AVRUPA BİRLİĞİNDE DEMOGRAFİK DÖNÜŞÜMLER ve TÜRK NÜFUSUN GELECEĞİ Salih ŞAHİN* Özet: Son iki yüzyılda hem dünya genelinde hem de bölgesel ve ülkeler düzeyinde nüfus artış hızı, yaş yapısı, doğum ve ölüm oranları, ortalama ömür, yaşanılan yerleşim birimine göre durumu gibi nüfus özelliklerinde önemli değişim ve dönüşümler yaşanmıştır. Bu bağlamda gerek dünya ölçeğinde gerekse bölgesel ve ülkeler düzeyinde nüfus özelliklerinin değerlendirilerek karşılaştırılmalar yapılması birçok açıdan faydalar sağlar. Dünyadaki siyasal ve ekonomik gelişmelerin bir yansıması olarak kurulan ve 2008 yılı itibariyle 27 üye ve 3 aday ülkeden oluşan Avrupa Birliği ülkelerinin nüfus özelliklerinde de bu değişim ve dönüşümler Türkiye ve Avrupa Birliği ülkeleri açısından karşılaştırılarak benzer ve fraklılıklar ortaya konulmuştur. Buna bağlı olarak da geleceğe yönelik eğilimlerin neler olduğu değerlendirilmiştir. Çalışmada öncelikle AB ve Türkiye nüfus özellikleri ortaya konularak karşılaştırılmış, Avrupa Birliği içindeki Türk nüfusunun durumu değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Demografik Dönüşüm, Türk Nüfus. Population Transformation in European Union and Future of Turkish Population. Abstract: There have been significant changes and transformations of population characteristics including the rate population growth, age structure, birth and death rates, average life expectancies and the distribution of population in terms of settlement units both in the world and in regional and territorial scales over the last two centuries. It is, therefore, in many respects beneficial to carry out evaluations of population characteristics and make comparisons. In this paper, the population characteristics of the EU that is a union that consists of 27 member countries and three candidate country as for 2008 and that was founded as a result of some political and economic developments of the world is discussed with regard to Turkey’s population characteristics. In this respect, by setting the similarities and differences, future inclinations are evaluated. The paper also considers the situation of Turkish population within the EU. Keywords: European Union, Demographic Transformations, Turkish Population. * Yrd. Doç. Dr., Gazi üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı, ssahin@gazi.edu.tr Salih ŞAHİN GİRİŞ Hızla gelişen ve değişen dünyada çeşitli amaçlarla yeni işbirliği imkânları yaratılmakta ve bu amaçla çeşitli organizasyon ve birlikler kurulmaktadır. Avrupa Birliği (AB)’de başlangıçta sadece ekonomik amaçlarla kurulan bir birlik özelliğinde iken; günümüzde ekonomik, sosyal ve askeri alanda işbirliği yanında; dünya liderliğini ele geçirmek isteyen ülkelerin oluşturduğu siyasi bir birlik haline de gelmiştir. İlk olarak sadece 6 ülke tarafından kurulan AB’ye günümüzde 27 üye ve 3 aday ülke bulunmaktadır. Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci devam etmektedir. AB üyesi adayı Türkiye birçok bakımdan olduğu gibi nüfus özellikleri bakımından da AB ülkeleri ile önemli farklılıklar göstermektedir. Bir devleti oluşturan ve devletin varlığının sürdürülmesinde en önemli unsurlardan biri nüfustur. Çünkü devleti millet, onu da nüfus meydana getirmektedir. Ayrıca üretim, başta olmak üzere çeşitli ekonomik faaliyetler, ancak nüfus aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu nedenle ülkenin gelişip kalkınmasında nüfusun önemli bir yeri vardır. Ayrıca devletin güçlü sayılabilmesinde nüfus güç unsuru olarak kabul edilmektedir. Devletin büyük bir nüfus potansiyeline sahip olması olumlu bir veri olarak değerlendirilmekle birlikte, eğitimsiz, yeterince istihdam sağlanamayan kalabalık nüfus, ekonomiye yük olarak değerlendirilmektedir (Arıboğan, 2001: 91-103). Geçmiş yıllarda nüfusun fazla olması ülkeler için çok önemli bir avantaj olarak kabul edilmekteydi. Tarımla geçinen toplumların birçoğunda çocuğun aileye ekonomik katkısı dolayısıyla doğurganlığın fazla olması olumlu karşılanmıştır (Tuncer, 1975: 5). Ancak günümüzde nüfusun sayısal fazlalığından çok eğitimli ve nitelikli nüfusun ülkeler için önemli bir güç kaynağı olduğu kabul edilmektedir. Dünyadaki aşırı kalabalık ülkelerin çoğunun az gelişmiş ve birçok sorunla karşı karşıya olduğundan hareketle; devletler için nüfusun sayısal olarak miktarından daha çok niteliğinin ülke için güç kaynağı olduğu ve üzerinde durulması gerekir (Arıboğan, 2001: 91-103; Şahin, 2007: 2). Hatta oluşturulan güç şemasında yetişmiş insan gücü önemli bir unsur olarak belirtilmektedir (Hacısalihoğlu, 2001: 67). Ayrıca nüfusu kalabalık ülkelerinin geleceğin eksen ülkeleri olacağı belirtilerek ve ülkelerin geliştirecekleri politikalarda bu durumun etkili olacağına vurgu yapılmaktadır. Bu ilişki, sadece nüfusun sayısıyla değil; aynı zamanda yaş durumu, artış hızı, şehirleşme, ekonomik ve 188 TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 Avrupa Birliğinde Demografik Dönüşümler ve Türk Nüfusun Geleceği siyasal kurumlarla ve kaynaklarla nasıl etkileşip kendi geleceğini nasıl biçimlendirdiği gibi hususlar açısından da vurgulanmaktadır (Chase ve diğerleri, 2000: 255-256). Nüfus ve kalkınma ilişkisi ülkelerin her zaman üzerinde durdukları bir konudur. Çünkü nüfus bir yandan kalkınma için gerekli işgücünün sağlanmasında önemli bir unsur; diğer yandan da aşırı nüfus artışı, kalkınmayı yavaşlatması yanında, kişi başına düşen gelirin azalmasına ve çeşitli sorunlara neden olan bir husustur. Nüfus konusu, az gelişmiş ve gelişmiş ülkeler tarafından ayrı anlam taşır. Çünkü gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda aşırı nüfus artışı ve ona bağlı sorunlar yaşanmaktadır. Bu bağlamda ülkeler beslenme, açlık, istihdam, eğitim, sağlık ve diğer sosyal hizmetlerin yetersizliği gibi sorunlarla uğraşmaktadır. Diğer yandan gelişmiş ülkeler ise sıfır nüfus artışı, nüfusun eksilmesi ve özellikle birçoğu nüfusta yaşlanma sorunuyla karşı karşıyadır (http://www. un.org/esa/population/ publications/WPA2007/SummaryTables_new. pdf). Dünya nüfusu sürekli olarak artmaktadır. Özellikle 20. yüzyıl boyunca dünya nüfusunda çok hızlı bir artış yaşanmıştır. Bu durumun temel nedeni sağlık, tıp ve sosyal alandaki gelişmeler ile ölüm oranlarının azalması ve ortalama ömür değerlerinin artması yanında; özellikle az gelişmiş ülkelerdeki doğumların fazlalığıdır. Özellikle 1950’li yıllardan sonra gelişmiş ülkelerin nüfusundaki hızlı artış çok daha fazla iken bu yıllardan sonra gelişmiş ülkelerin nüfus artış hızı yavaşlamış hatta bazı ülkelerde nüfus artışı durağan veya eksi yönde olmuştur. Böylece 1950 yılında geri kalmış ülkelerin dünya nüfusu içindeki payı yaklaşık % 70 iken; 2000 yılında bu değer % 80’e yükselmiştir (http://esa.un.org/ unpp). Buna göre geri kalmış ülkelerde son 50 yılda nüfus artışı daha fazla olmuştur. Son yıllarda az ve orta gelişmiş ülkelerde, aşırı artışa bağlı olarak ortaya çıkan sorunlara karşı önlemler alma çabası sürdürülürken; gelişmiş ülkelerde nüfusun azalması ve yaşlanması ile ilgili sorunlara çözüm aranmaktadır. Ülkelerin nüfus özellikleri ile gelişmişlik düzeyleri arasında yakın bir ilgi vardır. Örneğin; gelişmiş ülkelerin nüfus artış hızları çok düşüktür. AB üyesi ülkelerin önemli bir kısmı gelişmiş ülkeler olduklarından nüfus artışı çok düşük; hatta bazılarında nüfus artışı yoktur. Bu durum AB ülkelerinin geleceğini tehdit etmektedir. Türkiye’de ise son 25-30 TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 189 Salih ŞAHİN yıldan beri, nüfus artış hızı, önceki yıllara oranla biraz yavaşlasa da; halen AB’ye üye ülkelerin artış hızlarından daha yüksektir. Üye olması durumunda Türkiye’nin AB nüfusu içinde önemli bir paya sahip olacağı ve AB’nin nüfus yapısını önemli ölçüde değiştireceği de bir gerçektir. BM verilerinden elde edilen değerlerle yapılan hesaplamalara göre AB ülkeleri Dünya nüfusunun % 7,4’ünü oluşturmaktadır (http://esa. un.org/unpp). Türkiye’nin AB’ye katılımıyla bu değer % 8,6’ya yükselecektir. Bu çalışmada öncelikle Avrupa Birliği ülkeleri ile Türkiye’nin nüfus özellikleri bazı özellikler bakımından karşılaştırılacak daha sonra da AB ülkelerindeki Türk nüfusunun geleceği hakkında bazı bilgi ve değerlendirmelere yer verilecektir. A- TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİNİN KISA TARİHÇESİ ve SORUNLAR Ülkeler, bölgesel veya küresel birlikler kurarak dünya ticaretinde etkin olmak, siyasi ve askeri yönlerden güç birliği oluşturmak istemektedir. Bu amaçla ülkeler özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında, küreselleşme olgusunun da etkisiyle; birçok bölgesel birlikler aracılığıyla kendi aralarında işbirliği oluşturarak, dünya liderliği girişimlerinde bulunmaktadırlar. AB sözü edilen bu amaçlara ulaşmak amacıyla ilk olarak 9 Mayıs 1950’de kurulmuş bir girişimdir. Bu tarihlerde Avrupa ülkeleri 2. Dünya savaşından yeni çıkmış olmaları ve savaş sonrası hem yıpranmış olan ekonomilerini düzeltmek, hem de kendi aralarında ekonomik işbirliği sağlayarak, ekonomik anlamda dünyada söz sahibi olmak istemelerinin bir sonucu AB’ye giden süreç başlamıştır. Böylece AB’nin temelini oluşturan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) 25 Mart 1957’de imzalanan Roma Anlaşması ile kurulmuştur. O zaman birliği oluşturan ülkeler: Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya ve Lüksemburg’dur. Türkiye ilk olarak 31 Temmuz 1959’da o zamanki adıyla AET’ye ortaklık başvurusu yapmıştır. Konuyla ilgili olarak 12 Eylül 1963’te Ankara Anlaşması imzalanmıştır. Uzun süren bu yolculuk 1999’da Helsinki’de adaylık başvurusuna dönüşmüştür. 3-9 Ağustos 2002’de uyum yasaları çıkartılmıştır. 17 Aralık 2004’te ise adaylık için ucu açık müzakerelere başlanılmasına karar verilmiş ve halen müzakere süreci bazı konu başlıkları açılarak devam etmektedir. 190 TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 Avrupa Birliğinde Demografik Dönüşümler ve Türk Nüfusun Geleceği AB parlamentosu ülkelerin nüfus miktarına göre temsil imkanı vermektedir. AB’ye üye olması durumunda Türkiye önemli sandalye sayısına olacaktır. Her ne kadar açık olarak dile getirilmese de AB içinde Almanya, İngiltere ve Fransa’nın söz sahibi olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Yönetim ve çeşitli işlemler yıllara göre ülkeler arasında el değiştirse de; söz konusu bu ülkeler adeta AB’nin liderleri rolündedir. AB ülkelerinde nüfusun artmaması, az artması ve giderek yaşlı nüfus oranının fazlalaşması nüfusla ilgili özel politikalar geliştirmelerine neden olmaktadır. Bu ülkelerin nüfusunda yaşlı nüfus oranının artması; üretim ve diğer hizmet faaliyetlerinin yürütülebilmesi için işgücüne ihtiyaç duyması, nüfus artışı yönünde bir nüfus politikası izlemesine neden olmaktadır. Ancak, AB ülkelerinin genel olarak bir nüfus politikasından söz etmek mümkün değildir. AB ülkeleri, üyelik sürecinde, Türkiye nüfusuyla ilgili bazı kaygılar taşıdıklarını ifade etmektedirler. Daha açık bir ifade ile Türkiye nüfusunun genç, dinamik ve artış hızının fazla olmasından, serbest dolaşım hakkı ve çeşitli yollarla, AB ülkelerine göç ederek adeta istilasından endişe duyulmaktadır (Laçiner ve diğerleri, 2004: 122-123). Ayrıca AB ülkeleri ülkemiz nüfusunun sayıca fazla olmasından, bu nedenle yönetimde ve temsilde söz sahibi olmada üye sayısının fazla olacağından endişe duymaktadır. AB ülkeleri yöneticileri Türkiye’nin nüfus yapısının AB’nin istikrarı için bir tehdit olacağını dile getirmektedir (Özdağ, 2002: 32). Bütün bunlara ek olarak nüfusun giderek yaşlanması gelecek yıllarda genç ve dinamik nüfusa ihtiyaç duyması Türkiye açısından fırsat olarak görülebilir. Özellikle nitelikli nüfus ve işgücü AB’nin istediği bir durumdur. Ayrıca genç Türkiye nüfusunun, AB ülkeleri için önemli bir pazar özelliğinde olabileceği de unutulmamalıdır. Yukarıda belirtildiği gibi, Türkiye’nin AB’ye üyeliği sürecinde değerlendirilmesi gereken önemli hususlardan birisi de nüfus özellikleridir. Çünkü AB’nin ülkemizle ilgili çekincelerinden birisi de nüfus yapısı ve nüfus artışının üyeliği durumunda AB üzerine olası etkileridir. TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 191 Salih ŞAHİN B- AVRUPA BİRLİĞİ ÜYE VE ADAY ÜLKELERİNİN NÜFUS ÖZELLİKLERİ AB başlangıçta küçük bir yüz ölçüme ve az bir nüfusa sahip iken zamanla büyüyerek, 2008 yılı itibariyle 27 üyeden oluşan 4 324 482 km²’lik bir yüz ölçüme sahiptir (http://www.1europe.eu/). Türkiye’nin katılımıyla (769 604) AB’nin yüzölçümü 5 094 086 km² olacaktır. AB ülkelerinin yönetim özellikleri yanında sosyal, kültürel ve ekonomik özellikleri bakımından da farklılıklar söz konusudur. Ayrıca AB’ye üye ülkelerin nüfusun artış hızı, yaş, cinsiyet ve yaşadığı yerleşim birimlerine göre durumu gibi özelliklerinde de belirgin farklılıklar dikkati çekmektedir. AB üyesi ve aday ülkelerin nüfus özellikleri bakımından karşılaştırıldığında aşağıdaki hususlar belirtilebilir: a) Toplam Nüfusları Bakımından Durum Nüfusun miktarı ve artış hızı ülkelerin nüfus özellikleriyle ilgili olarak en çok üzerine durdukları konulardan birisidir. Daha önce de belirtildiği gibi, geçmiş yüzyıllarda ülkeler için nüfusun sayısal fazlalığı büyük önem arz etmekteydi. Yani ne kadar çok nüfus o kadar çok nüfuz anlamına geliyordu. Oysa günümüzde ise nüfusun sayısal fazlalığından çok niteliği önem kazanmıştır. Ayrıca nüfusun sayısal olarak çokluğunun tek başına fazla bir anlam taşımadığı, nüfusun diğer özelliklerinin de değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Halen AB üyesi 27 ülke bulunmaktadır. Bu ülkelerin toplam nüfusu 490 milyon 292 bin kişidir (http://esa.un.org/unpp). Bu değer ile AB ülkeleri Dünya nüfusu içinde % 7,44’lük bir paya sahiptir. Türkiye ise 2007 yılı itibariyle sahip olduğu 70 586 256 kişi olan nüfusuyla dünya ülkeleri arasında ilk 20 ülke arasında yer alır (http://www.tuik. gov.tr). Böylece Türkiye’nin AB’ye üyeliği durumunda AB’nin nüfusu bugünkü haliyle 560 milyona ve dünya nüfusundaki payı % 8,6’ya yükselecektir. Diğer yandan Türkiye üye olması durumunda bugünkü nüfusuyla AB içinde % 15,8’lik bir paya sahip olacaktır. AB ülkelerinden sadece Almanya 82 652 bin kişilik nüfusuyla dünya nüfus sıralaması içinde 14. Sırada ve Türkiye’den önde yer almaktadır. Almanya bu nüfusuyla AB içinde ise % 17’lik bir paya sahiptir (http://esa. un.org/unpp). Almanya AB ülkeleri içinde ise 18,2’lik pay ile ilk sırada yer almaktadır. Türkiye’nin nüfusu ise 70 586 256’dır (http://tuik.gvo. tr). Türkiye dünya nüfusu içinde % 1’lik; AB ülkelerinin toplam nüfu- 192 TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 Avrupa Birliğinde Demografik Dönüşümler ve Türk Nüfusun Geleceği su içinde ise % 14,4’lük paya sahiptir (http://esa.un.org/unpp). Türkiye nüfusu AB ülkelerinin 26’sından daha fazladır. Başka bir ifade ile Türkiye nüfusları 10 milyonun altında olan 14 ülkenin toplam nüfusundan daha fazla bir nüfusa sahiptir. Nüfus konusunda üzerinde durulan hususlardan birisi de nüfusun yıllara göre gelişimidir. Dünya tarihi boyunca nüfus sürekli olarak artmıştır. Özellikle son iki yüzyılda dünya nüfusunda çok hızlı artış meydana gelmiştir. Ancak bu artış bütün ülkelerde aynı şekilde olmamıştır. AB ülkelerinde nüfus artış hızı bakımından değerlendirildiğinde 1900’lü yılların ortalarına kadar hızlı bir artış meydana gelmiştir. Daha sonraki yıllarda ise artış hızı düşmüş; birçok ülkede ise nüfus ya çok az artmış veya azalmıştır (http://esa.un.org/unpp). Nüfus artış hızları bakımından değerlendirildiğinde AB ülkeleri içinde nüfus artış hızlarının genel olarak ‰ 1’in altında olduğu anlaşılır. Başka bir ifade ile AB ülkelerinin hemen tamamında nüfus artışı sıfır veya eksi olduğu belirtilebilir. AB ülkelerinden Almanya başta olmak üzere Çek Cumhuriyeti, Estonya İtalya, Letonya Litvanya, Macaristan ve Slovenya’nın nüfus artış hızları eksi değerlerdedir. Geri kalan ülkelerin değerleri de % 1’in altındadır (Tablo: 1). Bu değerler dünya ortalaması ve Türkiye ile karşılaştırıldığında oldukça ilginç sonuçlara ulaşılır. Çünkü dünyada nüfus artış hızı ‰ 15’in üzerinde olduğu halde, Türkiye’de ise bu değer ‰ 5,7 kadardır. Türkiye’de cumhuriyetin ilanından sonra hızlı bir nüfus artışı yaşanmıştır. Türkiye’de ilk nüfus sayımının yapıldığı 1927’den günümüze en düşük artış hızı 1940-45 arasındaki dönemde (% 10,6) en fazla artış hızı ise 1955-1960 arası dönemde (% 28,5) görülmüştür. Daha sonraki dönemde genel olarak nüfus artış hızı ‰20’ler civarında seyretmiştir. 1985’li yılların ortalarından sonra ise nüfus artış hızında düşüş görülmüştür (Karabağ-Şahin, 2006: 8). Nitekim Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre, Türkiye’de 2000-2007 yılları arasında ortalama yıllık nüfus artış hızı % 5,7 kadar olmuştur (http://www.tuik.gov.tr). Türkiye’de son dönede nüfus artış hızının azalmasının temel nedenleri, kadının daha çok iş hayatına katılması ve sosyal statüsündeki değişiklikler, genel olarak eğitim seviyesinin yükselmesi ile aile planlaması konusunda insanların giderek bilinçlenmesiyle daha az çocuk sahibi olmak istemesidir. TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 193 Salih ŞAHİN Tablo: 1- AB Ülkelerinin Bazı Nüfus Özellikleri 1 2 3 4 5 Almanya Avusturya Belçika Birleşik Krallık Bulgaristan Çek Cumhuriyeti Danimarka Estonya Finlandiya Fransa GKRY Hollanda İrlanda İsveç İspanya İtalya Letonya Litvanya Lüksemburg Macaristan Malta Polonya Aritmetik Toplam Nüfus Nüfus (Bin Yoğunluğu Kişi) (Kişi/km²) 82 652 232 8 189 99 10 419 341 Şehirli Nüfus Oranı (%) 88 66 97 Ham Doğum Oranı (‰) 8 9 10 Ham Ölüm Oranı Ortalama (‰) Ömür (yıl) 11 79 9 79 10 78 60 245 7 745 248 70 89 70 12 9 10 15 79 73 10 192 5 417 1 344 5 246 60 991 836 16 328 4 148 9 038 43 397 58 646 2 302 3 425 457 10 086 402 38 196 129 126 30 16 111 90 393 59 20 86 195 36 52 177 108 1 274 118 75 86 70 61 77 69 67 60 83 77 68 66 67 92 66 92 62 9 11 11 11 12 12 11 16 11 11 9 9 9 12 9 10 10 11 10 14 10 9 8 9 7 10 9 11 14 12 9 13 8 10 75 77 71 78 80 79 79 78 81 80 80 71 72 78 72 79 75 23 Portekiz 10 495 114 56 11 11 77 24 Romanya 21 628 91 55 10 12 71 25 Slovenya 1 967 99 51 9 10 77 5 401 110 58 10 10 74 11 100 84 61 9 10 78 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 26 Slovakya 27 Yunanistan Kaynak: http://esa.un.org/unpp AB ülkelerinde nüfus artış hızının düşük olmasının temel nedeni doğum oranlarının azlığıdır. Çünkü halen AB ülkelerinde ham doğum oranları ‰16’lık değeriyle İrlanda bir yana bırakılırsa ‰ 9 ile ‰13 194 TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 Avrupa Birliğinde Demografik Dönüşümler ve Türk Nüfusun Geleceği arasında değiştiği anlaşılır. AB ülkelerindeki ham doğum oranının diğer ülkeler ve Türkiye ile karşılaştırıldığında oldukça düşük olduğu anlaşılır. Çünkü Dünyada ham doğum oranı ‰ 21,1 Türkiye’de ise ‰19’dur (http://esa.un.org/unpp). Şüphesiz doğum oranlarıyla ilgili diğer tanımlama ve hesaplamalardan da yararlanarak değerlendirmeler yapılabilir. Ancak sonuç bunlardan çok farklı olmayacaktır. Doğum oranı ülkelerin gelecekteki durumu açısından oldukça önem taşır. Bu bağlamda AB ülkelerinin doğurganlık oranlarının az olması bu ülkelerde gelecekte bir nüfus sorunuyla karşı karşıya kalacağının önemli bir göstergesidir. Kaldı ki günümüzde bile birçok AB üyesi, ülkelerinin nüfus sorunuyla karşı karşıya olduklarını her fırsatta dile getirmektedirler. AB ülkeleri düşük doğum oranları yanında birçoğu yüksek ölüm oranlarına sahiptir. Bu durumun nedeni bu ülkelerdeki yaşlı nüfus oranının fazla olmasıdır. Bu nedenle AB ülkelerinde ortalama ölüm oranları dünyadaki diğer gelişmiş ülkelerin değerlerinden daha yüksektir. AB ülkeleri içinde Bulgaristan ‰15, Estonya ve Letonya ‰14 gibi en yüksek ölüm oranlarına sahip ülkelerdir. İrlanda % 7, Malta ‰8 ile düşük ölüm oranlarına sahiptir. Türkiye’de ölüm oranı ‰6 kadardır (http://esa.un.org/unpp). b) Nüfusun Yaş Yapısı Nüfusun yaş yapısı ülkenin bugünkü nüfus yapısını göstermesi yanında, geçmişteki olaylar ve özellikle gelecekteki nüfus durumu hakkında da fikir verir. Nüfusun yaş durumu bazı arlıklar belirlenerek ifade edilmektedir. Bunlardan birisi 0-14 (çocuk nüfus) 15-64 (genç nüfus) ve 65 ve üzeri nüfus (yaşlı nüfus) yaş grubu nüfustur. Bu gruplamalardan çocuk genç ve yaşlı nüfus miktarının az veya fazla olmasının ayrı ayrı anlamı vardır. Çünkü her yaş grubunun beklenti ve ihtiyaçlarının farklı olması başta yöneticiler olmak üzere herkes için dikkate alınması gereken önemli bir husustur. Bir yandan çocuk nüfusun fazla olması eğitim ihtiyacını, genç nüfusun fazla olması iş ihtiyacını doğururken; yaşlı nüfusun fazla olması ise sağlık ve sosyal yardım harcamalarının fazla olması anlamına gelmektedir. Diğer yandan ülkede çocuk nüfusun fazla olması, geleceğin teminat altına alınması bakımından önem arz etmektedir. Genç nüfusun fazla olması ise ucuz işgücü demektir. Genellikle üretici olmayan bağımlı ve çoğunlukla da bakıma muhtaç grubu TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 195 Salih ŞAHİN oluşturdukları için ülkeler yaşlı nüfusun fazla olması istenmemektedir. Dünya, AB ülkeleri ile Türkiye’nin yaş ve cinsiyet özellikleri karşılaştırıldığında; Tablo: 2- AB ülkeleri, Türkiye ve Dünya nüfusunun üç ana yaş gruplarına göre oranı (%). Yaş grubu AB Ülkeleri Dünya Türkiye 0-14 16,0 28,3 26,4 15-64 67,3 64,4 66,5 65+ 16,7 7,3 7,08 Kaynak: http://esa.un.org/unpp, http://www.tuik.gov.tr Tablo2’den de anlaşılacağı gibi AB ülkelerinde 0-14 yaş grubu nüfus oranı % 16,0 iken Dünya % 28,3 ve Türkiye’de % 26,4 ile neredeyse AB’nin iki katıdır. 14-64 yaş grubu nüfus oranlarında AB, dünya ve Türkiye ortalamalarında benzerlik olmakla birlikte; 65 ve üzeri nüfus oranında da çok belirgin farklılık dikkati çeker (Tablo: 2). Türkiye nüfusunun üç yaş grubuna göre durumu incelendiğinde değerlerin dünya ortalamasına benzer olduğu; ancak AB ülkelerinden belirgin farklarla ayrıldığı anlaşılır (Şekil: 1). Türkiye’nin genç ve dinamik bir nüfusa sahip olduğundan hareketle; önümüzdeki 15-20 yıl içinde bu durumun büyük oranda değişmeyeceği beklenmektedir. Şekil: 1- AB ülkelerinin nüfus piramidi. 196 TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 Avrupa Birliğinde Demografik Dönüşümler ve Türk Nüfusun Geleceği Şekil: 2- Türkiye nüfus piramidi (2007). AB ülkelerinin nüfus piramidi incelendiğinde dikkati çeken en önemli husus doğurganlık oranının azlığı ve bu durumun özellikle son 20-25 yıldan beri belirginleştiği dikkati çekmektedir (Şekil: 1). Piramitte dikkati çeken diğer önemli bir husus ise yaşlı nüfus oranının fazlalığıdır. Türkiye’nin nüfus piramidinde de son 20-25 yıldır doğurganlık oranının azalması yanında halen genç nüfus oranının fazla olduğu ve yaşlı nüfus oranının düşük olduğu dikkati çekmektedir (Şekil: 2). Tablo 2 ve şekil 1’deki verilerden hareketle AB ülkelerinde ise önümüzdeki yıllarda yaşlı nüfus oranının daha da artacağı beklenmektedir. Bu nedenle AB ülkelerinde gelecek yıllarda çocuk ve genç nüfus oranı azalacağı için üretici çağdaki nüfus ve işgücü azalacaktır. Böylece AB üye ve aday ülkeleri gelecek yıllarda çok önemli nüfusun yaşlanma sorunuyla karşı karşıya kalacaklardır. Zira 2025 ve 2050 yıllarına ait tahminlerde AB ülkelerinin çoğunda 100 yaş ve üzeri nüfusun toplam nüfus içinde önemli bir paya sahip olacağı 65 ve üzeri nüfus oranının da nüfusun yarısı kadar olacağı tahmin edilmektedir. Diğer yandan Türkiye’de genç nüfusun fazla olması gıda, konut, sağlık, eğitim taleplerini artırmakta, bu durum kalkınmayı olumsuz etkilemektedir. 2025’te AB nüfusunun % 22,8’inin 65 yaş ve üzeri nüfustan oluşacağı bu değerin Türkiye’de ise % 10,8 olacağı tahmin edilmektedir (http:// esa.un.org/unpp). TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 197 Salih ŞAHİN Nüfusun yaş yapısının çalışma durumu ve bağımlılık açısından da önemi vardır. Bu nedenle bir ülke nüfusu içinde genç ve çalışma çağı nüfusun fazla olması genel olarak arzu edilen bir durumdur. Diğer yandan yaşlı nüfusun ve çocuk nüfusun fazla olması, yaş bağımlılık oranını artıracağı için istenilen bir durum değildir. AB ülkelerinin yukarıda belirtilen yaş yapısından da anlaşılacağı gibi yaş çocuk ve yaşlı nüfusun fazlalığından dolayı bağımlılık oranları oldukça yüksek değerlere sahip olduğu halde Türkiye’de yaş bağımlılık oranı çok düşüktür (Vehid, 2000: 102). c) Nüfusun Ortalama Ömür Durumu Her doğan kişide ortalama yaşam beklentisi nüfus özellikleri ile ilgili önemli bir göstergedir. Çünkü genellikle az gelişmiş ülkelerde ortalama ömür değerleri daha düşük buna karşın gelişmiş ülkelerde ortalama ömür değerleri daha yüksektir. Avrupa Birliği’ne yeni katılan üyeler dışındakilerin hemen tamamı genellikle gelişmiş ülkelerdir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde genellikle ortalama ömür değeri yüksektir. Ortalama ömür değerleri dünyadaki ülkelere göre çok önemli değişiklikler gösterir. Nitekim Afrika ülkelerinde ortalama ömür ancak 50 kadar iken Avrupa ülkelerinin çoğunda bu değer 65’in; AB ülkeleri içinde ise 70’in üzerindedir. AB ülkeleri içinde ortalama ömür değerlerinin en yüksek olduğu ülkeler İsveç (80) ve İtalya (80)’dır. Üye ülkeler içinde ortalama ömür değerinin en düşük olduğu ülkeler Estonya (71), Letonya (72) ve Litvanya (72)’dir (Tablo: 1). Dünya genelinde ortalama ömür Türkiye’de ise ortalama ömür değeri 69 olup, AB ülkelerinin tamamından daha düşüktür. d) Nüfusun Yaşadığı Yerleşim Birimleri Bakımından Durumu Nüfusun yaşadığı yerleşim birimine göre durumu ile ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile yakın bir ilişkisi vardır. Daha önce de belirtildiği gibi AB ülkelerinin çoğu gelişmiş ülkelerdir ve yüksek şehirli nüfus oranlarına sahiptirler. Bu açıdan değerlendirildiğinde % 97’lik değeri ile en yüksek şehirli nüfusa sahip ülke Belçika’dır. Onu % 92’lik şehirli nüfus oranlarıyla Lüksemburg ve Malta izlemektedir. Geri kalan ülkelerde de şehirli nüfus oranı % 60’tan daha fazladır. AB ülkeleri içinde sadece Slovenya (% 51), Romanya (% 55), Portekiz ve Slovakya (% 56)’da şehirli nüfus oranı % 60’dan daha düşük değerlere sahiptir (Tablo: 1). 198 TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 Avrupa Birliğinde Demografik Dönüşümler ve Türk Nüfusun Geleceği Türkiye’de ise 2007 yılı itibariyle Türkiye istatistik Kurumu’nun şehirli nüfus olarak kabul ettiği il ve ilçe merkezlerinde oturan nüfusun oranı % 70,4’tür (http://www.tuik.gov.tr). Şüphesiz Cumhuriyetin ilanından hemen sonraki yıllarda şehirli nüfus % 25 kadar iken; günümüzde bu değerlere ulaşması, Türkiye’de zaman içinde giderek daha çok kişinin şehir özelliğindeki yerleşmede yaşamaya başladığını göstermektedir. C- AB ÜLKELERİNDEKİ TÜRK NÜFUS 20. yüzyılda bütün dünyada olduğu gibi Avrupa kıtasında da önemli nüfus hareketleri yaşanmıştır. Kıtada yer alan ülkelerden birçoğu II. Dünya savaşından sonra başlattıkları ekonomik kalkınma hamlelerinde işgücüne ihtiyaç duymuşlardır. Ülkeler, ekonomik kalkınmanın temeli olarak görülen sanayi faaliyetlerinde kullanmak üzere gerekli işgücünü karşılayamayınca başka ülkelerden işçi almışlardır. Bu amaçla Avrupa ülkelerine öncelikle komşularından, daha sonra da büyük oranda istihdam sorunu yaşayan Akdeniz ülkelerinden çok sayıda işçi gelmiştir. Batı ve Orta Avrupa ülkeleri bu tip göçlerin en yoğun olarak yaşandığı ülkelerdir. Avrupa ülkelerine yapılan göçlerle birlikte önemli sosyal, kültürel ve ekonomik değişimler ve sorunlar yaşanmaktadır. Çünkü göçler, sadece ülkelerin nüfus yapısını etkilemekle kalmamış; çok boyutlu sosyal, kültürel, ekonomik ilişkilerin ve mekansal değişimlerin yaşanmasına da neden olmuştur. Göç eden insanlar bir yandan o zamana kadar yaşamını geçirdiği ülke ile bağlarını sürdürmekte; diğer yandan da yaşadığı yere sosyal, kültürel ve ekonomik yönlerden uyum sağlamaya çalışması bu sorunların temel nedenlerindendir. Böylece nereye ait olduklarını tanımlama konusunda çok önemli kimlik sorunları yaşamaktadırlar. Başlangıçta karşılıklı anlaşma ve ideal şartlar altında başlayan nüfus hareketleri giderek, sosyal, siyasi, kültürel ve ekonomik yönleriyle çok boyutlu ve karmaşık bir hal almıştır (Laçiner ve diğerleri, 2004; Karabağ-Şahin, 2006: 18-21). Avrupa kıtasına göç gönderen ülkelerden biri Türkiye’dir. Türkiye’den tüm Avrupa kıtasına -özellikle orta ve batı Avrupa ülkelerine- göçler yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Türkiye’den TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 199 Salih ŞAHİN en çok göç yapılan ülke Almanya’dır. Almanya’dan başka, Hollanda, Fransa, Belçika ve Avusturya’ya da Türkiye’den önemli ölçüde işçi göçleri olmuştur. Avrupa ve AB ülkeleri temel olarak sanayi faaliyetlerindeki işgücü ihtiyacını karşılamak için işçi almak istemiştir. Oysa Türkiye esas olarak istihdam fazlasını azaltarak işsizliğe çözüm bulmayı, işçi dövizleri aracılığıyla ödemeler dengesindeki açığı kapatmayı amaçlamıştır. Ayrıca Türkiye geçici olarak gönderilen bu işçilerin, geri döndüklerinde nitelikli işçiler olacağı noktasından hareketle, sanayileşme ve kalkınmada yararlanmayı düşünmüştür (Mutluer, 2003: 35-48; Abadan-Unat, 2007: 3-5). AB ülkelerindeki Türk vatandaşları 1980’li yıllarda dış ticaret açığının kapanmasında işçi dövizleri aracılığıyla belirli ölçüde etkili olmuştur. Ancak 1990’lı yıllardan itibaren bu etki giderek azalmıştır. İşçi dövizlerinin yurda dönüşü konusunda hazırlanan çok sayıda düzenleme ve teşviklere rağmen işçi dövizlerinden istenilen fayda sağlanamamıştır. İşçi göndermenin en fazla olduğu yıllarda Türkiye’de işsizliğin azaltılmasında yardımcı olmuştur. Ancak ilk gidenlerden birçoğunun geçici olarak değil de sürekli olarak AB ülkelerine yerleşmiş olması geri döndüklerinde onlardan yararlanma amacının gerçekleşmediğini göstermektedir. Eldeki verilere göre 3 829 378 Türk vatandaşı ülke dışında çalışmaktadır. Bunun 3063388’i Batı Avrupa ülkelerinde 183 122’si Türk Cumhuriyetleri ve Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyeti’nde 182 433’ü Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde 64 000’i Avustralya ve Yeni Zelanda’da 43 923’ü Rusya Federasyonu, Japonya Afganistan ve diğer ülkelerde 143 325’i ABD, Kanada ve Latin Amerika’da çalışmaktadır. Buna göre yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının önemli bir kısmı AB ülkelerinde yer almaktadır (Tablo: 3). Türkiye’den ilk olarak 1960’lı yıllardan itibaren Avrupa ülkelerine göçler yaşanmıştır. 2005 verilerine göre yurtdışındaki 3 829 378 Türk vatandaşının, 3 063 388’i Batı Avrupa ülkelerinde bulunmaktadır (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005 Raporu, 2007). Diğer yandan resmi makamlardan verilen veriler bu şekilde olmakla gerçekte daha çok sayıda Türk vatandaşının Avrupa ülkelerinde bulunduğu bilinen bir gerçektir. 200 TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 Avrupa Birliğinde Demografik Dönüşümler ve Türk Nüfusun Geleceği Tablo: 3- En Fazla Türk Nüfusun Bulunduğu Avrupa Birliği Ülkeleri. Ülke Almanya Fransa Hollanda Avusturya İngiltere Belçika İsveç Danimarka Toplam Türk Nüfusu 1 764 041 359 034 358 846 116 882 150 000 39 885 34 965 54 859 2 878 512 Kaynak:www.diyih.gov.tr/yayinlar/dosyalar/pdf/diyih_2005_raporu.pdf. Günümüzde AB ülkelerine göç eden Türkler, misafir işçilikten işveren statüsüne kadar geniş bir yelpazede etkendir. AB ülkelerinde çeşitli sektörlerde faaliyette bulunan Türk işletmelerinin sayısı her geçen yıl artmıştır. Bu sürecin en hızlı bir şekilde devam ettiği 1985-2000 yılları arasında Türk girişimcilerin sayısı 22 binden 60 bine yükselmiş ve girişimci sayısı her yıl ortalama % 11 artış göstermiştir. Türk vatandaşları, Avrupa genelinde 500 bin civarında kimseye iş vermekte olup ciroları da 50 bin Avro’ya yaklaşmıştır. Eldeki verilere göre 66 000 işletmenin yıllık ciroları yaklaşık 35 milyar Avro kadardır. Söz konusu işyerlerinde 400 000’e yakın kişi istihdam edilmektedir. Türklerin sadece Almanya’daki ticari yatırımlarının toplam tutarı 7,5 milyar Avro’ya ulaşmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinde Türk işletmelerinin sayısı 95 bin kadardır. Türklerin sadece Almanya’nın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’na yaptıkları katkı 2004 yılında 50 milyar Avro’ya yaklaşmıştır (http:// www.diyih.gov.tr/anasayfa/almanya _son_gelisme.html). D- AB ÜLKELERİNDE NÜFUSUN GELECEĞİ VE TÜRK NÜFUSUNUN YERİ Nüfus konusuyla ilgili yapılan çalışmalarda belirtilmesi gereken hususlardan birisi de nüfusun gelecekteki durumudur. Daha açık bir ifade ile gelecek yıllarda nerede ne kadar nüfusun olacağının bilimsel işlemler aracılığıyla belirlenmesi özellikle yapılacak planlamalar açı- TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 201 Salih ŞAHİN sından son derece önemlidir. Bu bağlamda AB ülkelerinin geçmişten günümüze nüfuslarının gelişim seyri de dikkate alınarak yapılan hesaplamalarda günümüzdeki nüfus yapısı ve nüfus artışından da hareketle önemli ölçüde nüfus artışı beklenmediği gibi eğer gerekli önlemler alınmazsa nüfuslarının azalacağı tahmin edilmektedir. Birleşmiş Milletlerin verilerinden yararlanılarak yapılan hesaplamalara göre 27 üyeli AB’nin (yeni üyeler katılmadığı takdirde) 2025 yılında nüfusunun 470,8 milyon; Türkiye nüfusunun ise 89 milyon olacağı tahmin edilmektedir (http://esa.un.org/unpp). Yine BM verilerine göre 2025 yılında Dünya nüfusunun 8 milyar 10 milyon kadar olacağı ve AB ülkelerinin dünya nüfusunun yaklaşık % 5,9’una sahip olacağı tahmin edilmektedir. AB ülkeleri içinde 2025 yılında en fazla nüfusa sahip ülkenin 80,3 milyonluk nüfusuyla Almanya olacağı da tahminler arasındadır. Türkiye ise üyeliği durumunda AB içinde 89,5 milyonluk nüfusuyla Almanya’dan daha fazla bir nüfusa sahip olacaktır (http:// esa.un.org/unpp). Bu durumda Türkiye’nin tek başına AB nüfusunun % 19’unu oluşturacağı tahmin edilmektedir. Geleceğe yönelik nüfus tahminleri ne kadar uzun süreli ise tahminin gerçekleşme oranı o kadar düşüktür. Ancak genel bir fikir vermesi açısından uzun vadeli nüfus tahminleri de yapılmaktadır. Bu bağlamda AB ülkeleri Dünya ve Türkiye için 2050 yılına ait nüfus tahminleri de oldukça ilginç değerlere sahiptir. BM verilerine göre 2050 yılında Dünya nüfusunun 9 milyar 191 milyon kadar olacağı ve AB ülkelerinin dünya nüfusunun ancak % 4,9 kadarına sahip olacağı beklenmektedir. AB ülkeleri içinde 2050 yılında en fazla nüfusa sahip ülkenin nüfusu 74 milyona düşecek olsa bile Almanya olacağı beklenmektedir. BM’in 2050 yılı için yaptığı tahminlere göre Türkiye 90 milyonu geçecek nüfusuyla AB içinde Almanya’dan daha fazla bir nüfusa sahip olacaktır (http://esa.un.org/unpp). Avrupa’daki Türklerin çok önemli bir kısmı AB ülkelerinde bulunmaktadır. AB ülkelerinde 5 milyona yakın Türk nüfus yer almaktadır. Halen Avrupa ülkelerinde üç kuşak Türk vardır. Bunlardan birinci kuşağın önemli bir kısmı emekli olmuş ve bu nedenle geri dönmüş, bir kısmı halen gidiş geliş yapmaya devam etmektedir. Geri dönüşler AB ve genel olarak Avrupa ülkelerinde Türk nüfusun azalmasına neden olmaktadır. Avrupa ülkelerinde bulunan ikinci ve özellikle üçüncü kuşak 202 TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 Avrupa Birliğinde Demografik Dönüşümler ve Türk Nüfusun Geleceği Türk nüfus ise orada yaşamaya devam etmekte ve çok önemli bir kısmının geri dönmeye de niyeti yoktur. AB ülkelerinde yaşayan Türklerde doğurganlık her ne kadar bulundukları ülke vatandaşlarından daha yüksek ise de genelde çok fazla değildir. Ancak birçok AB ülkesi Türk nüfusunu önemli demografik bir tehdit olarak görmektedir. Genellikle resmi kanallardan bu durum ifade edilemese bile bazı ortamlarda ifade edilmesi Türklere karşı şiddet olaylarına neden olabilmektedir. SONUÇ Avrupa Birliği başlangıçta ekonomik işbirliğini sağlamak amacıyla kurulan bir birlik olmasına rağmen zamanla, dünyada siyasal ve sosyal açılardan da dünya liderliğini elde etme amaçlarını da gütmeye başlamıştır. Başlangıçta sadece altı ülke tarafından kurulan AB zamanla büyüyerek 2008 itibariyle 27 üyeli bir topluluk haline gelmiştir. Türkiye’nin de üyelik kapsamında müzakere süreci devam etmektedir. Birliğe üye olması durumunda nüfusu dolayısıyla yönetimde önemli bir söz sahibi ülke konumuna gelebilecektir. Birliğe üye olan ülkeler birçok bakımdan birbirlerinden farklı özelliklere sahiptir. Nüfus özellikleri bakımından değerlendirildiğinde üye ve aday ülkeler arasındaki belirgin farklılıklar dikkati çekmektedir. AB ülkeleri yaklaşık 490 milyonluk nüfusuyla dünya nüfusunun % 8’ini oluşturmaktadır. Diğer yandan AB ve Türkiye nüfus artışı ve özellikle nüfusun yaş yapısı bakımından çok farklıdır. Çünkü Türkiye’de halen ‰ 5,7 gibi nüfus artış hızına sahip iken; AB ülkelerinde nüfus artış hızı ya hiç yoktur, yada nüfusları birçoğunda azalmaktadır. Yaş yapısı bakımından değerlendirildiğinde de Türkiye nüfusu içinde genç bir nüfusa karşılık, AB ülkelerinde oldukça fazla oranda yaşlı nüfus bulunmaktadır. Bu durum AB ülkelerinin geleceğini tehdit etmektedir. AB üyeliği sürecinde diğer bazı sorunlar yanında Türkiye’nin nüfus özellikleri de önemli bir husus olarak ileri sürülmektedir. Gerek AB içindeki çeşitli organlarda temsil hakkı, gerek AB tarafından yapılacak yatırımlardan yararlanma gibi hususlar bakımından Türkiye nüfusu önemli bir oran teşkil etmektedir. Ayrıca üyeliği durumunda Türkiye’deki genç nüfusun serbest dolaşım hakkından yararlanarak AB ülkelerine aşırı bir göç hareketinin yaşanacağından AB ülkeleri önemli TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 203 Salih ŞAHİN ölçüde endişe duyduklarını her fırsatta dile getirmektedir. Bu durumun Türkiye’nin tam üyeliği karşısında bir engel olarak ileri sürülmesinin temelinde ise gerçekten üyeliğin istenip istenmediği kaygısını uyandırmaktadır. Oysa üyeliği durumunda bir miktar nüfus hareketliliği beklense bile kaygı duyulduğu kadar göçlerin olup olamayacağını şimdiden kestirmek oldukça güçtür. Bütün bunların yanı sıra, genç ve alım gücü iyi durumda bir Türkiye nüfusu AB ülkeleri için önemli bir pazar özelliğindedir. Zira üretilen birçok sanayi ürününün az gelişmiş, alım gücü zayıf ve kültürel açıdan da oldukça farklı ülkelere satılamayacağı muhakkaktır. Bu nedenle Türkiye nüfusu AB ülkeleri için önemli bir pazar potansiyelidir. Ayrıca AB ülkelerinin yaşlı nüfusu karşısında Türkiye nüfusu ucuz işgücü sağlamak bakımından önemli bir unsur olarak dikkati çekmektedir. Türkiye nüfusu hızlı sayılabilecek şekilde artmakta; AB ülkelerinde ise nüfus ya çok az artmakta yada hiç artmamaktadır. Hatta bazılarında nüfusta azalmalar görülmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinde doğum oranlarının düşük; ortalama ömür değerlerinin yüksek olması yaşlı nüfus oranının fazla olmasına neden olmaktadır. Türkiye ise doğum oranlarının yüksekliği ile genç bir nüfusa sahiptir. Bu durum eğer iyi yönlere kanalize edilebilirse Türkiye açısından önemli bir avantaj olarak kabul edilebilir. Ayrıca AB ülkelerinde yer alan Türk nüfusun karşı karşıya kaldığı sorunların karşılıklı ilişkilerle çözümlenmesi bu ülkelerdeki vatandaşlarımızın geleceği açısından son derece önemlidir. KAYNAKLAR Abadan, Unat, N. (2007) Türk Dış Göçünün Aşamaları: 1950’li Yıllardan 2000’li Yıllara, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları: 159, Göç Çalışmaları: 7, İstanbul. Arıboğan, D.Ü. (2001) Globalleşme Senaryosunun Aktörleri, Der yayınları, İstanbul. Chase, R.-Hill, E.-Kennedy, (2000) Eksen Ülkeler (Gelişen Dünyada ABD Politikasının Yeni Hatları), Çev. Belkıs Çorakçı, Sabah Kitapları, İstanbul. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, (2007) Yurt Dışındaki Vatandaşlara İlişkin Sayısal Bilgiler, 2005 Yılı Raporu, Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara. 204 TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 Avrupa Birliğinde Demografik Dönüşümler ve Türk Nüfusun Geleceği Erman, T.,-İçduygu, A. (1994) “Türkiye Avrupa Birliği Nüfus dağılımı ve Kentleşme Açısından Bir Karşılaştırma”, Nüfus Bilim Dergisi 16; 15-27, Ankara. Hacasalihoğlu, Y. (2001) Yeni Dünya Düzeni Arayışı ve Türkiye, Çantay Kitabevi, İstanbul. Karabağ,S.- Şahin, S. (2006) Türkiye Beşeri ve Ekonomik Coğrafyası, Gazi Kitabevi, Ankara. Karabağ, S.-Şahin, S. (2006) Avrupalı Türklerin Jeopolitiği, Türk Yurdu, Cilt: 26, Sayı: 224, Ankara. Kaya, A.-Kentel, F. (2005) Euro-Türkler, Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Köprü mü? Engel mi?, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Göç Çalışmaları: 3, İstanbul. Mutluer, M., (2004), Uluslar arası Göçler ve Türkiye, Çantay yayınları, İstanbul. Laçiner, S., Özcan, M., Bal, İ., (2004) Türkiyeli Avrupa, Hayat Yayınları, İstanbul. Özdağ, Ü., (2002) Türkiye Avrupa Birliği İlişkileri, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara. Şahin, S., (2007) Geçmiş, Günümüz ve Gelecekte Nüfus Gerçeği, Gazi Kitabevi, Ankara. Vehid, S. (2000) Temel Demografik ve Sağlık Düzeyi Ölçütleri Açısından Türkiye ile Avrupa Birliği’ne Üye Ülkelerin Karşılaştırılması, Elektronik Cerrahpaşa Tıp Dergisi, Cilt: 31, Sayı: 2, Sayfa: 100-106, http://www.ctf. edu.tr/dergi/online/2000v31/s2/002a7.htm (son erişim 20.04.2008). http://esa.un.org/unpp (son erişim 20.4.2008) http://www.1europe.eu/ (son erişim 20.04.2008) http://www.un.org/esa/population/publications/WPA2007/SummaryTables_ new.pdf (son erişim 25.3.2008) http://www.diyih.gov.tr/anasayfa/almanya _son_gelisme.html (son erişim 20.04.2008) http://www.tuik.gov.tr (son erişim 20.04.2008) TSA / Yıl: 12, S: 2, Ağustos 2008 205