MARDİN ŞEHRİNİN SİTUASYONU VE YER SEÇİMİNDE ETKİLİ OLAN COĞRAFİ FAKTÖRLER Handan ARSLAN 1 Sabri KARADOĞAN 2 Özet Şehirlerin kuruluşu ve gelişmesi birtakım coğrafi ilkelere bağlıdır. Anadolu'daki tarihi şehirler belli dönemlerin çevresel kaygılarına göre kurulmuş gelişmiş veya sona ermişlerdir. Kuruluş amacına uygun olan ve yer seçimi isabetli olan şehir yerleşmeleri varlıklarını devam ettirip büyük medeniyetlere ev sahipliği yaparken, yerleşim yerleri doğru seçilmeyen ve gelişen-değişen ihtiyaçlara yanıt veremeyen şehirsel merkezler zamanla önemini kaybetmeye başlamış veya yer değiştirmiştir. Mardin Şehri bu gelişim ve değişime güzel bir örnektir. Güneyinde Mezopotamya düzlüklerine hakim, savunmaya elverişli bir topografya üzerinde bulunması, Diyarbakır havzasını Suriye-Arabistan düzlükleri, Akdeniz'i İranOrtadoğu ve oradan da Uzakdoğu'ya bağlayan tarihi ipek yolunun kavşak noktasında bulunmasından dolayı tarih boyunca önemli bir kent merkezi 1 2 Handan ARSLAN, Fırat Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Elazığ Sabri KARADOĞAN, Fırat Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Elazığ Makalelerle Mardin olmuştur. Cumhuriyetle birlikte kentlerin gelişiminde geniş hinterland, ticaret ağı, ulaşım ve sanayi gibi faktörler ön plana çıkınca Mardin kentinin gelişimi duraklamış ve fonksiyonunu çevredeki yerleşmelere (Nusaybin, Kızıltepe) yüklemeye başlamıştır. Bu çalışmada Mardin kentinin kurulmasında ve gelişiminde etkili olan doğal çevre faktörleri incelenmiş, kentin situasyonu kartografik yöntemlerle belirlenmeye çalışılmıştır. Anahtar Sözcükler: Mardin, Kentsel situasyon, Giriş Tarihi Mardin kenti Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Dicle bölümünde yer alır. Toroslar yayının dış kenarlarıyla Türkiye-Suriye sınırı arasında yer alan ve bütünüyle geniş bir plato görünüşünde olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi hafifçe kıvrımlı ve kısmen faylı bir jeolojik yapıya sahiptir. Büyük bir kısmında yer şekillerinin sadeliği dikkati çekmektedir. Bu plato çanaklaşmış havzalarla orta yükseltideki kubbeleşmiş dağlar ve tepelerden ibaret olup kuzeyden güneye doğru alçalıcı bir özellik gösterir (Sözer, 1984). Geniş düzlüklerin yer aldığı bölgede önemli yükseltileri, Mardin-Midyat Eşiği ile kalkan şeklinde uzanan Karacadağ bazalt konisi oluşturur (Atalay, 2006) (Şekil 1). Bu yükseltilerden Mardin şehri, bütünüyle kalker bir plato özelliğinde olan Mardin-Midyat eşiğinin Suriye Arabistan düzlüklerine bakan kısmında yer alır. Türkiye'de büyük yerleşme çekirdeklerinin, belirli doğal ortam koşullarına sahip olduğu alanlarda yoğunlaşma gösterdiği dikkat çekmektedir. Yerleşmelerin dağılışı üzerinde sırasıyla yer şekilleri, iklim, su ve toprak gibi doğal özellikler etkili olmaktadır. Doğal koşulların yanı sıra; yoğun (işlek) ulaşım ağına yakınlık, geniş bir hinterlanda sahip olmak ve istikrarlı yerel yönetimlerin gelişkin faaliyetleri gibi beşeri fonksiyonların etkisiyle de yerleşim birimleri gelişme gösterirler (Özdemir-Karadoğan, 1996). 206 Kentsel Yapı Şekil 1: Mardin’ in de yer aldığı Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Sayısal yükselti modeli üzerine yerleştirilmiş bölge sınırları ve başlıca coğrafi unsurları gösteren lokasvon haritası. Bugün Türkiye'de idari bakımdan il merkezi konumundaki yerleşmelerden kuruluş yeri isabetli seçilenler hızla büyümüş ve büyümektedir. Doğal ortamın uygun olmadığı yerlerdekiler ise kamu sektöründe çalışan nüfusun çoğunlukta oluşu ile dikkat çekmektedir. Bu merkezler adeta devlet eliyle zoraki ayakta tutulmaya çalışılmaktadır (Özdemir-Karadoğan, 1996). Yalçınlar (1967), Türkiye'de kır ve şehir yerleşmelerinin kuruluş ve gelişmesinde yer şekli, kayaç, yükselti, bakı, bitki örtüsü, akarsu gibi doğal, ayrıca tarihi ve sosyal şartların da önemli rol oynadığını örnekler vererek belirtmiştir. Yazara göre Türkiye'de genellikle yerleşmeler, geniş ovaların kenarında ve doğal limanlarda, verimli topraklara sahip ovalarda, akarsu ve vadi boylarında, doğal yollar ve geçitlerin üzerinde kurulmuştur. Verimli topraklara sahip ovalar, akarsu ve vadiler yer seçiminde birinci derece rol oynamış, şehirler büyük akarsular ve bunların yaptıkları dirseklerin yakınlarında dizilmişlerdir. Ovaların doğal yollar ve geçitler yakınında bulunanları daha fazla nüfus toplayarak gelişmiştir. Ülkemizin ve bölgenin önemli tarihi kentlerinden olan ve 1923 yılında idari olarak il merkezi olan Mardin'in 1927 nüfus sayımında 20.000 olan nüfusu 1935'ten sonra artmaya başlamış, 1940-1950 döneminde azalmış, 1950'den sonra ise düzenli artmaya başlayarak 207 Makalelerle Mardin 1990 yılında 53.005'e 2000 yılında ise 65.072 ye ulaşmıştır, idari olarak ilçesi durumundaki Kızıltepe'nin ise 2000 yılı nüfusu 113.143 dir. Bu oran Kızıltepe'nin bağlı bulunduğu il merkezi nüfusunun neredeyse iki katıdır. 1990-2000 yılları arasındaki Mardin kent nüfusunun yıllık artış hızı %o 20,51 iken Kızıltepe'de %o 63,19 dir. Bu biri birine çok yakın bu iki yerleşim merkezinin büyüme hızı açısından önemli bir olgudur. Dolayısıyla Mardin kentinin kentsel büyümeyi kısıtlayıcı coğrafi özelliklerinden dolayı önemli fonksiyonları yanı başındaki Kızıltepe' ye yüklediğinden söz edilebilir. Bu çalışmada Mardin kentinin başlangıçtan beri yerleşmeyi cazip kılan veya engelleyen doğal çevre faktörleri açıklanıp kent situasyonu belirlenmeye çalışılmıştır. Mardin Kentinin Kuruluş Yeri ve Yakın Çevresinin Doğal Ortam Özellikleri Yapısal Özellikler: Tarihi Mardin kenti Güneydoğu Anadolu bölgesinde "Mardin-Midyat Eşiği" diye adlandırılan ve kuzeyde Diyarbakır-Siirt Pliyosen havzası ile güneyde Suriye-Arabistan düzlükleri arasında sıkışmış yüksek kütlenin güneyinde yer alır (Şekil 2). Genellikle güneye devrik antiklinallerden meydana gelen Mardin- Midyat Eşiğinin üzerinde Mardin kentinin de yer aldığı güney sıraları, arızalı kütlenin en fazla yükselti kazandığı yerlerdir. 208 Kentsel Yapı Şekil 2. Mardin kenti ve vakm çevresinin fiziki haritası Tüm bölgenin olduğu gibi Mardin çevresinin de genel jeolojik özelliklerini belirleyen olay, Arap bloku ile Anadolu levhası çarpışmasıdır. Mardin dağlan bu çarpışma zonunun neden olduğu kırıklı ve kıvrımlı yapıların en güney sırasını oluşturmaktadır (Türkünal, 1980). Yılmaz ve Yiğitbaş; (1994) "Güneydoğu Anadolu orojenik kuşağında farklı ofıyolitik topluluklar ve bunların jeolojik evrimdeki rolü" adlı araştırmalarında Güneydoğu Anadolu kenar kıvrımlarının üç önemli deformasyon evresinde geliştiğini belirtmektedirler. Bunlar Üst Kretase, Eosen, ve Miyosen dönemleridir. Bu deformasyon dönemlerinin her birinde bölgeye ""nappe" yerleşmesi olmuştur. Miyosen sonunda ve Pliyosen başlarında meydana gelen şiddetli kıvrılma ve kırılma hareketlerinin etkilerine tüm bölgede olduğu gibi Mardin çevresinde de rastlamak mümkündür. Güneydoğu'nun. Arap platformu üzerinde Türkiye'ye doğru itilme ve kayması sonucu yaşlı tabakalar; ""nappe" halinde yüzeylenmektedir (Ortynsky ve Tromp,1946). 209 Makalelerle Mardin Orojenik kıvrılma (sıkıştırma) hareketleri esnasında, orojen eksenine dikey ve normal olan hareketler yanında az çok şiddetli boyuna kırılmalar da meydana gelmiştir (İLHAN, 1969). En fazla görülen faylar birbirlerine paralel uzanan (kıvrım eksenlerine paralel) düşey atımlı faylardır. Mardin kütlesi kuzeydeki subsidans havzasına nazaran değişik bir tektonik ünite arz etmektedir. Arap platformunun yükselim noktalarından birini teşkil eden bu blok üzerinden Paleozoyik ve Alt Mesozoyik transgresyonları oluşamamıştır. Gerçekten Mardin antiklinalinin incelenmesiyle bu durum daha iyi anlaşılır. Mardin antiklinali güneyde ani olarak fay hattı ile ovada sınırlanmıştır. Bu fay batıya doğru yürüyerek Mesozoik kalkerlerinin parçalanmasına ve nihayet Derik'te eski Paleozoyik yapıların aflöre olmasına neden olur. Karacadağ ve İdilNusaybin hattındaki çizgisel volkanizma Mardin antiklinalinin kuzeygüney doğrultusunda (Arabistan platformunun hareketiyle) kırıklarla parçalandığını göstermektedir. Mardin antiklinali doğuda Turabdin deformasyonunun devamı olup 40 km den fazla doğu-batı doğrultusunda uzanan monoklinal bir yapı kazanmıştır. Antiklinali kuzey kanadı ortalama 5-10° eğimli olduğu halde güney kanadında eğim derecesi oldukça dik bir görünüm alır. Çünkü antiklinalin güney kanadı Kızıltepe ovasından bir fayla sınırlanmaktadır. Antiklinal ekseni batıya doğru yükselti kazanır ve Derik civarında en yüksek değerine ulaşır. Öyle ki bu fay hattı Mazıdağı Derik civarında alttaki Paleozoyik yaşlı birimleri açığa çıkarır. Söz konusu fay hattı biri birine paralel faylardan oluşmaktadır. Biri Mardin civarındaki Kretase kalkerleri içinden başlayarak Derik'te Kretase kalkerlerinin blok halinde ikiye ayrılmasıyla kendini gösterir, diğeri ise bu fayın güneyinde Eosen-Miyosen sınırlarını oluşturan alanda doğu batı yönünde uzanır. Bu fay devamında batıda birçok volkanik intrüzyonlar ortaya çıkmıştır (Tolun ve Zernek 1952). Mardin çevresinde görülen fay hatlarının tamamı kıvrım sistemlerine uyumlu bir biçimde doğu-batı yönlü uzanış gösterirler. Dipten gelen dikey hareketlerin rijit kalker tabakalarını yükselim bölgelerinde kademeleştirdiği görülmektedir. Kıvrımların inceleme alanı ve yakın çevresinde çok sıkışmış ve fazlaca faylanmış ve hatta senklinallerin çoğu yatık bir izoklinal şekli almıştır (Altınlı, 1963). Sıkışma rejimine bağlı olarak çarpılmalar ve kırılmaların oluşturduğu 210 Kentsel Yapı düşey atımlı normal faylar ve ters faylar sözkonusudur. Tektonizma ve faylanmanın gelişmesinde Laramiyen ve Valak fazlarının önemli etkisi vardır. Mardin çevresindeki kıvrım yapıları ve bunlara paralel uzanan faylar bölgenin tektonik açıdan hareketli olduğunu göstermektedir. İnceleme alanındaki genç tabakaların da kırılmış olması yörenin çok genç bir tektonizma etkisinde olduğuna işaret etmektedir. Tektonik yapı ayrıca Mardin çevresinin vadi kuruluşu ve akarsu ağı üzerinde de etkili olmuştur. Plato içlerindeki kurak topografyaya karşılık Mardin dağlan antiklinalinin özellikle güneye bakan kuytu vadilerinde gür su kaynakları söz konusudur. Nitekim faylanmanın etkisiyle (normal faylanma) Mardin antiklinalinin güneyini sınırlandıran faylar farklı yaştaki formasyonlar dokunak oluşturmuşlardır. Bu durum bu yamaçlar boyunca ayrıca gür karstik fay kaynaklarının oluşumuna neden olmuştur (Gurs ve Beyazsu gibi). Stratigrafik açıdan inceleme alanı, Eo-Kambriyen' den başlayarak Pliyosen dahil, bütün devirler boyunca devamlı bir sedimantasyon havzası olarak gelişmiştir. Kambriyen' den itibaren bütün formasyonlar sığ deniz (kıta kenarı, şelf) fasiyesinde gelişmişlerdir. Bu sedimantasyon süreci özellikle Paleojen' de şiddetlenmiş, inceleme alanında geniş bir sahada yüzeylenen Germav, Gercüş, Hoya (Midyat) Formasyonları da bu sedimantasyon döneminin etkilerini taşımaktadırlar. Bu formasyonlar mineral bakımından daha çok kalker ve kalkerin ara katkılı-katışıklı özelliğine sahiptirler. Bileşim olarak kalker özelliğini en iyi yansıtan formasyonlar geniş bir bölümde mostra veren Orta ve Üst Eosen-Alt Oligosen yaşlı "Hoya (Midyat) Formasyonu" dur. Mardin'in Derik ilçesi çevresinde yüzeylenen eski metamorfik kütlelerden oluşan bazı formasyonlar dışında bölgenin jeolojik yapısı incelendiğinde, Tersiyer yaşlı formasyonların yaygın oldukları hemen göze çarpmaktadır (Şekil 3). 211 Makalelerle Mardin Şekil 3. Mardin Dolaylarının Jeoloji Haritası (Türkünal, 1980 'den). Laramiyen fazı ile sahanın tektonik açıdan kıvrılma ve kırılma olaylarına maruz kaldığı görülmektedir (Altınlı, 1952). Senoniyen (Üst Kretase) ve Alt Eosen devrinde Anadolu'nun güneyinin tamamının deniz altında bulunduğunu belirten Ericson (1939) ve Arni(1942), Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki ofıyolitik kuşağı boyunca yer alan tortulların da bunun kanıtı olduğunu belirtmektedir. Bu dönem çökelleri Üst KretasePaleosen yaşlı Germav formasyonudur. İnceleme alanında Tersiyer'e ait bir diğer birim Gercüş Formasyonu'dur. Gercüş Formasyonu, altta Germav Formasyonu "üst üyesi", üstte de Hoya (Midyat) Formasyonu ile dokanakları uyumsuzdur. 212 Kentsel Yapı Gölsel, lagüner, kıyı ve flüviyal ile taşkın ovası ortamında, regresif olarak gelişmiş olan Gercüş Formasyonu'nun üst kontağı, her yerde Midyat Grubu'nun birimleri ile diskordandır. Güneydoğu Anadolu'da Gercüş Formasyonu'nun özellikle şaryaj öneyinde, Şırnak Grubu'nun Germav Formasyonu üzerine muhtemelen bir aşınma fazından sonra uyumsuz olarak gelmektedir. Bazen de kısa süreli kesintilerin ardından, çökelmiş olabilir. Çünkü yer yer Meastirihtiyen yaşlı Germav Formasyonu üzerine açılı diskordan olarak gelmektedir (Yılmaz, Duran, 1997). Gercüş Formasyonu, sahada özgün rengi ve fiziksel özellikleri ile kolay ayırt edilebilen bir birimdir. Genel olarak kırmızımsı esmer renkli tabakalardan oluşan bu formasyon, çakıltaşı, kumtaşı, şeyi, marn, silttaşı ve killi kireçtaşı-kireçtaşı litolojilerinden oluşmaktadır. Gercüş, kırmızı ve regresif bir formasyondur. Litolojisinin rengi çökelme döneminde nemli ve sıcak bir iklimin hüküm sürdüğünü kanıtlamaktadır (Altınlı, 1952). Yeşilli ve diğer sübsekant vadilerde tarımın yoğun olduğu yerlerde toprak yapısı, bu birime ait kayaçların ayrışma ürünüdür. İnceleme alanının yüzeyinde en fazla yayılış gösteren formasyon Hoya (Midyat) formasyonu'dur. Orta Eosen yaşlı (Lütesiyen), Hoya (Midyat) Formasyonu, alttaki Gercüş formasyonu veya doğrudan doğruya üzerine Germav grubu ile konkordanslıdır. Hoya kalkerleri belli alanlarda Gercüş Formasyonu üzerine hafifçe diskordanslı gelir. Burada daha ziyade bir Non-Comformite (uyumlu olmayan) ve bu devirdeki hafif hareketlerden dolayı bir sedimantasyon değişmesi söz konusudur (Ericson, 1939). Hoya (Midyat) formasyonu kalkerleri oldukça kalın olup gayet düzenli tabakalanma ve yer yer karstik yapı göstermektedirler. Midyat kalkerlerinin denizel fasiyeste olması Orta Eosen'de deniz olan sahanın bir transgresyona (deniz basması) sahne olduğunu ve arazinin bugünkü görünümünü Vindobonien Transgresyonunda aldığını teyit etmektedir (Biricik,1975). Hoya Formasyonu, Güneydoğu Anadolu'da mostra verdiği yerlerde, genelde dik yamaçlar oluşturan kireçtaşları ve bunların diyajenetik değişimleri ile oluşan yaygın dolomitlerden meydana gelir. Bu dolomitler, zayıf ve iyi hazne kaya özellikleri sunar (Yılmaz, Duran, 1997). Kireçtaşı, kayaç türü olarak en iyi bu formasyonda 213 Makalelerle Mardin temsil edilmektedir. Bu formasyonun litolojisi ağırlıklı olarak kireçtaşı ve dolomitten oluşmaktadır. Kireçtaşları; krem, bej, gri ve beyaz renkli, orta-kalın tabakalı, yer yer som, iyi gözenekli, sertçe, köşekli kırılmalı ve yer yer dolomitik özelliklidir. Dolomitler ise; krem ve grimsi beyaz renkli, sertçe, orta-kalın tabakalı, ince-orta kristalli, yer yer şeker dokulu, çörtlü ve ara bantlı, ince kalsit damarlı ve iyi gözeneklidir. Midyat kireçtaşlarının en önemli etkisini yöredeki mimaride yapı malzemesi olarak görmekteyiz. Mardin yakın çevresinde Neojen arazisi mostra vermemektedir. Biricik (1975) bunun nedenini Eosen arazisinin Neojen arazisi üzerine nap şeklinde üzerlenmiş olmasıyla açıklamaktadır. Miyosen-Pliyosen'de meydana gelen faylanmalarla iyice kıvrılan, kırılan Mardin dağlan, Üst Pliyosen-Pleistosen döneminde meydana gelen Valak fazı ile birlikte topyekün yükselerek dış kuvvetler tarafından aşınmaya ve yontulmaya başlanmıştır (Altınlı,1963). Bu kıvrımlı yapıların zamanla dirençlerinin kırılması ile faylanmalar ve sonrasında ise bindirme ve şaryajlar şeklinde farklı morfolojik yapılar oluşmuştur. Pleyistosen başlarında meydana gelen yükselmelerle birlikte flüviyal aşındırma olayı da hızlanmış ve Kızıltepe ovasında bir piedmont kuşağı oluşmuştur. Daha çok Pliyo-Kuvaterner yaşlı bu polijenik depolar Mardin kentinin 4 km güneyindeki fay hattından itibaren başlar. Sözkonusu alüvyal deponun kalınlığı 3-30 metre arasında değişmekte olup kalker, kil ve kum gibi unsurlardan oluşmaktadır. Bu piedmont kuşağı yaklaşık olarak 120 km civarında bir yayılma alanına sahiptir. Piedmont ovası yeraltı suyu bakımından oldukça zengindir. Jeomorfolojik Özellikler: Mardin çevresinin bu günkü topografyasını; şiddetli kıvrım ve şaryaj hareketlerinden sonra toptan yükselen, karstlaşan, özellikle güney kesimlerinde fluvyal aşınmaya maruz kalan ve faylanan geniş alanlı bir peneplenin bir parçası olarak ifade edebiliriz. Genç tektonik hareketlere bağlı olarak yükselen, güneyi faylanan Mardin antiklinali güney kanadında, bu kesimde Kalkerli Midyat formasyonunun da incelme göstermesine ve altta aşınmaya karşı dirençsiz Gercüş formasyonunun ortaya çıkmasına bağlı olarak aşınım dalgası hızla ilerlemiş, ve üzerinde Mardin 214 Kentsel Yapı şehrinin de kurulu olduğu şahit tepeler dizisi ortaya çıkmıştır (Şekil 4). Şekil 4. Mardin kenti kuruluş yeri ve yakın çevresinin yapısaljeomorfolojik şematik blok diyagramı. Suriye düzlüğünden itibaren kuzeye doğru adeta bir duvar gibi yükselti kazanan Mardin dağlan öte yandan karst jeomorfolojisinin yaygın olduğu bir alandır. Karstlaşma üzerinde etkili olan faktörler; litoloji, iklim (özellikle bileşiminde Co2 olan yağmur sulan) ve taban suyu seviyesidir (Pekcan, 1999). Mardin çevresindeki plato yüzeylerinde mostra veren litoloji bileşimi CaCo3 olan kalker yapılı Midyat formasyonudur. Yağış değerlerinin de bölgenin diğer yörelerine göre elverişli bir oranda olduğunu belirtmiştik. Dolayısıyla Mardin çevresinde suyu geçirmeyen kil bantlarının bulunduğu Gercüş formasyonu seviyesine kadar karstlaşma hüküm sürmektedir. Biricik (1975) bu seviyenin Çağçağ ve Gurs kaynaklan gibi kaynakların seviyesi olduğunu belirtmektedir. Yazarın ileri sürdüğü gibi Yeşilli (Rışmıl) depresyonu bir uvala olarak kabul edilirse bu sav doğrudur. Karstik şekillerden dolin ve polyeler Ömerli- Midyat platosunda oldukça yaygındır. Bu şekillerin yerleşme ve tarım hayatı açısından önemli etkileri vardır. Midyat-Sanköy yerleşmesinin güneyindeki 2 km çapında ve 100 metre derinliğindeki Zivink uvalası karakteristik özellikler göstermektedir. Uvalanın tabanında oluşmuş tena rossalar üzerinde tahıl tarımı yapılmaktadır. Bu uvalanın kuzeyinde yine 200 metre çapında aynı şekilde kullanılan bir Uvala daha vardır. Nusaybin'in Efşik Köyünün Selvik ve ve Şekrin mezraları birer dolinin yamaçlarında yer alır. Karstik yapının çok sınırlı alanlarda 215 Makalelerle Mardin özellikle bazı uvalaların tabanlarında yerleşmeye imkan verdiğini bu durumda elverişli iskan sahalarının Mardin dağlarının yarılmış depresyon vadilerinde ve dağlık kütlenin geniş tarım arazilerine komşu güney yamaçlarında yoğunlaştığını söyleyebiliriz. Merdin kent yerleşmesi kuzeyindeki Yeşilli depresyonu, güneyindeki Kızıltepe ovası ve gür su kaynaklarının merkezi konumunda yer almaktadır. Ama kentin kuruluş yeri üzerinde etkisi olan en önemli faktör hiç şüphe yok ki savunma kaygısı ve buna imkan tanıyan çevresine göre oldukça yüksek ve görüş alanı geniş olan şahit tepe ile üzerindeki kale yerleşmesine uygun kalker korniştir. İlk bakışta su ihtiyacının getireceği güçlükler akla gelebilir ama kalker kornişin kalınlığı ve masif yapısı uzun süre su ihtiyacını giderecek sarnıçların yapımına elverişlidir. Geniş karstik plato üzerinde kıvrımlı yapı morfolojisi iskeletine bağlı olarak gelişmiş sübsekant depresyonlar, boğazlar, yarma vadiler, kentin de üzerinde kurulduğu tepe dizilerinde olduğu gibi şahit tepeler kornişli yamaçlar kuestalar yer alır. Bitki Örtüsü: Genel anlamda bölge, antropojen step sahasıdır. Ancak Mardin dağlarının kuytu yamaçlarında, özellikle Yeşilli vadisinde, Derik ve Mazıdağı çevresinde bölgenin batısında yetişen vejetasyonun (zeytin, meşe ve maki türleri) görülmesi bu çevrede korunaklı mikro iklim alanlarının oluştuğunu göstermektedir. Mardin yakın çevresindeki zengin ve çeşitli tarımsal aktiviteleriyle ünlü yerleşmeler (Gurs, Yeşilli, Rışmıl, Babilceviz, Kabala, Bülbül) bu durumu kanıtlamaktadır. Geçmişte yoğun ve tahrip edilmiş bir meşe vejetasyonun delilleri olan bozulmuş (özellikle Palamut Meşesi-<2- Brantii), meşe birlikleri Mardin çevresinin aslında vejetasyon açısından fakir olmadığını göstermektedir. Toprak Özellikleri: Toprak örtüsü açısından kalkerli dağlık arazi fakirdir ancak depresyonların tabanındaki terra rossalar ve vadi tabanlarındaki alüvyonlar (Yeşilli Vadisi) sınırlı da olsa özellikle bahçe tarımına imkan sunar. Ancak Mardin yakın çevresindeki en önemli toprak varlığı kentin 4-5 km güneyinden itibaren başlayan Kızıltepe ovasıdır. Ova topraklan yan kurak karasal iklim şartlarının etkili olduğu step vejetasyonu altında oluşmuş Kırmızı Kahverengi Topraklardır. Bu toprakların en önemli özelliği alkalen reaksiyon göstermeleri ile alt toprak katında aşın bazların ve kirecin birikmesi, 216 Kentsel Yapı dolayısıyla tahıl tarımına uygun olmasıdır (Atalay, 1982). Bu ova verimli toprak özelliğiyle geçmişte kentin tahıl ihtiyacını karşılamış olmalıdır. İklim: Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde iklim şartlan, yarı karasal bir ikliminin özelliklerini taşımaktadır. Ancak bu özellikler, Türkiye'de İç ve Doğu Anadolu'da görülen step iklimine göre farklılıklar gösterir. Özellikle yağışın yıl içindeki dağılışının bu bölgelerden çok, Akdeniz iklimi yağış rejimine benzemesi ile dikkat çeker. "En düşük sıcaklık derecelerinin ve yağışların kış mevsiminde toplanması, buna karşılık yaz mevsiminin çok sıcak ve kurak geçmesi, yağış konusundaki bazı yerel farklılaşmalara rağmen, ana çizgileri ile bölgede Akdeniz tipi bir yağış rejiminin varlığını ortaya koyar (Sözer, 1984). Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde inceleme yapan Ardel'e göre de, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, iklim bakımından çevre bölgelerden farklı bir iklim karakteri arz eder. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Akdeniz İklimi'nin bozulmuş bir tipi vardır ki; buna De Martonne "Suriye İklimi" olarak tanımlar. Bu iklim tipi Akdeniz ikliminin kontinental bir şekli olup, bölgede güney ve güneydoğuya doğru gidildikçe tedrici bir surette çöl iklimine geçer (Ardel, 1961). Yaz mevsiminde, güneyden gelen tropikal kökenli hava kütleleri (cT) etki alanını genişletirken, polar kökenli hava kütleleri (cP,mP) kuzeye çekilerek etki alanını daraltır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni etkisi altına alan bu kontinental tropikal hava kütlesi, Basra Körfezi'nden kaynaklanmaktadır. Çok kuru ve sıcak olan bu hava kütlesinin etkili olduğu dönemde, samyeli adını alan ve güneydoğudan esen rüzgâr da sıcaklığı arttırmaktadır. Bu etkilerle yaz mevsiminde Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin birçok yerinde, hava sıcaklığı 40 °C'nin üzerine çıkabilmektedir. Avrupa'nın ortasındaki yüksek basınç alanından kaynaklanan cP hava kütleleri ise, daha çok kuzey ve kısmen de iç bölgelerimizde etkili olur. Bu hava kütlesinin getirmiş olduğu serin poyraz rüzgârlarının etkisi Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne ulaşmadan etkisini yitirir. Yaz döneminde etkili olan bu genel koşullarda özellikle yaz mevsimi başı ve sonunda bazı sapmalar meydana gelmektedir. Polar 217 Makalelerle Mardin hava kütlelerinin kuzey ve kuzeydoğu yönünden, Güneydoğu'ya doğru hareket etmesiyle cephesel yaz yağışları oluşur ve sıcaklık da bir miktar azalır. Ancak bu tür yağışlar çoğunlukla bölgenin kuzeyiyle sınırlı kaldığından, İç ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin güney kesimlerine ulaşmaz (Gürgen, 2002). Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde de yaz ve kış sıcaklıkları arasında önemli farklar bulunduğu için, karasallık yüksek değerlere ulaşır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yıllık sıcaklık farkları ve karasallık derecelerinin yüksek olmasında, Temmuz ayı sıcaklık ortalamalarının 30 °C nin üzerine çıkması önemli etkendir. Yaz sıcaklık ortalamalarının çok yüksek değerlere ulaşmasında, Basra kökenli sıcak ve kuru hava kütlelerinin bölgeyi etkisi altına alması önemli rol oynamaktadır. Bu durum Mardin için de geçerlidir. Ancak Orografık koşullar Mardin çevresinde bu farkın azalmasına neden olmaktadır (Tablo 1). Nitekim üzerinde Mardin kentinin de kurulduğu Antiklinalin güney kanadında, yani güneye bakan yamaçlarında, güneş ışınlarının geliş açısı ve ortalama sıcaklığı daha yüksek değerlerde iken, bu durum kuzey yamaçlarda farklılıklar göstermektedir. Bu farklılık bitki örtüsü ve tarımsal faaliyetlerde kendini göstermektedir. 218 Kentsel Yapı Tablo 1: Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Aylık Ortalama Sıcaklık Değerleri ( °C). Kaynak: Devlet Meteoroloji İşleri Gen. Müd. (Parantez içindeki değerler gözlem süresini "Yıl" olarak göstermektedir). 219 Makalelerle Mardin Tablo l'den de görüleceği üzere Mardin'de en sıcak ay Temmuzdur. Bu ayda sıcaklık ortalaması 30 °C' ye ulaşmaktadır. Saha, bölgenin diğer merkezleriyle karşılaştırıldığında ortalamalar düşük değerler göstermektedir. Kısa süren ilkbaharın ardından, erken gelen yaz mevsiminin sıcaklık ortalaması neredeyse ilkbahar ortalamasının iki katına çıkar (Temmuz 29.9 °C). Yaz döneminde bütün bölgede olduğu gibi uzun ve kararlı hava koşullan hakimdir. Yaz mevsiminin uzamasında, Mayıs aylarında yaz koşullarının yaşanması etkili olmuştur. Bu dönemde güneşlenme süresi ve şiddeti sonucunda, sıcaklık ortalamaları çok yüksek, yağış yok denecek kadar az, bağıl nem çok düşük ve potansiyel buharlaşma çok yüksek olmaktadır. Mardin çevresi ve bölge genelinde, ilkbahar sonu ve sonbahar başındaki yüksek sıcaklıklar göz önünde bulundurulursa, çok uzun bir yaz dönemi yaşanmaktadır. Yine de sıcaklık şartlan konusunda Güneydoğu Anadolu Bölgesi genelinde sıcaklığın en az değişiklik gösterdiği merkezin Mardin olduğunu söyleyebiliriz. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde. yıllık yağış miktarları ve yağışın yıl içi dağılışı arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Yer şekillerinin böyle sade bir yapı gösterdiği bölgede, yağış miktarındaki bu farklılık önemlidir. Yıllık ortalama yağış, Mardin'de 703.9 mm dir. Bu farklılığın nedeni kuşkusuz orografık şartlardır. Mardin antiklinalinin güney yamaçları özellikle kış ve ilkbahar aylarında güney sektörlü hava kütlelerine maruz kaldığında çevresine göre daha fazla yağış almaktadır. En yüksek yağış alan ay olarak Ocak ön plana çıkarken, yağış miktarı, en yağışlı aydan itibaren sürekli olarak azalarak, yaz aylarında minimuma inmektedir (Tablo 2). Dolayısıyla Mardin çevresinde karasal etki gösteren Akdeniz yağış rejimi görülmektedir. 220 Kentsel Yapı Tablo 2: Mardin ve Karşılaştırma Amacı ile Seçilmiş Güneydoğu Anadolu Bölgesi İllerinin Aylık Ortalama Yağışları (mm) Karasallık ve Basra alçak basıncının bölgeyi etkisi altına alması nedeniyle, yaz mevsimi aşırı kurak geçmektedir. Bilindiği gibi bu mevsimde, sıcak tropikal hava kütlesi güneye çekilmiş durumdadır ve Akdeniz kıyıları boyunca uzanır. Aynı zamanda azami yağış cephesine karşılık gelen bu cephe, barometrik depresyonların etkisini gösterir ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde de Akdeniz Bölgesi'nde olduğu gibi, yağışların kış mevsiminde toplanmasına zemin hazırlar (Sözer,1969). Kar yağışları konusunda da Mardin'in çevre merkezlere göre farklı bir durumu söz konusudur. Bölgede özellikle Ocak, Şubat ve Mart aylarında ortalama kar yağışlı günler sayısının en fazla olduğu merkez, Mardin'dir. Kar yağışları uzun süre su kaynaklarını besleyici rolü bakımından önemlidir. 221 Makalelerle Mardin Tablo 3: Mardin ve Bölgenin Diğer İl Merkezlerinde Kar Yağışlı Gün Sayıları Erinç'in yağış etkinliği formülüne göre, Mardin'de Aralık, Ocak, Şubat ve Mart ayları çok nemli koşullara sahip iken, Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları tam kurak geçmektedir. Bu durumda önemli bir zıtlık, dolayısıyla suyun yaz aylarında Mardin için önemi ortaya çıkmaktadır. Öyleyse Mardin için iklim açısından yaşanan en önemli dezavantaj uzun süren yaz kuraklığıdır. 222 Kentsel Yapı Tablo 4: Mardin ve Karşılaştırma Amacıyla Seçilmiş İstasyonların Yağış Etkinlikleri (Erinç Formülüne göre) (Gürgen 2002'den alınmıştır) Mardin Kentinin Kuruluş Yeri, Kentin Gelişimi ve Bugünkü Durum Mardin kenti, gerisinde sübsekant bir depresyonun bulunduğu ve alttaki marnlı yapının ortaya çıkmasından dolayı hızla aşındırılan ve boşaltılan bir vadinin önünde arta kalan şahit tepelerden birinin güney yamaçlarına kurulmuştur. Bu şahit tepenin üzerinde aşınmaya direnç gösteren masif kalker blok ve oluşturduğu kornişli yapı aynı zamanda yerleşme çekirdeğini oluşturan kalenin kuruluşuna ve 223 Şekil 5. Mardin kenti kuruluş yeri ve yakın çevresini gösteren 3 boyutlu sayısal arazi modeli savunmasına elverişli jeomorfolojik koşullan da sunmuştur. Kentin üzerinde kurulduğu şahit tepenin kuzeyindeki sübsekan depresyon (Rışmıl vadisi) kalker yapının altından çıkan flişli depolar nedeniyle hem kaynak sulan hem de toprak özellikleri açısından farklı bir ekosistem doğurmuş, vadi yoğun bahçecilik tarımı ve sayfiye yerleşmeleri özelliği dolayısıyla kentin yer seçimine olumlu katkılar sunmuştur. Söz konusu vadi dışında kente yakın tarım arazileri, dağlık kütlenin güney eteklerinde gelişen Pliyo-Kuvaterner dolgu malzemelerinden oluşmuş verimli Kızıltepe ovasıdır. Mardin ve yakın çevresinde yerleşmeye ilişkin ilk izler güneydeki ova tabanı üzerinde bulunmuştur (Girbunas, Gire Herzem Gire Korriye, Girharrin/Gülharrin, Tell Ermen Girnavaz) Bunlardan Mardine yakınlığı dolayısıyla da en önemlisi Girharrin/Gülharrin höyüğüdür. Höyük, Mardin kent merkezinin 11 km güney- güneydoğusunda, Mardin ile Nusaybin arasındaki karayolunun hemen batısında yer alan Ortaköy'ün (Girharrin) merkezindedir. Taban araziden 40 m yükseklikte olan höyük terasları ile birlikte, 400 x 300 m boyutlarında bir tepedir. Höyük konisi ise 75 x 70 m ölçülerinde ve oval biçimlidir. Rijli Deresi'nin batı yakasındadır. Höyüğün girişinde bulunduğu Navala Kütte Vadisi, kuzeydoğuya doğru doğal bir geçit sağlamaktadır. Kral yolu olarak adlandırılan yolun yakınında yer almaktadır. Tepe, büyük ölçüde çevre köylüler ve defineciler tarafından tahrip edilmiştir. Höyüğün adının Gir (tepe) ve Harrin (yol) kelimelerinden türediği ileri sürülmektedir. Asur 224 Kentsel Yapı vesikalarında adı geçen Huzirina kentinin burası olduğu iddia edilmektedir. Saptanan M.Ö. 1- 3. binyıl malzemeleri bu dönemlerde tepede yerleşimlerin varlığına işaret etmektedir (Harmankaya ve diğ. 1998). Öyleyse bu yerleşme yeri ile ilişkili olarak daha kuzeyde sarp topografya üzerinde ortaya çıkan Mardin kenti bu eski yerleşmenin devamı olarak bir savunma ihtiyacından dolayı ortaya çıkmış olduğu düşünülebilir. Mardin adına tarihte ilk kez IV. yüzyılda Bizanslı tarihçi Amminianus Marcellinus değinir (Ritter, 1844). Araştırmacılar eski yazılı kaynaklarda Mardin'in şehir veya koloni olarak adının çok sık geçmemesinden kentin fazlaca bir öneme sahip olmadığı sonucunu çıkartmaktadırlar (Alioğlu, 2000). Zira Arap fethine kadar Mardin askeri bir üs veya gözetleme noktasıdır. Çünkü topografya, su ve toprak imkanları açısından burası büyük nüfus kitlelerini barındıracak ve yerleşmeyi cazip kılacak doğal çevre koşullarına sahip değildir. Anadolu'yu Mezopotamya'ya bağlayan "Kral yolu"nun (Ramsay,1961) ise şu andaki Mardin kent merkezinin situasyonu için değil de 11 km güneybatıdaki Girharrin (Ortaköy) yerleşmesi açısından önemli bir faktör olduğu söylenebilir. Arap fethine kadar önemsiz bir askeri mevki olduğu anlaşılan kent Arap fethi ile gelişmeye başlamış, Artuklu döneminde gerçek ve parlak bir kent halini almıştır. XI. yüzyılda Artuklular'ın Mardin'i başkent olarak ilan etmelerinden sonra kentte bir yapılaşma ve reformlaşma görülmüştür. Artuklu dönemi Mardin'deki imar faaliyetlerinde geleneksel kent dokusunun oluşmasında önemli rol oynamıştır. Şehir halen bu dokunun etkisi altındadır. Artuklulardan sonra Akkoyunlular ve Osmanlılar döneminde de Artukoğulları çağında elde edilen yapılaşma geleneği sürmüştür (Alioğlu, 2000). Mardin'de yoğun bir taş işçiliği hemen göze çarpar. Kullanılan taş Eosen yaşlı Kalker taşıdır. Mardin kentinin tüm mimarisi hemen hemen bu taştan oluşmuştur. Kervansarayların yoğun olması da Mardin' bir gezgin kenti, uğrak yeri olduğunu göstermektedir. Mardin çevresinin bir surla çepeçevre sarıldığı söylenmekte ise de böyle bir kalıntıya henüz rastlanmamıştır. Ancak şehrin Savur Kapı, Diyarbakır Kapı gibi taş tahkimat yapıları olması gereken bir savunma sisteminin varlığını anımsatır. Zirvedeki kale yapısı yaklaşık 225 Makalelerle Mardin 1200 metrede çevresi kalker kornişlerle sınırlı yapısal bir düzlüktür. Uzunluğu yaklaşık 800 metredir. Kimi yerleri bir duvar ile örülmüştür. Kale daralan yerinde bir tek çıkışı olan müstahkem bir yerdir. Kale içinde harap halde birçok yapılar mevcuttur. Kalenin X. yüzyılda Hamdaniler tarafından yapıldığı sanılmaktadır (Alioğlu,2000). Yerleşmenin sivil dokusu ilk kez 5. yüzyılda kale dışına taşmış kompleks kentsel yapı elemanları ise M.S. 1000-1100' lerde kale eteğinde oluşmaya başlamıştır. 1500'lerden 1890' a kadar olan dönem kentsel anlamda mahallelerin ve ilk yerleşme fonksiyonlarının oluştuğu dönemdir. Bu döneme ait 8 mahalle söz konusudur. 1890'dan sonra kentin daha çok batı tarafında gelişme olmuş, Amerikalılar kolej ve eğitim tesislerini bu kesime kurmuşlardır. Yerleşmeler batı yönüne doğru gelişme eğilimi göstermişlerse de bu alansal gelişme sınırlı kalmıştır (Şekil 6). Cumhuriyetle birlikte Mardin il merkezi olmasından sonra çeşitli resmi binalar kurulmuş, daha çok doğu yönünde topografyanın uygun şartlar sunduğu alanlarda yer seçilmiştir. Dolayısıyla kent doğuya doğru gelişme göstermiş, resmi binaların çevresinde konutlar yoğunlaşma göstermiştir (Savurkapı Mahallesi). 1950-1970 yılları arasında kentsel büyüme devam etmiş, istasyon civarında eğitim ve askeri tesisler kurulmuştur. Aynı şekilde eğitim kurumlan eski yerleşmenin doğusunda da kurulmaya devam etmiştir (Kız Sanat Okulu, İmam Hatip Lisesi, Ticaret Lisesi ve Sağlık Okulu). 1970-1980 arası dönemde ovada istasyon civarında gelişmeler olmuştur. 1970 yılında İstasyon Mahallesi ve Küçük Sanayi Sitesi kurulmuştur. Kente artan göçün etkisiyle doğuda Enver Ensar mahallesi kurulmuştur. 226 Kentsel Yapı Şekil 6. Mardin kentinin gelişim dönemleri 1980-1990 arası dönemde eski yerleşmenin güneybatı bölümünde gelişmeler olmuş, Saraçoğlu ve Cumhuriyet mahalleleri kurulmuştur. Bu mahallelerin oluşmasında Anıtlar Yüksek Kurulunun aldığı kararla kent merkezinin sit alanı ilan edilmesi ve bu alanda konut yapımına ruhsat verilmemesi etkili olmuştur. 1990'dan sonra kent, Diyarbakır yolu yönünde gelişmeye başlamıştır. Kentsel alanın bu yöne doğru gelişmesi artık topografık sınırların zorlandığını göstermektedir. Nitekim doğuda eğim oldukça fazla, güneyde tarım alanları ve kent merkezine uzaklık gibi dezavantajlar vardır. Bu yönüne doğru olan gelişmede, Diyarbakır kentiyle olan yoğun ilişkilerin de payı vardır. Eski Mardin Yerleşmesinin kuruluş yerinin doğal çevre özellikleri değerlendirildiğinde, en avantajlı unsurun, tarihi dönemler 227 Makalelerle Mardin için savunmaya elverişli topografya, çevresine hakim görüş ufku ve çevreyi kontrol unsurları oluşturur. Ama bu durumda da eski kale yerleşmesinin kurulduğu yapısal düzlük büyük bir nüfusu barındırabilecek bir genişlikte değildir. Üstelik su ihtiyacı ve kavurucu yaz sıcakları düşünüldüğünde burasının uzun süreli ve geniş kitleye yönelik bir yerleşme dolması düşünülemez. Dolayısıyla zamanla yerleşme ihtiyacı daha aşağılarda yamaçlarda karşılanmaya başlanmış buna yönelik olarak topografık koşullar adeta zorlanmış, sonuçta yeni kentsel fonksiyonlar topografyanın daha düz, eğimin ve ulaşımın kolay olduğu alanlara yönelmiştir. Mardin kentsel alanı bu zorluklan yaşarken, eski kente yakın kırsal bir yerleşme olan Kızıltepe yerleşmesi, sahip olduğu topografık ve diğer coğrafi avantajlardan dolayı hızla gelişmeye bağlamış ve idari anlamda bağlı bulunduğu Mardin kent nüfusuna oranla nüfusunu ikiye katlamıştır. Sonuç: İlk bakışta Mardin'in yerleşme alanı olarak elverişsiz bir yerde kurulduğu düşünülebilir. Ama geçmiş dönemlerin şartlarına bakıldığında; -Batı ve doğusunda antiklinali yararak Kızıltepe ovasına taşıdığı alüvyonları biriktiren ve oldukça verimli tarım topraklarının oluşumuna neden olan konsekant vadiler, -Bu akarsu vadilerindeki verimli meyve bahçeleri, -Savunma kalelerinin yapımına elverişli kornişli yapı, - Kornişli yapının, güneyden gelen yağış kütlelerini depolayıcı sarnıçların yapımına uygun litolojik şartlarda olması, -Aynı litolojik yapının konut yapımına uygunluğu, -En önemlisi de hem görsel hem de bakı ve görüş ufku açısından Mezopotamya düzlüklerine hakim bir konumda olması, Mardin kentinin kuruluş yerinin günün ihtiyaçlarına göre oldukça elverişli olduğunu göstermektedir. Ayrıca Mardin çevresi ilk bakışta fark edilmeyen korunaklı bir morfolojik çevreye sahiptir. Belki de bu özellik bile zaman zaman gizlenmek ya da korunmak, inzivaya çekilme ihtiyacı hisseden manastır çevresinin ihtiyacına yönelik olarak yorumlanabilir. Ancak 228 Kentsel Yapı bugün için Mardin kentinin kuruluş yeri modern anlamda kentleşme hareketlerine cevap verebilecek doğal koşulardan uzak, özellikle jeomorfolojik avantajlara sahip değildir. Bu nedenle ancak bir kültür miras değeri ve açık hava müzesi gibi kültürel fonksiyonlara yönelik planlanması ve düşünülmesi gereken Mardin kenti, ister istemez gelişim fonksiyonlarını daha elverişli konuma sahip yakın çevresindeki yerleşme ünitelerine özellikle de Kızıltepe yerleşmesine bırakmıştır. 229 Makalelerle Mardin Kaynaklar ALIOGLU, E.F., 2000, Mardin Şehir Dokusu ve Evler, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayını, İSTANBUL ALTINLI, E., 1966, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Jeolojisi (ikinci Kısım), MTA Dergisi No: 67, ANKARA ALTINLI, İ. E., 1963, 1/500 000 Ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası Cizre Paftası ve İzahatnamesi: MTA Enst. Yayınları, ANKARA ALTINLI, İ. E., 1963, 1/500 000 Ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası Diyarbakır Paftası ve İzahatnamesi: MTA Enst. Yayınları, ANKARA ALTINLI, İ. E., 1952, Siirt Güneydoğusunun Jeolojik İncelenmesi, MTA Rapor No: 1977 ANKARA ARDEL, A., 1961, "Güneydoğu Anadolu'da Coğrafi Müşahedeler", Türk Coğrafya Derg. S.21, s: 140-148, ANKARA ARNİ, P., 1939a, Petrol Rezervlerine Taalluk Eden Bazı Neticelerle Siirt Havalisi Jeolojisine Bir Yardım, MTA yayın No: 1284, ANKARA ARNİ, P., 1939b, Cizre ile Siirt Arasında Jeolojik Araştırmalar, MTA Yayın No: 18, ANKARA ARNİ, P., 1940, Siirt Batısında Başur Çayı Mıntıkasında Bitlis Dağları Güney Silsilelerinin Jeolojik Müşahedeleri, MTA Mecmuası, No: 4/21 ARNİ, P., 1941, Şarki Anadolu ve Mücavir Mıntıkalarının Tektonik Ana Hatları, MTA Yayını, seri - B, No: 4 ATALAY, İ., 1982, Toprak Coğrafyası, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Fakültesi yayınları No: 8 ATALAY, İ-MORTAN, K., 2006, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, İnkılap Kitapevi yay.(Genişletilmiş 3.Baskı), ANKARA BİRİCİK,A.S., 1975,Mardin ve Mücavir Mıntıkasının Strüktür ve Jeomorfolojisi, Türk Coğrafya Dergisi, s.26,İstanbul 230 Kentsel Yapı BLANCKEN, H. M., 1944, Syrien, Arabien und Mesopotamien Handb. d.Reg.Geol. v.4 H. 17. BLUMENTHAL, M., 1946, Die neue geologische Karte der Türkei und einige ihrer stratigraphisch-tektonischen Grundzüge.Ecl.Geol. helv.Vol.39. No.2 DOLAPÖNÜ, H., 1972, Tarihte Mardin, İstanbul. ERİCSON, D. B., 1939, Diyarbakır - Siirt Mıntıkasının jeolojisi Hakkında Rapor, MTA Yayın No: 875, ANKARA GÖYÜNÇ, N., 1991, 16. yy Mardin Sancağı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, XIV. Dizi, ANKARA GÜRGEN, G., 2002, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin İklimi, Syf. 8, Dicle Ünv. Ziya Gökalp Eğt. Fak. Yay. No: 12, DİYARBAKIR HARMANKAYA, S. - O. TANINDI - M. ÖZBAŞARAN, TAY, 1998, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-3: Kalkolitik, Ege Yayınları, Takım ISBN 975-807-003-7, Cilt ISBN 975-807-019-3, İSTANBUL İLHAN, E., 1969,Türkiye Tektoniğinin Jeomorfolojisi ile İlişkisi, Jeomorfoloji Dergisi, No: 1 ANKARA MINORSKY, V., 1965, "Mardin" İslam Ansiklopedisi, Cilt: VII, İSTANBUL NOYAN S., 2005, Yıldızlara Yakın Şehir Mardin, ANKARA ORTYNSKY, I. - TROMP, S. W., 1946, Siirt - Pervari Beytüşşebap - Şırnak ve Cizre Arasındaki Sahalarda Jeolojik İstikşaf Gezisi, MTA Yayını No: 1755, ANKARA ÖZDEMİR, M. A- KARADOĞAN, S., 1996, Türkiye'de il merkezlerinin coğrafi mekanla ilişkileri, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 2, ELAZIĞ PEKCAN, N., (1999), Karst jeomorfolojisi, Filiz Kitabevi, İstanbul. REMSAY, W.M., 1961, Anadolunun Tarihi Coğrafyası, İstanbul 231 Makalelerle Mardin RITTER, C., 1884, Die Erkunde Von Asien, BERLİN SÖZER, A. N., 1969, Beşeri ve İktisadi Coğrafya açısından Bir Bölge Araştırması DİYARBAKIR HAVZASI, syf. 19, Diyarbakır Turizm Derneği Yay .No: 19, ANKARA SÖZER, A.N,.1984, "Güneydoğu Anadolu'nun Doğal Çevre Şartlarına Coğrafi Bir Bakış", Ege Coğ. Derg. Sayı:2, sf:8-30, İZMİR TOLUN, N., TERNEK, Z., 1952, Mardin Bölgesinin Jeolojisi, Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, Cilt:III, Sayı:2, ANKARA TÜRKÜNAL, S., 1980, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Jeolojisi, Jeoloji Mühendisleri Odası Yayını, No: 08, ANKARA YALÇINLAR,İ., 1976, Türkiye'de Bazı Şehirlerin Kuruluş ve Gelişmelerinde Jeomorfolojik Temeller; Türk Coğrafya Dergisi, Sayı: 17, s.53-66., İSTANBUL YILDIRIM, A., 2004, Hasankeyf - Gercüş ve Yakın Çevresinin Fiziki Coğrafyası (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, ANKARA YILMAZ, E., DURAN, O., (1997) Güneydoğu Anadolu Bölgesi Otokton ve Allokton Birimler Stratigrafi Adlama Sözlüğü, syf. 292., ANKARA YILMAZ, Y. ve YİĞİTBAŞ, E., 1990, Güneydoğu Anadolu'nun Farklı Ofiyolitik - Metamorfik Birlikleri ve Bunların jeolojik Evrimdeki Rolü, Türkiye Petrol jeologları Derneği, 8. Petrol Kongresi, ANKARA YÜCEL, T., 1987, Türkiye Coğrafyası, Türk Kültürünü Araştırma Enst. Yay. ANKARA 232