ankara üniversitesi fen bilimleri enistitüsü yüksek lisans tezi tarihsel

advertisement
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENİSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDE PEYZAJ TASARIM VE UYGULAMA
ÇALIŞMALARINDA YAPI MALZEMELERİNİN KULLANIMININ
İRDELENMESİ
Nasim SHAKOURİ
PEYZAJ MİMARLIĞI ANABİLİM DALI
ANKARA
2010
Her Hakkı Saklıdır
ÖZET
Yüksek Lisans tezi
TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDE PEYZAJ TASARIM VE UYGULAMA ÇALIŞMALARINDA YAPI
MALZEMELERİNİN KULLANIMININ İRDELENMESİ
Nasim SHAKOURİ
Ankara Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı
Danışman: Prof. Dr. Oğuz YILMAZ
Peyzaj, sayısız materyallerden oluşan görsel bir bütünlük olarak tanımlanmaktadır. Bu materyaller zaman
içindeki değişimlerle, peyzaj tipi ve karakterini belirlemektedir. Peyzaj mimarlığında kullanılan materyaller,
canlı ve cansız materyaller olarak ayrıca tanımlanmaktadır. Cansız materyaller kavramı içinde, peyzaj
mimarlığında kullanılan yapısal öğelerin oluşturmasında önemli rol oynayan yapı malzemeleri de yer
almaktadır.
Peyzaj mimarlığında kullanılan yapısal malzemelerin özellikleri, ortaya konulan eserin şekil ve ifade gücü
üzerinde etkili olmaktadır. Peyzaj tasarım ve uygulamalarında kullanılan yapı materyalleri, farklı dönemlerin
özelliklerini iyi bir şekilde yansıtan elemanlar olarak da önem taşımaktadır.
Bu tez kapsamında öncelikle yapı malzemeleri tanımlanmış, daha sonra tarihsel süreç ve sanat akımları
bağlamında, hangi yapı malzemelerinin, peyzaj tasarımlarında nasıl ve nerede kullanıldığı araştırılmıştır.
Tarihi süreç içinde çeşitli bahçe sanatları incelendiğinde, bahçede kullanılan yapısal malzemelerin bölge
koşullarına, zamana ve teknolojiye
bağlı olarak seçildikleri saptanmıştır. Bu bağlamda özellikle farklı
çağlardaki çeşitli peyzaj tasarım akımları incelenerek yapı malzemelerinin bu süreçte hangi amaçlara göre ve
ne şekilde kullanıldıkları, zaman içinde yapısal malzemenin çeşitlenmesiyle birlikte, peyzaj tasarımlarının
nasıl etkilendiği ve değişime uğradığı incelenmiştir.
Temmuz 2010, 125 sayfa
Anahtar Kelimeler: Bahçe, peyzaj, yapı malzemeleri, peyzaj konstrüksiyon, tasarım, kültür.
i
ABSTRACT
Master thesis
AN ASSESSMENT OF CONSTRUCTION MATERIALS USED IN LANDSCAPE DESIGN AND
IMPLEMENTATION FROM THE PERSPECTIVE OF HISTORICAL PERIOD
Nasim SHAKOURI
Ankara University
Graduate School of Natural and Applied Science Institude
Department of Landscape Architecture
Thesis Advisor: Prof. Dr. Oğuz YILMAZ
Landscape is actually defined as a visual unity created with countless materials. These materials determine the
type and character of landscape with changes in time. Materials used in landscape architecture are also
defined as organic and inorganic materials. Inorganic materials cover construction materials which has an
important role in the creation of structural components used in the landscape architecture.
The characteristics of construction materials used in landscape architecture have an effect on the type and
force of expression of the created piece. Construction materials used in landscape design and implementations
are also important for being elements reflecting the characteristics of different periods in a good way.
Within the scope of this thesis, first construction materials are defined, then the way and place of using which
construction materials in which landscape designs are examined in the context of historical process and art
movements. It is determined as a result of investigating various garden arts within the historical process that
the construction materials used in gardens are elected in line with the conditions of the region, time and
technology. Within this context, various landscape design movements of different ages, the purpose and way
of using construction materials in this process, and also the way that landscape designs are affected and
changed upon the variation of construction materials in time have been examined.
July 2010, 125 pages
Key Words : Garden, landscape, construction materials, landscape construction, design, culture.
ii
TEŞEKKÜRLER
Çalışmalarımın her aşamasında yardımcı ve yönlendirici olan danışmanım Prof. Dr. Oğuz
YILMAZ’a, fikirlerini esirgemeyen Ankara Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı
Öğretim Üyelerin den, Prof. Dr. Yalçın MEMLÜK, Yar. Doç. Dr. Aysel USLU, kaynak
araştırmalarım sırasındaki yardımlarından dolayı arkadaşlarıma ve çalışmalarım süresince
maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen canım aileme ve sevgili eşime sonsuz teşekkür
ederim.
Nasim SHAKOURI
Ankara, Temmuz 2010
iii
İÇİNDEKİLER
ÖZET
............................................................................................................................i
ABSTRACT ......................................................................................................................... ii
TEŞEKKÜR........................................................................................................................ iii
ŞEKİLLER DİZİNİ .......................................................................................................... vii
ÇİZELGE DİZİNİ ..............................................................................................................ix
1. GİRİŞ
...........................................................................................................................1
2. PEYZAJ MİMARLIĞINDA YAPI MALZEMELERİ ...............................................3
2.1 Doğal Materyaller ..........................................................................................................3
2.1.1 Taş.................................................................................................................................3
2.1.2 Ahşap.............................................................................................................................6
2.1.3 Agregat .........................................................................................................................9
2.1.4 Metal ..........................................................................................................................10
2.2 Yapay Materyaller .......................................................................................................13
2.2.1 Agromeratlar .............................................................................................................13
2.2.1.1 Beton ve beton ürünleri .........................................................................................13
2.2.1.2 Pişmiş toprak ürünleri ...........................................................................................15
2.2.2 Plastik yapı malzemesi .............................................................................................17
2.2.3 Cam yapı malzemesi..................................................................................................18
2.2.4 Boya ve koruyucular .................................................................................................18
2.2.5 Bağlayıcılar ................................................................................................................19
2.3 Peyzaj’da Kullanılan Yapısal Elemanlar...................................................................20
2.3.1 Zemin elemanları ......................................................................................................20
2.3.2 Düşey elemanları .......................................................................................................22
2.3.3 Örtü elemanları .........................................................................................................23
2.3.4 Donatı elemanlar ......................................................................................................24
3. MATERYAL VE YÖNTEM……………………………………………………..……26
3.1 Materyal ........................................................................................................................26
3.2 Yöntem...........................................................................................................................27
iv
4. ARAŞTIRMA BULGULARI………………………………………………………….28
4.1 Tarihi Süreçte, Peyzaj Mimarlığı Çalışmalarında Kullanılan Yapısal
Materyaller……………………………………………………………………………28
4.1.1 İlkçağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri
(M.Ö. 3500- M.S. 476) ........................................................................................................29
4.1.1.1 Mısır uygarlığı (M.Ö. 3500- 332) ..........................................................................29
4.1.1.2 Mezopotamya uygarlığı (M.Ö. 4000- 539) ...........................................................32
4.1.1.3 Eski İran uygarlığı (M.Ö. 550- M.S. 642) ............................................................36
4.1.1.4 Ege ve Yunan (Anadolu) uygarlığı (M.Ö. 3000-1200)........................................39
4.1.1.5 Roma uygarlığı (M.Ö. 800- M.S. 476) ..................................................................42
4.1.1.6 Çin uygarlığı (M.Ö. 1523- M.S. 1949) ..................................................................48
4.1.1.7 Japon uygarlığı (M.Ö. 500- M.S. 1868) ................................................................53
4.1.2 Ortaçağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri (M.Ö. 476M.S. 1491) .................................................................................................................60
4.1.2.1 Manastır ve şato bahçe sanatı (M.S. 445– 662) ...................................................61
4.1.2.2 Bizans bahçe sanatı (M.S. 330- 1453) ...................................................................64
4.1.2.3 İslam bahçe sanatı (M.S. 622 -1491) .....................................................................66
4.1.2.3.1 İran bahçeleri ......................................................................................................67
4.1.2.3.2 İspanya bahçeleri ................................................................................................71
4.1.2.3.3 Hindistan bahçeleri .............................................................................................75
4.1.3 Yeni Çağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri (M.S. 14531789) ...........................................................................................................................77
4.1.3.1 İtalya Rönesans Dönemi bahçe sanatı (M.S. 1450- 1775) ..................................78
4.1.3.1.1 Birinci devir Rönesans bahçeleri (M.S. 1450- 1503) ........................................80
4.1.3.1.2 İkinci devir Rönesans bahçeleri (M.S. 1503- 1573 ) .........................................84
4.1.3.1.3 Üçüncü devir Rönesans bahçeleri (M.S. 1573- 1775).......................................88
4.1.3.2 Fransa Barok Bahçe Sanatı (M.S. 1556- 1800)....................................................88
4.1.3.3 İngiltere Naturalistik Bahçe sanatı (M.S. 1700- 1800)........................................93
v
4.1.4 Yakın Çağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri(M.S. 17892010)…………………………………………………………...................……98
5. SONUÇ .......................................................................................................................113
KAYNAKLAR..................................................................................................................120
ÖZGEÇMİŞ......................................................................................................................125
vi
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 2.1 Tuğla kullanış örnekleri ........................................................................................16
Şekil 2.2 Zemin elemanları tuğla döşeme örneği.................................................................21
Şekil 2.3 Düşey elemanlar, merdiven örneği . ......................................................................22
Şekil 2.4 Örtü elemanları örnekleri ......................................................................................24
Şekil 2.5 Donatı elemanları örnekleri ..................................................................................25
Şekil 4.1 II Amenofis’ in Teb’deki malikanesinin planı ve Mısır bahçelerindeki sulama
sistemi ...................................................................................................................30
Şekil 4.2 Mısır’da bitki formlarının mimaride kullanışı .......................................................31
Şekil 4.3 Mezopotamya’daki yapılarda kullanılan tuğla yapımı yöntemi ............................34
Şekil 4.4 Babil’in asma bahçeleri olası görüntüsü ................................................................35
Şekil 4.5 Pasargad’ın 3 boyutlu görünüşü ve su kanallarının kalıntıları ..............................38
Şekil 4.6 Eski Yunan bahçelerinde yapısal elemanlar. .........................................................40
Şekil 4.7 Pompei’de yeniden yapılmış Vetti’in evinin bahçesi ..........................................44
Şekil 4.8 Diomede villasının bahçesi………………………………………………..…….44
Şekil 4.9 Viridarium, villa poppaea duvar resimleri . ...........................................................45
Şekil 4.10 Roma’da kullanılan yer döşemelerinden örnekler ..............................................47
Şekil 4.11 Çin bahçe sanatında su elemanlarında kullanılan yapısal malzemeler ................50
Şekil 4.12 Çin bahçelerinde yer alan pavyonlar ...................................................................51
Şekil 4.13 Çin bahçelerinde renkli mozaikler ile yapılan desenler. ......................................52
Şekil 4.14 Çin bahçelerindeki Ay kapısı ve Bambo simgesi ...............................................52
Şekil 4.15 Ryoan-ji tapınağının bahçesinden görünüm .......................................................56
Şekil 4.16 Japon bahçelerinde kullanılan taş fenerlerin görünümü. .....................................57
Şekil 4.17 Japon bahçelerinde taşın kullanım formları ........................................................59
Şekil 4.18 Mont St Michel manastırı . ..................................................................................61
Şekil 4.19 Floransa’daki Certosa manastırının bahçesi .......................................................63
Şekil 4.20 Ortacağ bahçesi ve şato bahçesi görünümü ........................................................63
Şekil 4.21 Kariz yapım tekniği …………………………………………………………….68
Şekil 4.22 Fin bahçesi, 40 sütun ve Devlet abad bahçelerinin havuz evleri ........................70
vii
Şekil 4.23 İran bahçelerinde su kanallarının fayans döşemesi ve seramik fıskiyeleri ..........71
Şekil 4.24 Alhambra bahçesinden görünümler .....................................................................74
Şekil 4.25 Generalife Bahçesi’nden görünümler ..................................................................75
Şekil 4.26 Bag Vafa’ nın minyatürlerde görünümü .............................................................76
Şekil 4.27 Tac Mahal anıt mezar ve bahçesinden görünümler. ............................................77
Şekil 4.28 Castelo villasının Bahçesinde yapısal elemanlar . ...............................................83
Şekil 4.29 Castello bahçesindeki düzenli saksı içinde bitkilerin dizini ................................83
Şekil 4.30 Villa Caprarola’nın yapısal elemanlarının görünümü.........................................85
Şekil 4.31 Villa D’Este görünümleri ....................................................................................86
Şekil 4.32 Villa Lante görünümü .........................................................................................86
Şekil 4.33 Villa Lante görünümü ..........................................................................................87
Şekil 4.34 Villa Lante’nin bahçesi ve Villa Boboli’nin grottosu .........................................88
Şekil 4.35 Versailles bahçesindeki yapısal elemanlar...........................................................90
Şekil 4.36 Vaux’un bahçesinin görünümü ............................................................................90
Şekil 4.37 Vaux’un bahçesinin görünümü ............................................................................91
Şekil 4.38 İngiliz bahçelerinde taş köprü görünümü.............................................................94
Şekil 4.39 İngiltere bahçelerinde mabet ve benzeri yapıtları ................................................96
Şekil 4.40 Central Park..........................................................................................................99
Şekil 4.41 Berlin kültür evi Modernizm tasarım akımı örneği ..........................................102
Şekil 4.42 Amerika’da Modernizm örneklerinden Oakland müzesi ve bahçesi ………....102
Şekil 4.43 De la villette parkı Fransa’da Postmodernizm akımının örneği ........................104
Şekil 4.44 Berlin Yahudi müzesi ve çevresi ……………………………………………...105
Şekil 4.45 De la villette parkı Fransa’da Postmodernizm akımının örneği ........................105
Şekil 4.46 Günümüzde kullanılan döşeme elemanları ........................................................108
Şekil 4.47 Millenium parkı, Chicago’da postmodernizm akımının örneği.........................109
Şekil 4.48 Guell park’da mozaik kullanımı .......................................................................110
Şekil 4.49 Münih Olimpiyat Stadı'nın yapısal malzeme kullanımı ....................................111
Şekil 4.50 MFO parkın da Çelik kullanımı ........................................................................112
viii
ÇİZELGLE DİZİNİ
Çizelge 5.1 Tarihsel süreç içinde bahçe sanatları ve yapı malzemeleri…………………..118
ix
1.GİRİŞ
Doğanın bir parçası olan insan ve onun meydana getirmiş olduğu sosyal topluluk, var
oluşundan bugüne kadar, daima çevresi ile ilgilenmiştir; yaşadığı mekanı ve bitişik çevreyi
güzelleştirmek ve düzenlemek istemiş, bu arzusu bugüne kadar devam etmiştir ve bu
arzuyu gerçekleştirmek yolunda, peyzaj mimarlarının rolü tartışılmazdır.
Peyzaj aslında, sayısız materyallerden oluşun görsel bir bütünlük olarak tanımlanmaktadır.
Materyaller zaman içinde değişimler ile, peyzaj tipi ve karakterini etkilemektedirler. Bu
sebeple bir projenin başarılı olması, peyzaj mimarlarının tasarımlarında uygun materyalleri
seçmelerine bağlıdır. Ayrıca kullanılan materyalin genel karakteristikleri, elde ediliş biçimi,
yapıda kullanış şekli ve birbiriyle olan görsel ilişkileri konstrüksiyon çalışmalarında da
önem taşımaktadır.
Peyzajda kullanılan materyaller, canlı ve cansız materyaller olarak tanımlanmaktadır.
Peyzaj mimarlığında kullanılan cansız materyaller kavramı, yapı materyallerini
kapsamaktadır. Peyzajda yapı materyalleri çok çeşitli (taş, ahşap, metal ve sentetik ) olup,
değişik konstrüksiyonel amaçlar için farklı detaylarda kullanılmaktadırlar. Materyallerin
amaca ve kullanılan çevre koşullarına uygunluğunun yanı sıra, kaliteli olması da önemlidir.
Yapı materyali, hava ve kullanım koşullarına dayanıklı olmalı ve bulunduğu ortamın
etkilerinden en az etkilenmelidir.
Yapı materyali, ucuz ve kolay sağlanabilir olması halinde yaygın olarak kullanılabilir.
Malzemenin ucuz olmasının yanında dayanıklı ve uzun ömürlü olması da önemlidir. Kolay
sağlanamayan materyallerin kullanımı da kısıtlı olacaktır. Bugün yapı malzemelerinden
beklenen diğer özellikler arasında; estetik açıdan da çeşitlilik sunması sayılabilir.
Peyzaj çalışmalarında kullanılan malzemelerin çeşidi, eserin şekil ve ifade gücü üzerinde
etkili olur. Kullanılan malzemenin çeşidine göre esere özel bir ifade şekli kazandırır.
Malzemelerin ifadeleri arasında büyük farklar vardır. Örneğin taş dayanıklılık ve
1
devamlılığı ifade eder. Beton taşın taklit edilmesi, ifade gücünü azaltır, zayıflatır (Uzun
1996).
Cansız yapı materyalleri çeşitli özellik ve yapıdaki taş, kum, çakıl, ahşap gibi doğada var
olan ve hiç işlenmeden veya çok az işçilikle kullanılabilen materyaller olduğu gibi, tuğla,
blok, beton, asfalt vb. yarı veya tam işlenmiş ya da sentez ürünü yapay materyaller de
olabilir.
Peyzaj tasarım ve uygulamalarında canlı materyallerin zaman içinde yok olması nedeniyle
geçmişteki peyzaj tasarımlarının özelliklerini saptamak kolay olmamıştır. Ancak peyzaj
tasarım ve uygulamalarında yer alan yapı materyalleri, farklı dönemlerin özelliklerini en
iyi şekilde yansıtan elemanlar olarak önem taşımaktadır. Bu sebeple bu tez kapsamında
öncelikle yapı malzemelerini tanımlayıp daha sonra tarihsel süreç içinde hangi yapı
malzemelerinin peyzaj tasarımlarında kullanıldığı araştırılmış ve son olarak da zaman
içinde yapı malzemelerinin gelişmeleriyle birlikte, peyzaj tasarımlarının nasıl etkilendiği ve
değişime uğradığı incelenmiştir.
2
2. PEYZAJ MİMARLIĞINDA YAPI MALZEMELERİ
Bu bölümde peyzaj tasarım ve uygulama çalışmalarında kullanılan cansız materyaller
irdelenmiştir. Daha sonra da peyzaj tasarımlarında, bu materyallerin kullanımlarına ilişkin
bilgiler araştırma bulguları olarak verilmiştir.
2.1 Doğal Materyaller
Peyzaj içinde hemen her yerde rastlayabildiğimiz doğal materyaller özellikle taş, ahşap,
çakıl ve
kum gibi bazı agregatlar bitkilerle birlikte de görülebilen doğal fizyonomi
elemanlarıdır. Bu özellikleri ile doğal çevre içinde birçok materyal ile uyumu kolay ve
yadırganmayan yapı malzemeleridir (Uzun 1996).
2.1.1 Taş
Taş, yer kabuğunu meydana getiren kaynakların çeşitli etkenler ile oluşturduğu doğal,
kristal içyapılı ve inorganik esaslı yapı malzemesidir (Eriç 1994).
Tarihin başlarından beri insanların yapılarında kullandığı taş, toprak ve ahşap en önemli
malzemelerdir. Bunlar arasında taş, ilk ve en önemli sırayı almaktadır. Eskiden binalarda,
mezarlarda ve duvarlarda yer alan taş, tekerliğin kullanılmaya başlaması ile yolların yüzey
kaplaması, köprü ve su kemeri gibi yapılarda vazgeçilmez olmuştur.
Doğal taşlar yapısal peyzaj uygulamalarında, döşemelerde, duvarlarda, bordür ve refüjlerde
işlevsel ve estetik yönden olduğu kadar dış mekan düzenleme çalışmalarında dayanıklılık
ve gösteriş açısından da önemli bir yer tutmaktadırlar.
Doğal taşların sağlam, kullanışlı ekonomik olmaları, değişik renk ve desen göstermeleri,
eskiyerek peyzaj elemanları ile uyum sağlamları taşların önemini ortaya koymaktadır. Hiç
3
bir yapay malzeme doğal taşın güzelliğinin yerini tutamaz. Taşın taklit edilemez güzelliğini
başka materyalde bulmak kolay değildir.
Herhangi bir taşın peyzaj konstrüksiyonu için uygun olması, taşın kimyasal ve fiziksel
yapısına bağlı olmanın yanı sıra, ocaktan çıktıktan sonra gördüğü mekanik işlemler ve bu
işlemlerin maliyetlerine de bağlı olmaktadır.
Taş konstrüksiyonlarında stabil görünüş esastır. Bu nedenle şekil ve motif gibi ayrıntılı
çalışmalar bazı durumlarda mekan içinde uygun düşmeyebilir. Genel olarak değişik
derecede taş yönü çalışmaları peyzaj mimarlığı yatay ve düşey kaplama işlerinde sık olarak
kullanılmaktadır (Uzun 1996).
Taşlar doğada bol miktarda bulunmakla beraber her taşın rengi, sertliği dış etkenlere karşı
dayanıklılığı ve işlenebilirliği birbirinden oldukça farklıdır. Bu nedenle peyzaj
konstrüksiyonlarında taşın sertliği, ocaktan çıkarılabilme durumu, rengi, hava şartlarına
(suya ve sıcaklığa) karşı dayanıklılığı ve maliyeti üzerinde durulması gereken önemli
konulardır (Aran 1966).
Taşlar, fiziksel ve kimyasal özelliklerine göre peyzaj mimarlığında çok farklı amaçlar için
kullanılmaktadır. Genellikle sert taşlar, dayanıklılıkları nedeni ile yer döşemesi olarak
sıklıkla kullanılmaktadır. Bazı diğer taşlar ise kendilerine özel doğal görünüşleri için kaya
bahçelerinde ve havuzlarda yer almaktadırlar. Cilanalabilen taşlar ise iç mekan
tasarımlarında farklı fonksiyonlar için kullanılmaktadır. Bu özellikler göz önünde
bulundurulduğunda, peyzaj mimarlığında taşın bitkilerle kullanımı, mekanı tamamlayan bir
unsur olarak görülmektedir.
Doğal taşlar oluşumlarına göre Püskürük taşlar, Metamorfik taşlar, Tortul taşlar olmak
üzere üç ana grupta toplanmaktadır (Uzun 1996).
Peyzaj uygulamalarında kullanılan püskürük taşlardan bir kaç örnek:
4
•
Andezit: Peyzaj düzenlemede, dış koşullara dayanıklı olmaları sonucu parke taşı,
bordür, duvar, kolon ve döşeme yapımında kullanabilir.
•
Granit: Dayanıklı olması nedeniyle dış mekanda ve büyük yapılarda, temellerde, su
alt inşaatlarında, büyük havuzlarda, parke yol döşeme, mozaik duvar, sütun ve
bordür taşı yapımında kullanıldığı görülmektedir.
•
Bazalt: Hava şartlarına dayanıklı bir taştır. Su altı inşaatlarında, yollarda ve duvar
yapımında, zemin kaplaması ve bordür taşı olarak kullanılmaktadır. Cilalandığı
zaman kaygan yüzey yapmaktadır. Islak zeminlerde kullanımında dikkatli olmak
gerekmektedir.
•
Siyanit: İç mekan, özellikle ihtiva etiği feldispat etkisi ile kırmızı renkli olan
çeşitleri, dekoratif kaplamalar için kullanılmaktadır. İyi bir kaplama taşıdır. Dış
şartlara dayanıklı olması nedeniyle döşeme yapımında ve taş basamaklar için
kullanılabilir.
•
Serpantin: Güzel renkli ve desenleri nedeniyle aranan bir inşaat süs taşıdır. Bizans
eserlerinde çok kullanılmıştır (Uzun 1996).
Metamorfik taşlar arasında peyzaj mimarlığında kullanılan örnekler:
•
Mermer: Mermerlerde kristaller iri taneli, sık dokulu, boşluk bırakmadan birbirine
girmiş durumdadır. Bu nedenle, dona karşı dayanıklıdır. İyi işleme tekniği ile ince
levhalar haline gelebilir. Fakat hava kirliliğinin fazla olduğu yerlerde zehirli
gazlardan etkilenerek aşınma, renk solması ve matlaşma gösterebilir. Saf mermer
heykelcilikte ana yapı materyali olarak bilinmektedir. Özellikle Rönesans
bahçelerinde sert zemin döşeme materyali olarak çok kullanılmıştır. Bugün
mermerin
düşük
kaliteli
olanları
yapı
dış
konstrüksiyon
çalışmalarında
kullanılmaktadır. Bu tip mermerlerin yol ve bina yapımında olduğu kadar, dış
mekan düzenlemelerinde moloz ve kesme taş duvar yapımı ile mozaik yapımı için
mermer pirinci olarak kullanıldığı söylenebilir.
5
•
Arduvaz: Kalın tabakalı arduvazlar basamak yapımında ve döşeme materyali olarak
dış mekanlarda görülebilir (Uzun 1996).
Tortul taşlar arasında peyzaj mimarlığında kullanılan önemli örnekler:
•
Traverten: Dış mekanda blok veya kaplama materyali olarak teras, duvar, basamak,
bank ve havuz kaplamalarında, küçük parçalar halinde çimento harcı ile desenli
döşemeler yapımında kullanılabilir.
•
Kalker: Çeşitli renk ve dokuya sahiptir. Bu nedenle kullanma yeri taşın özelliklerine
bağlı bulunmaktadır. Dış mekanda yapı taşı olarak (kesme ve moloz taş) duvar,
basamak, zemin döşemeler ve havuzlarda çok kullanılmaktadır.
•
Silex: Çakmak taşı olarakda bilinen silex, ateşe ve kimyasal maddelere çok
dayanıklı olması nedeniyle her tip inşaatta kullanılabilir. Ayrıca gözeneği hafif
olanlarda ise kemer yapımı ile agregat yapımında tercih edilmektedir.
Dış mekan duvar bordür ve döşemelerinde kullanılacak taşlar homojen, sert, damarsız,
çatlaksız, yoğun yapılı, hava etkilerine ve dona karşı dayanıklı olmalıdır. Ayrıca ocak
nemini (yatak suyunun) kaybetmiş darbe etkisi ile dağılmayan nitelikte, cinsinin
karakteristiklerini gösteren özellikte olmalıdır.
2.1.2 Ahşap
Ahşap canlı bir organizma olan ağacın meydana getirdiği, lifli, homojen anizotrop bir
dokuya sahip organik esaslı bir malzemedir. Ahşap adı arapça “odundan mamul eşya”
anlamına gelen “Haşap” kelimesinden gelmektedir (Eriç 1994).
Ahşabın yapı malzemesi olarak kullanılmaya başlama tarihi çok eskidir. Tarihten önceki
çağlarda bile ahşabın yapılarda kullanıldığı tespit edilmiştir. Duman ve Ökten’e (1988)
göre, ahşabın farklı şekillerde kullanılması ve gelişmesinde, birinci dünya savaşından önce
sanayileşme ve bu savaş boyunca ahşabın farklı fonksiyonlar kazanması sebep olmuştur.
6
Ancak gelişmenin ikinci büyük aşaması, ikinci dünya savaşı ve onu izleyen yıllarda
olmuştur.
Ahşabın birim ağırlığı düşüktür. Mekanik mukavemetleri oldukça yüksek, ısı iletkenliği
düşüktür. Uygun şartlar altında kullanılması halinde ömrü sonsuzdur. Bu iyi vasıflarına
karşılık “Anizotrop” olması, su emebilmesi ve kolayca yanabilmesi gibi uygunsuzlukları
mevcuttur (Balcı 1997).
Ahşabın sağlanması ve işlenmesi diğer konstrüksiyon materyallerine oranla kolay olduğu
için ilk çağlardan beri yapı malzemesi olarak kullanıldığı söylenebilir. Günümüz dış mekan
düzenlemelerinde doğru seçim ve iyi işleme tekniği uygulandığı zaman ahşap; basınca,
çekme ve eğilme kuvvetine karşı emniyetle kullanılabilen, çok geniş kullanış alanı gösteren
yapı malzemesi olarak karşımıza çıkmaktadır (Uzun 1996).
Ahşap elde ediliş kaynağına göre, farklı fiziksel özelliklere sahip olabilir. Farklı amaçlar ve
kullanım yerlerine göre doğru ahşabı seçmek, peyzaj mimarları için önem taşımaktadır. Bu
sebeple
çeşitli
ağaçların
ahşap
karakteristiklerinin
bilinmesi
yararlıdır.
Peyzaj
uygulamalarında kullanılan örnekler:
•
Karaçam (Pinus nigra); dış mekanda bank, pergola yapımında ve teras kaplaması
için kullanılabilir.
•
Ladin (Picea); dış şartlara oldukça dayanıklı, iyi cila kabul eder. Peyzaj
düzenlemede çevreleme ve çatı elemanları, bank ve oturma yerleri ile bahçe möblesi
yapımında kullanılabilir.
•
Köknar (Abies); iç ve dış şartlara dayanıklı olması nedeniyle yapılarda çok
kullanılan pahalı bir ahşaptır. Koruyucu önlemlerle birlikte dış mekanda
kullanılabilir.
7
•
Sedir (Cedrus); kolay işlenebilir, dayanıklı, iyi cila ve boya kabul eden bir ahşabı
vardır. Sağlanması zor ve pahalı bir ahşaptır. Günümüzde daha çok iç mekan
donatıları için kullanılmaktadır.
•
Ardıç (Juniperus); dış şartlara ve böceklere karşı bünyesinde bulunan tanen
nedeniyle çok dayanıklıdır. Damarları belirgin olup ahşabı güzel desenlidir. Bahçe
ve kırsal alanlarda tel ve çit direği olarak kullanıldığı gibi sağlam, dayanıklı ve
kokulu olan ahşabı nedeniyle döşeme ve tavan yapmak üzere iç mekanlarda da
kullanılmaktadır.
•
Meşe (Quercus); bünyesinde bulunan tanen nedeniyle suya karşı dayanıklıdır.
Peyzaj konstrüksiyonda pahalı olması ve fazla işçilik istemesi nedeniyle diğer
ahşaplara oranla daha az kullanılır. Meşe ile yapılan dış mekandaki kontrüksiyonlar;
su kıyıları tahkimi köprüler ve benzeri su içi veya kıyısı ahşap perde duvarları
sayılabilir.
•
Kayın (Fagus); ahşabı çok sağlam olan kayın özellikle mobilya yapımında çok
kullanılan bir yapraklı ağaç cinsidir.
•
Dişbudak (Fraxinus); dış mekan için möble veya bank gibi elemanların yapımında
kullanılabilir.
•
Karaağaç (Ulmus); dış etkilerden fazla yıpranmaz. Su kenarı ahşap konstrüksiyonda
kullanılabilir.
•
Okaliptüs (Ocaliptus); su içi ve kenarı konstrüksiyonlarında kullanılır. Çevreleme
çiti yapılarında direk olarak kullanılmaktadır. Çevreleme çiti yapımlarında direk
olarak kullanıldığı zaman dış şartlara fazla dayanıklı değildir.
•
Ceviz (Juglans regia); pahalı olduğu için dış mekanda düzenleme materyali olarak
oldukça az kullanılmaktadır.
8
Ahşap hafif bir yapı materyali olduğu için, peyzaj mimarları tarafından tercih edilmektedir.
Ahşap genelde bünyesinde ihtiva ettiği liflerin düzgünlüğü ve budakların birim boyda
bulunma
sayısına
göre
sınıflandırılmaktadır.
Peyzaj
mimarlığı
konstrüksiyon
uygulamalarında, ahşap bu sanıflara göre farklı amaçlar için seçilmektedir. Özellikle iyi bir
doku ve mukavim bir yapıya sahip olan birinci sınıf ahşaplar, pergola ve bank yapımı için
kullanılmaktadır. Ahşap kaplama ve döşemeler için, genelde ikinci sınıf ahşap tercih
edilmektedir.
Ahşap organik kökenli diğer bir çok materyal, örneğin bambu (Bambuse sp.), kargı (Arundo
donax), saz (Phragmites communis), hasır (Typha sp.) gibi bitkiler gerek gölgeleme elemanı
olarak çatı örtüsünde ve gerekse düşey çevreleme elemanı olarak çit yapımında
kullanılmalıdır. Bu materyaller özel vida ve teller ile birbirine bağlanarak veya örülerek
dekoratif amaçlar için yaygın olarak peyzaj mimarlığında kullanış alanı bulunur (Uzun
1996).
2.1.3 Agregat
Agregat denilince genellikle mineral orijinal, değişik boyutlu, sert tanelerden ibaret olan ve
bağlayıcılarla beraber kullanılan yapı malzemeleri anlaşılır. Agregatlar orijinallerine, birim
ağırlıklarına ve tane boyutlarına göre gruplara ayrılırlar. Orijinallerine göre doğal ve suni
olmak üzere iki cinstirler (Balcı 1997).
Doğal agregatlar, zamana bağlı olarak eski buzuların sürükleyip biriktirdikleri (ocak kumu
ve çakıl), akarsuların sürükleyip meydana getirdikleri (dere kumu ve çakıl) ve denizlerin
oluşturduğu (deniz kumu ve çakılı) doğal taşlardan geriye kalmış en sağlam minerallerdir
(Eriç 1994).
Suni agregatlar, istenilen büyüklükte, kalitede agregat elde etmek ve artıkları
değerlendirmek amacıyla makinelerle parçalanarak üretilen kırma taş (mıcır), filler, yüksek
cürufu kömür artığı, asbest tuğla kırığı, ahşap ve metal talaşı gibi malzemelerdir (Eriç
1994).
9
Agregat, peyzaj mimarlığı konstrüksiyon çalışmalarında tek başına ya da çeşitli
bağlayıcılarla birleştirilerek kütle (aglomerat) beton yapımında kullanılmaktadır. Örneğin;
betonlar, blok ve modüler birimler (briket, plak elemanları, yapı blokları vb.) gibi.
Burada peyzaj mimarlığı konstrüksiyon çalışmalarında daha çok kullanılan, kum, çakıl ve
kırma taşının işlevlerine değinmekte fayda bulunmaktadır.
•
Kum; bir çok yapı ve peyzaj konstrüksiyonu için ana materyaldir. Kumların tane
iriliğine göre kullanış yerleri değişiktir. Peyzaj konstrüksiyonunda ince kumlar, ince
sıva, havuz şapı, tuğla duvar örgü ve döşeme derzlerinde; iri kumlar, moloz taş
duvar ve beton plak yapımında yer almaktadır. Ayrıca kumlar bağlayıcısız olarak
parke döşeme altında, çocuk bahçeleri kum havuzlarında ve Japon bahçelerinde
zemin örtüsü olarak kullanılmaktadır.
•
Çakıl; peyzaj yapı konstrüksiyonunda beton yapımında kullanıldığı gibi, serbest
olarak otoparklar ve yollar için yüzey kaplaması olarak kullanılmaktadır. Ayrıca,
beton ve polietilen havuzların yüzey kaplamalarında serbest olarak yer alabilir.
•
Kırmataş; peyzaj içinde kırmataşların kullanım yerleri çakıl ile aynı olup,
seçimlerde sağlanabilirlik ve ekonomi önemli bir faktör olarak ele alınabilir.
2.1.4 Metal
Metaller, yerkabuğundan cevher olarak elde edilen, serbest elektronlarla çevrili iyonatomlardan meydana gelmiş bir kristal sistemi olup, homojen dokulu, katı veya sıvı halde
özelliklerini değiştirmeyen, inorganik esaslı, demir, bakır, alüminyum, çinko, kurşun gibi
çeşitli yapı malzemeleridir. Çok eski tarihten beri bilinen metal malzemeler, ancak XIX.
yüzyılda endüstriyel üretime kavuşmuş ve XX. yüzyılın başından itibaren de yapı
malzemesi olarak da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlamıştır (Eriç 1994).
Eski bahçe düzenlemelerinde, özellikle Rönesans bahçelerinde çevreleme ve süsleme
elemanlarının
yapımında çok kullanıldığı görülen metal, ortaçağdan beri peyzaj
10
düzenlemelerinde yer alan eski bir konstrüksiyon malzemesidir. Yapı itibariyle metaller
normal sıcaklıkta gözle görülmeyen küçük kristallerin bir araya gelmesinden meydana
gelmiş, katı kristal agregatlardır (civa hariç). İki veya daha çok sayıda metalin yüksek
sıcaklıkta karıştırılmasından metal alaşımları elde edilir. Metal ve alaşımlarının değişik
fiziksel, kimyasal ve renk özellikleri nedeniyle dış mekan yapı materyali veya plastik sanat
çalışmaları şeklinde kullanılışı yaygındır (Uzun 1996).
Metallerin eğilme ve gerilme, uzama ve kırılma özelliklerinin diğer peyzaj materyallerinden
daha üstün olması nedeni ile kullanış yeri oldukça geniştir. Peyzaj konstrüksiyon
çalışmalarında demir, halt çelik, bakır, pirinç, bronz, alüminyum, kurşun ve çinko en çok
kullanılan metallerdir.
•
Demir, Demirin bilinen tarihi M.Ö. 4000 yılına kadar gitmekte olup, Mısır
piramitlerinde çelik çubukların kullanıldığı, M.Ö. 2700 yıllarında demir filizlerinin
bilindiği, Çinli’lerin bu filizlerden demir elde etmeyi başardıkları bilinmektedir.
Avrupa’da ise demirin Çinli’lerden 1500 yıl sonra elde ettikleri belirtilmektedir
(Şahin 1997).
Demir dış mekan düzenleme çalışmalarında kullanılan, dayanıklı, sağlam bir
metaldir. Peyzaj konstrüksiyon materyali olarak değişik profiller ve inşaat demiri
halinde çok geniş bir kullanış alanı göstermektedir. Betonarme ve dış mekan
konstrüksiyon çalışmalarında kullanılan yuvarlak demir aslında demir olmayıp
çeliktir.
•
Halat çelik, ince çelik tellerinin birbiri üzerinde sarılması ile meydana gelmektedir.
Çelik halatları peyzaj mimarlığı çalışmalarında asma çatı, çadır ve pergola
yapımında taşıyıcı olarak kullanılmaktadır. Yuvarlak
demirler çoğunlukla
çevreleme elemanları içinde ve betonarmede; kare kesitli profil borular ise tel örgü,
parmaklık, kapı, pergola, taşıyıcı ayağı ve çatı elemanları olarak kullanılabilirler.
Yuvarlak galvanizli boruların ise bank, pergola ve çevreleme elemanların taşıyıcı
ayakları için kullanıldığı görülmektedir (Uzun 1996).
11
•
Pik döküm demir, peyzaj mimarlığı çalışmaları için basınca dayanıklı sağlam bir
yapıya sahip oluşundan dolayı oturma bankı ayakları, orta boy aydınlatma direkleri,
engel babaları, bahçe çeşmeleri, küçük havuz, heykel ve fıskiyeleri ile bahçe
duvarları üzerinde parmaklıkların yapımında kullanılan bir metal çeşitidir. Pik
dökümü havuzlar ve katlı havuz fıskiyeleri, su içi heykelleri gerek yekpare ve
gerekse parçalar halinde yapılarak yerine monte edilir. Nikel kaynağı ile parçalar
birbirine bağlanabilir (Uzun 1996).
•
Bakır, oldukça çekici bir renge sahip olan metaldir bunun dışında çalışması,
eklenmesi ve işlenmesi kolaydır. Bu sebeple peyzaj çalışmalarında çatı örtüsü, su
çanağı, havuz ve heykel yapımı için, havuz su gösterilerinde özellikle fıskiyeler için
tercih edilen metal olarak bilinmektedir. Saf bakır pahalı olduğundan dolayı özel
yerler hariç, genelde bakır alışımlarının kullanımı yaygındır.
•
Pirinç, metal bakır ve çinko alaşımı olan bu metal, su yüzeyinde yer alan
gösterilerin ve heykellerin yapımında kullanılmaktadır. Pirinç metal bakırdan
pahalıdır. Dış mekan uygulamlarında renk zenginliği ve mukavemet isteniyorsa
daima bakır tercih edilir.
•
Bronz,
bakır ile yapılan bir alaşımdır. Bronz, bakır alaşımı olması nedeniyle
bakırdan daha üstün özellikler taşımaktadır. Bakırdan daha kuvvetli ve sağlam, daha
güzel metallerin arandığı yerlerde tercih edilmektedir.
•
Alüminyum, hafif yapılı ve korozyona karşı dayanıklı bir metaldir. Peyzaj
çalışmalarında genelde havuz su gösterilerinde ve fıskiye yapımında kullanılması
yaygındır.
•
Kurşun ve Çinko, çatı kaplması ve su olukları dışında ender olarak dış mekanda
kullanılırlar. Peyzaj düzenleme çalışmalarında çevreleme için panolar, çatı
kaplamları ve sera konstrüksiyonunda özel amaçlar için çinko levhalar kullanılır.
Çatı örtüsü olarak geniş yüzeyler halinde kullanıldığı zaman güneş radyasyonunu
12
yansıtması nedeniyle peyzaj içinde olumsuz etkiler ortaya koydoğu söylenebilir
(Uzun 1996).
2.2 Yapay Materyaller
Yapı endüstrisinin gelişmesi ile, peyzaj yapı materyalleri de her gün daha değişik ve yeni
ürünler kazanmaktadır. Yapay ürünlerin ana materyalleri genelde taş, kil, çakıl, kum,
çimento, ahşap ve petrol olmuştur. Teknolojinin gelişmesi ile yapay materyaller yeni
formlar ve renkler kazanarak, dış mekan tasarımlarına yeni boyutlar, tarzlar ve egzotik
görünümler kazandırmaktadırlar.
Doğal yapı malzemelerinin olumsuz yönleri ve sorunları (temin edilmesindeki zorluk,
pahalı olması ve işçilik gerektirdiği, mukavemet yetersizliği gibi) yapay malzemelerde
görülmemektedir. Bu sebeple son yıllarda bu tarz malzemeler, peyzaj mimarları tarafından
daha çok tercih edilmektedir. Yapay malzemelerin öneminden dolayı araştırmanın bu
bölümünde, bu malzemeler irdelenmiştir.
2.2.1 Agromeratlar
Peyzaj mimarlığı konstrüksiyon çalışmalarında yapay sentez ürünü materyaller pişmiş
toprak ürünleri, beton, blok, plak ve karolar agromeratlar başlığı altında tanımlanmaktadır.
Bunun sebebi bu ürünlerin temelde doğal materyallerin işlenmesi ile ortaya çıkan ilk ham
veya mamul maddeden farklı yapı malzemesi olarak gerilmesidir. En önemli agromeratlar
sırasıyla beton ve pişmiş toprak ürünleridir.
2.2.1.1 Beton ve beton ürünleri
Kum ve çakıl gibi agreganın çimento ve suyla birleştirilmesi ile elde edilen yapı
malzemesine beton denir. Değişik büyüklükte kum, çakıl ve kırma taşın oluşan malzeme
kümesi çimento hamuru yardımı ile birbirine bağlanarak sağlam ve dayanıklı bir malzeme
13
oluşur. Beton üretiminin başlıca maddesi Portland çimentosudur (Mutlay ve Demirak
1996).
Beton, Etrüsk ve Romalılar zamanından beri bilinen bir yapı malzemesidir. Ancak bu
çağlardaki kullanış şekli bir dolgu malzemesi niteliğinde olmuştur. Bugünkü anlamıyla
beton yapımındaki ilk adım J. Aspdin’in (İng-1825) portland çimentosunu bulmasıyla
başlamıştır (Eriç 1994).
Bugün, peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında betonun sağlanması, yapımındaki kolaylık ve
ucuz olması nedeniyle kullanışı artmıştır. Ancak beton doğal fizyonomi içinde yabancı bir
materyal olup ve doğal ortamda kendini çok çabuk hissettirmektedir. Bu sebeple kullanış
yeri, miktarı ve ölçüsü tasarımlarda önem taşımaktadır.
Betonun fiziki özellikleri, kullanışına yeni boyutlar kazandırmaktadır. Özellikle plastik
oluşu nedeniyle diğer yapı malzemeleriyle karıştırılarak çeşitli desenler ve formlar alabilir.
Ayrıca içinde sertleştiği kalıbın formunu alabildiği için saysız desen ve form alarak,
tasarımda
farklı seçenekler sunmaktadır. Betonun renklenmesi kolaydır ancak oksit
renklerin fazla kullanılması onun mekanik özelliklerini yitirmesine sebep olmaktadır.
Dış mekan konstrüksiyon çalışmalarında beton, yüzey kaplama malzemesi, çevreleme
elemanı, taşıyıcı kolonlar, havuz, basamak, duvar, su deposu, zemin kaplaması ve yol
yapımında kullanılmaktadır. Beton bloklar ise duvar, döşeme, bordür, yüzey kaplamaları,
çevreleme elemanları olarak yer almaktadırlar.
Peyzaj uygulama çalışmalarında beton karolar, yüzey kaplamalarında, zeminlerde ve
duvarlarda düz, renkli desenli ya da oluklu, çimentodan yapılmış karolar kullanılmaktadır.
Beton biriketler ise genelde tuğlanın kullanımında sıkıntı olan bölgelerde yada çevrede
agregat bulunması halinde daha çok tercih edilmektedir. Biriketler bu bölgelerde çevreleme
elemanı ve bazı yüzme havuzlarının yan duvarlarının yapımında kullanılmaktadır. Asbest
ve çimento oluklu levhalar ise daha çok çatı örtüsü, seperasyon panolar, çiçek kutuları ve
bahçe moblesi yapımında kullanılması yaygındır.
14
2.2.1.2 Pişmiş toprak ürünleri
Su ile yoğurulduğu zaman istenilen şekli alabilen, pişirildiğinde ise su geçirmezsizlik ve
mukavemet kazanan, ana maddesi ise taneli kil olan, inorganik esaslı yapı malzemeleridir.
Aynı anlamda kullanılan seramik ve keramik kelimeleri, kökü Yunanca kil anlamına gelen
“keramos” kelimesinden gelmiştir (Eriç 1994).
Pişmiş toprak malzemenin kullanımı kerpiç ve çamur olarak tarih öncesi çağlara kadar
uzanır. Mezopotamya kavimlerinden Sümer (M.Ö. 4000), Akad ve Babilliler duvar
kuruluşunda, kanalizasyon sisteminde ve yazı tabletlerinde pişmiş toprak malzemeyi
kullanmışlardır (Eriç 1994).
Tarihi süreç içinde, pişmiş toprak ürünler gelişerek farklı boyutlar ve formlar kazanmıştır.
Bugün ise bu konuda, dünyada bir çok fabrika ve atölye mevcuttur ve pişmiş toprak
ürünleri yapımında önemli gelişmeler kaydedilmiştir.
Pişmiş toprak ürünlerinden, peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında kullanılan en önemli
ürünler tuğla, fayans, seramik, kiremit ve saksılar yer almaktadır. Bunların arasında en çok
kullanılan ürün ise, tuğla olmaktadır.
Tuğla, peyzaj yapı konstrüksiyon elemanı olarak çok eski kullanıma sahip olan ve sıcak
renk tesiri yaratan bir malzemedir (Şekil 2.1). Özellikle çeşitli devirlerde çeşitli ölçüler
içinde standart yapı materyali olmuştur. Buna karşın peyzaj yapı elemanı olarak monoton
renk tesiri yaratması yanında değişik patern ve örgü özellikleri ile de sıcak görünümlü bir
materyaldir (Uzun 1996).
15
Şekil 2.1 Tuğla kullanış örnekleri (Handisyde 1974)
Tuğla, tarihi bahçelerden bugüne kadar duvar, basamak, döşeme, taşıyıcı kolan yapımında
kullanılmıştır. Tuğlanın yapı konstrüksiyonunun kolay olması ve seri işler için uygunluğu
ve motif ve desen verebilen bir materyal olması, geniş bir şekilde kullanılmasına sebep
olmuştur. Ayrıca yeni teknolojiler ile dezavantajlarının azaltılması ve dayanıklılığının
artırması sağlanmıştır.
Peyzaj uygulama çalışmalarında kullanılan pişmiş toprak ürünleri:
•
Tuğla; peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında, don ve neme dayanıklı olması nedeni
ile yüzey döşeme kaplamalarında kullanılabilmektedir. Bununla beraber; yaya
yolları, tenis ve mini golf alanları, koşu pistleri yüzey kaplaması olarak da
kullanıldığı görülmektedir.
•
Fayans; kilin hamur haline getirildikten sonra şekillendirilip ve kurumasından sonra
pişirilerek ele edilen karo fayansların, peyzaj uygulama çalışmalarında kaplama ve
döşeme malzemesi olarak kullanımları yaygındır. Seramik yapımında ise kilin çok
saf hali olan kaolen kullanılmaktadır. Kaolen, porselenin ham maddesi olarak
16
bilinmektedir. Dış mekan uygulama çalaşmalarında fayanslar ve saramiklerin farklı
renkler ve desenleri genelde ıslak zemin ve yüzme havuzları için kullanılmaktadır.
•
Mozaikler; peyzaj mimarlığı dış mekan yüzey kaplamalarında düz ve renkli
kaplamalar düşey ve yatay yüzeylerde çok büyük ölçeklerde kullanılmaktadır.
Özellikle yatay yüzey olan döşemelerde ve basamaklarda düz mozaiklerden çok
taraklanmış renkli ve desenli mozaik kaplamalar çok yaygın olarak görülebilirler.
Düz silme mozaik yüzeyler dış mekan karoları ile kolayca elde edilebilir (Uzun
1996).
2.2.2 Plastik yapı malzemesi
Mutlay ve Demirak’a (1996) göre, plastikler yüksek molekül ağırlığına sahip zincir
biçiminde dev moleküllerden oluşan organik yapılı sentetik malzemelerdir.
XX. yüzyılın bir malzemesi olan plastikler üzerinde ilk gelişmeler XIX. yüzyılda endüstri
alanında görülür. XIX. yüzyıl ortalarına doğru, H.Bracconat (Fr.), C.F. Schonbein (Alm.)
ve A.Parker’in (İng.) birbirlerinden bağımsız çalışmaları sonucu ilk plastik, selüloznitrattan elde edilmiştir (Eriç 1994).
Plastik, işlenemesi kolay, hafif, korozyona son derece dayanıklı, ısı ve elektriği iletmeyen
fiziksel özelliklere sahip olan malzemeler olarak, son yıllarda üretimi artmış ve her geçen
gün yeni işlevler ve modeller kazanmaktadır.
Bugün, dış mekan konstrüksiyon çalışmalarında Fiberglass, PVC ve Polikarbonat gibi
malzemeler çoğunlukla çatı örtüleri ve çevreleme panoları yapımında sıklıkla rastlanan
ürünler olmuşlardır. PVC ve Polietilen’in hafif ve teminleri kolay olmalarından dolayı
kullanımları artmıştır. Ancak PVC’nin kırılgan olması nedeniyle kullanıldığı yer ve
uygulama yönteminde dikkat edilmesi gerekmektedir. PVC’nin aksine polietilen esnek ve
kısmen yumuşak sayılabilir. Polietilen, plastik örtüler peyzaj çalışmalarında daha çok
bitkisel üretim, saksı yapımı ve sera örtüsü olarak geniş bir şekilde kullanılmaktadır.
17
2.2.3 Cam yapı malzemesi
Atmaca ve Çorbacıoğlu’na (1998) göre, cam sisli kumun potas ve soda ile karıştırılıp
yüksek derecedeki sıcaklıkta erimesi ile elde edilmektedir. Camlar farklı ham maddeler
kullanılarak üretilmektedir. Plastik camlar, silis camlar, soda kireç camlar bunlara bir kaç
örnektir. Camlar içinde bir kısım bileşikler belirli ışık frekanslarını absorblayarak camın
rengini oluştururlar. Bundan faydalanarak cam üretiminde farklı renklerde camlar, çeşitli
amaçlar için yapılmaktadır.
Cam, çok eski tarihten beri bilinmesine rağmen, büyük plaka üretiminin zor olması
nedeniyle ancak XX. yüzyıl başlarından itibaren yapıda bugünkü anlamda kullanılmaya
başlamıştır. Cam, bu kullanım şekline gelene kadar çeşitli aşamalar geçirmiştir. Bugün
cam, yapıya taşıyıcı, kaplama ve ince koruyucu tabakalar olarak her alanda girmiştir ve
gelişen plastik yapı malzemelerine rağmen önemini korumaktadır (Eriç 1994).
Peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında cam, farklı amaçlar için kullanılmaktadır. Genelde
sera yapımı, dekoratif elemanlar ve heykel, yer yüzeyini kaplama ve bölme duvarlar için
cam blokları ile cam parçaları kullanılmaktadır.
2.2.4 Boya ve koruyucular
Boya ve koruyucular, ana maddeleri organik, mekanik veya plastik esaslı pigment,
bağlayıcı ve incelticilerden meydana gelmiş renkli ve renksiz sıvı bileşimlerdir. Bu
materyaller genelde, malzeme yüzeylerini korumak, süslemek veya aydınlatmak amacıyla
farklı yerlerde kullanılmaktadır. Boya ve koruyucular genelde sürüldükleri malzemenin
üzerinde ince ve sert bir tabaka oluşturarak, dış etkenlere karşı malzemeleri
korumaktadırlar.
Boyaları ilk çağlardan itibaren, önceleri mağara insanının yaptığı resimlerde, daha sonra da
farklı uygarlıklardaki toprak çanakları, vazo desenleri gibi eşyalarda görmek mümkündür.
Ancak 1856 yılında sentetik boyanın bulunması ile ve onun devamında 1870’ten sonra
18
plastik endüstrisinin gelişmesi ile boya çeşitleri armış ve farklı amaçlar için geniş bir
kullanıma sahip olmuştur.
Günümüzde peyzaj dış mekan çalışmalarında ise, yapı materyalinin dış çevre şartlarından
korunması ve uzun ömürlü kılınması için boya ve koruyucular kullanılmaktadır. Ayrıca dış
mekan donanımının fonksiyonelliğinin devamlılığının sağlanması
yönünden boya ve
koruyucular önemli işleve sahiptirler.
Boyama, dış mekan düzenlemede kullanılan metal ve ahşabın korunması için geniş
uygulama olanağı bulunan koruma önlemlerinin başında gelmektedir. Demir yüzeylerin
pasa karşı korunması için boya ve koruyucular kullanılmaktadır. Özellikle dış mekanda
demir imalat; kolon, çatı, köprü, kiriş gibi elemanların boyanarak korunması gerekmektedir.
Dış mekan konstrüksiyonunda kullanılan ahşabın teknik özelliklerini arttırmak, su, böcek
ve mantarların çürütme etkisini azaltmak, uzun süreli kılmak için koruyucular ve boyalar
kullanılmaktadır. Ancak çok çeşitli
renklerde boyaların kullanılması, çevrenin doğal
görünümünü etkiler ve yapay bir manzara sunabilir. Bu sebeple boyaların kullanış biçimi,
renk ve ölçüsü, peyzaj tasarımlarında önem taşımaktadır.
2.2.5 Bağlayıcılar
Eriç’e (1994) göre, doğal taş, agregat ve çeşitli kargir nitelikteki yapı malzemelerini
birbirine bağlamak ve bu şekilde suni taş meydana getirmek amacıyla kullanılan, havada
veya suda katılaşma özelliği gösteren, kalsiyum esaslı alçı, kireç, çimento gibi malzemeler
bu grupta toplanmaktadır.
Bağlayıcıların kullanımı, geçmişte Mısır, Yunan ve Roma’daki çeşitli binaların ve yapıların
yapımından bugüne kadar gelişerek devam etmektedir. Peyzaj mimarlığı uygulama
çalışmalarında da bağlıyıcılar önemli bir yere sahiptirler. En yaygın kullanılan bağlayıcılar
hidrolojik cinsten ve genellikle kalsiyum asıllı olmaktadır. Bunlar sırasıyla çimento, kireç
ve alçı olarak sıralanabilir.
19
2.3 Peyzaj’da Kullanılan Yapısal Elemanlar
Yapısal malzemeleri tanımladıktan sonra, bu bölümde peyzaj tasarım ve uygulama
çalışmalarında yapısal malzemelerin kullanıldığı elemanlar incelenmektedir.
Yer düzlemi, kuşatma elemanları ve çatı, mekanı oluşturan üç hacim öğesidir. Her mimari
form ya da geniş anlamda mekan; bu üç temel hacim öğesinin farklı biçimlerde bir araya
getirilmesi ile oluşabilir (Başal vd. 1997).
Peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında, yapısal elemanlar çeşitli fonksiyonlar ve işlevlere
sahip olmalarına göre, dört grup içinde yer almaktadırlar. Bu gruplar; zemin, düşey, örtü ve
donatı elemanları olarak bilinmektedir. Araştırmanın bu bölümünde
bu gruplar
tanımlanacaktır.
2.3.1 Zemin elemanları
Çevre düzenleme çalışmaları; mekanın ilk ve temel elemanı olan yer düzenlemenin
döşemeye dönüşümü ile başlar (Şekil 2.2). Genellikle döşenmiş yüzeyler; tasarımın iki
temel amacına (estetik ve fonksiyon) uygun nitelik ortaya koyacak potansiyele sahiptir.
Yaya, bisiklet ve araç trafiğine uygun olarak tasarlanan; yollar, tretuvarlar, meydan ve
teraslar insanın çevresi ile ilişkilerinin güçlenmesinde etkili olan kaplanmış yüzeylerdir. Bir
gereksinimin ürünü olan döşeme, pek çok fonksiyonu üzerinde taşır ya da farklı amaçlara
hizmet eder (Başal vd. 1997).
20
Şekil 2.2 Zemin elemanları tuğla döşeme örneği (Gage and Vandenberg 1975)
Tasarım ve uygulamanın başarılı olması için koşullara uygun döşeme elemanlarının
seçilmesi ve detaylandırılması gerekmektedir. Peyzaj mimarının uygulamalardaki başarısı
da, bu kriterlerin dikkate alınması ile gerçekleşebilir (Özkır 1999).
Peyzaj konstrüksiyonu çalışmalarında yüzey kaplamları ya da döşemeler, değişen çevre
koşullarına göre canlı materyaller (çim, yer örtücü vb. bitkiler) ya da cansız materyaller
(taş, tuğla, beton vb. gibi döşeme elemanları) ile yapılabilir. Yapılan çalışmaların yeri,
yapımcının istekleri ve ekolojik veriler doğrultusunda canlı ya da cansız materyaller olarak
tasarlanıp uygulanır (Aran 1966).
Geçmişten bugüne kadar, farklı devirlerde yer yüzeyini döşemek amacıyla, çeşitli yapısal
malzemeler kullanılmıştır. Ancak teknolojinin ilerlemesi ile ortaya çıkan yeni ürünler
döşemelere farklı fonksiyonlar kazandırmaktadır.
21
Gage ve Vadenberg’e (1975) göre, döşeme elemanları sirkülasyon, yönlendirme ve
kullanım ayrımı gibi işlevlere sahiptir ve bu fonksiyonları yansıtmaları için; doğru bir doku,
renk ve forma sahip olmaları gerektirmektedir.
2.3.2 Düşey elemanları
Doğada dış mekanı oluşturan açık ve yeşil alanlar yükseltilerden meydana gelmiştir.
İnsanlar bu yükseltiler arasında, bağlantıyı basamak, rampa, bordür ve duvar yardımı ile
çözmüşlerdir.
İlk çağlardan itibaren Mısır, Babil, Sümer, İran, Yunan, Roma gibi uygarlıklarda yerleşim
alanları tepe yamaçlarına yapılmış, tepenin zirvesine ise tapınaklar kurulmuştur. Tepelerin
bulunmadığı kentler ise yapay teraslar üzerinde kurulmuştur. Bütün bu uygarlıklarda
yerleşim alanının özelliğinden dolayı kent içi ulaşım basamak ve rampalarla sağlanmıştır
(Şekil 2.3).
Şekil 2.3 Düşey elemanlar, merdiven örneği (www.studiogblog.com)
22
Duvarlar ise bu uygarlıklarda iki farklı amaç doğrultusunda kullanılmıştır. Bunlarda iki
toplumda sosyal sınıf farkı yaratmak ve kentleri dış etkilerden (savaş gibi) korumak için
evleri ve şehirleri eğim boyunca kuşatan yüksek, sağır kuşatma elemanı olan sınırlayıcı
duvarlardır. Bu duvarlarda yapım malzemesi olarak taş, tuğla ve kerpiçten yararlanılmıştır.
Özellikle evleri çeviren duvarlar fresk ve rölyeflerle süslenmiştir. İkincisi daha çok yamaç
üzerinde teras yapmak ve o tarihlerde önemli olan tiyatroların yamaçlara kurulmasını
sağlamak amacıyla düzenlenen taşıyıcı duvardır. Özellikle bahçe sanatı bu uygarlıklarda
önemli yer tuttuğu için (Babil’in asma bahçeleri gibi) teraslama yapmak amacıyla taş
duvarlar oldukça kullanılmıştır (Akpınar 2001).
Son yıllarda basamak ve rampaların kent içi yaya sirkülasyonunu sağlamak, mekanda
sürprizler yaratmak amacıyla kullanıldığı görülmektedir. Duvarlar ise sınırlayıcı etkiden
çok taşıyıcı ve mekanı bölerek birden fazla farklı kotlarda bulunan alanlar yaratmak için
düzenlenmektedir. Bu da gösteriyor ki tarihi süreç içinde, aynı amaca hizmet eden
basamak, rampa ve duvarlar daha uzun yıllar boyunca dış mekanda yükselti farklılıklarının
çözümlenmesinde kullanılacaktır.
2.3.3 Örtü elemanları
Örtü elemanları insanların açık mekanda bulunurken dış etkenlerden (güneş, yağmur gibi)
korunması için geliştirilmiş, aynı zamanda estetik etkilere sahip elemanlardır. Örtü
elemanlarının kullanımıyla mekandan yararlanma süresi artarken aynı zamanda yeni bir
estetik öğe kazanılmış olur (Şekil 2.4). Özetle çatı elemanları, mekanları perdeleme,
birbirine bağlama, vurgulama, seyir mekanı oluşturma, oturma-dinlenme, korunaklı mekan
oluşturma, dış koşullardan koruma gibi işlevlere sahiptir. Bu işlevlere ek olarak mekana 3.
boyut kazandırması da planlama açısından önemlidir.
Örtü elemanları genelde taşıyıcı ayaklı sistemler (gölgelikler, pergola, gazebo gibi) ve asma
ve germeli sistemler (branda, tente, çadır yapılar gibi ) formlarında yapılmaktadırlar.
23
Şekil 2.4 Örtü elemanları örnekleri (www.studiogblog.com)
Kuşatma tipinin seçimi yanında, materyalin belirlenmesi, kuşatma elemanından estetik ve
fonksiyonel beklenti ve gereksinmelere uygun seçenek arayışı sonucu ortaya çıkar.
Kuşatma elemanları doku, renk ve detay çözümlerindeki başarısı, estetik kalitenin
yükselmesi yanı sıra çekiciliğin artması ve çevreye uyum getirir. Çok değişik nitelik ve
formdaki malzemenin farklı kombinasyonu ile kuşatma elemanı tasarımı ve planlama
alanına yerleştirilmesi, tasarımcının düşgücü ve malzeme bilgisine bağlı olarak, farklı
özellikteki mekanlara oluş sağlar (Başal vd. 1997).
2.3.4 Donatı elemanlar
Oturma elemanları, çiçek kasaları, çöp kutu ve bidonları, yön ve işaret levhaları, heykel ve
kabartmalar, ilan panoları, aydınlatma elemanları gibi unsurlar, donatı elemanları olarak
bilinmektedirler. Donatı elemanları, dış mekanların yanı sıra iç mekanlar ve çatı
bahçelerinde
benzer
özellikler
ve
farklı
kullanım
amaçları
doğrultusunda
değerlendirilmektedir.
Donatı elemanları, geçmişte peyzaj tasarımlarında yer alan tamamlayıcı elemanlar olarak
bilinmektedirler. Dış mekana işlev ve anlam kazandırmak, yönlendirmek ve tanımlatan
elemanlar olarak önem taşımaktadırlar.
24
Geçmişten bugüne kadar, materyal kullanımı açısından çok çeşitliliğe sahip olması ile
birlikte, farklı devirlerin peyzaj tasarım anlayışı ve güzel sanatların bu yöndeki etkilerini en
güzel şekilde yansıtan elemanlar olmuşlardır (Şekil 2.5).
Şekil 2.5 Donatı elemanları örnekleri (Richardson 2008)
25
3. MATERYAL VE YÖNTEM
3.1 Materyal
Bahçe ve peyzaj tasarımının tarih boyunca önem taşıması, bu tasarımlarda kullanılan canlı
ve cansız materyaller ile ilgili pek fazla araştırma yapılmasına ve yeni fikirler sunulmasına
sebep olmuştur. Günümüzde peyzaj mimarlığı ile ilgili araştırmalarda genellikle bitkiler,
yani canlı materyal ağırlıklı olmuştur. Bu nedenle peyzaj tasarımlarında kullanılan yapısal
malzemeler ile ilgili bilgiler kısıtlı ve genelde mimari araştırmaların dip notları olarak
incelenmiştir. Bu sebeplerden dolayı bu araştırmada, tarihi süreç içinde peyzaj
mimarlığında kullanılan yapı malzemelerine ilişkin tüm yazılı, çizili, basılı doküman
materyal olarak ele alınmıştır.
Tarih boyunca peyzaj tasarımlarında kullanılan yapısal materyallerin kullanımlarının daha
iyi kavranması için ayrıca çeşitli bahçe sanatları ve akımlarına ilişkin veriler de materyal
olarak incelenmiştir.
Konu yapısal malzemeyle ilgili olduğu için, araştırmanın ilk başlarında yapı malzemelerini
temel alanı, inşaat, mimarlık ve peyzaj mimarlığı ile ilgili yazılı kaynaklar incelenerek
yapısal malzemeler ve bunlara ilişkin kısa bilgiler ortaya konmuştur. Bu sebeple yapısal
malzemeler ile ilgili bilgiler değerlendirilerek, her birine ilişkin kısa bilgiler sunulmaya
çalışılmıştır.
Bu bölümden sonra malzeme kullanımına zaman içindeki kullanım farklılıklarını ortaya
koymak için tarih boyunca peyzaj akımları ve bahçe sanatları ile ilgili bilgiler elde
edilmeye çalışılmıştır. Bu bilgilere ulaşmak için, konuyla ilgili Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, Bilkent ve Ankara üniversitesinin kütüphanelerindeki yazılı ve çizili kaynaklar
incelenmiştir. Ayrıca Internet yardımı ile diğer üniversitelerin kütüphanelerine ve yabancı
kaynaklar ve bilgilere ulaşılarak konu ile ilgili araştırmalar incelenmiştir.
26
3.2 Yöntem
Bir envanter ve kaynak araştırmasına dayanan tez çalışmasında yöntem; konuya ilişkin
verilerin temin edilmesi sonrasında, bu verilerin tarihsel süreç ve bu süreçte ortaya çıkan
sanat akımlarıyla ilişkin dirilmesi, daha sonra da elde edilen sonuçtan kısaca yönlenmesi
olarak belirlenmiştir.
Araştırmanın kapsamında elde edilen tüm kaynaklar incelenmiş ve tarihi süreç içinde
peyzaj mimarlığı çalışmalarında kullanılan yapısal materyaller ile ilgili gereken bilgiler ve
ayrıntılar saptanmıştır. Bu bilgilerin doğru ve güvenilir olması için aynı konuyu işleyen
birden fazla kaynak irdelenmiştir. Bu kaynakların çeşitli yazarlar tarafından, Türkçe’nin
yanı sıra Farsça ve İngilizce olmaları, konularla
ilgili bilgilerin tarafsız bir şekilde
sunulmasını sağlamıştır.
Araştırmanın içeriğinin daha iyi anlaşılabilmesi için çizim, resim ve fotoğraflar çeşitli
kitaplar ve İnternet’ten elde edilerek sunulmuştur. Araştırmanın sonunda ise, konuyla ilgili
bilgilerin daha iyi anlaşılabilmesi ve ilişkilendirilebilmesi için çizelgelere yer verilmiştir.
27
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
4.1 Tarihi Süreçte, Peyzaj Mimarlığı Çalışmalarında Kullanılan Yapısal Materyaller
Peyzaj mimarlığı kavramı; dış mekanı çeşitli iklimsel, topoğrafi, coğrafi ve bölgenin
kültürel özelliklerini göz önünde bulundurarak, farklı amaçlar için tasarlayıp, düzenlemek
şeklinde tanımlanmaktadır. İlk kez Gilbert Laing Meason tarafından, 1828 yılında
sunulmuştur. Ancak profesyonel olarak, Frederick Law Olmsted 1863 yılında, bu kavramı
kullanmaya başlamıştır.
Bilinen en eski tarihten XVII. yüzyılın sonuna kadar peyzaj tasarımları, genelde
hükümdarların saraylarının, varlıklı ailelerin köşklerinin, şatoların ve manastırlar gibi dini
mekanların bahçelerinin ve çevresinin tasarlanması ve yapımı ile sınırlandırılmıştır. XVII.
yüzyılda İslam etkilerinin artması ile, bilim ve sanatta, dünyada Rönesans ve Reform
hareketleri ortaya çıkmıştır.
XVI., XVII. ve XVIII. yüzyıllar boyunca batı ülkeleri, sınırlayıcı toplumlardan liberal
bakışa sahip olan ülkelere dönmüşlerdir. Bu dönem içinde batıda eski sınırlayıcı felsefe ve
yasalar bırakılıp, bilim ve medenileşmede önemli adımlar atılmıştır. Bu dönemde eski
peyzaj sanatı da lokal ve sınırlı tasarımlardan, modern ve geniş tasarımlara geçiş yapmıştır.
Yerleşim bölgelerinin gelişmesi ve kentlerin büyümesi ile, kent planlamaları, çevre ve
rekreasyonal alanların düzenlemesi hızlanmıştır.
1945 yılında ikinci dünya savaşının bitmesi ile, kentlerin tahrip olması çok sayıda kişinin
evsiz kalmasına sebep olmuştur. Bu dönemden sonra kentlerde ev sorununu çözmek
amacıyla çok katlı binalar yapılmaya başlamıştır. Bunun sonucunda kentlerdeki yoğun
yapısallaşmayla birlikte, kaybolan doğaya özlem artmıştır. Bu durum yeşil alanlar ve
parkların yapımını hızlandırmış, peyzaj mimarlarının yeni yaklaşımlar sunmalarına yol
açmıştır.
28
Tüm bu nedenlerle, araştırma temelde iki bölüm olarak kurgulanmıştır. Araştırmanın ilk
bölümünde XVII. yüzyılın sonuna kadar yapılan peyzaj tasarımları çerçevesinde tarihi
bahçelerde kullanılan yapısal malzemeler ilkçağ, ortaçağ ve yeniçağ başlıkları altında
incelenmiştir. İkinci bölümde ise XVII. yüzyıldan bugüne kadar yapılan peyzaj tasarımları
çerçevesinde kullanılan yapısal malzemeler yakınçağ başlığı altında ele alınmıştır.
4.1.1 İlkçağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri (M.Ö. 3500- M.S.
476)
M.Ö 3500’de yazının bulunmasıyla başlayıp, 476’da Batı Roma’nın yakılmasına kadar
devam eden tarihi dönem ilkçağ olarak bilinmektedir. Bazı tarihçilere göre ise 395 yılında
Roma’nın ikiye ayrılması bu dönemin sonu olarak kabul edilmektedir.
4.1.1.1 Mısır uygarlığı (M.Ö. 3500- 332)
Mısır, Nil Nehrin’in kıyısında yer aldığı için, vadinin jeolojik yapısı ve iklim şartlarından
etkilenmiştir. Bu koşullar mimarinin yanı sıra, o dönemdeki peyzaj çalışmalarında da etkili
olmuştur. Malzemenin sınırlı çeşide sahip olması, yapısal çalışmalarda kısıtlamalara neden
olmuştur.
Mısır’da ayakta kalan mimari eserlerin büyük bir kısmı dinsel yapılar olmuştur. Bu
yapıların hepsi çok sınırlı bir işleve sahip olup çok semboliktir. Kabir türü yapılardaki
piramitler, mastaba ve kaya mezarlarında sembolizimin kesin yapısı tam olarak
belirlenmiştir (Aruoba & Aruoba 1986).
Akdoğan’a (1972) göre, Mısır’da mimari M.Ö. 3000 yıllarından çok daha önceki
zamanlarda, prehistorik devirde başlamıştır. İlk yapılarda hurma ağacı, kamış, toprak ve
çamur kullanıldığı sanılmaktadır. Mısır’da orman bulunmaması, yapılarda ahşabın çok az
yer verilmesini gerektirmiştir. Kereste daha ziyade Suriye’den getirilmiştir. Nil nehrinin
taşkından sonra bırakmış olduğu çamurdan yapılan kerpiç benzeri tuğlalar ana yapı
29
malzemesi idi. Tuğla ile başlayan ilk mimari örneklerin, çağdaş Mezopotamya’dan
etkilendiği varsayılabilir.
Uzun’a (1996) göre, M.Ö. bir çok uygarlık yapıtlarında, Peru’da ve Mısır’da tapınak ve
piramitlerde büyük, yekpare taşların kullanılması, taş kullanımının önemini göstermektedir.
Mısır mimarisinde taşın kullanımı M.Ö. 3000 yılının başlarına rastlamaktadır. Özellikle
Assuva’dan getirilen granit ve bazalt
gibi taşlar; duvar kaplamaları, dikili taşlar ve
heykeller için kullanılmıştır.
Taşın güçlükle ve belirli yerlerden temin edilebilmesi nedeniyle bu malzeme sadece
tapınaklar, mezarlar ve anıtsal yapılarda görülmektedir. Taşın dayanıklı olması, bu yapıların
uzun ömürlü olmalarını sağlamıştır. Diğer yapılarda ahşap ve tuğla daha çok kullanılmıştır.
Bu malzemelerin dayanıksızlığı nedeniyle bu tür eserler bugüne ulaşamamıştır.
Mısır yapılarının temelleri çoğunlukla zayıftır. İçi kum dolu bir çukur ve birkaç tabaka kaba
taş parçalarından oluşur. Kumun kullanılmasına işlevsel bir amaçtan çok sembolik bir amaç
güdülmüş olabilir (Aruoba & Aruoba 1986).
Şekil 4.1 II Amenofis’ in Teb’deki malikanesinin planı ve Mısır bahçelerindeki sulama
sistemi, (http://retrofantasy.missyeh.nl/blog/history-of-gardening-the-ancientegyptians/)
30
Wilkinson’a (1998) göre, Mısır bahçelerine ait resimlerden ve planlardan, bahçenin esası
formal ve simetrik bir plana sahiptir ( Şekil4.1). Genelde bahçeler tapınaklar yada evlerin
çevresinde yer almaktadırlar. Yapısal malzemeler ise bahçede yer alan duvarlar, teraslar, su
kanalları, havuzları ve pergolaların yapımında kullanılmaktadırlar. Bu bahçelerde duvarlar
en önemli işleve sahip yapılar olarak, bahçenin çevresinde yer almaktadırlar. Bunun sebebi
bahçeyi saldırılardan korumanın yanı sıra, Mısır gibi sıcak iklime sahip olan bir ülkede,
kapalı ve gölgeli bir mekan oluşturarak, bitkilerin yardımı ile bahçede ılımlı iklim ve serin
meltem yaratmak olmuştur. Bu duvarların yapımında genelde taş ve pişmiş toprak blokları
kullanılmıştır. Ayrıca bazı bahçelerde bitki motifleri ile süslenmiş taştan yapılmış sütunlar,
avlu sistemi ile bahçenin bazı bölümlerinde yer almaktadır ( Şekil 4.2).
Şekil 4.2 Mısır’da bitki formlarının mimaride kullanışı (Akdoğan 1972)
Yer döşemesi olarak, genelde doğal sıkılaştırılmış toprak veya tuğlaya benzer materyaller
kullanılmıştır. M.Ö. 13. yy. Mısır’da alçı veya kireç harç ile şekillendirilmiş bloklarlar da
kullanılmıştır. İlk dönemlerde kireç, Mısır yapılarında bağlayıcı olarak kullanılmıştır.
Bağlayıcıların gelişmesi ile, alçı kullanılmaya başlanılmıştır. Ayrıca Papirus gibi bitkilerin
ve cam parçalarının çeşitli amaçlar için kullanılması da bilinmektedir.
31
Mısır bahçelerinin ortasında veya iki ucunda dikdörtgen veya “T” şeklinde havuzlar
bulunmaktadır. Bu havuzlar sulama, banyo, kayık gezisi, balık ve ördek yetiştirmek gibi
farklı işlevsel yönlere sahiptir. Bu havuzların yapımında ise genellikle taş kullanılmıştır.
Baydur’a (1976) göre, İnsanoğlunun kullandığı ilk metal muhtemelen bakırdır. Bakırın
tarihi M.Ö 5000 kadar uzanmaktadır. Mısır’da, bir Firavun mezarında eskiden kullanılmış
olan basit bakırdan işleme aletleri bulunmuştur. Bunun yanı sıra bakır boruların da Mısır’da
kullnıldığı bilinmektedir.
Eriç’a (1994) göre, M.Ö. 1000 yıllarında Mısırlılar kireç, çam reçenesi, bazı mineral
kökleri, asfalt, üstübeç, kazein ve yumurtayı pigment, balmumunu da bağlayıcı olarak
kullanmışlar ve çeşitli renklerde boyalar elde etmişlerdir. Bu renkler genelde pergola
direkleri, Papirus çiçeği şeklindeki sütunlar, ahşap kapılar ve duvarları boyamak için
kullanılmıştır.
4.1.1.2 Mezopotamya uygarlığı (M.Ö. 4000- 539)
Mezopotamya bölgesi, Van Gölünden Pers Körfezi’ne kadar uzanan, Dicle ve Fırat
nehirlerini içine yer alan geniş topraklardır. Bu bölgede yaşamış olan Sümer, Asur ve Babil
uygarlıklarından, bugüne sınırlı sayıda sanat yapıları gelebilmiştir. Farklı uygarlıklara ev
sahipliği yapan bu bölge, mimari açıdan çok teraslı yapılar (saray ve zigurat), kubbeli ve
kemerli mezarlar ile merkezi bir avlu etrafında sıralanmış evler gibi ortak özelliklere
sahiptir. O dönemin en önemli kentlerinden olan Babil, güzel saraylar ve Asma bahçeleri ile
tarih boyunca ün yapmıştır.
Geçmişte bu bölgede, gerek savaşlar ve onun ardından sürekli istilalar, iklim koşullarından
dolayı sel baskınları ve gerek binalarda ve bahçe detaylarında kullanılan dayanıksız
malzemeler Babil ve Asur kültür izlerinin bugüne ulaşmasını güçleştirmiştir.
Babil’de heykel ve rölyef yapmaya elverişli taşın bulunmaması nedeniyle kıymetli binaların
cepheleri, canlı renklerde sırlanmış seramiklerle süslenmiştir. Monokrom alüviyal bir
32
peyzaj içinde bu yapılar çok parlak bir görünüşü meydana getirmektedir. Yapılarda yer alan
yaprak ve hayvan motifleri ise, son derece zarif desen ve gölge-ışık tesiri yaparak,
seramiklerin altında alçak rölyefler halinde yer almışlardır (Akdoğan 1972).
Taş ocaklarının sınırlı olması, tuğla ve kerpiç kullanımının artmasına neden olmuştur.
Nitekim, Asur medeniyetinde genellikle mimaride tuğla kullanılmıştır. Genelde binalarda
ve peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında taş yerine, tuğla ve kerpiçten yararlanmıştır. Bu tür
malzemelerinin uzun ömürlü olmamaları, yapıların zaman içinde tahrip olmalarına neden
olmuştur. Bölgenin orman servetine sahip oluşu ise, mimari ve peyzaj konstürüksiyon
çalışmalarına, ahşabı da fazlaca sokmuştur. Sütun başlıkları ve tabanlar ile rölyefler daha
çok taştan, sütunlar ve kirişler ise ahşaptan yapılmıştır. Eriç’e (1994) göre, eski Babil’de,
hava kireci yapılarda bağlayıcı malzeme olarak kullanılmıştır. Ayrıca renkli camların da
tasarımlarda yer aldığı bilinmektedir.
Mezopotmaya kavimlerinden
Sümer,
Akad
ve
Babil’liler duvar kuruluşlarında,
kanalizasyon sistemlerinde ve yazı tabletlerinde pişmiş toprak malzemeyi kullanmışlardır.
Örneğin Sümerlilerin Ur ziguratında üzeri dekoratif desenlerle süslenmiş, sırlı ve çeşit
açısından günümüzde bile üretilmeyen tuğlalar görülür. Boyutlarının(11x16x23 cm) ise
bugünkü tuğla boyutlarına çok yakın olduğu saptanmıştır (Şekil 4.3). Bu malzemeyle çok
başarılı örnekler vermelerine rağmen, pişmiş toprak malzemenin özelliği nedeniyle bu
örneklerin günümüze intikali mümkün olmamıştır (Eriç 1994).
33
Şekil 4.3 Mezopotamya’daki yapılarda kullanılan tuğla yapımı yöntemi (Kılıç 1996)
Mimarisi ve bahçe düzenlemeleri ile öne çıkan saray yapıları, genellikle 30 m kadar
yükseklikteki, topraktan suni sedler üzerinde inşa edilmiştir. Genelde yüksek duvarlarla
korunmuş, dikdörtgen plana sahip olan sarayların ortalarında, kare şeklinde avlular yer
almış ve bahçe çoğunlukla bu bölümün içinde düzenlenmiştir.
Kraliyete ait geniş av arazisi veya parklar içerisinde Asurlular, özellikle küçük tepecikler
üstünde mabetçikler ve açık hava yaşantısı için pavyonlar inşa etmişlerdir. Bu tepeciklerin
suni olarak yapılmış olmaları imkan dahilindedir. Bunlar ileride, Ortaçağ Avrupası’nın
bahçelerindeki küçük suni tepeciklerin prototipleri olmuşlardır (Akdoğan 1972).
Bugün modern peyzaj tasarımlarında çok ilgi çeken ve kentlerin yapılaşmasına karşı bir
çözüm gibi görülen çatı bahçelerinin çıkış noktasıda Babil’in asma bahçeleri olarak kabul
edilmektedir.
Bu
bahçeler
hakkında
bütün
bilinenler,
kitaplardaki
açıklamalara
dayanmaktadır. Tuğladan inşa edilmiş, deprem, su baskını gibi doğal afetlerden kolaylıkla
zarar gören bu yapı ve bahçelerden örnekler kalmamıştır.
Babil asma bahçelerinin yapımında genelde Zigurat fikrinden ilham alınmıştır. Esas
itibariyle rampa veya basamaklarla çıkılan ve piramit formu teşkil eden teraslardan
oluşmaktadır (Şekil 4.4). Çatı bahçeleri uygulamalarının ilk örnekleri M.Ö. VI. ve VII.
yüzyıllarda Mezopotamya uygarlıklarında ortaya çıkmıştır. Asma bahçelerinin o günkü
kullanım amacı doğaya duyulan özlem olduğu kadar, tanrının gökyüzündeki katına
34
yaklaşma ve ona yakın olma felsefesine de dayalı dinsel etkidir. Yöresel sel taşkınlarından
korunmayı amaçlayan bir yaklaşımdan da söz edilebilir. Teraslar üzerinde tasarlanan bu
bahçeler, yapısal malzemeyle bütünlük oluşturan özgün bir uygulama şeklinde kendini
göstermektedir (Yazgan vd. 2003).
Yunan tarihçileri Starabo ve Diodorus’a göre, bu bahçeler 4-5 dekarlık bir alanı kaplayacak
biçimde tiyatro amfisi biçiminde inşa edilmişlerdi; Bahçe tasarımında kullanılan zigurat
formu dünya ile cennet arasındaki bağlantıyı sembolize etmekte ve ana karakterdeki bahçe
en üst terasta yer almaktadır. Bu bahçenin su geçirmezliği, asfalt benzeri bir madde ile
sıvanmış hasırla sağlanmıştır. Bunun üzerinde ise harca oturulmuş iki sıralı tuğla tabaka
bulunmaktadır. En üst kısma kurşundan yapılmış bir tabaka yayılarak üzerinde bitkisel
toprak serilmiştir. Büyük ağaçlar için yeterli derinlikte toprak serilen çatıların ağır yükünü
taşıyabilmek için yapılara bazı konstrüktif elemanlar eklenmiştir. Bu amaçla inşa edilen
taşıyıcı tuğla sütunların içerisi, büyük ağaçların köklerinin gelişmesi için oyuk bırakılmıştır
(Yazgan vd. 2003).
Şekil 4.4 Babil’in asma bahçeleri olası görüntüsü
(www.site.mynet.com/bucatarih/harikalar/babil)
35
Babil kenti ve nehire doğru panoramik manzaraya sahip olan bu bahçeler, genelde
geometrik bir plana sahip olup uzaktan yeşil bir tepe gibi görünmektedirler. Teraslarda
gölgeli ve serin köşeler yaratmak için pergolalar, su elemanları ve su oyunlarına dekoratif
bir şekilde yer verilmiştir.
Mısır ve İran’daki kadar fazla olmamakla beraber, bu uygarlıklarda da bitki motifleri
yapılarda, bezeme elemanı olarak yer almıştır. Yapı yüzlerinin genellikle renkli seramik ile
kaplanması, bitkilere parlaklık kazandırmıştır. Çeşitli duvar süslerinde, kolon kaideleriyle
başlıklarının dekorasyonunda, bitki konu olarak alınmıştır. Özellikle nilüfer ve papatya
çiçekleri en fazla kullanılanlardır. Döşeme materyali olarak papatyalı seramikler, karolar
çok kullanılmıştır. Fakat en tipik dekorasyon şekli, Palmet denilen ve palmiye yaprağı ile
meydana getirilen motifleri olmuştur (Akdoğan 1972).
4.1.1.3 Eski İran uygarlığı (M.Ö. 550- M.S. 642)
Antik İran medeniyetinden günümüze kadar izleri gelebilen asıl Pers mimari eserleri daha
çok Kiyaniyan devrinden (M.Ö. 550-330) kalan bazı yapılardır. İlk devre ait, mimari
yapılar ve dolayısı ile bahçe mekanının ana çizgileri hakkında ancak Yunan tarihi
hikayelerinden fikir edinmek mümkün olmaktadır. İlk çağ İran mimarisinde Sasani devri
(M.S. 225-642), tamamen yabancı izleri taşıyan Partlar Devrin’den sonra (M.Ö. 274-M.S.
225), adeta bir Rönesans Devri olmuştur (Akdoğan 1972).
Eski İran uygarlığında, Mısır’ın aksine tapınakların ve dini mekanların yapımı pek fazla
gelişmemiştir. Bunun sebebi Pers dinine göre mezarların ve tapınakların fazla önem
taşımamasıdır. Mezopotamaya’da olduğu
gibi; sivil mimari, saray yapımı ve onların
bahçelerinin düzenlemesi daha önemlidir. Ayrıca savaşcı bir millet olmaları, askeri
mimarinin gelişmesine ve önemli eserler verilmesine neden olmuştur. Bu tür değerli
eserlerin örnekleri Sus ve Perspolis’te halen görülmektedir.
İran’da bahçe sanatının izleri çok eski devirlere kadar gitmektedir. Bu bahçelerde
birbirinden farklı uzunluktaki iki aksın kesişmesi ile meydana gelen bir bahçe planı
36
bulunmaktadır. Daha sonraki devirlerde bu plan, İran bahçelerinin standart planı olmuş ve
“cahar bağ” yani “dört bahçe” adı verilmiştir. Su ve fıskiylerin kullanımına olan ilgi ise
tarih boyunca azalmamış ve bütün İran bahçelerinin ortak özellikleri olmuştur.
İran bahçe sanatının ilk çağdaki esas gelişmesi, İranlıların özellikle Asur ve Babil ile olan
ilişkilerinden sonra görülmektedir. Savaşlar ile gerçekleşen bu yakınlaşma, İran
uygarlığının bahçe sanatında da görülmektedir. İran M.Ö. 525 yılında Mısır’ı zaptetikten
sonra, Mısır uygarlığından etkilenmiştir. Özellikle Mısır bahçesinin yüksek duvarlı
geometrik planı, İran bahçelerinin gizli, biribirinden duvar veya çitlerle ayrılmış avlulu
sisteminin oluşmasına yol açmıştır.
İlkçağ İran bahçelerinin en güzel örneği Pasargad olmuştur (Şekil 4.5). Pers kralı, Kouros
şöhret ve iktidara düşkün olduğu için, o zamanki başkentde büyük bir bahçe ve saray
yapmaya karar vermiştir. Bu muhteşem saray ve bahçeye Pasargad (Pars kavimi yaşam
yeri) adı verilerek, (M.Ö. 530-590) yıllarında tasarlanıp, yapılmıştır (Naima 2006).
Asur ve Babil kentlerinde yapılan bahçelerde, sarayın binası, bahçeden
ayrı olarak
tasarlanmış, bunun aksine Pasargad’daki bahçe, sarayı tamamlayan bir şekilde bütün olarak
yer almıştır. Pasargad’daki kalıntılar incelediğinde, dört köşkün yer aldığı alanda, su
kanallarının ve yolların kalıntılarından, bahçenin bu alanda “Cahar bag” yani “Dört Bahçe”
şeklinde var olması gerektiğini tahmin etmek mümkün olmuştur. Böylece Pasargad, Cahar
Bag anlamında İran’da yapılan ilk bahçe olma özelliğini korumuş ve diğer dönemlerde
yapılan bahçe tasarımlarına örnek olmuştur.
37
Şekil 4.5 Pasargad’ın 3 boyutlu görünüşü ve su kanallarının kalıntıları
(www.gardenvisit.com)
Pasargad’ı korumak için çevresi duvarlar ile kapanmıştır. Genelde bu duvarların yapımında
çamur kullanılmıştır. Ancak yapısal materyallerin kullanımı açısından, en önemli konu; bu
bahçede doğal taşlardan yapılan ve kalıntıları bugüne kadar gelen su kanalları olmuştur
(Şekil 4.5). Bu kanallar muntazam bir şekilde, kare ve dikdörtgen olarak bahçede yer
almışlardır.
İranlılar bahçe yapılarında ve duvarlarında genellikle doğal taş, kerpiç ve tuğla, süslerinde
seramik, çatılarında ahşap gibi az dayanıklı malzemeler kullanmışlardır. Bu sebeple
yapıların taştan yapılmış bölümleri sadece günümüze kadar kalmış ve çatı gibi ahşaptan
yapılmış bölümler tahrip olmuştur.
Eski İran bahçelerinin, diğer ortak bir özelliği de zarif gölgeliklerin, kameriye veya
pergolaların bahçede yer almış olmasıdır. Bunların bazıları, bir ağacın gölgesinde, bir iki
basamakla çıkılan, etrafı zarif demir veya tahta oyma işçiliği örnekleri parmaklıklara
çevrilmiş bir taht şeklindedir. Bir kısmında ise, ince taşıyıcılar üzerinde yerleştirilmiş
kumaş veya tahta bir çatı ve zeminde halı bulunmaktadır. Bu gölgelik tesislerin bazıları ise
iki katlı pavyonlar halindedir.
38
İlkçağın diğer uygarlıklarında olduğu gibi, eski İran bahçelerinde yer döşemesi için pişmiş
toprak ürünleri ya da doğal taştan yapılmış yer döşemeleri, merdivenler ve rampalar
kullanılmıştır.
4.1.1.4 Ege ve Yunan (Anadolu) uygarlığı (M.Ö. 3000-1200)
Ege denizi, coğrafi yerleşimi kadar güzel sanatlar ve kültür bakımından da Asya ile Avrupa
arasında bir köprü olmuştur. Ege’de ilk uygarlıklar Girit Adası’nda başlamıştır. Bunun
sebebi adanın coğrafi konumunun yanı sıra, Anadolu ve Mısır’a yakınlığıdır. Bölgede
yaşayan kavim denizci olduğu için Mısır ve diğer yakın ülkelere de kültür ve sanat kadar
diğer alanlarda da aldıkları kadar vermişlerdir. Ancak aldıklarını o kadar ustaca
kullanmışlar ki, etkilerin kaynaklarını anlamak gerçekten zordur.
Akdoğan’a (1972) göre, Egede mimari, özellikle Orta Minoen (M.Ö. 2100-1580) ve son
Minoen (M.Ö. 1580- 1200) devirlerinde şahlanış gösterir. Ege mimarisinde ilk yapılarda
ahşap malzeme kullanılmış, sonları taşa (kalker ve mermer) geniş yer verilmiş, duvarlarda
kerpiç ve pişmiş tuğlalar kullanılmış ve üzerleri genellikle taş kaplanmıştır. Seramik
yapımındaki başarıları ise Mısırlıları etkilemiştir. Genel çizgileriyle Ege mimarisinde
Mısır’daki gizemli ve korku aşılıyıcı, Mezopotmaydaki kudret ve ihtişam etkisi insani bir
ölçü kazanmıştır. Egeliler neşeli bir duygusallık içinde değişik perspektifler, tatlı ışık-gölge
kombinasyonları ve renkli, zevkli sanat yaratmasını bilmişlerdir.
Giritlerin bahçelerinin tasarımları, formları ve kullandıkları malzemelere ait detaylı
bilgilere ulaşılmamıştır. Ancak, kazılarda ortaya çıkan duvar süslerinden, bitkiye sanatta
dekoratif eleman olarak büyük bir önem verdikleri görülmektedir.
M.Ö. 800 yıllarının sonunda, Ege Bölgesi yeni bir uygarlığın doğuşuna ev sahipliği
yapmaktadır. Bu uygarlık, İlkçağ’da akıl ve mantık düzeninin ortaya koymasıyla bilinen
Yunan uygarlığıdır. Mısır ve Asya kültürlerinin aksine bu uygarlıkta tüm yapılar insan
ölçüsünde düşünülmektedir. Bu dönem, mimarlığın gelişimi, şehirlerin muntazam ve
39
ekolojik koşullara uygun yapılmasıyla anılır. Ayrıca diğer uygarlıklarda olduğu gibi , sanat
faaliyetleri dini düşünceler üzerinde gelişmiştir.
Yunan bahçe sanatının şekillenmesinde şehir strüktürü ile birlikte, halkın dini inanışları,
sosyal yaşayışları ve ekolojik faktörler büyük rol oynamıştır. Bütün milletlerde olduğu gibi,
Yunanlı’lar da kuruluşlarının ilk yıllarını toprak bütünlüğünün, sanat alanında ve özellikle
bahçe sanatında büyük varlık göstermemişlerdir. Arazinin arızalı ve kayalık olan morfoloji
de bu gelişmeye oldukça engellemiştir (Akdoğan 1972).
Yunan bahçesindeki asıl gelişme Büyük İskender ve ondan sonraki dönemlerde olmuştur.
İskender’in zamanında ki savaşlardan dolayı, Yunan kültür ve sanatı Mısır ve İran gibi
Uygarlıklar ile temasa geçip ve etkilenmiştir. O dönemdeki Yunan bahçeleri hakkında
bildiklerimiz çok azdır ve güzümüzde belirli örnekler kalmamıştır.
Şekil 4.6 Eski Yunan bahçelerinde yapısal elemanlar (www.heritage-history.com)
Başlangıçta bahçeler dini hizmet, ekseriya kır içinde, adak taşı ihtiva eden bir koru içinde
yapılırdı. Bazen tek bir ağaç kutsal sayılırdı, berrak akan bir kaynak veya grotte genellikle
aziz mezarlığının bir kısımını teşkil ederdi. Grotto lar daha sonraları dünyevi kullanışa
uyduruldu ve içinde mitolojik heykel ve rölyeflerin olduğu suni mağaralar halinde
40
Rönesans ve hatta XVIII. asır ingiliz bahçelerinde çok tutan bir süs ünsürüdür (Akdoğan
1972).
Yunan bahçe sanatında ev bahçeleri, özellikle doğu ile olan temaslarından sonra önem
kazanmağa başlar. Dışa kapalı, yüksek duvarlar içinde, sütunlarla çevrelenmiş bir avlu
sistemi (atrium) sonraları Roma peristilinin doğuşunu sonuçlandırır (Akdoğan1972).
Daha sonraki dervirlerde özellikle koloni şehirlerinin gelişmesi ile bahçe sanatı çalışmaları,
Yunan Yarımadası’nın sınırları dışına çıkmıştır. Bu dönemde Alexandria ve Antiochia
baştan başa villalar ile donatılmıştır. Bu bahçeler, pavyonlar, banyo tesisleri, havuzlar,
kaskatlarlar ile süslenmiştir. Bu yapılarda kullanılan ana malzemenin genelde mermer
olması nedeniyle Yunan mimarisi doğal beyaz mermer ile anılmaktadır.
Yunanlıların çok ünlü oldukları taş mimarisi, değişmeden günümüze kadar gelmiştir.
Yapılarda özen ile kesilmiş taşları birleştirmek için kireçli harç kullanılmaya gereksinim
duyulmamıştır, büyük mermer bloklarını metal mengeneler bağlamaktadır (Özsoy 2007).
Yunan’da, Erken Dönem Mısır inşaatçıların yaptığı gibi, orjinal ahşap elementlerin
detayları ve süsleri taklit edilmiştir. Giritte’de olduğu gibi, ahşap, pişmiş tuğla ve özellikle
taş (kalker, mermer) peyzaj mimarisinin ana materyali olmuştur.
Özsoy’a (2007) göre, Mısırlılar gibi Yunanlılarda rengi sembollerde kullanmaktadırlar.
Örneğin rölyef oymaları mavi yeşil, gölgeleri ise kırmızıdır, arka fonla yine mavidir.
Parthenon frizlerindeki rölyef figürleri, Yunanlıların çok ünlü strüktürleri ve heykelleridir,
bunların arka fonlari ise parlak kırmızıdır.
Eriç’a (1994) göre, M. Ö. 1000 Finikeliler tarafından cam karışımlarının tespiti ile ilk cam
ortaya çıkmıştır. Daha sonra M.Ö. 500’de, Yunanlılar Finikilerden cam üretimini öğrenip,
mimaride ve peyzaj tasarımlarında kullanmaya başlamışlardır.
41
İlkçağ’da, saksı ve kap içinde yapılan bahçeciliğin Yunanlılara borçlu olduğu
söylenmektedir. O dönemde mermer taştan veya pişmiş topraktan yapılmış vazolar
bahçelerde süs amacıyla kullanılmıştır.
Yunan sanatında gerek bezeme dalında, gerek heykel ve mimaride bitkilere geniş ölçüde
yer verilmiştir. Acanthus (yabani enginar) bitkisinin yapraklarıyla bezeli korint sütun
başlıkları, bronz vazolardaki yabani çiçek motifleri, mimari detaylardaki bitki motifli çeşitli
rölyefler bu meydanda bulunmaktadır (Akdoğan 1972).
4.1.1.5 Roma uygarlığı (M.Ö. 800- M.S. 476)
Etrüskler, İtalya’da yerleşen ilk uygarlık olmuşlardır. Bu kavimin, ne zaman ve nereden
İtalya’ya göç ettikleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak Heredot’a göre, bu kavim M.Ö.
800’de, küçük Asya’dan gelip, kuzey ve orta İtalya’da yerleşmişlerdir (Gardner 2006).
Etrüskler sanatı ve kültür açısından yıllar boyunca Yunan uygarlığından etkilenmişlerdir.
Henüz gelişmenin başında olan Roma medeniyeti ise bu etkiyi, sanat ve kültürde
yansıtmaktadır. Bu etki M.Ö. 500 yıllarına kadar hızla gelişen Roma’nın, bir asır sonra
Etrüsk hakimiyetinden kurtulmasıyla, sanatta ve yaşamda kendi varlığını koymasına kadar
sürmüştür.
Akdoğan’a (1972) göre, Roma mimarisi kendisine has özelliğine Cumhuriyet Devrin’de
(M.Ö. 504-30) ulaşmıştır. Genellikle yeni işgal edilen bütün yerlerin Yunan toprakları
olması, Yunan tesirinin devamını zorunlu kılan, bir bakıma piskolojik sebep olmuştur.
Roma hakimiyetinin savaşlar sonucunda gelişmesiyle, Roma sanatı, impratorluğun tüm
topraklarında kendini göstermiştir. Romalıların ele geçirdiği kentler, yeniden yapılmış ya da
tamir edilmiştir. Tarihcilere göre, bunun en bilinen örneği İmparator Agustus olmuştur.
Agustus’un tuğladan yapılmış olarak
bulduğu kentleri, mermer olarak terk ettiği
söylenmiştir. Bu kentlerde, Roma İmparatorluğu’nun şerefine mermerden yapılan anıtlar
yer almıştır.
42
Yunan mimarisinin tapınağa yönelikliğinin aksine, Roma mimarisi ferah, zengin ve
konforlu
şehirler
tasarlama
çabasında
olmuştur.
Bunu
sadece
Roma’da
değil
imparatorluğun tüm kentlerinde halk için yapılan binalar, hamamlar, tiyatrolarda görmek
mümkündür. Romalılar mimarinin yanı sıra, mühendislik açısından da gelişmişlerdir. Bunu
kentlerin tasarım ile beraber, yapılarda kullandıkları yeni malzeme ve inşaat tekniğinde
görmek mümkündür.
Roma İmparatorluğu’nda bahçeler, mimarinin uzantısı olmuştur. Roma çevresinde
konumlanan tarlalardan ilham alınarak düzenlenmeye başlayan ilk bahçelerin gelişimi,
Pompei ve diğer bölgelerde avlu bahçeleriyle devam etmiştir. M. S. 23-79 yılları arasında
yaşamış Roma tarihçisi Plinius’un, resmiyetin mimariyle simgelendiğini, ağaçlarla
gölgelenen gezinti yollarını, kır veya deniz manzaralı terasları, bahçe ile yapıyı birleştiren
duvar resimlerini, budanarak şekil verilen çalı ve ağaçları, su elemanlarını ve grottoları
(küçük mağaralar) detaylı anlatımlarla belgelediği bilinmektedir. Bu şekilde başlayan süreç,
Roma’nın bir parklar kenti halini almasıyla sonuçlanmıştır.
Roma İmparatorluğu, bahçe sanatında daha çok büyük sosyal yeşillikler ve villa bahçeleri
ile kendini yansıtmaktadır. Bu sanat dalında Yunan etkileri açık olarak görülmektedir.
Roma şehrinde gittikçe büyüyerek, dar ve kirli sokaklar yanında, yer yer büyük açık sahalar
veya promenad yeşillikleri ile bölünmüş, gölge ve dinlenme yerleri bir çok banyo tesislerini
ve abideleri çevrelemiştir. Park ve bahçeler ise daha çok Tiber nehri boyunca yedi tepenin
üzerinde yapılmıştır. İç bahçeleri ihtiva eden ve Domus denilen zengin ikametgahların yanı
sıra, çok katlı apartmanlar, pencere içleri ve saksılarda yer almaktadır.
Zengin Romalı ailelerin çoğu ise, yaz aylarında Roma’yı terk edip ve bir dağ yamacına,
deniz veya göl kıyısına yerleşmiştir. Bu dönem Roma İmparatorluğunda, Villa Devri olarak
tanımlanmaktadır.
Bahçe sanatı bakımından orta halli kesimlere ait bahçe örneklerini de kapsaması
bakımından, Roma bahçeleri hakkında daha tamamlayıcı bir bilgi edinmek ve bahçelerin
43
esas çizgilerini daha belirgin bir şekilde teşhis ve tespit etmek mümkündür. Zira Vezüv
Yanardağn’ın lavları altında kalmış olan şehrin ( Pompei) ortaya çıkmış kısımlarında, bina
ve bahçenin eserlerini bulmak mümkün olmaktadır. Özellikle duvarları süsleyen freskler,
bahçenin o devirdeki yeşillikleri hakkında oldukça aydınlatmaktadır (Akdoğan 1972).
Pompei kentindeki bahçeler ve villalar tasarımlarında kullandıkları malzeme bu dönemde
kullanılan yapısal malzemeleri yansıtan örneklerdir (Şekil 4.7). Pompei kenttinde bahçe
mekanı bir takım avlu komplekslerinden oluşmuştur. Tavan açıklıklığında zarif hayvan
filerinin süslediği bir oluk sisteminden su, avlunun ortasında bulunan, çok az derinlikteki
havuza (implivium) akmaktadır.
Şekil 4.7 Pompei’de yeniden yapılmış Vetti’in evinin bahçesi
(http://en.wikipedia.org/wiki/Roman_gardens)
Bu avluların ortasında bahçe sahası bulunurdu. Tamamen süs bahçesi şeklinde tanzim
edildiğinde bu avlu Viridarium adını alırdı. Çok sayıdaki küçük mermer su çanakları,
mermer kaideler üzerinde simetrik bir düzen içinde yerleştirilirdi. Bunlardan başka su,
ayrıca yer seviyesinden aşağıda, 1-1.5 m derinlikte, ince uzun dikdörtgen veya karelere
bölünmüş kanal şeklindeki havuzlarda kullanılırdı. Bahçe içinde mermer veya zarif işçiliği
eseri olan kameriyeler yer alırdı. Toprak ve mermer vazolar da ritmik bir tertipte bahçeyi
44
süslerdi. Bronz ve mermer heykeller bahçelerin en gözde bezeme elemanları sayılırdı
(Akdoğan 1972).
Romalılar mimari ve peyzaj tasarımlarında ihtişam ve ölümsüzlük duygusunu
uyandırmaktadırlar. Bu konu yapılarda kullandıkları malzemenin seçiminde de etkili
olmuştur. Genelde malzeme ve madde tesirlerinde parlak görünmeyi tercih etmişlerdir.
Kullandıkları parlak ve renkli mermer ve mozaiklerin yanı sıra , bronzdan yapılan detaylar
bunlardan bazılarıdır. Dekoratif olma tasarımların en önemli özelliklerinden biridir.
Yapıların form ve normlarının daha çok belirli olması için farklı bezeme teknikleri
kullanılmıştır. Örneğin Kabartmalar ve duvar resimleri ile yapılan bezemelerdir (Şekil 4.9).
Özellikle eritilmiş balmumuna boyaların karıştırarak sıvaya tatbik yoluyla duvarlara resim
yapmak en çok kullanılan yöntem olmuştur. Yunanlılar gibi Romalılarda bitki motiflerini
yapılarında, gerek duvar kabartmalarında, gerek duvar resimlerinde kullanılmışlardır.
Özellikle bitki motifleri, muhteşem yer döşemelerinde yaprak motifleri şeklinde
yansımıştır.
Şekil 4.8 Diomede villasının bahçesi. Şekil 4.9 Viridarium, villa poppaea duvar resimleri
(www.roman-history.suite101.com/article.cfm/roman_gardens)
Roma bahçelerin ve villalarının tepe üzerinde olmalarına rağmen, merdivene pek fazla yer
verilmemiştir. Bu bahçelerin tasarımında genelde rampalar kullanılmıştır.
45
Romalılarca bahçede yürüyüş yapmaya özel bir önem verilirdi. Promenad boyları bazen
üzerine simgelenir ve böylece ne kadar yüründüğü rahatça bulunabilirdi. Bahçe yolları
üzerinde çıplak ayakla yürünebilmesi için özel bir toprakla örtülürdü (Aslanoğlu Evyapan
1974).
Erdoğan’a (1996) göre, Roma uygarlığında (M.Ö. 27- M.S. 395) ise avlular geometrik
desenli dekoratif mozaiklerle kaplanmıştır. Ayrıca kesme taş ve mermer döşemeler
görülmektedir.
Romalılar yapılarında bağlayıcı madde olarak duvar sıvası, renkli fresk ve stük (mermer
taklidi), kireç ve puzolan kullanılmışlardır. Romalılar devrinde su kireci bulunmuş ve su içi
inşaatlarında kullanılmıştır (Eriç 1994).
Romalılar ilk kez M. Ö. XX. yy. kiremit üreterek, yapılarda kullanmaya başlamışlar. Ayrıca
cam sanatını da güzel bir şekilde kullanmışlar (Eriç 1994).
Erdoğan’a (1996) göre, Romalılarda yaygın olarak şu döşeme şekilleri kullanılmıştır:
Opus alexandrinum: Geometrik biçimlerde kesilmiş renkli taş parçaları geometrik bir
desen oluşturucak tarzda dizilip aralarına yer yer yarı değerli yuvarlak taşlar yerleştirerek
cam hamuru ile birleştirilir.
Opus sectile: Deseni oluşturan öğelerin her birinin tek bir parça halinde taş, deniz kabuğu,
hatta sedef gibi malzemelerden kesildiği mozaik türüdür. Opus sectile örnekleri Roma’ da
bulunan Capitolino müzesinde görülebilmektedir.
46
Şekil 4.10 Roma’da kullanılan yer döşemelerinden örnekler
(www.wikipedia.org/wiki/Cosmatesque)
Opus signinum: Düzensiz olarak ya da çok yalın bir desenle uygulanan yer mozaiğidir.
Çakıl taşları, taş kırıkları ya da pişmiş toprak (terra cotta) parçalarının kille ya da kireç harcı
ile birleştirilmesi ile yapılır.
Opus tessellatum: Taş, mermer, cam, seramik ya da başka sert malzemeden küçük
küplerin yüzey üzerine resim ya da geometrik desen oluşturacak biçimde yan yana
dizilmesi ile yapılan döşeme şeklidir. Roma döneminden başlayarak pişmiş toprak plakların
döşeme kaplaması olarak kullanıldığı görülür. Islak ve çok kirlenen mekanlarda döşeme
kaplaması için genellikle yerinde dökme mozaik ve sınırlı ya da sınırsız seramik karolar en
uygun malzemedir (Şekil 4.10).
Zevklerine aşırı şekilde düşkün olan Romalılar, yemeğe olan büyük iştihalarına hizmet
etmek üzerede bahçelerin dev bir takım ilgi çekici tertipler düşünmüşlerdir. Nitekim Pliny
kitabında, onsekiz kişinin yemek yiyebileceği ve duvarları deniz kabuklarında kapalı
bulunan bir grottenun çok asırlık bir çınar ağacının gövdesindeki oyuk içinde yapılmış
olduğunu yazmaktadır (Akdoğan 1972).
Bugün Pompei de Vittii’ nin evi en iyi korunmuş evlerden biridir. Perstil avluda çeşitli
biçim ve büyüklükte su çanakları simetrik bir düzende yer almıştır. İnce mermer sütunlar
üzerinde yerleştirilmiş olan büstler ve küçük çocuk heykelleri en dekoratif elemanlardır
(Akdoğan 1972) .
47
4.1.1.6 Çin uygarlığı (M.Ö. 1523- M.S. 1949)
Çin uygarlığı, Mezopotamya ve Mısır uyğarlığından sonra en eski uygarlıklardan birisidir.
Çin bahçeleri ise , genellikle doğanın küçük bir örneğini temsil etmektedirler. Batı’daki
bahçelerle karşılaştırıldığında, doğaya daha yakın olan bu bahçeler, adeta küçük ideal bir
dünya gibidir.
Çin bahçelerinin en büyük özelliklerinden birisi, ölçülerin büyük tutulmasına karşın
gizliliği ve içe dönük yaşama önem vermesidir. Birey için ve birey tarafından tasarlanan bir
hayal ürünü olan bahçe, geniş bir peyzaj içinde, düşlerle dolu bir gezinti alanı yaratmaya
yöneliktir. Bahçede gezen bir kişinin, değişen manzaralar ile birlikte kayalıklar, tepeler ve
akarsular arasında sürprizli görüntülerle karşılaşması olanağı yaratılmıştır.
X. yüzyıldan başlayarak benimsenmiş olan bu sanat, kuzeyde Pekin’de, güneyde Yangcou,
Nankin, Sucou ve Hangco-u’da, Ming Dönemi’nde doruk noktasına ulaşmıştır. Sucou’daki
bazı bahçeler, bütünüyle restore edilmiş olmalarına rağmen, bugün bile eski görünümlerini
korumaktadır (www.nuveforum.net, 2010).
Çin bahçelerinin tarihi, antik çağ bahçelerinin tersine şaşırtıcı bir süreklilik göstermektedir.
Bize İsa’dan birkaç yüzyıl öncesinden
bu yana çeşitli metinler, resimler ve yapıtlar
sunmaktadır. Çin bahçeleriyle batı bahçeleri arasındaki karıştığı iyice belirtmek için, bir
uygarlığın dinsel ifadesi olarak bahçelere verilen büyük önem üzerinde durulmaktadır.
Kökenlerinden X. yüzyıla kadar bahçeler, ruhani ve dünyevi iktidarlara bağlı olarak sürekli
gelişmiş, dekora öncelik ise sulara, dağlara ve inziva kulübeleri ya da evlerine verilmiştir
(Charageat vd. 1995).
Çin halkının dini inanışları her zaman doğaya saygılı olmaya ve onu tanıyıp anlamaya
yönelik olmuştur. Bu sebeple bahçe doğaya ait esas elemanlar; bitki materyali, kaya ve
sudan oluşan bir kampozisyondur.
48
Çin bahçelerinde bahçeye özgünlüğünü kazandıran temel öğe mimaridir. Genelde Çin
bahçelerinin ikametgahları bir avlu sisteminden oluşmaktadır. Akdoğan’a (1972) göre,
avlular çevreden yüksek taş veya sıva kaplı duvarlarla ayrılmışlardır. Bu duvarların
fonksiyonu, gizlilik yaratmaktan ziyade, üzerlerine eğilmiş olan veya düşen yaprak ve
dalların gölge oyunlarına fon teşkil etmektir.
Çin bahçe sanatında, bitkisel ve yapısal malzemeler ustaca doğal manzaralar yansıtmak
için kullanılmıştır. Bu bahçelerde yapısal materyaller olarak
taşlar ve kayalar önem
taşımaktadır. Çin bahçelerindeki taşlar ve kayaların önemi, XVIII. yy’daki İngiliz
Natüralistik bahçelerdeki ağaçların ve bugünkü bahçelerde yer alan çiçekler ile aynı
değerdedir.
Çin bahçelerinde kullanılan taş ve kayaların sembolik anlamları bulunmaktadır. Bunlar
doğaya ait heykel elemanları olarak değerlendirilmiştir. Hatta bunlar doğadan toplanıp,
heykeller gibi yüksek fiyatlarda satılmışlardır. Bugün kaya bahçeleri adıyla oluşturulan
yapılar, Çin peyzaj kültüründen miras kalmıştır. Oyulmuş, tırtıklanmış, yarıklarla donanmış
taş kütleleri, Çin bahçelerinde sudan daha da önemli bir role sahip olmuştur.
Bu bahçelerin oluşumuna dahil olan tüm öğelerin en özgün ve en tikel olarak Çin’e ait
izlerini oluşturan bu oyulmuş ve dağ biçiminde bir araya getirilmiş kayalar ya da mağaralar
yalnızca Çin’de bulunmaktadır. Bahçe dağlarının düzenlenmesinde, her şeyden önce vahşi
ve ulaşılmaz bir görünüm olmasına dikkat edilmektedir.
Bunlar arasındaki, gezi yolu planı, cinlere, şeytanlara ya da vahşi hayvanlara benzeyen bu
sarp, yalçın, vahşi, parçalanmış kayaların görülmesini sağlayacak biçimde oluşturulmuştur.
Bu sırada ışık ve gölge oyunlarını vurgulanmasına da önem verilmiştir. Bu nedenle, en
gözde anıtsal taşlar suların ağır ağır çağlamasıyla biçim değiştiren kireçli taş kütleleridir
(Charageat vd. 1995).
Bununla beraber, mevsimlerle değişmeyen bir devamlılık özelliğine sahip olan bu
elemanların, mevsimler değil, hata gün içindeki belli saatlerdeki atmosferik v.b
49
değişiklikleri duyuran, aksetiren tertip oyunlarından hoşlanan Çinlilerin felsefelerindeki
önemli yerini anlamak pek de kolay değildir (Akdoğan 1972).
Çin bahçe sanatında, su her zaman vaz geçilmez bir eleman olmuştur. Çinliler sarayların
bahçelerinde denizi veya okyanusu canlandıran kilometreler çapında yapay informal göller
inşa ederek kenarlarını iri kaya parçaları ile süslemişlerdir. Bazen büyük bir göl şeklinde,
bazen ince su kanallarında, havuzlarda veya anıtsal yapıtlardan akarak bahçede varlığını
hissetmektedir (Şekil 4.11). Bu elemanların yapımında genelde kireçli taşlar kullanılarak,
kayalar şakilinde dağları simgeleyen elemanlar tasarlanmıştır (www.mobot.org, 2010).
Şekil 4.11 Çin bahçe sanatında su elemanlarında kullanılan yapısal malzemeler
(http://www.mobot.org/hort/tours/cgmtns.shtml)
Çin bahçelerinde köprülere geniş bir şekilde yer verilmiştir. Sarkowicz’e (2003) göre, eski
Çin bahçelerinde zikzak biçimli köprüler bulunmaktadır. Bunun sebebi kötü ruhların sadece
düz yollardan geçebilmesi düşüncesine dayanarak, köprüleri düz yapmamalarına sebep
olmuştur. Köprülerin yapımında ise doğal taş ve ahşap ana malzeme olmuştur.
Büyük ölçülü Çin bahçelerinde en tipik tertip özelliklerinden birisi, farklı yerlerde farklı
gayelere hizmet etmek için tesis edilmiş olan pavyonlardır. Akdoğan’a (1972) göre, çeşitli
renklerdeki kiremitli çatılarıyla zarif pavyonlar veya daha rustik bir tarzda yapılmış olanlar,
50
bahçenin belirli yerlerine yerleştirilmişlerdir. Bu pavyonlar genelde bahçenin manzarasına
panoramik bir görünüşe sahip olan bölümünde yer almışlardır (Şekil 4.12).
Şekil 4.12 Çin bahçelerinde yer alan pavyonlar
(http://www.mobot.org/hort/tours/cgfocus.shtml)
Yollar, pek çok dekoratif araştırmaya konu oluşturmuşlardır. Bu yolları döşemek için kireç
taşı, mermer ve bunlarla birlikte başka öğeler kullanılmıştır. Çok renkli ve resimlerden
oluşan materyallerden yapılmış gerçek mozaikler vardır (Charageat vd. 1995).
Çin bahçelerinde yolların güzergahı, daha sonraları Avrupada’ki peyzaj bahçelerinde
olduğu gibi, yalnızca istisnai durumlarda düzdür. Çoğu kez yollar doğal ya da yaratılmış
yer hareketlerine uyum sağlar; ama düzlüklerde bile sanki rasgele yapılmış gibi görünen
kıvrımlara sahiptirler (Sarkowicz 2003).
Uzun’a (1996) göre, bahçenin zemin döşemesi için çimden ziyade çakıl mozaik veya taş
kullanılmıştır. Genellikle bahçe yüzeylerinde renkli mozaiklerle Çin düşüncelerini yansıtan
desenler oluşturularak süslenmiştir (Şekil 4.13).
51
Şekil 4.13 Çin bahçelerinde renkli mozaikler ile yapılan desenler (www.mobot.org)
Charageat’a (1995) göre, Çin bahçelerine girebilmek için, farklı duvarlarda açılmış birkaç
kapıdan geçmek gerekmektedir. Bu kapıların en eski olanları sekizgen ya da daire
biçimindedir.
Daire biçiminde olan ve ay kapısı olarak adlandırılanları çok gözde
olmuşlardır; kapıların, vazo, çiçek yaprağı ya da müzik çalgısı gibi çok özel biçimde
olanlarına da rastlanır. Ayrıca bahçenin girişinde genelde Bambu bitkisini simgeleyen doğal
taştan yapılmış ince, uzun taş sütunları yer almaktadır (Şekil 4.14).
Şekil 4.14 Çin bahçelerindeki Ay kapısı ve Bambu simgesi
(http://www.mobot.org/hort/tours/cgtour1.shtml)
52
Revaklar mimari dekorun bir başka öğesi olmuştur; konumları çeşitlidir, amaçları ise,
öncelikle farklı evler ya da kulübeler arasında en güzel manzarayı sunarak geçişi
sağlamaktır. Ayrıca kırmızı, yeşil ya da mavi cilalı tuğlalarla örtülü bu dehlizlerin çok
renkliliği çekiciklerini daha da arttırır (Charageat vd. 1995).
Eski Çin mimarisinde, bağlayıcı madde olarak genelde kireç ve yemek yapımında da
kullanılan bir tür pirinç ile elde edilen karışım kullanılmıştır. Özellikle Çin duvarı gibi eski
yapılarda bu maddenin kullanıldığı tespit edilmiştir. Ancak bahçedeki yapısal elemanlarda
hangi
bağlayıcı
maddenin
kullanıldığı
bilinmemektedir
(http://www.zeenews.com/news630596.html, 2010).
4.1.1.7 Japon uygarlığı (M.Ö. 500- M.S. 1868)
Japonya, bahçe ve peyzaj sanatında tarih boyunca önemli katkısı olan ve bunu bugüne
kadar
sürdürebilen tek Uzakdoğu devletidir. Çünkü geçmişte çok zengin bir bahçe
kültürüne sahip olan Çin’den günümüze gelen pek fazla örnek kalmamıştır.
Japon uygarlığı kültür ve sanat açısından, yıllarca Çin uygarlığının etkisinde kalmıştır. Bu
etkileşim zaman içinde Japon’ların kendi üsluplarıyla uyum sağlayarak yeni boyutlar
kazanmış ve kendine özgü bir sanat ve kültüre sahip olmuştur (www.manzar.ws, 2009).
Çok geniş kara kitlesi nedeniyle, Çin’in peyzaj üzerindeki görüş açısı, dışa dönük ve
geniştir. Japonya’da ise, dar ve savunma gerektiren deniz sınırı nedeni ile içe dönük ve
derindedir. Japonya’da ev ve bahçe ayrılmaz bir bütündür. Amaç bir resim düşüncesinde ve
soyut anlamda yaşayabilmek ve hareket edebilmektir (Jellicoe & Jellicoe 1975).
Japon bahçesini bitki boluğuna sahip Çin bahçesinden ayıran da tevazu ve yalınlıktır. Çin
bahçeleri çok geniş açılımlıdır. Japon bahçeleri ise daha çok yoğunlaşmış durumdadır. Bu
halleriyle, daha doğal olan Çin bahçelerine oranla daha yapay görünürler (Sarkowicz 2003).
53
Japon bahçe mimarisi, XVII. ve XVIII. yüzyılın Le Notre stilindeki Fransız bahçelerinin bir
paradigmasını oluşturduğu tüm bu akılcı yasalardan bağımsız gibi görünmektedir. Doğal
görünüm burada suni bir biçime sokulmaz, Japon bahçesine geometrinin eli değmez, doğa
terbiye edilmez (Sarkowicz 2003).
Son derece ince zevke sahip, Budizm ve Shintoism ilkelerinin himayesinde gelişen Japon
bahçeleri, derin sanatsal bir yapı içerisinde doğanın güzelliklerini kutlayan; bitkiler, kum,
su ve taşların büyüleyici bileşimlerini ifade etmektedir. Japon uygarlığının oluşumuyla
başlayan bu süreç, bugüne kadar çeşitlemeleriyle, akımlarıyla ve görseliğiyle bahçe
sanatında farklı bir yere sahiptir.
Japon yöntemi farklı görünmektedir: Doğa yapay araçlarla düzenlenmek istenirse, doğal
olan yapay olan tarafından örtülmemelidir, tersine suni olan doğal olanın gerisinde
kalmalıdır. Doğal güzellik ve onun ifade gücü bir anlamda yoğunlaştırılır ve islah edilir.
Yine de bahçe bütünsel bir görünüm elde eder. Bu anlamda en basit bahçe, belki de üstüne
bir kaç basma taşı döşenmiş bakımlı yosundan oluşan düz bir alanın üzerindeki tek bir çam
ağacından oluşur. Bu anlamda genelleştirebilecek bir çeşitlilik yoktur, burada ilk olarak
yalnızca tek bir genel yalınlıktan söz edilebilir (Sarkowicz 2003).
Çin’de olduğu gibi, Japon bahçelerinde bulunan yapısal öğeler ahşaptan yapılmıştır. Yine
ahşap malzemeden oluşturulan konutlar, üç taraftan, özellikle yazları bahçeye doğru
açılabilen, hareketli kısımlar düşünülerek planlanmıştır (Jellicoe & Jellicoe 1975).
Akdoğan’ (1972) göre, bina mimarisi gerek tertip gerek malzeme bakımından çevre ile
ilişkin bir karakterdir. Pirinç kağıdından yapılmış yarı şeffaf duvarlar, geçme kapı ve
pencereler bu ilişkiyi sağlayan elemanlardır.
Japon bahçelerinde Tepe bahçeleri ve düz bahçeler şeklinde iki genel tip vardır. Tepe
bahçeleri genelde tepeler ve göllerde tasarlanılmakta ve evlerin güney cephesinde yer alarak
doğal formda geniş bir sahayı kaplamaktadır. Düz bahçeler ise daha ziyade muhtelif binalar
arasındaki sahaların planlanmasında kullanılan bir stildir. Uzun zaman her iki bahçe tipi
54
beraber gelişmiş ve sahanın durumuna göre tercih yapmak icabetmiştir. Fakat özellikle Çay
Seramonisi’inin adet haline geldiği devirlerde, düz bahçe tipinden başka bir çeşit ortaya
çıkmıştır (Akdoğan 1972).
Akdoğan’a (1972) göre, Japon bahçeleri dört ana bahçe sitili; kuru taş bahçesi, su bahçesi,
şair ruhlu kimselerin bahçesi, çay bahçesine sahiptir.
•
Kuru taş bahçesi: Bu bahçelerde esas elemanlar kayalar, taşlardır. Bunlar o şekilde
tertip edilir ki bir çağlayanı, ırmağı, köprü ve okyanusu temsil edebilir. Hiç su
olmadan da kuvvetli bir su ifadesi, taş, çakıl ve kum ile verilebilir.
•
Su bahçesi: Başlıca sudan meydana gelmiş bir bahçe formudur. Japonya’da pek çok
örneklerine rastlanan bu bahçenin bazıları küçük ölçüde ve evden tek bir görüş
noktasından kavranabilecek şekilde tanzim edilmektedir. Bazıları geniş ölçüdeki
bahçelerdir. Su tesislerini çepçevre dolaşan bir sirkülasyon kalıpları vardır. Köprüler
bu tertip içinde, çeşitli yönlerde birden fazla güzel manzaraların hayranlıkla
seyredebileceği elemanlardır. Yoksa sadece gölü veya havuzu geçmek için değildir.
Kayaların yerleştirilmesine ve bitkilerin tanzimine çok dikkat sarf edilir. Böylece
bahçenin muhtelif noktalarından ve değişik açılarından güzel perspektiflerin
yaratılması sağlanmış olur.
•
Şair ruhlu kimselerin bahçesi: Bu bahçe sadelik, sükunet telkin eden edebi bir
güzellikte planlanmaktadır. Materyal bu tesiri yaratacak şekilmekte seçilir ve tanzim
edilmektedir. Ölçü itibariyle küçük , tertip bakımından sadedir.
•
Çay bahçesi: Çay evine girişte ve çıkışta içinden geçilen bir bahçe kısmıdır. İnsanın
çayhaneye geçerken kendisini ışıklandıracağı bir çeşit olarak isimlendirilir. Diğer
bahçe mekanından ayrılmış, küçük bir sahayı kapsar. Genellikle üzeri örtülü bir
bekleme kısmını ihtiva eder. Bir kuyu, küçük bir taş su çanağı ve taş fenerler bu
bahçede her zaman yer alan elemanlardır (Akdoğan 1972).
Kuru taş bahçelere, güzel örneklerden birisi kuzey batı Kyoto’da
tapınağının bahçesidir. Uzunluğu 30 metre, genişliği 10
55
yer alan, Ryoan-ji
metre olan bu bahçede ağaç
yoktur. Dalga görünümü vermek için tırmaklanan beyaz çakıl ve kum havuzunda, çeşitli
boy ve şekillerde, bazıları yosunla çevrili on beş kaya bulunmaktadır (Şekil 4.15). Kayalar
çakıl yatağına öyle yerleştirilmişlerdir ki, hangi açıdan bakılırsa bakılsın sadece on dört
tanesi görülebilmektedir. Efsaneye göre derin zen meditasyonu sonunda dinsel
aydınlanmaya ulaşan kişi, görünmez taşı aklının gözüyle görebilecektir.
Şekil 4.15 Ryoan-ji tapınağının bahçesinden görünümü (www.wikipedia.org)
Genelde Japon bahçesi kapalıdır, yalın, pek de yüksek olmayan kilden duvarlarla ya da
doğal malzemelerden bir çitle (Bambulu çit örgüsü) çevreledir. Aynı zamanda çevrelenmiş,
yani doğa gerçekliği tarafından çerçeve içine alınmış,
ormandan ve yoldan göze
batmayacak şekilde ayrılmış durumdadır (Sarkowicz 2003).
Bahçe girişi genellikle üstü örtülü bir geçit şeklindedir. İçeri ve dışarı doğru açılabilen bir
kapısı bulunur. Çitler bahçenin bütün çevresini veya bir kısmını sınırlandırabilir. Bir kısmı
ise kısa parçalar halindedir. Bunlara “Sode-Goki” veya kol çitler denir ve bahçenin bir
kısımını diğerinden gizleyen bir perde vazifesini görür. Sadece şekil bakımından değil, aynı
zamanda koket bir kullanış tarzı bakımından, tıpkı kimonaların kollarına benzerler. Taş bir
havuzcuk ile birlikte bu paravanlar, bahçe mekanını mimariye ve dolayısiyle tabiatı insan
yapısı sanata bağlayan birer unsurlardır (Akdoğan 1972).
56
Bu çitlerin yapımında kullanılan en önemli malzeme Bambu olmuştur. Bambu, doğal
renginin yanı sıra, eğile bilme ve farklı şekillerde kullanılabilmesi ve taşların yanında doğal
bir gürüntü sağladığı için, çitlerin yapımında tercih edilmiştir. Bu Bambu çitler genelde
yollarda, bordürlarda ve duvar yapımı için kullanılmıştır (wwwJapongarden.co.uk, 2010).
Japon bahçelerinin önemli sembollerinden birisi, kiremitli çatıları olan giriş kapılarıdır.
Görkemli kapı, ana bahçeye açılan ihtişamın ilk göstergesidir (Korgavuş 2006).
Japon bahçeleri içlerindeki bir çok insan yapısı elemanlara rağmen doğanın kendisidir.
Bununla beraber, Japon bahçe sanatkarı mutlak bir realizmden ve natüralizmden
kaçınmaktadır. Bir Japon için bahçe, tabiat ile arasındaki bağdır. Bu bakımdan bahçede
kullanılan elemanlar insanı doğaya yaklaştırıcı vasıtalardır.
Bu elemanlardan birisi Sekitoroo; taş fenerleridir (Şekil 4.16). Bu fenerler, Çin‘den
Kore‘ye, oradan da Japonya’ya Budizim’ile birlikte gelmişlerdir. Önceleri Budist
tapınaklarının önüne adak olarak konulmuşlardır. Heian Döneminden sonra kutsal
mekanlarda kullanılmaya başlanan taş fenerler, daha sonraları bahçelerde dekoratif obje
olarak da yer almıştır.
Şekil 4.16 Japon bahçelerinde kullanılan taş fenerlerin görünümü(www.wikipedia.org)
57
Sekitoo; taş kule ise sayıları 3 ile 13 arasında değişen taşların, üst üste konulmasıyla
oluşturulmaktadır. Taşların ilk sırasının dört tarafında birer Buda kabartması veya Budist
metinlerden alıntılar bulunmaktadır.
Azumaya; doğudaki ev ise duvarsız olarak sadece dört ahşap sütunun üzerine inşa edilen
sivri çatılı bir yapıdır. Genelde bu bölümler çay törenleri boyunca kullanılmaktadır.
Japon bahçelerinde su her zaman vazgeçilmez bir eleman olmuştur. Bu bahçelerde su,
kullanış
açısından
çeşitlilik
göstermekte
ve
genellikle
çağlayanlar
şeklinde
kullanılmaktadır. Hata suyun olmadığı kuru bahçeler de bile su, taş ve çakıllarla ifade
edilmektedir. Göller ve havuzlar da önemli su formlarıdır.
İlk zamanlardan beri, Japon bahçelerinde su çok iyi etüde edilen bir kullanış tarzı
bulmuştur. Bu geniş su alanlarının kıyıları bazen kayalar, bazen de ahşap (tercihen kestane)
ile sağlamlaştırılmış, bazen de çim olan göl kıyısı ile birleştirilmiştir. Taş basamaklar veya
ahşap köprüler hem su üzerinden geçiş sağlamakta hem de çeşitli manzaranın seyredildiği
elemanlar olarak yer almaktadır. Özellikle ahşap, köprüler zarif detaylarla süslenmiştir.
Genelde suyun ortasında bir taraftan bir tarafa geçmek için basamak taşlar artistik bir tarzda
yerleştirilmiştir. Göllerin ortalarında küçük adacıklara yer verilmiştir. Bu adacıklar
okynusun ortasında oldukları düşünüldüğünden, hiç bir zaman kıyı ile ilgi kuracak köprü
v.b tertibine yer verilmez (Akdoğan 1972).
Japon bahçelerinde kayalar ve taşlar önemli elemanlardır. Çağlayanı, ırmağı, köprü ve
okynusu ifade edecek şekillerde kullanılan taşlara fenerler yapılmış, hiç su olmadan taş,
çakıl ve kum gibi malzemelerle su ifadesi verilmeye çalışılmıştır (Uzun 1996).
Bu bahçelerde bahçıvan, birbirine zıt olan yumuşak yeşil yosunla sert, koyu ya da açık gri
renkte basma taşlarını çok büyük özenle dengelemeye çalışır. Yosun ile taşlar arasındaki
ilişkiyi oluşturmak için taşların biçimine, sonra da nasıl yontulacakları ve dizileceklerine
dikkat etmek gerekir. Bunlara düz ve köşeli biçim verilmesi, geometrik bir etki yaratma
58
amacıyla ve simetri için değil, yalnızca dalgalı yosun yüzeyine taşların dizilişini de belirler
(Sarkowicz 2003).
Ölçü, şekil, tekstür ve renklerine göre değerlendirilmiş olan doğal taşların bahçenin
tanzimindeki fonksiyonları çok büyüktür. Dağlardan toplanarak seçilenler daha ziyade dik
ve kayalıkların tertibinde kullanılırlar. Bunun yanı sıra akarsu kıyılarından, dere
yataklarından seçilenler göl kıyılarında kıymetlendirirler (Akdoğan 1972) .
Şekil 4.17 Japon bahçelerinde taşın kullanım formları (www.wikipedia.org)
Yollarda
kullanılan
basamak
taşları
özellikle
çay
bahçelerinde
çok
ustalıkla
kullanılmışlardır. Çay üstatları bunların düzensiz olarak yerleştirmelerinde bir takım artistik
sebeblerin yanı sıra, çay seramonisine gelenlerin çay evine, etrafındaki güzellik ve
özellikleri fark edip, beğenmelerini sağlayarak bir şekilde tasarlanmışlardır. Bu yollar
ziyaretçiyi doğrudan bir objeye yönlendirmektedir. Bu obje ya çay odasıdır, ya bir fener
veya bir kuyudur.
Kum ise özellikle “Kuru Bahçe” lerde suyu ifade eden bir bahçe elemanıdır. Bu kullanış
tarzı dışında bir tazelik ifadesi olarak kullanılmaktadır. Özellikle derebeylik zamanlarında
İmparator veya Bey’lerin geçeceği yollara serilmiştir. Bunun için de daima hazır temiz kum
bulundurulmuştur.
59
4.1.2 Ortaçağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri (M.Ö. 476M.S. 1491)
Ortaçağ, Avrupa tarihinin geleneksel ve şematik olarak üç bölüme ayrılışında, ortada kalan
çağa verilen isim olmuştur. Bu dönem Roma İmparatorluğu’nun çöküş tarihi ve XV. yy’ın,
arasındaki zaman dilimi olarak tanımlanmaktadır.
Kullanılan yapı malzemeleri açısından, Ortaçağıda kesme taş en gerekli yapı kısımlarında;
kapı, pencere gibi mimari elemanlarda lento olarak ve yer yer de kalın duvarların dış
kaplamalarında kullanılmıştır. Bu dönemlerde kolay işlenebilen taşın bol bulunduğu,
ahşabın sınırlı olduğu bölgelerde tümüyle doğal taş konutlara rastlanmıştır. Buralarda
hayranlık verici bir işçilik ve ilginç detaylandırma örnekleri gözlenmiştir. Zemin
kaplamasında dayanıklı taşlar, bazı üst örtülerde hafif taşlar, çatı kaplamasında tabakalar
halinde ayrılan geçirimsiz taşlar bir çok Avrupa köylerinde hala görülebilmektedir (Uzun
1996).
Ortaçağ bahçeleri etrafı duvarlarla çevrelenmiş, kapalı bir mekan, bir barınak
karakterindedir. Bununla beraber, yavaş yavaş çevreye açılmanın ilk tohumları atan suni
tepeler (mount) fikri, bu devirde gelişmeye başlamıştır. İlk önceleri Roma perstillerinin
kalıntıları üzerinde, korunma için gözetleme ve kale duvarlarının sağlamlaştırma fikrine
dayanılarak meydana getirilmiş olan bu suni tepeler, zamanla çayır kaplanarak, rekreasyon
gayesine hizmet etmişlerdir. Bu tepecikler üzerinde, manzaraya nazır bir takım pavyonlar
inşa edilmiştir (Akdoğan 1972).
Bu dönemin bahçelerinde möbleye çok az, hatta hemen hemen hiç yer verilmemiştir.
Genellikle yerden yükseltilmiş, çayır kaplı tarhlar, oturma yerleri olarak kullanılırdı. Bazen
duvar kenarlarda ve duvara bitişik olarak taş oturma mahalleri olurdu. En dikkat çekici
bahçe möblesi, bir altlığı olan mermer masa idi. Satranç gibi oyunların oynandığı bu
masanın çevresinde sandalye bulunmaz, oyun ayakta oynanır ve seyredilirdi (Akdoğan
1972).
60
Bu dönem içerisinde peyzaj ve bahçe tasarımında kullanılan yapı malzemelerini
tanımlanması için önce Manastır ve Şato bahçeleri, sonra Bizans dönemindeki bahçeler ve
son olarak da İslam bahçeleri irdelenmiştir.
4.1.2.1 Manastır ve şato bahçe sanatı (M.S. 445– 662)
Ortaçağ, Roma’da doğup gelişen hıristiyanlığın etkilediği bir ortamda, tamamen dini bir
sanat dünyası oluşmuştur. Doğu Roma Bizans İmpraturluğu’nun tahta çatılı basilikaları,
Gotik sanatının sanki yükselip uçuyor hissi veren, oya gibi işlenmiş zarif, narin katedralleri,
manastırlar sanatta yeni bir akımın etkilerini gösteren örneklerdir. Ancak, Ortacağ’ın
Katedral Devri olarak isimlendirilen Gotik akımını ve Ortaçağ sonlarında cemiyetin ruhu
yavaş yavş katedralden kopmaktadır. Dini sanatın yanıbaşında layık bir sanat gelişmiştir.
Bu , Ortaçağ derebeylerinin “Şato Mimarisi”dir (Akdoğan 1972).
Bu dönemde, bütün sanatların işbirliği yaptığı bahçe sanatı da, doğal olarak dini, politik, ve
sosyal değişimlerden etkilenmiştir. Bu bakımdan Ortaçağ’da bahçe sanatı çalışmaları,
başlıca manastır ve kiliselerle, şatolar da kendine has bir özellik göstermektedir (Şekil
4.18).
Şekil 4.18 Mont St Michel manastırı (Jellicoe & Jellicoe 1995)
61
Ortaçağ’nın karanlık asırlarında hıristiyanlık dinin gelişmesiyle beraber manastırlar da
önem kazanmışlardır. Bu nedenle manastırlar binalarının yanı sıra bahçe düzenlemeleri de
önemlidir. Genellikle binanın bahçe ile birleşen bölümü dört köşe biçiminde bir avlu
kompleksidir. Avlunun içinde iki yolun birbirine dik olarak kesişmesiyle bahçe formu
oluşmuştur. Genellikle bu bahçenin orasında bir kuyu, havuz veya çeşme yer almaktadır.
Bazen de balık havuzlar yerleştirilmiştir. Manastır bahçeleri esas itibariyle estetikten ziyade
fonksiyonel olarak planlanmışlar ve sade bir güzellik içinde, sükun veren bir özellik
göstermektedirler.
Manastırlar birer bilim yuvası olarak üniversite kavramının temelini atmışlar ve sanatın
geliştiği yerler olmuşlardır. Ortaçağ boyunca Avrupa’daki manastır bahçeleri, kullanışlılık
kavramına uyarak, rahiplerin yaşamı için gerekli ürünlerin yetiştirildiği toprak parçaları
olarak kabul edilmiştir (Aslanoğlu Evyapan 1974).
Geçmiş dönemler ile pek fazla farklı olmayarak bu dönemde de bahçe ve peyzaj
çalışmalarında mermer gibi doğal taşlar, tuğla, pişmiş toprak ürünleri ve ahşap en çok
kullanılan materyaller olmuştur.
Bugün manastır bahçelerinin özelliklerini; İtalya Floransa’daki Certosa, İngiltere’deki
Canterbury ve İsviçre’deki St. Gallen örnekleri en iyi şekilde yansıtmaktadırlar (Şekil 4.19).
62
Şekil 4.19 Floransa’daki Certosa manastırının bahçesi
(www.abbeys-of-tuscany.com/certosa_galluzzo)
Manastır bahçelerinin aksine, Ortaçağ şato bahçelerinin özellikleri ile ilgili bilgi edinmek,
halk şairlerinin anlatıkları şirlerden veya o döneme ait minyatür ve gravür eserlerininden
mümkün olmaktadır. Genellikle yüksek bir tepe üzerinde yer alan bu şatolar duvarlar ile
çevrelenmiştir. Şatonun içinde yer alan manastırların bahçeleri ise süs için küçük bir alanda
düzenlenmiştir (Şekil 4.20).
Şekil 4.20 Ortacağ bahçesi (Aslanoğlu Evyapan 1974) ve şato bahçesi görünümü
(Akdoğan 1972)
63
Şato bahçelerinin temel planları dikdörtgen şeklinde olmuştur. Bahçe içinde parselasyon,
dama tahtası formu göstermektedir. Engebeli arazi ve informal bir bina yerleşmesi
tasarımda uyum sağlamayı zorlaştırmıştır.
Şato bahçeleri koruma amacıyle genelde duvarlar veya su kanalları (moat) ile
çevrelenmiştir. Ancak bu dönemin devamında gelen Bizans ve İslam bahçeleri gibi su
önemli bir plan eleman olmamıştır. Sadece işlev açısından şatonun çevresindeki kanallar,
koruyucu elemanlar olmuştur. Diğer su kuyuları, havuzları ve çanakları bağımsız bir
şekilde farklı malzemelerden yapılarak bahçede yer almışlardır. Bunaların bazıları büyük
mermer taştan yapılmış havuzlar veya basit kare, dikdörtgen şeklindeki havuzlar olmuştur.
Şato bahçelerinin en tipik özelliklerinden birisi, çok bölüntülü bir sirkülasyon meydana
getiren dama tahtası kalıbı içindeki çim ve çiçek tarhlarıdır. Genellikle bunlar yer
seviyesinden 20-30 santimetre kadar yükseltilmiş bitki yastıkları şeklinde dir. Böylece iyi
bir drenaj sağlayan bu tarhların etrafı tuğla, taş veya ahşap ile çevrelenmiştir. Bahçede
dolaşan çocuk ve hayvanların zararını önlemek için ise, tarhların kenarlarına zarif çitlerin
yerlerini zamanla taş balustradlar almıştır. Bu tarhlar genellikle doğal çayırlardan kesilip
getirilmiş çim ile kaplanmıştır. Bazen da farmakolojik bitkiler ile çiçeklere de yer
verilmiştir (Akdoğan 1972).
4.1.2.2 Bizans bahçe sanatı (M.S. 330- 1453)
Bizans gerek Greko-Romen, gerekse de doğudan etkilenerek bahçe sanatının o çağa dek
gelişiminin adeta bir özetini yapmıştır. Ağaca verilen dinsel değer, geniş av sahalarının
varlığı, Bizans’daki doğu etkileri; bu sahalar içindeki yazlık villalar hem doğudaki bahçe
köşkünün kalıntısı, hem de Roma’daki sayfiye villasının bir başka görüntüsüydü
(Aslanoğlu Evyapan 1974).
Mimari açıdan ise, Bizans dönemi dinsel yapıtlara yönelikdir. Ancak kent strüktürlerini
biçimleyen büyük sosyal tesisler; stadiumlar, hamamlar, su kemerleri, anıtsal dikili taşlar
64
gibi yapılarda, Yunan ve Roma mimarisinden etkilendiği tartışılmazdır. Bu eserlerden
bugüne gelebilenler daha çok dayanıklı malzemeden yapılmış dinsel ve anıtsal yapılardır.
Bahçe sanatında ise mimaride olduğu gibi Yunan ve Roma kültürünün etkileri sürmektedir.
Bu döneme ait bahçelerden bugüne gelebilen örnekler hemen hemen yok gibidir. Ancak
Bizans Dönemi’ne ait sarayların bahçe düzenlemesinin esaslarını, eserlerin kalıntılarından
tespit etmek mümkündür. Onların yanı sıra bazı duvar resimleri ve eski yazılar bu
bahçelerin ayrıntılarıyla ilgili bilgiler sunmaktadırlar. Özellikle bu bahçelerde yer alan
havuz ve su tesislerinde, altın ve gümüş gibi kıymetli madenler ile kaplandıkları
söylenmektedir.
Bizans Dönemi’nde saray tiyatrolarının yapımı da çok yaygındır. Genellikle bu tiyatrolar,
basamaklardan oluşmakta ve sigmadan peristil bir avluya açılmaktadır. Bu avlunun
ortasında tunçtan yapılmış, kenarları gümüş olan ve altından yapılmış çam kozalağı ile
süslenmiş bir havuz yer almaktadır. Genellikle bizans bahçelerinde su tesisleri ve bunların
süslemeleri önem taşımaktadır. Bu eğimde Doğu’nun etkisi tartışılmazdır. Bunun en tipik
örneği süsleme materyalinin seçimi ve kullanılışındaki büyüklük duygusudur. Su
tesislerinde kıymetli taşlar ve madenlerin kullanması bir gelenek olmuştur. Havuzların
etrafında ise madenden yapılmış hayvan figürleri yer almakta ve bunlardan su
fışkırmaktadır (Akdoğan 1972).
Genellikle fıskiyelerde en çok sevilen form, çam kozalağı şekli dir. Bu kullanışın ilk örneği
bugün Vatikanda Giardina della Pigna’ da sergilenmektedir. Mozaik havuzlardan en güzel
ise Atina’ da Daphni manastırında bulunmaktadır. Eustathius’ un XI. asırda bahçeye ait
anlattıklarına göre, buradaki çok güzel havuz ve çeşme örneklerinin birisinde, Teselya
taşından yapılmış, siyah ve beyaz mermer ile süslü bir çanağın ortasında yer alan sütundan,
su binlerce zerreler halinde fışkırmakta dır (Akdoğan 1972).
Akdoğan’a (1972) göre, Piskopos Cuitprand’ ın yaptığı çeşitli tasvirlerde Costantinople
sarayında Kaizer’ in büyük taht salonunda tunçtan yapılmış, fakat altınla kaplanmış bir
65
ağaç, tahtın önünde yer almaktadır. Ağacın dalları üzerinde çeşitli cinslerde tunç ve altın
kaplama kuşlar oturmakta ve mekanik olarak ötmektedir. Tahtın iki kenarındaki canavar
görünüşlü, altın kaplama büyük aslanlar ise çok dikkat çekici dir.
Digenis Akritas’ın betimlediği ve Akhilleus Tatios’da ya da Belthandros Chrysantsa adlı
romanda örnek olan bahçeler, belki de Konstantinopolis’deki saray bahçelerinden
esinlenmiştir. Genel olarak kare biçimindeki bahçelerin mermer bir duvarla çevrelendiği,
bağların olağanüstü verimli olduğu ve dört bir yandan güzel kokulu sular fışkıran bahçenin
boyutlarının aynalarla büyütüldüğü belirtilmektedir (Charageat vd. 1995).
Bizans bahçe detaylarında değerli taşlar, altın ve tunç kullanımı çok yaygındır. Bunu bir
Bizans romanında, banyo havuzundan söz edilmiş tasvirden anlamak mümkündür. Romana
göre, havuzun çatısını meyvaları kıymetli taşlardan yapılmış ağaçlar oluşturmaktadır.
Altından yapılmış bir şarap deposu dallar arasına saklanmıştır. Çepeçevre yerleştirilmiş
olan aynalar sayesinde bahçenin görünüşü genişletilmiştir.
Bu kıymetli materyallerin yanı sıra, bahçenin diğer elemanlarında yine mermer gibi taşlar
tercih edilmiştir. Bu bahçelerde oturma yerleri olarak, mermer taştan yapılmış banklar
kullanılmıştır. Gölge yapmak için ise, bu bankaların üzerinde mersin bitkisi, yeşil bir çatı
gibi yer almıştır.
4.1.2.3 İslam bahçe sanatı ( M.S. 622- 1491)
M. S. 622 yıllında Hicretle başlayan İslam Devri, Arabistan’dan hemen hemen yarım
asırdan az bir zaman içinde hızlı bir yayılım göstermiş ve Filistin’den başlıyarak, Irak,
Suriye, Mezopotmaya ve Mısır’ı takiben, İran, Türkistan ile Afrika’dan, İspanya’ya kadar
uzanan muhteşem bir İslam dünyasının ortaya çıkışını sonuçlandırmıştır.
Bu sebeple, İslam kültürü ve İslam sanatı, belli bir halka ve kültüre ait olmanın ötesinde,
çeşitli uygarlıkların kültür ve sanat gelenekleri üzerinde olgunlaşan ve hepsine, kendine öz
ve ortak özelliklerini yerleştiren, bağımsız bir sanat olarak ortaya çıkmıştır. Bahçe
66
sanatında ise, hangi ülkede olursa olsun, bu bahçe sanatının şekillenmesinde din felsefesi
kadar, İslamiyet’in yayılmış olduğu ülkelerdeki sıcak ve kurak iklim şartlarının da büyük
rolü olmuştur.
İslam bahçelerinin ayırt edici özellikleri; sembolik yorum, bazen bir mistisizme doğru giden
derin dinsellik, şairane atmosfer ve her türlü “asıl” amaçtan uzak, manevi bir huşu dur. Bu
bahçelerde, su; başka hiç bir yerde olduğu gibi bir ifade gücüyle ve evrensel biçimde
kullanılamışlardır. Bunu zamanın İslam bahçelerinin yaratıcıları da fark etmiş ve belirgin
boş alanların oluşturulması için, bu olanağı kullanmışlardır (Sarkowicz 2003).
İslam’da heykel yasaklanmış olduğundan, süs çiçekleri kullanılarak bir süsleme sanatı
gelişmiştir. Canlı varlıklar ya da doğa varlıkları da dışlandığından düz yüzeyler üzerinde
“arabesk” adını alan yalpılı kabartmalar ya da desenler yapılmış, zaman zaman da bunların
yerini hüsnühat unsurları almıştır. Bahçe sanatındaki bu dekorasyon ana motif “nakış”
biçiminde tekrar ortaya çıkmıştır. Süslemenin teknik ve temel sorunları İslam bahçelerinde
su sorununun öncelikli bir yeri vardır (Charageat vd. 1995).
Bu eşsiz bahçe sanatlarından bugüne, az bir değişikliğe uğrayarak ulaşan örneklere, daha
çok İslam uygarlıklarından bazı ülkelerde ve özellikle İran, İspanya ve Hindistan’da
rastlanmaktadır. Bu sebeple araştırmanın bu bölümünde bu ülkelerdeki, İslam bahçelerinde
kullanılan yapı materyallerinin incelenmesine yer verilmiştir.
4.1.2.3.1 İran bahçeleri
İslam bahçelerinin bugüne gelebilen ve özelliklerini geniş ölçüde korumuş olan örneklerine
daha ziyade İran’ da rastlamak mümkündür. Bunda muhakkak ki halka mal olmuş bulunan
bahçe ve bitki sevgisi ve bilgisi kadar, İslam kültürünün bu ülkede devamlı olarak kalmış
olmasının rolü büyüktür (Akdoğan 1972).
İran bahçeleri genelde doğal veya yapay teraslar üzerinde, kademeli bir yerleşme düzeni
göstermektedir. Bahçenin yükseklik farklılığı geniş merdivenler ile çözülmüş ve bahçe
67
köşkleri en yüksek terasta yer almaktadır. Bu tasarımın amacı köşkün bahçeye doğru geniş
bir manzaraya sahip olmasını sağlamaktır.
İran Bahçeleri geometrik bir şekilde, kareler ve dikdörtgenlerin birleşmesiyle tasarlanmıştır.
Bahçe çamur, balçık veya tuğladan yaplımış duvarlar ile çevrelenmiştir. Bahçelernin ana
yolu, dikdörtgenin uzunluğunda yapılarak, ziyaretcilere bahçeden bir perspektif görüntüsü
sunulmuştur. İran gibi kurak bir ülkede, bahçelerde suyun çok önemsendiği ve temin
edilmesinin güç olduğu bilinmektedir. Bu sebeple bu konuda, yapı malzemelerinin seçimi
ve inşa teknikleri önem taşımaktadır.
İran bahçelerinin en önemli su kaynağı, yerin derinliklerinden kanallar vasıtasıyla çıkarılan
sudur. Bu kanalların yerel adı “Karız” veya “Kaanat” dır. Bu yöntem M.Ö. 600’ lerden
bugüne kadar kullanılmıştır (Wilber 1962).
Karizlerin yapımı için önce karlı bir dağın eteğinde bir yer tespit edilmekte, bu yerin kumlu
olması önem taşımaktadır; çünkü kum olan bölümlerde su, yerin alt tabakalarına kadar
inmektedir. Su bulmak için, kazı çalışmaları suya kadar devam etmekte ve bulunan su, yer
altına açılan kanallarla bahçelere yönlendirilmektedir. Bu kanalların
uzun olmasından
dolayı, her 50 metre’de bir kanalın hava alması için bir kuyu yapılmaktadır (Şekil 4.21).
Kariz’ den alınan su önce yerleşim bölgelerine, sonra bölgedeki bahçelerin havuzlarına ve
köşklerin su kanallarına doğru yönlendirilmektedir (Wilber 1962).
68
Şekil 4.21 Kariz yapım tekniği (Naima 2006)
İran bahçelerinde havuzlar ve su kanalları hem estetik ve hem işlevsel açıdan en önemli
yapısal elemanlar olmuştur. Bu havuzlar, avlu veya bahçenin ana aksı üzerinde
yerleştirilmiştir. Havuzların yapımında mermer gibi doğal taş veya renkli fayanslar ile
kaplanmış, pişmiş toprak bloklar kullanılmıştır. Genelde suyun güzel sesler çıkararak
akmasını sağlamak için havuzlar hafif eğime yapılmıştır. Böylece suyun havuzdan taşarak
küçük çağlayanlar yapmasına olanak sağlanmıştır. Bunların yanı sıra, genelde kanalların
yüzeyi yuvarlak veya köşeli taşlar ile kaplanmış, böylece suyun akış sesi, tüm kanal
boyunca sağlanmıştır. Ayrıca suyun sürekli akar olması ile, havuzlardaki suyun kirlenmesi
ve havuzun kireçlenmesi geciktirilmiştir.
İran bahçelerinde suyun önemli olması, fıskiyler ve su tesislerinin önemini de artırmıştır.
Suyun bu fıskiyelerden fışkırabilmesi için yüksek bir yerde bir su deposu yapılmıştır.
Fıskiyeler bazen bir heykel şekilinde ya da geometrik formdadır. Havuzlarda kullanılan su
boruları ve fıskiyeler genellikle seramiktir.
Havuzlarda suyun durgun olduğu bölümlerde, genelikle su üzerinde yüzdürülen mumlarla
bezeli küçük şamdanlar yer almaktadır. Wilber’e (1962) göre, XIX. asır başında İran’ı
gezen Avrupalı bir seyyah, ince çubuklarla
muntazam şekilde ve belirli bir desenle
bölünmüş olan geniş bir havuzun, her kısmında başka renk ve kokuda çiçeklerin
yüzdürüldüğünü ve bunun, şairane duyguların yanı sıra, bir halı desenini taklit etme
eğiliminden geldiğini eserinde yazmaktadır.
69
Şekil 4.22 Fin bahçesi,40 sütun ve Devlet abad bahçelerinin havuz evleri (www.flickr.com)
İran bahçelerinde genelde binanın içinde bir bölüm duvarsız yapılıp havuzlarla süslenmiş
ve binanın bu kısmına “Havuz evi” adı verilmiştir. Bu bölüm dış mekan ve iç mekanın
birleştiği yer, odak nokta olarak belirlenmiştir. Bu havuz evlerinin bir cephesi bahçeye
doğru yapılırmış ve tavanı yüksek yapılarak havanın yapı içinde dolaşması sağlanmıştır. Bu
bölüm genelde zarif desenler ve resimler ile de süslenmiştir (Asadi 2009).
Havuz evlerinin duvarları ve tavanları, çoğunlukla mozaik, rölyefler, resim, küçük ayna
veya cam parçaları ile süslenmiştir (Şekil 4.22). Zemin yüzeyleri ise bazen bahçeden farklı
olarak mermer taş veya farklı renklerde fayanslar ile süslenmiştir. Genelde havuz ve su
kanallarının yüzeylerinde kullanılan turkuvaz renkli fayanslar, İran bahçelerinde kullanılan
fayans formudur (Şekil 4.23). Bazen havuz evlerinde, bahçe yüzeyinde kullanılan tuğla
veya pişmiş toprak blokları gibi yer döşemelerine yer verilimektedir.
70
Şekil 4.23 İran bahçelerinde su kanalarının fayans döşemesi ve seramik fıskiyeleri
(http://www.manzar.ws/365.aspx)
İran bahçelerinde, İslam Dönemin’de zarif gölgelikler ve kameriyeler yer almıştır. Bunların
yapımında geçmiş dönemlerde olduğu gibi ahşap veya demir kullanılmıştır. Bahçede yer
alan oturma yerleri tuğla veya taşlardan yapılmıştır. Genelde yapısal elemanlarda en çok
kullanılan materyal tuğla olmuştur.
4.1.2.3.2 İspanya bahçeleri
750’de Kurtuba (Cordoba) İspanya Arap İmparatorluğu’nun başkenti olmuştur. Orada
ortaya çıkacak olan yeni uygarlık, Magriplilerin damgasını taşımaktadır. Eşsiz sulama
teknikleri bu bahçelerin çekicilik kazanmasına katkıda bulunmuştur. Hiç kuşkusuz, aynı
biçimde fayans sanatındaki ustalıkları da çiçekleri en özgün görünümlerine kavuşturarak
zenginleştirmiştir (Charageat vd. 1995) .
Müslümanların İspanya’ya getirdikleri en büyük yeniliklerden biri, mimaride doğu zevki
olmuştur. Özellikle bahçe avlularını kuşatan zarif, ince sütunlar; at nalı üçgen, hemen
hemen tam daire kemerler, geometrik şekillerde taş veya çini döşemeler, arabesk motifli
duvar süsleri, çini kaplı basamaklar, bu yeni mimari özelliklerden bazıları olmuştur.
Mimaride metanet ve sadelik İspanyaya müslümanlarla girmiştir (Akdoğan 1972).
İspanya bahçelerinde, küçük kanalların zemini mermer ile, havuzlar çinili fayanslarla, kuyu
bilezikleri ise “Azulejo” denilen çok renkli geometrik çinilerle kaplanmıştır. Bunlara
71
Patio’ların küçük duvarlarında ya da basamak aynalarında da rastlanmaktadır. Her yanda
küçük fıskiyeler arasından görülen rengarenk çinilerin parıltısı göz kamaştırmaktadır.
Bitkilerin ve özellikle çiçeklerin sulanmasının zorunluluğu özgün bir sulama düzeninin
ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bitkilerin bulunduğu toprak daha aşağıda karolar ve çinili
mozaiklerle döşenmiş küçük gezinti yerleri, yollar ise daha yüksek yapılırmış, böylelikle
bunlar İran’daki uygulamalar gibi bütün toprak parçasını içlerine alan çanaklar
oluşturmuştur. Her çeşit heykel yasaklanmış olduğundan süsleme unsurları kanallar ve süs
havuzları, fayans ve su ile renklenip ve zenginleşmiştir (Charageat vd. 1995).
Suyun kullanış tarzı, İspanya’ da İslam bahçelerinin en ilgi çekici özelliklerinden biridir.
İspanya bahçelerinde havuzlar dikdörtgen, yarım daireler ile çevrelenmiş olarak
kullanılmıştır. Havuz, uzun bir kanal şeklinde de biçimlenmiştir. Genelde bu kanalların iki
tarafı, ritmik dizini fıskiyeler ile kuşatılmıştır. Su genellikle nilüfer çiçeği gibi dilimlenmiş
mermer çanaktan akmaktadır.
Granada şehri, İspanya’da İslam Dönemin’in en ünlü iki bahçesini barındırmaktadır.
Bunlardan biri “Kırmızı Kale” denilen Alhambra, diğeri ise daha yukarı kısımlarda yer alan
ve teraslar halinde inen yazlık saray Generalife’dır. Bu sebeple araştırmanın bu bölümünde,
İspanya’da, İslam bahçelerinde kullanılan yapı malzemelerinin tanımlanması için bu iki
bahçeye yer verilmiştir.
•
Alhambra bahçesi
Alhambra tepesi toprakla örtülü taşlık bir tepedir ve ana kaya kireç taşı olmayıp aynı
zamanda demirli mineraller bakımından çok zengindir. İlk yapılan Alhambra beyaz olup,
ancak yapıldıktan daha sonra bu toprağın beyaz rengi zamanla kırmızıya dönmüştür. Buna
bu yüzden modern yazarlar “qu lat al Hamra” yani kırmızı kale adını vermişlerdir ve çok
uzun bir zamandan bugüne kadar Alhambra kalesi, kırmızı kale olarak anılmıştır. Yağmur
sularının etkisiyle kale daha güzel bir kırmızı renk almıştır.
72
1238 yılında, Mohhamed ben Alhamara tarafından, mevcut eski bir kalenin değiştirilmesi
ile yapılan Alhambra sarayı ve bahçeleri, bir takım avlu ve bina kompleksinden
oluşmaktadır. Avluların en önemli olan Havuz avlusu veya mersinli avlu, Aslanlar avlusu,
Kadınlar avlusu ve Serviler avlusu bugün hala mevcuttur.
Bu bahçelerin en önemli özelliği, avluyu çepeçevre kuşatan çift ve tek sütunlu, at nalı üçgen
kemerli zarif taş işçiliğinin en kıymetli örnekleri olan revaklardır. Kare formlu avluyu,
birbirini dik kesen iki yol ve aralarındaki ince kanal dörde bölmektedir. Ortada oniki taş
aslan figürünün çevrelediği ve yüksekte olan geniş bir su çanağı ve tabanda poligon
şeklinde, çok az derinliği olan havuz bulunmaktadır. Çanaktan taşan ve aslanların ağızından
fışkıran su, ince kanallarla diğer avlulara geçmektedir. Sultanın özel bir yaşama alanı olan
bu avlu kayıtlara göre, çiçekli bitkilerle bezenmiştir. Bugün bir kaç portakal ağacı, yeğane
bitki materyalını teşkil etmektedir. Alhambra’daki bütün avlu bahçeleri arasındaki bağlayıcı
elemanlar, duvarları dantel gibi işlenmiş mermer veya renkli çinilerle kaplanmış olan çok
sayıdaki saray odalarıdır (Akdoğan 1972).
Su elemanının en geniş alan olarak yer aldığı avlu, Mersinli avludur. Bu avluda bulunan
havuz, güzel bir su aynasıdır. Her iki ucunda yer alan beyaz mermer revakları zarif bir
şekilde bahçeye aydınlık kazandırmaktadır. Aslanlar avlusu, Mersinli avluya bitişik bir
perstil şeklindedir. Bu bölümün en güzel yönü, avluyu çepeçevre kuşatan çift ve tek
sütunlu, at nalı üçgen kemerli zarif taş işçiliğinin en kıymetli örnekleri olan revaklardır
(Şekil 4.24).
73
Şekil 4.24 Alhambra bahçesinden görünümler (www.wikipedia.org/wiki/Alhambra).
Alçı kullanımıyla yapılan süslerin en güzel örnekleri
Alhambra bahçesinde görmek
mümkündür. Aslanlar avlusundaki sütunlar, genelde ince bir gövde üzerinde yer alan, taş
oymaları muhteşem bir süse sahiptir. Sütunların birbirine bağlayan farklı ölçülerdeki
kavislerin üzerinde yapılan süsler göz kamaştırmaktadır. Bu bahçede yer alan tüm yüzeyler
alçı ve renkli fayanslar ile yapılmış uyumlu desenler ile kaplanmıştır (Gardner 2006).
• Generalife Bahçesi
Alhambran’ın yazlık villası olarak tesis edilmiş olan saray, Granada’ya hakim yüksek bir
yerde yapılmıştır. Bahçeleri teraslar halinde Alhambra’ya kavuşmaktadır.
İki tarafı saray ve diğer iki tarafı peristillerle çevrili olan esas avlu, içi mermer kapalı bir
kanal ile ikiye bölünmüştür. Su aynası, etrafı duvarla çevrilmiş olan avlu mekanına genişlik
kazanmaktadır. Kanalın bir ucunda, geniş panoramik görüşe hakim bir pavyon, miradorlar
üzerinde yer almıştır. Küçük havuzlar ve özellikle nilüfer çiçeği şeklindeki su çanakları,
bahçenin çeşitli tarafında serpiştirilmiştir (Şekil 4.25). Bahçe, avluları çeviren duvarları, yer
seviyesinden pek az yükseltilmiş gezinti yolları, havuz ve fıskiyelerin zarif çanakları,
süprizli su oyunları ve hepsinden ötede, renkli çiniler ile İslam etkisini belirli bir şekilde
ifade etmektedir (Akdoğan 1972).
74
Şekil 4.25 Generalife Bahçesi’nden görünümler
(www.wikipedia.org/wiki/File:Alhambra-Generalife)
4.1.2.3.3 Hindistan bahçeleri
Moğol hükümdarları, yazın Hindistan’ın sıcağından kaçmak için genelde Kaşmir
Vadisi’nde yer alan yazlık saraylarına gitmektedirler. Bu yazlık saryların en önemli
özellikleri yer aldıkları alandır. Genelde bu sarayların bahçelerinin arka fonu büyük ağaçlar
ile kuşatılmış olup, vadiye teraslar halinde inilmektedir. Bu bahçelerin en çok tanınan ve
bugün hala var olan Kaşmir de Dal Nehri üzerinde tesis edilmiş olan Salimar’dır. Dört
terastan oluşan bu bahçenin yapısal kısımlarında beyaz mermer daha çok kullanılmıştır.
Ancak hükümdarların halkı kabul ettikleri bazı bölümlerde beyaz mermerin yanı sıra, siyah
mermer de kullanılmıştır.
Moğol ve Tatarların XIII. ve XIV. asırlarda İran’ ı zaptetmelerine rağmen, İran kültürü ve
bahçe sanatı yaşamış ve Moğolların kuzey Hindistan işgalleriyle bu kültür hemen hemen üç
asır (1483-1707) boyunca Hint medeniyetini etkilemiştir. Başlangıçta Kabil’i başkent yapan
Babür Han, burada on tane önemli bahçe tesis etmiştir. Bunlardan en önemlisi, kendisinin
Bağı Vafa diye isimlendirdiğidir (1508). O devri tasvir eden bir minyatürde, dört kısımdan
oluşan bahçede, çiçek parterlerini tuğla duvar ve ağaçlar çevrelemekte ve İmparator
75
bahçede gösterilmektedir (Şekil4.26). Bu bahçe esas çizgileriyle tamamen bir İran bahçesini
ifade etmektedir. Babür Han’ın daha sonraları başkenti “Agra” ya nakletmesiyle bahçe
sanatı çalışmaları buraya doğru kaymıştır (Akdoğan 1972).
Şekil 4.26 Bag Vafa’ nın minyatürlerde görünümü (Berrall 1966)
Hint bahçelerinde ekseriye pavyonlar bir gölün ortasında olur ve bütün cephelerinde havuz ve
kanallar ışınsal bir tertip içinde yer alırdı. Bu mermer pavyonlar genellikle saray
merasimlerinde ve ziyafetlerde kullanılır, ayrıca da bir istirahat yeri olurlardı. Hükümdarlar ve
diğer zenginler öldükten sonra bu pavyonlar gömülür ve bunların çevrelerinde ailenin diğer
fertleri için daha küçük pavyonlar inşa edilir ve mezar olarak kullanılırdı (Akdoğan 1972) .
Bu dönemde duvarlar ve sütunlar üzerinde yapılan süs desenleri, genelde bitki motifleri
olmuştur. İnsan ve hayvan motifleri çok az bir şekilde kullanılmıştır. Taş üzerinde yapılan
desenler en yaygın süs malzemesidir. Ancak renkli fayanslar ve duvarlar üzerinde yapılan
resimler de farklı yerlerde görülmektedir. Ayrıca ıslak alçı ile yapılan süslerde geniş bir
şekilde kullanılmıştır. Bunun sebebi ıslak alçının ucuz, sağlam ve uzun ömürlü olmasıdır
(Gardner 2006).
Hint bahçelerinin, İslam Döneminden bugüne ulaşan ve bu dönemin özelliklerini en güzel
şekilde yansıtan örneği, Agra’da bulunan ve Tac Mahal adı verilen anıt mezardır (Şekil
76
4.27). Şah Cihanın karısı için inşa ettiği bu anıt mezar 1631 yılında yapılmıştır. Bahçesinin
en önemli özelliği, geniş ve uzun su aynasıdır. Tac Mahal’in bina ve bahçesinde kullanılan
yapı malzemesi parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer olmuştur. Beyaz mermerin
kullanılma nedeni, anıtın güzelliğini ve ölümün sessizliğini ifade etmesini sağlamaktır.
Şekil 4.27 Tac Mahal anıt mezar ve bahçesinden görünümler ( www.wikipedia.org)
4.1.3 Yeni Çağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri (M.S. 14531789)
Yeni çağ (erken çağdaş dönemi), tarihi çağların üçüncüsüdür. Bu dönem Bizans’ın başkenti
olan, Konstantinopolis’in (İstanbul) 1453’de Türkler tarafından fethi ile başlamış ve 1789
Fransız ihtilali ile son bulmuştur. Yeni çağ döneminde, Avrupa’da derebeylik rejimleri
yıkılmış ve güçlü krallıklar kurulmuştur.
Bu dönemde bahçe ve peyzaj sanatı açısından önemli adımları atılmış ve bahçede kullanılan
yapısal materyaller ve süslemeler yeni özellikler kazanmıştır. Yeniçağ dönemi boyunca
yapısal malzemelerin kullanılmasıyla ilgili üç farklı bahçe sanatını incelemek mümkündür.
Birincisi İtalya’da başlayan Rönesans bahçe sanatı, ikincisi Fransa’da doğan Barok bahçe
sanatı ve üçüncüsü İngilterede Natüralistik (Doğal) bahçe sanatıdır.
77
4.1.3.1 İtalya Rönesans Dönemi bahçe sanatı (M.S. 1450- 1775)
Rönesans; insanların cehalet, dini baskılar, batıl inanışlar, harp, salgın hastalıklar içinde
geçen, hemen hemen on asırlık orta çağın karanlık devrinden sıyrılıp, fert olarak kendisini
ve yeteneklerini idrak ettiği ve dünya ile ilişkilerini çözümlediği bir yeniden doğuş devridir
(Akdoğan 1972).
Bu dönemde Ortaçağ’da Hıristiyanlık ve rahipler sayesinde oluşturulan doğa korkusu,
yerini doğa sevgisine vermiştir. Bu değişimde o dönemdeki yazarlar, ressamlar ve
mimarların rolleri büyük olmuştur. Bunların sonucunda ise uzak çevreye bakma, onu
kavrama ve ifade etme duygusu, bahçe sanatında yepyeni gelişmelere sebep olmuştur.
Böylece Rönesans bahçelerinin şekillenmesindeki ilk adımlar atılmıştır.
İtalyan Rönesans bahçelerinin yapımındaki düşüncelerin köklerini eski Yunanistan bahçe
sanatında aramak gerekmektedir. Yunanistan’da peristil olan avlular, oturma odalarının bir
açık hava yaşama mekanı şeklindeki uzantısından ibarettir. Halk parkları ve filazof
bahçeleri ise, bahçenin eğlenme, dinlenme ve düşünme sahası olma fikrinden gelmiştir.
Rönesans bahçe sanatı Floransa’da başlamış ve Roma’da, mimarinin ve heykeltıraşlığın
hakimiyetiyle zirvesine ulaşmıştır. Bu gelişme süresi Rönesans bahçelerinin doğuşundan
Barok tesirinin altında kaldığı zamana kadar üç devirde incelenmektedir.
Akdoğan’ (1972) göre, birinci devir 1450-1503 yıllar arasındaki devirdir. Bu dönem
Alberti’nin yazıları ile başlamakta ve Roma’da Bramente’nin yapmış olduğu Belvedere
şato ve bahçesiyle son bulmaktadır. Bu dönem bahçeleri Floransa’da görülmektedir. İkinci
dönem ünlü İtalyan bahçe mimari Vignola’nın ölümü ile son bulmaktadır. 1503-1573
tarihleri arasında gelişen bu devir bahçeleri daha ziyade Roma’daki villa bahçeleridir. Bu
süreye “Mimarlar Devri” de denebilir. Üçüncü devir ise 1573-1775’e kadar devam eden
uzun bir düşüş devridir. Napoli kralı Caserta ile son bulmaktadır. Bahçede Barok eğiliminin
kuvvetli etkisi sezilmektedir.
78
Rönesans Dönemi süresinde yapısal malzemeler geçmişteki bahçelerden pek farklı
olmamıştır. Doğal taş, ahşap, pişmiş toprak ürünleri, metal ana malzemeler olarak
kullanılmıştır. Ancak
bu materyallerin kullanış şekli ve ölçüsü diğerlerden farklıdır.
Özellikle Mimarlık Devrinde, bahçe süslemesi için kullanılan yapısal elemanların artışıyla,
canlı malzemelerden çok yapısal malzemeler tercih edilmiştir.
Uzun’a (1996) ve Gardner’e (2006), göre saf mermer, bina içi süsleme ve kaplamlarında
çok kullanıldığı gibi, heykelcilikte de ana materyal durumundadır. Rönesans bahçelerinde
heykel ve bahçe süslerinin yapımında mermer ve travertene geniş bir şekilde yer verilmiştir.
Ayrıca mermer, çakıl taşın yanı sıra, sert zemin döşeme materyali olarak da görülmektedir.
Rönesans Dönemi’nde çeşmeler çok yaygındır. Özellikle Roma kenti çeşmeleri (yalnızca
bahçelerde bulunanlar değil) bugün bile hala ünlüdür. Bunların çoğu kez tüf taşından
yapılmış oldukları ve içlerinde suların çanaktan çanağa akdığı bilinmektedir (Sarkowicz
2003).
Eski bahçe düzenlemelerinde olduğu gibi, Rönesans bahçelerinde çevreleme ve süsleme
elemanlarının yapımında metal çok kullanılmıştır (Uzun 1996).
Rönesans Dönemi’nde bahçede mağaraların yapımı çok yaygındır. İtalya XVI. yy
mimarları, bahçedeki mağaralarda, yapı malzemesi olarak çoğu kez doğal kaynakları
kullanıyorlardı. Kaynaktan gelen su kireç bakımından zenginse birikintiyle tüf oluşuyor ve
bu malzeme suni Mağaralardaki biçimlendirilmiş doğayı yaratmak için kullanılıyordu.
Gerçek doğadaki gibi taşların üzerinde ciğerotu ya da eğerltiotu ekleniyor ve bunların
üzerinden de su akıyor ya da damlıyordu (Sarkowicz 2003).
İtalyan bahçelerinin özel bir süsünü pergola, yani sarmaşık ve güller için yapılmış, örnekleri
eski Mısır’da da görülen çardak oluşturmaktadır. Pergola ahşaptan ya da daha kalıcı olarak
taştan üzerine ahşap kalaslar yerleştirilen sütunlar şeklinde yapılmıştır (Sarkowicz 2003).
79
İtalyan bahçelerinde ayrıca heykeller de süs olarak kullanılmaktadır. Eskiden bahçelere
Roma’nın her yerinde kolayca bulunabilen antik heykeller dikilmiştir. Yeni binaların
duvarlarına yerleştirilen yontulmuş taşlar, mezar taşları ve başka yapı öğeleri gibi sanat
yapıt kalıntılarının yanı sıra kabartma resimler için de ikincil bir kullanım alanı doğmuştur.
Böylece Roma’nın zaferlerle dolu geçmişiyle bağlantı kurulmakta ve kente yeni ve parlak
bir rol biçilmektedir (Sarkowicz 2003).
Bu dönemde yapısal malzemelerde bağlayıcı olarak kullanılan kirecin yanı sıra stücco
kullanılmıştır. Eriç’e (1994) göre XIV. yy’da İtalya’da stücco; su, alçı, boya, mermer
tozuyla yapılan bir tür bağlayıcıdır. Ayrıca, 1300 yılında mineli cam veya ayna yapımının
bulunmasıyla Rönesans’da bahçe sanatında pek fazla olmasa da, mimaride bu materyallerin
kullanıldığı bilinmektedir.
Araştırmanın devamında, Rönesans bahçelerinde yapısal malzemelerin kullanımlarını daha
iyi açıklamak için, bu dönemin üç farklı devrinde yapılan bahçelere kısaca yer
verilmektedir.
4.1.3.1.1 Birinci devir Rönesans bahçeleri (M.S. 1450 -1503)
Rönesans İtalya’da, özellikle Floransa ve çevresinde merkezleşmiştir. Bunun sebebi o
dönemde Floransa’nın güvenli ve emniyetli olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece
villalar ve bahçeler kentin duvarları dışında, manzaraya hakim alanlarda yer almışlardır.
Geniş seyir açısına sahip bu villalar, zarif ve sade yapılar, teraslar ile çevreye çok ahenkli
bir şekilde bağlanmışlar. Topografik özelliklerin ortaya koyduğu bu teraslar, duvarlar,
basamaklar binaların mimari kitlesi ile arazinin tesviye eğirleri arasındaki ilgiyi kurmada
etkili elemanlar olmuşlardır.
Bu bahçelerde, Alberti bazı esaslar ortaya koymaktadır. Alberti genelde villa yapımı için
geniş kır ve kent manzarasına sahip yerleri seçmiştir. Tasarımda ise, bahçe planının uyum
içinde ve ahenkli olmasına önem vermiştir. Genelde basamaklar yerine, hafif eğimli
rampalar kullanmayı tercih etmiştir.
80
Bahçede güneş ve gölgenin keyfini çıkarmak için çeşitli tesisler kullanılmıştır. Yazın
sıcağından kaçınmak için mermerden yapılmış sütunlu pergolalar ve protikolar, bitkiler ile
süslenmiştir. Ayrıca bahçelerde duvarlar sünger taşı ile yapılmış ve çeşitli deniz kabukları
ile bezenmiş yapay Mağaralarda (Grotto) serinlik için çeşitli su oyunlarına yer verilmiştir.
Bahçenin desenleri yapısal materyaller yerine, bitkiler ile yapılmıştır. Eskiden duvarlar ve
kemerlerde kullanılan yapısal malzemenin yerini bu dönemde bitkiler almıştır. Taş veya
toprak vazolar, heykeller ve kademeli çanaklar şeklindeki havuzlar,
bahçede yer
almaktadır.
Florans’da villa devrinin gelişmesinde, Alberti’nin bahçe mimarlığındaki yeteneğin yanı
sıra, zengin ve asil ailelerin önemli rolü olmuştur. Bu ailelerin bahçelerinin süslerini
verdikleri önemden dolayı, villalar en ünlü mimarları tarafından yapılıp ve baştan başa
ünlü sanatkarların değerli tabloları, freskleri, rölyefleri ve heykelleriyle bezenmiştir.
Floransa Rönesans bahçelerinde, binalar genelde geniş bir manzaraya sahip ve bahçenin en
yüksek bölümünde yer almışlardır. Bina ve bahçe ölçü ve mimari yönden uyum
içindedirler. Bahçe planı sade olmanın yanı sıra ayrıntılar ve detaylarda zengin bir tasarıma
sahiptir. Bahçe planında merkezi
bir aksa göre kısmen simetri ve formal bir şekil
görülmektedir. Floransa bahçelerinde, mermer heykeller
ölçülü ve bilgili şekilde
kullanılmıştır. Devrin en ünlü heykeltraşlarının eserleri, Klasik Yunan ve Roma heykelleri
veya onların repodüksiyonları yanında kullanıldığı görülmektedir.
Floransa villa bahçelerinde teras, duvar, basamak gibi mimari ayrıntılar mermer veya
travertenden, çok ölçülü ve sadece bir şekilde kullanılmıştır. Bu dönem boyunca mermer
heykellere süs elemanları olarak ritmik bir düzen içinde yollar boyunca, oturma yerlerinde
ve havuz etrafında yer verilmiştir. Bunların yanı sıra, teras duvarlarının, grottoların içindeki
nişlerde de bazen tek tek bazen da mitolojik veya tarihi konulu bir kompozisyon içinde yer
almışlardır. Castello Villa’sı içindeki mermer heykeller bu dönemde üne sahiptir.
81
Bu bahçelerde bir çok yerde terasın altında iş odaları gizlenmiştir. Kapalı mekanlar
üzerindeki bu teraslara asma bahçeler denmiş ve doğal olarak, bununla kavram bakımından
Babil’deki asma bahçeleriyle bir benzerlik oluşturulmaya çalışılmıştır (Sarkowicz 2003).
Akdoğan’a (1972) göre, Floransa Rönesans bahçelerinde suyun kullanışında İspanya İslam
bahçelerinin etkisi açıkça ortadadır. Roma, Rönesans bahçelerindeki su kullanımı bol ve
gürültülü olmamakla beraber, hareketli ve seslidir. Daha ziyade mermer den yapılmış
yuvarlak formlu ve üç kademeli dekoratif havuzlarda heykeller canlılık ve ses kazanmıştır.
Bu bahçelerde kaskatlara çok yer verilmemiştir. Ayrıca bahçelerde banyo gibi mermerden
yapılmış tesislere rastlamakda mümkündür. Taş işçiliğinin çok iyi bir şekilde sergilendiği
bu banyolar genelde grotto’lar içinde yer almaktadır.
Villa Petraia’nın sekiz köşeli mermer havuzunun bütün detayları, ince ve son derece üstün
bir sanat zevkini göstermektedir. Sekizgen prizma şeklindeki mermer kaidenin üzerinde
ikisi erkek, ikisi kadın dört küçük heykelin kaldırmaya çalıştıkları büyük bir su çanağı
bulunmaktadır. Son derece zarif bitki, minyatür insan ve hayvan figürleriyle bezeli olan bu
çanağın ortasından gene çok süslü bir mermer sütun ve tepesinde küçük bir çanak
yükselmektedir. En tepede ise, vaktiyle Castello’nun havuzunda bulunan , saçlarından su
fışkırtan Fiorenza heykeli bütün zarafeti ile bu şahaeseri tamamlamaktadır (Akdoğan 1972).
Villa Castello’nun bahçesinde ise grotto, üçüncü terasın istinat duvarı içinde tesis
edilmiştir. Çok büyük ölçüdeki istiridye kabuğu şeklindeki üç niş içinde, doğal ölçülerinde
çeşitli mermer veya stükodan yapılmış hayvan fiğürlü kompozisyonlar yer almıştır (Şekil
4.28). Parlak güneşli sıcak yaz günlerinde, serin gölgeli bir dinlenme ve eğlenme yeri olan
bu grotto’nun istirdiye kabukları ile kapalı ve çeşitli mitolojik rölyeflerle süslü olan
duvarlarında ve çakıl döşeli yer döşemesinde sürprizli su oyunlarına yer verilmiştir
(Akdoğan 1972) .
82
Şekil 4.28 Castelo villasının bahçesinde yapısal elemanlar
(http://en.wikipedia.org/wiki/Italian_Renaissance_garden)
Bu dönemin bahçelerinde özellikle seramik veya taş vazolar çok kullanılmıştır (Şekil 4.29).
Düzenli aralıklarda ve sıralar halinde yerleştirilmiş olan bu vazolar, çiçek parterleri ve
budanmış bitki duvarları ile çok ilgi çekici bir kompozisyon yaratmıştır.
Şekil 4.29 Castello bahçesindeki düzenli saksı içinde bitkilerin dizini
(http://en.wikipedia.org/wiki/File:Parco_di_Castello_5.JPG)
Bu bahçelerde eskiden yapısal malzemeler ile yapılan duvarların yerini bitki materyaliyle
yapılmış duvarlar almıştır. Bunun örneklerinden biri, Villa Petraia’nın ilk terasında yer alan
ve bina ile terası çevreleyen sık dikilmiş selvi ağaçlarıdır.
83
Rönesans birinci devrindeki bahçelerde, yer altı su sistemlerinin ve sürprizli su oyunlarının
gerektirdiği üstün mühendislik işleri ve yapısal malzemelerin seçimi nedeniyle, bilim ve
teknik içeren bir özellik taşımaktadır. Bunun en iyi örnekleri Castelo Villası’nın su
oyunlarıdır.
4.1.3.1.2 İkinci devir Rönesans bahçeleri (M.S. 1503 -1573 )
Akdoğan’a (1972) göre, Papaların Romayı bütün politik ve sanat olaylarının merkezi haline
getirmesiyle, Floransa’da başlayan villa ve bahçe devri, ihtişamlı bir saltanat halinde,
Roma’ya devrolmuştur. Öyleki Papa’nın kudret, hakimiyet ve zenginliğini bütün dünyaya
göstermek üzere, Roma lüks içinde bir ihtişamın zirvesine çıkmıştır. Bu dönemde villalar
aşırı gösteriş ve israf eğimini açıkca ortaya koymuştur. Böylece villa bahçeleri gittikçe daha
büyük ve tertip açısından daha kompleks bir hale gelmiştir. Bu nedenlerden dolayı,
Floransa’da doğup gelişen “hümanistik” bahçe peryodu olarak adlandırılan birinci devirden
sonra, Roma’da yayılan bu bahçe akımı “Mimari devri” olarak da adlandırılmaktadır.
Mimarların böyle bir devre olan hakimiyetleri, saha seçimindeki eğimler sonucu bahçelerde
birbirinden çok farklı kotlarda terasların ortaya çıkması ve bunların bina ile bağlantılarında
duvar, basamak, balustrad gibi tesislere fazlaca yer verilmesi zorunluluğu idi. Bu nedenle,
problemlerin çözümünde mimari tecrübeye olan ihtiyaç, bahçenin yavaş yavaş mimarların
eline geçmesine ve gittikçe artan bir şekilde mimari elemanlara dönüşmesine neden
olmuştur (Akdoğan 1972).
Rönesans bahçelerinin Roma örneklerinde, gerek yapı gerek bahçe ölçüleri büyük
tutulmuştur. Basamaklar Alberti’nin tavsiye ettiği hafif eğimli rampalar fikrini tamamen
silecek bir önem ve fazlalık kazanmıştır. Bu devre ait bir değişiklik de, bahçenin klasik
heykeller için bir müze olarak kullanılmasıdır. Ortaçağ Roma eserlerinin tahriplerini
takiben bu devirde hümanistik düşüncelerin etkisiyle, kazılarla çıkarılan Roma eserleri
bahçelerde kıymetli bezeme elemanları olarak yer almışlardır. Bu sanat eserleri, ayrıca
bahçeye ölçü ve oran kazandırma ve ilgi çekici fokal noktalar olarak da ayrıca önemlidir.
84
Heykeller bir taraftan bina ile bitkiler arasında yumuşak bir bağın kuruluşunda aracı
olurken, mermerlerin beyazlığı bahçede dominant olan servilerin renkelerinin daha da koyu
görünmelerinde etkili olmuşlar. Böylece yüzlerce kıymetli heykel, teraslarda ritmik
sıralanmış bir düzen içinde bahçeye hareket verirken duvarlardaki nişlerde rölyef gibi
durgun yer almış ve bitki duvarları önünde ve uzun servi alleleri boyunca sıralanıp
perspektife daha fazla derinlik kazandırmışlardır (Akdoğan 1972) .
Akdoğan’a (1972) göre, bu dönemin önemli örneklerinden biri Villa Caprarola’dır.
Caprarola’nın basamakları parke desenli tuğla olup korkulukları taştan yavru yunuslarla
süslü bir merdiven ile üst terasa çıkılmaktadır. Havuz çevresinde çakıl mozaik yer işçiliği
yapılmış, zamanında poligon formundaki havuz ise çakıl mozaik yer işçiliğinin en güzel
örneğidir (Şekil 4.30). Bu bahçe bugün bakımsız bir haldedir.
Şekil 4.30 Villa Caprarola’nın yapısal elemanlarının görüntüsü
(http://members.virtualtourist.com/m/c2572/25b4e/)
Bu dönemde Villa D’Este, geniş su kullanımı ve muhteşem mermer havuzlarıyla üne
sahiptir (Şekil 4.31). Bu bahçede bulunan havuzların arkası güzel suni kayalı mağaralar ve
nehir tanrılarının heykelleri ile çevrelenmiştir. Fıskiye koridorları bu bahçenin en göz alıcı
bölümleridir.
85
Şekil 4.31 Villa D’Este görünümleri (http://www.ashka.eu/villadeste/villadeste.html)
Bu döneme ait en muhteşem bahçe Lante olmuştur. Lante diğer bahçelerden küçük
olmasına rağmen mekan planlamasının mükemmeliyetiyle üstündür. Yapısal elemanların
kullanışı açısından, Lante ile Rönesans bahçeleri mükemmeliyetin zirvesine ulaşmıştır
(Şekil 4.32).
Şekil 4.32 Villa Lante görünümü (http://en.wikipedia.org/wiki/Villa_Lante)
Lante herşeyden evvel mimarinin, heykeltraşlığın ve bahçe sanatının en ölçülü ve güzel
şekilde işbirliği yaptığı bir sanat eseri olarak önem taşımaktadır (Şekil 4.33). Devrine
rağmen, bahçede mimari hakimiyet görülmemektedir. Doğal orman ve bol su kaynağı
bakımından da Lante avantaja sahip bir yerde tesis edilmiştir. Buna rağmen bu iki elman
planın bütününe tabi bir ölçü ve denge içinde kullanılmıştır (Akdoğan 1972).
86
Mimari yapılar bu bahçede iki pavyon halinde , bahçenin aksının iki tarafında simetrik bir
düzende ve mütevazı bir ölçüde yer almıştır. Genelde her terasta, çeşitli formdaki
mermerden yapılmış havuzlarda bazen heykelere hareket kazandırarak, bazen de sakin
formlarda ses oyunlar yaparak yer almıştır.
Şekil 4.33 Villa Lante görünümü
(http://en.wikipedia.org/wiki/Villa_Lante)
Bu dönemin diğer önemli bahçesi Boboli bahçesidir. Bu bahçe ormana yakınlığından dolayı
vahşi hayatı, insan yapısal elemanlarıyla ahenkli bir şekilde bağlayan bahçe olarak
bilinmektedir. Plan açısından yuvarlak bir takım meydanlar ve buradan ayrılan ışınsal
yollara sahiptir ve Fransa Barok bahçelerinin bazı plan elemanlarının öncüsü olarak kabul
edilmektedir. Boboli bahçelerinin önemli özelliklerinden birisi, sarayın hemen arasındaki
ilk terasta yer alan amfi tiyatro’dur. Bu bahçede duvarları ve tavanı suni kayalıklar ve
çeşitli insan ve hayvan heykel ve kabartmaları ile bezeli grottolar ile bezelidir (Şekil 4.34).
87
Şekil 4.34 Villa Lante’nin bahçesi ve Villa Boboli’nin grottosu ( Jellicoe& Jellicoe 1995)
4.1.3.1.3 Üçüncü devir Rönesans bahçeleri (M.S. 1573- 1775)
İtalyan Rönesans bahçe sanatının zirvesi olan “Mimarlık Devrin” nden sonra üçüncü
Rönesans Devri 1573- 1775 yılları arasında geçen zamanı kapsamaktadır. Bu dönemden
önceki zamanların aksine bahçe planındaki kısımlar ve bina arasındaki uyum azalmaya
başlamıştır. Bahçelerin ölçüsü aşırı bir şekilde büyümüş ve artık halka açılmaya başlamıştır.
Bu dönemde yapılan Villa Real’ın sarayı muhteşem bir yapı özelliği göstermektedir. Bahçe
planında Barok akımının etkisini görmek mümkündür. Diğer bahçelerin aksine düz bir
sahaya yerleştirimiş olan bu bahçe, ana aksı üzerindeki kaskatlı kanal ile Barok bahçelerini
anımsatmaktadır.
Rönesans bahçe sanatı, Avrupa daki diğer ülkelerde etkili olmuştur. İngiltere, Almanya ve
Avusturya ülkeleri bahçe sanatındaki bu akıma ilgisiz kalmamışlar ancak o dönemdeki
düzensiz
ülke
koşullarından
dolayı,
bu
akımı
bahçe
sanatlarında
pek
fazla
yansıtamamışlardır. Ama bu ülkelerin aksine Fransa, Rönesans bahçe sanatından en fazla
ve bilinçli bir şekilde etkilenen ülke olmuştur.
4.1.3.2 Fransa Barok Bahçe Sanatı (M.S. 1556- 1800)
Fransızlar, işgalleri süresince İtalyan kültürü ile çok sıkı ilişki kurmuş ve güzel sanatların
çeşitli dallarındaki eserleriyle çok etkillenmişler ve özellikle Rönesans bahçelerinin
88
güzelliğine hayran olmuşlardır. Zarif heykellerin, neşeli ve hareketli su oyunlarıyla
havuzların, budanmış herdem yeşil bitkilerin meydana getirdiği komposisyon Fransızlar
için
baştan aşağı yenilik ediyordu. Bu tertibi Fransız şatolarında uygulama isteği
kaçınılmaz bir arzu olarak ortaya çıkmıştır (Akdoğan 1972).
Bu nedenle o dönemde Rönesans bahçelerini Fransa şatolarında yaratmak için, yüzlerce ton
ağırlığında kıymetli tablolar, heykeller, yapısal malzemeler ve diğer hazinelerin yanı sıra,
İtalya’ dan mimarlar getirilmiştir. Bu süre içinde Fransa’da yapılan şato bahçeleri ve diğer
bahçeler Rönesans karışımı olmaktan öteye geçememiştir. Ancak XVI. asrın ortalarında,
Fransa’nın siyasi ve mali yönden gelişip rahat ve zengin bir duruma gelmesi, artık bahçe
sanatının şatolardan çıkıp geniş arazilere geçmesine sebep olmuştur. Bunların yanı sıra
bahçe sanatında, Le Notre gibi kuvvetli bir dehaya sahip olan bir bahçe tasarımcının gelişi,
bahçe mekanı ifdesini sonsuzluğa kavuşturmuş ve Fransız ruhunu yansıtan yeni bir stil
ortaya çıkmıştır. Le Notre bu dönem içinde Fransa’da pek çok bahçe yapmıştır ve Vauxle
Viomte ile Versailles bunların en iyi örneğidir.
Bu dönemde bahçenin form ve şeklinin değişikliğine uğramasına rağmen yapısal
malzemede çok fazla değişim görülmemektedir. Sadece yapısal malzemenin ve
elemanlarının ağırlıkta olduğu Rönesans’ın aksine bitkisel materyallere geniş araziler içinde
yer verilmiştir. Özellikle yollar ve parterlerde bitki materyalı kullanılarak muntazam ve son
derece bakımlı bir şekilde bahçede görülmektedirler.
Bahçe elemanlarının yapımında doğal taş, özellikle mermer geniş bir şekilde kullanılmıştır.
Oturma yerleri, havuzlar, heykeller ve fıskiyelerin yapımında taş kullanılmıştır. Geçmiş
dönemlerin aksine duvar ve ayrıca elemanların yapımında ise yapı materyallerin yerine
bitkilere yer verilmiştir (Şekil 4.35). Yol yapımında bitkiler ile yön verilerek çakıl taş
kullanılmıştır.
89
Şekil 4.35 Versailles bahçesindeki yapısal elemanlar
http (://shw.star55.fotopages.com/6744886/wonderful-garden-Versay-Palace.html)
Vaux’un bahçesi, ölçü açısından olduğundan küçük görünmektedir (Şekil 4.36). Bahçede
kullanılan yapısal elemanlar havuz, kaskat ve grotto gibi yapılardır (Şekil 4.37). Bu
bahçede su doğal taştan yapılmış kaskatlardan geçip, renkli taş duvarlara yerleştirilmiş
istiridye kabuğu şeklinde figürden masklardan fışkırmakta ve buradan esas kanaldan geniş,
çakıl döşeli bir teras ile ayrılmış olan havuza dökülmektedir. Kanalın sonunda son fokal
nokta olarak grotto bulunmaktadır. Bu Kum taşından yapılmış ve heykeller ile süslenmiş
olan bu grotto bahçenin her yerinde görmek mümkündür.
Şekil 4.36 Vaux’un bahçesinin görünümü
(http://en.wikipedia.org/wiki/Vaux-le-Vicomte)
90
Şekil 4.37 Vaux’un bahçesinin görünümü
(http://www.offrench.net/photos/gallery-8_photo-885.php)
Versailles’da yapısal malzemeleri incelendiğinde ise, kırmızı renkli tuğlalardan inşa edilmiş
ve bina köşeleri beyaz taşlarla işlenmiş, siyah kiremitli zarif bir av köşküne sahip olduğu
görülmektedir. Bahçede avlu sistemini de görmek mümkündür. Le Notre başlangıçta bu
bahçedeki ağaçların altına tel kafes yerleştirmiş ve bunları kaya sarmaşıkları, yaseminlerle
sardırmış, böylece çabuk yetişen bir çit teşkil etmiştir. Yol boyunca bu çit önünde, değerli
beyaz mermer heykeller hem vurgu tesiri yaratmış hem de yolun perspektifine derinlik
kazandırmışdır.
Versailles’da, heykellerin soğuk malzemesi olan mermer ve bronzun, katı yorumlanmış
doğa elementlerinden
daha yumuşak ve canlı göründüğü bir tezatlık yaşanmaktadır
(Sarkowicz 2003).
Bu sarayda mermer vazolar bahçenin farklı yerlerinde yerleştirilmiş, pembe renkli mermer
merdivenler de kullanılmıştır. Bahçedeki yol boyunca üç küçük kız ve üç küçük erkek
çocuk heykelinin taşıdığı mermer su çanakları yer almıştır. Versay’ın bahçesinin yanı sıra
yapısal elemanlar, bazen ışınsal olan akslar üzerinde açık hava balo, konser salonları,
tiyatrolar gibi yapımlar yer almıştır.
91
Eriç’e (1994) göre, XVIII. yy’da Barok mimarisinin etkisiyle ahşaba mimaride geniş bir yer
verilmiştir. Akdoğan’a (1972) göre ise, Fransız stilinde planlanmış ve geliştirilmiş olan
bahçelerin o devre ait özellikleri, zamanında yapılmış olan tahta oyma işçiliği tasvirlerinden
öğrenilmiştir. Bu bahçe sanatı örneklerinin bir çoğu, sonraları doğan diğer bir bahçe
akımının (Natüralistik İngiliz Bahçesi) taraftar ve hayranları tarafından kısmen veya
tamamen yok edilmişlerdir.
Eriç’e (1994) göre, 1600 yılında metal kullanımı artmıştır ancak bahçe sanatında metal
kullanımında pek fazla değişikliğe uğramamıştır.
Fransa Barok bahçe sanatının etkilerini İngiltere’de de görmek mümkündür. Ancak bahçe
alanlarında Fransa’daki gibi masif görünümlü av parklarının yerine, ziraat arazisi oluşmuş
ve geniş avenülerin solid bir kitle tarafından kesilmesi yerine kır görünümlü ince yollar yer
almıştır. Hollanda’da ise topografik yapı bu stillin doğru bir şekilde yansıtmasını
sınırlamıştır. Özellikle Hollanda peyzajında jeolojik yapının karakteri, alüviyal olduğundan,
geniş çaplı taş işçiliği gerektiren tertibe yeterli malzeme bulmak imkansızdır. Diğer Avrupa
ülkelerinde ise bu stilliden etkilenerek benzer bahçeler yapılmıştır.
Avusturya’da bulunan, suhönbrünn sarayı bu dönemin özelliklerini yansıtan örneklerden
birisidir. Sarayın en önemli ve dekoratif elemanları, ana aks üzerine yerleştirilmiş olan
Neptun Havuzu ile Glorietta’dır. Tirol mermerlerinden yapılmış bir takım mitolojik
heykelerden meydana gelmiş olan bu şahane kompozisyon, özellikle çok belirli zamanlarda,
hareketli ve musikili su oyunlarıyla, bahçenin en dikkat çekici özelliklerinden birisi
olmaktadır (Akdoğan 1972).
İngilterede’ki Hempton Sarayı’nın bahçesi de Barok Dönemi’nin etkisindeki eserlerdendir.
Bu bahçedeki ahşap çitler, hayvan figürlerinde zarif bir şekilde kazılarak bahçede yer
almıştır. Ayrıca bu bahçede eylenme ve dinlenme için esas binaya uygun olarak bahçe
evleri ve pavyonlar inşa edilmiştir. Bu bahçedeki diğer bir yenilik ise, o dönemde moda
olan ağaçların belli bir seviyesinde yer alan oturma yerleri dir.
92
Fransız Barok bahçe tarzı, şehir planlarında da etkili olmuştur. Özellikle geniş, düz iki tarafı
muntazam ağaç dikili yollar o dönemdeki kentlerin planlarında yer almıştır.
4.1.3.3 İngiltere Naturalistik Bahçe sanatı (M.S. 1700- 1800)
Öyman’a (1995) göre, İngiltere için bahçe gibi ülke denmektedir. Havasından, suyundan
kültüründen ve geleneğinden dolayı, ülkenin bütünü bahçe gibidir. Bahçe sanatında ise,
Rönesans İtalyası’ndan XVII. asırda, Fransız Büyük Stil Devri’nden sonra, XVIII.
Naturalistik Peyzaj Ekolü ile ingiltere üne sahip olmuştur.
Natüralistik akımının gittikçe ekonomik şartların ve toplumun yapısında meydana gelen
radikal değişmelere paralel olarak biçim değiştirdiği Victorya Devri bahçeleri ise XIX.
asırda İngiltere kır ve şehir peyzajını etkilemiş ve eksterm fikirli izleyicileri dışında, XX.
asır modern bahçe sanatının temellerini atmıştır (Akdoğan 1972).
Bütün Avrupa bahçe sanatında adeta bir devrim yapmış olan Natüralizm düşüncesinin ve
ilhamının İngiltere’de doğuşunun belki de en önemli sebebi, İngiliz halkının kırlarda
yürümeye olan aşırı merakı olmuştur.
İngiliz bahçesinde XVIII. yüzyılın ilk yarısında zevkteki büyük devrim başlamıştır.
Parterler, heykeller, su oyunları, sedlemeler para yiyen gereksiz bezemeler olarak
görülmüştür.
Böylece türlü bitkilerin yetiştirilmesi ve ağaçların konumlandırılması
bahçıvanın en çok üzerinde durduğu konular olmuştur (Aslanoğlu Evyapan 1974).
İlk adım bahçe duvarlarını kaldırmak,
olmuştur. Gölge,
bahçenin doğa içinde sınırlanmasını önlemek
korunma gibi gereksinmeler bahçenin kendi öğelerinde, örneğin
ağaçlarda aranmış, insan yapısı öğelerden kaçınılmıştır. İngiliz bahçesi artık çevre
doğasının bir parçası olarak görülmek istenmiştir (Aslanoğlu Evyapan 1974).
Öyman’a (1995) göre, bu dönemde yolların yapımında hava koşulları ve bitki ağırlığından
dolayı, çim ve çakıl birlikte kullanılmış ve yollar patika şeklinde olmuştur. Bazen de
93
ortaları çakıl taş döşeli, kenarları geometrik biçimde çizilmiş, iç içe geçen mini bahçelerden
oluşan bir yürüme alanı oluşturulmuştur. Bahçedeki donatı elemanların yapımında ise bakır
ve kurşun gibi yapısal materyallere yer verilmiştir.
Bazen bahçede ince tahta ya da ince metalden baklava biçiminde birbirine tutturulmuş
ayraçlarla bahçenin bir köşesinde bir mini-kulübe yapılmıştır (Öymen vd. 1995 ).
Eriç’e (1994) göre, 1740 yılında demir üretimi başlamıştır. Bu nedenle bahçede yapılan
elemanların yapımında demire geniş ölçüde yer verilmiş ve özellikle bahçede yapılan
köprülerin yapımında demir kullanılmıştır.
Şekil 4.38 İngiliz bahçelerinde taş köprü görünümü
(http://en.wikipedia.org/wiki/English_garden#History_of_the_English_Landscape_Garden)
Eski dönem İngiliz bahçelerinde, eğer arazi geniş ise, sıra ağaçların arasında konulan kaz
ayağı türünden açılan yollardan görülen heykeller, rotunda denilen türbe biçimi yapılar,
gazebo denilen kameriyeler, belvedere denilen bahçeye tepeden bir yerden bakmak için
yapılan korunaklı balkonumsu üstleri yağmura karşı örtülü yerlerle süslenmiştir (Öymen
vd. 1995 ).
Natüralistik stilde zirve noktasına varış aniden, formal bahçeden yeni akıma geçiş yavaş
yavaş olmuştur. İlk örneklerinde eski formal bahçelerin kuvvetli ve esas form çizgileri
içinde, informal elemanların yerleşmesi (kavisli yaya yolları, kıvrıntılar yapan tabii su
94
formları, grup halindeki plantasyon) şeklinde biçimlenmiş oldukları görülmektedir
(Akdoğan 1972).
XVIII. İngiltere için “Altın Çağ” olmuştur. Zira bu devir, en büyük ressamların, yazarların,
möble sanatkarlarının, mimar ve bahçe mimarlarının yetiştiği bir çağdır.
Bu dönemde tabii arazı formu, grup grup ağaçlar ve su alanlarının meydana getirdiği ideal
peyajın içinde, mabetler, köprüler, bahçe pavyonları v.b. elemanlar odak noktaları olarak
yerleştirilmiştir. Özellikle Rousham kır villasında, bahçeye ilave ettiği kolosal heykel,
mabet, yıkık bir değirmen, köprü gibi elemanların yanı sıra, Gotik üsluptaki harabe, bu
romantizmini kuvvetle ifade etmektedir (Akdoğan 1972).
Kent’in natüralistik akımda en ileri tertip hüneri, suyu kullanış tarzı olmuştur. Rönesans ve
Barok bahçelerinin kanal ve çeşitli dekoratif havuzlarının yerini kıvrımlı, informal su
şekilleri; dere ve gölcükler almıştır. Bazı yerlerde göl halinde şişirilmiş olan suya, hafif
kaskatlar da ilave edilmiştir. Göl içinde yaratılmış olan küçük adalar, tertibe daha romantik
bir ifade kazandırmıştır. Sonuç olarak doğal formlar içinde bahçede kullanılan su genelde
bir kaynaktan diğer kaynağa akıp geniş bir alana yayılmaktadır.
Bu bahçelerde yapı, park ve kır arasında, çok güzel bir ahenk ve birlik kurulmuştur. Mimari
eserlere ise, mimari ünitelerin bahçe içinde yerleştirilmeleri büyük bir ustalık ve incelikle
yapılmıştır. Bu bahçelerde pitoresk görünüşlü bazı mimari elemanlara yer verilmiştir.
XVIII. yüzyılda sert düzenin çözülmesi daha da belirginleşmiştir. Endüstri Devrimi’nin
sonucu olarak gelişen Romantik anlayışla, Çin ve Japon etkilerinin en sonunda Avrupa’ya
gelerek Britanya adalarında uygun iklimi bulmaları bu çözülmeye yardım etmiştir
(Aslanoğlu Evyapan 1974).
Bu dönemdeki peyzaj tasarımcılarından birisi olan William Chamber, Çin’de yaptığı
incelemeler sonucunda, bu bahçelerin bazı özelliklerini İngiltere bahçelerine taşımıştır.
95
Özellikle Çin mabet yapılarına (pagoda) bahçenin dekoratif elemanlarından birisi olarak yer
vermiştir (Şekil 4.39).
Çok
büyük bahçelerde
Uzak
Doğu
esintisi olarak
pagoda ve hatta mağara
yapılabilmektedir. Bu doğal bir mağara olabileceği gibi, çoğu kez yapaydır. İçyüzü deniz
kabuklarıyla, hatta kemik, cam, çakıl taşlarıyla bezeli olabilmektedir. Bahçe ile araziyi
birbirinden ayırmaya yarayan hendekler, hayvanların bir taraftan ötekine geçmesini de
engellenmektedir (Öymen vd. 1995 ).
Şekil 4.39 İngiltere bahçelerinde mabet ve benzeri yapıtları
(http://en.wikipedia.org/wiki/English_garden#History_of_the_English_Landscape_Garden)
İngiltere’de natüralizm eğilimi, bir çok güzel Rönesans ve Barok bahçesinin tamamen
değişmesi ve yeniden düzenlenmesi ile sonuçlanmıştır. Formal bahçelerin şaheser bir çok
örnekleri ve özellikle çok değerli klasik heykel sanatı eserleri depolara kaldırılmış, ünlü
mimarların çalışmaları olan zarif basamak, duvar, balustrad, havuz detayları yerle bir
edilmiştir. Bazı örnekler ise, Rönesans ve Barok elemanları kısmen korunarak, informal bir
düzen yaratılmaya çalışılmıştır ki Chastworth Hall bunlardan en ilgi çekicisi olarak ele
alınmağa değer (Akdoğan 1972).
96
Esas itibariyle Chatsworth villasının bahçesi İngiltere’deki çeşitli bahçe devirleri boyunca
değişiklik göstermiştir. Nitekim bugün bile bahçede beş ayrı eğilimin izlerini bulmak
mümkündür.
XIX. asırda, İngiltere’nin ekonomik ve sosyal yapısında başlayan değişikliklere paralel
olarak orta sınıf halkın artışı, küçük bahçeli evlerin zorunlu hale gelmesi yeni bahçe
sanatların tanımlanması ve yetiştirilmesine neden olmuştur.
Esas itibariyle Victoria Devri İngiltere’de bir orta sınıf toplumunun oluşturmuştur. Bu
yönden yeni devre ait stili eski aristokrat ortamda değil, fakat homogen, kendisinden emin
bir orta sınıf arasında bulmak mümkün olacaktır. Bu devrin bahçelerinin biçimlenmesinde
sosyal olduğu kadar ekonomik ve bilimsel etkenler de önemli rol oynamıştır (Akdoğan
1972).
Görülüyorki Victoria devri bahçe sanatı, esas çizgileri natüralıstik peyzaj akımının izlerini
taşıyan bahçe mekanı içinde, formal bir takım çiçek yastıkları ve parterlerinde bitkilerin
sergilenmesi özelliğini taşımakta ve sınırlı sayıdaki aristokrat bahçe örneğinin yanı sıra,
binlerce orta sınıf halk için yapılmış ev bahçelerini kapsamaktadır (Akdoğan 1972).
97
4.1.4 Yakın Çağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri(M.S 17892010)
Sarkowicz’e (2003) göre, XVIII. Yüzyıl, bahçe sanatı yüzyılı olarak adlandırılabilir. Bahçe
tutkusu o zamanlar bina yaptırma isteğinin bile önüne geçmiştir. Ancak bu dönemden sonra
bahçe kavramı geçmişteki anlamından çok farklı bir boyut kazanmıştır.
Bugün
bahçe denilince ilk akla gelen dış mekan düzenlemeleridir. Ancak yaşama
düzeninin ve hızının değişimi, bahçe kavramının giderek kökünden ele alınmasını
gerektirmektedir. Bugün özel bahçeler sayı ve ölçü olarak azalmaktadır. Nedenleri, önce
arsa değerlerinin artması ve toplu yerleşim dolayısıyla yer kıtlığı, sonrada geniş açık
alanların bakım güçlükleridir. Başka bir deyimle, sosyal ve ekonomik alanlardaki
değişimler eski anlamında bahçeye çoğu kez olanak tanımamaktadır (Aslanoğlu Evyapan
1974).
Bugün kent içindeki konutların pek azı bahçe veya avlu gibi bir dış mekan olanağına
sahiptir. Geniş boş alanlar hızla yapılaşmaya açıldığından, kentlilere belirli standardlarında
denetimli oyun sahaları ve parkların sağlanması güç olmaktadır.
Bu gibi sorunların çözümüne yönelik, ilk olumlu adım A.B.D. de 19. yy ortalarında
Frederick Law Olmsted tarafından atılmıştır. New York kentinin ortasındaki Central Park
geniş alanıyla ve üzerinde yapılaşmayı önleyen kanunlarıyle iyi bir örnek olmuştur (Şekil
4.40).
98
Şekil 4.40 Central Park
(fthats.wordpress.com/2009/04/10/history-of-landscape-design-week-5-19th-century-gardensthe-birth-of-the-public-park)
Bugün parklar, Amerika ve Avrupa ülkelerinin yanı sıra, doğu ülkelerinde de kendini
göstermektedir. Park uygulamalarında yalınlık ve kullanışlılık önde gelen etkenlerdir.
Ancak doğal olarak, yüzyılın getirdiği gelenekler ve yeni akımlar göz ardı edilmez. Böylece
gerek
formal,
gerek
de
doğal
çizgiler
bugünün
yönetimlerinde
etkenliklerini
sürdürmektedirler.
Tarihi süreç içerisinde bakıldığında; XIV. yy’dan dan XX. yy’la kadar peyzaj mimarlığına,
bir sanat olarak yaklaşıldığı görülmektedir. Bu sanatsal ifade, özellikle Batı uygarlıklarında
simetri, denge ve düzenin ön planda olduğu bir formal yapı içinde ortaya çıkmaktadır
(Belkayalı 2002).
XX. yüzyılda park ve açık ve yeşil alanlarının öneminin giderek artması ile peyzaj
tasarımları sanattan çok akımların etkilerini gösterdiği bir alan olmuştur. Bu yüzyılda
peyzaj mimarlığında sırasıyla üç yaklaşım söz konusu olmuştur:
•
Genelenksel peyzaj mimarlığı (XX. yüzyılın başlarına kadar),
•
Modern peyzaj mimarlığı (1920’lerden günümüze),
99
•
Post modern peyzaj mimarlığı (1970’lerden günümüze).
Geleneksel peyzaj mimarlığı, tasarımcının sanatsal yaratıcılığı ve yeteneğiyle bunların
alana uygulanmasına dayanmaktadır. Bu tarz, yalnız XX. yüzyılın başlarındaki dönem için
değil, aynı zamanda daha önceki dönemlerin (XIV-XX. yüzyıl) tasarım anlayışı için de
geçerlidir. Geleneksel peyzaj tasarımı; sanatçının düş gücü ile peyzaj öğelerini bir araya
getirerek oluşturduğu bir kompozisyonun ürünüdür. Tasarımın güzelliği; Rönesans, Barok,
İngiliz ekolü gibi farklı görüş yeteneğine ve bazı kurallara, özellikle mekan algılamasına
dayanmaktadır (Germeraad 1987).
1920’lerde ortaya çıkan modern peyzaj mimarlığına göre tasarımın amacı, işlevsel bir
peyzaj yaratarak, kullanıcı gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Bu anlayışa göre peyzaj
tasarımında bilimsel yaklaşıma ağırlık verilmiş, tasarım süresi içinde sosyal, ekolojik ve
işlevsel çalışmalar yapmak bir gereklilik olmuştur. Peyzaj mimarı önce tasarımın bütününe
ilişkin çeşitli teknik tasarım problemlerini belirlemekte, daha sonra her problem, ilgili
uzmanlar tarafından çözümlenmekte ve peyzaj mimarı bütün bunları bir araya getirerek son
tasarımı ortaya koymaktadır. Bu bilimsel ve rasyonel yaklaşım, peyzaj tasarımında
karmaşık problemlerin çözümü için uygun bir yol olarak kabul edilmektedir. Sonuç, en iyi
bilgiye dayalı en iyi çözüm olarak ortaya konmaktadır. Değişik işlevler birbiri ile
ilişkilendirilerek hiyerarşik bir düzen içerisinde yapılanmaktadır. Varolan peyzaj özellikleri
ve sahip olduğu öğeler, tasarlanan işlevler arasındaki ilişkileri belirlenmektedir (Germeraad
1987).
Turner’e (2005) göre, modernizim peyzaj tasarımında 1930 yılında başlamıştır. Ancak
modern peyzaj tasarımının gerçek anlamda nerede ve nasıl başladığıyla ilgili olarak
tasarımcılar arasında fikir birliğine varılamamıştır. Shepheard’ın, 1953 yılında yazdığı
“Modern Gardens” adlı kitabında anlattığı gibi, modern mimarinin özelliklerine göre bir
peyzaj tasarlamak pek mümkün değildir. Çünkü Modernizm’in ana materyalleri olan cam,
çelik ve beton , bahçe materyalleri ile pek uyum içinde olmamaktadır.
100
Modern mimarlık, uluslararası yeni konstrüksiyon metodlarından yararlanan endüstri
toplumu için uygun ve onu kültürel değişimini, sosyal düzen ve anlam açılarından
sağlamayı amaçlayan yenilikçi mimarlıktır. Sınırlayıcı, yönlendirici ve kendi kurallarına
uygun, belirleyici özellikleri ile mimarlara yepyeni bir alan sunmaktadır (Gençer 1998).
Modernizm akımı peyzaj tasarımlarında büyük mimarlar tarafından ustaca kullanılmıştır.
Bunların en önemli örneklerini Frank Lloyd Wright ve Fletcher Steele gibi mimarların
eserlerinde görmek mümkündür.
Birinci dünya savaşından sonra, Avrupa Devletleri ve diğer devletler yıkılan binalarını,
şehirlerini, yeniden inşa ederek daha akılcı yaşama mekanları oluşturmaya başladılar.
Bunun için teknoloji ve bilimden yararlanmışlardır. Endüstri Devrimi ile başlayan
teknolojideki ilerlemeleri yeni bina yapım tekniklerini, modern malzemeleri mimaride de
kullanarak, geleneksel mimariyi terk etmişlerdir. Geleneksel mimaride, inşa edilecek
binanın etrafından ve yakın çevresinden malzeme elde edilirken, modern mimari getirdiği
prefabrikasyon ilkeleri ile belli bir standartlaşmaya gidilmesine neden olmuş ve zamandan
tasarruf edilmiştir (Belkayalı 2002).
İkinci dünya savaşından sonra, Almanya’da gelişmiş bir ülke olarak yeniden canlanmak
için özellikle modernizm sayesinde çok sayıda eser yapılmıştır (Şekil 4.41). Ülkenin
gittikçe, zenginleşmesi bu tasarımların en iyi şekilde uygulanmasına neden olmuştur. En
yeni yapısal materyaller, Modernizm tasarımının ilkelerine bağlı olarak iyi eserlerin
yapılmasında rol oynamıştır.
Turner’e (2005) göre, Amerika 1950 yılında Dünya’nın zengin ülkelerinin başında
olmasından dolayı, park ve bahçe sanatında, çok gelişmiş tasarım ve uygulamaların
yapıldığı bir ülke olmuştur (Şekil 4.42). Özellikle o dönemin büyük mimarlarından olan
Dan Kiley ülkede yaptığı eserler ile modernizm akımını güzel bir şekilde yansıtmayı
başarmıştır.
101
Şekil 4.41 Berlin kültür evi modernizm tasarım akımı örneği (www.panoramio.com)
Şekil 4.42 Amerika’da modernizım örneklerinden Oakland müzesi ve bahçesi
(www.artknowledgenews.com)
Jane Brown’a (2000) göre ise, modern bahçe tasarımı Amerika’da başarılı olduktan sonra,
peyzaj tasarımında yeni bir akım olarak, 1950 yılında Avrupa’ya yönelmiştir. Ancak bu
akım on yıl içinde tüketilmiş ve doğru bir biçimde tanımlanmayıp uygulanmadığından
yeniden eski akımlara dönüş olmuştur ve böylece Postmodernizm ortaya çıkmıştır (Turner
2005).
102
Postmodernizim kavramı ilk olarak İspanyol yazar Fredrico De Onis tarafından “ Antologia
De La Poesia Espanolae Hispanoamericana” adlı eserinde, 1943’de, modernizime karşı
tepkiyi tanımlamak üzere kullanılmıştır (Belkayalı 2002).
Belkayalı’ya (2002) göre, Modern ve Postmodern peyzaj mimarlığı, bazı üslup ve tasarım
düşünceleri dışında birbiriyle örtüşen farklı hareketlerdir. En temel farklılık ise,
Modernizmin seçmeciliği ve daha önce bahsedilen yaklaşımın dışında bir anlayışa sıcak
bakmamasıdır. Postmodernizm ise genel olarak üslupların bir karışımı olarak kabul
edilmektedir. Örneğin; her hangi bir tarihsel dönem ait üsluplardan alıntılar yapılabilir.
Turner’e (2005) göre, Modernizimden Postmodernizme geçiş zamanla çözümlenmiştir.
Postmodernizime geçişin ilk anlamları başlarda, ülkelerdeki peyzaj tasarımlarını
ulusallaştırmak şeklinde olmuştur. Böylece o ülkenin tarihi simgelerine ve üsluplarına
tasarımlarda yer vererek özgün tasarımlar elde edilebilme olanağı doğmuştur. Ancak bahçe
sanatındaki tarihi sürec incelendiğinde, böyle bir şeyin kolay mümkün olmadığı
görülmektedir. Bunun sebebi ise bahçe sanatlarının zaman içerisinde birbirinden çok
etkilenmeleridir. Örneğin İtalya bahçe sanatının Eski Yunan’dan, Fransa’nın İtalya’dan,
İspanya’nın Ortadoğu’dan ve İngiltere, Almanya ve Amerika gibi ülkelerin
diğer
ülkelerdeki akımlardan etkilendiği bir gerçektir. Sonuç olarak Postmodernizm sadece bir
uslup ya da akıma bağlı olmadan her ülkede özgün tasarımların ortaya çıkmasını
sağlamıştır. 20. yüzyılın son yıllarında çoğu tasarımcı artık Modernizim akımınının
özelliklerinin getirdiği sınırlardan kaçınmak için, Postmodernizme yönlenmiştir. Tüm bu
gelişmeler sonucunda kısa bir süre içinde Postmodernizm akımı, peyzaj mimarlığında,
dünyanın her yerinde önemli eserlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur (Şekil 4.43).
103
Şekil 4.43 De la villette parkı Fransa’da postmodernizm akımının örneği
(www.artknowledgenews.com)
Postmodernizm yaklaşımında, kullanıcıların farklı kültürel zevkleri ve her birinin kendine
özgü peyzaj anlayışı, farklı hayat görüşleri, tasarımcıyı değişik peyzaj/çevre çözümlerinin
yan yana bulunduğu bir sonuca götürmüştür. Böylelikle, Postmodern peyzaj mimarlığı
pluriform (çok biçimli) bir yapıda ortaya çıkmıştır (Şekil 4.44).
Belkayalı’ya (2002) göre, bugün Postmodern peyzaj tasarımı ile ilgili olarak iki farklı
yaklaşımdan söz edilebilir;
•
Doğa öncelikli yaklaşım: Tasarım, ekolojik dengelerle belirlenen doğal düzene
dayanmakta ve doğal bir ortam içindeki pitoreks görünümler (manzara), doğal
dengeler, bitki dokusu, ekolojik geçişler ve bitki örtüsünün doğal gelişimi gibi
unsurlara önem verilmektedir.
•
Kültür öncelikli yaklaşım: Tasarımda doğal düzen, belirleyici unsur değildir. Kendi
ilke ve kuralları ile kent düzeni kültürün kaynağıdır. Bu görüşe göre; peyzaj, insana
hizmet sunmak için vardır ve bu nedenle onların beklentilerine yanıt vermelidir.
104
Şekil 4.44 Berlin Yahudi müzesi ve çevresi (arch48fbernardes.wordpress.com)
Şekil 4.45 De la villette parkı Fransa’da postmodernizm akımının örneği
(www.artknowledgenews.com)
XIX. yüzyıla kadar yapı malzemesi endüstrisinin verilerinden pek fazla yararlanılmadığından,
sadece ahşap, taş, pişmiş toprak gibi doğal malzemeler yapıya ve bahçeye girmiş, kendilerine
özgü çeşitli yöresel konstrüksiyon ve formlar ortaya çıkmıştır.
105
Yapısal malzeme açısından Yakın Çağ’daki akımlar incelendiğinde, tasarımların geçmiş
dönemlere göre daha çok çeşitlilik ve farklılık gösterdikleri fark edilmektedir. Bunun
nedeni ise, XIX. yüzyıldan sonra yapısal malzeme endüstrisinin hızla ilerlemesi ve her
geçen gün yeni bir ürün sunmasıdır. Sanayi Devrimi’nden sonra geleneksel malzemenin
önemi azalmadığı gibi, yeni malzemeler de ortaya çıkmıştır. Bunlar içinde, özellikle plastik
ve beton ağırlıklı olarak bir yer tutmaktadır.
Eriç’e (1994) göre, J. Aspdin’in (İng-1825) portland çimentosunu bulmasıyla, bugünkü
anlamıyla beton yapımı başlamış, XIX. yüzyıl ortalarına doğru ise plastik malzeme elde
edilmiştir. O dönemde beton ve plastiğin bulunması, zemin elemanlarının yanı sıra düşey ve
donatı elemanlarında da çeşitliliği sağlamıştır. Bunun sonucunda ise Yakın Çağ’daki peyzaj
tasarımları geçmiş döneme göre malzemede çeşitlilik kazanmıştır.
XIX. yy. dan itibaren beton malzemenin ortaya çıkmasıyla peyzaj uygulamalarında, doğal
taş eski önemini kaybetmiştir. Ancak taşın işlenmesiyle ilgili çeşitli yöntemlerin ve
tekniklerin gelişmesiyle son dönemdeki peyzaj tasarımlarında farklı bir şekilde yer almıştır.
Bu dönemde, Viyana, Münih, Paris’te taş döşeme yapılmış meydanlarda, süsleme biçiminin
en zengin örnekleri ortaya konulmuştur.
Ahşap yapı malzemesi ise azalması ve pahalı olması nedeniyle geçmişteki bahçe
tasarmlarında kullanıldığı kadar rağbet görmemiştir. Ancak yine de bu malzeme peyzaj
tasarımlarında doğal bir görünüş sağladığı için önemli düzenlemelerde yer almaktadır.
Gelişen kentleşme süreci içinde peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında sert yüzeylerin önemi
her geçen gün artmaktadır. Özellikle bina kitleleri arasında yer alan avlu mekanlarının
düzenlenmesinde, yolların kaplanmasında ve meydanlarda döşemeler, gerçekçi ve doğru
seçim ile iyi bir projelendirmeyi zorunlu kılmaktadır (Özkır 1999).
Yakın Çağ’daki akımlar incelendiğinde yapısal malzemelerin çeşitlilik kazanmasıyla zemin
döşemelerinin, tasarımlarda vurgulayıcı ve tasarımın özelliklerini yansıtan elemanlar
106
oldukları görülmektedir. Bu dönemde, döşeme elemanları olarak kullanılan materyaller ve
kullanım biçimleri kısaca açıklanmıştır.
•
Agrega döşemeler: Agregalar hafif ağırlıklı vermikulit ve sünger taşı gibi kum,
çakıl ve kırılmış taşlar içeren taneli malzemeler olarak tanımlanmaktadır. Bugün
agregalar peyzaj konstrüksiyonundan çeşitli amaçlarla temel malzemesi olarak
kullanılabildiği gibi, yürüyüş yolları, taşıt yolları ve park alanları için döşeme
elemanı olarak da kullanılabilmektedir.
•
Beton döşemeler: Beton; agrega, portland çimentosu, su
ve beton katkı
maddelerinden oluşan bir karışımdır. Beton, peyzaj tasarım ve konstrüksiyonunda çok
çeşitli amaçlar için kullanılan bir malzemedir. Temlede duvarda ve çatıda
kullanılabilmektedir. Döşemede kullanımı ise son yıllardaki teknolojik gelişmelerle
oldukça artmıştır. Hem daha sağlam, hem daha çeşitli beton ürünler, değişik ebat ve
renklerde döşemede kullanılabilmektedir.
•
Taş döşemeler: Taşlar doğal çevre içinde bulunan diğer elemanlarla uyumlu olan,
kolay sağlanan ve sıcak bir yapıya sahip malzemedir. Bugün teknolojinin
gelişmesiyle ocaklardan çıkarılan taşlar çeşitli işlemlerle farklı desenler ve
şekillerde parlatılmış veya matlaştırılmış olarak döşemede çok tercih edilmektedir.
•
Seramik döşemeler: Pişmiş toprak ürünlerinden seramik dış mekan döşeme
malzemesi olarak kısıtlı olarak kullanılmaktadır. Ancak havuz ve teraslarda ve su ile
ilişkili konstrüksiyonlarda yer alabilmektedir.
•
Tuğla döşemeler: Döşeme materyallerinden pişmiş toprak ürünü olan tuğlalar renk
ve desenleri ile etkilidirler. Döşemeye çeşitlilik ve hareket katan tuğla üretim
teknolojisindeki gelişimler sonucunda çok dayanıklı ve değişik kullanımlar için
üretilmektedir (Şekil 4.46).
107
Şekil 4.46 Günümüzde kullanılan döşeme elemanları
(eyecandy-webcandy.blogspot.com/2007/11/andrea-cochran-landscape-architechture.html)
•
Ahşap döşemeler: Ahşap doğal ve güzel bir malzemedir, uygun bir ortamda bulunsa
da çok kısa sürede bozulma eğilimi gösterebilmektedir. Dış mekanda uygun bir
döşeme malzemesi olarak kulanılmayacağı düşünülse de yine teknoloji yardımı ile
dayanıklılığı arttırılmıştır. Döşeme materyali olarak ahşap çok fazla olmasa da,
özellikle su ile ilişkili mekanlarda, teraslarda, bahçe bölümlerinde kullanılmaktadır.
•
Asfalt döşemeler: Petrol türevi olan asfalt, uzun yıllar kullanılabilecek bir döşeme
malzemesidir. Asfalt döşemeler en ucuz ve yaygın olarak kullanılan sert zemin tipleri
arasında olsa da, görünümü dolayısı ile önemli alanlarda pek kullanılmaktadır. Genellikle
yollarda, patikalarda, oyun alanlarında, kotlarda ve park yerlerinde kullanılmaktadır
(Özkır 1999).
Yakın Çağ’daki akımlar incelendiğinde , bu dönem içerisinde donatı elemanlarının çok
önem kazandığını fark edilmektedir. Artık donatı elemanlar eskisi gibi sadece bahçede yer
alan mobilyalar, havuzlar ve heykeller ile sınırlı olmamaktadır. Yapısal malzemenin
çeşitliliğinin getirdiği avantajın yanı sıra, bu dönemdeki akımların park ve açık alanlardaki
tasarımlarda anlam kazandıkları odak noktaları ve farklı biçimlerdeki objeleri fark etmemek
mümkün değildir. Artık eski dönemlerde donatı elemanların yapımında kullanılan doğal
taş, ahşap ve metalin yerini, plastik, beton, çelik, cam, ayna ve yeni materyaller almıştır.
108
Millenium parkında
değişik
çelik ürünlerinin kullanımıyla yapılan dekoratif objeler
tasarıma farklı boyut kazandırmıştır. Modern ve Postmodern tasarımlar bu yeni malzeme
ve geometrilerle tasarlanmaktadır (Şekil 4.47).
Şekil 4.47 Millenium parkı, Chicago’da Postmodernizm akımının örneği
(www.gallagher.com)
Ayrıca Modern ve Postmodern tasarımlarında, süsleme materyalleri farklı boyutlar
kazanmıştır. Cam , plastik ve ışık oyunlarının yanı sıra eskiden de kullanılan yapısal
materyaller çok farklı bir biçimde süsleme amacıyla tasarımlarda yer almaktadırlar. Bunun
örneği, İspanya’da mimar Gaudi’nin yaptığı dış cephe süslemesi olarak, mozaiğin çok farklı
bir kullanım tarzıdır. Barcelona’daki Guell parkında duvarların üstü tamamen mozaik kaplı
109
olup, ilginç mimari yapılarındaki kulelerin iç ve dış döşemelerinin de mozaikle yapılmış
olması göz alıcıdır (Şekil 4.48).
Şekil 4.48 Guell Park’da mozaik kullanımı (http://soexisting.com/mozaik-sanati/)
Örtü elemanlarını incelendiğinde ise, yeni akımların getirdiği değişik biçim ve formların
yanı sıra, yapısal materyallerindeki çeşitlilikte farklı tasarımlara yol açtı görülmektedir.
Özellikle endüstriyel tasarımlar yaparken doğadaki örneklerden yararlanmak bugün son
derece yaygın kullanılan bir yöntem olmuştur. Enerji tasarrufu, estetik, kusursuz işlevsellik,
gibi bir tasarımda olması gereken bütün özellikler doğadaki örneklerinde eksiksiz
mevcuttur.
Bugün modern mimari eserlerine örnek olarak gösterilen. Münih Olimpiyat Stadı'nın tavanı
örümceğin ağından esinlenerek yapılmıştır. Böylece tavandaki çeşitli gerilimler eşit olarak
dağıtılmıştır. Bu yapılarda ise en yeni malzemeler farklı biçimlerde kullanılmıştır (Şekil
4.49).
110
Şekil 4.49 Münih Olimpiyat Stadı’nın yapısal malzeme kullanımı ( www.nurtalebesiyiz.biz)
Ayrıca örtü elemanları çok farklı işlevler kazanarak yeni tasarımlarda yer almışlardır.
Bunun en iyi örneklerinden birisi çelik kullanımıyla, İsviçre’de yapılan MFO parkıdır.
Çelik sütünların bitkiler ile süslenmesi, park tasarımında farklı bir tarz yaratmaya neden
olmuştur (Şekil 4.50).
111
Şekil 4.50 MFO parkın da Çelik kullanımı
(www.vulgare.net/mfopark-grner-seitenansicht-zurich)
112
5. SONUÇ
Dış mekan tasarımının vazgeçilmez unsurları olan çeşitli yapısal malzemeler, tarihin çeşitli
dönemlerinde, peyzaj tasarım ve uygulamalarında estetik ve işlevsel ilkeler çerçevesinde
kullanılmıştır. Bu dönemler incelendiğinde, yapısal malzemelerin gelişmesi ve yapı
endüstrisinin ilerlemesinin bahçe ve peyzaj tasarımları üzerinde önemli etkileri olduğu
saptanmıştır. Böylece yapısal malzemenin üretim ve işlenme tekniğindeki gelişimin, yeni
malzemelerin ortaya çıkışının tarihi süreç içerisinde malzeme kullanımlarındaki değişimlere
sebep olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Mısır uygarlığından bugüne kadar dış mekan tasarımlarının vazgeçilmez malzemesi olan
taş, ilkçağlarda doğal bir şekilde ya da üzerinde çok az işlem yapılarak, yer döşemesi,
duvar, merdiven ve heykel yapımında
kullanılmıştır. Özellikle Yunan uygarlığından
itibaren, bahçe elemanlarının yapımında mermere geniş bir şekilde yer verilmiştir.
Rönesans döneminde ise taş işciliğinin ilerlemesiyle bahçe süslemelerinin çoğu taştan
yapılmıştır.
Doğada farklı renklerde ve desenlerde bulunması ve teknolojinin ilerlemesi, taş üretimi ve
işlenmesini geliştirmiş, böylece taşlar farklı boyutlarda, inceliklerde ve parlaklıkta
üretilerek peyzaj tasarımlarında değişik amaçlar için kullanılmıştır. Bugün tasarımlarda
kullanılan taşlar daha çok sert taşlardır. Geçmişte bu tür taşların işçiliğinin zor olması,
genelde daha az dayanıklı taşların kullanımını gerektirmiştir. Ancak bugün granit ve bazalt
gibi sert ve daha dayanıklı taşlar, mermer gibi az dayanıklı taşların yerine almıştır. Çok ince
levhalar şeklinde üretilen taşlar bile, artık her yerde kullanılma olanağı bulunmaktadır. Taş
peyzaj tasarımlarının yanı sıra, çatı ve duvar gibi yapıların yapı ve süslemeleri içinde de
kullanılmaktadır.
Betonun bulunmasıyla, taşın kullanımı azalmış olsa da, peyzajda doğal bir görünüm
sağladığı için, her zaman vazgeçilmez bir yapı malzemesi olmuştur. Bu sebeple taşın
113
kullanım şekilleri zaman içinde değişimlere uğrasa da, peyzaj konstrüksiyonlarının temel
yapı malzemesi olması tartışılmazdır.
Ahşap da peyzaj’ın kendi doğal ürünü olduğu için, en eski bahçelerden bugüne kadar
farklı işlevler ve amaçlar için kullanılmıştır. Geçmişte donatı elemanları olarak daha çok
tercih edilen ahşap, üretimindeki gelişimiyle farklı işlevler kazanmıştır. Bugüne çatı ve
düşey elemanlarında kullanımının yanında ince levhalar halinde üretilen ahşap, peyzaj
tasarımlarında zemin ve yüzey kaplamalarındada kullanılmaya başlamıştır.
Zaman içinde ormanların azalması, ahşabın kaynağı olan ağaçların yok olması, ahşabın
üretimini azaltmış ve fiyatının artmasına sebep olmuştur. Maliyetinin yüksek olmasının
yanı sıra az dayanıklı bir malzeme olması, kullanımında sıkıntılara yol açmıştır. Bu sebeple
artık eski zamanlarda olduğu gibi peyzaj tasarımlarında kullanımı sınırlı olmaktadır. Bugün
ahşap kullanımı sadece özel peyzaj tasarımları ve hava koşullarının daha uygun olacağı
yerlerle sınırlanmıştır. Ancak yine de vazgeçilmez bir doğal malzemedir
Metaller incelendiğinde ise, demir ve bakırın tarih boyunca, peyzaj tasarımlarında geniş bir
şekilde kullanıldıkları saptanmıştır. Geçmişte metaller peyzaj tasarımlarında, pergola gibi
donatı elemanlarının yanı sıra, su tesisleri, sera gibi konstrüksiyon çalışmaları ve benzer
amaçlar için kullanılmıştır.
Geçmişte peyzaj tasarımlarında, metal malzemenin seçimi, işlenmeye elverişli olmasına
bağlıdır. İşlenmesinin en ilke aletler ile kolay olması, kullanımının yaygınlaşmasına sebep
olmuştur. Örneğin bu durum Rönesans Dönemin’de bahçe mobilyalarında demirin farklı
şekillerde kullanımını belirlemiştir. Metal malzemelerin üretim ve işleme tekniğinin
ilerlemesi, önce çelik gibi metallerin bulunması, daha sonra bir çok yeni ve dayanıklı
metalin bulunması peyzaj tasarımlarında da bir devrim etkisi yaratmıştır.
Büyüklüğü ve dayanıklılığı fazla olması gereken yapıların çoğunda metaller yer almaktadır.
Özellikle alüminyum gibi hafif metallerin ve alaşımlarının üretimi, bir çok peyzaj tasarımı
elemanının yapımını kolaylaştırmıştır. Bunların yanı sıra Yakın Çağ’da, çok daha dayanıklı,
114
hafif ve paslanmayan metal karışımların üretilmesi, tasarımlarda yer alan yapı
elemanlarının farklı şekiller ve işlevler kazanmasını sağlamıştır.
Pişmiş toprak ürünleri incelendiğinde ise, Mezopotamya’dan başlayarak, yapı ve dış mekan
uygulamalarında kullanımları yaygın yapı malzemeleri oldukları saptanmıştır. İlk çağlarda
pişmiş topraktan kerpiç benzeri malzemeler ile sınırlı olsa da, zaman içinde tuğla, seramik,
fayans ve cam gibi malzemelerin bulunmasıyla, toprak kullanımı çeşitlilik kazanmıştır.
Özellikle peyzajın canlı materyalleri ile uyum içinde olan bu malzemeler, bu nedenle
geçmişten beri bahçelerdeki yapısal elemanlarda oldukça fazla yer almıştır.
Eski zamanlarda kerpiç ve tuğla sadece peyzaj ve bahçedeki yapıtların yapımında veya
zemin döşemesi olarak kullanılmıştır. Ancak seramik ve fayansların üretilmesiyle, bahçede
zeminde ve duvarlarda süsleme ve renkli desenler oluşturmak içinde yer almışlardır.
Teknolojinin ilerlemesiyle daha dayanıklı ve çeşitli boyutlar ve renklere sahip olan tuğla,
seramik ve fayansların üretilmesiyle, pişmiş toprak
ürünleri çeşitlilik ve dayanıklılık
kazanarak kaplama gibi işlevlere de sahip olmuştur. Bugün bu malzemeler zemin
döşemesinin yanı sıra, hemen hemen tüm peyzaj yapılarında ve donatı elemanlarının
yapımında da kullanılmaktadırlar.
Cam ise, topraktan elde edilen bir ürün olarak eski zamanlarda yer döşemelerinde veya sera
yapımında kullanılmıştır. Ancak bugün farklı renklerde daha şeffaf ve dayanıklı üretilerek
peyzaj tasarımlarında süslemeler, zemin kaplaması ve duvar gibi ayırma elemanlarının
yapımında da kullanılmaktadır.
Yapay materyaller incelediğinde ise, betonun bulunmasının peyzaj konstrüksiyon
çalışmalarında bir devrim yarattığı kabul edilmektedir. Beton, peyzaj uygulama
çalışmalarına, kolaylık ve çeşitlilik kazandırmanın yanı sıra projelerin ilerlemesini de
hızlandırmıştır. Eski bahçelerde yer alan çoğu donatı ve zemin elemanlarının yerini, bugün
artık beton ürünler almıştır. Betonun çok dayanıklı olması ve çeşitli şekiller ve renkler
alabilmesi, kullanım alanını da genişletmiştir. Geçmişte tuğla, kerpiç, ahşap ve taştan
115
yapılan elemanlar artık çoğunlukla uygulama kolaylığı nedeniyle beton malzemeler ile
yapılmaktadır. Çeşitli zemin döşemelerinin yanı sıra, peyzaj tasarımlarındaki binalar, spor
alanları ve düşey elemanların yapımında da kullanılmaktadır. Ancak yapay bir görünüşe
sahip olması ve canlı materyaller ile uyum içinde olmaması, bilinçli ve diğer materyaller ile
dengeli bir şekilde kullanılmasını gerektirmektedir.
Betondan sonra tasarımlarda en etkili olan yeni malzeme plastik olmuştur. Eskiden
tasarımlarda kullanılan yapı malzemesinin sınırlı olması, plastiğin bulunmasıyla çeşitlilik
ve kolaylık sağlanmıştır. Farklı şekiller ve biçimlerde üretilen plastikler tasarımlarda
değişik amaçlar için kullanılarak, peyzajda yeni görünümlerin ortaya çıkmasını
sonuçlandırmıştır.
Plastikler değişik renkler ve desenlerde, dayanıklı bir malzeme olarak bugün donatı
elemanlarının yapımında vazgeçilmez bir malzeme olarak yerini almıştır. Örneğin
donatılar, heykeller, oyun alanlarındaki elemanların yapımında geniş bir şekilde yer
almaktadırlar. Zemin döşemelerinde ise, spor alanları ve çocuk oyun alanlarınında
kullanımları yaygındır. Doğal bir malzeme olmaması ve bazı zararlı yan etkilerinin
saptanması, bu malzemenin kullanımı hakkında şüphe uyandırmaktadır.
Araştırma boyunca geçmişten bugüne dış mekan peyzaj tasarımlarında kullanılan yapı
malzemeleri incelenmiş ve sonucunda tarihsel süreç içinde peyzaj tasarımlarında kullanılan
yapı malzemeleri ve süreçle ilişkileri çizelge 5.1’de sunulmuştur. İç mekanda yer alan
mobilya, su elemanları, döşeme ve diğer elemanlarda kullanılan yapı malzemeleri tıpkı dış
mekan peyzaj tasarımlarında kullanılan yapı malzemeleri kadar önem taşımaktadırlar.
Ancak tez konusunun farklı açılardan incelenmeye açık olduğundan, araştırma kapsamında
sadece dış mekan peyzaj tasarımlarınada kullanılan yapısal malzemelere yer verilmiştir.
Bu araştırmanın sonunda tarihsel süreç içinde tasarımlarda mümkün olduğu kadar doğal
malzemelere yer verildiği, doğal bir görünüm veya doğanın bir parçasının yaratılması
yaklaşımının her zaman daha çok tercih edildiği sonuncuna ulaşılmıştır. Ancak bugün
116
doğal malzemelerin sınırlı veya pahalı olması, tasarımlarda yapay malzemelerin
kullanılmasını gerekli kılmıştır. Yapay malzemelerin kullanımının bilinçli
ve doğayla
uyumlu biçimde olmasının, peyzaj tasarımlarına yeni ve etkileyici güzellikler kazandıracağı
düşünülebilir.
117
Çizelge 5.1 Tarihsel süreç içinde bahçe sanatları ve yapı malzemeleri
Tarih
Bahçe sanatı
Çağ
Etkili olduğu
Bölge
Çok kullanılan
yapısal malzemeler
M.Ö. 3500- 332
Mısır uygarlığı
İlk Çağ
Mısır
M.Ö. 4000- 539
Mezopotamya
uygarlığı
İlk Çağ
M.Ö. 550 – M.S.
642
Eski İran
uygarlığı
İlk Çağ
Kuzey Irak,
Suriye, Güney
Türkiye
Eski İran
Taş, hurma ağacı,
kamış, toprak, çamur
Tuğla, kerpiç ve ahşap
M.Ö. 3000-1200
Ege ve Yunan
uygarlığı
Roma
İmparatorluğu
İlk Çağ
İlk Çağ
Yunanistan ve
Ege bölgesi
Eski İtalya
M.Ö. 800- M.S 476
M.Ö. 1523- M.S
1949
M.Ö. 500 – M.S
1868
M.S. 445 – 662
Çin uygarlığı
İlk Çağ
Çin
Japon uygarlığı
İlk Çağ
Japonya
Manastır ve
şato
Orta
Çağ
Avrupa
M.S. 330- 1453
Bizans
Orta
Çağ
Avrupa
118
Taş, kerpiç, tuğla,
seramikle, ahşap ve
demir
Ahşap, pişmiş tuğla,
kalker, mermer, alçı
Mermer, cam, seramik,
bronz, mozaik
Mermer , kireçli taş,
kiremit, ahşap
Taş, ahşap, kum,
bambo
Doğal taşlar, tuğla,
pişmiş toprak ürünleri
ve ahşap
Mermer, kıymetli
taşlar, tunç, mozaik,
altın
Günümüze
gelebilen
Örnekler
Yoktur
Bulunduğu
ülke
Yoktur
_
Pasargad
bahçesi
İran
Yoktur
_
Vetti’in
evinin
bahçesi
Yuyuan
bahçesi
Karesansul
bahçesi
Certosa
manastırı
bahçesi
Yoktur
İtalya
_
Çin
Japon
İtalya
_
Çizelge 5.1 Tarihsel süreç içinde bahçe sanatları ve yapı malzemeleri (devamı)
Tarih
Bahçe
sanatı
Çağ
Etkili olduğu
Bölge
M.S. 622 -1491
İslam
Orta Çağ
M.S. 1450-1503
Birinci devir
Rönesans
Yeni Çağ
Arabistan,
Filistin, Irak,
Suriye,
Mezopotmaya,
Mısır, İran,
Türkistan,
Afrika’, İspanya
Avrupa
M.S. 1503-1573
İkinci devir
Rönesans
Yeni Çağ
Avrupa
M.S. 1573 –1775
Yeni Çağ
Avrupa
M.S. 1556-1800
Üçüncü
devir
Rönesans
Barok
Yeni Çağ
Avrupa
M.S. 1700- 1800
Naturalistik
Yeni Çağ
Avrupa
119
Çok kullanılan
yapısal
malzemeler
Mermer, Renkli
fayanslar,
seramik, demir,
ahşap, alçı
Günümüze
gelebilen
Örnekler
Fin bahçesi,
Alhambra
bahçesi, Tac
mahal bahçesi
Bulunduğu
ülke
İran, İspanya,
Mermer taş,
diğer doğal
taşlar, seramik,
demir
Mermer taş,
diğer doğal
taşlar, seramik,
demir
Mermer taş,
seramik, demir
Villa Castello
İtalya
Villa Lante
İtalya
Villa Real
İtalya
Mermer taş,
seramik, demir
Ahşap, doğal
taşlar, demir
Versay bahçesi
Fransa
Blenheium
İngiltere
Hindistan
KAYNAKLAR
Anonymous. 2005. İran bahçesi eski hikmet yeni manzara. Tahran sanat müzesi, 33-200 p,
Tahran.
Anonymous. 2007. İran bahçelerinin yapım ilkeleri, Web sitesi: http://www.landscape.ir.
Erişim Tarihi:8.10.2007.
Anonymous.
2007.
Persian
gardens,
Web
sitesi:
http://en.wikipedia.org/wiki/Persian_gardens. Erişim Tarihi: 15.1.2007.
Anonymous. 2009. History of Gardening - The Ancient Egyptians, Web sitesi:
http://retrofantasy.missyeh.nl/blog/history-of-gardening-the-ancient-egyptians/.
Erişim Tarihi: 17.3.2009.
Anonymous. 2010. İlkçağ, Web sitesi:
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0lk_%C3%87a%C4%9F.
Erişim Tarihi:
20.3.2010.
Anonymous. 2010. History of gardening , Web sitesi:
http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_gardening. Erişim Tarihi: 8.7.2010.
Anonymous. 2010. Cosmatesque, http://en.wikipedia.org/wiki/Cosmatesque.
Erişim Tarihi:7.7.2010.
Anonymous. 2010. Italian Renaissance garden, Web sitesi:
http://en.wikipedia.org/wiki/Italian_Renaissance_garden.
Erişim Tarihi: 6.7.2010.
Anonymous. 2010. Villa Lante, Web sitesi: http://en.wikipedia.org/wiki/Villa_Lante.
Erişim Tarihi: 3.6.2010.
Anonymous. 2010. English garden, Web sitesi:
http://en.wikipedia.org/wiki/English_garden#History_of_the_English_Landsca
pe_Garden, Erişim Tarihi: 28.6.2010.
Anonymous. 2010. Great wall's longevity secret, Web sitesi:
http://www.zeenews.com/news630596.html, Erişim Tarihi: 28.6.2010.
120
Anonymous. 2010. Japangarden, Web sitesi: wwwJapongarden.co.uk, Erişim Tarihi:
28.6.2010
Anonymous. 2010.Chinese garden. Web sitesi:
http://www.mobot.org/hort/tours/cgtrad.shtml. Erişim Tarihi: 2010.
Anonim. 2009. Örümcek ağı , Web sitesi: http://www.nurtalebesiyiz.biz/ilahi-bir-sanateseri-orumcek-agi-t4202.html.Erişim Tarihi: 11.3.2009.
Anonim. 2010. Bahçe, Web sitesi: http://www.nuveforum.net/1684-bahce-bitkileribahcecilik/239390-
bahce/. Erişim Tarihi: 8.6.2010.
Akdoğan, G. 1972. Bahçe ve peyzaj sanatı tarihi. AÜ yayını,16-19 ,83-109s, Ankara.
Akdoğan, G., Aslanoğlu evyapan, G., Charageat, M., Öymen, E. ve Listen, T. 1995. Bahçe
kültürü. Yapı kredi yayınları, 15-25,45-135 s, İstanbul.
Akpınar, S. 2001. Peyzaj mimarlığında yükselti farklarının giderilmesinde yapısal çözüm
önerileri; basamak , rampa, duvarlar. Yüksek lisans tezi, AÜ yayını, 6-8s, Ankara.
Anabrıtannıca Ansiklopedisi, 1987. Ana yayıncılık ve sanat ürünleri pazarlama.
7. Cilt.
134, 471 s, İstanbul.
Aran, S. 1966. Bahçe sanatı tekniği genel prensipler. A.Ü Ziraat fakültesi bahçe mimarisi
ve ağaçlandırma kürsüsü, Ankara.
Aran, S. 1975. Peyzaj mimarisi temel prensipleri, AÜ ziraat fakültesi yayınları, 386 s,
Ankara.
Aruoba, Z. & Aruoba, O. 1986. Eski Mısır. İletişim yayınları, 57,60 s, İstanbul.
Asadi, A. 2009. Havuz evleri, Web sitesi: www.manzar.ws383.aspx.mht. Erişim Tarihi:
22.5.2009.
Aslanoğlu Evyapan, G. 1974. Tarih içinde formal bahçenin gelişimi ve Türk bahçesinde
etkileri. ODTÜ yayını, 36s, Ankara.
121
Atmaca, M. ve Çorbacıoğlu, Ş. 1998. Yapı malzemeleri el kitabı 2. TMMOB
yayını,
256 s, Ankara.
Balcı, F. 1997. Şantiyede yapı bilgisi tatbikatı, Teknik araştırma ve uygulama genel
müdürlüğü döner sermaye işletmeleri yayını, 2-86 s, Ankara.
Barış, E., Yazgan, M. ve Erdoğan, E. 2003. Çatı bahçeleri. Sasbüd yayını. 1,2 s, Ankara.
Başal, M., Memlük, Y., Yılmaz, O. ve Kurum, E. 1997. Peyzaj konstrüksiyonu,
genişletilmiş 2. Baskı, A.Ü.Z yayınları, 1-160 s, Ankara.
Baydur, G. 1976. Malzeme. Teknik yüksek öğretim okulu, 272-318s, Ankara.
Belkayalı, N. 2002. Peyzaj mimarlığında postmodernizm. Yüksek lisans tezi, AÜ yayını, 13
s, Ankara.
Berkan, A. 1973. Yapı elemanları. Birsen kitabevi yayınları,79-113,129-162s, İSTANBUL.
Berrall, J. 1966. The garden. Thames ans hudson. 381 p, London.
Duman, N. ve Ökten, S. 1988. Ahşap yapı dersleri.ı. Yapı-endüstri merkezi/Teknik
yayınlar,1- 2 s, İstanbul.
Emirkahyagil, E. 1973. Yapıda modern malzemeler, Nüve matbaası, 5-27s, Ankara.
Erdoğan, E.1996. Anadolu avluları ve düzenleme ilkeleri. A.Ü. Fen Bilimleri Enistitüsü
Peyzaj Mimarlığı Anabilim dalı doktora tezi, Ankara.
Eriç, M. 1994. Yapı fiziği ve malzemesi. Literatür yayıncılık, 173-357s, İstanbul.
Eser, L. 1969. Yapı bilgisi ders notları cilt 2, İTÜ Teknik okulu yayınları,164 s, İstanbul.
Gage, M. And Vandenberg, M. 1975. Hard landscape in concrete. The architectural press
LTD,167 p, London.
Gardner, H. 2006. The art throught the ages (çeviri: M.T Faramarzi), Agah publisher, 840 s,
Tahran.
122
Günsoy, O. 1975. Yapı-Cilt1 (Kagir inşaat). Birsen kitabevi yayınları,18-141s, İstanbul.
Gençer, A. 1988. Postmodern mimarlık endistüri sonrası toplum ilişkiler. D.E.Ü., Fen
bilimleri Ens.,Bil. Uz., İzmir.
Germeraad, P.W.1987. Landscape Architecture: A Historical Review. King Faisal
University, Damman, S. Arabia.
Handisyde, C. 1976. Hard landscape in brick. The architectural press LTD, 72p, London.
Jellicoe, G. And Jellicoe, S. 1995. The landscape of man. Thames & hudson LTD, 408 p,
London.
Karabaş, B. 2008. Tarih Öncesinden 17. Yüzyıla Kadar Dış Mekan,
Web sitesi:
http://www.arkitera.com/g70-peyzaj-mimarligi.html?year=&aID=876&o=874.
Erişim Tarihi: 1.4.2008.
Kılıç, Z. 1996. Mezopotamya ve eski yakınbölge. İletişim yayınları, 31s, İstanbul.
Korgavuş, H. 2006. Japon bahçeleri. Web sitesi: http://peyzaj.org/japon-bahceleri/. Erişim
Tarihi: 29.9.2006.
Maclead, V. 2008. Detail in contemporary landscape architecture. Laurence king
publishing, 14,27,76 p, China.
Moore, C. and Mitchel, W. and Turnball, W. 1989. The poetics of gardens. The MIT Press,
15-23, 208-218 p, London.
Mutlay, H. Ve Demirak, A. 1996. Malzeme bilgisi. Beta basım yayım, 39-159s, İstanbul.
Naima, G. 2006. İran bahçeleri. Payam yayını, 4-295p, İran.
Özkır, A. 1999. Dış mekan tasarımında standart döşeme detay çözümlerinin geliştirilmesi
üzerinde bir araştırma. Yüksek lisans tezi, AÜ yayını, 1-7s, 17-47s, Ankara.
Özsoy, M. 2007. Yunan mimarisi. Web sitesi:
mimarisi/1559789. Erişim Tarihi: 10.5.2007.
123
http://sonmimar.blogcu.com/yunan-
Richardson, T. 2008. Avant gardeners, Thames & hudson LTD, London.
Sarkowicz, H. 2003. Bahçelerin ve parkların tarihi (çeviri: E. Kayaoğlu) , Dost yayın evi,
275 s, Ankara.
Streenbergen, C. and Reh, W. 2003. Architecture and landscape (The design expriment of
the great euopean gardens and landscape. Brikauser publisher, 21-381p,
Netherlands.
Sheldom, N. 2008. Ancient Roman Gardens. Web sitesi: http://romanhistory.suite101.com/article.cfm/roman_gardens. Erişim Tarihi: 8.8.2008.
Şahin, S. 1997. Malzeme bilgisi. Teknik lise ve endüsteri meslek liseleri, 2-52s, Ankara.
Tanrıvardi, F. 1987. Peyzaj mimarlığı bahçe sanatı temel ilkeleri ve uygulama metodları,
Atatürk üniversitesi basımevi, 83-173 s, Turkey.
Tate, A. 2003. Great city parks. Spon press, 144-156p, Usa.
Turner, T. 2005. Philosophy and design 2000 BC-2000 AD, Spon press, 255-284p, London
& New york.
Turner, T. 2008. Web sitesi:
http://www.gardenvisit.com/history_theory/library_online_ebooks/architecture_city
_as_landscape/history_public_parks. Erişim Tarihi:2008.
Tobey, G. B. 1973. A history of landscape architecture (the relationship of people to
enviroment). American elsevier publishing company,v-vi p ve 13p, New york.
Uzun, G. 1996. Yapı materyalleri. Ç.Ü yayınları, 2-136s, Adana.
Weilacher, U. 2005. İn gardens- profle of contemporary European landscape architecture.
Birkause publisher, 25,131-141, 164-168 p, Germany.
Wilber, D. 1962. Persian Gardens and Garden Pavilions. Dumbarton Oaks, 84-234 p, Usa.
Wilkinson, A. 1998. The garden in ancient Egypt. The Rubicon press, 6-10p, London.
Yaşar, H. 1992. Plastikler dünyası. MMO yayını, 264 s, Ankara.
124
ÖZGEÇMİŞ
Adı Soyadı
: Nasim SHAKOURİ
Doğum Yeri
: İran- Tabriz
Doğum Tarihi : 26/03/1984
Medeni Hali
: Evli
Yabancı Dili
: İngilizce, Turkçe
Eğitim Durumu (Kurum ve Yıl):
Lise
: Pooya Shams (2003)
Lisans
: Tabriz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü
(2007).
Yüksek Lisans : Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı
Anabilim Dalı ( Eylül 2008_ Ağustos 2010)
125
Download