1 MUSTAFA KEMAL’İN HAYATI 1881 Selanik’te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi (dede Kızıl Ahmet Efendi (öğretmen) - Kocacık Yörüklerinden). Annesi Zübeyde Hanım (dede Sofuzade Feyzullah Efendi - Konyar Yörüklerinden) Kardeşleri: Fatma, Ahmet, Ömer, Naciye ve Makbule’dir. Ali Rıza Efendi Selanik’te Asakiri Milliye Taburunda üsteğmen, Vakıflar idaresinde 2. kâtip, Rüsumat Dairesinde gümrük muhafaza memurluğu yapmıştır. Memurluktan ayrıldıktan sonra kereste tüccarlığı ile uğraşmıştır. Mustafa’nın doğduğu yıllarda Makedonya bölgesinin önemli şehirlerinden biri olan Selanik çeşitli uluslardan insanları ve kültürleri barındıran yapısıyla, hareketli siyasal, kültürel ve ekonomik yaşamıyla İstanbul’dan sonra en zengin kentlerden biriydi. Limanıyla Ege Denizi’ne açılan Selanik, demir yolu ile Üsküp, Belgrat, Manastır ve İstanbul’a bağlanmıştı. Selanik, Osmanlı sınırları içerisinde sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan gelişmiş yerleşim merkezlerinin başında gelmekteydi. Bu yönüyle Osmanlı Devleti’nin Batı’ya açılan kapısı konumundaydı. Avrupa’da oluşan yeni fikirler ve düşünceler Osmanlı topraklarında önce Selanik’e ulaşırdı. Makedonya Milliyetçilik akımının etkisiyle meydana gelen ayrılıkçı isyanların görüldüğü bir yerdi. Buna karşı meşrutiyet yanlısı olan Osmanlı aydınları bu bölgedeki teşkilatlanması oldukça güçlüydü. Bu şartlar Mustafa Kemal’in düşünce yapısını ve kişiliğini etkilemiştir. Özgürlükçü ve yenilikçi fikirlerle tanışmasını sağlamıştır. Okuduğu Okullar İlk önce Mahalle Mektebine birkaç gün sonra Şemsi Efendi İlkokuluna yazıldı. Bu esnada babasını kaybedince bir müddet Langaza’da bir çiftlikte kâhyalık yapan dayısının yanında kaldı. Annesi Selanik’e teyzesinin yanına gönderildi ve Mülkiye Rüştiyesine kaydoldu. Bir yıl sonra Selanik Askeri Rüştiyesi sınavlarını kazanarak buraya başladı. Matematik öğretmeni Mustafa Bey tarafından kendisine ek olarak Kemal adı verildi. Manastır Askeri İdadisine başladığında ilk kez Selanik dışına çıkmış oldu. Burada tanıştığı Ömer Naci, Mustafa Kemal’in hitabet ve edebiyat sevgisinin, yazı yazma yeteneğinin gelişmesinde etkin rol oynadı. Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Tevfik Fikret, Namık Kemal gibi yazarları okudu. Arkadaşı Fethi Bey’in telkinleriyle Jean Jacques Rousseau, Montesquieu, Voltaire gibi Avrupalı filozof ve düşünürleri okumaya başladı. Fransızcasını burada ilerletti. Manastır Askerî İdadisi, Mustafa Kemal’in ülke sorunları, vatan ve millet sevgisi, milliyetçilik ve özgürlük gibi düşüncelerinin gelişmesinde önemli bir etken olmuştu. 1899’da İstanbul’da Harp Okulu’na başladı. Mustafa Kemal’in bulunduğu Beyoğlu ve Galata semtleri; tiyatro, konser, balo gibi sosyal ve kültürel faaliyetlerin düzenlendiği, Avrupalı devletlerin elçiliklerinin yoğun olarak bulunduğu, âdeta İstanbul’un Avrupa’ya açılan bir penceresi konumundaydı. Harp Okulundayken arkadaşlarıyla gizlice gazete çıkartıp elden ele dolaştırdılar. Ali Fuat (Cebesoy) ile burada tanıştı. Daha sonra İstanbul’da bulunan Harp Akademisine girdi. 1905 yılında Kurmay yüzbaşı olarak göreve başladı. Harp Okulu ve Harp Akademisindeki eğitimi Mustafa Kemal’in olgunlaşmasında, yeni bir dünya görüşünü benimseyerek idealist bir kişilik kazanmasında önemli rol oynamıştır. 1919’a Kadar Mustafa Kemal ilk olarak 1905 yılında Şam’da 5. Ordu’da göreve başladı. Burada Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. 1907’de Kolağası rütbesiyle Makedonya’daki 3. Ordu’ya atandı. Kurduğu cemiyeti İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleştirdi. Bu cemiyetin yasal ve sivil bir cemiyete dönüşmesi gerektiği ile ilgili fikirleri yüzünden cemiyetin ileri gelenlerinin tepkisini çekti. Trablusgarp’a görevlendirildi. Dönüşte 3. Ordu’nun Selanik Tümeni kurmay başkanlığına atandı. 31 Mart İsyanını bastırmak üzere oluşturulan Hareket Ordusu’nda kurmay başkan olarak görev aldı. Fikir ayrılığına düştüğü İttihat ve Terakki C. ile yollarını ayırdı. 1910’da Fransa’da düzenlenen Pikardi Manevralarına giden heyete seçildi. 1911’de patlak veren Trablusgarp Savaşına gönüllü bir subay olarak katıldı. Tobruk ve Derne’de gösterdiği başarılarla binbaşılığa terfi etti. Balkan Savaşlarından sonra 1913’te Sofya’ya ateşemiliter olarak atandı. Burada yarbaylık rütbesine yükseldi. Dünya savaşının çıktığı sırada 19. Tümen Komutanlığına atanmış, Arıburnu ve Anafartalar bölgesi komutanı olmuştu. Dünya Savaşında Çanakkale Cephesinde Arıburnu’nda, Anafartalar’da, Seddülbahir ve Conkbayırı’nda gösterdiği başarılarla Albaylığa yükselmiş ve Türk milleti tarafından iyice tanınmıştır. Kafkas Cephesine giderek Muş ve Bitlis’i Ruslardan geri almış ve generalliğe terfi etmiştir. Doğu Anadolu ahalisi tarafından tanınmıştır. 1917’de Suriye Cephesindeki 7. Ordu’ya atandı. Alman General Falkenhein ile anlaşmazlığa düşünce görevinden ayrılarak İstanbul’a geldi. Veliaht Vahdettin ile Almanya seyahatine emir subayı olarak katıldı. 1918’de tekrar Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına verilen Mustafa Kemal bu cephede dağılan Osmanlı birliklerini toparlayarak geri çekti ve Halep’te kurduğu savunma hattı ile İngilizleri durdurmayı başardı. Yıldırım Orduları Grup Komutanı olan Mustafa Kemal, Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandıktan sonra ordusu lağvedilince İstanbul’a döndü. 1919’da 9. Ordu Müfettişliğine atanarak Samsun’a çıktı. Mustafa Kemal’in kişisel özellikleri: Vatan ve ulus sevgisi – mantıklı ve gerçekçiliği – yaratıcılığı – İdealistliği – İleri görüşlülüğü – Önderliği – gurura ve umutsuzluğa yer vermemesi – birleştirici ve bütünleştiriciliği – devrimciliği – çok cepheliliği Kitaplarından: Takımın Muharebe Talimi, General Litzmann’dan Tercüme (Selanik - 1908) Cumalı Ordugâhı. Süvari Bölük, Alay, Liva (tugay) Talim ve Manevraları(Selanik - 1909 Beşinci Kolordu Erkânıharbiye Tabiye ve Tatbikat Seyahati (Selanik - 1911) Bölüğün Muharebe Talimi. General Litzmann’dan Tercüme (İstanbul - 1912) Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (İstanbul 1918) 20. YY. BAŞYARINDA OSMANLI DEVLETİNİN DURUMU 1908’de II. Meşrutiyet ilan edildi. (Kanuni Esasi’de yapılan değişiklikle meclis padişahtan üstün konuma geldi) Bu sırada Bulgaristan bağımsızlını ilan etti. Yönetim İttihat ve Terakki Partisinin eline geçti. 31 Mart Vakası Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. (Osmanlı tarihinde rejimi değiştirmeye yönelik çıkan ilk ayaklanmadır) II. Abdülhamit tahttan indirilerek yerine V. Mehmet Reşat getirildi. Vergi gelirlerinin çoğu dış borçlara karşılık Duyunu Umumiye İdaresi’ne gidiyordu. Azınlık ayaklanmaları devam ediyordu. Kaybedilen topraklardan olan göçle Anadolu’da Türk nüfusu azınlık nüfusuna oranla artıyordu. Elektrik, tramvay, otomobil, telefon, telgraf; resim, opera, bale, tiyatro günlük hayata girmeye başlamıştı. 2 Basın yayın organlarının sayısı artmıştı. Kız öğrencilerin de yer aldığı yükseköğrenim kurumları yaygınlaşıyordu. Bu durumdan yararlanan Osmanlı Devleti Kırklareli ve Edirne’yi geri aldı. Balkan devletleri aralarında Bükreş Antlaşmasını (1913) imzaladılar. TRABLUSGRP SAVAŞI ( 1911-1912) Osmanlı Devletinin bölgeyi savunamayacak durumda olması üzerine kendisine sömürge arayan İtalya saldırıya geçti. Gönüllü subaylar (M. Kemal, Enver Bey) bölgeyi savunmaya çalıştı. Balkan Savaşı çıkınca subaylar geri çağrıldı. İtalya ile Uşi Antlaşması (1912) yapıldı. Trablusgarp İtalya’ya verildi. Oniki Adalar Balkan Savaşları bitene kadar geçici olarak İtalyanlara bırakıldı. Osmanlı Devleti Afrika’daki son toprak parçasını kaybetti. I. BALKAN SAVAŞI (1912) Balkan milletlerinin topraklarını genişletmek istemesi ve Rusya’nın uyguladığı Panslavizm politikası gereğince bu milletleri desteklemesi savaşın temel sebepleridir. Sırbistan, Yunanistan, Bulgaristan ve Karadağ birleşerek Osmanlı Devletine saldırdı. Bu sırada Arnavutluk bağımsızlığını ilan ederek Osmanlıdan ayrılan son Balkan topluluğu oldu. Savaşa hazırlıksız yakalanması ve komutanlar arasındaki siyasi fikir ayrılıkları yüzünden Osmanlı Devleti yenildi. Londra Antlaşmasıyla (1913) Osmanlı Devleti Midye- Enez çizgisine çekildi. Bozcaada ve Gökçeada haricindeki Ege adalarını ve Balkan topraklarını kaybetti. II. BALKAN SAVAŞI (1913) I. Balkan Savaşında en çok toprağı alan Bulgaristan anlaşmaya yanaşmayınca Sırbistan, Romanya ve Karadağ birleşerek Bulgaristan’a saldırdı. Osmanlı Devleti Bulgaristan ile İstanbul Antlaşmasını (1913) yaptı. Meriç Nehri sınır kabul edildi. Bulgaristan’daki Türklerin hakları garantiye alındı. Yunanistan ile yapılan Atina Antlaşmasıyla Bozcaada, Gökçeada dışındaki bütün Ege adaları Yunanistan’a bırakıldı. Sırbistan ile yapılan İstanbul Antlaşmasıyla (1913) orada kalan Türklerin hakları garanti altına alındı. I. DÜNYA SAVAŞI Genel Sebepleri: Milliyetçilik akımının etkisi Avrupalı devletlerarasındaki sömürgecilik yarışı ve gruplaşmalar Özel Sebepler: Yine de yalnız kalmamak için önce İtilaf devletlerine müracaat etmişti. Ancak Osmanlı topraklarını paylaşmayı düşünen ve Rusya’yı küstürmek istemeyen İngiltere ve Fransa Osmanlıyı reddetmişti. İttihat ve Terakki ileri gelenlerinin Almanya’ya duyduğu yakınlık ve İtilaf devletlerinin ortaya koyduğu güvenilmez tutumlar Osmanlıyı Almanya’nın yanına itti. Almanya’nın Osmanlı Devletini Savaşa Sokmak İstemesinin Sebepleri: Savaşı geniş alana yaymak ve yükünü hafifletmek İngilizlerin Uzakdoğu sömürgeleriyle bağlantısını kesmek Halifelik makamının gücünden yararlanmak Osmanlı topraklarındaki kaynaklardan yararlanmak Rusların müttefikleriyle bağlantısını kesmek Avusturya-Macaristan İmp.’u veliahttı Bosna’da bir Sırplı tarafından öldürüldü. Avs-Mac.’ın Sırbistan’a savaş açmasıyla I. Dünya Savaşı başlamış oldu. İngiltere’nin Almanya’dan duyduğu rahatsızlık Hazırlıkların tamamlanması ve zorlu coğrafi koşular sebebiyle yenilgiye uğradık Ruslar doğuda birçok toprağımızı ele geçirdi Çanakkale zaferinden sonra M. Kemal bu bölgeye gelerek Muş ve Bitlis’i Ruslardan geri aldı Çarlık rejiminin yıkılmasıyla Bolşeviklerle yapılan Brest-Litowsk Antlaşmasıyla (3 Mart 1918) bu cephe kapandı Çanakkale Cephesi İtilaf devletleri Osmanlı Devleti’ne son vermek ve Rusya’ya yardım ulaştırmak için Çanakkale Boğazından taarruza kalktılar Önce deniz (18 Mart 1915) sonra kara muharebelerinde yenilgiye uğradılar Bu başarısızlığın sonucunda yardım alamayan Rusya’da ihtilal sonucu rejim değişti ve savaştan çekildiler, savaş uzadı, Bulgaristan İttifak Devletleri tarafına katıldı, M. Kemal başarılarıyla halk arasında daha çok tanındı I. Dünya Savaşı’nda başarılı olduğumuz tek cephedir Fransa’nın Almanya’ya olan düşmanlığı Osmanlı Devletinin Savaşa Girmesi: Süveyş (Kanal) Cephesi Balkanlarda Rusya ve Avusturya-Macaristan Almanya ile gizli bir antlaşma yapıldı. Mısır’ı geri almak ve İngilizlerin Hindistan ile mücadelesi Rusların denizlere açılma amacı İtilaf Devletleri: İngiltere - Fransa - Rusya İttifak Devletleri: Almanya - Avusturya-Macaristan İmp.- İtalya Akdeniz’de İngilizler tarafından kovalanan iki Alman gemisi Goben ve Breslav boğazlara sığındı. Osmanlı Devleti bu iki gemiyi satın aldı. Adları Yavuz ve Midilli olarak değiştirilen bu iki gemi gizlice Rus limanlarını bombalayınca Rusların savaş açmasıyla Osmanlı Devleti savaşa girmiş oldu. Osmanlı Devletinin Savaşa Girme Sebepleri SAVAŞTIĞIMIZ CEPHELER Siyasi yalnızlıktan kurtulma isteği Kafkas Cephesi Kaybedilen toprakları geri alma düşüncesi Almanya’nın savaşı kazanacağına duyulan inanç Savaşın başında Osmanlı Devleti tarafsızlığını ilan ederek kapitülasyonları tek taraflı kaldırmıştı. Rusları Anadolu’dan atmak, Orta Asya Türkleriyle bağlantıya geçmek, Bakü petrollerine ulaşmak ve İngilizlerin Hindistan ile olan bağını koparmak için taarruza geçtik bağlantısını kesmek için yaptığımız taarruzlarda başarısız olduk Kafkas ve Kanal cepheleri taarruz, diğerleri savunma cephelerimizdir Hicaz-Yemen, Suriye-Filistin, Irak Cepheleri Bu cephelerde İngilizler petrol bölgelerini ele geçirmek, Hindistan ile olan bağlantısını güvence altına almak ve Rusya’ya yardım ulaştırmak istemiştir Kut’ül Amare gibi birkaç yerde başarı elde etsek de İngilizleri durdurmayı başaramadık 3 Suriye cephesinde M. Kemal dağılan ordumuzu toparlayarak Halep’te kurduğu savunma hattı ile İngilizleri durdurmuştur Sınırlarımız dışında müttefiklerimize yardım için Romanya, Makedonya ve Galiçya cephelerinde savaştık. Rusya’nın savaştan çekilmesiyle bu cepheler kapanmıştır İTİLAF DEVLETLERİNİN YAPTIĞI GİZLİ ANTLAŞMALAR İstanbul Ant. (1915): Boğazlar Rusya’ya verildi Londra Ant. (1916): Antalya ve çevresi İtalya’ya verildi Sykes-Picot Ant. (1916): İngiltere ve Fransa Osmanlının Ortadoğu topraklarını aralarında paylaştılar Petrograt Ant. (1916): Ruslara Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz’den bazı yerler verildi Mc Mahon Ant. (1916): Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’e bir devlet vaat edildi St Jean de Maurienne Ant. (1917): İtalya’ya İzmir ve çevresi verildi I. Dünya Savaşı’nın Sona Ermesi Almanya’nın ABD’ye ait ticaret ve yolcu gemilerini batırması üzerine ABD savaşa girdi. Bu durum savaşın seyrini değiştirdi ve üstünlük İtilaf Devletlerine geçti. Yapılan ateşkes antlaşmalarıyla savaş sona erdi. Wilson Prensipleri (8 Ocak 1918) Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Wilson’ın yayınladığı ilkelerdir. Bazı maddeleri şunlardır: • Galip devletler topraklarını genişletmeyecek. • Milletler, kendi geleceklerine kendileri karar verecek. • Yenilen devletler savaş tazminatı ödemeyecek. • Osmanlı Devleti’nde Türklerin oturdukları bölgelerde Türk egemenliği sağlanacak. • Dünyada barışı sağlayacak bir teşkilat kurulacak. I. Dünya Savaşı’nın Sonuçları Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya - Macaristan İmparatorluğu, Alman İmparatorluğu ve Rus İmparatorluğu parçalandı Litvanya, Letonya, Estonya, Finlandiya, Yugoslavya, Çekoslovakya, Polonya, Macaristan ve Sovyetler Birliği gibi devletler kuruldu Sivil savunma teşkilatlarının önemi arttı İlk kez uçak, denizaltı, zehirli gaz ve zırhlı araçlar kullanıldı Komünizm, Nazizm ve Faşizm gibi rejimler kuruldu Sömürgecilik mandacılık adı altında devam etti Dünya barışını tesis etmek içim Cemiyeti Akvam (Miletler Cemiyeti) kuruldu Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) Osmanlı Devleti İtilaf Devletleri ile Limni Adasının Mondros Limanında bu antlaşmayı imzaladı Bu antlaşma ile İtilaf Devletleri Osmanlı ülkesindeki ulaşım ve iletişimi (boğazlar, limanlar, demiryolları, telefon, telgraf vb) kontrol altına alıyor, Osmanlı ordusu dağıtılıp silahlarına el konuluyordu. Doğuda bir Ermeni devletinin kurulmasına zemin hazırlanıyordu (24. Madde: Altı doğu ilinde karışıklık çıkarsa güvenlik gerekçesi ile o bölgeler işgal edilebilecek). 7. Madde ile tüm Osmanlı toprakları işgale açık hale geliyordu (Herhangi bir yerde karışıklık çıkarsa güvenlik gerekçesiyle işgal edilebilecek). Mondros’tan sonra yurdumuzda ilk işgale uğrayan yer İngilizler tarafından işgal edilen Musul’dur İşgaller karşısında ilk direniş Fransızlara karşı Hatay Dörtyol’da gösterilmiştir İşgaller karşısında Osmanlı Devleti İtilaf Devletlerinin baskısı altında pasif kalmıştır İşgaller karşısında M. Kemal tam bağımsızlığı elde etmek için sonuna kadar mücadele fikrini benimsemiştir Barış Antlaşmaları Türk milleti Almanya – Versay Avusturya – Sen Cermen Bulgaristan – Nöyyi Macaristan – Triyanon Osmanlı – Sevr ise bölgesel direniş birlikleri (Kuvayı Milliye) kurarak mücadele etmeye başlamıştır Bu birlikler; İşgalci güçlere karşı mücadele ederek düzenli orduya geçilinceye kadar zaman kazanılmasını sağlamışlardır. İşgalleri yavaşlatmış, işgalci güçleri yıpratmışlardır. TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaların bastırılmasında görev yapmışlardır. Direnişin başlamasını ve genişletilmesini sağlamışlar, milli bilincin uyanmasına katkı sağlamışlardır. İtilaf Devletlerine ait bir donanma 13 Kasım 1918’de İstanbul Boğazı’na demirlemiştir Paris Barış Konferansı (18 Ocak 1919) Birinci Dünya Savaşı sonunda yenilen devletlerin durumlarını görüşmek üzere, Paris Barış Konferansı toplandı. Yapılacak barış antlaşmalarının şartları belirlendi İtalyanlara vaat edilen İzmir ve çevresinin Yunanlılara verilmesi kararlaştırıldı (İngiltere o bölgede güçlü bir İtalya yerine daha zayıf Yunanistan’ı tercih etmiştir Milletler Cemiyeti’nin kurulması kararı alındı Ermeniler ise konferansta umduklarını bulamadılar 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’e asker çıkardılar. Gazeteci Hasan Tahsin’in Yunanlılara attığı ilk kurşun Batı cephesindeki direnişin başlangıcı oldu Amiral Bristol Raporu (11 Ekim 1919) Yunan iddialarının asılsız ve işgalin haksız olduğunu, bizim haklılığımızı ortaya koyan önemli bir rapordur CEMİYETLER Azınlıkların Kurduğu Cemiyetler Mavri Mira (Kara Gün) Cemiyeti: İstanbul Rum Patrikhanesine bağlı olarak kurulan cemiyet, Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurmak istiyordu. Etnikieterya: Büyük Yunan Krallığı ve Trabzon dolaylarında Rum Pontus Devleti kurmak amacıyla çalışmalar yapmış zararlı bir cemiyettir. Pontus Rum Cemiyeti: Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Rum Pontus Devleti kurmak için çalışmalar yapmıştır. Ermeni İntikam Alayı: Doğu Anadolu’daki altı ilde bir Ermeni Devleti kurmak için çalışmalar yapmıştır. Hınçak ve Taşnak Cemiyeti: Bu cemiyetin amacı, Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurmaktı. Alyans İsrailit ve Macabi Cemiyetleri: İsrail devletini kurmayı amaçlamışlardır. Milli Varlığa Zararlı Cemiyetler Kürt Teali ( Kürtleri Yükseltme) Cemiyeti: Cemiyetin amacı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bir devlet kurmaktı. Teali İslam (İslam’ı Yükseltme) Cemiyeti: Amaçları halifelik ve saltanatın kurtarılması için İslâm ümmetinin birleşmesini sağlamaktır. Milli mücadelenin karşısında yer almıştır. İngiliz Muhipleri (Sevenleri) Cemiyeti: İngiliz mandasını isteyenler tarafından kurulmuştur. Sulh ve Selameti Osmaniye Fırkası: Kurtuluşun padişaha ve halifeye bağlı olmakla mümkün olacağını düşünenler tarafından kurulmuştur. 4 Wilson ilkeleri Cemiyeti: Amerikan mandasını isteyenler tarafından kurulmuştur. MİLLÎ MÜCADELE’NİN HAZIRLIK ÇALIŞMALARI Hürriyet ve İtilâf Fırkası: İttihat ve Terakki Partisi’ne karşı kurulmuştur. Milli Mücadelenin karşısında yer almıştır ve TBMM’ye karşı çıkan iç isyanları desteklemiştir. Samsun ve çevresinde çıkan karışıklıklardan Türkleri sorumlu tutan İngilizler bu sorunun çözülmesini istediler. M. Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirildi. 16 Mayıs’ta yola çıkan M. Kemal 19 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile Samsun’a vardı. Böylece Milli Mücadele başlamış oldu. Milli Cemiyetler Şark Vilayetleri Müdafaayı hukukumilliye Cemiyeti (Doğu Anadolu MHC): Doğuda Ermenilere karşı kurulmuştur. alınınca hem bu görevinden hem de ordudan istifa ederek ayrılmış ve yola bir sivil olarak devam etmiştir. Erzurum Kongresi ((23 Temmuz - 7 Ağustos 1919) Doğu Anadolu MHC ve Trabzon ve Havalisi MHC tarafından düzenlenmiştir. Kongre başkanlığını M. Kemal yapmıştır. Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez. (İlk kez milli sınırlardan bahsedilmiştir.) Havza Genelgesi (28 Mayıs 1919) Trakya – Paşaeli Müdafaayıhukuk Cemiyeti (Trakya – Paşaeli Haklarını Savunma Cemiyeti): Trakya’da Yunanlılara karşı kurulmuştur. Samsun’dan Havza’ya geçen M. Kemal burada bir genelge yayınladı.(Milli mücadelede yayınlanan ilk genelgedir) Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı Trabzon Muhafazayıhukukumilliye Cemiyeti (Trabzon Millî Haklarını Koruma Cemiyeti): Trabzon ve çevresinde Rumlara karşı kurulmuştur. Mitingler düzenlenerek işgallerin İşgallere karşı İstanbul Hükümeti’nin kayıtsız Kilikyalılar Cemiyeti: Adana ve çevresinde Fransız ve Ermenilere karşı kurulmuştur. İzmir Müdafaayıhukukuosmaniye Cemiyeti (İzmir Osmanlı Haklarını Savunma Derneği): Yunan işgaline karşı basın-yayın yoluyla mücadele etmiştir. Reddi İlhak Cemiyeti: Yunan işgaline karşı silahlı direnişte bulunmuştur. Millî Kongre Cemiyeti: İşgaller karşısında basınyayın yoluyla mücadele etmiştir. Kuvayı Milliye terimini ilk kez bunlar kullanmıştır. Anadolu Kadınları Müdafaaivatan Cemiyeti: Türk kadınını Millî Mücadele içine çekmek için kurulmuştur. Ordunun eksiklerinin giderilmesi amacıyla çalışmalar yapmışlar ve işgalleri, işgalci güçlerin merkezine çektikleri telgraflarla protesto etmişlerdir. Asri Kadınlar Cemiyeti: 1919 yılının başlarında özellikle üniversite öğrencileri ve ileri gelen vatansever kadınların kurdukları bir millî cemiyettir. protesto edilmesini, Gösteriler sırasında Hristiyan halka kötü davranılmamasını, Büyük devletlerin temsilciliklerine ve Osmanlı Hükûmetine uyarı telgrafları çekilmesini istedi. Osmanlı Devleti’nin dağıtılması durumunda millet topluca mücadele edecektir. kalması durumunda geçici bir hükümet kurulacaktır. Hükümet üyeleri milli kongre tarafından seçilecektir. Kongre toplanmamışsa üyeler Temsil Heyeti’nce belirlenecektir. (9 kişilik bölgesel Temsil Heyeti krulacak) Kuvayi milliye’yi amil, milli iradeyi hâkim kılmak Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919) Bu genelge M. Kemal, Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy tarafından imzalanmış; Kazım Karabekir ile ordu müfettişi Cemal Paşa tarafından telgrafla onaylanmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın gerekçesi (Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir; İstanbul hükümeti sorumluluklarını yerine getirememektedir…) Kurtuluş Savaşı’nın amacı (milletin bağımsızlığını…) yöntemi (…yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır) ortaya konulmuştur. Milli Egemenlik ve milli devlet düşünceleri ilk kez ortaya çıkmıştır. (…yine milletin azim ve kararı… ; …mili bir heyet kurulmalıdır.) Sivas Kongresinin toplanması kararlaştırılmıştır. Ulusal mücadelenin programı oluşturulmuştur. Bu olaydan sonra M. Kemal geri çağrılmış ancak emre uymamıştır. Ordu müfettişliği görevinden esastır. (açıkça milli egemenlik vurgusu) Manda ve Himaye kabul olunamaz. (ilk kez reddediliyor) Azınlıklara siyasi üstünlük ve sosyal dengeyi bozucu ayrıcalıklar verilemez. (Islahat Fermanına vurgu) Milli meclisin derhal toplanması ve hükümet çalışmalarının meclisin denetimine girmesi gerekir. Ulusal irade padişah ve halifeyi kurtaracaktır. Erzurum Kongresi kararları TBMM’nin kuruluş ruhuna, Mudanya Ateşkes Antlaşmasına ve Lozan Barış Antlaşmasına bizim açımızdan temel teşkil eder. Balıkesir Kongresi (26 - 31 Temmuz 1919) ve Alaşehir Kongresi (16 - 25 Ağustos 1919) Yunan işgaline karşı toplanmış bölgesel kongrelerdir. Batı Cephesini örgütlemiştir Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919) Erzurum Kongresi kararları gözden geçirilerek kabul edildi Manda ve himaye kesin olarak reddedildi Bütün cemiyetler Anadolu ve Rumeli MHC adı altında birleştirildi (milli mücadelede birlik ve bütünlük sağlandı) Temsil Heyeti’nin sayısı on beşe çıkartılarak bütün yurdu temsil eder hale getirildi (TBMM açılana kadar görev yapacaktır) Hukukumuza saygılı olan devletlerden dış yardım alınabileceği belirtildi İradeimilliye Gazetesinin çıkartılması kararlaştırıldı Ali Fuat Cebesoy Batı Cephesi Kuvayı Milliye Birlikleri komutanlığına atandı (Temsil Heyeti’nin ilk icraatı) Bu gelişmeler üzerine Damat Ferit Paşa Hükümeti istifa etti. Bu Temsil Heyeti’nin ilk siyasi başarısı oldu) Amasya Görüşmeleri (20-22 Ekim 1919) Damat Ferit Paşa’nın yerine sadrazam olan Ali Rıza Paşa Bahriye Nazırı(Donanma Bakanı) Salih Paşa’yı Temsil Heyeti ile görüşmeler yapmakla görevlendirdi. Salih Paşa ile Mustafa Kemal arasındaki görüşmeler Amasya’da yapıldı. Vatanın bütünlüğünün milletin bağımsızlığının sağlanması, yapılacak anlaşmalarda Temsil Heyetinin onayının alınması, manda ve himayenin reddedilmesi, azınlıklara aleyhimizde haklar verilmemesi, Meclisi Mebusan’ın güvenli bir yerde toplanması, Anadolu ve Rumeli MHC’nin İstanbul Hükümetince tanınması gibi kararlar alındı. Amasya Görüşmelerinin en önemli sonucu Osmanlı Hükûmetinin, Temsil Heyetini ve böylece Anadolu’daki millî hareketi resmen tanımış olmasıdır. 5 Ali Rıza Paşa bu kararlardan sadece Meclisi Mebusan’ın toplanmasını (İstanbul’da) kabul etmiştir. Temsil Heyetinin Ankara’ya Gelmesi (27 Aralık 1919) Ankara’nın merkezi bir konumda olması Ankara’yı savunma kolaylığı Ulaşım ve haberleşme yönünden elverişli olması İstanbul’a ve Batı Cephesi’ne yakın olması Henüz işgale uğramamış olması Ankara halkının milli mücadele yanlısı olması TBMM’nin Açılması (23 Nisan 1920) Meclisi Mebusan’ın dağıtılması üzerine 19 Mart 1920’de seçimlere gidildi. Toplanan milletvekilleri ile TBMM açıldı. 24 Nisan 1920’de M. Kemal’in önergesi kabul edildi. Buna göre; Hükümet kurmak mecburidir. Geçici de olsa sadaret kaymakamı atamak doğru değildir. TBMM’nin üstünde güç yoktur. Yasama, yürütme ve yargı yetkileri TBMM’ye aittir. gibi sebeplerden dolayı Ankara Mille Mücadelenin yönetim merkezi olarak tercih edilmiş ve Temsil Heyeti buraya gelip yerleşmiştir. Hükümet, meclis Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Misakımillî’nin Kabulü Padişah ve halifenin durumu TBMM’nin ileride Seçimlerin ardından12 Ocak 1920’ de Meclisi Mebusan İstanbul’da toplandı. Erzurum mebusu seçilen M. Kemal toplantılara katılamadı. Kuvayı Milliyeci vekilleri Ankara’da toplayıp onlardan mecliste müdafaaihukuk grubu kurularak, Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarının Osmanlı Meclisinden geçirilmesini, kendisinin de meclis başkanı olarak seçilmesi talimatını verdi. Vekiller mecliste Felahvatan Grubunu oluşturtarak Misakı Milli kararlarını aldılar (28 Ocak 1920) Misakımillî ile Türk yurdunun sınırları çizilmiş, işgallere karşı çıkılmış, Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararlar Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından da kabul edilmiş oldu. Bu kararların alınması üzerine İtilaf Devletleri 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal edip Meclisi Mebusan’ı dağıttılar. içinden seçilen üyelerden oluşur. TBMM başkanı, hükümetin de başkanıdır. çıkaracağı bir kanunla belirlenecektir. I. TBMM’nin Genel Özellikleri 21 Anayasasını yapmıştır (kurucu meclis) Güçler birliği prensibini benimsemiştir (olağan üstü yetkilere sahip meclis) Meclis hükümeti sistemini uygulamıştır. Amacı Misakı Milliyi gerçekleştirmektir. Hıyanetvataniye Kanununu çıkarmış İstiklal Mahkemelerini kurmuştur. Saltanatlığı kaldırmıştır. İsviçre’de Lozan Barış Antlaşmasını imzalamıştır. Egemenlik kayıtsız şartsız halka verilmiştir. İstiklal Marşı’nı kabul etmiştir. BÜYÜK MİLLET MECLİSİHÜKÛMETİNE KARŞI AYAKLANMALAR İstanbul Hükûmetinin Çıkardığı Ayaklanmalar: Anzavur Ayaklanması, Kuvayıinzibatiye (Halifelik Ordusu) Ayaklanması İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletlerinin Kışkırtmasıyla Çıkan Ayaklanmalar: Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920) Bolu, Düzce-Hendek, Adapazarı (Kuvayımilliye birliklerinin Marmara Denizi’ne ve İstanbul Boğazı’na yaklaşmaları engellenmek istenmiştir), Afyon, Bozkır, Millî Aşireti İsyanı, Koçgiri, Ali Batı, Şeyh Eşrefi, Cemil Çeto ve Yozgat Ayaklanması Doğu Anadolu’da iki devlet kurmayı amaçlar. Azınlıkların Çıkardığı Ayaklanmalar: Pontusçu Rumlar ve Ermeni ayaklanmaları (Bölgelerde Türk nüfusunu azaltmak, Mondros’un 7. ve 24. Maddelerine zemin hazırlamak istemişlerdir) Mondros Ateşkes Ant. benzeri maddeler içerir. Anadolu’da Türklere yaşama çok az bir yer bırakır. TBMM’nin kabul etmediği, Meclisi Mebusan dağıtıldığı için sadece Saltanat Şurasında onaylanan (Topçu Feriki -Korgeneral- Rıza Paşa hariç) bu antlaşma ölü doğmuş bir antlaşmadır. KURTULUŞ SAVAŞI’NDA CEPHELER Kuvayımilliye Yanlısı Olup Sonradan Ayaklananlar: Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe İsyanı vb. Doğu Cephesi TBMM’nin Ayaklanmalara Karşı Aldığı Önlemler 15. Kolordu komutanı Kazım Karabekir Paşa Hıyanetivataniye Kanunu çıkarıldı. Damat Ferit vatan haini ilan edildi. İstanbul Hükümeti ile her türlü haberleşme kesildi. İstiklâl Mahkemeleri kuruldu. Düzenli orduya geçildi. General Harbord Raporu Ermeni iddialarının asılsız olduğunu ispatlayan önemli bir belgedir. Ermenileri yenilgiye uğrattı. Gümrü Antlaşması (3 Aralık 1920) ile bu cephe kapandı. Ermenistan TBMM’yi ve Misakı Milliyi kabul eden ilk devlet oldu. Bu olaylar TBMM’nin ilk askeri ve siyasi başarılarıdır. Milli birliği zedeleyen yayınlara karşı Anadolu Ajansı kuruldu. Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi; İstanbul Hükümeti’nin fetvasına karşı fetva yayınlandı. Bu ayaklanmalar TBMM’yi oyalarken Yunanlılara zaman kazandırdı. Ancak ayaklanmaları bastıran TBMM’nin otoritesi arttı. 7 Haziran 1920 tarihinde Matbuat ve İstihbarat Müdüriyetiumumiyesi (Genel Basın ve Haber Alma Müdürlüğü) kurularak çalışmalarına başladı. 1921 yılında Cerideyiresmiye (Resmî Gazete) adı verilen bir gazete yayın hayatına girdi. Peyamısabah, İstanbul, Alemdar adlı gazetelerde Millî Mücadele karşıtı yayınlar yer aldı. Vakit, Tasviri Efkâr, İkdam, İleri, Yenigün ve Tercüman gibi basın yayın organları ise Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen yayınlar yaptılar. Güney Cephesi Fransızlarla ve onlarla birlikte hareket eden Ermenilerle savaşıldı. Mücadele Kuvayı Milliye birliklerince yürütüldü. Urfa ve Maraş’ta Fransızlar yenilgiye uğratılırken; Antep ve Adana uzun bir direnişten sonra işgale uğradı. 8 Şubat 1921’de Antep’e ‘‘Gazi’’, 1973’te Maraş’a ‘‘Kahraman’’, 1984’te Urfa’ya da ‘‘Şanlı’’ unvanlarını vermiştir Sakarya Zaferinden sonra yapılan Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921) ile Fransızlar bu bölgelerden çekilmiş ce cephe kapanmıştır. 6 BATI CEPHESİ Londra Konferansı(23 Şubat-12 Mart 1921) Bu cephede Yunanlılarla savaştık. Yunanlıların amaçları: Sevr Antlaşmasının maddelerini biraz Ankara’ya kadar ilerleyip TBMM’yi ve milli direnişi ortadan kaldırmak Batı Anadolu’yu Yunanistan’a katmaktır. değiştirerek Türklere kabul ettirmek için bir konferans düzenlediler Konferansa İstanbul hükümeti ve TBMM temsilcilerini birlikte davet ettiler Barış yanlısı olduğumuzu göstermek ve Misakı Düzenli Ordunun Kurulması Kuvayı Milliye birlikleri düşmanı durdurmada yetersiz kalması, bazı Kuvayı Milliye reislerinin bulundukları bölgenin hâkimi gibi davranması; Ali Fuat Paşa, Gediz ve çevresinde bulunan Yunan ordusuna düzenlediği hücumun başarısız olması üzerine düzenli orduya geçiş kararı alındı. Batı Cephesi komutanlığına İsmet İnönü, güney kısmına ise Refet Bele getirildi. Birinci İnönü Savaşı (6-10 Ocak 1921) Çerkez Ethem isyanını fırsat bilen Yunanlılar Eskişehir’i ve bölgedeki demiryollarını ele geçirmek için harekete geçtiler. Yapılan savaşı Yunanlılar kaybettiler. Bu zafer TBMM’nin Batı Cephesindeki ilk askeri Milliyi dünyaya tanıtmak için M. Kemal Bekir Sami Bey’i temsilci olarak gönderdi istedi ancak İstanbul hükümeti temsilcisi Tevfik Paşa temsilci olarak Bekir Sami Bey’i işaret edince planları bozuldu Millet Meclisi Hükûmeti, İtilaf Devletleri tarafından resmen tanınmış oldu. Aleyhte yapılacak olan propagandaların önüne geçilmiş oldu. İstanbul’daki depolardan deniz yoluyla getirilip iç kesimlere ulaştırıldığı Kastamonu’nun İnebolu limanından Ankara’ya doğru uzanan yola verilen isimdir. gelen Afgan heyeti ile Türk heyeti arasında 1 Mart 1921 tarihinde Türk-Afgan Dostluk Antlaşması imzalandı. benimsemiştir Egemenlik kayıtsız şartsız millete verilmiştir. Şeri işlerin yürütülmesi TBMM’ye bırakıldığı için laik bir anayasa değildir. Cumhuriyetin ilanı ile ilgili değişiklikler bu anayasada yapılmıştır. Bestesini Zeki Üngör yapmıştır(1930) Moskova Antlaşması(16 Mart 1921) Batum’dan taviz vermemize karşılık Kurtuluş Savaşı için Rusya’nın desteğini aldığımız bir antlaşmadır İki taraf için Osmanlı ve Çarlık Rusya’sı yok sayılmıştır. Bu antlaşmayla Rusya TBMM’yi ve Misakı Milliyi tanıyan ilk Avrupa devleti olmuştur. İkinci İnönü Savaşı ve Sonuçları(26 Mart - 1 Nisan 1921) İngiltere’den destek alan Yunanlılar, Birinci İnönü Savaşı’nın intikamını almak ve Ankara’yı ele geçirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmetini dağıtmak için harekete geçtiler İstiklal Yolu Teşkilatıesasiye Kanunu (1921 Anayasası-20 Ocak 1921) Güçler birliği ve meclis hükümeti sistemini etmiştir. Sonuç alınamayan konferans ile Türkiye Büyük Türk-Afgan Dostluk Antlaşması(1 Mart 1921) 24 maddeden oluşur ve dar kapsamlıdır Mehmet Âkif, şiirini Türk ordusuna armağan İtilaf Devletleri iki tarafı birbirine düşürmek başarısı olmakla birlikte itibarını da artırdı. İsmet Bey generalliğe yükseltildi. İtilaf Devletleri Londra Konferansını düzenlediler. TBMM’nin yaptığı ilk anayasadır davetiyle katılan M. Akif Ersoy’un eseri Milli Marş olarak kabul edildi. İngiltere’ye karşı destek arayış için Moskova’ya Antlaşma gereği taraflardan biri saldırıya uğradığı takdirde, saldırıya uğrayan devlete yardım edecekti. Diğer yandan TBMM Hükûmeti, Afganistan ordusunu eğitmek için subay ve öğrenci göndermeyi kabul etti. Afganistan TBMM’yi tanıyan ilk İslam devleti olmuştur. Ancak ağır bir yenilgi aldılar M. Kemal İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta bu zaferin önemini şöyle belirtmiştir: “Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin tersine dönmüş talihini de yendiniz.” İtalyanlar işgal ettikleri bölgelerden çekilme kararı aldılar. Eskişehir - Kütahya Savaşları(10-24 Temmuz 1921) Türk ordusunun taarruz gücü olmamasından yararlanmak isteyen Yunanlılar saldırıya geçti. Başarısızlığa uğrayan Türk ordusu Sakarya Irmağının doğusuna çekilme kararı aldı. Bu olaydan sonra M. Kemal’in isteği üzerine TBMM tarafından kendisine üç ay süreyle başkomutanlık yetkisi verildi (5 Ağustos 1921) İstiklâl Marşı’nın Kabulü (12 Mart 1921) Milli Eğitim Bakanlığının düzenlediği yarışmaya bakan Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Bey’in Savaşa rağmen Eğitim Kongresi (16-21 Temmuz 1921) düzenlendi. Ordunun gereksinimlerini sağlamak için 7-8 Ağustos 1921 tarihinde Tekâlifimilliye Emirleri (Millî Yükümlülükler Buyrukları) adı verilen bir dizi emirler yayımladı. Bu emirlerin faydası Büyük Taarruz’ da görülecektir) Sakarya Meydan Savaşı(23 Ağustos-13 Eylül 1921) Eskişehir-Kütahya Muharebelerinden sonra Türk ordusunun toparlanmasına fırsat vermek istemeyen Yunanlılar, 23 Ağustos 1921 tarihinde Sakarya Irmağı’nın doğusuna geçerek saldırıya başladılar. “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.” Anlayışıyla hareket eden Türk ordusu Yunanlıları ağır bir yenilgiye uğrattı. Sonuçları: II. Viyana bozgunundan beri devam eden Batı karşısındaki Türk gerileyişi sona erdi. Yunanlılar savunmaya çekildiler. M. Kemal’e mareşallik ve gazilik Fransızlarla Ankara unvanları verildi. Antlaşmasını yapıldı (20 Ekim 1921). Kafkas cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması yapıldı (13 Ekim 1921). 2 Ocak 1922’de Ukrayna ile dostluk antlaşması imzalandı. İtilaf Devletleri Sevr’in yumuşatılmış hali olan bir antlaşma teklif ettiler (26 Mart 1922) ancak TBMM tarafından reddedildi. Kars Antlaşması(13 Ekim 1921) Rusya’ya bağlı Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan ile yapıydı. Doğu sınırımız şimdiki halini aldı. Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921) Sakarya Zaferinden sonra Fransa ile yapıldı. İskenderun ve Hatay’ın yönetimi Türklerin hakları korunmak ve özel bir yönetimi olmak kaydıyla Fransız mandasındaki Suriye’ye bırakıldı. 7 Süleyman Şah’ın türbesinin bulunduğu Caber Kalesi Türk toprağı sayıldı. Millî Mücadele’nin Sanat Ve Edebiyat Eserlerine Yansımaları Hatay dışında Suriye sınırımız belirlenmiş oldu. Falih Rıfkı Ataya – Çankaya Güney Cephesi kapandı. Şevket Süreyya Aydemir – Tek Adam Fransa TBMM’yi ve Misakı Milliyi tanıyan ilk İtilaf Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Yaban Devleti oldu. Milli Mücadele döneminde yazılmış olan tek Büyük Taarruz (26 Ağustos 1922) ve Başkomutanlık Meydan Savaşı (30 Ağustos 1922) Tekalifi Milliye Emirleri ile eksikleri tamamlanan Türk ordusu taarruz gücüne ulaşınca Yunanlılara son darbeyi vurmak için harekete geçti (26 Ağustos 1922). Yunan ordusu Dumlupınar’da dağıtıldı (30 Ağustos 1922). M. Kemal “Ordular ilk hedefinin Akdeniz’dir ileri” emrini verdi. roman Halide Edip Adıvar’ın yazdığı “Ateşten Gömlek” tir. M. Kemal Atatürk – Nutuk Resim, heykel, müzik alanlarında da Kurtuluş Savaşı temalı eserler verilmiştir. TÜRK İNKILABI Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922) Sebepleri; Milli egemenlik ilkesine aykırı olması Türk Ordusu 9 Eylül’de İzmir’e girdi. 18 Eylül’de işgalciler yurttan tamamen atıldı. Mudanya Ateşkes Anlaşması(11 Ekim 1922) TBMM ile İngiltere, Fransa ve İtalya arasında yapıldı. Türklerle Yunanlılar arasında savaşın sona ermesi Uluslararası temsillerde ikiliğe sebep olması (Lozan Barış Görüşmelerinde oluşturabileceği ikilik) Cumhuriyet anlayışına ters düşmesi Saltanatlık kaldırılmış ancak o anki durum uygun olmadığından halifelik bir müddet daha devam ettirilmiştir (son halife Abdülmecit Efendi’dir). Laikleşme yolunda önemli bir adım atılmıştır. Meriç Nehrine kadar Doğu Trakya’nın Türklere bırakılması (savaş yapmadan kurtarılıyor) İstanbul ve Boğazların TBMM’ye bırakılması (Osmanlı Devleti sona ermiştir) İtilaf Devletlerinin İstanbul’u barış antlaşmasının imzalanmasından sonra boşaltması karara bağlandı. Milli Mücadelenin sıcak savaş dönemi sona ermiş diplomatik mücadele dönemi başlamıştır. Bu antlaşmada bizi İsmet Paşa temsil etmiştir. LOZAN BARIŞ ATLAŞMASI (24 Temmuz 1924) İsviçre’nin Lozan kentinde yapılmıştır. Konferansa Türkiye’den başka İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Japonya, Romanya ve Yugoslavya katıldı. Boğazlarla ilgili konular görüşülürken de Sovyet Rusya ve Bulgaristan katıldı. ABD’de konferansta gözlemci bulundurmuştur. TBMM heyetinin başında İsmet Paşa vardır. Taviz verilmeyecek konular şöyle belirlenmiştir: Doğu Anadolu Bölgesi’nde planlanan Ermeni Devleti’nin kurulmasına kesinlikle izin verilmeyecek. Türk ekonomisinin gelişimine engel olan kapitülasyonlar uygulamadan kaldırılacak. Önemli Maddeleri Sınırlar : Suriye Sınırı 20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması’ndaki şekliyle, Rus sınırı 13 Ekim 1921 Kars Antlaşması’ndaki şekliyle, İran sınırı 1639 Kasrışirin Antlaşması’ndaki şekliyle, Bulgar sınırı 1913 İstanbul Antlaşması’ndaki şekliyle, Yunan sınırı Mudanya Mütarekesi’nde belirlenen şekliyle kalacaktı. Irak sınırında Musul üzerinde anlaşmazlık çıkmış, Türkiye ile İngiltere’nin 9 ay içerisinde anlaşamaması durumunda konunun uluslararası kurullarda çözümü kararlaştırılmıştır. Çanakkale Boğazı’nın güvenliği açısından İmroz, Bozcaada ve Tavşan adaları Türkiye’ye verilecekti. Midilli, Sakız ve Sisam adaları Yunanistan’a verilecekti. 12 ada ve Rodos İtalyanlara bırakılmıştır. Kapitülasyonlar: Türk Heyeti’nin en başarılı olduğu konudur. Tüm sonuçlarıyla birlikte tamamen kaldırılmıştır. Duyunuumumiye’de kaldırıldı. Patrikhane: Rusya karşı çıktığı için sınırların dışına çıkartılması mümkün olmamıştır. Savaş Tazminatı: Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç’ı Türkiye’ye verecekti. Boğazlar : Başkanı Türk olan uluslararası bir komisyontarafından yönetilecekti. Türkiye güvenlik gerekçesiyle bile olsa boğazların iki yanında asker bulunduramayacaktı. Dış Borçlar : 1854’ten sonra alınmaya başlanan dış borçlar Osmanlı Devleti’nden ayrılan ülkelerle paylaşıldı. Türkiye kendi payına düşen borçları faizsiz, eşit taksitler halinde Türk Lirası ya da Fransız Frankı üzerinden ödeyecekti. İstanbul’un Boşaltılması : Antlaşmayı takip eden 6 hafta içerisinde işgalci güçler İstanbul’dan ayrılacaktı. Yabancı Okullar : Türkiye’nin iç meselesi olarak kabul edilmiş, Türkiye’nin vereceği karara göre yönetilmesi kararlaştırılmıştır. Azınlıklar : Azınlıklar Türk vatandaşı sayılacaktı. (Azınlıklara tanınan siyasal ve ekonomik ayrıcalıklar kaldırılmış oldu.) Nüfus Mübadelesi: Batı Trakya’daki Türkler ve İstanbul’daki Rumlar haricinde diğerleri karşılıklı yer değiştirecektir. Ankara’nın Başkent Seçilmesi (13 Ekim 1923) Milli Mücadele’nin merkezi olan Ankara TBMM’nin aldığı kararla başkent olarak kabul edildi. Cumhuriyet’in ilanı (29 Ekim 1923) Sebepleri; Devletin adını belirleme gerekliliği Devlet başkanlığı sorunu Hükümeti kurmada yaşanan zorluklar Sonuçları; Devletin yönetim şekli belirlendi Devlet başkanlığı sorunu çözüldü. Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık oluşturuldu. Meclis hükümeti sisteminden kabine sistemine geçildi. 3 MART 1924 TARİHİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER Halifeliğin Kaldırılması Sebepleri; Devleti laikleştirme çabaları İnkılapların gerçekleşmesi için uygun ortamı hazırlamak Halife Abdülmecid Efendi’nin padişah gibi davranması Bazı milletvekillerinin halifeye yaklaşması Sonuçları; Laikleşme yolunda en önemli adım atılmış oldu İnkılaplar için daha rahat bir ortam sağlandı Ümmet anlayışından millet anlayışına geçildi Osmanlı hanedanı yurt dışına çıkarıldı. 8 Tevhiditedrisat (Eğitim ve Öğretimin Birleştirilmesi) Kanunu Osmanlı Devleti’nde, on dokuzuncu yüzyılda din ağırlıklı eğitim veren medreseler Şeriye ve Evkaf Vekâletine (Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) bağlıydı. Yeni kurulan ve çağdaş anlamda bir eğitim sistemini benimseyen okullar ile yabancılara ait okullar da eğitim ve öğretim vermekteydi. Bu okullarda yetişenler arasında düşünce, kültür ve görüş ayrılığı ortaya çıkıyordu. Bu durum, toplumun birlik ve bütünlüğünü de derinden etkiliyordu. Atatürk, öğretim birliği sağlanmadan sosyal bütünleşmenin ve çağdaşlaşmanın olamayacağı inancında idi. Tehviditedrisat Kanunu ile bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı ve onun belirlediği kurallara bağlı hale getirildi. Eğitimde çok başlılığa son verilmiş oldu. Şeriye ve Evkaf Vekâletinin (Din İşleri Bakanlığı) Kaldırılması Şeriye ve Evkaf Vekâletinin yerine Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Evkaf Vekâletinin denetiminde olan vakıf eserlerinin yönetimi ve işletilmesi için Vakıflar Genel Müdürlüğü faaliyete geçirildi. Erkânıharbiye Vekâletinin (Savaş Bakanlığı) Kaldırılması Bu kanunla “Harp Bakanlığı” kaldırılmış yerine Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı kurularak ordu siyasetten uzaklaştırılmıştır. (Harp Bakanlığının bakanlar kurulundaki görevi sona ermiştir) Bu yeni partinin adının Halk Fırkası olması benimsendi (9 Eylül 1923). Partinin lideri M. Kemal’dir. Laikliği ve devletçi ekonomik modeli benimsemiştir. Cumhuriyet Halk Fırkası(Partisi) 9 Eylül 1923’te TBMM’de birinci grubu oluşturanlar Anadolu ve Rumeli Müdafaayıhukuk Cemiyetini partiye dönüştürdü. Serbest Cumhuriyet Fırkası(Partisi) (12 Ağustos 1930) M. Kemal’in isteği ile Fethi (Okyar) Bey Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası(İlerici Cumhuriyet Partisi) (17 Kasım 1924) Demokrasinin olmazsa olmazı siyasi partilerdir. Ayrıca iktidarı denetleyecek ve fikir zenginliği oluşturacak muhalefet partilerine de ihtiyaç vardır. TBMM’de ikinci grubu oluşturan Kâzım Karabekir Paşa, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Adnan Adıvar gibi kişilerce kurulmuştur. Liberal ekonomik sistemi benimsemiştir. Devrimlerin zamana yayılmasından yanadır. Tüzüklerinde dini inançlara saygılı olduklarına dair ibareye yer vermişlerdir. Rejim karşıtları bu partinin etrafında toplanmış ve Şeyh Sait İsyanının çıkmasından sonra parti kapatılmıştır (3 Haziran 1925). tarafından kuruldu. Atatürk’ün kız kardeşi Makbule (Atadan) Hanım da bu partinin kurucuları arasında yer aldı. Rejim karşıtlarının bu parti etrafında toplanması üzerine M. Kemal’in görüşünü alan Fethi Bey partiyi kapattı. Topladığı bir grup rejim düşmanının “Din elden gidiyor ” propagandasıyla çıkardığı ayaklanmadır. Ayaklanmayı bastırmak isteyen Asteğmen Kubilay ve iki mahalle bekçisi olay yerinde şehit edildi. Bu olaydan sonra Türkiye’nin henüz çok partili 1924 Anayasası (20 Nisan 1924) Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin ilk anayasasıdır. Evlenme işlemi devlet denetimine alınarak resmî nikâhın devlet tarafından kıyılması esası getirildi. edildi. güvence altına alındı. Mirastan kadınla erkeğin eşit olarak yararlanması ilkesi getirildi. Ayrıca Patrikhanenin din işleri dışında başka işlerle ilgilenmesi yasaklandı Hukuk Alanında Yapılar Diğer Yenilikler Şunlardır: 1926’da İtalya’dan Ceza Kanunu, 1926’da İsviçre’den Ticaret Kanunu, 1929’da Almanya’dan Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Deniz Ticaret Kanunu, 1932’de yine İsviçre’den İcra ve İflas Kanunu alınarak ülkemizde uygulanmaya başlandı Güçler ayrılığı prensibine doğru gidiş vardır. Maarif Teşkilatı Kanunu (2 Mart 1926) Rejim karşıtları M. Kemal’i ortadan kaldırmak 1928’de Devletin dini İslam’dır fıkrası kaldırıldı. toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ekonomik alanda eşitlik sağlandı. Kadınlara her mesleğe girme hakkı tanındı. EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN YENİLİKLER 1924 Anayasası’nda Yapılan Değişiklikler M. Kemal: “Benim naçiz vücudum bir gün elbet Kadınla erkek arasında toplum yaşamında ve Anayasamızdaki değişmez maddeler burada yer almıştır. Mustafa Kemal’e Suikast Girişimi (15 Haziran 1926) suikast girişimleri ortaya çıkmış ve suikastçılar yakalanarak cezalandırılmıştır. da rızasının alınması benimsendi. Boşanma hâlinde kadın ve çocukların hakları İngilizlerin desteğiyle rejim karşıtları tarafından çıkarılmıştır. İzmir’e düzenleyeceği seyahati fırsat bilenlerin Evliliklerde kadının Menemen’de Derviş Mehmet ve etrafına HUKUK ALANINDA İNKILAPLAR Cumhuriyete karşı çıkan ilk isyandır. Bu kanunun bazı maddeleri şunlardır: Boşanma hakkı kadına da tanındı. Musul meselesinin gündemde olduğu sıralarda İstiklal Mahkemeleri yeniden kurulmuştur. İsviçre’den alınmıştır. Kubilay Olayı (23 Aralık 1930) sisteme hazır olmadığı görüldü. 4 Mart 1925’te Takririsükun Kanunu çıkarılmış ve Türk Medeni Kanunu’nun Kabul Edilmesi (17 Şubat 1926) Tek kadınla evlilik esası kabul Şeyh Sait İsyanı(13 Şubat 1925) istemişlerdir. SİYASAL PARTİLER VE ÇOK PARTİLİDÖNEME GEÇİŞ sonsuza kadar yaşayacaktır.” Sözünü bu olay üzerine söylemiştir. 1934’de Kadın hakları anayasaya yansıtıldı. 1937 de Atatürk ilkeleri anayasaya girdi. Bu kanunla ilk ve ortaöğretimin esasları tespit edilerek eğitim hizmetleri modernleştirilmiştir. Eğitim, çağdaş, laik, milli ve demokratik esaslara göre yeniden düzenlenmiştir. 1945 de Anayasanın dili sadeleştirildi. Tevhiditedrisat (Eğitim ve Öğrenim Birliği) Yasası (3 Mart 1924) 1952 de Anayasanın dili eski şekline çevrildi. Bu kanunla bütün eğitim öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı. 9 Medreseler kapatıldı. Coğrafya Fakültesi açılarak yükseköğrenim alanındaki okul sayısı artırıldı. TBMM tarafından M. Kemal’e Atatürk soyadı verildi. Yeni Türk Harflerinin Kabulü (1 Kasım 1928) Arap alfabesinin Türk Dili için yetersiz kalması üzerine Latin alfabesi kabul edildi. Yeni harfleri öğretmek amacıyla Millet Mektepleri kuruldu. 24 Kasım 1928’de, Atatürk, Millet Mektepleri başöğretmeni ilan edilmiştir. Bu olayın yıl dönümü bütün yurtta “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır. Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti’nin kurulması (1931) Türk tarihinin eskilere kadar uzanan köklerini ve Türklerin uygarlığa önemli katkılar sağlayan bir millet olduğunu (Türk Tarih Tezi) araştırmayı amaçlayan bu kurumun adı sonradan Türk Tarih Kurumu olmuştur. Türk Dil Kurumu’nun Kurulması (12 Tem muz 1932) Bu kurum, Türk dilini yabancı dillerin etkisinden kurtarmak, Türk dilinin kökenini araştırmak, Türkçeyi zenginleştirmek ve bilim dili haline getirmek amacıyla kurulmuştur. Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarının kurulması milliyetçilik ilkesiyle ilgili çalışmalardır. Üniversite Reformu (1933) Bu reform çerçevesinde 31 Mayıs 1933 tarihinde darülfünun kapatılarak “İstanbul Üniversitesi” kuruldu. Üniversiteler, Millî Eğitim Bakanlığına bağlanarak fakülte, yüksekokul ve enstitüler şeklinde yeniden yapılandırıldı. 936’da fakülte sayısı beşe çıktı. İstanbul dışında Ankara’yı da bir eğitim ve kültür kenti hâline getirmek için girişimlerde bulunuldu. Musiki Muallim Mektebi, Hukuk Mektebi, Gazi Eğitim Enstitüsü, Yüksek Ziraat Enstitüsü, Dil ve Tarih TOPLUMSAL ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi Şapka İnkılabı ve Kıyafette Değişiklik (25 Kasım 1925) 3 Nisan 1930 tarihinde belediye seçimlerine, 5 Aralık 1934 tarihinde milletvekili seçme ve Türk insanının çağdaş bir görünüme kavuşması amaçlanmıştır. Atatürk ilk kez Kastamonu gezisinde şapka giymiştir. 3 Aralık 1934’te Türkiye Büyük Millet Meclisi, “Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun” ile dinî görevlilerin, ibadet yerleri haricinde dinsel giysilerle dolaşmasını yasakladı. Sadece Diyanet İşleri Başkanı, Rum ve Ermeni patrikleri gibi en yüksek din görevlileri, dinsel giysileri ile gezebileceklerdi. 1933’te muhtarlık seçimlerine katılma, seçilme hakkı tanındı. EKONOMİALANINDA GELİŞMELER İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat 1923) Milli ekonomiyi geliştirmeye ve milli kaynakları değerlendirmeye yönelik kararlar alındı (Misakıiktisadi Kararları) 1924 yılında “Millî Türk Ticaret Bilgi Kongresi” düzenlendi. 1925 yılında “Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu” Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması (30 Kasım 1925) Tekkeler, zaviyeler ve Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş, Nasreddin Hoca, Fatih’in türbeleri gibi haricindeki türbeler kapatılmıştır. çıkarıldı. 1926 yılında “Emlak ve Eytam Bankası” kurularak ucuz konut kredisi verilmeye başlandı. 1928 yılında “İktisat Bakanlığı” kuruldu. Ticareti geliştirebilmek için 1924’te İş Bankası Miladi Takvim, Uluslararası Saat Uygulamasının Kabulü, Ölçü ve Tartıların Değişmesi Batı ile ekonomik ilişkilerin düzenlenmesinde birlik ve kolaylık sağlanması amaçlanmıştır. 1 Ocak 1926’dan itibaren miladi takvim kullanılmaya başlandı. Hafta sonu tatili Cuma’dan Cumartesi öğleden sonra ve Pazar gününe alındı. Yerel saat yerine uluslararası saat kullanılmaya başlandı. 1 Nisan 1931’de metre ve kilogram gibi uluslararası ağırlık ve uzunluk ölçüleri kullanılmaya başlandı. Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934) Herkese bir soy isim verilerek ağa, Bey, Paşa, Efendi, Molla, Hanımefendi gibi unvanların kullanılması yasaklanmıştır. kuruldu 1925’te “Ticaret ve Sanayi Odaları” kuruldu. Şirketçilik ve sigortacılık yeni esaslara bağlandı. 1925’te Reji İdaresi satın alındı. 1927’de Türk müteşebbisini yatırıma teşvik etmek için Teşviki Sanayi Kanunu çıkarıldı. 1933’de I. Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlanmıştır. 1929’da gümrük vergileri yükseltilerek, yerli sanayi koruma altına alındı. 11 Haziran 1930’da “Merkez Bankası” kuruldu Yeraltı zenginliklerimizi araştırmak için Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kurulmuştur. Madencilik sektörüne destek olmak için Etibank kuruldu. Tarım Politikası 1924 yılında tarım kredi birlikleri yasası çıkartıldı. 17 Şubat 1925’te aşar vergisi kaldırıldı. Ziraat Bankası’nın imkânları genişletildi. Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu. Örnek fidanlık ve üretme çiftlikleri kuruldu. Bunlardan en önemlisi Atatürk Orman Çiftliği’dir. Yüksek Ziraat Enstitüsü açılmıştır. Topraksız köylüye toprak verme amacıyla 1929’da toprak reformu yapıldı. Tarım okulları açılmıştır. Türk Denizciliği ve Kabotaj Kanunu (1 Temmuz 1926) 1 Temmuz 1926’da “Kabotaj Kanunu” çıkarıldı. Bu kanuna göre Türk karasularında taşımacılık ve ticaret sadece Türkler tarafından yapılacaktı. Türk Hava Kurumu ve Uçak Sanayii 16 Şubat 1925’te “Türk Tayyare Cemiyeti” kuruldu. 1925’te Kayseri’de “Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi” (TOMTAŞ) kuruldu. 1925’te Ankara Akköprü’de kurulan uçak onarım ve revizyon atölyesi, daha planör imalathanesi oldu. sonra 1926’da Eskişehir’de uçak bakımı için fabrika kuruldu. 1940’ta Etimesgut’ta THK bir uçak fabrikası kurdu. Bu tesis 1952’de MKE’ye devredildi. Bayındırlık Alanında Gelişmeler Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye’nin var olan kara ve demir yolları harap olmuştu. Yeni yollar, köprüler, limanlar, havaalanları yapıldı. Demir yolu yapımına öncelik verildi. 10 Sağlık Alanında Yapılan Çalışmalar Halk sağlığını koruma amacıyla koruyucu hekimlik geliştirildi. Bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek için Ankara’da Merkez Hıfsızsıhha Enstitüsü açıldı. Sıtma, verem gibi hastalıklar aşı yapılmak suretiyle kontrol altına alındı. Sağlık Kolejleri, Tıp Fakülteleri ve Numune Hastaneleri açıldı. Cumhuriyet Dönemi’nde Sanat Ve Spor “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı” adı ile 1922 yılında yeni bir teşkilatın kurulması kararlaştırılmıştır. İlk defa 1924 yılında Türkiye’den de sporcular Paris Olimpiyatlarına katılmıştır. 1927 yılında Çapa Muallim Mektebine bağlı Beden Eğitimi Bölümünün açılmasını sağlamıştır. Osman Hamdi Bey tarafından 1882'de Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şahane adıyla kurulan ve ülkedeki ilk sanat ve mimarlık yüksekokulu olan eğitim kurumu 1928'de Güzel Sanatlar Akademisi adını aldı 1933 yılında Ankara’da “Türk İnkılap Sergisi” adı ile resim sergisi düzenlendi Türkiye’nin ilk güzel sanatlar müzesi olan “Resim Heykel Müzesi” 1937 yılında İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda hizmete girmiştir. Atatürk, müzik alanında öğretmen yetiştirmek amacıyla Ankara’da 1924 yılında Musiki Muallim Mektebinin açılmasını sağlamıştır. İstanbul’da bir konservatuvar açılmıştır. 1932 yılında ilk orkestra olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kurulmuş ve konserler vermeye başlamıştır. 1934 yılında yapılan yasal bir düzenleme ile Millî Musiki ve Temsil Akademisi kuruldu. Ayrıca değişik sanat alanlarında yurt dışına öğrenciler gönderildi. Atatürk’ün NutuklarınıÖğreniyorum Nutuk (Söylev), Mustafa Kemal Atatürk’ün 1927 yılında TBMM’de Cumhuriyet Halk Fırkasının üyelerine yaptığı ve altı gün süren (15 - 21 Ekim) konuşmasıdır. Diğer adıyla Söylev olarak bilinen Nutuk, 1919 - 1927 yılları arasında yaşanan olayları akıcı bir dille ortaya koymayı başarmıştır. Atatürkçülüğün temelinde millî kültürümüz vardır Atatürkçülüğün temelinde Atatürkçülük akla ve Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1933’te cumhuriyetin onuncu yılı nedeniyle Ankara’da yapılan kutlama törenleri sırasındaki yaptığı konuşmasına “Onuncu Yıl Nutku” adı verilmiştir. ATATÜRKÇÜLÜK VE ATATÜRK İLKELERİ Atatürk’te Atatürkçü düşünce sisteminin oluşmasını sağlayan etkenler şunlardır: Doğduğu ve büyüdüğü yerin özellikleri, okuduğu okullar ve öğretmenleri, tanıştığı bazı arkadaşları, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durum, okuduğu yerli ve yabancı yazarlara ait kitaplar, doğuştan getirdiği karakteristik özellikler, Türk Milletine duyduğu sevgi ve bağlılık, sahip olduğu milli ve evrensel değerler vb. dir. Atatürkçü düşünce sistemi, Atatürk’ün düşüncelerini kapsayan bir dünya görüşüdür. Temelleri Atatürk tarafından atılan; devlet hayatına, fikir hayatına, ekonomik hayata, toplumun temel kurallarına, devletin rejimi ve işleyişine ait gerçekçi düşüncelere ve ilkelere Atatürkçülük adı verilir. Atatürkçülük bir bütündür doğmuştur Amacı: Atatürk ilkeleri, Türk milletinin onurlu ve mutlu bir hayat sürmesini, sonsuza kadar bağımsız olarak yaşamasını hedeflemiştir. Atatürk ilkelerinin en önemli amaçlarından biri de her yönüyle gelişmiş, bağımsız, bölgesinde ve dünyada güçlü bir Türkiye’nin kurulmasını sağlamaktır. Türk inkılabı, çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkmak için toplumun ihtiyaç duyduğu kurumların düzenlenmesini amaçlar. Bu anlamda Atatürk ilkeleri, çağın gereklerine göre Türk milletinin mutluluğunu, huzurunu, refahını artırmak; birlik ve beraberliğini korumak, millî bağımsızlığını devamlı kılmak ve millî egemenliğe dayalı yönetim anlayışının süreklilik kazanmasını sağlamak amacıyla konulmuş ilkelerdir. Atatürk İlkelerinin Ortak Özellikleri Millî tarih bilinci -Vatan ve millet sevgisi-Millî dilBağımsızlık ve özgürlük-Millî egemenlik-Millî kültür-Çağdaşlaşma ideali-Türk milleti bilinciVatanın bütünlüğü, millî birlik ve beraberlik CUMHURİYETÇİLİK Cumhuriyetçilik, devletin yönetim şekli olarak cumhuriyeti kabul etmek, bu yönetimi benimsemek, onu korumak ve yaşatmak demektir. Cumhuriyet rejiminin en önemli özelliği, egemenliğin bir kişi veya bir sınıfa değil, bütünü ile millete ait olmasıdır. Cumhuriyet, devlet yönetiminde millî egemenliğe dayanan, özgür ve serbest seçimi temel alan bir yönetim biçimidir. Anayasamızın 1. maddesinde “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” der. Anayasamızın 1., 2. ve 3. Maddeleri değiştirilemez maddelerdir. Cumhuriyet Yönetimine Yönelik İç ve Dış tehditler İçte terör odakları ve bazı çıkar grupları yıkıcı ve bölücü faaliyetlerini dış güçlerden de destek alarak sürdürmektedirler. Bazı dış güçler ise ülkemizin sahip olduğu kaynaklardan ve avantajlardan dolayı büyüyüp güçlenmesinden endişe edip bunun önüne geçmek istemektedir. Bu yüzden ülkemizdeki bölücü ve yıkıcı faaliyetleri desteklemektedirler. Misyonerlik faaliyetleri de önemli dış tehdit unsurlarındandır. Bu faaliyetlerin amacı Türk milletini kendi öz değerlerinden ve inançlarından uzaklaştırarak zayıf düşürmektir. Türk milletinin ihtiyaçlarından doğmuştur. Uygulanabilir ilkelerdir. Akıl ve bilimin öncülüğünde yeniliklere, gelişmeye ve değişmeye açıktır. Kabul edilmesinde herhangi bir dış baskı ve taklitçilik yoktur. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik ve hukuksal açıdan gelişmesini amaç edinir. Birbirinden ayrılamaz, tek tek değerlendirilemez. Genel özellikleri: Atatürkçülük Türk milletinin bilime dayanır Atatürkçülük kendine özgüdür Atatürk “1919 senesinin 19’uncu günü Samsun’a çıktım.” ifadeleriyle başlayan tarihî eserini üç döneme ayırmıştır: 1919 - 1920: Genelgeler ve Kongreler Dönemi 1920 - 1923: Türkiye Cumhuriyeti Meclisi Dönemi 1923 - 1927: Türkiye Cumhuriyeti Dönemi evrensel değerler vardır Atatürk ilke ve inkılaplarını oluşturan temel esaslar şunlardır: MİLLİYETÇİLİK Geçmişte beraber yaşamış, şimdi ve gelecekte bir arada yaşama inancı, isteği ve kararında olan; ihtiyaçlarından Aynı vatana ve kültürel değerlere sahip çıkan; aralarında dil, kültür ve duygu birliği olan insan topluluğuna millet adı verilir. 11 Milliyetçilik ise kendilerini aynı milletin üyesi sayan kişilerin bir arada, aynı sınırlar içerisinde, bağımsız bir yaşam sürme ve birlikte yaşadıkları toplumu yüceltme istek ve arzusudur. Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi; Türk milletini içtenlikle sevme, uygar bir toplum olarak yüceltme ve onun uğruna her türlü özveride bulunma anlayışına dayanır. Bu ilkeye göre; vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığı ile milletin birliğini korumak bütün vatandaşların temel görevidir. Atatürk milliyetçiliği her türlü ayrımcılığa karşıdır ve sınıf kavgasını reddeder. Anayasamızın 66. maddesinde “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” der. Millî birlik ve beraberliği güçlendiren unsurlar: Millî eğitim, Millî kültür, Dil, tarih, kültür ve ülkü birliği, Misakımillî, Türklük şuuru, Manevi değerler. HALKÇILIK Bir milleti meydana getiren çeşitli mesleklerin ve toplumsal grupların içinde yer alan bütün insanlara “halk” denir. Halkçılık ilkesi cumhuriyetçilik ve milliyetçilik anlayışını bütünleyen bir ilkedir. Halkçılık; bireyler arasında hiçbir ayrım ve ayrılık gözetmemek, kişilerin yasalar karşısında eşitliğini benimsemek ve egemenliğin halka ait olduğunu kabul etmektir. Yapılan işlerin halk yararına olması ve ekonomik refahın eşit olarak dağıtılması halkçılıkla ilgilidir. DEVLETÇİLİK Devletçilik, Türkiye’de Atatürk tarafından uygulamaya konulan, ekonomik kalkınmada izlenecek yolu ve yöntemleri belirleyen bir ilkedir. Bu ilkenin temel amacı, Türk milletinin refah düzeyini yükselterek çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak ve güçlü bir ekonomiye sahip olmasını sağlamaktır. İNKILAPÇILIK Atatürk’ün devletçilik anlayışı, kişisel çalışma ve üretimi temel alır. Serbest girişimlerin karşısında yer almaz. Ancak halk yararına müdahale edebilir. Toplumun gelişmesine engel olan kurumların yerine çağdaşlaşmayı sağlayacak kurumların konulması için gerçekleştirilen köklü değişikliklere inkılap denir. Atatürk’e göre inkılapçılık; Türk milletini geride Bununla birlikte Türkiye’nin en kısa zamanda kalkınması için özellikle ekonomik alanda bireylerin yapamayacağı büyük yatırımları, devletin yapması temeline dayanır. Devletçilik; devlet yetkilerinin artması, genişlemesi, kamu hizmet ve faaliyetlerinin ülkenin geneline dengeli bir şekilde yayılmasıdır. bırakmış, yaşama olanağı olamayan kurumları ortadan kaldırmak, bunların yerine milli ihtiyaçları ön planda tutan modern kurumlar oluşturmak ve Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak için yapılan büyük değişimdir. Sürekli yenileşme esastır. Bu yüzden durağan değil dinamiktir. Geleceğimiz açısından Atatürk ilkelerine sahip LAİKLİK Laiklik devlet düzeninin, eğitim sisteminin ve hukuk kurallarının din kurallarına göre değil akla ve bilime dayandırılması, bireylerin dini inançlarını seçme ve yaşamada özgür bırakılmasıdır. Laiklik din ve vicdan hürriyetini devlet güvencesi çıkmak ve korumak her Türk vatandaşı için önemli bir görevdir. Atatürkçü Düşüncede Millî Güç Unsurları Siyasi Güç, Ekonomik Güç, Askerî Güç, Sosyokültürel Güç, Nüfus Gücü, Bilimsel ve Teknolojik Güç, Psiko-Sosyal Güç. altına alır. Laiklik ilkesinde millî egemenlik esastır. Laiklik ilkesi doğrultusunda yapılan bazı inkılaplar şunlardır: ATATÜRK DÖNEMİTÜRK DIŞ POLİTİKASI 3 Mart 1924-Halifeliğin kaldırılması Atatürk’e göre, millî dış siyasetin dayandığı ilkeler şunlardır: 3 Mart 1924-Şeriye ve Evkaf Vekâletinin • Dış politika, millî politikaya uygun olmalıdır. kaldırılması 3 Mart 1924-Tevhiditedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi • Millî politikada bağımsızlıktan asla ödün verilmemelidir. • Misakımillî Kararları’na uygun olmalıdır. 25 Kasım 1925-Şapka Kanunu’nun kabul edilmesi 30 Kasım 1925-Tekke ve zaviyelerin kaldırılması 17 Şubat 1926-Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesi • Türk kamuoyunu dikkate almalıdır. • “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesine dayanmalıdır. 10 Nisan 1928-“Devletin • Uluslararası ilişkilerde eşitlik ilkesi benimsenmelidir. 5 Şubat 1937-Atatürk ilkelerinin • Uluslararası ve devletlerarası eşitlik prensibine uymalıdır. dini İslam’dır.” ibaresinin Anayasa’dan çıkarılması dâhil edilmesi Anayasa’ya • Başka devletlerin iç politikalarından ve yönetim sistemlerinden etkilenmemelidir. • Diplomaside, bilim ve teknoloji yol gösterici olmalıdır. • Dışpolitika, gerçekçilik ve aklı ön planda tutan ilkelere göre düzenlenmelidir. • Dış politikada, her zaman dünya konjonktürü göz önünde bulundurmalıdır. Lozan Barış antlaşması (24 Temmuz 1923) Lozan Barış Antlaşması, Türkiye’nin savaş alanlarında elinden alınmak istenen bağımsızlık ve özgürlüğünün masa başında dünyanın en güçlü devletlerine kabul ettirildiği tek barış antlaşmasıdır. Misakımillî ile belirlenen sınırlarımızı ve bağımsızlığımızı İtilaf Devletlerine onaylatan bir belgedir. Bu antlaşma ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün dünya tarafından tanınmıştır. Türk - Yunan İlişkileri ve Nüfus Mübadelesi Lozan’daki görüşmelerden sonra Yunanistan’ın İstanbul’da daha fazla Rum bırakmak istemesi sorunun çözülmesi gecikmiştir. 1930’da ilişkilerin düzelmesinden sonra sorun çözülmüş ve karşılıklı nüfus değiş tokuşu gerçekleşmiştir. Türk Fransız İlişkileri, Suriye Sınırı, Yabancı Okullar Ve Borçlar Sorunu Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra, Türkiye ile Fransa arasında Türkiye-Suriye sınırı, Osmanlı borçları, yabancı okullar, Adana-Mersin demiryolunun satın alınması anlaşmazlık olan konu başlıklarıdır. 1926’da Fransa ile Dostluk ve İyi Komşuluk Sözleşmesi imzalandı Fransa’ya olan borçlarımızın taksit süreleri uzatıldı. Son taksit 1954’te bitti. Fransa yabancı okullarla ilgili devletimizin aldığı kararlara uymak zorunda kaldı. 12 Adana-Mersin demiryolunu Fransa Türkiye’ye devretti. Türk - İngiliz İlişkileri, Irak Sınırı, Musul Sorunu 5 Haziran 1926’da İngiltere ile Ankara Antlaşması imzalanmış, bu antlaşmada Hakkâri Türkiye’de kalmış, Musul ve Kerkük Türklerinin kültürel hakları saklı tutulmak kaydı ile Musul, İngiliz mandası altında bulunan Irak’a bırakılmıştır. Bu antlaşmaya göre Irak, Musul petrol gelirinin %10’unu 25 yıl süreyle Türkiye’ye verecekti. Ancak Türkiye bir defaya mahsus 500.000 sterlin karşılığında bu hakkından vazgeçmiştir. Bu parada İngiltere’ye verilecek Duyunuumumiye borçlarının karşılığı sayılmış ve mesele bu şekilde kapanmıştır. Musul meselesinin böyle sonuçlanmasında Şey Sait isyanının çıkması etkili olmuştur. Antlaşmalardan sonra Türk-İngiliz ilişkileri düzelmeye başlamıştır. Bunun üzerine Milletler Cemiyeti, Türkiye’nin cemiyete üye olması için çağrıda bulundu. Türkiye, 18 Temmuz 1932 tarihinde İspanya’nın önerisi ve Yunanistan’ın da desteği ile Milletler Cemiyetine üyelik hakkını elde etti. Türkiye’nin Milletler Cemiyetine girişi, dış politikasında önemli gelişmelere sahne olmuş ve Türkiye, cemiyete girdikten iki yıl sonra konsey üyeliğine seçilmiştir. Balkan Antantı(1934) Almanya ve İtalya’nın yayılmacı tutum sergilemesi üzerine Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya Balkan Antantı Antlaşmasını imzaladılar. Üye devletler birbirlerine saldırmamayı ve bir saldırı olduğunda birbirleriyle yardımlaşmayı taahhüt etmişlerdir. Önce Yugoslavya’nın Almanya’ya yaklaşması ile birlikte 1940’larda bu antant dağılmıştır. Türk - Sovyet İlişkileri Musul meselesinde Milletler Cemiyeti’nin taraflı Almanya ve İtalya’nın yayılmacı tutum 1928 yılında İsviçre’nin Cenevre şehrinde toplanması planlanan “Silahsızlanma Konferansı”na bizzat Sovyetler Birliği’nin davet etmesi üzerine Türkiye de katıldı Atatürk Dönemi’nde karşılıklı güvene dayanan siyasal ve ekonomik ilişkiler devam etti. 1932-1939 YILLARI ARASINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİDIŞPOLİTİKASI sergilemesi üzerine İngiltere ile anlaşan Türkiye, Sovyetler Birliği’nin de desteğini aldıktan sonra, Lozan Barış Antlaşması’nı imzalayan devletlere bir nota vererek Boğazlar konusunda şartların değiştiğini, bu nedenle Boğazların yönetiminin yeniden düzenlenmesi gerektiğini bildirdi ve bir konferansın toplanmasını talep etti. Yapılan Montrö Sözleşmesi ise boğazların kontrolü Türkiye’ye verildi. Barış zamanında ticaret gemileri serbestçe geçebilecekti. Savaş gemilerinin geçişi ile Türkiye’nin vereceği izne bağlandı. Sadabat Paktı (1937) Türkiye’nin barışa katkıları ve uluslararası İtalya’nın Habeşistan’ı işgali üzerine Türkiye, sorunları barışçıl yollarla çözmesi Milletler Türkiye’nin İran ve Irak sınırlarının güvenliği sağlanmış oldu. Hatay’ın Ana Vatana Katılması(1939) 20 Ekim 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ve Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile Türkiye-Suriye sınırı çizilmişti. Türkiye - Fransa arasında yapılan antlaşma ile kent halkının büyük çoğunluğunun Türk olmasından dolayı Türklere geniş haklar tanındı. Bu hakların en önemlisi, Hatay’da resmî dilin Türkçe olması ve Türk kültürünün özgürce geliştirilip yaşatılması idi. 1936 yılında Fransa, Suriye’deki sömürge yönetimine son vererek bu ülkeden çekilme kararı aldı. Bu amaçla Fransa, yeni kurulan Suriye Hükûmeti ile 8 Eylül 1936’da bir antlaşma imzaladı. başvurarak Hatay’ın kaderine, Hatay’da yaşayanların karar vermelerini istedi. Komisyon raporu ile Milletler Cemiyeti Hatay’da İran, Irak ve Afganistan bir araya gelerek Sadabat Paktı’nı kurdular. Bu sorunun Türkiye lehine sonuçlanması, Atatürk’ün dış politikadaki son başarısıdır. ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ Büyük önderin hastalığı1936 yılının Kasım ayında başladı. Ocak 1938’de Yalova ve Bursa’ya yaptığı bir gezi sırasında, rahatsızlanan Atatürk, İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. Yurt dışından getirilen uzmanlar ve Türk doktorları tarafından Atatürk’e dinlenmesi gerektiği söylendi. Ancak Atatürk, özellikle Hatay konusu yüzünden bu dinlenme önerisine uymadı. Türkiye’nin Hatay konusundaki kararlılığını göstermek için sağlığını düşünmeden Mersin, Silifke ve Adana’yı içine alan bir inceleme gezisine çıktı. Deniz havasının sağlığına iyi gelmesi üzerine Atatürk, bir süre Savarona Yatı’nda dinlendi. Hastalığının iyice artması üzerine kendi isteği ile vasiyetnamesini hazırlayarak servetinin büyük bir bölümünü Türk Tarih ve Dil Kurumlarının çalışmalarına kaynak olması için Türk milletine bağışladı. bağımsız bir devletin kurulmasını öngördü. Savarona Yatı’nda dinlenmekteyken hastalığı Fransa ve Suriye’nin olumsuz tavırları üzerine şiddetlenince Dolmabahçe Sarayı’na geldi. Türkiye sınıra asker sevk etti. Türkiye ile Fransa arasında yapılan görüşmelerin sonucunda, 3 Temmuz 1938’de bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre, Türk ordusu Hatay’a girerek Hatay’ın toprak bütünlüğünü sağladı. Hatay’da yaşayan halkın katıldığı milletvekili seçimleri yapıldı. Daha sonra Hatay Millet Meclisi toplandı ve Hatay Cumhuriyeti ilan edildi (2 Eylül 1938). Devletin cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen, başbakanı Abdurrahman Melek oldu. Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Üye Olması Cemiyetinin de dikkatini çekmişti. taahhüt etmişlerdir. Türkiye, 6 Ekim 1936’da Milletler Cemiyetine Boğazlar Sorunu ve Montreux (Montrö) Sözleşmesi (1936) davrandığı bir dönemde Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması imzalandı(17 Aralık 1925). Üye devletler sadece birbirlerine saldırmamayı Daha sonra Hatay Meclisi, halkın büyük çoğunluğunun da isteğine uyarak Türkiye’ye katılma kararı aldı (29 Haziran 1939) ve böylece Hatay Türkiye’nin bir ili oldu. Doktorların bütün çabalarına rağmen sağlığına kavuşamayan Atatürk, 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumdu. 19 Kasım 1938 tarihinde büyük önderin cenaze namazı İslam İncelemeleri Enstitüsü Direktörü Ord. Prof. Dr. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı. 21 Kasım 1938’de Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabrine konuldu. Atatürk’ün naaşı, Anıtkabir tamamlandıktan sonra 10 Kasım 1953 tarihinde yapılan bir devlet töreni ile Etnografya Müzesindeki geçici kabrinden alınarak Anıtkabir’deki ebedî istirahatgâhına taşındı.