ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENİSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDE PEYZAJ TASARIM VE UYGULAMA ÇALIŞMALARINDA YAPI MALZEMELERİNİN KULLANIMININ İRDELENMESİ Nasim SHAKOURİ PEYZAJ MİMARLIĞI ANABİLİM DALI ANKARA 2010 Her Hakkı Saklıdır ÖZET Yüksek Lisans tezi TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDE PEYZAJ TASARIM VE UYGULAMA ÇALIŞMALARINDA YAPI MALZEMELERİNİN KULLANIMININ İRDELENMESİ Nasim SHAKOURİ Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Danışman: Prof. Dr. Oğuz YILMAZ Peyzaj, sayısız materyallerden oluşan görsel bir bütünlük olarak tanımlanmaktadır. Bu materyaller zaman içindeki değişimlerle, peyzaj tipi ve karakterini belirlemektedir. Peyzaj mimarlığında kullanılan materyaller, canlı ve cansız materyaller olarak ayrıca tanımlanmaktadır. Cansız materyaller kavramı içinde, peyzaj mimarlığında kullanılan yapısal öğelerin oluşturmasında önemli rol oynayan yapı malzemeleri de yer almaktadır. Peyzaj mimarlığında kullanılan yapısal malzemelerin özellikleri, ortaya konulan eserin şekil ve ifade gücü üzerinde etkili olmaktadır. Peyzaj tasarım ve uygulamalarında kullanılan yapı materyalleri, farklı dönemlerin özelliklerini iyi bir şekilde yansıtan elemanlar olarak da önem taşımaktadır. Bu tez kapsamında öncelikle yapı malzemeleri tanımlanmış, daha sonra tarihsel süreç ve sanat akımları bağlamında, hangi yapı malzemelerinin, peyzaj tasarımlarında nasıl ve nerede kullanıldığı araştırılmıştır. Tarihi süreç içinde çeşitli bahçe sanatları incelendiğinde, bahçede kullanılan yapısal malzemelerin bölge koşullarına, zamana ve teknolojiye bağlı olarak seçildikleri saptanmıştır. Bu bağlamda özellikle farklı çağlardaki çeşitli peyzaj tasarım akımları incelenerek yapı malzemelerinin bu süreçte hangi amaçlara göre ve ne şekilde kullanıldıkları, zaman içinde yapısal malzemenin çeşitlenmesiyle birlikte, peyzaj tasarımlarının nasıl etkilendiği ve değişime uğradığı incelenmiştir. Temmuz 2010, 125 sayfa Anahtar Kelimeler: Bahçe, peyzaj, yapı malzemeleri, peyzaj konstrüksiyon, tasarım, kültür. i ABSTRACT Master thesis AN ASSESSMENT OF CONSTRUCTION MATERIALS USED IN LANDSCAPE DESIGN AND IMPLEMENTATION FROM THE PERSPECTIVE OF HISTORICAL PERIOD Nasim SHAKOURI Ankara University Graduate School of Natural and Applied Science Institude Department of Landscape Architecture Thesis Advisor: Prof. Dr. Oğuz YILMAZ Landscape is actually defined as a visual unity created with countless materials. These materials determine the type and character of landscape with changes in time. Materials used in landscape architecture are also defined as organic and inorganic materials. Inorganic materials cover construction materials which has an important role in the creation of structural components used in the landscape architecture. The characteristics of construction materials used in landscape architecture have an effect on the type and force of expression of the created piece. Construction materials used in landscape design and implementations are also important for being elements reflecting the characteristics of different periods in a good way. Within the scope of this thesis, first construction materials are defined, then the way and place of using which construction materials in which landscape designs are examined in the context of historical process and art movements. It is determined as a result of investigating various garden arts within the historical process that the construction materials used in gardens are elected in line with the conditions of the region, time and technology. Within this context, various landscape design movements of different ages, the purpose and way of using construction materials in this process, and also the way that landscape designs are affected and changed upon the variation of construction materials in time have been examined. July 2010, 125 pages Key Words : Garden, landscape, construction materials, landscape construction, design, culture. ii TEŞEKKÜRLER Çalışmalarımın her aşamasında yardımcı ve yönlendirici olan danışmanım Prof. Dr. Oğuz YILMAZ’a, fikirlerini esirgemeyen Ankara Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyelerin den, Prof. Dr. Yalçın MEMLÜK, Yar. Doç. Dr. Aysel USLU, kaynak araştırmalarım sırasındaki yardımlarından dolayı arkadaşlarıma ve çalışmalarım süresince maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen canım aileme ve sevgili eşime sonsuz teşekkür ederim. Nasim SHAKOURI Ankara, Temmuz 2010 iii İÇİNDEKİLER ÖZET ............................................................................................................................i ABSTRACT ......................................................................................................................... ii TEŞEKKÜR........................................................................................................................ iii ŞEKİLLER DİZİNİ .......................................................................................................... vii ÇİZELGE DİZİNİ ..............................................................................................................ix 1. GİRİŞ ...........................................................................................................................1 2. PEYZAJ MİMARLIĞINDA YAPI MALZEMELERİ ...............................................3 2.1 Doğal Materyaller ..........................................................................................................3 2.1.1 Taş.................................................................................................................................3 2.1.2 Ahşap.............................................................................................................................6 2.1.3 Agregat .........................................................................................................................9 2.1.4 Metal ..........................................................................................................................10 2.2 Yapay Materyaller .......................................................................................................13 2.2.1 Agromeratlar .............................................................................................................13 2.2.1.1 Beton ve beton ürünleri .........................................................................................13 2.2.1.2 Pişmiş toprak ürünleri ...........................................................................................15 2.2.2 Plastik yapı malzemesi .............................................................................................17 2.2.3 Cam yapı malzemesi..................................................................................................18 2.2.4 Boya ve koruyucular .................................................................................................18 2.2.5 Bağlayıcılar ................................................................................................................19 2.3 Peyzaj’da Kullanılan Yapısal Elemanlar...................................................................20 2.3.1 Zemin elemanları ......................................................................................................20 2.3.2 Düşey elemanları .......................................................................................................22 2.3.3 Örtü elemanları .........................................................................................................23 2.3.4 Donatı elemanlar ......................................................................................................24 3. MATERYAL VE YÖNTEM……………………………………………………..……26 3.1 Materyal ........................................................................................................................26 3.2 Yöntem...........................................................................................................................27 iv 4. ARAŞTIRMA BULGULARI………………………………………………………….28 4.1 Tarihi Süreçte, Peyzaj Mimarlığı Çalışmalarında Kullanılan Yapısal Materyaller……………………………………………………………………………28 4.1.1 İlkçağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri (M.Ö. 3500- M.S. 476) ........................................................................................................29 4.1.1.1 Mısır uygarlığı (M.Ö. 3500- 332) ..........................................................................29 4.1.1.2 Mezopotamya uygarlığı (M.Ö. 4000- 539) ...........................................................32 4.1.1.3 Eski İran uygarlığı (M.Ö. 550- M.S. 642) ............................................................36 4.1.1.4 Ege ve Yunan (Anadolu) uygarlığı (M.Ö. 3000-1200)........................................39 4.1.1.5 Roma uygarlığı (M.Ö. 800- M.S. 476) ..................................................................42 4.1.1.6 Çin uygarlığı (M.Ö. 1523- M.S. 1949) ..................................................................48 4.1.1.7 Japon uygarlığı (M.Ö. 500- M.S. 1868) ................................................................53 4.1.2 Ortaçağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri (M.Ö. 476M.S. 1491) .................................................................................................................60 4.1.2.1 Manastır ve şato bahçe sanatı (M.S. 445– 662) ...................................................61 4.1.2.2 Bizans bahçe sanatı (M.S. 330- 1453) ...................................................................64 4.1.2.3 İslam bahçe sanatı (M.S. 622 -1491) .....................................................................66 4.1.2.3.1 İran bahçeleri ......................................................................................................67 4.1.2.3.2 İspanya bahçeleri ................................................................................................71 4.1.2.3.3 Hindistan bahçeleri .............................................................................................75 4.1.3 Yeni Çağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri (M.S. 14531789) ...........................................................................................................................77 4.1.3.1 İtalya Rönesans Dönemi bahçe sanatı (M.S. 1450- 1775) ..................................78 4.1.3.1.1 Birinci devir Rönesans bahçeleri (M.S. 1450- 1503) ........................................80 4.1.3.1.2 İkinci devir Rönesans bahçeleri (M.S. 1503- 1573 ) .........................................84 4.1.3.1.3 Üçüncü devir Rönesans bahçeleri (M.S. 1573- 1775).......................................88 4.1.3.2 Fransa Barok Bahçe Sanatı (M.S. 1556- 1800)....................................................88 4.1.3.3 İngiltere Naturalistik Bahçe sanatı (M.S. 1700- 1800)........................................93 v 4.1.4 Yakın Çağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri(M.S. 17892010)…………………………………………………………...................……98 5. SONUÇ .......................................................................................................................113 KAYNAKLAR..................................................................................................................120 ÖZGEÇMİŞ......................................................................................................................125 vi ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil 2.1 Tuğla kullanış örnekleri ........................................................................................16 Şekil 2.2 Zemin elemanları tuğla döşeme örneği.................................................................21 Şekil 2.3 Düşey elemanlar, merdiven örneği . ......................................................................22 Şekil 2.4 Örtü elemanları örnekleri ......................................................................................24 Şekil 2.5 Donatı elemanları örnekleri ..................................................................................25 Şekil 4.1 II Amenofis’ in Teb’deki malikanesinin planı ve Mısır bahçelerindeki sulama sistemi ...................................................................................................................30 Şekil 4.2 Mısır’da bitki formlarının mimaride kullanışı .......................................................31 Şekil 4.3 Mezopotamya’daki yapılarda kullanılan tuğla yapımı yöntemi ............................34 Şekil 4.4 Babil’in asma bahçeleri olası görüntüsü ................................................................35 Şekil 4.5 Pasargad’ın 3 boyutlu görünüşü ve su kanallarının kalıntıları ..............................38 Şekil 4.6 Eski Yunan bahçelerinde yapısal elemanlar. .........................................................40 Şekil 4.7 Pompei’de yeniden yapılmış Vetti’in evinin bahçesi ..........................................44 Şekil 4.8 Diomede villasının bahçesi………………………………………………..…….44 Şekil 4.9 Viridarium, villa poppaea duvar resimleri . ...........................................................45 Şekil 4.10 Roma’da kullanılan yer döşemelerinden örnekler ..............................................47 Şekil 4.11 Çin bahçe sanatında su elemanlarında kullanılan yapısal malzemeler ................50 Şekil 4.12 Çin bahçelerinde yer alan pavyonlar ...................................................................51 Şekil 4.13 Çin bahçelerinde renkli mozaikler ile yapılan desenler. ......................................52 Şekil 4.14 Çin bahçelerindeki Ay kapısı ve Bambo simgesi ...............................................52 Şekil 4.15 Ryoan-ji tapınağının bahçesinden görünüm .......................................................56 Şekil 4.16 Japon bahçelerinde kullanılan taş fenerlerin görünümü. .....................................57 Şekil 4.17 Japon bahçelerinde taşın kullanım formları ........................................................59 Şekil 4.18 Mont St Michel manastırı . ..................................................................................61 Şekil 4.19 Floransa’daki Certosa manastırının bahçesi .......................................................63 Şekil 4.20 Ortacağ bahçesi ve şato bahçesi görünümü ........................................................63 Şekil 4.21 Kariz yapım tekniği …………………………………………………………….68 Şekil 4.22 Fin bahçesi, 40 sütun ve Devlet abad bahçelerinin havuz evleri ........................70 vii Şekil 4.23 İran bahçelerinde su kanallarının fayans döşemesi ve seramik fıskiyeleri ..........71 Şekil 4.24 Alhambra bahçesinden görünümler .....................................................................74 Şekil 4.25 Generalife Bahçesi’nden görünümler ..................................................................75 Şekil 4.26 Bag Vafa’ nın minyatürlerde görünümü .............................................................76 Şekil 4.27 Tac Mahal anıt mezar ve bahçesinden görünümler. ............................................77 Şekil 4.28 Castelo villasının Bahçesinde yapısal elemanlar . ...............................................83 Şekil 4.29 Castello bahçesindeki düzenli saksı içinde bitkilerin dizini ................................83 Şekil 4.30 Villa Caprarola’nın yapısal elemanlarının görünümü.........................................85 Şekil 4.31 Villa D’Este görünümleri ....................................................................................86 Şekil 4.32 Villa Lante görünümü .........................................................................................86 Şekil 4.33 Villa Lante görünümü ..........................................................................................87 Şekil 4.34 Villa Lante’nin bahçesi ve Villa Boboli’nin grottosu .........................................88 Şekil 4.35 Versailles bahçesindeki yapısal elemanlar...........................................................90 Şekil 4.36 Vaux’un bahçesinin görünümü ............................................................................90 Şekil 4.37 Vaux’un bahçesinin görünümü ............................................................................91 Şekil 4.38 İngiliz bahçelerinde taş köprü görünümü.............................................................94 Şekil 4.39 İngiltere bahçelerinde mabet ve benzeri yapıtları ................................................96 Şekil 4.40 Central Park..........................................................................................................99 Şekil 4.41 Berlin kültür evi Modernizm tasarım akımı örneği ..........................................102 Şekil 4.42 Amerika’da Modernizm örneklerinden Oakland müzesi ve bahçesi ………....102 Şekil 4.43 De la villette parkı Fransa’da Postmodernizm akımının örneği ........................104 Şekil 4.44 Berlin Yahudi müzesi ve çevresi ……………………………………………...105 Şekil 4.45 De la villette parkı Fransa’da Postmodernizm akımının örneği ........................105 Şekil 4.46 Günümüzde kullanılan döşeme elemanları ........................................................108 Şekil 4.47 Millenium parkı, Chicago’da postmodernizm akımının örneği.........................109 Şekil 4.48 Guell park’da mozaik kullanımı .......................................................................110 Şekil 4.49 Münih Olimpiyat Stadı'nın yapısal malzeme kullanımı ....................................111 Şekil 4.50 MFO parkın da Çelik kullanımı ........................................................................112 viii ÇİZELGLE DİZİNİ Çizelge 5.1 Tarihsel süreç içinde bahçe sanatları ve yapı malzemeleri…………………..118 ix 1.GİRİŞ Doğanın bir parçası olan insan ve onun meydana getirmiş olduğu sosyal topluluk, var oluşundan bugüne kadar, daima çevresi ile ilgilenmiştir; yaşadığı mekanı ve bitişik çevreyi güzelleştirmek ve düzenlemek istemiş, bu arzusu bugüne kadar devam etmiştir ve bu arzuyu gerçekleştirmek yolunda, peyzaj mimarlarının rolü tartışılmazdır. Peyzaj aslında, sayısız materyallerden oluşun görsel bir bütünlük olarak tanımlanmaktadır. Materyaller zaman içinde değişimler ile, peyzaj tipi ve karakterini etkilemektedirler. Bu sebeple bir projenin başarılı olması, peyzaj mimarlarının tasarımlarında uygun materyalleri seçmelerine bağlıdır. Ayrıca kullanılan materyalin genel karakteristikleri, elde ediliş biçimi, yapıda kullanış şekli ve birbiriyle olan görsel ilişkileri konstrüksiyon çalışmalarında da önem taşımaktadır. Peyzajda kullanılan materyaller, canlı ve cansız materyaller olarak tanımlanmaktadır. Peyzaj mimarlığında kullanılan cansız materyaller kavramı, yapı materyallerini kapsamaktadır. Peyzajda yapı materyalleri çok çeşitli (taş, ahşap, metal ve sentetik ) olup, değişik konstrüksiyonel amaçlar için farklı detaylarda kullanılmaktadırlar. Materyallerin amaca ve kullanılan çevre koşullarına uygunluğunun yanı sıra, kaliteli olması da önemlidir. Yapı materyali, hava ve kullanım koşullarına dayanıklı olmalı ve bulunduğu ortamın etkilerinden en az etkilenmelidir. Yapı materyali, ucuz ve kolay sağlanabilir olması halinde yaygın olarak kullanılabilir. Malzemenin ucuz olmasının yanında dayanıklı ve uzun ömürlü olması da önemlidir. Kolay sağlanamayan materyallerin kullanımı da kısıtlı olacaktır. Bugün yapı malzemelerinden beklenen diğer özellikler arasında; estetik açıdan da çeşitlilik sunması sayılabilir. Peyzaj çalışmalarında kullanılan malzemelerin çeşidi, eserin şekil ve ifade gücü üzerinde etkili olur. Kullanılan malzemenin çeşidine göre esere özel bir ifade şekli kazandırır. Malzemelerin ifadeleri arasında büyük farklar vardır. Örneğin taş dayanıklılık ve 1 devamlılığı ifade eder. Beton taşın taklit edilmesi, ifade gücünü azaltır, zayıflatır (Uzun 1996). Cansız yapı materyalleri çeşitli özellik ve yapıdaki taş, kum, çakıl, ahşap gibi doğada var olan ve hiç işlenmeden veya çok az işçilikle kullanılabilen materyaller olduğu gibi, tuğla, blok, beton, asfalt vb. yarı veya tam işlenmiş ya da sentez ürünü yapay materyaller de olabilir. Peyzaj tasarım ve uygulamalarında canlı materyallerin zaman içinde yok olması nedeniyle geçmişteki peyzaj tasarımlarının özelliklerini saptamak kolay olmamıştır. Ancak peyzaj tasarım ve uygulamalarında yer alan yapı materyalleri, farklı dönemlerin özelliklerini en iyi şekilde yansıtan elemanlar olarak önem taşımaktadır. Bu sebeple bu tez kapsamında öncelikle yapı malzemelerini tanımlayıp daha sonra tarihsel süreç içinde hangi yapı malzemelerinin peyzaj tasarımlarında kullanıldığı araştırılmış ve son olarak da zaman içinde yapı malzemelerinin gelişmeleriyle birlikte, peyzaj tasarımlarının nasıl etkilendiği ve değişime uğradığı incelenmiştir. 2 2. PEYZAJ MİMARLIĞINDA YAPI MALZEMELERİ Bu bölümde peyzaj tasarım ve uygulama çalışmalarında kullanılan cansız materyaller irdelenmiştir. Daha sonra da peyzaj tasarımlarında, bu materyallerin kullanımlarına ilişkin bilgiler araştırma bulguları olarak verilmiştir. 2.1 Doğal Materyaller Peyzaj içinde hemen her yerde rastlayabildiğimiz doğal materyaller özellikle taş, ahşap, çakıl ve kum gibi bazı agregatlar bitkilerle birlikte de görülebilen doğal fizyonomi elemanlarıdır. Bu özellikleri ile doğal çevre içinde birçok materyal ile uyumu kolay ve yadırganmayan yapı malzemeleridir (Uzun 1996). 2.1.1 Taş Taş, yer kabuğunu meydana getiren kaynakların çeşitli etkenler ile oluşturduğu doğal, kristal içyapılı ve inorganik esaslı yapı malzemesidir (Eriç 1994). Tarihin başlarından beri insanların yapılarında kullandığı taş, toprak ve ahşap en önemli malzemelerdir. Bunlar arasında taş, ilk ve en önemli sırayı almaktadır. Eskiden binalarda, mezarlarda ve duvarlarda yer alan taş, tekerliğin kullanılmaya başlaması ile yolların yüzey kaplaması, köprü ve su kemeri gibi yapılarda vazgeçilmez olmuştur. Doğal taşlar yapısal peyzaj uygulamalarında, döşemelerde, duvarlarda, bordür ve refüjlerde işlevsel ve estetik yönden olduğu kadar dış mekan düzenleme çalışmalarında dayanıklılık ve gösteriş açısından da önemli bir yer tutmaktadırlar. Doğal taşların sağlam, kullanışlı ekonomik olmaları, değişik renk ve desen göstermeleri, eskiyerek peyzaj elemanları ile uyum sağlamları taşların önemini ortaya koymaktadır. Hiç 3 bir yapay malzeme doğal taşın güzelliğinin yerini tutamaz. Taşın taklit edilemez güzelliğini başka materyalde bulmak kolay değildir. Herhangi bir taşın peyzaj konstrüksiyonu için uygun olması, taşın kimyasal ve fiziksel yapısına bağlı olmanın yanı sıra, ocaktan çıktıktan sonra gördüğü mekanik işlemler ve bu işlemlerin maliyetlerine de bağlı olmaktadır. Taş konstrüksiyonlarında stabil görünüş esastır. Bu nedenle şekil ve motif gibi ayrıntılı çalışmalar bazı durumlarda mekan içinde uygun düşmeyebilir. Genel olarak değişik derecede taş yönü çalışmaları peyzaj mimarlığı yatay ve düşey kaplama işlerinde sık olarak kullanılmaktadır (Uzun 1996). Taşlar doğada bol miktarda bulunmakla beraber her taşın rengi, sertliği dış etkenlere karşı dayanıklılığı ve işlenebilirliği birbirinden oldukça farklıdır. Bu nedenle peyzaj konstrüksiyonlarında taşın sertliği, ocaktan çıkarılabilme durumu, rengi, hava şartlarına (suya ve sıcaklığa) karşı dayanıklılığı ve maliyeti üzerinde durulması gereken önemli konulardır (Aran 1966). Taşlar, fiziksel ve kimyasal özelliklerine göre peyzaj mimarlığında çok farklı amaçlar için kullanılmaktadır. Genellikle sert taşlar, dayanıklılıkları nedeni ile yer döşemesi olarak sıklıkla kullanılmaktadır. Bazı diğer taşlar ise kendilerine özel doğal görünüşleri için kaya bahçelerinde ve havuzlarda yer almaktadırlar. Cilanalabilen taşlar ise iç mekan tasarımlarında farklı fonksiyonlar için kullanılmaktadır. Bu özellikler göz önünde bulundurulduğunda, peyzaj mimarlığında taşın bitkilerle kullanımı, mekanı tamamlayan bir unsur olarak görülmektedir. Doğal taşlar oluşumlarına göre Püskürük taşlar, Metamorfik taşlar, Tortul taşlar olmak üzere üç ana grupta toplanmaktadır (Uzun 1996). Peyzaj uygulamalarında kullanılan püskürük taşlardan bir kaç örnek: 4 • Andezit: Peyzaj düzenlemede, dış koşullara dayanıklı olmaları sonucu parke taşı, bordür, duvar, kolon ve döşeme yapımında kullanabilir. • Granit: Dayanıklı olması nedeniyle dış mekanda ve büyük yapılarda, temellerde, su alt inşaatlarında, büyük havuzlarda, parke yol döşeme, mozaik duvar, sütun ve bordür taşı yapımında kullanıldığı görülmektedir. • Bazalt: Hava şartlarına dayanıklı bir taştır. Su altı inşaatlarında, yollarda ve duvar yapımında, zemin kaplaması ve bordür taşı olarak kullanılmaktadır. Cilalandığı zaman kaygan yüzey yapmaktadır. Islak zeminlerde kullanımında dikkatli olmak gerekmektedir. • Siyanit: İç mekan, özellikle ihtiva etiği feldispat etkisi ile kırmızı renkli olan çeşitleri, dekoratif kaplamalar için kullanılmaktadır. İyi bir kaplama taşıdır. Dış şartlara dayanıklı olması nedeniyle döşeme yapımında ve taş basamaklar için kullanılabilir. • Serpantin: Güzel renkli ve desenleri nedeniyle aranan bir inşaat süs taşıdır. Bizans eserlerinde çok kullanılmıştır (Uzun 1996). Metamorfik taşlar arasında peyzaj mimarlığında kullanılan örnekler: • Mermer: Mermerlerde kristaller iri taneli, sık dokulu, boşluk bırakmadan birbirine girmiş durumdadır. Bu nedenle, dona karşı dayanıklıdır. İyi işleme tekniği ile ince levhalar haline gelebilir. Fakat hava kirliliğinin fazla olduğu yerlerde zehirli gazlardan etkilenerek aşınma, renk solması ve matlaşma gösterebilir. Saf mermer heykelcilikte ana yapı materyali olarak bilinmektedir. Özellikle Rönesans bahçelerinde sert zemin döşeme materyali olarak çok kullanılmıştır. Bugün mermerin düşük kaliteli olanları yapı dış konstrüksiyon çalışmalarında kullanılmaktadır. Bu tip mermerlerin yol ve bina yapımında olduğu kadar, dış mekan düzenlemelerinde moloz ve kesme taş duvar yapımı ile mozaik yapımı için mermer pirinci olarak kullanıldığı söylenebilir. 5 • Arduvaz: Kalın tabakalı arduvazlar basamak yapımında ve döşeme materyali olarak dış mekanlarda görülebilir (Uzun 1996). Tortul taşlar arasında peyzaj mimarlığında kullanılan önemli örnekler: • Traverten: Dış mekanda blok veya kaplama materyali olarak teras, duvar, basamak, bank ve havuz kaplamalarında, küçük parçalar halinde çimento harcı ile desenli döşemeler yapımında kullanılabilir. • Kalker: Çeşitli renk ve dokuya sahiptir. Bu nedenle kullanma yeri taşın özelliklerine bağlı bulunmaktadır. Dış mekanda yapı taşı olarak (kesme ve moloz taş) duvar, basamak, zemin döşemeler ve havuzlarda çok kullanılmaktadır. • Silex: Çakmak taşı olarakda bilinen silex, ateşe ve kimyasal maddelere çok dayanıklı olması nedeniyle her tip inşaatta kullanılabilir. Ayrıca gözeneği hafif olanlarda ise kemer yapımı ile agregat yapımında tercih edilmektedir. Dış mekan duvar bordür ve döşemelerinde kullanılacak taşlar homojen, sert, damarsız, çatlaksız, yoğun yapılı, hava etkilerine ve dona karşı dayanıklı olmalıdır. Ayrıca ocak nemini (yatak suyunun) kaybetmiş darbe etkisi ile dağılmayan nitelikte, cinsinin karakteristiklerini gösteren özellikte olmalıdır. 2.1.2 Ahşap Ahşap canlı bir organizma olan ağacın meydana getirdiği, lifli, homojen anizotrop bir dokuya sahip organik esaslı bir malzemedir. Ahşap adı arapça “odundan mamul eşya” anlamına gelen “Haşap” kelimesinden gelmektedir (Eriç 1994). Ahşabın yapı malzemesi olarak kullanılmaya başlama tarihi çok eskidir. Tarihten önceki çağlarda bile ahşabın yapılarda kullanıldığı tespit edilmiştir. Duman ve Ökten’e (1988) göre, ahşabın farklı şekillerde kullanılması ve gelişmesinde, birinci dünya savaşından önce sanayileşme ve bu savaş boyunca ahşabın farklı fonksiyonlar kazanması sebep olmuştur. 6 Ancak gelişmenin ikinci büyük aşaması, ikinci dünya savaşı ve onu izleyen yıllarda olmuştur. Ahşabın birim ağırlığı düşüktür. Mekanik mukavemetleri oldukça yüksek, ısı iletkenliği düşüktür. Uygun şartlar altında kullanılması halinde ömrü sonsuzdur. Bu iyi vasıflarına karşılık “Anizotrop” olması, su emebilmesi ve kolayca yanabilmesi gibi uygunsuzlukları mevcuttur (Balcı 1997). Ahşabın sağlanması ve işlenmesi diğer konstrüksiyon materyallerine oranla kolay olduğu için ilk çağlardan beri yapı malzemesi olarak kullanıldığı söylenebilir. Günümüz dış mekan düzenlemelerinde doğru seçim ve iyi işleme tekniği uygulandığı zaman ahşap; basınca, çekme ve eğilme kuvvetine karşı emniyetle kullanılabilen, çok geniş kullanış alanı gösteren yapı malzemesi olarak karşımıza çıkmaktadır (Uzun 1996). Ahşap elde ediliş kaynağına göre, farklı fiziksel özelliklere sahip olabilir. Farklı amaçlar ve kullanım yerlerine göre doğru ahşabı seçmek, peyzaj mimarları için önem taşımaktadır. Bu sebeple çeşitli ağaçların ahşap karakteristiklerinin bilinmesi yararlıdır. Peyzaj uygulamalarında kullanılan örnekler: • Karaçam (Pinus nigra); dış mekanda bank, pergola yapımında ve teras kaplaması için kullanılabilir. • Ladin (Picea); dış şartlara oldukça dayanıklı, iyi cila kabul eder. Peyzaj düzenlemede çevreleme ve çatı elemanları, bank ve oturma yerleri ile bahçe möblesi yapımında kullanılabilir. • Köknar (Abies); iç ve dış şartlara dayanıklı olması nedeniyle yapılarda çok kullanılan pahalı bir ahşaptır. Koruyucu önlemlerle birlikte dış mekanda kullanılabilir. 7 • Sedir (Cedrus); kolay işlenebilir, dayanıklı, iyi cila ve boya kabul eden bir ahşabı vardır. Sağlanması zor ve pahalı bir ahşaptır. Günümüzde daha çok iç mekan donatıları için kullanılmaktadır. • Ardıç (Juniperus); dış şartlara ve böceklere karşı bünyesinde bulunan tanen nedeniyle çok dayanıklıdır. Damarları belirgin olup ahşabı güzel desenlidir. Bahçe ve kırsal alanlarda tel ve çit direği olarak kullanıldığı gibi sağlam, dayanıklı ve kokulu olan ahşabı nedeniyle döşeme ve tavan yapmak üzere iç mekanlarda da kullanılmaktadır. • Meşe (Quercus); bünyesinde bulunan tanen nedeniyle suya karşı dayanıklıdır. Peyzaj konstrüksiyonda pahalı olması ve fazla işçilik istemesi nedeniyle diğer ahşaplara oranla daha az kullanılır. Meşe ile yapılan dış mekandaki kontrüksiyonlar; su kıyıları tahkimi köprüler ve benzeri su içi veya kıyısı ahşap perde duvarları sayılabilir. • Kayın (Fagus); ahşabı çok sağlam olan kayın özellikle mobilya yapımında çok kullanılan bir yapraklı ağaç cinsidir. • Dişbudak (Fraxinus); dış mekan için möble veya bank gibi elemanların yapımında kullanılabilir. • Karaağaç (Ulmus); dış etkilerden fazla yıpranmaz. Su kenarı ahşap konstrüksiyonda kullanılabilir. • Okaliptüs (Ocaliptus); su içi ve kenarı konstrüksiyonlarında kullanılır. Çevreleme çiti yapılarında direk olarak kullanılmaktadır. Çevreleme çiti yapımlarında direk olarak kullanıldığı zaman dış şartlara fazla dayanıklı değildir. • Ceviz (Juglans regia); pahalı olduğu için dış mekanda düzenleme materyali olarak oldukça az kullanılmaktadır. 8 Ahşap hafif bir yapı materyali olduğu için, peyzaj mimarları tarafından tercih edilmektedir. Ahşap genelde bünyesinde ihtiva ettiği liflerin düzgünlüğü ve budakların birim boyda bulunma sayısına göre sınıflandırılmaktadır. Peyzaj mimarlığı konstrüksiyon uygulamalarında, ahşap bu sanıflara göre farklı amaçlar için seçilmektedir. Özellikle iyi bir doku ve mukavim bir yapıya sahip olan birinci sınıf ahşaplar, pergola ve bank yapımı için kullanılmaktadır. Ahşap kaplama ve döşemeler için, genelde ikinci sınıf ahşap tercih edilmektedir. Ahşap organik kökenli diğer bir çok materyal, örneğin bambu (Bambuse sp.), kargı (Arundo donax), saz (Phragmites communis), hasır (Typha sp.) gibi bitkiler gerek gölgeleme elemanı olarak çatı örtüsünde ve gerekse düşey çevreleme elemanı olarak çit yapımında kullanılmalıdır. Bu materyaller özel vida ve teller ile birbirine bağlanarak veya örülerek dekoratif amaçlar için yaygın olarak peyzaj mimarlığında kullanış alanı bulunur (Uzun 1996). 2.1.3 Agregat Agregat denilince genellikle mineral orijinal, değişik boyutlu, sert tanelerden ibaret olan ve bağlayıcılarla beraber kullanılan yapı malzemeleri anlaşılır. Agregatlar orijinallerine, birim ağırlıklarına ve tane boyutlarına göre gruplara ayrılırlar. Orijinallerine göre doğal ve suni olmak üzere iki cinstirler (Balcı 1997). Doğal agregatlar, zamana bağlı olarak eski buzuların sürükleyip biriktirdikleri (ocak kumu ve çakıl), akarsuların sürükleyip meydana getirdikleri (dere kumu ve çakıl) ve denizlerin oluşturduğu (deniz kumu ve çakılı) doğal taşlardan geriye kalmış en sağlam minerallerdir (Eriç 1994). Suni agregatlar, istenilen büyüklükte, kalitede agregat elde etmek ve artıkları değerlendirmek amacıyla makinelerle parçalanarak üretilen kırma taş (mıcır), filler, yüksek cürufu kömür artığı, asbest tuğla kırığı, ahşap ve metal talaşı gibi malzemelerdir (Eriç 1994). 9 Agregat, peyzaj mimarlığı konstrüksiyon çalışmalarında tek başına ya da çeşitli bağlayıcılarla birleştirilerek kütle (aglomerat) beton yapımında kullanılmaktadır. Örneğin; betonlar, blok ve modüler birimler (briket, plak elemanları, yapı blokları vb.) gibi. Burada peyzaj mimarlığı konstrüksiyon çalışmalarında daha çok kullanılan, kum, çakıl ve kırma taşının işlevlerine değinmekte fayda bulunmaktadır. • Kum; bir çok yapı ve peyzaj konstrüksiyonu için ana materyaldir. Kumların tane iriliğine göre kullanış yerleri değişiktir. Peyzaj konstrüksiyonunda ince kumlar, ince sıva, havuz şapı, tuğla duvar örgü ve döşeme derzlerinde; iri kumlar, moloz taş duvar ve beton plak yapımında yer almaktadır. Ayrıca kumlar bağlayıcısız olarak parke döşeme altında, çocuk bahçeleri kum havuzlarında ve Japon bahçelerinde zemin örtüsü olarak kullanılmaktadır. • Çakıl; peyzaj yapı konstrüksiyonunda beton yapımında kullanıldığı gibi, serbest olarak otoparklar ve yollar için yüzey kaplaması olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, beton ve polietilen havuzların yüzey kaplamalarında serbest olarak yer alabilir. • Kırmataş; peyzaj içinde kırmataşların kullanım yerleri çakıl ile aynı olup, seçimlerde sağlanabilirlik ve ekonomi önemli bir faktör olarak ele alınabilir. 2.1.4 Metal Metaller, yerkabuğundan cevher olarak elde edilen, serbest elektronlarla çevrili iyonatomlardan meydana gelmiş bir kristal sistemi olup, homojen dokulu, katı veya sıvı halde özelliklerini değiştirmeyen, inorganik esaslı, demir, bakır, alüminyum, çinko, kurşun gibi çeşitli yapı malzemeleridir. Çok eski tarihten beri bilinen metal malzemeler, ancak XIX. yüzyılda endüstriyel üretime kavuşmuş ve XX. yüzyılın başından itibaren de yapı malzemesi olarak da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlamıştır (Eriç 1994). Eski bahçe düzenlemelerinde, özellikle Rönesans bahçelerinde çevreleme ve süsleme elemanlarının yapımında çok kullanıldığı görülen metal, ortaçağdan beri peyzaj 10 düzenlemelerinde yer alan eski bir konstrüksiyon malzemesidir. Yapı itibariyle metaller normal sıcaklıkta gözle görülmeyen küçük kristallerin bir araya gelmesinden meydana gelmiş, katı kristal agregatlardır (civa hariç). İki veya daha çok sayıda metalin yüksek sıcaklıkta karıştırılmasından metal alaşımları elde edilir. Metal ve alaşımlarının değişik fiziksel, kimyasal ve renk özellikleri nedeniyle dış mekan yapı materyali veya plastik sanat çalışmaları şeklinde kullanılışı yaygındır (Uzun 1996). Metallerin eğilme ve gerilme, uzama ve kırılma özelliklerinin diğer peyzaj materyallerinden daha üstün olması nedeni ile kullanış yeri oldukça geniştir. Peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında demir, halt çelik, bakır, pirinç, bronz, alüminyum, kurşun ve çinko en çok kullanılan metallerdir. • Demir, Demirin bilinen tarihi M.Ö. 4000 yılına kadar gitmekte olup, Mısır piramitlerinde çelik çubukların kullanıldığı, M.Ö. 2700 yıllarında demir filizlerinin bilindiği, Çinli’lerin bu filizlerden demir elde etmeyi başardıkları bilinmektedir. Avrupa’da ise demirin Çinli’lerden 1500 yıl sonra elde ettikleri belirtilmektedir (Şahin 1997). Demir dış mekan düzenleme çalışmalarında kullanılan, dayanıklı, sağlam bir metaldir. Peyzaj konstrüksiyon materyali olarak değişik profiller ve inşaat demiri halinde çok geniş bir kullanış alanı göstermektedir. Betonarme ve dış mekan konstrüksiyon çalışmalarında kullanılan yuvarlak demir aslında demir olmayıp çeliktir. • Halat çelik, ince çelik tellerinin birbiri üzerinde sarılması ile meydana gelmektedir. Çelik halatları peyzaj mimarlığı çalışmalarında asma çatı, çadır ve pergola yapımında taşıyıcı olarak kullanılmaktadır. Yuvarlak demirler çoğunlukla çevreleme elemanları içinde ve betonarmede; kare kesitli profil borular ise tel örgü, parmaklık, kapı, pergola, taşıyıcı ayağı ve çatı elemanları olarak kullanılabilirler. Yuvarlak galvanizli boruların ise bank, pergola ve çevreleme elemanların taşıyıcı ayakları için kullanıldığı görülmektedir (Uzun 1996). 11 • Pik döküm demir, peyzaj mimarlığı çalışmaları için basınca dayanıklı sağlam bir yapıya sahip oluşundan dolayı oturma bankı ayakları, orta boy aydınlatma direkleri, engel babaları, bahçe çeşmeleri, küçük havuz, heykel ve fıskiyeleri ile bahçe duvarları üzerinde parmaklıkların yapımında kullanılan bir metal çeşitidir. Pik dökümü havuzlar ve katlı havuz fıskiyeleri, su içi heykelleri gerek yekpare ve gerekse parçalar halinde yapılarak yerine monte edilir. Nikel kaynağı ile parçalar birbirine bağlanabilir (Uzun 1996). • Bakır, oldukça çekici bir renge sahip olan metaldir bunun dışında çalışması, eklenmesi ve işlenmesi kolaydır. Bu sebeple peyzaj çalışmalarında çatı örtüsü, su çanağı, havuz ve heykel yapımı için, havuz su gösterilerinde özellikle fıskiyeler için tercih edilen metal olarak bilinmektedir. Saf bakır pahalı olduğundan dolayı özel yerler hariç, genelde bakır alışımlarının kullanımı yaygındır. • Pirinç, metal bakır ve çinko alaşımı olan bu metal, su yüzeyinde yer alan gösterilerin ve heykellerin yapımında kullanılmaktadır. Pirinç metal bakırdan pahalıdır. Dış mekan uygulamlarında renk zenginliği ve mukavemet isteniyorsa daima bakır tercih edilir. • Bronz, bakır ile yapılan bir alaşımdır. Bronz, bakır alaşımı olması nedeniyle bakırdan daha üstün özellikler taşımaktadır. Bakırdan daha kuvvetli ve sağlam, daha güzel metallerin arandığı yerlerde tercih edilmektedir. • Alüminyum, hafif yapılı ve korozyona karşı dayanıklı bir metaldir. Peyzaj çalışmalarında genelde havuz su gösterilerinde ve fıskiye yapımında kullanılması yaygındır. • Kurşun ve Çinko, çatı kaplması ve su olukları dışında ender olarak dış mekanda kullanılırlar. Peyzaj düzenleme çalışmalarında çevreleme için panolar, çatı kaplamları ve sera konstrüksiyonunda özel amaçlar için çinko levhalar kullanılır. Çatı örtüsü olarak geniş yüzeyler halinde kullanıldığı zaman güneş radyasyonunu 12 yansıtması nedeniyle peyzaj içinde olumsuz etkiler ortaya koydoğu söylenebilir (Uzun 1996). 2.2 Yapay Materyaller Yapı endüstrisinin gelişmesi ile, peyzaj yapı materyalleri de her gün daha değişik ve yeni ürünler kazanmaktadır. Yapay ürünlerin ana materyalleri genelde taş, kil, çakıl, kum, çimento, ahşap ve petrol olmuştur. Teknolojinin gelişmesi ile yapay materyaller yeni formlar ve renkler kazanarak, dış mekan tasarımlarına yeni boyutlar, tarzlar ve egzotik görünümler kazandırmaktadırlar. Doğal yapı malzemelerinin olumsuz yönleri ve sorunları (temin edilmesindeki zorluk, pahalı olması ve işçilik gerektirdiği, mukavemet yetersizliği gibi) yapay malzemelerde görülmemektedir. Bu sebeple son yıllarda bu tarz malzemeler, peyzaj mimarları tarafından daha çok tercih edilmektedir. Yapay malzemelerin öneminden dolayı araştırmanın bu bölümünde, bu malzemeler irdelenmiştir. 2.2.1 Agromeratlar Peyzaj mimarlığı konstrüksiyon çalışmalarında yapay sentez ürünü materyaller pişmiş toprak ürünleri, beton, blok, plak ve karolar agromeratlar başlığı altında tanımlanmaktadır. Bunun sebebi bu ürünlerin temelde doğal materyallerin işlenmesi ile ortaya çıkan ilk ham veya mamul maddeden farklı yapı malzemesi olarak gerilmesidir. En önemli agromeratlar sırasıyla beton ve pişmiş toprak ürünleridir. 2.2.1.1 Beton ve beton ürünleri Kum ve çakıl gibi agreganın çimento ve suyla birleştirilmesi ile elde edilen yapı malzemesine beton denir. Değişik büyüklükte kum, çakıl ve kırma taşın oluşan malzeme kümesi çimento hamuru yardımı ile birbirine bağlanarak sağlam ve dayanıklı bir malzeme 13 oluşur. Beton üretiminin başlıca maddesi Portland çimentosudur (Mutlay ve Demirak 1996). Beton, Etrüsk ve Romalılar zamanından beri bilinen bir yapı malzemesidir. Ancak bu çağlardaki kullanış şekli bir dolgu malzemesi niteliğinde olmuştur. Bugünkü anlamıyla beton yapımındaki ilk adım J. Aspdin’in (İng-1825) portland çimentosunu bulmasıyla başlamıştır (Eriç 1994). Bugün, peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında betonun sağlanması, yapımındaki kolaylık ve ucuz olması nedeniyle kullanışı artmıştır. Ancak beton doğal fizyonomi içinde yabancı bir materyal olup ve doğal ortamda kendini çok çabuk hissettirmektedir. Bu sebeple kullanış yeri, miktarı ve ölçüsü tasarımlarda önem taşımaktadır. Betonun fiziki özellikleri, kullanışına yeni boyutlar kazandırmaktadır. Özellikle plastik oluşu nedeniyle diğer yapı malzemeleriyle karıştırılarak çeşitli desenler ve formlar alabilir. Ayrıca içinde sertleştiği kalıbın formunu alabildiği için saysız desen ve form alarak, tasarımda farklı seçenekler sunmaktadır. Betonun renklenmesi kolaydır ancak oksit renklerin fazla kullanılması onun mekanik özelliklerini yitirmesine sebep olmaktadır. Dış mekan konstrüksiyon çalışmalarında beton, yüzey kaplama malzemesi, çevreleme elemanı, taşıyıcı kolonlar, havuz, basamak, duvar, su deposu, zemin kaplaması ve yol yapımında kullanılmaktadır. Beton bloklar ise duvar, döşeme, bordür, yüzey kaplamaları, çevreleme elemanları olarak yer almaktadırlar. Peyzaj uygulama çalışmalarında beton karolar, yüzey kaplamalarında, zeminlerde ve duvarlarda düz, renkli desenli ya da oluklu, çimentodan yapılmış karolar kullanılmaktadır. Beton biriketler ise genelde tuğlanın kullanımında sıkıntı olan bölgelerde yada çevrede agregat bulunması halinde daha çok tercih edilmektedir. Biriketler bu bölgelerde çevreleme elemanı ve bazı yüzme havuzlarının yan duvarlarının yapımında kullanılmaktadır. Asbest ve çimento oluklu levhalar ise daha çok çatı örtüsü, seperasyon panolar, çiçek kutuları ve bahçe moblesi yapımında kullanılması yaygındır. 14 2.2.1.2 Pişmiş toprak ürünleri Su ile yoğurulduğu zaman istenilen şekli alabilen, pişirildiğinde ise su geçirmezsizlik ve mukavemet kazanan, ana maddesi ise taneli kil olan, inorganik esaslı yapı malzemeleridir. Aynı anlamda kullanılan seramik ve keramik kelimeleri, kökü Yunanca kil anlamına gelen “keramos” kelimesinden gelmiştir (Eriç 1994). Pişmiş toprak malzemenin kullanımı kerpiç ve çamur olarak tarih öncesi çağlara kadar uzanır. Mezopotamya kavimlerinden Sümer (M.Ö. 4000), Akad ve Babilliler duvar kuruluşunda, kanalizasyon sisteminde ve yazı tabletlerinde pişmiş toprak malzemeyi kullanmışlardır (Eriç 1994). Tarihi süreç içinde, pişmiş toprak ürünler gelişerek farklı boyutlar ve formlar kazanmıştır. Bugün ise bu konuda, dünyada bir çok fabrika ve atölye mevcuttur ve pişmiş toprak ürünleri yapımında önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Pişmiş toprak ürünlerinden, peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında kullanılan en önemli ürünler tuğla, fayans, seramik, kiremit ve saksılar yer almaktadır. Bunların arasında en çok kullanılan ürün ise, tuğla olmaktadır. Tuğla, peyzaj yapı konstrüksiyon elemanı olarak çok eski kullanıma sahip olan ve sıcak renk tesiri yaratan bir malzemedir (Şekil 2.1). Özellikle çeşitli devirlerde çeşitli ölçüler içinde standart yapı materyali olmuştur. Buna karşın peyzaj yapı elemanı olarak monoton renk tesiri yaratması yanında değişik patern ve örgü özellikleri ile de sıcak görünümlü bir materyaldir (Uzun 1996). 15 Şekil 2.1 Tuğla kullanış örnekleri (Handisyde 1974) Tuğla, tarihi bahçelerden bugüne kadar duvar, basamak, döşeme, taşıyıcı kolan yapımında kullanılmıştır. Tuğlanın yapı konstrüksiyonunun kolay olması ve seri işler için uygunluğu ve motif ve desen verebilen bir materyal olması, geniş bir şekilde kullanılmasına sebep olmuştur. Ayrıca yeni teknolojiler ile dezavantajlarının azaltılması ve dayanıklılığının artırması sağlanmıştır. Peyzaj uygulama çalışmalarında kullanılan pişmiş toprak ürünleri: • Tuğla; peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında, don ve neme dayanıklı olması nedeni ile yüzey döşeme kaplamalarında kullanılabilmektedir. Bununla beraber; yaya yolları, tenis ve mini golf alanları, koşu pistleri yüzey kaplaması olarak da kullanıldığı görülmektedir. • Fayans; kilin hamur haline getirildikten sonra şekillendirilip ve kurumasından sonra pişirilerek ele edilen karo fayansların, peyzaj uygulama çalışmalarında kaplama ve döşeme malzemesi olarak kullanımları yaygındır. Seramik yapımında ise kilin çok saf hali olan kaolen kullanılmaktadır. Kaolen, porselenin ham maddesi olarak 16 bilinmektedir. Dış mekan uygulama çalaşmalarında fayanslar ve saramiklerin farklı renkler ve desenleri genelde ıslak zemin ve yüzme havuzları için kullanılmaktadır. • Mozaikler; peyzaj mimarlığı dış mekan yüzey kaplamalarında düz ve renkli kaplamalar düşey ve yatay yüzeylerde çok büyük ölçeklerde kullanılmaktadır. Özellikle yatay yüzey olan döşemelerde ve basamaklarda düz mozaiklerden çok taraklanmış renkli ve desenli mozaik kaplamalar çok yaygın olarak görülebilirler. Düz silme mozaik yüzeyler dış mekan karoları ile kolayca elde edilebilir (Uzun 1996). 2.2.2 Plastik yapı malzemesi Mutlay ve Demirak’a (1996) göre, plastikler yüksek molekül ağırlığına sahip zincir biçiminde dev moleküllerden oluşan organik yapılı sentetik malzemelerdir. XX. yüzyılın bir malzemesi olan plastikler üzerinde ilk gelişmeler XIX. yüzyılda endüstri alanında görülür. XIX. yüzyıl ortalarına doğru, H.Bracconat (Fr.), C.F. Schonbein (Alm.) ve A.Parker’in (İng.) birbirlerinden bağımsız çalışmaları sonucu ilk plastik, selüloznitrattan elde edilmiştir (Eriç 1994). Plastik, işlenemesi kolay, hafif, korozyona son derece dayanıklı, ısı ve elektriği iletmeyen fiziksel özelliklere sahip olan malzemeler olarak, son yıllarda üretimi artmış ve her geçen gün yeni işlevler ve modeller kazanmaktadır. Bugün, dış mekan konstrüksiyon çalışmalarında Fiberglass, PVC ve Polikarbonat gibi malzemeler çoğunlukla çatı örtüleri ve çevreleme panoları yapımında sıklıkla rastlanan ürünler olmuşlardır. PVC ve Polietilen’in hafif ve teminleri kolay olmalarından dolayı kullanımları artmıştır. Ancak PVC’nin kırılgan olması nedeniyle kullanıldığı yer ve uygulama yönteminde dikkat edilmesi gerekmektedir. PVC’nin aksine polietilen esnek ve kısmen yumuşak sayılabilir. Polietilen, plastik örtüler peyzaj çalışmalarında daha çok bitkisel üretim, saksı yapımı ve sera örtüsü olarak geniş bir şekilde kullanılmaktadır. 17 2.2.3 Cam yapı malzemesi Atmaca ve Çorbacıoğlu’na (1998) göre, cam sisli kumun potas ve soda ile karıştırılıp yüksek derecedeki sıcaklıkta erimesi ile elde edilmektedir. Camlar farklı ham maddeler kullanılarak üretilmektedir. Plastik camlar, silis camlar, soda kireç camlar bunlara bir kaç örnektir. Camlar içinde bir kısım bileşikler belirli ışık frekanslarını absorblayarak camın rengini oluştururlar. Bundan faydalanarak cam üretiminde farklı renklerde camlar, çeşitli amaçlar için yapılmaktadır. Cam, çok eski tarihten beri bilinmesine rağmen, büyük plaka üretiminin zor olması nedeniyle ancak XX. yüzyıl başlarından itibaren yapıda bugünkü anlamda kullanılmaya başlamıştır. Cam, bu kullanım şekline gelene kadar çeşitli aşamalar geçirmiştir. Bugün cam, yapıya taşıyıcı, kaplama ve ince koruyucu tabakalar olarak her alanda girmiştir ve gelişen plastik yapı malzemelerine rağmen önemini korumaktadır (Eriç 1994). Peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında cam, farklı amaçlar için kullanılmaktadır. Genelde sera yapımı, dekoratif elemanlar ve heykel, yer yüzeyini kaplama ve bölme duvarlar için cam blokları ile cam parçaları kullanılmaktadır. 2.2.4 Boya ve koruyucular Boya ve koruyucular, ana maddeleri organik, mekanik veya plastik esaslı pigment, bağlayıcı ve incelticilerden meydana gelmiş renkli ve renksiz sıvı bileşimlerdir. Bu materyaller genelde, malzeme yüzeylerini korumak, süslemek veya aydınlatmak amacıyla farklı yerlerde kullanılmaktadır. Boya ve koruyucular genelde sürüldükleri malzemenin üzerinde ince ve sert bir tabaka oluşturarak, dış etkenlere karşı malzemeleri korumaktadırlar. Boyaları ilk çağlardan itibaren, önceleri mağara insanının yaptığı resimlerde, daha sonra da farklı uygarlıklardaki toprak çanakları, vazo desenleri gibi eşyalarda görmek mümkündür. Ancak 1856 yılında sentetik boyanın bulunması ile ve onun devamında 1870’ten sonra 18 plastik endüstrisinin gelişmesi ile boya çeşitleri armış ve farklı amaçlar için geniş bir kullanıma sahip olmuştur. Günümüzde peyzaj dış mekan çalışmalarında ise, yapı materyalinin dış çevre şartlarından korunması ve uzun ömürlü kılınması için boya ve koruyucular kullanılmaktadır. Ayrıca dış mekan donanımının fonksiyonelliğinin devamlılığının sağlanması yönünden boya ve koruyucular önemli işleve sahiptirler. Boyama, dış mekan düzenlemede kullanılan metal ve ahşabın korunması için geniş uygulama olanağı bulunan koruma önlemlerinin başında gelmektedir. Demir yüzeylerin pasa karşı korunması için boya ve koruyucular kullanılmaktadır. Özellikle dış mekanda demir imalat; kolon, çatı, köprü, kiriş gibi elemanların boyanarak korunması gerekmektedir. Dış mekan konstrüksiyonunda kullanılan ahşabın teknik özelliklerini arttırmak, su, böcek ve mantarların çürütme etkisini azaltmak, uzun süreli kılmak için koruyucular ve boyalar kullanılmaktadır. Ancak çok çeşitli renklerde boyaların kullanılması, çevrenin doğal görünümünü etkiler ve yapay bir manzara sunabilir. Bu sebeple boyaların kullanış biçimi, renk ve ölçüsü, peyzaj tasarımlarında önem taşımaktadır. 2.2.5 Bağlayıcılar Eriç’e (1994) göre, doğal taş, agregat ve çeşitli kargir nitelikteki yapı malzemelerini birbirine bağlamak ve bu şekilde suni taş meydana getirmek amacıyla kullanılan, havada veya suda katılaşma özelliği gösteren, kalsiyum esaslı alçı, kireç, çimento gibi malzemeler bu grupta toplanmaktadır. Bağlayıcıların kullanımı, geçmişte Mısır, Yunan ve Roma’daki çeşitli binaların ve yapıların yapımından bugüne kadar gelişerek devam etmektedir. Peyzaj mimarlığı uygulama çalışmalarında da bağlıyıcılar önemli bir yere sahiptirler. En yaygın kullanılan bağlayıcılar hidrolojik cinsten ve genellikle kalsiyum asıllı olmaktadır. Bunlar sırasıyla çimento, kireç ve alçı olarak sıralanabilir. 19 2.3 Peyzaj’da Kullanılan Yapısal Elemanlar Yapısal malzemeleri tanımladıktan sonra, bu bölümde peyzaj tasarım ve uygulama çalışmalarında yapısal malzemelerin kullanıldığı elemanlar incelenmektedir. Yer düzlemi, kuşatma elemanları ve çatı, mekanı oluşturan üç hacim öğesidir. Her mimari form ya da geniş anlamda mekan; bu üç temel hacim öğesinin farklı biçimlerde bir araya getirilmesi ile oluşabilir (Başal vd. 1997). Peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında, yapısal elemanlar çeşitli fonksiyonlar ve işlevlere sahip olmalarına göre, dört grup içinde yer almaktadırlar. Bu gruplar; zemin, düşey, örtü ve donatı elemanları olarak bilinmektedir. Araştırmanın bu bölümünde bu gruplar tanımlanacaktır. 2.3.1 Zemin elemanları Çevre düzenleme çalışmaları; mekanın ilk ve temel elemanı olan yer düzenlemenin döşemeye dönüşümü ile başlar (Şekil 2.2). Genellikle döşenmiş yüzeyler; tasarımın iki temel amacına (estetik ve fonksiyon) uygun nitelik ortaya koyacak potansiyele sahiptir. Yaya, bisiklet ve araç trafiğine uygun olarak tasarlanan; yollar, tretuvarlar, meydan ve teraslar insanın çevresi ile ilişkilerinin güçlenmesinde etkili olan kaplanmış yüzeylerdir. Bir gereksinimin ürünü olan döşeme, pek çok fonksiyonu üzerinde taşır ya da farklı amaçlara hizmet eder (Başal vd. 1997). 20 Şekil 2.2 Zemin elemanları tuğla döşeme örneği (Gage and Vandenberg 1975) Tasarım ve uygulamanın başarılı olması için koşullara uygun döşeme elemanlarının seçilmesi ve detaylandırılması gerekmektedir. Peyzaj mimarının uygulamalardaki başarısı da, bu kriterlerin dikkate alınması ile gerçekleşebilir (Özkır 1999). Peyzaj konstrüksiyonu çalışmalarında yüzey kaplamları ya da döşemeler, değişen çevre koşullarına göre canlı materyaller (çim, yer örtücü vb. bitkiler) ya da cansız materyaller (taş, tuğla, beton vb. gibi döşeme elemanları) ile yapılabilir. Yapılan çalışmaların yeri, yapımcının istekleri ve ekolojik veriler doğrultusunda canlı ya da cansız materyaller olarak tasarlanıp uygulanır (Aran 1966). Geçmişten bugüne kadar, farklı devirlerde yer yüzeyini döşemek amacıyla, çeşitli yapısal malzemeler kullanılmıştır. Ancak teknolojinin ilerlemesi ile ortaya çıkan yeni ürünler döşemelere farklı fonksiyonlar kazandırmaktadır. 21 Gage ve Vadenberg’e (1975) göre, döşeme elemanları sirkülasyon, yönlendirme ve kullanım ayrımı gibi işlevlere sahiptir ve bu fonksiyonları yansıtmaları için; doğru bir doku, renk ve forma sahip olmaları gerektirmektedir. 2.3.2 Düşey elemanları Doğada dış mekanı oluşturan açık ve yeşil alanlar yükseltilerden meydana gelmiştir. İnsanlar bu yükseltiler arasında, bağlantıyı basamak, rampa, bordür ve duvar yardımı ile çözmüşlerdir. İlk çağlardan itibaren Mısır, Babil, Sümer, İran, Yunan, Roma gibi uygarlıklarda yerleşim alanları tepe yamaçlarına yapılmış, tepenin zirvesine ise tapınaklar kurulmuştur. Tepelerin bulunmadığı kentler ise yapay teraslar üzerinde kurulmuştur. Bütün bu uygarlıklarda yerleşim alanının özelliğinden dolayı kent içi ulaşım basamak ve rampalarla sağlanmıştır (Şekil 2.3). Şekil 2.3 Düşey elemanlar, merdiven örneği (www.studiogblog.com) 22 Duvarlar ise bu uygarlıklarda iki farklı amaç doğrultusunda kullanılmıştır. Bunlarda iki toplumda sosyal sınıf farkı yaratmak ve kentleri dış etkilerden (savaş gibi) korumak için evleri ve şehirleri eğim boyunca kuşatan yüksek, sağır kuşatma elemanı olan sınırlayıcı duvarlardır. Bu duvarlarda yapım malzemesi olarak taş, tuğla ve kerpiçten yararlanılmıştır. Özellikle evleri çeviren duvarlar fresk ve rölyeflerle süslenmiştir. İkincisi daha çok yamaç üzerinde teras yapmak ve o tarihlerde önemli olan tiyatroların yamaçlara kurulmasını sağlamak amacıyla düzenlenen taşıyıcı duvardır. Özellikle bahçe sanatı bu uygarlıklarda önemli yer tuttuğu için (Babil’in asma bahçeleri gibi) teraslama yapmak amacıyla taş duvarlar oldukça kullanılmıştır (Akpınar 2001). Son yıllarda basamak ve rampaların kent içi yaya sirkülasyonunu sağlamak, mekanda sürprizler yaratmak amacıyla kullanıldığı görülmektedir. Duvarlar ise sınırlayıcı etkiden çok taşıyıcı ve mekanı bölerek birden fazla farklı kotlarda bulunan alanlar yaratmak için düzenlenmektedir. Bu da gösteriyor ki tarihi süreç içinde, aynı amaca hizmet eden basamak, rampa ve duvarlar daha uzun yıllar boyunca dış mekanda yükselti farklılıklarının çözümlenmesinde kullanılacaktır. 2.3.3 Örtü elemanları Örtü elemanları insanların açık mekanda bulunurken dış etkenlerden (güneş, yağmur gibi) korunması için geliştirilmiş, aynı zamanda estetik etkilere sahip elemanlardır. Örtü elemanlarının kullanımıyla mekandan yararlanma süresi artarken aynı zamanda yeni bir estetik öğe kazanılmış olur (Şekil 2.4). Özetle çatı elemanları, mekanları perdeleme, birbirine bağlama, vurgulama, seyir mekanı oluşturma, oturma-dinlenme, korunaklı mekan oluşturma, dış koşullardan koruma gibi işlevlere sahiptir. Bu işlevlere ek olarak mekana 3. boyut kazandırması da planlama açısından önemlidir. Örtü elemanları genelde taşıyıcı ayaklı sistemler (gölgelikler, pergola, gazebo gibi) ve asma ve germeli sistemler (branda, tente, çadır yapılar gibi ) formlarında yapılmaktadırlar. 23 Şekil 2.4 Örtü elemanları örnekleri (www.studiogblog.com) Kuşatma tipinin seçimi yanında, materyalin belirlenmesi, kuşatma elemanından estetik ve fonksiyonel beklenti ve gereksinmelere uygun seçenek arayışı sonucu ortaya çıkar. Kuşatma elemanları doku, renk ve detay çözümlerindeki başarısı, estetik kalitenin yükselmesi yanı sıra çekiciliğin artması ve çevreye uyum getirir. Çok değişik nitelik ve formdaki malzemenin farklı kombinasyonu ile kuşatma elemanı tasarımı ve planlama alanına yerleştirilmesi, tasarımcının düşgücü ve malzeme bilgisine bağlı olarak, farklı özellikteki mekanlara oluş sağlar (Başal vd. 1997). 2.3.4 Donatı elemanlar Oturma elemanları, çiçek kasaları, çöp kutu ve bidonları, yön ve işaret levhaları, heykel ve kabartmalar, ilan panoları, aydınlatma elemanları gibi unsurlar, donatı elemanları olarak bilinmektedirler. Donatı elemanları, dış mekanların yanı sıra iç mekanlar ve çatı bahçelerinde benzer özellikler ve farklı kullanım amaçları doğrultusunda değerlendirilmektedir. Donatı elemanları, geçmişte peyzaj tasarımlarında yer alan tamamlayıcı elemanlar olarak bilinmektedirler. Dış mekana işlev ve anlam kazandırmak, yönlendirmek ve tanımlatan elemanlar olarak önem taşımaktadırlar. 24 Geçmişten bugüne kadar, materyal kullanımı açısından çok çeşitliliğe sahip olması ile birlikte, farklı devirlerin peyzaj tasarım anlayışı ve güzel sanatların bu yöndeki etkilerini en güzel şekilde yansıtan elemanlar olmuşlardır (Şekil 2.5). Şekil 2.5 Donatı elemanları örnekleri (Richardson 2008) 25 3. MATERYAL VE YÖNTEM 3.1 Materyal Bahçe ve peyzaj tasarımının tarih boyunca önem taşıması, bu tasarımlarda kullanılan canlı ve cansız materyaller ile ilgili pek fazla araştırma yapılmasına ve yeni fikirler sunulmasına sebep olmuştur. Günümüzde peyzaj mimarlığı ile ilgili araştırmalarda genellikle bitkiler, yani canlı materyal ağırlıklı olmuştur. Bu nedenle peyzaj tasarımlarında kullanılan yapısal malzemeler ile ilgili bilgiler kısıtlı ve genelde mimari araştırmaların dip notları olarak incelenmiştir. Bu sebeplerden dolayı bu araştırmada, tarihi süreç içinde peyzaj mimarlığında kullanılan yapı malzemelerine ilişkin tüm yazılı, çizili, basılı doküman materyal olarak ele alınmıştır. Tarih boyunca peyzaj tasarımlarında kullanılan yapısal materyallerin kullanımlarının daha iyi kavranması için ayrıca çeşitli bahçe sanatları ve akımlarına ilişkin veriler de materyal olarak incelenmiştir. Konu yapısal malzemeyle ilgili olduğu için, araştırmanın ilk başlarında yapı malzemelerini temel alanı, inşaat, mimarlık ve peyzaj mimarlığı ile ilgili yazılı kaynaklar incelenerek yapısal malzemeler ve bunlara ilişkin kısa bilgiler ortaya konmuştur. Bu sebeple yapısal malzemeler ile ilgili bilgiler değerlendirilerek, her birine ilişkin kısa bilgiler sunulmaya çalışılmıştır. Bu bölümden sonra malzeme kullanımına zaman içindeki kullanım farklılıklarını ortaya koymak için tarih boyunca peyzaj akımları ve bahçe sanatları ile ilgili bilgiler elde edilmeye çalışılmıştır. Bu bilgilere ulaşmak için, konuyla ilgili Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Bilkent ve Ankara üniversitesinin kütüphanelerindeki yazılı ve çizili kaynaklar incelenmiştir. Ayrıca Internet yardımı ile diğer üniversitelerin kütüphanelerine ve yabancı kaynaklar ve bilgilere ulaşılarak konu ile ilgili araştırmalar incelenmiştir. 26 3.2 Yöntem Bir envanter ve kaynak araştırmasına dayanan tez çalışmasında yöntem; konuya ilişkin verilerin temin edilmesi sonrasında, bu verilerin tarihsel süreç ve bu süreçte ortaya çıkan sanat akımlarıyla ilişkin dirilmesi, daha sonra da elde edilen sonuçtan kısaca yönlenmesi olarak belirlenmiştir. Araştırmanın kapsamında elde edilen tüm kaynaklar incelenmiş ve tarihi süreç içinde peyzaj mimarlığı çalışmalarında kullanılan yapısal materyaller ile ilgili gereken bilgiler ve ayrıntılar saptanmıştır. Bu bilgilerin doğru ve güvenilir olması için aynı konuyu işleyen birden fazla kaynak irdelenmiştir. Bu kaynakların çeşitli yazarlar tarafından, Türkçe’nin yanı sıra Farsça ve İngilizce olmaları, konularla ilgili bilgilerin tarafsız bir şekilde sunulmasını sağlamıştır. Araştırmanın içeriğinin daha iyi anlaşılabilmesi için çizim, resim ve fotoğraflar çeşitli kitaplar ve İnternet’ten elde edilerek sunulmuştur. Araştırmanın sonunda ise, konuyla ilgili bilgilerin daha iyi anlaşılabilmesi ve ilişkilendirilebilmesi için çizelgelere yer verilmiştir. 27 4. ARAŞTIRMA BULGULARI 4.1 Tarihi Süreçte, Peyzaj Mimarlığı Çalışmalarında Kullanılan Yapısal Materyaller Peyzaj mimarlığı kavramı; dış mekanı çeşitli iklimsel, topoğrafi, coğrafi ve bölgenin kültürel özelliklerini göz önünde bulundurarak, farklı amaçlar için tasarlayıp, düzenlemek şeklinde tanımlanmaktadır. İlk kez Gilbert Laing Meason tarafından, 1828 yılında sunulmuştur. Ancak profesyonel olarak, Frederick Law Olmsted 1863 yılında, bu kavramı kullanmaya başlamıştır. Bilinen en eski tarihten XVII. yüzyılın sonuna kadar peyzaj tasarımları, genelde hükümdarların saraylarının, varlıklı ailelerin köşklerinin, şatoların ve manastırlar gibi dini mekanların bahçelerinin ve çevresinin tasarlanması ve yapımı ile sınırlandırılmıştır. XVII. yüzyılda İslam etkilerinin artması ile, bilim ve sanatta, dünyada Rönesans ve Reform hareketleri ortaya çıkmıştır. XVI., XVII. ve XVIII. yüzyıllar boyunca batı ülkeleri, sınırlayıcı toplumlardan liberal bakışa sahip olan ülkelere dönmüşlerdir. Bu dönem içinde batıda eski sınırlayıcı felsefe ve yasalar bırakılıp, bilim ve medenileşmede önemli adımlar atılmıştır. Bu dönemde eski peyzaj sanatı da lokal ve sınırlı tasarımlardan, modern ve geniş tasarımlara geçiş yapmıştır. Yerleşim bölgelerinin gelişmesi ve kentlerin büyümesi ile, kent planlamaları, çevre ve rekreasyonal alanların düzenlemesi hızlanmıştır. 1945 yılında ikinci dünya savaşının bitmesi ile, kentlerin tahrip olması çok sayıda kişinin evsiz kalmasına sebep olmuştur. Bu dönemden sonra kentlerde ev sorununu çözmek amacıyla çok katlı binalar yapılmaya başlamıştır. Bunun sonucunda kentlerdeki yoğun yapısallaşmayla birlikte, kaybolan doğaya özlem artmıştır. Bu durum yeşil alanlar ve parkların yapımını hızlandırmış, peyzaj mimarlarının yeni yaklaşımlar sunmalarına yol açmıştır. 28 Tüm bu nedenlerle, araştırma temelde iki bölüm olarak kurgulanmıştır. Araştırmanın ilk bölümünde XVII. yüzyılın sonuna kadar yapılan peyzaj tasarımları çerçevesinde tarihi bahçelerde kullanılan yapısal malzemeler ilkçağ, ortaçağ ve yeniçağ başlıkları altında incelenmiştir. İkinci bölümde ise XVII. yüzyıldan bugüne kadar yapılan peyzaj tasarımları çerçevesinde kullanılan yapısal malzemeler yakınçağ başlığı altında ele alınmıştır. 4.1.1 İlkçağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri (M.Ö. 3500- M.S. 476) M.Ö 3500’de yazının bulunmasıyla başlayıp, 476’da Batı Roma’nın yakılmasına kadar devam eden tarihi dönem ilkçağ olarak bilinmektedir. Bazı tarihçilere göre ise 395 yılında Roma’nın ikiye ayrılması bu dönemin sonu olarak kabul edilmektedir. 4.1.1.1 Mısır uygarlığı (M.Ö. 3500- 332) Mısır, Nil Nehrin’in kıyısında yer aldığı için, vadinin jeolojik yapısı ve iklim şartlarından etkilenmiştir. Bu koşullar mimarinin yanı sıra, o dönemdeki peyzaj çalışmalarında da etkili olmuştur. Malzemenin sınırlı çeşide sahip olması, yapısal çalışmalarda kısıtlamalara neden olmuştur. Mısır’da ayakta kalan mimari eserlerin büyük bir kısmı dinsel yapılar olmuştur. Bu yapıların hepsi çok sınırlı bir işleve sahip olup çok semboliktir. Kabir türü yapılardaki piramitler, mastaba ve kaya mezarlarında sembolizimin kesin yapısı tam olarak belirlenmiştir (Aruoba & Aruoba 1986). Akdoğan’a (1972) göre, Mısır’da mimari M.Ö. 3000 yıllarından çok daha önceki zamanlarda, prehistorik devirde başlamıştır. İlk yapılarda hurma ağacı, kamış, toprak ve çamur kullanıldığı sanılmaktadır. Mısır’da orman bulunmaması, yapılarda ahşabın çok az yer verilmesini gerektirmiştir. Kereste daha ziyade Suriye’den getirilmiştir. Nil nehrinin taşkından sonra bırakmış olduğu çamurdan yapılan kerpiç benzeri tuğlalar ana yapı 29 malzemesi idi. Tuğla ile başlayan ilk mimari örneklerin, çağdaş Mezopotamya’dan etkilendiği varsayılabilir. Uzun’a (1996) göre, M.Ö. bir çok uygarlık yapıtlarında, Peru’da ve Mısır’da tapınak ve piramitlerde büyük, yekpare taşların kullanılması, taş kullanımının önemini göstermektedir. Mısır mimarisinde taşın kullanımı M.Ö. 3000 yılının başlarına rastlamaktadır. Özellikle Assuva’dan getirilen granit ve bazalt gibi taşlar; duvar kaplamaları, dikili taşlar ve heykeller için kullanılmıştır. Taşın güçlükle ve belirli yerlerden temin edilebilmesi nedeniyle bu malzeme sadece tapınaklar, mezarlar ve anıtsal yapılarda görülmektedir. Taşın dayanıklı olması, bu yapıların uzun ömürlü olmalarını sağlamıştır. Diğer yapılarda ahşap ve tuğla daha çok kullanılmıştır. Bu malzemelerin dayanıksızlığı nedeniyle bu tür eserler bugüne ulaşamamıştır. Mısır yapılarının temelleri çoğunlukla zayıftır. İçi kum dolu bir çukur ve birkaç tabaka kaba taş parçalarından oluşur. Kumun kullanılmasına işlevsel bir amaçtan çok sembolik bir amaç güdülmüş olabilir (Aruoba & Aruoba 1986). Şekil 4.1 II Amenofis’ in Teb’deki malikanesinin planı ve Mısır bahçelerindeki sulama sistemi, (http://retrofantasy.missyeh.nl/blog/history-of-gardening-the-ancientegyptians/) 30 Wilkinson’a (1998) göre, Mısır bahçelerine ait resimlerden ve planlardan, bahçenin esası formal ve simetrik bir plana sahiptir ( Şekil4.1). Genelde bahçeler tapınaklar yada evlerin çevresinde yer almaktadırlar. Yapısal malzemeler ise bahçede yer alan duvarlar, teraslar, su kanalları, havuzları ve pergolaların yapımında kullanılmaktadırlar. Bu bahçelerde duvarlar en önemli işleve sahip yapılar olarak, bahçenin çevresinde yer almaktadırlar. Bunun sebebi bahçeyi saldırılardan korumanın yanı sıra, Mısır gibi sıcak iklime sahip olan bir ülkede, kapalı ve gölgeli bir mekan oluşturarak, bitkilerin yardımı ile bahçede ılımlı iklim ve serin meltem yaratmak olmuştur. Bu duvarların yapımında genelde taş ve pişmiş toprak blokları kullanılmıştır. Ayrıca bazı bahçelerde bitki motifleri ile süslenmiş taştan yapılmış sütunlar, avlu sistemi ile bahçenin bazı bölümlerinde yer almaktadır ( Şekil 4.2). Şekil 4.2 Mısır’da bitki formlarının mimaride kullanışı (Akdoğan 1972) Yer döşemesi olarak, genelde doğal sıkılaştırılmış toprak veya tuğlaya benzer materyaller kullanılmıştır. M.Ö. 13. yy. Mısır’da alçı veya kireç harç ile şekillendirilmiş bloklarlar da kullanılmıştır. İlk dönemlerde kireç, Mısır yapılarında bağlayıcı olarak kullanılmıştır. Bağlayıcıların gelişmesi ile, alçı kullanılmaya başlanılmıştır. Ayrıca Papirus gibi bitkilerin ve cam parçalarının çeşitli amaçlar için kullanılması da bilinmektedir. 31 Mısır bahçelerinin ortasında veya iki ucunda dikdörtgen veya “T” şeklinde havuzlar bulunmaktadır. Bu havuzlar sulama, banyo, kayık gezisi, balık ve ördek yetiştirmek gibi farklı işlevsel yönlere sahiptir. Bu havuzların yapımında ise genellikle taş kullanılmıştır. Baydur’a (1976) göre, İnsanoğlunun kullandığı ilk metal muhtemelen bakırdır. Bakırın tarihi M.Ö 5000 kadar uzanmaktadır. Mısır’da, bir Firavun mezarında eskiden kullanılmış olan basit bakırdan işleme aletleri bulunmuştur. Bunun yanı sıra bakır boruların da Mısır’da kullnıldığı bilinmektedir. Eriç’a (1994) göre, M.Ö. 1000 yıllarında Mısırlılar kireç, çam reçenesi, bazı mineral kökleri, asfalt, üstübeç, kazein ve yumurtayı pigment, balmumunu da bağlayıcı olarak kullanmışlar ve çeşitli renklerde boyalar elde etmişlerdir. Bu renkler genelde pergola direkleri, Papirus çiçeği şeklindeki sütunlar, ahşap kapılar ve duvarları boyamak için kullanılmıştır. 4.1.1.2 Mezopotamya uygarlığı (M.Ö. 4000- 539) Mezopotamya bölgesi, Van Gölünden Pers Körfezi’ne kadar uzanan, Dicle ve Fırat nehirlerini içine yer alan geniş topraklardır. Bu bölgede yaşamış olan Sümer, Asur ve Babil uygarlıklarından, bugüne sınırlı sayıda sanat yapıları gelebilmiştir. Farklı uygarlıklara ev sahipliği yapan bu bölge, mimari açıdan çok teraslı yapılar (saray ve zigurat), kubbeli ve kemerli mezarlar ile merkezi bir avlu etrafında sıralanmış evler gibi ortak özelliklere sahiptir. O dönemin en önemli kentlerinden olan Babil, güzel saraylar ve Asma bahçeleri ile tarih boyunca ün yapmıştır. Geçmişte bu bölgede, gerek savaşlar ve onun ardından sürekli istilalar, iklim koşullarından dolayı sel baskınları ve gerek binalarda ve bahçe detaylarında kullanılan dayanıksız malzemeler Babil ve Asur kültür izlerinin bugüne ulaşmasını güçleştirmiştir. Babil’de heykel ve rölyef yapmaya elverişli taşın bulunmaması nedeniyle kıymetli binaların cepheleri, canlı renklerde sırlanmış seramiklerle süslenmiştir. Monokrom alüviyal bir 32 peyzaj içinde bu yapılar çok parlak bir görünüşü meydana getirmektedir. Yapılarda yer alan yaprak ve hayvan motifleri ise, son derece zarif desen ve gölge-ışık tesiri yaparak, seramiklerin altında alçak rölyefler halinde yer almışlardır (Akdoğan 1972). Taş ocaklarının sınırlı olması, tuğla ve kerpiç kullanımının artmasına neden olmuştur. Nitekim, Asur medeniyetinde genellikle mimaride tuğla kullanılmıştır. Genelde binalarda ve peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında taş yerine, tuğla ve kerpiçten yararlanmıştır. Bu tür malzemelerinin uzun ömürlü olmamaları, yapıların zaman içinde tahrip olmalarına neden olmuştur. Bölgenin orman servetine sahip oluşu ise, mimari ve peyzaj konstürüksiyon çalışmalarına, ahşabı da fazlaca sokmuştur. Sütun başlıkları ve tabanlar ile rölyefler daha çok taştan, sütunlar ve kirişler ise ahşaptan yapılmıştır. Eriç’e (1994) göre, eski Babil’de, hava kireci yapılarda bağlayıcı malzeme olarak kullanılmıştır. Ayrıca renkli camların da tasarımlarda yer aldığı bilinmektedir. Mezopotmaya kavimlerinden Sümer, Akad ve Babil’liler duvar kuruluşlarında, kanalizasyon sistemlerinde ve yazı tabletlerinde pişmiş toprak malzemeyi kullanmışlardır. Örneğin Sümerlilerin Ur ziguratında üzeri dekoratif desenlerle süslenmiş, sırlı ve çeşit açısından günümüzde bile üretilmeyen tuğlalar görülür. Boyutlarının(11x16x23 cm) ise bugünkü tuğla boyutlarına çok yakın olduğu saptanmıştır (Şekil 4.3). Bu malzemeyle çok başarılı örnekler vermelerine rağmen, pişmiş toprak malzemenin özelliği nedeniyle bu örneklerin günümüze intikali mümkün olmamıştır (Eriç 1994). 33 Şekil 4.3 Mezopotamya’daki yapılarda kullanılan tuğla yapımı yöntemi (Kılıç 1996) Mimarisi ve bahçe düzenlemeleri ile öne çıkan saray yapıları, genellikle 30 m kadar yükseklikteki, topraktan suni sedler üzerinde inşa edilmiştir. Genelde yüksek duvarlarla korunmuş, dikdörtgen plana sahip olan sarayların ortalarında, kare şeklinde avlular yer almış ve bahçe çoğunlukla bu bölümün içinde düzenlenmiştir. Kraliyete ait geniş av arazisi veya parklar içerisinde Asurlular, özellikle küçük tepecikler üstünde mabetçikler ve açık hava yaşantısı için pavyonlar inşa etmişlerdir. Bu tepeciklerin suni olarak yapılmış olmaları imkan dahilindedir. Bunlar ileride, Ortaçağ Avrupası’nın bahçelerindeki küçük suni tepeciklerin prototipleri olmuşlardır (Akdoğan 1972). Bugün modern peyzaj tasarımlarında çok ilgi çeken ve kentlerin yapılaşmasına karşı bir çözüm gibi görülen çatı bahçelerinin çıkış noktasıda Babil’in asma bahçeleri olarak kabul edilmektedir. Bu bahçeler hakkında bütün bilinenler, kitaplardaki açıklamalara dayanmaktadır. Tuğladan inşa edilmiş, deprem, su baskını gibi doğal afetlerden kolaylıkla zarar gören bu yapı ve bahçelerden örnekler kalmamıştır. Babil asma bahçelerinin yapımında genelde Zigurat fikrinden ilham alınmıştır. Esas itibariyle rampa veya basamaklarla çıkılan ve piramit formu teşkil eden teraslardan oluşmaktadır (Şekil 4.4). Çatı bahçeleri uygulamalarının ilk örnekleri M.Ö. VI. ve VII. yüzyıllarda Mezopotamya uygarlıklarında ortaya çıkmıştır. Asma bahçelerinin o günkü kullanım amacı doğaya duyulan özlem olduğu kadar, tanrının gökyüzündeki katına 34 yaklaşma ve ona yakın olma felsefesine de dayalı dinsel etkidir. Yöresel sel taşkınlarından korunmayı amaçlayan bir yaklaşımdan da söz edilebilir. Teraslar üzerinde tasarlanan bu bahçeler, yapısal malzemeyle bütünlük oluşturan özgün bir uygulama şeklinde kendini göstermektedir (Yazgan vd. 2003). Yunan tarihçileri Starabo ve Diodorus’a göre, bu bahçeler 4-5 dekarlık bir alanı kaplayacak biçimde tiyatro amfisi biçiminde inşa edilmişlerdi; Bahçe tasarımında kullanılan zigurat formu dünya ile cennet arasındaki bağlantıyı sembolize etmekte ve ana karakterdeki bahçe en üst terasta yer almaktadır. Bu bahçenin su geçirmezliği, asfalt benzeri bir madde ile sıvanmış hasırla sağlanmıştır. Bunun üzerinde ise harca oturulmuş iki sıralı tuğla tabaka bulunmaktadır. En üst kısma kurşundan yapılmış bir tabaka yayılarak üzerinde bitkisel toprak serilmiştir. Büyük ağaçlar için yeterli derinlikte toprak serilen çatıların ağır yükünü taşıyabilmek için yapılara bazı konstrüktif elemanlar eklenmiştir. Bu amaçla inşa edilen taşıyıcı tuğla sütunların içerisi, büyük ağaçların köklerinin gelişmesi için oyuk bırakılmıştır (Yazgan vd. 2003). Şekil 4.4 Babil’in asma bahçeleri olası görüntüsü (www.site.mynet.com/bucatarih/harikalar/babil) 35 Babil kenti ve nehire doğru panoramik manzaraya sahip olan bu bahçeler, genelde geometrik bir plana sahip olup uzaktan yeşil bir tepe gibi görünmektedirler. Teraslarda gölgeli ve serin köşeler yaratmak için pergolalar, su elemanları ve su oyunlarına dekoratif bir şekilde yer verilmiştir. Mısır ve İran’daki kadar fazla olmamakla beraber, bu uygarlıklarda da bitki motifleri yapılarda, bezeme elemanı olarak yer almıştır. Yapı yüzlerinin genellikle renkli seramik ile kaplanması, bitkilere parlaklık kazandırmıştır. Çeşitli duvar süslerinde, kolon kaideleriyle başlıklarının dekorasyonunda, bitki konu olarak alınmıştır. Özellikle nilüfer ve papatya çiçekleri en fazla kullanılanlardır. Döşeme materyali olarak papatyalı seramikler, karolar çok kullanılmıştır. Fakat en tipik dekorasyon şekli, Palmet denilen ve palmiye yaprağı ile meydana getirilen motifleri olmuştur (Akdoğan 1972). 4.1.1.3 Eski İran uygarlığı (M.Ö. 550- M.S. 642) Antik İran medeniyetinden günümüze kadar izleri gelebilen asıl Pers mimari eserleri daha çok Kiyaniyan devrinden (M.Ö. 550-330) kalan bazı yapılardır. İlk devre ait, mimari yapılar ve dolayısı ile bahçe mekanının ana çizgileri hakkında ancak Yunan tarihi hikayelerinden fikir edinmek mümkün olmaktadır. İlk çağ İran mimarisinde Sasani devri (M.S. 225-642), tamamen yabancı izleri taşıyan Partlar Devrin’den sonra (M.Ö. 274-M.S. 225), adeta bir Rönesans Devri olmuştur (Akdoğan 1972). Eski İran uygarlığında, Mısır’ın aksine tapınakların ve dini mekanların yapımı pek fazla gelişmemiştir. Bunun sebebi Pers dinine göre mezarların ve tapınakların fazla önem taşımamasıdır. Mezopotamaya’da olduğu gibi; sivil mimari, saray yapımı ve onların bahçelerinin düzenlemesi daha önemlidir. Ayrıca savaşcı bir millet olmaları, askeri mimarinin gelişmesine ve önemli eserler verilmesine neden olmuştur. Bu tür değerli eserlerin örnekleri Sus ve Perspolis’te halen görülmektedir. İran’da bahçe sanatının izleri çok eski devirlere kadar gitmektedir. Bu bahçelerde birbirinden farklı uzunluktaki iki aksın kesişmesi ile meydana gelen bir bahçe planı 36 bulunmaktadır. Daha sonraki devirlerde bu plan, İran bahçelerinin standart planı olmuş ve “cahar bağ” yani “dört bahçe” adı verilmiştir. Su ve fıskiylerin kullanımına olan ilgi ise tarih boyunca azalmamış ve bütün İran bahçelerinin ortak özellikleri olmuştur. İran bahçe sanatının ilk çağdaki esas gelişmesi, İranlıların özellikle Asur ve Babil ile olan ilişkilerinden sonra görülmektedir. Savaşlar ile gerçekleşen bu yakınlaşma, İran uygarlığının bahçe sanatında da görülmektedir. İran M.Ö. 525 yılında Mısır’ı zaptetikten sonra, Mısır uygarlığından etkilenmiştir. Özellikle Mısır bahçesinin yüksek duvarlı geometrik planı, İran bahçelerinin gizli, biribirinden duvar veya çitlerle ayrılmış avlulu sisteminin oluşmasına yol açmıştır. İlkçağ İran bahçelerinin en güzel örneği Pasargad olmuştur (Şekil 4.5). Pers kralı, Kouros şöhret ve iktidara düşkün olduğu için, o zamanki başkentde büyük bir bahçe ve saray yapmaya karar vermiştir. Bu muhteşem saray ve bahçeye Pasargad (Pars kavimi yaşam yeri) adı verilerek, (M.Ö. 530-590) yıllarında tasarlanıp, yapılmıştır (Naima 2006). Asur ve Babil kentlerinde yapılan bahçelerde, sarayın binası, bahçeden ayrı olarak tasarlanmış, bunun aksine Pasargad’daki bahçe, sarayı tamamlayan bir şekilde bütün olarak yer almıştır. Pasargad’daki kalıntılar incelediğinde, dört köşkün yer aldığı alanda, su kanallarının ve yolların kalıntılarından, bahçenin bu alanda “Cahar bag” yani “Dört Bahçe” şeklinde var olması gerektiğini tahmin etmek mümkün olmuştur. Böylece Pasargad, Cahar Bag anlamında İran’da yapılan ilk bahçe olma özelliğini korumuş ve diğer dönemlerde yapılan bahçe tasarımlarına örnek olmuştur. 37 Şekil 4.5 Pasargad’ın 3 boyutlu görünüşü ve su kanallarının kalıntıları (www.gardenvisit.com) Pasargad’ı korumak için çevresi duvarlar ile kapanmıştır. Genelde bu duvarların yapımında çamur kullanılmıştır. Ancak yapısal materyallerin kullanımı açısından, en önemli konu; bu bahçede doğal taşlardan yapılan ve kalıntıları bugüne kadar gelen su kanalları olmuştur (Şekil 4.5). Bu kanallar muntazam bir şekilde, kare ve dikdörtgen olarak bahçede yer almışlardır. İranlılar bahçe yapılarında ve duvarlarında genellikle doğal taş, kerpiç ve tuğla, süslerinde seramik, çatılarında ahşap gibi az dayanıklı malzemeler kullanmışlardır. Bu sebeple yapıların taştan yapılmış bölümleri sadece günümüze kadar kalmış ve çatı gibi ahşaptan yapılmış bölümler tahrip olmuştur. Eski İran bahçelerinin, diğer ortak bir özelliği de zarif gölgeliklerin, kameriye veya pergolaların bahçede yer almış olmasıdır. Bunların bazıları, bir ağacın gölgesinde, bir iki basamakla çıkılan, etrafı zarif demir veya tahta oyma işçiliği örnekleri parmaklıklara çevrilmiş bir taht şeklindedir. Bir kısmında ise, ince taşıyıcılar üzerinde yerleştirilmiş kumaş veya tahta bir çatı ve zeminde halı bulunmaktadır. Bu gölgelik tesislerin bazıları ise iki katlı pavyonlar halindedir. 38 İlkçağın diğer uygarlıklarında olduğu gibi, eski İran bahçelerinde yer döşemesi için pişmiş toprak ürünleri ya da doğal taştan yapılmış yer döşemeleri, merdivenler ve rampalar kullanılmıştır. 4.1.1.4 Ege ve Yunan (Anadolu) uygarlığı (M.Ö. 3000-1200) Ege denizi, coğrafi yerleşimi kadar güzel sanatlar ve kültür bakımından da Asya ile Avrupa arasında bir köprü olmuştur. Ege’de ilk uygarlıklar Girit Adası’nda başlamıştır. Bunun sebebi adanın coğrafi konumunun yanı sıra, Anadolu ve Mısır’a yakınlığıdır. Bölgede yaşayan kavim denizci olduğu için Mısır ve diğer yakın ülkelere de kültür ve sanat kadar diğer alanlarda da aldıkları kadar vermişlerdir. Ancak aldıklarını o kadar ustaca kullanmışlar ki, etkilerin kaynaklarını anlamak gerçekten zordur. Akdoğan’a (1972) göre, Egede mimari, özellikle Orta Minoen (M.Ö. 2100-1580) ve son Minoen (M.Ö. 1580- 1200) devirlerinde şahlanış gösterir. Ege mimarisinde ilk yapılarda ahşap malzeme kullanılmış, sonları taşa (kalker ve mermer) geniş yer verilmiş, duvarlarda kerpiç ve pişmiş tuğlalar kullanılmış ve üzerleri genellikle taş kaplanmıştır. Seramik yapımındaki başarıları ise Mısırlıları etkilemiştir. Genel çizgileriyle Ege mimarisinde Mısır’daki gizemli ve korku aşılıyıcı, Mezopotmaydaki kudret ve ihtişam etkisi insani bir ölçü kazanmıştır. Egeliler neşeli bir duygusallık içinde değişik perspektifler, tatlı ışık-gölge kombinasyonları ve renkli, zevkli sanat yaratmasını bilmişlerdir. Giritlerin bahçelerinin tasarımları, formları ve kullandıkları malzemelere ait detaylı bilgilere ulaşılmamıştır. Ancak, kazılarda ortaya çıkan duvar süslerinden, bitkiye sanatta dekoratif eleman olarak büyük bir önem verdikleri görülmektedir. M.Ö. 800 yıllarının sonunda, Ege Bölgesi yeni bir uygarlığın doğuşuna ev sahipliği yapmaktadır. Bu uygarlık, İlkçağ’da akıl ve mantık düzeninin ortaya koymasıyla bilinen Yunan uygarlığıdır. Mısır ve Asya kültürlerinin aksine bu uygarlıkta tüm yapılar insan ölçüsünde düşünülmektedir. Bu dönem, mimarlığın gelişimi, şehirlerin muntazam ve 39 ekolojik koşullara uygun yapılmasıyla anılır. Ayrıca diğer uygarlıklarda olduğu gibi , sanat faaliyetleri dini düşünceler üzerinde gelişmiştir. Yunan bahçe sanatının şekillenmesinde şehir strüktürü ile birlikte, halkın dini inanışları, sosyal yaşayışları ve ekolojik faktörler büyük rol oynamıştır. Bütün milletlerde olduğu gibi, Yunanlı’lar da kuruluşlarının ilk yıllarını toprak bütünlüğünün, sanat alanında ve özellikle bahçe sanatında büyük varlık göstermemişlerdir. Arazinin arızalı ve kayalık olan morfoloji de bu gelişmeye oldukça engellemiştir (Akdoğan 1972). Yunan bahçesindeki asıl gelişme Büyük İskender ve ondan sonraki dönemlerde olmuştur. İskender’in zamanında ki savaşlardan dolayı, Yunan kültür ve sanatı Mısır ve İran gibi Uygarlıklar ile temasa geçip ve etkilenmiştir. O dönemdeki Yunan bahçeleri hakkında bildiklerimiz çok azdır ve güzümüzde belirli örnekler kalmamıştır. Şekil 4.6 Eski Yunan bahçelerinde yapısal elemanlar (www.heritage-history.com) Başlangıçta bahçeler dini hizmet, ekseriya kır içinde, adak taşı ihtiva eden bir koru içinde yapılırdı. Bazen tek bir ağaç kutsal sayılırdı, berrak akan bir kaynak veya grotte genellikle aziz mezarlığının bir kısımını teşkil ederdi. Grotto lar daha sonraları dünyevi kullanışa uyduruldu ve içinde mitolojik heykel ve rölyeflerin olduğu suni mağaralar halinde 40 Rönesans ve hatta XVIII. asır ingiliz bahçelerinde çok tutan bir süs ünsürüdür (Akdoğan 1972). Yunan bahçe sanatında ev bahçeleri, özellikle doğu ile olan temaslarından sonra önem kazanmağa başlar. Dışa kapalı, yüksek duvarlar içinde, sütunlarla çevrelenmiş bir avlu sistemi (atrium) sonraları Roma peristilinin doğuşunu sonuçlandırır (Akdoğan1972). Daha sonraki dervirlerde özellikle koloni şehirlerinin gelişmesi ile bahçe sanatı çalışmaları, Yunan Yarımadası’nın sınırları dışına çıkmıştır. Bu dönemde Alexandria ve Antiochia baştan başa villalar ile donatılmıştır. Bu bahçeler, pavyonlar, banyo tesisleri, havuzlar, kaskatlarlar ile süslenmiştir. Bu yapılarda kullanılan ana malzemenin genelde mermer olması nedeniyle Yunan mimarisi doğal beyaz mermer ile anılmaktadır. Yunanlıların çok ünlü oldukları taş mimarisi, değişmeden günümüze kadar gelmiştir. Yapılarda özen ile kesilmiş taşları birleştirmek için kireçli harç kullanılmaya gereksinim duyulmamıştır, büyük mermer bloklarını metal mengeneler bağlamaktadır (Özsoy 2007). Yunan’da, Erken Dönem Mısır inşaatçıların yaptığı gibi, orjinal ahşap elementlerin detayları ve süsleri taklit edilmiştir. Giritte’de olduğu gibi, ahşap, pişmiş tuğla ve özellikle taş (kalker, mermer) peyzaj mimarisinin ana materyali olmuştur. Özsoy’a (2007) göre, Mısırlılar gibi Yunanlılarda rengi sembollerde kullanmaktadırlar. Örneğin rölyef oymaları mavi yeşil, gölgeleri ise kırmızıdır, arka fonla yine mavidir. Parthenon frizlerindeki rölyef figürleri, Yunanlıların çok ünlü strüktürleri ve heykelleridir, bunların arka fonlari ise parlak kırmızıdır. Eriç’a (1994) göre, M. Ö. 1000 Finikeliler tarafından cam karışımlarının tespiti ile ilk cam ortaya çıkmıştır. Daha sonra M.Ö. 500’de, Yunanlılar Finikilerden cam üretimini öğrenip, mimaride ve peyzaj tasarımlarında kullanmaya başlamışlardır. 41 İlkçağ’da, saksı ve kap içinde yapılan bahçeciliğin Yunanlılara borçlu olduğu söylenmektedir. O dönemde mermer taştan veya pişmiş topraktan yapılmış vazolar bahçelerde süs amacıyla kullanılmıştır. Yunan sanatında gerek bezeme dalında, gerek heykel ve mimaride bitkilere geniş ölçüde yer verilmiştir. Acanthus (yabani enginar) bitkisinin yapraklarıyla bezeli korint sütun başlıkları, bronz vazolardaki yabani çiçek motifleri, mimari detaylardaki bitki motifli çeşitli rölyefler bu meydanda bulunmaktadır (Akdoğan 1972). 4.1.1.5 Roma uygarlığı (M.Ö. 800- M.S. 476) Etrüskler, İtalya’da yerleşen ilk uygarlık olmuşlardır. Bu kavimin, ne zaman ve nereden İtalya’ya göç ettikleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak Heredot’a göre, bu kavim M.Ö. 800’de, küçük Asya’dan gelip, kuzey ve orta İtalya’da yerleşmişlerdir (Gardner 2006). Etrüskler sanatı ve kültür açısından yıllar boyunca Yunan uygarlığından etkilenmişlerdir. Henüz gelişmenin başında olan Roma medeniyeti ise bu etkiyi, sanat ve kültürde yansıtmaktadır. Bu etki M.Ö. 500 yıllarına kadar hızla gelişen Roma’nın, bir asır sonra Etrüsk hakimiyetinden kurtulmasıyla, sanatta ve yaşamda kendi varlığını koymasına kadar sürmüştür. Akdoğan’a (1972) göre, Roma mimarisi kendisine has özelliğine Cumhuriyet Devrin’de (M.Ö. 504-30) ulaşmıştır. Genellikle yeni işgal edilen bütün yerlerin Yunan toprakları olması, Yunan tesirinin devamını zorunlu kılan, bir bakıma piskolojik sebep olmuştur. Roma hakimiyetinin savaşlar sonucunda gelişmesiyle, Roma sanatı, impratorluğun tüm topraklarında kendini göstermiştir. Romalıların ele geçirdiği kentler, yeniden yapılmış ya da tamir edilmiştir. Tarihcilere göre, bunun en bilinen örneği İmparator Agustus olmuştur. Agustus’un tuğladan yapılmış olarak bulduğu kentleri, mermer olarak terk ettiği söylenmiştir. Bu kentlerde, Roma İmparatorluğu’nun şerefine mermerden yapılan anıtlar yer almıştır. 42 Yunan mimarisinin tapınağa yönelikliğinin aksine, Roma mimarisi ferah, zengin ve konforlu şehirler tasarlama çabasında olmuştur. Bunu sadece Roma’da değil imparatorluğun tüm kentlerinde halk için yapılan binalar, hamamlar, tiyatrolarda görmek mümkündür. Romalılar mimarinin yanı sıra, mühendislik açısından da gelişmişlerdir. Bunu kentlerin tasarım ile beraber, yapılarda kullandıkları yeni malzeme ve inşaat tekniğinde görmek mümkündür. Roma İmparatorluğu’nda bahçeler, mimarinin uzantısı olmuştur. Roma çevresinde konumlanan tarlalardan ilham alınarak düzenlenmeye başlayan ilk bahçelerin gelişimi, Pompei ve diğer bölgelerde avlu bahçeleriyle devam etmiştir. M. S. 23-79 yılları arasında yaşamış Roma tarihçisi Plinius’un, resmiyetin mimariyle simgelendiğini, ağaçlarla gölgelenen gezinti yollarını, kır veya deniz manzaralı terasları, bahçe ile yapıyı birleştiren duvar resimlerini, budanarak şekil verilen çalı ve ağaçları, su elemanlarını ve grottoları (küçük mağaralar) detaylı anlatımlarla belgelediği bilinmektedir. Bu şekilde başlayan süreç, Roma’nın bir parklar kenti halini almasıyla sonuçlanmıştır. Roma İmparatorluğu, bahçe sanatında daha çok büyük sosyal yeşillikler ve villa bahçeleri ile kendini yansıtmaktadır. Bu sanat dalında Yunan etkileri açık olarak görülmektedir. Roma şehrinde gittikçe büyüyerek, dar ve kirli sokaklar yanında, yer yer büyük açık sahalar veya promenad yeşillikleri ile bölünmüş, gölge ve dinlenme yerleri bir çok banyo tesislerini ve abideleri çevrelemiştir. Park ve bahçeler ise daha çok Tiber nehri boyunca yedi tepenin üzerinde yapılmıştır. İç bahçeleri ihtiva eden ve Domus denilen zengin ikametgahların yanı sıra, çok katlı apartmanlar, pencere içleri ve saksılarda yer almaktadır. Zengin Romalı ailelerin çoğu ise, yaz aylarında Roma’yı terk edip ve bir dağ yamacına, deniz veya göl kıyısına yerleşmiştir. Bu dönem Roma İmparatorluğunda, Villa Devri olarak tanımlanmaktadır. Bahçe sanatı bakımından orta halli kesimlere ait bahçe örneklerini de kapsaması bakımından, Roma bahçeleri hakkında daha tamamlayıcı bir bilgi edinmek ve bahçelerin 43 esas çizgilerini daha belirgin bir şekilde teşhis ve tespit etmek mümkündür. Zira Vezüv Yanardağn’ın lavları altında kalmış olan şehrin ( Pompei) ortaya çıkmış kısımlarında, bina ve bahçenin eserlerini bulmak mümkün olmaktadır. Özellikle duvarları süsleyen freskler, bahçenin o devirdeki yeşillikleri hakkında oldukça aydınlatmaktadır (Akdoğan 1972). Pompei kentindeki bahçeler ve villalar tasarımlarında kullandıkları malzeme bu dönemde kullanılan yapısal malzemeleri yansıtan örneklerdir (Şekil 4.7). Pompei kenttinde bahçe mekanı bir takım avlu komplekslerinden oluşmuştur. Tavan açıklıklığında zarif hayvan filerinin süslediği bir oluk sisteminden su, avlunun ortasında bulunan, çok az derinlikteki havuza (implivium) akmaktadır. Şekil 4.7 Pompei’de yeniden yapılmış Vetti’in evinin bahçesi (http://en.wikipedia.org/wiki/Roman_gardens) Bu avluların ortasında bahçe sahası bulunurdu. Tamamen süs bahçesi şeklinde tanzim edildiğinde bu avlu Viridarium adını alırdı. Çok sayıdaki küçük mermer su çanakları, mermer kaideler üzerinde simetrik bir düzen içinde yerleştirilirdi. Bunlardan başka su, ayrıca yer seviyesinden aşağıda, 1-1.5 m derinlikte, ince uzun dikdörtgen veya karelere bölünmüş kanal şeklindeki havuzlarda kullanılırdı. Bahçe içinde mermer veya zarif işçiliği eseri olan kameriyeler yer alırdı. Toprak ve mermer vazolar da ritmik bir tertipte bahçeyi 44 süslerdi. Bronz ve mermer heykeller bahçelerin en gözde bezeme elemanları sayılırdı (Akdoğan 1972). Romalılar mimari ve peyzaj tasarımlarında ihtişam ve ölümsüzlük duygusunu uyandırmaktadırlar. Bu konu yapılarda kullandıkları malzemenin seçiminde de etkili olmuştur. Genelde malzeme ve madde tesirlerinde parlak görünmeyi tercih etmişlerdir. Kullandıkları parlak ve renkli mermer ve mozaiklerin yanı sıra , bronzdan yapılan detaylar bunlardan bazılarıdır. Dekoratif olma tasarımların en önemli özelliklerinden biridir. Yapıların form ve normlarının daha çok belirli olması için farklı bezeme teknikleri kullanılmıştır. Örneğin Kabartmalar ve duvar resimleri ile yapılan bezemelerdir (Şekil 4.9). Özellikle eritilmiş balmumuna boyaların karıştırarak sıvaya tatbik yoluyla duvarlara resim yapmak en çok kullanılan yöntem olmuştur. Yunanlılar gibi Romalılarda bitki motiflerini yapılarında, gerek duvar kabartmalarında, gerek duvar resimlerinde kullanılmışlardır. Özellikle bitki motifleri, muhteşem yer döşemelerinde yaprak motifleri şeklinde yansımıştır. Şekil 4.8 Diomede villasının bahçesi. Şekil 4.9 Viridarium, villa poppaea duvar resimleri (www.roman-history.suite101.com/article.cfm/roman_gardens) Roma bahçelerin ve villalarının tepe üzerinde olmalarına rağmen, merdivene pek fazla yer verilmemiştir. Bu bahçelerin tasarımında genelde rampalar kullanılmıştır. 45 Romalılarca bahçede yürüyüş yapmaya özel bir önem verilirdi. Promenad boyları bazen üzerine simgelenir ve böylece ne kadar yüründüğü rahatça bulunabilirdi. Bahçe yolları üzerinde çıplak ayakla yürünebilmesi için özel bir toprakla örtülürdü (Aslanoğlu Evyapan 1974). Erdoğan’a (1996) göre, Roma uygarlığında (M.Ö. 27- M.S. 395) ise avlular geometrik desenli dekoratif mozaiklerle kaplanmıştır. Ayrıca kesme taş ve mermer döşemeler görülmektedir. Romalılar yapılarında bağlayıcı madde olarak duvar sıvası, renkli fresk ve stük (mermer taklidi), kireç ve puzolan kullanılmışlardır. Romalılar devrinde su kireci bulunmuş ve su içi inşaatlarında kullanılmıştır (Eriç 1994). Romalılar ilk kez M. Ö. XX. yy. kiremit üreterek, yapılarda kullanmaya başlamışlar. Ayrıca cam sanatını da güzel bir şekilde kullanmışlar (Eriç 1994). Erdoğan’a (1996) göre, Romalılarda yaygın olarak şu döşeme şekilleri kullanılmıştır: Opus alexandrinum: Geometrik biçimlerde kesilmiş renkli taş parçaları geometrik bir desen oluşturucak tarzda dizilip aralarına yer yer yarı değerli yuvarlak taşlar yerleştirerek cam hamuru ile birleştirilir. Opus sectile: Deseni oluşturan öğelerin her birinin tek bir parça halinde taş, deniz kabuğu, hatta sedef gibi malzemelerden kesildiği mozaik türüdür. Opus sectile örnekleri Roma’ da bulunan Capitolino müzesinde görülebilmektedir. 46 Şekil 4.10 Roma’da kullanılan yer döşemelerinden örnekler (www.wikipedia.org/wiki/Cosmatesque) Opus signinum: Düzensiz olarak ya da çok yalın bir desenle uygulanan yer mozaiğidir. Çakıl taşları, taş kırıkları ya da pişmiş toprak (terra cotta) parçalarının kille ya da kireç harcı ile birleştirilmesi ile yapılır. Opus tessellatum: Taş, mermer, cam, seramik ya da başka sert malzemeden küçük küplerin yüzey üzerine resim ya da geometrik desen oluşturacak biçimde yan yana dizilmesi ile yapılan döşeme şeklidir. Roma döneminden başlayarak pişmiş toprak plakların döşeme kaplaması olarak kullanıldığı görülür. Islak ve çok kirlenen mekanlarda döşeme kaplaması için genellikle yerinde dökme mozaik ve sınırlı ya da sınırsız seramik karolar en uygun malzemedir (Şekil 4.10). Zevklerine aşırı şekilde düşkün olan Romalılar, yemeğe olan büyük iştihalarına hizmet etmek üzerede bahçelerin dev bir takım ilgi çekici tertipler düşünmüşlerdir. Nitekim Pliny kitabında, onsekiz kişinin yemek yiyebileceği ve duvarları deniz kabuklarında kapalı bulunan bir grottenun çok asırlık bir çınar ağacının gövdesindeki oyuk içinde yapılmış olduğunu yazmaktadır (Akdoğan 1972). Bugün Pompei de Vittii’ nin evi en iyi korunmuş evlerden biridir. Perstil avluda çeşitli biçim ve büyüklükte su çanakları simetrik bir düzende yer almıştır. İnce mermer sütunlar üzerinde yerleştirilmiş olan büstler ve küçük çocuk heykelleri en dekoratif elemanlardır (Akdoğan 1972) . 47 4.1.1.6 Çin uygarlığı (M.Ö. 1523- M.S. 1949) Çin uygarlığı, Mezopotamya ve Mısır uyğarlığından sonra en eski uygarlıklardan birisidir. Çin bahçeleri ise , genellikle doğanın küçük bir örneğini temsil etmektedirler. Batı’daki bahçelerle karşılaştırıldığında, doğaya daha yakın olan bu bahçeler, adeta küçük ideal bir dünya gibidir. Çin bahçelerinin en büyük özelliklerinden birisi, ölçülerin büyük tutulmasına karşın gizliliği ve içe dönük yaşama önem vermesidir. Birey için ve birey tarafından tasarlanan bir hayal ürünü olan bahçe, geniş bir peyzaj içinde, düşlerle dolu bir gezinti alanı yaratmaya yöneliktir. Bahçede gezen bir kişinin, değişen manzaralar ile birlikte kayalıklar, tepeler ve akarsular arasında sürprizli görüntülerle karşılaşması olanağı yaratılmıştır. X. yüzyıldan başlayarak benimsenmiş olan bu sanat, kuzeyde Pekin’de, güneyde Yangcou, Nankin, Sucou ve Hangco-u’da, Ming Dönemi’nde doruk noktasına ulaşmıştır. Sucou’daki bazı bahçeler, bütünüyle restore edilmiş olmalarına rağmen, bugün bile eski görünümlerini korumaktadır (www.nuveforum.net, 2010). Çin bahçelerinin tarihi, antik çağ bahçelerinin tersine şaşırtıcı bir süreklilik göstermektedir. Bize İsa’dan birkaç yüzyıl öncesinden bu yana çeşitli metinler, resimler ve yapıtlar sunmaktadır. Çin bahçeleriyle batı bahçeleri arasındaki karıştığı iyice belirtmek için, bir uygarlığın dinsel ifadesi olarak bahçelere verilen büyük önem üzerinde durulmaktadır. Kökenlerinden X. yüzyıla kadar bahçeler, ruhani ve dünyevi iktidarlara bağlı olarak sürekli gelişmiş, dekora öncelik ise sulara, dağlara ve inziva kulübeleri ya da evlerine verilmiştir (Charageat vd. 1995). Çin halkının dini inanışları her zaman doğaya saygılı olmaya ve onu tanıyıp anlamaya yönelik olmuştur. Bu sebeple bahçe doğaya ait esas elemanlar; bitki materyali, kaya ve sudan oluşan bir kampozisyondur. 48 Çin bahçelerinde bahçeye özgünlüğünü kazandıran temel öğe mimaridir. Genelde Çin bahçelerinin ikametgahları bir avlu sisteminden oluşmaktadır. Akdoğan’a (1972) göre, avlular çevreden yüksek taş veya sıva kaplı duvarlarla ayrılmışlardır. Bu duvarların fonksiyonu, gizlilik yaratmaktan ziyade, üzerlerine eğilmiş olan veya düşen yaprak ve dalların gölge oyunlarına fon teşkil etmektir. Çin bahçe sanatında, bitkisel ve yapısal malzemeler ustaca doğal manzaralar yansıtmak için kullanılmıştır. Bu bahçelerde yapısal materyaller olarak taşlar ve kayalar önem taşımaktadır. Çin bahçelerindeki taşlar ve kayaların önemi, XVIII. yy’daki İngiliz Natüralistik bahçelerdeki ağaçların ve bugünkü bahçelerde yer alan çiçekler ile aynı değerdedir. Çin bahçelerinde kullanılan taş ve kayaların sembolik anlamları bulunmaktadır. Bunlar doğaya ait heykel elemanları olarak değerlendirilmiştir. Hatta bunlar doğadan toplanıp, heykeller gibi yüksek fiyatlarda satılmışlardır. Bugün kaya bahçeleri adıyla oluşturulan yapılar, Çin peyzaj kültüründen miras kalmıştır. Oyulmuş, tırtıklanmış, yarıklarla donanmış taş kütleleri, Çin bahçelerinde sudan daha da önemli bir role sahip olmuştur. Bu bahçelerin oluşumuna dahil olan tüm öğelerin en özgün ve en tikel olarak Çin’e ait izlerini oluşturan bu oyulmuş ve dağ biçiminde bir araya getirilmiş kayalar ya da mağaralar yalnızca Çin’de bulunmaktadır. Bahçe dağlarının düzenlenmesinde, her şeyden önce vahşi ve ulaşılmaz bir görünüm olmasına dikkat edilmektedir. Bunlar arasındaki, gezi yolu planı, cinlere, şeytanlara ya da vahşi hayvanlara benzeyen bu sarp, yalçın, vahşi, parçalanmış kayaların görülmesini sağlayacak biçimde oluşturulmuştur. Bu sırada ışık ve gölge oyunlarını vurgulanmasına da önem verilmiştir. Bu nedenle, en gözde anıtsal taşlar suların ağır ağır çağlamasıyla biçim değiştiren kireçli taş kütleleridir (Charageat vd. 1995). Bununla beraber, mevsimlerle değişmeyen bir devamlılık özelliğine sahip olan bu elemanların, mevsimler değil, hata gün içindeki belli saatlerdeki atmosferik v.b 49 değişiklikleri duyuran, aksetiren tertip oyunlarından hoşlanan Çinlilerin felsefelerindeki önemli yerini anlamak pek de kolay değildir (Akdoğan 1972). Çin bahçe sanatında, su her zaman vaz geçilmez bir eleman olmuştur. Çinliler sarayların bahçelerinde denizi veya okyanusu canlandıran kilometreler çapında yapay informal göller inşa ederek kenarlarını iri kaya parçaları ile süslemişlerdir. Bazen büyük bir göl şeklinde, bazen ince su kanallarında, havuzlarda veya anıtsal yapıtlardan akarak bahçede varlığını hissetmektedir (Şekil 4.11). Bu elemanların yapımında genelde kireçli taşlar kullanılarak, kayalar şakilinde dağları simgeleyen elemanlar tasarlanmıştır (www.mobot.org, 2010). Şekil 4.11 Çin bahçe sanatında su elemanlarında kullanılan yapısal malzemeler (http://www.mobot.org/hort/tours/cgmtns.shtml) Çin bahçelerinde köprülere geniş bir şekilde yer verilmiştir. Sarkowicz’e (2003) göre, eski Çin bahçelerinde zikzak biçimli köprüler bulunmaktadır. Bunun sebebi kötü ruhların sadece düz yollardan geçebilmesi düşüncesine dayanarak, köprüleri düz yapmamalarına sebep olmuştur. Köprülerin yapımında ise doğal taş ve ahşap ana malzeme olmuştur. Büyük ölçülü Çin bahçelerinde en tipik tertip özelliklerinden birisi, farklı yerlerde farklı gayelere hizmet etmek için tesis edilmiş olan pavyonlardır. Akdoğan’a (1972) göre, çeşitli renklerdeki kiremitli çatılarıyla zarif pavyonlar veya daha rustik bir tarzda yapılmış olanlar, 50 bahçenin belirli yerlerine yerleştirilmişlerdir. Bu pavyonlar genelde bahçenin manzarasına panoramik bir görünüşe sahip olan bölümünde yer almışlardır (Şekil 4.12). Şekil 4.12 Çin bahçelerinde yer alan pavyonlar (http://www.mobot.org/hort/tours/cgfocus.shtml) Yollar, pek çok dekoratif araştırmaya konu oluşturmuşlardır. Bu yolları döşemek için kireç taşı, mermer ve bunlarla birlikte başka öğeler kullanılmıştır. Çok renkli ve resimlerden oluşan materyallerden yapılmış gerçek mozaikler vardır (Charageat vd. 1995). Çin bahçelerinde yolların güzergahı, daha sonraları Avrupada’ki peyzaj bahçelerinde olduğu gibi, yalnızca istisnai durumlarda düzdür. Çoğu kez yollar doğal ya da yaratılmış yer hareketlerine uyum sağlar; ama düzlüklerde bile sanki rasgele yapılmış gibi görünen kıvrımlara sahiptirler (Sarkowicz 2003). Uzun’a (1996) göre, bahçenin zemin döşemesi için çimden ziyade çakıl mozaik veya taş kullanılmıştır. Genellikle bahçe yüzeylerinde renkli mozaiklerle Çin düşüncelerini yansıtan desenler oluşturularak süslenmiştir (Şekil 4.13). 51 Şekil 4.13 Çin bahçelerinde renkli mozaikler ile yapılan desenler (www.mobot.org) Charageat’a (1995) göre, Çin bahçelerine girebilmek için, farklı duvarlarda açılmış birkaç kapıdan geçmek gerekmektedir. Bu kapıların en eski olanları sekizgen ya da daire biçimindedir. Daire biçiminde olan ve ay kapısı olarak adlandırılanları çok gözde olmuşlardır; kapıların, vazo, çiçek yaprağı ya da müzik çalgısı gibi çok özel biçimde olanlarına da rastlanır. Ayrıca bahçenin girişinde genelde Bambu bitkisini simgeleyen doğal taştan yapılmış ince, uzun taş sütunları yer almaktadır (Şekil 4.14). Şekil 4.14 Çin bahçelerindeki Ay kapısı ve Bambu simgesi (http://www.mobot.org/hort/tours/cgtour1.shtml) 52 Revaklar mimari dekorun bir başka öğesi olmuştur; konumları çeşitlidir, amaçları ise, öncelikle farklı evler ya da kulübeler arasında en güzel manzarayı sunarak geçişi sağlamaktır. Ayrıca kırmızı, yeşil ya da mavi cilalı tuğlalarla örtülü bu dehlizlerin çok renkliliği çekiciklerini daha da arttırır (Charageat vd. 1995). Eski Çin mimarisinde, bağlayıcı madde olarak genelde kireç ve yemek yapımında da kullanılan bir tür pirinç ile elde edilen karışım kullanılmıştır. Özellikle Çin duvarı gibi eski yapılarda bu maddenin kullanıldığı tespit edilmiştir. Ancak bahçedeki yapısal elemanlarda hangi bağlayıcı maddenin kullanıldığı bilinmemektedir (http://www.zeenews.com/news630596.html, 2010). 4.1.1.7 Japon uygarlığı (M.Ö. 500- M.S. 1868) Japonya, bahçe ve peyzaj sanatında tarih boyunca önemli katkısı olan ve bunu bugüne kadar sürdürebilen tek Uzakdoğu devletidir. Çünkü geçmişte çok zengin bir bahçe kültürüne sahip olan Çin’den günümüze gelen pek fazla örnek kalmamıştır. Japon uygarlığı kültür ve sanat açısından, yıllarca Çin uygarlığının etkisinde kalmıştır. Bu etkileşim zaman içinde Japon’ların kendi üsluplarıyla uyum sağlayarak yeni boyutlar kazanmış ve kendine özgü bir sanat ve kültüre sahip olmuştur (www.manzar.ws, 2009). Çok geniş kara kitlesi nedeniyle, Çin’in peyzaj üzerindeki görüş açısı, dışa dönük ve geniştir. Japonya’da ise, dar ve savunma gerektiren deniz sınırı nedeni ile içe dönük ve derindedir. Japonya’da ev ve bahçe ayrılmaz bir bütündür. Amaç bir resim düşüncesinde ve soyut anlamda yaşayabilmek ve hareket edebilmektir (Jellicoe & Jellicoe 1975). Japon bahçesini bitki boluğuna sahip Çin bahçesinden ayıran da tevazu ve yalınlıktır. Çin bahçeleri çok geniş açılımlıdır. Japon bahçeleri ise daha çok yoğunlaşmış durumdadır. Bu halleriyle, daha doğal olan Çin bahçelerine oranla daha yapay görünürler (Sarkowicz 2003). 53 Japon bahçe mimarisi, XVII. ve XVIII. yüzyılın Le Notre stilindeki Fransız bahçelerinin bir paradigmasını oluşturduğu tüm bu akılcı yasalardan bağımsız gibi görünmektedir. Doğal görünüm burada suni bir biçime sokulmaz, Japon bahçesine geometrinin eli değmez, doğa terbiye edilmez (Sarkowicz 2003). Son derece ince zevke sahip, Budizm ve Shintoism ilkelerinin himayesinde gelişen Japon bahçeleri, derin sanatsal bir yapı içerisinde doğanın güzelliklerini kutlayan; bitkiler, kum, su ve taşların büyüleyici bileşimlerini ifade etmektedir. Japon uygarlığının oluşumuyla başlayan bu süreç, bugüne kadar çeşitlemeleriyle, akımlarıyla ve görseliğiyle bahçe sanatında farklı bir yere sahiptir. Japon yöntemi farklı görünmektedir: Doğa yapay araçlarla düzenlenmek istenirse, doğal olan yapay olan tarafından örtülmemelidir, tersine suni olan doğal olanın gerisinde kalmalıdır. Doğal güzellik ve onun ifade gücü bir anlamda yoğunlaştırılır ve islah edilir. Yine de bahçe bütünsel bir görünüm elde eder. Bu anlamda en basit bahçe, belki de üstüne bir kaç basma taşı döşenmiş bakımlı yosundan oluşan düz bir alanın üzerindeki tek bir çam ağacından oluşur. Bu anlamda genelleştirebilecek bir çeşitlilik yoktur, burada ilk olarak yalnızca tek bir genel yalınlıktan söz edilebilir (Sarkowicz 2003). Çin’de olduğu gibi, Japon bahçelerinde bulunan yapısal öğeler ahşaptan yapılmıştır. Yine ahşap malzemeden oluşturulan konutlar, üç taraftan, özellikle yazları bahçeye doğru açılabilen, hareketli kısımlar düşünülerek planlanmıştır (Jellicoe & Jellicoe 1975). Akdoğan’ (1972) göre, bina mimarisi gerek tertip gerek malzeme bakımından çevre ile ilişkin bir karakterdir. Pirinç kağıdından yapılmış yarı şeffaf duvarlar, geçme kapı ve pencereler bu ilişkiyi sağlayan elemanlardır. Japon bahçelerinde Tepe bahçeleri ve düz bahçeler şeklinde iki genel tip vardır. Tepe bahçeleri genelde tepeler ve göllerde tasarlanılmakta ve evlerin güney cephesinde yer alarak doğal formda geniş bir sahayı kaplamaktadır. Düz bahçeler ise daha ziyade muhtelif binalar arasındaki sahaların planlanmasında kullanılan bir stildir. Uzun zaman her iki bahçe tipi 54 beraber gelişmiş ve sahanın durumuna göre tercih yapmak icabetmiştir. Fakat özellikle Çay Seramonisi’inin adet haline geldiği devirlerde, düz bahçe tipinden başka bir çeşit ortaya çıkmıştır (Akdoğan 1972). Akdoğan’a (1972) göre, Japon bahçeleri dört ana bahçe sitili; kuru taş bahçesi, su bahçesi, şair ruhlu kimselerin bahçesi, çay bahçesine sahiptir. • Kuru taş bahçesi: Bu bahçelerde esas elemanlar kayalar, taşlardır. Bunlar o şekilde tertip edilir ki bir çağlayanı, ırmağı, köprü ve okyanusu temsil edebilir. Hiç su olmadan da kuvvetli bir su ifadesi, taş, çakıl ve kum ile verilebilir. • Su bahçesi: Başlıca sudan meydana gelmiş bir bahçe formudur. Japonya’da pek çok örneklerine rastlanan bu bahçenin bazıları küçük ölçüde ve evden tek bir görüş noktasından kavranabilecek şekilde tanzim edilmektedir. Bazıları geniş ölçüdeki bahçelerdir. Su tesislerini çepçevre dolaşan bir sirkülasyon kalıpları vardır. Köprüler bu tertip içinde, çeşitli yönlerde birden fazla güzel manzaraların hayranlıkla seyredebileceği elemanlardır. Yoksa sadece gölü veya havuzu geçmek için değildir. Kayaların yerleştirilmesine ve bitkilerin tanzimine çok dikkat sarf edilir. Böylece bahçenin muhtelif noktalarından ve değişik açılarından güzel perspektiflerin yaratılması sağlanmış olur. • Şair ruhlu kimselerin bahçesi: Bu bahçe sadelik, sükunet telkin eden edebi bir güzellikte planlanmaktadır. Materyal bu tesiri yaratacak şekilmekte seçilir ve tanzim edilmektedir. Ölçü itibariyle küçük , tertip bakımından sadedir. • Çay bahçesi: Çay evine girişte ve çıkışta içinden geçilen bir bahçe kısmıdır. İnsanın çayhaneye geçerken kendisini ışıklandıracağı bir çeşit olarak isimlendirilir. Diğer bahçe mekanından ayrılmış, küçük bir sahayı kapsar. Genellikle üzeri örtülü bir bekleme kısmını ihtiva eder. Bir kuyu, küçük bir taş su çanağı ve taş fenerler bu bahçede her zaman yer alan elemanlardır (Akdoğan 1972). Kuru taş bahçelere, güzel örneklerden birisi kuzey batı Kyoto’da tapınağının bahçesidir. Uzunluğu 30 metre, genişliği 10 55 yer alan, Ryoan-ji metre olan bu bahçede ağaç yoktur. Dalga görünümü vermek için tırmaklanan beyaz çakıl ve kum havuzunda, çeşitli boy ve şekillerde, bazıları yosunla çevrili on beş kaya bulunmaktadır (Şekil 4.15). Kayalar çakıl yatağına öyle yerleştirilmişlerdir ki, hangi açıdan bakılırsa bakılsın sadece on dört tanesi görülebilmektedir. Efsaneye göre derin zen meditasyonu sonunda dinsel aydınlanmaya ulaşan kişi, görünmez taşı aklının gözüyle görebilecektir. Şekil 4.15 Ryoan-ji tapınağının bahçesinden görünümü (www.wikipedia.org) Genelde Japon bahçesi kapalıdır, yalın, pek de yüksek olmayan kilden duvarlarla ya da doğal malzemelerden bir çitle (Bambulu çit örgüsü) çevreledir. Aynı zamanda çevrelenmiş, yani doğa gerçekliği tarafından çerçeve içine alınmış, ormandan ve yoldan göze batmayacak şekilde ayrılmış durumdadır (Sarkowicz 2003). Bahçe girişi genellikle üstü örtülü bir geçit şeklindedir. İçeri ve dışarı doğru açılabilen bir kapısı bulunur. Çitler bahçenin bütün çevresini veya bir kısmını sınırlandırabilir. Bir kısmı ise kısa parçalar halindedir. Bunlara “Sode-Goki” veya kol çitler denir ve bahçenin bir kısımını diğerinden gizleyen bir perde vazifesini görür. Sadece şekil bakımından değil, aynı zamanda koket bir kullanış tarzı bakımından, tıpkı kimonaların kollarına benzerler. Taş bir havuzcuk ile birlikte bu paravanlar, bahçe mekanını mimariye ve dolayısiyle tabiatı insan yapısı sanata bağlayan birer unsurlardır (Akdoğan 1972). 56 Bu çitlerin yapımında kullanılan en önemli malzeme Bambu olmuştur. Bambu, doğal renginin yanı sıra, eğile bilme ve farklı şekillerde kullanılabilmesi ve taşların yanında doğal bir gürüntü sağladığı için, çitlerin yapımında tercih edilmiştir. Bu Bambu çitler genelde yollarda, bordürlarda ve duvar yapımı için kullanılmıştır (wwwJapongarden.co.uk, 2010). Japon bahçelerinin önemli sembollerinden birisi, kiremitli çatıları olan giriş kapılarıdır. Görkemli kapı, ana bahçeye açılan ihtişamın ilk göstergesidir (Korgavuş 2006). Japon bahçeleri içlerindeki bir çok insan yapısı elemanlara rağmen doğanın kendisidir. Bununla beraber, Japon bahçe sanatkarı mutlak bir realizmden ve natüralizmden kaçınmaktadır. Bir Japon için bahçe, tabiat ile arasındaki bağdır. Bu bakımdan bahçede kullanılan elemanlar insanı doğaya yaklaştırıcı vasıtalardır. Bu elemanlardan birisi Sekitoroo; taş fenerleridir (Şekil 4.16). Bu fenerler, Çin‘den Kore‘ye, oradan da Japonya’ya Budizim’ile birlikte gelmişlerdir. Önceleri Budist tapınaklarının önüne adak olarak konulmuşlardır. Heian Döneminden sonra kutsal mekanlarda kullanılmaya başlanan taş fenerler, daha sonraları bahçelerde dekoratif obje olarak da yer almıştır. Şekil 4.16 Japon bahçelerinde kullanılan taş fenerlerin görünümü(www.wikipedia.org) 57 Sekitoo; taş kule ise sayıları 3 ile 13 arasında değişen taşların, üst üste konulmasıyla oluşturulmaktadır. Taşların ilk sırasının dört tarafında birer Buda kabartması veya Budist metinlerden alıntılar bulunmaktadır. Azumaya; doğudaki ev ise duvarsız olarak sadece dört ahşap sütunun üzerine inşa edilen sivri çatılı bir yapıdır. Genelde bu bölümler çay törenleri boyunca kullanılmaktadır. Japon bahçelerinde su her zaman vazgeçilmez bir eleman olmuştur. Bu bahçelerde su, kullanış açısından çeşitlilik göstermekte ve genellikle çağlayanlar şeklinde kullanılmaktadır. Hata suyun olmadığı kuru bahçeler de bile su, taş ve çakıllarla ifade edilmektedir. Göller ve havuzlar da önemli su formlarıdır. İlk zamanlardan beri, Japon bahçelerinde su çok iyi etüde edilen bir kullanış tarzı bulmuştur. Bu geniş su alanlarının kıyıları bazen kayalar, bazen de ahşap (tercihen kestane) ile sağlamlaştırılmış, bazen de çim olan göl kıyısı ile birleştirilmiştir. Taş basamaklar veya ahşap köprüler hem su üzerinden geçiş sağlamakta hem de çeşitli manzaranın seyredildiği elemanlar olarak yer almaktadır. Özellikle ahşap, köprüler zarif detaylarla süslenmiştir. Genelde suyun ortasında bir taraftan bir tarafa geçmek için basamak taşlar artistik bir tarzda yerleştirilmiştir. Göllerin ortalarında küçük adacıklara yer verilmiştir. Bu adacıklar okynusun ortasında oldukları düşünüldüğünden, hiç bir zaman kıyı ile ilgi kuracak köprü v.b tertibine yer verilmez (Akdoğan 1972). Japon bahçelerinde kayalar ve taşlar önemli elemanlardır. Çağlayanı, ırmağı, köprü ve okynusu ifade edecek şekillerde kullanılan taşlara fenerler yapılmış, hiç su olmadan taş, çakıl ve kum gibi malzemelerle su ifadesi verilmeye çalışılmıştır (Uzun 1996). Bu bahçelerde bahçıvan, birbirine zıt olan yumuşak yeşil yosunla sert, koyu ya da açık gri renkte basma taşlarını çok büyük özenle dengelemeye çalışır. Yosun ile taşlar arasındaki ilişkiyi oluşturmak için taşların biçimine, sonra da nasıl yontulacakları ve dizileceklerine dikkat etmek gerekir. Bunlara düz ve köşeli biçim verilmesi, geometrik bir etki yaratma 58 amacıyla ve simetri için değil, yalnızca dalgalı yosun yüzeyine taşların dizilişini de belirler (Sarkowicz 2003). Ölçü, şekil, tekstür ve renklerine göre değerlendirilmiş olan doğal taşların bahçenin tanzimindeki fonksiyonları çok büyüktür. Dağlardan toplanarak seçilenler daha ziyade dik ve kayalıkların tertibinde kullanılırlar. Bunun yanı sıra akarsu kıyılarından, dere yataklarından seçilenler göl kıyılarında kıymetlendirirler (Akdoğan 1972) . Şekil 4.17 Japon bahçelerinde taşın kullanım formları (www.wikipedia.org) Yollarda kullanılan basamak taşları özellikle çay bahçelerinde çok ustalıkla kullanılmışlardır. Çay üstatları bunların düzensiz olarak yerleştirmelerinde bir takım artistik sebeblerin yanı sıra, çay seramonisine gelenlerin çay evine, etrafındaki güzellik ve özellikleri fark edip, beğenmelerini sağlayarak bir şekilde tasarlanmışlardır. Bu yollar ziyaretçiyi doğrudan bir objeye yönlendirmektedir. Bu obje ya çay odasıdır, ya bir fener veya bir kuyudur. Kum ise özellikle “Kuru Bahçe” lerde suyu ifade eden bir bahçe elemanıdır. Bu kullanış tarzı dışında bir tazelik ifadesi olarak kullanılmaktadır. Özellikle derebeylik zamanlarında İmparator veya Bey’lerin geçeceği yollara serilmiştir. Bunun için de daima hazır temiz kum bulundurulmuştur. 59 4.1.2 Ortaçağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri (M.Ö. 476M.S. 1491) Ortaçağ, Avrupa tarihinin geleneksel ve şematik olarak üç bölüme ayrılışında, ortada kalan çağa verilen isim olmuştur. Bu dönem Roma İmparatorluğu’nun çöküş tarihi ve XV. yy’ın, arasındaki zaman dilimi olarak tanımlanmaktadır. Kullanılan yapı malzemeleri açısından, Ortaçağıda kesme taş en gerekli yapı kısımlarında; kapı, pencere gibi mimari elemanlarda lento olarak ve yer yer de kalın duvarların dış kaplamalarında kullanılmıştır. Bu dönemlerde kolay işlenebilen taşın bol bulunduğu, ahşabın sınırlı olduğu bölgelerde tümüyle doğal taş konutlara rastlanmıştır. Buralarda hayranlık verici bir işçilik ve ilginç detaylandırma örnekleri gözlenmiştir. Zemin kaplamasında dayanıklı taşlar, bazı üst örtülerde hafif taşlar, çatı kaplamasında tabakalar halinde ayrılan geçirimsiz taşlar bir çok Avrupa köylerinde hala görülebilmektedir (Uzun 1996). Ortaçağ bahçeleri etrafı duvarlarla çevrelenmiş, kapalı bir mekan, bir barınak karakterindedir. Bununla beraber, yavaş yavaş çevreye açılmanın ilk tohumları atan suni tepeler (mount) fikri, bu devirde gelişmeye başlamıştır. İlk önceleri Roma perstillerinin kalıntıları üzerinde, korunma için gözetleme ve kale duvarlarının sağlamlaştırma fikrine dayanılarak meydana getirilmiş olan bu suni tepeler, zamanla çayır kaplanarak, rekreasyon gayesine hizmet etmişlerdir. Bu tepecikler üzerinde, manzaraya nazır bir takım pavyonlar inşa edilmiştir (Akdoğan 1972). Bu dönemin bahçelerinde möbleye çok az, hatta hemen hemen hiç yer verilmemiştir. Genellikle yerden yükseltilmiş, çayır kaplı tarhlar, oturma yerleri olarak kullanılırdı. Bazen duvar kenarlarda ve duvara bitişik olarak taş oturma mahalleri olurdu. En dikkat çekici bahçe möblesi, bir altlığı olan mermer masa idi. Satranç gibi oyunların oynandığı bu masanın çevresinde sandalye bulunmaz, oyun ayakta oynanır ve seyredilirdi (Akdoğan 1972). 60 Bu dönem içerisinde peyzaj ve bahçe tasarımında kullanılan yapı malzemelerini tanımlanması için önce Manastır ve Şato bahçeleri, sonra Bizans dönemindeki bahçeler ve son olarak da İslam bahçeleri irdelenmiştir. 4.1.2.1 Manastır ve şato bahçe sanatı (M.S. 445– 662) Ortaçağ, Roma’da doğup gelişen hıristiyanlığın etkilediği bir ortamda, tamamen dini bir sanat dünyası oluşmuştur. Doğu Roma Bizans İmpraturluğu’nun tahta çatılı basilikaları, Gotik sanatının sanki yükselip uçuyor hissi veren, oya gibi işlenmiş zarif, narin katedralleri, manastırlar sanatta yeni bir akımın etkilerini gösteren örneklerdir. Ancak, Ortacağ’ın Katedral Devri olarak isimlendirilen Gotik akımını ve Ortaçağ sonlarında cemiyetin ruhu yavaş yavş katedralden kopmaktadır. Dini sanatın yanıbaşında layık bir sanat gelişmiştir. Bu , Ortaçağ derebeylerinin “Şato Mimarisi”dir (Akdoğan 1972). Bu dönemde, bütün sanatların işbirliği yaptığı bahçe sanatı da, doğal olarak dini, politik, ve sosyal değişimlerden etkilenmiştir. Bu bakımdan Ortaçağ’da bahçe sanatı çalışmaları, başlıca manastır ve kiliselerle, şatolar da kendine has bir özellik göstermektedir (Şekil 4.18). Şekil 4.18 Mont St Michel manastırı (Jellicoe & Jellicoe 1995) 61 Ortaçağ’nın karanlık asırlarında hıristiyanlık dinin gelişmesiyle beraber manastırlar da önem kazanmışlardır. Bu nedenle manastırlar binalarının yanı sıra bahçe düzenlemeleri de önemlidir. Genellikle binanın bahçe ile birleşen bölümü dört köşe biçiminde bir avlu kompleksidir. Avlunun içinde iki yolun birbirine dik olarak kesişmesiyle bahçe formu oluşmuştur. Genellikle bu bahçenin orasında bir kuyu, havuz veya çeşme yer almaktadır. Bazen de balık havuzlar yerleştirilmiştir. Manastır bahçeleri esas itibariyle estetikten ziyade fonksiyonel olarak planlanmışlar ve sade bir güzellik içinde, sükun veren bir özellik göstermektedirler. Manastırlar birer bilim yuvası olarak üniversite kavramının temelini atmışlar ve sanatın geliştiği yerler olmuşlardır. Ortaçağ boyunca Avrupa’daki manastır bahçeleri, kullanışlılık kavramına uyarak, rahiplerin yaşamı için gerekli ürünlerin yetiştirildiği toprak parçaları olarak kabul edilmiştir (Aslanoğlu Evyapan 1974). Geçmiş dönemler ile pek fazla farklı olmayarak bu dönemde de bahçe ve peyzaj çalışmalarında mermer gibi doğal taşlar, tuğla, pişmiş toprak ürünleri ve ahşap en çok kullanılan materyaller olmuştur. Bugün manastır bahçelerinin özelliklerini; İtalya Floransa’daki Certosa, İngiltere’deki Canterbury ve İsviçre’deki St. Gallen örnekleri en iyi şekilde yansıtmaktadırlar (Şekil 4.19). 62 Şekil 4.19 Floransa’daki Certosa manastırının bahçesi (www.abbeys-of-tuscany.com/certosa_galluzzo) Manastır bahçelerinin aksine, Ortaçağ şato bahçelerinin özellikleri ile ilgili bilgi edinmek, halk şairlerinin anlatıkları şirlerden veya o döneme ait minyatür ve gravür eserlerininden mümkün olmaktadır. Genellikle yüksek bir tepe üzerinde yer alan bu şatolar duvarlar ile çevrelenmiştir. Şatonun içinde yer alan manastırların bahçeleri ise süs için küçük bir alanda düzenlenmiştir (Şekil 4.20). Şekil 4.20 Ortacağ bahçesi (Aslanoğlu Evyapan 1974) ve şato bahçesi görünümü (Akdoğan 1972) 63 Şato bahçelerinin temel planları dikdörtgen şeklinde olmuştur. Bahçe içinde parselasyon, dama tahtası formu göstermektedir. Engebeli arazi ve informal bir bina yerleşmesi tasarımda uyum sağlamayı zorlaştırmıştır. Şato bahçeleri koruma amacıyle genelde duvarlar veya su kanalları (moat) ile çevrelenmiştir. Ancak bu dönemin devamında gelen Bizans ve İslam bahçeleri gibi su önemli bir plan eleman olmamıştır. Sadece işlev açısından şatonun çevresindeki kanallar, koruyucu elemanlar olmuştur. Diğer su kuyuları, havuzları ve çanakları bağımsız bir şekilde farklı malzemelerden yapılarak bahçede yer almışlardır. Bunaların bazıları büyük mermer taştan yapılmış havuzlar veya basit kare, dikdörtgen şeklindeki havuzlar olmuştur. Şato bahçelerinin en tipik özelliklerinden birisi, çok bölüntülü bir sirkülasyon meydana getiren dama tahtası kalıbı içindeki çim ve çiçek tarhlarıdır. Genellikle bunlar yer seviyesinden 20-30 santimetre kadar yükseltilmiş bitki yastıkları şeklinde dir. Böylece iyi bir drenaj sağlayan bu tarhların etrafı tuğla, taş veya ahşap ile çevrelenmiştir. Bahçede dolaşan çocuk ve hayvanların zararını önlemek için ise, tarhların kenarlarına zarif çitlerin yerlerini zamanla taş balustradlar almıştır. Bu tarhlar genellikle doğal çayırlardan kesilip getirilmiş çim ile kaplanmıştır. Bazen da farmakolojik bitkiler ile çiçeklere de yer verilmiştir (Akdoğan 1972). 4.1.2.2 Bizans bahçe sanatı (M.S. 330- 1453) Bizans gerek Greko-Romen, gerekse de doğudan etkilenerek bahçe sanatının o çağa dek gelişiminin adeta bir özetini yapmıştır. Ağaca verilen dinsel değer, geniş av sahalarının varlığı, Bizans’daki doğu etkileri; bu sahalar içindeki yazlık villalar hem doğudaki bahçe köşkünün kalıntısı, hem de Roma’daki sayfiye villasının bir başka görüntüsüydü (Aslanoğlu Evyapan 1974). Mimari açıdan ise, Bizans dönemi dinsel yapıtlara yönelikdir. Ancak kent strüktürlerini biçimleyen büyük sosyal tesisler; stadiumlar, hamamlar, su kemerleri, anıtsal dikili taşlar 64 gibi yapılarda, Yunan ve Roma mimarisinden etkilendiği tartışılmazdır. Bu eserlerden bugüne gelebilenler daha çok dayanıklı malzemeden yapılmış dinsel ve anıtsal yapılardır. Bahçe sanatında ise mimaride olduğu gibi Yunan ve Roma kültürünün etkileri sürmektedir. Bu döneme ait bahçelerden bugüne gelebilen örnekler hemen hemen yok gibidir. Ancak Bizans Dönemi’ne ait sarayların bahçe düzenlemesinin esaslarını, eserlerin kalıntılarından tespit etmek mümkündür. Onların yanı sıra bazı duvar resimleri ve eski yazılar bu bahçelerin ayrıntılarıyla ilgili bilgiler sunmaktadırlar. Özellikle bu bahçelerde yer alan havuz ve su tesislerinde, altın ve gümüş gibi kıymetli madenler ile kaplandıkları söylenmektedir. Bizans Dönemi’nde saray tiyatrolarının yapımı da çok yaygındır. Genellikle bu tiyatrolar, basamaklardan oluşmakta ve sigmadan peristil bir avluya açılmaktadır. Bu avlunun ortasında tunçtan yapılmış, kenarları gümüş olan ve altından yapılmış çam kozalağı ile süslenmiş bir havuz yer almaktadır. Genellikle bizans bahçelerinde su tesisleri ve bunların süslemeleri önem taşımaktadır. Bu eğimde Doğu’nun etkisi tartışılmazdır. Bunun en tipik örneği süsleme materyalinin seçimi ve kullanılışındaki büyüklük duygusudur. Su tesislerinde kıymetli taşlar ve madenlerin kullanması bir gelenek olmuştur. Havuzların etrafında ise madenden yapılmış hayvan figürleri yer almakta ve bunlardan su fışkırmaktadır (Akdoğan 1972). Genellikle fıskiyelerde en çok sevilen form, çam kozalağı şekli dir. Bu kullanışın ilk örneği bugün Vatikanda Giardina della Pigna’ da sergilenmektedir. Mozaik havuzlardan en güzel ise Atina’ da Daphni manastırında bulunmaktadır. Eustathius’ un XI. asırda bahçeye ait anlattıklarına göre, buradaki çok güzel havuz ve çeşme örneklerinin birisinde, Teselya taşından yapılmış, siyah ve beyaz mermer ile süslü bir çanağın ortasında yer alan sütundan, su binlerce zerreler halinde fışkırmakta dır (Akdoğan 1972). Akdoğan’a (1972) göre, Piskopos Cuitprand’ ın yaptığı çeşitli tasvirlerde Costantinople sarayında Kaizer’ in büyük taht salonunda tunçtan yapılmış, fakat altınla kaplanmış bir 65 ağaç, tahtın önünde yer almaktadır. Ağacın dalları üzerinde çeşitli cinslerde tunç ve altın kaplama kuşlar oturmakta ve mekanik olarak ötmektedir. Tahtın iki kenarındaki canavar görünüşlü, altın kaplama büyük aslanlar ise çok dikkat çekici dir. Digenis Akritas’ın betimlediği ve Akhilleus Tatios’da ya da Belthandros Chrysantsa adlı romanda örnek olan bahçeler, belki de Konstantinopolis’deki saray bahçelerinden esinlenmiştir. Genel olarak kare biçimindeki bahçelerin mermer bir duvarla çevrelendiği, bağların olağanüstü verimli olduğu ve dört bir yandan güzel kokulu sular fışkıran bahçenin boyutlarının aynalarla büyütüldüğü belirtilmektedir (Charageat vd. 1995). Bizans bahçe detaylarında değerli taşlar, altın ve tunç kullanımı çok yaygındır. Bunu bir Bizans romanında, banyo havuzundan söz edilmiş tasvirden anlamak mümkündür. Romana göre, havuzun çatısını meyvaları kıymetli taşlardan yapılmış ağaçlar oluşturmaktadır. Altından yapılmış bir şarap deposu dallar arasına saklanmıştır. Çepeçevre yerleştirilmiş olan aynalar sayesinde bahçenin görünüşü genişletilmiştir. Bu kıymetli materyallerin yanı sıra, bahçenin diğer elemanlarında yine mermer gibi taşlar tercih edilmiştir. Bu bahçelerde oturma yerleri olarak, mermer taştan yapılmış banklar kullanılmıştır. Gölge yapmak için ise, bu bankaların üzerinde mersin bitkisi, yeşil bir çatı gibi yer almıştır. 4.1.2.3 İslam bahçe sanatı ( M.S. 622- 1491) M. S. 622 yıllında Hicretle başlayan İslam Devri, Arabistan’dan hemen hemen yarım asırdan az bir zaman içinde hızlı bir yayılım göstermiş ve Filistin’den başlıyarak, Irak, Suriye, Mezopotmaya ve Mısır’ı takiben, İran, Türkistan ile Afrika’dan, İspanya’ya kadar uzanan muhteşem bir İslam dünyasının ortaya çıkışını sonuçlandırmıştır. Bu sebeple, İslam kültürü ve İslam sanatı, belli bir halka ve kültüre ait olmanın ötesinde, çeşitli uygarlıkların kültür ve sanat gelenekleri üzerinde olgunlaşan ve hepsine, kendine öz ve ortak özelliklerini yerleştiren, bağımsız bir sanat olarak ortaya çıkmıştır. Bahçe 66 sanatında ise, hangi ülkede olursa olsun, bu bahçe sanatının şekillenmesinde din felsefesi kadar, İslamiyet’in yayılmış olduğu ülkelerdeki sıcak ve kurak iklim şartlarının da büyük rolü olmuştur. İslam bahçelerinin ayırt edici özellikleri; sembolik yorum, bazen bir mistisizme doğru giden derin dinsellik, şairane atmosfer ve her türlü “asıl” amaçtan uzak, manevi bir huşu dur. Bu bahçelerde, su; başka hiç bir yerde olduğu gibi bir ifade gücüyle ve evrensel biçimde kullanılamışlardır. Bunu zamanın İslam bahçelerinin yaratıcıları da fark etmiş ve belirgin boş alanların oluşturulması için, bu olanağı kullanmışlardır (Sarkowicz 2003). İslam’da heykel yasaklanmış olduğundan, süs çiçekleri kullanılarak bir süsleme sanatı gelişmiştir. Canlı varlıklar ya da doğa varlıkları da dışlandığından düz yüzeyler üzerinde “arabesk” adını alan yalpılı kabartmalar ya da desenler yapılmış, zaman zaman da bunların yerini hüsnühat unsurları almıştır. Bahçe sanatındaki bu dekorasyon ana motif “nakış” biçiminde tekrar ortaya çıkmıştır. Süslemenin teknik ve temel sorunları İslam bahçelerinde su sorununun öncelikli bir yeri vardır (Charageat vd. 1995). Bu eşsiz bahçe sanatlarından bugüne, az bir değişikliğe uğrayarak ulaşan örneklere, daha çok İslam uygarlıklarından bazı ülkelerde ve özellikle İran, İspanya ve Hindistan’da rastlanmaktadır. Bu sebeple araştırmanın bu bölümünde bu ülkelerdeki, İslam bahçelerinde kullanılan yapı materyallerinin incelenmesine yer verilmiştir. 4.1.2.3.1 İran bahçeleri İslam bahçelerinin bugüne gelebilen ve özelliklerini geniş ölçüde korumuş olan örneklerine daha ziyade İran’ da rastlamak mümkündür. Bunda muhakkak ki halka mal olmuş bulunan bahçe ve bitki sevgisi ve bilgisi kadar, İslam kültürünün bu ülkede devamlı olarak kalmış olmasının rolü büyüktür (Akdoğan 1972). İran bahçeleri genelde doğal veya yapay teraslar üzerinde, kademeli bir yerleşme düzeni göstermektedir. Bahçenin yükseklik farklılığı geniş merdivenler ile çözülmüş ve bahçe 67 köşkleri en yüksek terasta yer almaktadır. Bu tasarımın amacı köşkün bahçeye doğru geniş bir manzaraya sahip olmasını sağlamaktır. İran Bahçeleri geometrik bir şekilde, kareler ve dikdörtgenlerin birleşmesiyle tasarlanmıştır. Bahçe çamur, balçık veya tuğladan yaplımış duvarlar ile çevrelenmiştir. Bahçelernin ana yolu, dikdörtgenin uzunluğunda yapılarak, ziyaretcilere bahçeden bir perspektif görüntüsü sunulmuştur. İran gibi kurak bir ülkede, bahçelerde suyun çok önemsendiği ve temin edilmesinin güç olduğu bilinmektedir. Bu sebeple bu konuda, yapı malzemelerinin seçimi ve inşa teknikleri önem taşımaktadır. İran bahçelerinin en önemli su kaynağı, yerin derinliklerinden kanallar vasıtasıyla çıkarılan sudur. Bu kanalların yerel adı “Karız” veya “Kaanat” dır. Bu yöntem M.Ö. 600’ lerden bugüne kadar kullanılmıştır (Wilber 1962). Karizlerin yapımı için önce karlı bir dağın eteğinde bir yer tespit edilmekte, bu yerin kumlu olması önem taşımaktadır; çünkü kum olan bölümlerde su, yerin alt tabakalarına kadar inmektedir. Su bulmak için, kazı çalışmaları suya kadar devam etmekte ve bulunan su, yer altına açılan kanallarla bahçelere yönlendirilmektedir. Bu kanalların uzun olmasından dolayı, her 50 metre’de bir kanalın hava alması için bir kuyu yapılmaktadır (Şekil 4.21). Kariz’ den alınan su önce yerleşim bölgelerine, sonra bölgedeki bahçelerin havuzlarına ve köşklerin su kanallarına doğru yönlendirilmektedir (Wilber 1962). 68 Şekil 4.21 Kariz yapım tekniği (Naima 2006) İran bahçelerinde havuzlar ve su kanalları hem estetik ve hem işlevsel açıdan en önemli yapısal elemanlar olmuştur. Bu havuzlar, avlu veya bahçenin ana aksı üzerinde yerleştirilmiştir. Havuzların yapımında mermer gibi doğal taş veya renkli fayanslar ile kaplanmış, pişmiş toprak bloklar kullanılmıştır. Genelde suyun güzel sesler çıkararak akmasını sağlamak için havuzlar hafif eğime yapılmıştır. Böylece suyun havuzdan taşarak küçük çağlayanlar yapmasına olanak sağlanmıştır. Bunların yanı sıra, genelde kanalların yüzeyi yuvarlak veya köşeli taşlar ile kaplanmış, böylece suyun akış sesi, tüm kanal boyunca sağlanmıştır. Ayrıca suyun sürekli akar olması ile, havuzlardaki suyun kirlenmesi ve havuzun kireçlenmesi geciktirilmiştir. İran bahçelerinde suyun önemli olması, fıskiyler ve su tesislerinin önemini de artırmıştır. Suyun bu fıskiyelerden fışkırabilmesi için yüksek bir yerde bir su deposu yapılmıştır. Fıskiyeler bazen bir heykel şekilinde ya da geometrik formdadır. Havuzlarda kullanılan su boruları ve fıskiyeler genellikle seramiktir. Havuzlarda suyun durgun olduğu bölümlerde, genelikle su üzerinde yüzdürülen mumlarla bezeli küçük şamdanlar yer almaktadır. Wilber’e (1962) göre, XIX. asır başında İran’ı gezen Avrupalı bir seyyah, ince çubuklarla muntazam şekilde ve belirli bir desenle bölünmüş olan geniş bir havuzun, her kısmında başka renk ve kokuda çiçeklerin yüzdürüldüğünü ve bunun, şairane duyguların yanı sıra, bir halı desenini taklit etme eğiliminden geldiğini eserinde yazmaktadır. 69 Şekil 4.22 Fin bahçesi,40 sütun ve Devlet abad bahçelerinin havuz evleri (www.flickr.com) İran bahçelerinde genelde binanın içinde bir bölüm duvarsız yapılıp havuzlarla süslenmiş ve binanın bu kısmına “Havuz evi” adı verilmiştir. Bu bölüm dış mekan ve iç mekanın birleştiği yer, odak nokta olarak belirlenmiştir. Bu havuz evlerinin bir cephesi bahçeye doğru yapılırmış ve tavanı yüksek yapılarak havanın yapı içinde dolaşması sağlanmıştır. Bu bölüm genelde zarif desenler ve resimler ile de süslenmiştir (Asadi 2009). Havuz evlerinin duvarları ve tavanları, çoğunlukla mozaik, rölyefler, resim, küçük ayna veya cam parçaları ile süslenmiştir (Şekil 4.22). Zemin yüzeyleri ise bazen bahçeden farklı olarak mermer taş veya farklı renklerde fayanslar ile süslenmiştir. Genelde havuz ve su kanallarının yüzeylerinde kullanılan turkuvaz renkli fayanslar, İran bahçelerinde kullanılan fayans formudur (Şekil 4.23). Bazen havuz evlerinde, bahçe yüzeyinde kullanılan tuğla veya pişmiş toprak blokları gibi yer döşemelerine yer verilimektedir. 70 Şekil 4.23 İran bahçelerinde su kanalarının fayans döşemesi ve seramik fıskiyeleri (http://www.manzar.ws/365.aspx) İran bahçelerinde, İslam Dönemin’de zarif gölgelikler ve kameriyeler yer almıştır. Bunların yapımında geçmiş dönemlerde olduğu gibi ahşap veya demir kullanılmıştır. Bahçede yer alan oturma yerleri tuğla veya taşlardan yapılmıştır. Genelde yapısal elemanlarda en çok kullanılan materyal tuğla olmuştur. 4.1.2.3.2 İspanya bahçeleri 750’de Kurtuba (Cordoba) İspanya Arap İmparatorluğu’nun başkenti olmuştur. Orada ortaya çıkacak olan yeni uygarlık, Magriplilerin damgasını taşımaktadır. Eşsiz sulama teknikleri bu bahçelerin çekicilik kazanmasına katkıda bulunmuştur. Hiç kuşkusuz, aynı biçimde fayans sanatındaki ustalıkları da çiçekleri en özgün görünümlerine kavuşturarak zenginleştirmiştir (Charageat vd. 1995) . Müslümanların İspanya’ya getirdikleri en büyük yeniliklerden biri, mimaride doğu zevki olmuştur. Özellikle bahçe avlularını kuşatan zarif, ince sütunlar; at nalı üçgen, hemen hemen tam daire kemerler, geometrik şekillerde taş veya çini döşemeler, arabesk motifli duvar süsleri, çini kaplı basamaklar, bu yeni mimari özelliklerden bazıları olmuştur. Mimaride metanet ve sadelik İspanyaya müslümanlarla girmiştir (Akdoğan 1972). İspanya bahçelerinde, küçük kanalların zemini mermer ile, havuzlar çinili fayanslarla, kuyu bilezikleri ise “Azulejo” denilen çok renkli geometrik çinilerle kaplanmıştır. Bunlara 71 Patio’ların küçük duvarlarında ya da basamak aynalarında da rastlanmaktadır. Her yanda küçük fıskiyeler arasından görülen rengarenk çinilerin parıltısı göz kamaştırmaktadır. Bitkilerin ve özellikle çiçeklerin sulanmasının zorunluluğu özgün bir sulama düzeninin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bitkilerin bulunduğu toprak daha aşağıda karolar ve çinili mozaiklerle döşenmiş küçük gezinti yerleri, yollar ise daha yüksek yapılırmış, böylelikle bunlar İran’daki uygulamalar gibi bütün toprak parçasını içlerine alan çanaklar oluşturmuştur. Her çeşit heykel yasaklanmış olduğundan süsleme unsurları kanallar ve süs havuzları, fayans ve su ile renklenip ve zenginleşmiştir (Charageat vd. 1995). Suyun kullanış tarzı, İspanya’ da İslam bahçelerinin en ilgi çekici özelliklerinden biridir. İspanya bahçelerinde havuzlar dikdörtgen, yarım daireler ile çevrelenmiş olarak kullanılmıştır. Havuz, uzun bir kanal şeklinde de biçimlenmiştir. Genelde bu kanalların iki tarafı, ritmik dizini fıskiyeler ile kuşatılmıştır. Su genellikle nilüfer çiçeği gibi dilimlenmiş mermer çanaktan akmaktadır. Granada şehri, İspanya’da İslam Dönemin’in en ünlü iki bahçesini barındırmaktadır. Bunlardan biri “Kırmızı Kale” denilen Alhambra, diğeri ise daha yukarı kısımlarda yer alan ve teraslar halinde inen yazlık saray Generalife’dır. Bu sebeple araştırmanın bu bölümünde, İspanya’da, İslam bahçelerinde kullanılan yapı malzemelerinin tanımlanması için bu iki bahçeye yer verilmiştir. • Alhambra bahçesi Alhambra tepesi toprakla örtülü taşlık bir tepedir ve ana kaya kireç taşı olmayıp aynı zamanda demirli mineraller bakımından çok zengindir. İlk yapılan Alhambra beyaz olup, ancak yapıldıktan daha sonra bu toprağın beyaz rengi zamanla kırmızıya dönmüştür. Buna bu yüzden modern yazarlar “qu lat al Hamra” yani kırmızı kale adını vermişlerdir ve çok uzun bir zamandan bugüne kadar Alhambra kalesi, kırmızı kale olarak anılmıştır. Yağmur sularının etkisiyle kale daha güzel bir kırmızı renk almıştır. 72 1238 yılında, Mohhamed ben Alhamara tarafından, mevcut eski bir kalenin değiştirilmesi ile yapılan Alhambra sarayı ve bahçeleri, bir takım avlu ve bina kompleksinden oluşmaktadır. Avluların en önemli olan Havuz avlusu veya mersinli avlu, Aslanlar avlusu, Kadınlar avlusu ve Serviler avlusu bugün hala mevcuttur. Bu bahçelerin en önemli özelliği, avluyu çepeçevre kuşatan çift ve tek sütunlu, at nalı üçgen kemerli zarif taş işçiliğinin en kıymetli örnekleri olan revaklardır. Kare formlu avluyu, birbirini dik kesen iki yol ve aralarındaki ince kanal dörde bölmektedir. Ortada oniki taş aslan figürünün çevrelediği ve yüksekte olan geniş bir su çanağı ve tabanda poligon şeklinde, çok az derinliği olan havuz bulunmaktadır. Çanaktan taşan ve aslanların ağızından fışkıran su, ince kanallarla diğer avlulara geçmektedir. Sultanın özel bir yaşama alanı olan bu avlu kayıtlara göre, çiçekli bitkilerle bezenmiştir. Bugün bir kaç portakal ağacı, yeğane bitki materyalını teşkil etmektedir. Alhambra’daki bütün avlu bahçeleri arasındaki bağlayıcı elemanlar, duvarları dantel gibi işlenmiş mermer veya renkli çinilerle kaplanmış olan çok sayıdaki saray odalarıdır (Akdoğan 1972). Su elemanının en geniş alan olarak yer aldığı avlu, Mersinli avludur. Bu avluda bulunan havuz, güzel bir su aynasıdır. Her iki ucunda yer alan beyaz mermer revakları zarif bir şekilde bahçeye aydınlık kazandırmaktadır. Aslanlar avlusu, Mersinli avluya bitişik bir perstil şeklindedir. Bu bölümün en güzel yönü, avluyu çepeçevre kuşatan çift ve tek sütunlu, at nalı üçgen kemerli zarif taş işçiliğinin en kıymetli örnekleri olan revaklardır (Şekil 4.24). 73 Şekil 4.24 Alhambra bahçesinden görünümler (www.wikipedia.org/wiki/Alhambra). Alçı kullanımıyla yapılan süslerin en güzel örnekleri Alhambra bahçesinde görmek mümkündür. Aslanlar avlusundaki sütunlar, genelde ince bir gövde üzerinde yer alan, taş oymaları muhteşem bir süse sahiptir. Sütunların birbirine bağlayan farklı ölçülerdeki kavislerin üzerinde yapılan süsler göz kamaştırmaktadır. Bu bahçede yer alan tüm yüzeyler alçı ve renkli fayanslar ile yapılmış uyumlu desenler ile kaplanmıştır (Gardner 2006). • Generalife Bahçesi Alhambran’ın yazlık villası olarak tesis edilmiş olan saray, Granada’ya hakim yüksek bir yerde yapılmıştır. Bahçeleri teraslar halinde Alhambra’ya kavuşmaktadır. İki tarafı saray ve diğer iki tarafı peristillerle çevrili olan esas avlu, içi mermer kapalı bir kanal ile ikiye bölünmüştür. Su aynası, etrafı duvarla çevrilmiş olan avlu mekanına genişlik kazanmaktadır. Kanalın bir ucunda, geniş panoramik görüşe hakim bir pavyon, miradorlar üzerinde yer almıştır. Küçük havuzlar ve özellikle nilüfer çiçeği şeklindeki su çanakları, bahçenin çeşitli tarafında serpiştirilmiştir (Şekil 4.25). Bahçe, avluları çeviren duvarları, yer seviyesinden pek az yükseltilmiş gezinti yolları, havuz ve fıskiyelerin zarif çanakları, süprizli su oyunları ve hepsinden ötede, renkli çiniler ile İslam etkisini belirli bir şekilde ifade etmektedir (Akdoğan 1972). 74 Şekil 4.25 Generalife Bahçesi’nden görünümler (www.wikipedia.org/wiki/File:Alhambra-Generalife) 4.1.2.3.3 Hindistan bahçeleri Moğol hükümdarları, yazın Hindistan’ın sıcağından kaçmak için genelde Kaşmir Vadisi’nde yer alan yazlık saraylarına gitmektedirler. Bu yazlık saryların en önemli özellikleri yer aldıkları alandır. Genelde bu sarayların bahçelerinin arka fonu büyük ağaçlar ile kuşatılmış olup, vadiye teraslar halinde inilmektedir. Bu bahçelerin en çok tanınan ve bugün hala var olan Kaşmir de Dal Nehri üzerinde tesis edilmiş olan Salimar’dır. Dört terastan oluşan bu bahçenin yapısal kısımlarında beyaz mermer daha çok kullanılmıştır. Ancak hükümdarların halkı kabul ettikleri bazı bölümlerde beyaz mermerin yanı sıra, siyah mermer de kullanılmıştır. Moğol ve Tatarların XIII. ve XIV. asırlarda İran’ ı zaptetmelerine rağmen, İran kültürü ve bahçe sanatı yaşamış ve Moğolların kuzey Hindistan işgalleriyle bu kültür hemen hemen üç asır (1483-1707) boyunca Hint medeniyetini etkilemiştir. Başlangıçta Kabil’i başkent yapan Babür Han, burada on tane önemli bahçe tesis etmiştir. Bunlardan en önemlisi, kendisinin Bağı Vafa diye isimlendirdiğidir (1508). O devri tasvir eden bir minyatürde, dört kısımdan oluşan bahçede, çiçek parterlerini tuğla duvar ve ağaçlar çevrelemekte ve İmparator 75 bahçede gösterilmektedir (Şekil4.26). Bu bahçe esas çizgileriyle tamamen bir İran bahçesini ifade etmektedir. Babür Han’ın daha sonraları başkenti “Agra” ya nakletmesiyle bahçe sanatı çalışmaları buraya doğru kaymıştır (Akdoğan 1972). Şekil 4.26 Bag Vafa’ nın minyatürlerde görünümü (Berrall 1966) Hint bahçelerinde ekseriye pavyonlar bir gölün ortasında olur ve bütün cephelerinde havuz ve kanallar ışınsal bir tertip içinde yer alırdı. Bu mermer pavyonlar genellikle saray merasimlerinde ve ziyafetlerde kullanılır, ayrıca da bir istirahat yeri olurlardı. Hükümdarlar ve diğer zenginler öldükten sonra bu pavyonlar gömülür ve bunların çevrelerinde ailenin diğer fertleri için daha küçük pavyonlar inşa edilir ve mezar olarak kullanılırdı (Akdoğan 1972) . Bu dönemde duvarlar ve sütunlar üzerinde yapılan süs desenleri, genelde bitki motifleri olmuştur. İnsan ve hayvan motifleri çok az bir şekilde kullanılmıştır. Taş üzerinde yapılan desenler en yaygın süs malzemesidir. Ancak renkli fayanslar ve duvarlar üzerinde yapılan resimler de farklı yerlerde görülmektedir. Ayrıca ıslak alçı ile yapılan süslerde geniş bir şekilde kullanılmıştır. Bunun sebebi ıslak alçının ucuz, sağlam ve uzun ömürlü olmasıdır (Gardner 2006). Hint bahçelerinin, İslam Döneminden bugüne ulaşan ve bu dönemin özelliklerini en güzel şekilde yansıtan örneği, Agra’da bulunan ve Tac Mahal adı verilen anıt mezardır (Şekil 76 4.27). Şah Cihanın karısı için inşa ettiği bu anıt mezar 1631 yılında yapılmıştır. Bahçesinin en önemli özelliği, geniş ve uzun su aynasıdır. Tac Mahal’in bina ve bahçesinde kullanılan yapı malzemesi parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer olmuştur. Beyaz mermerin kullanılma nedeni, anıtın güzelliğini ve ölümün sessizliğini ifade etmesini sağlamaktır. Şekil 4.27 Tac Mahal anıt mezar ve bahçesinden görünümler ( www.wikipedia.org) 4.1.3 Yeni Çağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri (M.S. 14531789) Yeni çağ (erken çağdaş dönemi), tarihi çağların üçüncüsüdür. Bu dönem Bizans’ın başkenti olan, Konstantinopolis’in (İstanbul) 1453’de Türkler tarafından fethi ile başlamış ve 1789 Fransız ihtilali ile son bulmuştur. Yeni çağ döneminde, Avrupa’da derebeylik rejimleri yıkılmış ve güçlü krallıklar kurulmuştur. Bu dönemde bahçe ve peyzaj sanatı açısından önemli adımları atılmış ve bahçede kullanılan yapısal materyaller ve süslemeler yeni özellikler kazanmıştır. Yeniçağ dönemi boyunca yapısal malzemelerin kullanılmasıyla ilgili üç farklı bahçe sanatını incelemek mümkündür. Birincisi İtalya’da başlayan Rönesans bahçe sanatı, ikincisi Fransa’da doğan Barok bahçe sanatı ve üçüncüsü İngilterede Natüralistik (Doğal) bahçe sanatıdır. 77 4.1.3.1 İtalya Rönesans Dönemi bahçe sanatı (M.S. 1450- 1775) Rönesans; insanların cehalet, dini baskılar, batıl inanışlar, harp, salgın hastalıklar içinde geçen, hemen hemen on asırlık orta çağın karanlık devrinden sıyrılıp, fert olarak kendisini ve yeteneklerini idrak ettiği ve dünya ile ilişkilerini çözümlediği bir yeniden doğuş devridir (Akdoğan 1972). Bu dönemde Ortaçağ’da Hıristiyanlık ve rahipler sayesinde oluşturulan doğa korkusu, yerini doğa sevgisine vermiştir. Bu değişimde o dönemdeki yazarlar, ressamlar ve mimarların rolleri büyük olmuştur. Bunların sonucunda ise uzak çevreye bakma, onu kavrama ve ifade etme duygusu, bahçe sanatında yepyeni gelişmelere sebep olmuştur. Böylece Rönesans bahçelerinin şekillenmesindeki ilk adımlar atılmıştır. İtalyan Rönesans bahçelerinin yapımındaki düşüncelerin köklerini eski Yunanistan bahçe sanatında aramak gerekmektedir. Yunanistan’da peristil olan avlular, oturma odalarının bir açık hava yaşama mekanı şeklindeki uzantısından ibarettir. Halk parkları ve filazof bahçeleri ise, bahçenin eğlenme, dinlenme ve düşünme sahası olma fikrinden gelmiştir. Rönesans bahçe sanatı Floransa’da başlamış ve Roma’da, mimarinin ve heykeltıraşlığın hakimiyetiyle zirvesine ulaşmıştır. Bu gelişme süresi Rönesans bahçelerinin doğuşundan Barok tesirinin altında kaldığı zamana kadar üç devirde incelenmektedir. Akdoğan’ (1972) göre, birinci devir 1450-1503 yıllar arasındaki devirdir. Bu dönem Alberti’nin yazıları ile başlamakta ve Roma’da Bramente’nin yapmış olduğu Belvedere şato ve bahçesiyle son bulmaktadır. Bu dönem bahçeleri Floransa’da görülmektedir. İkinci dönem ünlü İtalyan bahçe mimari Vignola’nın ölümü ile son bulmaktadır. 1503-1573 tarihleri arasında gelişen bu devir bahçeleri daha ziyade Roma’daki villa bahçeleridir. Bu süreye “Mimarlar Devri” de denebilir. Üçüncü devir ise 1573-1775’e kadar devam eden uzun bir düşüş devridir. Napoli kralı Caserta ile son bulmaktadır. Bahçede Barok eğiliminin kuvvetli etkisi sezilmektedir. 78 Rönesans Dönemi süresinde yapısal malzemeler geçmişteki bahçelerden pek farklı olmamıştır. Doğal taş, ahşap, pişmiş toprak ürünleri, metal ana malzemeler olarak kullanılmıştır. Ancak bu materyallerin kullanış şekli ve ölçüsü diğerlerden farklıdır. Özellikle Mimarlık Devrinde, bahçe süslemesi için kullanılan yapısal elemanların artışıyla, canlı malzemelerden çok yapısal malzemeler tercih edilmiştir. Uzun’a (1996) ve Gardner’e (2006), göre saf mermer, bina içi süsleme ve kaplamlarında çok kullanıldığı gibi, heykelcilikte de ana materyal durumundadır. Rönesans bahçelerinde heykel ve bahçe süslerinin yapımında mermer ve travertene geniş bir şekilde yer verilmiştir. Ayrıca mermer, çakıl taşın yanı sıra, sert zemin döşeme materyali olarak da görülmektedir. Rönesans Dönemi’nde çeşmeler çok yaygındır. Özellikle Roma kenti çeşmeleri (yalnızca bahçelerde bulunanlar değil) bugün bile hala ünlüdür. Bunların çoğu kez tüf taşından yapılmış oldukları ve içlerinde suların çanaktan çanağa akdığı bilinmektedir (Sarkowicz 2003). Eski bahçe düzenlemelerinde olduğu gibi, Rönesans bahçelerinde çevreleme ve süsleme elemanlarının yapımında metal çok kullanılmıştır (Uzun 1996). Rönesans Dönemi’nde bahçede mağaraların yapımı çok yaygındır. İtalya XVI. yy mimarları, bahçedeki mağaralarda, yapı malzemesi olarak çoğu kez doğal kaynakları kullanıyorlardı. Kaynaktan gelen su kireç bakımından zenginse birikintiyle tüf oluşuyor ve bu malzeme suni Mağaralardaki biçimlendirilmiş doğayı yaratmak için kullanılıyordu. Gerçek doğadaki gibi taşların üzerinde ciğerotu ya da eğerltiotu ekleniyor ve bunların üzerinden de su akıyor ya da damlıyordu (Sarkowicz 2003). İtalyan bahçelerinin özel bir süsünü pergola, yani sarmaşık ve güller için yapılmış, örnekleri eski Mısır’da da görülen çardak oluşturmaktadır. Pergola ahşaptan ya da daha kalıcı olarak taştan üzerine ahşap kalaslar yerleştirilen sütunlar şeklinde yapılmıştır (Sarkowicz 2003). 79 İtalyan bahçelerinde ayrıca heykeller de süs olarak kullanılmaktadır. Eskiden bahçelere Roma’nın her yerinde kolayca bulunabilen antik heykeller dikilmiştir. Yeni binaların duvarlarına yerleştirilen yontulmuş taşlar, mezar taşları ve başka yapı öğeleri gibi sanat yapıt kalıntılarının yanı sıra kabartma resimler için de ikincil bir kullanım alanı doğmuştur. Böylece Roma’nın zaferlerle dolu geçmişiyle bağlantı kurulmakta ve kente yeni ve parlak bir rol biçilmektedir (Sarkowicz 2003). Bu dönemde yapısal malzemelerde bağlayıcı olarak kullanılan kirecin yanı sıra stücco kullanılmıştır. Eriç’e (1994) göre XIV. yy’da İtalya’da stücco; su, alçı, boya, mermer tozuyla yapılan bir tür bağlayıcıdır. Ayrıca, 1300 yılında mineli cam veya ayna yapımının bulunmasıyla Rönesans’da bahçe sanatında pek fazla olmasa da, mimaride bu materyallerin kullanıldığı bilinmektedir. Araştırmanın devamında, Rönesans bahçelerinde yapısal malzemelerin kullanımlarını daha iyi açıklamak için, bu dönemin üç farklı devrinde yapılan bahçelere kısaca yer verilmektedir. 4.1.3.1.1 Birinci devir Rönesans bahçeleri (M.S. 1450 -1503) Rönesans İtalya’da, özellikle Floransa ve çevresinde merkezleşmiştir. Bunun sebebi o dönemde Floransa’nın güvenli ve emniyetli olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece villalar ve bahçeler kentin duvarları dışında, manzaraya hakim alanlarda yer almışlardır. Geniş seyir açısına sahip bu villalar, zarif ve sade yapılar, teraslar ile çevreye çok ahenkli bir şekilde bağlanmışlar. Topografik özelliklerin ortaya koyduğu bu teraslar, duvarlar, basamaklar binaların mimari kitlesi ile arazinin tesviye eğirleri arasındaki ilgiyi kurmada etkili elemanlar olmuşlardır. Bu bahçelerde, Alberti bazı esaslar ortaya koymaktadır. Alberti genelde villa yapımı için geniş kır ve kent manzarasına sahip yerleri seçmiştir. Tasarımda ise, bahçe planının uyum içinde ve ahenkli olmasına önem vermiştir. Genelde basamaklar yerine, hafif eğimli rampalar kullanmayı tercih etmiştir. 80 Bahçede güneş ve gölgenin keyfini çıkarmak için çeşitli tesisler kullanılmıştır. Yazın sıcağından kaçınmak için mermerden yapılmış sütunlu pergolalar ve protikolar, bitkiler ile süslenmiştir. Ayrıca bahçelerde duvarlar sünger taşı ile yapılmış ve çeşitli deniz kabukları ile bezenmiş yapay Mağaralarda (Grotto) serinlik için çeşitli su oyunlarına yer verilmiştir. Bahçenin desenleri yapısal materyaller yerine, bitkiler ile yapılmıştır. Eskiden duvarlar ve kemerlerde kullanılan yapısal malzemenin yerini bu dönemde bitkiler almıştır. Taş veya toprak vazolar, heykeller ve kademeli çanaklar şeklindeki havuzlar, bahçede yer almaktadır. Florans’da villa devrinin gelişmesinde, Alberti’nin bahçe mimarlığındaki yeteneğin yanı sıra, zengin ve asil ailelerin önemli rolü olmuştur. Bu ailelerin bahçelerinin süslerini verdikleri önemden dolayı, villalar en ünlü mimarları tarafından yapılıp ve baştan başa ünlü sanatkarların değerli tabloları, freskleri, rölyefleri ve heykelleriyle bezenmiştir. Floransa Rönesans bahçelerinde, binalar genelde geniş bir manzaraya sahip ve bahçenin en yüksek bölümünde yer almışlardır. Bina ve bahçe ölçü ve mimari yönden uyum içindedirler. Bahçe planı sade olmanın yanı sıra ayrıntılar ve detaylarda zengin bir tasarıma sahiptir. Bahçe planında merkezi bir aksa göre kısmen simetri ve formal bir şekil görülmektedir. Floransa bahçelerinde, mermer heykeller ölçülü ve bilgili şekilde kullanılmıştır. Devrin en ünlü heykeltraşlarının eserleri, Klasik Yunan ve Roma heykelleri veya onların repodüksiyonları yanında kullanıldığı görülmektedir. Floransa villa bahçelerinde teras, duvar, basamak gibi mimari ayrıntılar mermer veya travertenden, çok ölçülü ve sadece bir şekilde kullanılmıştır. Bu dönem boyunca mermer heykellere süs elemanları olarak ritmik bir düzen içinde yollar boyunca, oturma yerlerinde ve havuz etrafında yer verilmiştir. Bunların yanı sıra, teras duvarlarının, grottoların içindeki nişlerde de bazen tek tek bazen da mitolojik veya tarihi konulu bir kompozisyon içinde yer almışlardır. Castello Villa’sı içindeki mermer heykeller bu dönemde üne sahiptir. 81 Bu bahçelerde bir çok yerde terasın altında iş odaları gizlenmiştir. Kapalı mekanlar üzerindeki bu teraslara asma bahçeler denmiş ve doğal olarak, bununla kavram bakımından Babil’deki asma bahçeleriyle bir benzerlik oluşturulmaya çalışılmıştır (Sarkowicz 2003). Akdoğan’a (1972) göre, Floransa Rönesans bahçelerinde suyun kullanışında İspanya İslam bahçelerinin etkisi açıkça ortadadır. Roma, Rönesans bahçelerindeki su kullanımı bol ve gürültülü olmamakla beraber, hareketli ve seslidir. Daha ziyade mermer den yapılmış yuvarlak formlu ve üç kademeli dekoratif havuzlarda heykeller canlılık ve ses kazanmıştır. Bu bahçelerde kaskatlara çok yer verilmemiştir. Ayrıca bahçelerde banyo gibi mermerden yapılmış tesislere rastlamakda mümkündür. Taş işçiliğinin çok iyi bir şekilde sergilendiği bu banyolar genelde grotto’lar içinde yer almaktadır. Villa Petraia’nın sekiz köşeli mermer havuzunun bütün detayları, ince ve son derece üstün bir sanat zevkini göstermektedir. Sekizgen prizma şeklindeki mermer kaidenin üzerinde ikisi erkek, ikisi kadın dört küçük heykelin kaldırmaya çalıştıkları büyük bir su çanağı bulunmaktadır. Son derece zarif bitki, minyatür insan ve hayvan figürleriyle bezeli olan bu çanağın ortasından gene çok süslü bir mermer sütun ve tepesinde küçük bir çanak yükselmektedir. En tepede ise, vaktiyle Castello’nun havuzunda bulunan , saçlarından su fışkırtan Fiorenza heykeli bütün zarafeti ile bu şahaeseri tamamlamaktadır (Akdoğan 1972). Villa Castello’nun bahçesinde ise grotto, üçüncü terasın istinat duvarı içinde tesis edilmiştir. Çok büyük ölçüdeki istiridye kabuğu şeklindeki üç niş içinde, doğal ölçülerinde çeşitli mermer veya stükodan yapılmış hayvan fiğürlü kompozisyonlar yer almıştır (Şekil 4.28). Parlak güneşli sıcak yaz günlerinde, serin gölgeli bir dinlenme ve eğlenme yeri olan bu grotto’nun istirdiye kabukları ile kapalı ve çeşitli mitolojik rölyeflerle süslü olan duvarlarında ve çakıl döşeli yer döşemesinde sürprizli su oyunlarına yer verilmiştir (Akdoğan 1972) . 82 Şekil 4.28 Castelo villasının bahçesinde yapısal elemanlar (http://en.wikipedia.org/wiki/Italian_Renaissance_garden) Bu dönemin bahçelerinde özellikle seramik veya taş vazolar çok kullanılmıştır (Şekil 4.29). Düzenli aralıklarda ve sıralar halinde yerleştirilmiş olan bu vazolar, çiçek parterleri ve budanmış bitki duvarları ile çok ilgi çekici bir kompozisyon yaratmıştır. Şekil 4.29 Castello bahçesindeki düzenli saksı içinde bitkilerin dizini (http://en.wikipedia.org/wiki/File:Parco_di_Castello_5.JPG) Bu bahçelerde eskiden yapısal malzemeler ile yapılan duvarların yerini bitki materyaliyle yapılmış duvarlar almıştır. Bunun örneklerinden biri, Villa Petraia’nın ilk terasında yer alan ve bina ile terası çevreleyen sık dikilmiş selvi ağaçlarıdır. 83 Rönesans birinci devrindeki bahçelerde, yer altı su sistemlerinin ve sürprizli su oyunlarının gerektirdiği üstün mühendislik işleri ve yapısal malzemelerin seçimi nedeniyle, bilim ve teknik içeren bir özellik taşımaktadır. Bunun en iyi örnekleri Castelo Villası’nın su oyunlarıdır. 4.1.3.1.2 İkinci devir Rönesans bahçeleri (M.S. 1503 -1573 ) Akdoğan’a (1972) göre, Papaların Romayı bütün politik ve sanat olaylarının merkezi haline getirmesiyle, Floransa’da başlayan villa ve bahçe devri, ihtişamlı bir saltanat halinde, Roma’ya devrolmuştur. Öyleki Papa’nın kudret, hakimiyet ve zenginliğini bütün dünyaya göstermek üzere, Roma lüks içinde bir ihtişamın zirvesine çıkmıştır. Bu dönemde villalar aşırı gösteriş ve israf eğimini açıkca ortaya koymuştur. Böylece villa bahçeleri gittikçe daha büyük ve tertip açısından daha kompleks bir hale gelmiştir. Bu nedenlerden dolayı, Floransa’da doğup gelişen “hümanistik” bahçe peryodu olarak adlandırılan birinci devirden sonra, Roma’da yayılan bu bahçe akımı “Mimari devri” olarak da adlandırılmaktadır. Mimarların böyle bir devre olan hakimiyetleri, saha seçimindeki eğimler sonucu bahçelerde birbirinden çok farklı kotlarda terasların ortaya çıkması ve bunların bina ile bağlantılarında duvar, basamak, balustrad gibi tesislere fazlaca yer verilmesi zorunluluğu idi. Bu nedenle, problemlerin çözümünde mimari tecrübeye olan ihtiyaç, bahçenin yavaş yavaş mimarların eline geçmesine ve gittikçe artan bir şekilde mimari elemanlara dönüşmesine neden olmuştur (Akdoğan 1972). Rönesans bahçelerinin Roma örneklerinde, gerek yapı gerek bahçe ölçüleri büyük tutulmuştur. Basamaklar Alberti’nin tavsiye ettiği hafif eğimli rampalar fikrini tamamen silecek bir önem ve fazlalık kazanmıştır. Bu devre ait bir değişiklik de, bahçenin klasik heykeller için bir müze olarak kullanılmasıdır. Ortaçağ Roma eserlerinin tahriplerini takiben bu devirde hümanistik düşüncelerin etkisiyle, kazılarla çıkarılan Roma eserleri bahçelerde kıymetli bezeme elemanları olarak yer almışlardır. Bu sanat eserleri, ayrıca bahçeye ölçü ve oran kazandırma ve ilgi çekici fokal noktalar olarak da ayrıca önemlidir. 84 Heykeller bir taraftan bina ile bitkiler arasında yumuşak bir bağın kuruluşunda aracı olurken, mermerlerin beyazlığı bahçede dominant olan servilerin renkelerinin daha da koyu görünmelerinde etkili olmuşlar. Böylece yüzlerce kıymetli heykel, teraslarda ritmik sıralanmış bir düzen içinde bahçeye hareket verirken duvarlardaki nişlerde rölyef gibi durgun yer almış ve bitki duvarları önünde ve uzun servi alleleri boyunca sıralanıp perspektife daha fazla derinlik kazandırmışlardır (Akdoğan 1972) . Akdoğan’a (1972) göre, bu dönemin önemli örneklerinden biri Villa Caprarola’dır. Caprarola’nın basamakları parke desenli tuğla olup korkulukları taştan yavru yunuslarla süslü bir merdiven ile üst terasa çıkılmaktadır. Havuz çevresinde çakıl mozaik yer işçiliği yapılmış, zamanında poligon formundaki havuz ise çakıl mozaik yer işçiliğinin en güzel örneğidir (Şekil 4.30). Bu bahçe bugün bakımsız bir haldedir. Şekil 4.30 Villa Caprarola’nın yapısal elemanlarının görüntüsü (http://members.virtualtourist.com/m/c2572/25b4e/) Bu dönemde Villa D’Este, geniş su kullanımı ve muhteşem mermer havuzlarıyla üne sahiptir (Şekil 4.31). Bu bahçede bulunan havuzların arkası güzel suni kayalı mağaralar ve nehir tanrılarının heykelleri ile çevrelenmiştir. Fıskiye koridorları bu bahçenin en göz alıcı bölümleridir. 85 Şekil 4.31 Villa D’Este görünümleri (http://www.ashka.eu/villadeste/villadeste.html) Bu döneme ait en muhteşem bahçe Lante olmuştur. Lante diğer bahçelerden küçük olmasına rağmen mekan planlamasının mükemmeliyetiyle üstündür. Yapısal elemanların kullanışı açısından, Lante ile Rönesans bahçeleri mükemmeliyetin zirvesine ulaşmıştır (Şekil 4.32). Şekil 4.32 Villa Lante görünümü (http://en.wikipedia.org/wiki/Villa_Lante) Lante herşeyden evvel mimarinin, heykeltraşlığın ve bahçe sanatının en ölçülü ve güzel şekilde işbirliği yaptığı bir sanat eseri olarak önem taşımaktadır (Şekil 4.33). Devrine rağmen, bahçede mimari hakimiyet görülmemektedir. Doğal orman ve bol su kaynağı bakımından da Lante avantaja sahip bir yerde tesis edilmiştir. Buna rağmen bu iki elman planın bütününe tabi bir ölçü ve denge içinde kullanılmıştır (Akdoğan 1972). 86 Mimari yapılar bu bahçede iki pavyon halinde , bahçenin aksının iki tarafında simetrik bir düzende ve mütevazı bir ölçüde yer almıştır. Genelde her terasta, çeşitli formdaki mermerden yapılmış havuzlarda bazen heykelere hareket kazandırarak, bazen de sakin formlarda ses oyunlar yaparak yer almıştır. Şekil 4.33 Villa Lante görünümü (http://en.wikipedia.org/wiki/Villa_Lante) Bu dönemin diğer önemli bahçesi Boboli bahçesidir. Bu bahçe ormana yakınlığından dolayı vahşi hayatı, insan yapısal elemanlarıyla ahenkli bir şekilde bağlayan bahçe olarak bilinmektedir. Plan açısından yuvarlak bir takım meydanlar ve buradan ayrılan ışınsal yollara sahiptir ve Fransa Barok bahçelerinin bazı plan elemanlarının öncüsü olarak kabul edilmektedir. Boboli bahçelerinin önemli özelliklerinden birisi, sarayın hemen arasındaki ilk terasta yer alan amfi tiyatro’dur. Bu bahçede duvarları ve tavanı suni kayalıklar ve çeşitli insan ve hayvan heykel ve kabartmaları ile bezeli grottolar ile bezelidir (Şekil 4.34). 87 Şekil 4.34 Villa Lante’nin bahçesi ve Villa Boboli’nin grottosu ( Jellicoe& Jellicoe 1995) 4.1.3.1.3 Üçüncü devir Rönesans bahçeleri (M.S. 1573- 1775) İtalyan Rönesans bahçe sanatının zirvesi olan “Mimarlık Devrin” nden sonra üçüncü Rönesans Devri 1573- 1775 yılları arasında geçen zamanı kapsamaktadır. Bu dönemden önceki zamanların aksine bahçe planındaki kısımlar ve bina arasındaki uyum azalmaya başlamıştır. Bahçelerin ölçüsü aşırı bir şekilde büyümüş ve artık halka açılmaya başlamıştır. Bu dönemde yapılan Villa Real’ın sarayı muhteşem bir yapı özelliği göstermektedir. Bahçe planında Barok akımının etkisini görmek mümkündür. Diğer bahçelerin aksine düz bir sahaya yerleştirimiş olan bu bahçe, ana aksı üzerindeki kaskatlı kanal ile Barok bahçelerini anımsatmaktadır. Rönesans bahçe sanatı, Avrupa daki diğer ülkelerde etkili olmuştur. İngiltere, Almanya ve Avusturya ülkeleri bahçe sanatındaki bu akıma ilgisiz kalmamışlar ancak o dönemdeki düzensiz ülke koşullarından dolayı, bu akımı bahçe sanatlarında pek fazla yansıtamamışlardır. Ama bu ülkelerin aksine Fransa, Rönesans bahçe sanatından en fazla ve bilinçli bir şekilde etkilenen ülke olmuştur. 4.1.3.2 Fransa Barok Bahçe Sanatı (M.S. 1556- 1800) Fransızlar, işgalleri süresince İtalyan kültürü ile çok sıkı ilişki kurmuş ve güzel sanatların çeşitli dallarındaki eserleriyle çok etkillenmişler ve özellikle Rönesans bahçelerinin 88 güzelliğine hayran olmuşlardır. Zarif heykellerin, neşeli ve hareketli su oyunlarıyla havuzların, budanmış herdem yeşil bitkilerin meydana getirdiği komposisyon Fransızlar için baştan aşağı yenilik ediyordu. Bu tertibi Fransız şatolarında uygulama isteği kaçınılmaz bir arzu olarak ortaya çıkmıştır (Akdoğan 1972). Bu nedenle o dönemde Rönesans bahçelerini Fransa şatolarında yaratmak için, yüzlerce ton ağırlığında kıymetli tablolar, heykeller, yapısal malzemeler ve diğer hazinelerin yanı sıra, İtalya’ dan mimarlar getirilmiştir. Bu süre içinde Fransa’da yapılan şato bahçeleri ve diğer bahçeler Rönesans karışımı olmaktan öteye geçememiştir. Ancak XVI. asrın ortalarında, Fransa’nın siyasi ve mali yönden gelişip rahat ve zengin bir duruma gelmesi, artık bahçe sanatının şatolardan çıkıp geniş arazilere geçmesine sebep olmuştur. Bunların yanı sıra bahçe sanatında, Le Notre gibi kuvvetli bir dehaya sahip olan bir bahçe tasarımcının gelişi, bahçe mekanı ifdesini sonsuzluğa kavuşturmuş ve Fransız ruhunu yansıtan yeni bir stil ortaya çıkmıştır. Le Notre bu dönem içinde Fransa’da pek çok bahçe yapmıştır ve Vauxle Viomte ile Versailles bunların en iyi örneğidir. Bu dönemde bahçenin form ve şeklinin değişikliğine uğramasına rağmen yapısal malzemede çok fazla değişim görülmemektedir. Sadece yapısal malzemenin ve elemanlarının ağırlıkta olduğu Rönesans’ın aksine bitkisel materyallere geniş araziler içinde yer verilmiştir. Özellikle yollar ve parterlerde bitki materyalı kullanılarak muntazam ve son derece bakımlı bir şekilde bahçede görülmektedirler. Bahçe elemanlarının yapımında doğal taş, özellikle mermer geniş bir şekilde kullanılmıştır. Oturma yerleri, havuzlar, heykeller ve fıskiyelerin yapımında taş kullanılmıştır. Geçmiş dönemlerin aksine duvar ve ayrıca elemanların yapımında ise yapı materyallerin yerine bitkilere yer verilmiştir (Şekil 4.35). Yol yapımında bitkiler ile yön verilerek çakıl taş kullanılmıştır. 89 Şekil 4.35 Versailles bahçesindeki yapısal elemanlar http (://shw.star55.fotopages.com/6744886/wonderful-garden-Versay-Palace.html) Vaux’un bahçesi, ölçü açısından olduğundan küçük görünmektedir (Şekil 4.36). Bahçede kullanılan yapısal elemanlar havuz, kaskat ve grotto gibi yapılardır (Şekil 4.37). Bu bahçede su doğal taştan yapılmış kaskatlardan geçip, renkli taş duvarlara yerleştirilmiş istiridye kabuğu şeklinde figürden masklardan fışkırmakta ve buradan esas kanaldan geniş, çakıl döşeli bir teras ile ayrılmış olan havuza dökülmektedir. Kanalın sonunda son fokal nokta olarak grotto bulunmaktadır. Bu Kum taşından yapılmış ve heykeller ile süslenmiş olan bu grotto bahçenin her yerinde görmek mümkündür. Şekil 4.36 Vaux’un bahçesinin görünümü (http://en.wikipedia.org/wiki/Vaux-le-Vicomte) 90 Şekil 4.37 Vaux’un bahçesinin görünümü (http://www.offrench.net/photos/gallery-8_photo-885.php) Versailles’da yapısal malzemeleri incelendiğinde ise, kırmızı renkli tuğlalardan inşa edilmiş ve bina köşeleri beyaz taşlarla işlenmiş, siyah kiremitli zarif bir av köşküne sahip olduğu görülmektedir. Bahçede avlu sistemini de görmek mümkündür. Le Notre başlangıçta bu bahçedeki ağaçların altına tel kafes yerleştirmiş ve bunları kaya sarmaşıkları, yaseminlerle sardırmış, böylece çabuk yetişen bir çit teşkil etmiştir. Yol boyunca bu çit önünde, değerli beyaz mermer heykeller hem vurgu tesiri yaratmış hem de yolun perspektifine derinlik kazandırmışdır. Versailles’da, heykellerin soğuk malzemesi olan mermer ve bronzun, katı yorumlanmış doğa elementlerinden daha yumuşak ve canlı göründüğü bir tezatlık yaşanmaktadır (Sarkowicz 2003). Bu sarayda mermer vazolar bahçenin farklı yerlerinde yerleştirilmiş, pembe renkli mermer merdivenler de kullanılmıştır. Bahçedeki yol boyunca üç küçük kız ve üç küçük erkek çocuk heykelinin taşıdığı mermer su çanakları yer almıştır. Versay’ın bahçesinin yanı sıra yapısal elemanlar, bazen ışınsal olan akslar üzerinde açık hava balo, konser salonları, tiyatrolar gibi yapımlar yer almıştır. 91 Eriç’e (1994) göre, XVIII. yy’da Barok mimarisinin etkisiyle ahşaba mimaride geniş bir yer verilmiştir. Akdoğan’a (1972) göre ise, Fransız stilinde planlanmış ve geliştirilmiş olan bahçelerin o devre ait özellikleri, zamanında yapılmış olan tahta oyma işçiliği tasvirlerinden öğrenilmiştir. Bu bahçe sanatı örneklerinin bir çoğu, sonraları doğan diğer bir bahçe akımının (Natüralistik İngiliz Bahçesi) taraftar ve hayranları tarafından kısmen veya tamamen yok edilmişlerdir. Eriç’e (1994) göre, 1600 yılında metal kullanımı artmıştır ancak bahçe sanatında metal kullanımında pek fazla değişikliğe uğramamıştır. Fransa Barok bahçe sanatının etkilerini İngiltere’de de görmek mümkündür. Ancak bahçe alanlarında Fransa’daki gibi masif görünümlü av parklarının yerine, ziraat arazisi oluşmuş ve geniş avenülerin solid bir kitle tarafından kesilmesi yerine kır görünümlü ince yollar yer almıştır. Hollanda’da ise topografik yapı bu stillin doğru bir şekilde yansıtmasını sınırlamıştır. Özellikle Hollanda peyzajında jeolojik yapının karakteri, alüviyal olduğundan, geniş çaplı taş işçiliği gerektiren tertibe yeterli malzeme bulmak imkansızdır. Diğer Avrupa ülkelerinde ise bu stilliden etkilenerek benzer bahçeler yapılmıştır. Avusturya’da bulunan, suhönbrünn sarayı bu dönemin özelliklerini yansıtan örneklerden birisidir. Sarayın en önemli ve dekoratif elemanları, ana aks üzerine yerleştirilmiş olan Neptun Havuzu ile Glorietta’dır. Tirol mermerlerinden yapılmış bir takım mitolojik heykelerden meydana gelmiş olan bu şahane kompozisyon, özellikle çok belirli zamanlarda, hareketli ve musikili su oyunlarıyla, bahçenin en dikkat çekici özelliklerinden birisi olmaktadır (Akdoğan 1972). İngilterede’ki Hempton Sarayı’nın bahçesi de Barok Dönemi’nin etkisindeki eserlerdendir. Bu bahçedeki ahşap çitler, hayvan figürlerinde zarif bir şekilde kazılarak bahçede yer almıştır. Ayrıca bu bahçede eylenme ve dinlenme için esas binaya uygun olarak bahçe evleri ve pavyonlar inşa edilmiştir. Bu bahçedeki diğer bir yenilik ise, o dönemde moda olan ağaçların belli bir seviyesinde yer alan oturma yerleri dir. 92 Fransız Barok bahçe tarzı, şehir planlarında da etkili olmuştur. Özellikle geniş, düz iki tarafı muntazam ağaç dikili yollar o dönemdeki kentlerin planlarında yer almıştır. 4.1.3.3 İngiltere Naturalistik Bahçe sanatı (M.S. 1700- 1800) Öyman’a (1995) göre, İngiltere için bahçe gibi ülke denmektedir. Havasından, suyundan kültüründen ve geleneğinden dolayı, ülkenin bütünü bahçe gibidir. Bahçe sanatında ise, Rönesans İtalyası’ndan XVII. asırda, Fransız Büyük Stil Devri’nden sonra, XVIII. Naturalistik Peyzaj Ekolü ile ingiltere üne sahip olmuştur. Natüralistik akımının gittikçe ekonomik şartların ve toplumun yapısında meydana gelen radikal değişmelere paralel olarak biçim değiştirdiği Victorya Devri bahçeleri ise XIX. asırda İngiltere kır ve şehir peyzajını etkilemiş ve eksterm fikirli izleyicileri dışında, XX. asır modern bahçe sanatının temellerini atmıştır (Akdoğan 1972). Bütün Avrupa bahçe sanatında adeta bir devrim yapmış olan Natüralizm düşüncesinin ve ilhamının İngiltere’de doğuşunun belki de en önemli sebebi, İngiliz halkının kırlarda yürümeye olan aşırı merakı olmuştur. İngiliz bahçesinde XVIII. yüzyılın ilk yarısında zevkteki büyük devrim başlamıştır. Parterler, heykeller, su oyunları, sedlemeler para yiyen gereksiz bezemeler olarak görülmüştür. Böylece türlü bitkilerin yetiştirilmesi ve ağaçların konumlandırılması bahçıvanın en çok üzerinde durduğu konular olmuştur (Aslanoğlu Evyapan 1974). İlk adım bahçe duvarlarını kaldırmak, olmuştur. Gölge, bahçenin doğa içinde sınırlanmasını önlemek korunma gibi gereksinmeler bahçenin kendi öğelerinde, örneğin ağaçlarda aranmış, insan yapısı öğelerden kaçınılmıştır. İngiliz bahçesi artık çevre doğasının bir parçası olarak görülmek istenmiştir (Aslanoğlu Evyapan 1974). Öyman’a (1995) göre, bu dönemde yolların yapımında hava koşulları ve bitki ağırlığından dolayı, çim ve çakıl birlikte kullanılmış ve yollar patika şeklinde olmuştur. Bazen de 93 ortaları çakıl taş döşeli, kenarları geometrik biçimde çizilmiş, iç içe geçen mini bahçelerden oluşan bir yürüme alanı oluşturulmuştur. Bahçedeki donatı elemanların yapımında ise bakır ve kurşun gibi yapısal materyallere yer verilmiştir. Bazen bahçede ince tahta ya da ince metalden baklava biçiminde birbirine tutturulmuş ayraçlarla bahçenin bir köşesinde bir mini-kulübe yapılmıştır (Öymen vd. 1995 ). Eriç’e (1994) göre, 1740 yılında demir üretimi başlamıştır. Bu nedenle bahçede yapılan elemanların yapımında demire geniş ölçüde yer verilmiş ve özellikle bahçede yapılan köprülerin yapımında demir kullanılmıştır. Şekil 4.38 İngiliz bahçelerinde taş köprü görünümü (http://en.wikipedia.org/wiki/English_garden#History_of_the_English_Landscape_Garden) Eski dönem İngiliz bahçelerinde, eğer arazi geniş ise, sıra ağaçların arasında konulan kaz ayağı türünden açılan yollardan görülen heykeller, rotunda denilen türbe biçimi yapılar, gazebo denilen kameriyeler, belvedere denilen bahçeye tepeden bir yerden bakmak için yapılan korunaklı balkonumsu üstleri yağmura karşı örtülü yerlerle süslenmiştir (Öymen vd. 1995 ). Natüralistik stilde zirve noktasına varış aniden, formal bahçeden yeni akıma geçiş yavaş yavaş olmuştur. İlk örneklerinde eski formal bahçelerin kuvvetli ve esas form çizgileri içinde, informal elemanların yerleşmesi (kavisli yaya yolları, kıvrıntılar yapan tabii su 94 formları, grup halindeki plantasyon) şeklinde biçimlenmiş oldukları görülmektedir (Akdoğan 1972). XVIII. İngiltere için “Altın Çağ” olmuştur. Zira bu devir, en büyük ressamların, yazarların, möble sanatkarlarının, mimar ve bahçe mimarlarının yetiştiği bir çağdır. Bu dönemde tabii arazı formu, grup grup ağaçlar ve su alanlarının meydana getirdiği ideal peyajın içinde, mabetler, köprüler, bahçe pavyonları v.b. elemanlar odak noktaları olarak yerleştirilmiştir. Özellikle Rousham kır villasında, bahçeye ilave ettiği kolosal heykel, mabet, yıkık bir değirmen, köprü gibi elemanların yanı sıra, Gotik üsluptaki harabe, bu romantizmini kuvvetle ifade etmektedir (Akdoğan 1972). Kent’in natüralistik akımda en ileri tertip hüneri, suyu kullanış tarzı olmuştur. Rönesans ve Barok bahçelerinin kanal ve çeşitli dekoratif havuzlarının yerini kıvrımlı, informal su şekilleri; dere ve gölcükler almıştır. Bazı yerlerde göl halinde şişirilmiş olan suya, hafif kaskatlar da ilave edilmiştir. Göl içinde yaratılmış olan küçük adalar, tertibe daha romantik bir ifade kazandırmıştır. Sonuç olarak doğal formlar içinde bahçede kullanılan su genelde bir kaynaktan diğer kaynağa akıp geniş bir alana yayılmaktadır. Bu bahçelerde yapı, park ve kır arasında, çok güzel bir ahenk ve birlik kurulmuştur. Mimari eserlere ise, mimari ünitelerin bahçe içinde yerleştirilmeleri büyük bir ustalık ve incelikle yapılmıştır. Bu bahçelerde pitoresk görünüşlü bazı mimari elemanlara yer verilmiştir. XVIII. yüzyılda sert düzenin çözülmesi daha da belirginleşmiştir. Endüstri Devrimi’nin sonucu olarak gelişen Romantik anlayışla, Çin ve Japon etkilerinin en sonunda Avrupa’ya gelerek Britanya adalarında uygun iklimi bulmaları bu çözülmeye yardım etmiştir (Aslanoğlu Evyapan 1974). Bu dönemdeki peyzaj tasarımcılarından birisi olan William Chamber, Çin’de yaptığı incelemeler sonucunda, bu bahçelerin bazı özelliklerini İngiltere bahçelerine taşımıştır. 95 Özellikle Çin mabet yapılarına (pagoda) bahçenin dekoratif elemanlarından birisi olarak yer vermiştir (Şekil 4.39). Çok büyük bahçelerde Uzak Doğu esintisi olarak pagoda ve hatta mağara yapılabilmektedir. Bu doğal bir mağara olabileceği gibi, çoğu kez yapaydır. İçyüzü deniz kabuklarıyla, hatta kemik, cam, çakıl taşlarıyla bezeli olabilmektedir. Bahçe ile araziyi birbirinden ayırmaya yarayan hendekler, hayvanların bir taraftan ötekine geçmesini de engellenmektedir (Öymen vd. 1995 ). Şekil 4.39 İngiltere bahçelerinde mabet ve benzeri yapıtları (http://en.wikipedia.org/wiki/English_garden#History_of_the_English_Landscape_Garden) İngiltere’de natüralizm eğilimi, bir çok güzel Rönesans ve Barok bahçesinin tamamen değişmesi ve yeniden düzenlenmesi ile sonuçlanmıştır. Formal bahçelerin şaheser bir çok örnekleri ve özellikle çok değerli klasik heykel sanatı eserleri depolara kaldırılmış, ünlü mimarların çalışmaları olan zarif basamak, duvar, balustrad, havuz detayları yerle bir edilmiştir. Bazı örnekler ise, Rönesans ve Barok elemanları kısmen korunarak, informal bir düzen yaratılmaya çalışılmıştır ki Chastworth Hall bunlardan en ilgi çekicisi olarak ele alınmağa değer (Akdoğan 1972). 96 Esas itibariyle Chatsworth villasının bahçesi İngiltere’deki çeşitli bahçe devirleri boyunca değişiklik göstermiştir. Nitekim bugün bile bahçede beş ayrı eğilimin izlerini bulmak mümkündür. XIX. asırda, İngiltere’nin ekonomik ve sosyal yapısında başlayan değişikliklere paralel olarak orta sınıf halkın artışı, küçük bahçeli evlerin zorunlu hale gelmesi yeni bahçe sanatların tanımlanması ve yetiştirilmesine neden olmuştur. Esas itibariyle Victoria Devri İngiltere’de bir orta sınıf toplumunun oluşturmuştur. Bu yönden yeni devre ait stili eski aristokrat ortamda değil, fakat homogen, kendisinden emin bir orta sınıf arasında bulmak mümkün olacaktır. Bu devrin bahçelerinin biçimlenmesinde sosyal olduğu kadar ekonomik ve bilimsel etkenler de önemli rol oynamıştır (Akdoğan 1972). Görülüyorki Victoria devri bahçe sanatı, esas çizgileri natüralıstik peyzaj akımının izlerini taşıyan bahçe mekanı içinde, formal bir takım çiçek yastıkları ve parterlerinde bitkilerin sergilenmesi özelliğini taşımakta ve sınırlı sayıdaki aristokrat bahçe örneğinin yanı sıra, binlerce orta sınıf halk için yapılmış ev bahçelerini kapsamaktadır (Akdoğan 1972). 97 4.1.4 Yakın Çağ’da peyzaj çalışmalarında kullanılan yapı malzemeleri(M.S 17892010) Sarkowicz’e (2003) göre, XVIII. Yüzyıl, bahçe sanatı yüzyılı olarak adlandırılabilir. Bahçe tutkusu o zamanlar bina yaptırma isteğinin bile önüne geçmiştir. Ancak bu dönemden sonra bahçe kavramı geçmişteki anlamından çok farklı bir boyut kazanmıştır. Bugün bahçe denilince ilk akla gelen dış mekan düzenlemeleridir. Ancak yaşama düzeninin ve hızının değişimi, bahçe kavramının giderek kökünden ele alınmasını gerektirmektedir. Bugün özel bahçeler sayı ve ölçü olarak azalmaktadır. Nedenleri, önce arsa değerlerinin artması ve toplu yerleşim dolayısıyla yer kıtlığı, sonrada geniş açık alanların bakım güçlükleridir. Başka bir deyimle, sosyal ve ekonomik alanlardaki değişimler eski anlamında bahçeye çoğu kez olanak tanımamaktadır (Aslanoğlu Evyapan 1974). Bugün kent içindeki konutların pek azı bahçe veya avlu gibi bir dış mekan olanağına sahiptir. Geniş boş alanlar hızla yapılaşmaya açıldığından, kentlilere belirli standardlarında denetimli oyun sahaları ve parkların sağlanması güç olmaktadır. Bu gibi sorunların çözümüne yönelik, ilk olumlu adım A.B.D. de 19. yy ortalarında Frederick Law Olmsted tarafından atılmıştır. New York kentinin ortasındaki Central Park geniş alanıyla ve üzerinde yapılaşmayı önleyen kanunlarıyle iyi bir örnek olmuştur (Şekil 4.40). 98 Şekil 4.40 Central Park (fthats.wordpress.com/2009/04/10/history-of-landscape-design-week-5-19th-century-gardensthe-birth-of-the-public-park) Bugün parklar, Amerika ve Avrupa ülkelerinin yanı sıra, doğu ülkelerinde de kendini göstermektedir. Park uygulamalarında yalınlık ve kullanışlılık önde gelen etkenlerdir. Ancak doğal olarak, yüzyılın getirdiği gelenekler ve yeni akımlar göz ardı edilmez. Böylece gerek formal, gerek de doğal çizgiler bugünün yönetimlerinde etkenliklerini sürdürmektedirler. Tarihi süreç içerisinde bakıldığında; XIV. yy’dan dan XX. yy’la kadar peyzaj mimarlığına, bir sanat olarak yaklaşıldığı görülmektedir. Bu sanatsal ifade, özellikle Batı uygarlıklarında simetri, denge ve düzenin ön planda olduğu bir formal yapı içinde ortaya çıkmaktadır (Belkayalı 2002). XX. yüzyılda park ve açık ve yeşil alanlarının öneminin giderek artması ile peyzaj tasarımları sanattan çok akımların etkilerini gösterdiği bir alan olmuştur. Bu yüzyılda peyzaj mimarlığında sırasıyla üç yaklaşım söz konusu olmuştur: • Genelenksel peyzaj mimarlığı (XX. yüzyılın başlarına kadar), • Modern peyzaj mimarlığı (1920’lerden günümüze), 99 • Post modern peyzaj mimarlığı (1970’lerden günümüze). Geleneksel peyzaj mimarlığı, tasarımcının sanatsal yaratıcılığı ve yeteneğiyle bunların alana uygulanmasına dayanmaktadır. Bu tarz, yalnız XX. yüzyılın başlarındaki dönem için değil, aynı zamanda daha önceki dönemlerin (XIV-XX. yüzyıl) tasarım anlayışı için de geçerlidir. Geleneksel peyzaj tasarımı; sanatçının düş gücü ile peyzaj öğelerini bir araya getirerek oluşturduğu bir kompozisyonun ürünüdür. Tasarımın güzelliği; Rönesans, Barok, İngiliz ekolü gibi farklı görüş yeteneğine ve bazı kurallara, özellikle mekan algılamasına dayanmaktadır (Germeraad 1987). 1920’lerde ortaya çıkan modern peyzaj mimarlığına göre tasarımın amacı, işlevsel bir peyzaj yaratarak, kullanıcı gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Bu anlayışa göre peyzaj tasarımında bilimsel yaklaşıma ağırlık verilmiş, tasarım süresi içinde sosyal, ekolojik ve işlevsel çalışmalar yapmak bir gereklilik olmuştur. Peyzaj mimarı önce tasarımın bütününe ilişkin çeşitli teknik tasarım problemlerini belirlemekte, daha sonra her problem, ilgili uzmanlar tarafından çözümlenmekte ve peyzaj mimarı bütün bunları bir araya getirerek son tasarımı ortaya koymaktadır. Bu bilimsel ve rasyonel yaklaşım, peyzaj tasarımında karmaşık problemlerin çözümü için uygun bir yol olarak kabul edilmektedir. Sonuç, en iyi bilgiye dayalı en iyi çözüm olarak ortaya konmaktadır. Değişik işlevler birbiri ile ilişkilendirilerek hiyerarşik bir düzen içerisinde yapılanmaktadır. Varolan peyzaj özellikleri ve sahip olduğu öğeler, tasarlanan işlevler arasındaki ilişkileri belirlenmektedir (Germeraad 1987). Turner’e (2005) göre, modernizim peyzaj tasarımında 1930 yılında başlamıştır. Ancak modern peyzaj tasarımının gerçek anlamda nerede ve nasıl başladığıyla ilgili olarak tasarımcılar arasında fikir birliğine varılamamıştır. Shepheard’ın, 1953 yılında yazdığı “Modern Gardens” adlı kitabında anlattığı gibi, modern mimarinin özelliklerine göre bir peyzaj tasarlamak pek mümkün değildir. Çünkü Modernizm’in ana materyalleri olan cam, çelik ve beton , bahçe materyalleri ile pek uyum içinde olmamaktadır. 100 Modern mimarlık, uluslararası yeni konstrüksiyon metodlarından yararlanan endüstri toplumu için uygun ve onu kültürel değişimini, sosyal düzen ve anlam açılarından sağlamayı amaçlayan yenilikçi mimarlıktır. Sınırlayıcı, yönlendirici ve kendi kurallarına uygun, belirleyici özellikleri ile mimarlara yepyeni bir alan sunmaktadır (Gençer 1998). Modernizm akımı peyzaj tasarımlarında büyük mimarlar tarafından ustaca kullanılmıştır. Bunların en önemli örneklerini Frank Lloyd Wright ve Fletcher Steele gibi mimarların eserlerinde görmek mümkündür. Birinci dünya savaşından sonra, Avrupa Devletleri ve diğer devletler yıkılan binalarını, şehirlerini, yeniden inşa ederek daha akılcı yaşama mekanları oluşturmaya başladılar. Bunun için teknoloji ve bilimden yararlanmışlardır. Endüstri Devrimi ile başlayan teknolojideki ilerlemeleri yeni bina yapım tekniklerini, modern malzemeleri mimaride de kullanarak, geleneksel mimariyi terk etmişlerdir. Geleneksel mimaride, inşa edilecek binanın etrafından ve yakın çevresinden malzeme elde edilirken, modern mimari getirdiği prefabrikasyon ilkeleri ile belli bir standartlaşmaya gidilmesine neden olmuş ve zamandan tasarruf edilmiştir (Belkayalı 2002). İkinci dünya savaşından sonra, Almanya’da gelişmiş bir ülke olarak yeniden canlanmak için özellikle modernizm sayesinde çok sayıda eser yapılmıştır (Şekil 4.41). Ülkenin gittikçe, zenginleşmesi bu tasarımların en iyi şekilde uygulanmasına neden olmuştur. En yeni yapısal materyaller, Modernizm tasarımının ilkelerine bağlı olarak iyi eserlerin yapılmasında rol oynamıştır. Turner’e (2005) göre, Amerika 1950 yılında Dünya’nın zengin ülkelerinin başında olmasından dolayı, park ve bahçe sanatında, çok gelişmiş tasarım ve uygulamaların yapıldığı bir ülke olmuştur (Şekil 4.42). Özellikle o dönemin büyük mimarlarından olan Dan Kiley ülkede yaptığı eserler ile modernizm akımını güzel bir şekilde yansıtmayı başarmıştır. 101 Şekil 4.41 Berlin kültür evi modernizm tasarım akımı örneği (www.panoramio.com) Şekil 4.42 Amerika’da modernizım örneklerinden Oakland müzesi ve bahçesi (www.artknowledgenews.com) Jane Brown’a (2000) göre ise, modern bahçe tasarımı Amerika’da başarılı olduktan sonra, peyzaj tasarımında yeni bir akım olarak, 1950 yılında Avrupa’ya yönelmiştir. Ancak bu akım on yıl içinde tüketilmiş ve doğru bir biçimde tanımlanmayıp uygulanmadığından yeniden eski akımlara dönüş olmuştur ve böylece Postmodernizm ortaya çıkmıştır (Turner 2005). 102 Postmodernizim kavramı ilk olarak İspanyol yazar Fredrico De Onis tarafından “ Antologia De La Poesia Espanolae Hispanoamericana” adlı eserinde, 1943’de, modernizime karşı tepkiyi tanımlamak üzere kullanılmıştır (Belkayalı 2002). Belkayalı’ya (2002) göre, Modern ve Postmodern peyzaj mimarlığı, bazı üslup ve tasarım düşünceleri dışında birbiriyle örtüşen farklı hareketlerdir. En temel farklılık ise, Modernizmin seçmeciliği ve daha önce bahsedilen yaklaşımın dışında bir anlayışa sıcak bakmamasıdır. Postmodernizm ise genel olarak üslupların bir karışımı olarak kabul edilmektedir. Örneğin; her hangi bir tarihsel dönem ait üsluplardan alıntılar yapılabilir. Turner’e (2005) göre, Modernizimden Postmodernizme geçiş zamanla çözümlenmiştir. Postmodernizime geçişin ilk anlamları başlarda, ülkelerdeki peyzaj tasarımlarını ulusallaştırmak şeklinde olmuştur. Böylece o ülkenin tarihi simgelerine ve üsluplarına tasarımlarda yer vererek özgün tasarımlar elde edilebilme olanağı doğmuştur. Ancak bahçe sanatındaki tarihi sürec incelendiğinde, böyle bir şeyin kolay mümkün olmadığı görülmektedir. Bunun sebebi ise bahçe sanatlarının zaman içerisinde birbirinden çok etkilenmeleridir. Örneğin İtalya bahçe sanatının Eski Yunan’dan, Fransa’nın İtalya’dan, İspanya’nın Ortadoğu’dan ve İngiltere, Almanya ve Amerika gibi ülkelerin diğer ülkelerdeki akımlardan etkilendiği bir gerçektir. Sonuç olarak Postmodernizm sadece bir uslup ya da akıma bağlı olmadan her ülkede özgün tasarımların ortaya çıkmasını sağlamıştır. 20. yüzyılın son yıllarında çoğu tasarımcı artık Modernizim akımınının özelliklerinin getirdiği sınırlardan kaçınmak için, Postmodernizme yönlenmiştir. Tüm bu gelişmeler sonucunda kısa bir süre içinde Postmodernizm akımı, peyzaj mimarlığında, dünyanın her yerinde önemli eserlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur (Şekil 4.43). 103 Şekil 4.43 De la villette parkı Fransa’da postmodernizm akımının örneği (www.artknowledgenews.com) Postmodernizm yaklaşımında, kullanıcıların farklı kültürel zevkleri ve her birinin kendine özgü peyzaj anlayışı, farklı hayat görüşleri, tasarımcıyı değişik peyzaj/çevre çözümlerinin yan yana bulunduğu bir sonuca götürmüştür. Böylelikle, Postmodern peyzaj mimarlığı pluriform (çok biçimli) bir yapıda ortaya çıkmıştır (Şekil 4.44). Belkayalı’ya (2002) göre, bugün Postmodern peyzaj tasarımı ile ilgili olarak iki farklı yaklaşımdan söz edilebilir; • Doğa öncelikli yaklaşım: Tasarım, ekolojik dengelerle belirlenen doğal düzene dayanmakta ve doğal bir ortam içindeki pitoreks görünümler (manzara), doğal dengeler, bitki dokusu, ekolojik geçişler ve bitki örtüsünün doğal gelişimi gibi unsurlara önem verilmektedir. • Kültür öncelikli yaklaşım: Tasarımda doğal düzen, belirleyici unsur değildir. Kendi ilke ve kuralları ile kent düzeni kültürün kaynağıdır. Bu görüşe göre; peyzaj, insana hizmet sunmak için vardır ve bu nedenle onların beklentilerine yanıt vermelidir. 104 Şekil 4.44 Berlin Yahudi müzesi ve çevresi (arch48fbernardes.wordpress.com) Şekil 4.45 De la villette parkı Fransa’da postmodernizm akımının örneği (www.artknowledgenews.com) XIX. yüzyıla kadar yapı malzemesi endüstrisinin verilerinden pek fazla yararlanılmadığından, sadece ahşap, taş, pişmiş toprak gibi doğal malzemeler yapıya ve bahçeye girmiş, kendilerine özgü çeşitli yöresel konstrüksiyon ve formlar ortaya çıkmıştır. 105 Yapısal malzeme açısından Yakın Çağ’daki akımlar incelendiğinde, tasarımların geçmiş dönemlere göre daha çok çeşitlilik ve farklılık gösterdikleri fark edilmektedir. Bunun nedeni ise, XIX. yüzyıldan sonra yapısal malzeme endüstrisinin hızla ilerlemesi ve her geçen gün yeni bir ürün sunmasıdır. Sanayi Devrimi’nden sonra geleneksel malzemenin önemi azalmadığı gibi, yeni malzemeler de ortaya çıkmıştır. Bunlar içinde, özellikle plastik ve beton ağırlıklı olarak bir yer tutmaktadır. Eriç’e (1994) göre, J. Aspdin’in (İng-1825) portland çimentosunu bulmasıyla, bugünkü anlamıyla beton yapımı başlamış, XIX. yüzyıl ortalarına doğru ise plastik malzeme elde edilmiştir. O dönemde beton ve plastiğin bulunması, zemin elemanlarının yanı sıra düşey ve donatı elemanlarında da çeşitliliği sağlamıştır. Bunun sonucunda ise Yakın Çağ’daki peyzaj tasarımları geçmiş döneme göre malzemede çeşitlilik kazanmıştır. XIX. yy. dan itibaren beton malzemenin ortaya çıkmasıyla peyzaj uygulamalarında, doğal taş eski önemini kaybetmiştir. Ancak taşın işlenmesiyle ilgili çeşitli yöntemlerin ve tekniklerin gelişmesiyle son dönemdeki peyzaj tasarımlarında farklı bir şekilde yer almıştır. Bu dönemde, Viyana, Münih, Paris’te taş döşeme yapılmış meydanlarda, süsleme biçiminin en zengin örnekleri ortaya konulmuştur. Ahşap yapı malzemesi ise azalması ve pahalı olması nedeniyle geçmişteki bahçe tasarmlarında kullanıldığı kadar rağbet görmemiştir. Ancak yine de bu malzeme peyzaj tasarımlarında doğal bir görünüş sağladığı için önemli düzenlemelerde yer almaktadır. Gelişen kentleşme süreci içinde peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında sert yüzeylerin önemi her geçen gün artmaktadır. Özellikle bina kitleleri arasında yer alan avlu mekanlarının düzenlenmesinde, yolların kaplanmasında ve meydanlarda döşemeler, gerçekçi ve doğru seçim ile iyi bir projelendirmeyi zorunlu kılmaktadır (Özkır 1999). Yakın Çağ’daki akımlar incelendiğinde yapısal malzemelerin çeşitlilik kazanmasıyla zemin döşemelerinin, tasarımlarda vurgulayıcı ve tasarımın özelliklerini yansıtan elemanlar 106 oldukları görülmektedir. Bu dönemde, döşeme elemanları olarak kullanılan materyaller ve kullanım biçimleri kısaca açıklanmıştır. • Agrega döşemeler: Agregalar hafif ağırlıklı vermikulit ve sünger taşı gibi kum, çakıl ve kırılmış taşlar içeren taneli malzemeler olarak tanımlanmaktadır. Bugün agregalar peyzaj konstrüksiyonundan çeşitli amaçlarla temel malzemesi olarak kullanılabildiği gibi, yürüyüş yolları, taşıt yolları ve park alanları için döşeme elemanı olarak da kullanılabilmektedir. • Beton döşemeler: Beton; agrega, portland çimentosu, su ve beton katkı maddelerinden oluşan bir karışımdır. Beton, peyzaj tasarım ve konstrüksiyonunda çok çeşitli amaçlar için kullanılan bir malzemedir. Temlede duvarda ve çatıda kullanılabilmektedir. Döşemede kullanımı ise son yıllardaki teknolojik gelişmelerle oldukça artmıştır. Hem daha sağlam, hem daha çeşitli beton ürünler, değişik ebat ve renklerde döşemede kullanılabilmektedir. • Taş döşemeler: Taşlar doğal çevre içinde bulunan diğer elemanlarla uyumlu olan, kolay sağlanan ve sıcak bir yapıya sahip malzemedir. Bugün teknolojinin gelişmesiyle ocaklardan çıkarılan taşlar çeşitli işlemlerle farklı desenler ve şekillerde parlatılmış veya matlaştırılmış olarak döşemede çok tercih edilmektedir. • Seramik döşemeler: Pişmiş toprak ürünlerinden seramik dış mekan döşeme malzemesi olarak kısıtlı olarak kullanılmaktadır. Ancak havuz ve teraslarda ve su ile ilişkili konstrüksiyonlarda yer alabilmektedir. • Tuğla döşemeler: Döşeme materyallerinden pişmiş toprak ürünü olan tuğlalar renk ve desenleri ile etkilidirler. Döşemeye çeşitlilik ve hareket katan tuğla üretim teknolojisindeki gelişimler sonucunda çok dayanıklı ve değişik kullanımlar için üretilmektedir (Şekil 4.46). 107 Şekil 4.46 Günümüzde kullanılan döşeme elemanları (eyecandy-webcandy.blogspot.com/2007/11/andrea-cochran-landscape-architechture.html) • Ahşap döşemeler: Ahşap doğal ve güzel bir malzemedir, uygun bir ortamda bulunsa da çok kısa sürede bozulma eğilimi gösterebilmektedir. Dış mekanda uygun bir döşeme malzemesi olarak kulanılmayacağı düşünülse de yine teknoloji yardımı ile dayanıklılığı arttırılmıştır. Döşeme materyali olarak ahşap çok fazla olmasa da, özellikle su ile ilişkili mekanlarda, teraslarda, bahçe bölümlerinde kullanılmaktadır. • Asfalt döşemeler: Petrol türevi olan asfalt, uzun yıllar kullanılabilecek bir döşeme malzemesidir. Asfalt döşemeler en ucuz ve yaygın olarak kullanılan sert zemin tipleri arasında olsa da, görünümü dolayısı ile önemli alanlarda pek kullanılmaktadır. Genellikle yollarda, patikalarda, oyun alanlarında, kotlarda ve park yerlerinde kullanılmaktadır (Özkır 1999). Yakın Çağ’daki akımlar incelendiğinde , bu dönem içerisinde donatı elemanlarının çok önem kazandığını fark edilmektedir. Artık donatı elemanlar eskisi gibi sadece bahçede yer alan mobilyalar, havuzlar ve heykeller ile sınırlı olmamaktadır. Yapısal malzemenin çeşitliliğinin getirdiği avantajın yanı sıra, bu dönemdeki akımların park ve açık alanlardaki tasarımlarda anlam kazandıkları odak noktaları ve farklı biçimlerdeki objeleri fark etmemek mümkün değildir. Artık eski dönemlerde donatı elemanların yapımında kullanılan doğal taş, ahşap ve metalin yerini, plastik, beton, çelik, cam, ayna ve yeni materyaller almıştır. 108 Millenium parkında değişik çelik ürünlerinin kullanımıyla yapılan dekoratif objeler tasarıma farklı boyut kazandırmıştır. Modern ve Postmodern tasarımlar bu yeni malzeme ve geometrilerle tasarlanmaktadır (Şekil 4.47). Şekil 4.47 Millenium parkı, Chicago’da Postmodernizm akımının örneği (www.gallagher.com) Ayrıca Modern ve Postmodern tasarımlarında, süsleme materyalleri farklı boyutlar kazanmıştır. Cam , plastik ve ışık oyunlarının yanı sıra eskiden de kullanılan yapısal materyaller çok farklı bir biçimde süsleme amacıyla tasarımlarda yer almaktadırlar. Bunun örneği, İspanya’da mimar Gaudi’nin yaptığı dış cephe süslemesi olarak, mozaiğin çok farklı bir kullanım tarzıdır. Barcelona’daki Guell parkında duvarların üstü tamamen mozaik kaplı 109 olup, ilginç mimari yapılarındaki kulelerin iç ve dış döşemelerinin de mozaikle yapılmış olması göz alıcıdır (Şekil 4.48). Şekil 4.48 Guell Park’da mozaik kullanımı (http://soexisting.com/mozaik-sanati/) Örtü elemanlarını incelendiğinde ise, yeni akımların getirdiği değişik biçim ve formların yanı sıra, yapısal materyallerindeki çeşitlilikte farklı tasarımlara yol açtı görülmektedir. Özellikle endüstriyel tasarımlar yaparken doğadaki örneklerden yararlanmak bugün son derece yaygın kullanılan bir yöntem olmuştur. Enerji tasarrufu, estetik, kusursuz işlevsellik, gibi bir tasarımda olması gereken bütün özellikler doğadaki örneklerinde eksiksiz mevcuttur. Bugün modern mimari eserlerine örnek olarak gösterilen. Münih Olimpiyat Stadı'nın tavanı örümceğin ağından esinlenerek yapılmıştır. Böylece tavandaki çeşitli gerilimler eşit olarak dağıtılmıştır. Bu yapılarda ise en yeni malzemeler farklı biçimlerde kullanılmıştır (Şekil 4.49). 110 Şekil 4.49 Münih Olimpiyat Stadı’nın yapısal malzeme kullanımı ( www.nurtalebesiyiz.biz) Ayrıca örtü elemanları çok farklı işlevler kazanarak yeni tasarımlarda yer almışlardır. Bunun en iyi örneklerinden birisi çelik kullanımıyla, İsviçre’de yapılan MFO parkıdır. Çelik sütünların bitkiler ile süslenmesi, park tasarımında farklı bir tarz yaratmaya neden olmuştur (Şekil 4.50). 111 Şekil 4.50 MFO parkın da Çelik kullanımı (www.vulgare.net/mfopark-grner-seitenansicht-zurich) 112 5. SONUÇ Dış mekan tasarımının vazgeçilmez unsurları olan çeşitli yapısal malzemeler, tarihin çeşitli dönemlerinde, peyzaj tasarım ve uygulamalarında estetik ve işlevsel ilkeler çerçevesinde kullanılmıştır. Bu dönemler incelendiğinde, yapısal malzemelerin gelişmesi ve yapı endüstrisinin ilerlemesinin bahçe ve peyzaj tasarımları üzerinde önemli etkileri olduğu saptanmıştır. Böylece yapısal malzemenin üretim ve işlenme tekniğindeki gelişimin, yeni malzemelerin ortaya çıkışının tarihi süreç içerisinde malzeme kullanımlarındaki değişimlere sebep olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Mısır uygarlığından bugüne kadar dış mekan tasarımlarının vazgeçilmez malzemesi olan taş, ilkçağlarda doğal bir şekilde ya da üzerinde çok az işlem yapılarak, yer döşemesi, duvar, merdiven ve heykel yapımında kullanılmıştır. Özellikle Yunan uygarlığından itibaren, bahçe elemanlarının yapımında mermere geniş bir şekilde yer verilmiştir. Rönesans döneminde ise taş işciliğinin ilerlemesiyle bahçe süslemelerinin çoğu taştan yapılmıştır. Doğada farklı renklerde ve desenlerde bulunması ve teknolojinin ilerlemesi, taş üretimi ve işlenmesini geliştirmiş, böylece taşlar farklı boyutlarda, inceliklerde ve parlaklıkta üretilerek peyzaj tasarımlarında değişik amaçlar için kullanılmıştır. Bugün tasarımlarda kullanılan taşlar daha çok sert taşlardır. Geçmişte bu tür taşların işçiliğinin zor olması, genelde daha az dayanıklı taşların kullanımını gerektirmiştir. Ancak bugün granit ve bazalt gibi sert ve daha dayanıklı taşlar, mermer gibi az dayanıklı taşların yerine almıştır. Çok ince levhalar şeklinde üretilen taşlar bile, artık her yerde kullanılma olanağı bulunmaktadır. Taş peyzaj tasarımlarının yanı sıra, çatı ve duvar gibi yapıların yapı ve süslemeleri içinde de kullanılmaktadır. Betonun bulunmasıyla, taşın kullanımı azalmış olsa da, peyzajda doğal bir görünüm sağladığı için, her zaman vazgeçilmez bir yapı malzemesi olmuştur. Bu sebeple taşın 113 kullanım şekilleri zaman içinde değişimlere uğrasa da, peyzaj konstrüksiyonlarının temel yapı malzemesi olması tartışılmazdır. Ahşap da peyzaj’ın kendi doğal ürünü olduğu için, en eski bahçelerden bugüne kadar farklı işlevler ve amaçlar için kullanılmıştır. Geçmişte donatı elemanları olarak daha çok tercih edilen ahşap, üretimindeki gelişimiyle farklı işlevler kazanmıştır. Bugüne çatı ve düşey elemanlarında kullanımının yanında ince levhalar halinde üretilen ahşap, peyzaj tasarımlarında zemin ve yüzey kaplamalarındada kullanılmaya başlamıştır. Zaman içinde ormanların azalması, ahşabın kaynağı olan ağaçların yok olması, ahşabın üretimini azaltmış ve fiyatının artmasına sebep olmuştur. Maliyetinin yüksek olmasının yanı sıra az dayanıklı bir malzeme olması, kullanımında sıkıntılara yol açmıştır. Bu sebeple artık eski zamanlarda olduğu gibi peyzaj tasarımlarında kullanımı sınırlı olmaktadır. Bugün ahşap kullanımı sadece özel peyzaj tasarımları ve hava koşullarının daha uygun olacağı yerlerle sınırlanmıştır. Ancak yine de vazgeçilmez bir doğal malzemedir Metaller incelendiğinde ise, demir ve bakırın tarih boyunca, peyzaj tasarımlarında geniş bir şekilde kullanıldıkları saptanmıştır. Geçmişte metaller peyzaj tasarımlarında, pergola gibi donatı elemanlarının yanı sıra, su tesisleri, sera gibi konstrüksiyon çalışmaları ve benzer amaçlar için kullanılmıştır. Geçmişte peyzaj tasarımlarında, metal malzemenin seçimi, işlenmeye elverişli olmasına bağlıdır. İşlenmesinin en ilke aletler ile kolay olması, kullanımının yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Örneğin bu durum Rönesans Dönemin’de bahçe mobilyalarında demirin farklı şekillerde kullanımını belirlemiştir. Metal malzemelerin üretim ve işleme tekniğinin ilerlemesi, önce çelik gibi metallerin bulunması, daha sonra bir çok yeni ve dayanıklı metalin bulunması peyzaj tasarımlarında da bir devrim etkisi yaratmıştır. Büyüklüğü ve dayanıklılığı fazla olması gereken yapıların çoğunda metaller yer almaktadır. Özellikle alüminyum gibi hafif metallerin ve alaşımlarının üretimi, bir çok peyzaj tasarımı elemanının yapımını kolaylaştırmıştır. Bunların yanı sıra Yakın Çağ’da, çok daha dayanıklı, 114 hafif ve paslanmayan metal karışımların üretilmesi, tasarımlarda yer alan yapı elemanlarının farklı şekiller ve işlevler kazanmasını sağlamıştır. Pişmiş toprak ürünleri incelendiğinde ise, Mezopotamya’dan başlayarak, yapı ve dış mekan uygulamalarında kullanımları yaygın yapı malzemeleri oldukları saptanmıştır. İlk çağlarda pişmiş topraktan kerpiç benzeri malzemeler ile sınırlı olsa da, zaman içinde tuğla, seramik, fayans ve cam gibi malzemelerin bulunmasıyla, toprak kullanımı çeşitlilik kazanmıştır. Özellikle peyzajın canlı materyalleri ile uyum içinde olan bu malzemeler, bu nedenle geçmişten beri bahçelerdeki yapısal elemanlarda oldukça fazla yer almıştır. Eski zamanlarda kerpiç ve tuğla sadece peyzaj ve bahçedeki yapıtların yapımında veya zemin döşemesi olarak kullanılmıştır. Ancak seramik ve fayansların üretilmesiyle, bahçede zeminde ve duvarlarda süsleme ve renkli desenler oluşturmak içinde yer almışlardır. Teknolojinin ilerlemesiyle daha dayanıklı ve çeşitli boyutlar ve renklere sahip olan tuğla, seramik ve fayansların üretilmesiyle, pişmiş toprak ürünleri çeşitlilik ve dayanıklılık kazanarak kaplama gibi işlevlere de sahip olmuştur. Bugün bu malzemeler zemin döşemesinin yanı sıra, hemen hemen tüm peyzaj yapılarında ve donatı elemanlarının yapımında da kullanılmaktadırlar. Cam ise, topraktan elde edilen bir ürün olarak eski zamanlarda yer döşemelerinde veya sera yapımında kullanılmıştır. Ancak bugün farklı renklerde daha şeffaf ve dayanıklı üretilerek peyzaj tasarımlarında süslemeler, zemin kaplaması ve duvar gibi ayırma elemanlarının yapımında da kullanılmaktadır. Yapay materyaller incelediğinde ise, betonun bulunmasının peyzaj konstrüksiyon çalışmalarında bir devrim yarattığı kabul edilmektedir. Beton, peyzaj uygulama çalışmalarına, kolaylık ve çeşitlilik kazandırmanın yanı sıra projelerin ilerlemesini de hızlandırmıştır. Eski bahçelerde yer alan çoğu donatı ve zemin elemanlarının yerini, bugün artık beton ürünler almıştır. Betonun çok dayanıklı olması ve çeşitli şekiller ve renkler alabilmesi, kullanım alanını da genişletmiştir. Geçmişte tuğla, kerpiç, ahşap ve taştan 115 yapılan elemanlar artık çoğunlukla uygulama kolaylığı nedeniyle beton malzemeler ile yapılmaktadır. Çeşitli zemin döşemelerinin yanı sıra, peyzaj tasarımlarındaki binalar, spor alanları ve düşey elemanların yapımında da kullanılmaktadır. Ancak yapay bir görünüşe sahip olması ve canlı materyaller ile uyum içinde olmaması, bilinçli ve diğer materyaller ile dengeli bir şekilde kullanılmasını gerektirmektedir. Betondan sonra tasarımlarda en etkili olan yeni malzeme plastik olmuştur. Eskiden tasarımlarda kullanılan yapı malzemesinin sınırlı olması, plastiğin bulunmasıyla çeşitlilik ve kolaylık sağlanmıştır. Farklı şekiller ve biçimlerde üretilen plastikler tasarımlarda değişik amaçlar için kullanılarak, peyzajda yeni görünümlerin ortaya çıkmasını sonuçlandırmıştır. Plastikler değişik renkler ve desenlerde, dayanıklı bir malzeme olarak bugün donatı elemanlarının yapımında vazgeçilmez bir malzeme olarak yerini almıştır. Örneğin donatılar, heykeller, oyun alanlarındaki elemanların yapımında geniş bir şekilde yer almaktadırlar. Zemin döşemelerinde ise, spor alanları ve çocuk oyun alanlarınında kullanımları yaygındır. Doğal bir malzeme olmaması ve bazı zararlı yan etkilerinin saptanması, bu malzemenin kullanımı hakkında şüphe uyandırmaktadır. Araştırma boyunca geçmişten bugüne dış mekan peyzaj tasarımlarında kullanılan yapı malzemeleri incelenmiş ve sonucunda tarihsel süreç içinde peyzaj tasarımlarında kullanılan yapı malzemeleri ve süreçle ilişkileri çizelge 5.1’de sunulmuştur. İç mekanda yer alan mobilya, su elemanları, döşeme ve diğer elemanlarda kullanılan yapı malzemeleri tıpkı dış mekan peyzaj tasarımlarında kullanılan yapı malzemeleri kadar önem taşımaktadırlar. Ancak tez konusunun farklı açılardan incelenmeye açık olduğundan, araştırma kapsamında sadece dış mekan peyzaj tasarımlarınada kullanılan yapısal malzemelere yer verilmiştir. Bu araştırmanın sonunda tarihsel süreç içinde tasarımlarda mümkün olduğu kadar doğal malzemelere yer verildiği, doğal bir görünüm veya doğanın bir parçasının yaratılması yaklaşımının her zaman daha çok tercih edildiği sonuncuna ulaşılmıştır. Ancak bugün 116 doğal malzemelerin sınırlı veya pahalı olması, tasarımlarda yapay malzemelerin kullanılmasını gerekli kılmıştır. Yapay malzemelerin kullanımının bilinçli ve doğayla uyumlu biçimde olmasının, peyzaj tasarımlarına yeni ve etkileyici güzellikler kazandıracağı düşünülebilir. 117 Çizelge 5.1 Tarihsel süreç içinde bahçe sanatları ve yapı malzemeleri Tarih Bahçe sanatı Çağ Etkili olduğu Bölge Çok kullanılan yapısal malzemeler M.Ö. 3500- 332 Mısır uygarlığı İlk Çağ Mısır M.Ö. 4000- 539 Mezopotamya uygarlığı İlk Çağ M.Ö. 550 – M.S. 642 Eski İran uygarlığı İlk Çağ Kuzey Irak, Suriye, Güney Türkiye Eski İran Taş, hurma ağacı, kamış, toprak, çamur Tuğla, kerpiç ve ahşap M.Ö. 3000-1200 Ege ve Yunan uygarlığı Roma İmparatorluğu İlk Çağ İlk Çağ Yunanistan ve Ege bölgesi Eski İtalya M.Ö. 800- M.S 476 M.Ö. 1523- M.S 1949 M.Ö. 500 – M.S 1868 M.S. 445 – 662 Çin uygarlığı İlk Çağ Çin Japon uygarlığı İlk Çağ Japonya Manastır ve şato Orta Çağ Avrupa M.S. 330- 1453 Bizans Orta Çağ Avrupa 118 Taş, kerpiç, tuğla, seramikle, ahşap ve demir Ahşap, pişmiş tuğla, kalker, mermer, alçı Mermer, cam, seramik, bronz, mozaik Mermer , kireçli taş, kiremit, ahşap Taş, ahşap, kum, bambo Doğal taşlar, tuğla, pişmiş toprak ürünleri ve ahşap Mermer, kıymetli taşlar, tunç, mozaik, altın Günümüze gelebilen Örnekler Yoktur Bulunduğu ülke Yoktur _ Pasargad bahçesi İran Yoktur _ Vetti’in evinin bahçesi Yuyuan bahçesi Karesansul bahçesi Certosa manastırı bahçesi Yoktur İtalya _ Çin Japon İtalya _ Çizelge 5.1 Tarihsel süreç içinde bahçe sanatları ve yapı malzemeleri (devamı) Tarih Bahçe sanatı Çağ Etkili olduğu Bölge M.S. 622 -1491 İslam Orta Çağ M.S. 1450-1503 Birinci devir Rönesans Yeni Çağ Arabistan, Filistin, Irak, Suriye, Mezopotmaya, Mısır, İran, Türkistan, Afrika’, İspanya Avrupa M.S. 1503-1573 İkinci devir Rönesans Yeni Çağ Avrupa M.S. 1573 –1775 Yeni Çağ Avrupa M.S. 1556-1800 Üçüncü devir Rönesans Barok Yeni Çağ Avrupa M.S. 1700- 1800 Naturalistik Yeni Çağ Avrupa 119 Çok kullanılan yapısal malzemeler Mermer, Renkli fayanslar, seramik, demir, ahşap, alçı Günümüze gelebilen Örnekler Fin bahçesi, Alhambra bahçesi, Tac mahal bahçesi Bulunduğu ülke İran, İspanya, Mermer taş, diğer doğal taşlar, seramik, demir Mermer taş, diğer doğal taşlar, seramik, demir Mermer taş, seramik, demir Villa Castello İtalya Villa Lante İtalya Villa Real İtalya Mermer taş, seramik, demir Ahşap, doğal taşlar, demir Versay bahçesi Fransa Blenheium İngiltere Hindistan KAYNAKLAR Anonymous. 2005. İran bahçesi eski hikmet yeni manzara. Tahran sanat müzesi, 33-200 p, Tahran. Anonymous. 2007. İran bahçelerinin yapım ilkeleri, Web sitesi: http://www.landscape.ir. Erişim Tarihi:8.10.2007. Anonymous. 2007. Persian gardens, Web sitesi: http://en.wikipedia.org/wiki/Persian_gardens. Erişim Tarihi: 15.1.2007. Anonymous. 2009. History of Gardening - The Ancient Egyptians, Web sitesi: http://retrofantasy.missyeh.nl/blog/history-of-gardening-the-ancient-egyptians/. Erişim Tarihi: 17.3.2009. Anonymous. 2010. İlkçağ, Web sitesi: http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0lk_%C3%87a%C4%9F. Erişim Tarihi: 20.3.2010. Anonymous. 2010. History of gardening , Web sitesi: http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_gardening. Erişim Tarihi: 8.7.2010. Anonymous. 2010. Cosmatesque, http://en.wikipedia.org/wiki/Cosmatesque. Erişim Tarihi:7.7.2010. Anonymous. 2010. Italian Renaissance garden, Web sitesi: http://en.wikipedia.org/wiki/Italian_Renaissance_garden. Erişim Tarihi: 6.7.2010. Anonymous. 2010. Villa Lante, Web sitesi: http://en.wikipedia.org/wiki/Villa_Lante. Erişim Tarihi: 3.6.2010. Anonymous. 2010. English garden, Web sitesi: http://en.wikipedia.org/wiki/English_garden#History_of_the_English_Landsca pe_Garden, Erişim Tarihi: 28.6.2010. Anonymous. 2010. Great wall's longevity secret, Web sitesi: http://www.zeenews.com/news630596.html, Erişim Tarihi: 28.6.2010. 120 Anonymous. 2010. Japangarden, Web sitesi: wwwJapongarden.co.uk, Erişim Tarihi: 28.6.2010 Anonymous. 2010.Chinese garden. Web sitesi: http://www.mobot.org/hort/tours/cgtrad.shtml. Erişim Tarihi: 2010. Anonim. 2009. Örümcek ağı , Web sitesi: http://www.nurtalebesiyiz.biz/ilahi-bir-sanateseri-orumcek-agi-t4202.html.Erişim Tarihi: 11.3.2009. Anonim. 2010. Bahçe, Web sitesi: http://www.nuveforum.net/1684-bahce-bitkileribahcecilik/239390- bahce/. Erişim Tarihi: 8.6.2010. Akdoğan, G. 1972. Bahçe ve peyzaj sanatı tarihi. AÜ yayını,16-19 ,83-109s, Ankara. Akdoğan, G., Aslanoğlu evyapan, G., Charageat, M., Öymen, E. ve Listen, T. 1995. Bahçe kültürü. Yapı kredi yayınları, 15-25,45-135 s, İstanbul. Akpınar, S. 2001. Peyzaj mimarlığında yükselti farklarının giderilmesinde yapısal çözüm önerileri; basamak , rampa, duvarlar. Yüksek lisans tezi, AÜ yayını, 6-8s, Ankara. Anabrıtannıca Ansiklopedisi, 1987. Ana yayıncılık ve sanat ürünleri pazarlama. 7. Cilt. 134, 471 s, İstanbul. Aran, S. 1966. Bahçe sanatı tekniği genel prensipler. A.Ü Ziraat fakültesi bahçe mimarisi ve ağaçlandırma kürsüsü, Ankara. Aran, S. 1975. Peyzaj mimarisi temel prensipleri, AÜ ziraat fakültesi yayınları, 386 s, Ankara. Aruoba, Z. & Aruoba, O. 1986. Eski Mısır. İletişim yayınları, 57,60 s, İstanbul. Asadi, A. 2009. Havuz evleri, Web sitesi: www.manzar.ws383.aspx.mht. Erişim Tarihi: 22.5.2009. Aslanoğlu Evyapan, G. 1974. Tarih içinde formal bahçenin gelişimi ve Türk bahçesinde etkileri. ODTÜ yayını, 36s, Ankara. 121 Atmaca, M. ve Çorbacıoğlu, Ş. 1998. Yapı malzemeleri el kitabı 2. TMMOB yayını, 256 s, Ankara. Balcı, F. 1997. Şantiyede yapı bilgisi tatbikatı, Teknik araştırma ve uygulama genel müdürlüğü döner sermaye işletmeleri yayını, 2-86 s, Ankara. Barış, E., Yazgan, M. ve Erdoğan, E. 2003. Çatı bahçeleri. Sasbüd yayını. 1,2 s, Ankara. Başal, M., Memlük, Y., Yılmaz, O. ve Kurum, E. 1997. Peyzaj konstrüksiyonu, genişletilmiş 2. Baskı, A.Ü.Z yayınları, 1-160 s, Ankara. Baydur, G. 1976. Malzeme. Teknik yüksek öğretim okulu, 272-318s, Ankara. Belkayalı, N. 2002. Peyzaj mimarlığında postmodernizm. Yüksek lisans tezi, AÜ yayını, 13 s, Ankara. Berkan, A. 1973. Yapı elemanları. Birsen kitabevi yayınları,79-113,129-162s, İSTANBUL. Berrall, J. 1966. The garden. Thames ans hudson. 381 p, London. Duman, N. ve Ökten, S. 1988. Ahşap yapı dersleri.ı. Yapı-endüstri merkezi/Teknik yayınlar,1- 2 s, İstanbul. Emirkahyagil, E. 1973. Yapıda modern malzemeler, Nüve matbaası, 5-27s, Ankara. Erdoğan, E.1996. Anadolu avluları ve düzenleme ilkeleri. A.Ü. Fen Bilimleri Enistitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim dalı doktora tezi, Ankara. Eriç, M. 1994. Yapı fiziği ve malzemesi. Literatür yayıncılık, 173-357s, İstanbul. Eser, L. 1969. Yapı bilgisi ders notları cilt 2, İTÜ Teknik okulu yayınları,164 s, İstanbul. Gage, M. And Vandenberg, M. 1975. Hard landscape in concrete. The architectural press LTD,167 p, London. Gardner, H. 2006. The art throught the ages (çeviri: M.T Faramarzi), Agah publisher, 840 s, Tahran. 122 Günsoy, O. 1975. Yapı-Cilt1 (Kagir inşaat). Birsen kitabevi yayınları,18-141s, İstanbul. Gençer, A. 1988. Postmodern mimarlık endistüri sonrası toplum ilişkiler. D.E.Ü., Fen bilimleri Ens.,Bil. Uz., İzmir. Germeraad, P.W.1987. Landscape Architecture: A Historical Review. King Faisal University, Damman, S. Arabia. Handisyde, C. 1976. Hard landscape in brick. The architectural press LTD, 72p, London. Jellicoe, G. And Jellicoe, S. 1995. The landscape of man. Thames & hudson LTD, 408 p, London. Karabaş, B. 2008. Tarih Öncesinden 17. Yüzyıla Kadar Dış Mekan, Web sitesi: http://www.arkitera.com/g70-peyzaj-mimarligi.html?year=&aID=876&o=874. Erişim Tarihi: 1.4.2008. Kılıç, Z. 1996. Mezopotamya ve eski yakınbölge. İletişim yayınları, 31s, İstanbul. Korgavuş, H. 2006. Japon bahçeleri. Web sitesi: http://peyzaj.org/japon-bahceleri/. Erişim Tarihi: 29.9.2006. Maclead, V. 2008. Detail in contemporary landscape architecture. Laurence king publishing, 14,27,76 p, China. Moore, C. and Mitchel, W. and Turnball, W. 1989. The poetics of gardens. The MIT Press, 15-23, 208-218 p, London. Mutlay, H. Ve Demirak, A. 1996. Malzeme bilgisi. Beta basım yayım, 39-159s, İstanbul. Naima, G. 2006. İran bahçeleri. Payam yayını, 4-295p, İran. Özkır, A. 1999. Dış mekan tasarımında standart döşeme detay çözümlerinin geliştirilmesi üzerinde bir araştırma. Yüksek lisans tezi, AÜ yayını, 1-7s, 17-47s, Ankara. Özsoy, M. 2007. Yunan mimarisi. Web sitesi: mimarisi/1559789. Erişim Tarihi: 10.5.2007. 123 http://sonmimar.blogcu.com/yunan- Richardson, T. 2008. Avant gardeners, Thames & hudson LTD, London. Sarkowicz, H. 2003. Bahçelerin ve parkların tarihi (çeviri: E. Kayaoğlu) , Dost yayın evi, 275 s, Ankara. Streenbergen, C. and Reh, W. 2003. Architecture and landscape (The design expriment of the great euopean gardens and landscape. Brikauser publisher, 21-381p, Netherlands. Sheldom, N. 2008. Ancient Roman Gardens. Web sitesi: http://romanhistory.suite101.com/article.cfm/roman_gardens. Erişim Tarihi: 8.8.2008. Şahin, S. 1997. Malzeme bilgisi. Teknik lise ve endüsteri meslek liseleri, 2-52s, Ankara. Tanrıvardi, F. 1987. Peyzaj mimarlığı bahçe sanatı temel ilkeleri ve uygulama metodları, Atatürk üniversitesi basımevi, 83-173 s, Turkey. Tate, A. 2003. Great city parks. Spon press, 144-156p, Usa. Turner, T. 2005. Philosophy and design 2000 BC-2000 AD, Spon press, 255-284p, London & New york. Turner, T. 2008. Web sitesi: http://www.gardenvisit.com/history_theory/library_online_ebooks/architecture_city _as_landscape/history_public_parks. Erişim Tarihi:2008. Tobey, G. B. 1973. A history of landscape architecture (the relationship of people to enviroment). American elsevier publishing company,v-vi p ve 13p, New york. Uzun, G. 1996. Yapı materyalleri. Ç.Ü yayınları, 2-136s, Adana. Weilacher, U. 2005. İn gardens- profle of contemporary European landscape architecture. Birkause publisher, 25,131-141, 164-168 p, Germany. Wilber, D. 1962. Persian Gardens and Garden Pavilions. Dumbarton Oaks, 84-234 p, Usa. Wilkinson, A. 1998. The garden in ancient Egypt. The Rubicon press, 6-10p, London. Yaşar, H. 1992. Plastikler dünyası. MMO yayını, 264 s, Ankara. 124 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı : Nasim SHAKOURİ Doğum Yeri : İran- Tabriz Doğum Tarihi : 26/03/1984 Medeni Hali : Evli Yabancı Dili : İngilizce, Turkçe Eğitim Durumu (Kurum ve Yıl): Lise : Pooya Shams (2003) Lisans : Tabriz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü (2007). Yüksek Lisans : Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı ( Eylül 2008_ Ağustos 2010) 125