Mehmet Ersel Kara 23.11.2015 Eşitliğin Parlak Işığı Özgürlüğe kavuşabilmek veya hak-adalet kavramlarının sorgulanması adına insanoğlu ne kadar mücadele vermiş hiç düşündünüz mü? Ya da ayrımcılık nasıl, neden var oldu, nedenleri, sonuçları nasıl oldu ve günümüze nasıl yansıdı? Bu sorular insan olmayı özümsemiş, insan sevgisine sahip olup insanları ayrımcılığa sürüklemeyen ve eşitlikçi olan bireylerin soracağı türden sorular olmaktadır sevgili okur. Ve bu tür insanlar geçmişte de gelecekte de azınlık olarak bulunmuşlardır ve bulunmaya devam etmektedirler. Peki, bu sorular insanın aklına nereden mi gelir? Sanırsam bunun cevabı değerli okur insanın hâla otoriter ve güç sahibi olma arayışından kaynaklanır, ayrımcılık ile kendini yücelten insanlar yüzündendir. Maddi güç insanlar için bir otorite sahibi olmayı gerektirme izlenimi uyandırır çünkü ve bu sayede sınıflı toplum yapısı oluşur, bireyler ayrımcılığa sürüklenir. Ayrımcılık kavramını açmam gerekirse; kadın-erkek, fakir-zengin, Doğulu—Batılı veya beyaz-siyahi olarak örneklendirilebilinir. Gerçek hayatın esintisinde bu konular sanat dünyasını da etkilemiştir. Örneğin sinema dalında usta yönetmen Quentin Tarantino’nun Zincirsiz adlı filminde 1800lerin Amerika’sında zengin olan beyaz kesim ve köle olarak görülen ve hiçbir hakka sahip olmayan siyahi kesimin bir nevi çatışması görülmektedir. İlk ayrımcılık kavramıyla tanıştığımda sanırsam 6-7 yaşlarında daha yeni ilkokula başlayan bir talebeydim. Şimdi bile hatırlıyorum en sevdiğim ders kesinlikle resimdi. Annemin bana okula başlama hediyesi olarak verdiği pastel boyalarımı kullanmak için canhıraş bir haftanın geçmesini ve salı son iki saat olan resim dersimin gelmesini beklerdim, doyasıya boyama yapmak için. En çok bana verdiği özgürlüğü seviyordum sanırsam resim yapmanın, istediğim her renkte ne istersem çizip boyuyordum, ta ki öğretmenimiz bana bir daha insanları ten rengi dışında bir renge boyama demesine kadar... İşte o gün anlam vermemiştim neden istediğim şekilde boyayamayacağımı insanları. Hâlbuki sarı, turuncu, mor, siyah her renk benim için birdi. Şimdi anlıyorum ayrımcılık kavramının nasıl insana empoze edildiğini, belki de bu kavramdan ayrılınamadığını ve şimdi alıyorum ne korkunç bir şey olduğunu bir çocuğun saf ve temiz yüreğini böyle ayrımcı bir benliğe sürüklemenin kötülüğünü. Görüldüğü üzere siyah-beyaz ayrımı yüzyıllar geçmesine rağmen hâla insanlar için bir ayrımcılığa sebebiyet verebiliyor. Bu konuya değinmek insanların yaptığı yanlışları göstermek adına ya da tarihten ders çıkarmak adına da birçok sanat eserinde ortaya çıkarılıyor örneğin az önce bahsettiğim ‘Zincirsiz’ filmi gibi. Django (siyahi başrol) o dönemde yaşamış köle olarak nitelendirilen bir bireyin yaşamından bir kesit konu alınmış ve burada Django’nun Alman bir doktor tarafından özgürlüğüne kavuşturulmasıyla hayatında olan değişiklikleri, başkaldırışını, hakkını aramasını ve ‘seks kölesi’ olarak çalıştırılan eşini kurtarmaya çalışmasını konu almıştır. Filmde parasal açıdan üstünlüklerini her açıdan ortaya koyan beyazların, siyahi bireylerin üzerinde kurmuş olduğu baskı ve zulüm tüm canlılığı ile gösterilmiştir. Tek amaçları hizmet etmek olan siyahi bireyleri çeşitli, kendilerine göre olan yöntemlerle ayırmış, temizlikçiler, bahçe işçileri, seks işçileri ve dövüştürülmeye hazırlananlar olarak gruplara ayırmışlardır. Bu gerçeklikle insanların farkındalığını arttırmak amaç olmuştur belki de, çünkü insan psikolojisinin çok iyi bir şekilde izleyicisine yansıtıldığı görülmektedir. Şahsen ben de ayrımcılığın, hak yemek olduğunu zannettiğim şu dönemde bir kez daha bu kavramların ne demek olduğunu, yaşandığı dönem ve sonraki döneme yansıyan olumsuz getirilerini, kaç cana mal olabileceğini anlamış oldum. İnsanoğlu her zaman gücü elinde bulundurma ve kendini üstün tutma çabası içindedir, kimseyle eş değerde tutulmak istemez. Bu nedenle, Zincirsiz bu olguları bize başarılı bir şekilde yansıtan, insanları yeniden düşünmeye sevk eden eşitlikçi bir sanat ürünüdür. Hayatta önemli olan şey, her ne türden olursa olsun ayrımcılığa izin vermemek, adaletsiz ortamlarda ışığı bulabilmek ve herkese alması gereken o insanlık dersini verebilmektir. İnsan olabilmektir en nihayetinde, Django olabilmektir... KAYNAKÇA Django Desencadenado = Django Unchained. Dir. Quentin Tarantino. N.d.