T.B.M.M. B : 85 27 . 5 . 2003 O :1 tarımsal sulamayı Ergene Nehrinden yaptıkları için, tarımda ürün verimi ve kalitesinde düşmeler meydana gelmiştir. Ergene Nehri yakınında çeltik tarımı yapan üreticilerimiz, çeltiklerinde hastalık meydana geldiğinden, 70 000 dönüm arazilerinin ekilemediğini belirtmektedirler. Bu da, yaklaşık 50 000 ton çeltik ürününün kaybı demektir. Kriz döneminin zorluklarıyla mücadele eden çiftçimiz ve ülkemiz için büyük bir kayıptır. Trakya Üniversitesi ve Devlet Su İşlerinin yaptığı incelemeler sonucunda, mevcutta 132 200 dekar tarım alanının kirlilikten etkilendiği, sulama yapılamadığı ve halen işletmede olan Devlet Su İşlerinin sulamalarından Altınyazı, Karasaz, Sultanköy, Karpuzlu sulamalarının da, bu kirlilikten et­ kilenerek, bölgede, yaklaşık 700 000 dekar arazinin bu kirliliğin etkisi altında kalacağı neticesi or­ taya çıkmıştır. Ergene Nehrinin temizlenmesi, insan ve çevre sağlığının yok edilmesine karşı bir mücadeledir. Bu bağlamda, akılcı ve gerçekçi yaklaşımlarla çözüm aranması zorunludur. Ergene'nin suyu, her mevsimde tarımsal sulamaya yetecek miktardadır; ancak, su kalitesi ve temizliği açısından artık tarımsal sulamaya elverişli değildir. Bölgede, bugüne kadar sanayi alanlarının ve tarım alanlarının birbirinden ayrılmaması, sanayi tesislerinin gerekli çevresel önlemleri almadan atıklarını doğrudan havzaya boşaltması, bölgedeki yerleşim alanlarının kanalizasyon sistemlerinin hiçbir önlem alın­ madan Ergene Nehrine akıtılması, yaşanan çevre felaketini gün geçtikçe artırmakta ve ileride telafisi mümkün olmayacak sonuçlara gidilmesini hızlandırmaktadır. Trakya yöresinin, nedenleri bilinen bu çevre felaketinden bir an önce kurtarılması, ileride oluşacak sosyoekonomik problemlerin bir an önce önlenmesi ve sürdürülebilir kalkınma anlayışı içerisinde Ergene havzasının master planının bir an önce hazırlanması bir zorunluluktur. Bölgede, bugüne kadar, Trakya Üniversitesi, Çevre Bakanlığı, Devlet Su İşleri ve benzeri kamu kurum ve kuruluşlan tarafından planlama çalışmaları ve projeler başlatılmış; ancak, birbirinden bağımsız ve yetersiz bütçelerle yürütülen bu çalışmalar, doğal olarak, bir sonuca ulaştırılamamıştır. GAP Projesinde olduğu gibi, Ergene havzasının da bir bütün olarak ele alınması ve kurumlar arasında gerekli koordinasyonun sağlanması gerekmektedir. GAP Projesine şu ana kadar 20 000 000 000 dolar harcanmışken, GAP kadar önemli ve verimli Trakya toprağını kaybettiğimize dikkat çekmek istiyorum. Sanayileşme ve şehirleşme sürecine giren ve bu süreci tamamlayan ülkeler, bu gelişme sırasın­ da tabiatı sonsuz bir kaynak kabul etmiş ve kullanmışlardır; fakat, tabiatın kendini yenileme kabiliyetinin sınırlığı olduğu ve ekolojik dengenin bir daha düzelmemek üzere bozulduğu görül­ düğünde, geri dönüşün mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Toprağın, içmesuyu, yeraltı suyu ve yüzeysel su kaynaklarının bazı ağır metaller açısından kir­ lenmesinde evsel ve endüstriyel atıkların rolü büyüktür. Bu atıkların, direkt olarak tarım arazilerine veya yüzeysel su kaynaklarına boşaltılması ya da bir içmesuyu iletişim hattının yanından geçmesi, hem toprakta hem de yüzeysel veya içmesularında ağır metal kirlenmesine neden olmaktadır. Geçmiş zamanlarda Ergene, Trakya'nın Nil'i kabul edilirdi. Çorlu'dan itibaren Edirne'ye kadar uzanan bu ana akarsuya -nehre- ışıltılı, pırıltılı su anlamına gelen "Ergene" demişlerdir. Osmanlılar için Trakya, buğday ambarı sayılırdı. Doğal ki, Ergene'nin kıymeti yanında, külfeti de vardı; taşkın­ lığı, en büyük sorunuydu. Bu nedenle, cumhuriyet hükümetleri için, disipline edilmesi gereken sular olarak görüldü. -260-