. MUHADDiS genel kabul görmeyen rivayetlerden uzak durmak, önceki alimler arasında geçen tartışmalardan söz etmemek, şaka yapmamak, anlaşmazlık ve çekişme konularını en aza indirmek, ilmini idarecilerin ayağına götürmemek, kendi kitabında bulunmayan hadisleri rivayet etmemek, bir hadisi başka bir hadisle birleştirme­ rnek, hadis öğrenimi sırasında faziletli davranışları ve önemli görevleri ihmal etmemek olduğunu söylemiştir ( el-Edeb fl'd-din, S. I 37-1 38) . Güçlü hafızalarıyla tanınan muhaddisJere her dönemde itibar gösterilmiş, uğ­ radıkları şehirlerde kendilerinden rivayette bulunmak isteyen binlerce hadis talebesinin ve halkın toplandığı meydanlarda hadis rivayet etmeleri sağlanmıştır. Yezld b. Harun için Bağdat'ta kurulan böyle bir meclisi gören devrin halifesi yanındakilere, "İşte asıl mülk ve saltanat budur" demiş (Hat!b ei-Bağdadl, Şerefü aşf:ıabi'I-Q.adiş, s. I 00), Harunürreşld, Kadı Yahya b. Eksem'e rütbesi halifeden daha yüksek birini tanıyıp tanımadığını sorduğu zaman onun hadis rivayet etmekte olan bir muhaddisi göstermesi üzerine halife bunun çok doğru bir tesbit olduğu­ nu kabul etmiştir (a.g .e., s. 99-100). Muhtemelen bu olaylardan hareketle veya ResGJ-i Ekrem'in daha sonraki devirlerde gelip hadislerini rivayet edecek olanlara "halifelerim" dediğine dair bir rivayete dayanarak(Heyseml, I, 126) derin hadis bilgisi ve güçlü hafızasıyla ünlü muhaddisler "emlrü'l-mü'minln fi'J-hadls" diye anıl­ mıştır. Hadis öğrenmek ve öğretmek isteyenlerin uyması gereken kurallara dair çeşitli eserler kaleme alınmıştır. Bunlardan Hatlb ei-Bağdadl'nin Mu]]taşaru NaşiJ:ıati ehli'l-J:ıadiş ve el-Cami' li-a]]lô.Jiı'r-ra ­ vi ve adabi's-sami', Bedreddin İbn Cemaa'nın Tezkiretü's-sami' ve'l-mütekellim ii edebi']-'alim ve'l-müte'allim adlı eserleriyle İbrahim Hatiboğlu'nun Hadis Uswü Kaynaklarına Göre Hadis Öğrenim ve Öğretim Adabı adlı yüksek lisans çalışması (b k. bi bL) anılabilir. BİBLİYOGRAFYA : Müslim, "]5ader", 34; EbG Davüd, "'ilim", 12; Ramhürmüzl. el-M1,1/:ıaddişü'l-{aşıl (nşr. M . Acciic el-Hatlb), Beyrut 1391/1971, s. 377; Hatlb ei-Bağdactl, el-Cami' li-al]laf!:ı'r-ravi ve adabi'ssami' (nşr. Mahmud Tahhan ı. Riyad 1403/1983, 1-11; a.mlf., Şerefü aş/:ıfibi'l-f:ıadiş (nşr. M. Said Hatiboğlu), Ankara 1991, s. 98-105; a.mlf., Mul]taşaru Naşif:ıati ehli'l-f:ıadiş(nşr. Nasr Ebu Ata ya, Mecmu'atü resa'il {f 'ullımi'l-f:ıadiş içinde) , Riyad 1415/1994, s. 109-126; Gazzaıı. elEdeb {i' d-din (a.mlf., el -Münf!:ı? mine'çi-çialal içinde). Beyrut 1408/1987, s. 137-138; Kadı 394 İyaz, el-ilma' (nşr. Seyyid Ahmed Sakr). Kahire 1389/1970, s. 199 vd.; İbnü's-Salah, Mul,.addime (nşr. Aişe Abdurrahman), Kahire 1411/1990, s. 419-436; İbn Dakikul'1d, el-iJ,.tiraf:ı (nşr. Amir Hasan Sabri). Beyrut 1417/1996, s. 244-256; Bedreddin İbn Cem aa, Te?kiretü 's-sami' ve'lmütekellim {f edebi'I-'a/im ve'l-müte'allim (nşr. Seyyid Muhammed Haşim en-Nedvl), Amman 1419/1998; Zehebl, A'lamü'n-nübela', XIX, 366; Sübkl. Mu'idü'n -ni'am ve mübidü'n-nil,.am, Beyrut 1407/1986, s. 66-67, 71 -72; Heyseml, Mecma'u'z-zeva'id, I , 126; Şemseddin es-Sehavı. el-Cevahir ve 'd-dürer {f tercemeti şeyl]i'l-islam ibn ljacer el-Asl,.alanf (nşr. Hamid Abdülmec1d - Taha ez-Zeynl), Kah ire 1406/1986, I, 17-28; a.mlf., Fetf:ıu'l-mugiş, Beyrut 1403/1983, ll, 309-391; Süyutl. Tedribü 'r-ravf(nşr. Abdülvehhab Abdüllatlf). Kahire 1385/1966, ll, 125-158; Sıddlk Hasan Han. el-ljıtta {f ?ikri'ş-şı/:ıfif:ıi's-sitte, Beyrut 1405/1985, s. 135-145; a.mlf.. Ebcedü'l-'ulum (nşr. Abdülcebbar Zekkar ı. Dımaşk 1978, ı, 124134; Cemaleddin ei-Kasıml. ~ava'idü't-taf:ıdiş (nşr. M. Behcet el-Baytar). Beyrut 1414/1993, s. 241-246; Tecrid Tercemesi, Mukaddime, I, 8-12; Abdülhay el-Kettanl, Fihrisü'l-fehfiris, ı, 71-76; Hüseyin b. Muhammed Şevat, Medresetü 'l-f:ıa­ diş fi'l-~ayrevan , Riyad 14 ll, I, 31 0-317; İbra­ him Hatiboğlu, Hadis Usulü Kaynaklarına Göre Hadis Öğrenim ve Öğretim Adabı (yüksek lisans tezi, I 99 I). MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Sıddlk Beşir Nasr, l)avabitü 'r-rivaye 'inde'l-muf:ıaddişin, Trablus 1992, s. 186- 191; Mücteba Uğur. Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992, s. 2-6. CiJ IJ!III!!J M. YAŞAR KANDEMİR el-MUHADDİSÜ'l-FASIL (J..oolQlf~~f) L Ramhürmüzi'nin (ö. 360/971) hadis usulüne dair eseri. _j Tam adı el-MuJ:ıaddişü'l-faşıl beyne'rravi ve '1-va'i'dir. Ashabü'J-hadlsi kötüleyen bir grupla hadis ehlinin adabına riayet etmeden hadis meclisi akdeden bazı şeyhlerin ortaya çıkması üzerine hadis taJebelerini bunların etkisinden korumak amacıyla kaleme alınmıştır (Ramhürmüzl, s. I 59- I 62). Mukaddimede öncelikle ashabü'J-hadlsi tenkit edenlere cevap verilmiş, ehl-i hadisin değerine dair rivayetler bir araya getirilmiştir. Bu da müellifin bir usul kitabı yazmaktan çok ehl-i hadise yöneltilen eleştirileri cevaplandırmak istediğini göstermektedir. el-MuJ:ıaddişü '1-faşıl'da yirmi iki konu ele alınmış olup bunlar sırasıyla sünneti nakletmenin fazileti, ilim öğrenmenin fazileti, hadis talebinde niyetin önemi, imla meclislerine katılma yaşı. hadis talebesinin dış görünümü, all ve nazil isnad, rihJe, hem rivayet hem dirayet ehli olmanın fazileti, esma ve küna ilmi, müttefik ve müfterik ilmi, kitabetü'J-hadls, rivayeti kabul edilen veya reddedilenler. tahammül yolları, hadiste lah n ve bunun tashihi, mana ile rivayet, hadislerdeki çelişkile­ ri giderme yolları, müzakere, rivayet adabı, muhaddisin uyması gereken hususlar, hadis imla meclisleri ve kitap tasnifi konularıdır (Ramhürmüzl, neşredenin girişi , s. 26-35) . Her konu önce Hz. Peygamber'den gelen rivayetler, ardından sahabe ve tabiinin görüş ve uygulamaları, daha sonra ulemanın görüşleri ışığında ele alınmıştır. Eserde rivayet adabı ile senede dair hususlar üzerinde fazlaca durulmuşsa da daha sonraları hadis ilmine dahil edilen konular yanında bunların oldukça sınırlı kaldığı görülmektedir. önceki devirlerin usule dair birikiminin bu kitapta bir araya getirilmesi onun bu sahada kaleme alınan ilk eser olduğu kanaatini güçlendirmektediL Kitapta rivayet geleneği esas alınmış. mantık! tahlilierin yerine ele alınan konulardaki merfu, mevküfve maktu' rivayetler çok defa senedieriyle sıralanmış ve fiili uygulamalara işaret edilmiştir. Son kı ­ sımlarda konular senedsiz zikredilmiştir. Müellif eserini talebelerine imla etmiş. pek çok muhaddis ondan rivayet icazeti almıştır. Nüshalarda raviler hocalarından söz ederken çoğunlukla Kadi unvanını, bazan Ebu Muhammed künyesini, nadiren de İbn Hallad ve Hasan b. Abdurrahman isimlerini kullanmışlardır. Zeheblve İbn Hacer ei-Askalanl'nin elMuJ:ıaddişü'l-faşıJ'ın hadis usulü alanın­ da yazılan ilk eser olabileceğini söylemeleri tartışmalara yol açmıştır. Ancak eserin, usul konularının önemli bir kısmını ele almasa bile sadece hadis usulüne tahsis edilmesi sebebiyle ilk olma özelliğini taşı­ dığı , daha önce Tirmizi ve Şafii gibi alimlerin eserlerinde usul meselelerine yer verilmekle beraber başka ilim daliarına ait konuların da bu kitaplarda yer aldığı ileri sürülmüş ve bu çalışmanın alanın ilk eseri olduğu görüşü savunulmuştur. Konuları delilleriyle ortaya koyma düeserde pek çok hadise, bu arada bazı zayıf ve mevzu rivayetlere de yer verilmiştir (Zehebl, Mizanü '1-i'tidal, ı, I 26127; Abdullah b. Yusuf ez-Zeylal, 1, 348). Kitaptaki hadislerin büyük bir kısmı tasnif dönemi eserlerinde de bulunmakla beraber müellif çok defa hadislerin babla ilgili kısım l arını vermekle yetindiği için meşhur musanneflerdeki rivayetlerle elMuJ:ıaddişü '1-faşıl'da yer alanlar arasın­ da zaman zaman Jafız farklılıkları meydana gelmiştir. şüncesiyle MUHADRAMÜN Muhammed Accac ei-Hatlb. kütüphanelerde ondan fazla nüshası bulunan eseri dört nüshasını esas alıp çeşitli fihristler eklemek suretiyle neşretmiştir (Beyrut 1391/1971, 1404/1984) Leonard Librande, Contrast in the Two Earliest Man u als of Ulumal-Hadith -Th e Beginning of the Genre adıyla bir doktora tezi yapmış (Montreal ı 976) ve bu çalışmasında Hakim en-Nisaburl'nin Ma'rifetü 'ulı1mi'l­ J:ıadiıii ile el-MuJ:ıaddi§Ü '1-faşıl'ı mukayese etmiştir. izzet Tosun da Dirayetü'lhadis İlminin Doğuşu ve el-Muhaddisü'l-fasıl ismiyle bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (ı 986, UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). BİBLİYOGRAFYA : Ramhürmüzi, el-Muf:ıaddişü'l-fiişıl (nşr. M. Accac el-Hatlb), Beyrut 1404/1984, neşredenin girişi, tür.yer; Zehebi, Te?kiretü'l-/:ıuffcı?, lll, 905-906; a.mlf., A'liimü 'n-nübelii', XVI, 73-74; a.mlf., Miziinü'l-i'tidiil, I, 126-127; Abdullah b. Yusuf ez-Zeylai. Naşbü 'r-riiye (nşr. M. Yusuf elBennurl). Kahire 1357, I, 348; ibn Receb, Şerf:ıu 'İleli't-Tirmi?1(nşr Hem ma m Abdürrahim Said). Zerka 1 Ürdün 1407, s . 41-42; ibn Hacer, Nüzhetü'n-nazar Şerf:ıu Nui)beti'l-flker, Kahire 1352/ 1934, s. 2; Mahmud et-Tahhan, el-HiifL:? el-ljat1b el-Bagdiid1 ve eşeruha fi 'ulami'l-f:ıad1ş, Beyrut 1401/1981, s. 395-404; Kettani, er-Risiiletü'l-müstetra{e (Özbek). s. 314; izzet Tosun. Diriiyetü'l-had1s ilminin Doğuşu ve el-Muhaddisü'l-fiisıl (yüksek lisans tezi. 1986), UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 81-91; ismail L. Çakan, Hadis Edebiyatı, istanbul 2003, s. 216; Ebu Mahffız el-Kerim Ma'sumi, "Na:(:arih fı Kitabi 'lMuJ::ıaddişi'l-faşıl beyne 'r-ravi ve'l-va'i li'rRfımhürmüzi", el-Ba'şü 'l-İsliim1, XXX/6, Leknev 1985, s. 59; XXX/7 (1985), s. 91. Iii İBRAHiM HATİBOGLU MUHADRAMÜN L.:ı}'O~ ı) Cahiliye zamanında ve İslam döneminde yaşadığı halde Hz. Peygamber'i müslüman olarak göremeyen kimselere verilen ad. L ~ Sözlükte "sünnet olmamak; nesebi kaolmak" gibi anlamlara gelen hadrame kökünden türeyen muhadram kelimesi (çoğulumuhadramun) hem Cahiliye devrinde hem İslami dönemde yaşamış, Hz. Peygamber hayatta iken veya vefatın­ dan sonra müslüman olmuş. ancak onu mürnin olarak görernemiş kimseyi ifade eder. Buna göre muhadram, sahabiveya tabii olduğu kesin şekilde bilinmeyen kişi olup Resul-i Ekrem döneminde yaşadığı için ashap arasında yer alması gerekirken onu mürnin sıfatıyla göremediği için sahabeden sayılmamıştır. Sahabe ile görüşrışık tüğü için tabii sayılması mümkünse de Resuluilah devrinde yaşadığından onun vefatının ardından dünyaya gelen tabillerden farklı görülmüş, bu sebeple hadisçiler tarafından sahabe ile tabiinden ayrı bir nesil kabul edilmiştir. Ebu Musa eiMedlnl'nin muhadramunun sahabe arasında yer alması gerektiği yolundaki görüşü ise itibar görmemiştir (ibnü 'I-Mülakkın, ıı. 509) İlk dönemlerden itibaren yapılan bu terimle ilgili tarifierin ortak özelliği, muhadramunun hem Cahiliye zamantnda hem İslam döneminde yaşamış ve İslam'a girmiş sayılmasıdır. İhtilaf edilen önemli hususlardan biri Cahiliye devrinin bitiş ve islam döneminin başlangıç sınırıdır. Bir görüşe göre Cahiliye ilk vahyin geldiği 610 yılında sona ermiş, o tarihten itibaren İs­ lami dönem başlamıştır. Diğer bir görüşe göre ise Cahiliye dönemi Mekke'nin fethedilmesi ve bütün Arap yarımadasının İs­ lam'a boyun eğmesiyle bitmiştir (Ali elKarl, s. 598). Muhaddisler ikinci görüşü tercih etmiş ve Mekke'nin fethinden önce kendi kavmini yahut diğer kabileleri henüz İslamiyet'i kabul etmemiş halde görenleri muhadram saymıştır. Nitekim Müslim b. Haccac, hicretten sonra dünyaya gelen Yüseyr b. Amr ei-Kindl'yi Mekke'nin fethinden önce yaşadığı için muhadram kabul etmiştir (ibnü'I-Eslr, V, 520; Şemseddin es-Sehavl, III, 165). İhtilaf edilen ikinci konu ise hem Cahiliye'de hem İslam döneminde yaşayan kişinin muhadram sayılabilmesi için Hz. Peygamber hayatta iken iman etmesinin gerekli olup olmadığıdır. İbn Kuteybe bu gibilerin ResQiullah'ın vefatının ardından , Ebü'l-Fida İbn Keslr ise Hz. Peygamber yaşarken İslam 'a girmiş olmalarının gereğinden bahsettikleri halde müelliflerin büyük bir kısmı herhangi bir şarttan söz etmemiştir. Hz. Peygamber'i görüp onun vefatından sonra İslamiyet'i kabul eden kimse Resul-i Ekrem'in sohbetinde mümin olarak bulunmadığı için sahabeden sayılmamış, hem Cahiliye hem İslam döneminde yaşaması sebebiyle muhadram olarak değerlendirilmiştir (Ali el-Karl, s. 599) Muhadram kelimesine dil ve edebiyat alimleriyle tarihçiler farklı anlamlar yüklemiş. dilciler Hz. Peygamber'le görüşüp görüşmeme, ona inanıp inanmama konusunu dikkate almadan ömrünün yarısı Cahiliye döneminde, yarısı İslam devrinde geçen veya iki dönemde de eser veren şa­ irlere muhadram demişlerdir. Nitekim her iki dönemde yaşadıkları ve sahabi ol- dukları ittifakla kabul edilen Lebld b. Rebla, Ka'b b. Züheyr ve Hassan b. Sabit gibi şahsiyetleri muhadram kabul etmişlerdir (Tecrid Tercemesi, Mukaddime, I, 33). Tarihçiler ise hem Emevl hem Abbas! devletlerini görenleri muhadram (muhadramü'd-devleteyn) saymıştır. Emevl Devleti'nin son dönemiyle Abbas! Devleti'nin ilk yıllarına yetişen Ru'be b. Accac ile Hammad Acred gibi şairler bunlardandır (Denevşerl. vr. 49'; Yahya el-Cüburl, s. 56). Hadis ravisi olarak muhadramun tabiln nesiinin büyükleri arasında sayılmıştır. Ahmed b. Hanbel tabiinin en faziletlilerinden söz ederken Alkame b . Kays, Mesruk b. Ecda'. Ebu Osman en-Nehdl ve Kays b. Ebu Hazim gibi muhadramların adını saymıştır (Cemaleddin el-Kasım!, s. 50). Kütüb-i Sitte ile İmam Malik'in elMuvatta 'ı, Darimi'nin es-Sünen'i ve Ahmed b. Hanbel'in el-Müsned'i üzerinde yapılan bir araştırmada bu eserlerde kırk üç muhadram ravinin toplam 4S41 rivayetinin bu l unduğu tesbit edilmiş , bunların içinde en çok hadis nakledenlerin Ebu Vail Şaklk b. Seleme, Esved b. Yezld enNehai. Mesruk b . Ecda', Alkarn e b. Kays ve Ebu Osman en-Nehdl olduğu belirtilmiştir (Bilgen, s. I 55- I 56). Hakim en-Nisaburl. İbnü's-Salah, Nevevl. Zeynüddin el-lrakl, İbn Hacer el-Askalani. Süyutl ve Şemseddin es-Sehavl başta olmak üzere hadis usulüne dair eser yazanlar muhadramunu ayrı bir baş­ Iık altında ele almı ş . ayrıca bu konuda bazı müstakil eserler de yazılmıştır. Müslim b. Haccac'ın günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen ve yirmi muhadram ravinin adına yer verilen (Hakim en-Nisaburl, s. 44) Kitabü'l-Mu]].acj.ramini (Hediyyetü'l-'arifin, II, 432) bu konuda ilk eser olmalıdır. Sıbt İbnü'l-Aceml'nin Teg;kiretü't-talibi'l-mu'allem bi-men yü]fiilü innehil mu]].aQ.ram adlı kitabı günümüze ulaşan en kapsamlı çalışma olup burada 1SS mu hadram hakkında bilgi verilmektedir(Halep 1305; Delhi 1406/1985 [Şela­ şü resti'il fi uşüli'l-f:ıadi§ içindeL Riyad 1414/l 994) Abdullah b. Abdurrahman b. Ali ed-Denevşerl'nin (ö. 1025/1616) el-Beyan ve't-tebyin ii g;ikri'l-mu]].acj.ramin adlı eserinde ise (bk. bibl.) daha önce kaleme alınmış usul kitaplarında geçen isimler tekrarlanmaktadır. Muhadramun konusunda en geniş bilgiyi İbn Hacer ei-Askalanl el-İşabe 'sinde vermektedir (DİA, XXII, 487) Sahabeyi tesbit etmek maksadıyla kaleme alınan kitabın üçüncü bölümünde kadın ve erkek 1400 kadar muhadramın biyografisi 395