık sigortasının ücretsiz olmasına karĢın ilaç ile tetkiklerin ücretli olması, maaĢlarını alamayan ya da az bulan hekimlerin rüĢvet alması vs. gibi olaylar Romanya‟da ekonomik ve sosyal düĢüĢün en açık örnekleriydi. 1981 yılında gıda karneye bağlandı. Yağ, süt, tereyağı ve Ģeker için kartlar mevcuttu. Artık Romanya‟da bitmek bilmeyen kuyruklar oluĢmuĢtu. 1985-1988 arasında, erzak ihracatı iki katına çıkmıĢtı. Erzak krizini ört bas etmek için ÇavuĢesku‟nun Ģahsi hekimi olan Iulian Mincu, bir yetiĢkinin günde 3 bin kalori tüketmesinin sağlıklı olmadığını iddia eden bir beslenme programı icat etmiĢti. 1983 yılından itibaren ÇavuĢesku, beslenme uzmanının tavsiyesiyle kiĢi baĢına düĢen yıllık kalori tüketim oranını tespit etmiĢtir: 39,12 kg et, 73 kg süt ve süt ürünleri, 42,54 kg patates, 66,08 kg sebze, 27,49 kg meyve. Bu süreçte ülkedeki tüm öğrenci, üniversite öğrencisi, öğretmen ve askerlerin tarımsal çalıĢmalara iĢtirak etmesi zorunlu kılındı. 1984 yılından itibaren ise mevcut krizlere ek olarak bir de enerji krizi baĢlamıĢtı. Kurumların çoğu elektrik ve hammadde yokluğundan kapatıldı. Elektrik ve gaz eksikliği nedeniyle sokak aydınlatmaları ve merkezi ısıtma sistemlerinde neredeyse her gün kesinti meydana geliyordu. Benzin son derece nadir bulunan bir Ģey hâline geldi. Pazar günü kısmi olarak taĢıt dolaĢımı yasaklanmıĢtı. Bir Pazar günü çift sayılı plakalar, sonraki Pazar günü ise tek sayılı plakalar trafiğe çıkıyordu. 17 1985 yılında, Mihail Gorbaçov, SBKP (SSCB Komünist Partisi-PCUS)‟un yeni genel sekreteri seçildi. Gorbaçov, Romen ekonomisini “zalim bir jokey tarafından sürülen kocamıĢ bir at”a benzetiyordu. Romenlerin artık son derece kötü hayatları vardı. Yalnız %5‟i araba, %19‟u televizyon, %14,7‟si çamaĢır makinesi, %17,6‟sı buzdolabına sahipti. ÇavuĢesku bu zayıf rakamlardan haberdardı. 1989 yılından sonra, sahildeki bir villasında ortaya çıkan çift nüshalı belgeler bu gerçeği gözler önüne seriyordu. ÇavuĢesku‟nun villasında, sunulan gerçek rakamların ve propaganda için kullanılan sahte rakamların yazıldığı evraklar bulunmuĢtu. 80‟li yıllarda Romanya‟dan göç eden Alman kökenli Romen yazar Richard Wagner‟e göre “ÇavuĢesku‟nun etrafında yalnız akraba, uĢak ve her Ģeyi yapmaya hazır olan fedailer bulunuyordu. Bu grup deli bir çiftçi gibi ülkeyi yönetiyorlardı.” KiĢi kültü ise kötüye giden sürece rağmen geniĢliyordu. 1980 yılında, Dakların yılı kutlandığında, ÇavuĢesku, Burebista‟nın devam eden bir ardılı olarak kutlanmıĢtı. Televizyonda yalnız 20.00-22.00 saatleri arasında yayın vardı. 26 Ocak 1987 tarihinde yayınlanan ayrıntılı bir rapora göre; saat 20.00 Haberler, 20.20 “Ülkenin Yöneticisini Yüceltiyoruz” Ģiirler, Değer Verme Antolojisi, saat 20.40 Nicolae ÇavuĢesku YoldaĢın Teorik Faaliyetlerine Yönelik Belgesel, saat 21.00 “Ulu Komutanı Onurlandırma”, ordu orkestrasının yardımıyla televizyon tiyatro sahnesi; saat 21.30 Haberler ve yayın sonu. Kasım 1984 Kongresi RKP‟nin sondan bir önceki kongresi olmuĢtur. Nitekim ülkede açlık, sefalet iyiden iyiye derinleĢiyordu. Ancak tüm bu gerçeklere rağmen kongre salonunda “Kahraman ÇavuĢesku, Romanya! Komünizm!“ sloganları ile ayakta alkıĢlanan Nicolae ÇavuĢesku “Gıda sanayinin güçlü geliĢimi” hakkında bildiri okuyordu. Bu noktada SSCB ülkelerinde son derece önemli bir yeri olan “kiĢi kültü” nden ayrıntılı olarak bahsetmek yerinde olacaktır. ÇavuĢesku‟nun kiĢi kültü Asya ziyaretinden sonra, 1970-73 yıllarından itibaren baĢlamıĢtır. ÇavuĢesku, Çin‟deki Mao Tzedun kültürel devrimden ve Kuzey Kore‟deki Kim Ir Sen‟in Çiuçe doktrininden ilham alarak Haziran 1971‟de “Yeni Ġnsanın VaroluĢu” adıyla kendi küçük devrimini yaptı. Ne var ki ÇavuĢesku, Çin ve Kuzey Kore ziyaretleri sonrasında yukarıdaki bakıĢ açısında sapmaya baĢlamıĢ ve SSCB çizgisinden uzaklaĢtıkça Batı için gözde bir siyasi lider olmuĢtur. 18 Romen halkının bakıĢ açısından bakarsak ÇavuĢesku özellikle ekonomik refah döneminde adeta kutsanıyordu. Öyle ki ÇavuĢesku yalnız yoldaĢ değil, devlerin devleri, ScorniceĢti‟deki ulu meĢe, Romanya‟nın zenginliğinin kefili, güneĢi, tüm eĢyaların tedbiri, Ģahini, Romenlerin TransfagaraĢan‟ı, ülkenin ilk iĢçisi/askeri/köylüsü/madencisi/avcısı, her Ģeyi düĢünen, sevilen yönetici, dünya tanrısı, beyaz altı prens, ülkenin üzerine yükselen zirve, çok sevilen ata idi. Sosyolojik olarak ele aldığımızda ise Romenlerin otoriter bir idare tarafından yönetilmeye razı olduklarını görüyoruz. Bu çerçevede Romen halkı 1970‟lerden itibaren kiĢi kültüne itaat etmiĢlerdir. Kült; 80‟li yıllara kadar farklı Ģekillere girmiĢ, tüm halkı etkisi altına alan kendine has Ģizofrence bir dinamik geliĢtirilmiĢtir. ÇavuĢesku‟nun doğum günü milli bayrama dönüĢtürülmüĢtür. Fransız biyografi yazarı Michel-Pierre Hamelet‟e verdiği bir röportajında, ÇavuĢesku, Romanya‟da kendisine ithafen düzenlenen kiĢilik kültünü “teĢkilatlanma ve görüĢ birliği olarak” tarif ediyordu. ÇavuĢesku‟nun ilk yıllarında ülkedeki ziyaretleri popülerliğini artırmıĢtır. Daha sonra, yerel aktivistler Potemkin köyleri inĢa etmeye baĢlamıĢlardır. ÇavuĢesku‟nun her söylemi önemle ciddiye alınıyor; tavsiye hatta emir olarak sayılıyordu ve harfiyen icra ediliyordu.Örneğin, 80‟li yıllarda, Batılıların 1 hektarda devasa hasılatlar elde ettiğini öğrenen ÇavuĢesku bir tarım birimini ziyareti sırasında benzer bir uygulama için talimat vermiĢti. Tarım arazilerinde talep edilen yoğunluk elde edilmediği için, yerel uzmanlar baĢka bir tarladan mısır bitkilerini kesip arsayı yoğunlaĢtırmıĢlardı. ÇavuĢesku mısırların arasına girdi, birkaç koçan arasını açtığında ellerinde öylesine yerleĢtirilmiĢ taneler buldu ve kandırılmaya çalıĢıldığını anladığı anda ateĢ püskürdü ancak neden sonra çok da önemsememiĢ bir tavır aldı. Bu tavrı ÇavuĢesku‟nun siyasi geleneğinde “hilekârlık” ve “despotizm” olmasına ve bu geleneğe giderek daha fazla prim vermesine yorumlandı. Mart 1979‟da Romanya‟yı ziyaret eden Fransız baĢkanı Valéry Giscardd‟ Estaing “kibirli, hoĢ olmayan ve etrafı rüĢvet alan ahmaklarla dolu” bir ÇavuĢesku‟ya rastlamıĢtır. ÇavuĢesku, hayatı boyunca ihanete uğrayacağı korkusu ile yaĢamıĢtır. Pacepa‟nın kaçıĢından sonra yakın arkadaĢlarına karĢı güvensizliği daha da artmıĢtır. ÇeĢitli çözümlere baĢvurmuĢtur. Komünist 19 Partisinin önemli rollerini benimsemiĢ, önemli görevlere akrabalarını getirmiĢtir. Zamanla, zeki ve onurlu arkadaĢlarından uzaklaĢmıĢtır. Gücün zinciri git gide sıkılmıĢtır. Zamanla kendilerinin arasında seçilmiĢ güvenilir insanlar, hoĢ olmayan bilgilerden kendilerini korumaya baĢlamıĢtır. EĢi tarafından idare edilen 2 numaralı kabine kendisine ulaĢan tüm bilgileri seçmeye baĢlamıĢtır. YavaĢ yavaĢ, gerçeği söylemeye cesaret edemeyen BükreĢ‟teki bahçeye köle zadegânı teĢkil edilmiĢtir. Elena ÇavuĢesku devlette iki numaralı kiĢi, Romanya‟nın tarihindeki ilk kadın baĢkan yardımcısı olmuĢtur. 17 Ocak 1916 PetreĢti, Dâmboviţa doğumlu olan köylü kızı Elena, üniversiteyi bitiremedi. BükreĢ‟e gelip 1939 yılında Nicolae‟yi tanıdığında bir tekstil fabrikasında çalıĢıyordu. Çoğu Romen tarafından belalı bir Rasputin olarak görülen ÇavuĢesku‟nun eĢi, pul koleksiyonu gibi akademik unvan ve baĢkalarının yazdığı uzmanlık yazıları ile beratlar topluyordu. 1972 yılından itibaren Elena siyasete ilgi duymaya baĢlamıĢtır. 1985 yılında, Elena‟nın da kiĢi kültü geliĢmeye baĢlamıĢtır. 1979‟da Afganistan‟da Sovyet saldırısı baĢladıktan sonra, ÇavuĢesku Batı‟nın yeniden gözdesi olmuĢtur. KarĢılıklı ziyaretler yeniden baĢlamıĢtır. ÇavuĢesku, Kasım 1980 tarihinde, Madrid CSCE Konferansında “Piriney‟den Karpat Dağlarına kadar birleĢmiĢ bir Avrupa planı” nı sunmuĢtur. 1982 yılında, SSCB lideri Leonid Brejnev hayata gözlerini yummuĢtur. Brejnev‟den sonra 68 yaĢındaki, eski KGB Ģefi, agresif politikaları ile tanınan ve ÇavuĢesku‟yu iyi gözle görmeyen Yuri Andropov SSCB‟nin baĢına geçmiĢtir. 15 aylık liderliği sonrasında Andropov‟un yerine ise 73 yaĢındaki Constantin Çernenko baĢkan olmuĢtur. 1985‟te Çernenko vefat etmiĢ ve yerine dinamik, reformcu Mihail Gorbaçov geçmiĢtir. Bu, ÇavuĢesku ile sosyalist kamp için sonun baĢlangıcıydı. Gorbaçov Mart 1986 tarihinde, Moskova‟da sunduğu “Perestroyka ve Glasnost” tezlerinde Ģu ifadelere yer vermiĢtir: “Parti ile devlet organlarının pratik eylemleri zamanın gereksinimlerinin ardında kalmıĢtır. Ġdari iĢleyiĢ zayıf kalmıĢ, iĢ dinamiği azalmıĢ, artan bürokrasi ve iĢte tüm bunlar bize ciddi zararlar vermiĢtir.” Gorbaçov,hayatı boyunca ÇavuĢesku‟nun dile getirdiği sözleri dile getirmiĢ ve Ģöyle devam etmiĢtir : “Her ulus kendi yolunu seçsin, her ülke kendi kaderine ve öz kaynaklarına dair karar versin.” Adeta isyan eden ÇavuĢesku “Truva Atı” rolünün Gorbaçov tarafından gasp edildiğini ileri sürmüĢ ve Gorbaçov‟un “Batı‟nın evladı olduğunu” iddia ederek üçüncü kez Batılılar tarafından “ihanete” uğradığını anlamıĢtır. 20 Gorbaçov sonrasında Batı kendisine sırtını çevirmiĢtir. Boia'ya göre aslına bakılırsa ÇavuĢesku zaten yalnızdı. Kısa zamanda, Federal Almanya‟daki Erich Honecker, öteki komünist “yaĢlı” ile arkadaĢlık ediyordu. Onlar için, Polonya (Lehistan) ile Macaristan‟daki reformlar kâbustu ve Haziran 1989 tarihinde Çin‟deki kanlı olaylara seviniyorlardı (1995:135). 25-27 Mayıs 1987 tarihinde, Mihail Gorbaçov ve eĢi Raisa, Romanya‟yı ziyaret etti. Kendilerine görkemli bir kabul töreni hazırlandı. Yüz binlerce insan, havalimanından hazırlanmıĢ olan meskene kadar yol kenarlarına yerleĢtirilmiĢti. Son akĢam için ÇavuĢeskular, Gorbaçov ailesi için rahat bir ortamda bir akĢam yemeği düzenledi. Ġki lider aralarında tartıĢmaya baĢladılar. ÇavuĢesku, Gorbaçov‟a “uluslararası siyasetten vazgeçip SSCB‟nin sorunlarıyla ilgilenmesini söylemiĢtir. Gorbaçov ise ÇavuĢesku‟ya sert çıkarak Romanya‟yı korku içinde yaĢattığı gerçeğini yüzüne vurmuĢtur. Yine 1987‟de ÇavuĢesku‟nun subaylarından birisi ve Gizli Polis Generali, Mihai Pacepa durumu açıklayan Orizonturi roĢii (Kızıl Ufuklar) kitabını yayınladı. ABD BaĢkanı, Ronald Reagan bu kitabı “Komünist diktatörlerle iliĢkileri için Ġncil” olarak tarif etmiĢtir. Hür Avrupa Radyosu yayını, ÇavuĢeskuların yatak odalarındaki sırlarını Romenlerin evlerine kadar duyurmuĢ olan Kızıl Ufuklar romanını dizi olarak yayınlanmıĢtır. Deletant'a göre 10 Mart 1989‟da New York Times, koruma altındaki 6 eski komünistin mektubunu yayınlanmıĢ ve Constantin Pârvulescu, GheorgheApostol, Corneliu Mănescu, Silviu Brucan, Grigore Răceanu ve Alexandru Bârlădeanu mektupta ÇavuĢesku‟dan iç siyaset stratejisini değiĢtirmesini talep etmiĢlerdir. Mektupta ayrıca Anayasayı, köylerin merkezileĢtirme programını, Parlamento Sarayı‟nın inĢasını, iç siyasetteki baskıları, ulusal sınıfın tahrip edilmesini kınamıĢlardır. Bu mektuptan sonra ortalama yaĢları yaklaĢık 80 olan söz konusu isimler ev hapsine alındılar.(2006:169) 25 Ekim 1989 tarihinde, SSCB‟nin DıĢiĢleri Bakanlığının sözcüsü Ghenadi Gherasimov, Sinatra doktrini ile Brejnev doktrininin değiĢtirildiğini ilan etmiĢtir. Olaylar Avrupa‟nın Batısına doğru hızla yayılmıĢ ve 10 Kasım 1989‟da Berlin Duvarı yıkılmıĢtır. Bulgaristan‟da baskıcı yönetici Todor Jivkov yönetimden düĢürülmüĢ; 20 Kasım 1989 da Çekoslovakya‟da “VatandaĢlar Forumu” ilan edilmiĢken 22-24 Kasım 1989 da Romanya‟da, RKP‟nin XIV. Kongresinde her Ģey sakindi. ÇavuĢesku‟nun beĢ saatlik konuĢmasına alkıĢlar ve sloganlardan dolayı 55 defa ara verilmiĢti. 4 Aralık 1989 tarihinde ÇavuĢesku, 21 kendisini kurtarma planları çerçevesinde Moskova‟ya gitmiĢti. Ancak Gorbaçov ile görüĢmesi hiç de beklediği gibi geçmedi. Gorbaçov “kibirli Romen” olarak gördüğü ÇavuĢesku‟ya adeta tahammül edemiyordu. Nitekim Gorbaçov hatıralarında ÇavuĢesku‟nun kibrinden, nezaketsizliğinden, ukalalığından ve ikiyüzlülüğünden bolca bahsetmiĢtir. Moskova‟dan aradığını bulamayan “ihtiyar ÇavuĢesku” evine dönmüĢ ve gücünü korumak için hazırlıklara baĢlamıĢtır. Kendi çekmecesinde saklı olan hükümet darbesini bastırma planları çok yakın arkadaĢları tarafınca biliniyordu. Bu planların çalıĢmaları 1970 yıllardan itibaren baĢlamıĢtır. Prag‟daki Ġlkbahar Ayaklanması‟nın bastırılmasına iliĢkin yaptığı kınama konuĢmasından iki gün sonra, ÇavuĢesku ile buluĢan Josip Broz Tito kendisine “Kendi ülkenizde de güvenliği artırın.” demiĢtir. Nitekim ÇavuĢesku‟nun da ciddi korkuları vardı. Rusların üzerine geleceğinden paranoya derecesinde korkuyordu. Güvenli bir sığınak, sığınma yolları, her yerden halka seslenmek üzere bir teçhizat talep etmiĢtir. 1970 yılında Gizli Polisin özel bir birimi, acil durumda yurtdıĢına kaçıĢı öngören Rovine IS-70 adında gizli bir plan kurguladı. ÇavuĢesku yaĢlandıkça korku paranoyası git gide artmaya baĢladı. Neredeyse tüm ülke dinleme teçhizatları ile donatılmıĢtı. 1965 yılında, bir merkezi ve 11 bölgesel dinleme teçhizatı mevcuttu. 13 yıl sonra ise bu rakam 248 istasyon ve 1.000 mobil teçhizata yükseldi. 1980‟li yıllarda Romen istihbaratı olan Gizli Polis dünyanın en acımasız gizli teĢkilatlarından biri olmuĢtur. 1980 yılında, 14 bin 259 çalıĢanı vardı. Bunlardan 8 bin 159 subaydı. Boia'ya göre 1989 yılında, bir subayın RKP üyesi 50 iĢbirlikçisi ve RKP dıĢından 50 köstebeği olması gerekmekteydi. (1998:147) 1971 yılında, Çin‟e yaptığı bir ziyaret sonrası ÇavuĢesku, olası SSCB darbesine karĢı kendisini korumak amacıyla, U.M. 0920, “özel kontra casusluk birimi”ni kurmuĢtur. ÇavuĢesku‟nun milliyetçiliğinden rahatsız olan Brejnev, ÇavuĢesku‟nun yönetimden indirilmesini istiyordu. U.M. 0920 birimi, 1978 yılına kadar KGB‟nin I. Genel Müdürlüğü‟nün (PGU) ÇavuĢesku‟ya karĢı bir hükümet darbesinde kullanmak istediği ordu ve Gizli Polisten dokuz general tespit etmiĢtir. 16 Aralık 1989‟da ÇavuĢesku‟nun sonunu hazırlayan olaylar sokak hareketleri olarak TimiĢara‟da baĢlamıĢtır. Bin kiĢi “Jos ÇavuĢesku” (Git ÇavuĢesku) sloganıyla Ģehir merkezinde toplanmıĢtır. Acil durum ilan edilmiĢtir. Deletant'a göre ÇavuĢesku krizin tam ortasında “idam edilmeniz gerek; bunu hak ediyorsunuz, sizin yaptıklarınız affedilemez” diyerek askeri ve güvenlik generallerini suçlamıĢtır. Yorgun ve hayal kırıklığına uğramıĢ bir Ģekilde askerleri geri çekilmeyle tehdit etti. 22 Ancak nihayetinde ÇavuĢesku‟yu hanımı Elena ÇavuĢesku ikna etti.(2006:439) 20 Aralık 1989 ÇavuĢesku illerin sekreterleriyle telekonferans yaptı. Casuslar TimiĢoara‟da da çalıĢtıklarını söyledi. Amerika‟nın ve Rusya‟nın, Romanya üzerinde oyun oynadıklarını aktardı. AkĢam televizyona çıkarak TimiĢoara‟daki olaylar hakkında konuĢan ÇavuĢesku ertesi gün ise BükreĢ‟te miting yaparak maaĢlara zam yapacağını belirtti. Ancak toplanan kalabalık ÇavuĢesku‟ya güvenmiyordu. ÇavuĢeskuyu ıslıklayarak protesto ettiler. Ardından BükreĢ‟te çıkan sokak olaylarında 162 kiĢi hayatını kaybetti. BükreĢ mitingi halk açısından baĢarısız olunca ertesi gün halk ÇavuĢesku ailesinin geceyi geçirdikleri merkez komite binasının önünde toplandı. Savunma bakanı Vasile Milea, sabah odasında ölü bulundu. ÇavuĢesku balkona çıkıp tekrar halkın karĢısında konuĢma yapmak istedi ama yine protesto edildi. Yeni atanan Savunma Bakanı General Stanculescu helikopter çağırıp ÇavuĢesku‟nun binayı terk etmesini rica etti. Oğlu Valentin ÇavuĢesku, Galloway ve Bob Wylie tarafından 1991 yılında yazılan Prăbușirea (ÇöküĢ) kitabında Ģu ifadeleri kullanmıĢtı: “Böyle bir gün geleceğini ve bu Ģekilde olacağını biliyordum ve babamı uyardım. Devrilmeden bir önceki gece yaklaĢık 15 dakika onunla konuĢtum. Halk tarafından seçilecek delegelerle konuĢması için yalvardım. Dinliyordu ama duymuyordu.” ÇavuĢesku filmi sürrealist bir finale doğru yaklaĢıyordu.Film çok çabuk ilerlemeye baĢlamıĢtı. Son kata gelmeden asansörün kapıları kitlendi, korumalar silahlarıyla kapıları açtılar bir camdan teras katına çıktılar. Snagov‟a kadar helikopterle uçtular ve orada ÇavuĢesku kabinde, askeri ve güvenlikle irtibata geçmeye çalıĢtı, kimseye ulaĢamadı ve uçmaya devam ettiler. Pilot, helikopterin düĢürülme ihtimali olabileceğini söyledi ve sokağa inerek kımızı bir Dacia araba durdurup VacareĢti‟ye kadar gidip oradan baĢka araçla TargoviĢte‟ye geçtiler. Özel çelik fabrikasında durup ÇavuĢesku iĢçilere seslenmek istedi fakat kimse fabrika kapısını açmayınca yola devam ettiler. Milis ekibi geldi ve müfettiĢlik binasına götürmeye çalıĢtılar fakat bina etrafı öfkeli insanlar tarafından kuĢatılmıĢtı. Arabaya taĢlar atılmaya baĢlanınca Ģehir dıĢındaki ormana kaçıp saklandılar ancak gece müfettiĢlik binasına getirilebildiler. Boia'ya göre asker eĢliğinde askeri garnizonuna götürüldüler askeri elbise verilerek küçük ve havasız bir odaya saklandılar. Bu zaman zarfı içine hala “tovarăĢe preĢedinte” (ArkadaĢ CumhurbaĢkanı), “tovarăĢe comandant suprem” (baĢkomutan), Ģeker hastası olmasına rağmen çayı bile Ģekerli getiriliyordu. ÇavuĢesku cinnet geçiriyordu. Elena ÇavuĢesku bir çocuğu okĢuyormuĢ gibi baĢını okĢuyordu. (1998:178) 23 Sonraki günlerde kendi güvenlikleri için zırhlı araçta tutuldular ve son gecelerini de yine aynı zırhlı araçta geçirdiler. Emekli BinbaĢı,eski teğmen Ġulian Stocia 22-25 Aralık 1989 tarihleri arasında ÇavuĢesku ailesinin TârgoviĢte garnizonunda gardiyanları olarak görev yapmıĢtır. 24 Aralık tarihinde televizyonda devrimin kimler tarafından organize edildiğini öğrenince birden hanımına sarıldı. Ġon Ġliescu‟ya söz gelince televizyonda ÇavuĢesku birden “Beni bırakmadın, gereğini yapmak için beni bırakmadın!ġu Sovyet ispiyoncusu bizi nasıl bitirecek Ģimdi göreceksin.” diye bağırarak hanımına kızdı. Stoica, “ilk defa aralarında bir tartıĢma oluyordu. 24 Aralık gecesi Albay Kemenici tarafından suikast emri verildi ama dört defa kurtuldular” dedi. Merkez Komite binasından kaçıĢından iki gün sonrası Ulusal KurtuluĢ Cephesi çekirdek kiĢileri ve Ġon Ġliescu‟nun etrafındakiler bir tuvalete girerek duyulmaması için muslukları açıp ÇavuĢesku ailesinin kaderini belirlediler. 25 Aralıkta TârgoviĢte‟ye helikopterle General Victor Stănculescu, askerler ve siviller indiler. ÇavuĢesku onları görünce rahat bir nefes alarak hanımına “Sakin ol, Stănculescu geldi” dedi. Fakat bilmiyordu ki, birkaç gün önce savunma bakanı yaptığı kiĢi ona ihanet ederek, ölümünü hazırlamaya gelmiĢti. ÇavuĢesku ailesinin davası tam bir düzmeceydi. Sanıkların avukatları bile onları suçlu bulmakta birbiriyle yarıĢtılar. ÇevuĢesku ve ailesi için idam kararı çıktı ve garnizonun tuvaleti önünde kurĢuna dizilerek idam edildiler. Garnizon komutanı Andrei Kemenici bir programda “Nicolae ve Elena ÇavuĢesku‟yu bağlamaya çalıĢan paraĢütçüleri görünce adeta çöktüler. O hiç karĢılık vermedi, gözyaĢları içinde aĢağılanmayı kabul etti. Hayır, artık ÇavuĢesku değildi sıradan bir insandı o. AteĢ ettikleri zaman gözyaĢlarım aktı. Onun son cümlesi ise “Özgür ve Bağımsız Romanya Sosyalist Cumhuriyeti yaĢasın” oldu ve bu Ģekilde Nicolae ÇavuĢesku kitaplarda veya filmlerde anlatıldığı gibi öldü.” dedi. 2.2. Romanya'da Komünist Rejim Tarafından ĠĢlenen Siyasi Suçlar Romanya CumhurbaĢkanlığı 2006 yılında kurulan “Romanya Komünist Diktatörlüğü Analiz Komisyonu” vasıtasıyla komünist rejimin iĢlediği siyasi suçları inceledi ve kamuoyuna açık bir rapor hazırladı. Söz konusu raporda komünist rejimin iĢlemiĢ olduğu siyasi suçlar Ģu Ģekilde sıralanmıĢtır: 24 1. 1945 sonrası, Rusya korkusundan dolayı ulusal çıkarlardan vazgeçilmesi, 2. Kasım 1946 seçimlerinin Ģaibe ile kazanılması, 3. Militanların ve parti liderlerinin tutuklanmasıyla siyasi partilerin fiilen yok edilmesi, 4. Moskova‟ya bağımlı bir diktatörlük rejimin oluĢması, özgür sendikaların kapatılması, Romanya Komünist Partisi‟ne muhalif olan Sosyal Demokrat Hareket‟inin yok edilmesi, 5. Romanya‟nın 1948-1956 yılları arasında zorla SovyetleĢtirilmesi, siyasi despotluğa dayalı ve tek bir liderin çevresinde toplanan bir sistem oluĢturulması, 6. 500 bin ile 2 milyon arasında kiĢinin rejim politikalarına kurban edilmesi, 7. Etnik, kültürel, dini azınlıklara karĢı zülüm edilmesi, 8. Siyasi tutukluların planlı Ģekilde infaz edilmesi, 9. 1945-1962 yılları arasında komünizm karĢıtı olan partizan grupların yok edilmesi, 10. Mezheplere karĢı baskı uygulanması ve BirleĢik Romanya Kilisesinin yıkılması, 11. Toprakların ortak kullanımına karĢı çıkan köylülerin tutuklanması, sürgüne gönderilmesi ve öldürülmesi. 12. Soykırım ve/veya sürgün amacı ile Yahudilere ve Almanlara etnik temelli baskılar uygulanması, 13. 1956 yılındaki öğrenci ayaklanmalarının bastırılması, 14. 1977 yılında iĢçilerin ayaklanmalarının Ģiddet kullanılarak bastırılması, 15. 1980 yılında BükreĢ ve büyükĢehirlerdeki milli mirasların yok edilmesi, 16. Kimsesiz ve özürlü çocuklar için hapishaneler yapılması. 2.3. Komünist Romanya'nın Ekonomisi Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında Romanya‟da diğer doğu Avrupa ülkelerinde olduğu üzere “beĢ yıllık ekonomi planı” uygulandı. Yüksek ekonomik büyüme hedefi büyük umutlar ile halka dayatıldı. Sanayinin belli alanlarında çarpıcı büyüme rakamları beklendi. 25 2.4. Sosyolojik Yapı Komünizm bölge halkını -100 senelik bir unutkanlık sonrası- 18. yüzyıl seviyesine indirgedi. Petre Pandrea yaptığı bir araĢtırma sonucunda “özgür ülkelerde yaĢam tarzı Ģu Ģekilde oluyor: Baskın sınıf Ģekil ve hayat tarzına yön veren yöntemi seçiyor. Yarı kolonilerde hayat tarzı aĢağıdan yukarıya doğru gidiyor. YaĢam tarzı dıĢarıdan dikte ediliyor fakat dayanaklık için halk baĢlangıçlara müdahale eder” diye ifade eder. Modern Romanya ise farklı insanlar tarafından inĢa edildi. Önce Komünizm aracılığıyla insan aklı ve sosyolojik kültür bloke edildi. “Standartlara” indirilen varlık “yeni insan” projesini besledi. Halk sadece lider tarafından verilen “lokmayı” yemeye baĢladı. Gheorghe Tatarascu‟nun tahminlerine göre 1944 yılında Romanya‟da yaklaĢık 400 komünist bulunuyordu, sayıları o kadar azdı ki sendika bile kurulamazdı. Ancak sonraki süreçte sosyal sistemin en alt tabakasında bulunan “proletarya” harekete geçti ve komünizm giderek yükseldi. Tarihin akıĢında insanların düĢüncelerini yönetebilen bir siyasi rejim ilk defa görüldü. Bu bağlamda, siyasi platform ikinci planda kalıyordu; birinci plan iğfal operasyonu oldu. Boia'ya göre komünistler, proletaryayı anlamıĢtır. Rusya‟daki BolĢevik devrim sayesinde bunu ispatladılar. Nitekim tarihteki en önemli uyarılar her daim proletaryadan gelmiĢtir. (1998:245) Normal alanda reddedilen birisi hükümetin baĢına geçip kendisine benzeyenlerin intikamını almayı baĢarıp sosyal çamurdan kurtarıyor. 50 sene boyunca Romenler bir demir yolu çalıĢanı ve okuması yazması olmayan bir ayakkabıcı tarafından yönetildiler. 19 yy baĢında, dönüĢtürülmüĢ bir Arnavut onlarca gün BükreĢ‟i hâkimiyeti altında tuttu, Neron‟a öykünerek BükreĢ‟in birçok yerini yaktı. 1940 yılı baĢında BükreĢ neredeyse tamamen fakirleĢmiĢti. Kendi ırkı tarafından reddedilerek, kendilerine ait bir dünyada yaĢayanlar popüler rejimin güçlü zamanında intikam arayıĢına giriĢtiler. Bu sosyal fakirlik aynı zamanda cahillik ve kültürsüzlük anlamına gelebiliyordu. “Sağlıklı ataları” ön plana çıkarmaya çalıĢınca yeni popüler rejim onlara güvenerek zorluklarla iki yüz sene içinde kurulan eski Romen toplumunu yok ettiler. Romanya‟yı kolonize eden ve kırsallaĢtıran zaman gelmiĢti. “Yeni insan projesi” marjinal bir yöntemle eğitilmiĢ yeni bir insan tipi sunmuĢtur. Constantin Olariu hatıralarında bu durumu Ģöyle ifade etmiĢtir: “Bunlar köy 26 zihniyetini de yanlarında getirmiĢlerdi, apartmanların önünde domates, patates, maydanoz, biber, soğan ve havuç ekmeye baĢlamıĢlardı. Yazın erkekler, üstlerinde bir Ģey olmadan mahalle barlarında ve evlerin yanındaki çimlere uzanarak içki içip birbirine küfürler yağdırıyorlardı. Aralarında kavgalar çıkıyor, yumruk ve bıçak kanunları geçerli olmaya baĢlıyordu. Bu lümpenleĢme den nasibini en çok alan baĢkentti. Resmi tatil ve pazar günleri sokaklar inanılmaz görüntülere sahne oluyordu. OkumuĢ aydın kiĢiler hava almak için bile dıĢarıya çıkamaz hale gelmiĢlerdi. Daha çok kenar mahallelerden gelenler Ģehir merkezine akın etmeye baĢlamıĢtı. Bütün bunlar BükreĢ‟i kötü yönde dönüĢtürmeye baĢlamıĢtı. BükreĢ artık bir Avrupa baĢkentine benzemiyordu” (2005:238). 27 3. ÇAVUġESKU DÖNEMĠNDE YAZILI BASIN 3.1. 1989 Öncesi Yazılı Basın Özellikleri Belirtilen dönemde, bu alanın icrasının devlet tarafından kontrolünün beĢ formu vurgulanır. (1) Medyanın Üzerinde Sosyalist Mülkiyet: Komünist rejimin gelmesiyle beraber mülkiyet kavramı hükümetin kontrol aracı olarak kullanılmaya baĢladı. Bu Ģekilde en büyük medya sahibi hem ulusal hem bölgesel hem il bazında parti olmuĢtur. Parti etkin bir Ģekilde kontrol sahibiydi. Hükümet bu medya “Ģirketlerinin” etkinliklerini kontrol altıda tutuyordu. (2) Enformasyon Girdileri Üzerinde Kontrol: Bu girdilerin bir parçası medyanın bilgiye ulaĢımıdır. AGERPRESS gibi birçok kurumun aracıyla girdi sağlanıyordu. (3) ÇalıĢanların Üzerinde Kontrol: Medya çalıĢanları genellikle çok titiz bir Ģekilde seçiliyorlardı, ideolojik yayınlar içeren kuruluĢlar için, bunlar sürekli araĢtırılıyorlardı ve çeĢitli eğitimlere tabi tutuluyorlardı.(4) Ġçerik Üzerinde Kontrol: Ġçerik, birçok yerde hissedilebilen yayınlara kuruluĢun en yüksek mevkiden sansür uygulanıyordu. Her gazeteci kendine bir oto sansür uyguluyordu ve peĢinden kurum tarafında yapılan sansürde geliyordu. Sansür, merkezi olarak basın müĢavirliği tarafından yönetiliyordu ve müĢavirlik Merkez Komite‟den görev alıyordu. (5) Dağıtım üzerinde kontrol: Hükümetin ve partinin çizgisini takip etmeyen yayınların eriĢimi kısıtlanırken hükümete ve partiye ideolojik yakınlık uyum sağlayan yayınlara abone olma zorunluluğu vardı. Resmi kayıtlara göre Aralık 1989 yılında Romanya‟da 495 basılı yayın vardı. Ulusal Gazeteler: Scanteia, RomaniaLibera, Libertatea; Dergiler: Flacara, Femeia, Sportul, Munca; Kültür Dergileri: Romania libera, Contemporanul, Saptamana Culturala, Luceafarul, Cinema, Teatrul, Amfiteatru, Vatra, Viata Studenteasca. ÇeĢitli okuyucu kitlesine hitap eden propaganda ve partinin resmi yayınlarını veya parti dokümanlarını yayınlayan merkez dergi ve gazeteler de vardı. Deletant'a göre genellikle basın aynı yazı dilini kullanıyordu. Her ilde parti komitesine ve partinin halk konseyine bağlı yayın yapan gazeteler vardı ve rejimin “rengini” yansıtma ile yükümlülerdi (2006:23): Flacara (Cluj), Drapelul (Timişoara), Flacara İaşului vb. 28 3.1.1. Basın üzerindeki baskılar ÇavuĢesku döneminde basın üzerinde ciddi bir baskı söz konusuydu. Bütün yayınlarda ÇavuĢesku‟ya yer verilmesi zorunluydu. Hatta adının ve soyadının ayrı satırlarda yer almaması ve hecelere ayrılmaması için yasa çıkarıldı. Böyle durumlarla karĢı karĢıya gelinmemesi için satırlar kısaltıldı ve en zor görev redaktörlere düĢmüĢ oldu. Çünkü onun dikkatsizliği baĢlarına ciddi iĢler açabilirdi. Aynı Ģekilde baĢlıkların, manĢetlerin seçilmesi, yanlıĢ anlaĢılma veya kelime oyunu olmamasına dikkat ediliyordu. Örneğin Scanteia Gazetesi‟nde yayınlanan ve büyük sorunlara yol açan baĢlık Ģöyleydi “Gheorghe Cioara (Karga) Berlin‟den hava yoluyla dönüĢ yapmıĢtır”. Elbette bir baĢkanın adını yanlıĢ yazılmaması gerekir, ancak yazımın nasıl olacağını yasayla belirlenmesi neredeyse despotça bir baskıya iĢaret etmektedir. Yasayla hataların bertaraf edilme çabası aynı zamanda yasayla yaptırım uygulayabilme olanağımı getirmektedir. En önemli ve ilgi çeken durum 25 Ocak 1988‟de ortaya çıkmıĢtır. Scanteia Gazetesi‟nde yayınlanan “BarıĢ Kahramanı” adlı akrostiĢ Ģiirde, Ģair hem Ģiirin içeriğinde hem de tekniğinde bir dizgi değiĢikliği yapmak istedi. Böylece her dizinin baĢındaki harfler Nicolae ÇavuĢesku ismini çıkaracaktı, fakat baskıda bazı satırlar atlanmıĢtı. Deletant'a göre ÇeauĢescolae diye yayınlanınca büyük bir sorun ortaya çıkmıĢtır ortaya çıkmıĢtır (2006:143). Görüldüğü üzere bu örnek ile devlet baĢkanının baskı hatası sonucu yanlıĢ yazılmıĢ ismine tolerans gösterilmemesi bakımından basın üzerindeki baskıyı bariz olarak ortaya çıkarmaktadır. Basın üzerindeki baskı sadece içeriğin denetimi değil aynı zamanda baskı hataların bile denetlendiğini açığa çıkarmaktadır. Örnekler çoğaltmak mümkün olmakla birlikte bu iki örnek basının üzerindeki kontrol ve denetimin ve gerekirse cezalandırmanın nasıl gerçekleĢtiğini göstermektedir. 3.1.2. Yabancı Basın Önemi 42 senelik komünist rejim süresince yabancı basın birçok aĢamadan geçmiĢtir. Rejimin baĢında seyirci kitlesi yabancı yayınlara meraklı olduğundan yönlendirme kolay olmuĢtur. Fakat Romanya‟da 60‟lı ve 70‟lı yıllarda yabancı basın daha az izlenmeye baĢlanmıĢtır. Yerel basın da Komünist Partisi tarafından 29 yönetilmesine rağmen çeĢitlenmeye baĢlamıĢ ve daha kolay ulaĢılır olmuĢtur. Fakat komĢu ülkelerin yayınları daha kaliteli yayın yaptığı için izlenmeye devam edildi. Yetkililerin önceleri çok dikkatini çekmeyen yabancı basın yayınları 1975 yılında tamamen yasaklanmıĢtır. Bundan sonra, halkın doğru ve sansürsüz bilgi ihtiyacı, yasa dıĢı yayın yapan radyo ve televizyonlar tarafından sağlanmıĢtır. Doğu Avrupa sosyalist ülkelerindeki basına bazı haklar tanınmıĢtı. Gazetecilere belirli sınırlar içinde, komünist sistemi, rejimi eleĢtirmeyecek Ģekilde araĢtırma hakkı veriliyordu. Bu tip politikalar izlemeyen Arnavutluk ve Romanya halkları ise Polonya ve Macaristan gibi ülkelerin basınına yöneliyordu. Çünkü bu ülkelerde yayınlar daha serbest ve daha zengindi. Halka daha çok güven sağlıyordu. Sonuç olarak yabancı basının Romanya‟daki halkın komünizme karĢı olumsuz düĢüncelere sahip olmaya baĢlamasında çok büyük rolü oldu. Yabancı basın sayesinde, komünist rejime ve diktatörlüğe karĢı olan hareketlenmeler yükselmeye baĢlamıĢ ve birçok açıdan cesaret kaynağı olmuĢtur. Bu bağlamda Romen halkının ilgiyle takip ettiği Macar televizyoncu Lazlo Tokes‟in tutuklanması ve TimiĢoara halkının 15-16 Aralık 1989 ayaklanmasıyla beraber komünist rejime karĢı devrimin baĢlaması olmuĢtur. Bu Ģekilde tartıĢılmadan yabancı basında devrimin baĢlaması söz konusudur. Halkın demokratik bir sistemi istemesi ve arzu etmesi için bu geliĢme büyük bir rol oynamıĢtır. 3.1.3. Sansür Komünizmin yazılı basın üzerindeki en büyük etki mekanizması kuĢkusuz ki sansürdü. Baskıya girmeden önce her bir cümle, her bir kelime komünist düĢüncesine karĢıysa hemen sansürleniyordu. Ne yazık ki sansür sadece yazılı basında yer almıyordu. Aynı Ģekilde sansür sinema, tiyatro, opera ve edebiyatta da uygulanıyordu. Hiçbir eser ya da film kontrol vizesi almadan yayınlanamazdı. Deletant'a göre sansürün en çok uygulandığı ve belki de en çok etkilediği alanlar televizyon ve radyoydu. Romanya Televizyonu 1959 senesinde haftalık 81 saatlik bir yayın yaparken bu süre 1980‟li yıllarda haftalık 14-30 saate inmiĢtir. Program içerikleri ise daha çok siyaset ve vatanseverlik konuluydu. Verilmeye çalıĢılan mesaj doğal olarak komünist propagandasıydı (2006:280). Eğlence programları bile gazeteciler tarafından hazırlanıyordu. Komünist Parti‟nin baskısı veya NicolaeElena ÇavuĢesku baskısı 1970‟lerde kendini daha çok göstermeye baĢladı. 30 1980‟li yıllarda ise en yüksek seviyeye çıkıyordu. Alternatif ya da muhalif basının kurulması imkânsızdı. Öyle ki eleĢtirel yazıların yayınlanması hemen önleniyordu. Fakat zaman içinde halk satır aralarını okumayı öğrendi. Yetkililer tarafından uygulanan sansürler haricinde, cezalar çok büyümeye baĢladığı için gazeteciler kendileri oto sansür uygulamaya baĢlamıĢlardı. Tabi ki böyle bir oto sansür bilgilendirme ve ifade özgürlüğüne karĢı bir tehlikeydi. Sonuç olarak vatandaĢların doğru bilgilendirilme Ģansı düĢüktü ve uygulanan sansürler hangi türden olursa olsun çok abartılıydı hatta bir daktilo satın almak isteyen bir vatandaĢın isteği yetkililer tarafından verilen yazılı izinle mümkün oluyordu. Belli ki ÇavuĢesku, komünist doktrinin ve kiĢi kültünün uygulanması için bütün toplumu yönlendirme teknikleri hatta Ģiddet kullanarak planladığı stratejiyi uyguluyordu. 3.1.4. AhĢap Dili Oustinoff (2011), Martinet (1971), Thomas (1587), gibi yazarlara göre ahĢap dili (Langue de bois, xyloglassie) politik bir retorik biçimidir bir gerçeği ifade etmekten kaçınmak için gündelik deyimler, kalıplar veya cümlenin tersine çevrilmesiyle gerçekleĢtirilir. Türkçe'de gündelik dile yanlıĢ olarak kullanılan politikacıların "Demagoji" yapması ahĢap diline çok benzerdir. 1970 yılların baĢlarında Fransa'da ortaya çıkan bu ifade 1980 yıllarda yaygınlık kazanmıĢtır. Polonyalılar aracılıyla Ruslardan alınmıĢ bir ifadedir. Rus devriminden önce çarlık bürokratik yönetimiyle alay etmek için "meĢe dili" olarak kullanılıyordu. BolĢevik yönetiminde aynı tarz kullanılınca "meĢe dili" aĢamalı olarak "ahĢap diline" dönüĢtü. Aslında kavramın tarihi çok daha eskidir örneğin Machiavel tarafından yöneten önemli bir niteliği olarak değerlendirtmiĢtir. Dünya‟da son yüz yılda “ahĢap dili” hakkında konuĢulmaya baĢlandı. Romanya‟da bu 1989 sonrası gündeme geldi. Aslına bakılırsa “ahĢap dili” kavramı George Orwell tarafından “bin dokuz yüz seksen dört” romanında kullanılmaya baĢlandı ama tüm dünyada ön plana çıkması “Politicsand English Language” ve “The Principles of Newspeak” makaleleri sonrasında gerçekleĢti. AhĢap dili, en basit ifade ile baskıcı yönetimin (totaliter rejimin) bir niteliğidir. Amaç gerçeği saklamak, sosyal iletiĢim kanallarını kapatarak, topluma tek bir iletiĢinm kaynağını dayatmaktır. AhĢap dilde, söz konusu bir dilin alt sistemi olarak, spesifik kelimeler 31 ve ifade tarzı belirlenir. Deletant'a göre bu Ģekilde sabit ifadelerle Ģeffaf ve Ģifreli anlatımlar sunulur (2006:45). Bu Ģekilde kitle iletiĢim araçları kullanılarak alıcılara ulaĢılıyor, toplumun düĢünmesi engelleniyor ve toplu önerilere yönlendiriliyordu. Tabi ki ahĢap dili sadece baskıcı yönetimler ya da güçlü aktörler tarafından kullanılmamıĢtır, günümüzde demokratik ülkelerin siyasetçilerinin gerçeği ifade etmemek için de bu dili kullandığı görülebilir. Gerçek Ģu ki, Romen toplumunda bu dil, komünizmin imhasından sonra da yıllarca devam etmiĢtir. Çoğu defa basında kendine yer bulmuĢtur. ÇavuĢesku dönemi basınında ahĢap dili çok yükseldi. Haberler bile belli bir dil üslubunda yazılmaya baĢlandı. AhĢap dili baskıcı rejimlerde ön plana çıkmıĢtır. Romanya‟daki kullanımı Nicolae ÇavuĢesku‟ya doğum gününde yollanan telgraflarda bile görülebiliyordu. Kullanılan dilde ÇavuĢesku yüceltiliyor, yükseltiliyordu. 1977 depremi nedeniyle ÇavuĢesku ve ailesi resmi ziyaret için Afrika‟da bulunuyorlardı. ÇavuĢesku‟nun ekibi ise kurtarma çalıĢmalarını izleyen ÇavuĢesku‟ya gönderilecek telgrafın ve afetin haberini vermek için nasıl bir dil kullanılacağını düĢünüyordu. Ve sonuçta telgrafta kullanılan ifadeler konunun özünden öyle sapmıĢtı ki depremin büyüklüğünü örten ve Romen hükümetinin durumu kontrol altında tuttuğunu ifade eden sözler kullanılmıĢtır. Değinildiği üzere AhĢap dili komünist dönemde halkı yönlendirmek ve gerçeği saklamak için kullanılmıĢtır. Bu yönlendirme görüngü sıradan bir vatandaĢ üzerinde iĢe yarıyordu. Hatta iĢçiler çoğu zaman “biz çalıĢıyoruz, biz düĢünmüyoruz” sloganlarını kullanıyorlardı. Öyle ki, komünist dönemde baskı rejimi altında olan ve onun dediklerini yasa kabul eden gazetecilerin uyacağı bir etik kod bile bulunmamaktaydı. Romanya‟da izlenen siyaset basının gerçek anlamda geliĢmesini olumsuz etkiledi. Baskıcı yönetimden demokrasiye geçiĢ zamanında basın canlanmaya baĢladı. Örneğin Scanteia Gazetesi “Aralık Devrimi” öncesindeki haberlerinde ÇevuĢesku için “Halkın en sevilen evladı”, “Karpatların Dâhisi”, “Romanya‟nın Aydını” ifadelerini kullanırken, devrim sonrası haberlerde “Ġğrenç Diktatör”, “ScorniçeĢtli Ayakkabıcı”, “Soğukkanlı katil” ifadeleri kullanılmaya baĢlandı. Yine aynı Ģekilde Elenea ÇavuĢesku için devrim öncesi “dünya âlimi”, “akademisyen doktor mühendis”, “seven anne” ifadeleri kullanılırken, devrim sonrası “cahil âlim”, “karbon-dioksit formülünü bilmeyen kimyacı”, “uğursuz kadın” ifadeleri kullanılmaya baĢlandı. 32 Basının, kamuoyunu etkilemek, yeni dilin kullanılmasını sağlamak ve komünizmin öğretisini yaymak bağlamında çok büyük etkisi olmuĢtur. ÇavuĢesku ve Komünist Parti, basından nasıl yararlanacaklarını iyi biliyorlardı. Bu Ģekilde her bir basın birimini kontrol altında tutarak halkı yönlendirdiler. Yazılı basında o dönemde kitle iletiĢim araçlarını kullanarak bireyleri ideolojik yazılarla yönlendirdiler. AhĢap dilini kullanarak kısmen doğru haberlerle ve gerçekçi yalanlarla beslenip komünistlerin tabiriyle “resmi bilgi”ler oluĢturdular. Her tür basın organında ÇavuĢesku‟nun her bir eylemi övülerek, göklere çıkarılıyordu. Deletant'a göre “Halkın en sevilen evladı” tabiri gazetecilerin yazılarında çokça kullanılıyordu. Spor müsabakası veya herhangi bir organizasyon olduğu zaman ÇavuĢesku için “uygarlığı yeni zirvelere taĢıyan” veya “dünyaca ünlü bilim adamı” gibi ifadelerle anılması için kesin talimat vardı (2006:56). Bu Ģekilde gazeteciler gerçeği yansıtmayan haberler üretmek zorundaydılar. Gerçek titizce filtreleniyordu. Gerçekliğin örgüsü kayboluyordu ve yerine ahĢap dilinde yer alan belli Ģablonlar kullanılıyordu. 3.1.5. Bir Propaganda aracı olarak Basın Noelle Neuman'a (1971) göre kamuoyu kitle iletiĢim tarafından oluĢturulmakta, yönlendirilmekte ve hatta yaratılmaktadır. Basının bu Ģekilde kullanımı tek bir siyasi düĢüncenin aktarılması için enformasyon ve içerik üzerinde sıkı bir denetim ve baskının olduğu Romanya örneğindeki gibi durumlarda kamuoyunu oluĢturmaktan ziyade hâkim ideolojinin propagandasının yapıldığı bir sürece dönüĢmektedir. 10 Mayıs 1953‟te “Steagul Nostru Gazetesi”nin manĢetinde Stalin “Basın güçlü bir silahtır ve Komünist Parti onun aracılığıyla her gün, her saat, onların anlayabileceği ve ihtiyacı olduğu dilde emekçi sınıfına seslenir. Onun kadar uygun bir araç, bir aparat yoktur” der (1953). Nitekim bu “durum” Romanya için de aynı oranda geçerliydi. Komünist dönemde Romanya basını “paralel” bir gerçeklik üretti. Romanya‟da o dönemin gerçekleri basın yolu ile saklanmaya çalıĢıldı. Basın gerçeklerle ilgilenmiyordu daha çok “yalanı pudralamaya” çalıĢıyordu. Haftalık çıkan Steagul Nostru Gazetesi‟nin 10 Mayıs 1953 tarihli 223. sayısında komünist basın, sosyalizmi ve barıĢı sağlamak için güçlü bir silah olarak ifade edilir. 33 Dönemin basını, komünist ideolojisi hakkında çok bilgi veren bir yazıda Ģöyle geçer: “MuhteĢem Sovyet basınında ve bizim merkezi basının olağan üstü baĢarılarında “Scanteia” gazetesi baĢta olmak üzere, “Steagul Nostru” gazetesi, iĢçi sınıfını sürekli eğitebilmek ve bu sene verilen görevleri tamamlamak için fabrikalarda ve köylerde yer alan iĢi sınıfını tamamen destekledik” (1953). 3.2. Basın Yasaları 1974 tarihli basın yasası uyarınca basın, Romanya Sosyalist Cumhuriyeti‟nde iktidarda bulunan Komünist Partinin emri altında yer almaktaydı. 1977 yılında basınla ilgili 473 ve 474 sayılı kararnameler yayınlanmıĢtır ve bu kararnameler basın kuruluĢlarını direk olarak bağlıyordu. Ġlk kararnamede Romanya Radyo-Televizyonu, Romen Hükümeti‟nin ve Komünist Parti‟nin iç ve dıĢ siyasetine katkıda bulunmakla görevlendiriliyordu. Romanya Televizyonu‟nun en büyük görevi halka parti kararları ve ülke yasalarını, sosyalist düĢünceyi tanıtmaktı. Ayrıca bir diğer önemli görevi de “yeni insanın” oluĢmasına, “çalıĢanların” vizyonunun geniĢlemesine yönelikti. Basının ağır denetim altında tutulması, komünist rejimin düĢmesi sürecinde ters orantılı iĢlemiĢtir. Basın “Romanya Radyo Televizyon Üst Kurulu” tarafından denetleniyordu. Kurulun baĢkanı ise hükümet konseyi tarafından atanıyordu. Komünist dönemde (19811990) Romanya Radyo Televizyon Üst Kurulu Petre Constantin tarafından yönetilmiĢtir. Edebiyat eleĢtirmeni Mircea Zaicu 1980-1989 yıllarını kapsayan dönemi “cehennemin yılları” olarak adlandırmıĢtır. Zira bu dönemde ÇavuĢesku kiĢi kültünün en yüksek seviyeye geldiği dönem olmuĢtur. “Liberal” komünizmden kiĢi kültüne geçiĢ adım adım olmuĢtur. 1971 yılında ÇavuĢesku ailesi, Çin ve Kuzey Kore ziyaretinden Romanya‟yı değiĢtirmek için yeni fikirlerle dönmüĢtür. Deletant'a göre Romen lider, Mao Zedong‟un yönettiği Çin‟in yeni kültürel devriminden ve Kim Ġr Sen‟nin yönettiği Kuzey Kore‟nin kiĢi kültüne hayran olmuĢtur (2006:74). ÇavuĢesku döneminde basına iliĢkin diğer bir önemli hamle de bölgesel radyo yayını yapan kuruluĢların sözde elektrik tasarrufu yapmak için kapatılmasıdır. Asıl amaç baĢka dillerde özellikle de Macarca ve Almanca yayın yapan radyoları ortadan kaldırmaktır. Komünist rejimin güçlenmesi ile hem radyoda hem televizyonda büyük değiĢimler meydana gelmiĢtir. Zira televizyon ve radyo yayınları rejimin en önemli propaganda ve tehdit silahları idi. Televizyon 34 programlarının daha etkili olması için “prime time” denilen zaman diliminde haberler bitmiĢ oluyor ve ÇavuĢesku ailesinin ön planda olduğu programlar yayınlanıyordu. Programların birçoğu daha çok “sevilen lider” ve “hanımından" bahsediyordu. Ġonescu'ya göre kamu televizyonu haberleĢmemenin en iyi aleti olmuĢtu. Ulusal radyoda da, aynı Ģekildeki bilgiler aynı yöne gidiyordu, fakat yayın zamanı daha uzundu ve bütün gece yayın yapıyordu” (2003:65). 35 4. BASIN ÜZERĠNE ARAġTIRMALAR 4.1. Basın ve 1989 Devrimi Aralık 1989‟da baĢlayan devrim basın için çok önemli bir baĢlangıç olmuĢtur. Sansürsüz ve kuralsız ilk yayınların baĢlaması ve komünist rejimin çökmesi basına dayatılan bütün baskıların, sansürlerin kaldırılmasına yol açmıĢtır. Merkezi yönetim ve sansürcü bir sistemden özgür ve denetimsiz bir sisteme geçildi. Siyasi devrimle beraber haberleĢme araçlarında da devrim olmuĢtur. Devrim sürecinde basın tarafından ele alınan konular siyasetin evrimi, komünizmin 42 senelik sorunları ve mevcut ekonomik sorunlar üzerinde yayınlar yapmaktaydı. Bir bakımdan basın, sosyal, siyasal ve ekonomik sorunları değerlendirmeye ve çözüm aramaya baĢladı. YaklaĢık 50 yıllık bir zamandan sonra ilk defa basın bütün kitle iletiĢim araçlarıyla (radyo, yazılı basın ve televizyon) sansürsüz, denetimsiz, karĢıt düĢüncelerin yayınını yapmaya baĢlamıĢtır. 4.1.1. Basın Tarafından Ele Alınan Tematik Alanlar Devrimle beraber basın yeni siyasal sistemin, demokrasinin tüm yönleri ile halka ulaĢması için katkıda bulunmuĢtur. Komünizmin etkisi altından çıkan gazetelerdeki gazetecilerin ağır ve karmaĢık görevleri vardı. Devrim sırasında ve hemen sonrasında gazeteler, radyolar ve televizyonlar ÇavuĢesku hakkında bilinmeyenleri birer birer ifĢa etmeye baĢladılar ve bu Ģekilde kamuoyu ve basın arasında direkt bir iliĢki kurulmuĢ oldu. SosyalleĢmenin adımları da yine bu Ģekilde atıldı. Romanya televizyonun ÇavuĢesku‟nun mahkeme sürecini ve idam görüntülerini yayınlaması halka güven verdi ve böylece tüm Romanya halkı “diktatörün yok oluĢunu” gözleriyle görmüĢ oldu. Psikolojik olarak bu görüntüler halk üzerinde çok etkili oldu. Canlı yayınlar, gazetelerde okudukları haberler insanlara güven verdi ve geleceğe iliĢkin umutların yeĢermesine neden oldu. Devrimden önce Romanya‟nın dıĢ politikası Çin ve Rusya gibi komünist ülkelere bağlıydı. Devrimle beraber post-devrim sürecine giren Romanya dıĢ siyasette batıya yöneldi. Hem teknik hem de içerik olarak Batıdan çok geride olan Romanya basınının öncelikle bu eksikliklerini gidermesi gerekmekteydi. Çok partili hayata geçilmesi 1990‟lı yıllar için çok büyük bir baĢarıydı. Yapılan ilk seçimlerde katılım 36 oranı %86 idi. Bu durum halkın demokrasiye olan güvenini gösteriyordu. Komünizm sonrası ilk Anayasa 1991‟de kabul edilmiĢtir. Ancak bu dönem devrim sonrası için ülkenin en fırtınalı dönemidir. Basın, 20 Mayıs 1990 seçimleri için çok önemli olmuĢtur. Ġon Ġliescu “Demokrat Romanya”nın ilk cumhurbaĢkanı seçilmiĢtir. Yeni basın kuruluĢları taraftarlıktan kurtulmuĢ ve kamuoyuna “prokontra” siyaset seçenek sunmuĢtur. 4.2. ÇavuĢesku Sonrası Romanya Basını Basın için 1990-1996 yıllar arası oldukça sancılı bir dönem olmuĢtur. Komünizmin sona ermesiyle gazeteciler, demokratik toplumda olması gerektiği gibi “çözüm bulunamayan sorunlara, çözüm bulmaları” için baskı altına girdiler. ĠniĢlerle çıkıĢlarla basın, ÇavuĢesku dönemi sonrası karmakarıĢık bir Ģekilde geliĢmiĢtir. Çünkü daha henüz bilinç oluĢmamıĢ ve gazetecilik mesleği profesyonelleĢmemiĢti. 4.2.1. Basın ve Ekonomik Sorunlar Yazılı basın,1989 sonrası incelenen konular, atılan baĢlıklar ve baskı sayısı (tiraj) sayesinde çeĢitleniyordu. Bu durum, hem gazetecilerin serbest yazma ihtiyacının hem de halkın yeni ideolojilere, yeni bilgilere ulaĢma isteğinin arttığının göstergesiydi. Bu süreçte yazılı basın en hızlı geliĢen basın olmuĢtur. Ulusal ve bölgesel basında hem aydın kesime hem de genel okuyucuya hitap eden binin üstünde yeni yayın çıkmıĢtır. Basın yeni yayınları ile demokrasiye ilk adımlarını atan Romen toplumunu farklı düĢünmeye, farklı hareket etmeye teĢvik ediyordu. Aynı dönemde gazeteciliğin türleri de çeĢitleniyordu. EleĢtirel, yorumcu ve araĢtırmacı gazetecilik ön plana çıkmaya baĢlayıp daha ciddi, üretici ve güvenilir bir gazeteciliğin baĢlamasına yol açılmıĢtır. Ancak bu dönemde yaĢanan geliĢmelere karĢın yazılı basın ekonomik anlamda sarsıntılı günler geçirmiĢtir. Hammadde fiyatları ve vergilerin artması basın organlarının birer birer kapanmasına neden oluyordu. Ekonomik sorunlar, maaĢların düĢük ve dengesiz olması, devlet desteklerinin azalması ile yaĢanan ekonomik sarsıntı döneminde basında ilk defa “özel sermaye” gündeme gelmiĢtir. Bu dönemde basın, kamu ve özel sektör basını olmak üzere ikiye ayrılmıĢtır. Zaman içinde özel sektör basını 37 verimlilikle ön plana çıkacaktır. Bununla beraber, istikrarsız ekonomik sistem, geri kalmıĢ teknoloji, batıya uyum sağlamak için masraflı olmuĢtur ve basının geliĢimini olumsuz etkilemiĢtir. 4.2.2. ProfesyonelleĢme Ġhtiyacı Devrim sonrasında sansürün ve ahĢap dilinin etkisinden yeni çıkan gazeteciliğin en önemli ihtiyacı profesyonelleĢmek olmuĢtur. Bu süreçte basın alanında uzmanlığa, kendini tanımlamaya ihtiyaç duymuĢtur. Deletant'a göre hem bilim hem meslek olarak etik kodlara yeni özellikli konuĢma diline sahip olunması lazımdı (2006:93). Devrim sonrası uzun zaman için basında, bilgi sunuĢ açısından eski yönetim (rejim) düĢüncesine sahip, eski nesil gazeteciler bulundu. Halkın okuma iĢtahı yüksek olmasına rağmen okuyucular “George Orwell” tarzı ifadeler görmek istemiyorlardı. Ekonomik sorunlar nedeniyle geliĢmesi sekteye uğrayan yazılı basına güvenini yitirmeye baĢlayan halk bu süreçte daha çok görsel-iĢitsel basına yöneldi. Bu Ģekilde “Adevarul” ve “Romania Libera” gazeteleri 1990 yılında günlük 1,5 milyonluk tirajdan 1992 yılında günlük 200-250 bin tiraja düĢmüĢtür. ÇavuĢesku dönemi sonrası Romanya basınında eğitimli, yeni ve genç gazetecilerin çığ gibi büyümesi, basına kendi kendini tanımlama fırsatı sundu. Bu Ģekilde gazetecilerin her Ģeyden önce yeni bir basın kanununa ve etik kodlara göre hareket etmeleri gerekiyordu. 1990-1996 dönemi arası liberal, demokratik ve komünist olmayan yeni yasalar kısmen ihtiyaçları karĢıladı. Bu süre içerisinde iki temel kanun kabul edildi: Yayın Kanunu ve Radyo Televizyon Kanunu. Ġçerdiği maddeler yayın lisansları, reklam, seçimlere yaklaĢım ve/veya yeni ağların kurulmasını kapsıyordu. Kanunen önemli ilerlemeler olmasına rağmen 1996 yılın baĢında getirilen birçok düzenlemeler uygulanamıyordu. Siyasi güdümleme (manipülasyon) ve keyfi yönetim tarzının varlığı söz konusuydu. Etik, deontolojik ve biçimsel açıdan gazetecilerin, kamuoyunun davranıĢlarını modern, batıya bir bakıĢ açısıyla yönlendirmesi gerekiyordu. Basının, eski ve doktrin gazeteciliğinden yeni teknolojik batılı gazeteciliğe geçmesi gerekiyordu. Bir çok Ģeyin geliĢtirilmesine rağmen, yeni konular hakkında yazılması, yeni gazetecilik stillerinin baĢlatılması gibi Romanya‟da basının daha öğrenecek birçok Ģeyi vardı. Bu Ģekilde devlet veya özel iletiĢim yüksekokulları ve 38 üniversiteleri kurulup lise mezunları büyük sayıda yönelince kısa bir süre içinde komünizm zamanında oluĢan eksikler giderilmeye baĢlandı. Üniversitelerin kurulmasıyla beraber komünizmin oluĢturduğu, sözcük biçim eksikliği yeniden oluĢmaya baĢlamıĢtır. Bununla beraber basında yeni teknikler oluĢturulmaya baĢlanınca sosyo-kültürel fonksiyonlar ve kitle iletiĢimin tanımı çizilip yaklaĢık 10 senelik süren bir zaman içinde gazetecilik bir mesleğe dönüĢürken aynı zamanda sınırları ve tanımları belli olan bir bilim dalı olmuĢtur. Romanya basını, komünizm zamanından veya sonrasında zorunluluklar yaĢamasına rağmen devletin dördüncü gücü olmayı baĢarmıĢtır. Bu Ģekilde halkın zihniyetini ve davranıĢını değiĢtirmesini de baĢardı. GeçiĢ dönemi, gazetecilik için zor bir dönem olmuĢtur. Fakat günümüzün basını kamuoyunun sorularına cevap ve çözüm bulabiliyor. Yeni demokratik sisteminin kamuoyu tarafından anlaĢılmasına basının katkısı büyük bulunmuĢtur. Mülkiyet açısından basın yeni bir Ģekillenme ile tanıĢtı: Özel mülkiyet. Devlet ya da partiye ait birçok basın kuruluĢları iĢini sürdürmeye devam ettiler. Fakat zaman içinde özelleĢtirilmeye gidildi ve devlete veya partiye ait olan basın kuruluĢları özel mülkiyete geçtiler. Söz konusu yayınlar, bu geçiĢ sürecinde ekonomik veya yeni kurulan güçler sayesinde özelleĢtirildi. ÖzelleĢtirme sürecini tanıyabilmek için örnek olan iki vaka çalıĢması, Adevarul (Gerçek) ve Romania Libera (Özgür Romanya) gazeteleri bize örnek olabilir. Yayınların editöryal içeriği komünist yönetim tarafından uygulanan kontrolün bir baĢka önemli öğesiydi. Bu dönemde, uygulanan öndenetimin (sansür) devamı ve var olmasının biçimleri ele alınacaktır. Bu bakımdan dönemin önemli gazetecilerinin verdikleri söyleĢiler ve yayınların içeriği analiz edilecektir. Aynı zamanda hükümet tarafından uygulanan kontrolün, basın üzerinde sansürün yaygınlaĢması, dağıtımı da önemlidir. Daha sonraki bölümlerde özellikle iktisadi hükümetin müdahaleleri ele alınacaktır. ÇalıĢmanın ana hedefi yukarıda sıralanmıĢtır. Romanya basının bir radyografisi bu Ģekilde çıkarılacaktır. Aynı zamanda değiĢime tanıklık yapan Orta Avrupa ve Doğu Avrupa ülkelerinin basın sistemiyle karĢılaĢtırma yapılabilecektir. Romanya basın tarihinde Marian Petcu son derece önemlidir. Öne çıkan Tipologia Presei RomâneĢti (Romanya Basının Tipolojisi) isimli çalıĢmasında devrim sonrası Romanya Basını‟nın değerlendirmesini yapmaktadır. Aynı Ģekilde bu alan üzerinde iz bırakan baĢka bir isim de Mihai Coman‟dır (1996). Doğu Avrupa sisteminin 39 tamamı üzerine çalıĢan araĢtırmacı, Romanya hakkında da bir çalıĢma ortaya koymuĢtur. Colosul Cu Picioare De Lut: Aspecte Ale Presei Româneşti Post Comuniste (ÇavuĢesku sonrasındaki basının değerlendirmesi) 1990‟ların baĢında sosyolojik bir çalıĢmanın eĢgüdümünü yapan Ioan Drăgan (1993) ise Romanya basını ve toplum üzerinde etkisi konusunu ele almıĢtır. Aynı ekipte basın sistemi ile ilgili bazı çalıĢmalarıyla ön plana çıkan Valentina Marinescu de yer almıĢtır. Romanya‟da toplumunun komünizmden kapitalizme geçiĢ süreci uzun vadeli bir geçiĢ süreci olarak değerlendirilebilir. Bu dönemde yapılan reflekslerin aĢılması zor olabilir. Basın alanında da geçiĢ süreci, toplumun geçiĢ süreci parametreleri içinde, ekonomik geliĢmeler açısından bir hızlanma yaĢamıĢtır. Denetim (kontrol) biçimlerini ayırarak basın üzerinde sosyalist sahipliğin denetimi, girdiler (imput) üzerinde denetim, personelin üzerindeki denetim, içeriğin denetimi, dağıtımın denetimi ele alınacaktır. Komünist rejimlerin çökmesiyle Orta ve Doğu Avrupa basını büyük bir değiĢime uğradı. Basın, yeni kurulan demokrasiye bağlı bir Ģekilde ülkeden ülkeye değiĢik özelliklere göre ilerlemeler/değiĢikliler yaĢamıĢtır. Yazılı basının baĢ etmesi gerek bir baĢka büyük sorun da maddi sorunlardı. Her bir ülke tarafından yapılan ekonomik reformlar, merkezi ekonomiden piyasa ekonomisine geçiĢ sürecinde yapılması gereken reformlar olmuĢtur. Yeni sahipler tarafından edinmesi gereken ekonomik sermaye ve mülkiyet denetim sorunu ile karĢılaĢmıĢtır. Yazılı basının 1990 yılında bir “gazete açlığı” sayesinde ve gazete patlaması ile basın sahiplerine büyük kazançlar getirdi. Ancak 1991 yılı itibariyle kâğıt fiyatların artması, dağıtım fiyatın artması ve belki de en önemlisi toplumun satın alma gücünün olmamasıyla beraber baskı sayısının (tiraj) azalması görülmüĢtür. Söz konusu azalma belki radyo ve televizyonun toplum üzerindeki etkisinin artmasından da olabilir. Macaristan örneğinde görüldüğü gibi televizyon, hükümetin duruĢunu topluma daha kolay, daha ucuz ve etkili bir seklide aktarmak için en önemli araç olmuĢtur. Macaristan, Çekoslovakya ve Polonya‟ya yabancı yatırımcıların gelmesi ile beraber batılı ve demokrasiye açık toplumlar oluĢması için ilk iĢaretler ortaya çıktı. Romanya‟nın basın sisteminde, söz konusu ülkelerdeki gibi büyük yabancı yatırımlardan 90‟lı yılların büyük bölümünde bahsedilemez. Romanya farklı sektörlerinde de yabancı yatırımcıların ilgisini çekmemiĢtir. Yabancı yatırımcılar 40 için batıya değil daha çok Rusya‟ya yakın bir ülke olarak gözüken Romanya cazip bir ülke değildi. Basının bu bölgedeki bir baĢka sorunu, etik kuralların ve profesyonel bir basın organın olmamasıydı. Bu mesleğe yeni baĢlamıĢ olanlar bilgi aktarılmasıyla Ģahsi görüĢleri arasındaki farkı anlamamıĢlardır ve adeta siyasi bir partizana dönüĢmüĢlerdir. Komünist döneminde oluĢturulan bazı tutum ve düĢünceler zor kaldırılmıĢtır. Yeni güce uyum adım adım oluĢmuĢtur. Demokrasiyi öne çıkaran ülkelerde de siyasetin basına karıĢtığı görülebilir. Lech Walesa“ özgür bir basın olmadan cumhurbaĢkanı olmazdım” ifadesini kullanarak, özgür basını tanımlamasına rağmen, Polonya devlet televizyon müdürünü tek taraflı bir görüĢle siyasi nedenlerden dolayı iĢten çıkarmıĢtır. 1990 yılında Macaristan hükümetinin yeni üyeleri basını kısıtlayacak bir politika izlemiĢler ve bu Ģekilde basın özgürlüğünü ortadan kaldırmaya çalıĢmıĢlardır. Her bir lider, basının toplumdaki gücünü fark edince ayrıcalıklar sağlayarak veya korkutarak basını ele geçirmek istemiĢtir. Yazılı basın ne kadar sorunla karĢılaĢtıysa komünizmden demokrasiye geçiĢ sırasında bu süreç kaçınılmazdı. Her bir ülkenin geçiĢ zamanı farklıdır ve siyasi geliĢmesinde belirleyici bir unsur olmamıĢtır. Romanya‟da 1989 sonrası siyaset Ġon Ġliescu ve Ulusal KurtuluĢ Cephesi (FSN) egemenliği altında olmuĢtur. 1990 yılı itibariyle baĢbakan Petre Roman ve CumhurbaĢkanı arasında sessiz bir savaĢ baĢlamıĢtır. Romanya sosyal bakımdan, radikal bir değiĢim ile karĢı karĢıya kaldı. Halk eĢitlikçi bir toplumdan seçkinci bir topluma geçiĢ sürecinde bulundu. Alınan kararların uygulanmaması, değiĢimlerin oluĢmaması, kısa zamanda toplumun, hükümetin baĢta gelen kurumlarına güvenin kaybolmasına yol açmıĢtır. Ekonomik değiĢimler, kısa zamanda tüketim ihtiyacının artmasıyla, toplumun fakirleĢmesine yol açmıĢtır. 4.3. Romanya'da Basının Evrimi Romanya‟da baskının ortadan kalkmasıyla değiĢen siyasal ortamda basının durumu ilginç bir seyir izlemiĢtir. DeğiĢmeye hemen değil aĢama aĢama baĢlayan basının evrimi aĢağıdaki özellikleri ile incelenecektir: 41 1.Mülkiyet bakımından: Aralık Devrimi ile beraber basın kuruluĢlarının birçoğu Romen hükümetinin himayesinde hayatını sürdürdü. Yazılı basının ilk özelleĢen kuruluĢu 1990 yılında Romania Libera (Özgür Romanya) oldu. Sadece marka değeri alınmasından bahsedilebildiği için yasal çerçevede tam bir özelleĢmeden söz edilemez. Aynı Ģekilde Adevarul (Gerçek ) Gazetesi de bir değiĢime uğradı. BaĢka bir bakımdan hem süreç içinde hem de sonrasında hükümet ve hükümet temsilcileri özelleĢmeye karĢı çıkmaya çalıĢtılar. Adevarul (Gerçek) Gazetesi örneğinde olduğu gibi bu durum BaĢbakan Petre Roman ve CumhurbaĢkanı Ġon Ġliescu arasında taktik çatıĢmaya yol açtı. 1990‟lı yılların baĢlarında yasal uygulamalar tam oturmadı. Yeni çıkan yayınlar için bir engel yoktu. Ekonomik açıdan Romanya‟nın basını ilk kârlı ticaret sayılabilir. Basın patronlarının elde ettikleri kârların rakamları “yabani kapitalizm” olarak da değerlendirilebilir. Basın sahiplerinin zaman zaman basın politikasına dâhil olmaları ekonomik çıkarlar içindir. Hükümet, gazetecilere ve basın patronlarına baskı uygulayarak, basın politikasına karıĢabiliyordu. Hükümetin denetim yapması için baĢka bir yol da fiyat ve kâğıt kotasının kontrolü oluyordu. Yayınların baskı sayılarının azalmasına rağmen bu sorun uzun bir zaman için devam etmiĢtir. 2. Enformasyon girdileri (input) açısından: Devlet AGERPRESS (Romanya resmi haber ajansı) üzerinde denetimini devam ettirdi. Diğer yayınların yabancı basın ajansı kaynaklarına ulaĢabilme hakları vardı. Romen devletinin kurumlarından bilgi alma açısından bir Ģeffaflık olmadığı söylenebilir. Hükümet tarafından gelen bazı haberler genellikle hükümet yanlısı ve hükümette bulunan siyasi partiyi destekleyen basın kuruluĢlarına gönderiliyordu. Profesyonel gazeteciler sınıflandırması 1990 yılı itibariyle gazeteciliğin “patlamasıyla” beraber büyük oranda bir büyümeye yol açtı. Bunlar genelde sosyal alanlardan geliyorlardı ve çoğunun gazetecilik alanında hiçbir deneyi yoktu. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerindeki gibi kalite bakımından profesyonel deneyimleri de çok düĢüktü. Bunların çoğu, bir haberi sunma ve haber hakkında yorum yapma arasındaki farkı bilmiyorlardı. Bu Ģekilde bilgiler daha çok haberi yazanın haber hakkındaki değeri arttırmasını gösteriyordu. Profesyonel 42 organizasyon bakımından çeĢitli kuruluĢlar ortaya çıktı. Bu organizasyonlar ortak bir mesaj gönderemedi. Siyasi müdahaleler ve kendi çıkarların için kulanmıĢ oldukları organizasyonların dağılmasına sebep oldu. Mevcut gücün karıĢması bazı basın kuruluĢları tarafından eleĢtirildi. Bunları göz önünde tutarak Romanya‟da kurulan yeni güç, oluĢturulmaya çalıĢılan profesyonel basın organizasyonunun dağılmasını desteklediği sonucunu göstermektedir. Deniz‟e göre 1989 devriminde mevcut bütün yayınlar Ulusal KurtuluĢ Cephesi tarafından alınan bütün önlemleri desteklediler fakat bu destek Ocak 1990 yılı itibariyle kayboldu.(2005:148) Yayınlar arasında Ulusla KurtuluĢ Cephesi üyelerin hareketlerini eleĢtiren yayınlarda birisi de Romania Libera‟dır (Özgür Romanya). Özel ve parti basınının çıkmasıyla bunların sayısı arttı. Yayıncılara komünist zamanında yapılan sansür “kibar” bir Ģekilde devam etti. BaĢka bir bakımdan 01-15 Haziran 1990 yılında yapılan “madenciler eylemi” hükümet tarafından muhalif basının gözünü korkutma amaçlı bir eylem olarak karakterize edilebilir. Madenciler eylemi sırasında bazı basın merkezleriyle adeta savaĢıldı. Madencilerin eylemleri ve gazetecilere yapılan saldırılar, bazı gazeteleri yayın politikasını değiĢtirecek Ģekilde etkiledi. 3.Dağıtım açısından: Hükümet ezici bir Ģekilde basın üzerindeki otoritesini kurmaya çalıĢtı. Ġktidara saldırdığı varsayılarak bazı yayınlar bloke edildi. Ġktidarın “taktik bir güç gösterisi olarak” satılmıĢ yayınların ödemeleri geç yapıldı. Zamanla, özel dağıtım Ģirketleri de kurulmuĢtu, fakat bunlar ulusal çapta yayınları alamıyorlardı. Ġlk etapta bu yeni Ģirketlerin dağıtım ağı daha çok yerel yayınlara yönelikti. Yapılan vaka çalıĢmasına göre çalıĢma mekanizmaları değerlendirilerek her bir örnekte değiĢiklikler olduğu söylenebilir. Önemli bir faktör olarak her bir yayın tipine göre, haftalık veya günlük olarak değiĢtiğini görülebilir. Devrim sonrası ilk yıllarda komünist dönemden kalma yayın iĢleri bir geçiĢ dönemi yaĢadı. Buda geçiĢ sürecinde onların yetki alanına yansıyordu. BaĢka rastlanan bir görüngü (fenomen) ise gazetecilerin çalıĢandan iĢverene dönüĢmesi oldu. Gazeteci rolünden iĢ adamı rolüne geçiĢ yaptılar. Bu da onların basını kendi iĢletmesine dönüĢtürmeye neden oldu. Bu tür eylemler sonucunda basın üzerine kontrol ve sansür mekanizması uygulayan yeni bir grup oluĢmasına neden oldu. Ekonomik bakımdan, yayınlar, satıĢlardan elde edilen getiriler haricinde reklam yerleri 43 satarak fonlar toplamaya baĢladılar. Vaka çalıĢmalarında elde edilen içerik analizlerin sonucunda bütün basın kuruluĢlarının reklam yeri satmalarına rağmen gelir getiremedikleri hâlde bu etki alanın geniĢlediğini görülebilir. Bu alanın liderlerinden birisi Romania Libera (Özgür Romanya) Gazetesi‟dir. Gazete, Ekim 1992 yılında Mart 1990 yılına göre %35‟lik ilanla sağladığı görülür. Yeni basın, ilanların yanı sıra büyük tanıtımları da çekmeyi baĢardı. Diğer kutupta ise Dreptatea (Adalet) Gazetesi, Ulusal Köylü Partisi (PNŢ) ve piyasada yer ala Ģirketlerin çalıĢmasını istemeyen Ģirketler vardı. Siyasi sahne bakımından yayınlar daha çok gücün yanında yer aldılar. Adevărul (Gerçek) Gazetesinin Ġon Ġliescu‟nun desteklediğini görülebilirken, Romania Libera (Özgür Romanya) Gazetesi‟nin de en güçlü muhalefet olduğu görüldü. Bu yayın organının taraftarlığı Dreptatea (Adalet) Gazetesi‟nden daha çok olduğu görüldü. Basının siyasi hayata karıĢması ile gazetecilerin maddi çıkar sağlamaları veya hükümetin içinde yeni görevler elde etmeleri paralel gitti. Toplumun demokrasi kalitesinin belirlenmesi için en önemli gösterge basının seviyesiydi. En önemli Ģart Doğu Avrupa‟da demokrasinin kurulabilmesi için eğitimin iyileĢmesi ve yoğunlaĢtırılmasıydı. Bu sadece gençlerin eğitimi anlamına gelmiyor aynı zamanda basının seviyesini artırmak ve kamuoyunun edebiyatı ve ifade Ģeklini iyileĢtirmek anlamına geliyordu. Devrim sonrası ilk üç yılda Romanya basınında yeni kurulan ve hükümetin himayesinde çıkan basın kuruluĢları sayesinde bir ilerleme olduğu söylenebilir. Baskı sayısının azalmasıyla aralarında bir sadık okuyucu kitlesi oluĢturma müsabakası ortaya çıktı. Birçok yayın bu savaĢa dayanamadı. ĠĢten çıkarma, hatta kapanmaya kadar gitti. Fiyatların artması özellikle üretim fiyatları, kâğıt fiyatları, baskı sayısının azalması ve tüketimin azalması yavaĢ yavaĢ bütçenin oluĢmasına en büyük katkının reklam gelirleri olması haline dönüĢtü. ĠncelenmiĢ olunan sürecin içinde basın bir geçiĢ süreci yaĢamıĢtır. Devlet tarafından denetim altında tutulan basından özgür bir basına, bu Ģekilde batı basınının standartlarına yaklaĢılmıĢtır. 44 ROMANYA BASINI ÜZERĠNDE ARAġTIRMA 4.4. "AZİ" Gazetesi'nin Kısa Tarihçesi Gazetenin logosu ilk defa Mart 1932‟de “edebiyat, eleĢtiri ve sanat” üzerinde yayın yapan aylık bir dergide ortaya çıkmıĢtır. 19 ġubat 1939‟da siyasal, sosyal ve edebi, haftalık yayına dönüĢmüĢtür. Gazetenin kalbi ve fikir müdürü Zaharia Stancuidi. YaklaĢık 50 yıl sonra 11 Nisan 1990 tarihinde AZİ Gazetesinin logosu Romen piyasasında tekrar yayınlanmaya baĢladı. Dönemin birçok yayınları gibi tarihçesi eskiye ve siyasi Ģartlara dayanıyordu. Aralık 1989 Devrimi sonrası olduğu için yayınlamaya baĢlanan bütün gazeteler ve toplum kendisi için geleceğe doğru bir yol aramaya baĢladı. Söz konusu gazete Aralık 1989 sonrası basında siyasi demokratik, ekonomik, sosyal ve kültürel alanların karmaĢık ve farklı gerginliklerin geçiĢ zamanlarında adını ön plana çıkarmaya baĢladı. AZİ Gazetesinin müdürü olan akademisyen Alexandru Barladeanu gazetenin baĢındayken gazete Ulusal KurtuluĢ Cephesi ve Romanya‟nın ilk CumhurbaĢkanı adayı görünen Ġon Ġliescu‟ya aitmiĢ gibi gözüküyordu. Bu siyasi görüĢe bir nevi bağlıydılar. Gücü elinde bulunanların dedikleri yazılıp sözde gerçeği aktarıyordu. Yalnız iki sene sonra 11 Nisan 1992 tarihinde gazetenin yeni serisi çıkmaya baĢladı. Yeni döneminde gazete tek baĢına yeni bir yayın politikasına baĢladı. Ulusal KurtuluĢ Cephesinden ekonomik, siyasi ve hukuki bağını ayırarak yeni ve bağımsız bir kuruluĢa dönüĢtü. Bu Ģekilde yeni çıkan bütün sayılarla ve eklerle okurların beklentilerini karĢılamak amaçlı bir yayın politikası izlemeye baĢladığını vurgulayıp kaliteli bir gazete ölçütlerine ulaĢtı. ġimdiki zamanlarda gazetenin herhangi bir siyasi partiye bağlı olup olmadığını sorusuna yanıt tartıĢmasız hayırdır. Gazete geçen zaman içinde sınırları iyi çizilmiĢ, uygar ve dürüst bir yayın politikası izlemiĢ ve okur kitlesinin ihtiyaçlarına objektif cevaplar vermeye çalıĢmıĢtı. Fakat bu durum önemli olmakla birlikte 1990 sonrasının yayınları ele alındığında “AZĠ” Gazetesi‟nin Ulusal KurtuluĢ Cephesi ve Ġon Ġliescu güçleri tarafından kontrol altında tutulduğu görülmektedir. 45 4.5. Gazete Üzerinde Siyasi Hâkimiyet ve Manipülasyon Ġlk bakıĢta gazetenin adı olan AZİ bile, Ulusal KurtuluĢ Cephesi‟nin gazete üzerindeki baskısı ve hâkim güç tarafından uygulamıĢ olan kontrolü görülebilir. Bu durum normal karĢılanmalıdır. Çünkü ġubat 1990‟da Ulusal KurtuluĢ Cephesi için partinin yasal siyasi oluĢumunu, kendi görüĢlerini ve partinin duruĢunu aktarabilmek için bir gazeteye ihtiyaç vardı. Romanya‟da gazete, Paskalya Bayramı öncesi 14 Nisan 1990 tarihinde çıkmıĢ 4 sayıda basının yardımıyla kamuoyunu yönlendirme ve kontrol altında tutabilmesi için Ģu ifadeleri kullanmıĢtı: “Paskalya Bayramında masalarınızda yer alacak çiçeklerin arasında gülü unutmayın!”. Söz konusu ifade Ġon Ġliescu tarafından yönetilen Sosyal Demokrat Partinin logosunu kastediyordu. “Paskalya Bayramından sonra hem moda hem takdire değer ve doğal bir Ģekilde “AZİ Gazetesi‟nin okunmasıdır”. Aldatıcı fakat kibar, kirli ama pasif bir Ģekilde okurlar AZİ Gazetesi‟ni okumaya çağrılıyorlardı. Böylece Ulusal KurtuluĢ Cephesi‟nin siyasi görüĢlerini anlamaya ve yaĢamaya da ikna edilmek isteniyorlardı. Fakat geçiĢ dönemi sırasında gazete üzerinde uygulanmaya çalıĢılan kontrolü ve baskıyı en belirgin Ģekilde gösteren olgu, tartıĢılmaya açılan sorunları ve konuları ele alıĢ tarzıydı. Halk, parlamentonun ilgisizliğine rağmen devrim sırasında oluĢan problemlerle ilgilenmeye devam etti. “AZİ” gazetesinde, Ulusal KurtuluĢ Cephesi‟ndekiler duruĢlarını korumaya çalıĢıyorlardı. Hatta baĢka siyasi partilere suçu atarak kendi suçlarını örtmeye çabalıyorlardı. Romanya‟da 1990 yılının sosyal ve siyasal durumunu değerlendiren bir yazı, Ulusal KurtuluĢ Cephesi fanatiği, Valentin Muresan tarafından yayınlanmıĢtı. Muresan tırnak içinde Ģu ifadeyi kullandı “komünist aydınlar insin”. Muresan, Ulusal KurtuluĢ Cephesinin üyeleri ile alay ederek eski aydın sınıfının ülkeyi tekrar yönetemeyeceğini söylüyordu. Yazısına “göstericiler ne istiyor?” sorusuyla devam eden Muresan bu soruya “göstericiler Ulusal KurtuluĢ Cephesi‟nin düĢmesini istiyorlar” diye cevap veriyordu. Ona göre eski partinin aydınları (UKC) ve diğer partiler gibi yeni kurulan partilerin üyeleri de komünist rejimin eski üyeleriydi. Yazar, eylemcilerin UKC ve Ġon Ġliescu rejiminin indirilmesini istediklerini vurgulayarak “eski naomenklatür yok oldu” diyerek de daha önce söyledikleriyle dedikleriyle ters düĢüyordu. Aynı yazar AZİ gazetesindeki farklı bir makalesinde de 46 olumlu bir Ģekilde hükümet politikaları hakkında yazılar yazıyordu. Aynı zamanda 11-12 Mart 1990 tarihinde TimiĢoara Ģehrinde yapılan eylemler ve sonucunda “TimiĢara Bildirimi” yayınlandıktan sonra V. Muresanu, Cluj, BükreĢ Ģehirlerinde yapılan eylemler daha çok Ulusal Liberal ve Ulusal Köylü Partileri‟nin aylar önce aldıkları kararlardı. Bir Ģey değiĢmeyeceğini, yeni bir Ģey getirmeyeceğini ve devrim öncesi alınan kararların yanında kalacağını yazdı. Yazar ironik bir Ģekilde altını çizerek “Dreptatea”, “Romania Libera” veya “22” gibi gazetelerin ve insanların bildiriyi övdüğünü dile getiriyorlardı. Yazarın cümlelerinden kendi kendine çeliĢkiye düĢtüğü anlaĢılıyordu. 4.6. Terör Sorunu Ve Ulusal KurtuluĢ Cephesi Devrimin üzerinden beĢ ay geçmesine rağmen kamuoyu ve temsilcileri yani basın devrimi sırasında oluĢan problemlere karĢı ilgilerini devam ettiriyordu. UKC ise sahte bir terörle mücadele savaĢını ortaya çıkarmakla suçlanıyordu. AZİ Gazetesi suçlamalara bir Ģekilde yorum yapıyordu. UKC‟ya getirilen suçlamalara Tudor Balteanu “Ġndustria Scenariilor”, AZİ Gazetesi‟nde yazdığı makalesinde ele aldı. Ona göre “22 Aralık 1989 tarihinde saat 15.45‟te ateĢ açıldığında daha UKC gelmemiĢti ve bu Ģekilde UKC‟ya yöneltilen sahte suçlamalarla, teröristlerle iĢbirliğinde olmadığını kanıtlıyordu”. Yerel insanlara göre 22 Aralık‟ta TimiĢoara‟da ateĢ daha geç açıldı. Daha doğrusu UKC‟nın geliĢinden sonra. Ne yazık ki muhalefet baĢka sorunlarla ilgileniyordu. Romenlerin büyük bir kısmı UKC tarafından verilen “doğrulara” inanıyorlar. “Terör sorununa” hükümette bulunan parti açıklama getirme ihtiyacı duyarak, V. Muresan tarafından 2 Ağustos 1990 tarihinde AZİ Gazetesi‟nde yayınlanan “inandırıcı bir cephe” makalesinde “Bilmemiz Ģarttır ki muhalefetin önde ve geride kalması bizim için telafi edilemez bir sorundur” diye yazdı. Aynı konu üzerinde 30 Ağustos 1990 tarihinde Ġ. Baicu‟nun “Filip Teodorescu‟nun davası ve Macar sapması” adlı bir makale yayınlandı. Makalede “Aralık 1989 tarihinde iĢlenen suçlar ÇavuĢesku rejimine ait değil” diye yazdı. Suçların “BudapeĢte ve Moskova tarafından sızdırılmıĢ binlerce ajana ait olduğu” ifade edildi. Makale aynı zamanda ateĢin açılma nedenini de açıklıyordu. Öyle ya “dünyada yemin altında bulunan her asker ülkesine zarar gelmesini önlemek için ateĢ ederdi”. Terör sorunu dört yıl boyunca tartıĢılacaktı 47 fakat ortada var olan sorun tartıĢmalı ve karmaĢık bir konu olduğu için hâlâ bir çözüme varılmadı. 4.7. Yeni Rejime ĠliĢkin Makaleler Romen gazetelerinin eski ve geçmiĢin kokusuyla dolu sayılarına göz atıldığı zaman 1989 sonrası yeni kurulan bir topluma artılar getirmeye çalıĢan yazılara da rastlanabilir. Eski baskıcı yönetimde tabu değeri taĢıyan konulara yeni dönemde de yer verilmeye baĢladığı görülür. Bu Ģekilde nü kadın fotoğrafları yanında “Allah‟ın bile hoĢuna gidiyor” gibi baĢlıklara ya da müzik, yarıĢma ve benzeri eğlence konulu yazılara rastlanır. Blaga tarafından yazılan “Aydınlar ve yeniden yapılanma” baĢlıklı makalede yeni demokratik rejimin, yeni bir baskın sosyal sınıfın, yani aydınların önemini ve bu yeni sınıfın Romen toplumunu yeniden düzenlemesinin önemini dile getiriliyordu. Yazarın makalesinde sadece aydınların yardımıyla ilerleme konusu değil aynı zamanda komünizm zamanında baskın olan iĢçi ve köylü sınıfın yeni demokratik sınıfa karĢı duyduğu ilginin arttığını vurgulanmıĢtır. 4.7.1. Observatorul Cultural Gazetesi Parti ve ortak kullanma ideolojisinden söz etmek gerekir. “Altın çağda” bilimsel sosyalist eğitim öğretimin iĢleyiĢi sadece konuĢmaların ideolojik bombardımanıyla değil aynı zamanda okullarda öğretilen ders kitaplarıyla ve ona benzer edebiyatla da yapılırdı. Komünist Parti‟nin Kasım 1984‟te 8. Kongresi sonrası ÇavuĢesku yönetimi sürekli bütün halka saldırgan bir tanıtımla yaĢ, profesyonellik ve psikolojik ayrım yapmadan propaganda yapmaya baĢladı. Televizyon ve radyodaki bu haberler partiyi yücelten, sokaklarda ve iĢ yerlerinde bulunan pankartlar, meydanlarda yapılan konuĢmaların yanı sıra eğitici eğlencelerle, siyasallaĢmıĢ spor müsabakaların yardımıyla pekiĢtiriliyordu. Asıl amacı halkın ulusal komünist düĢüncesine sahip olması idi. Romen Komünist Partisi‟nin ortak ideolojileĢtirmesi sadece dört milyon parti üyesine yönelik değildi. Aynı zamanda parti üyesi olmayanlara karĢıda siyasi bir çalıĢmaydı. Bu Ģekilde ÇavuĢesku ailesi baskıcı yönetimlerini takip edip, kontrolü ve ulusal baskıyı daha kolay yönetebiliyordu. Bu Ģekilde on yılın sonunda partinin bütün üyeleri “kültürün 48 merkezi” ne getirilecekti. Ülkenin bütün insanları “yeni” komünist Ģehirlerine getirilecekti. Belirli saatlerde “yeni” kurulan gıda hallerinde yemek yedirilecekti. Ortak kullanım ideoloji programı dâhilinde ilk sırada insanın beyninin komünist düĢüncesinin yer vermesiydi. Ondan dolayı bütün propaganda araçları, yapıları ve kategorileri onun emrindeydi. Komünist doktrini halka küçük yaĢlardan baĢlayarak komünist ideolojiyi ilkokul kitaplarının yardımıyla tüketmeye ve benimsemeye yönlendiriyordu. Komünist Partinin programında görüldüğü gibi öğrenciler “iĢ insanları” ve okul fabrikası çalıĢanları olarak görülüyordu. Hocaları gibi her gün örnek parti tarafından eğitilmelerine iznin vermeleri lazımdı. “ÇalıĢan insanların mükemmelleĢmesine parti her zaman destekte bulunacaktı. ÇalıĢan insanların siyasi ufkunun geniĢlemesi, profesyonel, teknik ve genel kültürün üst seviye ulaĢması parti için en önemli görevdi.” (1975:94-95). ÇavuĢesku‟nun öngördüğü eğitim programın sonucunda öğrencinin “üretken eleman” ve ülkenin büyük üretim fabrikalarına ve ziraat alanlarına dâhil edilmesi beklendi. Sonuç olarak 6-7 yaĢında öğrencinin alternatif veya rekabet edecek bir eğitim sistemi olmadığı için öğrenci, siyasetçi sosyalist bir sisteme tabi oldu. “Altın Çağın”da kahraman komünist, vatansever komünist, Romanya Komünist Partisi‟nin muhteĢem tarihi, sosyalist ahlak, dünya barıĢı, etnik ve ırkçı toleransın bütün boyutları bazen istemsiz komik durumlara düĢürerek Romen Dili ve Edebiyatı ilkokul 1 ve 2. sınıf ders kitaplarında öğrencilere “hayat dersleri” olarak verildi. Bu Ģekilde alfabeyi yeni öğrenmiĢ bir çocuk yazılı ve sözel becerilerini partinin siyasi ve sosyalist propaganda dokümanlarından öğrenmeye baĢlıyordu. “Kahramandılar, hâlâ kahramanlar…” Ġlkokula giden bir öğrenciye komünist kahramanlığından daha iyi ve önemli bir örnek olabilir mi? Ders kitapların yazarlarına ve resmi ideolojinin dağıtıcılarına göre yeni okumaya baĢlayan çocukların, sivil destekçiler, kahraman askerler ve cesur kadınları örnek almaları istendi. Bu Ģartlar içinde Romen Komünist Partisi‟nin programı içinde efsanevi karakterlerin ortaya çıktığına ĢaĢırmamak gerekir. Ulusal ya da yerel, toplumsal ya da bireysel, anonim ya da tanınmıĢ, gerçek ya da icat edilmiĢ kahramanlar komünist mitolojisinin yolunda cennete doğru gidiyordu. 49 Ġkinci sınıf kitabında “Yabancı Hayırsever” Anca I. Maria ve Radu I. Maria‟nın (1975:71) makalesine göre Stefanita adında çocuk “tanınmayan asker” tarafından kurtarılıyordu. Çocuğun babası garnizona askerin adını öğrenmek ve teĢekkür etmek için gidince komutanın otoriter ve ortaklık düĢüncesiyle karĢı karĢıya geliyor ve “ġunu unutmayın Romanya ordusu ve askeri ödüllendirilecektir” cevabını alınca; çocuğun babası gözyaĢlarını tutamadan “YaĢasın Romanya ordusu! YaĢasın Romanya” diye bağırıyordu. Tahmin edilen kahramanlık cömertliği ve bireysel tevazu bir sürü aykırılık içinde komutanın bencil diktatörlüğüyle baĢlayarak, kayıtsızlık ve babanın gönül rahatlığıyla kaybolmasıyla sonlanmıĢtır. Daha doğrusu askere teĢekkür etmektense baba, vatana ve Romen ordusuna Ģükretmekle yetiniyordu. Bu Ģekilde sözlü bir anlaĢma ile ülkenin erdemlerine varılarak üniformalı asker rahatsız edilen bütün çocukların kurtarıcısı olarak değerlendiriliyordu. Söz konusu hikâye bireysel becerilerden bahsetmiyor daha çok böyle bir Ģey olmadığından komünizmi de “kolektivist düĢünme ve hareket etme” eylemli ve kurtarıcı kolun komünist ordunun koluna karĢı olduğundan bahsediliyordu. Küme kahramanlığına tanrısal güçler verildiği zaman ani mantıksızlığa transfer oluyordu. Örneğin, “ĠĢçiler Kazandılar” hikâyesinde Maria Anca I. ve Maria Radu I. hidroelektrik santralindeki aĢırı soğuktan ve rüzgârdan meydana gelen elektrik arızasının aynı gece tamir edilmesini yazıyordu. “KardeĢlerim, ne olursa olsun elektriği tamir etmemiz lazım!” (1975:55). Propagandacı Ģantiye Ģefi ve yazar haricinde, bir gecede birkaç saat içinde, yere düĢmüĢ elektrik direklerin nasıl kaldırıldığını hiç kimse bilmiyordu. “YoldaĢlarım aferin! Beraber kazandık!” diyordu. Doğru bilgi eksikliğinden dolayı Ģantiye Ģefinin yapmıĢ olduğu konuĢma hem Ģiddetli rüzgârın hem soğuğun hem de 20 bin vat jeneratörün çalıĢmasına yardımcı olmuĢtur. Kolektif kliĢenin yanı sıra “Yeni Ġnsan” imajının da yaratıldığını görebilir. Fiziki gücünü aĢan ideolojik güç sayesinde dağları bile yerinden kımıldar. Sosyalist bir “Süpermen”, bir adalet toplumuna üye ve sihirli silahlar yerine parti üyelik kartlarına sahip “yoldaĢlar”. Yazarların uzak görüĢünde komünizmin yadigâr kahramanları genç nesillerle de buluĢarak biter hikâye. Bu Ģekilde Romen Komünist Partisi‟nin ideolojik çizgisini takip ederek partinin isteklerine hitap eder. Söz konusu iki mekanizma acil bir Ģekilde gençlere ve çocuklara dayatılır. Böylece partiye yeni nesil kadrolar oluĢturulur ve bu Ģekilde ideoloji devam ederdi. Bunun sayesinde okulların koridorlarında sosyalist eğitimin yeni nesil destekçileri ve metodistleri geziyor olacaktı. “Yeni Bir Hayat” adlı 50 hikâyesinde Maria Anca I. ve Maria Radu I. mühendis Marinescu Ġon savaĢları arasındaki zamanı daha güzel nasıl anlatacağına karar veremez. Yeni toleranslı ve aydın komünizmini görünce: “SavaĢ sonrası halk hükümeti ele geçirince okulun kapıları herkes için açıldı. Marinescu Ġon mühendis oldu” (1975:118). Asılında 1947 sonrasında Romanya‟da Stalinist ruhu yaĢamak isteyen herkese eğitim kapıları açıktı. Çok ağır bir Ģekilde sahtekârlığa uğrayan tarih, propaganda yapan yazarlara kalmıĢtı. 16 ġubat‟ta yayınlanan makalede Anca I. ve Maria Radu I. savaĢlar arası dönemde yapılan haksızlıklar ve hatalar siyasi çözümleri getiren sosyalist yapının yazıları ile okurla güncelleniyordu. “Grev boĢuna yapılmamıĢtır, yaĢanan sıkıntılar onları daha da hırslandırdı ve haksız yönetimi değiĢtirene kadar savaĢtılar. Bugün iĢçiler yeni bir hayat sürdürüyorlar, onlar saygılı ve güzel vatanın geniĢlemesi için savaĢıyorlar”(1975:51). Marksist sınıf çatıĢması Marksist, Leninist, Stalinist, ÇavuĢist iĢçilerin gücüyle toplumu yönetme imajı, okuyan öğrencilere kahraman bir imaj sergiliyor ve böylece ilginç bir Ģekilde demir yolları iĢçileri ve mühendis Marinescu “yeni hayat” sürdürerek “sevgili vatanın daha iyi olması için” bilmedikleri bir Ģeyle bir savaĢ veriyorlardı. Tabi ki gizem Stalinist ve sosyalist tezlerden ilham alarak çözümlenebilirdi. ÇavuĢesku yönetiminde bütün ülkeye uygulanan Ģiddet Romenleri hayatta kalma savaĢına sürüklüyordu. Söz konusu anonim hikâyede hayatta kalma “savaĢı” ve “yeni hayatı” sürdürebilme ihtiyacı iĢçilerin toplumsal bir zorbalığın siyasi alıĢtırması gibi görülebiliyordu. Bu görülmez “iç düĢman” ve “savaĢ” gözetim altından kaçarsa sosyalist yönetimi tehlikeyi atabilirdi. Aynı Ģekilde tarihi ĢaĢırtma, siyasi yalan ve mantıksızlığı Anca I. ve Maria Radu I.‟nın“yedi yaĢında öncü” isimli Ģiirsel Ģarkısında da geçmektedir. Okurun yer zaman bakıĢ açısını zor bir Ģekilde denetliyordu. “Büyük anne tekrar kravat takması, genç olması için acaba neler vermezi?” (1975:35). Yeğenin zamanında yapılan propaganda hamlesinde acaba “büyükanne” kaç yaĢındaydı? ġairin yazdığı gibi acaba o kravatı tekrar takar mı acaba? Güzel ideolojik sözler öğrencilere tamamen komünist bir tarih dayatmaya çalıĢılıyor ve aynı zamanda sosyalist dönemde doğmayı, bu Ģansı olmayanlara bir psiko-sosyal ihtiyaç hâline getirmeye çalıĢıyordu. Ġlkokul kitaplarında Romen Komünist Partisi‟nin tarihi, gazileri ve solcu cevaplar uydurmak için geniĢ bir hayal gücüne sahipti. Komünist embriyonunu hareketlendirmek için bütün ulusal tarihî kahramanları kendilerine göre uyarlamak için çok çaba ve enerji sarf edilir. Tarih, komünizmin kartvizitine dönüĢünce etik hiç bir Ģey ayakta kalmaz. Örneğin, Vasile Roita kızgın halkı 51 sirenle kıĢkırtıyor ve sosyalistlik için ölüyordu. Filimon Sirbu, Romen-Alman idam mangası karĢısında milliyetçilik yüceltmeleri yapıyordu. Genç Komünist Birliği‟nin mensubu olan Filimon Sirbu siyasi terörist ve ekonomik sabotajcı olarak görünen okul kitaplarında büyük bir “kahraman” olarak yerini almaktadır. Halkın düĢmanlarına ölüm! YaĢasın özgün Romanya!” diye bağıran Filimon Sirbu‟nun ölüm hikâyesi de yer almaktadır (1975:163). Birçok kere örnek figürlerle komünist düĢünceleri okullardaki çocuklara tarihle aĢılanırdı. Bir zaman sonra bunlardan en çok onları hazırlayan yazarlar sorumlu tutulurdu. Bunun gibi durumlarda propagandacı tarih düĢüĢe uğruyor ve partinin aĢılamaya çalıĢtığı moral etik sadizmde kayboluyordu. Alexandru Ġoan Cuza padiĢahı hakkında bulunan eserler, Anca I. ve Maria Radu I. okurlara bir casus padiĢah gibi gösterilirdi. Kendisi kötü giyimli bir Ģekilde ülkeyi gezip kötülükleri düzeltmeyi çalıĢırdı (1975:24). Kendisi tarafından yazılan ve kabul edilen yasalarla despotik, gizlenme manyağı ve üstün olarak tanıtılıyordu. “Torunun dersi” isimli küçük senaryoda Anca I. ve Maria Radu I. psikolojik çöküĢ ve terör zamanında bir çocuğun ailesi, dedesini masaya yemeği döktü diye “odanın bir köĢesine” (1975:5) koyarak cezalandırırlar. Yemeğini porselen bir çanağın içinde verirler. Fakat onu kırar ve ondan sonra ahĢaptan bir çanakta verirler. Eski çağlara benzeyen cezalandırma tekniğine maruz kalan ihtiyarın durumun düzelmesine dua etmekten baĢka çaresi yoktur. Onu kurtarabilecek tek ıĢık sosyalist bir Ģekilde cevap veren torunundan gelir. “Birkaç gün sonra dört yaĢında olan ihtiyarın torunu birkaç ahĢap parçasını birleĢtirmeye uğraĢıyordu. Onu gören babası “Orda ne yapıyorsun? “Senin ve annemin ihtiyarlıkta yemek yemeniz için büyük bir ahĢap tabak hazırlıyorum.” der. Bunu duyan anne baba birbirlerine uzun uzun bakarak ihtiyara karĢı ne kadar kötü davrandıklarını anlıyorlar ve onu tekrar masa oturtuyorlar”. Bu hikâyeden çıkarılacak ders soru iĢareti altında kalır. Akılda ilk önce ne kalması lazım? Annesi ve babasına karĢı çocuğun yapmıĢ olduğu saygısızlık mı? Ya da ailesinden almıĢ olduğu bencil kin sayesinde kendilerine de hazırladığı ahĢap tabak mı? Sosyalist çağdaĢlıkta da etik bencil tesadüfî eğitim ahlakının yerine geçiyordu. “ÇalıĢma ve Dinlenme” hikâyesinde Anca I. ve Maria Radu I. 52 uyumanın özellikleri ve onun getirdiği rahatlık sonrasında ailedeki büyüklerde, sosyalizmin geliĢmesi için robot gibi çalıĢma ihtiyacı doğuyordu. “Sabah dinç ve çalıĢma iĢtahlı uyanıyorlardı” (1975:38). Yazarların komünist uzak görüĢlülüklerinde istirahat, programlanmıĢ bir ek gibi çalıĢıyordu. ÇavuĢesku döneminde askeriyenin çalıĢma programından sonra uyku programı geliyordu. Eğer uyku programı çalıĢmanın en iyi Ģekilde oluĢması için yardımcı oluyorsa, “rasyonel beslenme” programı da bio-tıbbi gerekçesi ve etik kesinlik taĢımakla beraber “rasyonel” beslenme hem vücut için hem de sosyal ruh için yararlı olmaktaydı. Nicolae ÇavuĢesku tarafından hazırlanan ulusal aç bırakma programı verdiği vaazlar sayesinde parti destekçileri ve güvenlik güçlerinin yardımıyla ne kadar yararlı bir beslenme olduğunu anlatan ideolojik açıklamanın bir makale örneği olarak “Açgözlülük Nereye Götürüyor” verilebilir (1987:105). Burada bitkin bir Ģekilde küçük Costachel çok yemek yediği için hastaneye gidiyordu. “Çok yemek, yaĢanan tatsızlıklara yol açmıĢtır”. Hastane çıkıĢı Costachel komünist beslenme kuralları dıĢına çıktığı için edindiği ders yüzünü aydınlattı: “Ağrıların geçmesi üzeri Costachel‟in yüzü gökten aydınlanmıĢ sıcak ıĢık gibiydi. AnlamıĢtı ki rasyonel yemek sağlıklıdır”. Mahrum bırakılma ön plana çıkan bir toplumda ve temel beslenme ürünlerin olmadığı veya zararlı ikame ürünlerle dolu bir piyasada, Costachel‟in anlamıĢ olduğu “rasyonel beslenme” dersi propagandacı yalanla ve alaycı realiteyle eĢ değerdir. DıĢ borçların kapatılması gerekçesiyle 19 Ekim 1981 tarihinde ÇavuĢesku tarafından çıkarılan ve kabul edilen yasada “stratejik” beslenme ürünleri olarak kabul edilen yağ, Ģeker ve pirinçte kart sistemine geçiliyordu. Aynı zamanda kendi yaĢadığı Ģehir veya çalıĢtığı iĢ yeri haricinde beslenme ürünlerinin de alınması yasaklıyordu. Bu Ģekilde temel beslenme ürünlerinin alınması için yüzlerce kiĢilik kuyruklar oluĢmaya baĢladı. Beslenmede yapılan tasarruf, seçici ve rasyonel beslenme, halkın genel açlığına ve yetersiz beslenmesine yol açmıĢtır. Sosyalizm yolundan sapan halka uygulanan bedeni ve ruhi terör, okullarda yazılan ve sadist etiği içeren hikâyelerle kendilerine açığa çıkarıyorlardı. “Dikkatsizlik” eserinde okul koridorunda koĢarken çarpıĢan bir çocuğun hikâyesi anlatılıyordu. Basit bir çocuk oyunu bir anda taraftar bir drama dönüĢüyordu. Ortam siyasi ve propagandacı bir soruĢturmaya dönüĢerek dikkatsiz çocuktan problemin sınıf sosyalistliğin öz kaynaklarını kullanarak çözüme ulaĢılana kadar karĢısında “itiraflar” 53 sökülüyordu. “YoldaĢ öğretmen Anghelus‟un itirafını dinledi ve özür dilemesini istedi. Çocuklar el sıkıĢarak barıĢtılar” (1987:130). Fakat “suçlu” Anghelus “itirafta” bulunmadan önce sosyal suçlanmanın bütün etaplarından geçti. “O anda Anghelus‟un nefesi kesilmiĢti”. Ġlkokul öğrencisine bir yetiĢkin gibi suç iĢlediği için baskı yapılması onun psikolojik dengesini bozdu. Hikâyenin sonunda kolektif adalet bireysel “hataya” karĢı kazandı. “Ġorel‟in gidiĢi sonrasında sınıf onların yargıcı olmuĢtur. Suçlu kimdi? AngheluĢ nasıl hata yaptı? Kaza nasıl önlenebilirdi?”. Romen Komünist Partisi ve Nicolae ÇavuĢesku asıl amaçları etik ve sosyalist eĢitlik prensiplerini yükseltmekti. Bu Ģekilde bireyin, yeni çıkan dogmatik zihniyete göre kaderini çizmesi isteniyordu. Bununla beraber eksiklerini tamamlayacak Ģekilde tek tedavi edici sosyalist düĢünmeye uyması lazımdı: “Parti bütün eleĢtirel ve öz-eleĢtirel vatandaĢların arasında atalete karĢı direnç gösterecek gücü verecektir. Çürük ve ilerlemeyi engelleyebilecek bütün faktörleri önleyecektir”.Bunun için de Anghelus‟un okulun koridorlarında koĢan eylemleri kabul edilemezdi. “Dikkatsizlik” hikâyenin sonu bitmeyen ve ilkokul kitaplarında yer alan propagandacı yazıların devamıdır. Öğrencilere daha güzel bir Ģekilde Komünist Partisi‟nin dogmalarını sunmak amacıyla yazarlar adeta kendi aralarında yarıĢıyordu. Kim daha güzel bir Ģekilde ve daha etkili ideolojik yazılar yazacaktı. “ÇalıĢma Defteri”, Aldea C. ve Gafita V. göre az siyaset içeren bir defter öğrencilere partinin bayrağını boyamasını istiyordu (1974:83).Vatansever diktelerle alıĢtırmalar yapılmasında “Yazın: 23 Ağustos Sosyalist Romanya Cumhuriyetinin ulusal günüdür. s,89.” deniyordu. AĢırı siyaset içeren Romen Dili kitabında Constantinescu E.,Varzaru M., Zarescu E., Sachelarie E., göre öğrenciler vatansever Ģiirler ezberlemeye mecburlar, yazım ve orthoepic sloganlar hazırlamak ve öğrenmek zorundalar. “AĢağıdaki cümleleri okuyun ve sonunda hangi noktalama iĢaretlerinin kullanıldığını yazın: YaĢasın Romanya Sosyalist Cumhuriyeti!/Ne kadar zengin bir vatanımız var!/ Onun için hepimizin çalıĢması lazım!” (1987:43). Tabii ki yazarlar 6-7 yaĢındaki çocukların siyasi hayal gücünü çalıĢtırmak için alandaki traktörlerin, fabrikada çalıĢanların, stat gösterilerinde geçen bayrakların kompozisyonlarını hazırlamaya yönlendiriyordu. Aynı Ģekilde 1 Mayıs ĠĢçi Bayramı‟nda okulları partinin bayraklarıyla süsleyen öğrenciler hakkında da yönlendiriliyordu (1987:124). 54 Romen Dili kitabında Anca I. Maria ve Radu I. Maria (1975:33) akıl almaz bir konuya değinmiĢtir. Bir hikâyenin baĢında Petrica‟nın annesi veli toplantısına çağırılıyor ve birkaç satır içinde Petrica‟nın okuma kitabını nasıl evde unuttuğu, bir önceki gün çizim defterini nasıl unuttuğu fark edilir. Bu Ģekilde okuyan çocuk, bir nevi “suçlunun” yerinde olmanın nasıl bir duygu olduğunu görüyor. Bazen yazarların propagandayı abarttıkları için öğrencilere tavsiye ettikleri materyallerin teorik yapılarını açıklama ihtiyaçları olur. KonuĢmanın geliĢmesi için yapılan bir Okumalar Mecmuası değerlemesi üzerinden yapılan bir notada yazar Mustata. Romanya Komünist Partisi‟nin hazırlamıĢ olduğu komünist doktrinine karĢı olan bağlılığını Ģöyle aktarır: Mustata‟ya göre “KonuĢma ve geniĢleme dersleri aynı zamanda okul, aile, vatan ve partiye olan sevginin artırılmasına yöneliktir (1975:3). Bu Ģekilde öğrencinin ifade etme yeteneği arttıkça kendi söz hazinesi geniĢledikçe “vatanın ve partinin” değerlerini yükseltmesi için bir zorunluluk olur. Sağlıklı bir okul Ģeması yapması ve okul dıĢı Ģiirler öğrenilmesi için yazar “Vatan”, “Sevilen Parti”, “Okulda”, “Ġlkokul Günü”, “Sayıların yüzleri” gibi yazıları da ekliyordu. Cosbuc ve Arghezi‟nin eserlerinde daha önemli h3ale gelip olmazsa olmaz Ģiirler haline dönüĢüyordu. “BarıĢ ġampiyonu”nun harekete geçmesi Dogmatik fikirler eksikliğinden dolayı yazarlar çok saçma sorulara baĢvuruyorlardı. “Neden herkes dünya barıĢı istiyor?”. Anca I. Maria ve Radu I. Maria göre (1975:198) belki Romanya Komünist Partisi‟nin isteğidir bu. “Devamlı bir barıĢ için, genel silahlanmayı, öncelikle nükleer silahlanmayı kaldırmak gerekir”. Anca I. Maria ve Radu I. Maria. (1975:200). Çok ağır etik derslerin sonrasında öğrenciler dünya barıĢı ve sosyalist beğenme hakkında Ģiirlerle tedavi edici ve rahatlayıcı derslere geçiliyordu. Anca ve Radu‟ya göre “Biçerdöverler hasatları topluyor/ Ülke bir arı kovanıdır/ Her yerde barıĢ varken” (1975:132). ÇavuĢesku‟nun dünyanın silahsızlandırılması ideali, dünya çatıĢmalarında hakem olması ve megalomani ütopyası ile karıĢık resmi bir ideoloji hâline gelmiĢti. Ancak bu ideolojinin hayata geçmesi için geniĢ bir halk desteğine ihtiyacı vardı. Ondan dolayı ÇavuĢesku‟nun en büyük takıntılardan biri halka seslenmesi idi. Bu kategoride izlenen yöntemler Ģunlardı: “barıĢ adına” ulusal referandumların ve 55 “siyasi öğretilerin” organize edilmesi. YapılmıĢ klasik referandum örneği olarak 22 Kasım 1986 tarihinde Romanya„daki silahlanmanın, askeri gücün ve askeri harcamaların %5 oranında azaltılmasına yönelikti. Söz konusu referanduma Anayasaya göre katılması yasak olan 14-18 yaĢ arası gençlerde katılmıĢtı. BarıĢ teması partinin gücünü ve onun baĢında bulunan ÇavuĢesku‟nun gücünü ve sadakatini sergileme ihtiyacından dolayı gazetelere, yıllıklara ve okul kitaplarına sürekli olarak basılıyordu. Kendi kendini “BarıĢ ġampiyonu” olarak adlandıran; kendi destekçi ordusu tarafından “BarıĢın Kahramanı” olarak adlandırılan ÇavuĢesku, 6-7 yaĢında çocukların aklına kliĢe olarak barıĢın güvercini olduğunu yerleĢtiriliyordu. Ruhi barıĢın ve dünya güvenlik garantörü olarak Romanya Komünist Partisi BaĢkanı ÇavuĢesku ulusal ebeveyn ve ilahi yaratıcı olarak güven verici ilhamlar veriyordu. Farklı bir örnekte Zamfirescu'ya göre “Öncü Olunca” Ģiirinde : “Öncü Olunca,/ Öğren, Sıcak Öğren!/ Komünist Olacaksın, Bütün Ġnsan,/ Aklında Tut!”. Yazar tarafından yazılan “Sıcak” öğrenme hem o zamanın Ģiir okulları için hem de gelen nesillere: öğrencinin ateĢi mi var acaba? Beyni mi ısınıyor? Çok sıcak bir odada mı oturuyor gibi sorularla bir gizeme dönüĢüyordu (1987:191). Metinde verilmeye çalıĢılan mesaj bireysel kiĢiliğin bütünlüğü, komünist ideolojisi, çocukların komünist yapılanmasının içinde yer almasıdır. Komünist partinin gençlik kolları genç nesillere yüksek ahlâk değerlerine sahip, çalıĢan, vatana, halka, partiye karĢı sorumluluk hissine sahip aynı zamanda Romanya Komünist Partisi‟ni ve toplumun geleceğini düĢünen profiller çiziyordu.” 4.7.2. Etnik Ayrımcılık Ayrımcılık konusu, 20. yüzyılın büyük sorunuyken “altın çağda” okullardaki kitaplarda bir kliĢeye dönüĢtürülmüĢ ve çok az yer verilmiĢtir. Etnik ayrımcılık konuları çok az sayıda yer almakla beraber aynı zamanda yazarların çok kültürü çözmeye çalıĢmakta oldukları yazıları bir nevi ikiyüzlülüğüne uğruyordu. Romanya Komünist Partisi programında “milliyet sorunu” sadece birkaç sayfa yer almasına rağmen, daha çok bir piĢmanlık gibi gözüküyordu. Romanya Komünist Partisi tarihi gerçeklerden baĢlıyordu. Ulusal hükümetin kurulmasına geçmiĢ yüzyılların içinde çok yardımcı olmuĢlardı. Romenlerin yanında ülke topraklarında Macarlar, Almalar 56 yerleĢmiĢti. Onların yanında diğer Miletler de yer almıĢtı. Dej döneminde azınlıklara yapılan sürgün, coğrafi yer değiĢtirme ve etnik melezleme “ÇavuĢesku döneminde” bu sefer kırsal bölgelere katil “kentleĢme” projeleri kentlerin “sistematikleĢmesine” ve parlamasına baĢlıyordu. 4 Martta gerçekleĢen depremde zarara uğrayan baĢkent BükreĢ, 22 Mart 1977 tarihinde ÇavuĢesku‟nun almıĢ olduğu karar sayesinde tamir, sağlamlaĢtırma veya yeni inĢaların yapılması gerekçesiyle kentsel yenilenmeye baĢlıyordu. Ġkiyüzlülük yapılarak “yenileme” adı altında ulusal kentleĢme projesi çabuk bir Ģekilde hayta geçiriliyordu. Tabi ki “modernleĢme” projesi, büyük duvarlar ve polisler tarafından korunan ÇavuĢesku‟nun saraylarını, parti aktivistlerin villalarını içermiyordu. Çünkü parti üyelerinin yaĢadıkları konfor diğerleri tarafından bilinmemeli ve görülmemeliydi. Tarihçi Dinu C. Giurgescu gözlemlediği kadar “sistematizasyon” ve “modernleĢme” “projeleri asıl amacı geleneksel yapıların yerine yeni apartman daireleri inĢa etmekti”. Onlarla beraber hedeflerden birisi “kırsal bölgede yaĢayan 11 milyon insanı kendi evlerinden çıkarıp yeni inĢa edilen dairelere yerleĢtirip onlardan kira almaktı” Museion göre Aralık 1989 diktatörün devrilme yılında ÇavuĢesku‟nun “modernleĢme” projesinde 29 Ģehir yıkılmıĢtı, 37 Ģehir yıkım sürecindeydi, 7 bin, 8 bin köy “yok olma tehlikesineydi” (1994:9). Tabi BükreĢ‟te 1977-1989 yıllar arasında 20 tarihi kilise yıkılmıĢtı. CrıngaĢi mezarlığı, 1986‟da yıkılmıĢ ve Ciurel gölüne çevrilmiĢti. Gheorghe Leahu göre, ÇavuĢesku tarafından sosyalizmin “geliĢmesi” için BükreĢ‟in tarihi merkezi 4,5 km uzunluk ve 2 km geniĢliğinde yeryüzünden yok ediliyordu. Ayrıca yıkılan kiliseler, Lidia Anania, Cecilia Luminea, Livia Melinte, Ana-Nina Prosan, Lucia Stoica, NeculaiIonescu-Ghinea. Bu Ģekilde Kuzey Kore‟den ilham alınan yeni devasa ÇavuĢesku merkezi inĢa edilmiĢtir “Sistematizasyon” sadece özel mülkiyet üzerinde değil, aynı zamanda aile kimliği ve milyonlarca Romen‟in üzerinde de etkisi olmuĢtur. Resmi emir ile atalardan kalma evlerini terk edip kolektif toplu yaĢam için binalara taĢınmak zorunda kaldılar çünkü oralarda daha kolay denetim altında tutulabiliyorlardı. Tarihi merkezlerde ikamet edenler, temel insanlık haklarından yoksun tutuldular. Örneğin BükreĢ‟te Uniri Meydanı ve Trian Hali ev yıkımları ilginç ve sadık bir Ģekilde gerçekleĢti. Bir ev yıkılıyor, hemen sonraki ev yıkılmıyordu. Bu Ģeklide komĢulara terör uygulanıyor ve kendi isteği üzerine evlerini terk edene kadar bu yıkım iĢlemleri devam ediyordu. ÇavuĢesku‟nun “ModernleĢme” projesinin büyük sorunlarından birisi de ulusal mimari mirasın yok edilmesidir. Devlet ve parti 57 baĢkanının emri üzeri rastgele yıkımlar yapılıyordu. Aynı zamanda mimari geçmiĢin yerine de “Sosyalizmin zaferi” nin geçme fırsatı doğmuĢ oluyordu. Emirler sahada veriliyordu. ÇavuĢesku “çalıĢma ziyaretleri” sırasında görünmez çizgilere göre hareket ediyordu. Bu Ģekilde BükreĢ‟in tarihî mimarî eserleri tek tek yıkılıyordu. Saha çalıĢmaları dıĢından ÇavuĢesku büyük bir maket üzerine bakarak aynı Ģekilde hayali çizgiler üzerinde yıkım kararları alıyordu. Kentsel dönüĢüm sırasında yüzyıllardır süren tarihî mimarî evrim biranda “kentleĢme” projesine ve parti baĢkanı ÇavuĢesku‟ya karĢı tehdit olarak algılanıyordu. Tarih neo-stalinist düĢünceye göre planlandı ve uygulandı. En büyük amacı ise Nicole ÇavuĢesku bibliyografisine ait olmak ve her Ģeyi silip atmaktı. 58 59 5. SONUÇ Tez çalıĢmasının tüm bölümlerinde vurgulandığı üzere ÇavuĢesku dönemi Romanyası‟nda basın Komünist rejimin en etkili toplumsal silahlarından biri olmuĢtur. ÇavuĢesku‟nun iktidarı boyunca tahayyül ve tahakküm ettiği tüm politikaları basın organları üzerinden uygulanmıĢtır. KuĢkusuz ki ÇavuĢesku döneminde basın, ideal anlamdaki, Ģeffaf, objektif ve uluslararası normlara uygun bir mekanizma ile iĢlemiyordu. Bilakis söz konusu dönemde basın sansür baĢta olmak üzere demokrasiye ve basın etiğine aykırı bir Ģekilde manipülasyonlar ve kitlesel yönlendirme stratejileri üzerinde iĢliyordu. Değinildiği üzere özellikle sansür konusunda son derece “titizlikle” duruluyordu. Öyle ki baskıya girmeden önce tüm gazete ve dergilerin, hatta kitapların her bir cümlesi, her bir kelimesi rejim kriterleri çerçevesinde inceleniyor; süzgeçten geçiriliyordu. ġayet herhangi bir cümle, kelime direk ya da dolaylı anlamda rejime muhalif ifadeler, imalar içeriyorsa hemen sansürleniyordu. Ne yazık ki sansür sadece yazılı basınla kısıtlı kalmıyordu. Sinema filmleri, tiyatro oyunları, opera, bale ve edebiyat eserleri de sansürden geçiyordu. Hiçbir film, oyun ya da eser rejimin “kontrol vizesi”ni almadan yayınlanamazdı. Tez çalıĢmasında ayrıntıları ve örnek olay ve olguları ile ortaya konulduğu üzere ÇavuĢesku dönemi Romanyası‟nda basın, rejimin hayat damarlarından biri idi ve ÇavuĢesku bu hayati damardaki kanın akıĢını bizzat kontrol ediyordu. Hatta ilerleyen dönemlerde ÇavuĢesku rejimi “kiĢisel egemenlik sistemi”ne dönüĢtürerek politika ve stratejiler uygulamaya baĢladı ve bu süreçte yine en önemli araçlarından biri basındı. Yazılı ve görsel basındaki tüm yayınlarda ÇavuĢesku‟ya yer verilmesi zorunlu hale getirildi. Hatta adının ve soyadının ayrı satırlarda yer almaması ve hecelere ayrılmaması için özel bir yasa dahi çıkarıldı. ÇavuĢesku Romanyası‟nda bizzat ÇavuĢesku tarafından kurgulanan ve bu kurgulanmıĢ “güdümlü” haberleri servis etme misyonu ile çalıĢan basın sistemi dıĢında halka ulaĢabilen basın organları da yok değildi. Ancak dönemin siyasi koĢulları nedeniyle söz konusu basın kuruluĢları yurt dıĢından yayın yapıyorlardı. ÇavuĢesku rejimi tarafından “yasa dıĢı” ilan edilen söz konusu radyo ve televizyonlar, halkın sansürsüz, alternatif haberlere ulaĢmasını sağlamıĢtır. 60 Bilindiği üzere ÇavuĢesku ile çağdaĢ olan Doğu Avrupa‟daki diğer sosyalist ülkelerde basına bazı önemli haklar tanınmıĢtı. Söz konusu ülkelerde görev yapan gazetecilere belirli sınırlar/Ģartlar içinde kalmak kaydı ile komünist sistemi, rejimi eleĢtirmeyecek Ģekilde araĢtırma yapma hakkı veriliyordu. Bu durumdan yararlanan Romanya‟nın komĢularındaki basın organlarının yaptığı haberler yukarıda ifade edilen “illegal” yollar ile Romen halkına ulaĢtırılıyordu. BaĢka bir deyiĢle yabancı basının “sınırlı özgürlüğü” sayesinde tali yollardan da olsa Romanya‟ya ulaĢan sansürsüz haberler, Romanya halkının genel olarak komünizme, özel olarak da ÇavuĢesku‟ya karĢı olumsuz düĢüncelere sahip olmaya baĢlamasında çok büyük rol oynadı. Yabancı basının söz konusu sistematik içerisinde yaptığı yayınlar sayesinde, komünist rejime ve ÇavuĢesku‟ya karĢı olan hareketlenmeler yükselmeye baĢlamıĢ ve filizlenen karĢı bilinç birçok açıdan muhalefete cesaret kaynağı olmuĢtur. Sözün özü, son derece ironik bir Ģekilde ÇavuĢesku rejimini kiĢisel egemenlik sistemi yoğun olarak politika ve stratejiler üzerinde uygulamaya baĢladı basından yararlandıysa; karĢıtları da bilinç oluĢturup, bu bilinci yaygınlaĢtırırken de basından yararlanmıĢtır. Madalyanın öbür yüzüne çevirdiğinde, yani ÇavuĢesku sonrasına bakıldığında da yeni kurulan demokratik sistemin oluĢumu üzerinde de basının çok büyük katkısı olduğunu görüyoruz. ÇavuĢesku‟yu iktidardan eden devrim sonrası oluĢan toplumun üzerinde siyasi, ekonomik ve toplumsal yapılanmanın değiĢiminde ve kitlenin yönlendirilmesinde bu “yeni basın” önemli ölçüde belirleyici olmuĢtur. Aslına ÇavuĢesku‟ya karĢı yapılan devrim ve basının bu süreçte birbirlerini aynı oranda besledikleri de aĢikar. Nitekim, Aralık 1989‟da baĢlayan devrimin baĢlangıç süreci ve devrim sonrasında basın ne denli etkili olduysa; devrimin kendisi ve sonrasındaki değiĢimler de basın için o denli etkili olmuĢtur. ÇavuĢesku‟yu iktidarından eden devrim sürecinde basını etkili ve baĢarılı bir Ģekilde kullanan “devrimciler”; ÇavuĢesku sonrasında yeniden inĢa edilen Romanya‟da, basına karĢı olan vefa borçlarını sansürü ve sıkı denetimi kaldırarak ödemeye baĢlamıĢtır. Deyim yerindeyse Romanya‟da siyasi devrimle beraber haberleĢme araçlarında da devrim olmuĢtur. Devrim sürecinde basın organlarında yer alan haberlerde siyasetin evrimi, komünizmin 42 senelik sorunları ve mevcut ekonomik sorunlar üzerinde duruluyordu. Bununla beraber Romanya‟daki etnik çeĢitlilikte Avrupa Birliği‟nin Avrupa idealine uygun vatandaĢlık ve kimlik inĢasında 61 önemli bir dönüĢüm sürecine örnek teĢkil edecek yayınlar yapılmaktaydı. Görüldüğü üzere ÇavuĢesku dönemi ve sonrası dönemde basın ve basın etrafında Ģekillenen yeni toplum arasında ciddi gündem farklılıkları oluĢtu ve oluĢumun en önemli çıkıĢ noktası Ģüphesiz ki basındı. Bilindiği gibi enformasyona, bilgiye ulaĢmak çok kolaydır. ÇavuĢesku dönemi Romanyası‟nda ise Komünist rejimin kural ve kurguları nedeni ile radyo, televizyon ve iletiĢim araçları zorunlu olarak Romanya Komünist Partisi‟nin kurumsal; bir adım ileri de de ÇavuĢesku‟nun bireysel yayınlarını topluma sunuyordu. Aynı zamanda değinildiği üzere sansür mekanizması marifeti ile çok büyük denetim altında tutuluyorlardı. Devrimle beraber basın yeni siyasal sistemin, demokrasinin tüm yönleri ile halka ulaĢması için katkıda bulunmuĢtur. Komünizmin etkisi altından çıkan gazetelerdeki gazetecilerin ağır ve karmaĢık görevleri vardı. Devrim sırasında ve hemen sonrasında gazeteler, radyolar ve televizyonlar ÇavuĢesku hakkında bilinmeyenleri birer birer ifĢa etmeye baĢladılar ve bu Ģekilde kamuoyu ve basın arasında direkt bir iliĢki kurulmuĢ oldu. SosyalleĢmenin adımları da yine bu Ģekilde atıldı. Sonuç itibari ile belirtilen tarihler arasında Romen basını üzerindeki değiĢim/dönüĢüm ve bu süreçteki somut olay ve olgular detaylı bir Ģekilde sebepsonuç iliĢkisi ile ortaya konulmuĢtur. Tezin ana amacı ise komünizmden demokrasiye geçiĢ döneminin bir röntgenini çekmekti. Bu değiĢim ve dönüĢümün en önemli araçlarından biri de yine aynı kaderi paylaĢan diğer ülkelerde olduğu gibi basın olmuĢtur. Romanya özelinde ortaya konulduğu gibi basın, toplumsal dönüĢümleri, siyasi evrim ve devrimlerin en hayati araçlarından biridir. Günümüz Romanyası‟nda özellikle AB üyeliği sürecinde Romanya basının yetkinliği ve etkisi giderek artmaktadır. 62 63 KAYNAKLAR Aldea, C. ve Gafita, V. (1974). Carte de munca , Bucuresti, EDP. Anca, I. and Maria, Radu I. (1975) O noua viata, Bucuresti, EDP. Boia, L. (1995, 1997). Miturile comunismului românesc, Editura Universității din București. Boia, L. (1999, 2005, 2011), Mitologia științifică a comunismului, BucureĢti editura Humanitas. CNSAS, (2001). Totalitarism și rezistență, teroare și represiune în România comunistă, București. Constantinescu, E., Varzaru, M., Zarescu, E. and Sachelarie, E. (1987), Unde duce lacomia, Bucuresti, EDP. Constantinescu E., Varzaru M., Zarescu E. and Sachelarie E. (1987). Neatentie costa, Bucuresti, EDP. Constantinescu, E., Varzaru, M., Zarescu, E. and Sachelarie E. (1987). Manual de limba Romana, Bucuresti, EDP. Constantinescu, E., Varzaru, M., Zarescu, E. and Sachelarie, E. (1987). Parintele tuturor, Bucuresti, EDP. Constantinescu, E., Varzaru, M., Zarescu, E. and Sachelarie, E., (1987). Limba Romana pentru liberate, Bucuresti, EDP. Constantinescu, E., Varzaru, M., Zarescu, E. and Sachelarie, E. (1987). Pionieri fiind, Bucuresti, EDP. Constantiniu, F. l. and Pop, A., (2007), România și declanșarea conflictului sovieto-İugoslav 1948-1950, București, Compania. Deletant, D. (2006). România sub regimul comunist, Bucuresti, Fundația Academia Civică. Denize, E. and Mata, C. (2005). România comunistă, Statul și propaganda 19481953. Târgoviște, Editura Cetatea de Scaun. Dragomir, C. (1985). Casa Scinteii, Bucuresti. Combinatul Poligrafic. Krasnosselski, F. V. (1993). Stanga in Romania 1832-1948. Tentativa de sinucidere sau asasinat?, Bucuresti, Victor Frunza. Fehér, F. and Heller, A. ( 1993). De la Ialta la Gasnost. Timișoara, Editura de Vest. Georgescu, T. (1993). România între Yalta și Malta. București, Casa de Editură și Presă. 64 Georgescu, T. (1993). România între Yalta și Malta, București, Casa de Editură și Presă. Gheorghe, A. (1998). Eu și Gheorghiu Dej. București, Humanitas. Gross, P. (2002). Entangled Evolutions. Media and Democratization in Eastern Europe, Johns Hopkins University Press/ Woodrow Wilson Center Press. Güngör, N. (2011). İletişim Kurmalar Yaklaşımlar, Ankara, Siyasal Kitap Evi. Heller, A. and Fehér, F. (1993). De la Ialta la Gasnost, Timișoara, Editura de Vest. Ilie, R. (2007). Stil si limbaj în mass-media din România, BucureĢti, Editura Polirom. Ion, I. ( 1995-1996). Momente de istorie, vol. I, decembrie 1989-iunie 1990, vol. II, iunie 1990-septembrie 1991, și vol III, septembrie 1991-octombrie 1992, București, Editura Enciclopedică. Jakubowicz, K. (2007). Rude awakening : Social and media change in Central and Eastern Europe, Hampton Press. Judge, E., Edward, H. and Langdon, J. W. (1999). The Cold War: A History Through Documents, Prentice, New Jersey, Hall Inc. Karl, M. ve Engeles F., (2008), Ġstanbul, Yordam Kitap. Komunist Manifestosu ve Hakkında Yazılar, Kaya, R. (1985). Kitle İletişim Sistemleri, Ankara, Teori Yayınları. Kuzio, T. (2001). Transition in post-communist states: triple or quadruple. Politics 21(3), 168-177. Lavinia, B. ( 1995). Maurer și lumea de ieri: mărturii despre stalinizarea României. Arad, Fundația Culturală Ion Slavici. Lavinia, B. (1997). Alexandru Bârlădeanu despre Dej. Ceaușescu și Iliescu. Convorbiri, București, Editura Evenimentul Românesc. Leahu, G. (1995). Kaybolan Bükreş. BucureĢti, Arta Grafica. Lenuta, M. (1976). Pacea. Bucuresti, EDP. Maria Anca, I. ve Maria Radu, I. (1975). Alexandru İoan Cuza padişahın eserleri. Bucuresti, EDP. Maria Anca, I. and Maria Radu, I. (1975). De ce toata lumea doreşte pace?, Bucuresti, EDP. Maria Anca, I. ve Maria Radu, I. (1975). De Munca şi de odihna. Bucuresti, EDP. Maria Anca, I. ve Maria Radu, I. (1975). Manual de limba romana, Bucuresti, EDP. 65 Maria Anca, I. and Maria Radu, I. (1975). Moartea lui Filimon Sirbu, EDP, Bucuresti. Maria Anca, I. and Maria Radu, I. (1975). Muncitorii au caştigat, Bucuresti, EDP Maria Anca, I. and Maria Radu, I. (1975). O noua viata, Bucuresti, EDP. Maria Anca, I. and Maria Radu, I. (1975). Pionier la şapte ani, Bucuresti, EDP. Marian, P. (1999). Tipologia presei românesti. ĠaĢi, Ġnstitutul European. Marian, P. (2000). Puterea si cultura. O istorie a cenzurii. BucureĢti, Editura Polirom. Marian, P. (2007). Istoria presei române: antologie. BucureĢti, Tritonic. Martinet, G. (1971). Les cinq communismes: russe, yougoslave, chinois, techeque, cubain, Paris, Editions du Seuil. McQuail, D. (1994). Mass Communication theory. An introduction. 3ed, Sage publications. Mihai, C. ve Retegan, (1996), Mihai: 1956 - Explozia. Perceptii române, iugoslave și sovietice asupra evenimentelor din Polonia și Ungaria, București, Univers Enciclopedic. Mihai, C. (1996). Perceptii române, iugoslave și sovietice asupra evenimentelor din Polonia și Ungaria. București, Univers Enciclopedic. Mihai, C. (2003). Mass-media în România post-comunista. BucureĢti, Editura Polirom. Milton Andrew, K. ( 2000). The rational politician: exploiting the media in new democracies, Ashgate. Mutlu, E. (1998). İletişim Sözlüğü, 3 Baskı, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları. Nicolae, B. (1991). Agonia Romaniei 1944-1948. Iași, Editura Junimea. O'Neil Patrick, H. (1996). Special issue: post-communism and the media in eastern Europe. London, Cass, Hampton Press. Oustinoff, M. (2011). Les Langues de bois, Hermes, CNRS Editions. Petcu, M. ( 2002). Istoria jurnalismului şi a publicităţii în România. IaĢi, Polirom, Petcu, M. (2000). Tipologia presei româneşti. Iasi, Institutul European. Petcu, M. (2002). Sociologia mass media. Cluj-Napoca, editura Dacia. Peter, G. (1999). Colosul cu picioarele de lut. Aspecte ale presei românesti postcomuniste. ĠaĢi, Editura Polirom. 66 Prost, H. (2006). Destinul Romaniei (1918-1954). BucureĢti, Editura Compania. Silviu, B. ( 1992). Generatia irosită. Memorii, București. Editurile Univers & Calistrat Hogaș. Silviu, B. (2001). A fost intervenție sovietică în decembrie ’89 în România? Noi dezvăluiri din arhivele secrete americane și sovietice. Bucureşti, ziarul Adevărul. Sparks, C. (2000). Media Theory after the fallof European communism: Why the old models from East and West won’t do any more în James Curan, Myung-Jin Park, Routledge, De-Westernizing media studies. Surpat, G., Alexandrescu, I., Bulei, I., Ioniță, G. I. and Mocanu, C. (1980). România în anii socialismului: 1948-1978. București, Editura politică. Sükösd, M. (2008). Finding the right place on the map : Central and Eastern European media change in a global perspective /, Bristol [u.a.]: Intellect Books. Thomas, T. (1587). Dictionarium Linguae Latine et Anglicanae, France, LEME. Victor, V. (2000). O istorie a presei românesti. BucureĢti, Editura Hyperion. Yaylagül, L. (2006). Kitle İletişim Kuramlar, Ankara, Dipnot Yayınları. Ġnternet Kaynakları Ġnternet: Oxford Dictionary, "Communism". http://www.oxforddictionaries.com/definition/english/communism, adresinden 03 Haziran 2014!te alınmıĢtır. URL: Ġnternet: Merriam-Webster, "Communism". URL: http://www.merriamwebster.com/dictionary/communism, adresinden 03 Haziran 2014!te alınmıĢtır. 67 ÖZGEÇMĠġ KiĢisel Bilgiler Soyadı, adı :ĠBRAM, Onder Uyruğu :ROMANYA Doğum tarihi ve yeri :02.04.1984 Romanya Medeni hali :Bekar Telefon :0(555)267 03 03 Faks :………………… e-mail :ibramonder@yahoo.com Eğitim Derece Eğitim Birimi Yüksek lisans Gazi Üniversitesi / Halkla ĠliĢkiler ve Tanıtm Devam Ediyor Lisans Gazi Üniversitesi / Gazetecilik 2011 Lise Colegiu National Mustafa Kemal /Romanya 2003 Yabancı Dil Romence Ġnglizce Hobiler Kayak, Yüzme, Gezme, Satranç, Mezuniyet tarihi GAZİ GELECEKTİR...