T. B. M. M< 3 . 10 . 1984 B: 7 BAŞKAN — Rapor üzerinde söz isteyen var mı efendim? Buyurun Sayın Özgenç. EDİP ÖZGENÇ ı(tçel) — Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; konuşmama başla­ madan evvel, her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütünlüğüne yöneltilmiş her türlü tehli­ keli unsurların ortadan kaldırılması ve cezalandırıl­ ması inancı içerisinde bir arkadaşınız- olduğumu ifa­ de etmek isterim. Ancak, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin insan hayatının söz (konusu oldu­ ğu bir konuda, (insancıl! bir düşünce dle bazı karar­ lar verebileceği inancı içerisinde olduğumu (belirte­ rek, şu anda size ölüm*cezasının medenî ülkeler ca­ miası içerisinde kaibule şayan görülmediğini ve bu düşüncenin birçok hukukçular tarafından da destek­ lenmiş olduğunu ifade etmek suretiyle aşağıda şu anıda s'ize arz ve izalh edeceğim konuşmamdan son­ ra söz konusu Komisyon raporunun, Komisyonda tekrar, gözden geçirilmesini istirham edeceğim. bebiyle bunlar muvakkaten sinerler; fakat zemin ve zamanı müsait buldukları takdirde yine ortaya çı­ karlar. Mesele baş ağrısını dindirmek değil, baş ağ­ rısını doğuran hastalığı bularak tedavi etmektir. İstatistiklerin gözlerimiz önüne serdiği rakamlar­ dan çıkarabildiğimiz sonuç şudur: Ölüm cezasının kaldırılmasıyla suçlar ne azalmakta ve ne de art­ maktadır. Cinayeti, yüzyıllar boyu ölümle cezalan­ dırmışlardır; ama Kabil'in nesli hâlâ sürmektedir. İdam cezasını baldıran veya artık ona başvurmayan 33 ülkede cinayetler artmamıştır, bu sonuçlardan kim ölüm cezasımn gerçekten yıldırıcı olduğu düşüncesi­ ni çıkarabilir? tdam cezası, o işlenen suçu ve cinayeti aritmetik olarak ödeten başka bir cinayettir. Victor Hugo'nun ifade ettiği gibi: «Gemi o kadar dolmuş da bir in­ san mı fazla geliyor. Nödamet duyan bir suçluyu o kadar ağır mıdır ki cemiyet bu Allah'ın yarattığı gemiden fırlatmak, uçurumun karanlığına atmak is­ temektedir. Suç vicdan azabıyla ödenir, yoksa balta, giyotin yahut yağlı kement ile değil. Kan, kan ile temizlenmez, gözyaşı ile temizlenir.» Muhterem milletvekilleri, ölüm cezası çok eski­ den beri çeşitli şekillerde tatbik edüegelmiş bir ce­ zadır. Tarihte ilk ve en çök kullanılan cezanın ölüm cezası olduğunu söylemek belki de mümkündür, falkat bilahara 19 uncu yüzyıldan bu yana ölüm ce­ zasına karşı (gittikçe kuvvetlenen bir fikir hareketi gelişmiştir., Bu cezanın faydasız, haksız, tamiri ka­ bil olmayan bir ceza olduğu düşüncesine dayanan • fikir akımı, kanun koyucuları da etkilemiş ve birçok memlekette ölüm cezası kaldırılmıştır. 19 uncu yüzyılda Brezilya, Kostarika, Ekvador, Hollanda, Portekiz, Venezüella; 20 nci Yüzyılda Ar­ jantin, Avusturya, Kolombiya, Danimarka, Finlan­ diya, Grönland, İzlanda, Norveç, İsveç, Uruguay, İsviçre ölüm cezasını kaldıran ülkeler olmuşlardır. İkinci Cihan Harbinden önce ve bu harbin için­ de, ölüm cezasının çok uygulanışının doğurduğu şid­ detli tepkiler, bazı anayasalarda - Federal Almanya, Avusturya ve italya anayasalarında - ölüm cezasının konulamayacağı prensibini dahi yerleştirmiştir. 'Kanunlarında ölüm cezası mevcut olup da bu­ nu tatbik etmeyen memleketlerden Belçika ve Lüksemburg sayılabilir. Geri kalmış cemiyetlerde cismanî cezalar; yani idam, el kesmek, dayak atmak, taşa tutarak öldür­ mek gibi tedbirler korkutucu olmak vasfını haizdir­ ler, fakat hiçbir zaman da düırmün işlenmesine mah­ sus meyil ve ihtirası kaldıramazlar. Bu tıpkı, başı ağrıyan (kimseye aspirin vermek gibidir. Korku 8e- 0:1 ölüm cezası hiçbir hakka istinat etmemektedir. Bu husus doğrudan doğruya vatandaş aleyhine ilân edilmiş bir harptir. Cezaların şiddeti hiçbir zaman suçları önleyemeyeceğinden, ölüm cezası hem fay­ dalı değildir ve hem de kanaatimce meşru değildir. Meşru görülebilecek tek husus; belki vatana ihanet ve millî savunma aleyhine işlenen suçlarda buluna­ bilir. Cezanın esas amaç ve maksadının İslah, uslan­ dırma olması gerektiği açıktır. Bu itibarla, ölüm ce­ zası yerinde bir ceza değildir. Netice olarak, ölüm cezasında uslandırma, önleme gayesinin bulunmadı­ ğı çök açıktır ve keza bu cezanın tasfiye gayesini karşıladığı hususunda da şüphe yoktur. Suçlunun istihkak derecesine göre cezanın derecelenebilmesi ve tamiri ve verdiği yarar ile, kötülüğün telafisinin mümkün olması vasıflarının ölüm cezasında mevcut olmadığı muhakkaktır. Kaldı ki, cemiyet insana hayat vermediğinden, ne sebeple olursa olsun onu geri almak hakkına da sahip değildir. Suç işlemek yaşama hakikinin ıskatı için ıbir sebep teşkil etmez. Adam öldürmenin aslî sebebi, ölüm cezasının varlığı veya yokluğu değil, fakat fiile tekaddüm eden tazyiklerle, sevk edici sosyal münasebetler yahut bir kimseyi ortadan kal­ dırmak arzusudur.! Ayrıca, ölüm cezasının suçları önlemek bakımın­ | dan etkisinin olup olmadığı hususunda elde ilmî — 16S