HAFTALIK GÖRÜNÜM T. VAKIFLAR BANKASI T.A.O. HAZİNE BAŞKANLIĞI EKONOMİK ARAŞTIRMALAR MÜDÜRLÜĞÜ 27 Nisan – 04 Mayıs 2009 ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 YURTİÇİNDE GEÇEN HAFTA Merkezi Yönetim brüt borç stoku Mart ayı sonu itibarıyla 407.7 milyar TL olarak gerçekleşti. Hazine Müsteşarlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, borç stokunun 267.1 milyar TL tutarındaki kısmı Türk Lirası cinsinden, 139.8 milyar TL tutarındaki kısmı döviz cinsinden ve geriye kalan 0.8 milyar TL tutarındaki kısmı ise dövize endeksli borçlardan oluştu. 2009 Mart sonu itibarıyla brüt borç stokunun %55.1'i iç piyasaya, %16.6'sı ise kamu kesimine olan iç borçlardan oluşurken, dış borçların ağırlığı %28.3 olarak gerçekleşti. IMF Finansal İstikrar Raporu’nda Türkiye kredi/mevduat oranı açısından Avrupa’daki yükselen ekonomiler arasında Çek Cumhuriyeti ile birlikte iyi konumdaki iki ülkeden biri olarak gösterildi. Raporda, kredi/mevduat oranı 1’den yüksek ülkeler potansiyel endişe kaynağı kapsamına alınırken, Türkiye’nin kredi/mevduat oranı 0.7 olarak gösterildi. Yükselen piyasa ekonomilerinin küresel krizden etkilenmeye devam edeceği, net sermaye çıkışının 2010 ve 2011 yıllarında küçük değişikliklerle iyileşme yönünde telafi edileceği belirtilen raporda, küresel kredi sıkışmasının derin ve uzun süreli olması olasılığı bulunduğu ifade edildi. Merkez Bankası, reel kesim güven endeksinin Nisan ayında bir önceki aya göre, 17.3 puan artarak 85.1 seviyesinde gerçekleştiğini açıkladı. Endeksin üçer aylık hareketli ortalamaları ise Mart ayında bir önceki aya göre 8.5 puan artarak 71.8 oldu. Reel kesim güven endeksindeki yükselişin kalıcı bir toparlanmaya işaret etmediği düşünülüyor. YURTDIŞINDA GEÇEN HAFTA IMF, finans kuruluşlarının sahip olduğu sorunlu kredilere ve varlıklara bağlı zararların 2010 sonunda 4.1 trilyon dolara ulaşabileceğini belirtti. IMF’nin Global Finansal İstikrar Raporu’na göre zararların %61'i bankalarda, geri kalanı ise sigorta şirketleri, emeklilik fonları ve diğer banka dışı mali kuruluşlarda görülecek. IMF, ABD'deki mali kuruluşların zararını ise 2.2 trilyon dolar’dan 2.7 trilyon dolar’a revize etti. Mali teşvik ve diğer hükümet önlemleri olmadan bankaların gelecek aylarda verdikleri kredileri azaltacaklarını ve bunun da küresel krizi kötüleştireceğini ileri süren IMF, güçlü devlet politikaları olsa bile kaldıraçtan kaçınma sürecinin yavaş ve zorlu olacağını belirtti. IMF, gelişmiş ekonomilerin 2009 yılında %3.8 daralacağı, 2010 yılında ise sıfır büyüme göstereceği tahmininde bulundu. ABD ekonomisinin 2009'da %2.8 daralacağını, 2010 yılında ise sıfır büyüme göstereceğini öngören IMF, Euro Bölgesi’nin bu yıl %4.2, gelecek yıl ise %0.4 daralacağını tahmin ediyor. IMF, Euro Bölgesi'nin en büyük ekonomisi Almanya'da GSYH'nın bu yıl %5.6 ve gelecek yıl %1 daralacağını öngörüyor. IMF, İngiltere ekonomisinin de bu yıl %4.1 ve gelecek yıl %0.4 daralacağını tahmin ederken, Japonya'nın bu yıl %6.2 daralmasını, 2010'da ise %0.5 büyümesini bekliyor. IMF, kaynaklarını 750 milyar dolara çıkarma girişimleri çerçevesinde tarihinde ilk kez tahvil ihraç etmeyi planlıyorHindistan 10 milyar dolarlık tahvil almak için gönüllü olduğunu bildirirken, Çin’de 40 milyar dolarlık alım için yeşil ışık yaktı. Brezilya'nın da tahvil alma konusunda istekli olduğu belirtildi. IMF'ye göre, mali teşvik paketlerinde düşürülen harcamalara rağmen sanayileşmiş ülkelerdeki bütçe açığı çok yüksek olacak. Fon, G20 ülkelerinin ekonomilerindeki daralma sebebiyle 2009'da %6.6, gelecek yıl %6.5 bütçe açığı vereceklerini belirtti. ABD Hazine Bakanı Geithner, bankaların çoğunun kredi verecek kadar sermayeleri olduğunu ancak borç yüklerinden dolayı sağlıkları konusunda kaygılar doğduğunu ve bu durumun ekonomik düzelmeyi geciktirdiğini söyledi. Geithner, ayrıca, global ekonominin son haftalarda resesyonun en kötü döneminin hafiflemekte olduğu yönünde işaretler göstermekte olduğunu kaydetti. Geithner, finansal piyasalarda bazı şartların iyileşme gösterdiğini ve dünya ticaretindeki düşüşün azalmakta olabileceğini vurguladı. Beyaz Saray Ulusal Ekonomi Konseyi direktöre Lawrence Summers, ABD'de bankaların büyük bölümünün iyi sermayelendirilmiş olduğunu belirtti. Regülatörlerin stres testlerini tamamladıklarını bildiren Summers, bankalar ile sonuçlara ilişkin olarak görüşmelerin bu hafta devam edeceğini ifade etti. Summers, zor durumdaki finans sektöründe istikrarın sağlanması için hala sermaye artırımı ve gerektiğinde ek devlet desteği sağlanması gibi daha yapılması gereken işler olduğunu da vurguladı. Summers, ABD ekonomisinin bir süre için daha daralmaya devam edeceğini söylerken, istihdamda da bu yıl keskin düşüşler olabileceğini belirtti. FED, Cuma günü yaptığı açıklama ile ülkenin 19 büyük bankasına uygulanan stres testlerinde uygulanan kriterler ve metod konusunda kamuoyunu bilgilendirdi. Yapılan açıklamada stres testlerinin sonuçlarının tamamlandığı ve bankalar ile paylaşıldığı belirtilirken, sonuçlarla ilgili açıklamanın 4 Mayıs'ta yapılacağı ifade edildi. FED'in verdiği bilgiye göre testlerde iki senaryo ele alındı. İlk senaryoda ekonominin 2009'da %2.0 daralacağı, 2010'da %2.1 büyüyeceği, işsizlik oranının 2009'da %8.4 ve 2010'da %8.8'e yükseleceği ve konut fiyatlarının 2009'da %14, 2010'da %4 düşeceği varsayıldı. İkinci senaryorda ise ekonominin 2009'da %3.3 küçüleceği, 2010'da ise %0.5 büyüyeceği, işsizlik oranının 2009'da %8.9, 2010'da %10.3 olacağı, konut fiyatlarının 2009'da %22 ve 2010'da %7 düşüceği öngörüldü. ABD’de 19 büyük bankaya uygulanan stres testlerinin sadece 1 bankanın ek sermaye ihtiyacı olacağını gösterdiği ileri sürülüyor. Bu bankanın hangi banka olduğuna dair yorum yapılmazken, gerek FED, gerekse Hazine Bakanlığı bu konuda yorumda bulunmadı. ABD Federal Mevduat Sigorta Kuruluşu (FDIC) Georgia, Michigan, California ve Idaho eyaletlerinde 4 bankayı daha kapattı. Bu bankaların mevduat sigorta fonuna maliyetleri 698 milyon dolar olurken, yıl başından beri el konulan banka sayısı 29’a yükselerek, 2008 yılındaki rakamı aştı. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 ABD’nin en büyük bankalarından Bank of America (BofA), ilk çeyrekte 4.25 milyar dolar (hisse başına 0.44 dolar) kar elde etti. BofA’nın sorunlu kredileri ilk çeyrekte 7.8 milyar dolar’dan 25.7 milyar dolar’a yükselirken, ilk çeyrek bilançosunu açıklayan şirketler içinde BofA sorunlu kredilerde en çok artış görülen banka oldu. ABD’li sigorta şirketi American International Group, ABD Hazine Bakanlığı’ndan 5 yıllık bir menkul kıymet satın alma anlaşması karşılığında 29.84 milyar dolar ek fon sağlayacağını bildirdi. ABD’nin piyasa değeri açısından ikinci büyük bankası Wells Fargo, ilk çeyrekte karını %53 artırarak 3.05 milyar dolar’a (hisse başına 56 sent) yükseltti. Wells Fargo’nun karını artırmasında düşük mortgage faizlerinin konut refinansmanını artırması ve Wachoiva ile birleşmenin mevduatları artırması etkili oldu. Morgan Stanley birinci çeyrekte hisse başına 0.57 dolar zarar açıkladı. Banka’nın hisse başına ortalama 0.09 dolar zarar etmesi bekleniyordu. Dünyanın dördüncü büyük kredi kartı şirketi olan American Express’in ilk çeyrekte karı, yüksek miktara ulaşan kötü kredilerin etkisi ile düştü. Ancak, hisse başına 32 sent olarak açıklanan kar rakamı 12 sent olan beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Bank of America (BofA) CEO’su Kenneth Lewis’in, New York Başsavcılığına yaptığı yeminli tanıklıkta, Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Bernanke ve Hazine eski Bakanı Paulson’ın, kendisine zor durumdaki Merrill Lynch’i satın alma konusunda baskı yaptığını söylediği ortaya çıktı. Haber üzerine FED’den yapılan açıklamada hiçbir FED yetkilisinin Ken Lewis’e kamuoyunu aydınlatmaması konusunda bir tavsiyede bulunmadığı bildirildi. Nouriel Roubini, piyasaların bir miktar daha düşeceğini, ekonomik toparlanmanın beklenenden daha uzun süreceğini söyledi. Resesyonun en az 24 ay devam edeceğini öngören Roubini, Çin ekonomisinin bu yıl %5.5, ABD ekonomisinin ise gelecek yıl %0.5 büyüyeceğini öngördü. Avrupa Merkez Bankası üyesi Axel Weber, Euro Bölgesi’ndeki ekonomik baskıların 2009 yazında hafifleyebileceğini ve gelecek yılda kademeli bir toparlanma yaşanabileceğini bildirdi. Weber, Euro Bölgesi’nden dinamik bir toparlanma beklemediğini de sözlerine ekledi. Almanya hükümet sözcüsü, hükümetin bankaların bilançolarındaki likit olmayan varlıkların uzaklaştırılması için tek bir büyük kötü bankanın kurulması yerine, bir çok kötü banka kurulması konusunda prensipte anlaşmaya vardığını bildirdi. Japon hükümeti, Mart 2010'da sona erecek mali yılda ülke ekonomisinin %3.3 daralmasını beklediğini bildirdi. Hükümet daha önce yayınladığı tahminlerde büyümenin sıfır olacağını öngörüyordu. Japon hükümeti ayrıca daha önce %4.8 olarak öngördüğü sanayi üretiminde düşüşün %23.4 olacağını tahmin ederken, ihracatta düşüş tahminini de %3.2'den %27.6'ya çıkardı. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nissan 2009 Zayııf büyüme p performanssı Türkiye ekkonomisind de yapısal d değişimlere neden oluyyor Küreesel piyasalarrda yaşanan krizin yayılm ması Türkiyee ekonomisin nin 2002 yılından itibareen sürdürdüğğü yüksek büyüme b perfo ormansının duraklamasına neden olmu uştur. Büyümee performanssında ortaya çıkan ç yavaşlama da Türkiyye ekonomisin nde bir takım m yapısal değiişikliklerin meeydana gelmessine neden olmuştur. Söz konusu yapısaal değişikliklerrden ilki azalaan cari açıkla birlikte dış fiinansman ihtiyacındaki azaalmada kendin ni göstermiştir. Buna ek olaarak, yıllık enfflasyonda 200 08 yılının son ççeyreğinden itibaren bir düşüş d başlamıştır. Yurtdışı piyasalarda yaşanan y kriz ile birlikte iç talepte meydana gelen aaşınma Hüküm met’in önlem alması zorunluluğunu do oğurmuş, bu durum kamu u dengelerind de bozulmayaa neden olmu uştur. Kamun nun bozulan dengeleriyle birlikte borçlanma ihtiyaccının artması vve özel sektörün kredi taleebinin daralması banka kayynaklarının DİİBS’lere yönelmesine yol aççmıştır. nomi üzerindeeki enflasyon n baskısının azalması a ve sanayi üretimi istihdamdakki rekor düşü üler Merkez Bankası’nın B b büyüme Ekon kayggılarıyla gevşekk para politikaası uygulamassına ortam hazzırlamıştır. • Dış ffinansman ih htiyacı azalıyyor... D Finansman Dış n İhtiyacı (milyyar $) 0 Türkiye T eko onomisinin yyüksek büyyüme perfo ormansı gerçekleştirdiğ g ği dönemde d dış ticaret açığındaki bozu ulmanın cari c işlemler açığını arttırrmasıyla dış kaynak ihtiyyacı da giderek g yüksselmiştir. Sö öz konusu dönemde TL’deki değerlenme d itthalat eğilimin ni arttırırken, 2008 yılındaa petrol fiyatlarının 14 47 dolar/varil’’e kadar yükkselmesi, Türkkiye’nin dış d kaynak ihttiyacının 56 milyar dolaraa ulaşmasına neden olmuştur. o ‐10 ‐20 ‐30 ‐40 ‐50 Oca.09 Eki.08 Nis.08 Tem.08 Oca.08 Eki.07 Tem.07 Nis.07 Eki 06 Eki.06 Oca.07 Tem.06 Nis.06 Oca.06 Eki.05 Nis.05 Tem.05 Oca.05 ‐60 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 Oca.09 Eki.08 Tem.08 Nis.08 Oca.08 Eki.07 Nis.07 Tem.07 Oca.07 Eki 06 Eki.06 Tem.06 Nis.06 Eki.05 Oca.06 Nis.05 Tem.05 Oca.05 Dış Ticaret (yıllık, % değğ.) İhracaat Küresel K piyasaalarda yaşanan kriz ile birlikte, b iç taalepteki daralma d ve em mtia fiyatların ndaki gerileme e yıllık ithalattın artış oranının o ihracatın altında ggerçekleşmesiine neden olm muştur. Dış ticaret açığ D ğındaki gerilem me ile cari açıktaki düşüş TTürkiye ekonomisinin e dış kaynak ih htiyacını azaltm mıştır. Sonuç olarak, dış d finansman n ihtiyacı, son n aylarda cari işlemler açığındaki daralmanın et d tkisiyle 25 milyar dolara gerrilemiştir. İthalat Dış Kaaynak İhtiyaccı = Cari İşlem mler Açığı + Net Hata No oksan mik Araştıırmalar M Ekonom Müdürlüğü ü ekonomikk.arastirmalaar@vakifbannk.com.tr 27 Nissan 2009 • Dezeenflasyon sü üreci devam ediyor... 14 12 10 7.89 8 6 4 2 0 TÜFE I End deksi Martt ayında tükeetici fiyatlarında görülen %1.10’luk % artışş yıllık enflasyyonda 2008 yılı y Ekim ayından bu yana devam eden n düşüş süreccinin son bulm masına neden n olmuştur. Sö öz konusu artış özellikle işle enmemiş gıda fiyatlarındakii sert yükselişten kaynaklan nmıştır. Yıllıkk enflasyonda bir artış yaşanmasına karşın çekirdek en nflasyon olaraak kabul edilen ve toplam eendeksten işle enmiş ve işlen nmemiş gıda,, alkollü içeceekler, tütün vee enerji fiyatlaarını dışlayaraak hesaplanan n “I” endeksin ndeki düşüşün n devam ediyo or oluşu enflasyonda geneel olarak bir arrtış eğilimi olm madığı, sadecee belirli mal grruplarında geççici fiyat artışları yaşandığın nı göstermektedir. nomide bir dü üzelme başlam ması ve yurtiçii talepte canlaanma görülme esi durumund da enflasyonda kısa süreli yyükselişler görrülmesi Ekon ihtim mali bulunmakktadır. Taleptee bir artış yaşaanması durum munda mevcu ut seyirde azallan üretimin b bu duruma hızzlı tepki verem memesi enflaasyonda sert yyükselişlere yol açabilir. Bu una ek olarak emtia fiyatlarrındaki baz ettkisinin de orttadan kalkmassı enflasyondaa artışa nedeen olabilecektir. • Kam mu dengeleriinde bozulma a görülüyor.... 30 Merkezi Yön netim İç Borç Stoku S Milyar TL 20 300 10 292.3 290 0 280 ‐10 270 ‐13.7 ‐20 ‐17.1 ‐19.1 1 260 ‐30 ‐29.2 251.5 255.3 250 ‐40 2004 274.8 6 ‐4.6 ‐6.9 2 2005 2006 Bütçe Gelirleri Arrtış Oranı (%) Bütçe Dengesi (m milyar TL, yıllık) 2007 2 2008 Mar.09 Bütçe Harcamaları Artış Oranı (%) 240 230 2006 2007 2008 Mar.09 2009 9 yılının ilk üç ayında bütçe gelirleri bir ön nceki yılın ayn nı dönemine ggöre reel olaraak %7.1 gerileerken, bütçe harcamalarının n %19.4 oranında artmasıyyla bütçe açığı ilk üç ayda rrekor seviyeyee olan ‐19.1 m milyar TL’ye ulaşmıştır. Katıılım Öncesi Ekkonomik Proggram’da yapıllan bütçe revvizyonu ile daaha önce 200 09 yıl sonu iççin 10.4 milyaar TL olarak öngörülen bü ütçe açığı 49 milyar TL’yee revize edilm miştir. un yanında, bütçe b açığındaaki artışın kamu borç stokkunu arttırıcı ve faiz oranlarını yükseltici etkisi bulunmaktadır. Yurt dışı Bunu borçlanma imkanlarının azaldığğı, maliyetlerinin arttığı vee yurt içi ve yurt dışı talepteki daralmaaya bağlı olarrak vergi gelirlerinin dığı bir ortam mda kamunun harcamaların nı yurt içi borçlanmayla finanse etmesii beklenirken,, kamunun borçlanma ihtiiyacının azald mik Araştıırmalar M Ekonom Müdürlüğü ü ekonomikk.arastirmalaar@vakifbannk.com.tr 27 Nissan 2009 artm ması faiz oran nlarını da yü ükseltici bir etkiye e neden olabilecektirr. Hazine’nin tahvil ihracını artırması ve kısıtlı zaamanda borçlanmaya çalışşması piyasa faaiz oranlarının n aşağı yönlü h hareketini sınırlayıcı bir etkki yapacaktır. • Bankkaların reel sektöre borçç verme eğiliimi düşüyor.... Özel Sektör Kredileri (milyar TLL) 3000 Menkul Değe erler Portföyü ü/Toplam Aktif 0.50 2500 0.45 2000 0.40 1500 1000 0.35 50 0 0.30 Oca.09 Eyl.08 May.08 Eyl.07 Oca.08 Oca.07 May.07 Eyl.06 May.06 Eyl.05 Oca.06 Oca.05 May.05 Eyl.04 May.04 0.25 Oca.04 Eyl.08 Oca.09 May.08 Eyl.07 Oca.08 May.07 Eyl.06 Oca.07 May.06 Eyl.05 Oca.06 May.05 Eyl.04 Oca.05 Oca.04 May.04 0 100 8 87.5 misine son dön nemde hakim olan zayıf eko onomik Türkiye ekonom 79.5 t büyüme ortamı şirketler kesiminin bankalardan kredi talebini 80 azaaltmıştır. Özeel sektörün kredi talebinin azalmassı aynı 60 zam manda bankkaların kaynaklarını Devvlet İç Borçlanma Sen netleri’ne (DİBS) yönlend dirmelerine neden olmuşttur. Bu 40 durum hızlı bir düşüş tren ndinde olan bankaların menkul m 17.0 20 11.1 ğerler portföy yünün toplam m aktife oran ının son ayla arda bir değ 3.5 1 1.5 0 miktar artmasın na neden olm muştur. Bankaların DİBS’leree artan Bankaalar Reesmi Kurumlar Özel Sekktör ilgssii Hazine’nin iç borçlaanma verilerrinde de keendisini gösstermektedir. 2008 yılın nda Hazine iç borçlanm masının 2008 2009 * %7 79.5’ini bankaacılık sektörü ünden gerçekleştirirken, bu oran 2009 9 yılının ilk üç ayı itibariylle %87.5’e geerilemiştir. Baankaların DİBSS’lere ilgisinin n artması eko onomide dışlaama (crowdin ng–out) etkissini arttırmıştır. 2009 yılının n ilk çeyreğinde Hazine iç bo orçlanmasının n %87.5’lik kısmını bankalarrdan sağlamışttır. İç Borçlanman nın Alıcılara G Göre Dağılımı ((%) • Faiz oranlarında aki düşüş devvam ediyor.... 30 25 Reel faiz tarihinin en düşük seviyesine geriledi... 20 15 10 5 0 Reel Borç Alma Reel Borç Verme Türkiye Merkez Baankası 16 Nisaan 2009 tarihiinde yaptığı Para Politikası Kurulu toplan ntısında geceliik borçlanma ffaiz oranlarınıı piyasa dirimle %10..5’ten %9.75’ee çekmiştir. Merkez M Bankaası ayrıca borrç verme faiz oranını da %13’ten % bekleentilerinin üzerinde bir ind %12..25’e düşürmüştür. Böylecee Merkez Ban nkası’nın hızlı faiz indirim sü ürecine başladığı 2008 yılı Ekim ayından n bu yana borçlanma faiz oranlarındakii indirimleri 7 7 puana ulaşşmıştır. Merrkez Bankası’n nın beklentileerin üzerindee bir indirim yapmasında, sanayi or düşüşlerin d devam etmesi ve işsizlik oraanının rekor se eviyelere yüksselmesi rol oyynamıştır. üretiimindeki reko mik Araştıırmalar M Ekonom Müdürlüğü ü ekonomikk.arastirmalaar@vakifbannk.com.tr 27 Nisan 2009 Merkez Bankası’nın son faiz indirimi ile gecelik borç alma faiz oranının ilk defa tek haneli rakamlara inmesiyle birlikte reel faiz de yeni dip seviyelere gerilemiştir. Daha önce de vurguladığımız gibi iç talepteki daralma ve petrol fiyatlarındaki gerileme enflasyon bekleyişlerinde düşüşe yol açmasına karşın, faizlerdeki indirimlerin daha fazla olması reel faizlerin tarihin en düşük seviyelerine gerilemesine neden olmuştur. Faiz oranlarının geldiği seviye ve Merkez Bankası’nın faiz toplantılarının ardından yaptığı yazılı açıklamalar gözönüne alındığında Merkez Bankası’nın bundan sonraki birkaç toplantısında daha düşük indirimlerle de olsa gevşek para politikasına devam etmesi beklenebilir. Bu noktada sanayi üretiminin seyri ve işsizlik oranının seviyesi faiz indirimleri açısından belirleyici olmaya devam edecektir. Raporlarımızda sıklıkla vurguladığımız gibi önümüzdeki dönemde yabancı yatırımcıların çıkışa geçmeleri ile kurda bir yükseliş görülmesi durumunda, Merkez Bankası mevcut büyüme odaklı faiz indirim politikası yerine artan enflasyon korkularıyla faiz arttırımları yapabilecektir. EKONOMİK ARAŞTIRMALAR MÜDÜRLÜĞÜ Ümit ÜNSAL umit.unsal@vakifbank.com.tr (0312) 455 84 86 IMF ile ne kadarlık anlaşma yapılmalı? Son açıkladığımız bütçe gerçekleşmeleri raporuyla, Hazine’nin yurtiçi piyasadan sağlayacağı finansman gereksinimini açığa çıkarmakla birlikte, iç borç geri çevirme yükümlülüğünün olası ekonomik etkileşimlerini incelemiştik. Son zamanlarda, daralan likidite olanakları koşullarında gelişmekte olan ülkelerin dış finansman gereksinimleri konusu da, gerek yurtiçinde gerekse uluslararası düzlemde sıkça tartışılır olmuştur. Bu bağlamda, IMF ile anlaşma yapılmalı mı sorusunun yerini, IMF ile ne kadarlık anlaşma yapılmalıdır sorusu alarak, gündemin en önemli konusu haline gelmiştir. Küresel düzlemde borçluluktan kurtulma sürecinde yabancı yatırımcıların fonlarını merkez ülkelere yönlendirmeleri ve risk algılamalarının artmasıyla sonuçlanan piyasa dalgalanmaları, yükselen piyasa ekonomilerini büyümelerini finanse eden kaynaklardan mahrum bırakmaktadır. Ancak, sorun yalnızca büyümedeki yavaşlama, hatta daralma değildir. Şirketler ve bankacılık kesiminin kısa vadeli dış borçlarının olası bir dış şok karşısında geri çevrilememesinin neden olabileceği finansal kargaşa ortamı, büyümedeki toparlanmayı geciktirmesi bir yana, ekonomideki önemli kazanımların kaybedilmesi riskine yol açabilecektir. Bu nedenle, dış kaynaklara dayalı ekonomik yapıya sahip olan gelişmekte olan ülkelerde sermaye hareketleri çok önem taşımaktadır. Yükselen piyasa ekonomilerine yönelik sermaye akımlarının zayıfladığı koşullarda, politika yapıcıları borçların öden(e)meme (default) riski ve/veya döviz kurunun aşırı dalgalanmasını önleyebilecek ne kadar fon sağlayabileceklerdir? Sorunun yanıtı ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle birlikte, Tablo 3’de belirtilen sekiz gelişmekte olan ülke ekonomisinden dördü en iyimser senaryo koşullarında bile finansal krizi önleyebilecek yeterince kaynağa erişememe sıkıntısıyla karşılaşabileceklerdir. Bu koşullar altında, Londra’da düzenlenen G – 20 liderler zirvesinde IMF’nin kaynaklarının artırılması konusunda uzlaşılması, yükselen piyasa ekonomilerinde kotaları temelinde daha yüksek bir miktarda anlaşma dahilinde program yapılabileceği umudunu artırmıştır. Tablo I: Kamu Sektörü Şirketler Kesimi Toplam Kısa Vadeli (<1 yıl) Bankacılık Toplam 24,397 12,985 11,258 2,500 10,365 Gelişmiş Ekonomiler 19,549 10,660 10,063 2,052 7,223 Kıyı Bankacılığı Merkezleri 2,031 974 364 13 1,638 Gelişmekte olan Ülke Ekonomileri 2,746 1,329 820 387 1,496 Afrika / Orta Doğu Ülkeleri 390 197 123 50 214 Asya ‐ Pasifik Ülkeleri 945 562 381 119 419 Gelişmekte olan Avrupa Ülkeleri 1,013 389 230 146 626 397 181 86 72 236 Milyar Dolar Latin Amerika Kaynak: BIS. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 Tablo I’de bölgeler düzleminde farklı ekonomilerin BIS (Bank for International Settlement) konsolide bankacılık istatistiklerinden oluşturulmuş alacakları görülmektedir. İstatistikler, küresel ekonomide bölgeler arasındaki kısa vadeli borçlanmanın boyutlarını göstermesi bakımından anlam taşımaktadır. Bu borçların, vadesi geldiğinde ya ödenmesi ya da yeniden borçlanarak çevrilmesi (rollover) gerekeceğinden, likidite sıkışıklığının ülkelerin finansal sistemlerinde yol açabileceği zorluklar daha iyi anlaşılmaktadır. Tablo I ayrıca, küresel krizin etkileri ve boyutlarına da ışık tutmaktadır. Bankalar arası borçlanmanın bu kadar arttığı ve önem kazandığı yıllarda, toplam alacakların yaklaşık %80’inin gelişmiş ülke ekonomilerinde yoğunlaşması, küresel finansal kriz ortamında gelişmekte olan ülke ekonomileri dış kaynak gereksinimi sorununun merkezinde yer almaktadır. Bununla birlikte, gelişmekte olan ülke ekonomilerinde toplam borç içindeki paylar bakımından en yüksek oranın Doğu Avrupa ülkelerine ait olduğu görülmektedir. IMF’nin, ödemeler dengesi açığının hesaplanmasında dikkate aldığı unsurlar şunlardır: (i) cari açığın tahmin edilmesi, (ii) vadesi gelen kısa vadeli dış borç ile orta ve uzun vadeli dış borçların tahmini itfa miktarı, (iii) ikinci el tahvil – bono ve hisse senetleri piyasasında yabancı yatırımcıların pozisyon kapatma potansiyeli, (iv) olası bir dalgalanmada yerleşikler tarafından gerçekleştirilebilecek potansiyel sermaye kaçışı ve (v) güveni yeniden sağlamada yeterli olabilecek rezerv miktarı. Bu unsurlar, olası bir ani – duruş ortamında ödemeler dengesinde oluşacak açıkların, eninde sonunda Merkez Bankası rezervlerinin azalmasıyla ya da kurun oluşan koşullara uyum gösterip ani ve sert biçimde yükselmesiyle dengeleneceğini açıklamaktadır. Tablo II’ de, ilk sütunda ülke ekonomilerinin kısa vadeli dış borcu gösterilmektedir. Ülkelerin 2009 yılı cari açık beklentileri ise, IMF’nin Dünya Ekonomik Görünümü Nisan 2009 sayısında yayımladığı beklentileri içermektedir. Yabancı yatırımcıların tahvil – bono ve hisse senedi piyasalarındaki pozisyonu sonraki sütunlarda görülürken, son sütunu bankacılık sistemindeki mevduat tabanı oluşturmaktadır. Tablo II: Çek Cum. 25.9 2009 yılı cari denge beklentisi ‐4.6 G. Afrika 42.2 ‐14 3.6 62 255.8 Macaristan 40.9 ‐4.9 44.2 2.1 110.4 Polonya 64.9 ‐18 56.1 12 200.6 Romanya 26.8 ‐12.5 1.5 2.9 55 Rusya 79.7 5.98 29.7 288.2 364 Türkiye 50.7 ‐6.6 17.4 23.6 269.5 Ukrayna 57 0.70 0 0.6 98 Milyar Dolar Kısa Vadeli Dış Borçlar Tahvil ‐ bono piyasasında yabancı poz. 0.6 Hisse senetleri piyasasında yabancı poz. ‐0.5 Mevduat Tabanı 119.2 Kaynaklar: Ülke Merkez Bankaları, IMF World Economic Report, April 2009 Finansman açığının hesaplanmasında kullanılan iki senaryodan birincisi olan iyimser senaryoya göre; dışsal şoka maruz kalan ülkelerin kısa vadeli dış borçlarının %70’inin geri çevrilebildiği (rollover), vadesi gelen geri kalan borcun ise itfasının gerçekleştirildiği öngörülmüştür. Eurobonoların ise geri çevrilmeyip tamamının ödendiğini belirtmeliyiz. 2009 yılı cari açık beklentileri her iki senaryoda da değiştirilmeden bırakılmıştır. Yabancıların tahvil – bono ve hisse senetleri piyasasındaki pozisyonlarının sadece %10’unu kapatmaları varsayımıyla birlikte ilk senaryo, bankacılık kesiminin mevduat yükümlülüklerinin ise %10 azalacağı öngörüsüne dayanmaktadır. Bu varsayımlar, uluslararası düzlemde olası bir finansal dalgalanma ortamında finansman açığının hesaplanmasında tahmin edilen en iyimser koşulları kapsamaktadır. Bu durumda oluşacak finansman gereksinimi “Açık A” kadar olacaktır. Kötümser olarak niteleyebileceğimiz ikinci senaryoya göre; yabancı alacaklarının %70’inin likiditeye çevrildiğini, Eurobono’ların ilk senaryoda olduğu gibi tamamının ödendiğini, yabancıların tahvil – bono ve hisse senetleri piyasasındaki pozisyonlarının ise %30’unu kapatarak ciddi bir sermaye çıkışına neden olmaları olasılığını içermektedir. Son olarak, gelişmekte olan ülke ekonomilerinin önceki kriz deneyimlerini de göz önünde bulunduran kötümser senaryo mevduat yükümlülüklerinin %30 kadar azalabileceği varsayımına dayanmaktadır. Bu durumda ülkenin oluşacak finansman açığını kapatması için gereken miktar ise “Açık B” kadar olacaktır. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 Tablo III. Merkez Bankası Döviz Rezervleri İyimser Senaryo Açık A Kötümser Senaryo Açık B Çek Cum. 36.8 24.3 12.5 58.7 ‐21.9 G. Afrika 34.1 58.7 ‐24.6 139.8 ‐105.7 Macaristan* 31.7 32.8 ‐1.1 80.5 ‐48.8 Polonya 62.2 64.3 ‐2.1 144 ‐81.8 Romanya 32.6 26.5 6.1 49 ‐16.4 Rusya 383.9 86.1 297.8 254.4 129.5 TÜRKİYE 63.7 52.8 10.9 135.24 ‐71.5 Ukrayna* 25.4 26.3 ‐0.9 68.8 ‐43.4 Kaynaklar: Döviz rezervleri incelenen ülkelerin merkez bankalarından edinilmiştir. * IMF ile anlaşma sağlayan ülkeler Cari açık öngörülerinin hesaplanması ekonometrik modeller çerçevesinde daha öngörülebilir olmakla birlikte, özellikle yabancı yatırımcıların tahvil – bono ve hisse senedi piyasalarındaki açık pozisyonlarının ne kadarını kapatmak isteyebilecekleri son derece belirsiz bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle, bu konuda kabul edilebilir ölçütler yukarıda belirtildiği gibi iyimser ve kötümser senaryolar olarak oluşturulmaktadır. Böylece, yukarıdaki varsayımlar göz önünde bulundurulduğunda, Tablo III’ de Türkiye’nin ancak en iyimser senaryo koşulları varsayımı altında IMF kaynağına ihtiyaç duymayacağı ortaya çıkmaktadır. Kötümser senaryoda ise Türkiye, araştırma konusu bağlamında ele alınan ülkeler bağlamında en çok dış finansman gereksinimine ihtiyaç duyacak ülkeler arasında bulunmaktadır. Ancak, bu durum yanıltıcı görülmemelidir. 2002’den 2008 yılına kadar ekonomiyi destekleyen küresel likiditenin bolluk ortamı artık tersine dönmüştür. Türkiye ekonomisi, diğer tüm gelişmekte olan ülke ekonomileri gibi zorlu bir sınav vermektedir. Türkiye, küresel ekonomik kriz ortamında reel ekonomik daralma yaşayıp, aylık bazda cari fazla vermek yoluyla refahını azaltarak dış finansman açığını ortadan kaldırma yolundadır. Ayrıca, 2009 yılı cari açık beklentisi, IMF’nin tahmini olup, Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü olarak beklentimizin yaklaşık yarısı kadardır. Türkiye, üretim olanaklarının kısıtlandığı, sabit sermaye yatırımlarının gerilediği, işsizliğin arttığı koşullarda, uzun vadeli büyüme potansiyelinden ödün vermek pahasına dış finansman gereksinimini azaltmaktadır. Bu koşullarda dahi, önceki kriz deneyimlerinden hareketle, olası kötümser senaryonun gerçekleşmesi durumunda ekonominin 71.5 milyar dolar dış finansman açığının karşılanması gerekecektir. Bu nedenle, IMF ile risklerin doğru tahmin edilerek uzlaşma yoluna gidilmesi, Türkiye ekonomisinin krizden daha az etkilenerek çıkmasını sağlayabilecektir. Güçlü ekonomiye geçiş programı doğrultusunda başarıyla sürdürülen yapısal reformlar, finansal sektörü güçlü bir yapıya kavuşturmuştur. Bununla birlikte, Türkiye bankacılık kesiminde döviz hesaplarının Doğu Avrupa ülkelerinin aksine daha çok yükümlülük kaleminde bulunması, risk unsuru taşıdığı için IMF ile anlaşma, olası finansal çalkantı ortamına karşı, finansal piyasaları daha dirençli konuma getirebilecektir. Yukarıda incelediğimiz ülkelerden en iyimser senaryoda bile dış finansman açığı vermekte olan Macaristan ve Ukrayna’nın IMF ile 2008 yılının son çeyreğinde sırasıyla 10.5 milyar SDR ( yaklaşık 15.6 milyar dolar) ve 11 milyar SDR (yaklaşık 16.3 milyar dolar) anlaşmaya vardıklarını görmekteyiz. Bu ülkelerin, olası bir finansal çalkantıda iyimser koşullarda sorunla karşılaşabilecekleri düşünülmemekle birlikte, bu ülkeler Türkiye piyasaları ile karşılaştırıldığında görece daha olumsuz bir seyir izlemektedir. Bu durumda, küresel krizin ne zaman sona ereceğinin net olarak bilinememesi, ülkelerin bankacılık sektörlerinde yaşadıkları sorunların ve kötümser senaryodaki açığın tamamının karşılanamamasının etkili olduğu düşünülmektedir. İyimser senaryoda hem açık veren, hem de henüz IMF ile anlaşmaya varamamış olan Güney Afrika ve Polonya incelenen ülkeler arasında en riskli konumda bulunmaktadırlar. Son olarak, gelişmekte olan ülke ekonomilerinden Rusya’nın dış finansman konusunda en rahat olan ülke konumunda olduğunu söyleyebiliriz. EKONOMİK ARAŞTIRMALAR MÜDÜRLÜĞÜ Tuncay SERDAROĞLU tuncay.serdaroglu@vakifbank.com.tr (0312) 455 84 84 Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 YURTİÇİ PİYASALAR Kur dalgalı bir hareketin ardından haftayı hafif bir düşüşle tamamladı. Geçtiğimiz haftanın ilk işlem günlerinde ABD’de bankacılık kesimine uygulanan stres testlerinin sonuçlarına ilişkin artan kaygılarla Dolar’ alımların geldiği görülürken, 1.6230 direnç seviyemizin kararlı bir şekilde kırılmasının ardından kurda yukarı yönlü hareket hızlandı. Böylece, hafta ortasında Dolar’a yönelik güvenli liman alımlarıyla kur ara direnç seviyemiz olan haftanın en yükseği 1.6720 seviyesini gördükten sonra geri çekildi. Hafta sonlarına doğru ise, EUR/USD paritesinin yeniden yükselişe geçmesi ve Hazine’nin özellikle IMF anlaşmasına yönelik olumlu beklentileri oluşturan açıklamalarda bulunması TL’nin Dolar karşısında değer kazanmasını destekledi. Haftanın son işlem gününde ise, yurtdışı piyasalarda olumlu açıklanan ekonomik verilerin küresel piyasalardaki risk alma iştahını artırmasıyla Dolar karşısında gün içinde kademeli biçimde değer kazançlarını artıran TL, günü ve haftayı ana destek seviyemiz olan 1.6055 seviyesinde tamamladı. Son günlerde döviz piyasalarındaki likidite azlığının döviz kurlarında aşağı ve yukarı yönlü sert hareketlerin oluşmasına neden olduğu düşünülüyor. ABD borsalarının şirketlerin krizden çıkabildiğini gösteren bilançoların ve ekonominin dibi gördüğü yönündeki beklentileri kuvvetlendiren verilerin etkisiyle yükselmesi de Dolar’ın küresel piyasalardaki değer kayıplarını artırdığı görülüyor. ABD'de 19 büyük bankaya uygulanan stres testlerinde kullanılan yöntemler hakkında yayımlanan ve uzun zamandır beklenilen raporlar ise yatırımcıların yönünü bozmadı. Ancak, 5 Mayıs’tan itibaren açıklanacak banka stres testleri sonuçlarının küresel piyasalardaki risk algılamalarını nasıl şekillendirdiği izlenecek. Amerika kıtasında yayılan grip salgınının borsalarda düşüşlere neden olmasının etkisi ve ABD borsalarının hafta içinde kademeli düşüşler yaşaması durumunda Dolar’a güvenli liman alımlarının gelmesi beklenebilir. Bu durumda Dolar/TL kuru için 1.6830 seviyesinin ana direnç oluşturacağını bekliyoruz. Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Strauss-Kahn ise, IMF ile Türkiye'nin kredi anlaşması konusunda birlikte çalıştığını ve anlaşmanın önümüzdeki haftalarda sağlanmasının beklendiğini belirtti. Aşağı yönlü hareketleri destekleyebilecek açıklamaların ve EUR/USD paritesinde görülebilecek yukarı yönlü hareketlerin Dolar/TL kurunda 1.6050 seviyesinin ara destek oluşturması beklenebilir. Grafikte hafif yukarı yönlü trend eğiliminin her geçen hafta doğrulandığı görülüyor. Bu nedenle, aşağı yönlü hareketlerde 1.56 seviyesi önemini korumakla birlikte, önümüzdeki günlerde 1.5750 destek seviyesinin daha ön planda değerlendirilmesine neden olabilecektir. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 İMKB-100 geçen hafta dalgalı bir seyir izledi. Geçtiğimiz hafta İMKB-100 endeksine dalgalı bir seyrin hakim olduğu görüldü. Bir önceki haftayı yükselişle kapatan İMKB-100, geçen hafta başında ABD’deki bankalara uygulanan stres testlerinin sonuçlarına ilişkin söylentiler ve olumsuz algılanan banka bilançolarının Dow Jones Endeksinde gerilemeye yol açmasıyla satışlarla karşılaştı. Daha sonra yine yurtdışı kaynaklı düzelme İMKB’de yükselişlere neden olsa da endeks önemli bir psikolojik direnç olan 30,000 seviyesinin üzerine çıkamadı. Perşembe günkü tatilin ardından haftanın son işlem gününde IMF görüşmelerine ilişkin iyimser beklentiler ve yurtdışı piyasalardaki olumlu hava sonucunda sert bir yükseliş görüldü. Sonuç olarak, geçen haftaya 29,400.seviyesinden başlayan İMKB-100 endeksi hafta içinde 28,100 – 29,792 bandında hareket ettikten sonra haftayı %0.7’lik yükselişle 29,675 puandan kapattı. Cuma günü yöntemi açıklanan ve piyasaların son dönemdeki bir numaralı gündem maddesi olan ABD bankalarının stres testlerinin sonuçları İMKB-100’ün seyri açsından kritik öneme sahip olacaktır. Buna ek olarak yurtiçinde yatırımcılar IMF görüşmelerine ilişkin haberleri beklemeye devam edecektir. Söz konusu haberlerin gecikmesi hisse senedi piyasasında satışların yoğunlaşmasına neden olabilecektir. Yurtdışı piyasalara iyiser bir havanın hakim olmaması ve IMF görüçmelerinde sürpriz adımları atılmaması İMKB’deki yükseliş görülme olasılığını düşürmektedir. Buna ek olarak, teknik göstergeler de İMKB’de aşırı alım bölgesinde bulunulduğunu ve satışların görülebileceğini görüşünü desteklemektedir. İMKB’de hafta başında görülen düşüşün devam etmesi durumunda 29,250 – 28,240 seviyelerinde bir ara destkle karşılaşılabilecek olmasına karşın 27,700 seviyesi önemini korumaktadır. Bu seviyenin altında ise 26,000 seviyesi görülebilecektir. İMKB’de bir yükseliş görülmesi durumunda ise 29,720 seviyesinde bir ara direnç bulunmaktadır. Endeks için 30,000 seviyesi önemini korumaktadır. Bu seviyenin üzerinde ise 30,500 ve 32,200 seviyeleri görülebilecektir. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 Tahvil – bono piyasasında tarihi rekor seviyeleri test ediliyor. Merkez Bankası’nın beklentilerin üzerinde faiz indiriminin etkisiyle geçtiğimiz haftaya düşüşle %12.50 seviyelerinden başlayan gösterge tahvilin ortalama bileşik getirisi, haftanın ilk işlem günlerinde yabancı satışlarıyla %12.70 seviyelerine kadar yükseldi. ABD’de açıklanan olumsuz verilerin ve banka stres testlerine yönelik beklentilerin kaygıları artırması uluslararası piyasalarda risk algılamalarının artmasına neden olarak ortalama bileşik getirinin yükselişinde etkili oldu. Hafta ortalarında bir günlük resmi tatil nedeniyle düşen işlem hacmine karşın, ortalama bileşik getiri yeniden düşüş eğilimine girdi. Haftanın son işlem gününde, ABD’de konut piyasasına yönelik olumlu beklentiler doğrultusunda açıklanan veriler ve Almanya’da olumlu açıklanan IFO verisi, küresel piyasalardaki risk iştahını artırarak, haftanın son işlem gününde orta ve uzun vadeli kıymetler değer artışı kaydetmesini sağladı. Böylece, 2 Şubat 2011 vadeli gösterge tahvilin ortalama bileşik getirisi haftayı yeni bir rekor seviye olan %12.32 seviyesinden tamamladı. Tahvil – bono piyasasında valörlü işlemlerde de benzer bir seyir izleyen ortalama bileşik getiri haftayı %12.26 seviyesinden tamamladı. 2 Şubat 2011 vadeli gösterge tahvil Bu hafta, Hazine Müsteşarlığı gelire endeksli senetlerin (GES) ihracı ile ilgili talepleri 27 – 28 Nisan’da toplayacak. Yeni ihraç 29 Nisan’da yapılacak ve 4 Mayıs 2010 itfalı 2 kupon ödemeli 370 gün vadeli olacak. Yeni ihracın getirisi, 28 Ocak 2009 tarihinde getirileri KİT statüsündeki Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Devlet Malzeme Ofisi (DMO), Devlet Hava Meydanları İşletmeleri (DHMİ) ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü'nden (KIYEM) bütçeye aktarılan hasılat paylarına endekslenen ilk GES ihracının bütçeye aktarılan hasılat paylarından alacağı kısmın düşülmesinden sonra kalan 2009 yılı hasılat payı tutarına endekslenecek. İhraç edilecek azami tutarın ise 1,854 milyon lira olacağı bildirildi. TCMB faiz indiriminin ardından politika açıklamasında sonraki faiz indirimlerinin ölçülü olabileceğini bildirmesi, önümüzdeki haftalarda piyasalarda Merkez Bankası’nın 25’er baz puanlık indirimlere gidebileceği satın alınabilecektir. ABD borsalarının ekonominin dibi gördüğü yönündeki beklentileri kuvvetlendiren verilerin etkisiyle yükselmesi tahvil – bono piyasasında alımları desteklemesi beklenirken, Amerika kıtasında başlayan grip salgını hastalığının küresel piyasalarda risk algılamalarını artırabileceği düşünülüyor. Yurtiçi piyasada ise IMF anlaşmasına yönelik olumlu açıklamaların ortalama bileşik getirinin artan risk algılamaları nedeniyle yukarı yönlü hareketini önleyebileceği düşünülüyor. Tarihinin en düşük seviyelerinde hareketini sürdüren ortalama bileşik getiri için %12 seviyesinin etkili bir destek oluşturabileceği beklenirken, yukarı yönlü hareketlerde %12.70 ve %12.90 seviyelerinin direnç oluşturabileceği düşünülmektedir. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 Eurobono piyasalarında 2030 vadeli gösterge Eurobono geçtiğimiz haftada dalgalı bir seyir izledi. Hafta başında bankacılık sektörüne ilişkin endişelerin yeniden canlanması ve ABD’de aktif büyüklüğü 100 milyar dolardan fazla olan bankalara uygulanan stres testine yönelik olumsuz beklentilerin artması, gelişmekte olan ülke eurobonolarının haftaya satıcılı bir seyirle başlamasına neden oldu. Ancak ABD Hazine Bakanı Geithner’ın ABD bankalarının büyük kısmının sermaye yapısının sağlam olduğu yönündeki açıklamaları piyasadaki havayı pozitife çevirerek eurobono piyasalarında yaşanan satışların sınırlı kalmasını sağladı. Beklentilerin altında gerileyen ABD Dayanıklı Mal Siparişleri verisi piyasalarda pozitif yankı bulurken, ABD endekslerinde gözlenen yukarı yönlü hareketler eurobono piyasalarında da alım yönünde etkili oldu. Gelen alımlarla 144.375 seviyelerine kadar yükselen 2030 vadeli gösterge eurobono, IMF'nin ekonomik toparlanmanın daha önce öngörülenden daha yavaş olacağı yönündeki açıklamalarının ve ABD bankalarının 4 Mayıs’ta açıklanacak stres test sonuçlarına yönelik endişelerin canlanmasıyla bir miktar değer kaybına uğradı. Haftaya 145.375 seviyelerinden başlayan 2030 vadeli gösterge eurobono gelen alımlarla hafta içi en yüksek 144.375 seviyelerini test etti, ancak haftayı -%2.3 değer kaybıyla 142.000 seviyelerinden tamamladı. Yurt içinde açıklanan verilerin eurobono piyasaları üzerindeki etkilerinin sınırlı kaldığı görüldü. Bu hafta Türk eurobonolarının yine ağırlıklı olarak yurtdışı piyasaların seyrine göre yön bulması bekleniyor. ABD’de 4 Mayıs’da açıklanacak stres testi sonuçlarının beklendiği gibi iyi olmaması durumunda satışların yaşanması mümkün gözüküyor. Yabancı yatırımcıların gelişmekte olan ülke aktiflerindeki risk alma iştahına bağlı olarak Türkiye eurobonolarının da seyrinin belirleneceği tahmin ediliyor. IMF ile görüşmelerdeki belirsizliğin Mayıs ayı ortalarından önce sonlanmayacağı beklentilerinin satışlara destek vermesi bekleniyor. Böyle bir durumda 142.500 ve 142.000 seviyelerinin destek olması beklenebilir. Gösterge eurobonoda yeniden yukarı yönlü bir hareket oluşması durumunda ise 143.600 ve 144. 250 seviyelerinin direnç olması mümkün görünüyor. 145.000 seviyesinin kararlı bir şekilde kırılması durumunda ise gösterge eurobonoda 147.000 hedef seviye olacaktır. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 YURTDIŞI PİYASALAR EUR/USD paritesi geçtiğimiz hafta 1.33 seviyesine kadar yükseldi. Geçtiğimiz haftaya düşüşle başlayan EUR/USD paritesi, artan iyimserliğin etkisiyle yükselmeye başladı. Geçen haftaya Avrupa Merkez Bankası (ECB) üyelerinin ECB’nin faiz hareketleri hakkında çok farklı görüşler bildirmesi ile birlikte ABD’de yapılan stres testlerinin sonuçlarının çok kötü geleceği söylentilerinin etkisiyle düşüşle başlayan EUR/USD paritesi, daha sonra ZEW Endeksi’nin yanısıra bankaların ve şirketlerin beklenenden iyi sonuçlar açıklaması ve Euro Bölgesi büyüme öncü göstergelerinden olan PMI Endeksi’nin beklentilerin üzerinde gelmesi ile yükselişe geçti. Parite haftaya 1.3045 seviyelerinden başladıktan sonra 1.2883 seviyesine kadar geriledi. Haftanın son işlem gününde Avrupa Merkez Bankası (ECB) yetkililerinden Weber’in bu yılın sonundan önce iyileşme olmayacağını fakat interbank piyasası da dahil olmak üzere bazı piyasalarda iyileşmenin umut verici olduğunu söylemesinin yanında, Alman iş dünyası güvenini yansıtan IFO Endeksi’nin beklentilerin üzerinde açıklanmasının etkisiyle EUR/USD paritesi 1.3301 seviyesine kadar yükseldi ve haftalık bazda %1.5 değer kazancıyla 1.3235 seviyesinden haftayı kapattı. Bugün EUR/USD paritesinde, Kuzey Amerika’da başlayan grip salgınının ABD’ye de sıçrayacağı endişeleri nedeniyle USD’de meydana gelen değer kayıpları etkili oldu. Sabah saatlerinde 1.3117 seviyelerine kadar gerileyen parite daha sonra yükselişe geçti. Bu hafta ABD’de ve Euro Bölgesi’nde önemli makroekonomik verilerin açıklanacak olması paritenin dalgalı bir seyir izlemesine neden olabilir. Özellikle, Çarşamba günü yapılacak olan ABD Merkez Bankası FED’in toplantısı parite açısından önemli olacak. Faiz oranını %0-%0.25 bandında tutan FED’in para politikası ile ilgili yapacağı açıklamalar doların seyrini belirleyebilir . Bunun yanında grip salgınıyla ilgili haberler de paritenin hareketi açısından önemli olmaya devam edecek. EUR/USD’nin teknik göstergelerine bakıldığında, günlük olarak yukarı yönlü harekete işaret edilirken haftalık bazda aşağı yönlü hareketin esas olması bekleniyor. Aşağı yönlü hareketlerde 1.3110 ve 1.2990 seviyesi önemli destek seviyeleri olacaktır. Bu seviyelerin altında bir gün sonu kapanış paritenin 1.2750 ve 1.2445 seviyelerine kadar gerilemesine neden olabilir. Buna karşın yukarı yönlü hareketlerde 1.3320 seviyesi ilk direnç seviyesi olacaktır. Bu seviyenin üzerinde bir gün sonu kapanış paritenin 1.3450 ve 1.3750 seviyelerini test etmesine neden olabilir. USD/JPY paritesi geçen hafta 96.62 seviyelerine kadar geriledi. Veri açısından nispeten sakin bir haftayı geride bırakan piyasalarda geçen hafta da ilk çeyrek bilanço sonuçları yakından takip edildi. Nispeten olumlu sayılabilecek bilanço sonuçlarına rağmen global ekonomideki karışık görünüm hafta boyunca USD/JPY paritesinin aşağı yönlü hareket etmesine neden oldu. Böylece haftanın ilk işlem gününe 99.16 seviyelerinden başlayan USD/JPY paritesi, hafta boyunca 99.40 – 96.62 bandında işlem gördü ve haftayı %2.4 değer kaybıyla 96.77 seviyelerinden tamamladı. Paritenin aşağı yönlü hareketinde 19 büyük ABD bankasının olumsuz ekonomik şartlar altında nasıl performans gösterebileceğini ölçen stres testlerinin sonuçlarının açıklanmasını bekleyen yatırımcıların temkinli hareket etmeleri sonucu risk iştahındaki azalış ve yatırımcıların 97.50 seviyelerinde bulunan stop-loss satışları etkili oldu. Veri açısından yoğun bir hafta geçirecek olan ve stres testi sonuçlarını beklemeye devam eden piyasalarda bu hafta da ABD’de banka hisselerindeki hareketlerin yakından izlenmesi beklenirken, haftanın gündemini FED toplantısı ve faiz kararı ile toplantının ardından yapılacak açıklamalar ve 2009 yılının ilk çeyrek büyüme verisi oluşturuyor. Bunun yanı sıra ABD’de açıklanacak olan bölgesel aktivite, tüketici güveni ve konut fiyatları endeksi ile Euro Bölgesi’nde açıklanacak olan veriler ve Trichet’nin konuşmaları öne çıkacak olan gelişmeler arasında bulunuyor. Bu haftanın ilk işlem gününe hem onaylanan 159 milyar dolarlık ekonomiyi canlandırma paketine rağmen Japon hükümetinin 2010 yılında da %3.3 daralma öngördüğü ekonomik tahminlerini açıklaması hem de Kuzey Amerika'da başlayan grip salgınının ABD’de de yayılacağı endişeleri ile risk algılamalarının artmasıyla 96.50 seviyelerine kadar gerileyerek başlayan USD/JPY paritesinin aşağı yönlü hareketine devam etmesi durumunda 95.90, 94.20 ve 93.50 seviyelerinin destek olması beklenebilir. Paritenin yönünü yukarı çevirmesi durumunda ise 96.60, 97.20 ve 97.50 seviyelerinin direnç olması beklenirken, paritenin bu seviyeleri kırması durumunda ise 98.70 seviyelerine doğru bir hareketlilik mümkün görünmektedir. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 Dow Jones endeksi “stres testlerinin sonuçlarını” bekliyor. Hafta başında stres testlerinin banka bilançoları ile ilgili olumsuz bir tablo ortaya koyacağı yönündeki endişelerle sert bir şekilde değer kaybeden Dow Jones, hafta genelinde açıklanan bilançoları takip etti. Bir önceki hafta bilançoların beklentilerden yüksek gelmesi piyasaların yukarı yönlü hareket etmesine neden olmuştu. Geçtiğimiz hafta ise piyasalarda beklentilerden yüksek gelen bilançoların etkisinin azaldığı söylenebilir. Stres testlerinin sonuçlarına yönelik spekülasyonlar piyasalar üzerinde etkili olmaya devam ederken, sonuçların açıklanacağı 4 Mayıs tarihine kadar yatırımcıların temkinli olması bekleniyor. Son altı haftadır, haftalık yükselişle kapanmayı başaran endekslerdeki yükseliş geçtiğimiz hafta sona ererken, Dow Jones Sanayi Endeksi %0.7 (kapanış: 8,076 puan) ve S&P 500 Endeksi ise %0.4 (kapanış: 866 puan) değer kaybetti. Nasdaq Bileşik Endeksi ise haftayı %1.3 (kapanış: 1,694 puan) yükseliş ile kapattı. Avrupa ve Asya borsalarında dalgalı karışık bir seyir izlenirken, FTSE Eurofirst-300 endeksi haftayı -%0.37 artışla (kapanış: 810.38 puan), Nikkei endeksi ise -%2.15 değer kaybıyla (kapanış: 8,707 puan) kapattı. Bu hafta ABD bankalarına yönelik stres testlerinin sonuçlarını bekleyecek olan piyasalarda, hafta ortasında açıklanacak olan ABD birinci çeyrek GSYİH büyüme rakamları takip edilecektir. Haftaya Kuzey Amerika’da başlayan domuz gribi salgınının etkisi ile Dow Jones endeksinin vadeli işlemlerde ekside başladığı görülürken, hafta genelinde stres testlerine yönelik gelecek haberler takip edilecektir. Teknik olarak son altı haftadır yükselen endeksin geçtiğimiz hafta yaşadığı yükselişlere son vermesi, bu hafta için aşağı yönlü baskı yaratmaktadır. Banka stres testleri finansal piyasaların durumunu yansıtacağı için piyasaların yönünün belirlenmesi açısından dikkat çekerken, stres testleri sonuçları öncesinde Dow Jones’un aşağı yönlü hareket etmesi mümkündür. Dolayısıyla hafta genelinde aşağı yönlü hareket etmesi beklenen Dow Jones endeksinin yükselişlerinin kalıcı olduğunu söyleyebilmek açısından açıklanacak stres testleri sonuçları önem taşımaktadır. Teknik olarak bu durumda Dow Jones’un ilk aşamada 8,000 psikolojik destek seviyesini test etmesi beklenebilir. Diğer yandan, bu seviyenin kırılması durumunda 7,800 ve 7,400 seviyeleri hedef seviyelerdir. 7,200 seviyesinin altındaki bir harekette ise yaşanan yükselişlerin bear market ralli olduğu söylenebilir. Endeksin yukarı yönlü hareketlerinde ilk aşamada 100 günlük hareketli ortalama değerinin gösterdiği 8,200 seviyesi dikkat çekmektedir. Bu seviyenin üzerindeki hareketlerinde ise 8,350-8,400 seviyesi güçlü birer direnç görünümündedir. Bu seviyelerin de kırılması durumunda ise 8,600 güçlü bir direnç görünümündedir. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 10 yıllık ABD Hazine tahvil getirisi geçen hafta satıcılı bir seyir izledi. Haftaya %2.95 seviyesinden başlayan 10 yıllık ABD Hazine tahvil getirisi haftanın ilk işlem gününde, Bank of America'nın beklentilerin üzerinde kar açıklamasına rağmen, takipteki kredilerinde ciddi oranda artış olduğunu açıklaması sonucu gelen güvenli liman alımlarıyla %2.85 seviyesine kadar geriledi. ABD bankalarının bilanço sonuçlarının beklentilerden yüksek gelmesi tahvil piyasasında satış baskısını hızlandırdı ve 10 yıllık ABD Hazine tahvilinin getirisi %2.94 seviyesine kadar yükseldi. Haftanın son işlem gününde de 10 yıllık ABD Hazine tahvil getirisi yukarı yönlü hareketini sürdürdü. ABD’de şirket bilanço sonuçlarının iyi gelmesi ile piyasalara hakim olan iyimser hava Cuma günü açıklanan olumlu makroekonomik veriler ile hız kazandı. Böylece 10 yıllık ABD Hazine tahvil getirisi haftalık bazda %1.69 artarak daha önce önemli bir psikolojik direnç seviyesi olarak verilen %3.00 seviyesinden haftayı tamamlamış oldu. Bugün Meksika’da başlayan Kuzey Amerika’da da görülen Domuz gribi salgınının yarattığı alım baskısı ile boşlukla açılan 10 yıllık ABD Hazine tahvil getirisi şu an %2.94 seviyesinde seyrediyor. Bu hafta ABD’de açıklanacak büyüme verisinin seyrin yönünde etkili olması beklenebilir. Stres testleri ile ilgili yapılacak açıklamalar öncesinde gelebilecek haberler yatırımcıların risk algılamalarının değişmesine neden olabilir. 10 yıllık ABD Hazine tahvil getirisinin aşağı yönlü hareketleri için %2.92 seviyesi ilk destek olacaktır. Bu desteğin kararlı şekilde kırılmasının ardından getiri için %2.86, %2.75 ve %2.65 seviyeleri yeni destek seviyeleri olacaktır. Yatırımcıların risk iştahının yeniden artması durumunda ise %3.00 seviyesi psikolojik direnç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu direnç seviyesinin kırılması durumunda daha önce bir çok defa test edilen %3.05 seviyesi önemli direnç seviyesi olacaktır. Bu seviyenin kararlı bir şekilde kırılması durumunda ise %3.10 seviyesi ara direnç olarak dikkat çekerken getiri %3.30 seviyesine kadar yükselebilir. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 Petrol fiyatlarında geçtiğimiz hafta dalgalı bir seyir yaşandı. Uluslararası piyasalarda ham petrol fiyatları geçen haftayı hafif bir düşüşle sonlandırdı. Haftanın ilk gününde, ABD’de açıklanan tüketici güveninin olumlu olması ve şirketlerin birinci çeyrek tablolarının iyi gelmesi ile yükselişe geçerek 52.26 dolar/varil ile haftaya başladı. Doların değer kazanması ve Obama’nın açıklamalarının ardından yatırımcıların global toparlanmanın hızı konusunda daha tedbirli hareket etmeleri ise petrolün gün içindeki kazançlarını geri vermesine neden oldu. Petrol fiyatları üzerinde, son 19 yılın rekor seviyesine ulaşan ABD ham petrol stoklarının baskı yarattığı görülüyor. Hafta ortalarına doğru ABD’nin en büyük bankasının sorunlu kredilerinde artış olduğunun açıklanmasının ardından finansal piyasalarda oluşan endişeler ve ABD Hazinesi’nin bankalara uyguladığı stres testine yönelik belirsizlik, petrolde satış baskısının artmasına neden oldu. ABD ekonomisi için en kötü senaryoyu baz alarak yapılan testlerde bankacılık sektörünün dayanma gücü test edilmeye çalışıldı. Bu test sonuçlarında stres testlerine dayanıksız bankalara yönelik oluşabilecek spekülasyon haftanın ilk günlerde piyasalarda tedirginlik yaratırken, petrol fiyatlarında da düşüşe yol açtı. Hafta sonlarına doğru ise Almanya reel sektör ve yatırımcı güven endekslerinde gözlenen iyileşmeye bağlı olarak petrolün güç kazandığını gözlemledik. Özellikle, ekonomik büyümeye yönelik tedirginliklerin azalması sonucunda yukarı yönelen petrolde görülen en yüksek seviye 52.5 dolar/varil oldu. Hafta ortalarında, ABD Hazine Bakanı Geithner’ın bankaların yeterli sermayesi olduğuna yönelik açıklamasının ardından yükselen borsalar ve ABD petrol stoklarında görülen beklenmedik düşüş, petrol fiyatlarının yükselmesine neden oldu, ancak yükseliş büyük ham petrol tüketicilerinden gelen zayıf talep sebebiyle sınırlı kaldı. Haftanın son işlem gününde ise şirketlerin krizden çıkabildiğini gösteren bilançoların ve beklentilerden olumlu gelen verilerin etkisiyle yükselen borsalar, petrol fiyatlarının değer kazanarak, 51.55 dolar/varil’e kadar yükselmesine neden oldu. Bu hafta ise FED Açık Piyasa Komitesi’nin faiz kararının yanı sıra ABD birinci çeyrek büyüme rakamı ve Euro Bölgesi Nisan ayı TÜFE tahmini piyasada yakından takip edilecektir. Dış piyasalarda yaşanan tedirginlikler ile gerileyebileceği düşünülen ham petrol fiyatlarında 47 ve 45 dolar/varil seviyesi önemli birer destek görünümündedir. Piyasalardaki tedirginliğin azalması durumunda ise risk algılamalarının azalmasını ve salınım grafiğinden (oscillator) de gördüğümüz gibi geçen haftaki satışların ardından alımların gelebileceğini söyleyebiliriz. Yukarı yönlü hareketlerde ise 20 günlük ortalama olan 55 dolar/varil seviyesi haftalık bazda önemli bir direnç görünümündedir. Orta vadede ise Cuma günü OPEC Başkanı’nın yaptığı açıklamaya dayanarak, petrol stoklarının bu yılın sonunda normal seviyelere gelebileceğini ve petrolde küresel talepte artış olursa fiyatların varil başına 60 varil/dolara kadar yükselebileceğini söyleyebiliriz. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 Altın 900 dolar/ons seviyesinin üzerinde. Geçtiğimiz hafta ABD’de bankalarla ilgili haberlerin piyasalardaki belirsizlikleri arttırması son dönemde USD’deki yükselişle birlikte düşüş trendinde olan altın fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Altına gelen güvenli liman alımları altın fiyatlarıyla EUR/USD paritesi arasındaki korelasyonun da azalmasına neden oldu. Haftanın ilk işlem gününe 867 dolar/ons seviyesinden başlayan altın fiyatları daha sonra EUR/USD paritesindeki gerilemeyle bir miktar düşse de daha sonra yükseliş trendini sürdürdü. USD’nin uluslararası piyasalarda değer kaybetmesi Çarşamba günü altın fiyatlarının 900 dolar/ons seviyesinin üzerine çıkmasına yol açtı. Geçtiğimiz haftanın son işlem gününde hisse senedi piyasalarında alımların etkili olduğu görülmesine karşın, altın fiyatları da yükseliş eğilimini devam ettirdi. Söz konusu yükselişte, Çin’in altın rezervlerindeki artışın etkili olduğu görüldü. Altın fiyatları haftayı %5.1’lik yükselişle 912 dolar/ons seviyesinden kapattı. Bu hafta başında Çin faktörüne, Amerika kıtasındaki grip salgınının yarattığı tedirginliğin eklenmesiyle altın fiyatları 918 dolar/ons ile son dört haftanın en yüksek seviyesini gördü. Daha sonra bir miktar gerileyen altın fiyatları 900 dolar/ons seviyesinin üzerindeki hareketine devam ediyor. Yurtdışı piyasalarda iyimser havanın bir miktar dağıldığı dikkate alındığında, stres testlerinin sonuçları altın fiyatları için kritik rol oynamaktadır. Söz konusu verinin önemli bir düzeltme yaratmaması durumunda altın fiyatlarındaki yükselişin devam etmesi beklenebilir. 918 dolar/ons seviyesindeki direncinin üzerinde kararlı bir hareket sergilemesi halinde altın fiyatları için 930 dolar/ons yeni hedef olacaktır. Bu seviyenin üzerinde ise 945 dolar/ons ve 954 dolar/ons test edilebilecektir. Altın fiyatlarındaki düşüşlerde ise 900 dolar/ons ve 892 dolar/ons önemli destek seviyeleri olarak dikkat çekiyor. HAFTANIN GÜNDEMİ (27 Nisan – 04 Mayıs 2009) Türkiye... Veri açısından sakin bir hafta geçirecek olan yurt içinde piyasalar IMF ile ilgili olabilecek her türlü gelişmeyi yakından takip etmeye devam ederken, yurt dışında yaşanan gelişmeler bu hafta da piyasalarda belirleyici olacak. Hükümet tarafından daha önce %4 olarak belirlenen büyüme hedefi, Katılım Öncesi Ekonomik Program’da %3.6’lık daralma şeklinde revize edilmişti. Ancak son dönemde kamuoyuna yansıyan haberler IMF ile anlaşma yapabilmek için büyüme tahmininin %5.5-6 küçülme şeklinde revize edilmesinin istendiği yönündedir. Bütçe verileri de dahil eğer istenen revizyon yapılmazsa IMF ile yapılması beklenen anlaşma ihtimalinin giderek zayıflaması söz konusu olabilir. Bu gelişmelerin yanı sıra yurt içinde Perşembe günü açıklanacak olan dış ticaret dengesi verileri ile Merkez Bankası’nın enflasyon raporu takip edilecek gelişmeler arasında bulunuyor. Vakıfbank Ekonomik araştırmalar Müdürlüğü olarak Mart ayına ilişkin dış ticaret açığının 1 milyar dolar olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. ABD... Geçtiğimiz hafta ABD ekonomisine ilişkin açıklanan veriler arasından konut satışlarında yaşanan iyileşme konut sektöründe en kötünün geride kaldığına ilişkin ümitleri desteklerken, ABD Michigan Üniversitesi tüketici güven endeksindeki gerileme ABD ekonomisinin toparlanacağına dair umutları erteledi. Bu hafta piyasalarda stres testlerine yönelik gelecek haberler beklenirken, açıklanacak ABD birinci çeyrek GSYİH büyüme rakamları dikkatle takip edilecektir. Haftaya Meksika’dan yayılan domuz gribine yönelik haberlerle olumsuz başlayan piyasalarda Pazartesi günü veri açısından açıklanacak önemli bir rakam bulunmamaktadır. Salı günü Case Shiller Konut Fiyat Endeksi (Şubat, yıllık) piyasalarda izlenecek önemli verilerden birisidir. Case Shiller Konut Fiyatları Endeksinin konut satışlarında yaşanan toparlanmaya paralel olarak %19.20 oranına yükselmesi beklenmektedir. Salı günü açıklanacak diğer önemli bir veri ise tüketici güven endeksi (Nisan) olacaktır. Mart ayında 26.0 değerinde bulunan endeksin Nisan ayında 29.3 seviyesine yükselmesi beklenmektedir. Endeksteki yükseliş olumlu bir gelişme olmakla birlikte tüketici güveninin oldukça düşük seviyelerde olduğunu yansıtmaktadır. Çarşamba günü ise büyüme oranı (1. Çeyrek 2009) ve FED faiz kararı piyasalarda takip edilecektir. Büyüme oranının -%5.5 oranında gerçekleşmesi beklenirken, stoklarda yaşanan düşüş bu gerilemede etkili olacaktır. FED’in faiz oranlarını değiştirmesi beklenmezken, yapılacak açıklamada önümüzdeki döneme ilişkin daha olumlu bir tablo çizilmesi mümkün olabilir. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 Perşembe günü Kişisel Tüketim Harcamaları (Mart) ile Chicago PMI End. (Nisan) piyasalarda takip edilecektir. Kişisel tüketim harcamalarının Mart ayında ücretlerde yaşanan sert düşüşe paralel olarak %0.3 oranında düşmesi beklenmektedir. Chicago PMI Endeksinin ise Mart ayında 28 yıllık en düşük seviyesine gerilemesinin ardından Nisan ayında 35.0 seviyesine yükselmesi beklenmektedir. Haftanın son günü ise piyasalarda ISM imalat endeksi (Nisan) rakamları izlenecektir. ISM imalat endeksinin önemli bir öncül göstergesi olması bakımından piyasalar üzerinde etkili olması beklenmektedir. Nisan ayında bölgesel imalat rakamlarında yaşanan toparlanmanın etkisiyle endeksin 40.0 seviyesine yükselmesi beklenmektedir. Cuma günü piyasalarda izlenecek diğer bir veri ise Fabrika Siparişleri (Mart) rakamları olacaktır. Ağustos ayından itibaren sürekli düşüş gösteren fabrika siparişlerinin Şubat ayındaki artıştan sonra Mart ayında %0.7 oranında daralması beklenmektedir. Önümüzdeki günlerde veri açısından zengin bir hafta piyasaları beklerken, stres testlerine yönelik gelecek haberler ve şirket bilançoları izlenmeye devam edecektir. Euro Bölgesi... Bu hafta Euro Bölgesi makroekonomik veri açıklamaları açısından oldukça sakin geçecek. Piyasalar tarafından takip edilecek en önemli veri Çarşamba günü açıklanacak Nisan ayı tüketici güven endeksi olacak. Bir önceki ay -34 olan endeksin güçlü gelen PMI ve IFO verilerinin ardından -33 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Japonya... Bu hafta Japonya’da önemli makroekonomik veriler açıklanacak. Perşembe günü açıklanacak olan sanayi üretiminin Mart ayında %35 daralması beklenirken, Cuma günü açıklanacak olan işsizlik oranının hızlı yükselişini sürdürerek %4.4’ten %4.6’ya çıkacağı, tüketici fiyatlarının ise aşağı yönlü eğilimini koruyacağı tahmin ediliyor. Yine Cuma günü yapılacak olan Japon Merkez Bankası toplantısında ise faiz oranının %0.1 seviyesinde tutulması bekleniyor. Haftalık Ekonomik Veri Takvimi Tarih Ülke Açıklanacak Veri 28.04.2009 Case Shiller Konut Fiyatları Endeksi (Şubat, aylık) ABD Tüketici Güven Endeksi (Nisan, aylık) Richmond FED İmalat Endeksi (Nisan, aylık) 29.04.2009 ABD Büyüme (2009 I. çeyrek) FED Toplantısı ve Faiz Kararı 30.04.2009 Euro Bölgesi Güven Endeksleri (Nisan) Japonya Tatil ABD Kişisel Tüketim Harc.End. (Mart-aylık) Haftalık İşsizlik Başvuruları Beklenti -%19.0 -%18.7 26.0 29.3 -20.0 -15.0 -%6.3 -%4.9 %0-0.25 %0-0.25 -- -- -- -- %0.3 %0.2 640,000 645,000 Chicago PMI End. (Nisan) 31.4 35.0 TÜFE (Nisan, yıllık) %0.6 %0.6 İşsizlik Oranı (Mart) %8.5 %8.7 Japonya Sanayi Üretimi (Mart, aylık) -%9.4 -- ABD ISM İmalat End. (Nisan) 36.3 38.0 Fabrika Siparişleri (Mart) %1.8 -%0.6 Michigan Üniv. Tük. Güv. End. (Nisan) 57.3 61.9 -- -- Euro Bölgesi 01.05.2009 Önceki Euro Bölgesi Tatil Japonya TÜFE (Mart, yıllık) %0.0 -- İşsizlik Oranı (Mart) %4.4 -- BOJ Toplantısı ve Faiz Kararı %0.1 -- Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr 27 Nisan 2009 Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü Cem Eroğlu Müdür cem.eroglu@vakifbank.com.tr 0312 –455 84 80 Nazan Kılıç Müdür Yardımcısı nazan.kilic@vakifbank.com.tr 0312 –455 84 89 Ümit Ünsal Uzman umit.unsal@vakifbank.com.tr 0312 –455 84 86 Bilge Özalp Türkarslan Uzman bilge.ozalpturkars@vakifbank.com.tr 0312 –455 84 88 Zeynep Burcu Çevik Uzman Yardımcısı zeynepburcu.cevik@vakifbank.com.tr 0312 -455 84 93 Seda Meyveci Uzman Yardımcısı seda.meyveci@vakifbank.com.tr 0312 -455 84 85 Tuncay Serdaroğlu Uzman Yardımcısı tuncay.serdaroglu@vakifbank.com.tr 0312 -455 84 84 Emine Özgü Özen Uzman Yardımcısı emineozgu.ozen@vakifbank.com.tr 0312 -455 84 87 Selin Düz Uzman Yardımcısı selin.duz@vakifbank.com.tr 0312 -455 84 90 Pelin Sencer Kaptan Yetkili halidepelin.kaptan@vakifbank.com.tr 0312 –455 84 83 * Bu rapordaki bilgi ve veriler, Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü tarafından güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan edinilmiştir. Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. bu bilgi ve verilerin doğruluğu hakkında garanti vermemekte ve bu raporda sunulan bilgilerin kullanılmasından kaynaklanabilecek zararlar konusunda sorumluluk kabul etmemektedir. Bu rapor sadece bilgi vermek amacıyla hazırlanmış olup, hiçbir konuda yatırım önerisi olarak yorumlanmamalıdır. Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü ekonomik.arastirmalar@vakifbank.com.tr