Teostrateji

advertisement
Teostrateji
Rum Patrikhanesi ve Ukrayna, Gürcistan İlişkileri
16.06.2012 -Bojidar Cipof
Siyasi boyutları çok yüksek olan güç savaşı,ABD destekli Fener Rum Patrikhanesi’ni
önemli bir aktör yapmaktadır.
Moskova Patrikliği ile Fener Rum Patrikhanesi'nin arasında ezeli rekabet vardır. Bu rekabet
ya da husumet, Bizans’ın Osmanlılara karşı yardım vaadi karşılığında Ortodoksluk ve
Katolikliğin tek çatı altında yapılanmasına rıza göstermesinden kaynaklanır. Rusların
Bizans’ın dine “ihanet” ettiği inancı, yüzyıllardır süren tepki şeklinde süregelmektedir. Hatta
Moskova İstanbul’un Fethi’nden sonra kendisini 3.Roma saydı. Tarihsel süreçte bu
zihniyet; Rusların, Osmanlı’nın başına büyük işler açmasına neden olan, Osmanlı
topraklarındaki Ortodoksların hamiliğine soyunmalarına ve “Project Greek” adı altındaki
Grek Projesi ile Panslavizm’in destekçisi ve hamisi olmasına da nedendir.
Ortodokslukta, Katolikliklerin Papası gibi tek otorite yok... Bu mezhepteki tüm ülkelerin
kiliseleri millidir ve prensipte bağımsızdırlar ve Fener Rum Patrikhanesi’nin başında o
esnada bulunan patriğin, (rütbe açısından) diğer patrikhanelerin başındaki patriklerden
daha üst bir rütbesi de yoktur. Çünkü Ortodoks Dünyası’nda, Katolik Kilisesindeki Papanın
ruhani reisliği örneğinde olduğu gibi tek bir ruhani lidere tabi olma durumu da yoktur.
Nitekim Dünya Ortodoksları; Rusya, Ukrayna, Romanya, Sırbistan, Bulgaristan,
Makedonya, Arnavutluk, Karadağ ve Yunanistan Patrikhaneleri ya da başpiskoposlukları
tarafından yönetilmektedir ve Fener Rum Patrikliği’nin “ekümeniklik” iddiası bir yana “
primus inter pares” (eşitler arasında birinci) konumu dahi tartışmalıdır.
www.21yyte.org
1
Rum Patrikhanesi ve Ukrayna, Gürcistan İlişkileri
Bojidar Cipof
Soğuk Savaş döneminin ardından Rusya’nın, eski coğrafyasında (SSCB) bulunan
Ortodoks halkların üzerinde Moskova Patrikhanesi’nin etkili olmasını sağlama gayretleri
başladı. Zira 200 milyondan fazla Slav-Ortodoks’un (dini açıdan) başı konumunda bulunan
Rus Kilisesi üzerinde ABD’nin, Fener Rum Patrikhanesi’ni kullanarak etki/baskı kurma
gayretleri de Soğuk Savaş döneminin hemen ardından yoğunlaştı. Rusya’nın kendi
patrikhanesini kullanarak ve kiliseye her türlü desteği de vererek güçlendirme çabalarının
karşısında, ABD’nin de Rum Patrikhanesi’ne ilgisi ve desteği arttı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi kadar eski olan Rum Patrikhanesi’ne olan ABD desteği,
Sovyet Rusya’nın çöküşü ile birlikte ABD’nin adeta bir dış politika hedefi halini aldı. Rus
Kilisesi’nin şemsiyesi altında ya da himayesi altında olmayı kabul etmeyen ve Sovyet
rejimin çöküşü/bitişinin hemen ardından Rus Patrikhanesi’nin dini hiyerarşisinden kopan,
Baltık ülkelerinin kiliseleri ile Ukrayna ve Gürcistan kiliseleri Moskova’dan ayrılmışlardır.
Eski Sovyet coğrafyasında bulunan devletler ile olan siyasi ve ekonomik ilişkiler politik
açıdan bu süreçte çok önem kazandı. ABD ile AB’nin bu ülkelerde etkili olmasının
getireceği kazanımlardan ötürü, çok fazla siyasi etkenin arasına bu Ortodoks halkların
Moskova’nın dini otoritesinden etkilenmemeleri de eklendi.
Geçtiğimiz senenin Eylül ayında İstanbul’da İskenderiye ve Antakya’ patriklerinin yanı sıra
tarihi önem açısından bu iki patrikhanenin hemen ardından gelen “Kudüs Patriği” ile
başpiskoposlar sıralamasında hayli geride olan “Kıbrıs Başpiskoposu”nun da bulunduğu “
beşli” bir toplantı yapıldı.
Patriklerin genel Ortodoks toplantıları dışında böyle bir araya gelmeleri rutin bir davranış
değildi ve Atina Başpiskoposu gibi, hem hitap ettiği nüfus sayısı, hem de otoritesi açısından
önemli bir konumda olan bir başpiskoposun çağırılmadığı bu toplantıda; Türk düşmanlığı ile
bilinen Kıbrıs Başpiskoposu’nun da bulunması ise çok ilginç oldu.
Bu gizemli toplantının ana gündemi; 2011 içinde yapılacak olan genel Ortodoks toplantısı
öncesinde, “Rus Patriği”ne karşı alınacak stratejiyi belirlemekti ve bu durum Moskova’yı
fevkalade kızdırdı. Bu toplantının maksadının sadece Akdeniz ülkelerindeki gelişmeleri
değerlendirmek olduğu şeklinde yapılan açıklamaya karşın, Kıbrıs Başpiskoposu
Hrisostomos, toplantının öncesinde; bu toplantıda tüm Ortodoks dünyasını ilgilendiren
kararların alınacağını beyan etmesi ise kafalarda çok soru işareti yarattı.
Kıbrıs Rum Kesimi’nin önümüzdeki dönem “AB Dönem Başkanlığı”nı alacak olması ve
buna Türkiye’nin gösterdiği tepkileri göz önüne aldığımızda, Kıbrıs Başpiskoposu
Hrisostomos’un beyanlarına sıradan bir söylem olarak bakmak mümkün değildir.
Geçtiğimiz sene Kıbrıs Rum Kesimi’nde oynanan Apoel-Pınar Karşıyaka basketbol
www.21yyte.org
2
Rum Patrikhanesi ve Ukrayna, Gürcistan İlişkileri
Bojidar Cipof
maçında, fanatik Rumlarca takımımız oyuncularına ve yöneticilerine yapılan taşlı sopalı
saldırıyı tertipleyen aşırı ırkçı örgüt “Ulusal Halk Cephesi”nin (ELAM) ardında, Kıbrıs Rum
Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos’un (Chrysostomos of Kition) bulunduğu,
bizzat Rum lider Hristofyas tarafından kendi meclislerinde ifade edilmişti.
Öte yandan, ABD’de kurulu “Order of Saint Andrew The Apostle Archon of The Ecumenical
Patriarchate” adlı bir derneğin adı son bir yıl içinde ülkemizde sıkça telaffuz edildi. Kısaca “
Archonlar” olarak tanımlanan bu derneğin üyeleri şu anda ABD’de inanılmaz siyasi ve
ekonomik güce sahiptirler.Archonlar, Patrikhane’ye “ekümenik” statü verilmesini ve
Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasını sağlamak için canla başla çalışmaktadırlar. Bu
tabloya baktığımızda Fener ile Moskova arasındaki güç savaşının bir ayağının da
Türkiye’de olacağı anlaşılmaktadır.
Eski Sovyet rejiminden ayrılan Baltık ülkelerinin Fener ve Moskova iklimindeki
pozisyonlarının bu makalemiz açısından şu esnada önemi yoktur. Ancak Ukrayna ve
Gürcistan’ın pozisyonlarının, her iki ülke ile olan siyasi ilişkilerimiz ve ekonomik
işbirliklerimiz çerçevesindeki pozisyonları bizim açımızdan çok önemlidir ve Rusya Devlet
Başkanı Vladimir Putin’in iktidara gelmesinden sonra Rusya için daha fazla önem kazanan
Avrasya coğrafyasında Ukrayna'nın Batı yanlısı bir politika izlemesi Rusya açısından kabul
edilememiştir. Çünkü Ukrayna, 45 milyon nüfusuyla ve kalabalık Ortodoks cemaatiyle,
Rusya açısından son derece önemli bir ülkedir. Rusya için, Ukrayna’yı kendi denetiminde
tutmanın tek yolu ise artık salt enerji değildir.
İşte bu karmaşık ilişkiler yumağı içinde Ortodoksluk da çok büyük bir koz olarak öne
çıkmaktadır. Rum Patriği Bartholomeos, geçtiğimiz yıllarda bu iki ülkeye ziyaretler yapmış
ve devlet başkanı gibi karşılanmıştı.
Bu noktada ABD ve AB’nin Ortodokslar üzerindeki bu çalışmalarında en büyük edinimi
sağlayan unsur; Sovyet rejiminin çöküşüdür. Eskiden Moskova Patrikliği’ne bağlı olmak
durumunda/zorunda olan SSCB’den ayrılmış ülkelerin, doğal bir milli tepkileri olarak hâlâ
Moskova’ya dini açıdan bağlı kalmama istekleri anlaşılır tepkilerdir.
Protestan yoğun bir ülke olan ABD’nin ve de Katolik ve Protestan ülkeler topluluğu olarak
tanımlayabileceğimiz Avrupa’nın neden Ortodoks Dünyası’na müdahil olduklarını
açıklamak ve Rum Patrikhanesi’ne verilen çok üst seviyedeki desteğin perde arkasını
anlamak elbette ki çok yönlü bir denklemdir. Fakat bu denklemin en bilinen ayağı Rusya’nın
Ortodokslar üzerinde egemen olmamasını sağlamaktır.
Burada dini değil de siyasi boyutları çok yüksek olan bir güç savaşı bulunduğuna da vurgu
yapmak isteriz.Bu güç savaşı da ister istemez ABD destekli Fener Rum Patrikhanesi’ni çok
önemli bir aktör yapmaktadır. Mecazi anlamda; “Ortodoks Halifeliği” kurmakla eşdeğer
www.21yyte.org
3
Rum Patrikhanesi ve Ukrayna, Gürcistan İlişkileri
Bojidar Cipof
olarak nitelendirilebilecek olan Rum Patrikhanesi’nin “Ekümenizm” statüsünün kabul
edilmesi, ileriye yönelik olarak topraklarımızda büyük bir güç yaratacaktır.
İstanbul’un Fethi’ni müteakip, Fatih Sultan Mehmet’in o esnada boş olan Rum Patrikliği’ne
Yennadios’u tayin etmesi ve ona “Millet Başı” ünvanı ile dini olmaktan öte cismani yetkiler
vermesi belki ilk bakışta çok büyük bir “hoşgörü” örneğidir… Fakat tarihsel süreç içinde
Osmanlı’nın büyümesi ile birlikte adeta ikinci bir sultanlık da bu topraklarda büyümüş ve
ilerleyen asırlarda Osmanlı’nın sonunu getiren ve nihayet 1932’de Yunanistan’ın
kurulmasına da neden olan bir dev yaratmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra Rum Patrikhanesi’nin “Millet Başı” ünvanı ve cismani yetkileri
kadük olmuş, Lozan’da varılan sözlü mutabakatlar sonucunda ise Patrikhane sadece
Türkiye topraklarında yerleşik Rumların, dini lideri olarak ülkemizde kalmıştır. Görülüyor ki “
masum” bir istek ya da dilek şeklinde bize yutturulmaya çalışılan “ekümenizm” statüsü
aslında Patrikhane açısından çok büyük edinimlerin sağlanmasına neden olacaktır.
www.21yyte.org
4
Download