TC SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

advertisement
T. C.
SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
HALKLA ĠLĠġKĠLER VE TANITIM ANABĠLĠM DALI
HALKLA ĠLĠġKĠLER BĠLĠM DALI
SĠYASAL ĠLETĠġĠM VE DĠN:
SEÇMEN DAVRANIġINDA DĠNÎ ĠNANÇLARIN ROLÜ ÜZERĠNE BĠR ARAġTIRMA
DOKTORA TEZĠ
DANIġMAN:
PROF. DR. AHMET KALENDER
HAZIRLAYAN:
M. MERT ASLAN
KONYA - 2015
ÖNSÖZ
“Demokrasi” kavramının zaman içinde en fazla bütünleĢtiği ve çağrıĢtırdığı kavram
“seçim”dir. Elbette, dünyanın çoğu ülkesinde seçimler yapılmaktadır. Son on yıl zarfında iktidarı
değiĢtirmek veya test etmek amacıyla seçimlere gitmemiĢ olan ülkelerin sayısı on dörttür.
Bununla birlikte, yapılan her seçimin teknik olarak demokrasinin genel geçer standartlarına
uygun, serbest ve âdil seçimler olduklarını söylemek pek kolay değildir (Bishop ve Hoeffler,
2014: 3..
Siyasal partilerin halkla iliĢkiler politikaları bağlamında yürüttükleri siyasal iletiĢim
faaliyetlerinin en önemli parametrelerinin baĢında din olgusunun geldiği bilinmektedir. Zira dinin
bizzat kendi özgül ağırlığıyla kitlelerin siyasal tercihlerini biçimlendirme ve yönlendirme gücüne
sahip olduğu bilinmektedir (Basten ve Betz, 2011: 26..
Bu konu üzerinde yapılmıĢ olan bütün araĢtırmalar, politikacıların dinî kutlama, etkinlik
ve ayinlere katıldıkları seçim dönemlerinde önceki seçim dönemlerine göre daha fazla seçmenin
oyunu aldıklarını göstermektedir. Medya içerikleri incelendiğinde, politikacıların seçmen
kitleden daha fazla destek alabilmek için dinî değerleri bir araç olarak kullandıklarını gösteren
haber ve analiz yazılarıyla sıkça karĢılaĢmak mümkündür. Dinî mekânlara yapılan ziyaret ve
etkinliklere katılımlarlar her zaman siyasal propandaya malzeme yapılıyor olmaları bağlamında
ele alınmasalar da, büyük bir bölümünün söz konusu politikacılarla ilgili olarak olumsuz ve
eleĢtirel bir tonda servis edildiği muhakkaktır. Politikacılar bütün bunları yalnızca halkla iliĢkiler
ya da sosyal sorumluluk faaliyetleri bağlamında tasarlayıp yürütüyor ve “dindar” veya “dine
saygılı” imajlarını iktidar koltuklarına tahvil etmek gibi niyetler taĢımıyor olabilirler; ancak kitle
iletiĢim araçlarında yapılacak basit bir taramada, politikacıların kutsal olanla yaptıkları
temasların, tıpkı viral reklamlarda olduğu gibi hem doğal hem de son derece etkileyici birer
siyasal propaganda unsuru olarak seçim dönemine hatırı sayılır bir iktidar avantajı getirdiğine
iliĢkin çok sayıda negatif haber içeriğine rastlanabilmektedir (Iancu, 2009: 164..
Bu çalıĢma, dinî inançların seçmen davranıĢında ne ölçüde etkili olduğunu açığa çıkarmak
amacıyla yapılmıĢtır.
ÇalıĢmamın baĢlangıcından itibaren, engin akademik birikimi, bitmeyen enerjisi ve
hayranlık duyduğum eĢsiz alçakgönüllüğü ile her adımda bana rehberlik ederek her türlü desteği
i
sağlamıĢ olan Profesör Dr. Ahmet Kalender hocama minnettar olduğumu öncelikle belirtmek
isterim.
Aynı Ģekilde, çalıĢmamın baĢarıyla sonuçlanması için değerli görüĢlerinden her fırsatta
yararlanmama izin verme lütfunda bulunmuĢ olan Doçent Dr. Kadir Canöz ve Doçent Dr. ġükrü
Balcı hocalarıma yürekten teĢekkürlerimi bildiririm.
Bu vesileyle, anket çalıĢmama katılan herkese değerli katkılarından dolayı içtenlikle
Ģükranlarımı sunarım.
ii
SĠYASAL ĠLETĠġĠM VE DĠN:
Seçmen DavranıĢında Dinî Ġnançların Rolü Üzerine Bir AraĢtırma
M. Mert ASLAN
Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla ĠliĢkiler ve Tanıtım Anabilim
Dalı, Halkla ĠliĢkiler Bilim Dalı
Doktora Tezi, Eylül 2015
Tez DanıĢmanı: Prof. Dr. Ahmet KALENDER
ÖZET
Ġnsanın varoluĢsal istek ve acılarına hitap eden din, dünyanın en eski ve köklü
kurumlarından biridir. Evrenin ve dünyanın yaratılıĢı ile birlikte orada kendi yaĢamının nedeni,
anlamı, düzeni ve sonrası konusunda duyduğu aydınlanma arzusunun tanrısal bir yansımasıdır.
Din bireylere sağladığı ontolojik bilgi referansından beslenen huzur ve güvenlik duygusunun yanı
sıra, toplumu bir arada tutan gelenek, hukuk ve siyasetin Ģekillenmesine olan katkısı açısından da
toplumun temel taĢı olmayı hak etmektedir. Bu nedenle, geleneksel, hukuksal, toplumsal ve
siyasal yapılarla ilgili kiĢisel ve toplumsal yönelimlere iliĢkin bilimsel çözümlemelerde öncelikle
dikkate alınması gereken yaĢamsal dinamiklerden biri olduğunda kuĢku yoktur. Bu çalıĢmanın
hedefi, dinî inançların siyasal tutumlar ve seçmen davranıĢları üzerindeki etkisini ortaya
çıkarmaktır.
ÇalıĢmanın konusuna paralel olarak siyasal kimlik ve davranıĢların oluĢum ve hareketinde
büyük bir rol oynayan din kurumuyla ilgili bireysel ve toplumsal algı ve bu algının siyasal yapı
üzerindeki etkileri çerçevesinde siyasal halkla iliĢkilerin önemli bir enstrüman ve aktörü olarak
dinin fonksiyonu zaman zaman akademik çevrelerin ilgisini çekmektedir. Burada öne çıkan ve
yanıtı aranan, dinin bireylerin siyasal davranıĢını ve seçmen tercihini etkileyip etkilemediği ve
ortaya çıkan yanıt olumluysa hangi ölçüde etkilediği sorularıdır. Söz konusu sorulara nesnel ve
bilimsel yanıtlar bulunabilmesi için literatür taraması yoluyla yapılandırılacak kapsamlı bir
iii
kuramsal çalıĢmanın ardından Türkiye‟nin Ġç Anadolu Bölgesi‟nin dört büyük kentleri olan
Ankara, EskiĢehir, Konya ve Kayseri‟de tesadüfî örneklem yoluyla seçilen 800 denek üzerinde
yapılan anket çalıĢması neticesinde elde edilmiĢ olan veriler üzerinde öncelikle bir faktör analizi
yapılmıĢtır. Ortaya çıkan faktörlerin mevcut değiĢkenlerle karĢılaĢtırılmasında “tek yönlü varyans
analizi” (one-way anova); aynı değerler açısından cinsiyete göre değerlendirmeler yapabilmek
amacıyla bağımsız örneklem “T testi” (Independent Samplest T test); siyasal tutum ölçeği, siyasal
bilgi kaynağı ve dinî bilgi kaynağının maddelerinin önem düzeylerini belirlemek için Aritmetik
Ortalama (A.O.) testi; ayrıca kategorik (nominal) düzeydeki değiĢkenlerin birbirleriyle olan
iliĢkilerini çözümlemek için “Ki kare” testi kullanılmıĢtır.
Böylelikle elde edilmiĢ olan sonuçlardan hareketle, araĢtırma hipotezlerinin test
edilebilmesine yönelik olarak anlamlı ve genellenebilir sonuçlara ulaĢılmıĢ bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Siyaset, ĠletiĢim, Siyasal ĠletiĢim, Din, Siyasal Ġslam, Siyasal Tutum,
Seçmen DavranıĢı, Oy Verme DavranıĢı, Sekülarizm.
iv
POLITICAL COMMUNICATION AND RELIGION:
A Research Regarding the Effects of Religious Beliefs on Electoral Behaviour
M. Mert ASLAN
Selçuk University, Institute of Social Sciences, Department of Public Relations
PhD Thesis, Eylül 2015
Thesis Supervisor: Prof. Dr. Ahmet KALENDER
ABSTRACT
Religion which has always called upon the human being‟s nature‟s unalterable laws and
more specifically its existential desires and afflictions is no doubt one of the oldest, deep-rooted
and most important traditional institutions on the face of the Earth. It is a divine reflection of
mankind‟s craving and effort to interrogate and understand the reasons of creation of the
universe, the meaning of life on Earth and the life after death. Religion, as the most outstanding
basis of tradition, law and politics at the same time, obviously deserves to be the most vigorous
founding body of the society, as well as the individuals‟ ontological resource of peace and
security provided with its heavenly, celestial knowledge references. Hence, having an important
influence on forming the individuals‟ wordview in general and correspondingly their political
perception and identities, it is widely taken into consideration as an efficient factor before all else
in the processes of academic studies and scientific researches on political issues such as political
attitude, voting behaviour and electoral behaviour.
The main target of this study is to yield up whether religiosity has a considerable amount
of influence on the formation of political identity and political behaviors. If it has an enormous
effect on them as an major instrument and actor, to what extent does it operate behind the
individuals‟ political attitudes and political decision-making processes? After a noteworthy sum
of theoretical part, application of a comprehensive survey is planned to carry out for finding out
satisfying objective and scientific answers to those questions.
v
At the end of the application part of the study, first of all, a factor analysis was made on
available data. Then a One-Way Anova was made in comparison of obtained factors with present
variables and also an Independent Samplest T Test was made so as to be able to make evaluations
in the same direction. In addition, the programme called Ki Square was used in order to resolve
the relationships among variables at nominal level. In the meantime, Arithmetical Mean Test was
used in order to find out the sequence of significance of articles of the scale of political attitude
and also the resources of political and religious information. Thereafter, it was tried to be
reached at the whole necessary explicit and definitive results which could also be generalized to
similar events.
The significant conclusion that religion is directly effective on forming political attitude
and directing electoral behaviors was finally reached in the light of analysis of those available
findings.
Key words: Politics, Communication, Political communication, Religion, Political Islam,
Political Attitude, Electoral Behaviour, Voting Behaviour, Secularism.
vi
ĠÇĠNDEKĠLER
Sayfa No
ÖNSÖZ
i
ÖZET
iii
ABSTRACT v
KISALTMALAR LĠSTESĠ ...................................................................................................................... xx
TABLOLAR LĠSTESĠ ............................................................................................................................. xxi
GĠRĠġ
xxi
BĠRĠNCĠ BÖLÜM ...................................................................................................................................... 4
DĠN KAVRAMINA ĠLĠġKĠN TANIM VE YAKLAġIMLAR ........................................................... 4
1.1.Din Kavramı ........................................................................................................................... 4
1.2.Dinin Kökeni .......................................................................................................................... 8
1.3.Dinin Bireysel ve Toplumsal YaĢam Üzerindeki Etkileri .................................................... 15
1.3.1.Değerler Üretme ............................................................................................................. 18
1.3.2. ToplumsallaĢtırma ve Toplumsal Denetim ................................................................... 19
1.3.3. Toplumsal BütünleĢticilik ve DayanıĢma ..................................................................... 21
1.3.4.MeĢrulaĢtırma ................................................................................................................ 22
1.3.5.Dünya GörüĢü ve Kimlik Kazandırma........................................................................... 23
1.3.6.VaroluĢsal Acı ve Ġsteklere KarĢılık Verme .................................................................. 24
1.4.Sekülarizmin Tarihsel GeliĢimi ............................................................................................ 25
1.5.Geleneksel SekülerleĢme Kuramları .................................................................................... 31
1.5.1.Rasyonel Weltanschauung yaklaĢımı............................................................................. 31
1.5.2.ĠĢlevsel Evrim-Amacın Kaybı ........................................................................................ 33
1.5.3.Dinsel Pazarlar Kuramı-Rekâbetin Sonu ....................................................................... 36
vii
1.6.Dindarlık Kavramı ve Ölçümüne ĠliĢkin YaklaĢımlar .......................................................... 40
1.7.Din-Medya ĠliĢkisi ................................................................................................................ 52
1.7.1.Medyada KiĢisel Dinî Bağlılıklar Açısından Dinin Ele Alınma Biçimi ........................ 58
1.7.2.Televizyonun Kültürel Rolü Bağlamında Din ............................................................... 60
ĠKĠNCĠ BÖLÜM....................................................................................................................................... 63
SEÇMEN DAVRANIġINDA DĠNÎ ĠNANÇLARIN ROLÜ ............................................................. 63
2.1.Seçmen DavranıĢı ................................................................................................................. 63
2.2.Karar Verme ......................................................................................................................... 65
2.2.1.Ġki AĢamalı Karar ........................................................................................................... 66
2.2.2.Katılıp katılmama........................................................................................................... 67
2.2.3.Parti tercihi ..................................................................................................................... 68
2.3.Seçmen DavranıĢını Etkileyen Faktörlere ĠliĢkin Kuramsal ve Deneysel YaklaĢımlar ....... 69
2.3.1.Kolombia Modeli/Sosyolojik Model ............................................................................. 72
2.3.2.Michigan Modeli/Psiko-Sosyal YaklaĢım ..................................................................... 74
2.3.3.Rasyonel Tercih Modeli/Ekonomik YaklaĢım ............................................................... 77
2.4.Dinî Ġnançlar ile Politik Tutumlar Arasındaki ĠliĢkilerde Genel Kuramsal Çerçeve............ 79
2.5.Amerika BirleĢik Devletleri‟nde Din ve Politik Tutumlar ................................................... 92
2.5.1. Amerika BirleĢik Devletleri‟nde Kamusal ve Sosyo-Kültürel YaĢamda Dinin Yeri ... 92
2.5.2.Amerikan Toplumunda BaĢlıca Etno-Dinsel Topluluklar ve Siyasal Eğilimleri ........... 98
2.5.3.Amerika BirleĢik Devletleri‟nde Dinî Ġnançların Seçmen DavranıĢı Üzerindeki Etkileri
ve Ġlgili Akademik ÇalıĢmalar .............................................................................................. 104
2.6. Avrupa‟da Dinî Ġnançların Seçmen DavranıĢı Üzerindeki Etkileri ................................... 125
2.7.Türkiye‟de Seçmen Tercihlerinde Dinî Ġnançların Etkisi................................................... 130
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ................................................................................................................................ 137
SEÇMEN DAVRANIġINDA DĠNÎ ĠNANÇLARIN ROLÜ ARAġTIRMASI ............................. 137
viii
3.1. AraĢtırmanın Metodolojisi ................................................................................................. 137
3.2. BULGULAR VE YORUM ............................................................................................... 141
3.3. KATILIMCILARIN SOSYO-DEMOGRAFĠK ÖZELLĠKLERĠ ..................................... 141
3.3.1. Katılımcıların YaĢlarına Göre Dağılımı ...................................................................... 141
3.3.2. Katılımcıların Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı ..................................................... 142
3.3.3. Katılımcıların Meslekî Durumlarına Göre Dağılımı ................................................... 142
3.3.4. Katılımcıların Aylık Ortalama Gelirlerine Göre Dağılımı .......................................... 143
3.3.5. Katılımcıların Cinsiyet Durumlarına Göre Dağılımı .................................................. 143
3.3.6. Katılımcıların Medenî Durum ve YaĢadıkları Kentlere Göre Dağılımı ..................... 143
3.4. SEÇMENLERĠN OY VERME KRĠTERLERĠ VE OY VERĠLEN PARTĠ ..................... 144
3.4.1. Seçmenin Bir Partiyi Desteklemede Öncelikle Dikkate Aldığı Kriterler ................... 144
3.4.2. Seçmenin 2011 Genel Seçimlerinde Oy Verdiği Siyasal Parti ................................... 145
3.4.3. Seçmenin 2014 Yerel Seçimlerinde Oy Verilen Siyasal Parti .................................... 146
3.4.4. Yapılacak Olası Bir Genel Seçimde Oy Verilecek Parti............................................. 146
3.5. SEÇMENLERĠN TERCĠH ETTĠĞĠ SĠYASAL KĠMLĠKLER ......................................... 147
3.5.1. Seçmenlerin Kendilerini Siyasal Açıdan Tanımlamada Tercih Ettiği Siyasal Kimlikler
............................................................................................................................................... 147
3.6. SEÇMENLERĠN DĠNDARLIK DÜZEYLERĠ................................................................. 148
3.6.1. Seçmenlerin Dindarlık Düzeyleri................................................................................ 148
3.7. DĠNDARLIK BOYUTLARINA ĠLĠġKĠN FAKTÖR ANALĠZĠ ..................................... 148
3.7.1. Faktör Değerlendirmeleri ............................................................................................ 150
3.8. SEÇMENLERDE SĠYASAL TUTUM VE OY VERME DAVRANIġI .......................... 151
3.8.1. Seçmenlerin Siyasal Tutum ve Oy Verme Yargılarına Katılma Düzeyleri ................ 151
3.8.2. Seçmenlerin Siyasal Bilgilenmede BaĢvurdukları Kaynaklar .................................... 153
3.8.3. Cinsiyetle Siyasal Bilgi Kaynağı Kullanma Arasındaki ĠliĢki .................................... 154
ix
3.8.4. Medenî Durum Açısından Seçmenlerin Siyasal Bilgilenmede BaĢvurdukları Kaynaklar
............................................................................................................................................... 156
3.8.5. Seçmenlerin Dinî Bilgilere EriĢimde Kullandıkları Kaynaklar .................................. 157
3.8.6. Cinsiyete Göre Seçmenlerin Dinî Bilgilere EriĢimde Kullandıkları Kaynaklar ......... 158
3.8.7. Medenî Durumla Dinî Bilgi Kaynaklarını Kullanma Arasındaki ĠliĢki ...................... 159
3.9. SEÇMENLERĠN DĠNÎ BĠLGĠLENMEDE YARARLANDIKLARI KAYNAKLARA
GÖRE DĠNDARLIK DÜZEYLERĠ ......................................................................................... 161
3.9.1. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Televizyonu
Kullanma Arasındaki ĠliĢki ................................................................................................... 161
3.9.2. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Gazeteyi Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 162
3.9.3. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Radyoyu Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 163
3.9.4. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı
Kullanma Arasındaki ĠliĢki ................................................................................................... 164
3.9.5. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 164
3.9.6. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Dergi Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 165
3.9.7. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Kitap Okuma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 166
3.9.8. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Cemaati Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 166
3.9.9. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Yakın ArkadaĢ
Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki ................................................................................... 167
3.9.10. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Aileyi Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 168
x
3.9.11. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Cami Ġmamını
Kullanma Arasındaki ĠliĢki ................................................................................................... 169
3.9.12. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Diyanet ĠĢleri
BaĢkanlığı‟nı Kullanma Arasındaki ĠliĢki............................................................................. 170
3.10. DĠNDARLIK DÜZEYLERĠ VE ĠLGĠLĠ DEĞĠġKENLER ............................................ 171
3.10.1. Dindarlık ile Politik Tutum Toplam Puanlarının KarĢılaĢtırılması ........................... 171
3.10.2. Dindarlık Düzeyi ile “Siyasal Konular ve Sorularla Ġlgilenir, GeliĢmeleri Ġzlerim.”
Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması .......................................................... 172
3.10.3. Dindarlık ile “Belirli Bir Siyasal Parti Tercihim Vardır.” Sorusuna VerilmiĢ Olan
Cevapların KarĢılaĢtırılması.................................................................................................. 172
3.10.4. Dindarlık ile “Benimsediğim Siyasal Parti ile Ġlgili Haberleri Ġzlerim.” Sorusuna
VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması .......................................................................... 173
3.10.5. Dindarlık ile “Benimsediğim Siyasal Partinin Etkinliklerine Katılırım.” Sorusuna
VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması .......................................................................... 174
3.10.6. Dindarlık ile “Dindar Kamu Görevlilerinin Sayısının Artmasından Yanayım.”
Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması .......................................................... 174
3.10.7. Dindarlık ile “Kamu Kurumlarında Görev Yapan Memurlar Dinî Ġnançlarının
Gereklerini Özgürce Yerine Getirebilmelidir.” Sorusuna Verilen Cevapların KarĢılaĢtırılması
............................................................................................................................................... 175
3.10.8. Dindarlık ile “Dinin Devlet ve Siyaset Kurumlarını Etkilemesi ve Yönlendirmesi
Ġyidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ............................................. 176
3.10.9. Dindarlık ile “Dindar Olmak Dini Öne Çıkaran Partinin Desteklenmesini Gerekli
Kılar.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması .............................................. 177
3.10.10. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dindar Biri Olması Benim Ġçin Önemlidir.”
Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması .......................................................... 178
3.10.11. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Allah Ġnancının Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Sorusuna Verilen Cevapların KarĢılaĢtırılması................................................. 179
xi
3.10.12. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Kıyamet Gününe Ġnanması Benim Ġçin
Önemlidir.” Sorusuna Verilen Cevapların KarĢılaĢtırılması................................................. 180
3.10.13. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Hz. Muhammed‟i Son Peygamber Olarak
Kabul Etmesi Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
............................................................................................................................................... 181
3.10.14. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dinî Bir Cemaat ya da Gruba Bağlı Olması
Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ................ 182
3.10.15. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Vakit Namazlarını Düzenli Olarak Kılıyor
Olması Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması .... 183
3.10.16. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Ramazan Orucunu Tutması Benim Ġçin
Önemlidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ...................................... 184
3.10.17. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Zekâtını Veriyor Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ...................................... 185
3.10.18. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Hacca GitmiĢ Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ................................... 186
3.10.19. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Sakallı Olması Benim Ġçin Önemlidir.”
Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ....................................................... 187
3.10.20. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Alkollü Ġçki Ġçmemesi Benim Ġçin
Önemlidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ...................................... 188
3.10.21. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Kadın Adayın BaĢörtülü Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ................................... 189
3.10.22. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dini Faaliyet ve Kurumlara Destek Olması
Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ................ 190
3.10.23. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dindar Bir Çevresinin Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ................................... 191
3.10.24. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Haram Yememeye Özen Göstermesi Benim
Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ............................ 192
xii
3.10.25. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dindar Kadroya Önem Vermesi Benim Ġçin
Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ................................... 193
3.10.26. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Ġmam-Hatip Lisesi Mezunu Olması Benim
Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması ............................ 194
3.10.27. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın KonuĢmalarında Dinî Sembol ve
Söylemlere Yer Vermesi Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların
KarĢılaĢtırılması .................................................................................................................... 195
3.11. ĠNANÇ FAKTÖRÜ ĠLE SĠYASAL KĠMLĠKLER ĠLĠġKĠSĠ ........................................ 196
3.11.1. Ġnanç Faktörü ile Seçmenin Kendisini Siyasal Açıdan Tanımlama ĠliĢkisi .............. 196
3.11.2. Ġnanç Faktörü ile Dindar Kamu görevlisi Sayısının Artması Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 197
3.11.3. Ġnanç Faktörü ile Memurların Dini Ġnançlarının Gereklerini Özgürce Yerine
Getirebilmesi Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki ................................................... 198
3.11.4. Ġnanç Faktörü ile Ġktidardaki Partinin Dinî Değerleri ve Dindarların Haklarını
Savunmasına ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki........................................................................ 199
3.11.5. Ġnanç Faktörü ile Dinin Devlet ve Siyaset Kurumlarını Etkilemesi ve Yönlendirmesi
Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki .......................................................................... 200
3.11.6. Ġnanç Faktörü ile Dindar Olmanın Dini Öne Çıkaran Partinin Desteklenmesini
Gerekli kıldığına ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki .................................................................. 201
3.11.7. Ġnanç Faktörü ile Belirli Bir Siyasal Partiyi Desteklemede Dinî Ġnancının Etkisinin
Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki ............................................................................. 202
3.11.8. Ġnanç Faktörü ile Adayın dindar biri olmasının TaĢıdığı Önem Arasındaki ĠliĢki ... 203
3.11.9. Ġnanç Faktörü ile Adayın Vakit Namazlarını Düzenli Olarak Kılıyor Olmasının
Önemli Olduğu Yönündeki GörüĢ Arasındaki ĠliĢki ............................................................ 204
3.11.10. Ġnanç Faktörü ile Kadın Adayın BaĢörtülü Olmasının Önemli Olduğu Yönündeki
GörüĢ Arasındaki ĠliĢki ......................................................................................................... 205
xiii
3.11.11. Ġnanç Faktörü ile Adayın Dindar Kesimlerin Haklarını Savunması Gerektiğine
ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki .............................................................................................. 206
3.11.12. Ġnanç Faktörü ile Adayın Ġmam-Hatip Lisesi Mezunu Olmasının Önemli Olduğuna
ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki .............................................................................................. 207
3.11.13. Ġnanç Faktörü ile Adayın KonuĢmalarında Dinî Sembol ve Söylemlere Yer Veriyor
Olmasının Önemli Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki .............................................. 208
3.12. ĠNANÇ FAKTÖRÜ ĠLE OY VERĠLEN PARTĠ ĠLĠġKĠSĠ ............................................ 209
3.12.1. Ġnanç Faktörü ile 2011 Genel Seçimlerinde Oy Verilen Parti ĠliĢkisi ...................... 209
3.12.2. Ġnanç Faktörü ile 2014 Yerel Seçimlerinde Oy Verilen Parti ĠliĢkisi ....................... 210
3.13. ĠNANÇ FAKTÖRÜ ĠLE SĠYASAL BĠLGĠLENMEDE KULLANILAN ARAÇ ĠLĠġKĠSĠ
.................................................................................................................................................. 211
3.13.1. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı Kullanma
Arasındaki ĠliĢki, ................................................................................................................... 211
3.13.2. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Dergi Kullanma Arasındaki ĠliĢki . 212
3.13.3. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Kamuoyu AraĢtırmalarını Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 212
3.13.4. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Aile ve Yakın Çevreyi Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 213
3.14. DĠNÎ UYGULAMA VE AĠDĠYET FAKTÖRÜ AÇISINDAN SEÇMENLERĠN DĠNÎ
BĠLGĠLENMEDE YARARLANDIKLARI KAYNAKLAR .................................................. 214
3.14.1. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Televizyonu Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 214
3.14.2. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Gazeteyi Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 215
3.14.3. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Radyoyu Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 216
xiv
3.14.4. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı
Kullanma Arasındaki ĠliĢki ................................................................................................... 217
3.14.5. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 218
3.14.6. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Dergi Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 219
3.14.7. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Kitap Okuma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 219
3.14.8. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cemaati Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 220
3.14.9. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Yakın ArkadaĢ
Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki ................................................................................... 221
3.14.10. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Aile Çevresini
Kullanma Arasındaki ĠliĢki ................................................................................................... 222
3.14.11. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cami Ġmamını
Kullanma Arasındaki ĠliĢki ................................................................................................... 223
3.14.12. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Diyanet ĠĢleri
BaĢkanlığı‟nı Kullanma Arasındaki ĠliĢki............................................................................. 224
3.15.
UYGULAMA
VE
AĠDĠYET
FAKTÖRÜ
ĠLE
SĠYASAL
BĠLGĠLENMEDE
KULLANILAN ARAÇ ĠLĠġKĠSĠ ............................................................................................ 225
3.15.1. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı
Kullanma Arasındaki ĠliĢki ................................................................................................... 225
3.15.2. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti Kullanma
Arasındaki ĠliĢki .................................................................................................................... 226
3.15.3. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Aile ve Yakın
Çevreyi Kullanma Arasındaki ĠliĢki ..................................................................................... 227
SONUÇ
228
xv
KAYNAKÇA .......................................................................................................................................... 234
EKLER
276
EK 1: Anket formu ................................................................................................................... 276
EK 2. Tablo: 3.12. Ġnanç Faktörü ve Siyasal Kimlikler ĠliĢkisi ............................................... 283
EK. 3. Tablo: 3.13. Ġnanç faktörü ile seçmenin kendisini siyasal açıdan tanımlama iliĢkisi 287
EK 4. Tablo: 3.15. Dindarlık boyutlarına iliĢkin faktör analizi tablosu ................................... 288
EK 5. Tablo: 3.17. Seçmenlerin Siyasal Bilgi Kaynakları Tablosu ......................................... 290
EK 7. Tablo: 3. 23. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Televizyonu .............................................................................................................................. 297
EK 8. Tablo: 3. 24. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Gazeteyi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 299
EK 9. Tablo: 3. 25. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Radyoyu
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 301
EK 10. Tablo: 3. 26. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal
Medyayı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu .......................................................................... 303
EK 11. Tablo: 3. 27. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 305
EK 12. Tablo: 3. 28. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Dergi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 307
EK 13. Tablo: 3. 29. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Kitap
Okuma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ............................................................................................. 309
EK 14. Tablo: 3. 30. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cemaati
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 311
EK 15. Tablo: 3. 31. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Yakın
ArkadaĢ Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu .......................................................... 313
EK 16. Tablo: 3. 32. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Aileyi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 315
xvi
EK 17. Tablo: 3. 33. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cami
Ġmamını Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu .......................................................................... 317
EK 18. Tablo: 3. 34. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Diyanet
ĠĢleri BaĢkanlığı‟nı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................... 319
EK 19. Tablo: 3.40. Dindarlık ile “Dindar Kamu Görevlilerinin Sayısının Artmasından
Yanayım.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo................. 321
EK 20. Tablo: 3. 41. Ġnanç faktörü ile memurların dini inançlarının gereklerini özgürce yerine
getirebilmesi iliĢkisi. ................................................................................................................. 323
EK 21. Tablo: 3.62. Ġnanç Faktörü ile Seçmenin Kendisini Siyasal Açıdan Tanımlama ĠliĢkisi
Tablosu ..................................................................................................................................... 325
EK 22. Tablo: 3.63. Ġnanç Faktörü ile Dindar Kamu görevlisi Sayısının Artması Gerektiğine
ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki iliĢki Tablosu .................................................................................... 329
EK 23. Tablo: 3.64. Ġnanç Faktörü ile Memurların Dini Ġnançlarının Gereklerini Özgürce
Yerine Getirebilmesi Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ............................. 331
EK 24. Tablo: 3.65. Ġnanç Faktörü ile Ġktidardaki Partinin Dinî Değerleri ve Dindarların
Haklarını Savunması Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ............................. 333
EK 25. Tablo: 3.66. Ġnanç Faktörü ile Dinin devlet ve siyaset kurumlarını etkilemesi ve
yönlendirmesi Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ........................................ 335
EK 26. Tablo: 3.67. Ġnanç Faktörü ile Dindar Olmanın Dini Öne Çıkaran Partinin
Desteklenmesini Gerekli kıldığına ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ............................ 337
EK 27. Tablo: 3.68. Ġnanç Faktörü ile Ġnanç Faktörü ile Belirli Bir Siyasal Partiyi
Desteklemede Dinî Ġnancının Etkisinin Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu.... 339
EK 28. Tablo: 3.69. Ġnanç Faktörü ile Adayın dindar biri olmasının TaĢıdığı Önem Arasındaki
ĠliĢki Tablosu ............................................................................................................................ 341
EK 29. Tablo: 3.70. Ġnanç Faktörü ile Adayın Vakit Namazlarını Düzenli Olarak Kılıyor
Olmasının Önemli Olduğu Yönündeki GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................ 343
xvii
EK 30. Tablo: 3.71. Ġnanç Faktörü ile Kadın Adayın BaĢörtülü Olmasının Önemli Olduğu
Yönündeki GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ............................................................................ 345
EK 31. Tablo: 3.72. Ġnanç Faktörü ile Adayın Dindar Kesimlerin Haklarını Savunması
Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki.............................................................................. 347
EK 32. Tablo: 3.73. Ġnanç Faktörü ile Adayın Ġmam-Hatip Lisesi Mezunu Olmasının Önemli
Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................... 349
EK 33. Tablo: 3.74. Ġnanç Faktörü ile Adayın konuĢmalarında Dinî Sembol ve Söylemlere Yer
Veriyor Olmasının Önemli Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ....................... 351
EK 34. Tablo: 3.75. Ġnanç Faktörü ile 2011 Genel Seçimlerinde Oy Verilen Parti liĢkisi
Tablosu ..................................................................................................................................... 353
EK 35. Tablo: 3.76. Ġnanç Faktörü ile 2014 Yerel Seçimlerinde Oy Verilen Parti liĢkisi Tablosu
.................................................................................................................................................. 356
EK 36. Tablo: 3.77. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu.......................................................................................................... 359
EK 37. Tablo: 3.78. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Dergi Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu.......................................................................................................... 361
EK 38. Tablo: 3.79. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Kamuoyu AraĢtırmalarını
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 363
EK 39. Tablo: 3.80. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Aile ve Yakın Çevreyi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 365
EK 40. Tablo: 3.81. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Televizyonu
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 367
EK 41. Tablo: 3.82. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Gazeteyi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 369
EK 42. Tablo: 3.83. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Radyoyu
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 371
xviii
EK 43. Tablo: 3.84. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal
Medyayı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu .......................................................................... 373
EK 44. Tablo: 3.85. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 375
EK 45. Tablo: 3.86. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Dergi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 377
EK 46. Tablo: 3.87. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Kitap Okuma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu.......................................................................................................... 379
EK 47. Tablo: 3.88. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cemaati
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 381
EK 48. Tablo: 3.89. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Yakın
ArkadaĢ Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu .......................................................... 383
EK 49. Tablo: 3.90. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Aile
Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ........................................................................ 385
EK 50. Tablo: 3.91. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cami
Ġmamını Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu .......................................................................... 387
EK 51. Tablo: 3.92. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Diyanet ĠĢleri
BaĢkanlığı‟nı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu .................................................................. 389
EK 52. Tablo: 3.93. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal
Medyayı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu .......................................................................... 391
EK 53. Tablo: 3.94. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................................................... 393
EK 54. Tablo: 3.95. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Aile ve
Yakın Çevreyi Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................ 395
xix
KISALTMALAR LĠSTESĠ
AET: Avrupa Ekonomik Topluluğu
AB: Avrupa Birliği
ABD: Amerika BirleĢik Devletleri
AKÇT: Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu
AKP: Adalet ve Kalkınma Partisi
ANAP: Anavatan Partisi
BBP: Büyük Birlik Partisi
CHP: Cumhuriyet Halk Partisi
DP: Demokrat Parti
DSP: Demokratik Sol Parti
DTP: Demokratik Toplum Partisi
DYP: Doğru Yol Partisi
EURATOM: Avrupa Atom Enerjisi Kurumu
HADEP: Halkların Demokratik Partisi
HBG: Hirschl, Booth and Glenna
HDP: Halkların Demokratik Partisi
HÜDA-PAR: Hür Dava Partisi
MHP: Milliyetçi Hareket Partisi
3B: Belief, Belonging and Behaviour
xx
TABLOLAR LĠSTESĠ
Tablo: 3.1. Katılımcıların YaĢlarına Göre Dağılımı Tablosu .................................................................... 141
Tablo: 3.2. Katılımcıların Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı Tablosu .................................................... 142
Tablo: 3.3. Katılımcıların Meslekî Durumlarına Göre Dağılımı Tablosu ................................................. 142
Tablo: 3.4. Katılımcıların Aylık Ortalama Gelirlerine Göre Dağılımı Tablosu ........................................ 143
Tablo: 3.5. Katılımcıların Cinsiyet Durumlarına Göre Dağılımı Tablosu................................................. 143
Tablo: 3.6. Katılımcıların Medenî Durumlarına Göre Dağılımı Tablosu .................................................. 143
Tablo: 3.7. Katılımcıların YaĢadıkları Kentlere Göre Dağılımı Tablosu .................................................. 144
Tablo: 3.8. Seçmenlerin Oy Verme DavranıĢında Önemli Olan Kriterler Tablosu .................................. 144
Tablo: 3.9. 2011 Genel Seçimlerinde Oy Verilen Parti Tablosu ............................................................... 145
Tablo: 3.10. 2014 Yerel Seçimlerinde Oy Verilen Parti Tablosu ............................................................. 146
Tablo: 3.11. Yapılacak Olası Bir Genel Seçimde Oy Verilecek Parti Tablosu ......................................... 146
Tablo: 3.12. Seçmenlerin Kendilerini Siyasal Açıdan Tanımlamada Tercih Ettiği Siyasal Kimlikler
Tablosu ............................................................................................................................... 147
Tablo: 3.13. Seçmenlerin Dindarlık Düzeyleri Tablosu ............................................................................ 148
Tablo: 3.14. Dindarlık Boyutlarına ĠliĢkin Faktör Analizi Tablosu .......................................................... 148
Tablo: 3.15. Seçmenlerin Siyasal Tutum ve Oy Verme Yargılarına Katılma Düzeyleri Tablosu ............ 151
Tablo: 3.16. Seçmenlerin Siyasal Bilgi Kaynakları Tablosu..................................................................... 154
Tablo: 3.17. Cinsiyetle Siyasal Bilgi Kaynağı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................ 155
Tablo: 3.18. Medenî Durumla Siyasal Bilgi Kaynağı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu ..................... 156
Tablo: 3.19. Seçmenlerin Dinî Bilgilere EriĢimde BaĢvurduğu Kaynaklar Tablosu ................................ 157
Tablo: 3.20. Cinsiyete Göre Seçmenlerin Dinî Bilgilere EriĢimde BaĢvurduğu Kaynaklar Tablosu Group
Statistics ............................................................................................................................. 158
Tablo: 3.21. Medenî Durumla Dini Bilgi Kaynaklarını Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu Group
Statistics ............................................................................................................................. 159
xxi
Tablo: 3.22. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Televizyonu Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 161
Tablo: 3.23. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Gazeteyi Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 162
Tablo: 3.24. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Radyoyu Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 163
Tablo: 3.25. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 164
Tablo: 3.26. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 164
Tablo: 3.27. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Dergi Kullanma Arasındaki
ĠliĢki Tablosu ...................................................................................................................... 165
Tablo: 3.28. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Kitap Okuma Arasındaki
ĠliĢki Tablosu ...................................................................................................................... 166
Tablo: 3.29. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cemaati Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 166
Tablo: 3.30. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Yakın ArkadaĢ Çevresini
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu................................................................................... 167
Tablo: 3.31. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Aileyi Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 168
Tablo: 3.32. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cami Ġmamını Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 169
Tablo: 3.33. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nı
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu................................................................................... 170
Tablo: 3.34. Dindarlık ile Politik Tutum Toplam Puanlarının KarĢılaĢtırılmasını Gösteren Tablo .......... 171
Tablo: 3.35. Dindarlık Düzeyi ile “Siyasal Konular ve Sorularla Ġlgilenir, GeliĢmeleri Ġzlerim.” Sorusuna
VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ............................................. 172
Tablo: 3.36. Dindarlık ile “Belirli Bir Siyasal Parti Tercihim Vardır.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların
KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ....................................................................................... 172
xxii
Tablo: 3.37. Dindarlık ile “Benimsediğim Siyasal Parti ile Ġlgili Haberleri Ġzlerim.” Sorusuna VerilmiĢ
Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo............................................................ 173
Tablo: 3.38. Dindarlık ile “Benimsediğim Siyasal Partinin Etkinliklerine Katılırım.” Sorusuna VerilmiĢ
Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo............................................................ 174
Tablo: 3.39. Dindarlık ile “Dindar Kamu Görevlilerinin Sayısının Artmasından Yanayım.” Sorusuna
VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ............................................. 174
Tablo: 3.40. Dindarlık ile “Kamu Kurumlarında Görev Yapan Memurlar Dinî Ġnançlarını Gereklerini
Özgürce Yerine Getirebilmelidir.” Sorusuna Verilen Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren
Tablo .................................................................................................................................. 175
Tablo: 3.41. Dindarlık ile “Dinin Devlet ve Siyaset Kurumlarını Etkilemesi ve Yönlendirmesi Ġyidir.”
Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ............................. 176
Tablo: 3.42. Dindarlık ile “Dindar Olmak Dini Öne Çıkaran Partinin Desteklenmesini Gerekli Kılar.”
Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ............................. 177
Tablo: 3.43. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dindar Biri Olması Benim Ġçin Önemlidir.” Sorusuna
VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ............................................. 178
Tablo: 3.44. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Allah Ġnancının Olması Benim Ġçin Önemlidir.”
Sorusuna Verilen Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo........................................ 179
Tablo: 3.45. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Kıyamet Gününe Ġnanması Benim Ġçin Önemlidir.”
Sorusuna Verilen Cevapların KarĢılaĢtırmasını gösteren Tablo ........................................ 180
Tablo: 3.46. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Hz. Muhammed‟i Son Peygamber Olarak Kabul
Etmesi Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını
Gösteren Tablo ................................................................................................................... 181
Tablo: 3.47. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dinî Bir Cemaat ya da Gruba Bağlı Olması Benim
Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo 182
Tablo: 3.48. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Vakit Namazlarını Düzenli Olarak Kılıyor Olması
Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren
Tablo .................................................................................................................................. 183
Tablo: 3.49. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Ramazan Orucunu Tutması Benim Ġçin Önemlidir.”
Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ............................. 184
xxiii
Tablo: 3.50. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Zekâtını Veriyor Olması Benim Ġçin Önemlidir.”
Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ............................. 185
Tablo: 3.51. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Hacca GitmiĢ Olması Benim Ġçin Önemlidir.”
Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo .......................... 186
Tablo: 3.52. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Sakallı Olması Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine
VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ............................................. 187
Tablo: 3.53. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Alkollü Ġçki Ġçmemesi Benim Ġçin Önemlidir.”
Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ............................. 188
Tablo: 3.54. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Kadın Adayın BaĢörtülü Olması Benim Ġçin Önemlidir.”
Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo .......................... 189
Tablo: 3.55. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dini Faaliyet ve Kurumlara Destek Olması Benim
Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo 190
Tablo: 3.56. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dindar Bir Çevresinin Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ...... 191
Tablo: 3.57. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Haram Yememeye Özen Göstermesi Benim Ġçin
Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ...... 192
Tablo: 3.58. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dindar Kadroya Önem Vermesi Benim Ġçin
Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ...... 193
Tablo: 3.59. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Ġmam-Hatip Lisesi Mezunu Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo ...... 194
Tablo: 3.60. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın KonuĢmalarında Dinî Sembol ve Söylemlere Yer
Vermesi Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını
Gösteren Tablo ................................................................................................................... 195
Tablo: 3.61. Ġnanç Faktörü ile Seçmenin Kendisini Siyasal Açıdan Tanımlama ĠliĢkisi Tablosu ............ 196
Tablo: 3.62. Ġnanç Faktörü ile Dindar Kamu görevlisi Sayısının Artması Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ
Arasındaki iliĢki Tablosu ................................................................................................... 197
Tablo: 3.63. Ġnanç Faktörü ile Memurların Dini Ġnançlarının Gereklerini Özgürce Yerine Getirebilmesi
Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................... 198
xxiv
Tablo: 3.64. Ġnanç Faktörü ile Ġktidardaki Partinin Dinî Değerleri ve Dindarların Haklarını Savunması
Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................... 199
Tablo: 3.65. Ġnanç Faktörü ile Dinin devlet ve siyaset kurumlarını etkilemesi ve yönlendirmesi
Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................... 200
Tablo: 3.66. Ġnanç Faktörü ile Dindar Olmanın Dini Öne Çıkaran Partinin Desteklenmesini Gerekli
kıldığına ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu .............................................................. 201
Tablo: 3.67. Ġnanç Faktörü ile Ġnanç Faktörü ile Belirli Bir Siyasal Partiyi Desteklemede Dinî Ġnancının
Etkisinin Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ............................................. 202
Tablo: 3.68. Ġnanç Faktörü ile Adayın dindar biri olmasının TaĢıdığı Önem Arasındaki ĠliĢki Tablosu .. 203
Tablo: 3.69. Ġnanç Faktörü ile Adayın Vakit Namazlarını Düzenli Olarak Kılıyor Olmasının Önemli
Olduğu Yönündeki GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ......................................................... 204
Tablo: 3.70. Ġnanç Faktörü ile Kadın Adayın BaĢörtülü Olmasının Önemli Olduğu Yönündeki GörüĢ
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 205
Tablo: 3.71. Ġnanç Faktörü ile Adayın Dindar Kesimlerin Haklarını Savunması Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ
Arasındaki ĠliĢki ................................................................................................................. 206
Tablo: 3.72. Ġnanç Faktörü ile Adayın Ġmam-Hatip Lisesi Mezunu Olmasının Önemli Olduğuna ĠliĢkin
GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ........................................................................................ 207
Tablo: 3.73. Ġnanç Faktörü ile Adayın konuĢmalarında Dinî Sembol ve Söylemlere Yer Veriyor Olmasının
Önemli Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................ 208
Tablo: 3.74. Ġnanç Faktörü ile 2011 Genel Seçimlerinde Oy Verilen Parti liĢkisi Tablosu ...................... 209
Tablo: 3.75. Ġnanç Faktörü ile 2014 Yerel Seçimlerinde Oy Verilen Parti liĢkisi Tablosu ....................... 210
Tablo: 3.76. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablosu ............................................................................................................................... 211
Tablo: 3.77. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Dergi Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu 212
Tablo: 3.78. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Kamuoyu AraĢtırmalarını Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 212
Tablo: 3.79. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Aile ve Yakın Çevreyi Kullanma Arasındaki
ĠliĢki Tablosu ...................................................................................................................... 213
xxv
Tablo: 3.80. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Televizyonu Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 214
Tablo: 3.81. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Gazeteyi Kullanma Arasındaki
ĠliĢki Tablosu ...................................................................................................................... 215
Tablo: 3.82. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Radyoyu Kullanma Arasındaki
ĠliĢki Tablosu ...................................................................................................................... 216
Tablo: 3.83. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 217
Tablo: 3.84. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti Kullanma Arasındaki
ĠliĢki Tablosu ...................................................................................................................... 218
Tablo: 3.85. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Dergi Kullanma Arasındaki
ĠliĢki Tablosu ...................................................................................................................... 219
Tablo: 3.86. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Kitap Okuma Arasındaki ĠliĢki
Tablosu ............................................................................................................................... 219
Tablo: 3.87. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cemaati Kullanma Arasındaki
ĠliĢki Tablosu ...................................................................................................................... 220
Tablo: 3.88. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Yakın ArkadaĢ Çevresini
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu................................................................................... 221
Tablo: 3.89. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Aile Çevresini Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 222
Tablo: 3.90. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cami Ġmamını Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 223
Tablo: 3.91. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nı
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu................................................................................... 224
Tablo: 3.92. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 225
Tablo: 3.93. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu ................................................................................................... 226
xxvi
Tablo: 3.94. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Aile ve Yakın Çevreyi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu................................................................................... 227
xxvii
GĠRĠġ
Politika bir yönüyle güç ve nüfuz arayıĢını ifade eden çok boyutlu bir fenomen, diğer
yönüyle toplumsal varlıkların dağıtımını belirleyen, kanunlar, haklar ve yasaklar koyan bir karar
oluĢturma sürecidir. Toplumsal yapı içinde iĢleyen poltika kavramını daha iyi anlamak için,
çeĢitli Ģekilleriyle iletiĢim kavramını çözümleme zorunluluğu öncelik taĢımaktadır. ĠletiĢim
kavramını dıĢarıda tutarak politikayı anlamaya çalıĢmak, bünyede damar olmaksızın kan
dolaĢımınının gerçekleĢebileceğini düĢünmekle eĢdeğer bir durum olacaktır (Romerheim, 2005:
2.. Bu açıdan bakıldığında, politika ile iletiĢim kavramlarının çift gerektirmeli bir sarmal halinde
iç içe geçmiĢ olduklarının altını önemle çizmek gerekmektedir.
Demokratik ülkelerde siyaset kurumu temelde kimin neyi, ne zaman ve nasıl alacağı
konuları odağında iĢleyen süreçlerden oluĢsa da, doğrudan ya da dolaylı Ģekilde en azından halk
tarafından seçilmeleri nedeniyle belirli bir meĢruiyeti temsil eden yönetici erkin karar alma
mekanizmaları kamuoyunun gözleri önündedir. Böylesi yönetimlerde halkın alınan hiçbir politik
kararın sonuç ve etkilerinden uzak kalamadığı gerçeği, siyaset erkinin kararlarının içerik ve
yönünü tayin etme konusunda toplumdaki bütün birey, örgüt ve kuruluĢlara doğal ve yasal bir
neden sunmuĢ olmaktadır. Nitekim pratik görüntüleri toplum ve siyasetin tarihi kadar eski olan
siyasal halkla iliĢkiler alanında (Martinelli, (2011: 33-53. siyasal erkin kanaatleri ile birlikte
siyasal gündemi ve tüm karar alma süreçlerini etkileyen sayısız potansiyel aktörün varlığından
söz etmek bir zorunluluk haline gelmektedir (Strömbäck ve Kiousis, 2013: 4..
Toplumsal düzeni belirleyen belli baĢlı aktörlerden biri olarak politik yapı farklı etki ve
ikna yöntemlerinden yola çıkarak iktidara eriĢmeye çalıĢırken, dinin birey ve toplumun yaĢamı
üzerinde sürdürdüğü olağanüstü nüfuzdan yararlanmayı hiçbir zaman gözardı etmemiĢtir.
Dolayısıyla, politikanın dinle olan iliĢkisinde devamlı yenilenen, canlı ve besleyici bir bağın
olduğu tartıĢmasız bir gerçektir (Price, 2007: 105.. Nitekim global ölçekte politik arenanın
iletiĢim bilimi ve araçlarından yararlanarak güç toplama eğilimlerinin doğal bir sonucu ve ürünü
olarak ortaya çıkmıĢ olan “siyasal iletiĢim” dalı ise, “çok katmanlı bir sosyal bilim dalı” olarak
(Gurevitch ve Blumler, 1977: 271., tüm dünyada büyük bir saygınlık ve güvenilirlik kazanmıĢ
bulunmaktadır.
Öte yandan, semavî kaynaklı olması nedeniyle din bireysel ve toplumsal düzeylerde en
önemli ve yönlendirici referans kaynağıdır. Buradan hareketle, dinin siyasal iktidara giden yolu
1
açma, mevcut bir siyasal düzeni meĢrulaĢtırıp sürdürme konusunda, ayrıca iç barıĢla birlikte
kamu düzenini koruma noktasında “sivil toplumun önemli oyuncusu”, “sosyal dönüĢümün
kaynağı” ve “devletler ve piyasalar tarafından çokça faydalanılan yaygın bir güç kaynağı”
sıfatlarıyla (Woodhead, 2009: 36. devletle toplum arasında iyi iliĢkileri sağlamada en fazla iĢe
yarayan arabulucu iĢlevini yürüttüğünde kuĢku yoktur.
Demokratik devlet yapılarında hükümet otoritesi, baĢka bir deyiĢle iktidar koltuklarında
oturan kiĢi ve kadrolar, yönetme ve yönetimde kalma haklarını, belirli aralıklarla yenilenen,
gerçekçi, âdil ve hür seçimlere göre iĢleyen demokratik bir mekanizmadan alırlar (Goodwin-Gill,
2006: viii).
Serbest seçimlere dayalı demokratik sistem çok daha eskiye dayanmakla birlikte, 1990‟lı
yılların baĢlarında soğuk savaĢ döneminin sona ermesiyle birlikte baĢta Balkanlar ve Afrika
olmak üzere dünyanın pek çok bölgesinde de ortaya çıkan güçlü bir demokratikleĢme dalgası,
eskimiĢ, paslanmıĢ totliter rejimleri kökünden sarsmaya baĢlamıĢtı. Bölge halkları fazla zorluk
çekmeden ve büyük bedeller ödemeden demokrasinin daha yüksek bir yaĢam kalitesi, daha fazla
özgürlük, daha fazla insan hakları gibi nimetlerine kavuĢacaklarından emindi. Zira müreffeh ve
deneyimli Avrupa ve Amerikan demokrasileri kendilerine düĢünsel ve finansal açılardan destek
olabilirdi. Nitekim öyle de olmuĢtur. Batı‟nın yardımlarıyla bu bölgelerde yer alan birçok ülkede
halk iradesi demokrasi yoluyla büyük zaferler kazanmıĢtır (Kühne, 2010: 2..
1946 yılında ilk serbest genel seçim deneyimini yaĢamıĢ olan Türkiye halkının % 98 gibi
bir çoğunluğunun Müslüman olduğu ve bu tezin teorik yapısına uygun olarak yürütülmüĢ olan
alan araĢtırmasında da ortaya çıktığı üzere toplumun % 13.5‟inin kendini “dindar”, % 82.1‟inin
ise “çok dindar” olarak tanımladığı dikkate alındığı vakit, yönetimi “gizli oylama-açık tasnif”
ilkesine dayanan Ģeffaf seçimlerle tespit edilen halk iradesinin belirlediği demokratik parlamenter
rejim geleneğinde din faktörünün ne denli önemli bir rol oynadığını anlamak hiç zor
olmayacaktır.
Bu çalıĢma, üç ana bölümden oluĢmaktadır.
Literatür tarama yöntemiyle yazılmıĢ olan ilk bölümde genel olarak din kavramının
tanımına dair yaklaĢımlar ile dindarlığın ölçümüne iliĢkin temel yöntem ve teknikler ele alınmıĢ
olup, özelde din kavramı, dinin kökeni, dinin bireysel ve toplumsal yaĢam üzerindeki etki ve
2
iĢlevleri, sekülarizmin tarihsel geliĢimi, geleneksel sekülerleĢme kuramları, dindarlık kavramının
ölçümüne iliĢkin yaklaĢımlar, din-medya iliĢkisi, medyada kiĢisel dinî bağlılıklar açısından dinin
ele alınma biçimi ve televizyonun kültürel rolü bağlamında din olgusu gibi konu baĢlıkları altında
araĢtırma ve incelemeler yapılarak elde edilmiĢ olan sonuçlar yazılmıĢtır.
Ġkinci bölümde “Seçmen davranıĢında dinî inançların rolü” genel baĢlığı altında oy verme
davranıĢı ve seçim, siyasal davranıĢ, seçmen davranıĢı, karar verme, iki aĢamalı karar, katılıp
katılmama, parti tercihi, seçmen davranıĢını etkileyen faktörlere iliĢkin kuramsal ve deneysel
yaklaĢımlar bağlamında Kolombia Modeli/Sosyolojik Model, Michigan Modeli/Psiko-sosyal
yaklaĢım, Rasyonel Tercih Modeli/Ekonomik YaklaĢım gibi kuramlar, dinî inançlar ile politik
tutumlar arasındaki iliĢkilerde genel kuramsal çerçeve, Amerika BirleĢik Devletleri‟nde din ve
politik tutumlar, Amerika BirleĢik Devletleri‟nde kamusal ve sosyo-kültürel yaĢamda dinin yeri,
Amerikan toplumunda baĢlıca etno-dinsel topluluklar ve siyasal eğilimleri, Amerika BirleĢik
Devletleri‟nde dinî inançların seçmen davranıĢı üzerindeki etkileri ve ilgili akademik çalıĢmalar,
Avrupa‟da dinî inançların seçmen davranıĢı üzerindeki etkileri ve Türkiye‟de seçmen davranıĢını
etkileyen faktörler ele alınıp incelenmiĢtir.
Üçüncü bölümde ise, seçmen davranıĢında dinî inançların rolünü saptamaya yönelik
olarak Ankara, EskiĢehir, Konya ve Kayseri illeri baz alınarak Ġç Anadolu Bölgesi evreninde, 800
denek üzerinde uygulanan, ilki dinî tutum ölçeği, ikincisi siyasal tutum ölçeği olmak üzere iki
ana ölçek ve diğer ilintili sorularla birlikte toplam 94 sorudan oluĢan bir anket çalıĢmasına
dayanan saha araĢtırmasının sonuçları paylaĢılmıĢ bulunmaktadır.
3
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
DĠN KAVRAMINA ĠLĠġKĠN TANIM VE YAKLAġIMLAR
1.1.Din Kavramı
Ġnsanlık tarihine bakıldığında, din olgusunun insanla birlikte doğmuĢ olduğu
görülmektedir. Ġnsan topluluğun olduğu her yerde bir dinin varlığından söz etmek olasıdır
(Doğan, 1979: 75..
Din kudretli bir sosyal güçtür. Tarih, dinin insan çabasını odaklayıp düzenleme, korku ve
saygı uyandırma, savaĢ çıkarma, barıĢ sağlama, toplumsal grupları birleĢtirip bütünleĢtirme,
onları birbirlerinin üzerine kıĢkırtma gibi konularda ne denli etkili roller oynadığına tanıktır. Din
yalnızca dinamik bir toplumsal güç değil, aynı zamanda bireysel insan yaĢamlarını baĢtan sona
etkileyip yönlendiren psikolojik br güçtür (McCullough ve Willoughby, 2009: 69..
Din olgusu, hem doğu hem de batı düĢünce dünyasında birçok düĢünür tarafından
tanımlanmaya çalıĢılmıĢtır (Günay, 2002: 191.; ancak farklı dinleri benimseyen insanların
tümünün üzerinde hemfikir olabilecekleri bir din tanımı yapmak pek kolay görünmemektedir.
Din kelimesinin, örneğin bir Yahudi ya da Budist için aynı anlama gelebileceğini söylemek
oldukça zordur. Temel özellikleri açısından önemli benzerlik içeren Hıristiyanlık ve Ġslam
dinlerine mensup kiĢiler için dahi din kelimesinden ne anlaĢıldığı önemli derecede farklılık
göstermektedir (Aydın, 1994: 5..
Charles Taliaferro tüm dünyada kabul gören evrensel ve kusursuz bir din tanımı yapmanın
hayli zor olduğunu dile getirmiĢtir. Bu durumun en temel sebebi toplumların genelinde din olarak
kabul edilen yerleĢik geleneksel düzenin birbirlerinden oldukça farklı olmalarıdır (Taliaferro,
2004: 21.. Charles Young Glock da, farklı bir noktadan hareket ederek aynı zorluğa iĢaret
etmektedir. Y. Glock, dinin modern toplum yapısı içinde de, onunla benzer bir homojen yapı
sergileyen ilkel kültürler içinde de tek bir anlam ifade etmediği noktasından hareketle, her dinin
kendi içinde dahi geniĢ bir algı çeĢitlenmesine sahip olduğuna dikkat çekmektedir. Din söz
konusu olunca her bireyin tek baĢına farklı hissettiği ve farklı davrandığı göz önüne alındığı
zaman, dine ve dindarlığa iliĢkin bir tanımlama ve sınıflandırma yapmak oldukça zor bir çaba
gibi görünmektedir (Glock, 2007: 250..
4
ÇalıĢmanın ana konusu dinî inançların siyasal davranıĢ ve seçmen davranıĢı üzerindeki
etkisi olması nedeniyle, burada din olgusunun genel geçer tanımlarının yanı sıra, “toplumsal bir
gerçeklik” olarak günlük yaĢamda bireyler için ne anlama geldiğini ortaya koymaya yönelik bir
irdeleme yapılmaya çalıĢılacaktır.
Bugüne dek akademik merkezlerde din sözcüğünün kökenbilimsel açıdan incelenmesi,
din kavramının tanımı ve tarihsel macerasına iliĢkin pek çok bilgi ve bulguya yer verilmiĢtir.
Bütün bu tanım ve bilgiler birbirinden farklı gibi görünseler de, temelde yer yer aynı noktalara
vurgu yapmaktadırlar.
Öncelikle, din kavramının sözlük ve terminolojide belirlenmiĢ genel geçer anlamları
konusunda Ġslam, diğer semavî dinler ve “dinler tarihi” araĢtırmacılarının görüĢlerine tek tek yer
vermekte yarar vardır.
Tümevarımsal bir mantıkla ilerleyerek, din kavramına öncelikle kökenbilimsel açıdan göz
atmak daha doğru ve yararlı olacaktır.
Arapça‟da din, “örf”, “adet”, “gelenek” anlamlarında kullanıldığı gibi, “üstün olmak”,
“isteğini zor kullanarak gerçekleĢtirmek”, “yargılamak”, “hesap sormak” anlamlarına da gelir
(Dönmezer, 1978: 43..
Pazarlı ve Günay‟a göre, Türkçe‟ye Arapça‟dan, Arapça‟ya ise Aramî ve Ġbranî
dillerinden geçmiĢ olan din sözcüğü, bu üç dilde “hüküm”, “mülk”, “idare etmek”, “hükmetmek”,
“ceza”, “yargı”, “muhasebe” ve “mükâfat” anlamlarına gelirken, Farsça‟da günümüzdeki “din”
anlamında kullanılmaktadır. Ayrıca Farsçada “Deana” sözünden geldiği öne sürülen din kelimesi,
“din ve mezhep edinmek”, “inanmak”, “adet edinmek” anlamında kullanılmıĢtır (Pazarlı, 1972:
26-27; Günay, 2002: 192..
Ġslam dininin ana metinlerine göre, kelime olarak din, “ceza”, “mükâfat”, “kanun”,
“hüküm”, “hesap”, “itaat”, “boyun eğme”, “ibadet”, “adet”, “hal”, “mezhep”, “kanun”, “yol” ve
“millet” gibi anlamlara gelmektedir.
Diğer diller açısından bakılacak olursa, örneğin Farsça‟da din kelimesi “den” Ģeklinde
ifade bulmuĢ olup, “ayin”, “tarz”, “yol”, “mezhep” gibi anlamlara gelmektedir.
5
Ġbranice‟de “dath” kelimesi ile ifade edilen din, “emir”, “kanun” ve “hüküm” anlamlarını
taĢımaktadır.
Eski Yunanca‟da din “thrioheya” kelimesi ile belirtilerek “korkuyla karıĢık bir saygı
duyma” anlamında, Saskritçe‟de “dharma” sözcüğü ile karĢılanıp “Ģeriat”, “yasa”, “düzen”
anlamlarında kullanılmıĢ, eski Türk kavimlerinde ise “din” sözcüğü yerine “darm” ve “nom”
sözcükleri kullanılmıĢtır (Aydın, 2000a: 2..
Arapça‟daki “din” kelimesi ile Latince‟deki “religio” kelimesinden gelen “religion”
sözcüğü, kavram olarak aynı içeriği taĢımamaktadır. Arapçadaki din kavramı genel anlamda
bütün inanma ve bağlanma Ģekillerini, özelde ise Ġslam dinini ifade ederken, Batı kültüründe
“religon” terimi genellikle daha dar anlamda kullanılarak salt Hıristiyanlığı içermektedir
(OkumuĢ, 2003: 54.. Hans-Michael Haussig “Teoloji Ansiklopedisi” adlı ünlü yapıtında, konu
hakkında bir uyarıda bulunmaktadır: “Tarihçesi nedeniyle „religion‟ sözcüğü doğal olarak
Avrupalı olduğundan, Avrupa kültürleri dıĢında kalan çoğu dinlerde bu terimin gerek semantik
gerekse içerik açısından tam olarak eĢ anlamlı sayılabilecek bir karĢılığı bulunmamaktadır. Bu
yüzden, kültürler veya dinler arası bağlamda kullanılabilecek ortak bir din kavramı yoktur
(Haussig, 1999: 10..
Ünlü Collins Cobuild sözlüğü, dinin tanımını “Tanrı‟nın veya Tanrıların varlığına
inanmak ve bu inançla ilintili olarak bir kilisede veya tapınakta yapılan dua, ibadet, tören ve
benzeri uygulamalardır.” Ģeklinde yapmaktadır (Szynalski, 2011: 1220.; ne var ki burada dinin
tanımı salt ibadet olarak tapınağın içine hapsedilmekte, yaĢanılan gündelik yaĢama ve sonrasına
iliĢkin herhangi bir söylemine değinilmemektedir.
Antropolog Clifford Geertz, din olgusunu “güçlü, ikna edici ve uzun süreli bir ruhsal
durumlar ve motivasyon oluĢturmak amacıyla eĢsiz Ģekilde gerçekçi olmak üzere varoluĢa dair
genel bir kavramlar düzeni formüle eden ve bu kavramlara bir gerçeklik aurası giydiren bir
simgeler dizgesi” (Geertz‟ten aktaran Mandaville, 2008: 98., ilahiyatçı George Lindbeck,
gerçeklerin ve inançların formülasyonunu, içsel tutumların deneyimini ve duyguları tanımlayan
bir tür kültürel ve linguistik çevçeve ve araç (Lindbeck‟ten aktaran Mandaville, 2008: 98.,
Marksist yazarlardan Louis Althusser, “bireylerin toplumsal güç merkezini tarihsel ve özdeksel
6
açıdan normal kabul etmesini sağlayan yanlıĢ bir bilinç formu olarak iĢlev yürüten bir yapı”
olarak tanımlamaktadır (Althusser‟den aktaran Mandaville, 2008: 98..
Dinin tanımına iliĢkin olarak Ġslam bilginlerinin beyanlarına göz atıldığında, sade ve
genel, fakat yaygın olarak dinin “insanlara Allah tarafından gönderilen bir sistem ve hayat tarzı”
olarak tanımlandığı görülmektedir (ġenel, 2011: 20.. Öte yandan, büyük Ġslam bilginlerinden
Seyyid ġerif Cürcanî dini, “akıl sahiplerini Peygamber‟in bildirdiği hükümleri kabule davet eden
ilahî bir kanun”, Ġmam Gazalî ise “kul ile Allah arasında bir muamele” Ģeklinde tanımlamıĢtır
(Gazalî‟den aktaran Aydın, 2000a: 1-4.. Ne var ki, Ġslam bilginlerinin üzerinde ittifak ettiği
yaygın din tanımı ana hatlarıyla “Akıl sahibi insanları kendi irade ve arzuları ile bizzat onlar için
faydalı olan Ģeylere sevk eden ilahî kanundur.” Ģeklinde oluĢmuĢ görünmektedir (Aydın, 2000a:
1-4..
Dinler tarihi uzman ve araĢtırmacılarının tanımlarında ise, biraz daha derinlik ve yoğunluk
olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin Rudolph Otto‟nun tanımı, oransal olarak daha özetleyici ve
etkileyicidir. Ona göre din, “kutsalın tecrübesi”dir (Otto‟dan aktaran Bianchi, 1975: 172.. Yine
özetleyici ve vurucu bir baĢka yaklaĢıma göre, din “insanoğlunun yeryüzündeki kimliği ile
birlikte varoluĢunun gerçek anlamı veya amacına verilmiĢ tanrısal bir yanıt”tır (Nigosian, 1975;
2.. Radcliffe ve Reginald‟a göre, din her yerde, Ģu ya da bu formda, ama her yerde insanoğunun
ötesindeki bir güce dayanma duygusudur (Radcliffe ve Reginald, 1956: 157.. Fromm‟un görüĢ
açısından bakıldığında, din bireye bir yönelim çerçevesi ve adanma nesnesi sunan bir grup
tarafından baĢlatılmıĢ olan bir düĢünce ve eylem dizgesi olarak tanımlanabilir (From, 1950: 21..
Max Müller, din kavramını “insanın sonsuzu kavramasını sağlayan, akıl ve mantığa tabî olmayan
zihinsel bir meleke ve yetenek”, Emile Durkheim “bir cemaatin meydana gelmesini sağlayan ayin
ve inançlar sistemi”, Feuerbach “inanç, dua ve kurbanla kendini gösteren bir arzu” (Müller‟den
aktaran Aydın, 2000a: 3., diğer taraftan August Comte “toplumun bir iĢlevi” olarak görmektedir
(Aydın, 1994: 1.. Bu anlamda, din sadece bireysel bir tercihi yansıtmamakta, aynı zamanda
toplumsal bir boyut içermektedir (Woodhead, 2009: 13..
Bireysel bir tercih olarak bir dini yaĢamak dünyada hem bireysel mutluluğa hem de
toplumun güvenlik ve huzuruna yaptığı katkılar nedeniyle saygın bir tutum olarak karĢılanmakla
birlikte, Tanrı‟dan geldiği için insanî öznellik ve görecelikle yer yer bulanıklaĢan iletilerin
herkesçe doğru ve eksiksiz biçimde kavranması ve anlatımı pek de kolay değildir. Zira
7
insanoğlunun veya insanlık âleminin en eski kültüründen olan, tarihi insanlık tarihi kadar gerilere
giden din, gözle görülebilen bir nesne değildir. Tapınakların, ibadet, ayin ve törenlerin, bir dinî
sanatın, bir dinî musikinin, bir dinî edebiyatın bulunduğu doğrudur. Bunlar görülebilir, iĢitilebilir;
ancak bu dıĢtaki akisler, insanların iç hayatlarında yaĢayan bütün bu soyut duygu ve düĢünceleri
nasıl nitelendirileceği konusu hayli karmaĢık ve zor bir durumdur (Smart, 1977: 11..
“Toplumsal bir gerçeklik” niteliği ve içeriği ile sosyolojik bir açıdan bakıldığında gerçek
Ģudur ki, bütün toplumlarda davranıĢ tarzı ve düĢünme Ģekli itibariyle dinsel olarak
adlandırılabilecek örneklerin var olması nedeniyle din olgusunun insanın toplumsal yaĢamının
evrensel bir bileĢeni olduğunda kuĢku bulunmamaktadır. Dinin sosyal yapının bir parçası olması,
aynı zamanda bir bölümünün ayinsel bileĢenlerden oluĢması nedeniyledir. Zira dinin toplumsal
yaĢama eklemlenmesi, insanların yaratılıĢlarını yorumladıkları belirli semboller, imajlar, inançlar
ve değerler yoluyla gerçekleĢmektedir (Sanderson, 1991: 429..
1.2.Dinin Kökeni
Allan Menzies, din de dâhil olmak üzere, bütün kurumların tarihinin ilk ailenin
kurulmasıyla birlikte baĢladığını ifade etmektedir (Menzies, 2009: 11.. Dinî öğretinin kaynağı
konusunda ise, Ġslam dini ile diğer semavî dinler “vahiy” unsuru noktasında birleĢmektedir. Din
kavramının kökenine iliĢkin bu farklılaĢma nedeniyle, zaman zaman dinin bir fefsefe olup
olmadığı yönünde tartıĢmalar olmuĢtur. Kellett, bu tartıĢma noktasına ıĢık tutarak, “Dine bir
düĢünceler dizgesi olarak bakıldığında özünde birer felsefe oldukları hükmüne varılabilir; fakat
her felsefe din olarak tanımlanıp ele alınamaz.” Ģeklinde özlü ve doyurucu bir açıklama
getirmiĢtir (Kellet, 1948: 12..
Günümüze dek, akademik mahfillerde dinin kökenlerini saptamaya yönelik olarak sayısız
çalıĢmalar yapılmıĢ ve çok çeĢitli görüĢler öne sürülmüĢtür. Alman filozofu Karl Marks‟ın dinin
orijinine iliĢkin görüĢü, üretici güçlerin, diğer bir ifadeyle ekonomik koĢulların tasarladığı tarih
anlayıĢının doğal bir uzantısı olarak dinin de o koĢullarca üretilmiĢ üstyapının bir parçası olduğu
yönündedir. Marsksist felsefenin “tarihin gerçek zemini”ne dair geliĢtirmiĢ olduğu “pratiğin, yani
maddî koĢulların kendisi” yanıtını dikkate aldığımızda, aynı mecradan ilerlemeye devam edersek,
dinin kökeniyle ilgili olarak da, “gerçek üretim sürecinin, yaĢamın dolaysız maddî üretiminden
baĢlayarak açıklandığını, bu üretim tarzına bağlı ve onun tarafından yaratılmıĢ karĢılıklı iliĢki
biçimlerinin, baĢka bir deyiĢle değiĢik aĢamalarındaki sivil toplumun bütün tarihin temeli olarak
8
kavranarak onun devlet halindeki eylemi içinde gösterildiğini, bilinç, din, kültür, müzik, felsefe,
sanat, etik vb. bütün farklı teorik ürünlerin o altyapıya göre açıklandığını görürüz. Bu ekonomik
temelli tarih perspektifi, idealist tarih anlayıĢı gibi, her dönemde bir kategori aramak
zorunluluğunda değildir; ama daima tarihin gerçek zeminine basar, pratiği fikirlere göre
açıklamak yerine fikirlerin oluĢumunu görünen pratiğe göre açıklamayı yeğler” (Marx ve Engels,
1992: 63-64..
Konu biraz daha geriden ele alınacak olursa, din dıĢı bir yaklaĢım olduğu kaydını düĢerek,
öncelikle Marksist felsefenin “diyalektik materyalist” yaklaĢımının tarih bilimine uyarlanmıĢ
versiyonu olan” tarihsel materyalizm”in Tanrı inancı ve din olgusunun kökenlerine iliĢkin
yaklaĢımına kabaca göz atılması konuya dair bilinen yaklaĢımları daha iyi aydınlatacaktır.
Diyalektik materyalist yaklaĢımın en önemli sacayakları, “değiĢim”, “karĢılıklı etki” ve
“çeliĢki” yasalarıdır. Her Ģey durmaksızın değiĢir, hiçbir nesne ve olay bağımsız değil, bilakis
diğerleri ile etkileĢim halindedir. Onlara bağlı olarak ortaya konulan “çeliĢki yasası”nın ise, biraz
daha ayrıntılı bilinmesi zorunludur. Çünkü “diyalektik değiĢim”i oluĢturan güç olarak
tanımlanabilecek olan “otodinamizm”in (ki buna “ileriye doğru kendiliğinden ya da zorunlu bir
hareket ve ilerleme yasası” denebilir) anlaĢılmasına olanak sağlayacaktır (Politzer, 1997: 133..
Diyalektiğe göre, nesneler sürekli ve kesintisiz bir değiĢim ve evrim halindedirler. BaĢka
bir deyiĢle, diyalektik bir hareket içindedirler. Demek oluyor ki, her Ģey birbirini izleyen süreçler
zincirinin sonucudur ve diyalektik hareketi gerçekleĢtiren de budur. Bu süreçler zinciri anlık
geriye dönüĢlere rağmen zaman içinde zorunlu olarak geliĢme gösteren bir evrim biçiminde
yürümektedir. “Tarihsel geliĢme” veya “sarmal ilerleme” de diyebileceğimiz bu evrim,
otodinamizm yoluyla kendi kendine yürümektedir. Her bir baĢlangıcı, erginliği, yaĢlılığı ve
nihayet yok oluĢla, yani ölümle biten bir sonu vardır. Her varlık veya nesne, bu aĢamalardan
geçmek zorundadır. Peki bu neden böyledir? Örnek olarak, öncelikle hayat ve ölümü ele alalım:
Ölüm hayattan çıktığı gibi, hayat da ölümden çıkmaktadır. Çünkü ölmüĢ bedenin elementleri
dönüĢüme uğrayıp toprağı daha verimli hale getirerek baĢka canlıların meydana gelmesini
sağlamakta, böylece hayata zemin ve dayanak oluĢturmaktadır (Politzer, 1997: 136..
Eğer hayatın kendisi yüzde yüz hayat olsaydı ölüm olmazdı, hayat ölüme dönüĢemezdi;
fakat hayatın içinde ölüm, ölümün içinde de hayat vardır ki, hayat ölüme, ölüm ise hayata
9
dönüĢebilmektedir. Canlı varlıkların hücreleri bir taraftan ölürken, diğer taraftan sürekli
yenilenmektedir. Demek ki, canlı varlıklarda aynı anda hem hayat, hem de ölüm vardır. O halde,
hayatın kendisi de nesnelerde ve fenomenlerde var olup sürekli olarak ortaya çıkan ve çözülen bir
çeliĢkidir. ÇeliĢki yok olacak olsa, hayat da sona erer ve ölüm baĢ gösterir (Engels, 2003: 183..
Bütün nesneler sadece kendileri olmakla kalmaz, aynı zamanda kendilerinin karĢıtıdırlar.
Çünkü her Ģey, kendi karĢıtını bağrında taĢır. Bu karĢıt güçler, yani “tez-antitez” ya da daha yalın
bir söyleyiĢle “olumlama-yadsıma”, birbirleriyle sürekli çatıĢma halindedir. Dolayısıyla nesneler
tek yöndeki güçler tarafından değil, karĢıt kutuplardaki iki farklı güç tarafından harekete
zorlanmaktadır. Nesnelerin değiĢmesi kendi kendileriyle uyuĢmazlık halinde olmaları, içlerinde
taĢıdıkları karĢıt güçlerin çatıĢması nedeniyledir. Böylece maddeler ve olaylar sürekli geliĢir,
dönüĢür, ileri doğru atılır ve “otodinamik” biçimde gerçekleĢtiğinden dolayı bu değiĢim aynı
zamanda doğal bir zorunluluktur. Ġnsan bedeni ve düĢünme yetisi de, aynı yasaya bağlı olarak
geliĢmiĢtir. Bize düĢünceleri veren çevremizi kuĢatan nesneler, yani maddî koĢullardır ve onlar
değiĢtikçe düĢüncelerimiz de değiĢmektedir (Engels, 2003: 139.. Buna göre, insanın maddî ve
okonomik koĢulları değiĢtikçe düĢünme yetisiyle birlikte düĢünceleri de geliĢmiĢ, böylelikle ilkel
düĢüncelerden uzaklaĢmaya baĢlamıĢtır.
Yine bir sosyalist bir düĢünür olan Mihail Bakunin‟e göre, her geliĢmenin zorunlu olarak
kendi karĢıtını, yani temelini ve hareket noktasını doğurduğu dikkate alındığında, “insanlık”
gerçeği, eĢ zamanlı ve esas olarak, insan doğasındaki hayvansal öğenin ağır ağır ve aĢamalı
olarak inkâr edilmesidir (Bakunin, 2000; 10..
Dolayısıyla, tanrıları, yarıtanrıları, elçileri,
mesihleri ve azizleri ile birlikte tüm dinleri yaratan, henüz yeteri kadar geliĢmemiĢ, yetilerine tam
olarak sahip olamamıĢ ilkel insan türünün saf hayal gücünün ürünlerinden ibarettir (Bakunin,
2000; 25-26..
F. Engels, diyalektik düĢünce perspektifinden dinin doğuĢu konusunda doğal olarak Ģu
sonuca varmaktadır: “Din, ilk dönemlerde insanın sınırlı algı ve bilgisinden doğmuĢtur. Ġlk
insanların bilgisizliği, iki boyutlu bir bilgisizliktir: Doğaya dair bilgisizlik ve kendilerine dair
bilgisizlik. Ġlk insanların tarihini incelerken, bu iki yönlü bilgisizliği daima göz önünde tutmamız
gerekmektedir. Ġlkel insanın doğaya ve kendine dair görüĢleri bilgisizlikle malüldü; ama bilgileri
o düzeyde olmasına karĢın olayları ve nesneleri açıklamaya çalıĢıyorlardı. Onlara iliĢkin
edindiğimiz tüm bilgiler, onları en çok da rüyaların uğraĢtırmıĢ olduğunu göstermektedir. Bu
10
durumda, bir süre sonra, rüyaları kanıt göstererek ruhun varlığını çıkarsamıĢlardır. Denebilir ki,
ruh kavramını yaratmakla Tanrı düĢüncesini de yaratmıĢ oldular. BaĢka bir deyiĢle, Tanrı insanı
değil, insan Tanrı düĢüncesini yaratmıĢ oldu. Her biri ayrı iĢlerle görevli olan birçok tanrı
yarattıktan sonra, zaman içinde tek Tanrı düĢüncesine ulaĢtılar” (Politzer, 1997: 81-82..
Dinin doğuĢuna genel olarak Marksist felsefe açısından baktığı halde, R. Zelyut‟a göre
durum biraz farklıdır. Ona göre, tarihsel materyalizmin tarih dönemlerine ait sınıflandırmasında
ilk sırada yer alan ilkel komünal toplumda çok sınırlı sayıda olan insanlar avcılık ve toplayıcılıkla
geçiniyordu ve ilkel araçlarla yapılan üretim ile tüketim miktarı birbirine eĢitti. Ġnsanoğlu üretim
araç ve tekniklerini geliĢtirdikçe doğa güçlerine daha fazla egemen olmuĢ, böylelikle daha fazla
ürün elde etmiĢtir. Örneğin hayvancılık/besicilik geliĢtirilerek, avcılıktan daha güvenli bir besin
kaynağı elde edilmiĢtir. Daha sonra tahıl ekimi baĢlatılarak, beslenme daha düzenli ve güvenli
hale getirilmiĢtir. Süreç içinde insanoğlu elde ettiği ürünün fazlasını saklamaya baĢlamıĢ, böylece
eldeki artı ürünü kontrol altında tutan yönetici kesim ortaya çıkmıĢtır. Daha önce ortaklaĢa
yapılan üretim faaliyetleri artık artı ürünü eline geçiren kiĢinin öncülüğünde yapılmaya
baĢlayınca, o kiĢi (Ģef) diğer bireylerden farklılaĢarak olağanüstü bir önem ve değer kazanmıĢtır.
BaĢka bir ifadeyle, önceki dönemlerde ortaklaĢacı topluluğun bir bireyi olarak diğerlerinden
hiçbir farkı olmayan Ģef yiyecek fazlasını elinde tuttuğundan dolayı kazandığı büyük değerle
birlikte diğer insanlarda bulunmayan olağanüstü özelliklerle anılmaya baĢlamıĢtır. Bu kimselerin
zaman içinde git gide yüceltilerek kutsanması sonucu kutsallık kavramı ortaya çıkmıĢ, hatta
tanrılaĢtırılmıĢlardır. Bu süreç, insanın doğa ile olan iliĢkisiyle paralel bir seyir izler. Ġnsanoğlu
anlayamadığı doğa güçlerinde ve karnını doyuran hayvanlarda gizli güçler bulunduğu
düĢüncesine vararak, zamanla o varlıklara Tanrı gözüyle bakmaya baĢlamıĢ gibi görünmektedir.
BaĢlangıçtaki tanrılar ya hayvan formundadır ya da doğrudan doğruya doğa güçlerinin
kendileridir. Doğanın güçleri olan güneĢ, ay, yıldırım, su ve deniz Tanrı kabul edildiği gibi; boğa,
Ģahin, inek, kurt vb. hayvanlar da değiĢik bölge ve zamanlarda Tanrı sayılmıĢlardır (Zelyut, 1996:
17..
Ġnsanoğlunun yönetici figürü giderek kutsallaĢtırması ile Tanrı algısında doğa ile insanı
birleĢtiren yeni bir döneme geçilmiĢtir. Bu dönemden kalan mitolojik verilere bakıldığında,
Tanrıların yarı insan, yarı hayvan Ģeklinde betimlenmiĢ oldukları görülmektedir. GörünüĢe göre,
liderin artı ürünü kontrol altına alarak topluluk içindeki otoritesini iyice sağlamlaĢtırmasının
11
sonunda, tanrılaĢtırılması süreci baĢlamıĢ olmaktadır. Bu olgunun en somut örneği, Nil
Vadisi‟nin tahılını elinde tutan Firavunların tanrılaĢtırılmalarında görülmektedir. Dinin kökeni
konusunda çalıĢmalar yapmıĢ olan diğer bir filozof olan August Comte, dinin” Ģehrin ürünü”
olduğu görüĢündedir (Zelyut, 1996: 18..
Sosyolojik ve psikolojik açıklama biçimleri arasındaki söz konusu görüĢ ayrılığı, kimi ilk
dönem din anlayıĢlarında da yaygın bir durumdu. Emile Durkheim en önemli çalıĢmalarının
ikisinde dinin temelde sosyal bir giriĢim olduğunu ve toplumsal yapı içinde bireyi en çok
etkileyen olgu olduğunu iddia etmektedir. Örneğin “Ġntihar” adlı eserinde Katolik ve Protestanlar
arasında meydana gelen intihar eğilimlerini çözümlemek amacıyla sorgu yargıçlarının
raporlarından veriler toplamıĢ ve Protestanların Katolik dindaĢlarına göre daha yüksek bir oranda
intihara yöneldiklerini göstermiĢtir. Ona göre aradaki fark, iki Hıristiyan topluluğun sosyal
yapılarındaki farklılıklardan kaynaklanmaktaydı. Katolikler yaygın olduğu üzere sıkı bir iliĢkiler
dokusuna sahip olup çeĢitli sosyal etkinlikler vesilesiyle sık sık bir araya gelirken, Protestan
toplulukları genellikle parça bölük ve diğerlerinden soyutlanmıĢ halde yaĢam sürmekteydi
(Durkheim, 1979: 73..
Mevcut iddia, Durkhaim‟ın dinin daha sosyolojik bir açıklamasına ulaĢılabilmesi için
yapmıĢ olduğu “büyük bir iĢ” olarak kabul edilmiĢtir. Böylelikle, “Dinsel YaĢamın Ġlkel
Formları” adlı çalıĢma ortaya çıkmıĢtır. Durkheim, dinin gücünün komünal yaĢamın dinsel
yapıları vasıtasıyla duygusal güvenlik sağlama yeteneğinden kaynaklandığını ve dinin tümüyle
sosyal bir fenomen olduğunu iddia etmektedir. Böylece kategoriler dinsel bir kökenden
geliyorlarsa, bütün dinsel olaylara genellenebilecek olan ortak bir doğaya katılmalıdırlar. Diğer
bir ifadeyle, dinsel olguların hepsi sosyal olaylar ve kolektif düĢüncenin ürünleri olarak kabul
edilmelidirler (Durkheim, 1995: 125..
Daha dar bir Ģekilde, yine Hegel‟in belirttiği gibi insan, dünyaya sadece “ahlakî bir
perspektiften” de bakabilir (Hegel, 2001: 615.. Dahası, insan metafizik fikirlere sahip olup
olmamakta ve tabiatüstü bir duyguyu yaĢayıp yaĢamamakta serbest değildir (Taylan, 1979: 28..
Dolayısıyla, insanoğlu, bir Ģekilde anlam dünyasını, değerler alanını ve eylemlerini kuĢatan,
kısacası gerçeklik alanının tamamını kapsayan yekpare bir felsefe veya dünya görüĢüne sahip
olma eğilimi göstermiĢtir (Funk, 2006: 18.. Diğer bir deyiĢle, Ģu veya bu Ģekilde her insanın bir
12
dünya görüĢü vardır. Hegel‟in ifadesiyle, “Her insan eĢyayı kendine özgü bir yolla algılayabilir”.
Aynı Ģekilde her insan kendine özgü bir dine de sahip olabilir (Hegel, 2001: 102..
Dinlerin kökenine dair 19. yüzyıl filozofları arasında çarpıcı görüĢlerden birini de Ludwig
Feuerbach ortaya atmıĢtır. O da Tanrı‟nın yine insan tarafından uydurulmuĢ olduğunu, ama biçim
olarak Comte‟un düĢündüğünden farklı olarak ve bir ihtiyaç olarak yaratıldığını düĢünmüĢtür.
Ona göre yeryüzünde yetenekleri ve güçleri bakımından doğa karĢısında oldukça zayıf kalan
insan, kendi zaaflarının ve eksikliklerinin tamamlanmıĢ olduğu kendi varlığının mükemmel bir
suretini Tanrı olarak yaratmıĢtır. BaĢka bir deyiĢle, tanrı mükemmel bir insan olarak insan
tarafından bir yansıtma aracı olarak ortaya çıkmıĢtır. Feuerbach‟ın tanrı düĢüncesine (teolojiye)
getirdiği antropolojik yaklaĢım, teoloji tarihinde hayli önemsenmiĢtir. Teolojiyi insanı anlamanın
bir yolu olarak ele alan yaklaĢımı içinde, bir dönemin düĢüncesine yansıyan tanrıyı öğrenince
aslında sadece o dönemin insanını öğrenmiĢ oluruz. Dinin kökenine dair bu cesur açıklamasına
karĢılık Feuerbach, dinin toplumsal iĢlevlerini önemsemekte ve bu iĢlevler üzerinde durmaktadır.
Ona göre, insan etrafını kuĢatan doğayla baĢ etmek zorundadır. Fiziksel çevre, düĢmanca
davranabilir. Bu yüzden, insanın bir sığınağa ihtiyacı vardır. Duygusal yapısı ve yaĢamı, kaotik
bir hal alabilir. Bu yüzden, düzen ve dinginlik arama eğilimindedir. Anlam arayıĢı, kimi zaman
cesaret kırıcı olabilir ve insan olarak ümit etmek zorundadır. Bu bağlamda, yanıtını aradığı bütün
bu soruların yanıtlarını Tanrı düĢüncesi ve inancında bulmaktadır (Jones, 2006: 4-8.. Çünkü dinî
inanç ve tutumlar hayata yüce bir anlam ve amaç yüklemek için kiĢiye olumlu katkı sunmaktadır
(Ahmadi vd., 2013: 924..
Öte yandan, R. R. Marett köken olarak din olgusunu, duygusal gerilimlerin psiĢik
(zihinsel) planda “cathartique”, yani insanı yaralayan, üzen, inciten olayların bilinçaltından
anımsanmak suretiyle dıĢa vurulmasına dayanan psikoterapik bir etki icra eden, onların yerine
geçen simgesel eylemlere dönüĢmesi Ģeklinde değerlendirirken (Marett‟ten aktaran Waardenburg,
2004: 284., Avusturya‟da Sigmund Freud dinî temsillerin libidonun içe itilmesiyle tabu haline
getirilmiĢ törensel davranıĢlara dayandığını iddia eden psikanalitik kuramını geliĢtirmiĢtir
(Freud‟tan aktaran Waardenburg, 2004: 284..
“Ġnanç” boyutuna sahip olması ve cevabını aradığı soruların aynı olması nedeniyle, her
dünya görüĢü dinî bir unsur içerir. Çünkü dünya görüĢü belirsizliklerin söz konusu olduğu
durumda ortaya çıkar. Bu durumda belirsizlikleri giderecek bir inanma söz konusudur.
13
“Anlayabilmek için iman ediyorum.” diyen St. Augustinus‟a göre iman anlamadan öncedir ve
anlamayı Ģartlandıran bir etkendir. Bu açıdan bakıldığında bütün dünya görüĢleri, cevabını
bulamadığımız ve anlam veremediğimiz sorulara cevap vermesi bakımından bir inanmayı
gerektirmektedir (Naugle, 1998: 15..
Din, Tanrı'nın ve ruhların varlığı, insan hayatına etkileri ile geleneksel olarak doğaüstü
güçlerden alınan moral ve bilinçle dua ve kutsal törenler gibi etkinliklere katılımda iyi bir düzey
ve kalite dâhil olmak üzere insan yaĢamında rolü olduğuna inanılan doğaüstü varlıklarla iletiĢim
veya onlarla karĢılıklı etkileĢimden kaynaklanan duygu ve düĢünceler bütünü olarak
tanımlanabilir (McCullough ve Willoughby, 2009: 71..
Dindar biri için “doğanın kutsallığı”, diğer bir deyiĢle “kozmik din algısı” önemlidir. Ona
göre, doğa hiçbir zaman salt “doğal” bir yer değildir. Tersine, her zaman kutsal dinî anlamlarla
yüklüdür ve bunu anlamak zor değildir. Zira evren Tanrı tarafından tasarlanıp yaratılmıĢ, deyim
yerindeyse, Tanrı‟nın ellerinden çıkmıĢ bir baĢyapıttır. Dolayısıyla, evrende ve doğada yer alan
her varlık bir ölçüde “kutsal” kabul edilip yüceltilme gizilgücüne sahip olmaktadır. Nitekim
zaman içinde dünya bu gerçeğin doğal ve yapay sayısız örnekleri ile dolmuĢtur. Yabancı
toplumların hiyerofanileri (kutsal olanın somutlaĢtığı yapılar), bir batılının gözlerine çoğunlukla
tuhaf ya da anlamsız görünebilir. Özgün ve egzotik dinlerin, özellikle Doğu dinlerinin bazı
özelliklerini sempatiyle karĢılasa bile, örneğin taĢların kutsallığını ya da mistik cinselliği
anlamakta güçlük çekecektir. Bu zorluk bir simgeyi kutsallığın ifadesi olarak kabul etmek ya da
mevsimlerin, ritimlerin ya da Ģekillerin (hangi formda olursa olsun) hiyerofaniler olabileceğini
kavramak söz konusu olduğunda daha da ciddî boyutlara ulaĢır. Eğitsel önyargılarımızdan
kurtulduğumuz ve bu tür davranıĢların kimi zaman panteizm, fetiĢizm ya da çocuksuluk olarak
görüldüğünü unuttuğumuz vakit, eski kültürlerde kutsalın geçmiĢteki ya da güncel anlamını
kavramayı baĢarabileceğiz veya kutsallığın tüm biçimlerini anlama Ģansımız birdenbire artmıĢ
olacaktır (Eliade, 1987: 3-4..
Bir insanın düzenlediği, hissettiği, karĢılaĢtığı ya da sevdiği her Ģeyin bir hiyerofani
olabileceği kesindir. Örneğin jestler, danslar, çocuk oyunları, oyuncaklar ve benzerlerinin
kökeninde dinsel bir neden yattığını bugün biliyoruz: Bunlar bir zamanlar belli bir tapımın jestleri
ya da nesneleriydiler. Hatta müzik aletlerinin, mimarlık araç gereçlerinin, ulaĢım araçlarının
(hayvanlar, arabalar, sandallar) baĢlangıçta kutsal nesneler ya da etkinlikler olduklarını biliyoruz.
14
Tarihte bir biçimde kutsallık kazanmamıĢ önemli hiçbir hayvanın ya da bitki türünün olmadığını
da düĢünebiliriz. Tüm mesleklerin, sanatların, endüstrilerin, tekniklerin dinsel bir kökeni
olduğunu ya da zamanla tapımla ilgili değerler kazandıklarını biliyoruz. Bu listeyi günlük
alıĢkanlıklarla (kalkmak, yürümek, koĢmak) çeĢitli iĢlerle (avcılık, balık tutmak, tarım), tüm
fiziksel etkinliklerle (beslenmek, cinsel yaĢam vs.) ve dilin, belli baĢlı sözcükleriyle vs.
uzatabiliriz. Herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda, her insan grubu belli sayıda nesneyi,
hayvanı, bitkiyi, hareketi vb. hiyerofaniye dönüĢtürmüĢtür ve kuĢkusuz, dinsel yaĢamın bu
binlerce yıl süren dönüĢümünden hiçbir Ģey kaçamamıĢtır (Eliade, 2003: 3-4..
Allen Douglas‟ın Eliade‟dan aktarımına göre dine sırtını dönmeye baĢlamıĢ olan
modernite, insan ve yaĢama iliĢkin kutsal boyutlarla birlikte “anlam”ı da törpülemiĢtir. Modern
insanın anlayıĢı ve bilinci açısından bakıldığında zaman tekdüzedir, mekân homojen ve olağan,
nesneler ise değer açısından nötrdürler. Dünya üzerinde yer alan bütün mekânlar, konumlar
çağdaĢ insan için ancak doğal özellikleri jeolojik, coğrafi, iklimsel olarak farklılıklar gösteren
doğal varlıklardır. ÇağdaĢ insanın mekân deneyimi hiçbir anlam ve değerle yüklü değildir.
Zaman dediğimiz Ģey de tarihsel ana indirgenmiĢtir. Tarih modern insan için bir kez var olup
biten, bir daha tekrarlanmayan, geri dönüĢü olmayan bir Ģekilde doğrusal bir yönde
ilerlemektedir. Fakat dindar insan için bütün bu sayılanlar bir Ģekilde bir anlam ve değerle
yüklüdür, asla tekdüze ve aynı değere sahip değildir. ÇağdaĢ insan dindar insanın hiyerofani
olarak algıladığı Ģeylerde yalnızca doğal nesneler görmeye meyillidir (Allen, 2001: 75..
Modern insanın bakıĢ açısından bakıldığında normal organik süreçler olarak görülen
doğal olaylar, en basitinden fizyolojik eylemler bile dindar insan için hiçbir zaman sadece
fizyolojik olgular olmayıp ya kutsaldır ya da kutsallaĢtırılabilir bir niteliğe sahiptir (Douglass‟tan
aktaran Yılmaztürk, 2003: 53..
1.3.Dinin Bireysel ve Toplumsal YaĢam Üzerindeki Etkileri
Avrupa‟da 18. Yüzyıldan itibaren görüĢlerini daha özgür ve düzenli bir biçimde ortaya
koyan bazı filozoflar dinin modern insana hitap etmeye güç yetiremediği kanısına varmıĢ ve onun
yerini dolduracak baĢka argümanlar geliĢtirmeye koyulmuĢlardır.
August Comte, onlardan biridir. Ona göre, filozoflar ortalama insanlar için günlük
yaĢamlarını en ince ayrıntılarına varıncaya kadar düzenleyecek derli toplu bir düĢünce ve
15
uygulama Ģeması kurmak zorundadır. Bu yeni dinin genel amacı, evrensel kardeĢlik ruhunu
ustaca iĢleyerek insana karĢı sevgiyi geliĢtirip yaygınlaĢtırmaktır. Ġnsanlar özel mülkiyet hakları
açısından düĢünmekten ziyade, evrensel sevginin ruhu içinde diğer bütün kardeĢleri için ortak
çıkarları izlemeyi öğreneceklerdir. Söz konusu sevginin iĢlenmesinde, hayal gücünün yaĢamsal
bir değeri vardır. Bu anlamda, her bir bireyin kaderinin diğer herkeste görülebilmesi, onun
zihinde ortak kaderin bir parçası olarak en canlı haliyle resmedilmesi, bütün insanlık tarihinin ve
onun olası geleceğinin insan baĢarısının ideal yapıtlarına yoğun odaklanma yoluyla kiĢisel bir
küre olarak algılanması gerekmektedir (Nussbaum, 2011: 149..
Bununla birlikte, filozofların dine bakıĢtaki genel eğilimi farklıdır. Din, bir insan
eylemidir. Bu anlayıĢın bir diğer parçası, insanoğlunun dinin merkezinde yaĢadığı gerçeğidir ve
iki temel anlam taĢır:
a. Ġnsan, bizzat kendi geliĢme ve iyileĢmesi için dindardır.
b. Ġnsan diğer sosyal varlıklarla birlikte varlık dünyasına adımını attığı günden itibaren
dinî inançlarıyla çevresindeki diğer bireyleri doğrudan ya da dolaylı biçimde etkileye geldiği için,
dinî aktivitelerinde tümüyle yalnız değildir.
Bu çerçevede, din, ahlak ve insanlık kavramları arasında sıkı bağlar bulunmaktadır. Ġnsan,
doğada tek baĢına değildir. Dinini yaĢama noktasında dikey olarak Tanrı ile, yatay olarak diğer
insanlarla iletiĢim ve iliĢki içindedir. Bu durum, onun toplumsal, ama aynı zamanda moral (etik)
bir varlık olmasından ötürüdür. BaĢka bir deyiĢle, insanın ahlakî değerlerinin varlığı sosyal
realitesini (toplumsal yaĢamını) de zorunlu kılmaktadır. Dinin gereklerinin diğer sosyal
varlıkların içinde yerine getirileceği dikkate alınırsa, inancının toplumsal ve etik bir boyut
içerdiğini söylemesi anlamsız olmayacaktır. Aslında burada insanın toplumsal iliĢkileri nasıl
kuracağı ve ahlakın toplum içinde nasıl bir rol oynayacağı konuĢulmaktadır. KiĢinin inandığı
dinin emir ve yasakları salt bireysel varlığı ile sınırlı değil, aynı zamanda diğerleri ile de ilgili
olduğundan, ahlak (ethics/morality) uyması gereken bir dizi standartlar koyar ve kiĢinin bunları
uygulaması esnasında çevresindeki diğer bireyler üzerinde dolaylı veya dolaysız birtakım etkiler
uyandırması kaçınılmazdır. Görüldüğü üzere, ahlak, din ve insan topluluğu arasındaki kavramsal
ve fiilî bir iliĢkinin varlığı inkâr edilemez bir biçimde ortadadır (Obioha, 2010: 27-34..
16
Toplum denilen birlikteliğin dıĢarıdan dayatılan ya da sonradan kabul edilen bir
sözleĢmeden doğmadığı, bilakis insanın doğal yapısı ile sıkıca ilintili olduğu bir gerçektir.
Toplum, geri planda daima tanrısal bir kaynağa sahiptir. Bu reel durum bireylerin iradesinden
değil, Tanrı‟nın yarattığı insan doğasından kaynaklanır. Toplum Rousseau‟nun olmasını istediği
gibi, üyeleri arasındaki bir bağıt veya sözleĢme üzerine kurulu değildir. Ġnsan tek baĢına değildir,
doğası gereği toplumsal bir varlıktır. Gerçekte insan var olur olmaz az veya çok örgütlenmiĢ bir
toplum içinde yaĢar ve insan soyu için toplumu önceleyen bir dönem söz konusu değildir. Bu
tezin kanıtları felsefî tartıĢmalarda değil, yaĢanmıĢ olan tarihin bizzat içindedir. VahĢî olana
gelince, o doğal halden yoksun olmakla birlikte o da topluluk içinde yaĢar. Tarih bize sürekli
olarak farklı hükümranlık biçimleriyle idare olunan, az ya da çok kalabalık topluluklar halinde bir
araya gelmiĢ insanları gösterir. Doğruyu açıkça söylemek gerekirse, toplum öncesi bir insanlık
tarihinden söz edemeyiz. Çünkü siyasal toplum ve düzenlerin oluĢumundan önce insan, hiçbir
surette tam anlamıyla insan değildir. Neticede, toplum asla insanın eseri değil, insanın her zaman
ve her yerde ne ise o olmasını dileyen Yaratıcı‟nın iradesinin doğrudan bir sonucudur (Barbier,
1999: 86..
Bütün bunlara karĢın, dinî olan ile olmayan arasında kavramsal açıdan yapılan ayrımlar
günümüzde giderek belirsizleĢmektedir. Bu durum araĢtırmacıların kendi sübjektif din algılarının
çalıĢmalar üzerinde belirleyiciliğini arttırmakta, akademik çalıĢmalar sonucunda elde edilen
bilgilerin görece değiĢiklik arz etmesine neden olmaktadır (Hülür ve Kalender, 2003: 157..
Din ile dünyevî bakıĢ açılarının en belirgin biçimde iç içe geçtiği yaklaĢımlardan biri,
Alman sosyolog Max Weber‟in görüĢlerinde somutlaĢmaktadır. Max Weber, dinin bireyin
davranıĢları üzerindeki etkileriyle ilgili olarak daha inanç odaklı bir yaklaĢım geliĢtirmiĢtir. Ona
göre, aynı zamanda “tanrısal takdir”, “nasip” ve “kısmet” olarak da ifade edilen Kalvinizm‟e olan
inanç, Protestan teolojisinin önemli bir bileĢeniydi. Bu açıdan, tarih boyunca meydana gelen
bütün olay ve geliĢmeler Tanrı‟nın yazgısından ibaretti ve insanoğlu alınyazısını değiĢtirme
gücünden yoksundu. Bu inancın bir mantıksal uzantısı olarak, kiĢinin ölüm sonrasında cennete
veya cehenneme gitmesinin de önceden kararlaĢtırılmıĢ olduğuna inanılmaktaydı; ancak kiĢi son
ve ebedî durağının neresi olduğunu nasıl bilecekti? Calvinizm, kiĢinin cennet için seçilmiĢ
olduğunu anlamasının en açık yollarından birinin Tanrı‟nın lütuflarına ermesi olduğunu, bunların
en önemli göstergesinin ise finansal baĢarı olduğunu iddia ediyordu. Protestan Hıristiyanları,
17
Kalvinist teolojinin bu anlayıĢı sayesinde Kapitalizmin ruhunu kucaklamaya baĢlamıĢtır. Çünkü
Tanrı‟nın seçkin kulları arasında girebilmek için servet briktirme özgürlüğüne kavuĢmalarına
olanak sağlamıĢtır (Klein, 2013: 23..
Weber‟e göre, meĢhur “öte dünyalılığı”, diğer bir ifadeyle en yüksek idealini ortaya koyan
“asketik” (büyük bir erdem olarak dünya zevklerinden uzaklaĢmayı önceleyen) tavrıyla
taraftarlarına dünyanın nimetlerinden uzak durmayı ya da onlara karĢı umursamazlık içinde
olmayı öğretmiĢ olan Katoliklik, bu konuda çok kötü bir sınav vermiĢtir (Weber, 1985: 31..
Aynı zamanda sosyal bir olgu olarak dinin ve onun somut görüntüsü olan dindarlığın
bireysel ve toplumsal yaĢam üzerindeki etki ve iĢlevleri, ana hatlarıyla “vicdanî denetim yoluyla
toplumsal kontrol”, “toplumsallaĢtırma”, “değerler üretme”, “meĢrulaĢtırma”, “dünya görüĢü ve
kimlik kazandırma”, “varoluĢsal acı ve isteklere karĢılık verme” gibi baĢlıklar altında
toplanabilir.
1.3.1.Değerler Üretme
Öğrenme süreçlerinin biliĢsel denetimi biçimlendirmede ve olasılıkla kiĢisel denetim
profilleri oluĢturmada oynadığı rol, herkese açık bir olanak sunmaktadır. Örneğin bireysel ve
kolektivist kültürlerin dikkati küresel değerler sahnesinin tersine yerel olanlara odaklayarak
kazandırdığı görsel temelli belirli eğilim ve yargılarla kiĢiyi yönlendirdiğini gösteren kanıtlar
gittikçe artmaktadır; ancak bu kültür odaklı öğrenmenin biliĢsel denetim mekanizması üzerinde
bıraktığı sistematik bir etkiyi ifade ediyor olsa bile, “kültür” çok genel bir kavramdır ve pratik
açıdan düĢünülürse verilen kültürün bir üyesi sayılmak için hangi davranıĢ kurallarının
edinileceğini belirlemek olanaksız görünmektedir. Bu durum ise, hangi denetim parametrelerinin
etkilenebileceğini ve etkinin hangi dereceye varabileceğini alabildiğine zorlaĢtırmaktadır. Dinler,
bu amaçların gerçekleĢmesinde çok uygun hizmet araçlarıdır. Bütün kurallar kutsal ve herkesin
ulaĢabileceği yazılı metinler halinde ortaya konmuĢ, inanan kitlelere o kuralları öğreten prosedür
ve ayinleri uygulamakla da görevli olan haham ve papazlar gibi yetkili uzman ve aracılar
tarafından günlük yaĢamın gerek ve gereksinimlerine göre sade bir Ģekilde yorumlanmıĢ
durumdadır (Bernhard vd., 2011: 1-2..
Değerlerin çatıĢmasının önlenmesi için değerler arasında bir düzen kurulması
gerekmektedir. Bunun için toplum içinde değerler üzerine bir uzlaĢma oluĢması gerekmektedir
18
(OkumuĢ, 2003: 79.. Aile, bireyin sosyalleĢmesinde baĢat aktördür. Özellikle dini sosyalleĢme
sürecinde ailenin yadsınamaz bir rolü vardır. Değerler arasında din kurumu tarafından kurulan
hiyerarĢinin bireye ilk aktarımı aile kurumu içinde baĢlamaktadır (Güçlü, 2005: 260-261..
1.3.2. ToplumsallaĢtırma ve Toplumsal Denetim
ToplumsallaĢma sürecinde öğrenilen din, bireyin toplumu anlayarak ona eklemlenmesi
açısından yaĢamsal bir değerdedir.
Bireylerin çevresindekilerle arasındaki
etkileĢimi
ifade
eden
“toplumsallaĢma”,
“toplumun kültürünü öğrenme ve içselleĢtirme süreci” olarak da tanımlanmaktadır (Bozkurt,
2005: 110..
Ġnsanı aĢan ve aynı zamanda onu içine alan bir sisteme inanmayı ifade eden din (Berger,
1999: 80., toplumsal boyutta diğer sosyal yapılarla daima etkileĢim halindedir. Ġnsan, dinî
davranıĢ kalıplarını toplumdan öğrenir. Buradan hareketle dinî davranıĢların içgüdüsel olarak
değil, toplumsallaĢma sürecinde öğrenildiklerinin altını çizmek gerekir (Günay, 1981: 278..
Modern din psikolojisi de, çocuğun dinî kabulleri edinmesinde toplumsal faktörlerin belirleyici
olduğuna vurgu yapmaktadır (Holm, 2004: 85.. Din sunduğu geniĢ çaplı ve ortak anlam ve
deneyim çerçevesiyle toplumu bütünleĢtirir. Gençler sıradan toplumsallaĢma süreçleri içinde
kutsal olanın simgeleriyle özdeĢleĢmiĢ bir dizi ortak inanç ve değerler edinirler. Toplumun
üyeleri aynı ritüellere katılarak yüksek düĢünceler düzeyinde bütünleĢirler (Smith, 1970: 5-6..
Din birçok sosyal fonksiyonu ifa etmesi, birçok organizasyonu ve onların rol ve statülerini
kendi içinde barındırması, özel norm ve değerler içermesi nedeni ile baĢat bir kurumdur. Bir
kurum olarak din, bireylerin ruh ve kadere iliĢkin fikirlerini ifade etmelerine yardımcı olur. Din
bir toplumun ahlak, iyilik ve kötülük gibi ussal yaĢamına yön vermesi nedeni ile sosyolojik ve
kültürel bir kurum olarak da görülmüĢtür. Böylece din toplumun norm ve değerlerine meĢruiyet
kazandırma, dolayısıyla bireyi toplumsallaĢtırma iĢlevi görmektedir (Kornblum, 2008: 410;
OkumuĢ, 2003: 73..
Açıktır ki, dinin amacı insanların iç dünyaları ve davranıĢları üzerinde olumlu etkiler
uyandırarak, oluĢturduğu değerlerle insanların erdemli davranıĢlar sergilemelerini, bunun
sonuncunda da her iki âlemde de mutluluğa ulaĢmalarını sağlamaktır. Din, insanın ahlâkîleĢmesi,
bir baĢka deyiĢle insanîleĢmesi içindir. Bu yüzden, dinî ve ahlâkî değerler fert ve toplum için
19
gerekli ve vazgeçilmez görünmektedir. Din, hem dıĢ hem iç denetim yoluyla bireylerin toplumsal
kurallara ve ahlakî ilkelere uymasını sağlar. DıĢ denetim Weber‟in “güç kullanımının
yasallaĢtırılması” diye tanımladığı olaydır ve bu çerçevede toplumsal veya siyasal düzene bir
çeĢit kutsallık atfedilerek ona itaat edilmesinin gerekliliği vurgulanır. Devlet büyüklerine itaat,
evlilik, mülk edinme gibi pek çok konuların bir tür kutsallık halesi içinde görülüp
değerlendirilmesi ile sağlanır. Öte yandan iç denetim bireyleri düzene uymaya doğrudan
zorlamaz, tersine dinin içselleĢtirilmesi ve insan bilincini biçimlendirmesi ile gerçekleĢtirilir.
Bugün dinsel denetim kırsal kesimlerde, kimi dinî topluluklarda ve ailede kısmen sürüyor olsa da,
çağdaĢ dünyanın hayli değiĢmiĢ olan kent yaĢamı içinde dinin içsel ve dıĢsal denetim aygıtı da
değiĢerek yer yer zayıflamıĢ ve parçalanmıĢ halde etkisini devam ettirmektedir (Berger, 2009:
131-133..
Bireyleri dönüĢtürme anlamında, dinin “c” ile baĢlayan olası üç sözcüğü vardır:
Convenience (elveriĢlilik), coercion (baskı/zorlama) ve conviction (ikna)… Pek çok kiĢi,
elveriĢlilik nedeniyle dindardır. Anne babaları tarafından belirli bir dinî gelenek içinde
yetiĢtirilmiĢlerdir ve bu yüzden o geleneği aynı Ģekilde korurlar. Bu, uygun ve kabul edilebilir bir
davranıĢtır. Diğer taraftan politika baskı ve zorlamayı sever; ancak din ikna yolunu yapılandırıp
takviye eder. Bir hükümet sizi Ģekillendirebilir; ancak din sizde istek duygusu uyandırıp talep
etmenizi sağlar. Birey içten içe değiĢtiği için, devraldığı bütün değerlerin yaĢamı boyunca onunla
birlikte kalacağını tahmin etmek zor değildir. Yine aynı sebepten dolayıdır ki, insanlar dine
kolaylıkla ve aĢk derecesinde bağlanabilir, onun yaĢamlarını zenginleĢtirdiğini hissedebilirler.
Buna karĢın, hiç kimse politikaya âĢık olmaz. Belki arada bir sadece politikacılara âĢık olabilirler.
Ġnsan doğasının yaĢamını Ģekillendirmek için dıĢtan gelen zorlamalara karĢı heyecan duymadığı
gerçeği ile ilgili bir durumdan söz edilmektedir; ne var ki içinden geçilen Ģu dönemde insanların
kimin önemini kavrayıp takdir edecekleri konusunda ĢaĢkınlık içinde kıvrandığı da görülmelidir.
Politika ve hükümet, daima dıĢsal ve zorlayıcı güçler olarak kalacaktır; ama din eğilerek insanın
yüreğinin içine seslenir, bütün gücünü buradan alır ve politikanın tam tersine uzlaĢma aramaz.
Nitekim insanların dinî liderlerinden beklediği de tam olarak budur. Ġnsanlar toplum yaĢamında
yüce ve soylu standartların hala var olduğunu ve korunduğunu bilmek istiyorlar. Toplumsal veya
popüler heyecanlara kurban edilmeyecek kadar değerli ve sabit ilkelerin yaĢadığını duymak
istiyorlar (Boteach, 1997: 16.. Dolayısıyla, din hem kurumsal hem de bireysel açıdan bir kontrol
unsuru olmayı sürdürmektedir. Diğer bir yönüyle ele alınırsa, dinî inançlara ve değerlere
20
bağlılıkların azalması ve zayıflaması ile birlikte suç oranlarında bir artıĢın gerçekleĢmesi de olası
bir durum olarak görülmektedir. Özellikle de toplumsal değiĢme sürecinde din gibi önemli
bireysel ve toplumsal bir kontrol unsurunun, birey üzerindeki denetim gücünün zayıflaması,
bireyin toplumsal normlara aykırı davranıĢlarda bulunması olasılığını artırabilmektedir.
Toplumda insanî değerlere dayalı bir hayat düzeni ancak din, ahlâk ve hukuk tarafından konulan
değerlerle sağlanabilir. Bu değerlerin en etkini olan din, ilke ve öğretileriyle, insan ve toplum
üzerinde etkisi olan bir kurumdur. Ġnsan davranıĢlarına yön veren faktörlerden birini
oluĢturmaktadır. Dinî inanç ve tutumlar kiĢinin diğer fertlerle iliĢkisini Ģekillendirmede de
belirleyicidir. Zira din bizatihi insanın duygu, düĢünce, irade, vicdan ve davranıĢ gibi özellik ve
eğilimlerine hitap etmektedir. Din, ahlâk ve hukuk tarafından konulmuĢ olan “günah”, “ayıp” ve
“yasak” gibi değerler, adeta insanın özgürlüğünü belirleyen sınır taĢları konumundadır. Bu
bakımdan insanların huzur ve güven içinde yaĢamaları ahlâk, din ve hukukun ortaya koyduğu
düzenlemelerle mümkün olabilir (Kılıç‟tan aktaran Bayraktutar, 2011: 9-10..
Sonuç olarak, dinin sosyal kontrol iĢlevi bireylerin toplumun norm ve değer yargılarına
uymalarını sağlamaktadır (OkumuĢ, 2003: 74..
1.3.3. Toplumsal BütünleĢticilik ve DayanıĢma
Toplumu bütünleĢtirici bir güç olarak dinin önemini vurgulayan çalıĢmalara öncülük eden
kiĢi Durkhaim olmuĢtur. Ona göre din toplumsal yaĢamı, bireyleri de kapsayan, fakat onları aĢan
anlam ve değerler temelinde düzenlemektedir; ancak eski toplumlarda sadece ayinler sırasında
ortaya çıkan simgesel bütünleĢtiricilik iĢlevi, çağdaĢ toplumlarda kökten değiĢmiĢ görünmektedir.
Kurumsal farklılaĢma kendine özgü simgeler geliĢtirmiĢ, dinsel simgeler ortaya çıkan farklıĢmayı
kucaklayamaz hale gelmiĢtir. Buna rağmen, dinin bütünleĢtirici güç ve iĢlevini tümüyle
yitirdiğini söylemek mümkün değildir. Söylenebilecek olan Ģey, dinin tüm toplumu birleĢtirici
olma düzeyinden belirli grupların bütünleĢtiricisi olma noktasına düĢmüĢ olduğudur. Dinin bazı
siyasal hareketler için bütünleĢtirici olması, bu açıdan iyi bir örnek teĢkil etmektedir (Berger,
1973: 129..
Dinin toplumsal iĢlevi, toplum üzerinde yürüttüğü etkiler çerçevesinde belirmektedir; ne
var ki dinin iĢlevi toplumsal olanla sınırlı değildir. Bazı iĢlevleri de birey ve bireysel yaĢamla
ilgilidir. ToplumsallaĢma sayesinde kiĢi, içinde yaĢadığı küçük ve büyük grupların değer, sembol,
inanç ve davranıĢ biçimlerini model alarak kendisine mal eder ve hem kiĢiliğini oluĢturur hem de
21
çevresine uyum sağlar. ToplumsallaĢmanın baĢarısı, toplumun nesnel dünyası ile bireyin öznel
dünyası arasında bir simetri kurmasına bağlıdır. Berger‟e göre, bu bağlamda dinin en önemli
iĢlevi toplumsal bütünleĢtiriciliktir (Berger, 1993: 43.. Toplumun üyeleri, örneğin aynı dinî
ritüellere katılmak suretiyle muazzam bir düzeyde kaynaĢtırılmaktadır (Smith, 1970: 5-6..
Bu noktadan hareketle, dinin “toplumsal yapılandırma” diye tanımlanabilecek olan daha
dar, ama bağlantılı diğer bir iĢlevinden söz etmek gerekir. Bilindiği gibi, din özellikle geleneksel
toplumlarda neredeyse bütün insanî olayların temellerini ve yapılarını belirleyen bir güç ve etkiye
sahiptir. Toplum tarafından Ģekillenen değil, toplumu Ģekillendiren bir otoritedir. Geleneksel Hint
kast sisteminde olduğu gibi, din bazen kutsal kaynaklı olmayan yapıların oluĢum ve iĢleyiĢ
ilkelerini de belirleyebilir. Günümüzün çağdaĢ topumlarında ise dinin birleĢtiricilik ve denetim
iĢlevlerindeki dönüĢümlere koĢut olarak din “bağımlı değiĢken” haline gelmiĢ, yapılandırma
iĢlevi önemli oranda sınırlandırılmıĢtır (Berger, 1973:135..
Yine bu çerçevenin bir uzantısı olarak, dinin toplumsal bütünleĢtiricilikle ilintili olarak
toplumda düĢmanlık duygularını minimize ederek insan iliĢkilerini ve buna bağlı olarak insanlar
ve topluluklar arasında iĢbirliği ve dayanıĢma duygularını geliĢtirmek; bazı sosyal
organizasyonlar ve hayır faaliyetleri vasıtasıyla toplumun refah ve mutluluğuna kitlesel
katkılarda bulunmak, Tanrı‟nın güzelliği üzerinden onun yarattıklarının güzellik, asalet ve
kutsallığını vurgulayıp insan sevgisini öğreterek toplum ve dünya barıĢına katkıda bulunmak gibi
daha pek çok önemli iĢlev yürüttüğü söylenebilir (Collins, 2007: 2-6..
Ayrıca eklemek gerekir ki, özellikle semavî dinlerde insanlar arasında küslüklerin
yasaklanmıĢ olması dinin toplumsal bütünleĢtiriciliğine verilebilecek en çarpıcı örneklerden biri
olarak kabul edilebilir niteliktedir. Aynı hüküm, Ġslam dininde de baĢlangıçtan itibaren oldukça
belirgin bir Ģekilde ortaya konmuĢtur. Bu bağlamda, Hz. Muhammed‟in “Bir müminin diğerine
üç günden fazla küs kalması helal değildir.” sözü bağlam açısından iyi bir örnek teĢkil etmektedir
(Kaya, 2008: 28..
1.3.4.MeĢrulaĢtırma
Dinin siyasal düzeni meĢrulaĢtırması, kavram olarak özelde kendi üyeleri, genelde ise
toplum nezdinde siyasî düzeni yasallaĢtırması, haklılaĢtırmak sureti ile muteber hale getirmesi
anlamında kullanılan bir kavramdır. Siyasal sistemin din yolu ile meĢrulaĢtırılması siyasetin
22
alanına giren her türlü düzenleme için dini gerekçeler bulunması yolu ile gerçekleĢtirilir.
OkumuĢ‟a göre dinin meĢrulaĢtırma iĢlevinden kasıt toplumsal ve siyasal olarak tanımlanan
düzeni koruma iĢlevidir (OkumuĢ, 2005: 63-65..
MeĢrulaĢtırma toplumsal düzenin sorunsuz Ģekilde iĢlemesine, dolayısıyla bireylerin
güvenlik ve huzurunun sağlanmasına yönelik bir iĢlevdir. Örneğin yapısalcı-iĢlevselci düĢüncenin
en önemli ismi sayılan Durkheim toplumu bir organizma olarak düĢünmüĢ ve her toplumsal
kurum veya birimin bu yapıda bir iĢlevi yerine getirdiğini belirtmiĢtir. Ona göre din, insanı içine
alan ve koruyan, dolayısıyla insan için en büyük yasallaĢtırıcı olan tüm toplumsal kurumları
doğuran bir ana gibidir. Çünkü toplum kavramı dinin ruhudur (Durkheim, 1995: 419..
1.3.5.Dünya GörüĢü ve Kimlik Kazandırma
Her dinin biliĢsel bir karakteri vardır. Bu yönü ile dinler inananlarına belirli bir dünya
görüĢünü aĢılarlar. Diğer bir ifade ile din bireyde belirli bir zihniyet meydana getirir. Birey bu
zihniyet doğrultusunda dünyevi ve manevi olaylar karĢısında sergileyeceği tutum ve davranıĢını
belirler. Dinin bu iĢlevine zihniyet kazandırma denmektedir. Dinin bireye kazandırdığı zihniyet
bireyin tüm sosyal yaĢamını yani, aile, ekonomi, eğitim, sanat, ahlak ve siyaset gibi konulara
bakıĢ açılarını belirler (OkumuĢ, 2003: 68-70.. Din kiĢiye bir taraftan ırk ve milliyet gibi bir grup
kimliği kazandırırken, aynı zamanda o kimliğe geniĢ çaplı bir inançlar, inanç manifestoları ve
faaliyetler manzumesi eklemektedir (Gunn, 2002: 190.. Dini kimlik kiĢisel bir tercihin sonucu
değil, sosyal ve kültürel bir algıdır. Dine iliĢkin bilgiler bireye dıĢsal faktörler tarafından
kazandırılır. GeçmiĢte dini cemiyet ve toplulukların mensuplarını inanç hususunda yeteri kadar
eğitip sosyalleĢtirdiğine yönelik bilgiler yeterli değildir. Bununla birlikte eğitim yolu ile dini
sosyalleĢmenin modernizm öncesi çok daha etkili olduğu ifade edilmektedir (Queen, 1996: 489490.. Dinin temel aktörü bireydir. Din verdiği mesaj ile bir birliktelik ve paylaĢım ortaya çıkarır.
Dinin birey üzerindeki etkisi istemli ya da istem dıĢı bireyin yaĢamını etkiler. Doğumdan ölüme,
çocuğa ad koyma merasimi, erkek çocuklarının sünneti, evlenme gibi belirli gün ve gecelerde
yapılan dualar, ölüm hali ölüm sonrası yapılan faaliyetler gibi birçok toplumsal olayda dinin
merkezî bir yeri vardır. Sosyal yaĢam içinde birçok davranıĢın, ritüelin, törenin içinde dinin
unsurları yer almaktadır (Sezen, 1998: 115..
23
1.3.6.VaroluĢsal Acı ve Ġsteklere KarĢılık Verme
Genel anlamı ile dinler temelde varlığı ve evrenin oluĢumunu açıklayan sistematik inanç
sistemleridir (Çüçen vd, 2009: 6.. Varlık konusu özetle “Varlık var mıdır?”, “Varsa ne olarak
vardır?”, “Varlığın türleri nelerdir?”, “Yalnızca uzay ve zaman içindeki maddî varlıklar mı
vardır?”, “Tinsel/zihinsel varlıklar da varlık olarak kabul edilebilir mi?” “Maddî varlığın en
somut örneği olan beden ile tinsel varlığın baĢat örneği ruh arasında nasıl bir iliĢki vardır?” gibi
sorularla anlaĢılmaya çalıĢılır (Arslan, 2002: 86..
Ġnananların kutsal, aĢkın bir güç karĢısında kendi acizliklerini kabul etmeleri, özne ve
nesne arasındaki iliĢkiyi bu aĢkın güç üzerinden diğer bir ifade ile bir inanç sistemi içinde
açıklama çabaları, “dinî bilgi” olarak tabir edilmektedir. Bu bilgilerden beslenen inanç, bireyin
kendisini ve çevresini yaratan ile onunla arasındaki iliĢkiyi anlamlandırmasında baĢat bir rol
oynar. Bu bağlamda insanın ihtiyaç duyduğu, anlamaya çalıĢtığı, kendi ve onu yaratan güç ile
ilgili bilgileri sağlama, dinin en önemli iĢlevlerinden biri olarak sayılabilir (Çüçen vd, 2009: 6-7..
Din bireylerin iç dünyalarını, içinde yaĢadıkları toplumu ve bireyin çevresi ile olan iliĢkilerini
düzenler. Süleyman Hayri Bolay özellikle tek tanrılı dinlerin söz konusu bu düzenleme iĢlevini
Tanrı-insan iliĢkisini tesis ederek yerine getirdiklerini ifade etmiĢtir (Bolay, 2004: 271. Tanrı
inancı bireyin iç uyumunu ve tutarlılığını sağlayarak çevresiyle olan uyumuna da katkıda
bulunmaktadır (ġentürk, 2008: 29.. Bu bakımdan, din insana kendisi ile birlikte çevresini
tanımanın yanı sıra, evren içindeki konum ve iĢlevini anlaması konusunda da yardım edecek
açıklayıcı hazır bilgiler sunmakta, doğada olup biteni anlamasına yardımcı olarak karĢılaĢtığı
olumsuz Ģartlar karĢısında ona güçlü bir dayanak noktası sağlamaktadır (Aydın, 2000b: 112;
Fichter, 2002: 76..
Bütün bunlar dikkate alındığında, dinin insanın varoluĢsal korku, acı ve özlemleri
konusunda yürüttüğü iĢleve iliĢkin olarak özetle Ģunlar söylenebilir: Bütüncül anlamda din insanı
Tanrı‟yı hatırlayıp anmaya, dünyaya daha az ilgili ve bağımlı olmaya, kötü olaylara, özellikle
ölüm gerçeğine karĢı iyimser bir bakıĢ açısı kazanmaya ve her türlü stresten uzaklaĢmaya ve
yönlendirir (Qaramaleki‟den aktaran Habibitabar, 2012: 9517-9522.. Nitekim Batı Uygarlığı‟nın
en önemli psikologlarından Sigmund Freud dinin zihinsel rahatlık sağlama iĢlevine vurgu
yaparak Ģunları kaydetmiĢtir:” Görünen odur ki, din insana ruhsal dinginlik ve rahatlık sağlar ve
insanlar o yolla dünyada sürüp giden sorunların, acıların ve haksızlıkların üstesinden gelir.
24
Örneğin ölüm her Ģeyin sonu değil, dünyadan Cennet‟e geçiĢi sağlayan bir köprüdür (Freud,
1979, 184.. Sonuç olarak, dinin insana sağladığı en önemli avantaj, ruhsal ve zihinsel huzurdur.
Çağımızın en önemli sorunu kaygı, depresyon, huzursuzluk ve güvensizliktir. Manevî rahatlığın
yaĢamından silinip gittiği insan, onu yeniden kazanmanın yollarını aramaktadır. Dinler
cephesinden bakıldığında, insanın huzur arayıĢına yanıt verebilecek olan tek kaynak kendisidir.
Çünkü fiziksel ve sosyal çevre ile birlikte gelecekle de ilgili tüm varoluĢsal korku ve endiĢelerini
dindirmekte, böylelikle ruhuna dinginlik bağıĢlamaktadır (Azarbayejani‟den aktaran Habibitabar,
2012: 9517-9522..
1.4.Sekülarizmin Tarihsel GeliĢimi
Sekülarizm bireysel açıdan bakıldığında din karĢısında bir duruĢ veya konumlanma biçimi
(Bilgrami, 2011: 1. olarak tanımlanabilirken, daha geniĢ bir çerçevede dinî düĢünce ve görüĢlerin
kamusal yaĢam ve resmî eğitim kurumlarının dıĢında tutulması olarak değerlendirilebilir
(Phillips, 2006: 1..
Tarihsel perspektiften bakıldığında ise, daha karmaĢık bir süreçten söz etmek
gerekecektir. On dokuzuncu yüzyılda yaĢamıĢ olan Auguste Comte, Herbert Spencer, Emile
Durkheim, Max Weber, Karl Marx ve Sigmund Freud gibi güçlü düĢünce adamları ve sosyal
bilimcilerinin tümü, bilimin geliĢmesini engelsizce sürdürdüğü zaman içinde dinin öneminin
gitgide azalacağına ve endüstri devriminin ortaya çıkıĢıyla birlikte anlamını tümüyle yitireceğine
inanıyorlardı (Bruce, 1992: 170-94.) Elbette yalnız değillerdi. Aydınlanma Çağı‟ndan beri
felsefenin, antropolojinin ve psikolojinin önde gelen figürleri, teolojik hurafelerin, sembolik toplu
ayinlerin ve kutsal uygulamaların, modern çağla birlikte yok olması kaçınılmaz olan geçmiĢin
ürünleri olduklarını varsayıyorlardı (Swatos ve Olson, 2000: 1..
Ernest Gellner, güçlü karĢı akımların varlığını tanımanın yanı sıra, sekülerleĢmeye doğru
iĢleyen reel süreci yadsımanın da zor olduğunu savunmaktaydı (Gellner, 1996: 15.. SekülerleĢme,
genel anlamda Aydınlanma‟nın ve 19. Yüzyıl‟ın bir ürünüdür. Reformasyon‟un bir sonucu olarak
kiliseler arasında ve örneğin mülkler ve kurumsal konuların düzenlemeleri üzerinde kilise ile
devlet arasında çatıĢmalar vardı; fakat bütün Avrupa‟da evrak üzerinde kilise ve devlet
Hıristiyan‟dı. Aydınlanma, bu statükoya Hıristiyan dünyasını eleĢtirerek, onu akla, mantığa ve
bilime aykırılıkla suçlayarak meydan okumuĢtur. Önyargı ve hurafeler dinsel inançların birer
25
ürünü olarak görülüyor ve Aydınlanma‟nın amacı kilisenin eğitim ve ahlakî (moral) düzen
üzerindeki denetimine karĢı koymaktı (Voltaire, 1972: 343-6, 349-64..
Özünde entelektüel bir hareket olarak Aydınlanma, ilk kez kilise ve Ġncil‟in otoritesinden
bağımsız temellere dayanan bir düĢünceler dünyası üretip ortaya koymuĢtur. Üstelik 19. Yüzyıl
süresince Avrupa‟nın pek çok bölgesi kilisenin otoritesini reddetmiĢ ve sekülarizm kimi ülkelerde
kitlesel bir hareket haline gelmiĢtir. Liberalizm, sosyalizm ve nasyonalizm genellikle bilinçli bir
biçimde ruhban sınıfına karĢı, hatta zaman zaman din karĢıtı bir tavır içindeydi. Giderek artan bir
eğilim halinde, bilimsel ve tarihsel geliĢmeler Hıristiyanlığın kendi baĢına çizmiĢ olduğu
gerçeklerine meydan okumuĢ, seküler otorite bu diğer alanlarda dine ait olan alanlarda önceliği
ele geçirmiĢtir. Nietzsche‟nin “Tanrı öldü.” sözünü, kamuoyunun belli bir bölümü için Tanrı‟nın
varlığının gündelik yaĢamın merkezî bir özelliğinden çok, kiĢisel bir endiĢe kaynağı olabileceği
bağlamında değerlendirmek gerekmektedir (Chadwick, 1975: 15..
Dinin ölümü, yirminci yüzyıl boyunca sosyal bilimlerde geleneksel bilgeliği ifade ediyor
gibiydi. ġüphesiz, söz konusu görüĢ sosyolojik araĢtırmaların baskın modeli olarak görülmüĢtür.
Buna göre, sekülerleĢme, tıpkı ortaçağın tarım toplumlarının modern endüstriyel uluslara
dönüĢümünü sağlayan anahtar tarihsel devrimler gibi, bürokratikleĢme, mantıklılaĢma ve
kentlileĢme Ģeklinde aĢamaları içeren bir süreçten geçecekti. C. Wright Mills, ilgili süreci, “Bir
zamanlar, dünya kutsal varlıklarla doluydu. Bunlardan kimileri düĢüncede, kimi uygulamalarda,
kimi ise kurumlardaydı. Reform ve Rönesans‟tan sonra modernizasyonun güçleri kutsalları bütün
yeryüzünden silip süpürdü ve zorunlu bir tarihsel süreç olan sekülerleĢme kutsalın sıkı bağlarını
gevĢetti. Vakti gelince, kiĢisel yaĢamın sınırları içindeki etkinliği dıĢında tümüyle silinip
gidecektir.” ifadeleriyle özetlemektedir (Mills, 1959: 32-33..
Ne var ki, dinin ağır ağır, ama istikrarlı ölümü ile ilgili teze yönelik eleĢtiriler, son on
yıldır gittikçe artmaktadır. KuĢkusuz, bugün sekülerleĢme teorisi, tarihinin en büyük
muhalefetiyle karĢı karĢıya bulunmaktadır. EleĢtirmenler, günümüzde BirleĢik Devletler‟de
kiliseye gidenlerin sayısındaki artıĢtan Batı Avrupa‟da “Yeni Çağ Ruhçuluğu”, Ġslam
coğrafyasındaki kökten dinci toplumsal hareketler ve siyasal partiler, Latin Amerika‟yı tümüyle
saran yeniden evanjelik uyanıĢ hareketi ve uluslararası iliĢkilerde ortaya çıkan etnik ve dinsel
çatıĢmaların yükseliĢi gibi dinin hala canlı ve sağlıklı olduğunu kanıtlayan birçok göstergenin var
olduğuna iĢaret etmektedirler (Swatos ve Olson, 2000: 1.. Burada, dinî inançların zamanla itibar
26
kaybına uğrayacağı tezinin tarihsel gerçekler açısından doğrulanabilir nitelikte olmadığını öne
süren çok sayıda araĢtırmacının bulunduğunu da eklemek gerekir (Morris, 1993: 236..
1960‟lı yıllarda sekülerleĢmenin en ateĢli savunucularından biri olan Peter L. Berger, bu
geliĢmeleri gözden geçirdikten sonra daha önceki iddialarından geri adım atarak kendini:
“Bugün dünya bazı istisnalar dıĢında daha önce hiç olmadığı kadar hiddetli bir biçimde
dindardır ve bu durum tarihçiler ve sosyal bilimcilerin oluĢturduğu dev literatür kütlesinin öne
sürdüğü sekülerleĢme kuramının kökten yanlıĢ bir yaklaĢım olduğu anlamına gelmektedir.”
demek zorunda hissetmiĢtir (Berger, 1999: 2..
Ürkütücü ve süreğen bir eleĢtiri halinde olan Rodney Stark, “Bütünüyle baĢarısız
kehânetlerle hem geçmiĢ hem de geleceğe dair sayısız saptırmalarla geçen yaklaĢık üç asrın
sonunda, zaman sekülerleĢme doktrinini ölü teoriler mezarlığına taĢıyarak son duasını yapmıĢ
görünüyor.” sözleriyle sekülerleĢme kuramını toprağa verme vaktinin gelip geçtiğini açıkça ifade
etmektedir (Stark, 2000: 270.. Yine Stark, William Bainbride ile birlikte yapmıĢ olduğu bir kitap
çalıĢmasında, çeĢitli toplumlarda dini besleyen kaynakların değiĢtiğini, fakat sekülarizmin
etkisiyle belli bir oranda dünyevîleĢme eğilimleri göstermesine karĢın dinin öz kütlesinin sabit ve
süreğen olduğunu belirtmekte, ayrıca genel anlamda dinsiz bir gelecek düĢüncesinin gerçekçi bir
yaklaĢım olmaktan ziyade bir tür illüzyon olduğunun altını çizmektedir (Stark ve Bainbridge,
1985: 2-3..
Alasdair Macintyre, sekülerleĢmenin “geleneksel Hıristiyanlık türünün dayattığı dinsel
inanç, fiil ve kurumlardan ateistik türden inanç, fiil ve kurumlara bir geçiĢ süreci”ni içerdiği
iddiasını dillendirmiĢtir (MacIntyre, 1967: 7-8.. Soruna dair daha az kısıtlayıcı bir yaklaĢım
getiren Berger, sekülerleĢmenin toplum ve kültür bölgelerinin dinsel kurum ve sembollerin
baskılayıcı egemenliğinden uzaklaĢtırılması sürecini ifade ettiği kanısındadır. Bunun en açık ve
politik temsili, kilise devlet ayrıĢması, kilise arazilerinin kamulaĢtırılması veya eğitimin tanrısal
otoriteden azat edilmesi kapsamında Hıristiyan kiliselerinin daha önce kendi kontrol ya da
nüfuzlarında bulunan alanlardan tahliyesidir (Berger, 1973: 113.. MacIntyre‟ın görüĢü
toplumdaki bireylerin değiĢen tutumları ile çağrıĢımlı ve zıt kutuplarda yer alan varsayımlar
arasındaki hareketler olarak görülmekte olduğu halde, Berger‟in yaklaĢımı daha kurumsal temelli
olarak algılanmaktadır. Berger, toplumda var olan kurumların baĢlangıç itibariyle dinsel olan
karakterinden seküler olana doğru nasıl bir seyir izlediğine iliĢkin olarak alternatif bir ölçüm aracı
sağlamakta, sekülerleĢme sürecinde gerçekleĢen endüstrileĢmenin önemine vurgu yapmaktadır.
27
Berger kendi örneğinde söz konusu iki fenomende doğrudan rastlantısal bir iliĢki sağlamakta,
ancak ekonominin sekülerleĢmesi ile bunun devlet, aile ve toplum üzerindeki etkisi arasında
“kültürel bir aralık” bulunduğunu ifade etmektedir (Girvin, 2000, 9..
SekülerleĢme tezi konusunda MacIntyre ve diğer eleĢtirel yaklaĢımlar bu kültürel aralığın
rastlantısallık sorununu öne çıkardığını beyan ederek bu koĢullarda doğrudan rastlantısallık için
iddialı yaklaĢım sergilemenin zorluğunu belirtmiĢlerdir. Söz konusu iliĢkinin doğası, Ġngiltere‟de
1951 yılında yapılmıĢ olan nüfus sayımının yayınlanmasından beri baĢlıca kaygıyı teĢkil etmiĢtir.
Sayım, yeni endüstriyel merkezlerde yaĢayan nüfus bölgelerinde kilise ayinlerine devam
durumunda düĢük bir seviyeyi gün yüzüne çıkarmıĢtır ve bu da gözlemcilerin endüstrileĢme ile
sekülarizm arasındaki rastlantısal bağlantıya dikkat çekmelerine olanak vermiĢtir (Inglis, 1963: 120..
Kimi sosyal bilim teorisyenleri, buradan hareketle dinin acıların ömrünü uzattığı ve
yalnızca bir baskı aracı olarak hizmet verdiği sonucuna varmıĢlardır. Bunun en ünlü ifadesi
Marks‟ın “halkın afyonu” deyimiydi; fakat Comte gibi pozitivistler de benzer yargılara
ulaĢmıĢlardır (Chadwick, 1975..
Eğer pozitivizm toplumsal geliĢmenin bir sonucu olarak dinin iĢlevini kaybedeceğini göz
önüne almıĢ olsaydı, Durkheim insanın olduğu yerde dinin var olduğu fikrine karĢı çıkardı. O
ruhsal boyutun eksilmediğini, değiĢmiĢ olanın ritüel ya da dinin aldığı biçim olduğunu
söylüyordu (Durkheim, 1915: 427.. Daha çağdaĢ bir bağlamda ele alınırsa, Greeley‟nin insanın
temel dinsel gereksinimleri ve davranıĢlarının Buz Devri‟nden bu yana kayda değer oranda bir
değiĢiklik göstermediği yönündeki iddiasını da hatırlatmak gerekir. Greeley, sekülarizm için
ortaya konulan veri ve kanıtların zayıf ve belirli entelektüel gruplara münhasır olduğunu
söylemektedir (Greeley, 1973: 1-3..
Weber rasyonelleĢtirme çalıĢmasında ilkesel anlamda dünyanın rasyonel terimler içinde
anlaĢılabileceğini, özünde ise düĢ kırıklığı olabileceğini vurgulayarak daha ileri bir boyuta
ulaĢmıĢtır.
ġayet Aydınlanma‟nın tasarladığı Ģekilde rasyonalizasyon ve entellektüelleĢme
süreçleri aklın merkezinde ise, davranıĢ ve eylemler için teolojik ve doğaüstü açıklamaların
baskınlığına açık seçik bir alternatif mevcut demektir. Metafizik açıklamalar insan nüfusunun
bazı bölümlerini etkilemeye devam edebilir; ancak eninde sonunda önemli gruplar rasyonel ve
bilimsel analiz modellerini savunur ve onlar yasallaĢır (Weber, 1948: 139, 155.. Marks, Comte ya
da Spencer‟ın tersine, Weber dine daha sempatik bakıyordu ve onun din anlayıĢı 19. Yüzyıl‟da
28
sahneye çıkan pozitivist katkıların çoğundan daha sofistikeydi. Sekülarizm ve toplumsal
değiĢimin klasik kuramcılarının etkisi, 20. Yüzyıl‟da trend analizlerini etkilemeye devam
etmiĢtir. Örneğin Kumar modernizasyon ve post-endiüstriyel teoriyi gözden geçirirken,
endüstrileĢme ve sekülerleĢme arasındaki iliĢkiyi yinelemiĢtir (Kumar, 1978: 101.. Bryan Wilson
toplumun yanı sıra siyasal kurumların da etkili bir oranda sekülerleĢtirilmiĢ olduğunda ısrar
etmiĢ, pek çok Avrupa ülkesinde ruhban sınıfı otoritesinin etkisizleĢmesi ve toplumda onlara
karĢıtlığın yükseliĢiyle eĢ zamanlı olarak kiliselerin kendi imtiyazları ile yaĢam biçimlerini
koruma gereksiniminin ortaya çıktığının altını çizmiĢtir. Bununla birlikte, seküler toplumların
kendi içlerinde güçlü çeliĢkiler, özellikle tarihsel süreçte kiliselerin kurduğu düzen içinde kendini
düzenleme araçlarını üretmedeki baĢarısızlığı barındırdığı konusunda uyarılarda bulunmuĢtur.
Bu, özellikle toplum için inançların kaybı ve geleneksel değerlerin zayıflamaya devam etmesine
iliĢkin Ģiddetli kaymaların yaĢandığı1960‟lı yılların ortalarından itibaren öne çıkmıĢ olan bir
kaygıdır (Wilson, 1966: 232-3..
Bugüne dönüldüğünde, Comte, Durkheim, Weber ve Marx endüstri toplumunda dinî
inançların yıkılacağı inancında yanılıp yanılmadıkları, yirminci yüzyıldaki baskın sosyolojik
görüĢün doğru olup olmadığı soruları halen tartıĢılmaktadır. SekülerleĢmenin gömülmesi üzerine
verilen söylevler erken baĢlamıĢtır. Yapılan eleĢtiriler ağırlıklı olarak seçilmiĢ anomalilere ve
zengin ve yoksul geniĢ bir ülkeler yelpazesinden elde edilmiĢ sistematik veri ve kanıtların
karĢılaĢtırmalı bir analizinden ziyade, aykırı bir vaka olan Amerika BirleĢik Devletleri örneğine
yoğunlaĢmaktadır Örneğin Roger Finke, Amerikan dinsel kurumlarının parıltılı büyümesinin
sekülerleĢme modelinin en açık meydan okuma tarzını temsil ettiği kanısındadır (Finke, 1992:
148.. Oysaki tüm dünyadaki kiliseler, camiler, sinagoglar, tapınaklar ve türbelerde dinsel
canlanmanın gidiĢatının daha geniĢ çaplı olarak kavranabilmesi için, Avrupa‟daki Katolik ve
Protestan kiliselerine devam (Katılım gittikçe düĢmektedir) ve BirleĢik Amerika‟daki devam
durumu (Aynı seviyede kalmaktadır) ile ilgili çalıĢmaların ötesine geçilmesi Ģarttır. Geleneksel
sekülerleĢme kuramlarının güncellenmesi gerektiği konusunda bir kuĢku yoktur. Dinin dünyadan
çekip gitmediği ve gitmeye niyetinin olmadığı çok açıktır. Yine de, sekülerleĢme kavramı bugün
olup bitenleri açıklama çabalarında önemli bir iĢleve sahiptir (Inglehard ve Norris; 2006: 4..
Konuyla ilgili olarak geleneksel sosyolojik hesapların anahtar unsurları zamanla sağlam
temellere oturmakta ve ekonomik açıdan kırılgan nüfus bölgelerinde, özellikle kiĢisel yaĢamı
tehdit eden risklerle yüz yüze bulunulan daha yoksul halklar arasında dindarlığın öneminin en
29
güçlü haliyle devam ettiği, dolayısıyla fiziksel, kiĢisel ve toplumsal zayıflık duygularının kiĢiyi
dindar olmaya sürükleyen anahtar bir faktör olduğu, öte yandan dinî inanç, değer ve ibadetlerde
düzenli bir aĢınmayı ifade eden sekülerleĢme sürecinin en açık Ģekliyle varlıklı ve güvenli postendüstriyel uluslardaki müreffeh toplumsal bölgelerde yaĢandığı anlaĢılmaktadır (Inglehard ve
Norris, 2006: 13.. Nihayet sekülerleĢme demirden bir yasa değil, bir eğilimdir. Bir kimse, aĢırı
derecede zengin ve bağnazlık derecesinde bir dindarlık örneği olan Osama bin Laden gibi vurucu
istisnaları rahatlıkla görebilir; ancak böyle anekdotal kanıtların ötesine geçildiğinde bir yığın veri
ve kanıtın ters yöne iĢaret ettiği görülmektedir. Büyüme çağında kendi Ģahsına, ailesine veya
içinde yaĢadığı topluma yönelik ego-tropik tehdit ve tehlikeleri daha fazla yaĢamıĢ olan insanlar,
daha güvenli, konforlu ve istikrarlı koĢullarda yetiĢmiĢ kimselere kıyasla dindar olmaya daha
eğilimlidirler. Oransal olarak daha güvenli olan toplumlarda, dinin bütün izleri kaybolmuĢ
değildir. Yapılan birçok araĢtırma, pek çok Avrupalının Tanrı‟ya olan resmî inancını hala
koruduğunu ve resmî belgelerde kendisini “Protestan”, “Katolik” gibi ibarelerle tanımladığını
ortaya koymaktadır. Bununla birlikte bu toplumlarda dinin dirilik ve önemi ve insan yaĢamını
belirleyip yönlendiren sürekli etkisi, tedricî olarak erozyona uğramaktadır (Inglehard ve Norris;
2006: 5..
Din, akĢam yemeği partilerinde birbirine karıĢmak zorunda değildir belki; ancak
Avrupa‟nın politik mahfillerinde sürekli etkileĢim içinde olan ve tartıĢılan baĢlıklardan biri
olduğu bilinmektedir. Kıtanın yerleĢik sekülarist geleneğine karĢın, din politik bir tema olarak bir
kenara çekilmeyi reddetmektedir (Nelsen vd., 2010: 1-2..
Zengin uluslarda sekülerleĢmenin en ikna edici belirtileri, değerler ve davranıĢlar
konusunda ortaya çıkmaktadır. EleĢtirel test uygulamaları, insanların hayatları konusunda
söylediklerinin ve gerçekte yaptıklarının neler olduğu ile ilgilidir. Yirminci yüzyıl boyunca
Kanada ve Ġsveç‟ten Fransa, Ġngiltere, Avusturalya kadar uzanan geniĢ bir spektrumda yer alan
hemen hemen bütün endüstriyel toplumlardaki resmî kilise kayıtlarının insanlar ġabat ayini için
sinagoga gittiklerinde sıraların çoğunun boĢ olduğunu rapor ettiğini göstermektedir. Son elli yıl
zarfında Avrupa‟da kilise ayinlerine katılım oranını ölçüp yayınlayan araĢtırmalar bu olguyu
doğrular niteliktedir; ancak BirleĢik Devletler kimi nedenlerle bu konuda bir istisna teĢkil eder.
SekülerleĢme konusunda zengin uluslarda yaĢanan gidiĢata rağmen, bu durum dünyanın artık
genel olarak daha az dindar olduğu anlamına gelmemektedir. Nitekim Ronald Inglehard ve Pippa
30
Norris‟in görüĢüne göre, dünyadaki sekülerleĢme trendi konusunda aĢağıda belirtilen maddelerin
altının önemle çizilmesi gerekmektedir:
1. Bütün geliĢmiĢ endüstriyel toplumların halkları, son elli yıldır daha seküler eğilimlere
doğru yönelmektedir.
2. Bununla birlikte, yaĢadığımız günlerde bir bütün olarak dünyada insanlar daha önce hiç
olmadığı ölçüde geleneksel dinsel düĢüncelere sahiptir ve bu kitleler dünya nüfusunun önemli bir
miktarını teĢkil etmektedir.
Bu iki önerme ilk bakıĢta birbiriyle çeliĢiyor gözükse de, aslında öyle değillerdir. Birinci
olgunun doğru olduğu gerçeği, ikinci önerme için yapılan hesabı doğrulamaktadır. Zira
sekülerleĢme ve insanî geliĢmeler insanî verimlilik oranları üzerinde güçlü bir olumsuz etkide
bulunmaktadır. SekülerleĢmenin en fazla ilerleme kaydettiği bütün ülkelerin pratik durumları
açısından bakıldığında verimlilik oranının yerleĢik düzeyin çok altında seyrettiği, öte yandan
geleneksel dinsel eğilimlere sahip olan toplumların verimlilik oranlarının yerleĢik düzeyini iki
veya üçe katladığı görülmektedir. Onlar, dünya nüfusunun gittikçe artan bir kısmını
barındırmaktadırlar. Dünyada kutsal ile seküler arasında gitgide açılmakta olan boĢluğun, kültürel
değiĢim, toplumsal yapı ve dünya siyaseti açısından önemli sonuçlar doğuracağı anlaĢılmaktadır
(Inglehard ve Norris; 2006: 4.)
1.5.Geleneksel SekülerleĢme Kuramları
1.5.1.Rasyonel Weltanschauung yaklaĢımı
“Rasyonel Weltanschauung yaklaĢımı” olarak adlandırılan ve “dinsel inancın sonu” diye
özetlenebilecek olan rasyonel dünya görüĢünün yükseliĢi fikri, Max Weber‟in büyülü, esrarengiz
ve doğaüstü düĢüncesine uygun olarak dinsel kurumları yıpratmaktadır; ancak bu düĢünce
“Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” ile “Ekonomi ve Toplum” adlı yapıtlarındaki
çalıĢmaları tarafından güçlü bir Ģekilde etkilenip yönlendirilmiĢtir (Mathieu, 1990: 10.. Önde
gelen birçok sosyolog, bu yaklaĢımı 1960 ve 1970‟li yıllarda daha da ileriye götürmüĢlerdir.
Bunlar arasında, Peter Berger, David Martin ve Bryan Wilson gibi isimler sayılabilir (Berger‟den
aktaran Inglehard ve Norris, 2006: 7.. Bu açıdan bakıldığında, Aydınlanma Çağı ampirik kanıt
standartları, doğal fenomenlerin bilimsel bilgisi ve teknolojinin evrensel egemenliğine dayalı olan
rasyonel bir dünya görüĢü geliĢtirmiĢ, rasyonlizmin Batı Avrupa‟da dogmatik hurafelerin izlerini
silip süpürerek kilisenin iddialarını inandırıcı olmaktan uzaklaĢtırdığı, inancın kaybının ise doğal
31
olarak dinin çözülmesine, kiliseye gidip ayinlere katılanların sayısının azalmasına, mezhepsel
kimliklerin içinin boĢalmasına, inanç merkezli kuruluĢlara etkin bağlılığın temellerinin
sarsılmasına ve bunun da sivil yaĢamda dindarlık vurgusu yapan siyasal partilere olan desteğin
düĢmesine neden olacağı düĢünülmüĢtür. Bilim ve din, bilimsel bulgu ve açıklamaların Tanrı
tarafından gerçekleĢtirilen özel yaratılıĢ inancına meydan okuyan Darwinist kuramın evrim
teziyle Ġncil‟in YaratılıĢ I. ve II. bölümlerinin öğretilerinde geçen sözel bildirilerini darbelediği
yer olan sıfır-miktar oyununda birbirleriyle doğrudan doğruya yüz yüze gelebilirler (Larson ve
Witham, 1998: 313.. Daha önemlisi, bilimsel bilgi ile teknoloji ve mühendislik aracılığıyla
yapılan uygulamaları, ayrıca örgün kitlesel eğitimin yaygınlaĢması, yeni bir kültürel sürece
öncülük etmek suretiyle daha geniĢ ve yaygın bir etkide bulunabilirler. Nitekim Avrupa
aydınlanmasını izleyen dönemde, rasyonel hesapların çekirdek metafizik inançların geleneksel
otoritesini yavaĢ yavaĢ baltalamaya baĢladığı düĢünülüyordu. Weber, insan aklı tarafından
fethedilmiĢ olan esrarengiz fikirleri, dünya dıĢı ilahî güçlerden ziyade, fizik, biyoloji ve kimya
bilimlerinde bulunmuĢ mantıksal açıklamalara bağlı olarak geliĢtirilen teknolojik ürünlerin alt
edip üzerinde egemen olacağı Ģeyler olarak değerlendirmiĢti. Tıp, mühendislik ve matematikte
kaydedilen baĢ döndürücü ilerlemelerin yanı sıra 19. Yüzyıl boyunca yükselen modern
kapitalizm, teknoloji ve üretim ensüstrisinin geliĢtirdiği maddî ürünler insan aklının doğayı
denetim altına aldığı fikrini vurgulamakta ve güçlendirmekteydi (Wilson‟dan aktaran Inglehard
ve Norris; 2006: 5..
Bir zamanlar doğaüstü güçlere, ilkel büyülere, tanrısal müdahalelere ya da kör kadere
atfedilen kiĢisel felaketler, bulaĢıcı hastalıklar, doğal afetler ve uluslararası savaĢlar, tahmin
edilebilir ve önlenebilir nedenlerin sonuçları olarak algılanma aĢamasına gelmiĢtir. Tanrısal
otoritenin referansını kullanan papazlar, rahipler, hahamlar ve mollalar, modern toplumlarda
sadece birer bilgi kaynağı olmuĢlardır. UzmanlaĢmıĢ meslek sahipleri, diplomalı ve sertifikalı
eğitimciler, profesyonel ekonomistler, fizikçiler, fizyoterapistler ve mühendislerin pratik
becerilerinin rekabet ettiği çağdaĢ yaĢamın her alanında artık en önemli ve güvenilir kimseler
olarak algılanmamaktadırlar (Bell, 1999: 148..
Kiliseyle devletin birbirinden ayrılması, seküler, rasyonel, bürokratik devletlerin
yükseliĢiyle teĢekkül eden temsilî hükümetler, ruhanî liderlerin, dinî kurumların ve iktidarı
Tanrı‟dan aldığını iddia eden hânedan tipi kalıtsal yöneticilerin yerlerini almıĢtır. Steve Bruce, bu
görüĢü Ģöyle özetlemektedir: “EndüstrileĢme, beraberinde getirdiği yaĢamın bölümlenmesi,
32
toplumun etkisizleĢmesi, bürokrasinin yükseliĢi, teknolojik bilinçlenme gibi değiĢimlerle birlikte,
modernite öncesi toplumlarda olanın tersine, dini daha az bağlayıcı ve inanılır bir pozisyona
geriletmiĢtir. Bugün, Batı dünyasında çoğu sosyal bilimci, tarihçi ve kilise liderinin vardığı sonuç
budur” (Bruce, 2002: 36..
1.5.2.ĠĢlevsel Evrim-Amacın Kaybı
EndüstrileĢmiĢ toplumlarda iĢlevsel farklılaĢma terorileri tarafından önerilen iliĢkili bir
baĢka açıklama tarzından söz etmek gerekir. “ĠĢlevsel evrim” olarak isimlendirilen ve “dinsel
kurumlarda amacın kaybı” Ģeklinde formüle edilebilecek olan bu yaklaĢıma göre, toplumdaki
dinsel kurum ve kuruluĢlar eski merkezî rollerini kaybetmektedir. Bu iddia, Emile Durkheim‟ın
kendinden sonraki çalıĢmalara temel teĢkil eden “Dinsel YaĢamın Ġlkel Fromları” (The
Elementary Forms of the Religious Life) adlı eserindeki çalıĢmalarından beslenmiĢ ve iĢlevselci
görüĢ açısı 1950‟li yıllara kadar baskın sosyolojik yaklaĢım olmuĢtur (Durkheim, 1995: 102.. Bu
açıklama biçimini geliĢtiren çağdaĢ teorisyenlere, daha sonra Steve Bruce, Thomas Luckman ve
Karel Dobbelaere gibi düĢünürler de katılmıĢtır (Dobbelaere, 1999: 239..
ĠĢlevselciler Weber‟in ifade ettiği gibi dinin yalnızca bir inanç ve fikirler sistemi
olmadığını, aynı zamanda doğum, evlilik ve ölüm gibi dönüm noktalarını ve mevsimsel döngüleri
kutlamak için yapılan resmî ve simgesel törenleri de içerdiğini belirtmektedir. Durkheim‟a göre
bu ritüeller bir bütün olarak toplum adına ve lehine bazı temel iĢlevler yürütürler. Bunlar,
toplumsal uyum ve dayanıĢmayı geliĢtirme, düzen ve istikrarı koruma, böylelikle kolektif
faydalar üretme gibi iĢlevlerdir. Durkheim bunun yanı sıra endüstrileĢmiĢ toplumların ana
özelliğinin iĢlevsel farklılaĢma olduğu, o farklılaĢma içinde sağlık bakımı, eğitim, sosyal denetim,
politika ve refah seviyesi gibi hizmetleri üstlenen uzmanlaĢmıĢ profesyoneller ve kuruluĢların,
eskiden Batı Avrupa‟da özellikle manastırların, papazların ve yerel kiliselerin yerine getirdiği
görevleri üstlendikleri kanısındadır. Ortaçağda inanç temelli gönüllü yardım kuruluĢların, örneğin
sadaka evi, ruhban okulu ve tedavisi olanaksız hastaların kaldığı bakım evlerinin yerini, 19.
Yüzyıl‟ın ortalarından 20. Yüzyıl‟ın baĢlarında kadar refah devletinin uygulamaları almıĢtır.
Devletin büyüyüp güçlenmesiyle, iĢsiz, yaĢlı ve yoksul kesimler için devlet tarafından finanse
edilen okullar yapılmıĢ, sağlık bakımı ve sosyal yardım ağları gerçekleĢtirilmiĢtir (Norris ve
Ġnglehart, 2004: 6..
Çekirdek sosyal hedeflerinden uzaklaĢtırılmıĢ olan dinsel kurumların geleneksel doğum
günü, evlilik, ölüm törenlerinin ötesindeki tüm manevî ve moral rolleri, endüstri toplumunda ağır
33
ağır silinip gidecektir. Evrimci iĢlevselcilik kuramı, savaĢı izleyen on yıllar içinde din
sosyolojisinde bir ortodoksi ve dogma gibi görülmüĢtür. Söz gelimi Jagodzinski ve Dobbelaere,
Batı Avrupa‟da kiliseye giden cemaatin sayısının azalmıĢ olmasına yönelik olarak Ģöyle bir
açıklama getirmiĢlerdir: “Burada ortaya konulan bütün ampirik kanıtlar, iĢlevsel rasyonalizmle
bağlantılı olan iĢlevsel farklılaĢma,
gelenekten uzaklaĢtırma ve bireyselliği teminat altına
almanın, özellikle savaĢ sonrası kuĢaklar arasında, kilisenin dünya iĢlerine müdahalesinin yıkılıĢı
üzerinde toplam bir etkiye sahip olduğu varsayımı ile bağdaĢıktır” (Jagodzinski ve Dobbelaere,
1995: 115..
Kimileri buna karĢı çıkmıĢtır. Örneğin Verseij‟e göre, Ģayet bu tez doğruysa, örneğin çok
geliĢmiĢ refah devletleri kurmuĢ olan ĠĢveç, Hollanda, Fransa gibi ülkelerde kilise cemaatlerinin
çok daha fazla erimiĢ ve artan bir hızla erimeye devam ediyor olması gerekirdi (Verseij vd.,
1997: 321..
Yine de, son on yıllar içinde, toplumsal ilerleme tezinin iĢlevselci kolunun çekirdek
iddialarına karĢı gittikçe artan sayıda çekince bildiren eleĢtiriler yapılmaktadır. Toplumdaki
iĢlevsel (görevsel) farklılaĢmanın kilisenin toplumsal amacında bir erozyona yol açtığı görüĢü,
dinsel kurumların moral ve ruhanî çekirdek rollerinin mutlaka azaldığı ya da kaybolduğu
anlamına gelmemektedir. Doğrusu, potansiyel olarak daha büyük bir önem kazanmıĢ bile
olabilirler. 1950 ve 1960‟lı yıllar boyunca toplumsal geliĢme konusunda literatürü büyük ölçüde
iĢgal eden iĢlevselci kuramın entellektüel modası yavaĢ yavaĢ geçmiĢtir. Bütün toplumların belirli
sosyo-ekonomik süreçlerden geçerek ortak son nokta olan seküler demokratik devletlere doğru
tek bir determinist yol boyunca ilerlediği fikri, topluluklar, toplumlar ve devletlerin çeĢitli
değiĢim formlarını deneyimlediğine vurgu yapan çok kültürlü bir perspektifle zenginleĢen
antropoloji, karĢılaĢtırmalı sosyoloji, karĢılaĢtırmalı siyaset cephelerinden giderek artan bir
meydan okumayla karĢı karĢıya gelmektedir (Hagopian, 2000: 897..
EleĢtiri getirenler, toplumlar modernleĢtikçe ruhsal inanç ve amaçta kaçınılmaz ve düzenli
bir kayıptan ziyade daha karmaĢık tarihsel ve ülkeler arası öğelerin açığa çıktığını ve o bağlamda
örneğin kimi ruhanî liderlerin kiĢisel karizması, özel toplumsal olaylar ve dinî temelli bazı
hareketlerin kitleleri sürüklemesi gibi birtakım faktörlerin etkisiyle dine ilginin farklı toplumların
farklı zaman dilimlerinde iniĢ çıkıĢlarla dolu dalgalı bir seyir izlediğini öne sürmektedirler. Bazı
gözlemciler bu iddiayı desteklemek için Pakistan‟daki siyasal partilerin baĢarı kazanmalarında
toplumun dindarlığının, Latin Amerika‟da yaygın evanjelik eğilimin, Nijerya‟da etnik ve dinsel
34
çatıĢma ve katliamların ve Afganistan ile Irak‟ta 11 Eylül sonrasında yapılan dıĢ müdahalelerin
ardından yaĢanan çok uluslu çatıĢmaların etkili oluĢuna iĢaret ederler (Rogers, 2002: 25..
Aynı zamanda, baĢka bir yerde yerel toplumsal koĢullar yüzünden dinsel inançlar
bocalamaya baĢlamıĢ, örneğin Amerika BirleĢik Devletleri‟nde halkın Roma Katolik
Kilisesi‟ndeki din adamlarının karıĢtığı sansasyonel olaylar dâhil olmak üzere cinsel istismar
skandallarına karĢı yükselttiği tepkiler ve uluslararası Anglikan kilisesi lider kadrosu arasında
eĢcinsellik konusunda yaĢanan derin fikir ayrılıkları gibi etmenler nedeniyle kilise kitlesel
destekten yoksun kalmıĢ olabilir. Bu nedenle, Andrew Greeley günümüzde ateizme ve
agnostisizme sürekli ve düzenli bir geçiĢ ya da Tanrı inancında herhangi bir kayıp olmadığına
iliĢkin gözlemleri çerçevesinde Avrupa‟nın gelir seviyesi yüksek ulusları arasında bile dindarlığın
çok çeĢitli türlerinin bulunduğuna iĢaret etmektedir (Tschannen, 1991: 41..
SekülerleĢme ile ilgili olarak Weber ve Durkheim‟ın yaptığı çalıĢmaların öncülük ettiği
talep odaklı açıklamalar, son on yıl zarfında yoğun bir entelektüel saldırıya maruz kalmıĢtır.
Rodney Stark Avrupa‟da kiliseye devam edenlerle ilgili tarihî göstergeleri gözden geçirdikten
sonra, sistematik verilerden yoksun ve salt baĢarısız kehanetlerle ideolojik polemiklere dayanan
sekülerleĢmenin ikna edici bir efsane olduğu sonucuna varmıĢtır: “Çok açıktır ki, Avrupa‟da
kilise ayinlerine katılımın hızla düĢtüğü iddiaları, kısmî olarak çok abartılı eski dindarlık
algısından kaynaklanmaktadır. Bugün itibariyle pek çok ülkede katılım düĢük olabilir; fakat bu
modernite yüzünden değildir. Dolayısıyla, sekülerleĢmenin konuyla ilgisi bulunmamaktadır”
(Stark, 2000: 260..
Jeffrey Hadden, sekülerleĢme kuramındaki varsayımların iyi test edilmiĢ canlı bir
kuramdan ziyade, bir öğreti ya da doğma gibi göründüğünü öne sürerek, dinin zaman içinde
büzülerek yok olacağı fikrinin ortaya çıktığı ve modernleĢmeye dair iĢlevsel modele uygun
dönemin koĢullarının bir ürünü olduğunu dile getirerek, “Birbirleriyle ilintili ve tutarlı bir
mantıklı önermeler dizgesindan çok, ucuz ve değersiz bir ideolojiyi andırıyor.” ifadesini
kullanmaktadır (Hadden, 1987: 587.. Hadden, yeni ruhsal akımların ortaya çıkıĢı ve dinin
politikayla iç içe kalma biçiminin sekülerleĢmenin tahmin edildiği Ģekilde gerçekleĢmediğini
ifade ettiğine inanmakta ve sekülerleĢmenin baĢarılı olduğunu söyleyenlerin Avrupa‟nın
geçmiĢindeki dinsel uygulamaları enikonu abartarak romantikleĢtirdiklerini ve aynı zamanda
Latin Amerika‟daki Evanjelik DiriliĢ ve Batı Avrupa‟daki Yeni Çağ Ruhçuluğu gibi bu çağın dinî
hareketlerinin topladığı güç ve beğeniyi hafife aldıklarını ileri sürmektedir. Son on yılda biriken
35
bilgi kütlesi, sekülerleĢme ile modernite süreçlerini birbiriyle iliĢkilendirdiği varsayılan bağlarla
ilgili önemli soruları da gündeme taĢıyarak, dinî yaĢamın canlılığı üzerine ateĢli bir tartıĢma
doğurmuĢtur (Inglehard ve Norris, 2006: 8..
1.5.3.Dinsel Pazarlar Kuramı-Rekâbetin Sonu
Dinî ürün ve hizmetlerin üretim ve tüketimi, insanoğlunun en uzun süreli sosyal
etkinliklerinden biri olmuĢtur. Elbette ki, sosyal bilimciler dinî ibadet ve hizmetlere katılımı
engelleyen ya da arttıran birçok farklı faktör üzerinde araĢtırmalar yapmıĢlardır. Bu arada
araĢtırmacıların ilgisini en çok çeken konulardan biri, dinî etkinlik ve katılımla dinî çoğulculuk
arasındaki iliĢki olmuĢtur; ancak pek çok kimse on yıllar boyunca bu durumun dinî katılımı
yavaĢlattığına inanmıĢ, daha sonraları arada olumlu bir iliĢki olduğuna dair görüĢler güç
kazanmaya baĢlamıĢtır (McBride, 2008: 88.. Ancak örneğin Chaves ve Gorski, yapmıĢ oldukları
araĢtırma bulgularına dayanarak dinî çoğulculukla dinî katılım arasında çok açık bir doğru
orantının bulunmadığı görüĢünü savunmuĢlardır (Chaves ve Gorski, 2001: 275..
Dinî çoğulculuğun dinî katılımı arttırdığı savı açısından bakıldığında, sekülerleĢme
üzerindeki tartıĢmayı Ģekillendiren en etkili düĢünce dizgesi, genel hatlarıyla iki alt perspektife
bölünebilmektedir. Bunlar, “talep yönlü ekol” ve “arz yönlü ekol”dür.
Modernitenin ardından, kuĢkusuz sekülerleĢme gelecekti. Çünkü en zayıf noktası korku
ve belirsizlik olan insanı, hayatına umut ve düzen veren dinle kandırmıĢlardı; ancak
modernizosyonla birlikte bilim, teknoloji ve eğitim sayesinde o korku ve belirsizlik ortadan
kalkacağı için hiç kimsenin dine gereksinimi kalmayacaktır. ġu anda cehaletten kaynaklanan bir
talep vardır; ancak o talep moderniteyi izleyen zorunlu sekülerleĢme sürecinde yok olup
gidecektir (Huber, 2005: 1.. Buna ilaveten, kimileri hükümet tarafından desteklenen ekonomik
refah artıĢının sekülerleĢme sürecini hızlandırarak halkı daha düĢük bir dindarlık seviyesine
çekeceği öngörüsünde bulunmuĢlardır (Gill ve Lundsgaarde, 2004: 416..
AnlaĢılmıĢ olacağı üzere, halk kitlesi üzerinde “aĢağıdan yukarıya” doğru odaklanan
“talep yönlü” teoriler, dinî liderler ve kuruluĢların yaptığı giriĢim ve faaliyetleri hesaba
katmaksızın, toplumlar endistrileĢtikçe dinî alıĢkanlıkların yavaĢ yavaĢ yok olacağını, halkın
dinsel düĢünce ve simgelere karĢı daha duyarsız davranacağını ileri sürmektedir.
Talep kökenli düĢünce okulu, dine yönelen talepleri etkileyen faktörlere de vurgu
yapmıĢtır. Talep kökenli görüĢlerin iki ayrı kolu vardır ve her biri sosyoloji bilimindeki klasik
çalıĢmalardan gelmekte ve yine her biri modernizasyonla sekülerleĢme arasında bir bağ olduğunu
36
varsaymaktadır. “Weberci” kol, modernizasyonun gerçekleĢmesi sürecinde doğal olarak dinî
inançların kaçınılmaz olarak zayıflaması gerektiği noktasına odaklanmaktadır (Lechner 1991;
1113.. Buna karĢın diğer bir kısım araĢtırmacılar arasında, özellikle Barro ve McCleary GDP
ölçümlerine göre toplumsal modernizasyon süreci ile dine olan talebin azalacağı öngörüsü
arasında hiçbir nedensellik iliĢkisinin bulunmadığını öne sürmüĢlerdir (Barro ve McCleary, 2003:
778..
Buna karĢılık, dinsel kuruluĢlar konusunda “yukarıdan aĢağıya” doğru odaklanan “arz
yönlü” teori, halkın dine olan talebinin süreğen ve ruhsal yaĢamın canlılığında topluluklar arası
çeĢitlenmelerin onun dinsel pazarlara arzının bir ürünü olduğuna vurgu yapmaktadır. Arz odaklı
düĢünenler arz yönlü faktörlerin dindarlık endeksini yükselttiği varsayımını temel alarak dinî
lider ve kurumların, cemaatlerin inĢa ve muhafazasında stratejik bir rol oynadıklarını öne
sürmekte ve temel olarak “Eğer bir kilise yaparsanız, insanlar oraya gelecektir.” Ģeklinde ifade
etmektedirler. Bu alternatif hesapları göz önünde tutarak, her ne kadar bazı yerlerde kırılmalara
uğramıĢsa da, talep odaklı perspektiften bakıldığında özgün sekülerleĢme teorisinin doğru olduğu
sonucuna varılabilir. O halde, varoluĢsal güvenlik koĢullarına dayalı olan alternatif sekülerleĢme
teorisi bu aĢamadan sonra ortaya konulabilir (Bruce, 2002: 34..
Öte yandan, uzun ömürlü sekülerleĢme kuramlarından etkilenen sosyal bilimciler
modernitenin dine olan talebi nasıl etkileyeceği konusuna odaklanmıĢlardır. BaĢka bir ifadeyle,
sekülerleĢmenin geçerliliğini reddedenler, dinin “arz”ı üzerine oluĢan dinî pazarın etkilerine
vurgu yapmaktadır (Huber, 2005: 1..
Bu iki ekol içinde yapılan tartıĢmalar temelinde ĢekillenmiĢ olan “Dinsel pazarlar KuramıRekabetin sonu” adlı geleneksel sekülerleĢme teorisi ise, son dönemlerde geniĢ çaplı bir
muhalefetle karĢı karĢıya olmakla birlikte, tek baĢına hiçbir kuramsal çerçevenin sahip
olamayacağı kadar genel bir kabul görmemiĢtir. 1990‟ların baĢlarında ortaya çıkmıĢ olan
rasyonel tercih kuramcılarının arz yönlü ekolü, halen tartıĢmalı olsa da, en popüler seçeneği
sunmaktadır. Warner, son on yılda sayısız çalıĢmayı gerçekleĢtirmiĢ olması nedeniyle, söz
konusu modelin yeni bir paradigmayı temsil ettiğini iddia etmektedir (Warner, 1993: 1044-1093..
Dinsel pazar kuramı, zaten sürekli olduğu varsayılan dine karĢı halk ilgisini göz ardı etmekte,
onun yerine din ve vicdan özgürlüğüne ve dinsel kurumların rekabeti ile ilgili çalıĢmaların kendi
“arz”ını oluĢturma koĢullarının ne durumda olduğuna odaklanmaktadır. Diğer pek çoğunun yanı
sıra, söz konusu tezi savunanların baĢlıcaları, Roger Finke, Rodney Stark, Lawrence R.
37
Iannaccone, William Sims Bainbridge ve R. Stephen Warner‟dır (Stark ve Bainbridge, 1985:
230-252..
Özellikle Warner, dinsel özgürlüğün ve dinsel kuruluĢların özgür faaliyetlerinin önemini
önceleyip vurgulamıĢ, bu çerçevede yaptığı çalıĢmalarla aynı teze önemli düĢünsel katkılarda
bulunmuĢtur (Warner, 1993: 1044-1093..
Daha önceleri egemen olan yaklaĢım, çoğulculuğun (pluralism) dinsel inancı yıprattığı
yönündeydi. Protestan Reformculuğu, alternatif inanç ve doktrinlere vurgu yapan çok çeĢitli
mezheplerin ortaya çıkıĢına yol açarak Batı Hıristiyanlığını parçalanmaya götürmüĢtü.
Durkheim‟ın bakıĢ açısına göre, bu durum Ģüphecilik tohumları saçarak ikna edici bir tek teolojik
inanç kütlesinin olası egemenliğini tahrip etmiĢti (Durkheim, 1995: 159..
Nitekim bağlam açısından Peter L. Berger de aynı görüĢü savunmuĢ, söz konusu reform
giriĢimlerinin Hıristiyan dünyasında bir bölümlenme ve güç kaybına neden olduğu fikrini ısrarla
vurgulamıĢtır (Berger, 1967: 112-113..
Ağırlıklı olarak piyasadaki firmaların müĢteri çekip pazar paylarını arttırmaya
çalıĢmalarına dikkati çeken arz yönlü ekol, bunun tersini öne sürmektedir. Dinsel pazar
yaklaĢımında çekirdek önerme, dinsel mezhep ve hareketler arasındaki canlı rekabetin dine olan
ilgi ve katılım üzerinde olumlu bir etkide bulunduğu esasına dayanmaktadır. Dinin bazı yerlerde
canlılık kazanmasına karĢın baĢka bazı yerlerde zayıflıyor olmasının açıklaması, dinî kuruluĢlar
ve önderlerin enerji ve eylemleri çerçevesinde aranmalıdır. Belirli bir toplumda ne kadar çok
kilise, mezhep ve inanç mücadele ederse, rakip liderler kendi cemaatlerini yaĢatmak ve korumak
için o kadar sıkı bir mücadele verme gereksinimi duyarlar. Bu yaklaĢımın taraftarları, BirleĢik
Devletler‟de dinsel inanç ve ibadetlerin süreğen canlılığının, ülkedeki çok çeĢitli dinsel inanç
kurumlarının varlığının, dinsel kurumlar arasındaki güçlü çoğulcu rekabetin, din özgürlüğünün ve
din ile devlet arasındaki anayasal ayrıĢmanın beslendiğini iddia etmektedir (Finke ve Iannaccone,
1994: 30..
Günümüzde Amerika‟da bulunan Katolikler, Episkopalianlar ve Luteryanlar gibi daha
eski ve köklü mezhepler, daha fazla zaman ve enerji talebinde bulunan, ancak daha canlı dinsel
deneyimler sunan rakip evanjelik kiliselerinin sert karĢı rüzgârı ile yüzleĢme halindedir (Smith,
1992: 322..
38
Hout ve arkadaĢları, bu yüzleĢmenin dinsel deneyimi yaĢamak isteyen kitlelerin
çoğalmasına olumlu etkilerde bulunduğu yönünde veriler sunarak aynı yargıya önemli katkılarda
bulunmuĢlardır (Hout vd., 2001: 468..
Diğer taraftan, bunun aksine hükümetin yaptığı düzenlemeler ve malî yardımlarla bir tek
dinsel kurumun, örneğin kurumsal kiliselerin baskın hale geldiği toplumların yeniliğe kapalı,
kaygısız din adamları ve bir anlamda can çekiĢme noktasına gelmiĢ cemaatlerin oluĢtuğu
koĢulları ürettiği gözlemlenmiĢtir. Stark ve Finke, yerleĢik kiliseleri devlet yasalarının düzenleyip
malî yönden desteklediği, diğer rakip kiliselere ise kısıtlamalar getirdiği Kuzey Avrupa‟da
“toplumsallaĢtırılmıĢ din”in baskın olduğunu ve bu sürecin dinsel tekelle birlikte umursamaz din
adamı ve tembel cemaat profillerini güçlendirdiğini ifade etmektedir (Stark ve Iannaccone, 1994:
245..
Yine de, on yılı aĢkın bir tartıĢma ve çalıĢma sürecinden sonra arz odaklı iddia, dinsel
çoğulculuğun dinsel katılımı beslediği yönündeki görüĢlerin halen tartıĢma konusu olduğunu ileri
sürmektedir. Buna yönelik eleĢtiriler ise, karĢılaĢtırmalı veri ve delillerin bir kısmının kuramın
kendisiyle tutarlılık içinde olmadığını, örneğin Güney Avrupa‟daki birçok ülkede Katolik
kilisesinin tekelci rolüne rağmen öteki cemaatlerin devam eden gücünü açıklamada sorunlar
yaĢadığını dile getirmektedir (Verweij ve Nauta, 1997: 319..
Diotallevi, söz konusu bölgede tekel dıĢında kalan kilise ve cemaatlerinin daha diri ve
aktif bir hareket ve etkinlik içinde olduklarına iĢaret etmektedir (Diotallevi, 2002: 152..
Norris ve Inglehart ise, kilise ayinlerine devam alıĢkanlığının daha düzenli ve süreğen
olduğu Güney Avrupa ile seküler ve çağdaĢ Kuzey Avrupa kıyaslandığında ortaya çıkan zıtlığın
varlığını koruduğunu, aynı farkların merkezî Avrupa ile Doğu Avrupa arasında da mevcut
olduğunu ifade etmektedir (Norris ve Inglehart, 2006: 226..
Bu açıklama biçimin desteklemek için kullanılan dinsel çoğulculuğun en yaygın ampirik
ölçeğinin, daha sonraları kırılgan ve istatistiksel açıdan kirletilmiĢ olduğu kanısına varılmıĢtır
(Voas vd., 2002: 225..
Öte yandan, din sosyolojisi üzerine Chaves ve Gorski tarafından yapılmıĢ ve akademik
literatürde yayınlanmıĢ olan iki düzineden fazla ampirik çalıĢma serisinin baĢtan aĢağı gözden
geçirilmesi, bu kuramla ilgili sert eleĢtiriler ortaya çıkarmaktadır. Buna göre, dinsel çoğulculuk
ve katılımın genel ve olumlu anlamda diğer seçeneklerin varlığı ile ilintili olduğu iddiası, bir
baĢka deyiĢle, dinin incelemesine iliĢkin olarak ortaya konulan pazar yaklaĢımının çekirdek
39
ampirik hipotezi yeterince desteklenmemekte olduğundan, metodolojik zemindeki karĢı kanıtları
itibarsızlaĢtırmaya yönelik giriĢimler reddedilmelidir. Dinsel çoğulculukla dinsel katılım arasında
kurulan pozitif iliĢki, yalnızca sınırlı birkaç bağlam içinde bulunabilmektedir (Chaves ve Gorski,
2001: 276.. Dolayısıyla günümüzde sürüp giden tartıĢmalar, sekülerleĢme konusunda geleneksel
Weberci ve Durkheimci tezler üzerine kayda değer miktarda kuĢku atmakla birlikte, dinsel pazar
kuramını kabul etmenin zeminlerinin gerçeklerden daha çok inanç etmenine dayandığı da
yeterince açıktır. Talep süreğen olduğundan ötürü dindarlıktaki çeĢitliliğin bol arz yoluyla
üretilmesi gerektiği savına dayanan arz odaklı açıklama biçimi, sosyal bilimlerde henüz genel bir
kabul görmüĢ değildir (Verweij ve Nauta, 1997: 312..
1.6.Dindarlık Kavramı ve Ölçümüne ĠliĢkin YaklaĢımlar
Dindarlığın tanımlanmasında yaĢanan sıkıntılar, her Ģeyden önce din kavramının
tanımında yaĢanan zorluğa bağlıdır.
Bu anlamda, dinin her bireye göre farklı anlamlar taĢımakta olduğunun ve herkesin dini
içinden geldiği toplumsal ve kültürel bağlamlarla biliĢsel süreçleri açısından farklı Ģekillerde
algıladığının altını çizmek gerekmektedir. Dahası, aynı dinî gelenek içinde bile din kavramı,
birey ve toplumla olan iliĢkisi açısından çok farklı algı ve yorumlarla biçimlenebilmektedir.
Nitekim insanlık tarihi, dinlerin statik değil, hep dinamik güçler olduklarını göstermiĢtir. Bu
dinamizm onları yalnızca bireysel yaĢam alanında değil toplum düzeyinde de canlı ve yaĢanır
kılmıĢtır. O nedenle, dinler monolitik (tek parça) inanç sistemleri olarak algılanamazlar. Çünkü
dine dair monolitik yaklaĢımlar, dinsel deneyimin çeĢitlenmesi olgusu ile dinsel yönelimin farklı
ifade biçimlerini kabullenmekte zorluk yaĢamaktadır (Baalbaki, 1991: 198..
Hakkı KaraĢahin, dindarlığın kavram olarak bireysel dinî ibadetlerin yapılma sıklığı veya
yoğunluğu ile tanımlanmaya çalıĢılan bir kavram olduğunu, bu anlamda dinî bir inanç sisteminin
yapılmasını öngördüğü pratikleri düzenli bir Ģekilde yerine getiren kimselerin dindar olarak
nitelendirilebileceğini ifade etmiĢtir (KaraĢahin, 2007: 62.. Ahmet Onay‟a göre ise, din sadece
inanan ile inanılan varlık arasındaki subjektif iliĢkilerden ibaret bir olgu değildir. Din aynı
zamanda bireyin duygu, düĢünce ve davranıĢlarını etkileyip Ģekillendiren bir olgudur. Bu etkinin
doğal sonucu olarak, bireyin çevresi ile kurduğu sosyal iliĢkilerin niteliği ve yaĢam tarzı da
değiĢmektedir. Bu açıdan birey ile Allah arasındaki manevi bağ “din”, bu bağın bireyin hayatına
yansıma Ģekli de “dindarlık” olarak adlandırılabilir (Onay, 2004: 17.. Bağlam açısından insanın
Tanrı ve tanrısal bir ileti olarak dinle iliĢkisinin olumlu seyrini ifade eden “dindarlık”, bir yönüyle
40
bireyin din tarafından olumlu kabul edilen veya öğütlenen tutum ve davranıĢları çerçevesinde
sürüdürdüğü hayat tarzı olarak düĢünülebilir. Dindarlığın temelinde Allah‟a inanma ve O‟nu
tanıma vardır (Uysal, 2006: 46.. Thomas L. Benson, dindarlığı dinî inanç ve pratiğin karmaĢık
fenomeni olarak tanımlamıĢtır (Benson, 2002: 107..
Bugüne dek dindarlık kavramı üzerinde birçok araĢtırma ve çalıĢmalar yapmıĢ olan din
sosyologları, dünyada binlerce farklı türünün bulunması nedeniyle ciddî bir zorlukla karĢı karĢıya
bulunan dindarlığın tanımında yaĢanan zorluğu aĢabilmek için temel olarak iki yaklaĢım
geliĢtirmiĢlerdir. Bu bağlamda Batı‟da yapılan bazı ampirik din sosyolojisi araĢtırmalarına
dayanan bazı yapıtlarda, dindarlık “dinî gurup üyeliği” veya “bireysel tutumlardaki dinî
farklılaĢma” esaslarına bağlı olarak tanımlanmaya çalıĢılmıĢtır. Birinci yaklaĢım, insanların dinî
kurum ve topluluklarla olan iliĢkilerini merkeze almaktadır. Bu yaklaĢıma göre düĢünen kimi din
sosyologları, insanların tutum ve davranıĢlarındaki farklılıkları içinde yer aldıkları dinî grupla
aralarındaki iliĢkilere göre gözlemlemeye ve ölçmeye çalıĢmıĢlardır. Doğal olarak bu yaklaĢım,
teknik açıdan dindarlıktan daha çok dinsel kurum ve topluluğa odaklanmaktadır. Ġkinci
yaklaĢımda ise, dindarlık bireysel özellikler, eğilimler ve diğer bazı benzer değiĢkenler açısından
ele alınmaktadır (Johnstone, 1992: 59-60..
En yalın terimlerle söylemek gerekirse, dindarlık kavramı özünde bir kimsenin canlı dinî
duyguları ve davranıĢlarıyla belirlenen Tanrı inancı bağına göndermede bulunur. Bir kimsenin
Tanrı‟ya olan inancıyla o yöndeki duygu ve yaĢantıları ne kadar güçlüyse, o kadar iyi bir
dindardır; ancak dindarlık kavramı ile eĢ anlamlı oldukları sanılarak sık sık kullanılan
“ortodoksi”, “itikat”, “iman”, “sofuluk”, “muhafazakârlık”, “adanmıĢlık” ve “kutsallık” gibi
ifadeler, gerçekte dindarlıkla tam olarak eĢdeğer değildir. Holdcroft‟un haklı olarak öne sürdüğü
Ģekliyle, bunlar olsa olsa dindarlığın farklı boyutlarının yansımalarıdır (Holdcroft, 2006: 89..
Uzunca bir zamandır din psikolog ve sosyologları tarafından dindarlığı ya da dinsel
bağlılığı anlamak ve ölçmek amacıyla geliĢtirilmiĢ olan önemli yaklaĢımlar ve kuramlar vardır.
Bu insanlar, geçen yirmi yıl boyunca dinsel bağlılığı kavramsallaĢtırmak ve ölçmek için
azımsanmayacak kadar zaman ve enerji harcamıĢlardır (Roof, 1979: 17.; ancak Wearing ve
Brown‟ın iĢaret ettiği üzere, dinsel inanç, davranıĢ ve tutum bağlamında dindarlık kavramına
iliĢkin çok boyutluluk sorunsalı kronik bir çözümsüzlüğe mahkûm görüntüsü içinde varlığını
korumaktadır. Dindarlık bağının doğasına iliĢkin tartıĢmalar, yalın ve indirgemeci savlardan
41
kavramın bütüncül veya kimi kuramsal çerçevelerin senteziyle daha karmaĢık alanlara doğru
uzayıp giden çok boyutlu bir sorun olup olmadığı yönündeki savlara kadar çeĢitlenmektedir
(Wearing ve Brown, 1972: 143..
Dindarlığın ölçümü ile ilgili bir saha araĢtırmayı yürüten kimselerin, öncelikle iki önemli
tartıĢmayı kavrayıp birbirinden ayırt edebilmiĢ olması gerekir: Birincisi, din sosyologları arasında
dindarlık kavramının boyutları hakkında 1950‟lerde baĢlamıĢ, 1960‟larda ve 1970‟lerin baĢında
sıcaklığını korumuĢ olan ilk tartıĢmadır. Ġkincisi, dinin değiĢen formları hakkında 1960‟lı yılların
sonunda baĢlamıĢ olan ve günümüzde halen devam eden tartıĢmadır (Billiet, 1992: 28..
Bir teorisyen olarak dindarlık kavramıyla ilgili ilk çalıĢma ve araĢtırmalara imza
atanlardan biri olan Gerard Lenski, dinsel yönelim ve dinsel gruplara katılımı çözümlemede “dört
boyutlu model”i geliĢtirip akademik dünyanın dikkatine sunmuĢtur (Lenski, 1961: 21-24.. Burada
sözü edilen boyutların ilki dinî ibadet ve ayinlere katılmayı ifade eden “çağrıĢımsal boyut”,
ikincisi kiĢinin dini açısından ön seçimli tercihle belirlediği iliĢkilerin sıklığıyla ilintili “komünal
boyut”, üçüncüsü kiĢinin zihinsel planda kilisenin emrettiği doktrinleri kabulüne göndermede
bulunan “doktrinel ortodoksi boyutu”, dördüncüsü ise kiĢinin dua, ibadet, meditasyon ve dinsel
yaĢantılar vasıtasıyla Tanrı ile arasında kurduğu özel ve kiĢisel dostluğu içeren “adanmıĢlık
boyutu”dur. Diğer bir deyiĢle Lenski, “dine bağlılığın çağrıĢımsal sıklığı”, “cemaat tercihi ve ön
seçimli iliĢkilerin sıklığı”, “doktrinel ortodoksi” ve “Tanrı‟yla adanmıĢça ortak yaĢam ve
paylaĢım” Ģeklinde dört asal boyuttan söz etmiĢ olmaktadır (Lenski, 1961: 41..
King “Tanrıya karĢı rıza ve kiĢisel sorumluluk”, “cemaat etkinliklerine katılım”, “kiĢisel
dinî yaĢantı ve deneyim”, “cemaat içinde kiĢisel bağlar”, “kuĢkuya karĢı zihinsel sözleĢmeye
sadakat”, “dinsel geliĢim ve büyümeye açıklık”, “dogmatizm”, “dıĢsal uyum”, “parasal davranıĢ
ve tutum” ve “din hakkında konuĢma ve okuma” sıralaması içinde on temel boyut üzerinde
durmaktadır (King, 1967: 179..
Genel olarak din ve dindarlık kavramlarını inceleyip sorgulayan çalıĢma ve araĢtırmalar
yapmakla ünlenmiĢ olan M. King ve C. Y. Glock gibi yazarlar, daha sonra değinileceği gibi
Verbit hariç olmak üzere, dindarlığı ölçmek için genellikle “boyutlar” terimini kullanmaktadırlar
(King, 1967: 173-185; Glock, 1972: 38-56.. Glock farklı pek çok detaya rağmen bütün dünya
dinlerinin genel ortak çizgilere sahip olduklarını öne sürmüĢ, dindarlığa dair “beĢ çekirdek
boyut”tan söz etmiĢtir (Glock, 1972: 39.. Bunlar, “deneyimsel”, “ayinsel”, “ideolojik”,
“entelektüel/zihinsel” ve “sonuçsal” boyutlardır. Ona göre, dindarlığın deneyimsel boyutu,
42
ululuk, coĢku, korku, alçakgönüllülük, zevk ve huzur Ģeklinde nihaî (sonuçsal) gerçeklik veya
dinî duyguların deneyimlenmesinin doğrudan bilgisine eriĢme konusunda ulaĢılan baĢarıya
göndermede bulunmaktadır (Glock, 1972: 40..
Glock‟un dindarlık kavramına getirdiği boyutlar, daha sonra Nudelman ve O‟Connell
tarafından yapılmıĢ olan en az dört alan araĢtırmasından elde edilen verilerle geniĢletilmiĢtir
(Nudelman, 1971: 42-56; O‟Connell, 1975: 198-207.. Bu yazarlardan baĢka, örneğin Fukuyama
dindarlık tanımına iliĢkin olarak dört boyut önermesi sunmuĢtur: BiliĢsel boyut, mezhepsel boyut,
akide boyutu ve adanmıĢlık boyutu (Fukuyama, 1960: 154-161.. Allport ve Ross “dıĢsal” ve
“içsel” Ģeklinde iki ana boyut üzerinde durarak onlarla ilgili tanımlamalara girmiĢ (Allport ve
Ross, 1967: 432-443., Bergan ve McConatha dinî inançlar ve katılımla çağrıĢımlı birkaç boyuta
iĢaret etmiĢ (Bergan ve McConatha, 2000: 23-34., Ellison ve diğerleri “özel adanmıĢlık hali”,
“ibadetlere devam” ve “mezhepsel bağ” Ģeklinde üç boyut üzerine odaklanmıĢ (Ellison vd., 1989:
100-123., Ellison ise daha sonra bunları biraz geniĢleterek dindarlık kavramıyla ilgili “mezhepsel
bağlar”, “sosyal bütünleĢme”, “kutsalla ilgili kiĢisel duygular” ve “varoluĢsal kesinlik” baĢlıkları
altında dört boyutu incelemiĢtir (Ellison, 1991: 80-99.. Bütün bu yazarlardan “boyutlar” terimini
kullanmamıĢ olan tek kiĢi Verbit (1970. olmuĢtur. Yazar “boyut” yerine “parça” terimini
kullanmıĢ, dindarlıkla ilgili olarak “ritüel”, “doktrin”, “duygu/heyecan”, “bilgi”, “ahlakî kurallar”
ve “cemaat” Ģeklinde altı parçalı bir önermede bulunmuĢtur; ancak yine de “parça” terimini
“boyutlar”ı içine alacak bir nitelikte kullanmıĢtır (Holdcroft, 2006: 89-103.. Bununla birlikte
hangi terim kullanılmıĢ olursa olsun, bu yazarların dindarlığa iliĢkin olarak sunmuĢ olduğu
çekirdek boyutlar ve parçaların dıĢlanmadığı kolayca görülebilmektedir. Bu yüzdendir ki, anılan
bütün boyut ve parçaların dört temel kategoriye indirgenmesi olasıdır. Bunlar, “inanç”, “bilgi”,
“uygulama” (ibadet, ayin vb.) ve ”tecrübe”dir. Boyut ve parçalarla ilgili bu dört kategori ne denli
üstünse, kiĢinin dindarlık derecesi de o denli yüksek olacaktır (Lewis ve Cruise, 2006: 213-225..
ġüphesiz ana hatlarıyla bu dört kategori, Ġslam dinine göre dindarlığı ölçmeye yarayacak
temel ölçütler olarak da kullanılabilirler; ancak olay spesifik boyut ve parçalara geldiğinde,
bunlar farklı olmak zorundadır. Zira söz konusu boyut ve parçalar, baskın olarak Hıristiyan
inancına sahip olan deneklerin düĢünce ve deneyimleri üzerinde geliĢtirilmiĢ ölçeklerdir.
Dolayısıyla, bu metodolojik yaklaĢımların genel hatlarıyla Hıristiyanlık dıĢında kalan dinlere
mensup olan bireylerin deneyimleriyle, özellikle de Ġslamî yönelimin oluĢumuyla örtüĢüp
örtüĢmediği konusu tartıĢmaya açık görünmektedir (Salleh, 2012: 267..
43
Sosyolojik araĢtırmalar farklı din veya mezhepler mensup olan kimselerde gözlemlenen
inanç, davranıĢ ve aidiyet olguları arasında giderek artan bir iliĢkisizlik halini açıklığa
kavuĢturmuĢ gibi görünüyorsa da, bu üç boyut temelde kiĢinin dindarlığının birer göstergesi
olarak genel bir kabul görmektedir (Cesari, 2013: 2.. Literatürde özellikle dinsel aidiyet kavramı
ile ilgili net bir tanım ortaya konulmamıĢ olsa da, değerli bir çerçeve ve gerekçelendirme
oluĢturulmuĢ sayılabilir (Smidt vd., 2009, 9.. BaĢka bir yönüyle, dinî aidiyet daha büyük bir
düĢünce, bestelenmiĢ bir çekim merkezi, kimlik ve biliĢsel yapının kaleme alınmasına benzer.
Ġnanç bilginin, aidiyet ise üyeliğin bir adım ötesindedir (Marshall, 2002: 360.. Durkheim‟in
bakıĢına göre ise, sembolizm ve düĢünceler dinin kökenlerinin ve ana yapısının anlaĢılmasında
davranıĢa göre ikinci sırada yer alırlar (Durkheim, 1987, 1972: 220..
Sosyal bilimler dinî aidiyetin önemli olduğunu kabul etmekle birlikte, sınıflandırma için
daha uygun tipolojinin ne olması gerektiği konusu son yarım yüzyıl boyunca yoğun bir Ģekilde
tartıĢılmıĢtır. Bugün dinsel yaĢantının ölçüm ve değerlendirmesinde temel teĢkil eden baĢlıca
etkenlerin sınıflandırılması sorununa iliĢkin olarak farklı kavramlara odaklı üç yaklaĢım biçimi
söz konusudur: Kimlik, inanç ve üyelik… Örneğin Evanjelikleri öz kimlik stratejisini kullanarak
sınıflandırma giriĢimlerinden biri, katılımcı olarak kendini “yeniden doğmuĢ” olarak
adlandırmanın evanjelik bir sınıflandırma için yeterli bir koĢul olduğunu öne sürmüĢ olan Gallup
adlı araĢtırma kuruluĢu tarafından yapılmıĢtır. Ne yazık ki, bu durum ölçüm konusunda
zorluklara ve gereğinden fazla sınıflandırmaya neden olmuĢtu. Çünkü bütün Protestan
Hıristiyanlarının yarısından fazlası, Katoliklerin kayda değer bir bölümü, kilise müdavimi
Ortodokslar, dahası Musevîlerin yüzde yedisi “yeniden doğmuĢ” olma fikrine vurgu yapmıĢtır
(Hackett ve Lindsay, 2008: 507..
KuruluĢ, bu ölçme sorunları yüzünden sınıflandırma Ģemasını daha önce terim olarak
“Gallup ölçeği” diye adlandırılan ölçeğe dönüĢtürmüĢtür. Bu yeni ölçüm yöntemi, üç maddeden
oluĢmaktaydı: “Katılımcı Ġncil‟in tam ve abartısız çevirisi veya yorumunu okudu mu?”, “Yeniden
doğuĢ duygu ve deneyimini yaĢadı mı?” ve “BaĢkalarına Ġncil‟i öğretti mi?” Kendini
kimliklendirme stratejisinde altının çizilmesi gereken önemli bir diğer nokta, evanjeliklerin genel
nüfus içindeki oranının, Smith ve arkadaĢlarının 1998 yılında yaptığı bir araĢtırmada olduğu gibi
% 7‟den, Gallup‟un 1999 yılında yaptığı bir çalıĢmanın sonunda ortaya koyduğu Ģekliyle %
47‟ye kadar değiĢiklik göstermekte olduğudur (Gallup ve Lindsay‟dan aktaran Burge, 2011: 6..
44
Sınıflandırma konusuna ikinci bir yaklaĢım, bir anket aracılığıyla iletilen bir dizi inanç
sorularına dayalı olarak geliĢtirilmiĢtir. Ġnanç kriterini kullanan en dikkat çekici çalıĢmalardan
biri, evanjelik bir araĢtırmacı olan George Barna‟nın araĢtırmasıdır. Barna'nın “yeniden doğuĢ”
sınıflandırması için gerekli koĢulları, katılımcıların “Ġsa Mesih ile kiĢisel bir ahitleĢme yaptım ve
bu benim hayatımda hala önemlidir.” ifadesinin yanı sıra “Günahlarını itiraf ettiği ve Ġsa Mesih‟i
kurtarıcısı olarak kabul ettiği için, kiĢi öldükten sonra cennete gidecektir.” ifadesini onaylamada
çifte bir kriterle karĢılaĢmaları gerektiği yargısına dayanmaktadır. Barna bu ifadeyi kabul etmek
suretiyle, “Kendinizi yeniden doğmuĢ hissediyor musunuz?” Ģeklindeki dolaysız soruya “Hayır”
yanıtını vermiĢ olan katılımcıları bile “yeniden doğmuĢ” olarak sınıflandırmakta, hatta daha da
ileri giderek evanjeliklerin toplumun “yeniden doğmuĢ” olarak tasnif edilen daha küçük olan alt
kümesi olduklarını ve bir kimseye evanjelik etiketinin ġeytan, sonsuz yaĢam, kiĢinin yaĢamında
dinin öncelikli ve görünür halde olması ve benzeri yedi soruya verdiği yanıtlar sebebiyle isnat
edilmekte olduğunu öne sürmektedir. Bu iki aĢamalı sınıflandırma Ģemasının vardığı nihaî nokta,
BirleĢik Devletler‟de “yeniden doğuĢ”a inanan büyük bir kesimin (% 40. olduğunu, ancak böyle
hisseden çok daha küçük bir evanjelik sayısının bulunduğunu (% 7. öne sürmektedir. Bu
yaklaĢımın dinsel inançla ilgili sorunu, inancı bağlılıkla karıĢtırıyor olmasıdır (Barna, 1994: 77..
Dinsel inancı nicel olarak tanımlamayı tercih eden baĢka bir yaklaĢım, bireylerin dinsel
inançlarının ele alınıp kullanılmasını öngörmektedir. Örneğin Rodney Stark, yaptığı araĢtırmada
dindar bireylerin inançlarının günlük yaĢamdaki öncelik ve üstünlüğüne önemli ölçüde yer
vermiĢtir. Stark ve Glock, “Teoloji ya da dinsel inanç, bağlılığın kalbindedir.” diye yazmıĢlardır
(Stark ve Glock, 1968: 16. Bu iddia, Stark‟ın bireyin inancının kutsal olanın ruhsal algısından
akıp gelen dinsel davranıĢlar olduğu tezine dayalı olarak “Tanrı önemlidir, ibadet önemli
değildir.” ifadesini kullandığı sonraki çalıĢmalarında da tekrar edilmektedir (Stark, 2000: 471..
Diğer bazı düĢünürler de, dinsel adanmıĢlığın tüm dıĢsal belirtilerinin, özellikle dinsel yandaĢlar
topluluğunun yapılandırdığı bir inanç sisteminden kaynaklandığını söyleyerek benzer bir anlayıĢı
öne sürmüĢlerdir. Onların görüĢüne göre dinsel inançlardan doğan nihaî sonuç, dinsel inancın
içsel bir itkiyle bireyin bir davranıĢa motive olmasını sağladığı yönünde somutlaĢmaktadır
(Smidt‟ten aktaran Burge, 2011: 1-17..
Bir sınıflandırma Ģeması geliĢtirmeyi hedefleyen daha yeni giriĢimler, özellikle dinsel
bağlılığa odaklanarak bu gizli tuzaktan kurtulmuĢlardır. Bunu kararlaĢtırmanın en yaygın ve iĢe
yarar yolu, katılımcının nerede ibadet ettiğini değerlendirmektir. 1950 ve 60‟lı yıllarda,
45
sınıflandırma genellikle “protestan”, “Katolik”, “Yahudi” ya da “Dini Olmayan” maddelerinden
ibaret olurdu. Bununla birlikte sınıflandırmda en önemli geliĢmelerden biri, yaygın kullanımda
“Fund sınıflandırması” diye anılan yöntem olmuĢtur. Tom Smith‟in kurduğu bu yapı,
sınıflandırmadan mezhep öğesini dıĢlayarak bunun yerine her mezhebi köktenciden liberale kadar
yayılan üç duraklı bir ölçeğe yerleĢtirmiĢ ve bu kodlama araĢtırmacılar için anketlerde oldukça
sıkıcı görülen her mezhebi bir kategoriye koyarak sınıflandırma iĢini tamamlamayı daha kolay
hale getirmekle beraber, aynı zamanda hızlı bir Ģekilde yalınlaĢtırıp hamlaĢtırmıĢtır (Smith, 1990:
225-245..
Dinsel aidiyet yaklaĢımının en geçerli tekrarı ise, yaygın olarak “Reltrad sınıflandırması”
diye bilinen savdır. Fund sınıflandırması tarafından ortaya konulan sırasal (ordinal) yaklaĢımı
tatmin edici bulmayan Steensland ve arkadaĢları (2000., ana hat Protestanlarının Evanjeliklerin
sadece rafine veya seyreltilmiĢ bir türü olmadıklarını, ancak daha yerinde bir ifadeyle tamamen
farklı bir dinsel gelenek oluĢturduklarını iddia etmiĢlerdir. Böylelikle dinin sınıflandırmasının
sırasal olması gerektiğini düĢünmek yerine, isimlendirmeye dayalı (nominal) bir yaklaĢımı
benimsemiĢlerdir. Reltrad yaklaĢımından çıkan sonuç, yedi farklı dinsel grubu göstermektedir:
Bunlar, Evanjelik Protestanlar, ana akım Protestanları, siyah Protestanlar, Roma Katolikleri,
Yahudiler, diğer dinsel kimlikler ve dinsel kimliği olmayanlardır (Steensland vd., 2000: 79..
Reltrad sınıflandırma cetveli, geçen on yılda sosyoloji ve siyasal bilimler alanlarında yaygın
olarak kullanılmıĢtır (Mockabee, 2007: 236.. Reltrad‟ın alandaki popülaritesine rağmen baĢka
tipolojiler de geliĢtirilmiĢtir. Örneğin sosyoloji literatüründe Sherkat tarafından yapılan
çalıĢmalarda katılımcıları on iki farklı gruba ayırmak amacıyla mezhepsel sınıflandırma yöntemi
kullanılmıĢtır. Bu yaklaĢım, Lutheryenleri ve Episcopalları gelenekçi ana hat Protestan
mezheplerinden ayırarak alt bölümlere ayırmıĢ, ayrıca Baptistleri Pentecostallar gibi diğer
muhafazakâr kiliselerden ayrı tutmuĢtur (Sherkat, 2001: 1469..
Daha sonra, John Green her dindar aileyi üç davranıĢ veya tutum konusunda alt bölümlere
ayırarak sınıflandırmanın on sekiz katogorisini üretmek için gelenekselci-merkeziyetçi-modernist
yapıdan yararlanan farklı bir mezhepsel sınıflandırma modeli geliĢtirip kullanmıĢtır (Green, 2004:
55..
Bununla birlikte, dinsel inançlarda daha geniĢ uzlaĢma alanları üzerine baĢka bir
odaklanma söz konusudur. Kimi yazarlar, Hıristiyanlıkta, örneğin bir tanrıya inanma, ölüm
sonrasında ikinci bir yaĢamın olduğuna inanma, Ġsa Mesih‟in asaletine inanma gibi evrensel
46
ilkelerin bulunduğu görüĢündedirler. Hunter, bir kimsenin gelenekselci ölçeği kullanması halinde
temeldeki amacın siyah ve bayazın olmadığını öne sürenlerin zıddına gerçeğin tam standardına
inanan kimseleri tanımlayacağını, doğrusu sorun bundan ibaretse, bu durumda evrensel bir
ölçeğin kurulmasının mümkün olacağını iddia etmektedir (Hunter, 1992: 67..
Yalın olarak inanca odaklı soruların sorulması, dinsel inanca yakınlaĢma konusunda tek
yaklaĢım olmamıĢtır. Aslına bakılırsa, kimi bilim dalları bugüne dek hep bireylerin dinsel
inançlarıyla siyasal süreçler arasındaki bağlantıları ifade eden sosyal teoloji alanına
odaklanmıĢtır. Bu çabalardan en ilginç olanları, katılımcının bireyselci kurtuluĢ formuna olan
inancı ya da daha çok bir inanç topluluğu üzerine yoğunlaĢmaktadır. Örneğin Eski Ahit‟in
teolojisinin çoğu, özelde ise peygamberlerle ilgili yazılar Ġsrail halkının Tanrı ile olan iliĢkileri
üzerinedir ve bu durum kiĢilerin kurtuluĢa erebilmek için Ġsa Mesih ile kiĢisel bir iliĢki ve
yakınlık içinde olmaları gerektiğini salık veren çağdaĢ evanjelik Protestan inancının tersine
durumlar içermektedir (Leege ve Kellstedt, 1993: 122..
Aynı Ģekilde, son yıllarda kiĢilerin “kutsal olan”a dair algılarına yoğunlaĢan kayda değer
çalıĢmaların yapıldığı bilinmektedir. ÇeĢitli Tanrı algılarını katılımcıların önüne koyacak olan
sorular eklemek için konuya Genel Sosyal AraĢtırma ile bağlantılı kimselerle birlikte baĢlamıĢ
olan Andrew Greeley‟in elde etmiĢ olduğu veri ve sonuçlar incelemeye değer niteliktedir.
Buradaki GSS soru formatı, katılımcılara Tanrı‟yı “anne” mi yoksa “baba” figürü olarak mı
gördüklerine ya da onu bir “sevgili” olarak mı yoksa bir “yargıç” olarak mı algıladıklarına iliĢkin
maddeleri içermektedir. AraĢtırma sonunda elde edilen birkaç bulgu, tipik olarak liberallerin
siyasal muhafazakârlara kıyasla çok daha yumuĢak bir tanrı görüĢüne sahip olduklarını ortaya
çıkarmıĢtır (Greeley, 1988: 150-154..
Daha yenilerde yapılan araĢtırmalar, bu “tanrısal imgeler” yapısını daha da destekler
niteliktedir. Hafifçe değiĢtirilmiĢ bir soru yapısı ile farklı bir anket aracısı kullanan Baylor
Üniversitesi‟nden bir grup araĢtırmacı, insanların zihnindeki Tanrı imgelerine iliĢkin bir ölçeğin,
kiliseye devam etme, Ġncil‟in tümüne inanma, kürtaj ve eĢcinsel evlilikler gibi birtakım ahlakî
konu ve srounlara dair görüĢleri kusursuz bir biçimde tahmin etmeye yardımcı olabileceği
sonucuna varmıĢlardır (Froese ve Bader, 2005: 11.. Bu araĢtırmacılar, daha sonra yayınlanmıĢ
olan bir kitapta Amerikalıların “otoriter”, “iyiliksever”, “eleĢtiren/kınayan” ya da “uzaktan
izleyen” tanrılardan birine inandığını ve Tanrı algısındaki bu farklılaĢmanın Amerikan dinsel ve
47
politik kültüründeki çatıĢmaların çoğunluğunu açıklama konusunda son derece etkili ve yararlı
olduğunu öne sürmüĢlerdir (Froese ve Bader, 2010: 17..
Dinsel davranıĢı çözümlemek amacıyla geliĢtirilen daha yeni yaklaĢımlar dinsel
deneyimin doğası hakkında geniĢ bir bilgi birikimi sağlarken, Hunter dinsel davranıĢı ölçmek için
tekil yanıt maddeleri kullanmaktadır: Katılımcının Ġncil‟le ilgili görüĢü… Bu yöndeki soru,
katılımcıların hem teorik hem de pratiğe iliĢkin düĢüncelerini almak için kullanılmaktadır.
Pratikler açısından, din ve politika ya da Genel Seçim AraĢtırması ve Genel Sosyal
AraĢtırmalar‟da yürütülen hemen hemen her ankete, profil analizlerinde karĢılaĢtırmalı
değerlendirmelere olanak sağlayacak biçimde katılımcının Ġncil‟e dair görüĢlerini almaya yönelik
bir soru mutlaka dâhil edilmektedir. Teorik açıdan bakıldığında ise, Ġncil‟e dair açıklamalar,
doğrudan doğruya James Davidson Hunter‟ın “doğru ve yanlıĢın kusursuz standartları” diye
adlandırdığı duruma uygun düĢmektedir (Hunter, 1992: 121.. Ġlave olarak, bu ölçümün din ve
politika konusunda yapılan çalıĢma ve araĢtırmalar literatüründe yer almıĢ olan makalelerin ezici
çoğunluğunda kullanılmıĢ olduğunu ve kavrama iliĢkin olarak bir ölçüde standart bir yaklaĢım
haline gelmiĢ olduğunu belirtmek gerekir (Wilcox ve Jelen, 1990: 25-46..
Genel olarak kiĢinin inancının bir yansıması olarak günlük yaĢamında Tanrı‟nın
emirlerine uyma ve yasak ettiği fiillerden kaçınma derecesini vurgulamaya yönelik olarak
anlaĢılan davranıĢa gelince (Salleh, 2012: 269., her Ģeyden önce dinsel inancın ölçümünde karĢı
karĢıya olunan pek çok tuzak ya da zorluktan birinin dinsel davranıĢa odaklanan araĢtırmada
ortaya çıktığını belirtmek gerekir. En ikna edici konulardan biri, karĢılaĢtırılabilirlik durumlarıdır.
Farklı dinler kendi kuramları içinde farklı teolojik inançlar taĢıdığından dolayı, dinî otoritelerin
dinî yaĢamın uygulamalarını nasıl bir önem sıralamasına koydukları konusunda köklü
değiĢiklikler söz konusudur. Bu çeĢitlenmenin açık bir örneği, Ġncil okumalarının hangi sıklıkla
yapılması gerektiği hususunda görülmektedir. Protestan inancı kutsal metin okumalarının da
içinde yer aldığı günlük dua ve ibadetler üzerine büyük bir ciddiyetle eğilirken, Roma Katolik
inancı geleneksel olarak bireysel Ġncil okumaları üzerinde daha az durmuĢtur (Kellstedt ve Smidt,
1993: 187.. Hem 1994 hem de 1998‟de, GSS araĢtırma kuruluĢunun katılımcılara geçen yıl içinde
Ġncil‟i hangi sıklıkla okudukları yönündeki sorusuna Katoliklerin % 3‟ü günde en az bir kez
okudukları yanıtını verirken, evanjelik Protestanların % 21‟i günlük olarak okudukları yanıtını
vermiĢtir. Mockabee ve arkadaĢlarının yapmıĢ oldukları bir çalıĢmada, yazarlar farklı dinsel
geleneklerde kiliseye yardım, gönüllülük esasına dayalı yardımlara katılım ve ayinlere devam
48
gibi maddelere verdikleri önem konusunda köklü farlılıklar saptamıĢlardır (Mockabee vd., 2001:
688.. Toplumsal beğeni kazanma ile ilgili bir raporda yer alan bulgular, kiliseye bağıĢ konusunu
araĢtıran bazı çalıĢmalarda da görülebilmektedir (Presser ve Traugott, 1992: 77-86.. Ayrıca, diğer
davranıĢ ölçümleri, Müslümanlar gibi inançlarının bir parçası olarak beĢ vakit günlük ibadete
teĢvik edilen gruplarla böylesi bir ibadet emrine muhatap olmayan dinsel grupların durumu
dikkate alındığında, örneğin duaların sıklık derecesi büyük oranda değiĢmektedir (Wald ve
Calhoun-Brown, 2006: 12..
Dinsel davranıĢın kullanımına yönelik olan diğer önemli zorluk, sosyal bilimlerin birçok
alanı için geçerli olan sıkıntılardır: Toplum tarafından beğenilme eğilimi… Toplumsal beğeninin
etkilerinin en berrak görülebildiği yer, kilise ayinlerine katılım zamanlarıdır. Bir Gallup
araĢtırmasında, firma kiĢilerin % 43‟ünün haftada en az bir kez ya da neredeyse her hafta kilise
ayinlerine katıldıkları saptamasında bulunmuĢtur. C. Kirk Hadaway, bazı özel durumlarda gerçek
rakamsal verilerin anket raporlarıyla gerçek katılım arasında önemli ölçüde tutarsızlıklar içerdiği
kaydını düĢmektedir. Örneğin 1993 yılında yayınlanan bir makalede, Hadaway ve arkadaĢları
Ohio‟daki bir Ģehirde Katolik ve Protestan kiliselerinde gerçek katılım sıklığının anket
raporlarında belirtilen oranın ancak yarısı kadar olduğu sonucunu ortaya koymaktadır (Hadaway
vd., 1993: 749..
Yapılan ilave çalıĢmalar, raporların kiliseye devam konusunda vermiĢ olduğu aĢırı
rakamların büyük ölçüde Amerikan kökenli anketlere özgü olduğu, Batı Avrupa gibi diğer
bölgelerde aradaki farkın daha düĢük bir oranda görüldüğü sonucuna varmaktadır (Brenner,
2011: 19..
Dinî inanç, kilise ayinlerine katılımın temel gerekçesi değildir (Huber, 2005: 6.. Nitekim
yapılan bazı araĢtırmalar, katılımcının anketörle doğrudan, yüz yüze temasta olduğu durumlarda,
dinsel servislere katılımda sosyal beğenilirlik arzusunun anlamlı bir oranda artıĢ gösterdiğini
saptamıĢlardır (Presser ve Stinson, 1998: 139..
Bu, sosyal beğeni isteğinin yaygınlığını belli bir dereceye indirmek ya da yadsımak
anlamına gelmemelidir; ancak mümkün olan daha doğru seçenek, katılımcılara günlük
yaĢamlarıyla ilgili olarak aĢama aĢama doldurabilecekleri Ģekilde zaman kullanımına uygun
anketlerin uygulanmasıdır (Robinson, 1969: 53..
Dinsel davranıĢa yönelik anket maddeleriyle özdeĢleĢen bu sorunlardan kaçınmak için
önerilen baĢka alternatif ölçümler de olmuĢtur. Bu yöntemlerin en popüler olanlarından biri,
49
dindarlığın ve dinsel yaĢamın yoğunlaĢtığı alan ve insan gruplarının tümünün içine girmektir.
Ulusal Seçim AraĢtırması‟nda bunu en iyi ortaya koyan Ģey, katılımcılara dinin hayatlarına ne
kadar rehberlik ettiği yönündeki soru olmuĢtur. Soruyu yanıtlamaları için, onlara “Kesinlikle
rehberlik etmez.” maddesinden “Çok fazla rehberlik eder.” maddesine kadar uzanan bir
yelpazede seçenekler sunan “likert madde ölçeği” verilmektedir. Bazı bilgiler göstermektedir ki,
dinsel görünümle dinsel faaliyetler arasında oldukça önemli bir bağıntı bulunmaktadır (Smidt vd.,
2009: 47..
Dinsel görünümü, dinsel inanç ve davranıĢa iliĢkin baĢka maddelerin içinde dindarlık
ölçeğinin bir parçası olarak gören baĢka yaklaĢımlardan da söz etmek gerekmektedir; ancak
dinsel görüntü ile dinsel davranıĢ arasındaki bu bağıntı, hiçbir zaman tüm yönleriyle spatanarak
nesnel bir biçimde test edilebilmiĢ değildir (Layman, 2001: 26.. Bu yaklaĢım bağlamında
yürütülen araĢtırmada esas alınan yaklaĢım, dinsel davranıĢın ölçümüne iliĢkin bir tek madde
kullanmıĢtır. O da, “kilise ayinlerine devam sıklığı”dır. Ölçümde tek bir maddenin kullanılmıĢ
olması, araĢtırmacıyı bu davranıĢın sosyal doğasına dokunmaya ve onu çözümlemeye
sürüklemiĢtir. KiĢisel olarak yapılan dua ve ibadetlerin sıklık derecesi siyasal bilimler
araĢtırmalarının diğer alanlarında kullanılmıĢken, bu davranıĢ üyeleri aynı düĢünce yapısındaki
bireylerden oluĢan daha büyük bir grubun etkisine maruz bırakmaz. Büyük ve gittikçe büyüyen
bir literatür gövdesi artık anlamaya baĢlamıĢtır ki, kiliseye devam durumunun cemaat üzerinde
muazzam ve çeĢitli etkileri olmakta ve bazıları bunun sosyal sermayenin son dinamoları (itici
güçleri) olduğunu iddia etmektedir (Putnam, 2000: 48., Orası, bireylerin kendilerine benzemeyen
kimselerle karĢılaĢıp iletiĢim sağlayarak birtakım toplumsal beceriler edindiği konukevi gibi bir
yerdir (Djupe ve Gilbert, 2006: 121.. Bununla birlikte, bazı sosyologlar bireyin ritüellere katılım
sıklığı göstergesine bağlı istatistiklerin gerçek dindarlığı ölçmede yetersiz kaldığını ileri
sürmüĢlerdir. Onlara göre bu tür istatistikler, ritüellere katılımla ilgili olarak bireyin ne hissettiği
hakkında hiçbir Ģey söyleyemezler. Nitekim bireyler, alıĢkanlık sonucu, aile veya baĢka sosyal
gurupların etkisiyle ritüellere düzenli olarak katılabilirler. Bu nedenle, bireyin hayatında dinin
anlam ve önemi, kilise ayinlerine katılım sıklığının yanı sıra, “Hayatınızda din ne kadar
önemlidir?” veya “Sizin için kilise üyeliği ne kadar önemlidir?” gibi maddeler karĢısında, “çok
önemli”, “biraz önemli”, “önemli değil” ve “hiç önemli değil” gibi seçeneklere verilen cevaplara
bağlı kalınarak ölçülmüĢtür (Johnstone, 1992: 65..
50
Ayrıca, diğer bazı özel dinsel yaĢam ölçeği lehine kiliseye devamı görmezden gelmek
suretiyle, din adamlarının cemaatin faaliyetleri algılama biçimi üzerindeki etkisi unutulmaktadır.
Vaizlerin ve yerel kilise papazlarının yazdıklarının cemaat üzerinde ne denli etkili olduğunu
ortaya koyan önemli araĢtırmaların yapıldığı bilinmektedir. Sözgelimi ana akım Protestan
mezhebi içinde yürütülmüĢ olan bir araĢtırma, din adamlarının % 90‟ından daha fazlasının geçen
bir yıl içinde sosyal bir olay münasebetiyle kürsüden cemaate konuĢma yaptığını göstermiĢtir. Bu
konular çevresel yönetim alanları ile ilintili olabildiği gibi, toplumdan dıĢlanmıĢ kesimler için
birer koruma ve yardım da sağlayabilmektedir. Üstelik katılımcı din adamlarının yaklaĢık üçte
ikisine ulaĢan bir kısmı, minberden yaptıkları konuĢmalarda kürtaj ve evlilik dıĢı iliĢkiler gibi
konulara değindiklerini belirtmiĢlerdir (Djupe ve Gilbert, 2002: 599.. Kiliseye devam durumunu
dinsel davranıĢın bir göstergesi olarak kullanmak, ilk olarak Emile Durkhaim‟in intihar
oranlarındaki esaslı farklılıkların izlerinin dinsel topluluğa entegrasyon sorununa doğru sürmek
gerektiğini öne sürerken tartıĢmıĢ olduğu kavramlara denk düĢmektedir.
Görüldüğü gibi, sosyal bilimler literatüründe dinî inancın önemli bir değiĢken olduğu
konusunda tereddüt olmamakla birlikte, dinî inanç kavramının nasıl ölçülebileceği konusunda
bazı tartıĢmalar halen yapılmaktadır. Dinsel gelenekçilikle ilgili nesnel bir ölçüm geliĢtirmenin
önündeki baĢlıca engel, katılımcılar/denekler arasındaki inanç sistemlerinin değiĢken bir doğaya
sahip olmasıdır. Sözgelimi bir Roma katoliğinde doktrinel katılığı yakalamak amacıyla, örneğin
günah çıkarma gereksinimi, Papa‟nın yanılmazlığı gibi konularda sorulan sorularla, evanjelik
Protestanlarının bağlılık derecesini ölçmeye yönelik sorular kıyas bile edilemeyecek kadar farklı
olmalıdır. Dinsel gelenek ve bireysel ritüellerin uygulamaları Protestanların kendi içinde bile
büyük ölçüde farklılaĢmakta, bu ise dinsel inançla ilgili olarak evrensel geçerliliği olan sorular
geliĢtirmeyi pratikte olanaksız kılmaktadır (Green‟den aktaran Burge, 2011: 9..
Sonuçta, dinsel bağlılık (dindarlık) birden fazla boyutun varlığını zorunlu kılmaktadır.
KiĢinin doğaüstü bir varlığı kabul edip nihaî bir gerçeklik olarak ona ve beyanlarına göre bir
konum belirlemesi, inançlar, duygular, heyecanlar, davranıĢlar, deneyimler ve ritüellerle ilgili çok
boyutlu bir süreci içermektedir. Kaldı ki, dindarlık kavramı üzerinde yürütülen araĢtırmalar, dinin
bireylerin hayatında tek özellikli bir deneyim olmadığını göstermektedir (Roof, 1979: 17-45..
Dindarlık ya da dinsel bağlılığın ölçümü konusunda yaĢanan zorluğu özetlemek gerekirse, dinî
inançların çeĢitliliğinin dindarlığın tanımını yapmayı ve dindarlığa yönelik nesnel ölçüm ve
değerlendirme kriterleri geliĢtirebilmeyi güçleĢtirmekte olduğu söylenebilir (Thompson, 2004: 9..
51
1.7.Din-Medya ĠliĢkisi
Dinin sosyolojik açıdan incelenmesi, medya içerikleri ve izler kitleleri hakkında da
bilgiler sunmaktadır. Din ödünsüz kurallarıyla sosyal iletiĢim ağlarını en azından dokunulmaması
gereken değerler kategorisini koruma altına alarak bir yönüyle Ģekillendirmekte, kimlerin medya
içerikleri hakkında konuĢacağı ve ne konuĢacağı hususunda yardımcı ve kısmen belirleyici bir rol
oynamaktadır. ĠletiĢim tarihine bakılırsa, Papa VI. Alexander‟ın Amerikalı din adamları
tarafından yazılmıĢ romanların kamulaĢtırılmasına karĢı on dokuzuncu yüzyıla kadar matbaaya
vergi ödemesinden baĢlayarak, dinî gruplar yüzyıllardır halkın medya ile ilgili düĢüncelerini
etkilemeye çalıĢmıĢlardır. Demek ki, tarafsız olması beklenen medya günümüzde kimi zaman
temel bir dinsel konum ya da kurumu destekleyen bir araca dönüĢebilmektedir (Lundby, 1997:
43..
Dinin medya içeriklerinde nasıl ele alındığı konusu ayrıca incelenmelidir. Örneğin Oliver
North 1994‟te Senato için Virginia‟dan Cumhuriyetçi Parti‟nin adayı olduğunda, gittiği yerlerde
kendisini dinleyen topluluklara her sabah güne baĢlarken her iki dünyadan da haberdar olabilmek
için iki Ģeyi, Ġncil‟i ve Washington Post‟u okuduğunu söylediğinde sosyal politikalar açısından
muhafazakâr olan destekçilerinden coĢkulu tezahüratlar alıyor, ancak medya mensupları
North‟un ifadesi ile karĢıdaki kitlede yaptığı güçlü yankıyı muhafazakâr politik aktivistlerle
merkez medya arasındaki büyük boĢluğun bir göstergesi olarak sunuyorlardı. Amerika‟da öteden
beri Hıristiyan Hakkı aktivistleri ile onların yaptıklarını sayfalarına ve ekranlarına taĢıyıp
yorumlayan medya çalıĢanları arasında hiçbir ortak noktanın bulunmadığı yönünde bir kanının
var olduğu bilinmektedir. Her iki tarafta da, diğeri hakkında birtakım basmakalıp önyargılar
vardır. Hıristiyan muhafazakâlar medya mensupları ve akademisyenleri dine ve dindar kimselere
düĢman olan elitler olarak görürler (Rozell, 2000: 41.. Stauth ve Turner‟ın nostaljik paradigmanın
dört bileĢkesinden biri olarak “insanların belli bir yer ve yurda sahip olduğu altın bir çağdan
ayrılıĢ nosyonu” olarak tanımladığı muhafazakârlığı (Stauth ve Turner, 1993: 262. savunma
refleksi içinde gösterdikleri duygusal tepkilerden etkilenen medya mensupları da, benzer bir
tepkisellik içinde muhafazakâr haber tüketicilerinin dinî haber içeriklerine karĢı gereğinden fazla
alıngan ve sert davrandığı, sürekli olarak medyayı Hıristiyan karĢıtı bir bağnazlık içinde olmakla
suçladıklarını dile getirmektedirler; oysaki ortak algılar her zaman gerçeği yansıtmazlar. Bu iki
kesim arasında sanılandan daha fazla ortak noktalar olabilir. Buradaki temel sorun medyanın
dindar kesimler ve sivil toplum örgütlerinden uzakta yaĢıyor olması ve doğal olarak onlar
52
hakkında yapacakları haberlerde baĢvurdukları bilgi kaynaklarının hatalı olması nedeniyle yanlıĢ
bir kavramsallaĢtırma içinde isabetsiz yorumlar yapıyor olmalarından ibarettir (Rozell, 2000: 41..
Bu Ģekilde geçen uzunca bir dönemin ardından, Amerika BirleĢik Devletleri‟nde faaliyet
gösteren seküler medya organlarının mensupları, nihayet Amerikan halkının kendi dinî
inançlarını önemli ölçüde ciddiye aldığının ve politikacıların da aynı Ģekilde davrandığının
farkına varmaya baĢlamıĢ görünmektedir (Kazin, 2000: 63..
Bu bakımdan, dinî içerikli olay ve çatıĢmaları haber konusu yapan medya mensupları
çatıĢmayı ve sansasyonu körüklemekle suçlanma riskiyle karĢı karĢıya kaldığını görmekte,
dolayısıyla artık çoğu kez özellikle din adamlarıyla ilgili çıkan skandalların üzerini örtmeyi ya da
görmezden gelmeyi daha emin bir yol olarak görmektedirler. Bununla beraber, dinî gruplar
tarafından üretilen pek çok medya içeriğini görmezden gelmek de mümkün değildir. Bugün,
çağdaĢ Hıristiyan müziğinden dinî gazete ve televizyonlara kadar sosyal ve kültürel etki alanı
yeni yeni keĢfedilen geniĢ çaplı bir dindar kitle iletiĢim endsütrisi faaliyet halindedir (Stout ve
Kyle, 2001: 1-7.. Bu pencereden bakıldığı vakit, medya kullanımı ile dinî inançların sürekli ve
karĢılıklı bir etkileĢim içinde olduklarının altını çizmek gerekir. Bir taraftan dinî inanç, değer ve
tutumlar biçim ve içerik olarak medya kullanımını etkilerken, diğer taraftan medya kullanımı dinî
düĢünce ve davranıĢlarda birtakım değiĢimlere yol açabilmektedir. Endüstriyel geliĢmeler ve
modernite ile birlikte dinsel inançların yok olacağına kesin gözüyle baka gelmiĢ olan klasik
sekülerleĢme kuramcıları dindarlıkla medyayı izleme yüzdeleri arasında ters bir orantı olması
gerektiğini söyleseler de, diğer bazı araĢtırmacılar, gelinen aĢamada, sözgelimi Amerika BirleĢik
Devletleri‟nde kilise ayinlerine düzenli olarak katılan dindar kesimlerin dindar olmayan
kesimlere nazaran daha fazla gazete okuyup televizyon izlediklerini ortaya koymaktadır
(Buddenbaum ve Stout, 1996: 23.. Benzer bir Ģekilde, parlamento üyeleri üzerinde yapılan bir
araĢtırmada, olasılıkla alıĢılmıĢ arz-talep kuralları içinde, üyelerin dinî programları çok sık
izledikleri ortaya çıkmaktadır. Bunların % 33‟ü her hafta en az bir dinî program izlemekte, %
67‟si bu tür programları ayda bir defadan fazla izlemekte, % 88‟i ise arada bir en azından bir dinî
yayını izlemektedir (Rozell, 2000: 46.. Bu durumlara bağlı olarak medya kullanımı ile dinsel
tutumlar arasında karĢılıklı etkileĢimin yeterince anlaĢılabilmesi için, her Ģeyden önce bu
etkileĢimin gerçekleĢtiği özel sosyo-ekonomik koĢulların çözümlenmesi gerekmektedir (Hülür ve
Kalender, 2003: 192..
53
Din-medya iliĢkilerinde yaĢanan tarihsel sürece gelince, 1993‟te Amerika BirleĢik
Devletleri‟ndeki baĢlıca dinî liderler dinle ilgili konuların medyada yer alma oranı ve Ģekliyle
ilgili tatminsizlik ifade eden beyanlarda bulunuyorlardı. Yapılan Ģikâyetler, geçen süre zarfında,
medya profesyonellerinin ilgisini daha önce hiç olmadığı kadar çok çekti. Kiliselerden
tapınaklara varıncaya kadar muhafazakârlar ve liberaller medyada dinle ilgili yapılmakta olan
yayınların yalınkat ve basit düzeyli olduğuna, din karĢıtı önyargıların varlığına, hafife alındığına,
dahası haberlerde olaylar üzerinde dinin etkilerinin açıkça reddedildiğine yönelik açıklamalar
yapmaya baĢladılar. Burada sorulan en etkili soru Ģuydu: “BirleĢik Devletler gibi istisnaî
derecede dindar bir ülke, nasıl oluyordu da uygun bir biçimde medyaya taĢınan dinî perspektif ve
olayları bu kadar az görüyordu?” Daha sonra anlaĢılmıĢtır ki, iĢin aslı, haber profesyonellerinin
çoğu dinî olaylara kasten önyargı ve kayıtsızlık göstermekten ziyade, alıĢılmıĢ dinî kutlamaların
kural olarak yayınlanan hikâyelerinin, dinsel ayırımla ilgili Ģiddet görüntülerinin, dinî kurumlarda
rastlanan cinsel skandalların ve doğaüstü aktivitelerle ilgili alıĢılmadık iĢlevlerin ötesine geçmeye
gönülsüz olmalarıdır. Ayrıca dinî haberlerin doğru aktarımıyla ilgili bir baĢka sorun, bu karmaĢık
konunun haber çerçevesinde sunumunda gerekli olan alan uzmanlığı ve deneyimin yetersiz
olması, baĢka bir deyiĢle medya mensuplarının dinî konularda gerekli ve yeterli bilgi altyapısına
sahip olmamalarıdır (Dart ve Allen, 2000: i). Burada kaygıya yola açan diğer tehlike, bir önceki
kuĢağın bilim çevrelerinin daha büyük bir kuĢkuyla yaklaĢtığı (Ladd, 2006: 1., ancak son on
yıllar içinde siyasal bilimler araĢtırmalarının büyük bölümünün onayladığı kitle iletiĢim
araçlarının güçlü etkisinin toplumun inanç ve düĢüncelerini önemli ölçüde etkileyip belirlediği
gerçeğiydi. Kitle iletiĢim araçlarının insanların siyaset dünyasına iliĢkin fikirlerini ve inançlarını
değiĢtirmek üzere yaydığı mesajların gücü artık minimal değil, kitleseldir (Bartels, 1993: 267285; Kinder, 1998: 778-866..
Bir baĢka sorun ise, haber masası Ģeflerinin dinin ince ve konularını iĢlerken özgüvensiz,
tedirgin, hatta korkak davranıyor olmalarıdır. Pek çok medya mensubu, sayısız din ve mezhebin
olduğu ve hepsinin görüĢ ve dinî terminolojisine tamamen hâkim olmalarının mümkün olmadığı
bir ülkede, din dünyasını iĢlemenin sonunda çeĢitli dinî çevrelerden gelebilecek tepki ve riskleri
göğüslemeye değmeyeceği kanısındadır (Dart ve Allen, 2000: i). Güvenlik kaygıları içeren
ifadeler, sokak hareketlerini, ayırımcılığı, düĢmanlığı, kuĢkuyu, tahammülsüzlüğü, hatta terörizmi
tetiklemek gibi bir tehlikeyle yüklüdür. O yüzden, daha ciddî bir iletiĢim aracı olarak uluslar arası
uzlaĢmacı bir dilin ve ortak kuĢkuların güvensizliği ve ötekinin bir “tehdit” olduğu algısını
54
ateĢleyen potansiyel bir “akıl/inanç güvenliği ikilemi”nin dikkate alınması gerektiği kanısındadır
(Booth, 2007: 418..
Bununla birlikte, 1993 yılından 2000 yılına gelinceye dek, Amerikan toplumu ve
medyasında dinî konuların ağırlığı ve iĢlenme Ģekli açısından bir değiĢim iklimi baĢlamıĢ
görünmektedir. Öncelikle, din ve birçok çevrenin daha rahat bulduğu bir terim olarak
“maneviyat”, baskın Ģekilde seküler olan günlük hayatta hoĢ birer konuĢma teması olarak ortaya
çıkmaktadır (Dart ve Allen, 2000: i). Hatta artık best-seller listeleri çeĢitli formlarıyla dinin
kendisinin dıĢında kalan konularla açık bir rekabete girdiğini göstermektedir. Son yıllarda çok
satan kimi kitapların ve çok izlenen bazı filmlerin oluĢturduğu dinî ve ruhsal yayınlar trendi,
popüler kültür içinde dine açık olmanın bir parçası halini almıĢtır. Örneğin Mell Gibson‟ın “The
Passion of the Christ” adlı filmi, Amerika BirleĢik Devletleri tarihine en baĢarılı yedinci film
olarak geçmiĢ bulunmaktadır. Tanrı‟yla konuĢan onlu yaĢlarda bir kızın hikâyesini anlatan Joan
of Arcadia adlı dizi film, CBC‟de en fazla beğeni ve reyting kazanan program olmayı baĢarmıĢtır.
Daha baĢka pek çok örnekler verilebilir (Kloer, 2004: 1.. Ġkincisi, yeni medya düzeni dinî
haberlerin kapsamını geniĢleterek daha önce ilgisiz kalan okur ve izler kitlelere yerleĢik din
üzerine yaptıkları yayıncılığın birkaç adım ötesine geçtikleri izlenimini vermektedir. Üçüncüsü,
iyi bir ekonomi sayesinde kitle iletiĢim araçları dinî haberlere daha fazla bütçe ayırabilmektedir.
Sonuç olarak, gelinen nokta ümit ve cesaret verici niteliktedir (Dart ve Allen, 2000: ii).
ġimdilerde, birçok gazete ön sayfalarında bile din haberlerine daha fazla yer ayırmaktadır.
Din yazar ve editörlerinin gittikçe artan sayısı, bu trendi yansıtmaktadır. 1999-2000 First
Amendment Center‟ın 300 gazete ile ilgili ön araĢtırması, konuya ulusal çapta gösterilen ilginin
derinliği hakkında iyi bir fikir vermiĢtir. Büyük metropol gazeteleri, dinle ilgili yayınlar yapmak
üzere harekete geçmiĢtir. 1992 ve 1993 kıĢında büyük gazetelerde tam zamanlı din yazarlarının
sayısı bir ya da iki iken, bugün (2000. Dallas Morning News ve Atlanta Journal-Constitution gibi
birkaç gazetede en az üçer adet din muhabiri istihdam edilmektedir. 1999 yılına kadar, Los
Angeles Times gazetesinde dinî konuları iĢleyen beĢ tam zamanlı uzman görev yapmaya
baĢlamıĢtır. 1996 yılında 227 din haberleri uzmanı ile ilgili olarak yapılan bir telefon anketinde
katılımcıların çoğunluğu (% 67., çalıĢtıkları basın yayın kuruluĢlarında son beĢ yıl içinde dinî
haberlerin arttığı yönünde görüĢ bildirmiĢtir. Bu kiĢilerden sadece % 9‟u bu tür haberlerin
azaldığı, % 27‟si ise aynı seviyede kaldığı yönünde fikir beyan etmiĢtir (Dart ve Allen, 2000: ii).
55
Bu arada, mezhepsel çıkarlar giderek politik gerilimlerin, toplumsal çatıĢmaların ve hatta
kanlı olayların merkezinde yer almakta, böylelikle din gazete sayfalarında ve televizyon
haberlerinde daha fazla yer almaktadır. Dahası, din temasının eğlence ve popüler kültür
programlarında da daha fazla söz konusu edildiği görülmektedir. Amerika‟da bir zamanlar
televizyon kanallarının prime-time programlarında ekrana taĢıdığı dinî ve manevî temalar, 90‟lı
yıllardan beri ticarî birer araç olarak görülmekte, yine Amerika ve Batı‟da medya diyetleri
geçmiĢe oranla daha genel olarak din ve maneviyatı daha çok içermektedir; ne var ki, dini hak
ettiği ölçü ve doğrulukla ifade ve temsil etmemekte, gerçekte din ile medyayı da dini de
değiĢtirecek Ģekilde karĢılıklı bir iletiĢimi seçmektedirler. Nitekim 11 Eylül ve sonrasında
yaĢanan bazı örnek olaylar, o türlü bir etkileĢimin ipuçlarını vermiĢtir. BaĢka bir deyiĢle, söz
konusu olayların kökleri sürekli olarak din, dinî söylemler ve medeniyetler çatıĢması gibi
bağlamlar içinde aranmıĢtır. Medya, dünyadaki pek çok kiĢi için o deneyimleri algılamada
baĢlıca kaynağı teĢkil etmiĢ, o sunumlarda olup bitenlerin hem din hem de politika ile ilgili
olduğu gerçeği izleyicilerin dikkatinden kaçmamıĢtır. Olayların dinî temelleri ve bağlantıları
üzerine çok fazla haber ve yoruma yer verilmiĢ, medya olayın içine derinlemesine dalmıĢtır. Çok
geçmeden, Batı‟da yaĢayanların dünyanın diğer bölgelerinde yaĢamakta olan “diğerleri” ve
onların dinleri hakkında bildiklerinin pek çoğunun medyanın anlattıklarından ibaret olduğu
meydana çıkmıĢtır. Sonuçta, insanlar hem doğrudan veya dolaylı olarak akıp gelen medya
içeriklerinden hem de din adamları, aile, arkadaĢ ve meslaktaĢları ile medyada yer alan bu haber
içeriklerine
maruz
kalan informel politik
iletiĢimlerinden oluĢan bilgi
bağlamından
etkilenmektedir (Mutz, 2002: 838-855.. Dahası, giderek geliĢen, yenilenen ve yaygınlaĢan kitle
iletiĢim teknolojisi sayesinde gerek format gerekse içerik olarak diğer ülkelerin ulusal ve manevî
değerlerini yansıtan farklı kategoride film ve eğlence programlarını da izleme olanağı bulan yeni
kuĢakların belirli ölçüde bir değerler erozyonuna maruz kaldıkları bir gerçektir. Böylece, medya
ulusal ve uluslarüstü sivil alanı önemli oranda belirlemiĢ olmaktadır. Daha geniĢ anlamda ele
alınırsa, o bilgiler ve tartıĢmalar içinde dinin rolü mutlak surette medyanın ve yapmıĢ olduğu
sunumların bir iĢlevi olarak ortaya çıkmaktadır (Nongkas, 1996: 27..
S. Huntington sosyal bilimci arkadaĢlarının görmek istemediği bir Ģeyi görmüĢtü: Din
sonsuza dek politik söylemin kıyılarına mahkûm olmayacak, tersine o söylemi saptayan ve
biçimlendiren bir güce dönüĢecekti. Ona göre, uygarlığı tanımlayan en önemli nesnel unsur
genellikle “din”di (Huntington, 1998: 42.; ancak medyada iyi haber hikâyeleri kaçınılmaz bir
56
Ģekilde kötü olanlardan daha az ilgi çekmektedir. Aynı Ģekilde dinin negatif rolü, daha spesifik
olarak çatıĢmacı bir bağlam ve dil içinde dinî aktörler üzerinde gittikçe artan bir odaklanma ve
yoğunlaĢma söz konusudur. Ken Booth duyarlı dindar kitlelerle yüzleĢen hükümetler için
sorunsal alanlar oluĢturan dinî kaynaklı kimlik politikalarının ortaya çıkıĢını görmektedir. Artık
bu hükümetler, hırpalandıklarını ve kötü muameleye maruz kaldıklarını öne süren azınlıkların
Ģikâyetlerinin yanı sıra azınlığın susturulması ve çoğunluğun yabancılaĢtırılması sûretiyle
hoĢgörüsüzlüğün büyüyüp yayılması riski nedeniyle sekülarizmden geri adım atma aĢamasına
gelmiĢ durumdadır (Booth, 2007: 449..
Dolayısıyla, alıĢıldık bir algı yöneticisi, dinî ve manevî değiĢimin bir aynası, dinî ve
manevî akımlara eklemlenmiĢ bir yapı, yürüttüğü etkileĢim içinde dini dönüĢtüren ve aynı
zamanda o iliĢki sürecinde dönüĢtürülen bir olgu olarak olayların algılanma biçimlerini üretmekte
belirleyici olan medya, aynı zamanda din ve maneviyat algılarında da baĢlıca kaynak
olabilmektedir (Hoover, 2008: 3.; ancak öte yandan çağdaĢ Batılı devlet yapısı, özündeki
çoğulculuk kavramının hoĢgörüyü ve rakip düĢüncelerin bir arada yaĢamasını esas aldığı liberal
demokratik kapitalizmle ayakta durmaktadır. Bu özel liberalizm türü, bugünlerde Batı dünyasının
politik gündemine gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde damgasını vurmaktadır. Soğuk
SavaĢ‟ın sonunda, Fukuyama “tarihin sonu”na tanıklık ettiğimizi ilan etmiĢti (Fukuyama, 1992:
64.. Bu tez ortaya çıktığında, liberal kapitalizm ve demokrasiye karĢı ciddî bir rakip veya
alternatif yoktu. Yalnızca, politika yapıcıları dünyanın bir süre sonra dokuz farklı uygarlığın
çatıĢma alanına dönüĢeceği yönündeki görüĢleri içeren Medeniyetler ÇatıĢması paradigmasını
dikkate almaya teĢvik eden söylemler ve tartıĢmalar söz konusuydu (Huntington, 1998: 13.. Bu
baskın tez, en azından Batı düĢüncesine egemen olmuĢtur; bununla birlikte 11 Eylül 2001‟de
New York‟taki ikiz kulelere yapılan terörist saldırılar Fukuyama‟dan çok Huntington‟ın kitabını
New York Times‟ın çok satanlar listesinin zirvesine çıkarmıĢtır. Zira görünüĢe göre, yapılan
saldırı radikal Ġslamcılar tarafından Musevîlik ve Hıristiyanlık temelleri üzerine oturan Batı
uygarlığının ikonik sembollerine yönelik olarak gerçekleĢtirilmiĢti (Marsden ve Savigny, 2009:
84..
ÇağdaĢ yaĢamda dinin sürekli değiĢen doğası, Amerika BirleĢik Devletleri‟nde 11
Eylül‟de yaĢanan terörist saldırıların ardından her geçen gün biraz daha fazla ilgi odağı haline
gelmiĢtir. Bu bağlamda, medyanın oynadığı kritik rolün çok fazla ciddiye alınmıĢ olduğu
söylenemez. 19. Yüzyıl‟dan itibaren din her zaman modern medyanın gündeminde olsa da, yazık
57
ki bu savsaklama hali din konusunda olduğundan daha fazla değildir. Gerçek Ģu ki, bugün
fazlasıyla önem kazanmıĢ olan baĢlıca dinî konular ve akımların medyanın ilgisi olmadan tam
olarak anlaĢılması mümkün görünmemektedir. Bugün itibariyle, medya, dinler, dinî akımlar ve
düĢünceler konusunda önemli bir bilgi kaynağıdır. Amerika‟da 11 Eylül, Londra‟da 2005
Temmuz ayı ve Bali saldırılarından sonra, kitle iletiĢim araçları dine hem yerel ve ülke içi hem de
uluslararası ve küresel olaylar olmaları açısından gittikçe daha fazla ilgi göstermiĢlerdir (Hoover,
2008: 4..
SekülerleĢme sürecinde endüstrileĢme ve eğitim olanaklarının artmasıyla Avrupa‟da
keskin bir biçimde ve az da olsa Amerika BirleĢik Devletleri‟nde kiliseye gitme oranının
düĢmesiyle birlikte genel olarak Batı dünyasında dinin önemini yitirmeye baĢladığı yönünde
genel bir kanı oluĢmuĢtu; ancak dünya Avrupa ve Amerika‟dan ibaret değildi ve dünyanın diğer
bölgelerinde camilere ve diğer mabetlere olan rağbet gittikçe artmaktaydı. 11 Eylül saldırılarının
ardından sekülarizm süreci yeniden masaya yatırılmıĢ ve Batı‟da özellikle Ġslam dini tam
anlamıyla medyanın odağına oturmuĢtu. Bu arada, söz konusu saldırıların kamuoyunda Ġslam ile
Batı arasında bir hesaplaĢmanın somut bir görüntüsü olarak algılanmıĢ olduğunu da kaydetmek
gerekmektedir (Hoover, 2008: 6..
1.7.1.Medyada KiĢisel Dinî Bağlılıklar Açısından Dinin Ele Alınma Biçimi
Medya mensuplarının politik yönelimleri konusundaki argümanlarla sıkıca ilintili olan bir
baĢka husus, Hıristiyanlığa, Yahudiliğe veya diğer dinlere hangi mesafade durduklarıdır. Olasky,
“Gazetecilik 1800‟lerin ortalarına kadar Hıristiyanlığa angaje olmuĢ olsa da, çağdaĢ gazeteciler
Hıristiyanlık karĢıtı hümanizm ve panteizmden etkilenmiĢ ve Hıristiyanlık mirasını terk
etmiĢlerdir.” demektedir (Olasky: 1988: xi). Lichter, Rothman, ve Lichter, Amerika BirleĢik
Devletleri‟nde faaliyet gösteren on elit ulusal medya kuruluĢunda gazeteciliği incelemiĢ ve diğer
pek çok önemli bulgunun yanı sıra, bunların % 20‟sinin Protestan, ortalama % 13‟ünün Katolik,
% 14‟ünün ise Musevî olduğunu tespit etmiĢlerdir. Ayrıca elit gazetecilerden aĢağı yukarı yarısı
herhangi bir dinî inançlarının olmadığını, % 86‟sı ise dinî ayin ve ibadetlere nadiren katıldıklarını
ya da hiç katılmadıklarını söylemiĢlerdir (Lichter vd., 1986: 22.. Bunların, büyük bir oranda
sekülerliği gazetecilikten daha önemli buldukları ortaya çıkmıĢtır. Weaver ile Wilhoit‟in bütün
BirleĢik Devletler‟i kapsayan ve tesadüfî örneklem yöntemiyle seçtikleri 1001 gazeteci üzerinde
yaptıkları anket çalıĢması ise, ana hatlarıyla Lichter, Rothman ve Lichter‟in sunduğundan daha
farklı bir tabloyu ortaya çıkarmıĢtır. Weaver ve Wilhoit 1983 yılında bir bütün olarak Amerikan
58
gazetecilerinin genel dinî arka planda topluma hemen hemen mükemmel bir biçimde uyum
sağlamıĢ olduklarını göstermiĢlerdir. AraĢtırma sonuçların göre, gazetecilerin % 60‟ı Protestan,
% 27‟si Katolik ve % 6‟sı Yahudi olduklarını belirtmiĢlerdir. Bunlardan sadece % 7‟lik bir kısmı,
herhangi bir dine aidiyetlerinin olmadığını ifade etmiĢlerdir (Weaver ve Wilhoit, 1992: 24..
Weaver ile Wilhoit‟in çalıĢmasının 1992 tarihli nüshası, BirleĢik Devletler‟deki medya
mensuplarının dinî bağlılıklarının Amerikan halkının genelinde görülen türden bir dindarlığa
benzer niteliklerde olduğunu göstermiĢtir. Sadece Protestanların yüzdesinde hafif bir azalma (%
54. ve Katoliklerin yüzdesinde bir miktar yükselme (% 29.9. söz konusudur. Yahudi kökenli
medya çalıĢanlarının oranı % 5.4 ile yine aĢağı yukarı aynı seviyede kalmakta, hiçbir dine
mensup olmadığını belirtenlerin oranı ise hafifçe artarak % 5.5 Ģeklinde görünmektedir (Weaver
ve Wilhoit, 1992: 6..
Bu aĢamada, medya mensuplarının dinî aidiyetlerinin yaptıkları haberlerin içeriklerini
nasıl etkilediği sorusu akla gelmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, çağdaĢ demokrasilerin
iĢleyiĢinde merkezî bir rol oynayan haber medyası (Ladd, 2006: 1., diğer güçlü toplumsal
kurumlara gösterdiği ilgiyi dinden esirgemek gibi bir alıĢkanlığa sahiptir (Shoemaker ve Reese,
1996: 82.. 1990‟larda önde gelen medyatik dinî figürlerin, örneğin Pat Robertson, Jimmy
Swaggart, Jim ve Tammy Bakker gibi kiĢilerin adının karıĢtığı skandallar dini Amerikan haber
kanallarının gündeminin ön sıralarına taĢımıĢ olsa da, bugün aynı ilginin gösterildiğini söylemek
oldukça zordur. Editörler dinin kapağa taĢınması halinde daha nezih bir tarz ve dil kullanılması
yönünde sinyaller göndermektedir (Duin, 1992: 52.. Günümüzde yaklaĢık 1600 Amerikan
gazetesi içinde elliden daha az sayıda tam zamanlı din editörü görev yapmaktadır (Mattingly,
1993: 13..
Dinî haberler genellikle düz ve eleĢtirel olmayan niteliktedir. 1990 yılı Mart ayı ile 1993
Mart‟ı arasında esrarengiz dinî olaylar hakkında yayınlanan kırk hikâyenin analizi, hikâyelerin
sadece yarısının olayın diğer yüzünü anlatan kaynaklardan bilgi sunduğunu ortaya çıkarmıĢtır. Bu
ise, anlatılan olayların inanılırlığını bir ölçüde zedelemektedir (Triplett, 1993: 33..
Sacramento Bee adına ombudsmanlık yapan Art Nauman 1989 yılında yayınlanan bir
köĢe yazısında, “Medya mensupları iĢ ciddî devlet ve hükümet sorunlarını, kanunu, barıĢı, savaĢı,
yoksulluğu ve benzeri konuları iĢlemeye geldiğinde araĢtırmada kesin doğrulara ulaĢmak için
sorular sorma ve teyit isteme noktasında güvenilir kimselerdir; fakat insan merakının baĢka
evrenlerine, örneğin paranormal olaylara ve öbür dünyaya ait hikâyelere gelince eleĢtirel
59
yaklaĢım ve sorgulama duyarlılığını askıya almaktadırlar.” Belki de muhabirler o ciddî yüz
ifadelerinin ve ciddî hikâyelerin arka planında gülmektedir; ancak kısacası gerçek Ģudur ki,
Amerikan medyasında din konusu pek baĢarılı iĢlenmemektedir. Birçok gazetede köĢe yazıları
yazan David Broder, “Din, benim tanıdığım pek çok haber merkezinde en büyük kör noktadır.”
sözleriyle Amerikan medyasında din konusunda kayda değer bir bilgi birikimi ve bilincin var
olmadığını ifade etmektedir (Triplett, 1993: 33-36.. Bu bağlamda Los Angeles Times‟ın din
yazarları John Dart ve Jimmy R. Allen, “Din büyükleri yanlıĢ anlaĢılmaktan ve yanlıĢ
sunulmaktan korkar, medya mensupları ise hata yapmaktan ve dinin gazabına uğramaktan
korkarlar.” cümlesiyle konunun yüksek hassasiyeti nedeniyle yeterince iĢlenemediği noktasına
vurgu yapmıĢlardır (Fitzgerald, 1993: 28-29.. Oysaki toplumun bir gözlemcisi olan medyayı, dinî
kurumlardan tamamen ayırmak ya da yalıtmak olanaksızdır. Ayakta kalabilmek için, bu iki
kurumun birbirine gereksinimi vardır. Medyanın gücü, dinî söylem ve aktivitelerin, bu bağlamda
yurttaĢlık görevleri ve kiĢisel erdemlerin kamuoyunun gündemine taĢınması sûretiyle bir ülkenin
ulusal değerler sisteminin düzeltilmesi veya yeniden yapılandırılması amacıyla kullanılabilir.
Kısacası, sosyal bir kurum olarak medya, toplumun dindarlık endeksini yükseltme potansiyeline
sahiptir. Bu yüzden, bugün kiliseler, öğretilerini yaymak amacıyla, gazete, radyo, televizyon,
kitap, dergi, poster, el ilanı ve daha birçok medya kanallarını kullanmaktadır. Aynı Ģekilde,
dünyanın pek çok ülkesinde öğreti ve programlarını kitlelere ulaĢtırmak amacıyla yayın yapan
pek çok Ġslamî yayın organı bulunmaktadır. Ayrıca, bir iĢ kolu olarak medya haber toplamak ve
rapor etmekle görevliyken, dinsel kurum ve topluluklar da onlar için birer haber kaynağı iĢlevi
görmektedir. Bu iki durum, medya ile dinsel kurum ve toplulukların iç içe ve birbirlerine bağımlı
olduklarını göstermektedir (Ijah, 2013: 61..
1.7.2.Televizyonun Kültürel Rolü Bağlamında Din
Öte yandan, dinin örneğin televizyonun kültürel rolü ile neden ilgilenmesi gerektiği
konusunun da tartıĢılması gerekmektedir. Bugün Amerika‟da verdiği mesajların eğitimciler,
sanatçılar, vejeteryanlar, rotaryenler ve diğer kesimler dâhil olmak üzere daha geniĢ halk
kitlelerine ulaĢmasını isteyen kiliselerin sponsorluğunu üstlendiği pek çok televizyon programı
yayınlanmaktadır. Televizyonun toplumda oynadığı rolde dinin de beklentilerinin olmasında
ĢaĢılacak bir taraf yoktur. Kilise servislerine katılım bir dindarlık endeksi olsa da, kesinlikle
yeterli bir kriter olarak görülmemelidir. Ne belirli bir inanca bağlı olmak, ne belirli bir kiliseye
üye olmak, ne de genel olarak dine destek vermek bir göstergedir. Bu noktada, Donald Miller‟ın
60
dindarlıkla ilgili tanımını önemsemek gerekir: “Din, kiĢinin hayatın nihaî anlamını yansıtan bir
dizi sembolik ifadelerle birlikte onlara bağlı uygulama ve ibadetlerinden oluĢur. Ayrıca, onun
davranıĢları, hayat tarzı ve ölüme iliĢkin kesin bilinciyle insanın acılarıyla ilgili ikna sürecini
meĢrulaĢtırmaktadır (Miller, 1982: 226.. Eğer din bu Ģekilde tanımlanacaksa, Amerikan
kültüründe din çatıĢmaya giden bir yol olarak görülebilecektir. Elbette ki, bu din ile televizyonun
farklı dünya görüĢleri sağladığı anlamına gelmez. Bilim, sanat ve dinin her biri, aynı deneyimleri
farklı biçimlerde tanımlamanın yollarını temsil ederler ve birbirlerine karĢıt ya da düĢman olmak
zorunda değillerdir. Doğru olmasına rağmen, bu televizyonun dinin bilgilendirme iĢlevini
yüklenmesi anlamına da gelmemektedir. Bu iki yapının karĢı karĢıya gelme hali, çok daha temel
bir olayı göstermektedir: Televizyonun baĢı çektiği medya düzeni tarihsel süreçte dine ait olarak
öğretilmekte olan her Ģeyin kaynağı olan kilise kurumunun yerine geçmeye baĢlamaktadır. Bugün
insanların nihaî değer olarak gördükleri ve davranıĢlarıyla hayat tarzlarını meĢrulaĢtıran güç
olarak medya, kilisenin önüne geçmeye baĢlamıĢ durumdadır. Ġzler kitle ya da görsel medya
farkında olsa da olmasa da, özellikle televizyon faktörü sadece toplumun dikkati ve parası için
değil, aynı zamanda ruh ve duygu dünyasını içine çekmek için mücadele vermektedir. Yalnızca
bireysel dünyalar değil, aynı zamanda ulusun ruhu risk altındadır (Fore, 1990: 10..
Robert Bellah‟ın Amerikan demokrasisinin kökleri üzerine yaptığı araĢtırmalar, ulusun ilk
dönemleri sırasında Cumhuriyetçi erdemin gerçek okulunun kilise olduğu çıkarsamasına
götürmüĢtür. O zamanlar Amerikan toplumunda kilise sadece ilk ve gerçek kurum olmakla
kalmayıp, toplumsal yaĢama katılımın ilk derslerini veren kurum olarak da dikkati çekmekteydi.
Dolayısıyla, Amerikan demokrasisinin bugünkü baĢarısıyla birlikte bütün töresel ve ahlakî
değerlerin kökleri de dinde aranmalıdır (Bellah ve Hammond, 1980: 16..
ġayet ahlakî değerleri üreten ve geçerli kılan merkez kilise yerine genelde medya özelde
ise televizyon olacaksa, artık bütün bu törelerin, moral tutumların, Toqueville‟in dediği gibi
“kalbin alıĢkanlıkları”nın tehlike altında olduklarında kuĢku kalmamıĢtır. Elbette bu ahlakî
kuralları, inanç ve değerleri sağlayan aktör sadece televizyon değil, genel anlamda bütün
kültürdür. Kültür olmadan, herkes sade birer insandır. Doğrusu, Emile Durkheim‟ın “Din
toplumsal bir fenomen değil, toplum dinsel bir fenomendir.” sözleriyle iĢaret ettiği gerçeklik de
bundan baĢka bir Ģey değildir (Durkheim, 1912: 62..
Kültür birçok açıdan kimin, neyin, ne zaman hatırlanması gerektiği noktalarına dek
uzanmaktadır. Artık televizyon Amerikan kültürünün kolektif sinir sisteminin hatlarını yeniden
61
döĢemekte ve bunu yaparken bütün soruların yanıtlarını kendisi belirlemektedir. Kültür yüz yüze
iletiĢimde, ailede, okulda, iĢyerinde, eğlence mekânlarında ve benzeri yerlerde kendini ifade
ederken, bugün televizyon insanların hayatında neleri yapıp neleri yapmamaları konusunda en
büyük belirleyici rolünü üstlenmeye, ahlakî değer ve anlamların ana öğreticisi olmaya, önünde
duran mülyonlarca izleyici kitlenin gözünde bir yönüyle onların inanç ve değerlerini Ģekillendiren
bir çeĢit din konumuna oturmaya çalıĢmaktadır. Paul Tillich, “Kültürün özü dindir ve dinin aldığı
biçim kültürdür.” demektedir. Dolayısıyla, burada din ve kültür hakkındaki kavramsallaĢtırma
biçimi, toplumumuzda hem televizyon hem de dinin rolü ile ilgili muhteĢem anlamlar
taĢımaktadır (Tillich, 1936: 236.. GörünüĢe göre, Amerikan kültürünün baĢlıca iĢleyicisi olan
televizyon kabul etse de etmese de topluma dinin efsanelerini, öğretilerini ve ifade biçimlerini
sağlama iĢlevini yürütmektedir. O halde kiliseler, dinî okullar ve ilgili seminerler medyanın
kendinde varsaydığı büyük rolü geri almakla yükümlüdür. Sorun, dinden uzak bir gelecekle
yüzleĢip yüzleĢmeyeceğimiz sorunu dağildir. Ġnsanlar hayatın asıl anlamı ve amacı üzerinde kafa
yormaya devam edeceklerdir. Sorun, sordukları soruların yanıtlarını nereden alacaklarını
öğrenme sorumluluğunu idrak etmeleridir ve Ģu ana dek dinî bir dünya görüĢüne karĢılık sunan
bir aygıt olarak ortaya çıkan en güçlü alternatif medyanın sunduğu dünya görüĢüdür (Fore, 1990:
12..
62
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
SEÇMEN DAVRANIġINDA DĠNÎ ĠNANÇLARIN ROLÜ
2.1.Seçmen DavranıĢı
“Seçmen davranıĢı” siyasal davranıĢ geneline giren özellerden biri olmasına rağmen,
siyasal bilimcilerin üzerinde ilk ve en fazla araĢtırma yaptıkları alan olagelmiĢtir. Siyasal
davranıĢı açıklamada yol gösterici olması amacıyla bu konuda yapılan çalıĢmalar diğerlerinden
çok daha önce baĢlamıĢ, çok daha yoğun miktarda olmuĢtur. Bu önceliğin nedenleri, çeĢitli bakıĢ
açılarından derlenmiĢ birkaç baĢlık altında incelenebilir.
1.Demokratik sistemlerde yurttaĢların çoğunluğunun katıldığı en önemli siyasal eylem oy
vermedir. Her ne kadar bazı aktif yurttaĢlar çıkar ve baskı gruplarıyla çeĢitli kitlesel gösterilere
katılarak siyasal etkinliklerini farklı kulvarlarda kullanıyorlarsa da, çoğunluk için siyasete
katılmanın en etkin yolu oy kullanmadır.
2.Siyasal görüĢleri ve toplumdaki rolleri her ne olursa olsun genel anlamda herkesin
seçimlere katılma hakkı vardır. Bu hak, eĢit olarak dağıtılmıĢtır. Seçmen davranıĢı dıĢında, ulusal
çapta ve eĢ zamanlı baĢka bir siyasal davranıĢ görülmemektedir. Ayrıca, her oy eĢit bir etki
birimidir.
3.Seçimler gizlidir ve seçmen davranıĢından dolayı sorumlu tutulamaz. Dolayısıyla, en
samimî tercihini özgürce ortaya koyabilir (Karamustafaoğlu, 1970; 153-164.).
Metodolojik açıdan bakıldığında ise, araĢtırmacıların gözünde oy verme davranıĢının
diğer siyasal davranıĢlardan farklı olan iki özelliğinin ilgi çekici olduğunun altı çizilmelidir:
1. Oy verme davranıĢının monarĢik rejimler dıĢındaki bütün toplumlarda gözlenebilen bir
siyasal olgu niteliği taĢıması, onun karĢılaĢtırmalı siyasal davranıĢlar üzerine yapılan bütün
akademik çalıĢma ve araĢtırmalarda en çok baĢvurulan araç olmasını sağlamaktadır; oysa mektup
yazma, rozet taĢıma gibi diğer siyasal davranıĢların her toplumda aynı anlam ve değeri taĢımadığı
görülür.
63
2. Oy verme davranıĢı diğer siyasal davranıĢlardan farklı olarak nitel değil, toplumlara ve
zamana bağlı olarak değiĢmeyen nicel değerlerle ifade edilebilmeye uygundurlar (Gülmen, 1979:
16..
3. Lakeman ve Lambert‟ın araĢtırma sonuçları açısından seçimlerin iĢlevleri “yönetme
yetenek ve becerisi en yüksek kimsenin seçilmesi”, “halkın kanı ve görüĢlerine uygun bir yasama
organının teĢkil edilmesi”, “halkın çoğunluğunun iradesine uygun bir hükümetin kurulması” ve
“güçlü, istikrarlı bir yönetimin iĢ baĢına gelmesi” Ģeklinde dört madde halinde ifade edilmiĢken
(Lakeman ve Lambert, 1962: 24., Richard Rose ve H. Mossawir‟e göre, seçimler seçmenler
açısından “kendileri ile adaylar ve seçilmiĢler aralarında sürekli bir iliĢki ve etkileĢim ağı
kurmalarını sağlama”, “hükümet ve izlediği politikalar konusunda seçim yaparak onları
değiĢtirme ve denetleme olanağı verme” ve “yurttaĢların siyasal rejimle olan iliĢkisini koruyup
geliĢtirme” olanakları sunar. Seçimler, ayrıca politik sistem açısından, temelde düzenin meĢruiyet
ve emniyetini sağlamak, yurttaĢlara yürütme organının kararlarını etkileme ve denetleme olanağı
vermek ve seçimlerin liderlik açısından bir baĢarı göstergesi olduğunu göstermek gibi üç temel
iĢlevi yürütmektedir (Rose ve Mossawir, 1967: 174-178..
“Seçmen davranıĢı” derken, toplum üyelerinin yöneticilerini seçme ve doğrudan doğruya
veya dolaylı olarak kamu politikasının belirlenmesini etkileme amacıyla katıldıkları ortak bir
faaliyetten söz edilmektedir. Bu ya doğrudan doğruya açık siyasal eylem biçimlerinden biri olan
seçme iĢlemi ya da kamuoyunun belirlenmesi, seçim kampanyası ve etki araçlarının kullanımı
gibi kamu politikasını belirleyici nitelikte baĢka bir eylemdir. Böyle eylemler yerel veya ulusal
düzeyde yürütme ve yasama organının seçiminde görülebilir. Burada, ayrıca “seçmen” kavramı
irdelenerek “seçmen davranıĢı (electoral behaviour) ile “seçim davranıĢı/oy verme davranıĢı”
(voting behaviour) arasındaki farkın üzerinde durulması gerekmektedir.
“Seçmen”, bir ülkenin yurttaĢı olmanın kendisine sağladığı bir hak ve görev olarak o
ülkede yönetici kadronun belirlenmesi ile ilgili seçimlere katılabilecek kiĢidir. KiĢinin bu amaçla
katıldığı eylem “seçmen davranıĢı” kapsamına girer; oysa “seçim davranıĢı” herhangi bir insan
topluluğunda bir kiĢi ya da bir karar üzerinde oybirliğine varmak amacıyla yapılan bir seçim
iĢleminde görülür. Yapılan seçimin özel niteliklere sahip olması gerekli değildir. Bu konuda en
fazla araĢtırma yapılan ülkelerden biri olan Amerika BirleĢik Devletleri‟nde, daha çok
64
parlamento üyelerinin oy verme, yani “seçim davranıĢı” incelenmiĢ bulunmaktadır (Gülmen,
1979: 18..
2.2.Karar Verme
Bütün yaĢamsal ve yönetsel fonksiyonların özünde karar verme eylemi yer alır. Ġnsanlar
ve yöneticiler hayatın her aĢamasında ve gerçekleĢtirdikleri her fonksiyonda karar vermek
zorundadırlar. Bir davranıĢ, faaliyet veya giriĢim nerede, kim tarafından, ne zaman, nasıl
gerçekleĢtirilecektir? Tüm bu soruların cevabı olabilecek nitelikte çok sayıda alternatif davranıĢ
yolları her zaman vardır. Bu bağlamda karar vermenin amacı, eldeki seçenekler arasından en iyi
ve
uygun
olanı
seçmektir.
Son
derece
önemli
bir
sosyal
bilimler
terimi
olan
“karar verme” (decision-making) kavramı ile ilgili çeĢitli tanımlar yapılmıĢtır.
Karar verme, eyleme geçmek için mevcut alternatiflerden birinin seçilmesi (Nutt, 1976:
84., baĢka bir tanıma göre alternatifler hakkında bilgi edindikten sonra duruma göre en iyi sonuca
ulaĢmak için seçenekler arasından bir tercih yapma sürecidir (Chatoupis, 2007: 195..
Karar verme kavramı bir baĢlangıç noktasından itibaren değiĢik iĢ, faaliyet veya
düĢüncelerin birbirini izlediği ve sonunda bir tercihin yapılması ile sonuçlanan bir iĢler topluluğu
olmakla birlikte, aynı zamanda bir süreçtir (Koçel, 2003: 80-82.. Bu bağlamda karar verme süreci
birden fazla seçenek bulunması durumunda, bunlar arasında seçim ve tercih yapmakla ilgili
bedensel ve zihinsel çabaların toplamı olarak tanımlanmaktadır (Tosun, 1992: 308..
Olay ve olayların boyutlarının artması durumunda karar verme karmaĢık, zaman alıcı ve
pahalı bir iĢlem olabilir. Karar verme, her yönetim seviyesinde çözümlenmesi zorunlu olan bir
veya bir dizi sorunun çözümü konumunda olan farklı seçeneklerin tüm yönleriyle
değerlendirilerek en uygun sonuca götürecek olanın belirlenmesidir (Bağkıran, 1983: 4..
Ġnsan doğasının en önemli iĢlevlerinden biri (Noone, 2002: 21. olan karar verme
kavramına kurumsal ve örgütsel açıdan bakıldığında, Frishammar‟a göre eylem için gerekli
unsurların tanınmasıyla baĢlayan ve eylem için belirli bir yargının oluĢmasıyla biten dinamik
faktörler ve etkinlikler serisi (Frishammar, 2003: 318., Harrison‟ a göre örgütün faaliyetlerinin
özüdür.
65
T. L. Saaty, karar verme süreçlerini “sezgisel” ve “analitik” olarak ikiye ayırmaktadır.
Sezgisel kararlar, genellikle keyfî bir biçimde verilmiĢ olan, somut ve sağlıklı verilerle
desteklenmeyen kararlardır. Bazı basit, derinliği olmayan karar durumlarında sezgisel yaklaĢım
baĢarılı olabilir; ancak bilgi gerektiren karmaĢık karar durumlarıyla karĢılaĢıldığında, karar
vericiler sonuçta verdikleri kararların kendi değer yargılarından sapmalar gösterdiğini görebilirler
(Saaty, 2000: ix). Bu sapmaların görülmediği durumlar için “iyi karar verme” ifadesi
kullanılmaktadır. KiĢinin sezgisel gücünü vurgulamak anlamında iyi karar verme, bir “sanat”
olarak görülmüĢtür. Günümüzde ise, karar verme bir “sanat” olmaktan çok bir “bilim” haline
gelmiĢtir (saaty, 2001: xii).
“Ġyi” ya da “rasyonel” karar verme, insana mahsus bir özelliktir. Ġnsan karĢısına çıkan ve
giderek daha karmaĢık bir hal alan karar problemlerinde iyi kararlar verebilmek için sürekli
olarak yollar ve araçlar geliĢtirmektedir (Tabucanon, 1998: 1.. Ortak bir nokta olarak iyi bir
kararın daima “amaçları en iyi Ģekilde karĢılayan karar” olmasının gerekliliği (Forman ve Selly,
2001: 20. yeteri kadar açık olsa da, bir kararın baĢarılı sayılabilmesi için sıklıkla birbirleriyle
çatıĢan değiĢik aktörleri ve faktörleri bir arada değerlendirerek tüm bunların tatmin eden
sonuçlara ulaĢabilmesi ve bu sonuçların geçerliliğini zaman içinde koruması Ģarttır. Bu nedenle
kiĢilerin değer yargılarını nesnel ve analitik yöntemlerle bir araya getiren yaklaĢımlar
geliĢtirilmiĢtir. Herkes “iyi” ve “baĢarılı” kararlar vermeye çalıĢır; fakat öznel olması nedeniyle
“iyi” kavramının kesin bir tanımı yoktur. Dolayısıyla, karar vericiler daha ziyade “iyi sonuçları
olan” kararlarla ilgilenirler. Analist ve akademisyenler ise, bilimsel teori çerçevesinde iyi
oluĢturulmuĢ ve karar faktörlerinin tümünü dikkate alan bir karar verme sürecinin “iyi” karar
vermeye yol açacağı görüĢündedirler (Henig ve Buchanan, 1996: 3..
2.2.1.Ġki AĢamalı Karar
Seçme iĢlemi iki aĢamada karar almayı gerektirir. KiĢinin önce yönetici kadronun
seçiminde etki iĢlevini kullanıp kullanmayacağına karar vermesi, sonra da bu iĢlevi hangi yönde
kullancağını belirlemesi gerekmektedir. Ġlk karar oy verip vermeme, ikincisi ise belirli bir siyasal
partiye oy verme Ģeklinde ortaya çıkacaktır (Gülmen, 1979: 19.. Diğer bir ifadeyle, oy verme
eylemine seçmen davranıĢı açısından bakıldığında, seçmenin seçim sandığına iki aĢamalı bir
karar sürecinde gittiği düĢünülmektedir. Bunların ilki oy verme veya vermeme kararının alınmıĢ
olmasıdır. Eğer seçmen bağımsız bir Ģekilde sandık baĢına gidiyorsa ya da gitmiyorsa ilk
66
basamak olan oy verme veya vermeme kararını almıĢ olmaktadır. Oy verme kararını almıĢ olan
seçmen ise, ikinci basamak karar olan hangi partiye, hangi adaya oy vereceği kararını
uygulamaya geçirir (Kalaycıoğlu, 1984: 257-258..
2.2.2.Katılıp katılmama
KiĢinin seçime katılma istek ve olasılığı, çevreden aldığı seçime katılmayı teĢvik edici
nitelikteki uyarıların yoğunluğuna bağlıdır. Çevresinden bu yönde ne kadar çok etki ve uyarı
alırsa, seçime katılması olasılığı o kadar yüksek olur. Bu uyarılar, haber kaynakları, seçim
kampanyası ve kiĢisel tartıĢmalarla gelebilir. Özellikle oy talebinde bulunan politikacılarla
kurulan iletiĢim ve yapılan tartıĢmalar, seçime katılım olasılığını büyük oranda etkiler. Bu aynı
zamanda çevreden öğrenilen bir Ģey olduğundan, kiĢinin meslektaĢlarının, arkadaĢlarının ve
ailesinin katılıp katılmama davranıĢından etkilenmesi kaçınılmazdır. KiĢinin ailesi ve sosyal
çevresi seçime ilgisiz ise, kendisi de ilgisiz kalabilir. Katılma kararının bu tür nedenleri olduğu
gibi, cinsiyet, yaĢ, ırk, din, mezhep, toplumsal statü ve kentleĢme gibi daha çok sayıda sosyal,
demografik
ve
ekonomik
nedenleri
bulunmaktadır.
Örneğin
R.
Lane
yaptığı
saha
araĢtırmalarından elde ettiği sonuçlara bakarak, tarım iĢçileri, zenciler, sendika üyesi olmayanlar,
kadınlar, gençler, güneyliler ve düĢük statüden gelen yurttaĢların seçimlere katılım oranlarının
düĢük olduğunu söylerken (Lane, 1966: 48.; Seymour M. Lipset Amerika BirleĢik Devletleri‟nde
1940 ile 1960 yılları arasında yapılan baĢkanlık seçimleriyle ilgili verilere dayanarak düzenlediği
bir tabloya göre oy verme alıĢkanlıklarının pek çok ülkede benzer veya ortak çizgilere sahip
olduğuna vurgu yaparak evliler, erkekler, kentliler, eğitimliler, yasal ya da yasadıĢı herhangi bir
örgüte üye olanlar ve otuz beĢ-elli beĢ yaĢa aralığındakilerin diğerlerine oranla daha güçlü bir oy
kullanma eğilimi gösterdiklerini ortaya koymaktadır (Lipset, 1963: 187..
Lasswell‟e göre, bir seçimde önemli olan seçmenin oylamaya samimî olarak katılma
duygusuna sahip olup olmadığı, hukuken sahip olduğu araçları istediği zaman kullanarak karar
alma sürecinde farklılık yaratma hakkının garanti altında olduğuna inanmasıdır. KiĢi etkili
olduğuna inanırsa, hükümeti etkilemeye çalıĢacaktır. Tersine önemli kararları etkileme
konusunda ümitsizliğe düĢmüĢse, seçime katılmama oranı yüksek çıkacaktır (Lasswell, 1966: 39..
Katılma kararı alırken kiĢinin her Ģeyden önce demokratik siyasal eyleme ve o toplum içinde
bunun uygulanmakta olduğuna inanması gerekir. Daha önce de belirtildiği gibi, buradaki
varsayımımız ülkede demokratik parlamenter bir rejimin varlığıdır. Yoksa Lasswell‟in de
67
belirtmiĢ olduğu üzere, otoriter rejimlerde yapılan seçimlerde olduğu gibi seçimlere yüksek bir
katılım oranının gerçekleĢmesi çoğunluk yönetiminin bir ifadesi değildir. Seçimlere katılmama
durumu G. Soares ve R. Hamblin gibi bazı araĢtırmacılarca “etkin katılmama” ve “edilgin
katılmama” Ģeklinde (Soares ve Hamblin, 1967: 1053., Jean Blondel gibi diğer bazılarınca
“olumlu katılmama” ve “olumsuz katılmama” Ģeklinde kategorize edilmiĢtir (Blondel, 1970: 53..
Soares ve Hamblin‟in görüĢlerine göre etkin katılmama tutumu, bu sınıfa giren kimselerin
kitle iletiĢim araçları ve diğer haber kaynaklarından politik geliĢmeleri yakından izledikleri halde,
devlet ve hükümet adamlarına güvensizlik ve kuĢku içinde olmaları, siyasal düzenin kötü
olduğuna, siyasetin ve siyasetçilerin kirli olduğuna inanmaları, kendi görüĢlerini temsil ettiğine
inandıkları herhangi bir politik figür göremediklerini düĢünmeleri, devletin yasalarında,
uygulamalarında ve hizmetlerinde yurttaĢlara eĢit davranılmadığını düĢünmeleri ve de siyasal
iktidarın demokratik ve hukukî temellerinin meĢruiyetine inanmamaları gibi bazı nedenlerle
seçimlere katılmayı reddetmeleri Ģeklinde gerçekleĢmektedir (Soares ve Hamblin, 1967: 1053..
Genel hatlarıyla edilgin katılmama tutumu ise, kiĢinin dıĢ dünya (toplumsal çevre) ile olan
iliĢkisinin asgarî düzeye gerilemiĢ olmasından kaynaklanmaktadır. Bu kimseler ülkelerinde ve
dünyada meydana gelen geliĢmeler ve günlük olaylar hakkında neredeyse hiçbir fikri olmayan bir
tür pasif yurttaĢ durumunda olduklarından ötürü, seçim sandığına gitmeye herhangi bir değer
atfetmezler (Campbell, 1970: 286-299..
2.2.3.Parti tercihi
Oy kullanmaya karar verdikten sonra parti tercihini yapabilmesi için kiĢinin gereksinim ve
taleplerini belirlemesi ve bu taleplerin hangi parti tarafından daha iyi karĢılanabileceğine dair net
bir karara varması gerekir. Bu dönemde kiĢinin zaman içinde siyasal tercih ve tutumlarındaki
düzenlilik ve çapraz baskılara karĢı koyabilme güç ve yeteneği, ayrıca kararını teyit edecek olan
haber kaynaklarına eriĢim sağlayabilmesi, verdiği kararın seçim sandığında gerçekleĢmesini
kolaylaĢtırır.
KiĢinin aldığı kararın doğru olup olmadığı, bizi rasyonellik tartıĢmasına götürür. Rasyonel
karar belirlenen amaca ulaĢmak için katlanılacak olan bedelle, amacın gerçekleĢmesinin
sağlayacağı yararın karĢılaĢtırılması sonucu ortaya çıkar. Rasyonellik sonuçları değil, bir süreci
ifade eder. KiĢi aldığı kararda rasyonel davranmıĢ olmasına rağmen, hedeflemiĢ olduğu amaca
68
ulaĢamamıĢ olabilir. Siyasal davranıĢ açısından değerlendirilirse, kiĢinin siyasal amaçlarına
varmasını sağlayacak bir siyasal davranıĢı benimsemesinin rasyonel bir davranıĢ olduğu
sonucuna varılabilir. Oy verme kiĢinin önyargılarına dayandığı kadar, toplumsal yapıya iliĢkin
rasyonel yargılarına da dayanır. Oy vermede rasyonel olmak her Ģeyden çok gerçeğin gözlemine
ve testine dayandığı için, sağlam bir düĢünce sistemini ve mantıksal tutarlılığı gerektirir. KiĢinin
siyasal kararlarından rasyonel olabilmesi, aynı zamanda siyasal bilgi sahibi, yani haber
kaynaklarına sahip olmasına bağlıdır. Belirsizliğin yoğun olduğu bir sistemde, seçmenlerin eksik
ve yanlıĢ bilgilerle farklı taraflara yönlendirilmesi olağandıĢı bir durum değildir. Tam anlamıyla
rasyonel bir tercih yapabilmek için, çok az sayıda kiĢi siyasal sistemi yorumlayabilmesine
yetecek kadar bilgiye sahiptir (Gülmen, 1979: 26-27.. Bu noktada kiĢinin verdiği kararın rasyonel
olup olmadığını sorgulayabilmek için, a) Bilgi düzeyini, b) Amaçlarıyla o amaçlara ulaĢmada
kullandığı araçların birbirleriyle bağdaĢıp bağdaĢmadığını, c) Yeterli ve tutarlı bir mantıksal
yapısının olup olmadığını bilmek gerekmektedir (Frohock, 1967: 132-138..
J. Blondel geliĢmekte olan ülkelerde (developing countries) siyasal partilerin gelenekselmuhafazakâr, otoriter-muhafazakâr ve popülist formatlarda, geliĢmiĢ endüstriyel toplumlarda ise
liberal-demokrat ve radikal-otoriter formatlarda teĢekkül ettiğini iddia etmektedir (Blondel, 1972:
89.. Demek oluyor ki, bir ülkede siyasal parti alternatifleri o ülkenin sosyo-ekonomik yapısı ve
tarihi açısından belirlenmekte, dolayısıyla farklı toplumlarda sayısı ve eğilimleri açısından farklı
niteliklere sahip siyasal partiler bulunmaktadır.
2.3.Seçmen DavranıĢını Etkileyen Faktörlere ĠliĢkin Kuramsal ve Deneysel
YaklaĢımlar
Seçmenler çoğu zaman, bilinçli veya bilinçsiz olarak, belli koĢulların etkisiyle tercihlerini
belirlemektedir. Seçimlerde oy vermeyi etkileyen bu koĢulların neler olduğu sorusu, siyaset
sosyolojisinin de uzun zamandır ilgisini çeken önemli konulardan biridir (Gökçe vd. 2002: 6..
Oy verme davranıĢları ile ilgili araĢtırma ve çalıĢmaların tarihini 1910‟lu ve 1950‟li yıllar
arasındaki zaman kesitine kadar götürmek mümkün görünmektedir (Esmer, 2002: 33-34.. Benzer
bir görüĢe göre, seçim ve seçim süreçleri ile ilgili yapılan bilimsel çalıĢmaların tarihsel arka planı
1940‟lı yıllara dayanmaktadır ve Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında hız kazanmıĢtır. Seçmen
davranıĢına yönelik yapılan çalıĢmalar, siyaset sosyolojisinin en geniĢ alanlarından biri haline
69
gelse de, araĢtırmacıların seçmen tercihini etkileyen faktörlerin neler konusunda halen bir görüĢ
birliğine ulaĢamamıĢ olmaları da ayrı bir realitedir (Lipset, 1973; Gökçe vd., 2002: 7..
Akademisyenlerin oy verme davranıĢının nedenine iliĢkin merkezî soru üzerinde tatmin
edici yanıtlarla mutlak bir uzlaĢmaya varamamıĢ olması gerçeği, oy verme davranıĢında belirgin
çizgi ve kuralların olmadığı anlamına gelmez. (Catt, 1996: 1.. KuĢkusuz, siyaset bilimciler
seçmen davranıĢının genel geçer kurallarını saptamak amacıyla pek çok araĢtırmalar yapmıĢ ve
farklı görüĢ, yaklaĢım ve modeller öne sürmüĢlerdir. Olaya siyaset sosyolojisi açısından
bakıldığında, öncelikle alanın toplumla siyaset arasındaki etkileĢimleri inceleyen bir disiplin
olduğunun altını çizmek gerekir (Vergin, 2003: 12; Bahar, 2009: 217.. Bu yüzden, siyasal
davranıĢ ve seçmen tercihleri ile ilgili yapılan çalıĢmalar doğrudan siyaset sosyolojisinin ilgi
alanına girmektedir. Farklı etnik kimliklere sahip ve farklı sosyo-kültürel (aĢiret) yapı içindeki
Ģahısların siyasi tercihlerinin ve bunlara etki eden faktörlerin aynı olup olmadığının araĢtırılması
siyaset sosyolojisinin temel ilgi alanlarından biridir. Çünkü siyasetin sosyolojik çözümlemesi, en
yalın anlatımla sosyal yapılar içindeki siyasal davranıĢların ve sosyal yapı-siyaset iliĢkisinin
incelenmesi olarak özetlenebilir (Bahar, 2009: 219..
Siyaseti ve yurttaĢların oy verme davranıĢını etkileyen faktörler, genel anlamda alt yapısal
ve üst yapısal etkenler olmak üzere iki baĢlık altında ele alınabilir. KıĢlalı, demografik ve
ekonomik etkenleri „alt yapısal etkenler‟ olarak, kurumsal ve kültürel etkenleri de „üst yapısal
etkenler‟ olarak sınıflandırmaktadır (KıĢlalı, 1995: 35-114.. Buna göre siyasal davranıĢları
etkileyen bütün etmenler, siyaseti ve dolayısıyla siyasî tercihleri de doğrudan doğruya etkileyip
yönlendirmektedir.
Yapılan araĢtırmalardan elde edilen verilere göre biraz daha özelleĢtirmek gerekirse,
seçmen davranıĢını etkileyen faktörler, siyasal parti, aday, seçmen, gündem, propaganda, kitle
iletiĢim araçları, kamuoyu araĢtırmaları, din, aile, çıkar grupları, kamuoyu liderleri ve ekonomi
politikaları Ģeklinde sıralanabilir (Doğan ve Göker, 2010a: 162-163.. Seçim kampanyaları
sırasında kamuoyu araĢtırma aynı Ģirketlerine yaptırılan kamuoyu yoklamaları ile birlikte, zaman
zaman belirli konularda halkın nabzını tutmak için yaptırılan benzeri saha araĢtırmalarını aynı
kategoride görmek gerekir. Bu bağlamda seçmen kitleyi ikna etme ya da ilgisini canlı tutma
ilkesine dayanan böylesi faaliyetler, politik iletiĢim araĢtırmaların önemli bir aĢaması olarak da
değerlendirilebilir (Nimmo ve Swanson, 1990: 8..
70
Seçmen tercihini doğrudan etkileyen etmenlerden diğer biri de, siyasal toplumsallaĢmadır
(Dilber, 2012: 3.. Siyasal toplumsallaĢmanın araçlarına/ajanlarına bakıldığında, aile, okul ve
eğitim, arkadaĢ çevresi, sosyal gruplar, siyasal partiler, ideolojiler ve kitle iletiĢim araçları
görülebilmektedir. Siyasal toplumsallaĢmayı sağlayan bu araçların, doğal olarak seçmen davranıĢ
ve tercihini etkilediği bilinmektedir (Beren, 2013: 194..
Dünyada oy verme davranıĢını çözümlemeyi hedefleyen söz konusu çalıĢma ve
araĢtırmaların sonunda ortaya konulan kuramsal yaklaĢımların üzerinde daha ayrıntılı biçimde
durmanın seçmen tercihlerinin temellerine inmek ve onları daha anlaĢılır kılmak açısından
yaĢamsal değerde olduğunu dikkate alarak her birini tek tek masaya yatırıp incelemekte yarar
olacağında kuĢku yoktur. Seçmen davranıĢının arka planındaki nedenlerin analizine iliĢkin
çalıĢma ve araĢtırmaların sonunda, üç ana akım model veya yaklaĢım geliĢtirilmiĢtir. Bunlar,
“Sosyolojik YaklaĢım”, “Psiko-sosyal YaklaĢım” ve “Ekonomik/Rasyonel YaklaĢım” olmak
üzere üç ana baĢlık altında toplanmaktadır (Harrop ve Miller, 1987: 130; Akgün, 2006.
BaĢlangıç olarak kısaca değinmek gerekirse, sosyolojik yaklaĢım, 1940‟lı yıllarda
Amerika BirleĢik Devletlerinde yapılan ilk seçmen davranıĢı araĢtırmalarını oluĢturmaktadır. Bu
yaklaĢımın temelinde, seçmen tercihlerinin ve seçmen davranıĢının bireylere ait sosyal kimlikler
tarafından belirlendiği varsayımı yatmaktadır.
Michigan üniversitesi Ulusal Seçim AraĢtırmaları merkezi tarafından yayınlanan ve
alanında bireyler üzerine odaklanmıĢ ilk bilimsel çalıĢma olma niteliğine sahip “Amerikan
Seçmeni” isimli eser ile siyaset sosyolojisi “psiko-sosyal- yaklaĢım” ile tanıĢmıĢtır (Campbell
vd., 1960 akt. Gökçe vd., 2002: 8..
Seçmen davranıĢını analiz etmede baĢvuru noktası niteliğindeki üçüncü model olan
“ekonomik yaklaĢım” ise, aynı zamanda “rasyonel seçim modeli” olarak ifade edilmektedir. Bu
yaklaĢımda, seçmen davranıĢının temelinde fayda maksimizasyonu olduğu varsayılmaktadır
(Beren, 2013: 196.. Downs‟ın 1957 yılında yayınlanan “Demokrasinin Ekonomik Teorisi” adlı
eserinde yer verilen, “Her vatandaĢ, oyunu kendisine diğer bütün partilerden daha fazla fayda
sağlayacağına inandığı partiye verir.” görüĢü seçmenin rasyonel tercih yaklaĢımını benimsediğini
gösterir ve seçmen eğer oy verdiği partinin yetersizliğini görürse, bir sonraki dönemde siyasî
tercihini kolayca değiĢtirebilir (Bennett, 2000: 23.. Fakat akademik çevrelerde rasyonel tercih
71
modelinin de zayıf bulunan yanları olmuĢtur. Modele yöneltilen en önemli eleĢtiri, bireylerin
toplumsal ve kültürel çevrelerinin etkilerini dikkate almaması nedeniyle seçmen kararlarını
açıklamakta yetersiz kaldığı yönündedir (Darmofal ve Nardulli, 2010: 265.. Politik ekonomi
içerikli baĢka bir araĢtırmanın sonuçları, seçmenin ulusal ekonominin durumu ile ilgili
değerlendirmelerinin kiĢisel cüzdan kaygılarından çok daha önemli bir gösterge olduğunu ortaya
koymaktadır (Kinder and Kiewiet, 1981: 139..
2.3.1.Kolombia Modeli/Sosyolojik Model
Söz konusu modellerden ilki, genellikle “Columbia ÇalıĢmaları” olarak adlandırılan
araĢtırmalardır. 1940‟lı yıllarda, Columbia Üniversitesi bünyesinde Paul Lazarsfeld öncülüğünde
konu ile ilgili bazı çalıĢmalar gerçekleĢtirilmiĢtir.
Lazarsfeld öncülüğündeki bir ekibin yaptığı çalıĢmalar, baĢkanlık seçimi kampanyası
boyunca bireysel oy verme davranıĢını ölçmeyi amaçlamıĢtır. AraĢtırma, odak tüketici
davranıĢları, propaganda etkileri, savaĢ analizleri ve pazar araĢtırmasını içeren temellere
dayandırılmıĢtır. Nitekim Lazarsfeld‟in gerçek konusu olan “seçim psikolojisi” tüketici
davranıĢının seçimlerdeki yansımalarının incelenmesi Ģeklini almıĢtır. ÇalıĢma sonuçlarında
medya etkisinin düĢük seviyede ölçülmesi, Columbia araĢtırmacıları için sürpriz olarak
değerlendirilebilir (Bartels, 2008: 3..
Oy verme davranıĢını çözümleyip açıklamaya çalıĢan ve “sosyolojik model” olarak da
bilinen bu yaklaĢımın kuramsal varsayımları, üç temel yapıtta ayrıntılı bir biçimde
betimlenmiĢtir: Bunlar, Columbia Üniversitesi yapılan söz konusu araĢtırmaları ve sonuçlarını
içeren “People‟s Choice” (Lazarsfeld, Berelson ve Gaudet, 1944., “Voting” (Berelson, Lazarsfeld
ve McPhee, 1954. ve “Personal Influence” (Katz ve Lazarsfeld, 1955. adlı çalıĢmalardır. BirleĢik
Devletler baĢkanlık seçimleri üzerine yapılan bir çalıĢmada bir inceleme yöntemi olarak ilk kez
anket tekniğini kullanan Lazarsfeld tarafından Ohio Eyaleti‟nde yürütülen araĢtırma, o güne
kadar oy verme davranıĢı kavramı ile özdeĢleĢmiĢ görünen metodolojik yaklaĢım tipini devre dıĢı
bırakmıĢtı. Daha önce ilgisi tercih süreçleri, tanıtım, reklam ve kitle iletiĢiminin tüketici
davranıĢları üzerindeki etkileri ile ilgili psikolojik mekanizmaların incelenmesine odaklanmıĢ
olan Paul Lazarsfeld, bu çalıĢmada önüne iki ana hedefi koymaktadır: Birincisi, medyaya maruz
kalmanın etkilerini, diğer bir deyiĢle seçmenlerin nihaî karara nasıl vardığını ve bu süreçte
medyanın oynadığı rolü incelemek, diğeri ise bir konular tablosu ile denetim grubuna sahip olup
72
ardıĢık mülakatlara dayalı yeni bir metodolojiyi test etmekti. ÇalıĢmanın baĢlangıcında
Lazarsfeld‟in merkezî hipotezi, oy vermenin temelde seçmenin kendi kiĢilik yapısı ile medyaya
maruz kalma hali tarafından etkilenen bireysel bir davranıĢ olduğuydu; ancak araĢtırmanın
sonunda seçmen kararının oluĢmasında medyanın etkisinin minimum düzeyde kaldığı, asıl ve
kesin etkinin kiĢinin ait olduğu sosyal gruptan geldiği yönündeki açık sonuçlar hipotezle
çeliĢiyordu (Antunes, 2010: 164..
Seçmenin oy verme davranıĢını adaylar arasında bir tercih yapmak değil partiler arasında
tercih yapmak olarak gören sosyolojik yaklaĢımda seçmenin kararında aile, sosyo-ekonomik
statü, ait olunan grup, din gibi değiĢkenlerin etkili olduğu savunulmaktadır. Bu yaklaĢımı
benimseyen araĢtırmacılar, bireylerin aynı yerde yaĢadıkları, birlikte çalıĢtıkları kiĢileri izleme
eğiliminde olduklarından kiĢilerin demografik özelliklerinin seçimin tahmin edilebilmesinde yol
gösterici olabileceğini düĢünmektedirler. Buna göre, oy verme davranıĢı özünde bir grup
deneyimidir. Bu yaklaĢım, oy verme davranıĢına sosyolojik bir boyut getirmiĢtir. Lazarsfeld
araĢtırmalarında, insanların tercihleri ve davranıĢlarında, ideolojilerin veya rasyonel tercihlerin
değil, birincil olarak grupların etkin olduğunu öne sürmüĢ, 1954‟deki çalıĢmalarında oy vermeyi
“kavimsel bir mesele” olarak nitelemiĢtir. Çünkü yapılan analizler, insanların oylarını kendilerini
bağlı hissettikleri grubun görüĢ ve tutumlarını dikkate alarak kullandıklarını ortaya koymuĢ
bulunmaktadır. Dolayısıyla, ideolojinin etkisi devre dıĢı bırakılmıĢtır. Ġdeolojiyi bir teoriye
dayanan düĢünce sistemi olarak değerlendirirsek, ona göre böyle bir teorik tercih söz konusu
değildir.” sözleriyle aynı noktaların üzerinde durmaktadır (Boiney ve Paletz, 1991: 5..
Biraz daha ayrıntıya girildiğinde görülür ki, Lazarsfeld People‟s Choice adlı eserinin
“Toplumsal Grupların Politik Tekdüzeliği” ve “KiĢisel Etkinin Doğası” baĢlıklı son iki
bölümünde, tam olarak yine bu iki sonucun teorik düzlemde ayrıntılandırılmasına odaklandığı
görülmektedir (www.exedrajournal.com).
Lazarsfeld ve Columbia ÇalıĢmalarındaki meslektaĢlarının çalıĢma anlayıĢı, seçim
kampanyaları ve seçim anketlerinin çalıĢma alanının zenginliğini ortaya koymuĢtur. Bu
bağlamda, “sosyal grupların politik tekdüzeliği” Ģeklinde özetlenebilecek bir formülasyona
ulaĢılmıĢtır. Ona göre buradaki ana bulgu, seçmenlerin çoğunluğunun kendi özgün politik
eğilimlerine göre oy kullandıkları gerçeğidir. Belirli bir politik görüĢe bağlı olan altı yüz
katılımcıdan sadece elli dördünün kampanya sürecinde pozisyonlarını değiĢtirdikleri görülmüĢtür.
73
Seçmen davranıĢı ile ait oldukları sosyal gruplar arasındaki paralellik öylesine güçlüydü ki,
seçmen tercihini Politik Eğilim Endeksi‟nde tanımlanan yalnızca üç faktöre göre açıklamak
mümkün görünüyordu: Sosyo-ekonomik statü, din ve ikâmet edilen yer. Lazarsfeld bağlam
açısından Ģunu söyler: “Amerikan halk kültüründe, kiĢinin kendisi hakkında düĢündüğü Ģeyden
ibaret olduğunu ifade eden bir özdeyiĢ vardır. Bu ifade, sınırsız fırsatları ve kiĢinin kendini
geliĢtirme yönündeki çabalarını anlatan tipik bir Amerikan kavramıdır. ġu an itibariyle, bu
özdeyiĢin tersinin doğru olduğu görülmektedir. Demek oluyor ki, kiĢi kiĢi sosyal olarak neyse,
politik duruĢu açısından da odur. Sosyal karakteristikleri, politik tercihini belirler. UlaĢılan
sonuçlar çalıĢmanın baĢında öne sürülen oy verme eyleminin “bireysel” olduğu yönündeki
hipotezi açıkça çürütmekteydi. Çünkü oy kararları bireysel eylemler değil, grup uyumu ya da
bütünlüğü ile ilgili süreçlerdir. Lazarsfeld, nihaî aĢamada konuyu Ģu Ģekilde ortaya koymaktadır:
“Politik davranıĢ alanının ne denli anlamlı ve önemli olduğu gerçeği, çalıĢmamız tarafından
ortaya konmuĢtur. Ne var ki, bunu daha sağlam ve güçlü bir biçimde açığa çıkarmak için daha
ileri düzeyde çalıĢma ve araĢtırmaların yapılması gerektiği de açıktır (Lazarsfeld vd, 1968: 69148..
Kolombia modeli değiĢik toplumsal gruplarla belirli siyasal partiler arasındaki bağlantı
üzerinde odaklanmakta ve kiĢinin oy verme davranıĢının ait olduğu toplumsal grup üzerinden
doğal bir yolla gerçekleĢtiğini belirtmektedir. KiĢi belirli bir sosyal gruba bağlı ya da herhangi bir
sınıf statüsüne sahipse, o vakit oy tercihi bellidir (Bélanger ve Stephenson, 2010: 7..
2.3.2.Michigan Modeli/Psiko-Sosyal YaklaĢım
Köken ve ana fikirleri daha dikkatli ve derin bir bakıĢla incelendiğinde, Kolombia modeli
ile Michigan modelinin temelde psikolojik düĢünce kütlelerine dayandığı görülecektir.
1939 yılında Kolombia Üniversitesi‟nde bulunan Lazarsfeld ve ekibi Erie yerel yönetim
bölgesinde seçim çalıĢmalarını baĢlattıklarında, psikoloji bilimi oy verme davranıĢını açıklamak
için kararlı bir Ģekilde sahaya inmiĢ bulunuyordu. Zaten Lazarsfeld lisans eğitimini Viyana
Üniversitesi‟nin Psikoloji Enstitüsü‟nde almıĢtı ve insan davranıĢlarıyla ilgili olarak daha önce
yapmıĢ olduğu çözümlemeleri seçmenin oy verme davranıĢına uyarlayabileceğini umuyordu.
1940‟ların sonlarında Michigan Üniversitesi‟ndeki oy verme analistlerinden oluĢan bir grup, oy
verme davranıĢına Kurt Lewin‟in alan teorisi temelinde alternatif bir görüĢ açısı getirerek
Kolombia yaklaĢımını eleĢtirmeye baĢlamıĢtı. O çıkıĢı baĢlangıç noktası yapmıĢ olan Michigan
74
yaklaĢımı bugün de etkili olmasına rağmen, aslında geliĢim süreci 1964 yılında Philip E.
Converse‟in inanç sistemlerine iliĢkin araĢtırmasının yayınlanmasıyla birlikte sona ermiĢ
bulunuyordu (Visser, 1994: 43..
Bu doğrultuda seçimlerle ilgili yapılan çalıĢmalar, daha sonra “Michigan Modeli” olarak
isimlendirilen araĢtırmalarla sürdürülmüĢtür. Converse ve arkadaĢları tarafından hazırlanan
“Ulusal Seçim ÇalıĢmaları” isimli çalıĢmalar süreci seçmenlerin, hangi adayı veya partiyi
seçeceklerine nasıl karar verdikleri, ne denli bilgilendirilmiĢ oldukları ve tutarlılık düzeyleri
kapsamında değerlendirmelerde bulunmaktadır (Brooks vd., 2006:193..
Amerikan Seçmenleri için ilk veriler 1952 ve 1956 baĢkanlık seçimleriyle bağlantılı
olarak ortaya konmuĢtur. Michigan çalıĢmaları ulusal anket örnekleri ile ulusal düzeydeki
seçmenin oy verme kararlarını anlayabilme amacını taĢımıĢtır (Bartels, 2008: 7.. 1952‟deki
araĢtırma “Seçmen Karar Veriyor” adıyla hazırlanmıĢtır. 1956‟da yapılmıĢ olan “Amerikan
Seçmeni” baĢlıklı bu çalıĢma araĢtırma safhasında “adaylar”, “sorunlar” ve “partiler” öğelerinin
oy vermedeki etkisi üzerinde yoğunlaĢmıĢ, sonuç aĢamasında bireysel oy tercihini etkileyen üç
öğenin (adaylar, sorunlar, partiler) görece ağırlıklarının kıyaslanması konusuna odaklanmıĢtır
(Verba ve Nie, 1972: 150..
Michigan Okulu mensuplarına göre, çoğu seçmenin bir partiye yönelik olarak yerleĢik bir
“psikolojik sevgi bağı” vardır. Bu bağın oluĢumu, çocukluk yıllarına kadar uzanır. Parti kimliği
Ģeklinde somut olarak ifade edilen bu bağlılığın, adeta dinsel bir bağlılığı andırdığı ileri
sürülmüĢtür. Bu belirlemelere göre, seçmen davranıĢının kalıcılığı vurgulanmak istenmiĢtir
(Fiorina, 1997: 400; Akgün, 2006: 67..
“Psiko-sosyal model” ya da “partiyle özdeĢleĢme” Ģeklinde de ifade edilen bu ekolde,
“partizanlık” ya da “partiyle özdeĢleĢme” kavramı merkezî bir ağırlığa sahiptir. Model özü
itibariyle seçmenin bir partiye karĢı duyduğu sevgi, taraftarlık ve adanmıĢlık haline dayanmakta
ve bu taraftarlık bir futbol takımına olan bağlılığa benzetilmektedir (Denver‟dan aktaran
Kalender, 2005: 45..
Bu anlamda, “parti kimliği” ya da “partiyle özdeĢleĢme” (party idendification) modelin
kullandığı en ünlü kavramdır (Curtice, 2002: 8. ve oy verme kararlarında parti bağlılığının rolüne
iliĢkin en etkili tanımlamayı Campbell ve arkadaĢları “sıkı, fakat sabit olmayan bir bağ”
75
sözleriyle yapmıĢlardır (Campbell vd., 1980: 148.. “Partiyle özdeĢleĢme”, zaman içinde tamamen
olmasa da nisbî olarak istikrarlı bir seyir izlemekte ve seçmenin kararlarını güçlü Ģekillerde
belirlemektedir. Genellikle, süreğen bir tutumdur. Seçmenler yeni ya da tanıdık bir aday seçeneği
kararı ile karĢılaĢtıkları vakit, siyasal tutumlarındaki baĢlangıç noktalarına geri dönerek
olabildiğince benzer bir karar vereceklerdir (Conover ve Stanley, 1989: 912-940.; Rahn, 1993:
472-496.; ancak parti kimliğinin tüm gücüne karĢın seçmenler makul ve inandırıcı gerekçelerle
baĢka bir siyasal partiye oy vermeye ikna edilebilmektedir. YarıĢan adaylardan birinin nisbeten
daha yararlı olacağına dair medyadan edindikleri yeni bilgiler, seçmenlerin bir kısmını baĢlangıç
noktalarını terk ederek farklı bir adaya destek vermeye itebilmektedir (Ladd, 2006: 4..
Partiyle özdeĢleĢmeye iliĢkin geleneksel model, Michigan modelinde oy verme davranıĢı
üzerine geliĢtirilmiĢ özgün kavrama uymaktadır. Seçmenle siyasal partilerden biri arasında
toplumsallaĢma sürecinde kurulan ve politik bilgi ve deneyimle güçlenen psikolojik bir bağ
sayılan bu özdeĢleĢme bir bakıma onun içinde yaĢadığı toplumsal grupla özdeĢleĢmesi anlamına
gelmekte ve diğer siyasal tutumlara göre daha kalıcı olmaktadır. Bu gelenekten gelen çeĢitli
yazarlar partiyle özdeĢleĢme ile dinle özdeĢleĢme arasında belirli örtüĢmeler saptamıĢlardır. Parti
ile özdeĢleĢme, seçmenlere bir ideolojinin sağladığı sadakat duygularını aĢılamaktadır. Böylece
teoloji içinde din neyse, politika içinde de parti o olmaktadır: O aĢamadan sonra yaptığı Ģey,
kiĢinin düĢünce dünyasına yapı, teĢkilat ve tutarlılık sağlamaktır. Bu, “belirli bir siyasal parti için
yalın bir tercih yapma olayının ötesinde derin bir psikolojik bağlılığı ve kiĢinin benliğinin bir
grubun duygularını içerecek Ģekilde geniĢlemesini ifade etmektedir” (Campbell‟den aktaran
Miller ve Shanks 1996: 120-121.. Belirtildiği üzere, tıpkı dinsel aidiyet duygusunda olduğu gibi
toplumsallaĢma sürecinde edinilmekte, ailenin, meslektaĢların ve akranların değer ve tutumları
tarafından etkilenmektedir. Böylece, partizanlık sosyal kimliğin saf bir formuna dönüĢmektedir
ki, orada yurttaĢlar kimlerin hangi siyasal partilere bağlı olduğuna ve onların bu gruplarla birlikte
tanımlanıp tanımlanamayacağına iliĢkin süreğen bir algıya kavuĢmaktadır (Green vd., 2002: ix).
Ancak partizanlık doğrudan ve muğlâk bir biçimde seçmenin oy tercihinin nasıl somutlaĢacağını
ifade eden bir değiĢken değildir. Demokratik toplumlarda siyasal yaĢamın özellikle partilere
endeksli olduğu, partilerin sunduğu politik programda yer alan vaat ve önerilerin çoğu zaman
yurttaĢların yoksun olduğu haber ve bilgileri gerektirdiği göz önüne alındığında, partizanlığın
seçimleri ve adayların önerilerini okumanın bir aracı olarak iĢlev gören konuların politik içerikli
deneyiminde merkezî bir değiĢken olduğu ortaya çıkmaktadır (Campbell vd., 1960, 121-122..
76
Michigan modeli‟ne bağlı olan araĢtırmacılar, parti kimliği ya da aidiyetinin büyük oranda
çocukluk döneminde edinilmiĢ, değiĢmez bir psikolojik bağımlılık olduğunu düĢünme
eğilimindedir (Leigh, 2005: 267.. ġu halde seçmen tercihlerinde bireylerin çocukluk
dönemlerinden baĢlayan siyasal sosyalleĢme sürecinin önemli oranda etkili olduğu varsayımı ile
hareket edilmektedir. Bu yaklaĢıma göre, “siyasal sosyalleĢme süreci” neticesinde kazanılan
siyasal tutumlar ve ideolojik yönelimler, seçmen davranıĢına yön vermektedir (Beren, 2013: 195..
Partiyle özdeĢleĢme modeline göre, kiĢi oy verme yaĢına eriĢmeden önce politik iĢler
doğru yönelmekte ve onun bu yönelimi sosyal çevresini güçlü bir biçimde yansıtmaktadır.
Campbell ve arkadaĢları partiyle özdeĢleĢmenin küçük yaĢlarda aile içinde gerçekleĢtiğini ve
politikayla yoğun olarak ilgilenen ebeveynin çocuklarında belli bir siyasal partiye karĢı daha
güçlü psikolojik bağlılıkların oluĢtuğunu tespit etmiĢlerdir. Yaptıkları araĢtırmanın sonuçlarına
göre, birisi veya her ikisi politik yönden aktif olan Demokrat ebeveynin çocuklarının % 79‟u
Demokrat, % 8‟i Cumhuriyetçi; tersi bir durumda, yani Cumhuriyetçi ebeveynin çocuklarının %
71‟i Cumhuriyetçi, % 14‟ü ise Demokrat olmaktadır. Politik açıdan aktif olmayan Demokrat
ebeveynin çocuklarının % 76‟sı Demokrat, % 4‟ü Cumhuriyetçi; aktif olmayan Cumhuriyetçi
ebeveynlerin çocuklarının % % 66‟sı Cumhuriyetçi, % 17‟si ise Demokrat olmaktadır (Campbell,
1960: 47.. Türkiye‟de de kiĢinin politik tutum ve tercihlerinin biçimlenmesinde aile faktörünün
önemini ortaya çıkaran bilimsel çalıĢmalar bulunmaktadır. Örneğin Aydın ve Özbek, aile
kurumunun bireyin siyasal görüĢ ve parti tercihinin oluĢumunda baskın bir faktör olduğunu öne
sürmektedir (Aydın ve Özbek, 2004: 165..
2.3.3.Rasyonel Tercih Modeli/Ekonomik YaklaĢım
Seçmen davranıĢının ekonomik değiĢkenlerden etkilendiği fikri temelinde Ģekillenen
“Rasyonel Tercih Modeli” seçmenin kendi çıkarlarını bildiği ve bu doğrultuda oy kullandığı
varsayımına dayanmaktadır. Michigan Okulu‟nun çalıĢmalarından oy vermede “aday”, “parti”,
“sorun” üçlemesinin dıĢında bir yaklaĢıma sahip olmasıyla (Ġnan ve Meder, 2008: 32-35., daha
ayrıntılı olarak ele alınırsa üç ana baĢlıkta farklılaĢmaktadır: Ġlk olarak rasyonel seçim
yaklaĢımında seçmenin hatır için oy kullanması söz konusu değildir. “Partiyle özdeĢleĢme
modeli” olarak da bilinen Michigan yaklaĢımında ise, seçmenin tercihi duygusal bağlılık ya da
bağımlılığın etkisinde Ģekillenmektedir. Ġkinci farklılık, rasyonel tercih modellerinin genellikle
seçmenin politik amaçlarına odaklanması ve toplumsal çevrenin etkilerini bir ölçüde görmezden
77
gelmesidir. Son farklılık ise, rasyonel tercih yaklaĢımında seçmenlerin kendi oylarıyla ilgili
politik bilgilere araçsal olarak yaklaĢmasıdır. Ġnsanların karar verebilmek için daha fazla bilgiye
ve bu bilgileri bütüncül, soğukkanlı bir tarzda değerlendirmeye ihtiyacı vardır; oysa partiyle
özdeĢleĢme modelinde partiyle duygusal bağlılık geliĢtirildiğinden dolayı, siyasal rakiplere
bilgiye dayanmaksızın ve kısa vadeli savunmacı tepkiler içinde yaklaĢılmaktadır (Harrop ve
Miller‟den aktaran Kalender, 2005: 51..
Rasyonel tercih yaklaĢımıyla ilgili çalıĢmalar yaklaĢımın öncüsü olan Anthony Downs‟un
seçmen tercihleri konusundaki mevcut ilkeleri sarsan “An Economic Theory of Democracy”
isimli eseri ile Ģekillenmeye baĢlamıĢ ve sonraları farklı araĢtırmacılar tarafından geliĢtirilmiĢtir.
Downs, teorisinin ana tezini, “Ana tezimiz, demokratik politik sistemde faaliyet gösteren partiler
kâr peĢinde koĢan bir ekonomik yapı içindeki müteahhitlere benzemektedir. Bu siyasal partiler
özel ve nihaî hedefleri olan iktidara gelebilmek için daha fazla oyu çekebileceğine inandıkları
politikaları geliĢtirirler, tıpkı müteahhitlerin daha fazla kâr getireceğini düĢündükleri projeleri
yaptıkları gibi… Tezin içeriğini incelemek için, yurttaĢların politikada rasyonel davrandığı
varsayımından hareket edilmiĢtir. Bu öncülün kendisi, ikinci ana hipotezdir.” sözleriyle
özetlemeye çalıĢmaktadır (Downs, 1957: 295-296..
Teoriye göre, seçmen davranıĢının temelinde oy verme eyleminin verimliliğini maksimize
etme kaygısı yatmaktadır. Seçmenler ve siyasal partiler, doğrudan doğruya kendi çıkarları
doğrultusunda hareket ederler. Burada rasyonellik (akılcılık), kullanılan araçların amaçların
gerçekleĢmesine hizmet edecek Ģekilde kullanılmaktadır.
Rasyonel olan, etkin olana iĢaret etmektedir. Verilen girdi için çıktıyı maksimize etme ve
verilen çıktı için girdiyi minimize etme Ģeklinde devam eden bir süreçten söz edilmektedir.
Böylelikle ekonomistler ne zaman “rasyonel adam” deyimine göndermede bulunsa, düĢünce
süreçleri özellikle mantıklı önermeler barındıran, önyargılardan arınmıĢ ya da duyguları iĢlevsel
olmayan bir kiĢiyi tarif etmiĢ olmamaktadırlar. Normal kullanım içinde bunların her biri rasyonel
kiĢiler olarak görülebilirler; ancak “ekonomik” sözcüğünün tanımı amaçlarına ulaĢmak için
bilgisini en etkin biçimde kullanarak en değerli çıktıyı elde etme noktasına doğru ilerleyen
kimseye göndermede bulunmaktadır (Downs, 1957: 5.. Yapılan bazı araĢtırmalar, örneğin
Amerika BirleĢik Devletleri‟nde seçmenlerin baĢkan adaylarını ekonomide meydana gelen
iyileĢme ya da kötüleĢme göstergelerine göre değerlendirdiklerini, ekonomi kiĢisel durumlarına
78
da olumlu yansıyacak Ģekilde iyiye gittiğinde bir sonraki seçimde baĢkan adayını
ödüllendirdiklerini, tersine ekonomi kötüye gittiği ve kendileri de bundan olumsuz Ģekilde
etkilendiklerinde adayı cezalandırdıklarını ortaya koymuĢ bulunmaktadır (Hibbs, 2000: 149-180..
Söz konusu rasyonalite anlayıĢına göre seçimler bir hükümeti seçmeye hizmet ederken,
seçimdeki rasyonel davranıĢ yalnızca bu hedefe kilitlenmiĢ olan tavrı ifade etmektedir. Rasyonel
tercih teorisi seçmenler için asıl meselenin ideoloji olmadığını, hükümetlerin atacağı somut
adımlar olduğunu dikkate sunmaktadır. Bununla birlikte, seçmenler hükümetlerin bütün
kararlarının içeriğini detaylı biçimde bilmez ve bu durum ortaya çıkacak olan bütün sonuçları
anlama ve değerlendirme çabasını gerektirmektedir (Downs, 1957: 98..
2.4.Dinî Ġnançlar ile Politik Tutumlar Arasındaki ĠliĢkilerde Genel Kuramsal
Çerçeve
Sosyoloji ve antropoloji bilimlerinin ana ders kitapları, din faktörü dikkate alınmadıkça
insan davranıĢlarının tam anlamıyla analiz edilemeyeceğini söylemektedirler. Din, toplumun hem
mikro hem de makro düzeylerinde her zaman ön plandadır (Stout ve Huckins, 2001: 1..
Ġnsana ne denli doğal görünse de, toplum aynı zamanda tanrısal bir kökene sahiptir. Zira
Tanrı insanın tasarımcısıdır. Söz konusu olan insan doğasının yalnızca tanrısal bir kökene sahip
olması değildir elbette; dahası, sahte olsun, hakikî olsun, din neredeyse bütün beĢerî, özellikle de
siyasal kurumların temelidir. Din, bu kurumlara ihtiyaç duydukları kıvam ve istikrarı sağlar.
Daha geriye gidilirse, tasavvur edilebilecek tüm kuramlar dinsel bir kökten beslenirler; öyle
olmasaydı çoktan kaybolup gitmiĢ olurlardı. Kurumlar, tanrısallaĢtıkları ölçüde güçlü ve
süreklidirler. Dinsel fikirlere ister gülünsün, isterse saygı duyulsun, bunun bir önemi yoktur.
Onlar yine de bütün sürekli kurumların temellerinde dururlar. Sahte, sapkın ya da doğrucu kabul
edilen tüm uygarlıklar, din adamları, dini koruma ve güçlendirme yönündeki kaygılara dayalı
toplu göçler, âyinler, hatta mucizelerle baĢlamıĢtır. Böylelikle uygarlık ilham ve düĢünsel
dayanaklarını dinden almıĢ, toplumlar onun sayesinde uygarlaĢmıĢlardır. Din siyasal binanın
çimentosudur. Dolayısıyla din, siyasal kurumlar dâhil olmak üzere ulusların oluĢum ve
geliĢimlerinin her aĢamasında yaĢamsal bir rol oynamıĢtır. Dünyanın bütün ulusları, siyasal
iĢlerde ruhanî erke (sacerdace) az veya çok nüfuz tanırlar. Barbar uluslar ancak din yoluyla
olgunlaĢmıĢ ve din her zaman öncelikle siyasal egemenlikle ilgilenmiĢtir (Barbier, 1999b: 87-88..
Mohandas Gandhi‟nin bir zamanlar Ģöyle dediği anlatılır: “Dinin politikayla hiçbir ilgisinin
79
olmadığını düĢünenler, ne dini ne de politikayı anlayabilmiĢlerdir” (Gandhi ve Desai, 1966: 371..
Bu açıdan denilebilir ki, kiĢinin içinde bulunduğu toplumdaki din pratiği sosyo-politik tutumların
Ģekillenmesinde etkili olmakta, dinî ibadet ve toplantılara katılma belirli siyasal ve toplumsal
konularda kamuoyu oluĢumuna etkide bulunmaktadır (Hülür ve Kalender, 2003: 179..
Öte yandan buna karĢıtlık içinde, konuyla ilgili çalıĢmalarda ortaya çıkan diğer bazı
görüĢler, genel olarak özellikle din ile politika arasında doğrudan bir iliĢki kurmanın, dinsel
olanla din dıĢı olanın birleĢtirilmesinin mutlak anlamda gerekli olmadığı yönünde
somutlaĢmaktadır. Bu grupta yer alanlar, çoğunlukla Hıristiyan kökenli araĢtırmacılardır. Genel
olarak Hıristiyanlar, görüĢlerini genellikle Ġsa Mesih‟in “Sezar‟ın hakkını Sezar‟a, Tanrı‟nın
hakkını da Tanrı‟ya verin.” Ģeklindeki beyanı ile temellendirmektedirler. Ġsa Mesih‟e atfedilen bu
deyiĢ, günümüze değin politik yapı ile olaylara müdahil olmak isteyen din adamlarını dıĢarıda
tutmak amacıyla kullanılmıĢtır. Matthew‟in aktardığı Ģekliyle J. K. Balogun‟un bakıĢ açısından
değerlendirilirse, Ġslam dini ise tam tersine dinsel konularla seküler olanlar arasında bir ayırım
gözetmemektedir (Kukah, 1998: 17-22..
Ne var ki, örneğin Matthew Hassan “Ġsa Mesih bu sözüyle ne politika ile dinin birbirine
karıĢmaması gerektiğini, ne de Hıristiyanların politika ile uğraĢmamaları gerektiğini söylemek
istemiĢtir.” diyerek bu düĢünce ekolü ile ters düĢmüĢtür. Ona göre, söylenmiĢ olan sözde Sezar‟ın
iktidarının temsilcisi olarak verilmesi gereken nesneyle politikaya değil paraya vurgu yapılmıĢtır
ve bu yüzden para aynı zamanda onun iĢaretidir. Tanrı‟nın krallık ve otoritesinin Sezar‟ın
iktidarının üzerinde olduğunda kuĢku yoktur. Hem Sezar hem de parası Tanrı‟nın denetimi
altında olduğundan, ikisini birbirinden ayırmak anlamsızdır (Kukah, 1998: 16.. Bu noktada, dinin
ve din adamlarının politikadan uzak durması gerektiğini söyleyenlerin görüĢlerinin, politika ve
politikacıların dini kitleleri kandırmak için araçsallaĢtırdıkları, dolayısıyla onu enikonu
kirlettikleri yönündeki geçmiĢ deneyimlere dayandığının özellikle not edilmesi gerekmektedir.
Gerçek Ģu ki, din ile din dıĢı olan arasındaki iliĢki karĢılıklı faydalara dayalı olduğundan dolayı,
dinin politik ideolojileri neden etkilememesi ya da tersinin olmaması gerektiği noktasında sağlam
bir gerekçe bulunmamaktadır. Böylesi bir etkileĢimin mümkün ve serbest olduğu yerde,
toplumun doğası ve sınıfsal katmanlarının mevcut iliĢki modunu dikte etme konusunda yapacağı
çok Ģey olduğu kesindir. Evrensel bir olgu sayılmasa da, dinsel açıdan tektip bir toplumda din ile
politika mutlaka etkileĢebilir ve böyle bir etkileĢimin meyvesinin daima barıĢ ve ekonomik
80
geliĢme olması beklenir. Bu bakıĢ açısı olasılıkla dinsel tektipliğin siyasal istikrarın temel koĢulu
olduğunu öne süren Aristotales okulunun savını benimseyip desteklemeye götürecektir. Diğer
taraftan, heterojen ve çoğulcu bir toplumda da inanç açısından çeĢitlenen fikir ve ideolojiler din
ile politika arasında yakın bir iliĢkiye izin vermeyebilir. Söz konusu iliĢkisizlik hali, aynı
zamanda, çoğulcu toplumlarda siyasal partilerin neden dinsel temellere dayalı olarak
kurulmadığının da açıklaması gibi görünmektedir. Böylelikle, bir anlamda politika ve devlet
yönetimi seküler bir sürece yönlendirilmiĢ olmaktadır. Toplumdaki dinler arasında sürüp giden
üstünlük mücadelesinin dünyadaki sosyo-ekonomik kurumlara olan inancı etkiliyor olması
nedeniyle, özellikle devlet politikalarının belirlenmesinde din ile politik kurumlar arasında
uzlaĢmaya izin verilmemektedir. Bazı doğu ülkelerinde çeĢitli dinlerin diğerlerinin devletin
yönetiminde rol aldığını görmek istememesi huzur ve ekonomik refahın yeĢerip geliĢmesine
engel olurken, bu durum Batı toplumlarında aynı olmayabilmektedir (Valenzuela vd., 2009: 1..
Sözgelimi Leicester Webb‟e göre, bu toplumlar adalet, eĢitlik, özgürlük ve ahlakî
erdemler gibi özünde Hıristiyanlık öğretisinin etik önermeleri ile ilintili belirli bazı siyasal
değerler etrafında bütünleĢmiĢlerdir. Fakat B. Alford çoğulcu bir toplumda din ile politika
arasında etkili bir iletiĢim olasılığının var olduğunu ifade etmektedir. Ona göre, bu iliĢki büyük
ölçüde politikanın sekülerleĢmesi, dinsel inançların zayıflığı ve dinin yaĢamın diğer alanlarından
ayrılması gibi, toplumda belirli koĢulların varlığına bağlıdır. Dinsel açıdan tektip olan
toplumlarda da çoğulcu dinsel ideolojilerin varlığı mümkündür ve bütün o dinlerin öğreti ve
uygulamalarının uzlaĢı sağladığı yerde politik amaçta bütünleĢme söz konusu olabilmektedir
(Alfold, 1981: 164.. Politik kararların dinsel doktrinlere göre formüle edildiği ülkelerde, dinsel ve
siyasal özgürlüğün bir arada gerçekleĢtirilip yaĢama geçirilmesi yönünde bir baĢarıya ulaĢılması
olasıdır. Bu, istendik bir iliĢki için iyi bir temel teĢkil edebilir. BirikmiĢ olan gözlem ve
deneyimler açısından bugüne dek politika ve din arasında istenmedik bir etkileĢim biçiminin
oluĢtuğu kanısı yaygınlaĢmıĢ olmasına rağmen, bu iki olgu arasında toplumun doğasına bağımlı
olmaksızın etkileyici bir iliĢkinin yaĢanması ihtimali kolaylıkla yadsınamaz. BaĢka bir deyiĢle,
din ve politik inanç açısından tektip toplumlarda olduğu gibi çoğulcu bir yapıya sahip olan
toplumlarda da istendik iliĢkiler kurabilir; ancak böyle bir iliĢkinin baĢarılı olabilmesi, toplum ve
onun yurttaĢlarının özellikle kendi dinsel inanç ve ideallerinin uygulamaları üzerinde kayda değer
oranda katkı sunmalarını gerekli kılmaktadır (Valenzuela vd., 2009: 1..
81
Siyasal modernleĢme sürecinde tarih geleneksel siyasal sistemlerin ara dönemlerine
tanıklık etmiĢ, uzun zamanlar boyunca modernite ile din arasındaki çeliĢki ve çatıĢmalar buna
gerekçe gösterilmiĢtir (Sarıbay ve Kalaycıoğlu, 1985: 26-27..
Böylece, dinsel inançların pek çok toplumsal ve politik tutum ve davranıĢta güçlü bir
belirleyici olduğu anlaĢılmaktadır. Bu güçlü etki, BirleĢik Devletler ve Avrupa‟da son birkaç on
yıldır yapılan sosyal bilimler araĢtırmaları aracılığıyla pek çok kez ortaya konulmuĢtur. Dinsel
inançların geniĢ bir spektrumda toplumsal ve siyasal tutum ve davranıĢları belirleyici bir rol
oynadığında fazlaca kuĢku bulunmamaktadır. Ne var ki, konuyla ilgili ampirik araĢtırmalardaki
genel artıĢa rağmen, örneğin Latin Amerika‟da dinin sivil ve politik yaĢamı etkileyen tutum ve
pratikler üzerindeki etkisi ile ilgili sistematik araĢtırmalar ĢaĢırtıcı derecede az görülmektedir
(Valenzuela vd., 2009: 1..
S. O. Abogunrin, “Nijerya‟da Politik Ġdeoloji ve BarıĢçıl Birlikte YaĢamı BütünleĢtirmeye
Doğru: Bir Hıristiyan GörüĢü”, baĢlıklı makalesinde din ve politikanın insanın toplumsal
psikolojisi ve koĢulları içinde birbirinden ayrılması olanaksız kurumlar, aynı Ģekilde dünyevî
hükümetlerin Tanrı‟nın dünyayı fiziksel ve ruhsal teokratik yönetiminde iĢlev yürüten görevlileri
olduklarını öne sürmektedir (Abogunrin, 1984: 118..
Olaya islamî bir perspektifeten bakan R. D. Abubakre‟in görüĢüne göre ise, Ġslam dini
Müslüman topluma politik ideoloji ve pratiğini dikte eden bir yaĢam biçimidir. Ayrıca Ġslam‟ın
idealleri politik yapılanmalara iyi bir rehber olmakla birlikte, genellikle bu ideallerin uygulama
biçimlerinin politik durum dâhil olmak üzere toplumda egemen olan diğer bütün sosyo-kültürel
kurumlar tarafından etkilenmesinin kaçınılmaz olduğuna iĢaret etmektedir (Abubakre, 1984:
129..
Bugün din faktörüyle de iliĢkili olarak siyasal geliĢmeler üzerine yapılan akademik
çalıĢma ve araĢtırmalarda genellikle üç ana temaya vurgu yapılmaktadır: Bunlar, dinin politik
yapıdan giderek artan bir biçimde dıĢlanmasını ve dinî içerikli ya da ağırlıklı olanların yerine
modern yasaların ikamesini ifade eden “siyasal iktidarın sekülerleĢmesi” süreci, halkın politikaya
katılımını ilkeleĢtirip uygulamaya koymayı ifade eden “kitlelerin politize edilmesi” süreci ve
yönetimin sosyo-ekonomik geliĢmeyi yönetmedeki etkisini arttırmayı ifade eden “ilerleme
kapasitesinin geniĢletilmesi” sürecidir (Pye, 1966: 45-47.. AnlaĢılan, modern politik sistemlerin
82
geliĢim sürecinde ortaya çıkan temel değiĢiklik, din ile devletin ayrıĢmasıdır. Yönetimler sosyopolitik yaĢamda dinin nüfuz alanını daraltacak Ģekilde güçlendiği için, dinsel-politik sistemlerin
organik modelinin bu geliĢmede belirli bir avantaja sahip olduklarını söylemek olası gözükmekte,
ancak yine de organik dinî sistemlerde olduğu gibi dinin baĢlıca kolektif ifadesi, bütün toplumu
düzenleyen sosyal yapılarda görülmektedir (Smith, 1970: 13.. Kilise sistemi karĢısında daha
avantajlı bir konumda olmaları nedeniyle, böyle sistemlerde kitlelerin siyasallaĢtırılması ve
ilerleme kapasitesinin geniĢlemesi süreçlerinde yönetimin dinle olan iliĢkisi dolaylı ve kısmî,
ancak olumludur (Smith, 1974: 4..
Konu bugünün dünyasında dinle toplumsal ve siyasal düzen arasındaki olası iliĢki
formları açısından değerlendirildiğinde, ortaya çıkan sistemleri iki ana modele ayırmak doğru
görünmektedir: Birincisi “organik model”, ikincisi “kilise modeli”dir. Bölünmez ya da bütüncül
bir yapı tarafından kullanılan organik modelde dinî ve siyasî fonksiyonlar arasında geçirgenlik
vardır ve dinin toplumla olan eĢitliği maksimize edilmiĢtir. Ġkincisinde siyasal ve dinî alanlar
arasında daha büyük bir yapısal ayrıĢma ve rol farklılaĢması görülmekle birlikte, yakın bir ittifak
içinde iĢlevleri arasında yoğun bir mübadeleye yer vermektedirler. Bu ikisi ideal iliĢki modelleri
olarak kabul edilse de, Hinduizm ve Ġslam güçlü bir Ģekilde organik modele, Budizm ve
Katolikliğin kilise modeline daha yakın ve eğilimli oldukları ileri sürülebilir. Demek oluyor ki,
benzer saptamalar ana hatlarıyla hemen hemen bütün dinler için geçerli olsa da, siyasal düzenle
iliĢkilerde müdahaleci ve yapılandırmacı karakter ve tutumun Ġslam dini için daha geçerli olduğu
söylenebilir (Smith, 1970: 7-10.. Ġslam dünyasının tanınmıĢ entelektüellerinden biri olan
Muhammed Asad‟a göre, Kur‟anî doktrin evrendeki her varlığın Tanrı‟ya bağlı olup onun
otoritesine boyun eğdiğini ısrarla vurguladığı için, bir insan yapımı olan devletin hür olmayan bu
varlıklardan kendisine mutlak sadakat talebinde bulunması kolay anlaĢılabilir bir Ģey değildir.
Tanrı‟nın otoritesi devredilemeyeceği için, Ġslamî bir devletin hiçbir yöneticisi de Tanrı adına
konuĢamaz ve hüküm veremez. ÇağdaĢ dünyamızda sadece kendisinin yerine getirebildiği bazı
temel iĢlevlerinden ötürü devlet gerekli olabilir ve o bağlamda diğer politik entitelerle iliĢkileri
çerçevesinde kendi toprakları ve yurttaĢları üzerinde bir dizi özel hak ve yetkilerden oluĢan özel
bir egemenlik iddiasında bulunabilir. Ne var ki, Ġslam‟a göre egemenliğe dayanan teolojik bir
unvan edinemez (Asad, 2012: 77-78..
83
Bu anlamda, Ġslam tarihi bile henüz gerektiği gibi ve gerektiği kadar araĢtırılmıĢ değildir.
Akademik çevreler, diğer bütün inançlar konusunda olduğu gibi, Ġslam inancının da zamanla
nasıl değiĢtiğine iliĢkin olarak yalnızca birtakım ipuçlarına sahiptir; fakat son yıllarda yapılan
araĢtırmalarda özellikle iki nokta oldukça açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Bunlardan biri
Ģudur: Ġslam gibi toplumsal iliĢkileri tanrısal bir mesajın ıĢıkları altında değerlendiren ve toplumu
arzu edilen ilahî ideale yaklaĢtırmaya çalıĢan bir dinde, din kavramının bir “üstyapı” kurumu
olarak değil, bir “temel Ģekillendirici” olarak ele alınması gerekmektedir (Mardin, 2002: 10..
Bu noktada, Boteach Shmuel‟in din-politika iliĢkisi ile ilgili olarak Ġngiltere örneği
üzerinden giderek aynı zamanda din ve siyasetin doğasına iliĢkin ilginç saptamaları içeren
yaklaĢımından söz etmek gerekir: Genel olarak, seçimler yaklaĢtıkça dinin politikada daha etkin
bir rol oynadığı görülmektedir. Ġngiltere Kilisesi‟nin piskoposları da elbette ki bir partinin
herhangi bir politikasını ya da doğrudan doğruya bir partinin kendisini destekleyebilir; bir kısmı
sosyal sorunlara ve yoksullara yardıma önem verdiği gerekçesiyle ĠĢçi Partisi‟ni, diğer bir kısmı
“köklere dönüĢ” temalı bir kampanya yürüttüğü ya da aile kurumunun korunmasına vurgu yaptığı
gerekçesiyle Muhafazakâr Parti‟yi destekliyor olabilir. Söz konusu ruhban sınıfı politik arenaya
yönelik müdahalelerini dinî çağrının bir parçası olduğu temelinde mazur gösterebilirler (Boteach,
1997: 16.. Ne de olsa politikanın insanların hayatı üzerinde kayda değer bir etkisi vardır ve dinin
amacı toplumu ve bireyi amaçlar, idealler, hatta kimi zaman sosyo-politik tutumlar doğrultusunda
yönlendirmektir (Reker, 2000: 39-55.. Ancak din kendini politikaya sokarak ciddî ve tahripkâr bir
hata iĢlemektedir. Pek çok din adamı amaçlarına ulaĢmalarını sağlayan bir araç olmayı baĢardığı
sürece politikadan yararlanabileceklerine içtenlikle inanmaktadır. Burada görmekte baĢarılı
olamadıkları Ģey, din ile politikanın birbirine karıĢtırılamayacağı ve birbirlerinin çıkarlarına
hizmet edemeyecekleri gerçeğidir. Zira temellerine inildiğinde, ikisinin çıkıĢ noktası ve
yönelimlerinin de olabildiğince farklı olduğu görülecektir. Daha kötüsü, devlet dinî değiĢimi
sağlamada araç olarak politikayı kullanmaya çalıĢırken, din ile ciddî anlamda uzlaĢmıĢ
olmaktadır (Boteach, 1997: 17..
En genel çerçevede dinin siyasetle olan iliĢkisini anlamak için ise, öncelikle din, ideoloji
ve sembolizm arasındaki çift yönlü etkileĢimi ve dinin bireysel yaĢam üzerindeki etkisini masaya
yatırmak gerekir. Geleneksel-dinsel sistemlerde din, toplumu anlam ve tecrübenin ortak çerçevesi
içinde bütünleĢtirmektedir. Genç bir birey, olağan toplumsallaĢma süreçleri içinde kutsal içerikli
84
simgelerle eĢleĢtirilmiĢ olan bir dizi inanç ve değer edinmektedir (Smith, 1970: 5-6.. Bu
bağlamda, politikanın yönlendirmesi yukarıdan aĢağıya doğru, dinin yönlendirmesi ise aĢağıdan
yukarıya doğrudur. Politik arenada önce bir parti hükümeti, hükümet ise halkı değiĢtirmeye
çalıĢırken, din bütün bunları değiĢtirmede tabandan yukarıya doğru hareket eder. Din tek tek
bireyleri dönüĢtürür ve süreç içinde onları bir harekete evriltir; oysa politikacılar hükümetin
yapısını değiĢtirdikten sonra onunla toplumu değiĢtirmeyi hedeflerken, din düz bir çizgide
ilerleyerek kesintisiz bir iletiĢim halinde insanları değiĢtirmeye yönelir. Hükümetler oy verme
iĢlemi ve tasarlayıp izlediği politikalar vasıtasıyla toplumsal değiĢimi zorlarken, din bunu
kiĢilerle sıkı bağlantı kurup onları düĢünsel ve ruhsal anlamda beslemesi sayesinde gerçekleĢtirir.
Politika yasa ve yürütme organları ile çalıĢırken, din yasayı genelleĢtirip içsel bir ikna süreci
oluĢturur (Boteach, 1997: 16..
KuĢkusuz, bir kilisenin kendisine ait veya bağlı olanların politik anlayıĢını biçimlendirme
gücünü ortaya koyan sayısız örnekler vardır. Kohut, dinin siyasal konu ve sorunlar, siyasal
partiler, adaylar ve etkinlikleri ile iliĢkiye geçtiği böylesi durumlarda dinsel aidiyetin siyasal
açıdan çok önemli bir etken olabileceğini ifade etmektedir (Kohut vd., 2000, 13.. Zira bireyler, ait
oldukları sosyal gruptan edindikleri inanç deneyimlerini bir Ģekilde paylaĢırlar. Bunun çağrıĢım
ve etkileĢim nümuneleri aracılığıyla olduğu kadar, dinin politikayla iliĢkilendiği yerlerde ortaya
çıkan çeĢitli öğretilere ve farklı dinsel grupların öne çıkardığı aykırı siyasal karakterlere maruz
kalma yoluyla da gerçekleĢtiği görülebilmektedir (Smidt vd., 2009, 9..
Tekrar Boteach‟e kulak verilirse, öncelikle dinin bütün gücünün halk tabakasına yönelik
hitabından kaynaklandığını vurgulamakta yarar olacaktır. Hükümetler gelip geçici olabilirler;
fakat dinî iletilerin dokunduğu kimseler asla değiĢmezler. Çünkü en iyi olasılıkla hükümetler
bireylerin yaĢadığı çevreyi yasama yoluyla değiĢtirebilirler (Boteach, 1997: 16.; ancak bireyin
kendisini yalnızca din değiĢtirebilir (Headey vd., 2008: 17.. Dolayısıyla, dinin politikayı her
zaman etkilemesi gerektiği öne sürülebilir; ancak bunu uzaktan yapmalıdır. KuĢkusuz din
siyasetten çok daha güçlü ve dayanıklıdır. Dolayısıyla kendisini siyasete doğrudan müdahaleden
ne denli hızlı koparıp uzaklaĢtırırsa, o denli temiz, duru ve etkileyici olacaktır (Boteach, 1997:
16.. Oysaki dinle devlet ya da politikanın iliĢkileri konusunda geliĢtirilen yaklaĢımlardan liberal
yaklaĢıma göre, birbirine karıĢması halinde gerek birey ve toplum gerekse devletin sağlıklı
iĢleyiĢi açısından ciddî sorun ve hasarlara yol açması kaçınılmaz olan iki farklı yapıdan söz
edilmektedir (Barbier, 1999a: 214..
85
Gelinen aĢamada dünya gerçeği ele alınarak 2.1 milyar Hıristiyan, 1.3 milyar Müslüman,
900 milyon Hindu, 376 milyon Budist ve 14 milyon Yahudinin bulunduğu, buna karĢın nüfusun
yalnızca geri kalan 1.1 milyarlık kısmının kendini “dindar olmayan”, “laik”, “ateist”, “agnostik”
ve benzeri ifadelerle tanımladığı göz önüne alınırsa, 6.5 milyarlık dünya nüfusunun % 85‟inin bir
dine mensup olduğu görülmektedir (Theorleif ve Esmer, 2007: 481-482.. WIN-Gallup
International‟ın yapmıĢ olduğu uluslararası bir araĢtırmada ise, 21. Yüzyıl‟ın baĢlangıç yılları
itibariyle daha ziyade Doğu Asya bölgesinde yoğunlaĢmakta olan ateistlerin dünya ölçeğindeki
oranı % 13 olarak görünmektedir. Bölgelere göre vermek gerekirse, Çin‟de yaĢayan nüfusun %
47‟si, Japonya‟da % 31‟i, Batı Avrupa‟da ise % 14‟ü kendini ateist olarak tanımlamaktadır. Diğer
bölgelerde nüfusun büyük çoğunluğu kendini dindar olarak ifade etmekte ve bunların küresel
ortalaması % 59 olarak çıkmaktadır. Bunların yanı sıra, kendini dindar olarak görmeyen, ancak
ateizmi de kabul etmeyenlerin oranı ise, % 24 olarak saptanmıĢ bulunmaktadır (Gilani vd., 2012:
2..
Özellikle biliĢsel tutarlılık üzerine yoğunlaĢılarak psikoloji alanında geniĢ çaplı olarak ele
alınıp incelenen dinsel inançların doğası ve önemi ile ilgili çalıĢmalardan elde edilen veriler,
biliĢsel tutarlılığın bireyin birbirine zıt iki inancı birden korumaya çalıĢması durumunda ona
sıkıntı vereceği yönündeki bulgulara iĢaret etmektedir. Örneğin din ve politika noktasında
çeliĢkili tutumları muhafaza etmenin sonunda, birey ya politik isteğine engel olan düĢüncelerinin
dinsel yanlarını budayarak politik ağırlıklı bir noktaya ya da tersini yapıp politik görüĢlerinden
feragat ederek dinsel inancına yakın bir yere konuĢlanacaktır (Hoge vd., 1985: 21-38.. Ancak
burada önemle belirtmek gerekir ki, WIN-Gallup International‟ın araĢtırmasında bir dine mensup
olduğunu ifade edenlerin çoğunluğunun gündelik hayatlarında dinin politikadan daha önemli
olduğunu düĢündükleri görülmektedir. Örneğin Dünya Değerleri/Avrupa Değerleri AraĢtırması,
dünya ölçeğinde 100. 000 kiĢi üzerinde gerçekleĢtirdiği anket uygulamasında politikanın ve dinin
hayatlarında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu sormuĢ, katılımcıların aĢağı yukarı % 16‟sı günlük
yaĢamlarında politikanın dinden daha önemli olduğu, % 29‟u ikisinin eĢit derecede önemli
olduğu, % 55‟i ise dinin politikadan daha önemli olduğu yönünde görüĢ bildirmiĢtir (Theorleif ve
Esmer, 2007: 481-482..
Seguino ve Lovinsky tarafından eĢ zamanlı olarak birçok farklı ülkede uygulanmıĢ olan
bir alan araĢtırmasından elde edilen veriler, bu açıdan oldukça aydınlatıcı niteliktedir. Söz konusu
araĢtırma, dindarlığın seçmenin politik tutumları üzerinde etkili bir faktör olmanın yanı sıra
86
devletin seküler fonksiyonunu zayıflatmakta olduğuna, bunun yanı sıra özellikle Müslümanlar,
Hindular, Protestanlar ve Katolikler arasında dinin hükümetlerin karar süreçlerinde yer alması
gerektiğine dair güçlü bir inancın var olduğuna iĢaret etmektedir. Buna göre, katılımcıların
çoğunluğunun dindar olmadığını ifade ettiği ülkelerde dinin kamusal alan ve toplumsal rol
oynamasına karĢı daha az hoĢgörü göstermiĢ olup “Dinî liderler seçmenin siyasal tercihlerini
etkilememelidir.” ifadesine küçük bir oranda “Katılmıyorum.” ya da “Kesinlikle katılmıyorum.”
yanıtlarını vermiĢlerdir. Budist çoğunluklu ülkelerin yurttaĢları daha seküler bir tutumu
benimserken, daha seküler siyasal düzenlere sahip olan Ortodoks çoğunluklu ülkelerdeki
katılımcıların çoğu devlet adamlarının ve politikacıların dindar olmalarını tercih ettiklerini
belirtmiĢlerdir. Eski Komünist ülkeler olan Polonya ve Sırbistan‟daki katılımcıların çoğunluğu,
diğer ülke katılımcılarına göre dinin politikada rol oynamasına karĢı sürekli daha olumsuz veya
çekingen bir tavır ortaya koymuĢlardır. Genel olarak projede yer alan bütün ülkelerde, dinî
liderlerin halkın oy tercihlerini ve politikayı etkileyebilmesi seçeneğine kıyasla, devlet adamları
ve politikacıların dindar kimseler olmaları gerektiği görüĢüne çok daha güçlü bir inancın
bulunduğunun altının önemle çizilmesi gerekmektedir (Seguino ve Lovinsky, 2009: 26-27..
Kenneth D. Wald ve Michael D. Martinez tarafından Ġsrail ve Amerika BirleĢik
Devletleri‟nde yaĢayan Musevîler arasında yapılmıĢ olan bir baĢka araĢtırmanın karĢılaĢtırmalı
analizleri sonunda, her iki ülkedeki Musevî toplumunda da dindarlık seviyesi arttıkça dinin
politik yapıyı ve devlet politikalarını belirlemesi gerektiğine dair eğilimlerin güçlendiği, bu
olguyla birlikte dindarlık endeksinin politik tutumları belirleme oranının Ġsrail‟de BirleĢik
Devletler‟e nazaran daha yüksek olduğu sonucuna varılmıĢtır (Wald ve Martinez, 2002: 389390..
Dinin siyasal taleplerinin de olduğuna yönelik söylemler doğrultusunda çıkan tartıĢma ve
çatıĢmalara sahne olmaya devam eden çağdaĢ Ġslam dünyasına bakıldığında, Ġslam dininin
kendine özgü siyasal bir düzen öngörüp öngörmediği ve ülkelere göre kurulu siyasal düzenlere
yeni bir tasarım verme iddiasında olup olmadığı konularında mekanik siyasal bir Ġslam anlayıĢını
öne sürmekle kalmayıp aynı zamanda o yönde örgütlenerek Ģiddet eylemlerine giriĢen El-Kaide
türü radikal grupların varlık ve etkinliğine karĢın, yaygın olan eğilimin ılımlı, uzlaĢmacı ve
birlikte yaĢama kültürü yönünde olduğu söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında son yıllarda batıda
giderek yükselen, ancak Ġslam dünyasının genel eğilimlerini yansıtmayan “Ġslamofobia”nın
yapaylığı açıkça görülebiliyorsa da, radikal ve Ģiddet yanlısı politik bir Ġslam anlayıĢını besleyen
87
iki etkenden söz etmek mümkündür: Birincisi, kutsal metinlerinde hayatın irili ufaklı her karesine
iliĢkin düzenlemeler getirmiĢ olması nedeniyle Ġslam‟ın sadece ahiretle değil, dünyanın tasarlanıp
düzenlenmesiyle de ilgilendiği göz önüne alınırsa, diğer dinlerin tersine devlet yönetimlerine de
talip olmak istediği düĢünülebilir. Nitekim radikal grupları besleyen de Kur‟an‟ın ve Hz.
Muhammed‟in bu yöndeki ifade ve önerilerinden çıkardıkları kiĢisel yorumlardır. Bununla
birlikte, Ġslam dini kiĢiler yerine kuralların egemenliğini, daha doğru bir ifadeyle hukukun
üstünlüğünü öngörmektedir (Asad, 2012: 77-78..
Ġslam dininin siyasete bakıĢını ve siyasetle bugünkü iliĢkisini anlamak için öncelikle öteki
dinlerle karĢılaĢtırmalı olarak demokrasi ile olan düĢünsel ve kuramsal iliĢkisine de bakmak
gerekir.
Zaman zaman hem Ġslamî kesimlerde hem de Ģu ya da bu sebeple Ġslam‟a karĢı olanlar
arasında, çok farklı özelliklere sahip olmaları nedeniyle Hıristiyanlığın demokrasiyle
bağdaĢmasına karĢıtlık içinde Ġslam‟ın onunla asla bir araya gelemeyeceği yönünde görüĢler
yansımaktadır. Klasik gerekçeye göre, Hıristiyanlık öte dünya ile ilgili bir dindir, bu dünya ile
ilgili bir talebi, özellikle siyasal bir talebi yoktur; oysa Ġslam her iki dünya ile de ilgilendiği için
ciddî anlamda siyasal talepleri de vardır. Dolayısıyla, demokrasiyle bağdaĢması mümkün
değildir. Bu görüĢ, iki cepheli bir yanlıĢlıkla malüldür: Hıristiyanlıkla Ġslam arasında dünyaya
yönelik kural, emir, yasak ve düzenlemeleri açısından çok büyük bir farklılık bulunmamaktadır.
Ayrıca, Ġslam‟ın taĢıdığı düĢünülen siyasal iddia ve talepler demokrasiyi gereksiz ya da geçersiz
kılacak çapta ve güçte değildir. Hıristiyanlığın, bir kısmı siyasal nitelikli olmak üzere, bu
dünyaya yönelik geniĢ çaplı bir talepler kümesinin taĢıyıcısı olduğunu görmemek için, bütün bir
batı politik düĢünce ve mücadele tarihini görmezden gelmek gerekir. Esasen sadece
Hıristiyanlığın değil, bütün büyük dinlerin bu dünya için söylediği ve istediği Ģeyler vardır. Tuhaf
olan, bunun baĢka türlü olmasını beklemektir. Pek çok yazar ve düĢünürün çalıĢmaları, Ġslam ile
Hıristiyanlığın birbirinden tamamen farklı olduğu iddialarını temelinden çürütmektedir. Bu
yüzden, peĢinen Ġslam demokrasi ile bağdaĢmaz sonucuna varmak doğru bir tutum olmayacaktır
(Yayla, 1998: 78..
Ġslam ile demokrasinin bağdaĢtığını öne süren yazarların vurgu yaptığı bazı noktalar
vardır. Bu bağlamda, ilk olarak Müslümanların diğer dinlere gösterdiği hoĢgörünün altını
çizerler. Sahiden de bu açıdan bakıldığında tarihsel süreçte Ġslam‟ın Hıristiyanlıkla
kıyaslanmayacak derecede üstün bir konumda olduğu ortadadır. Ġslam‟ın avantajlı diğer bir
88
özelliği, Hıristiyanlıkta olduğu gibi bir ruhban sınıfına sahip olmamasıdır. Hıristiyanlıktaki
ruhban sınıfı çağlar boyunca Ġncil‟in yorumu üzerinde tartıĢmasız bir tekel oluĢturmuĢ, doğrulara
ve yanlıĢlara tamamen kendisi karar vermiĢtir. Hatta Katolik Kilisesi bununla yetinmeyip XIX.
Yüzyıl‟ın ikinci yarısında “Papa‟nın yanılmazlığı”nı (infallibility) resmî görüĢ haline getirmiĢtir.
Tekelindeki bu yetkiye dayanarak uzun zamanlar boyu öğreti ve uygulama planında farklı görüĢ
ve yorumların ortaya çıkıĢına mani olmaya çalıĢmıĢ, çıkanları sapık görüĢler olarak damgalayıp
acımasızca mahkûm ve infaz etmiĢ, o görüĢlerin sahiplerini aforoz etmiĢ veya yakmıĢ, kimin
aziz, kimin velî, kimin canî, kimin deli olduğuna karar verebilmiĢtir; oysa Ġslam‟da ne öyle bir
ruhban sınıfı, ne de yanılmaz Papa‟ya benzer bir halife var olmuĢtur. Her bir Müslüman‟ın
omzuna, Kur‟an‟ı okuyup anlama sorumluluğu yüklenmiĢtir (Arslan, 1995: 24-25..
Bu noktadan itibaren, dinsel inançlarla politik tutumlar arasındaki iliĢkiyi açıklamaya
yönelik olarak gerçekleĢtirilen saha araĢtırmalarına yer vermekte yarar olacaktır.
AĢağıda birkaçına yer verildiği üzere, dindar olduğunu söyleyip kiliseye düzenli olarak
devam edenler, dine bağlılığı olmayanlar, liberaller, komünistler, ateistler, travestiler, eĢcinseller
gibi araĢtırma evreninde örneklem olarak toplumun geleneksel sınıflarından marjinal gruplarına
değin bir çok insan topluluğunu içine alan ve çapraz ulusal verilerin kullanıldığı bir araĢtırmaya
imza atan Bernadette C. Hayes, sekiz batı ülkesinde dinî kimliğin politik tutumlar üzerindeki
farklı etkilerini incelemiĢ, elde edilen sonuçlar bütün bu ülkelerde dinî kimliğin farklı
kalıplarında önemli bir çeĢitlenmeyi ve dinî kimliğin politik tutumlar üzerinde anlamlı etkilerde
bulunduğunu göstermiĢtir (Sandomirsky ve Wilson, 1990: 1212-1229..
Hayes‟in araĢtırması için gerekli olan motivasyoun çoğu, din konusunda yapılan geniĢ
ölçekli anket verilerindeki sayısal artıĢtan kaynaklanıyordu. “NORC Genel Toplumsal AraĢtırma
ġirketi”, bunların örneklerinden biridir. Her ne kadar dine bağlı olmayanların oldukça çoğulcu bir
grup olarak görülebilecekleri noktasına çeĢitli Ģekillerde değinilse de, geçmiĢ araĢtırmalar bu
grupların karmaĢık ve parçalı olduğunu ortaya koymaktadır (Hadaway, 1989: 201-215..
Bilindiği üzere, Vernon‟un 60‟lı yılların sonunda (1968. dinsel tercihi olmadığını
söyleyen kiĢiler üzerinde hiçbir araĢtırmanın yapılmamıĢ olduğu (Vernon, 1962: 279. noktasına
dikkat çekmesinden bu yana, dinsel bağlılığı ya da kimliği olmayanlar konusunda pek çok bilgi
elde edilmiĢtir. Örneğin, özellikle 1980‟lerin sonundan itibaren din değiĢtiren, dine bağlılığı
olmayan ve “dinden bağımsız”lar gibi tanımlarla anılan kimseler, edebiyat dünyasında günümüze
kadar çokça yer tutmuĢlardır (Hayes ve Hornsby-Smith, 1994: 167-186.. Öncelikle, sosyo89
demografik özellikler açısından bakıldığında, daha önceki araĢtırmalar dinsel ayinlere katılanlar
arasında mevcut açık farklılıklara ilaveten, kiliseye gitmeyenlerin diğerlerine göre çoklukla genç,
erkek, iyi eğitimli ve daha yüksek toplumsal sınıflara mensup oldukları görülmektedir. Onlar da
evliliğe soğuk bakarlar ve evlenmeleri halinde boĢanmaya veya ayrı yaĢamaya hayli meyillidirler;
ama daha önemlisi, sürekli olarak liberal, hem politik hem manevî açıdan dinden ve yerleĢik
resmî kurumlardan uzak, tuhaf, marjinal, gelenekdıĢı insanlar olarak toplumdaki diğer
bireylerden çok farklı ve ayrı görülmektedirler (Brinkerhoff ve Mackie, 1993: 235-258..
Bernadette C. Hayes, dinsel inançların politik tutumları etkileyip etkilemediğini
saptamaya yönelik olarak dindar ve dinden uzak denekler üzerinde yürüttüğü araĢtırmanın
sonunda ortaya koyduğu karĢılaĢtırmalı analizlerde dinsel kimlikle politik tutumlar arasındaki
iliĢkinin çift gerektirmeli bir sarmala ya da karĢılıklı bir neden-sonuç iliĢkisi üzerinde ilerlediğini
öne sürmenin gerçekçi bir söylem olacağını, çünkü dinsel aidiyetin siyasal tutumları belirlemede
kesin bir faktör olduğunu ifade etmektedir. Yine Hayes‟in ifadesiyle, öncelikle dinsel kimlik
politik tutumların yer yer farklılaĢan bir habercisidir. Ġkinci olarak, bu politik oryantasyonlar
açısından
herhangi
bir
kiliseye
bağlı
olanlar
ve
olmayanlar
beklendik
biçimlerde
farklılaĢmaktadır. Daha ayrıntılı ve sonuç niteliğinde özetmek gerekirse, söz konusu araĢtırma
çok çeĢitli toplumsal sınıf ve gruplardan gelen insanların Tanrı inancına ve bir dinsel inanca ne
kadar bağlı ya da yakın olduklarını ölçmekle kalmayıp aynı zamanda bu farklı grupların inanç ya
da inançsızlıkları ile politik tutum ve oy verme tercihleri arasında bir iliĢkinin var olup
olmadığını test etmeye yönelik olarak gerçekleĢtirilmiĢ olup, elde edilen verilerin geçerli ve
güvenilir ölçeklerle değerlendirilmesinden ortaya çıkan somut verilerden hareketle inanç ve
inançsızlık ya da zayıf veya güçlü dinsel bağlılıkla politik tutum ve tercihler arasında anlamlı bir
iliĢki olduğu sonucuna varmıĢtır (Hayes, 1995: 177..
Bu aĢamada ilk olarak, daha önce dindarlık kavramına iliĢkin yaklaĢımlar bağlamında ele
alındığı üzere son zamanlarda dindarlık kavramına iliĢkin olarak Ryan Burge tarafından Amerika
ölçeğinde yapılan saha araĢtırmalarıyla oluĢturulmuĢ ve “3B” olarak formüle edilmiĢ olan
yaklaĢımı tekrar anmak yerinde olacaktır. Bilindiği gibi, etno-dinsel faktörlerin etkili olduğu
diğer bir yol, dindar kitlenin, ardındaki manevî liderlerin, kurum ve kuruluĢlarının ve basın
organlarının belirli politik hedeflerin lehinde veya aleyhinde mobilize edilmesidir. Nitekim etnodinsel model bazı mezheplerin kendi kitlelerini belirli politik amaçlar için seferber ettiklerini
iddia etmektedir (Jensen, 1982: 321.. Burada etno-dinsel modelin objektifini dinin toplumsal
90
doğasına, teolojik yeniden yapılandırmanın ana vurgusunu ise inanç psikolojisine odaklayan bu
anlayıĢ, dinsel deneyimin baĢlık olarak Belief (Ġnanç), Belonging (Aidiyet/Bağlılık) ve Behaviour
(DavranıĢ) sözcüklerinin birleĢtirilmesiyle “3B” olarak formüle edilmiĢ olan üç ana arterinden
söz etmekte (Leege, 1996: 11-18; Layman, 2001: 298., aynı zamanda sonuçta dinsel inançların
siyasal davranıĢ ve oy verme davranıĢlarını kayda değer bir oranda etkilediği tespitinde
bulunmaktadır (Burge, 2011: 90-91.. Kezâ, Endang Turmudi‟nin Endonazya‟da yapmıĢ olduğu
çalıĢmalardan elde ettiği bulguların içeriği, dindarlık düzeyi ile siyasal tercihleri belirlerlerken
dini öne çıkaran siyasal partileri tercih etme kararları arasındaki pozitif yönlü iliĢkiyi saptaması
açısından, Burge‟nin bulguları ile tamamen aynı doğrultudadır (Turmudi, 1995: 23-35..
Wouter Van Der Brug ve arkadaĢlarının Amerika‟ya kıyasla çok daha seküler bir yapı
arzeden Avrupa ölçeğinde, kıta politikalarında bir boyut olarak dinin rolünü çözümlemek
amacıyla, süreçler, kuĢaklar ve bağlamlar açısından parti tercihleri konusunda dindarlığın
etkilerinde meydana gelen değiĢmeleri anlamaya yönelik olarak yapmıĢ oldukları ve öncelikle
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, farklı ülkelerde, farklı siyasal partiler açısından ve zaman
içinde dinî inançların parti tercihini ne kadar etkilediğini, ikinci olarak kuĢak değiĢiminin zaman
içinde din merkezli oylarda bir değiĢime yol açıp açmadığını, üçüncü olarak ise ılımlı bir ülkede
dinî çoğulculuk düzeyinin parti tercihlerini ne ölçüde etkilediğini saptamak üzere yapmıĢ
oldukları çalıĢmaların sonunde elde ettikleri veriler, benzer bir Ģekilde Avrupa Parlamentosu
seçimleriyle kıtadaki ülke içi siyasal seçimlerde dinî inançların ve dinî ayrıĢmaların seçmen
tercihlerinde kayda değer bir rol oynadığını açıkça ortaya koymaktadır (Der Brug vd, 2009:
1267..
Aynı Ģekilde, Oddbjørn Knutsen‟in yirmi dört Avrupa ülkesini baz alan ve parti
tercihlerinde sınıf ve din faktörlerinin etkisini ölçmeye yönelik araĢtırmasının karĢılaĢtırmalı
analizleri, dinî inançların seçmen tercihlerinin Ģekillenmesinde sınıf faktöründen daha etkin bir
rol oynadığını göstermektedir (Knutsen, 2010: 32..
Bütün bu sonuçlar, ayrıca John K. Olson ve Ann Beck (1990: 207., James L. Guth ve
Cleveland R. Fraser (2001: 51-61., Guth (2007: 2,20-22., John Warhurst (2007: 30-31. ve kısmen
Kerman Calvo vd‟nin (2006: 19. çalıĢmalarında elde ettikleri sonuçlarla da benzeĢmektedir.
Sonuç olarak, literatürde “dinî inanç” ve “dindarlık” faktörlerinin siyasal davranıĢlar
üzerinde etkisinin olmadığını savunan az sayıda çalıĢma mevcut olmakla beraber (örneğin,
McRae Duncan, 1958: 290; Jelen ve Wilcox, 1998: 28-29; Kotler Berkowitz, 2001: 523-524;
91
Diana Forster, 2008: 14; Jeff Manza ve Ruth Braunstein, 2008: 42., yukarıda pek çok yerde
belirtildiği üzere, aksine dinin siyasal tutum ve davranıĢlar üzerinde değiĢen oranlarda, ama
kesinlikle etkili olduğunu ortaya koyan araĢtırma ve çalıĢmalar çok daha baskın ve ağırlıklı bir
görüĢ olarak temayüz etmiĢ bulunmaktadır.
2.5.Amerika BirleĢik Devletleri’nde Din ve Politik Tutumlar
2.5.1. Amerika BirleĢik Devletleri’nde Kamusal ve Sosyo-Kültürel YaĢamda Dinin
Yeri
Gerçekten de din olgusu, Amerika‟nın kuruluĢundaki en güçlü motivasyonlardan biridir.
KolonileĢme sürecinin yaĢandığı ilk dönemlerden itibaren, önemli bölümünün Protestan geleneğe
dâhil olduğu çoğulcu bir dinî kompozisyon, ülkede belirgin Ģekilde hâkim olmuĢtur. Anavatan
Ġngiltere‟den bağımsızlığın kazanılmasına kadar, büyük ölçüde, birbirinden kopuk, müstakil
koloniler
hâlinde
varlıklarını
sürdüren
bu
topluluklar,
yaĢamlarının
merkezine
dini
yerleĢtirmiĢlerdir. Bu yapı içinde, ortodoks Protestan gruplardan, muhalif dinî topluluklara kadar
varan bir çeĢitlilik söz konusu olmuĢ ve her kolonide birbirinden farklı kilise-devlet iliĢkisi
modelleri uygulanmıĢtır. Bu çeĢitlilik aynı zamanda, kilise ve devlet münasebetlerinin ideal
biçiminin ne olması gerektiğine dâir zengin bir tartıĢma ortamı da yaratmıĢtır (Ġmga, 2010: 22..
Bu açıdan, din Amerikan iç politikasında her zaman belirgin bir biçimde ön sırada yer
almıĢtır. Hatta Anayasa ve Haklar Bildirgesi‟nin (ilk on anayasal düzenleme) kabul edildiği
zamanlardaki kurucu kiĢilerin görevde kaldıkları dönemlerden itibaren, din özgürlüğü ilk
anayasal düzenlemenin ilk satırında garanti altına alınan haklar arasında en önemli madde olarak
yerini almıĢ durumdadır. Bu zaman diliminde Anayasa‟ya dâhil edilen VI. madde, devletin dinler
karĢısındaki tarafsızlık statüsüne doğru atılmıĢ bir adım olarak değerlendirilmektedir. Daha sonra
eyaletlerin çoğu kendi anayasalarında VI. Maddeye uygun düzenlemeler yaptılar. VI. madde ile
birlikte, on üç eyalet arasında onaylanan anayasa, Haklar Bildirgesi‟nin taahhütü altında
gerçekleĢtirilmiĢtir (Maddox, 1987: 60-65..
Ġlk düzenleme, aynı zamanda dinin devlet yönetimine müdahil olmamasını da
öngörmekteydi; ancak burada dinle devletin arasına çekilen duvar bir taraftan diğerine olan trafik
akıĢını yasaklayan belli belirsiz ve çift yönlü bir bariyer niteliğindeydi. Bir yandan bireylerin ve
dinî grupların din özgürlüğünü teminat altına almakta, diğer yandan dinin hükümet politikalarına
karıĢmasını engellemekteydi (Dreisbach, 2002: 2..
92
Dinî baskı ve iĢkencelerden kaçarak bir sığınak arayan kimselerin kurmuĢ olduğu bir ülke
olan Amerika BirleĢik Devletleri‟nin temelinde, “din hürriyeti”nin devlet ideolojisinin önemli bir
köĢe taĢı, hatta dıĢ politikanın vazgeçilmez bir unsuru olması son derece doğaldır. Bu çerçevede,
örneğin BirleĢik Devletler DıĢ ĠĢleri Bakanlığı‟nın Uluslar arası Din Hürriyeti Bürosu aĢağıdaki
misyon ifadelerini sunmaktadır:
BirleĢik Devletler;
1. Tüm dünyada temel bir insan hakkı ve her ülkede bir istikrara kaynağı olarak din ve
vicdan hürriyetini destekleyip geliĢtirme
2. Yeni kurulmuĢ demokrasilerde din ve vicdan hürriyetinin uygulanmasına yardım etme
3. Din ve vicdan hürriyetini destekleyip geliĢtirmede insan hakları ve faaliyet yürüten
dinî ve insan haklarına hizmet amaçlı hükümet dıĢı yardım kuruluĢlarına yardım etme
4. Dinî inançları bir suçlama nedeni sayarak kendi ülkesinin ya da baĢka ülkelerin
yurttaĢlarına baskı ve iĢkence yapan rejimleri tespit ederek onları ifĢa etme amaç ve
çabası içindedir (Kulchycki ve Wang, 2003: 3.
BaĢkan Johnson ibret verici bir konuĢmasında Amerikan kıtasına ilk ayak basan
gruplardan söz ederek: “Onlar, buraya sürgün ve yabancılar olarak geldiler. Cesur oldukları
kesindi; ama yine de tedirgindiler. Amaçları, yaĢayabilecekleri kadar bir yer bulabilmekti. Sonra,
bu topraklarla bir ahit yaptılar. Adalet duygusuyla tasarlanmıĢ, özgürlük ruhuyla yazılmıĢ ve
sadakatle bağlanılmıĢ bu ahit onların günün birinde bütün insanlık için bir umuda dönüĢecekleri
anlamına geliyordu ve bu bizi hala bağlamaktadır. Onun koĢullarını yerine getirirsek, ilerleyecek
ve geliĢeceğiz.” demiĢti. Metnin politik mesajı, yeterince açıktır: Amerika, herhangi bir ülke
değildir. Amerika, bir projedir ve bu proje bütün dünyaya umutlar ilham eden bir çeĢit dinsel,
ulusal, yurtseverlik fikriyatı üzerinde yükselmektedir. Sonuçta, yurtseverlik ve din, ulusal inanç
dünyasının devredilemez varlıklarıdır (Johnson, 1988: 29..
Amerikan siyasetine özgü bir adet olarak günümüze kadar gelmiĢ olan baĢka bir
uygulama, yeni seçilen Amerikan baĢkanının göreve baĢlamadan önce özel bir tören çerçevesinde
elini Ġncil‟in üzerine koyarak halka karĢı anayasal görevlerini hakkıyla yerine getireceğine dair
etmiĢ olduğu yemindir. Yeminde, kitabın Ġncil olması Ģart değildir. BaĢka herhangi bir kutsal
kitap da olabilir. Bu anayasal bir zorunluluk değil, ahlakî kaygılarla yerleĢtirilmiĢ güçlü bir
teamüldür (Destro vd., 2010: 7.. Amerikan dıĢ politika hedeflerinin 17. Yüzyıl Ġngiltere‟sine
kadar giden Protestan milenyum temalarına dayalı olması nedeniyle, baĢta George W Bush olmak
93
üzere hemen hemen bütün Amerikan BaĢkanları özellikle dıĢ iĢleri konularında yaptıkları
konuĢmalarda din kaynaklı mesajlar verme alıĢkanlığına sahiptir. W. Bush‟un Amerika‟nın
dünyada Cenneti Yaratan Tanrı‟dan gelen kutsal bir “çağrı” ya da “misyon”a muhatap olduğu
yönündeki söylemleri dikkate değerdir. Öte yandan, Filipinler‟in iĢgali ile ilgili konuĢması
sırasında Senatör Albert Beveridge Amerikan halkının dünyanın kurtuluĢu için “seçilmiĢ bir
halk” olduğunu öne sürmüĢtür ve bu Amerikan politik mahfillerinde yaygın bir temadır (Judis,
2005: 1..
Amerikan tarihinde din-devlet iliĢkilerinde yaĢanan kimi trajik sorunlara rağmen,
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve Anayasası her zaman dini ve yurttaĢların din özgürlüğünü
korumayı hedeflemiĢtir. Tocqueville‟in zarif ifadesiyle, herkesin kendisini cennete götüreceğine
inandığı yolu izleme hak ve özgürlüğüne izin verilmiĢ olması, Amerikan tipi “cumhuriyet”in
temel ilkelerindendir. Bu nedenle Anayasa‟nın Haklar Bildirgesi kısmının ilk maddesi, “Kongre
ne bir dinin kuruluĢu ne de yasaklanması yönünde yasa yapacaktır.” Ģeklinde düzenlenmiĢtir.
Buradan hareketle Amerikan DıĢiĢleri Bakanlığı‟nın her yıl düzenli olarak dünyada din ve inanç
özgürlüğü ve bu hakka yönelik ihlalleri içeren bir rapor hazırlayıp dünya kamuoyuna sunması bir
gelenek haline gelmiĢ durumdadır. Amerika BirleĢik Devletleri‟nde, kuruluĢundan itibaren ve
bizzat kuruluĢ felsefesinden beslenen bir olgu olarak, dinle devletin daima sıcak bir iliĢkisi
olmuĢtur. Hangisi olduğuna bakılmaksızın, dine ve dindarlığa ayrıcalıklı bir durum olarak
yaklaĢan devlet, dinî özgürlükleri de anayasal teminat altına almıĢtır (Tocqueville, 2009: 436..
BirleĢik Devletler anayasası, devletin herhangi bir dine dayalı yasal düzenleme yapamayacağını,
belli bir dine mensup olanların kamu kurumlarında hükümran olamayacağını, aynı Ģekilde
kamusal alanda yer almalarının engellenemeyeceğini, devletin bütün dinlerin mensupları
karĢısında eĢit mesafede olacağını hükme ve güvenceye bağlamıĢtır. Bu ana hükümler bir dinin
kurallar koyma ya da yasaklar getirme niteliklerine iliĢkin herhangi bir tanımlama yoluna
gitmezler; ancak temel ilke açıktır: Devlet dinsel olanla din dıĢı olan karĢısında tarafsız
kalmalıdır. Din dıĢı gruplar aleyhine sonuçlar doğuracak bir biçimde dinsel kurumları
desteklememeli, insanların istedikleri Ģekilde ibadet etmelerine izin vermelidir; fakat dinsel
inançlardan kaynaklanan, ancak sağlık, refah ve devletin güvenliğine karĢı tehdit oluĢturan
uygulamaları da engelleyebilir (Wayne, 2006: 14..
94
Bazı düĢünür ve bilim adamlarına göre, Amerikan toplumunda din-devlet iliĢkisiyle
Amerikan yurttaĢlığı arasında sıkı bir bağ vardır. Örneğin Ģu satırlar bize bu yaklaĢım
sahiplerinin fikirlerini açıkça göstermektedir: “Din, bir Amerikan millî kimliği oluĢturmak için en
önemli malzemeyi oluĢturmuĢtur. Amerikan kimliği ise, oldukça baĢarılı bir biçimde iĢleyecek ve
bugün ciddî bir çalıĢma ahlakı, dürüstlük, devlete ve topluma sadakatin yanı sıra gönüllü olarak
çok çalıĢmak gibi her devletin arzulayabileceği değerleri sağlamıĢtır. Burada hangi dinin bunu
sağladığını sormak gereksizdir. Amerikan potasına giren bütün dinler toplumda bu iĢlevi yerine
getirmek üzere göreve çağrılırlar. Genellikle hiçbir din, bu davete icabet etmeme durumuna
düĢmez. Bu görüĢü savunanlara göre, Amerika‟da bir Amerikan mitosu yaratmak için din önemli
bir iĢlev görmektedir. Zira dinî bir faaliyete katılmak, iyi bir yurttaĢlık göstergesidir (Macridis,
1988: 264.. “Amerikan yurttaĢlık dinî, sembolik rolüne ve birçok göçmenin entegrasyonuna
iliĢkin
toplumsal
iĢlevine
ek
olarak,
komünizmle
mücadele
çerçevesinde
tekrar
canlandırılmaktadır.” BaĢkan Eisenhower‟in, resmî Marksist ateizme karĢı BirleĢik Devletlerin
hangisi olduğuna bakmaksızın bir dinî inanca dayanması gerektiğini belirtmesi, baĢkanlık
yeminine
“Tanrı‟nın Ģahitliğinde” ifadesinin eklenmesi ve paraların üzerine “Tanrı‟ya
güveniyoruz.” ifadesinin yazılması bu iĢlevin göstergeleridir (Bauberot, 2000: 88..
BirleĢik Devletler‟in kuruluĢundan itibaren dinle politik aygıtlar hep uyumlu ve barıĢık
olmuĢ ve bu hiç değiĢmemiĢtir (Tocqueville, 2009: 467.. Dahası, baĢtan beri bu ilgi ulusal
sınırların çok ötesindedir. 1998 yılında alınan bir Kongre kararıyla, BirleĢik Devletler Ġç ĠĢleri
Bakanlığı bünyesinde hem “Dinî Özgürlükler Bürosu” hem de “Uluslararası Din Özgürlüğü
Üzerine BirleĢik Devletler Komisyonu” kurulmuĢtur. Dinî özgürlükler konusu, her zaman
BirleĢik Devletler dıĢ politikasının önemli bir parçası olmuĢtur; ancak devlet eliyle yürütülen
bütün bu resmî çabalara karĢın, uluslararası arenada din faktörünün çatıĢma çıkarma ve barıĢ
sağlama hususundaki potansiyel ve iĢlevleri üzerinde yeterince çalıĢılmıĢ olduğu söylenemez
(Smock, 2008: 7..
Tanrı‟nın Amerikalıların aklındaki varlığının kanıtlarını görebilmek için kamuoyu
anketlerine bakmak yeterlidir. Hemen hemen bütün Amerikalılar (% 95., Tanrı‟ya inandıklarını
söylerler. Her beĢ kiĢiden dördü mucizelere, ölümden sonraki hayata ve Ġsa Mesih‟in kutsal
bakireden doğduğuna inanır. ġeytanın varlığına olan inançta hızlı bir yükseliĢ vardır ve halkın %
72‟si meleklere inanmaktadır. American Bible Society tarafından yapılan bir anket, on kiĢiden
95
dokuzunun evinde bir Ġncil bulunduğunu, % 27‟sinin ise dörtten fazla Ġncil nüshasına sahip
olduğunu rapor etmiĢtir. Ġncillerini hangi sıklıkta ya da ne kadar özenle okudukları konusu ise,
ayrı bir durumdur. Pek çoğu dört Ġncil‟in adlarını saymakta zorluk çekse de, World Values
Survey‟in 1990-1993 yılları arasında yapmıĢ olduğu bir araĢtırma sonunda dindarlıklarının
geliĢmiĢ dünyanın diğer bölgelerine kontrast oluĢturacak derecede belirgin olduğu açıklığa
kavuĢmuĢ görünmektedir. Buna göre, katılımcıların
% 82‟si kendilerini “dindar” olarak
gördüklerini söylemiĢlerdir Yine World Values Survey‟in elde ettiği sonuçlara göre,
Amerikalıların % 44‟ünün haftada en az bir kez kilise ayin ve hizmetlerine katılmaktadır
(Anonymous,1995: 17-18.. BirleĢik Devletler‟de yayınlanmıĢ olan baĢka bir istatistik raporu,
Amerikalıların % 88‟inin dua ettiğini, % 82‟sinin duanın iyileĢtirici gücüne ve %78‟inin duanın
günlük yaĢamın bir parçası olduğuna inandığını, % 63‟ünün sık sık dua ettiğini, % 25‟inin ara
sıra dua ettiğini, % 65‟inin bazı dualarının kabul edildiğini söylediğini, % 79‟unun duanın
hastalıklardan hızlı iyileĢmeye yardımcı olduğuna inandığını, % 24‟ünün bazı hastalıklardan
duanın gücüyle iyileĢtiğini, % 49‟unun ise finansal konularda yardım için dua ettiğini belirttiğini
ortaya koymaktadır (Osborne, 1997: 34-43.. Yapım aĢamasındaki yeni ibadethanelerle birlikte
Amerika‟da kiĢi baĢına düĢen ibadet yeri sayısı, dünyanın diğer herhangi bir ülkesinde
olduğundan daha fazladır. Amerika, 1952 yılında bizzat Kongre kararıyla ilan edilmiĢ Ulusal
Dua Günü‟ne (National Day of Prayer) sahip olan tek ülkedir. Ülkenin en güçlü geleneklerinden
biri, akĢam yemeklerinden önce dua edilmesidir. Amerikan toplumunda politik temalar içinde ve
çevresinde dinî söylemler her zaman yaygın Ģekilde mevcuttur ve ülkenin politikacıları
konuĢmalarında sık sık kutsal kitaptan alıntılar yapar ya da ona göndermede bulunan söylemlere
büyük bir rahatlıkla yer verirler (Wilson, 2000: 17.. George Bush‟un Körfez SavaĢı sırasında
halkı Tanrı adına askere çağırması, Bill Clinton‟ın “Yeni Ahit” söylemi ya da Ronald Reagan‟ın
“ġeytan Ġmparatorluğu” söylemi, bu olguya iyi birer örnek teĢkil etmektedir. Buradan hareketle,
Amerika‟yı bir “inanç kültürü” olarak tanımlamak kusursuz bir doğru sayılabilecektir
(Anonymous, 1995: 17-18.. Amerikalıların Tanrı‟ya inanma, kilise üyeliği ve kilise ayinlerine
katılım oranları diğer post-endüstriyel kapitalist demokratik toplumlarda olduğundan daha
yüksektir ve her zaman dinin hayatlarında son derece önemli bir yeri olduğunu dile getirirler
(Burnham, 1981: 98-140.. Hatta denilebilir ki, birçok Avrupa ülkesinin tersine, geçen yıllar
içinde Amerika‟da dinî inançlar gittikçe güç kazanmıĢtır; oysa ülke Ġngiltere‟den koptuğunda,
yetiĢkin Amerikalıların sadece % 17‟si bir kiliseye bağlıydı. Bu oran1861-65 iç savaĢına kadar %
96
37‟ye, sinagog üyeleri dâhil olmak üzere izleyen on yıl içinde % 50‟ye, 1990‟larda ise % 70‟e
ulaĢmıĢtır. YükseliĢ asiliğin moda olduğu 1960‟lı yıllarda kısmî bir alçalma seyrine girmiĢ olsa
da, genel olarak hayli düzgün ve istikrarlıydı. Söz konusu düĢüĢe neden olan zihinsel karmaĢayı
tetikleyen olay, 1966‟da Time dergisinin “Tanrı Öldü mü?” baĢlıklı kıçkırtıcı bir yazıyı kapağa
taĢıyan sayısı olmuĢtu (Cedeno, 1966: 43-46..
Ġkinci Dünya SavaĢı ve hemen sonrasında dünyaya gelen kuĢak, aileleriyle birlikte ve
kalabalıklar halinde kiliseye geri dönmüĢtü. Dinî inançlar adına bir diriliĢin yaĢandığı belliydi.
Din profesörü David Roozen, Connecticut Eyaleti‟nde yapılan Hartford Semineri‟nde, 1945‟le
1954 arasında doğan insanlar arasında 1975 yılında % 33 olan kiliseye devam oranının 1990
yılında % 41‟e ulaĢtığını ifade etmiĢtir. Amerikan aile kurumunun yaĢadığı çöküĢ ve onunla ilgili
görülen bütün sosyal hastalıklar, halkı manevî reçeteler aramaya itmiĢtir. YaklaĢan milenyum
(binyıl), halk arasında ruhsal bir uyanıĢ ve yenilenme arzusunu bir ölçüde canlandırmıĢtır. 1966
yılında yapılan ulusal din adamları konferansının sonuç bildirgesine damgasını vuran bir cümle, o
günlerin umutlu ve coĢkulu ruh halini oldukça baĢarılı bir biçimde yansıtmaktadır: “Tanrı
ülkemize her yeni
yüzyılda yeni bir diriliĢ yaĢattığı için, yakında aynı diriliĢin
gerçekleĢeceğinden ümitliyiz” (Anonymous,1995: 19-21.. Kısacası, Michael Hout ve Claude S.
Fischer gibi kimi araĢtırmacılar elde ettikleri bulgulara dayanarak Amerika‟da hiçbir dine
inanmadığını beyan eden yetiĢkinlerin oranının 1991 yılında % 7 iken, 1998 yılında % 14 gibi
dikkate değer bir seviyeye yükselmiĢ olduğunu ortaya koyarak ülkede dindarlık endeksinin
zayıfladığını öne sürmüĢ olsalar da, (Hout ve Fischer, 2002: 165; Caplow (1985: 101-108.,
Inglehart ve Baker (2000: 19-51., Greeley (1991: 87. ve Lipset (1996: 59. gibi çoğu
araĢtırmacıların Amerikan toplumunun istisnaî biçimde dindar olup ülkede dindarlığın giderek
güç ve önem kazandığı yönündeki görüĢleri her zaman ağırlıkta olmuĢtur.
A.B.D‟de dinî ve dinî olmayan topluluklar, hatta dinî toplulukların kendi içinde yaĢanan
gelenekçi-modernist ayrımına dayalı tartıĢmalar, tıpkı geçmiĢte olduğu gibi aynı hatlar üzerinde
devam edeceğe benzemektedir. Ġktidarda hangi siyasal parti bulunursa bulunsun, kürtaj, kök
hücre araĢtırmaları, eĢcinsel evlilik ve okullarda sürüp giden evrim tartıĢmaları gibi konular
gündemdeki yerlerini koruyacak gibi görünmekle beraber, aynı zamanda, kamusal alanlarda,
kamuya açık alanlarda Tanrı‟ya yapılan referanslar, dinî kurumlara yapılan dolaylı yardım ve
vergi indirimleri, dahası dıĢ politikada Ġncil merkezli ve Ġsrail lehine yapılan göndermeler,
97
Amerikan halkını ayrıĢmaya sürüklemeye devam edecektir. Zaman içinde ideolojik düĢünceler
yumuĢamıĢ ve partizanlık canlılığını bir parça kaybetmiĢ olsa da, insanların dinsel kurumların
Amerikan toplumunda oynadığı rolün devamı için destek verdiği ruhsal ve ahlakî değerler, kimlik
duygusu ve onların milyonlarca insan için sağladığı manevî kurtuluĢ ümidi nedeniyle, söz konusu
tercihlerle özdeĢleĢmiĢ olan dinsel seçim ve tutumların varlığını inatla sürdürmesi olası
görünmektedir (Wayne, 2006: 15..
2.5.2.Amerikan Toplumunda BaĢlıca Etno-Dinsel Topluluklar ve Siyasal Eğilimleri
Amerikan politik peyzajı, toplumsal kümeleĢmeler ile hareketlerinin varlığını ve önemini
göstermesi açısından oldukça anlamlıdır. Sosyal bilimciler, toplumsal kümeleri genellikle
kendilerini geliĢtiren ve kimi değiĢikliklere karĢı kolektif eylemlerle direnen “örgütlü hareketler”
olarak tanımlamıĢlardır. Amerika BirleĢik Devletleri‟nde aynı zamanda politik güçleri olan bu
toplumsal hareketlerin pek çoğu, 19. Yüzyıl‟dan bu yana ağırlıklı olarak dinî düĢünce ve değerler
temelinde yükselmektedir. Bugün de etkinliklerini sürdürmekte olan American Protective
Association (Amerikan Koruyucu Birliği), Operation Rescue (Kurtarma Operasyonu) ve Pax
Christi (Pax Hıristiyan), bunlar arasında anılabilirler (Williams, 2000: 52..
Bunların yanı sıra baĢlıca etno-dinsel gruplar, Evanjelik Protestanlık, ana hat veya
gelenekçi Protestanlık, siyah Protestanlığı ve Roma Katolikliği‟dir. Protestanlar arasındaki
farklılıklar ise, Protestan kümelenmelerinin tarihsel geliĢim sürecine dayanmaktadır (Steensland
vd., 2000: 291-318.. Tarihsel anlamda, bu toplumsal ve etno-dinsel grup üyelikleri, aynı zamanda
belirli birtakım siyasal tutumlarla özdeĢleĢtirilmektedir (Guth vd., 2006: 233..
Konuyla ilgili kuramsal çalıĢmalar açısından bakıldığında, öncelikle Ariel Malka ve
arkadaĢlarının Amerika BirleĢik Devletleri örneğinde muhafazakâr siyasal tutumların kökenlerini
saptamak amacıyla yapmıĢ oldukları bilimsel araĢtırmaların sonunda, politik muhafazakârlığın
dindarlıkla sıkıca ilintili bir yönelim olduğu, diğer bir deyiĢle dindarlığın seçmenleri daha
muhafazakâr siyasal tercihlere yönlendirdiği kanısına varmıĢ olduklarının altını çizmek gerekir
(Malka vd., 2012: 275.. Onların görüĢü açısından, çağdaĢ bir ülke olan Amerika BirleĢik
Devletleri‟nde, sıkı dindar olan yurttaĢlar daha az dindar olan kimselere göre genellikle daha
muhafazakâr siyasal pozisyonlara tutunmaktadırlar (Kelly ve Morgan, 2008: 236-263..
98
Bir baĢka çalıĢmaya göre, din ile politika arasındaki iliĢkiyi açıklayan iki geniĢ çerçeve
bulunmaktadır. Biri düĢük olana karĢı yüksek yoğunluklu dindarlık ile liberal politik tutumlara
karĢı muhafazakâr olan arasında organik bir iliĢki bulunduğunu varsaymaktadır (Graham vd.,
2009; 1038.. Diğer bir ifadeyle, dindarlığı niteleyen bazı değerler ve eğilimler, doğal olarak
bireyleri muhafazakâr sosyal politikaları benimsemeye yöneltmektedir. Diğer çerçeve, bu yapılar
arasında bağlamsal olarak geliĢen bir iliĢkinin var olduğu kanısına dayanmaktadır. Spesifik
olarak, çeĢitli mezhep ve geleneklere mensup olan dindar elitler kendileri dıĢındaki kesimlere
muhafzakâr politik görüĢleri benimsemeleri gerektiğini salık verir ve politik söylemlerinden
yansıyan mesajlara bakılırsa dindarlıkla muhafazakârlığın birlikteliği son derece doğal ve
doğrudur. Burada oluĢan bilgi bağlamı ise, dindar kimseleri daha muhafazakâr politik tutumları
kabul etmeye yönlendirmektedir (Layman ve Green, 2005: 61-89..
Bu iki perspektif, birbirini dıĢlayıcı nitelikte değildir. Dindarlık aradaki organik bağıntı ve
dinsel olduğu kadar politik söylemlerden de gelen iletiler nedeniyle politik muhafazakârlıkla bir
dereceye kadar ilintili olabilir; ancak bu bağıntının temelde sekülarizme karĢı dindarlık ve
liberalizme karĢı muhafazakârlık arasında doğal yakınlığı ifade eden siyasal söylemlerle
bütünleĢmiĢ olan belli toplum kesimlerinden kaynaklandığı kabul edilmektedir (Malka vd., 2012:
276..
ġüphesiz, bugün dindarlık bir dizi konuda muhafazakâr yönelimle iliĢkilidir. Bu iliĢki,
beyaz Evanjelik Protestanlar arasında en güçlü halini almıĢ bulunmaktadır; fakat gelenekçi beyaz
Protestanlar ve beyaz Katolikler arasında da genel olarak mevcuttur. Bunun tersine, siyah
Protestanlar arasında dindarlık çeĢitli konularda liberal tercihlere daha yakın görünmektedir.
Kaldı ki, dindarlığın diğer birtakım siyasal pozisyonlara nazaran kürtaj gibi insancıl ve kültürel
konularla çok daha güçlü bir biçimde iliĢkili olmasında ĢaĢılacak bir taraf yoktur. Bugün,
dindarlıkla muhafazakârlığın birlikte yürüyor olması son derece doğaldır. Çünkü çağdaĢ politik
söylem bu iki özelliğin ayrılmazlık ve bölünmezliği üzerine kurgulanmıĢtır (Layman ve Green,
2005: 61-89.. Bu söylem biçimi çağdaĢ dinsel muhafazakâr hareketin sahneye çıktığı 1970‟li
yıllarda baĢlamıĢ, sanraki on yıllar içinde, özellikle de 1990‟lı yılların ortalarında büyük bir önem
kazanmıĢ, ancak bütün Amerikalıları eĢit Ģekilde kapsayacak bir yaygınlığa eriĢememiĢtir
(Fiorina vd., 2006: 132.. Converse‟in sonraki çalıĢmalara temel oluĢturan makalesi politik
tutumlar literatüründeki en güvenilir bulgulara, sürekli liberal ya da sürekli muhafazakâr tutum
99
paketlerini benimseme ve kiĢinin ideolojik öz kimliği ile tutarlı politik tutumları benimsemesi
eğilimi anlamına gelen ve oransal düzeylerde politize olmuĢ kiĢilerde mevcut olduğunu söylediği
“zorlama” (constraint) terimini ilave etmiĢtir (Converse, 1964: 206-261..
Muhafazakârlığı değiĢime ve kaliteye karĢı bir direniĢ olarak tanımlayan Jost ve
arkadaĢları, dindarlıkla ilgili özelliklerde dâhil olmak üzere politik muhafazakârlıkla politik
olmayan bir dizi özellik arasındaki psikolojik iliĢkiyi anlamlandırıp tanımlamak için bir çerçeve
önermiĢlerdir (Jost, 2006: 651-670.. Onlara göre, muhafazakârlığın altında yatan motivler,
dindarlık eğilimleri de içinde olmak üzere diğer birtakım özelliklerin de temelini teĢkil etmekte,
bu ise dindarlıkla politik muhafazakârlık arasındaki iliĢkide mevcut olan açık tarihsel devamlılığı
açıklamaya yardımcı olmaktadır (Jost vd., 2008:133.. Benzer bir Ģekilde, Alford ve arkadaĢları
dindarlık ve muhafazaâr politik tercihlerin insanın davranıĢsal eğilim ve yeteneklerinde var olan
derin genetik ayrım çizgilerinin kültürel ifadeleriyle iliĢkili olduğunu onaylamaktadırlar (Alford
vd., 2005: 165..
Fiorina, Abrams ve Pope tarafından 2011 yılında yapılan ve Ulusal Seçim
AraĢtırması‟ndan yararlanan bir çalıĢma, kiliseye devam etme oranı ile ölçülen dindarlıkla 1992
ve
2004
seçimlerindeki
seçmen
tercihleri
arasında
kutupsal
bir
iliĢkinin
varlığını
doğrulamaktadır. Geçen süre zarfında kiliseye sık devam eden kiĢiler seçimlerde sıkı birer
Cumhuriyetçi olurken, sık gitmeyen ya da hiç gitmeyen kiĢiler kararlı birer Demokrat Parti
yanlısı olmuĢlardır. Onların araĢtırma sonuçlarını yorumlamada, Fiorina, Abrams ve Pope, Ulusal
Seçim Pilot AraĢtırması ile ilgili olarak Bolce ve DeMaio tarafından yapılmıĢ olup köktenci
Hıristiyanlarla seküler seçmenler arasındaki kutuplaĢmayı, özellikle de köktenci Hıristiyanlara
yönelik olumsuz duygu ve tutumların onların parti değerlendirme ve tercihini oransal olarak
belirlediğini rapor eden ilgili bir tahlile vurgu yapmaktadırlar. Bu araĢtırmanın, geçerliliği
oranında dinî kutuplaĢmanın politik sahada “çekme gücü” kazandığını ifade ettiği söylenebilir
(Bolce ve DeMaio, 1999; 63, 508..
Gelman, partizanlığa dayalı dinî zıtlaĢmanın, varlıklı kilise müdavimlerinin güçlü partizan
Cumhuriyetçiler, buna karĢın yüksek gelirli ve kilise müdavimi olmayan seçmenlerin güçlü
Demokrat partizanlar olduğu üst gelir gruplarının oluĢturduğu seçmenleri nitelediğine dair
kanıtlar bulmuĢtur. Söz konusu saptamanın tersine, düĢük gelirli seçmenlerin dinî riayetleri
nedeniyle gruplara ayrılıp dağılmadığı anlaĢılmıĢtır. Gelman bu bulguyu “kızıl devlet/mavi
100
devlet” ikili yapısı ile iliĢkilendirmektedir ki, orada ilk kavram kilise müdavimi olan elit
zenginleri, ikincisi ise seküler elitleri simgelemektedir. Kimi araĢtırmacılar sözü edilen iki
kuramın aynı sürecin farklı yönlerini tanımlamaya çalıĢtığı Ģeklinde akıl yürütmekte ve daha
kapsamlı bir analiz yapabilmek amacıyla ikisini birleĢtirmektedirler. Örneğin Guth, Kellstedt,
Smidt ve Green, 2004 BaĢkanlık Seçimleri‟ne iliĢkin bir analizde etno-dinsel kuramla yeniden
yapılandırma kuramını dinsel kimliğe ait karma ve deneysel ölçütler üreterek bir araya
getirmiĢlerdir (Gelman vd., 2010: 36..
Guth‟un analizi, 2004 seçimlerinden önce ve sonra görüĢülmüĢ olan 4000 katılımcıdan
oluĢan ulusal bir ankete ve seçmen tercihinin her iki kuramdan elde edilen karma kategorilerle
tahmin edildiği bir analize dayanmaktadır. Böylece, örneğin Ana hat Protestanlık geleneği içinde
“gelenekçi”, “merkeziyetçi” ve “modernist”lere dek uzanan çizgide çeĢitli eğilimler ortaya
çıkmaktadır. Bu eğim yamaca benzer bir yapı arz etmekle birlikte, Evanjelik Protestan geleneğine
dayanan daha Cumhuriyetçi, farklı ve alçak düzeyleri de içermektedir (Guth vd., 2006: 228..
Ortaya çıkan sonuçlar etno-dinsel ve yeniden yapılandırma kuramlarının farklı dindarlık alanları
kullanarak öne sürdükleri seçmen tercihleri önerisiyle örtüĢmektedir. Böylelikle, Hirschl, Booth
ve Glenna‟nın (2009. her iki kuramdan da parçalar taĢıyan ve kendi isimlerinin baĢ harfleriyle
formüle edilmiĢ olan HBG adlı karma bir model önermekte oldukları anlaĢılmıĢ olmaktadır. Dinî
aidiyetin kıvam ve bütünlüğüne anahtar parça olarak Ġncilin otoritesine boyun eğme halini öne
çıkardığı için, bu model yeniden dinsel yapılandırma kuramına daha yakın durmaktadır; ancak
Amerikan toplumunun dinî ve seküler tüm alanlarında Ġncil‟in görünürlüğü ile birlikte yasal ve
sivil ritüellerde yer almasının gereğine göndermede bulunuyor olması, söz konusu yakınlığı tuhaf
olmaktan çıkarmaktadır (Kramnick ve Moore, 2005: 34..
Yeniden dinsel yapılandırma modeli aynı zamanda Ġncil otoritesinin anlamının dinî
geleneğin oluĢum sürecinde mezhepler, özellikle dinî otorite konusunda farklı kurumsal ve
tarihsel mirasları olan Katoliklerle Protestanlar arasında ciddî değiĢiklikler meydana getirmiĢ
olduğunu, ancak söz konusu değiĢikliklerin yanıtlarının daha çok bu iki mezhebin süreğen iç
koĢullarında aranması gerektiğini ifade ederken (Riesebrodt, 1993: 31; Weber, 1948: 27; Weber,
1985: 31., HBG Ġncilin otoritesi ile bütünlük içinde çeĢitlenen “dinî gelenek”ten de
yararlanmaktadır.
101
HBG deneysel yaklaĢımı, seçmen tercihinin Ġncil otoritesi, dinî gelenek ve sosyal
katmanlaĢma kategorileri ile ilgili sınırsız bir iĢlevi ifade ettiği tümevarımsal ve istatistiksel bir
modellemedir. Sosyal katmanlar kategorisinin çalıĢmaya dâhil edilmesi, Durkheim‟a yapılan
göndermeyle daha da mazur görülebilir bir noktaya çekilmektedir (Hirschl vd., 2009: 929.. Zira
Durkheim dinî duygu ve ritüellerin dinî kategorilerin ekonomik ve toplumsal kategorilerle
mutlaka bağlantılı olduğunu ve bireylerin topluma maddî ve zihinsel bağımlılığı sürecinde ortaya
çıkması gerektiğini belirtmektedir. Söz konusu kuram, uygulamada seküler ve kutsal alanlarda
etkili olacak ortak simgesel bir sistem noktasına kadar kullanıma alınıp eylemselleĢtirilebilir ve
böylelikle HBG modelinin Ġncil otoritesi konusunda ortak bir algı eksenine gelip bağlandığı açığa
çıkmaktadır. Buna göre dinî aidiyetin seçmen tercihi üzerindeki etkisi altında hareket eden ya da
ilerleyen tutumları çözümlemeden önce, Ġncil otoritesinin toplumsal yorumunu irdelememiz
gerekmektedir.
The HBG deneysel yaklaĢımı, seçmen tercihinin, Ġncil otoritesi, dinsel gelenek ve
toplumsal katman kategorilerinin kısıtlanamaz bir iĢlevi halinde hareket ettiği tümevarımsal ve
istatistik bir modeldir. Toplumsal katman kategorilerinin buraya dâhil edilmesi, Durkheim‟ın
görüĢlerine yapılan göndermelerle temellendirilmektedir. Çünkü Durkheim‟a göre dinsel duygu
ve ayinler bireyin topluma olan maddî ve zihinsel bağımlılığı içinde ortaya çıkmakta, dolayısıyla
dinsel hüküm kategorileri ekonomik ve sosyal kategorilerle iliĢkili olmak zorundadır. Bu
kuramsal yapı, uygulama bazında, ortak simgesel sistemin seküler ve kutsal alanlarda etkili
olması noktasına kadar kullanılabilir. Bu nedenle, HBG modeli Ġncil‟in otoritesi konusundaki
yaygın algının ortak eksenine bağlıdır (Hirschl vd., 2009: 929..
Daha önceki çalıĢmalara bakılarak, etno-dinsel perspektifin köklerinin Avrupa‟dan
Amerika kıtasına göç eden topluluklar arasındaki dinsel farklılıklara kadar uzandığı söylenebilir.
O süreçte, yeni Amerikan kültürü içinde asimile olmak istemeyen pek çok grubun ülke
kökenlerine ait değer ve uygulamaları korumak için kendi içine dönerek dinsel geleneklerine
sarılmaya yöneldiği bilinmektedir. Bu içe dönüĢ sadece Katoliklerle Protestanlar arasında değil,
Protestan cemaatinin kendi içinde de farklı grupların ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıĢtır
(Kleppner‟dan aktaran Burge, 2011: 3..
Gruplar arasında oluĢan bu büyük bölümlenme, Amerikan politik sistemi tarafından
abartılmıĢ, izleyen süreçte yapılan her seçimde seçmene ikiden fazla seçenek bırakmamıĢtır.
102
Görünen o ki, Amerikan politikasında dinin yerini inceleyen çalıĢmalar “etno-dinsel
perspektif”ten “yeniden yapılandırma” yaklaĢımına evrilmiĢ durumdadır. Bu yaklaĢımın
kanıtlarını, siyasal davranıĢ üzerine ilk dönemlerde yapılmıĢ çalıĢma ve araĢtırmalarda elde
edilmiĢ olan bulgularda görmek mümkündür. Buna göre Anayol Protestanları Cumhuriyetçi
Parti‟nin temellerini oluĢturmuĢ, dıĢarıda kalan gruplardan Katolikler, Yahudiler ve köktenci
Evangelistler ağırlıklı olarak Demokrat Parti‟nin adaylarını desteklemiĢlerdir (Burge, 2011: 3..
1970‟li yılların baĢlangıcında birçok sosyolog nisbî temsil usulüne dayanan politik
yapının sarsılmaz sanılan duvarlarının yıkılmaya baĢladığını ve kilisesini değiĢtiren kimselerin
sayısının büyük bir hızla artmaya baĢladığını gözlemlemiĢtir (Ammerman ve Farnsley, 1997:
451-461.. Bu bilgi ve kanıtlar ıĢığında, sosyal bilim literatüründe potansiyel “kültürler savaĢı”
diye bilinen konu üzerinde hayli gürültülü bir çatıĢma baĢ göstermiĢtir (Wuthnow ve Hunter‟dan
aktaran Burge, 2011: 4..
Amerika BirleĢik Devletleri'nde büyük buhranın ardından 1933 ve 1938 yılları arasında
ekonomiyi düzeltmek için BaĢkan Franklin D. Roosevelt'in ilk döneminde Kongre tarafından
onaylanarak yürürlüğe giren yasaların yanı sıra baĢkanlık yürütme emirlerini de içine alarak
Relief, Recovery ve Reform (rahatlama, iyileĢme, reform), yani iĢsiz ve yoksullar için rahatlama,
normal seviyelere çekilerek ekonominin toparlanması ve tekrar çöküĢü önlemek için finansal
sistemin reformunu amaçlayan ve 3R diye formüle edilmiĢ olan New Deal adlı programın
(Berkin; 2011: 629-632. uygulamada kaldığı 1960‟lara dek beyaz Katolikler, beyaz Evanjelik
Protestanlar ve siyah Protestanlar Demokrat Parti‟ye destek vermekteydi; oysa beyaz gelenekçi
Prorestanlar Cumhuriyetçi Parti‟ye daha yakın duruyordu. Daha sonra özellikle1960‟lı yıllardan
itibaren, etno-dinsel grupların politik tercihlerinde hayli önemli değiĢiklikler oldu (Smidt vd.,
2009: 3-42.. Beyaz Katolikler ve beyaz gelenekçi Protestanlar politik aidiyetlerinde daha dengeli
bir biçimde bölündü, beyaz Evanjelik Protestanlar Cumhuriyetçi Parti‟ye yöneldi, siyah
Protestanlar ise neredeyse tümüyle Demokrat Parti saflarına katıldı (Malka vd., 2012: 277..
Schwartzman‟a göre, normal, sıradan yurttaĢlar, ulusal düzeyde politik olay ve
geliĢmelerin bilincine sahip olmayabilir. Dolayısıyla, yerel politik grupların, sosyal kimlik
simgelerinin, etnik ya da dinsel bağlılıkların etkisiyle hareket etme eğilimindedir. Ona göre,
politik bölünmeler veya ayrıĢmalar, dinsel, etnik ve bölgesel alt kültür öğeleri çizgisinde hareket
etmeye baĢladığı zaman, siyasal partiyle alt kültür arasında bir özdeĢleĢme ya da benzeĢme ortaya
103
çıkmaktadır. Örneğin Gine‟de siyasal partiler beyaz, zenci ve Kızılderili nüfusu temsil
edebilirken, Hollanda‟da dinsel bölünmeler daha yaygındır. Böylesi ayrıĢma durumlarının
olmadığı yerlerde bile, azınlık grupları kendilerine sunulan siyasal partilerle özdeĢleĢip
bütünleĢmeye eğilim göstermektedir. Bu durum, Amerika BirleĢik Devletleri‟ndeki Katoliklerin
politik tutumlarına iyi bir örnek teĢkil eder. Orada yaĢayan Katolikler, Yahudiler ve zencilerin
hemen hepsi, tarihsel süreçte hep “sol”un partisi olarak bilinen Demokrat Parti‟yi destekleme
eğiliminde olmuĢlardır (Schwartzman, 1968: 17..
BaĢka bir açıdan bakıldığında, Amerika BirleĢik Devletleri örneğinde, örneğin Katolik
seçmen oylarının Katolik inanç eğiliminin etkisini ne kadar yansıttığı konusunda Converse‟in
Kenedy‟nin katıldığı seçimleri baz alarak yaptığı araĢtırma ve çalıĢmalara bakıldığında, dinî etki
mevcut görünmekle birlikte çok güçlü değildir. Politik bölünmeler dinî çizgileri izlemediği ve
siyasal kampanyalar sırasında dinî konular öne çıkarılmadığında, din faktörü ilk etapta kararsız
olan seçmen kitlesi üzerinde marjinal bir etki icra etmektedir. Katolik demokratlar açısından,
inançlarının ne kadarının hangi kimlikten yana ağırlık kazandığını çözmek zordur; fakat tipik
durumlar için sonuç oldukça berraktır: Ġstisnaları korumak kaydıyla ortaya çıkan gerçek,
Protestan demokratların Demokrat Parti‟li gibi davranmaya normal Protestanlardan daha meyilli,
Katolik Cumhuriyetçilerin ise diğer normal Katoliklere göre Cumhuriyetçi kimliğine uygun
hareket etmeye daha meyilli oldukları yönündedir (Converse, 1966: 123..
Dindarlığı önemseyen seçmen oylarıyla Cumhuriyetçi Parti arasındaki yakınlık 1992
yılında keskin bir Ģekilde yükselmiĢ ve o zamandan beri hep o seviyenin üstünde kalmayı
baĢarmıĢtır. Bu artıĢ, basitçe seküler olanlara karĢı olan dindar kimselerin politik tercihlerinde
meydana gelen geçici değiĢikliklerinden ziyade, yurttaĢlara sunulan aday seçeneklerindeki geçici
değiĢiklikleri yansıtıyor olabilir. Bu durumun mutlak surette dindarlıkla olmasa da, muhafazakâr
öz kimlikle çok güçlü bir biçimde bağlantılı olduğu düĢünülebilir (Fiorina vd., 2006: 132..
2.5.3.Amerika BirleĢik Devletleri’nde Dinî Ġnançların Seçmen DavranıĢı Üzerindeki
Etkileri ve Ġlgili Akademik ÇalıĢmalar
Küresel bir perspektiften bakıldığında, dinin dünyanın bütün kültürlerinin ortak fenomeni
olduğu rahatlıkla görülebilir. Her toplumda vardır. Bu nedenle Brinkerhoff, White ve Ortaga‟ya
göre, dinle ilgili bilimsel araĢtırmalar Tanrı‟nın var olup olmadığı, kurtuluĢ veya kefaretin
mümkün olup olmadığı ve hangi dinin hak olduğu gibi sorularla ilgilenmez. Daha çok hangi
104
kültür, toplum ve sınıfta iliĢkilerin dini ne Ģekilde etkilediği ve dinin bireyleri ve sosyal yapıyı
nasıl etkilediği sorularının yanıtlarıyla uğraĢır (Brinkerhoff vd., 2001: 293.. Burada, bölümün
içeriğine uygun olarak ilkin BirleĢik Devletler‟de halkın dindarlık seviyesine çok kısa olarak
değinmek gerekmektedir. Bu açıdan, Amerika‟da halkın yarısından fazlasının belirli bir dinî
inanca bağlı olduğununun yanı sıra, ayrıca Amerikan toplumunda zaman içinde dinî inanç ve
aidiyetlerin zayıfladığına dair herhangi bir emarenin bulunmadığını belirtmek gerekir (Stout ve
Kyle, 2001: 1..
Aslına bakılırsa, Amerika BirleĢik Devletleri‟nin kuruluĢ yıllarında kilise üyesi olanların
oranı yalnızca % 10‟du. Geçen iki yüzyıldır büyük bir ihtimamla korunan ve yayılan manevî
duygu, düĢünce ve kaygılar, Amerikan halkının din ve maneviyatın söz konusu olduğu ya da
onlarla ilintili olduğu düĢünülen tüm alanlara katılımlarını gittikçe artırmaktadır. Bugün gelinen
noktada, Amerikan yurttaĢlarının % 60‟ı kendini bir kiliseye bağlı ve dindar olarak
tanımlamaktadır. Kimileri toplumda dinî bağlılığın eskiye göre zayıfladığını öne sürse de, dinî
yapılar kendi koydukları kategoriler içinde büyük oranda çeĢitlenmekte olduğundan, o tür
raporlara fazlaca güvenilmemektedir. Dinî inanç ve yaĢantı ile ilgili anketlerin mevcut kullanımı
yeni veriler sağlarken, bunları uzun vadeli trendlerle iliĢkilendirmede büyük bir dikkat ve
ihtimam gösterilmelidir. Bununla birlikte bunlara ve ilgili ve güvenilir diğer değiĢken etmenlerin
kullanımına izin verildiğinde, Amerikan toplumunda süreç içinde dinî bağlılık ve yaĢantının
zayıflamadığı, bilakis dikkat çekici bir oranda yükseldiği açıkça görülebilmektedir. Dolayısıyla
kendisi vasıtasıyla hem Amerikan toplumunun hem de hükümetinin etkilendiği baĢlıca araç
olması sebebiyle din, politik kültür içinde en etkili faktör olarak her zaman göz önünde
bulundurulmaktadır. Burada iĢleyen temel bağlantı açıktır: Din bireyleri gruplara yönlendirip
orada ortak hareketlere seferber etme potansiyeline sahip bir araç olarak, onları kimi ortak
beklentiler, paylaĢımlar ve amaçlar etrafında örgütleyip yönlendiren siyasal partiler için hayli
yakın bir eĢtir. Üstelik siyasal partilerin kitlelerinden beklediği, dinî bağlılığa benzer bir
taraftarlıktan baĢka bir Ģey değildir (Wilson, 2000: 15..
Yeterince anlaĢılmıĢ olacağı üzere neredeyse bütün yurttaĢlarının en azından güçlü bir
Tanrı inancına sahip olması ve hem zafer hem travma anlarında sürekli Tanrı‟yı anıp dualar
etmeleri nedeniyle uygar dünyanın tüm diğer üyeleri arasında istisnaî dindarlığıyla ünlenmiĢ olan
Amerika BirleĢik Devletleri‟nde, bugünlerde dinin devlet, politika ve toplumdaki yeri ve
105
konumunun nasıl olması veya olmaması gerektiği konularında gittikçe alevlenen bir tartıĢma söz
konusudur (Anonymous,1995: 19-21.. Din merkezli ya da dinle ilintili konuların kamuoyunda ve
seçim kampanyalarında daha sık gündeme gelmeye baĢladığı ülkede, doğal olarak dinî inançlarla
seçmen davranıĢı arasındaki iliĢkiler de sosyal bilimler çevrelerinde gittikçe daha fazla ilgi odağı
olmaktadır (Botterman ve Hooghe, 2009: 83.. Bütün bu tartıĢmalara karĢın, yapılan sosyal
bilimler araĢtırmaları, Amerika BirleĢik Devletleri‟nde dinî kimlik ya da aidiyetin politik
davranıĢın itici ve belirleyici gücü olduğunu göstermektedir (Hirschl vd., 2012: 95-109.. Yine
BirleĢik Devletler‟de yapılan son araĢtırmalar, genel olarak ülkedeki seçmenler arasında dinsel
geleneğin etkisinin giderek yükselmekte olduğuna iliĢkin güçlü bulgular ortaya koymaktadır
(Carmines ve Stimson, 1989: 770..
Daha önemlisi, söz konusu bulgular Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan bu yana baĢkanlık
seçimleri temelinde seçmen tercihleri ile ilgili olarak yürütülen neredeyse bütün ampirik
araĢtırmalarla da geniĢ çaplı olarak doğrulanmıĢ durumdadır; ancak bugüne kadar konu üzerinde
akademik anlamda çeĢitli çalıĢma ve yorumlar yapılmıĢ olsa da, dinî aidiyet duygusu ile seçmen
davranıĢı arasında saptanmıĢ olan sıkı iliĢkinin “neden” ve “nasıl” olduğu soruları henüz yeteri
kadar aydınlığa kavuĢturulabilmiĢ değildir. Sosyal bilimlerin Avrupalı kurucularının, dinin
etkisinin seküler dünya görüĢlerinin yararına olduğu yönündeki görüĢlerini ayrı bir olgu olarak
kaydetmek gerekmekle birlikte, neredeyse tüm karĢılaĢtırmalı çözümlemeler Amerika BirleĢik
Devletleri‟nde dinî inanç ve uygulamaların siyasal yönelimde Avrupa‟daki birçok ülkeye oranla
daha ikna edici bir rol aynadığını ortaya koymuĢ durumdadır (Inglehart ve Baker, 2000: 19-51..
Görünen bu durum, akademik çevreleri Weber ve Durkhaim‟ın Avrupa kıtasında
yaĢadıkları deneyimlerin bir ürün olarak sekülerleĢme sürecine iliĢkin yapmıĢ oldukları
tahminleri yeniden gözden geçirip üzerlerinde düĢünmeye zorlamaktadır. En azından Amerikan
baĢkanlık seçimlerindeki seçmen tercihleri realitesi, dinî kimlik veya aidiyetin bu konudaki
etkisinin azalmadığını, bilakis geçen zaman içinde olabildiğince görünür hale geldiğini açığa
vurmaktadır (Hirschl vd., 2012: 102..
Olayın köklerini ortaya çıkarabilmek amacıyla tarihsel perspektiften bakılarak BirleĢik
Devletler‟deki eĢitsizlik göstergeleri gözden geçirilecek olursa, öncelikle bugüne değin
Amerika‟daki ekonomik eĢitsizliğin yükseliĢ oranlarının sahici, somut ve süreğen olduğunu
açıkça görülebilir. Ulusal gelir dağılımındaki eĢitsizlik, 1970 ile 2010 yılları arasında yüzde
106
35‟ten yüzde 44‟e yükselerek yaklaĢık yüzde 25 oranında artmıĢtır (US Census Bureau, 2011:
16.. Ulusal gelirden en çok payı alan yüzde onluk aileler topluluğunun geliri 1972 yılında toplam
ulusal gelirin yüzde 33‟ünü oluĢtururken, bu oran 2007‟de yüzde 50‟ye ulaĢmıĢtır (Atkinson,
Piketty ve Saez, 2011: 49.. En varlıklı ailelerin yüzde 20‟sinin sahip olduğu finansal servetin
oranı değiĢmemiĢ, bilakis 1983 yılındaki yüzde 91‟lik seviyesine göre az da olsa artarak 2007
yılında yüzde 93 seviyesine yükselmiĢtir (Wolff, 2010: 1235.. Mevcut yönelim birçok sosyal
bilimci tarafından öngörülememiĢtir. Hatta Kuznets‟ten (1955. bu yana, Amerika gibi geliĢmiĢ
ülkelerde eĢitsizliğin azalacağı ya da stabil (aynı düzeyde) kalacağı beklentisi içindeydiler
(Hirschl vd., 2012: 101.. Bağlam açısından, yoksulluk ve diğer ekonomik sorunlarla dinî
radikalizm ve fanatizmin artıĢı arasında doğrudan bir paralellik kuran sosyal bilimcilerin olduğu
bilinmektedir. Nitekim Türkiye toplumu üzerinde yapılmıĢ olan kimi saha araĢtırmalarında da
bunu doğrular nitelikte bulgulara ulaĢılmıĢtır. Elde edilen bu bulgular, ülkede yoksul hanelerde
yaĢayanların kendilerini daha dindar ve politik olarak da “Ġslamcı” tanımına daha yakın
bulduklarını, üstelik kadın nüfusunun % 60‟ı baĢörtüsü kullanırken genel ekonomik duruma
kıyasla daha yoksul olan kadınların % 60‟lık bir çoğunlukla baĢörtülü olduğunu, daha düĢük
profilli eğitim ve sosyo-ekonomik yaĢam kalitesi ile dindarlık arasındaki bu dramatik iliĢkinin
bölgesel düzeyde de geçerli olduğunu ortaya sermektedir (Çarkoglu ve Toprak, 2006: 14-28..
Bu arada, elbette dinî duygu ve düĢünceler tarafından tetiklenen politik eylemlerle
ekonomik eĢitsizliği azaltmak için yürürlüğe konulan ekonomik ve sosyal politikalar arasında
bağlantı kurmaya yönelik olarak çeĢitli teĢebbüs ve çalıĢmalar yapılmıĢtır. Örneğin 1960 yılından
bu yana sürüp gelen ekonomik eĢitsizlikle ilgili bir analizlerinde Hacker ve Pierson, “yükselen
Hıristiyan muhafazakârlığı”nın söz konusu eĢitsizliğe önceden verilmesi gereken kamusal
yanıtların yokluğunu veya eksikliğini açıkça kanıtladığını öne sürmektedir (Hacker ve Pierson,
2010: 179.. Bununla birlikte, bu yazarlar iddialarını desteklemeye yetecek kadar sağlam ve somut
deneysel kanıtlar ortaya koyamamıĢlardır. Ayrıca, ekonomik eĢitliği sağlamak için orta va çalıĢan
sınıfları desteklemek gerektiği yönündeki popüler kavram, siyasal anlamda ekonomik olmayan
kültür savaĢlarına, sözgelimi devlet okullarında dua uygulaması ve yasallaĢtırılmıĢ kürtaj
konularına odaklanma yoluyla zayıflatılmıĢ görünmektedir (Frank, 2004: 4-23.. Ne var ki, 1984
ve 2004 BaĢkanlık Seçimleri Ulusal AraĢtırması‟nda, orta ve çalıĢan sınıfların kamu harcamaları,
kamu istihdamı ve azınlıklara yönelik yardımlar gibi etkenlerce belirlenen sosyal eĢitliğe katkıda
bulunmayı sürdürdüğüne dair önemli kanıtlara ulaĢmıĢtır. Aynı Ģekilde, Amerikalıların dindar
107
gelenekçilere karĢı sekülerlerle dindar liberalleri gözden düĢürerek kültür savaĢına angaje
olduklarına iliĢkin görüĢler, ampirik özgüllük ve geçerlilikten yoksun olmakla itham
edilmiĢlerdir. Bugün dinî kimliğin seçmen tercihleri üzerinde ne denli güçlü bir etkisinin olduğu
apaçık ortaya konulmuĢ olduğundan, bu ikiĢkiye odaklanıp ıĢık tutmak dinin siyasetle olan
iliĢkisini ölçme konusunda yeterli olanağı sunmaktadır. Daha ileri gitmenin bir yolu, dinî duygu
ve düĢüncelerle oy verme davranıĢının ekonomik eĢitsizliği gölgeleyip gölgelemediğini ve eĢitliği
önlemeye dönük uygulamaları bloke edip etmediğini ya da kültür çatıĢmalarına katkıda bulunup
bulunmadığını sormaktan ziyade, sosyal katmanlar düzenine olan etki dağılımını incelemektir
(Greeley ve Hout, 2006: 72..
Dinin etkilediği seçmenlerin yer aldığı sosyal katmanlar, din ve ekonomik eĢitsizliğe
iliĢkin soruların yanıtlarına kavuĢtuğu bir bağlam olarak ele alınmalıdır. Eğer en yoksul
seçmenler aynı zamanda en ateĢli dindar seçmenlerse, bu durum ortadaki tabloyu
değerlendirirken ekonomik eĢitsizliğin kaybedenlerinin politik seçeneklerini dinî terimlerle ele
alıp yorumladıkları yönünde bir yargıya varma konusunda cesaret ve güven vermektedir. BaĢka
bir açıdan bakıldığında, en ayrıcalıklı seçmenler orantısız bir Ģekilde dinî duyguları güçlü
olanlarsa, o vakit bize oldukça farklı bir gerçek ima ediliyordur. Demek ki, nisbeten imtiyazlı
olan bu kitle, siyasal seçenekleri dinî terim ve kavramlar açısından değerlendirmektedir. Bu
ampirik iliĢkileri tanımlamak için, dinî kimlik etkilerinin seçmen tercihleri üzerindeki etkilerini
ölçmekte ve bu dağılımın değiĢik sosyal sınıflar boyunca nerelerde yoğunlaĢtığına dair
karĢılaĢtırmalar yapılmaktadır. Ek olarak, bu farklılaĢmalar içindeki yaygın eğilimleri
ölçülmekte, farklılaĢmaların artıĢı, azalması veya sabit kalması noktaları değerlendirilmelidir.
Böylece eldeki veriler, seçmen tercihi, dinî kimlik ve toplumsal katmanlar düzeni arasındaki
deneysel bağlantıyı betimlemektedir (Hirschl vd., 2012: 99..
Irk ve toplumsal sınıf arasında Amerikan tarihince kurulmuĢ olan bağlantı nedeniyle,
yalnız baĢına sınıfsal ölçütler toplumsal tabakalaĢmaya iliĢkin yeterli göstergeler değillerdir.
Ayrıca, ırk, din ve seçmen tercihinin kesiĢme alanı, araĢtırmacılara ilgilerini çekecek olan bir
çeĢit bilmece sunmaktadır (Greeley ve Hout, 2006: 72..
Yapılan pek çok saha araĢtırması, sözü geçen etmenler arasında özellikle dinin kiĢilerin
politik tercihlerini doğrudan ya da dolaylı olarak, ancak muhakkak dikkate değer bir derecede
etkilediğini ortaya koymaktadır. Bu koĢullar altında, siyasal partiler ya da siyasal kiĢilikler
108
hoĢlansalar da hoĢlanmasalar da dinsel kanalları kullanmaktadır. Zira kilise önemli ölçüde bir
güven kaynağıdır. Dolayısıyla, oradan kazanılacak olan olumlu bir imajın siyasal arenaya
transferi hedef kitleyi büyük oranda etkileyebilecektir (Andrei vd., 2008: 30.. Hatta Amerika
BirleĢik Devletleri‟nde bütün seçimlerde hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar Katolik
kimliklerine vurgu yaparak “Katolik olmak, kiĢiliğimin ayrılmaz bir parçasıdır.” gibi deyimler
kullanırlar (D'Antonio, 2011: 25..
Amerika BirleĢik Devletleri örneğinde politikacılar dinî inançlara karĢı kayıtsız
kalamamakla birlikte, kiĢisel dinî aidiyetleri siyasette kimi zaman bir dezavantaj olarak da ortaya
çıkabilir. Bugün, dinin politikanın önünde ve merkezinde olduğu bir kültür ortamında yaĢıyoruz.
Dinî inançlar ve dindar adaylar, özellikle de baĢkan adayları, adil bir oyun oynuyorlar. Barack
Obama‟nın 2008 seçimi, iki aĢırı görüĢ odağından bakıldığında oldukça sıkıntılı geçmiĢ
görünüyor: Kendisi ya beyaz karĢıtı eğilimleri olan radikal siyah bir Hıristiyan‟dır ya da gerçek
dinî inançlarını Amerikan halkından gizleyen köĢeye sıkıĢmıĢ bir Müslüman‟dır. Bu anlamda,
örneğin Mitt Romney‟nin 2012 baĢkanlık seçimlerindeki adaylığı Mormon inancına mensup
olduğu yönünde yapılan eleĢtiriler nedeniyle hayli sorunlu ve sıkıntılı geçmiĢtir. Zira her dört
Amerikalıdan biri, Mormon dinine bağlı birine oy vermek istemeyeceğini söylemektedir. Bu
nedenle, Romney kendisine din ve o dinin uygulamalarına iliĢkin olarak yöneltilen sorular
karĢısında epeyce ter dökmüĢtür (Gonzalez, 2012: 568-585.. Bütün bunlara karĢın Amerikan
seçimlerinde Cumhuriyetçilerin baĢkan adaylığı noktasına kadar ulaĢmıĢ olmasının ülkedeki pek
çok Hristiyanın kendisine sıcak baktığı gerçeğine iliĢkin açık bir kanıt sunduğundan da kuĢku
duymamak gerekmektedir (Froese, 2014: 649..
Daha gerilere gidildiği vakit, siyasal davranıĢ alanında en eski ve çekiĢmeli tartıĢmalardan
birinin, bireyin belirli bir oy tercihine ulaĢmasına neden olan mekanizmalar etrafında
döndüğünün altını çizmek gerekecektir. Bu alanda yapılmıĢ olan temel çalıĢmalar, odaklandığı
yere göre büyük ölçüde farklılık göstermektedir. Kolombia okulu, bireyin kendini düzenli olarak
temasta olduğu toplumsal çevreye göre tanımladığını ve politik konulara dair görüĢlerinin de
büyük ölçüde bu toplumsal kimliğine göre Ģekillendiğini öne sürmektedir. Diğerleriyle olan bu
deneyimleri bireyin düĢünce ve görüĢlerini koĢullandırır, onun politik tercihlerinin doğuĢuna
neden olur. En büyük basınç ise, bireyin ailesinden gelir. Bu politik kimlik bir kez oluĢtuğu
109
zaman, bireyler daha önce oluĢmuĢ olan o dünya görüĢlerini destekleyip güçlendirecek bir
arkadaĢ grupları ve toplumsal zemin ararlar (Lazarsfeld vd., 1944: 87..
Bilindiği üzere siyasal davranıĢlar ve oy verme davranıĢlarını açıklamada baĢka
alternatifler olsa da, sosyolojik modele diğerlerine göre halen daha yerinde ve güçlü bir yaklaĢım
olarak kabul edilmektedir (Schwartzman, 1968: 33.. Dinin seçmen davranıĢına olan etkisine
iliĢkin olarak yürütülen çalıĢmalarda en fazla temel alınan sosyolojik model, tutumlardan çok
toplumsal belirleyicilere dayanmakta ve sonuçta kiĢilerin oy verme davranıĢlarını toplumsal
karakteristiklerinin belirlediğini savunmaktadır (Catt, 1996: 8.. Bu toplumsal karakteristikler,
diğer bazı etmenlerin yanında, özellikle yaĢ, ırk, dil, cinsiyet, din ve toplumsal sınıf gibi
değiĢkenleri içermektedir (Ball ve Peters, 2005: 175; Goldberg, 1966: 922; Brooks vd., 2006: 89;
Erdman, 2007: 19.. Böylelikle, bu modelde seçmenlerin toplumsal grup üyelikleri vurgulanmıĢ
olmaktadır (Schoeman ve Puttergill, 2007: 155.. Sosyolojik model, Goldberg (1966: 916. ve
Miller (1991: 560. ile Abramowitz ve Saunders‟in (2006: 182. çalıĢmalarında olduğu gibi,
seçmen davranıĢı konusunda geliĢtirilmiĢ olan diğer bazı modellerle de iliĢkilendirilebilmektedir.
Diğer taraftan, Michigan Okulu oy verme davranıĢını belirleyen baĢlıca etkenin doğal
psikolojik temellere dayandığını, baĢka bir deyiĢle bireyin kendi içinde belli bir parti kimliği ile
özdeĢleĢmiĢ olmasından kaynaklandığını ileri sürmektedir. 1960‟lı yıllarda Campbell ve bazı
arkadaĢları bireylerin parti kimliğine dayanarak oluĢturdukları tutumların psikolojik süreçleri ile
birlikte onu dönemsel olarak bir siyasal parti adayını diğerlerine tercih etmeye yönelten parti
kimliğini tanımlayan “nedensellik kanalı” kuramını kurmuĢlardır (Campbell vd., 1980: 46..
Kısacası Amerika BirleĢik Devletleri‟nde bugüne dek din-politika iliĢkileri ve seçmen
tercihlerinde dinin rolü bağlamında pek çok alan araĢtırması ve akademik çalıĢma yapılmıĢ ve bu
doğrultuda kurulmuĢ bazı teorik yapılar olmakla birlikte, daha önce sözü edilen HBG teorisinin
yanı sıra, önemlerinden ötürü ilave olarak diğer teorilerle ilgili de bir miktar ayrıntı vermek
gerekmektedir.
Sosyal bilimlerde siyasal davranıĢ ve seçmen tercihlerinin dinî kimlikle olan iliĢkisini
inceleyen kuramsal yaklaĢımlardan “etno-dinsel teori”, dinsel gelenekler, etnisite ve partizan
siyaset tarzı arasında zamanla geliĢen bir dizi bağlantılar bulunduğu varsayımından yola
çıkmaktadır (Jensen, 1971; Kleppner, 1979.. AraĢtırmacılar net partizan tercihlerinin marjinal
110
olarak seçimden seçime değiĢtiğini kabul etseler de, altını çizdiğimiz bağlantıların sağlam kaldığı
görüĢü kuramsallaĢtırılmıĢtır. Bu yaklaĢıma göre, geliĢgüzel oy kullanma davranıĢı, yine
geliĢigüzel biçimde seçmen tercihleri ile ilintili olan, etnik ve geleneksel yapı tarafından
tanımlanan kilise üyeliği düzeyinde deneysel olarak yerelleĢmiĢ görünmektedir (Manza ve
Brooks, 1997: 103.. Bunlar etno-dinsel teorinin örnekleridir ve biri 1960‟tan 1992‟ye, diğeri
1972‟den 2000 yılına kadar olan iki baĢkanlık seçiminde seçmen tercihleri çerçevesinde Ulusal
Seçim AraĢtırması‟nı kullanan deneysel değiĢkenleri yerleĢtirmektedir.
Her iki tahlilde de, dinî yarılmaya iliĢkin yüksek, fakat nisbeten istikrarlı düzeyleri
saptamıĢlardır ki, bu durum dinî gelenekler ile partizan siyaset arasında bulunan sivil toplum
iliĢkileri konusundaki öneriyi doğrulamaktadır. Özellikle Katolikler, Yahudiler ve muhafazakâr
evanjelik Protestanlar arasında siyasal görüĢ değiĢimine çok az rastlamıĢlardır. Yaptıkları
analizler, Cumhuriyetçi Parti‟den Demokrat Parti‟ye yönelen “anayol Protestanları” arasında
görülen ılımlı siyasal değiĢimi tanımlamaktadır. Böylece, din siyaset kutuplaĢmasının bulunduğu
bu iki zaman kesitine kadar, dinî politik değiĢimi muhafazakâr Protestanların Cumhuriyetçi Parti
için Demokrat Parti‟den ayrılmaları açısından değerlendiren pek çok siyasal analist ve uzman
tarafından algılananın tersine bir doğrultudaydı (Philips, 2006: 22..
Alternatif bir kuramsal model olan “yeniden dinsel yapılandırma teorisi”, bireysel inanç
bazında hareket eder ve oransal olarak seküler ya da “ilerlemeci” bir otoriteye bağlı olan kiĢiler
karĢısında, baĢlıca din ve mezheplerin geleneksel dinî otoriteye bağlı olan kiĢiler arasındaki
önemli ayrıĢmalara sahne olduğunu varsayar (Wuthnow, 1989: 34..
1980 ile 1994 yılları arasında Ulusal Seçim ÇalıĢması‟nı da kullanan BaĢkanlık
Seçimlerinde Seçmen Tercihleri ile ilgili bir araĢtırmada Layman, Yeniden dinsel yapılandırma
teorisinden aldığı iki değiĢkeni kullanarak git gide artan din-siyaset kutuplaĢması gerçeğine
ulaĢmıĢtır: Bu, doktrinel Ortodoksluk ve dinî bağlılıktır (Layman, 1997: 298..
Layman doktrinel ortodoksluğu yeniden doğuĢla ilgili sorulara verilen yanıtlarla Ġncil‟in
otorite ve yetkisine iliĢkin soruları karĢılayan yanıtları birleĢtiren bir ölçekle değerlendirmektedir.
Dinî bağlılık derecesi kilisede yapılan ibadetlere, ayinlere katılma ve dinî faaliyetlerde bulunma
sıklığı ile ilgili sorulara verilen yanıtlara göre oluĢturulur. Yapılan araĢtırmalar sürecinde, bu iki
durumun seçmen tercihleri üzerindeki etkisi belirgin bir Ģekilde artıyor, bu ise zaman içinde dinin
111
etkisinde bulunan kimselerin seçimlerde daha çok Cumhuriyetçi Parti‟ye, daha seküler olanların
ise Demokrat Parti‟ye oy vermeye eğilim gösterdiklerine dair gizli-saklı bir anlamı açığa
çıkarıyordu. Layman, Manza ve Brooks (1997, 2004. ile tutarlılık halinde, geçen zamanlar içinde
dinî geleneğin seçmen tercihleri üzerindeki etkisi konusunda herhangi bir değiĢikliğin olmadığını
saptamıĢtır. Layman‟ın elde ettiği sonuçlarla Manza ve Brooks‟un vardığı sonuçlar, din ve
siyasetle ilgili her iki kuramın da dinî motifle oy verme davranıĢında farklı eğilim ve iliĢki
biçimlerini tanımladığını ifade etmektedir (Layman, 1997: 311..
Bu bağlamda seçmen davranıĢında önemli bir gösterge olarak özellikle dinin etkisine
gelince, öncelikle dinsel ayrıĢmaların seçmenin siyasal kümeleĢmelerinin önemli sosyal-yapısal
kaynaklarını sağlayan birer faktör olarak görülmekte olduğunu belirtmek gerekir. Bununla
birlikte, anlamlı ve önemli bir değiĢken olarak görülmesine karĢın, seçmen davranıĢına yaptığı
etkideki azalmaya da dikkat çekilmektedir. Dinsel kimliğin seçmenin oy verme davranıĢı
üzerindeki etkisinin azalmasının temel nedeni, ekonomik refahın yayılmasının yanı sıra
toplumlardaki sosyal farklılaĢmanın artıĢı ile iliĢkili olarak ortaya çıkan genel sekülerleĢme
olgusudur (Brooks vd, 2006: 192..
Amerika BirleĢik Devletleri ve diğer ülkelerde yapılan araĢtırmaların sonunda ortaya
konulan sayısız karĢılaĢtırmalı analizler, pek çok yönetimde seçmen kümeleĢmelerinin sosyal
temellerinin anlaĢılmasında din kaynaklı ayrıĢma ve bölünmelerin toplumsal ayrıĢmalardan daha
önemli bir faktör olduğunu göstermektedir (Lijphart, 1979: 442-58; Mann, 1995: 14-54.. Din ile
politika arasındaki iliĢki, özellikle BirleĢik Devletler‟de çok geliĢmiĢtir. Öyle ki, dinî inançların
toplumsal ve siyasal yaĢamı etkileme düzeyi istisnaî ölçülerde etkinlik kazanmıĢ durumdadır
(Burnham, 1981: 123.. Kökü dindar kitlelere inen muhafazakâr koalisyona karĢı iktidar
mücadelesi veren tipik ve alıĢıldık seküler sol koalisyonun Avrupa örneği BirleĢik Devletler‟de
de bir miktar yol almıĢ olsa da, siyaset tarihçileri 19. Yüzyıl boyunca ve 20. Yüzyıl‟ın baĢı
itibariyle Amerikan parti koalisyonları için etno-dinsel ayrıĢmaların önemine sıkıca vurgu
yapmaktadırlar (Swierenga, 1990: 160.. Sosyal bilimler literatüründe ayrıntılı olarak ele alındığı
üzere, Öncelikle, çoğu gruplar nisbeten sıkı toplumsal kimlikler oluĢtururlar. ArkadaĢlıklar, iĢ
anlaĢmaları, siyasî sohbetler, evlilikler gibi rutin etkileĢimlerin büyük bir bölümü, tipik olarak
grup içinde gerçekleĢmektedir. Kırsal kesimlerin çoğu yerinde, hatta kentsel yerleĢimlerde
yaĢayan kiĢilerin çoğu ya da tamamı bir etno-kültürel gruba dâhildir. Üstelik pek çok grup
112
özellikle dinî konularda birbirlerine rakip ya da muhalif olabilmektedir. Güneyli beyazlar,
güneyli siyahlar, Alman Katolik ve Luteryanları, Ġrlanda Katolik ve Luteryanları birbirlerini
tamamen terk etmiĢ, bu arada düĢmanlarına ait bilgilerle kendilerini takviye etmiĢlerdir. Göçmen
yerleĢimleri hayatta kalabilmek için iĢbirliği gereksinimi duymuĢ ve bu dayanıĢmalar ortak
politik yönelim ve bağlılıkları ortaya çıkarmıĢtır. BirleĢik bir cepheyi kendi safına çekebilmek,
demokratik seçimlerin rekabetçi pazarında kitlesel bir oy kazanımı olasılığı nedeniyle
politikacıların ilgisini çekmektedir. Burada, araç olarak sembol kiĢi ve olayların kullanımı söz
konusu olabilmektedir. Bir asır öncesinde tipik bir Amerikan yurttaĢının içinde bulunduğu etnodinsel çevre, bugünküne göre çok daha barizdi. Günümüzde belirli azınlık grupları, özellikle
siyahlar, 19. Yüzyıl‟daki etno-dinsel gruplara epeyce benzemektedir. Demokrat Parti‟ye olan
siyah sadakati, bu açıdan oldukça manidardır. Bununla birlikte, bugünün Amerikan yurttaĢları
içinden geçip gittikleri sayısız grupsal temas ve hareketler içinde artık dinin etkisine daha az
maruz kalmaktadırlar (Jensen, 1982: 321..
Örneğin Benson ve Williams konu hakkındaki etkileyici bir çalıĢmalarında (1982: 36.,
BirleĢik Devletler Temsilciler Meclisi‟nin seksen üyesi ile yapmıĢ oldukları bir mülakatta dinsel
geleneklerle ilgili bir dizi sorular sormuĢlardır. Söz konusu yazarlar, muhafazakâr siyasetçiler ve
liberallerin aynı dinsel gelenek tabanından gelebildiklerini, ancak sağ kanatta yer alan
politikacıların dinle ilgili soruları soldan gelenlere göre ne denli farklı bir biçimde
yanıtlayabildiklerini saptamıĢlardır. Cumhuriyetçi katılımcılar büyük ölçüde Tanrı ile olan kiĢisel
bağları ve öte dünyaya dair beklentileri üzerinde durmuĢ, baĢka bir deyiĢle “bireyi koruyan” bir
dinsel anlayıĢı dillendirmiĢlerdir. Diğer taraftan Liberaller bütün insanların Tanrı‟nın çocukları
olduğu, dinin dünyadaki toplumsal değiĢimin itici gücü olduğu gibi temalar üzerinde, kısacası
“toplumu inĢa eden” bir din anlayıĢı üzerinde yoğunlaĢmıĢlardır. Sonuçta bu iki değiĢik din
anlayıĢı açısından oy verme davranıĢlarında ortaya çıkan farklılaĢmaların oldukça derin olduğu
ve aradaki farkın doğrudan doğruya kongre üyelerinin dinle ilgili farklı algılarının bir neticesi
olduğu anlaĢılmıĢ olmaktadır (Benson ve Williams‟tan aktaran Burge, 2011: 10..
Tarihsel pencereden bakılırsa, 1930‟larda New Deal ile yeniden düzenlenen siyasal
yapının seçmen kümeleĢmelerinde sosyal sınıf ağırlıklı bir yapıyı doğuracağı beklentilerine
rağmen, dinsel toplulukların politik öneminin 20. Yüzyıl boyunca canlılık ve esnekliğini korumuĢ
olduğu görülecektir. New Deal sırasında ve sonrasında ana hat Protestan mezhepleri politik
tercihlerinde ciddî oranda genellikle Cumhuriyetçi olarak kalırken, Katolikler ve Yahudiler
113
uzunca bir süre Demokrat Parti‟ye olan desteklerini alt seviyede sürdürmüĢlerdir (Fowler ve
Allen, 1995: 86-87.. Olasılıkla bu istikrarlı gidiĢat nedeniyle oy verme davranıĢının
yapılanmasında dinin oynadığı rol, beklenenden daha az ilgi odağı olmuĢtur. Doğrusu, sosyal
bilimciler dinî grup üyeliği veya aidiyeti ile politik tutumlar arasındaki iliĢkiyi sistematik olarak
yeniden incelemeye aĢağı yukarı son on beĢ yıldır baĢlamıĢ bulunmaktadırlar. Manza ve Brooks‟a
göre, Amerika BirleĢik Devletleri‟nde bu ilgi, büyük ölçüde, siyasal olarak aktif Hıristiyan Hakkı
gruplarının ortaya çıkıĢının yanı sıra yerleĢik mezhep aileleri arasında çıkan büyük kargaĢa
sebebiyle yükselmiĢ görünmektedir. Sonuçta dinsel politik ayrıĢma ağırlıklı olarak aĢağıya doğru
bir seyir halindedir ve dinî ayrıĢmalarla koĢut giden politik seyrin açıklamasını sekülerleĢme
yaklaĢımlarında olduğu gibi refah düzeyinin artıĢıyla iliĢkilendirmek doğru değildir (Manza ve
Brooks, 1997: 39..
Amerikan toplumundaki güçlü geleneksel dindarlığın politik yapıdaki yansımalarına
gelince, düĢünsel olarak ne kadar farklı veya karĢıt olurlarsa olsunlar, Amerika‟da her iki siyasal
partinin baĢkan adayları halka yönelik konuĢmalarında ve özel kampanya tartıĢmalarında en
azından Tanrı‟nın kendi saflarında olmasını istemek gibi bir ortak paydada buluĢurlar. BaĢka bir
deyiĢle, politikacıların bütün konuĢmalarında din söz konusu edilmekte, aynı doğrultuda
Hıristiyan lobileri dinî ideallere uygun yasaların çıkması için politik figürler nezdinde kulis
faaliyetleri yürütmektedir (Kulchycki ve Wang, 2003: 3.. Politik yelpazede yer alan bütün
adaylar Tanrı‟ya olan inançlarını açıkça beyan eder, Amerikalıların dinle devlet iĢlerinin birbirine
karıĢması konusundaki tutumlarında özlü bir değiĢimi öngörerek federal hükümetle dinsel
kurumlar arasında toplumsal sorunların çözülmesi ve kültürel çöküĢün engellenmesi hedefinde
iliĢki ve iĢbirliği kurulması yönünde çağrılarda bulunurlar. Hartford‟ta bulunan Trinity
Universitesi‟nde Toplum Hayatında Dinin Rolü Üzerine AraĢtırmalar Merkezi‟nin direktörü
Mark Silk, bu olayı “Hiç kimse Tanrı‟nın ters tarafında oturmak istemez.” sözleriyle dile
getirmektedir. Sözü geçen din bazlı kucaklaĢma, bir yönüyle gittikçe daha dindarlaĢmıĢ olup
devletin kiliseyle iliĢki ve iĢbirliği kurması kavramına karĢı daha az direnç gösteren Baby
Boomer kuĢağının (Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın ardından doğanlara verilen ad) bir ürünüdür
(Tackett, 1999: 1..
Sol kanattaki politik ilerlemeciler bile son yıllarda kimin yardımıyla olacağından ziyade
programın iĢe yarayıp yaramayacağına bakarak kilise temelli desteğe sıcak bakmaya baĢlamıĢ
durumdadır. Özellikle Demokratlar, Cumhuriyetçilerin 2000 yılı seçim kampanyasında yaptığı
114
Ģekliyle, maneviyattan ve ahlakî değerlerden feragat etmemeleri gerektiği kanısına varmıĢlardır.
Hatta baĢkan yardımcısı Al Gore Atlanta‟da hükümetle dinsel kurum ve kuruluĢlar arasındaki
iĢbirliğinin arttırılması yönünde açık bir çağrıda bulunma gereksinimi duymuĢtur. Texas Valisi
olduğu dönemde bütün Cumhuriyetçileri yönlendiren George W. Bush, ulusal seçimlerde Al
Gore ile birlikte böylesi bir iĢbirliğinin yararlarından uzun uzadıya söz etmiĢtir. Kaldı ki W.
Bush, geçmiĢ tüm Amerikan baĢkanları içinde çalıĢtığı ekiplerde dindar kiĢilere en fazla kadro
ayıran kiĢi olacaktı (Boston, 2001: 6.. Politikayla dinin birbirine karıĢ(tırıl)ması, uzun zamanlar
boyu politikacıları geleceğe taĢıyan bir tür yakıt olarak görülmüĢtür. 1960 yılında, çoğu seçmen
Vatikan‟ın bir Roma Katoliği olan John F. Kenedy‟ye rehberlik edip etmeyeceği konusuyla
ilgilenmiĢtir. BaĢkan Jimmy Carter, o dönemde ülkeye henüz gelmemiĢ olan “yeniden doğmuĢ”
bir Hıristiyan olma fikrinden bahsetmiĢtir.
Evanjelikler 1980 yılında Cumhuriyetçi Parti
tarafından ezici bir oranda cezp edilmiĢ ve açıkçası bu parti adaylarının dinsel kaygılara hitap
etmesini beklemiĢlerdir; ancak fazlaca etkili olan dindar sağ ile ilgili korkuların Cumhuriyetçi
Parti için olumsuz bir değiĢken olduğu ortaya çıkmıĢtır (Tackett, 1999: 1.. Kilise merkezli gruplar
yıllar boyu ve günümüzde programları yürütmek için hükümet fonlarını kullanmıĢ ve okullardaki
diğer fonlar da Yüksek Mahkeme kararlarıyla devam ettirilmekte olsa da (Lowell, 1973: 123.,
adaylar bir kuĢak öncesinde kabaca reddedilen kilise devlet ayrımını gündeme getirmeye
baĢlamıĢlardır. Çevresel felaketlerin bile maneviyat eksikliğinin yol açtığı içsel bir krizden
kaynakladığını öne süren Al Gore (Al Gore, 1992: 220-221., baĢka bir konuĢmasında, “Ulusal
önderler uzunca bir süredir sonu olmayan bir tartıĢmanın içine çekilmiĢlerdir. Sağdaki liderler
devletin din-devlet ayrıĢmasını esas alan temellerini tehdit eden belirli bir kısım dinsel değerlerin
dayatılması gerektiğini söylerken, sol politik liderlerden kimisi dinsel değerlerin halkın
gereksinimlerine hitap noktasında rol oynamaması gerektiğini dile getirmiĢlerdir. Bunlar, hatalı
tercihlerdir. Din özgürlüğü, dinden ayrı ve bağımsız olmak demek değildir.” ifadelerini
kullanmıĢtır. Dolayısıyla Al Gore hükümetle inanç odaklı kurumlar arasında kurulacak bir
ortaklıktan doğacak yararların gözetilmesi gerektiğini savunmuĢ ve bu tema pek çok
Cumhuriyetçi aday arasında güçlü bir yansıma yapmıĢtır. “Sizi temin ederim ki, eğer beni baĢkan
seçerseniz, dinsel kurumların sesi yönetimimin izleyeceği politikaların ayrılmaz bir parçası haline
gelecektir.” sözleri yine kendisine aittir. Ona göre Salvation Army, Christ House and Christian
Women's Job gibi dinsel kuruluĢlar, uyuĢturucu, zihinsel hastalıklar ve aile içi Ģiddet konularında
en etkili programlardan bazılarına sahipti. Yine baĢka bir konuĢması sırasında, “MüĢteri bu
115
kuruluĢlarda çalıĢan kimselerin gözünde bir sayıdan ibaret değil, Tanrı‟nın bir çocuğudur. Ġnançlı
topluluklarla ortaklığın yollarını aramalıyız. Böylece, en çok iĢe yarayan yaklaĢımları keĢfedip
kullanabiliriz. ” demiĢti. Al Gore, en azından on yıldır bu bağlamda sözler söylemiĢ ve önerilerde
bulunmuĢtur; fakat bir baĢkanlık adayı olarak ortaya koyduğu bu tür söylemler din-devlet
ayrıĢmasına iliĢkin doğrudan bir tartıĢma biçimi olarak da algılanmaktadır (Tackett, 1999: 1..
Silk‟in araĢtırmaları, liberal ortodokside söz konusu iĢbirliğine doğru daha geniĢ çaplı bir açılım
ve değiĢimi belgelemiĢtir. Din özgürlüğü ideali üzerinde kurulmuĢ bir ülke için, kilise ile devlet
arasında iĢbirliğini öngören görüĢ ve önerilerin her iki kanattan da esaslı Ģekilde destek bulması,
Amerika Yolunda Kilise, Devlet ve Halkın AyrıĢması Ġçin Amerikan Birliği gibi liberal gruplar
cephesinden gelen eleĢtirileri tetiklemiĢtir. Amerikan Yolu Ġçin Halk‟ın baĢkan yardımcısı ve
yasal direktörü Elliot Mincberg, Amerikan yaĢamında dinin yeri konusunda konuĢurken en küçük
bir sorun yaĢamıyoruz. Sorun, Al Gore‟un dinsel organizasyonlara devlet tarafından yapılmakta
olan malî desteğin geniĢletilmesini önermesinden dolayı çıkmıĢtır. Gerçek Ģu ki, yapılan bu öneri,
sonunda her iki tarafın da zararlı çıkacağı bir „kaybet-kaybet‟ önerisidir. Çünkü bu hem dini hem
de devleti yaralayacaktır.” demiĢtir (Tackett, 1999: 2.; oysaki daha önce konuyla ilgili olarak
çıkan ve mahkemeye taĢınan bir dava sonunda mahkeme heyeti kilise, devlet ve din özgürlüğü
üzerinde biçimlenen BirleĢik Devletler politikaları konusunda daha önce yapılan içtihatları
olduğu gibi onaylayarak kalıcı hale getirmiĢti (Kulchycki ve Wang, 2003: 8..
Dahası, partizan olmayan Pew Research Center 1996 yılında bu sallantıyı belgeleyen bir
araĢtırma yapmıĢ ve Amerikan halkının % 54‟ünün kiliselerin politik konu ve sorunları
tartıĢmasının gerekliliğinden yana olduğunu, geri kalan % 43‟ünün buna karĢı olduğunu
göstermiĢtir. 1965 yılında Gallup tarafından yapılmıĢ olan benzer bir araĢtırma ise, katılımcıların
% 53‟ünün kilisenin devlet yönetimi ve politikalarına karıĢmasına sıcak bakmadıklarını
göstermiĢtir; oysa merkezin direktörü olan Andrew Kohut “1960‟lı yıllarda, Amerikalıların
çoğunluğu kilise ile devlet arasındaki ayrılığın iyi bir fikir olduğu kanısında değildi; ancak bugün
itibariyle çok farklı bir fikirler dizgesine sahip olduğumuz anlaĢılıyor.” demektedir (Tackett,
1999: 2.. Diğer taraftan, sekülarizmin daha sert yaĢandığı Avrupa kıtasında, o kadar keskin
olmamakla birlikte bu çeliĢkisel görüntünün daha görünür durumda olduğu bilinmektedir
(Thomas 2005: 167..
Cumhuriyetçiler için en azından Ronald Reagan ve politik bir güç olarak Religious
Right‟ın ortaya çıkıĢından bu yana, din hakkında fikir beyan etme nosyonu gündemin giderek
116
daha önemli bir parçası haline gelmektedir. Bu yüzden Amerikan toplumunda kiliseye düzenli
olarak devam eden kimselerin Cumhuriyetçi Parti‟ye, hiç gitmeyenlerin ise Demokrat Parti‟ye oy
verdikleri yönünde yaygın bir kanının var olduğu bilinmektedir (Thomma, 2003: 2..
Bu kez Cumhuriyetçi Parti adayları Amerikan yaĢam tarzında Tanrı‟nın ve inancın
taĢıdığı anlam ve önemden geçmiĢte olduğundan çok daha fazla söz etmektedirler. Dindar
muhafazakârlarla aynı çizgide hareket etmeyen Ohio Temsilciler Meclisi üyesi John Kasich bile,
yapmıĢ olduğu bir konuĢmada, “Ne yazık ki, bizim toplumumuz çocukluk yıllarımdan beri
inancına ve dinine bağlı olan kimseleri küçümsemektedir. Ġnanıyorum ki, genç ya da yaĢlı bütün
herkes, özellikle de genç insanlar dinin bir yargılama meselesi olmadığını duymalıdır. Din, insan
olarak bize kendi potansiyelimizi keĢfedip doğru yolu bulmamız için Tanrı tarafından bildirilmiĢ
bir değerler bütünüdür.” sözleriyle parti adaylarının inanç ve adanmıĢlığın değerinden söz etmede
çekingen davranmaması gerektiğini ifade etmiĢtir. Kiliseler, Demokrat Parti için de tamamlayıcı
bir politik araçtır. Gerçi siyahların kiliselerinde dinle politika on yıllardır birbirine karıĢmıĢ
durumdadır (Tackett, 1999: 2..
Jeff Strickler‟ın Pew AraĢtırma ġirketi‟nin yapmıĢ olduğu bazı saha araĢtırmalarının
sonuçlarına göndermede bulunan bir makalesinde, aynı bağlamda çok ilginç bilgi ve bulgulara
yer verilmektedir: Pew Forum on Religion and Public Life baĢlıklı araĢtırmanın sonunda
yayınlanan rapora göre, din sosyal ve politik tutumların Ģekillenmesinde sanıldığından daha
büyük bir rol oynamaktadır. AraĢtırmaya katılanların sadece % 14‟ü dinî inançlarının genel
politik yönelimlerinde ana unsur olduğunu belirtmiĢ olsa da, sorular kimi özel konulara
odaklandığında verdikleri yanıtlar Amerikalıların dinî aidiyet, inanç ve ibadetleri ile politik
görüĢleri arasında güçlü bağlantıların bulunduğunu doğrulamaktadır. Din adamı Jeremiah
Wright‟ın verdiği politik içerikli vaazların ulusal çapta sorun olmasından önce 2008 yazında
36.000 kiĢi ile yapılan mülakatlarda katılımcıların yarısı, dinî toplulukların politik olay ve
sorunlarla ilgili fikir beyanında bulunabilmesi gerektiği yönünde görüĢ bildirmiĢtir. Bu görüĢün,
% 69‟luk bir oranla siyahlara ait kiliselerde, % 63‟lük bir oranla da evanjelikler arasında yaygın
olduğu bilinmekteydi. Spektrumun diğer ucunda % 82 gibi yüksek bir oranda kiliselerin siyasal
görüĢlerle birlikteliğine sıcak bakan Yahova ġahitleri bulunmaktadır. Bu bağlamda, Pew
araĢtırma Ģirketinin din ve politika konularında uzman olan kıdemli yetkilisi John Green, bağlam
açısından “Bazı politik konuların diğerlerine kıyasla daha güçlü dinî parçaları olduğu
söylenebilir. Sözgelimi kürtaj ve eĢcinsel hakları konuları katılımcıların dinleri ile ilintili
117
sorunlardır; ancak ekonomi, çevre ve dıĢ politika gibi konular dinî inançlar açısından o kadar
önemli sayılmayabilir.” ifadelerini kullanmaktadır (Strickler, 2008: 1..
Yine 2008 yılında yayınlanmıĢ olan BirleĢik Devletler Dinsel Coğrafya AraĢtırması
sonuçlarını içeren ġubat ayı raporunun bazı bulguları Ģöyledir:
a.Katılımcılardan kendini belirli bir dinle tanımlayanların yaklaĢık % 70‟i kendi dinlerinin
kurtuluĢa giden tek yol olduğuna inanmamakta, bir kiliseye bağlı olanların çoğunluğu ise kendi
dinlerinin öğretisi ile ilgili yorumlarda birden fazla doğru yolun olabileceğini düĢünmektedir.
John Green, Amerikalıların çoğunun kendi inançlarının tek doğru yol olmayabileceğini
düĢünmelerine dair bulgunun bir bakıma sürpriz olduğunu söyleyerek eklemektedir: “Eskiden
beri toplumun dogmatik doğasına dair çok Ģey görüyor ve duyuyoruz; fakat artık öyle anlaĢılıyor
ki, din hakkında da esnek fikirlere kavuĢmuĢ olmakla önyargısız bir toplum olmaya doğru hızla
yol alıyoruz.”
b.Katılımcıların % 80‟lik bir oranı, doğru ve yanlıĢlardan oluĢan bir ahlakî standartlar
dizgesine inanmakta, fakat sadece % 29‟luk bir kısmı bu standartları belirlemek için dinini bir
baĢvuru noktası olarak kullanmaktadır. Çoğunluk, bu konuda pratik yaĢantıları ve sağduyuyu esas
aldığını söylemektedir.
c.Musevî katılımcıların hemen hemen yarısı (% 49., Budistlerin yarıdan fazlası (% 56. ve
aynı Ģekilde Hinduların yarıdan fazlası (% 57., dinin toplum yaĢamında sorun çözmekten ziyade
sorunlara yol açtığını ifade etmiĢlerdir. Benzer duygular, yalnızca dindar katılımcılarla sınırlı
değildi. Ġlginç bir Ģekilde, herhangi bir dine mensup olmayan yetiĢkin katılımcıların kayda değer
bir kısmı dinle çağdaĢ toplum arasında bir çatıĢmanın varlığını hissettiklerini belirtmiĢlerdir. Bu
çatıĢma, bireylerin çoğunun dindar olduğu toplum ya da topluluklarda dindar olmayanları da
içine çekmektedir. Son olarak, % 92 gibi yüksek bir oranla Tanrı‟ya veya daha yüce bir ruha olan
inancını ifade eden Amerika‟nın, yüksek düzeyde dindar ve maneviyatçı bir ülke olarak kaldığı
ortaya çıkmaktadır (Strickler, 2008: 1..
Amerika BirleĢik Devletleri‟nde bugün pratikte yaĢanan din-devlet-toplum iliĢkisine
gelince, ülkede dinsel etki ve baskı ağırlığının azaldığı yönündeki kamuoyu algısına rağmen,
Amerikan halkının içeride daha geniĢ kapsamlı bir sekülerizm ya da dinsel fanatizme eğilim
gösterdiklerine iliĢkin çok az sayıda kanıt öne sürülebilir. Ortadoğu‟da ve Avrupa‟da yaĢayan
göçmen topluluklarında varlığını hissettiren aĢırı dinsel eğilimlerin açık seçik etkinliğini BirleĢik
Devletler‟de görmek pek olası değildir. Elbette ki, 11 Eylül 2001 tarihinde yapılan terörist
118
saldırılardan sonra, kamuoyunda hükümet ve dinî liderlerin dindirmek ve etkisizleĢtirmek için
çaba harcadıkları belirli bir oranda anti-müslüman ve anti-arap tepki oluĢmuĢtu. Dönem itibariyle
rapor edilen kimi olaylar yaĢandı ve müteakip bazı terörist komplo iddiaları deĢifre edildikten
sonra medya ile birlikte George Bush yönetimi tarafından da yer yer bir parça büyütüldü; ne var
ki yaĢanan facianın ardından ülkede baĢka bir terörist saldırının olmayıĢı nedeniyle bu olayların
Amerikan halkının tutum ve düĢünceleri üzerinde bıraktığı etkilerin kolayca görünür hale
geldiğini söylemek pek kolay olmamıĢtır. Açıkça söylenebilecek bir Ģey varsa, o da Irak‟taki
savaĢın Amerikalıları kendi içlerine dönerek ait oldukları siyasal kültür ve kiĢisel inançlarına
yönelen tehditlere karĢı daha dirençli hale getirdiği gerçeğidir. Özelde göçmenlerle ilgili yapılan
sürgit tartıĢmalar, özellikle misafir iĢçilerle ilgili programlarla birlikte kaçak göçmenlerin affı
konusuna karĢı çıkan çevreler arasında bir “biz-onlar” zihniyeti ve kültürler çatıĢmasının
doğuĢuna iĢaret etmektedir. Dahası, muhafazakâr Cumhuriyetçiler geçirgen sınırlardan BirleĢik
Devletler‟e giren milyonlarca yasadıĢı göçmenin yol açtığı tehlikelere vurgu yapma gereksinimi
duymuĢtur. Onlar söz konusu tehlikeyi politik, kültürel ve toplumsal boyutlarıyla ele alırken,
Demokratlar sorunu insan hakları, ideoloji ve kültürel farklılaĢma yönleriyle değerlendirmiĢtir. ĠĢ
çevreleriyle iĢçi sendikaları ise, olayı ekonomik koĢullar açısından algılamıĢtır. Ġlginç olan Ģudur
ki, o zamana dek hiçbir grup olayı Amerika‟ya yönelen ve Protestan bir ülkede Katolikliğin
büyümesini sağlayan çağdaĢ göçmenliğin dayattığı dinsel bir sorun olarak bakmamıĢtır (Wayne,
2006: 14..
Nitekim Amerikan toplumunda dinin politik yaĢam üzerindeki rol ve etkisi konusu,
akademik çevrelerin gittikçe daha fazla ilgisini çekmektedir (Wald vd., 1988: 541.. AraĢtırma
literatüründen anlaĢılmaktadır ki, örneğin dinsel güçler bireylerin sosyal, ekonomik ve politik
yaĢamlarını birbirine bağlayarak, inanç ve ahlakî formlar içinde bir rehberlik görevi, bunun yanı
sıra organizeli din hizmetleri de önemli bir kurumsal iĢlev yürütmektedir (Leege ve Kellstedt,
1993: 43.. Bir kısım araĢtırmacılar göstermiĢtir ki, Amerikan politika araĢtırmalarının
“kamuoyu”, “siyasal katılım” ve “oy verme davranıĢı” Ģeklinde sıralanabilecek olan üç merkezî
alanı yurttaĢların dinsel duygu ve düĢünceleri tarafından büyük ölçüde etkilenmektedir (Layman,
1997: 288-316.. Bu çalıĢmalar siyasal davranıĢın anlaĢılmasına önemli katkılar sunarken, söz
konusu çalıĢmalardan ortaya çıkan din ve politikaya iliĢkin genel açıklamaların gitgide artan
seçmen davranıĢı çeĢitlenmesine uygun olup olmadığı merak konusu olabilmektedir. Sıralamak
gerekirse, inanç ve politikaya dair eldeki bilgiler iki dizi bulgulardan gelmektedir:
119
1. Temelde beyazlara odaklı olarak seçmenlerle ilgili çalıĢmalar.
2. Belirli azınlık grupları üzerinde yapılan araĢtırmalarla oluĢturulan ayrı bir araĢtırma
kütlesi
Ne yazık ki, bu farklı araĢtırma yöntemleri tarafından sunulan kuram ve deneysel
bulguların birbiriyle uzlaĢması zordur. Bu durumda, Amerikan nüfusunun bol çeĢitli doğasının
ırksal gruplar arasındaki dinsel farklılıklar ve onların yol açtığı politik etkiler üzerinde derinlikli
ve ayrıntılı bir biçimde düĢünmeyi gerektirdiği öne sürülebilir. Dinin ve sivil yaĢamın kimi
özellikleri ırklar üzerinde benzer biçimde iĢlevler yürütmekte olsa da, diğerleri belirli topluluklar
için aynı olmayabilmektedir. KuĢkusuz, dindarlık kavramının anlaĢılması, deneyimlenmesi ve
ifadesi çok çeĢitli Ģekillerde olabilmektedir (McKenzie ve Rouse, 2013: 1..
Bu farklılıklar arasında, örneğin görüĢleri genellikle kiliselerinde görevli din büyüklerinin
gündemine göre “muhafazakâr” veya “liberal” ağırlıklı olarak değiĢebilen, ancak sadece % 30
kadarının toplumsal çevrede olup biten olaylarla ilgilendiğini söylemiĢ olmasına paralel olarak
politik anlamda diğer Hıristiyan gruplara göre daha edilgen davranan siyah nüfusun
(Anonymous, 1996: 959. dinsel yaĢam algısı, yaĢam standartları konusunda diğerlerine göre
gözle görülür biçimde dezavantaj konumunda bulunan kimselerin geçim ve gelecek kaygılarına
hitap eden ve sosyal reformları önceleyen vurgularla dolu olmaktadır (Harris, 2007: 160.; oysa
beyaz muhafazakâr Hıristiyan grupların geleneksel toplum değerlerini savunma bağlamında
altenatif yaĢam tarzlarına olan karĢıtlıkları da anlamlı ve not edilmeye değerdir (Wilcox ve
Larson, 2006: 15.. Latin kiliseleri, göçmen politikaları, iç toplumsal konular, etnik arka plan ve
toplumsal sınıflar açısından çeĢitli yerli ve yerli olmayan kimselerden oluĢan cemaatle ilgili
olarak yerel yönetime karĢı olan yükümlülükleri konularında istisnaî bir konumdadır (BarvosaCarter, 2004: 271..
Bu cemaatlerdeki farklılıklar dinî vazifeler, inanç içerikleri, ibadetlere katılım ve
mezhepsel bağlılıklar konularının çok çeĢitli düzeylerinden de gayet açık biçimde anlaĢılmaktadır
(Roof ve McKinney, 1987; Taylor vd., 1996; 403-410.. Bu gerçekliğe rağmen, karĢılaĢtırmalı bir
yöntemle dinî inanç, davranıĢ ve aidiyetler gibi manevî yaĢam boyutlarının Beyazlar, Latinler ve
Afro-Amerikalıların politik tutum ve davranıĢlarını nasıl ve ne ölçüde etkilediğini izah eden
kuramları karĢılaĢtırmalı bir Ģekilde geliĢtirip test etmiĢ olan çok az sayıda araĢtırmacı vardır
(McKenzie ve Rouse, 2013: 2..
120
Irk ve dinin toplumsal yaĢamdaki önemi, son zamanlarda elde edilmiĢ olan demografik ve
siyasal verilerle de gün ıĢığına çıkarılmıĢ görünmektedir. BirleĢik Devletler Nüfus Bürosu‟nun
Kasım 2008 tarihli Oylama ve Kayıt eki‟nde, sonbaharda baĢkanlık seçimlerine katılan seçmen
kitlenin o güne kadarki en büyük çeĢitliliği gösterdiğini ortaya koymuĢtur. Ayrıca, nüfus sayımı
rakamları hali hazırda Amerikan nüfusunun % 15,4‟ünü oluĢturan Latin kökenlilerin, o zamana
kadar ülkedeki en kalabalık azınlık olarak bilinen % 12,8 oranındaki Afro-Amerikalıların sayısını
aĢtığını göstermiĢtir. Üstelik Pew Research Center 2008‟den gelen tahminler, 2050 yılına kadar
Latinlerin nüfusun % 29‟unu teĢkil edeceğini, bunun ise ülkedeki en hızlı nüfus artıĢ oranına
sahip olduklarını gösterdiğini ifade etmiĢtir. Bir karĢılaĢtırma yapılacak olursa, bugün itibariyle
Ġspanik kökenli olmayan ve nüfusun % 66‟sını teĢkil eden beyazların oranının % 47‟ye düĢeceği,
siyah Amerikalıların oranının ise % 13 ile stabil kalacağı öngörülmektedir (Passel ve Cohn, 2008:
1..
Demografik manzaranın değiĢimi, ülkede dinsel bir arka plandan gelen azınlık adaylarına
yer vererek, eĢcinsel evlilikler, kök hücre araĢtırmaları ve kürtaj gibi manevî yönü olan konulara
ağırlıklı olarak değinen ulusal seçimlerde ırksal ve dinsel faktörlerin giderek artan rolüyle
örtüĢmektedir. Örneğin 2004 yılında Demokratik Parti‟nin yaptığı baĢkanlık ön seçimleri, siyahî
aktivist, Baptist papaz Al Sharpton‟ı da içine almıĢtır. Aynı Ģekilde Barack Obama‟nın papazı
Jeremiah Wright bazı vaazlarında ırksal ayırım yaptığı ve açıkça yurtseverlik karĢıtı söylemleri
dillendirdiği gereçesiyle tartıĢma konusu olunca, 2008 Demokratik Parti ön seçimleri ulusal çapta
ilgi odağı haline gelmiĢtir. 2004 genel seçimleri, ırksal ve dinsel politikalar arasındaki iliĢkilerin
altını önemle çizmiĢ, o yıl George W. Bush‟un yeniden seçilmesi Amerikan seçmen kitlesindeki
dinsel açlığı su yüzüne çıkarmıĢtır (Lee ve Pachon, 2007: 263.. Sözü edilen dinsel açlık olgusu,
dindar Amerikalıların muhafazakâr siyasal inançları kucaklayıp o inançları temsil eden
Cumhuriyetçi adayları destekleme eğiliminde olduklarına göndermede bulunmaktaydı.
Bazı gözlemciler, George W. Bush‟un zaferini kısmen Latin kökenli yurttaĢların büyük
bir bölümünün oylarını çekebilmiĢ olmasıyla açıklamıĢtır. Rakamlar bir ölçüde tartıĢmalı olsa da,
örneğin Exit‟in ortaya koyduğu seçim verileri, o seçimlerde Latin kökenlilerin % 44‟ünün oyunu
George W. Bush lehine kullandığını açıklamıĢtır. Bununla birlikte, George W Bush‟un 2000
seçimlerinden sonra Latin seçmen desteğini geniĢletebildiği ve bu rakamların Ġspanik
evanjeliklerin desteğini de içine aldığı konusunda bir fikirbirliği olduğunda kuĢku yoktur. Söz
konusu veri ve bilgilere dayalı olarak, yurttaĢların dinsel inanç, yaĢantı ve aidiyetlerinin, politik
121
tutumları ile o yöndeki eylemsellik düzeylerini açıklığa kavuĢturabileceği söylenebilir (McKenzie
ve Rouse, 2013: 3-4..
Brian D. McKenzie ve Stella M. Rouse, bu kavramsal çerçevede Amerika BirleĢik
Devletleri‟nde dinsel yaĢam ve deneyimlerin politik tutumları ne ölçüde etkilediğine iliĢkin
olarak yaptıkları araĢtırmaların sonunda, dindarlığın nüfusun çeĢitli segmentlerinde farklı
biçimlerde algılandığı, uygulandığı ve ifade edildiği, ayrıca dinsel duygu ve düĢüncelerin politik
tutumlar üzerinde farklı biçimlerde görülen etkilerinin anlaĢılması için karĢılaĢtırmalı yöntemlere
baĢvurulmasının gerekli olduğunu belirtmektedir. Dinin politik tutum ve davranıĢları nasıl ve
hangi oranda etkilediğini göreceli biçimde incelemek için dokuz hipotez sunmuĢ ve ilk hipotez
gruplar arasındaki dinsel çeĢitlenmeyi açıklığa kavuĢturmanın önemiyle birlikte bunun politik
davranıĢlara yaptığı belirgin etkinin altını çizerken, söz konusu hipotez için beyazlar, siyahlar ve
Latin kökenlilerden oluĢan her bir grup için çeĢitli dinsel ölçeklerin güç ve anlamlılık derecesine
dayalı olarak destek bulduklarını ifade etmiĢlerdir. Onlara göre, dinsel inanç, yaĢantı ve
davranıĢlar politik tutumlar ve seçmen tercihleri üzerinde büyük ölçüde etkili olmaktadır
(McKenzie ve Rouse, 2013: 21-23..
Diğer taraftan, D'Antonio Demokrat ve Cumhuriyetçi Partileri destekleyen Katoliklerin
ibadetlerinin yanı sıra manevî ve politik tutumlarında çeĢitlenip çeĢitlenmedikleri, eğer öyleyse
bunun nasıl gerçekleĢtiği konusunu anlamaya yönelik olarak yapmıĢ olduğu saha araĢtırmaları
sonunda, son yıllarda Amerikan basınında yayınlanan ulusal anketlere dayalı raporlar bağlamında
Cumhuriyetçi seçmenlerin özellikle insan cinsiyeti ve aile hayatı ile ilgili çekirdek manevî
değerlere verdikleri önem ve destekten ötürü Cumhuriyetçi Partinin adaylarını Demokratlara
nazaran daha dindar ya da dinlerine yakın gördüklerini ortaya koymuĢtur. Ona göre, Amerikan
Katolikleri % 25‟i bulan nüfuslarıyla Amerika BirleĢik Devletleri‟ndeki en büyük dinsel mezhep
olarak uzun yıllardır Amerikan siyasal yaĢamında önemli roller oynamaktadırlar. Amerikan
kongre ve senatosunda Katoliklerin toplam sayısı, diğer din ve mezheplere mensup olan grupların
üzerindedir. Ayrıca, Katolikler genel seçimlerde hem baĢkanlık hem de baĢkan yardımcılığına
aday olmaktadır. Örneğin 2004 baĢkanlık seçimlerinde yaniden seçilmesi için George W. Bush‟a,
2008 yılında ise Barack Obama‟ya destek vermiĢlerdir. BirleĢik Devletler‟de Katolik Papazlar
kürtajdan nükleer silahlar, sağlık bakımı, Küba‟ya uygulanan ambargonun kaldırılması, idam
cezası ve ekonomiye kadar çeĢitlenen birçok konuda önemli bir lobi grubu olarak dikkati
çekmektedir. Sonuç olarak, dinsel kimlik oy verme davranıĢını büyük ölçüde etkilemektedir ve
122
bu çerçevede baĢta Katolikler olmak üzere kendini dindar olarak tanımlayan grupların daha
ziyade Cumhuriyetçi Parti‟ye oy verdikleri görülmektedir (D'Antonio, 2011; 25..
Dinin siyasal davranıĢ ve politik tercihler üzerindeki etkisi konusunda aynı bulgulara
ulaĢmıĢ olmakla birlikte konuya biraz farklı bir pencereden bakan diğer bir görüĢe göre, sayısal
ağırlık açısından olmasa da nitelik yönüyle bugün Amerika BirleĢik Devletleri‟ndeki en etkili
dinsel güç evanjelik Protestanlardır; ancak son yıllarda yapılan araĢtırmalar genel anlamda dinin
Hıristiyan Amerikalıların politik görüĢlerinin oluĢum ve Ģekillenmesine güçlü bir etkide
bulunduğunu göstermektedir. Pew Research Center tarafından People and Press için yapılan bir
araĢtırmanın sonunda yayınlanan bu rapora göre, dinin Amerikalıların politika hakkındaki
düĢünme biçimlerinde güçlü ve etkisi giderek artan bir faktör olduğu görülmektedir. Bireyler için
dinin, politik bağlılık, politik değerler, politik tutum ve aday tercihinde önemli ve anlamlı bir yeri
vardır ve bu konuda gittikçe artan etkisi, ırk, bölge, yaĢ, toplumsal sınıf ve cinsiyet gibi
faktörlerle rekabet edebilecek güçtedir. Mezhep farklılıklarını dikkate almaksızın 18 yaĢ ve üzeri
1975 yetiĢkin üzerinde uygulanan bir ankete dayanan, yanılma payı eksi veya artı % 3 ile sınırlı
olan ve “Azalan Bölünme… Amerikan Kiliseleri, Amerikan Politikası” baĢlığıyla yayınlanan
diğer bir rapor, yüksek düzeyde bir inanç bağlılığı ifade eden, ibadetlerini daha fazla yerine
getiren ve dinin hayatında önemli bir yeri ve rolü olduğunu bildiren kimselerin siyasal açıdan
genel yurttaĢ profiline göre daha muhafazakâr tutumlar izledikleri saptamasında bulunmuĢtur
(Anonymous, 1996: 958.. Nitekim De Neve‟ye göre, ortalama Amerikan yurttaĢı ekonominin iyi
olduğu dönemlerde siyasal tutum olarak liberal partileri desteklerken, kötüye gittiği dönemlerde
daha muhafazakâr partilere yönelme eğilimine girmektedir (De Neve, 2010: 23..
Bununla birlikte, Pew Research Center‟ın raporu bir yandan dinsel etkilerin kiĢileri bazı
konularda daha liberal bir konuma taĢıdığını aktarırken, diğer yandan belli baĢlı herhangi bir din
ya da dinsel grupla özdeĢleĢen liberal politik inançla tutarlı ve bağdaĢık olan çok az miktarda
göstergeye rastlandığını da eklemektedir. AraĢtırma, son on yıl içinde beyaz evanjelik
Protestanların gittikçe daha fazla politize olduklarını ve dinsel hakların ötesine geçerek politik
konularda diğer yurttaĢlara göre daha muhafazakâr hale geldiklerini belirtmektedir. Ayrıca,
Abramson‟un görüĢüne göre beyazlar arasındaki dinî politik ayrıĢmalar 1960 yılındaki % 48‟lik
yüksek bir orandan 1980 yılında % 10 gibi düĢük bir seviyeye, 1992‟de ise % 20‟lere doğru
yeniden bir parça yükselerek dalgalı bir seyir izlemiĢ olduğu da dikkate alınarak (Abramson vd.,
1994: 156., söz konusu raporun, örneğin 1978 yılında politik tutum açısından kendini
123
Cumhuriyetçi olarak tanımlayan evanjelik Protestanların oranı % 26 iken, 1978 yılına kadar bu
oranın % 35‟e, 1995 yılında ise % 42‟ye yükseldiğini ortaya koyduğunun da vurgulanması
gerekmektedir. Aynı Ģekilde, diğer beyaz Hıristiyan gruplarda da Cumhuriyetçi Parti bağlılığına
doğru bir hareket halinde oldukları yönünde önemli veriler elde edilmiĢtir. 1987 ile 1995 yılları
arasında kendilerini Cumhuriyetçi olarak tanımlayan beyaz Katoliklerin sayısı, % 25‟ten % 30
seviyesine çıkmıĢtır. Bunun yanı sıra, beyaz Katoliklerle gelenekçi ana yol Protestanlarının ahlakî
konularda her zaman beyaz evanjelik Protestanlardan daha tutucu olduklarına, Katolik nüfus
arasında hizipçiliğin daha fazla olduğuna, ülkedeki 60 milyonluk Katoliğin kilise öğretileri
üzerinde “ilerlemeci” ve “gelenekçi” Ģeklinde ikiye bölündüğüne iliĢkin açık belirtilere
ulaĢılmıĢtır. Aynı çerçevede, din olgusu siyah Hıristiyanların yaĢamında da önemli bir yer
tutmakla beraber, politik inançlarını dinden çok ırksal algılarının belirlediği saptanmıĢtır
(Anonymous, 1996: 959..
Bütün bunlara bakıldığında, Amerika BirleĢik devletleri‟nde dinî inançlarla oy verme
davranıĢları arasında her zaman sıkı bir iliĢki olmuĢtur. Örneğin Roman Katolikleri ve Yahudiler
sürekli Demokrat Parti‟ye oy verme eğilimindedir. Gelenekçi beyaz Protestanlar ise,
Cumhuriyetçi Parti‟nin seçmen kitlesinin omurgasını oluĢtururlar; ancak zaman içinde ülkenin
sadece dinsel kompozisyonu değil, geleneksel parti bağlılığı da değiĢmiĢ durumdadır.
Amerika‟nın
en
büyük
dinsel
gruplarının
oy verme
davranıĢlarındaki
değiĢiklikler,
Cumhuriyetçilerin 1994 yılında Senato‟da ve aynı zamanda kırk yıl aradan sonra ilk kez
Temsilciler Meclisi‟nde çoğunluğu yeniden elde etmeleriyle oluĢan politik depremin ortaya
çıkıĢına yardımcı olmuĢtur. Dört önemli siyaset profesörü Lyman Kellstedt, John Green, James
Guth ve Corwin Smidt‟in yapmıĢ olduğu ve bir sosyoloji dergisi olan The Public Perspective
tarafından yayınlanan anketlerin dikkatli bir analizinden yapılacak en doğru çıkarım, 1994
baĢkanlık seçimlerinde dinin ekonomiden daha güçlü bir faktör olduğudur. Bir zamanlar New
Deal koalisyonunun birer parçası olan beyaz Evanjeliklerle beyaz Katolikler, Demokrat Parti‟den
çeĢitli oranlarda kopmuĢlardır. Bilindiği üzere, Evanjelikler 1960‟lardan beri Demokrat Parti‟den
uzaklaĢmaktaydı. Nitekim 1993 Kasım‟ında, % 29 gibi bir oranla Cumhuriyetçi Parti
koalisyonunun ağırlıklı gövdesini teĢkil etmiĢ oldular. Kendini beyaz Evanjelik olarak
tanımlayanların dörtte üçü, Temsilciler Meclisi seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti‟den yana oy
kullanmıĢtı. Beyaz Katolikler arasında Cumhuriyetçi eğilim (% 53. daha az telaffuz ediliyordu;
fakat daha az etkili olmuĢtu. Çünkü Katoliklerin oyu uzun zamandır çoğunlukla Demokratlara
124
gidiyordu. Özellikle daha genç yaĢlardaki Katolikler Cumhuriyetçilere oy vermeye daha eğilimli
gönünüyordu. Bütün bunlar içinde beyaz Katolikler, Kasım ayında Cumhuriyetçi koalisyona
verilen desteğin % 22‟sini oluĢturdu. Cumhuriyetçiler, en fazla oyu düzenli olarak kiliseye giden
dindar
Evanjelik
ve
Katoliklerden
almıĢlardır
(Amonymous,
1996:
19-21..
Dinsel
kümelenmelerle belirli siyasal yönelimler arasında görülen böylesi paralellikler, dinin siyasal
eğilimler, biçimlenmeler, dolayısıyla bizzat siyasal düzen ve hükümet üzerinde büyük bir
etkisinin olduğu ve dindar yurttaĢların sesinin politik düzeni büyük ölçüde etkilemekte olduğu
yönündeki yaklaĢımları doğrular niteliktedir (Burge, 2011: 90-91..
Sonuç olarak, kuruluĢunda dinsel duygu ve kaygıların önemli bir rol oynadığı Amerika
BirleĢik Devletleri‟nde dini politika ve politik düzenden ayrı düĢünmek son derece zordur. Daha
önce kısaca değinildiği üzere, Burge‟nin 3 B yaklaĢımı çerçevesinde ortaya koyduğu Ģekliyle
dinsel inançlarla seçmen tercihleri arasındaki doğrudan ve güçlü iliĢkiyi doğru bulan, dinsel
aidiyet veya bağlılığın bireyin yaĢamında aĢırı derecede güçlü bir çevresel etkiyi ifade etmekte ve
politik sisteme eklemlenmesini çeĢitli ve önemli yollardan etkilemekte olduğunu ifade eden
akademisyenlerden Smidt ve arkadaĢlarının (2009: 9. Ģu sözleri de, Amerikan toplumunda dinin
yaĢamın diğer alanları ve politik bakıĢ açısının oluĢumundaki etkisini özetleyici niteliktedir:
“Aidiyet, inanç ve davranıĢ değiĢkenlerinin etkileri bütünlük içinde betimlenip örneklendirilmiĢ
olsa da, çok değiĢkenli analiz içinde her biri ayrıca kullanılabilmektedir. Dinsel gelenek/yaĢam
bazı bağımlı değiĢkenler için sahiden önemli sayılabilirler. Öte yandan, dinsel inançlar diğer
kiĢisel kanıların iyi bir habercisidir ve uygulamaları ile birlikte doğal olarak politikanın diğer pek
çok yönlerini de kolayca etkileyebilmektedirler” (Smidt vd., 2009: 28..
2.6. Avrupa’da Dinî Ġnançların Seçmen DavranıĢı Üzerindeki Etkileri
Avrupa‟da dindarlık endeksi, son yüz yıldır sürekli olarak aĢağı doğru bir seyir halindedir
(Voas ve Storm, 2013: 1.. Yapılan bir araĢtırmada Ġngiltere‟de sözel anlamda kendini bir dine
bağlı olarak görenlerin oranı % 72 iken (Horwath vd., 2008: 5., World Values Survey‟in yapmıĢ
olduğu bir alan araĢtırmasından elde ettiği sonuçlara göre bu ülkede kendini özellikle “dindar”
olarak tanımlayanların oranı % 55, Batı Almanya‟da % 54 ve Fransa‟da % 48 olarak saptanmıĢ
bulunmaktadır. Söz konusu araĢtırmadan elde edilen diğer bir bulgu, Batı Almanya‟daki % 18,
Ġngiltere‟deki % 14, Fransa‟daki % 10 ve Ġsveç‟teki % 4‟lük bir nüfus oranının haftada en az bir
kez kilise ayin ve hizmetlerine katıldığı yönündedir (Anonymous, 1995: 17-18..
125
Her ne kadar Avrupa‟nın siyasal gündeminde dinsel konulardan sürekli söz edilmese de,
dinin değerleri her zaman ön planda olmuĢtur. Çünkü bir dizi toplumsal ve siyasal inançlarla
bağlantılı olan davranıĢları etkileyen güçlü bir potansiyele sahip olup derinden hissedilen insanî
değerleri yansıtmaktadırlar. ġüphesiz ki, karĢılaĢtırmalı bir düzlemde seçmen tercihleri üzerinde
dinin etkileri ile ilgili yapılmıĢ olan çalıĢmalar, önemli oranda gerçekleĢmiĢ bulunan sekülarizme
rağmen dinin parti tercihinde ĢaĢırtıcı derecede yüksek bir etki düzeyine tutunup direndiğini,
hatta dinsel inancın toplumsal sınıf bağından daha direçli olduğunu göstermektedir (Dalton,
1990: 73; Knutsen, 2004: 120..
Avrupa‟da dinin, Avrupa Birliği‟nin kuruluĢundan günümüze dek yaĢanan süreçte Avrupa
Parlamentosu‟nda yapılan parti seçimlerinde tutum modellerinin merkezinde yer almamıĢtır.
Avrupa seçimlerinde din unsuru literatürde sınırlı bir ilgi çekerken, bu durum parti tercihinde
dinin mutlaka azalan bir etkiye sahip olduğunu da yansıtmamaktadır. Lipset ve Rokkan‟a göre
(1967., en önemli değer çatıĢmaları en yaĢamsal sosyo-politik ayrıĢmalar sırasında meydana
gelirler. Daha seküler değerlere karĢı koyan dinsel temelli öğreti ve değerler, Batı Avrupa parti
sistemlerinde en köklü ve süreğen bölünmeleri doğurmuĢtur (Lipset ve Rokkan, 1967: 35.. Rose
ve Urwin (1969., dinsel ayrıĢmaların seçmen davranıĢını belirleyip yönlendirmede sınıfsal veya
toplumsal statüden daha önemli bir etmen olduğunu öne sürmüĢlerdir (Rose ve Urwin, 1969: 48..
Thomas‟ın Ģu sözleri süreç olarak bu çeliĢkisel durumu en iyi özetleyen ifadeler olsa gerektir:
“Avrupa bir taraftan gittikçe daha seküler bir yapıya doğru evrilirken, diğer taraftan gözlemciler
her fırsatta kıtanın bütünleĢmesinin (AB) Hıristiyan demokrasisinin hayal gücünün bir ürünü
olduğunu iddia etmiĢlerdir” (Thomas, 2005: 167.. Greeley‟in görüĢüne göre, Avrupa Birliği
projesi dini yeniden diriltme sürecidir ve Türkiye‟nin üyelik baĢvurusu birliğin dinî köklerine
açık göndermeler yapmaya baĢlamasını kıĢkırtmıĢtır. AraĢtırmalar, Avrupa‟da samimî
Katoliklerin Protestanlar ve kiliseye daha az giden kimselere nazaran Avrupa Birliği düĢünce ve
idealine daha yakın olduklarını göstermektedir. Bu ise, Avrupa seçimlerinde potansiyel olarak
Hıristiyan Demokrat partilere oy verecekleri anlamına gelmektedir (Nelsen vd., 2001: 211.. Aynı
Ģekilde Dalton‟a göre, açık ve kesin dinsel konuların azlığına ve çoğu kampanyalarda
kullanılmamasına karĢın, dinsel karakteristikler parti tercihinin en güçlü habercisidir (Dalton,
1996: 185.. Bu nedenden ötürü, sekülerleĢme, din ve onun açık ve gizli ifadeleri dikkate alınmasa
bile, din toplumda baĢat bir rol oynamayı sürdürmektedir (Casanova‟dan aktaran Der Brug vd.,
2009: 1268.. Dahası, istikrarlı ve müreffeh toplumlarda bile politik tercihlerde, ekonomik
126
tutumlarda ve siyasal parti kümelenmelerinde en güçlü etkiyi yapmaktadır (Bruce, 2003: 98..
KuĢkusuz, toplumsal bir güç olarak dinin bugünlerde yeniden tanınması söz konusudur
(Minkenberg, 2003, 157..
Nitekim kimi araĢtırmacılar dindar göçmen gruplarının geliĢi ve nüfuslarının hızlı artıĢı
nedeniyle Avrupa ülkelerinde dinin topluma geri döndüğünü bile iddia etmiĢlerdir (Kaufmann,
2007: 12.. Bunun ise, geniĢ kapsamlı bir sekülerleĢmeye karĢın dini Avrupa siyasal yaĢamında
önemli bir faktör haline getirmekte olduğu yeterince açıktır. Dindar kiĢiler politik tercihlerinde
dinsel inançları tarafından yönlendiriliyor ve anayasal beklentilerin, elitlerin ve dinlerinden olan
temsilcilerin etkisinde kalıyor olabilirler. Bu, insanların belirli bir mezhep ya da cemaate ait
olmalarından dolayı yaĢadıkları duyguların ve kiliseye devam etmek gibi davranıĢsal niteliklerin
ifade ettiği Ģekliyle bizzat dindarlığın yol açtığı bir etkidir. Dindarlığın iki anahtar özelliğinin
altını önemle çizmek gerekir: Ġlki, insanların üyesi oldukları çeĢitli dinsel topluluklar ve
dindarların ait oldukları dinsel topluluklardan inanç ve ayinlere devam noktasında ne kadar
bağımsız davrandıkları konusudur. Kimileri kilise ayinlerine düzenli ya da çokça katılımla içsel
bir dindarlık özelliği arasında sanıldığı kadar sıkı ve net bir iliĢki olmadığını öne sürmüĢ olsa da
(Ardelt, 2003: 57; Idler ve Kasl, 1992: 1052-1079; Guy, 1982: 225-232; Morris, 1991: 83-96.,
genel eğilim dindarlık ya da dinsel davranıĢ özelliğinin normal koĢullarda dinsel ayin ve
hizmetlere katılım sıklıkları kapsamında ölçülebileceği yönündedir. Genel olarak, dinsel
ayrıĢmanın son yirmi yıldır parti tercihinde önemli bir faktör olarak kendini koruduğu tahmin
edilebilmektedir. Avrupa toplumlarında sekülerleĢme sürecinin açık bir biçimde daha küçük
ölçekli bir dinsel kesit olarak sonuçlandığı bilinmektedir; ancak seçmenin daha az bir kısmını
oluĢtursalar da, dindar bireyler belirgin oy verme davranıĢlarını korudukları için, parti tercihinin
Ģekillenmesinde din önemli bir etki yapmayı sürdürecektir. Özel anlamda dindar seçmenlerin
dinsel bir değerin savunmasına eklemlenmiĢ olan siyasal partilerin ateĢli birer yandaĢı olacakları
tahmin edilebilir. En açık Ģekliyle, Hıristiyanlığın değerlerinin savunması mirası nedeniyle
Hıristiyan Demokrat partilere içgüdüsel bir davranıĢla oy verilmesi durumunda, din en güçlü etki
düzeyine ulaĢmaktadır; ne var ki Hıristiyan Demokrat bir geleneğe sahip olmayan ülkelerde,
dinsel değerler oryantasyonunu genellikle muhafazakâr partiler temsil etmiĢlerdir. Örneğin
Ġngiltere‟de Muhafazakâr Parti ile Ġngiliz Kilisesi arasında çok yakın bir iliĢki ve çağrıĢım vardır
(Rose, 1974: 531..
127
Avrupa genelinde muhafazakâr partiler dinsel bir yönelimle ilintili olan değerleri
desteklerler. Örneğin aile kurumu, güçlü aile bağları ve birbirine kenetlenmiĢ toplulukların
erdemlerinden söz ederler; oysa politik tayfın sağında konuĢlanmıĢ diğer bir grup olan liberal
partiler ekonomik liberalizmle daha yakın bir iliĢki içindedirler (Knutsen, 1998: 63-94.. Bundan
dolayı, dindarlığın muhafazakâr ve Hıristiyan demokrat partilere oy verme davranıĢı üzerinde
olumlu bir etki yaptığı, buna karĢılık öteden beri kiliseye, kilisenin politik çıkarlarına ve
dindarlığa karĢı daha eleĢtirel bir tavır içinde olmaları nedeniyle sosyalist ve liberal partilerin
öncelikle
seküler
duyarlılık
ve
kaygıları
yüksek
olan
seçmenin
oylarını
çektiği
öngörülebilmektedir; fakat seçmeni kendilerine çekmede geleneksel bağları kullanma olasılığı
düĢük olan YeĢiller, aĢırı sağ ve yeni sol gibi yeni siyaset kavramlarının ürünü olan partilerin
kitlelerini etkilemede daha sınrlı bir rol oynayacağı da kolaylıkla söylenebilir (Der Brug vd.,
2009: 1269..
Bu kuramsal çerçevenin Avrupa pratiğine uyarlanması halinde ortaya çıkacak olan
manzara çok farklı değildir.
Bütün dünyada ve özellikle Amerika BirleĢik Devletleri‟nde yürütülen seçim
kampanyalarında din merkezli konuların gittikçe daha önemli olup daha sık gündeme gelmeye
baĢladığı son yıllarda, doğal olarak din ile yurttaĢların oy verme davranıĢları arasındaki iliĢki
kamuoyunun ilgi ve dikkatini yeniden kazanmıĢ görünmektedir. Bu bağlamda, her ne kadar
deneysel veri ve kanıtlar olayı tam olarak teyit etmiyor olsa da, dinin Amerikan toplumunda
giderek artan bir kutuplaĢmanın ana nedeni olduğu düĢünülmektedir (Lehrer, 2004: 707-726..
Dinin bireylerin politik tutum ve oy verme davranıĢı üzerinde güçlü bir etki ve denetime sahip
olduğu görüĢü, diğer siyasal sistemlerde de irdelenmiĢ ve açıkça gösterilmiĢtir (Liddle ve Mujani,
2007: 832-857.. Avrupa‟da faaliyet gösteren Hıristiyan Demokratik Partiler, seçmen davranıĢı ile
ilgili çalıĢmalarda belirli bir zorluk teĢkil ederler. Bu partilerin oy çekme konusundaki cazibesini,
alıĢıldık Ģekliyle seçmen kitleler arasında mevcut olan dinsel ayrıĢmada aramak gerekmektedir ve
kuĢkusuz bu durum geleneksel olarak dominant bir örnektir. Bu partilerin çoğu, 19 Yüzyıl‟da
ortaya çıkmıĢtır. Açık hedefleri ise, dindar toplum kesimlerinin oylarını alabilmektir (Knutsen
2004: 97-128.; ancak ampirik çalıĢmalar oldukça ikna edici bir biçim ve içerikle göstermektedir
ki, son on yıllar içinde Avrupa ülkelerinin çoğunda insanlar dinden hızla uzaklaĢmakta, dinsel
yaĢama katılım ve dinsel kimlik olguları her geçen gün biraz daha irtifa kaybetmektedir. Katolik
ülkelerde olduğu gibi Protestan ülkelerde de, 1960‟lı yıllardan bu yana kilise ayinlerine katılım
128
büyük oranda azalmıĢtır (Pollack, 2008: 168-186.. Bu sekülerleĢme sürecine rağmen, özellikle
akademik çevrelerde dinin seçmen davranıĢının biçimlenmesinde rol oynayan en önemli faktör
olduğuna genel olarak inanılmaktadır. Örneğin Lijphart, Belçika, Kanada, Güney Afrika ve
Ġsviçre‟de uyguladığı çeĢitli alan araĢtırmalarıyla, dinin siyasal davranıĢ ve parti tercihinde dil ve
sosyal sınıf faktörlerinden daha etkin ve iĢlevsel bir rol oynadığını saptamıĢ bulunmaktadır
(Lijphart, 1977: 442-458..
Bunun yanı sıra Avrupa‟daki Hıristiyan Demokratik Partiler, zaman içinde önemli oranda
bir potansiyel seçmen kitlesine tutunmayı baĢarmıĢtır. 2009 yılı Haziran ayında yapılmıĢ olan
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, “Hıristiyan Demokrat Partileri konfederasyonu” diye bilinen
Avrupa Halkı Partisi, Avrupa Parlamentosu‟ndaki 736 sandalyeden 265‟ini alarak en büyük
parlamento grubu olmayı baĢarmıĢtır. Eğer din hala Hıristiyan Demokrat Partilere oy sağlayan
baskın bir güçse, seçmen kitleler içinde dindar kimselerin sayısı az olduğu için Avrupa
Parlamentosu‟nda kazandıkları seçim baĢarısını açıklamak kolay olmayacak, durumu açıklığa
kavuĢturmak için seçmen kitlesi için baĢka güdüleyici etmenler aramak gerekecektir (Botterman
ve Hooghe, 2009: 4..
Kersbergen Belçika özelinde yapmıĢ olduğu saha araĢtırmalarıyla, ülkedeki dindar
seçmenlerin genel olarak Hıristiyan Demokrat Partileri destekleme eğiliminde olduklarına dair
güçlü kanıtlara ulaĢmıĢtır (Kersbergen, 2008: 259-279.. Ona göre, dinsel çözülme ve
sekülerleĢme sürecine rağmen, Hıristiyan Demokrat Parti Avrupa‟da ve Belçika örneğinde hala
oldukça baĢarılıdır. 2009 yılı Haziran ayında yapılmıĢ olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde
ülkedeki liberal siyasal partiler oyların % 22.5‟ini alırken, onları izleyen iki Hıristiyan Demokrat
Parti birleĢik olarak oyların % 20.6‟sını almıĢ ve bu oy oranı çok parçalı Belçika siyasal
sisteminde onları ülkenin ikinci büyük siyasal parti ailesi haline getirmiĢti. Seçimin ardından
Hıristiyan Demokrat partilerin dindar toplum kesimlerinin sözcülüğü konumunu aĢıp merkeze
yerleĢerek pratikte bütün toplumsal kesimlerin temsilcisi olup olamayacağına iliĢkin olarak
ortaya çıkan çeliĢik durumu çözmek kolay görünmüyordu (Kersbergen, 2008: 59..
Aynı Ģekilde, Brooks ve arkadaĢları sadece Belçika‟da değil, Avrupa genelinde dinî
aidiyetleri güçlü seçmen kitlelerinin öncelikle Hıristiyan Demokratları desteklemeye meyilli
olmakla birlikte, onların zihinlerinde bir Ģekilde devre dıĢı kalması halinde ise muhafazakâr
partilere yöneldiklerini saptamıĢlardır (Brooks vd., 2006: 88-128.. Bu bağlamda, benzer sonuçlar
veren Wouter Van Der Brug ve arkadaĢlarının Amerika‟ya kıyasla çok daha seküler bir yapı
129
arzeden Avrupa ölçeğinde yapmıĢ oldukları araĢtırmalar ile birlikte (Der Brug vd, 2009: 1267.,
Oddbjørn Knutsen‟in yirmi dört Avrupa ülkesini baz alan ve parti tercihlerinde sınıf ve din
faktörlerinin etkisini ölçmeye yönelik araĢtırmasının karĢılaĢtırmalı analizlerini de anmak gerekir
(Knutsen, 2010: 32..
Botterman ve Hooge‟a göre ise, Avrupa‟nın durumu ile seçmen tercihlerinde dinî
inançların seçimlerde çok daha güçlü bir belirleyici olarak rol oynadığı Amerika BirleĢik
Devletleri arasında bir çeliĢki var gibi görünse de, hayli seküler bir bölge olan Avrupa kıtasında
da seçmen davranıĢının ana dinamiklerinin doğru çözümlenebilmesi için dinsel ayrıĢmalar
faktörünün mutlaka dikkate alınmasının vakti gelmiĢtir (Botterman ve Hooghe, 2009: 19..
2.7.Türkiye’de Seçmen Tercihlerinde Dinî Ġnançların Etkisi
Bilindiği üzere, Columbia Okulu‟na göre politik tercihlerin belirlenmesinde sosyal
özellikler, özellikle bölünmeler belirleyici bir rol oynar. Seçmenlerin dinsel, etnik ve mesleki
farklılıkları, sosyal bölünmelerin temel kaynağıdır (Fiorina, 1997: 400.. Sosyolojik yaklaĢım bir
yapıyı öne çıkarır. Bireylerin davranıĢları, kiĢisel statüleri, kültürel buyruklar, kurallar, değerler,
toplumsal yaptırımlar, rol beklentileri ve genel sistemin isteklerinden etkilenmektedir (Denton ve
Woodward, 1985: 26.. Bu çerçeveden bakıldığında, Lazarsfeld ve arkadaĢlarının farklı sosyal
gruplardan insanları dâhil ederek yapmıĢ oldukları bir araĢtırmada, sosyolojik yaklaĢım açısından
kiĢilerin politik tutum ve tercihlerinin Ģekillenmesinde etkili olan baĢlıca faktörler arasında “dinî
iliĢkiler”e de yer vermiĢ olduklarını ifade etmek gerekir (1968: 137-142..
Bu yaklaĢım, seçmenin oy verme davranıĢını adaylar arasında bir tercih olarak değil
partiler arasında bir tercih yapmak olarak görmektedir (Boiney ve Paletz, 1991: 5.. Gökçe‟nin
görüĢüne göre ise, sosyolojik model içinde seçmenin kullandığı oyda aile, sosyo-ekonomik statü,
ait olunan grup ve din gibi değiĢkenler rol oynayabilmektedir. Bireylerin tutum ve tercihlerinin
iliĢkide oldukları insanlardan etkileneceği varsayımından hareket eden model, seçmen
davranıĢının toplumdaki “sosyal bölünmüĢlük” etmeni tarafından belirlendiğini öne sürmektedir.
Seçmenlerin parti tercihleri dinî bir aidiyet ve vazgeçilmez alıĢkanlıklar olarak tanımlanmakta ve
her seçimde kullandıkları oyun bu değiĢmeyen kimliğin onaylanması olduğunu ifade etmektedir
(Gökçe vd., 2002: 7..
Çobanoğlu‟na göre, seçmenlerin karar vermesini etkileyen faktörler arasında “çevre”,
“kiĢilik”, “alternatifler” ve “değerler sistemi”ni saymak mümkündür. KiĢinin eğitim ve gelir
durumu, beklentileri, hedefleri, ahlakî, dinî ve insanî değerleri bunlar arasında sayılabilir
130
(Çobanoğlu, 2007: 141-142.. Damlapınar ve Balcı‟ya göre, kiĢinin “aile ve sosyal geçmiĢi”,
“parti bağlılığı”, “adayın imajı”, (Damlapınar ve Balcı, 2005: 58., yine Balcı‟ya göre “kararsız
seçmen sayısının artıĢı”, “birbirine benzer siyasal partilerin var olması” ve “adayların ön plana
çıkarak seçmenlerin algısında çekiciliğe sahip olmaları” gibi birçok öğe seçmenin siyasal
tercihlerinin oluĢumunda ve karar verme süreçlerinde etkili olabilmektedir (Balcı, 2005: 144..
Scarbrough‟ya göre ise, “sosyo-ekonomik statü”, “dinî iliĢkiler” ve “çok katmanlı sosyal yaĢam
alanları”, politik eğilimlerin belirlenmesinde etkilidir. Ortak dinî inançlar, insanları sadece
kilisede bir araya toplamanın dıĢında evlilik iliĢkileri ve istihdam yaratmada da etkilidir
(Scarbrough: 1984: 3..
Siyasal partiyle ilgili faktörler arasında, “parti lideri”, “parti tipi”, “parti programı”, “gerçe
kleĢtirilen icraatlar”, “partinin vaat ve söylemleri”,
“politik
adayın
imajı”, “ideolojisi”, “dine bakıĢ açısı”, “teĢkilat yapısı”, “seçmenle iliĢkileri” gibi faktörler yer
almaktadır. Burada siyasal partinin üyeleri ile partiye üye olmayanların davranıĢının
Ģekillenmesinde farklı etkenlerin rol oynadığı dikkati çekmektedir. Yapılan bazı kamuoyu
yoklamalarında, parti tercihlerinde lider profilinin önemli, hatta birinci sırada olduğu ortaya
çıkmakta (Devran, 2003: 197., Çaha, Toprak ve DalmıĢ‟ın
yaptığı bir
araĢtırmada ise,
seçmelerin davranıĢını etkileyen en önemli faktörler arasında lider profili, birlikte çalıĢtığı kadro
ve siyasal görüĢ ilk üç sırayı almaktadır (Çaha vd., 2002: 77..
Doğrudan din faktörünün siyasal davranıĢ ve tercihler konusundaki etkilerine gelince,
akademik çevrelerde çoğunlukla grup bilincinin göstergeleri olarak görülen cemaat aktivitelerine
bağlılık ile kiĢisel inancın politik katılımı olumlu yönde etkilediğine dair yaygın kanaatin
olduğunu belirtmek gerekmektedir (Cesari, 2013: 22..
Türk seçmen davranıĢında, siyasal parti adayının etnik kökeni ve dinine bağlı olması,
özellikle kadın seçmenler açısından daha önemli bulunmaktadır. Buna karĢılık, adayın sosyokültürel kimliği, etnik kökeni, dinine bağlı olması ve memleketi, üniversite ve lisansüstü mezunu
olan seçmenlerin oy verme kararları üzerinde en düĢük etkiyi yapmaktadır (Kılıç, 2013b: 197..
Yine Kılıç‟ın araĢtırmasına göre, siyasal parti adayının etnik kökeni, memleketi ve dinine bağlı
olmasının oy verme kararlarında en az etkili olduğu seçmenler Ankara‟nın Çankaya ilçesinde
ikâmet etmektedir. Ona göre adayın sosyo-kültürel kimliği, dini ve memleketinin, miliyetçi ve
Ġslamcı düĢünceye sahip olan seçmenlerin oy verme kararlarında etkili olduğu dikkat
çekmektedir. Bu bakımdan etnik açıdan farklılık gösterecek adayı desteklemeleri mümkün
131
görünmekle birlikte, millî değerleri ve kimliği ön plana çıkaracak adayları destekleme yoluna
gitmeleri de muhtemeldir. Kendini Ġslamcı olarak değerlendiren seçmen kitlesi, dinî değerlerine
bağlı ve dinî görüĢlerini destekleyip sürdürebilmelerine olanak sağlayacak bir adaya
diğerlerinden daha fazla yakınlık duyup ilgi göstermeye daha meyillidir. Dolayısıyla, dinî söylem
ve sembolleri kullanarak dinî değerleri ön plana çıkaracak olan adayların Ġslamcı seçmenler
tarafından daha fazla desteklenmesi beklenebilir (Kılıç, 2013a: 198..
Diğer bazı araĢtırmacılar da aynı Ģekilde dindarlığı ve sınıf ayrımını içeren seçmen profili
ile parti desteğine vurgu yapmaktadır. Yusuf Ziya Özcan‟a göre dindarlık, 1989‟daki genel
seçimlerde Ġstanbul seçmeninin sağ-sol tercihini belirlemesi açısından önemli bir değiĢken
olmuĢtur (Özcan, 1998: 189-191..
Bu perspektiften bakılarak Türkiye örneğinde Adalet ve Kalkınma Partisi‟nin durumunun
ele alınması, Türk seçmen davranıĢının dinsel motivlerle bağlantılı hareketleri hakkında önemli
bulgulara ulaĢılmasını sağlayabilecektir.
1987 yılında 1991 yılına kadar ideolojik partilerin oy oranlarında gözle görülür bir
yükseliĢ olmuĢtur. Bu yükseliĢe karĢın, merkez sağ ve sol partilerin oy oranları sürekli bir azalıĢ
trendi içinde olmuĢtur. 2002 seçimleri, Türkiye‟de siyasi bir deprem olarak algılanabilir. Bunun
temel nedeni, 2002 seçimleri öncesinde seçmen davranıĢında meydana gelen değiĢim sürecidir.
Bu değiĢimin sonunda, AKP oyların % 34‟ünü alarak birinci parti olmuĢtur. AKP‟nin anî
yükseliĢi, ülkedeki merkez siyasi tutumun seçimlerdeki yok oluĢunun bir adımı olarak
görülmektedir (Çarkoğlu, 2011 30-41.. Nitekim kitlelerin sahip olduğu değerler açısından
değerlendirildiğinde, geçen yirmi yıllık sürede Türk siyasi hayatı radikal dini ve milliyetçi
partilerin istikrarlı yükseliĢine Ģahit olmuĢtur. Ġslam‟ın, Kürt milliyetçiliğinin ve radikal Türk
milliyetçiliğinin propagandasını yapan partilere olan destek 1987-1991 arasında % 28,6 oy
oranında iken, 1991-1995 arasında % 104,6 düzeyinde oy artıĢı yakalamıĢtır. Demek oluyor ki,
bu tür partilerin toplam oy oranı 1999 genel seçimlerinde % 40 seviyesine ulaĢmıĢtır (BaĢlevent
vd., 2005: 450-455.. Gelinen noktada açıkça görülen Ģey, ANAP ve DYP tarafından temsil edilen
merkez parti politikalarının artık seçmenin ilgisini çekmemesi nedeniyle merkez-sağdan ayrılan
oyların AKP‟yi tercih etmiĢ olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında, 2002 seçimlerinden önce Ġslâmî
nitelikler taĢıdığı iddia edilen AKP‟nin merkez-sağ seçmeninin oylarını toplamasının nedenleri,
dönemin ekonomik konjonktürü itibariyle dinsel kaygılardan ziyade kötü ekonomik performans
ve yolsuzlukla itham edilen merkez-sağ partilerin toplumdaki saygınlıklarını büyük ölçüde
132
kaybetmiĢ olmalarına iĢaret etmektedir. Burada seçmen davranıĢının hangi istikamete, niçin
yöneldiği önemlidir. AKP lideri R. Tayip Erdoğan‟ın Ġstanbul Belediye BaĢkanlığı döneminden
beri süregelen baĢarılı politikacı ve yönetici imajı ve seçim kampanyalarındaki ılımlı söylemleri,
AKP‟yi Ġslamî değerleri savunan seçmenlerden, kırsal milliyetçilerden ve ılımlı kent
seçmenlerinden oluĢan geniĢ bir seçmen yelpazesi için güvenilebilir ve tercih edilebilir kılmıĢtır
(Çağatay, 2002: 42-48..
Ekonomik olmayan faktörlerden bir kısmı ise, standart sosyo-demografik değiĢkenlerdir.
Sosyo-demografik değiĢkenler, yaĢ, eğitim, cinsiyet, yerleĢkenin nüfus yoğunluğu gibi nüfusun
sosyal yapısını ifade eden değiĢkenlerdir (Ercins, 2007: 37.. Bunlara ek olarak, seçmen
davranıĢını etkileyen faktörler çerçevesinde Türkiye‟ye özgü birtakım faktörlerden de söz
edilmelidir. Türkiye‟ye özgü baĢlıca faktörler, Ġslamî bağlılık, etnik kimlik ile Türkiye‟nin AB‟ye
üyeliği ve ölüm cezasının kaldırılması Ģeklinde ifade edilen sorunlardır. Türk politik hayatında,
Ġslam önemli bir role sahiptir ve kiĢisel dindarlık düzeyi seçmen davranıĢını etkileyen önemli bir
faktör olarak kabul edilmektedir; ancak kendini dindar ve inançlı olarak ifade edenlerin hepsinin
Ġslamî partilere oy vermedikleri, dolayısıyla Ġslamî kültürün, bazı katılımcılar için parti seçiminde
öncelikli bir değiĢken olmadığı rahatlıkla görülebilmektedir. Doğu ve güneydoğu illerinde
kendini Türklerden farklı bir etnik grup olarak ifade edenler, oy verme konusunda, AKP ve diğer
partilere nazaran, önceleri adı HADEP olan, ama daha sonra kapatıldıktan sonra aynı çizgide
kurulan DTP‟yi destekleme konusunda daha fazla isteklidirler. Bununla birlikte, 2007
seçimlerinde, AKP'nin doğu illerinde de seçimi çok yüksek oranlarda oy alarak kazanmıĢ olması
ayrıca değerlendirilmelidir. Demek ki, AKP'nin sunduğu çözümler daha inandırıcı ya da daha
iĢlevsel bulunmuĢtur. Aynı Ģekilde, Türk kimliğine vurgudan ziyade “Ġslam kardeĢliğine” vurgu
yapılması, oyların yönünü etkileyen önemli bir faktör olarak karĢımıza çıkmaktadır. Sosyodemografik değiĢkenler göz önünde tutulduğunda yaĢın, ideolojik partiler hariç, AKP ve diğer
partiler arasındaki tercihte önemli bir unsur olarak düĢünüldüğü istatistiksel olarak ortaya
çıkmaktadır. AKP‟ye oy vermeyi düĢünen seçmenler diğer partilere oy vermeyi düĢünen
seçmenlerden daha gençtir. Gençlerin AKP‟ye yönelik tutumlarının tek istisnası ise kendine özgü
gençlik örgütlenmesi olan MHP‟dir (BaĢlevent vd., 2005: 554..
Aynı dönemde, cinsiyetin bir değiĢken olarak kullanılması sonucu, kadınların DYP ve
ANAP‟a oy verme eğilimlerinin daha fazla olduğu veya oy kullanmadıkları ortaya çıkmıĢ,
yerleĢim yerleri kriterine bakıldığında ise, DYP, MHP ve DSP‟nin kentlerde ve metropollerde
133
AKP‟ye kıyasla daha zayıf desteğe sahip oldukları ortaya çıkmaktadır (BaĢlevent vd., 2005: 556..
Merkez sağ ve merkez sol partilerde kadınların siyasal yaĢama katılımı yüksek, dinci ve aĢırı
milliyetçi partilerde ise nisbeten düĢük görünmektedir (Güldiken ve Aslan, 2006: 123..
Orta yaĢ kategorisinin en fazla temsil edildiği kesim, merkez sol partiler olarak
gözükmektedir. YaĢlılık kategorisi merkez sol ve aĢırı milliyetçi partilerde en az temsil
edilmektedir. Benzer bir durum, merkez sağ partiler için de söz konusudur. Merkez sağ partilerde
orta yaĢ kategorisi, gençlik kategorisi ve yaĢlılık kategorisi sırası ile yer almaktadır (Güldiken ve
Aslan, 2006: 126.. Eğitim düzeyinin AKP ile diğer partiler arasındaki tercihi belirleyen önemli
faktörlerden biri olduğu söylenemez. Yani eğitim düzeyi seçmen profilini açıklamada iyi bir
gösterge değildir. Gerek AKP‟de gerekse diğer partilerde farklı eğitim düzeyinde seçmenler
vardır; ancak genel olarak Ġmam Hatip Lisesi mezunlarının öncelikle dinci sağ partiye ve kısmen
de aĢırı milliyetçi partilere yöneldikleri gözlemlenmektedir (Güldiken ve Aslan, 2006: 152..
Hamza Bahadır Eser‟in 2012 yılında Antalya örneği üzerinde yapmıĢ olduğu araĢtırma,
dindarlık düzeyi ile dini öne çıkaran parti ya da milletvekillerine verilen destek arasında anlamlı
bir iliĢki bulunduğu saptamasına ulaĢılmıĢtır. Antalya Ġli ve ilçelerini konu alan söz konusu
çalıĢmada, bireylerin cinsiyet, yaĢ, yerleĢim birimi, gelir ve eğitim düzeylerinin yanı sıra, dinî
inançlarının da siyasal davranıĢ ve oy verme davranıĢlarını belirleme ve yönlendirmede önemli
bir faktör olarak iĢlev gördüğü sonucuna ulaĢılmıĢtır. Ona göre, dindarlık düzeyi yükseldikçe dini
öne çıkaran parti ya da milletvekili adayını desteklemeyi dindarlığın bir gereği olarak gören
tutumlar güçlenmektedir (Eser, 2012: 97-136.. Birol Akgün (2006: 78-79., Osman Özsoy (2002:
86-88., Ünver Günay (1999: 229., M. Emin KöktaĢ (1993: 185-186; 1997: 252-254. ve Hülür ve
Kalender‟in (2003: 265-266, 227-228. Konya örnekleminde yapmıĢ oldukları araĢtırmalar
sonunda da benzer sonuçlar elde edilmiĢtir. Bununla birlikte, KöktaĢ‟ın Ġzmir örneğinde yaptığı
saha araĢtırmalarından elde ettiği bulgular sonucunda, eğitim düzeyi yükseldikçe dindar olmanın
din temelli siyaset yapan parti ya da milletvekili adaylarını desteklemeyi gerektirdiğine iliĢkin
olumlu tutumların giderek zayıfladığı tespit edilmiĢtir (KöktaĢ, 1993: 185-186..
Eser‟in çalıĢmasının sonuçlarına göre, dindar olmanın, dini öne çıkaran parti ya da
milletvekili adayını desteklemeyi gerekli kılacağına yönelik tutumların en güçlü olduğu yerleĢim
birimi köydür. Bununla birlikte köyde yaĢayanlarla kentsel yerleĢim birimlerinde yaĢayan
katılımcılar arasında söz konusu tutuma iliĢkin farklı bakıĢ açılarının hâkim olduğu görülmüĢtür.
Benzer bir Ģekilde iktidar partisinin dini değerleri savunmasına yönelik tutumların en güçlü
134
olduğu yerleĢim birimlerinden diğeri ilçedir. Köyde yaĢayanlar ile ve büyükĢehirde yaĢayan
katılımcılar arasında ciddi fikir ayrılıkları olduğunu söylemek mümkündür. Söz konusu veriler,
Günay‟ın Erzurum ve çevre köylerinde ve KaraĢahin‟in Gördes Kasabası‟nda yapmıĢ olduğu
araĢtırma verileri ile örtüĢmektedir (Günay, 1999: 230; KaraĢahin, 2007: 256-257.. Eser‟in
çalıĢmasından ortaya çıkan veriler, KaraĢahin‟in (2007: 251-252. bulguları ile benzer bir Ģekilde,
dindar olmanın din temelli siyaset yapan parti ya da milletvekili adaylarını desteklemeyi
gerektirdiğine iliĢkin olumlu tutumların en çok 46-55 yaĢ ve 56 yaĢ ve üstü gruplarda dile
getirildiği, söz konusu tutumun 18-25 yaĢ grubunda ise en az kabul gördüğü tespit edilmiĢtir.
KaraĢahin‟in çalıĢmasına göre kadınlar siyasal kurumlara iliĢkin tutumlarını oluĢtururken
dini inanç ve kurallar bütününe erkeklere nazaran daha fazla referans verirken (KaraĢahin, 2007:
248-249., Eser‟in çalıĢmasında tam tersine erkeklerin dindarlığı dini referansları dikkate alan
siyasal partileri desteklemenin bir Ģartı olarak görme hususunda kadınlara nazaran daha olumlu
tutumlara sahip oldukları görülmektedir.
Yine Eser‟e göre dindarlık düzeyi ile iktidar partisinin dini değerlere yaklaĢımına yönelik
tutumlar arasında anlamlı bir iliĢki vardır. Dindarlık düzeyi yükseldikçe iktidar partisinin dini
değerleri öne çıkaran politikalar üretmesine yönelik tutumlar güçlenmektedir (Eser, 2012: 124..
Türkiye‟de Türk seçmen davranıĢını açıklamaya dönük analitik araĢtırmaların oldukça
sınırlı, bunun aksine siyasi partilere yönelik yapılan bilimsel araĢtırmaların oldukça yoğun olduğu
görülmektedir. Seçmen davranıĢını çözümlemeyi amaçlayan bu tür çalıĢmaların son yıllarda
önemli oranda artıĢ göstermesi ve farklı perspektif ve araĢtırma sorularıyla seçmen davranıĢını
anlamaya çalıĢmaları bu alanı da zenginleĢtirmektedir (Gökçe vd., 2002: 10.. Bu bağlamda 2004
yılında yapılan bir araĢtırma, aile etmeninin seçmen davranıĢı üzerindeki etkisine odaklanmıĢ ve
bu etkilerin seçmenlerin demografik niteliklerine göre farklılık gösterip göstermediğini
sorgulamıĢtır (Aydın ve Özbek, 2004.. Bir diğer bilimsel çalıĢma 1995-2002 yılları arası
seçimlerdeki siyasi partilerin sosyo-ekonomik tabanlarını Isparta ili ölçeğinde ele almakta ve
partilerin tabanlarını gelir durumlarına, eğitim düzeylerine, toplumsal gruplara, cinsiyete ve yaĢ
gruplarına göre analiz etmektedir (Beren, 2013: 196..
Dahası özellikle son 1974 yılında Muzaffer Sencer tarafından kaleme alınan “Türkiye‟de
Sınıfsal Yapı ve Seçmen DavranıĢları” isimli eser, Türkiye‟de bu alanda bilimsel çalıĢmaların
sınırlı sayıda da olsa yeni olmadığını göstermektedir. Aynı yıllarda benzer tarzda bilimsel
araĢtırmalarda önemli oranda artıĢ görülmekle beraber, belli ölçeklerle sınırlandırılarak farklı
135
açılardan benzer araĢtırmalar gerçekleĢtirilmiĢtir (Özcan, 1998; Damlapınar, 2000, Erkan ve
Bağlı, 2005; Akgün, 2006 Canöz, 2010; Dilber, 2012; Negiz ve Akyıdız, 2015.. 2010 yılında
Elazığ ili ölçeğinde 29 Mart yerel seçimlerindeki seçmen tercihleri üzerine bir araĢtırma yapılmıĢ
ve araĢtırma kapsamında yaĢ, cinsiyet, eğitim durumu, gelir düzeyi gibi demografik değiĢkenler
bakımından seçmenlerin siyasal tercihini belirlerken etkilendiği faktörlerin birbirinden faklı olup
olmadığı incelenmiĢtir (Doğan ve Göker, 2010: 168..
Yakın bir geçmiĢte Fatih Beren‟in ġanlıurfa ölçeğinde yapmıĢ olduğu “Seçmen Tercihine
Etki Eden Faktörler ve Seçim Güvenliği: ġanlıurfa Ġli Örneği” baĢlıklı çalıĢması, A. H. Eroğlu ve
S. Bayraktar‟ın Ġzmir örneği üzerinde yaptıkları “Siyasal Pazarlama Uygulamalarının Seçmen
Tercihleri Üzerine Etkileri-Ġzmir Ġli Örneği” baĢlıklı çalıĢmaları ve E. A. Kılıç‟ın Ankara örneği
üzerinde yapmıĢ olduğu “Seçmenlerin Oy Verme DavranıĢlarında Etkili Olan Siyasal Faktörlere
ĠliĢkin Bir AraĢtırma: Ankara Örneği” baĢlıklı çalıĢma, bu alanda yapılan pek çok yeni ve değerli
çalıĢmadan yalnızca birkaçıdır.
Ayrıca, yabancı ülkelerde yaĢayan Türk seçmen davranıĢına yönelik yapılmıĢ olan siyasal
davranıĢ araĢtırmaları da bulunmaktadır. Örneğin Hollanda‟da yaĢayan genç Türk seçmenlerin,
seçimlere katılım oranı ile ilgili yapılan araĢtırma sonuçları, siyasal aktörler, süreçler ve kurumlar
hakkında bilgi sahibi olanların diğerlerine nazaran daha yoğun olarak seçimlere katıldıklarını
göstermektedir (Aydemir‟den aktaran Beren, 2013: 197..
Türkiye‟de seçmen tercihine etki eden faktörlere iliĢkin yapılmıĢ araĢtırmalar farklı
sonuçlar doğurmuĢ ve farklı çıkarsamalar üretmiĢtir. Çünkü bu hususta yapılan araĢtırmaların
çoğunluğu belli bir bölge ve belli bir zaman dilimi ile sınırlı olduğundan, evreni temsil etme
kaygısı bulunmamaktadır. Örneğin Kalaycıoğlu‟na göre Türkiye‟deki seçmen davranıĢı sosyoekonomik faktörlerden çok, ideolojik ve kültürel faaliyetlere bağlıdır (Kalaycıoğlu, 1999: 55..
Buna karĢılık, Esmer 2002 yılında yaptığı analizine dayanarak parti seçimindeki en önemli
tanımlayıcı unsurun sol-sağ ideolojilerin olduğunu ileri sürerken (Esmer, 2002: 111., Sencer
Türkiye‟deki seçmenlerin geleceği göz önünde bulundurmaktan ziyade geçmiĢteki ekonomik
durumu dikkate aldığını öne sürmekte ve diğer kimi araĢtırmacılar gibi seçmen davranıĢını
Ģekillendiren en önemli ve belirleyici faktörün ekonomik faktör olduğunun altını çizmektedir
(Sencer, 1974: 277-278. .
136
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SEÇMEN DAVRANIġINDA DĠNÎ ĠNANÇLARIN ROLÜ ARAġTIRMASI
Demokratik toplumlarda seçmenler idareyi hem seçen hem de denetleyen güçtür. Seçme
iĢlemi ise, belirli aralıklarla uygulanan seçimler aracılığıyla yapılır. Bu seçimlerde seçici
konumunda olan seçmenlerin oyunu almak ise, tüm siyasi partilerin ana hedeflerini
oluĢturmaktadır. Bu amaçla partiler zaman zaman dini içerikli mesajlar verir, dini sembol ve
söylemleri kullanır veya dindar imaja sahip adayları seçmenlere takdim ederler. Çünkü dinin en
köklü ve yaygın toplumsal değerlerden birisi olduğunu düĢünülmektedir. Özellikle son yıllarda,
ülkemizdeki siyasi partilerin dindar aday gösterme gayretleri sıkça karĢılaĢılan bir durumdur;
ancak dindarlığın politik tutumların oluĢumunda ve seçmen davranıĢında gerçekten önemli bir rol
oynayıp oynamadığını ortaya koymak ise, araĢtırılması gereken bir durum oluĢturmaktadır.
Mevcut araĢtırmada, seçmen davranıĢında dini inançların rolünü ortaya çıkarmak amacıyla 2014
yılının Ekim ve Kasım aylarında Ġç Anadolu Bölgesinin Büyük ġehirleri Ankara, EskiĢehir,
Konya ve Kayseri il merkezlerinde 800 kiĢi ile yüz yüze anket uygulaması ile ampirik bir çalıĢma
yapılmıĢtır. Bu saha araĢtırmasından önce araĢtırma ile ilgili literatür araĢtırması yapılmıĢ ve
teorik kısım oluĢturulmuĢtur. OluĢturulan teorik kısımdaki bilgiler çerçevesinde saha araĢtırması
için 94 adet anket sorusu hazırlanmıĢ ve önce 50 kiĢilik anket sorusu formu basılarak 50 kiĢi ile
ön test (pre-test) gerçekleĢtirilmiĢtir. Yapılan ön test çalıĢmasında her hangi bir olumsuzluk
olmadığı değerlendirilmiĢ, böylece diğer 750 kiĢilik ankete araĢtırma evreninde devam edilmiĢtir.
3.1. AraĢtırmanın Metodolojisi
Günümüz dünyasında kitle iletiĢim araçlarının her geçen gün büyük bir hızla yenilenip
geliĢmekte olduğu göz önüne alındığında, artık bireyin istediği her konuda, istediği kadar bilgiye,
hiç olmadığı kadar hızlı ulaĢmakta olduğu bir gerçektir. Özellikle internet bağlantılı mobil
telefonların piyasaya çıkıĢından sonra, bireylerin dünyayı ceplerinde taĢımaya baĢladıklarını
söylemek hiç de abartılı bir söylem sayılmayacaktır. KiĢi her nerede olursa olsun, bulunduğu
yerden bir adım öteye gitme zahmetine katlanmadan dünyadaki bütün olay ve haberlere
ulaĢabilmektedir. Sözü geçen dijital iletiĢim devriminin diğer yönüne bakıldığında ise, birey
açısından en az o kadar önemli baĢka bir avantajdan söz etmek gerekir: Burada birey olayları
sadece an be an izlemekle yetinmemekte, aynı zamanda onlarla ilgili kendi görüĢlerini özgürce
yazıp tüm dünya ile sıcağı sıcağına paylaĢabilmektedir. Dolayısıyla bireylerin ülkede ve dünyada
137
yaĢanan güncel geliĢmelerde, özellikle siyasal konularda edilgen konumdan çıktığını, artık
olaylar ve geliĢmelere aktif bir Ģekilde müdahil olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Bunun en
açık seçik görüldüğü zaman dilimleri, parlamento seçimlerinin yapıldığı dönemlerdir. Seçim
dönemlerinde, bireyler özellikle sosyal medya üzerinden düĢünce ve görüĢlerini sürekli ve
serbestçe yazıp paylaĢarak, çeĢitli söylem ve uygulamalara karĢı tepkilerini ortaya koyarak,
böylelikle seslerini büyük kitlelere duyurup aynı Ģekilde kitlelerden etkilenerek çağdaĢ siyasal
yönetiĢime etkin olarak katılım sağlamaktadırlar.
Bu açıdan bakıldığında, kiĢilerin ülke ve dünyanın trendine seyirci olmaktan çıkıp ona
müdahale eden, onu değiĢtirmeye, dönüĢtürmeye çalıĢan, aktif ve katılımcı bir evreye geçmiĢ
olduğunu bilen siyasal parti liderleri ve teĢkilatlarının bireyi görmezden gelme, onu küçümseme
gibi bir Ģansının kalmadığını, bilakis onu yönetiĢimde bir tür danıĢman veya paydaĢ olarak
kabullenme aĢamasına geçmek zorunda kaldığını görmek gerekmekte, bunun bir sonucu olarak
siyasal organizasyonlar, parti liderleri ve adayların eskiden olduğu gibi sadece seçim
dönemlerinde değil, artık normal zamanlarda da seçmen kitlelerle iletiĢim kurma, onları etkileyip
ikna etme, kiĢisel ve kurumsal imaları ile birlikte saygınlıklarını bu yolla koruyup geliĢtirme
çabası içinde oldukları açıkça görülmektedir.
Siyasal halkla iliĢkiler bağlamında, siyasal parti ve adayların hiçbir zaman yok saymak ya
da görmezden gelmek istemeyecekleri belli baĢlı toplumsal değerler vardır. Olasıdır ki, bu köklü
ve yaygın değerlerin en önemlisi dindir. Her ne kadar çoğu yer ve zamanda siyasal bir sömürü
aracına dönüĢse de, din en azından iktidarın kaynağının halkoyu olduğu demokratik kültürlerde
politik yapıların kendilerini kamuoyuna beğendirmek için ister istemez sarıldıkları en büyük
toplumsal değer olarak ele alınmalıdır.
Literatür taraması yöntemiyle yapılan çalıĢma kapsamında, Ġç Anadolu‟nun büyük
kentleri Ankara, EskiĢehir, Konya ve Kayseri il merkezlerinde dinin seçmen davranıĢı üzerindeki
etkilerini ortaya çıkarmak amacıyla 2014 yılının Ekim ve Kasım ayları içinde bir saha araĢtırması
yapılmıĢtır. Anket soruları, teorik kısmı daha önce yapılan literatür taraması yoluyla oluĢturulmuĢ
bulunan çalıĢmada ele alınıp incelenen konularla uyumlu olarak hazırlanmıĢtır. Ekte yer alan
anket formu, dört ana bölümde toplanan bağımlı değiĢken niteliğindeki 80 adetlik soru listesinin
yanı sıra 14 adet bağımsız değiĢken soru olmak üzere toplam 94 sorudan oluĢmaktadır.
Birinci bölümde inanç, aidiyet ve uygulama boyutlarıyla dinî inancın ölçümüne yönelik
olarak hazırlanmıĢ 27 soru, ikinci bölümde siyasal tutum ve tercihleri belirleyen etkenleri
138
çözümlemeye yönelik olarak hazırlanmıĢ 31 soru, üçüncü bölümde kiĢilerin siyasal konu ve
kampanyalarla ilgili bilgileri hangi kaynaklardan ne sıklıkla aldığını çözümlemeye yönelik olarak
hazırlanmıĢ 10 soru ve dördüncü bölümde kiĢilerin dinî bilgileri hangi kaynaklardan ne sıklıkla
aldıklarını çözümlemeye yönelik olarak hazırlanmıĢ 12 soru yer almaktadır. Bunların yanı sıra,
bağımsız değiĢken niteliğinde hazırlanmıĢ olan 14 farklı soru yer almaktadır.
Dört bölümde yer alan 80 adet soru, beĢli likert skalası ile ölçümlenmiĢtir. Soru
önermelerine en düĢük katılım değeri olan “Hiç katılmıyorum” 1, “Katılmıyorum” 2, “Ne
katılıyorum ne katılmıyorum” 3, “Katılıyorum” 4, “Kesinlikle katılıyorum” 5 olarak
kodlanmıĢtır.
Birinci bölüm, 1, 2, 3, 4, 5, 6,7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23,
24, 25, 26, ve 27 no‟lu 27 adet sorudan oluĢmaktadır. Bu sorular, inanç, aidiyet ve uygulama
boyutlarıyla katılımcıların dindarlık düzeylerini ölçümlemek amacıyla oluĢturulmuĢtur.
Ġkinci bölüm, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47,
48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57 ve 58 no‟lu 31 adet sorudan oluĢmaktadır. Bu sorular,
katılımcıların genelde siyasal parti lider ve adaylarını seçmede hangi kriterleri esas aldıkları ve
özelde dindarlık düzeylerinin siyasal tutum ve tercihleri üzerinde ne denli etkili olduğunu
çözümlemek amacıyla oluĢturulmuĢtur.
Üçüncü bölümde yer alan 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70 ve 71 no‟lu 10 soru, kiĢilerin
siyasal konu ve kampanyalar hakkında bilgilenmek için hangi kaynakları ne sıklıkla
kullandıklarını ortaya çıkarmak amacıyla hazırlanmıĢtır.
Dördüncü bölümde yer alan 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82 ve 83 no‟lu 12 soru
ise, kiĢilerin dinî konular hakkında bilgilenmek için hangi kaynakları ne sıklıkla kullandıklarını
ortaya çıkarmak amacıyla hazırlanmıĢtır.
Saha araĢtırması yapılırken, aĢağıdaki sorulara cevap bulunması amaçlanmıĢtır:
AraĢtırma Sorusu 1: Seçmenlerin dinî inançlarının siyasal tutumlarının oluĢumu ve oy
verme davranıĢları üzerinde etkisi var mıdır?
AraĢtırma Sorusu 2: Seçmenlerin bir siyasal partiyi destekleme konusunda en az ve en
çok önemsediği faktörler nelerdir?
AraĢtırma Sorusu 3: Seçmenlerin dinî bilgilenmede en çok kullandığı kaynaklar
nelerdir?
139
AraĢtırma sorusu 4: Seçmenlerin siyasal bilgilenmede en çok kullandığı kaynaklar
nelerdir?
AraĢtırma Sorusu 5: Seçmenlerin dinî bilgilenmede yararlandıkları kaynaklar ile genel
dindarlık düzeyleri anlamlı farklılık göstermekte midir?
AraĢtırma Sorusu 6: Seçmenlerin dinî bilgilenmede yararlandıkları kaynaklar ile
uygulama ve aidiyet faktörleri arasında nasıl bir iliĢki vardır?
AraĢtırma Sorusu 7: Seçmenlerin siyasal bilgilenmede kullandıkları araçlar ile inanç
düzeyleri arasında anlamlı bir farklılaĢma var mıdır?
AraĢtırma Sorusu 8: Seçmenlerin siyasal bilgilenmede kullandıkları araçlar ile uygulama
ve aidiyet düzeyleri arasında anlamlı bir farklılaĢma var mıdır?
AraĢtırma Sorusu 9: Seçmenlerin demografik özellikleri açısından dinî bilgilenmede
kullandıkları kaynaklar değiĢmekte midir?
AraĢtırma Sorusu 10: Seçmenin dindarlık düzeyleriyle oy verdiği partiler arasında
anlamlı bir farklılaĢma var mıdır?
AraĢtırma Sorusu 11: Seçmenin tercih ettiği siyasal kimlikler inanç faktörüne göre
farklılık göstermekte midir?
AraĢtırmaya öncelikle 50 kiĢilik bir ön anketle baĢlanmıĢ ve ön anket uygulamasında
soruların anlaĢılırlığı konusunda herhangi bir sorun çıkmaması üzerine ankete devam edilmiĢtir.
Toplam 800 kiĢiyle tesadüfî örneklem yöntemiyle anket yapılması planlanmıĢ ve bu sayıyla anket
çalıĢması tamamlanmıĢtır. Anket uygulaması bizzat yüz yüze görüĢmeye dayalı olarak yapılmıĢ
ve ankete katılmayı kabul edenlerin toplu bulunduğu yerlerde kiĢilerin birbirlerini etkilememeleri
konusunda gerekli uyarılar özenle yapılmıĢtır.
Anket uygulaması sonunda elde edilen veriler üzerinde faktör analizi yapılmıĢtır. Ortaya
çıkan faktörlerin mevcut değiĢkenlerle karĢılaĢtırılmasında “Tek yönlü varyans analizi” (Oneway anova) ve aynı değerler açısından cinsiyete göre değerlendirmeler yapabilmek amacıyla
bağımsız örneklem “T testi” (Independent Samplest T test) yapılmıĢ olup; siyasal tutum ölçeği,
siyasal bilgi kaynağı ve dini bilgi kaynağının maddelerinin önem düzeylerini belirlemek için
Aritmetik Ortalama (A.O.); kategorik (nominal) düzeydeki değiĢkenlerin birbirleriyle olan
iliĢkilerini çözümlemek için de “Ki kare” testi kullanılmıĢtır.
Tek yönlü varyans analizi ve sonucunda elde edilen Anova ve tablo gruplarının
ortalamaları arasında herhangi bir fark olup olmadığı, Ģayet varsa hangi gruplar arasında olduğu
140
ve nereden kaynaklandığını öğrenmek için Post Hoc testlerinde Tukey (Tukey‟s honestly
Significant) testi esas alınmıĢtır.
3.2. BULGULAR VE YORUM
AraĢtırmaya katılan 800 deneğin sosyo-demografik özelliklerinin belirlenmesi amacıyla
yaĢları, cinsiyetleri, meslekleri, eğitim durumları, medenî durumları, aylık gelirleri, anketin
yapıldığı il ile ilgili sorular sorulmuĢ, ayrıca kendilerini siyasal açıdan nasıl tanımladıkları, oy
verdikleri parti liderine bağlılık düzeyleri, siyasal konu ve kampanyalara ilgi düzeyleri, bir partiyi
desteklemeleri konusunda hangi faktörlerin daha etkili olduğu, en son yapılan 2011 genel
seçimlerinde hangi siyasal partiye oy verdikleri, 2014 yerel seçimlerinde hangi siyasal partiye oy
verdikleri, gelecek hafta sonu seçim olsa hangi siyasal partiye oy verecekleri ile ilgili sorular
sorulmuĢtur.
3.3. KATILIMCILARIN SOSYO-DEMOGRAFĠK ÖZELLĠKLERĠ
3.3.1. Katılımcıların YaĢlarına Göre Dağılımı
Tablo: 3.1. Katılımcıların YaĢlarına Göre Dağılımı Tablosu
YAġ
N
%
18-28
251
31,4
29-39
225
28,1
40-50
221
27,6
51-61
82
10,3
62 ve üzeri
21
2,6
Toplam
800
100,0
AraĢtırmaya katılan kiĢilerin yaĢ dağılımlarına bakıldığında % 31,4‟ünün 18-28 yaĢ, %
28,1‟inin 29-39 yaĢ, % 27,6‟sının 40-50 yaĢ, % 10,3‟ünün 51-61 yaĢ, % 2,6‟sının ise 62 ve üzeri
yaĢ aralıklarında olduğu görülmektedir.
141
3.3.2. Katılımcıların Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı
Tablo: 3.2. Katılımcıların Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı Tablosu
ÖĞRENĠM DURUMU
N
%
Ġlkokul
73
9,1
Ortaokul
81
10,1
Lise
304
38,0
Üniversite
273
34,1
Lisansüstü
69
8,6
Toplam
800
100,0
AraĢtırmaya katılarak ankete cevap veren kiĢilerin % 9,1‟i ilkokul, % 10,1‟i ortaokul,
% 38,0‟ı lise, % 34,1‟i üniversite ve % 8,6‟sı lisansüstü eğitim görmüĢ kiĢilerden oluĢmaktadır.
3.3.3. Katılımcıların Meslekî Durumlarına Göre Dağılımı
Tablo: 3.3. Katılımcıların Meslekî Durumlarına Göre Dağılımı Tablosu
MESLEK
N
%
Ġsçi
70
8,8
Memur
189
23,6
Esnaf
68
8,5
Ev hanımı
88
11,0
Öğrenci
204
25,5
Yönetici
59
7,4
Serbest meslek
59
7,4
Emekli
43
5,4
Ġssiz
16
2,0
Diğer
4
,5
Toplam
800
100,0
Yukarıdaki tabloda, ankete katılan kiĢilerin % 8,8‟i iĢçi, % 23,6‟sı memur, % 8,5‟i esnaf,
% 11,0‟ı ev hanımı, % 25,5‟i öğrenci, % 7,4‟ü yönetici, % 7,4‟ü serbest meslek, % 5,4‟ü emekli,
% 2,0‟ı iĢsiz ve % 0,5‟i diğer meslek grubundaki kiĢilerdir.
142
3.3.4. Katılımcıların Aylık Ortalama Gelirlerine Göre Dağılımı
Tablo: 3.4. Katılımcıların Aylık Ortalama Gelirlerine Göre Dağılımı Tablosu
AYLIK GELĠR
N
%
1000 TL den az
97
12,1
1001-2000 TL arası
263
32,9
2001-3000 TL arası
228
28,5
3001-4000 TL arası
110
13,8
4001 TL den fazla
102
12,7
Toplam
800
100,0
AraĢtırmaya katılan kiĢilerin ailelerinin aylık gelirlerini belirlemek amacıyla yöneltilen
soruya cevap veren deneklerin % 12,1‟i 1000 TL den az, % 32,9‟u 1001-2000 TL arası, % 28,5‟i
2001-3000 TL arası, % 13,8‟i 3001-4000 TL arası ve % 12,8‟i 4001 TL‟den fazla gelire sahip
oldukları görülmektedir.
3.3.5. Katılımcıların Cinsiyet Durumlarına Göre Dağılımı
Tablo: 3.5. Katılımcıların Cinsiyet Durumlarına Göre Dağılımı Tablosu
CĠNSĠYET
N
%
Kadın
376
47,0
Erkek
424
53,0
Toplam
800
100,0
AraĢtırmaya katılarak ankete cevap veren kiĢilerin % 47,0‟si kadın, % 53,0‟ü ise
erkeklerden oluĢmaktadır.
3.3.6. Katılımcıların Medenî Durum ve YaĢadıkları Kentlere Göre Dağılımı
Tablo: 3.6. Katılımcıların Medenî Durumlarına Göre Dağılımı Tablosu
MEDENĠ DURUM
N
%
Evli
422
52,8
Bekâr
378
47,2
Toplam
800
100,0
143
AraĢtırmaya katılanların medeni durumlarıyla ilgili dağılıma bakıldığında % 52,8‟inin
evli, % 47,3‟ünün ise bekâr oldukları görülmektedir.
Tablo: 3.7. Katılımcıların YaĢadıkları Kentlere Göre Dağılımı Tablosu
ġEHĠR
N
%
Konya
199
24,8
Ankara
290
36,3
EskiĢehir
160
20,1
Kayseri
151
18,8
Toplam
800
100,0
Ankete katılan kiĢilerin % 31,1‟i Konya, % 36,3‟ü Ankara, % 20,1‟i EskiĢehir, % 12,6‟sı
ise Kayseri illerinde ikamet etmektedirler.
3.4. SEÇMENLERĠN OY VERME KRĠTERLERĠ VE OY VERĠLEN PARTĠ
3.4.1. Seçmenin Bir Partiyi Desteklemede Öncelikle Dikkate Aldığı Kriterler
Tablo: 3.8. Seçmenlerin Oy Verme DavranıĢında Önemli Olan Kriterler Tablosu
AĢağıdakilerden hangisi bir partiye oy
N
%
Partinin genel baĢkanı
122
15,2
Adayı
47
5,9
Ġdeolojisi
291
36,4
Programı
144
18,0
Tarihî geçmiĢi
26
3,3
Propaganda faaliyetleri
13
1,6
Dine olan yaklaĢımı
131
16,3
Diğer
26
3,3
Total
800
100,0
verirken sizin için daha önemlidir?
144
Yukarıdaki tabloya göre, ankete katılan kiĢilerin % 15,3‟ü oy verme davranıĢında
partinin genel baĢkanını, % 5,9‟u adayını, % 36,4‟ü ideolojisini, % 18,0‟ı programını, % 3,3‟ü
tarihi geçmiĢini, % 1,6‟sı propaganda faaliyetlerini, % 16,4‟ü dine olan yaklaĢımını, %3,3‟ü ise
diğer etkenleri öncelikli ve ağırlıklı olarak göz önüne almaktadır.
Tablo: 3.8‟de ortaya çıkan veriler, “AraĢtırmanın Metodolojisi” bölümünde yer alan
“Seçmenlerin bir siyasal partiyi destekleme konusunda en az ve en çok önemsediği faktörler
nelerdir?” Ģeklindeki 2 no‟lu araĢtırma sorusuna cevap teĢkil etmektedir. Buna göre araĢtırmaya
katılmıĢ olan seçmenlerin bir siyasal partiyi destekleme konusunda en çok dikkate aldığı kriter
partinin ideolojisi, en az dikkate aldığı kriter ise propaganda faaliyetleridir.
3.4.2. Seçmenin 2011 Genel Seçimlerinde Oy Verdiği Siyasal Parti
Tablo: 3.9. 2011 Genel Seçimlerinde Oy Verilen Parti Tablosu
2011 Genel seçiminde Hangi Partiye Oy
N
%
AKP
406
50,7
BBP
20
2,5
CHP
168
21,0
MHP
91
11,4
SP
25
3,1
DĠĞER
90
11,3
Total
800
100,0
Verdiniz?
Yukarıdaki tabloya göre, 2011 genel seçimlerinde, ankete katılan kiĢilerin % 50,8‟inin
AKP‟ye, % 2,5‟inin BBP‟ye, % 21,0‟ının CHP‟ye, % 11,4‟ünün MHP‟ye, % 3,1‟inin SP‟ye, %
11,3‟ünün ise diğer partilere oy vermiĢ oldukları anlaĢılmaktadır.
145
3.4.3. Seçmenin 2014 Yerel Seçimlerinde Oy Verilen Siyasal Parti
Tablo: 3.10. 2014 Yerel Seçimlerinde Oy Verilen Parti Tablosu
2014 Yerel Seçiminde Hangi Partiye Oy
N
%
AKP
366
45,7
BBP
16
2,0
CHP
187
23,3
MHP
123
15,4
SP
34
4,3
DĠGER
74
9,3
Total
800
100,0
Verdiniz?
Yukarıdaki tabloya göre, 2014 yerel yönetim seçimlerinde, ankete katılan kiĢilerin %
45,8‟i AKP‟ye, % 2,0‟ı BBP‟ye, % 23,4‟ü CHP‟ye, % 15,4‟ü MHP‟ye, % 4,3‟ü SP‟ye, % 9,3‟ü
ise diğer partilere oy vermiĢlerdir.
3.4.4. Yapılacak Olası Bir Genel Seçimde Oy Verilecek Parti
Tablo: 3.11. Yapılacak Olası Bir Genel Seçimde Oy Verilecek Parti Tablosu
Bu Hafta Sonu Bir Genel Seçim Olsa Kime
N
%
AKP
366
45,8
CHP
208
26,0
MHP
94
11,8
HDP
19
2,4
SP
22
2,8
DSP
2
,3
BBP
26
3,3
BTP
2
,3
DP
1
,1
KULLANMAM
46
5,8
DĠGER
14
1,8
Oy Veririsiniz?
146
Total
800
100,0
Yukarıdaki tabloya göre, “Bu hafta sonu bir genel seçim olsa kime oy veririsiniz?”
sorusu için ankete katılan kiĢilerin % 45,8‟i AKP, % 26,0‟ı CHP, % 11,8‟i MHP, % 2,4‟ü HDP,
% 2,8‟ü SP, % 0,3‟ü DSP, % 3,3‟ü BBP, % 0,3‟ü BTP, % 0,1‟i DP, % 1,8‟i “Diğer partiler”
Ģeklinde yanıt verirken, “Oy kullanmam” diyen katılımcıların oranı % 1,8 olarak çıkmıĢtır.
3.5. SEÇMENLERĠN TERCĠH ETTĠĞĠ SĠYASAL KĠMLĠKLER
3.5.1. Seçmenlerin Kendilerini Siyasal Açıdan Tanımlamada Tercih Ettiği Siyasal
Kimlikler
Tablo: 3.12. Seçmenlerin Kendilerini Siyasal Açıdan Tanımlamada Tercih Ettiği
Siyasal Kimlikler Tablosu
Kendinizi siyasal açıdan nasıl
N
%
Liberal
30
3,8
Milliyetçi
200
25,0
Muhafazakâr
289
36,1
Sosyal Demokrat
152
19,0
Siyasal Ġslamcı
90
11,2
Marksist
14
1,8
Diğer
25
3,1
Toplam
800
100,0
tanımlıyorsunuz?
Yukarıdaki tabloda, “Kendinizi siyasal açıdan nasıl tanımlıyorsunuz?” sorusu için ankete
katılan kiĢilerin % 3,8‟i Liberal, % 25,0‟ı Milliyetçi, % 36,1‟i Muhafazakâr, % 19,0‟ı Sosyal
Demokrat, % 11,3‟ü Siyasal Ġslamcı, % 1,8‟i Marksist, %3,1‟i ise “Diğer” Ģeklinde cevap
vermiĢlerdir. Buna göre, ankete katılan seçmenlerin büyük bir çoğunluğu kendini “Milliyetçi” ve
“Muhafazakâr” olarak nitelemektedir (Bkz. Ek 2. Tablo: 3. 12..
147
3.6. SEÇMENLERĠN DĠNDARLIK DÜZEYLERĠ
3.6.1. Seçmenlerin Dindarlık Düzeyleri
Tablo: 3.13. Seçmenlerin Dindarlık Düzeyleri Tablosu
N
%
Dindar değil
2
,3
Biraz dindar
33
4,1
Dindar
108
13,5
Çok dindar
657
82,1
Total
800
100,0
Yukarıdaki tabloya göre, ankete katılan kiĢilerin % 0,3‟ü kendini “Dindar değil”, % 4,1‟i
“Biraz dindar”, % 13,5‟i “Dindar”, % 82,1‟i ise “Çok dindar” olarak tanımlamıĢtır. Bu verilere
göre, araĢtırmaya katılanların % 99,7‟si çeĢitli düzeylerde olmak kaydıyla kendisini “dindar”
olarak kabul etmektedir.
3.7. DĠNDARLIK BOYUTLARINA ĠLĠġKĠN FAKTÖR ANALĠZĠ
Tablo: 3.14. Dindarlık Boyutlarına ĠliĢkin Faktör Analizi Tablosu
Dindarlık Boyutları
A.O.
S.S.
1
2
1.FAKTÖR: Dini Ġnanç Faktörü
Cennet ve cehennem vardır
4,8088
,54318
,959
Melekler vardır
4,8238
,52491
,939
Kıyamet günü vardır
4,8063
,57804
,938
ġeytan vardır
4,7988
,57547
,933
4,7963
,57240
,932
Allah gerçekten vardır
4,8400
,48959
,901
Kur'an Allah‟ın emirlerini bildirmektedir
4,7963
,58323
,860
Dini konularla ilgilenirim
4,4975
,76205
,585
MahĢer günü, herkes yaptıklarından sorguya
çekilecektir
148
2.FAKTÖR: Uygulama ve Aidiyet Faktörü
Günde beĢ vakit namaz kılarım
3,5063
1,30560
,772
Dinî etkinlik ve sohbetlere katılırım
3,0188
1,38773
,728
Dinimin gereklerini yerine getirmeye çalıĢırım
4,1713
,88905
,723
3,4750
1,27334
,723
Kendimi dindar biri olarak görüyorum
3,7113
1,04964
,688
Ramazan ayında orucu eksiksiz tutarım
4,1338
1,16084
,682
Kur'an, hadis ve benzeri dinî eserleri okurum
4,0675
1,01328
,658
Zekâtımı eksiksiz veririm
3,9638
1,18920
,622
4,4463
,97765
,616
4,4975
,92388
,597
4,3513
,96126
,587
2,4075
1,39871
,584
4,3225
,85844
,425
Cami, vakıf, cemaat ve benzeri dinî kurumlara malî
yardım yaparım
Dinin insanı daha olgun ve uygar bir birey yaptığına
inanıyorum
Din olmadan hayatın anlamını kavrayamayacağımızı
düĢünüyorum
Çocuklarımın dinî eğitim almalarından yanayım
Kendimi dinî bir cemaate veya gruba bağlı
hissediyorum
Allah‟ın beni sevdiğine inanıyorum
Özdeğer
11,965
2,945
Açıklanan varyans
35,86
28,96
Cronbach’s Alpha
,949
,917
KMO Measure of sampling Adequacy
Bartlett’s test of sphericity
,938
X²:21310,355
SD:253
P=,000
Seçmenlerin dindarlık boyutlarını belirlemek amacıyla anket formunun ilk bölümünde
yer alan 27 adet önerme faktör analizine tabi tutularak dindarlık faktörleri elde edilmeye
çalıĢılmıĢtır. Bu önermelerden 6‟sı düĢük yük değerli oldukları için değerlendirme dıĢı
bırakılmıĢtır. Faktör gruplarının sınıflandırma ve değerlendirmesinde “Extraction Medhod:
Principal Component Analysis. Rotation Method: Varimax” rotasyonlu tablo kullanılmıĢtır (Bkz.
Ek 4. Tablo: 3.15.. Elde edilen verilere göre iki ayrı faktör oluĢturulmuĢtur. Bunlardan ilkine
“Ġnanç Faktörü”, ikincisine “Aidiyet-Uygulama Faktörü” adı verilmiĢtir.
149
ÇalıĢmanın literatür kısmında dini tutum ölçeği içerisinde inanç, aidiyet ve uygulama
boyutları olmak üzere üç faktör olduğu belirtilmiĢti. Ancak yapılan faktör analizi neticesinde
aidiyet ve uygulama faktörlerinin birleĢerek tek bir faktör çatısı altında toplandığı sonucu ortaya
çıkmaktadır. Bunun neticesinde Ġnanç Faktörü ve Aidiyet-Uygulama Faktörü Ģeklinde iki faktör
tespit edilmektedir.
Ġnanç ismini taĢıyan birinci faktör toplam varyansın 35,86‟sını
açıklamaktadır. Söz konusu faktörün özdeğeri (11,965. ve güvenilirlik katsayısı (Cronbach‟s
Alpha: ,949. tatmin edici düzeydedir. Yine “Aidiyet-Uygulama” ismini taĢıyan ikinci faktör
toplam varyansın 28,96‟sını açıklamaktadır. Söz konusu faktörün özdeğeri (2,945. ve güvenilirlik
katsayısı (Cronbach‟s Alpha: ,917. tatmin edici düzeydedir.
Yapılan faktör analizine göre en yüksek yükleme ,959 ve en düĢük yükleme ,425 olarak
gerçekleĢmiĢtir. Bartlett testine göre faktör analizine tabi tutulan maddeler ile ana grup arasında
(p= ,000. anlamlı bir farklılık olduğu görülmektedir. KMO değeri ,938 (% 93,8. olarak
gerçekleĢmiĢtir. Bu değer % 90‟ın üzerinde olduğu için mükemmel kabul edilmektedir. Faktörler
toplam varyansın % 64,82‟sini açıklamaktadır.
3.7.1. Faktör Değerlendirmeleri
Bugüne dek batıda geliĢtirilmiĢ olan dindarlık ölçeklerinden yararlanılarak oluĢturulmuĢ
bulunan mevcut dindarlık ölçeği üzerinde yapılan faktör analizinin sonunda iki faktör elde
edilmiĢtir.
Bunlardan ilki olan “inanç faktörü”nün en yüksek özdeğere, açıklanan varyansa ve
güvenilirliğe sahip olduğu görülmektedir. Ġnanç faktörünün özdeğeri 11,965, toplam varyans
içinde açıkladığı varyans 35,86, güvenilirliği ise (a),949 olarak gerçekleĢmiĢtir. Bu faktör
yükleme değerlerine göre sırasıyla yukarıdan aĢağıya doğru, “Cennet ve cehennem vardır”,
“Melekler vardır”, “Kıyamet günü vardır”, “ġeytan vardır”, “MahĢer günü, herkes yaptıklarından
sorguya çekilecektir”, “Allah gerçekten vardır”, “Kur'an Allah‟ın emirlerini bildirmektedir”,
“Dini konularla ilgilenirim” Ģeklinde 8 maddeden (item) oluĢmaktadır. Ġnanç faktörünün ortalama
değerleri oldukça yüksektir.
Faktör analizlerinde ortaya çıkan ikinci faktör, “uygulama ve aidiyet faktörü”dür. Bu
faktörün sahip olduğu özdeğer 2,945, toplam varyans içinde açıkladığı varyans 28,96,
güvenilirliği ,917 Ģeklinde ortaya çıkmıĢ bulunmaktadır. Uygulama ve aidiyet faktörü, dinî
aidiyet ve uygulama alanında genel geçer oldukları düĢünülen 13 maddeden oluĢmaktadır. Bunlar
da faktör yükleme değerlerine göre sırasıyla, “Günde beĢ vakit namaz kılarım”, “Dinî etkinlik ve
150
sohbetlere katılırım”, “Cami, vakıf, cemaat ve benzeri dinî kurumlara malî yardım yaparım”,
“Kendimi dindar biri olarak görüyorum”, “Ramazan ayında orucu eksiksiz tutarım”, “Kur'an,
hadis ve benzeri dinî eserleri okurum”, “Zekâtımı eksiksiz veririm”, “Dinin insanı daha olgun ve
uygar bir birey yaptığına inanıyorum”, “Din olmadan hayatın anlamını kavrayamayacağımızı
düĢünüyorum”, “Çocuklarımın dinî eğitim almalarından yanayım”, “Kendimi dinî bir cemaate
veya gruba bağlı hissediyorum”, ve “Allah‟ın beni sevdiğine inanıyorum” Ģeklindeki
maddelerden oluĢmaktadır.
3.8. SEÇMENLERDE SĠYASAL TUTUM VE OY VERME DAVRANIġI
3.8.1. Seçmenlerin Siyasal Tutum ve Oy Verme Yargılarına Katılma Düzeyleri
Tablo: 3.15. Seçmenlerin Siyasal Tutum ve Oy Verme Yargılarına Katılma
Düzeyleri Tablosu
N
Destekleyeceğim adayın haram yememeye özen
Min. Max.
A.O.
S.D.
800
1,00
5,00 4,4437
,98897
800
1,00
5,00 4,3737
,97609
800
1,00
5,00 4,1000 1,23061
800
1,00
5,00 4,0925 1,19822
800
1,00
5,00 3,9987 1,24426
Siyasal konular ve sorunlarla ilgilenir, geliĢmeleri izlerim 800
1,00
5,00 3,8537 1,07182
Belirli bir siyasal parti tercihim vardır
800
1,00
5,00 3,8387 1,23578
800
1,00
5,00 3,7888 1,29469
Siyaset ve siyasal liderler konusunda bilgiliyim
800
1,00
5,00 3,7187 1,05406
Benimsediğim siyasal parti ile ilgili haberleri izlerim
800
1,00
5,00 3,6050 1,21895
800
1,00
5,00 3,5313 1,36798
göstermesi benim için önemlidir
Kamu kurumlarında görev yapan memurlar dinî
inançlarının gereklerini özgürce yerine getirebilmelidir
Destekleyeceğim adayın Hz. Muhammed'i son
peygamber olarak kabul etmesi benim için önemlidir
Destekleyeceğim adayın Allah inancanın olması benim
için önemlidir
Destekleyeceğim adayın kıyamet gününe inanması benim
için önemlidir
Benim için iktidardaki partinin dinî değerleri ve
dindarların haklarını savunması önemlidir
Destekleyeceğim adayın dindar biri olması benim için
önemlidir
151
Destekleyeceğim adayın dindar kesimlerin haklarını
savunması benim için önemlidir
Dindar kamu görevlilerinin sayısının artmasından
yanayım
Destekleyeceğim adayın zekatını veriyor olması benim
için önemlidir
Destekleyeceğim adayın dinî faaliyet ve kurumlara
destek olması benim için önemlidir
Destekleyeceğim adayın ramazan orucunu tutması benim
için önemlidir
Destekleyeceğim adayın alkollü içki içmemesi benim
için önemlidir
Dinin devlet ve siyaset kurumlarını etkilemesi ve
yönlendirmesi iyidir
Destekleyeceğim adayın vakit namazlarını düzenli olarak
kılıyor olması benim için önemlidir
Destekleyeceğim adayın dindar kadroya önem vermesi
benim için önemlidir
Destekleyeceğim adayın Kur'an-ı Kerim'i okuyabilmesi
benim için önemlidir
Destekleyeceğim adayın dindar bir çevresinin olması
benim için önemlidir
Belirli bir siyasal partiyi desteklememde dinî inancımın
etkisi vardır
Dindar olmak dini öne çıkaran partinin desteklenmesini
gerekli kılar
Destekleyeceğim kadın adayın baĢörtülü olması benim
için önemlidir
Destekleyeceğim adayın hacca gitmiĢ olması benim için
önemlidir
Destekleyeceğim adayın konuĢmalarında dinî sembol ve
152
800
1,00
5,00 3,5200 1,39357
800
1,00
5,00 3,4237 1,31390
800
1,00
5,00 3,4050 1,47858
800
1,00
5,00 3,3325 1,39799
800
1,00
5,00 3,3100 1,47703
800
1,00
5,00 3,3063 1,52245
800
1,00
5,00 3,2013 1,42242
800
1,00
5,00 3,1925 1,44241
800
1,00
5,00 3,1375 1,43916
800
1,00
5,00 3,1012 1,41191
800
1,00
5,00 3,0888 1,40565
800
1,00
5,00 2,9962 1,50218
800
1,00
5,00 2,7600 1,44482
800
1,00
5,00 2,7362 1,48389
800
1,00
5,00 2,7338 1,35837
800
1,00
5,00 2,7113 1,42843
söylemlere yer vermesi benim için önemlidir
Benimsediğim siyasal partinin etkinliklerine katılırım
Destekleyeceğim adayın dinî bir cemaat veya gruba bağlı
olması benim için önemlidir
Destekleyeceğim adayın imam-hatip lisesi mezunu
olması benim için önemlidir
Destekleyeceğim adayın sakallı olması benim için
önemlidir
Valid N (listwise)
800
1,00
5,00 2,5675 1,29230
800
1,00
5,00 2,3925 1,37233
800
1,00
5,00 2,2287 1,35599
800
1,00
5,00 1,9200 1,14247
800
Seçmenlerin siyasal tutum ve oy verme yargılarına katılma düzeyleri ile ilgili verilere
bakıldığında bir siyasal parti ya da liderini destekleme konusunda en fazla dikkate alınan kriterin
“adayın haram yememeye özen göstermesi” (A.O.= 4,4437. maddesi olduğu görülmektedir.
Sonra bunu takip eden diğer kriterlerin sırasıyla “Kamu kurumlarında görev yapan memurlar dinî
inançlarının gereklerini özgürce yerine getirebilmesi” (A.O.= 4,3737., “Destekleyeceğim adayın
Hz. Muhammed'i son peygamber olarak kabul etmesi” (A.O.= 4,1000., “Destekleyeceğim adayın
Allah inancanın olması” (A.O.= 4,0925. ve “Destekleyeceğim adayın kıyamet gününe inanması”
(A.O.= 3,9987. olduğu görülmektedir.
Siyasal tutum ve oy verme yargılarına katılma düzeylerinde seçmenler tarafından en az
düzeyde önemsenen maddelerin ise; “Destekleyeceğim adayın sakallı olması benim için
önemlidir” (A.O.=1,9200., “Destekleyeceğim adayın imam-hatip lisesi mezunu olması benim için
önemlidir” (A.O.=2,2287., “Destekleyeceğim adayın dinî bir cemaat veya gruba bağlı olması
benim için önemlidir” (A.O.=2,3925., “Benimsediğim siyasal partinin etkinliklerine katılırım”
(A.O.=2,5675. ve “Destekleyeceğim adayın konuĢmalarında dinî sembol ve söylemlere yer
vermesi benim için önemlidir” (A.O.=2,7113. maddeleri gelmektedir.
3.8.2. Seçmenlerin Siyasal Bilgilenmede BaĢvurdukları Kaynaklar
Seçmenlerin siyasal konularda bilgi almak için baĢvurdukları kaynaklara bakıldığında, en
fazla yararlanılan kaynağın televizyon (A.O.= 4,1612. olduğu, onu internet (A.O.= 3,6875.,
sosyal medya (A.O.= 3.5663. ve aile ve yakın çevrenin (A.O.= 3.3750. izlediği; diğer taraftan bu
konuda en az baĢvurulan kaynakların parti teĢkilatları (A.O.=1.9850., dergi (A.O.= 2,0963., parti
153
yayınları (A.O.= 2,1037. ve radyo (A.O.= 2,2750. olduğu anlaĢılmaktadır (Bkz. Ek 5. Tablo:
3.17..
Tablo: 3.16. Seçmenlerin Siyasal Bilgi Kaynakları Tablosu
N
Min. Max.
A.O.
S.D.
Televizyon
800
1,00
5,00 4,1612 1,07083
Ġnternet
800
1,00
5,00 3,6875 1,35633
Sosyal Medya
800
1,00
5,00 3,5663 1,33897
Aile ve yakın çevre
800
1,00
5,00 3,3750 1,20049
Gazete
800
1,00
5,00 3,3600 1,27865
Kamuoyu araĢtırmaları
800
1,00
5,00 2,4037 1,19897
Radyo
800
1,00
5,00 2,2750 1,21087
Parti Yayınları
800
1,00
5,00 2,1037 1,22162
Dergi
800
1,00
5,00 2,0963 1,16884
Parti TeĢkilatları
800
1,00
5,00 1,9850 1,17962
Valid N (listwise)
800
Tablo: 3.17‟de ortaya çıkan veriler, “AraĢtırmanın Metodolojisi” bölümünde yer alan
“Seçmenlerin siyasal bilgilenmede en çok kullandığı kaynaklar nelerdir?” Ģeklindeki 4 no‟lu
araĢtırma sorusuna cevap teĢkil etmektedir. Buna göre seçmenlerin siyasal konular hakkında bilgi
almak için en fazla yararlandığı kaynağın önem sırasına göre “televizyon”, “internet”, “sosyal
medya” ve “aile ve yakın çevre” olduğu; buna karĢın en az baĢvurulan kaynakların “parti
teĢkilatları”, “dergi”, “parti yayınları” ve “radyo” olduğu anlaĢılmaktadır.
3.8.3. Cinsiyetle Siyasal Bilgi Kaynağı Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Seçmenlerin siyasal bilgilenmede kullandıkları kaynaklarla cinsiyetleri arasında
farklılaĢmanın olup olmadığını ortaya koymak amacıyla da Independent Samples Test
yapılmıĢtır. Buna göre gazete (t=-2,634., aile ve yakın çevre (t=2,129. siyasal bilgilenme
kaynaklarında farklılıklar olduğu ortaya çıkmıĢtır (p< .05.. Gazeteyi erkekler (M=3,47.
kadınlardan (M=3,23.; aile ve yakın çevreyi ise, kadınlar (M=3,47. erkeklerden (M=3,29. daha
fazla kullanmaktadırlar .
154
Tablo: 3.17. Cinsiyetle Siyasal Bilgi Kaynağı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
T-Test
Group Statistics
Std.
Cinsiyetini
z?
N
Mean
Std.
Error
Deviation
Mean
Kadın
376
4,1888
,99545
,05134
Erkek
424
4,1368
1,13411
,05508
Kadın
376
3,2340
1,31190
,06766
Erkek
424
3,4717
1,23929
,06019
Kadın
376
2,3005
1,27858
,06594
Erkek
424
2,2524
1,14854
,05578
Kadın
376
3,5372
1,36575
,07043
Erkek
424
3,5920
1,31585
,06390
Kadın
376
3,6117
1,40410
,07241
Erkek
424
3,7547
1,31052
,06364
Kadın
376
2,1622
1,24269
,06409
Erkek
424
2,0377
1,09738
,05329
Kamuoyu
Kadın
376
2,3697
1,22160
,06300
araĢtırmaları
Erkek
424
2,4340
1,17916
,05727
Parti Yayınları
Kadın
376
2,0638
1,15755
,05970
Erkek
424
2,1392
1,27607
,06197
Kadın
376
1,9096
1,13246
,05840
Erkek
424
2,0519
1,21735
,05912
Kadın
376
3,4707
1,19296
,06152
Erkek
424
3,2901
1,20216
,05838
Televizyon
Gazete
Radyo
Sosyal Medya
Ġnternet
Dergi
Parti TeĢkilatları
Aile ve yakın çevre
155
3.8.4. Medenî Durum Açısından Seçmenlerin Siyasal Bilgilenmede BaĢvurdukları
Kaynaklar
Seçmenlerin siyasal bilgilenmede kullandıkları kaynaklarla medeni durumları arasında
farklılaĢmanın olup olmadığına bakıldığında ise, sosyal medya (t=-6,336., internet (t=-6,485.,
parti yayınları (t=-2,488., parti teĢkilatları (t=-2,389., aile ve yakın çevre (t=-2,322. siyasal
bilgilenme kaynaklarında farklılıklar olduğu ortaya çıkmıĢtır (p< .05.. Buna göre sosyal medyayı
bekarlar (M=3,87. evlilerden (M=3,28.; interneti bekarlar (M=4,00. evlilerden (M=3,40.; parti
yayınlarını bekarlar (M=2,21. evlilerden (M=2,00.; parti teĢkilatlarını bekarlar (M=2,08.
evlilerden (M=1,09.; aile ve yakın çevreyi bekarlar (M=3,47. evlilerden (M=3,28. daha fazla
kullanmaktadırlar.
Tablo: 3.18. Medenî Durumla Siyasal Bilgi Kaynağı Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablosu
Group Statistics
Std.
Medeni
durumunuz?
Televizyon
N
Mean
Std.
Error
Deviation
Mean
Evli
422
4,1967
1,07075
,05212
Bekar
378
4,1217
1,07096
,05508
Evli
422
3,3294
1,31067
,06380
Bekar
378
3,3942
1,24277
,06392
Evli
422
2,3199
1,21140
,05897
Bekar
378
2,2249
1,20991
,06223
Evli
422
3,2891
1,36875
,06663
Bekar
378
3,8757
1,23516
,06353
Evli
422
3,4005
1,42702
,06947
Bekar
378
4,0079
1,19568
,06150
Evli
422
2,0616
1,15168
,05606
Bekar
378
2,1349
1,18805
,06111
Kamuoyu
Evli
422
2,3886
1,12652
,05484
araĢtırmaları
Bekar
378
2,4206
1,27631
,06565
Gazete
Radyo
Sosyal Medya
Ġnternet
Dergi
156
Parti Yayınları
Parti TeĢkilatları
Aile ve yakın çevre
Evli
422
2,0024
1,15023
,05599
Bekar
378
2,2169
1,28881
,06629
Evli
422
1,8910
1,09087
,05310
Bekar
378
2,0899
1,26464
,06505
Evli
422
3,2820
1,14863
,05591
Bekar
378
3,4788
1,24922
,06425
3.8.5. Seçmenlerin Dinî Bilgilere EriĢimde Kullandıkları Kaynaklar
Seçmenlerin dinî konularda bilgi almak için baĢvurdukları kaynaklara bakıldığında, en
fazla yararlanılan kaynağın kitap (A.O.= 3,6938. olduğu, onu aile (A.O.= 3,6687., televizyon
(A.O.= 3,4388. ve yakın arkadaĢ çevresinin (A.O.= 3,3737. izlediği; diğer taraftan bu konuda en
az baĢvurulan kaynakların radyo (A.O.= 2,2075., Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı (A.O.= 2,0963.,
cemaat (A.O.= 2,2275. ve dergi (A.O.= 2,3550 ) olduğu anlaĢılmaktadır (Bkz. Ek 6. Tablo: 3.20..
Tablo: 3.19. Seçmenlerin Dinî Bilgilere EriĢimde BaĢvurduğu Kaynaklar Tablosu
N
Min. Max.
A.O.
S.D.
Kitap
800
1,00
5,00 3,6938 1,31610
Aile
800
1,00
5,00 3,6687 1,18354
Televizyon
800
1,00
5,00 3,4388 1,30609
Yakın arkadaĢ çevresi
800
1,00
5,00 3,3737 1,15898
Ġnternet
800
1,00
5,00 3,1863 1,35512
Sosyal Medya
800
1,00
5,00 2,8400 1,32348
Gazete
800
1,00
5,00 2,5925 1,26627
Cami Ġmamı
800
1,00
5,00 2,3950 1,38614
Dergi
800
1,00
5,00 2,3550 1,27809
Cemaat
800
1,00
5,00 2,2563 1,40376
Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı
800
1,00
5,00 2,2275 1,31640
Radyo
800
1,00
5,00 2,2075 1,15915
Valid N (listwise)
800
157
3.8.6. Cinsiyete Göre Seçmenlerin Dinî Bilgilere EriĢimde Kullandıkları Kaynaklar
Seçmenlerin dini bilgilere eriĢimde kullandıkları kaynaklarla cinsiyetleri arasında
farklılaĢmanın olup olmadığını ortaya koymak amacıyla Independent Samples Test yapılmıĢtır.
Buna göre cemaat (t=-3,370. ve cami imamı (t=-7,083. gibi dini bilgilenme kaynaklarında
farklılıklar olduğu ortaya çıkmıĢtır (p< .05.. Cemaati erkekler (M=2,41. kadınlardan (M=2,07.;
camii imamını yine erkekler (M=2,71. kadınlardan (M=2,03. dini bilgi kaynağı olarak daha fazla
kullanmaktadırlar.
Tablo: 3.20. Cinsiyete Göre Seçmenlerin Dinî Bilgilere EriĢimde BaĢvurduğu
Kaynaklar Tablosu
Group Statistics
Std.
Cinsiyetini
z?
Televizyon
Gazete
Radyo
Sosyal Medya
Ġnternet
Dergi
Kitap
Cemaat
Yakın arkadaĢ çevresi
N
Mean
Std.
Error
Deviation
Mean
Kadın
376
3,5293
1,26457
,06522
Erkek
424
3,3585
1,33821
,06499
Kadın
376
2,5186
1,23274
,06357
Erkek
424
2,6580
1,29320
,06280
Kadın
376
2,1755
1,12950
,05825
Erkek
424
2,2358
1,18543
,05757
Kadın
376
2,8856
1,32472
,06832
Erkek
424
2,7995
1,32262
,06423
Kadın
376
3,1250
1,36541
,07042
Erkek
424
3,2406
1,34522
,06533
Kadın
376
2,3830
1,27211
,06560
Erkek
424
2,3302
1,28436
,06237
Kadın
376
3,6383
1,36314
,07030
Erkek
424
3,7429
1,27253
,06180
Kadın
376
2,0798
1,31210
,06767
Erkek
424
2,4127
1,46413
,07110
Kadın
376
3,3617
1,15332
,05948
Erkek
424
3,3844
1,16523
,05659
158
Kadın
376
3,6489
1,19740
,06175
Erkek
424
3,6863
1,17226
,05693
Kadın
376
2,0372
1,28735
,06639
Erkek
424
2,7123
1,39477
,06774
Diyanet ĠĢleri
Kadın
376
2,2686
1,37198
,07075
BaĢkanlığı
Erkek
424
2,1910
1,26559
,06146
Aile
Cami Ġmamı
3.8.7. Medenî Durumla Dinî Bilgi Kaynaklarını Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Seçmenlerin dini bilgilenmede kullandıkları kaynaklarla medeni durumları arasında da
farklılaĢmanın olup olmadığına bakıldığında radyo (t=3,409., sosyal medya (t=-4,244., internet
(t=-4,582., kitap (t=-2,036., cemaat (t=4,172. ve aile (t=-5,118. kaynaklarında farklılaĢmanın
olduğu görülmektedir (p< .05.. Buna göre radyoyu (evliler M=2,33; bekârlar M=2,06. ve cemaati
(evliler M=2,45; bekârlar M=2,03. evliler daha fazla kullanmaktadır. Bekârlar ise, sosyal
medyayı (bekârlar M=3,04; evliler M=2,65., interneti (bekârlar M=3,41; evliler M=2,98., kitabı
(bekârlar M=3,79; evliler M=3,60. ve aileyi (bekârlar M=3,89; evliler M=3,46. evlilerden daha
fazla kullanmaktadırlar.
Tablo: 3.21. Medenî Durumla Dini Bilgi Kaynaklarını Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablosu Group Statistics
Std.
Medeni
durumunuz?
Televizyon
Gazete
Radyo
Sosyal Medya
Ġnternet
N
Mean
Std.
Error
Deviation
Mean
Evli
422
3,5190
1,29987
,06328
Bekar
378
3,3492
1,30892
,06732
Evli
422
2,6611
1,26204
,06144
Bekar
378
2,5159
1,26827
,06523
Evli
422
2,3389
1,17429
,05716
Bekar
378
2,0608
1,12554
,05789
Evli
422
2,6540
1,28714
,06266
Bekar
378
3,0476
1,33425
,06863
Evli
422
2,9810
1,36450
,06642
159
Bekar
378
3,4153
1,30881
,06732
Evli
422
2,3626
1,27606
,06212
Bekar
378
2,3466
1,28199
,06594
Evli
422
3,6043
1,33908
,06519
Bekar
378
3,7937
1,28437
,06606
Evli
422
2,4502
1,42963
,06959
Bekar
378
2,0397
1,34342
,06910
Evli
422
3,3104
1,14748
,05586
Bekar
378
3,4444
1,16916
,06014
Evli
422
3,4692
1,15446
,05620
Bekar
378
3,8915
1,17732
,06055
Evli
422
2,4218
1,37065
,06672
Bekar
378
2,3651
1,40444
,07224
Diyanet ĠĢleri
Evli
422
2,2844
1,31308
,06392
BaĢkanlığı
Bekar
378
2,1640
1,31894
,06784
Dergi
Kitap
Cemaat
Yakın arkadaĢ çevresi
Aile
Cami Ġmamı
Tablo 3: 21 ve Tablo 3: 22‟de ortaya çıkan veriler, metodoloji bölümünde anılmıĢ olan
“Seçmenlerin demografik özellikleri açısından dinî bilgilenmede kullandıkları kaynaklar
değiĢmekte midir?” Ģeklindeki 9 no‟lu araĢtırma sorusuna cevap teĢkil etmektedir. Buna göre
cinsiyet açısından bakıldığında dinî bilgilenme faaliyetlerinde cemaat ve cami imamını erkekler
kadınlardan daha fazla; medenî durum açısından bakıldığında ise radyoyu ve cemaati evliler daha
çok kullanırken, interneti, sosyal medyayı, kitabı ve aileyi bekârlar evlilerden daha fazla
kullanmaktadır.
160
3.9.
SEÇMENLERĠN
DĠNÎ
BĠLGĠLENMEDE
YARARLANDIKLARI
KAYNAKLARA GÖRE DĠNDARLIK DÜZEYLERĠ
3.9.1. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Televizyonu
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.22. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Televizyonu Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kendimi dindar biri
N
M
Hiç
81
3,53
Çok az
102
3,44
Biraz
240
3,72
Sık
139
3,64
Çok sık
238
3,91
F
Sig
4,80
.001
Televizyon
olarak görüyorum
AraĢtırmaya katılanların dini bilgi kaynağı olarak televizyon kullanım sıklığına göre
“Kendimi dindar biri olarak görüyorum.” maddesine verdikleri önem anlamlı farklılık
göstermektedir (F=4,80; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde televizyonu
dini bilgi kaynağı olarak çok sık kullananlar (M=3,91., hiç (M=3,53. ve çok az (M=3,44.
kullananlara göre kendilerini daha dindar görmektedirler (Bkz. Ek 7. Tablo: 3.23..
161
3.9.2. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Gazeteyi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.23. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Gazeteyi Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kendimi dindar biri
N
M
Hiç
190
3,53
Çok az
211
3,48
Biraz
223
3,95
Sık
87
3,63
Çok sık
89
4,07
F
Sig
9,98
.000
Gazete
olarak görüyorum
AraĢtırmaya katılanların dini bilgi kaynağı olarak gazete kullanım sıklığına göre
“Kendimi dindar biri olarak görüyorum.” maddesine verdikleri önem anlamlı farklılık
göstermektedir (F=9,98; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde gazeteyi dini
bilgi kaynağı olarak çok sık kullananlar (M=4,07., hiç (M=3,53., çok az (M=3,48.
ve sık
kullananlara (M=3,63. göre kendilerini daha dindar görmektedirler (Bkz. Ek 8. Tablo 3.24..
162
3.9.3. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Radyoyu
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.24. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Radyoyu Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu

N
M
Hiç
286
3,46
Çok az
205
3,74
Biraz
208
3,86
Sık
59
3,89
Çok sık
42
4,23
Kendimi dindar
F
Sig
8,64
.000
biri olarak
görüyorum


Radyo



AraĢtırmaya katılanların dini bilgi kaynağı olarak radyo kullanım sıklığına göre “Kendimi
dindar biri olarak görüyorum.” maddesine verdikleri önem anlamlı farklılık göstermektedir
(F=8,64; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde radyoyu dini bilgi kaynağı
olarak çok sık kullananlar (M=4,23., hiç (M=3,46. ve çok az (M=3,74.
kendilerini daha dindar görmektedirler (Bkz. Ek 9. Tablo: 3.25..
163
kullananlara göre
3.9.4. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal
Medyayı Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.25. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Sosyal Medyayı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kendimi dindar
N
M
Hiç
162
3, 64
Çok az
166
3,67
Biraz
232
3,71
Sık
118
3,63
Çok sık
122
3,91
F
Sig
1,56
.181
biri olarak
Sosyal Medya
görüyorum
AraĢtırmaya katılanların dini bilgi kaynağı olarak sosyal medya kullanım sıklığına göre
(Bkz. Ek 10. Tablo: 3.26., “Kendimi dindar biri olarak görüyorum.” maddesine verdikleri önem
anlamlı farklılık göstermemektedir (F=1,56; df=4; p> .05..
3.9.5. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.26. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Ġnterneti Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kendimi dindar biri
N
M
Hiç
117
3,75
Çok az
138
3,63
Biraz
208
3,52
Sık
153
3,75
Çok sık
184
3,91
F
Sig
3,69
.005
Ġnternet
olarak görüyorum
164
AraĢtırmaya katılanların dini bilgi kaynağı olarak internet kullanım sıklığına göre
“Kendimi dindar biri olarak görüyorum.” maddesine verdikleri önem anlamlı farklılık
göstermektedir (F=3,69; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde interneti dini
bilgi kaynağı olarak çok sık kullananlar (M=3,91., biraz (M=3,52. kullananlara göre kendilerini
daha dindar görmektedirler (Bkz. Ek 11. Tablo: 3.27..
3.9.6. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Dergi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.27. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Dergi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kendimi dindar biri
N
M
Hiç
267
3,48
Çok az
204
3,71
Biraz
179
3,83
Sık
78
3,84
Çok sık
72
4,09
F
Sig
6,58
.000
Dergi
olarak görüyorum
AraĢtırmaya katılanların dini bilgi kaynağı olarak dergi kullanım sıklığına göre “kendimi
dindar biri olarak görüyorum” maddesine verdikleri önem anlamlı farklılık göstermektedir
(F=6,58; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde dergiyi dinî bilgi kaynağı
olarak biraz kullananlar (M=3.83. ile çok sık kullananlar (M=4,09. hiç (M=3,48.
kullanmayanlara göre kendilerini daha dindar görmektedirler (Bkz. Ek 12. Tablo: 3.28..
165
3.9.7. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Kitap
Okuma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.28. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Kitap
Okuma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kendimi dindar biri
N
M
Hiç
78
3,51
Çok az
72
3,68
Biraz
168
3,77
Sık
181
3,55
Çok sık
301
3,82
F
Sig
2,74
.027
Kitap
olarak görüyorum
AraĢtırmaya katılanların dini bilgi kaynağı olarak kitap kullanım sıklığına göre (Bkz. Ek
13. Tablo: 3.29., “Kendimi dindar biri olarak görüyorum” maddesine verdikleri önem anlamlı
farklılık göstermektedir (F=2,74; df=4; p> .05.. Ortalama tablosu incelendiğinde (3.32. kitabı
çok sık kullananların en yüksek ortalamaya sahip olduğu (3.82., en düĢük ortalamaya sahip
olanların ise hiç kullanmayanlar (3.51. olduğu görülmektedir.
3.9.8. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Cemaati
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.29. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Cemaati Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kendimi dindar biri
N
M
Hiç
363
3,42
Çok az
125
3,68
Biraz
148
3,95
Sık
72
4,19
Çok sık
92
4,10
F
Sig
17,43
.000
Cemaat
olarak görüyorum
166
AraĢtırmaya katılanların dini bilgi kaynağı olarak cemaati kullanım sıklığına göre
“kendimi dindar biri olarak görüyorum” maddesine verdikleri önem anlamlı farklılık
göstermektedir (F=17,43; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde cemaati dini
bilgi kaynağı olarak biraz (M=3,95. kullananlar hiç (M=3,42. kullanmayanlara, sık (M=4,19. ve
çok sık kullananlar (M=4,10. ise, hiç (M=3,42. ve çok az (M=3,68. kullananlara göre kendilerini
daha dindar görmektedirler (Bkz. Ek 14. Tablo: 3.30..
3.9.9. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Yakın
ArkadaĢ Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.30. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Yakın
ArkadaĢ Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kendimi dindar
N
M
Hiç
64
3,23
Çok az
102
3,42
Biraz
254
3,66
Sık
231
3,85
Çok sık
149
3,95
F
Sig
8,88
.000
biri olarak
Yakın ArkadaĢ
görüyorum
AraĢtırmaya katılanların dini bilgi kaynağı olarak yakın arkadaĢ çevresini kullanım
sıklığına göre “kendimi dindar biri olarak görüyorum” maddesine verdikleri önem anlamlı bir
farklılık göstermektedir (F=8,88; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz.
Ek 15. Tablo: 3.31., yakın arkadaĢları dini bilgi kaynağı olarak biraz kullananlar (M=3,66., hiç
(M=3,23. kullanmayanlara göre; sık kullananlarla (M=3.85. çok sık kullananlar ise (M=3,95. hiç
(M=3,23. ve çok az (M=3,42. kullananlara göre kendilerini daha dindar görmektedirler.
167
3.9.10. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Aileyi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.31. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Aileyi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kendimi dindar
N
M
Hiç
50
3,10
Çok az
77
3,59
Biraz
205
3,64
Sık
224
3,74
Çok sık
244
3,89
F
Sig
6,80
.000
biri olarak
Aile
görüyorum
AraĢtırmaya katılanların dini bilgi kaynağı olarak aile kullanım sıklığına göre “Kendimi
dindar biri olarak görüyorum.” maddesine verdikleri önem anlamlı farklılık göstermektedir
(F=6,80; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde aileyi dini bilgi kaynağı olarak
biraz kullananlar (M=3,64., sık kullananlar (M=3,74. ve çok sık kullananlar (M=3,89. hiç
(M=3,10. kullanmayanlara göre kendilerini daha dindar görmektedirler (Bkz. Ek 16. Tablo: 3.32..
168
3.9.11. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Cami
Ġmamını Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.32. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cami
Ġmamını Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kendimi dindar
N
M
Hiç
291
3,48
Çok az
188
3,80
Biraz
130
3,73
Sık
96
3,85
Çok sık
95
4,04
F
Sig
6,80
.000
biri olarak
Cami Ġmamı
görüyorum
AraĢtırmaya katılanların dini bilgi kaynağı olarak cami imamı kullanım sıklığına göre
“Kendimi dindar biri olarak görüyorum.” maddesine verdikleri önem anlamlı farklılık
göstermektedir (F=6,80; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde cami imamını
dini bilgi kaynağı olarak çok az kullananlar (M=3,80., sık kullananlar (M=3,85. ve çok sık
kullananlar (M=4,04. hiç (M=3,48. kullanmayanlara göre kendilerini daha dindar görmektedirler
(Bkz. Ek 17. Tablo: 3.33..
169
3.9.12. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dini Bilgi Kaynağı Olarak Diyanet
ĠĢleri BaĢkanlığı’nı Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.33. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı’nı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kendimi dindar biri
N
M
Hiç
331
3,46
Çok az
173
3,77
Biraz
153
3,95
Sık
69
3,88
Çok sık
74
4,00
F
Sig
8,96
.000
BaĢkanlığı
Diyanet ĠĢleri
olarak görüyorum
AraĢtırmaya katılanların dini bilgi kaynağı olarak Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nı kullanım
sıklığına göre “kendimi dindar biri olarak görüyorum” maddesine verdikleri önem anlamlı
farklılık göstermektedir (F=8,96; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde
Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nı dini bilgi kaynağı olarak çok az (M=3,77., biraz (M=3,95., sık
(M=3,88. ve çok sık kullananlar (M=4,00. hiç (M=3,48. kullanmayanlara göre kendilerini daha
dindar görmektedirler (Bkz. Ek 18. Tablo: 3.34..
Tablo: 3. 23, Tablo: 3. 24, Tablo: 3. 25, Tablo: 3. 26, Tablo: 3. 27, Tablo: 3. 28, Tablo:
3.29, Tablo: 3. 30, Tablo: 3. 31, Tablo: 3. 32, Tablo: 3. 33 ve Tablo: 3. 34‟te ortaya çıkan veriler
metodoloji bölümünde anılmıĢ olan “Seçmenlerin dinî bilgilenmede yararlandıkları kaynaklar ile
genel dindarlık düzeyleri anlamlı farklılık göstermekte midir?” Ģeklindeki 5 no‟lu araĢtırma
sorusuna cevap teĢkil etmektedir. Buna göre televizyonu dinî bilgi kaynağı olarak çok sık
kullananlar hiç ve çok az kullananlara; gazeteyi çok sık kullananlar hiç, çok az ve sık
kullananlara; radyoyu çok sık kullananlar hiç ve çok az kullananlara; interneti çok sık kullananlar
biraz kullananlara; cemaati biraz kullananlar hiç kullanmayanlara, sık ve çok sık kullananlar hiç
ve çok az kullananlara; yakın arkadaĢları biraz kullananlar, hiç kullanmayanlara, sık kullananlarla
çok sık kullananlar hiç ve çok az kullananlara; aileyi biraz kullananlar, sık kullananlar ve çok sık
kullananlar hiç kullanmayanlara; cami imamını çok az kullananlar, sık kullananlar ve çok sık
170
kullananlar hiç kullanmayanlara; Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nı ise çok az, biraz, sık ve çok sık
kullananlar hiç kullanmayanlara göre kendilerini daha dindar görmektedirler.
3.10. DĠNDARLIK DÜZEYLERĠ VE ĠLGĠLĠ DEĞĠġKENLER
3.10.1. Dindarlık ile Politik Tutum Toplam Puanlarının KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.34. Dindarlık ile Politik Tutum Toplam Puanlarının KarĢılaĢtırılmasını
Gösteren Tablo
Politik tutum
N
Dindarlık
Biraz dindar veya dindar değil 35
M
F
Siğ.(p)
59,5152
Dindar
108 83,5463
Çok dindar
657 107,8037 62,166 ,000
Toplam
800 102,4100
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile politik tutum toplam puanları arasında anlamlı bir fark
olup olmadığı konusu incelenmiĢ olup, dindarlık ile politik tutum toplam puanları arasında
(p=0,000<0,05. anlamlı bir fark olduğu görülmüĢtür. Ortalamalara bakıldığında, dindarlık düzeyi
artıkça politik tutum puanının da artmakta olduğu söylenebilir.
171
3.10.2. Dindarlık Düzeyi ile “Siyasal Konular ve Sorularla Ġlgilenir, GeliĢmeleri
Ġzlerim.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.35. Dindarlık Düzeyi ile “Siyasal Konular ve Sorularla Ġlgilenir, GeliĢmeleri
Ġzlerim.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Dindarlık
Biraz dindar veya Dindar değil 35
M
F
Sig
4,0303
Dindar
108 3,5833
Çok Dindar
657 3,8858 3,583
Total
800 3,8538
,068
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Siyasal konular ve sorularla ilgilenir, geliĢmeleri
izlerim.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında (p=0,068>0,05. anlamlı bir fark olup
olmadığı konusu incelenmiĢ, ancak bu ikisi arasında anlamlı bir iliĢki bulunmamıĢtır.
3.10.3. Dindarlık ile “Belirli Bir Siyasal Parti Tercihim Vardır.” Sorusuna VerilmiĢ
Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.36. Dindarlık ile “Belirli Bir Siyasal Parti Tercihim Vardır.” Sorusuna
VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
3,7879
1,13901
108 3,5926
1,08548
Siğ.(p)
Dindarlık
2,270 ,079
Çok Dindar
657 3,8782
1,26048
Total
800 3,8388
1,23578
172
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Belirli bir siyasal parti tercihim vardır.” maddesine
verilmiĢ olan cevaplar arasında (p=0,079>0,05. anlamlı bir fark olup olmadığı konusu
incelenmiĢ, ancak bu ikisi arasında anlamlı bir iliĢki bulunmamıĢtır.
3.10.4. Dindarlık ile “Benimsediğim Siyasal Parti ile Ġlgili Haberleri Ġzlerim.”
Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.37. Dindarlık ile “Benimsediğim Siyasal Parti ile Ġlgili Haberleri Ġzlerim.”
Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
3,6061
1,32144
108 3,3704
1,00086
Siğ.(p)
Dindarlık
2,393 ,067
Çok Dindar
657 3,6393
1,24297
Total
800 3,6050
1,21895
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Benimsediğim siyasal parti ile ilgili haberleri izlerim.”
maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir fark olup olmadığı konusu incelenmiĢ,
ancak bu ikisi arasında (p=0,067>0,5. anlamlı bir fark bulunmamıĢtır.
173
3.10.5. Dindarlık ile “Benimsediğim Siyasal Partinin Etkinliklerine Katılırım.”
Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.38. Dindarlık ile “Benimsediğim Siyasal Partinin Etkinliklerine
Katılırım.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
2,6061
1,53987
108 2,3611
1,12290
Siğ.(p)
Dindarlık
2,095 ,099
Çok Dindar
657 2,6043
1,30262
Total
800 2,5675
1,29230
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Benimsediğim siyasal partinin etkinliklerine katılırım.”
maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında (p=0,099>0,05. anlamlı bir fark olup olmadığı konusu
incelenmiĢ, ancak bu ikisi arasında anlamlı bir iliĢki bulunmamıĢtır.
3.10.6. Dindarlık ile “Dindar Kamu Görevlilerinin Sayısının Artmasından
Yanayım.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.39. Dindarlık ile “Dindar Kamu Görevlilerinin Sayısının Artmasından
Yanayım.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,7879
1,19262
108 2,5000
1,32199
Siğ.(p)
Dindarlık
49,591 ,000
Çok Dindar
657 3,6591
1,19043
Total
800 3,4238
1,31390
174
Yukarıdaki tabloda, “Dindarlık ile “Dindar kamu görevlilerinin sayısının artmasından
yanayım.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir fark olup
olmadığı konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında anlamlı bir iliĢki bulunduğu görülmüĢtür. Buna
göre, dindarlık düzeyi artıkça dindar kamu görevlilerinin sayısının artması gerektiği fikrine
verilen destek de güçlenmektedir (Bkz. Ek 19. Tablo: 3.40..
3.10.7. Dindarlık ile “Kamu Kurumlarında Görev Yapan Memurlar Dinî
Ġnançlarının Gereklerini Özgürce Yerine Getirebilmelidir.” Sorusuna Verilen Cevapların
KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.40. Dindarlık ile “Kamu Kurumlarında Görev Yapan Memurlar Dinî
Ġnançlarını Gereklerini Özgürce Yerine Getirebilmelidir.” Sorusuna Verilen Cevapların
KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
2,9394
1,76670
108 3,5833
1,16911
Siğ.(p)
Dindarlık
71,983 ,000
Çok Dindar
657 4,5738
,73322
Total
800 4,3738
,97609
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Kamu kurumlarında görev yapan memurlar dini
inançlarını gereklerini özgürce yerine getirebilmelidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar
arasında anlamlı bir fark olup olmadığı konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05.
anlamlı bir fark bulunduğu anlaĢılmıĢtır. BaĢka bir deyiĢle, dindarlık artıkça “Kamu kurumlarında
görev yapan memurlar dini inançlarını gereklerini özgürce yerine getirebilmelidir.” yargısına olan
katılım artmaktadır (Bkz. Ek 20. Tablo: 3.41..
175
3.10.8. Dindarlık ile “Dinin Devlet ve Siyaset Kurumlarını Etkilemesi ve
Yönlendirmesi Ġyidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.41. Dindarlık ile “Dinin Devlet ve Siyaset Kurumlarını Etkilemesi ve
Yönlendirmesi Ġyidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren
Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,1212
108 2,4167
Siğ.(p)
,33143
1,30509
Dindarlık
50,118 ,000
Çok Dindar
657 3,4414
1,33777
Total
800 3,2013
1,42242
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Dinin devlet ve siyaset kurumlarını etkilemesi ve
yönlendirmesi iyidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir fark
olup olmadığı konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında anlamlı bir iliĢki bulunduğu anlaĢılmıĢtır.
Buna göre, dindarlık düzeyi artıkça “Dinin devlet ve siyaset kurumlarını etkilemesi ve
yönlendirmesi iyidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
176
3.10.9. Dindarlık ile “Dindar Olmak Dini Öne Çıkaran Partinin Desteklenmesini
Gerekli Kılar.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.42. Dindarlık ile “Dindar Olmak Dini Öne Çıkaran Partinin
Desteklenmesini Gerekli Kılar.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını
Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,3636
108 2,2963
Siğ.(p)
,99430
1,24750
Dindarlık
18,531 ,000
Çok Dindar
657 2,9117
1,44032
Total
800 2,7600
1,44482
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Dindar olmak dini öne çıkaran partinin desteklenmesini
gerekli kılar.” maddesine verilmiĢ olan yanıtlar arasında anlamlı bir fark olup olmadığı konusu
incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki bulunmuĢtur. Buna göre,
dindarlık düzeyi artıkça “Dindar olmak dini öne çıkaran partinin desteklenmesini gerekli kılar.”
yargısına olan katılım artmaktadır.
177
3.10.10. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dindar Biri Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.43. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dindar Biri Olması Benim
Ġçin Önemlidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 2,7778
Siğ.(p)
,50189
1,32787
Dindarlık
55,242 ,000
Çok Dindar
657 3,7686
1,25962
Total
800 3,5313
1,36798
Yukarıdaki tabloda, dindarlık düzeyi ile “Destekleyeceğim adayın dindar biri olması
benim için önemlidir.” maddesine verilen cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki olup olmadığı
konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu görülmüĢtür.
Buna göre, dindarlık düzeyi artıkça “Destekleyeceğim adayın dindar biri olması benim için
önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
178
3.10.11. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Allah Ġnancının Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Sorusuna Verilen Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.44. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Allah Ġnancının Olması
Benim Ġçin Önemlidir.” Sorusuna Verilen Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 3,2407
Siğ.(p)
,50189
1,23705
Dindarlık
134,144 ,000
Çok Dindar
657 4,3760
,94847
Total
800 4,0925
1,19822
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın Allah inancının olması benim
için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki olup olmadığı
konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu anlaĢılmıĢtır.
Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın Allah inancının olması benim için
önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
179
3.10.12. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Kıyamet Gününe Ġnanması Benim
Ġçin Önemlidir.” Sorusuna Verilen Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.45. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Kıyamet Gününe Ġnanması
Benim Ġçin Önemlidir.” Sorusuna Verilen Cevapların KarĢılaĢtırmasını gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 3,0833
Siğ.(p)
,50189
1,27613
Dindarlık
118,573 ,000
Çok Dindar
657 4,2877
1,01260
Total
800 3,9988
1,24426
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın kıyamet gününe inanması
benim için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki olup olmadığı
konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu görülmüĢtür.
Buna göre, dindarlık düzeyi artıkça “Destekleyeceğim adayın kıyamet gününe inanması benim
için önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
180
3.10.13. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Hz. Muhammed’i Son Peygamber
Olarak Kabul Etmesi Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların
KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.46. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Hz. Muhammed’i Son
Peygamber Olarak Kabul Etmesi Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan
Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 3,2500
Siğ.(p)
,50189
1,26878
Dindarlık
124,459 ,000
Çok Dindar
657 4,3836
,99031
Total
800 4,1000
1,23061
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın Hz. Muhammed‟in son
peygamber olarak kabul etmesi benim için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında
anlamlı bir iliĢki olup olmadığı konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı
bir iliĢki olduğu görülmüĢtür. Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın Hz.
Muhammed‟i son peygamber olarak kabul etmesi benim için önemlidir.” yargısına olan katılım
artmaktadır.
181
3.10.14. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dinî Bir Cemaat ya da Gruba Bağlı
Olması Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.47. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dinî Bir Cemaat ya da Gruba
Bağlı
Olması
Benim
Ġçin
Önemlidir.”
Maddesine
VerilmiĢ
Olan
Cevapların
KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 2,1944
Siğ.(p)
,50189
1,29310
Dindarlık
7,964 ,000
Çok Dindar
657 2,4779
1,39354
Total
800 2,3925
1,37233
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın dinî bir cemaat ya da gruba
bağlı olması benim için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki
olup olmadığı konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu
görülmüĢtür. Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın dinî bir cemaat ya da gruba
bağlı olması benim için önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
182
3.10.15. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Vakit Namazlarını Düzenli Olarak
Kılıyor
Olması
Benim
Ġçin
Önemlidir.”
Maddesine
VerilmiĢ
Olan
Cevapların
KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.48. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Vakit Namazlarını Düzenli
Olarak Kılıyor Olması Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların
KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 2,4444
Siğ.(p)
,50189
1,31372
Dindarlık
37,238 ,000
Çok Dindar
657 3,4110
1,38867
Total
800 3,1925
1,44241
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın vakit namazlarını düzenli
olarak kılıyor olması benim için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı
bir iliĢki olup olmadığı konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki
olduğu görülmüĢtür. Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın vakit namazlarını
düzenli olarak kılıyor olması benim için önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
183
3.10.16. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Ramazan Orucunu Tutması Benim
Ġçin Önemlidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.49. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Ramazan Orucunu Tutması
Benim Ġçin Önemlidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren
Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 2,4815
Siğ.(p)
,50189
1,36362
Dindarlık
42,234 ,000
Çok Dindar
657 3,5479
1,40596
Total
800 3,3100
1,47703
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın ramazan orucunu tutması
benim için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki olup olmadığı
konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu görülmüĢtür.
Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın ramazan orucunu tutması benim için
önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
184
3.10.17. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Zekâtını Veriyor Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.50. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Zekâtını Veriyor Olması
Benim Ġçin Önemlidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren
Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 2,6389
Siğ.(p)
,50189
1,39061
Dindarlık
42,266 ,000
Çok Dindar
657 3,6377
1,40328
Total
800 3,4050
1,47858
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın zekâtını veriyor olması benim
için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki olup olmadığı
konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu görülmüĢtür.
Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın zekâtını veriyor olması benim için
önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
185
3.10.18. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Hacca GitmiĢ Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.51. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Hacca GitmiĢ Olması Benim
Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 2,3611
Siğ.(p)
,50189
1,30748
Dindarlık
17,067 ,000
Çok Dindar
657 2,8661
1,34924
Total
800 2,7338
1,35837
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın hacca gitmiĢ olması benim için
önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki olup olmadığı konusu
incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu görülmüĢtür. Buna göre,
dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın hacca gitmiĢ olması benim için önemlidir.” yargısına
olan katılım artmaktadır.
186
3.10.19. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Sakallı Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.52. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Sakallı Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,3636
108 1,7130
Siğ.(p)
,48850
1,00514
Dindarlık
5,001 ,002
Çok Dindar
657 1,9848
1,17640
Total
800 1,9200
1,14247
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın sakallı olması benim için
önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki olup olmadığı konusu
incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,002<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu görülmüĢtür. Buna göre,
dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın sakallı olması benim için önemlidir.” yargısına olan
katılım artmaktadır.
187
3.10.20. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Alkollü Ġçki Ġçmemesi Benim Ġçin
Önemlidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.53. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Alkollü Ġçki Ġçmemesi Benim
Ġçin Önemlidir.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 2,3519
Siğ.(p)
,50189
1,37613
Dindarlık
45,242 ,000
Çok Dindar
657 3,5647
1,44593
Total
800 3,3063
1,52245
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın alkollü içki içmemesi benim
için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki olup olmadığı
konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu görülmüĢtür.
Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın alkollü içki içmemesi benim için
önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
188
3.10.21. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Kadın Adayın BaĢörtülü Olması Benim Ġçin
Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.54. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Kadın Adayın BaĢörtülü Olması
Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren
Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 2,2407
Siğ.(p)
,50189
1,31753
Dindarlık
16,782 ,000
Çok Dindar
657 2,8889
1,49230
Total
800 2,7363
1,48389
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim kadın adayın baĢörtülü olması benim
için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki olup olmadığı
konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu görülmüĢtür.
Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim kadın adayın baĢörtülü olması benim için
önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
189
3.10.22. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dini Faaliyet ve Kurumlara Destek
Olması Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.55. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dini Faaliyet ve Kurumlara
Destek
Olması
Benim
Ġçin
Önemlidir.”
Maddesine
VerilmiĢ
Olan
Cevapların
KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 2,4907
Siğ.(p)
,50189
1,25672
Dindarlık
49,576 ,000
Çok Dindar
657 3,5738
1,31749
Total
800 3,3325
1,39799
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın dinî faaliyet ve kurumlara
destek olması benim için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki
olup olmadığı konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu
görülmüĢtür. Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın dini faaliyet ve kurumlara
destek olması benim için önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
190
3.10.23. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dindar Bir Çevresinin Olması Benim
Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.56. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dindar Bir Çevresinin
Olması Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını
Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,4242
108 2,3148
Siğ.(p)
,50189
1,30884
Dindarlık
37,575 ,000
Çok Dindar
657 3,3059
1,34771
Total
800 3,0888
1,40565
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın dindar bir çevresinin olması
benim için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki olup olmadığı
konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,000<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu görülmüĢtür.
Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın dindar bir çevresinin olması benim için
önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
191
3.10.24. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Haram Yememeye Özen Göstermesi
Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.57. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Haram Yememeye Özen
Göstermesi Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını
Gösteren Tablo
N
Dindarlık
Biraz dindar veya dindar değil 35
Ortalama Std. Sapma F
4,0303
1,62951
Dindar
108 4,2315
1,16496
Çok Dindar
657 4,4977
,90581
Total
800 4,4438
,98897
Siğ.(p)
4,502 ,004
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın haram yememeye özen
göstermesi benim için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki
olup olmadığı konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,004<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu
görülmüĢtür. Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın haram yememeye özen
göstermesi benim için önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
192
3.10.25. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dindar Kadroya Önem Vermesi
Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.58. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Dindar Kadroya Önem
Vermesi Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını
Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 35
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,6061
108 2,4352
Siğ.(p)
,78817
1,36904
Dindarlık
29,541 ,000
Çok Dindar
657 3,3364
1,39066
Total
800 3,1375
1,43916
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın dindar kadroya önem vermesi
benim için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki olup olmadığı
konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,004<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu görülmüĢtür.
Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın dindar kadroya önem vermesi benim için
önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
193
3.10.26. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Ġmam-Hatip Lisesi Mezunu Olması
Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.59. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın Ġmam-Hatip Lisesi Mezunu
Olması Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını
Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 33
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,3636
108 1,8981
Siğ.(p)
,48850
1,25258
Dindarlık
8,633 ,000
Çok Dindar
657 2,3303
1,37892
Total
800 2,2288
1,35599
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın imam-hatip lisesi mezunu
olması benim için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında anlamlı bir iliĢki olup
olmadığı konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,004<0,05. anlamlı bir iliĢki olduğu
görülmüĢtür. Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın imam-hatip lisesi mezunu
olması benim için önemlidir.” yargısına olan katılım artmaktadır.
194
3.10.27. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın KonuĢmalarında Dinî Sembol ve
Söylemlere Yer Vermesi Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan Cevapların
KarĢılaĢtırılması
Tablo: 3.60. Dindarlık ile “Destekleyeceğim Adayın KonuĢmalarında Dinî
Sembol ve Söylemlere Yer Vermesi Benim Ġçin Önemlidir.” Maddesine VerilmiĢ Olan
Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren Tablo
N
Biraz dindar veya dindar değil 33
Dindar
Ortalama Std. Sapma F
1,3636
108 2,1667
Siğ.(p)
,48850
1,30778
Dindarlık
20,165 ,000
Çok Dindar
657 2,8737
1,42094
Total
800 2,7113
1,42843
Yukarıdaki tabloda, dindarlık ile “Destekleyeceğim adayın konuĢmalarında dini sembol
ve söylemlere yer vermesi benim için önemlidir.” maddesine verilmiĢ olan cevaplar arasında
anlamlı bir iliĢki olup olmadığı konusu incelenmiĢ ve bu ikisi arasında (p=0,004<0,05. anlamlı
bir iliĢki olduğu görülmüĢtür. Buna göre, dindarlık artıkça “Destekleyeceğim adayın
konuĢmalarında dinî sembol ve söylemlere yer vermesi benim için önemlidir.” yargısına olan
katılım artmaktadır.
Tablo: 3. 35, Tablo: 3. 36, Tablo: 3. 37, Tablo: 3.38, Tablo: 3. 39, Tablo: 3. 40, Tablo: 3. 41,
Tablo: 3. 42, Tablo: 3. 43, Tablo: 3. 44, Tablo: 3. 45, Tablo: 3. 46, Tablo: 3. 47, Tablo: 3. 48,
Tablo: 3. 49, Tablo: 3. 50, Tablo: 3. 51, Tablo: 3. 52, Tablo: 3. 53, Tablo: 3. 54, Tablo: 3. 55,
Tablo: 3. 56, Tablo: 3. 57, Tablo: 3. 58, Tablo: 3. 59, Tablo: 3. 60 ve Tablo: 3. 61‟de ortaya çıkan
veriler, metodoloji bölümünde anılmıĢ olan “Seçmenlerin dinî inançlarının siyasal tutumlarının
oluĢumu ve oy verme davranıĢları üzerinde etkisi var mıdır?” Ģeklindeki 1 no‟lu araĢtırma
sorusuna cevap teĢkil etmektedir. Buna göre seçmenlerin dindarlık düzeyleri arttıkça, dini ve
dindarlığı önemseyen partileri destekleme konusundaki eğilimleri de güçlenmektedir.
195
3.11. ĠNANÇ FAKTÖRÜ ĠLE SĠYASAL KĠMLĠKLER ĠLĠġKĠSĠ
3.11.1. Ġnanç Faktörü ile Seçmenin Kendisini Siyasal Açıdan Tanımlama ĠliĢkisi
Tablo: 3.61. Ġnanç Faktörü ile Seçmenin Kendisini Siyasal Açıdan Tanımlama
ĠliĢkisi Tablosu
Kendinizi siyasal açıdan nasıl
N
M
Liberal
30
4,6667
Milliyetçi
200
4,8456
Muhafazakâr
289
4,8166
Sosyal Demokrat
152
4,5395
Siyasal Ġslamcı
90
4,7790
Marksist
14
2,8968
Diğer
25
4,6578
Toplam
800
4,7228
F
Sig
44,54
.000
Ġnanç Faktörü
tanımlıyorsunuz
Dini tutum ölçeğinde kiĢilerin inanç faktörüne verdikleri önem düzeyleriyle kendilerini
tanımladıkları siyasal kimlikler arasında anlamlı farklılıklar görülmektedir (F=44,54; df=6; p<
.05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 21. Tablo: 3.62., kendisini liberal
olarak tanımlayanlar (M=4,66. Marksist (M=2,89. olarak tanımlayanlara göre; milliyetçi olarak
tanımlayanlar (M=4,84., sosyal demokrat (M=4,53. ve Marksist (M=2,89. olarak tanımlayanlara
göre; Muhafazakâr (M=4,81. olarak tanımlayanlar sosyal demokrat (M=4,53. ve Marksist
(M=2,89. olarak tanımlayanlara göre; Sosyal demokrat olarak tanımlayanlar (M=4,53. Marksist
(M=2,89. olarak tanımlayanlara göre; Siyasal Ġslamcı olarak tanımlayanlar (M=4,77. sosyal
demokrat (M=4,53. ve Marksist (M=2,89. olarak tanımlayanlara göre ve kendisini diğer
(M=4,65. olarak tanımlayanlar da Marksistlere (M=2,89. göre inanç faktörlerine daha fazla önem
vermektedirler.
Tablo: 3. 61‟te ortaya çıkan veriler, metodoloji bölümünde anılmıĢ olan “Seçmenin tercih
ettiği siyasal kimlikler inanç faktörüne göre farklılık göstermekte midir?” Ģeklindeki 11 no‟lu
araĢtırma sorusuna cevap teĢkil etmektedir. Buna göre inanç faktörüne en az önem verenlerin
196
kendilerini “Marksist” olarak, en çok önem verenlerin ise “Milliyetçi” olarak tanımlayan
katılımcılar oldukları görülmektedir.
3.11.2. Ġnanç Faktörü ile Dindar Kamu görevlisi Sayısının Artması Gerektiğine
ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.62. Ġnanç Faktörü ile Dindar Kamu görevlisi Sayısının Artması Gerektiğine
ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki iliĢki Tablosu
Dindar kamu görevlilerinin sayısının
N
M
hiç katılmıyorum
96
4,2315
katılmıyorum
92
4,5966
ne katılıyor ne katılmıyorum
201
4,7441
katılıyorum
199
4,7755
kesinlikle katılıyorum
212
4,9303
Total
800
4,7228
F
Sig
35,06
.000
Ġnanç Faktörü
artmasından yanayım
“Dindar kamu görevlilerinin sayısının artmasından yanayım” maddesi ile inanç faktörü
arasında anlamlı iliĢki söz konusudur (F=35,06, df= 4, p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu
incelendiğinde (Bkz. Ek 22. Tablo: 3.63.; “dindar kamu görevlilerinin sayısının artmasından
yanayım” maddesine kesinlikle katılanlar (M=4,93.; katılanlar (M=4,77., kararsızlar (M=4,74.,
katılmayanlar (M=4,59. ve hiç katılmayanlara (M=4,23. nazaran inanç faktörüne daha çok önem
atfetmektedirler. Diğer bir ifadeyle araĢtırmaya katılanların “Dindar kamu görevlilerinin sayısının
artmasından yanayım” maddesine katılım yönünde eğilimleri arttıkça inanç faktörüne verilen
önemde de bir artıĢ yaĢanmaktadır.
197
3.11.3. Ġnanç Faktörü ile Memurların Dini Ġnançlarının Gereklerini Özgürce Yerine
Getirebilmesi Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.63. Ġnanç Faktörü ile Memurların Dini Ġnançlarının Gereklerini Özgürce
Yerine Getirebilmesi Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Memurlar dinî inançlarının gereklerini
N
M
hiç katılmıyorum
27
3,6790
katılmıyorum
21
4,2698
ne katılıyor ne katılmıyorum
62
4,6434
katılıyorum
206
4,6650
kesinlikle katılıyorum
484
4,8354
Total
800
4,7228
F
Sig
43,16
.000
Ġnanç Faktörü
özgürce yerine getirebilmelidir
“Memurlar dinî inançlarının gereklerini özgürce yerine getirebilmelidir” maddesi ile inanç
faktörü arasında anlamlı iliĢki söz konusudur (F=43,16, df= 4, p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma
tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 23. Tablo: 3.64., “Memurlar dinî inançlarının gereklerini
özgürce yerine getirebilmelidir” maddesine kesinlikle katılanlar (M=4,83.; katılanlar (M=4,66.,
kararsızlar (M=4,64., katılmayanlar (M=4,26. ve hiç katılmayanlara (M=3,67. nazaran inanç
faktörüne daha çok önem atfetmektedirler. Diğer bir ifadeyle araĢtırmaya katılanların “Memurlar
dinî inançlarının gereklerini özgürce yerine getirebilmelidir” maddesine katılım yönünde
eğilimleri arttıkça inanç faktörüne verilen önemde de bir artıĢ yaĢanmaktadır.
198
3.11.4. Ġnanç Faktörü ile Ġktidardaki Partinin Dinî Değerleri ve Dindarların
Haklarını Savunmasına ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.64. Ġnanç Faktörü ile Ġktidardaki Partinin Dinî Değerleri ve Dindarların
Haklarını Savunması Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Ġktidardaki partinin dinî değerleri ve
N
M
hiç katılmıyorum
77
4,0058
katılmıyorum
61
4,5100
ne katılıyor ne katılmıyorum
127
4,7594
katılıyorum
224
4,7455
kesinlikle katılıyorum
311
4,9107
Total
800
4,7228
F
Sig
60,60
.000
dindarların haklarını savunması
Ġnanç Faktörü
önemlidir
“Ġktidardaki partinin dinî değerleri ve dindarların haklarını savunması önemlidir” maddesi
ile inanç faktörü arasında anlamlı iliĢki söz konusudur (F=60,60, df= 4, p< .05.. Çoklu
karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 24. Tablo: 3.65., “Ġktidardaki partinin dinî değerleri
ve dindarların haklarını savunması önemlidir” maddesine kesinlikle katılanlar (M=4,91.;
katılanlar (M=4,74., kararsızlar (M=4,75., katılmayanlar (M=4,51. ve hiç katılmayanlara
(M=4,00. nazaran inanç faktörüne daha çok önem atfetmektedirler. Diğer bir ifadeyle araĢtırmaya
katılanların “Ġktidardaki partinin dinî değerleri ve dindarların haklarını savunması önemlidir”
maddesine katılım yönünde eğilimleri arttıkça inanç faktörüne verilen önemde de bir artıĢ
yaĢanmaktadır.
199
3.11.5. Ġnanç Faktörü ile Dinin Devlet ve Siyaset Kurumlarını Etkilemesi ve
Yönlendirmesi Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.65. Ġnanç Faktörü ile Dinin devlet ve siyaset kurumlarını etkilemesi ve
yönlendirmesi Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Dinin devlet ve siyaset kurumlarını
N
M
hiç katılmıyorum
147
4,3515
katılmıyorum
115
4,6889
ne katılıyor ne katılmıyorum
156
4,8198
katılıyorum
194
4,7434
kesinlikle katılıyorum
188
4,9320
Total
800
4,7228
F
Sig
30,10
.000
Ġnanç Faktörü
etkilemesi ve yönlendirmesi iyidir
“Dinin devlet ve siyaset kurumlarını etkilemesi ve yönlendirmesi iyidir” maddesi ile inanç
faktörü arasında anlamlı iliĢki söz konusudur (F=30,10, df= 4, p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma
tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 25. Tablo: 3.66., “Dinin devlet ve siyaset kurumlarını etkilemesi
ve yönlendirmesi iyidir” maddesine kesinlikle katılanlar (M=4,35.; katılanlar (M=4,74.,
katılmayanlar (M=4,68. ve hiç katılmayanlara (M=4,35. nazaran inanç faktörüne daha çok önem
atfetmektedirler. Diğer bir ifadeyle araĢtırmaya katılanların “Dinin devlet ve siyaset kurumlarını
etkilemesi ve yönlendirmesi iyidir” maddesine kesinlikle katılanlar diğer katılım düzeylerine göre
inanç faktörüne daha fazla önem atfetmektedirler.
200
3.11.6.
Ġnanç Faktörü
ile Dindar Olmanın
Dini
Öne Çıkaran
Partinin
Desteklenmesini Gerekli kıldığına ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.66. Ġnanç Faktörü ile Dindar Olmanın Dini Öne Çıkaran Partinin
Desteklenmesini Gerekli kıldığına ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Dindar olmak dini öne çıkaran partinin
N
M
hiç katılmıyorum
227
4,5355
katılmıyorum
140
4,7151
ne katılıyor ne katılmıyorum
163
4,8412
katılıyorum
138
4,7037
kesinlikle katılıyorum
132
4,9268
Total
800
4,7228
F
Sig
14,69
.000
Ġnanç Faktörü
desteklenmesini gerekli kılar
“Dindar olmak dini öne çıkaran partinin desteklenmesini gerekli kılar” maddesi ile inanç
faktörü arasında anlamlı iliĢki söz konusudur (F=14,69, df= 4, p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma
tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 26. Tablo: 3.67., “Dindar olmak dini öne çıkaran partinin
desteklenmesini gerekli kılar” maddesine kesinlikle katılanlar (M=4,92.; katılanlar (M=4,70.,
katılmayanlar (M=4,71. ve hiç katılmayanlara (M=4,53. nazaran inanç faktörüne daha çok önem
atfetmektedirler. Diğer bir ifadeyle araĢtırmaya katılanların “Dindar olmak dini öne çıkaran
partinin desteklenmesini gerekli kılar” maddesine kesinlikle katılanlar diğer katılım düzeylerine
göre inanç faktörüne daha fazla önem atfetmektedirler.
201
3.11.7. Ġnanç Faktörü ile Belirli Bir Siyasal Partiyi Desteklemede Dinî Ġnancının
Etkisinin Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.67. Ġnanç Faktörü ile Ġnanç Faktörü ile Belirli Bir Siyasal Partiyi
Desteklemede Dinî Ġnancının Etkisinin Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Belirli bir siyasal partiyi
N
M
hiç katılmıyorum
202
4,4769
katılmıyorum
127
4,6964
ne katılıyor ne katılmıyorum
113
4,8328
katılıyorum
188
4,7388
kesinlikle katılıyorum
170
4,9438
Total
800
4,7228
F
Sig
21,10
.000
desteklememde dinî inancımın etkisi
Ġnanç Faktörü
vardır
“Belirli bir siyasal partiyi desteklememde dinî inancımın etkisi vardır.” maddesi ile inanç
faktörü arasında anlamlı iliĢki söz konusudur (F=21,10, df= 4, p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma
tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 27. Tablo: 3.68., “Belirli bir siyasal partiyi desteklememde dinî
inancımın etkisi vardır” maddesine kesinlikle katılanlar (M=4,94.; katılanlar (M=4,73.,
katılmayanlar (M=4,69. ve hiç katılmayanlara (M=4,47. nazaran inanç faktörüne daha çok önem
atfetmektedirler. Diğer bir ifadeyle araĢtırmaya katılanların “Belirli bir siyasal partiyi
desteklememde dinî inancımın etkisi vardır” maddesine kesinlikle katılanlar diğer katılım
düzeylerine göre inanç faktörüne daha fazla önem atfetmektedirler.
202
3.11.8. Ġnanç Faktörü ile Adayın dindar biri olmasının TaĢıdığı Önem Arasındaki
ĠliĢki
Tablo: 3.68. Ġnanç Faktörü ile Adayın dindar biri olmasının TaĢıdığı Önem
Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Adayın dindar biri olması benim için
N
M
hiç katılmıyorum
110
4,3596
katılmıyorum
81
4,4540
ne katılıyor ne katılmıyorum
120
4,7667
katılıyorum
252
4,7500
kesinlikle katılıyorum
237
4,9320
Total
800
4,7228
F
Sig
31,22
.000
Ġnanç Faktörü
önemlidir
“Adayın dindar biri olması benim için önemlidir” maddesi ile inanç faktörü arasında
anlamlı iliĢki söz konusudur (F=31,22, df= 4, p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde
(Bkz. Ek 28. Tablo: 3.69., “Adayın dindar biri olması benim için önemlidir” maddesine kesinlikle
katılanlar (M=4,93.; katılanlar (M=4,75., kararsızlar (M=4,76., katılmayanlar (M=4,45. ve hiç
katılmayanlara (M=4,35. nazaran inanç faktörüne daha çok önem atfetmektedirler. Diğer bir
ifadeyle araĢtırmaya katılanların “Adayın dindar biri olması benim için önemlidir” maddesine
katılım yönünde eğilimleri arttıkça inanç faktörüne verilen önemde de bir artıĢ yaĢanmaktadır.
203
3.11.9. Ġnanç Faktörü ile Adayın Vakit Namazlarını Düzenli Olarak Kılıyor
Olmasının Önemli Olduğu Yönündeki GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.69. Ġnanç Faktörü ile Adayın Vakit Namazlarını Düzenli Olarak Kılıyor
Olmasının Önemli Olduğu Yönündeki GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Adayın vakit namazlarını düzenli olarak
N
M
hiç katılmıyorum
157
4,4961
katılmıyorum
92
4,3865
ne katılıyor ne katılmıyorum
197
4,8398
katılıyorum
148
4,7035
kesinlikle katılıyorum
206
4,9477
Total
800
4,7228
F
Sig
31,80
.000
Ġnanç Faktörü
kılıyor olması benim için önemlidir
“Adayın vakit namazlarını düzenli olarak kılıyor olması benim için önemlidir” maddesi
ile inanç faktörü arasında anlamlı iliĢki söz konusudur (F=31,80, df= 4, p< .05.. Çoklu
karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 29. Tablo: 3.70., “Adayın vakit namazlarını düzenli
olarak kılıyor olması benim için önemlidir” maddesine kesinlikle katılanlar (M=4,94.; katılanlar
(M=4,70., katılmayanlar (M=4,38. ve hiç katılmayanlara (M=4,49. nazaran inanç faktörüne daha
çok önem atfetmektedirler. Diğer bir ifadeyle araĢtırmaya katılanların “Adayın vakit namazlarını
düzenli olarak kılıyor olması benim için önemlidir” maddesine kesinlikle katılanlar diğer katılım
düzeylerine göre inanç faktörüne daha fazla önem atfetmektedirler.
204
3.11.10. Ġnanç Faktörü ile Kadın Adayın BaĢörtülü Olmasının Önemli Olduğu
Yönündeki GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.70. Ġnanç Faktörü ile Kadın Adayın BaĢörtülü Olmasının Önemli Olduğu
Yönündeki GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kadın adayın baĢörtülü olması benim
N
M
hiç katılmıyorum
257
4,6360
katılmıyorum
96
4,4907
ne katılıyor ne katılmıyorum
194
4,8379
katılıyorum
107
4,6199
kesinlikle katılıyorum
146
4,9505
Total
800
4,7228
F
Sig
17,31
.000
Ġnanç Faktörü
için önemlidir
“Kadın adayın baĢörtülü olması benim için önemlidir” maddesi ile inanç faktörü arasında
anlamlı iliĢki söz konusudur (F=31,80, df= 4, p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde
(Bkz. Ek 30. Tablo: 3.71., “Kadın adayın baĢörtülü olması benim için önemlidir” maddesine
kesinlikle katılanlar (M=4,95.; katılanlar (M=4,61., katılmayanlar (M=4,49. ve hiç katılmayanlara
(M=4,63. nazaran inanç faktörüne daha çok önem atfetmektedirler. Diğer bir ifadeyle araĢtırmaya
katılanların “Kadın adayın baĢörtülü olması benim için önemlidir” maddesine kesinlikle
katılanlar diğer katılım düzeylerine göre inanç faktörüne daha fazla önem atfetmektedirler.
205
3.11.11. Ġnanç Faktörü ile Adayın Dindar Kesimlerin Haklarını Savunması
Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.71. Ġnanç Faktörü ile Adayın Dindar Kesimlerin Haklarını Savunması
Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Adayın dindar kesimlerin haklarını
N
M
hiç katılmıyorum
114
4,4220
katılmıyorum
86
4,4935
ne katılıyor ne katılmıyorum
118
4,6676
katılıyorum
234
4,7759
kesinlikle katılıyorum
248
4,9167
Total
800
4,7228
F
Sig
24,49
.000
Ġnanç Faktörü
savunması benim için önemlidir
“Adayın dindar kesimlerin haklarını savunması benim için önemlidir” maddesi ile inanç
faktörü arasında anlamlı iliĢki söz konusudur (F=24,49, df= 4, p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma
tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 31. Tablo: 3.72., “Adayın dindar kesimlerin haklarını savunması
benim için önemlidir” maddesine kesinlikle katılanlar (M=4,91.; katılanlar (M=4,77., kararsızlar
(M=4,66., katılmayanlar (M=4,49. ve hiç katılmayanlara (M=4,42. nazaran inanç faktörüne daha
çok önem atfetmektedirler. Diğer bir ifadeyle araĢtırmaya katılanların “Adayın dindar kesimlerin
haklarını savunması benim için önemlidir” maddesine katılım yönünde eğilimleri arttıkça inanç
faktörüne verilen önemde de bir artıĢ yaĢanmaktadır.
206
3.11.12. Ġnanç Faktörü ile Adayın Ġmam-Hatip Lisesi Mezunu Olmasının Önemli
Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.72. Ġnanç Faktörü ile Adayın Ġmam-Hatip Lisesi Mezunu Olmasının
Önemli Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Adayın imam-hatip lisesi mezunu
N
M
hiç katılmıyorum
360
4,6812
katılmıyorum
128
4,5547
ne katılıyor ne katılmıyorum
154
4,8795
katılıyorum
85
4,6954
kesinlikle katılıyorum
73
4,9239
Total
800
4,7228
F
Sig
10,04
.000
Ġnanç Faktörü
olması benim için önemlidir
“Adayın imam-hatip lisesi mezunu olması benim için önemlidir” maddesi ile inanç faktörü
arasında anlamlı iliĢki söz konusudur (F=10,04, df= 4, p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu
incelendiğinde (Bkz. Ek 32. Tablo: 3.73., “Adayın imam-hatip lisesi mezunu olması benim için
önemlidir” maddesine kesinlikle katılanlar (M=4,92.; katılmayanlar (M=4,55. ve hiç
katılmayanlara (M=4,68. nazaran inanç faktörüne daha çok önem atfetmektedirler. Diğer bir
ifadeyle araĢtırmaya katılanların “Adayın imam-hatip lisesi mezunu olması benim için önemlidir”
maddesine kesinlikle katılanlar katılmayanlara göre inanç faktörüne daha fazla önem
atfetmektedirler.
207
3.11.13. Ġnanç Faktörü ile Adayın KonuĢmalarında Dinî Sembol ve Söylemlere Yer
Veriyor Olmasının Önemli Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.73. Ġnanç Faktörü ile Adayın konuĢmalarında Dinî Sembol ve Söylemlere
Yer Veriyor Olmasının Önemli Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Adayın konuĢmalarında dinî sembol ve
N
M
hiç katılmıyorum
245
4,5986
katılmıyorum
112
4,5605
ne katılıyor ne katılmıyorum
189
4,8183
katılıyorum
137
4,7745
kesinlikle katılıyorum
117
4,9231
Total
800
4,7228
F
Sig
12,43
.000
söylemlere yer vermesi benim için
Ġnanç Faktörü
önemlidir
“Adayın konuĢmalarında dinî sembol ve söylemlere yer vermesi benim için önemlidir”
maddesi ile inanç faktörü arasında anlamlı iliĢki söz konusudur (F=12,43, df= 4, p< .05.. Çoklu
karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 33. Tablo: 3.74., “Adayın konuĢmalarında dinî
sembol ve söylemlere yer vermesi benim için önemlidir” maddesine kesinlikle katılanlar
(M=4,92.; katılmayanlar (M=4,56. ve hiç katılmayanlara (M=4,59. nazaran inanç faktörüne daha
çok önem atfetmektedirler. Diğer bir ifadeyle araĢtırmaya katılanların “Adayın konuĢmalarında
dinî sembol ve söylemlere yer vermesi benim için önemlidir” maddesine kesinlikle katılanlar
katılmayanlara göre inanç faktörüne daha fazla önem atfetmektedirler.
Tablo: 3. 62, Tablo: 3. 63, Tablo: 3. 64, Tablo: 3. 65, Tablo: 3. 66, Tablo: 3. 67, Tablo: 3.
68, Tablo: 3. 69, Tablo: 3. 70, Tablo: 3. 71, Tablo: 3. 72 ve Tablo: 3. 73‟te ortaya çıkan veriler,
metodoloji bölümünde anılmıĢ olan “Seçmenlerin dinî inançlarının siyasal tutumlarının oluĢumu
ve oy verme davranıĢları üzerinde etkisi var mıdır?” Ģeklindeki 1 no‟lu araĢtırma sorusuna cevap
teĢkil etmektedir. Buna göre seçmenlerin inanç faktörlerine verdikleri önem düzeyleri arttıkça,
dinî değerleri öne çıkaran ve dindarlığı önemseyen partileri destekleme konusundaki siyasal
tutum ve eğilimlerinin de güçlenmekte olduğu anlaĢılmaktadır.
208
3.12. ĠNANÇ FAKTÖRÜ ĠLE OY VERĠLEN PARTĠ ĠLĠġKĠSĠ
3.12.1. Ġnanç Faktörü ile 2011 Genel Seçimlerinde Oy Verilen Parti ĠliĢkisi
Tablo: 3.74. Ġnanç Faktörü ile 2011 Genel Seçimlerinde Oy Verilen Parti liĢkisi
Tablosu
2011 Genel seçimlerinde oy verilen
N
M
AKP
406
4,8443
BBP
20
4,8778
CHP
169
4,5464
MHP
92
4,7923
SP
25
4,7956
DĠĞER
88
4,3725
Total
800
4,7228
F
Sig
17,78
.000
Ġnanç Faktörü
parti
“2011 genel seçimlerinde oy verilen parti” maddesi ile inanç faktörü arasında anlamlı iliĢki
söz konusudur (F=17,78, df= 5, p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 34.
Tablo: 3.75., “2011 genel seçimlerinde oy verilen parti” maddesine AKP‟ye oy verenler
(M=4,84.; CHP (M=4,54. ve Diğer (M=4,37. maddesine nazaran inanç faktörüne daha çok önem
atfetmektedirler. Diğer bir ifadeyle araĢtırmaya katılanlardan 2011 genel seçimlerinde AKP‟ye oy
verenler, CHP ve Diğer seçeneğine oy verenlere göre inanç faktörüne daha fazla önem
atfetmektedirler.
209
3.12.2. Ġnanç Faktörü ile 2014 Yerel Seçimlerinde Oy Verilen Parti ĠliĢkisi
Tablo: 3.75. Ġnanç Faktörü ile 2014 Yerel Seçimlerinde Oy Verilen Parti liĢkisi
Tablosu
2014 Yerel seçimlerinde oy verilen
N
M
AKP
366
4,8376
BBP
14
4,9524
CHP
189
4,5791
MHP
123
4,7724
SP
34
4,8497
DĠĞER
74
4,3378
Total
800
4,7228
F
Sig
16,23
,000
Ġnanç Faktörü
parti
“2014 yerel seçimlerinde oy verilen parti” maddesi ile inanç faktörü arasında anlamlı
iliĢki söz konusudur (F=16,23, df= 5, p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz.
Ek 35. Tablo: 3.76., “2014 yerel seçimlerinde oy verilen parti” maddesinde AKP (M=4,83. ve
MHP‟ye (M=4,77. oy verenler; CHP (M=4,57. ve Diğer (M=4,33. baĢlığı altındaki parti
seçeneklerine oy verenlere nazaran inanç faktörüne daha çok önem atfetmektedirler. Diğer bir
ifadeyle araĢtırmaya katılanlardan 2014 yerel seçimlerinde AKP ve MHP‟ye oy verenler, CHP ve
Diğer seçeneğine oy verenlere göre inanç faktörüne daha fazla önem atfetmektedirler.
Tablo: 3. 75 ve Tablo: 3.76‟da ortaya çıkan veriler, metodoloji bölümünde anılmıĢ olan
“Seçmenin dindarlık düzeyleriyle oy verdiği partiler arasında anlamlı bir farklılaĢma var mıdır?”
Ģeklindeki 10 no‟lu araĢtırma sorusuna cevap teĢkil etmektedir. Buna göre 2011 Genel Seçimleri
ve 2014 Yerel Seçimlerinde AKP ve MHP‟ye oy verenlerin, CHP ve Diğer seçeneğine oy
verenlere göre inanç faktörüne daha fazla önem atfetmekte oldukları görülmektedir.
210
3.13. ĠNANÇ FAKTÖRÜ ĠLE SĠYASAL BĠLGĠLENMEDE KULLANILAN ARAÇ
ĠLĠġKĠSĠ
3.13.1. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı Kullanma
Arasındaki ĠliĢki,
Tablo: 3.76. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Sosyal Medya
Ġnanç Faktörü
N
M
Hiç
89
4,9064
Çok az
94
4,7340
Biraz
149
4,7315
Sık
211
4,7019
Çok sık
257
4,6671
Total
800
4,7228
F
Sig
3,44
,008
AraĢtırmaya katılanların siyasal bilgi kaynağı olarak Sosyal Medya kullanım sıklığına
göre” inanç ” faktörüne verdikleri önem anlamlı farklılık göstermektedir (F=3,44; df=4; p< .05..
Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 36. Tablo: 3.77., sosyal medyayı hiç
kullanmayanlar (M=4,90., sık (M=4,70. ve çok sık (M=4,66. kullananlara göre inanç faktörüne
daha fazla önem atfetmektedirler.
211
3.13.2. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Dergi Kullanma Arasındaki
ĠliĢki
Tablo: 3.77. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Dergi Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Dergi
Ġnanç Faktörü
N
M
Hiç
320
4,7851
Çok az
230
4,7082
Biraz
147
4,7120
Sık
59
4,5405
Çok sık
44
4,6263
Total
800
4,7228
F
Sig
3,23
,012
AraĢtırmaya katılanların siyasal bilgi kaynağı olarak dergi kullanım sıklığına göre” inanç
” faktörüne verdikleri önem anlamlı farklılık göstermektedir (F=3,23; df=4; p< .05.. Çoklu
karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 37. Tablo: 3.78., dergiyi hiç kullanmayanlar
(M=4,78., sık (M=4,54. kullananlara göre inanç faktörüne daha fazla önem atfetmektedirler.
3.13.3. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Kamuoyu AraĢtırmalarını
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.78. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Kamuoyu
AraĢtırmalarını Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Kamuoyu araĢtırmaları
Ġnanç Faktörü
N
M
Hiç
226
4,8151
Çok az
217
4,7532
Biraz
225
4,6919
Sık
72
4,5216
Çok sık
60
4,6222
Total
800
4,7228
F
Sig
5,21
,000
AraĢtırmaya katılanların siyasal bilgi kaynağı olarak kamuoyu araĢtıramaları kullanım
sıklığına göre” inanç ” faktörüne verdikleri önem anlamlı farklılık göstermektedir (F=5,21; df=4;
212
p< .05..
Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 38. Tablo: 3.79., Kamuoyu
araĢtırmalarını hiç kullanmayanlar (M=4,81., sık (M=4,52. kullananlara göre; çok az kullananlar
(M=4,75. sık (M=4,52. kullananlara göre inanç faktörüne daha fazla önem atfetmektedirler. Yani
kamuoyu araĢtırmalarını hiç ve çok az kullananlar sık kullananlara göre dini inanç faktörüne daha
fazla önem vermektedirler.
3.13.4. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Aile ve Yakın Çevreyi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.79. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Aile ve Yakın Çevreyi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Aile ve Yakın Çevre
Ġnanç Faktörü
N
M
Hiç
69
4,7021
Çok az
100
4,4400
Biraz
268
4,7844
Sık
188
4,6838
Çok sık
175
4,8400
Total
800
4,7228
F
Sig
10,71
,000
AraĢtırmaya katılanların siyasal bilgi kaynağı olarak “aile ve yakın çevreyi” kullanım
sıklığına göre” inanç ” faktörüne verdikleri önem anlamlı farklılık göstermektedir (F=10,71;
df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 39. Tablo: 3.80., Aile ve
yakın çevreyi hiç kullanmayanlar (M=4,70. biraz kullananlar (M=4,78., sık kullananlar (M=4,68.,
çok sık kullananlar (M=4,84. ve çok az (M=4,44. kullananlara göre; çok sık kullananlar ise
(M=4,84. sık kullananlara (M=4,52. göre inanç faktörüne daha fazla önem atfetmektedirler.
Tablo: 3.77, Tablo: 3.78, Tablo: 3.79 ve Tablo: 3.80‟de ortaya çıkan veriler, metodoloji
bölümünde anılmıĢ olan “Seçmenlerin siyasal bilgilenmede kullandıkları araçlar ile inanç
düzeyleri arasında anlamlı bir farklılaĢma var mıdır?” Ģeklindeki 7 no‟lu araĢtırma sorusuna
cevap teĢkil etmektedir. Buna göre sosyal medyayı hiç kullanmayanların sık ve çok sık
kullananlara; dergiyi hiç kullanmayanların sık kullananlara; kamuoyu araĢtırmalarını hiç ve çok
az kullananların sık kullananlara; aile ve yıkın çevreyi hiç kullanmayanların biraz kullananlar, sık
213
kullananlar, çok sık kullananlar ve çok az kullananlara göre; çok sık kullananların ise sık
kullananlara göre inanç faktörüne daha fazla önem atfetmekte oldukları anlaĢılmaktadır.
3.14. DĠNÎ UYGULAMA VE AĠDĠYET FAKTÖRÜ AÇISINDAN SEÇMENLERĠN
DĠNÎ BĠLGĠLENMEDE YARARLANDIKLARI KAYNAKLAR
3.14.1. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Televizyonu
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.80. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Televizyonu
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve
N
M
Hiç
81
3,6667
Çok az
102
3,6604
Biraz
240
3,9384
Sık
139
3,9440
Çok sık
238
4,0105
Total
800
3,8979
F
Sig
6,02
.000
Televizyon
aidiyet faktörü
Uygulama ve aidiyet faktörüne önem verme ile dini bilgi kaynağı olarak televizyonu
kullanma sıklığı arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (F=6,02; df=4; p< .05.. Çoklu
karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 40. Tablo: 3.81., televizyonu dini bilgi kaynağı
olarak çok sık kullananlar (M=4,01., hiç (M=3,66. ve çok az (M=3,66.
uygulama ve aidiyet faktörüne daha fazla önem vermektedirler.
214
kullananlara göre
3.14.2. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Gazeteyi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.81. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Gazeteyi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve
N
M
Hiç
190
3,7921
Çok az
211
3,8131
Biraz
223
4,0394
Sık
87
3,7463
Çok sık
89
4,1180
Total
800
3,8979
F
Sig
6,30
.000
Gazete
aidiyet faktörü
Uygulama ve aidiyet faktörüne önem verme ile dini bilgi kaynağı olarak gazeteyi
kullanma sıklığı arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (F=6,30; df=4; p< .05.. Çoklu
karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 41. Tablo: 3.82., gazeteyi dini bilgi kaynağı olarak
çok sık kullananlar (M=4,11. ile biraz kullananlar (M=4,03., hiç (M=3,79., çok az (M=3,81. ve
sık (M=3,74. kullananlara göre uygulama ve aidiyet faktörüne daha fazla önem vermektedirler.
215
3.14.3. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Radyoyu
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.82. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Radyoyu
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve
N
M
Hiç
286
3,6803
Çok az
205
3,8840
Biraz
208
4,0433
Sık
59
4,1949
Çok sık
42
4,3095
Total
800
3,8979
F
Sig
13,73
.000
Radyo
aidiyet faktörü
Uygulama ve aidiyet faktörüne önem verme ile dini bilgi kaynağı olarak radyoyu
kullanma sıklığı arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (F=13,73; df=4; p< .05.. Çoklu
karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 42. Tablo: 3.83., radyoyu dini bilgi kaynağı olarak
çok az (M=3,88., biraz (4,04., sık (M=4,19. ve çok sık kullananlar (M=4,30., hiç (M=3,68.
kullanmayanlara göre; sık (M=4,19. ve çok sık (M=4,30. kullananlar da çok az (M=3,88.
kullananlara göre uygulama ve aidiyet faktörüne daha fazla önem vermektedirler.
216
3.14.4. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.83. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal
Medyayı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve
N
M
Hiç
162
3,7945
Çok az
166
3,8843
Biraz
232
3,9437
Sık
118
3,8166
Çok sık
122
4,0451
Total
800
3,8979
F
Sig
2,43
.046
Sosyal Medya
aidiyet faktörü
Uygulama ve aidiyet faktörüne önem verme ile dini bilgi kaynağı olarak sosyal medyayı
kullanma sıklığı arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (F=2,43; df=4; p< .05.. Çoklu
karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 43. Tablo: 3.84., sosyal medyayı dini bilgi kaynağı
olarak çok sık kullananlar (M=4,04. hiç (M=3,79. kullanmayanlara göre uygulama ve aidiyet
faktörüne daha fazla önem vermektedirler.
217
3.14.5. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.84. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve
N
M
Hiç
117
3,8248
Çok az
138
3,7769
Biraz
208
3,8578
Sık
153
3,8469
Çok sık
184
4,1227
Total
800
3,8979
F
Sig
5,52
.000
Ġnternet
aidiyet faktörü
Uygulama ve aidiyet faktörüne önem verme ile dini bilgi kaynağı olarak internet kullanma
sıklığı arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (F=5,52; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma
tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 44. Tablo: 3.85., interneti dini bilgi kaynağı olarak çok sık
kullananlar (M=4,12., hiç (M=3,82., çok az (M=3,77., biraz (M=3,85. ve sık (M=3,84.
kullananlara göre uygulama ve aidiyet faktörüne daha fazla önem vermektedirler.
218
3.14.6. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Dergi Kullanma
Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.85. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Dergi
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve
N
M
Hiç
267
3,7523
Çok az
204
3,8505
Biraz
179
3,9864
Sık
78
3,9936
Çok sık
72
4,2480
Total
800
3,8979
F
Sig
7,51
.000
Dergi
aidiyet faktörü
Uygulama ve aidiyet faktörüne önem verme ile dini bilgi kaynağı olarak dergi kullanma
sıklığı arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (F=7,51; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma
tablosu incelendiğinde (Bkz. 45. Tablo: 3.86., dergiyi dini bilgi kaynağı olarak çok sık
kullananlar (M=4,24., hiç (M=3,75. ve çok az (M=3,85. kullananlara göre uygulama ve aidiyet
faktörüne daha fazla önem vermektedirler.
3.14.7. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Kitap Okuma
Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.86. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Kitap
Okuma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve
N
M
Hiç
78
3,6419
Çok az
72
3,6954
Biraz
168
3,9137
Sık
181
3,7443
Çok sık
301
4,0961
Total
800
3,8979
F
Sig
10,82
.000
Kitap
aidiyet faktörü
219
Uygulama ve aidiyet faktörüne önem verme ile dini bilgi kaynağı olarak kitap kullanma
sıklığı arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (F=10,82; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma
tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 46. Tablo: 3.87., kitabı dini bilgi kaynağı olarak çok sık (M=
4,09. kullananlar, hiç (M=3,64., çok az (M=3,69. ve sık (M=3,74. kullananlara göre uygulama ve
aidiyet faktörüne daha fazla önem vermektedirler.
3.14.8. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cemaati
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.87. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cemaati
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve
N
M
Hiç
363
3,6124
Çok az
125
3,8697
Biraz
148
4,0787
Sık
72
4,2758
Çok sık
92
4,4759
Total
800
3,8979
F
Sig
38,20
.000
Cemaat
aidiyet faktörü
Uygulama ve aidiyet faktörüne önem verme ile dini bilgi kaynağı olarak cemaat kullanma
sıklığı arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (F=38,20; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma
tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 47. Tablo: 3.88., cemaati dini bilgi kaynağı olarak çok az
(M=3,86. ve biraz (M=4,07. kullananlar hiç (M=3,61. kullanmayanlara göre; sık (M=4,27.
kullananlar, hiç (M= 3,61. ve çok az (M=3,86. kullananlara göre; çok sık (M=4,47. kullananlar
ise hiç (M=3,61 ), çok az (M=3,86. ve biraz (M=4.07. kullananlara göre uygulama ve aidiyet
faktörüne daha fazla önem vermektedirler.
220
3.14.9. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Yakın ArkadaĢ
Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.88. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Yakın
ArkadaĢ Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve aidiyet
N
M
Hiç
64
3,3650
Çok az
102
3,6113
Biraz
254
3,8661
Sık
231
3,9978
Çok sık
149
4,2220
Total
800
3,8979
F
Sig
20,98
.000
Yakın ArkadaĢ Çevresi
faktörü
Uygulama ve aidiyet faktörüne önem verme ile dini bilgi kaynağı olarak yakın arkadaĢ
çevresini kullanma sıklığı arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (F=20,98; df=4; p< .05..
Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 48. Tablo: 3.89., yakın arkadaĢ çevresini
dini bilgi kaynağı olarak biraz (M=3,86. ve sık (M=3,99. kullananlar hiç (M=3,36. ve çok az
(M=3,61. kullananlara; çok sık (M=4,22. kullananlar da hiç (M=3,36. kullanmayan, çok az
(M=3,61. kullanan, biraz (M=3,86. kullanan ve sık (M=3,99. kullananlara göre uygulama ve
aidiyet faktörüne daha fazla önem vermektedirler.
221
3.14.10. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Aile Çevresini
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.89. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Aile
Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve aidiyet
N
M
Hiç
50
3,1286
Çok az
77
3,7263
Biraz
205
3,7780
Sık
224
3,9834
Çok sık
244
4,1317
Total
800
3,8979
F
Sig
23,62
.000
Aile
faktörü
Uygulama ve aidiyet faktörüne önem verme ile dini bilgi kaynağı olarak aile çevresini
kullanma sıklığı arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (F=23,62; df=4; p< .05.. Çoklu
karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek. 49. Tablo: 3.90., aile çevresini dini bilgi kaynağı
olarak çok az (M=3,72. kullananlar hiç (M=3,12. kullanmayanlara göre; biraz (M=3,77.
kullananlar hiç (M=3,12. kullanmayanlara göre; sık (M=3,98.
kullananlar hiç (M=3,12.
kullanmayan ve biraz (M=3,77. kullananlara göre; çok sık (M=4,13.
kullananlar ise, hiç
(M=3,12., çok az (M=3,72. ve biraz (M=3,77. kullananlara göre uygulama ve aidiyet faktörüne
daha fazla önem vermektedirler.
222
3.14.11. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cami Ġmamını
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.90. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Cami
Ġmamını Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve aidiyet
N
M
Hiç
291
3,6195
Çok az
188
3,9605
Biraz
130
4,0302
Sık
96
4,0670
Çok sık
95
4,2744
Total
800
3,8979
F
Sig
19,45
.000
Cami Ġmamı
faktörü
Uygulama ve aidiyet faktörüne önem verme ile dini bilgi kaynağı olarak cami imamını
kullanma sıklığı arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (F=19,45; df=4; p< .05.. Çoklu
karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 50. Tablo: 3.91., cami imamını dini bilgi kaynağı
olarak çok az (M=3,96.
kullananlar hiç (M=3,61.
kullanmayanlara göre; biraz (M=4,03.
kullananlar hiç (M=3,61. kullanmayanlara göre; sık (M=4,06. kullananlar hiç (M=3,61.
kullanmayanlara göre; çok sık (M=4,27. kullananlar ise hiç (M=3,61. kullanmayan ve çok az
(M=3,96. kullananlara göre uygulama ve aidiyet faktörüne daha fazla önem vermektedirler.
223
3.14.12. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Diyanet ĠĢleri
BaĢkanlığı’nı Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.91. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Diyanet
ĠĢleri BaĢkanlığı’nı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve aidiyet
N
M
Hiç
331
3,6239
Çok az
173
3,9732
Biraz
153
4,1018
Sık
69
4,1522
Çok sık
74
4,2886
Total
800
3,8979
F
Sig
22,65
.000
BaĢkanlığı
Diyanet ĠĢleri
faktörü
Uygulama ve aidiyet faktörüne önem verme ile dini bilgi kaynağı olarak Diyanet ĠĢleri
BaĢkanlığı‟nı kullanma sıklığı arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (F=22,65; df=4; p< .05..
Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 51. Tablo: 3.92., Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nı
dini bilgi kaynağı olarak çok az (M=3,97. kullananlar hiç (M=3,62. kullanmayanlara göre; biraz
(M=4,10. kullananlar hiç (M=3,62.
kullanmayanlara göre; sık (M=4,15. kullananlar hiç
(M=3,62. kullanmayanlara göre; çok sık (M=4,28. kullananlar ise hiç kullanmayan (M=3,62. ve
çok az (M=3,97. kullananlara göre uygulama ve aidiyet faktörüne daha fazla önem
vermektedirler.
Tablo: 3.81, Tablo: 3.82, Tablo: 3.83, Tablo: 3.84, Tablo: 3.85, Tablo: 3.86, Tablo: 3.87,
Tablo: 3.88, Tablo: 3.89, Tablo: 3.90, Tablo: 3.91 ve Tablo: 3.92,‟de ortaya çıkan veriler,
metodoloji bölümünde anılmıĢ olan “Seçmenlerin dinî bilgilenmede yararlandıkları kaynaklar ile
uygulama ve aidiyet faktörleri arasında nasıl bir iliĢki vardır?” Ģeklindeki 6 no‟lu araĢtırma
sorusuna cevap teĢkil etmektedir. Buna göre televizyonu dini bilgi kaynağı olarak çok sık
kullananların hiç kullanmayan ve çok az kullananlara göre; gazeteyi çok sık kullananların biraz
kullananlar, hiç, çok az ve sık kullananlara göre; radyoyu çok az, biraz, sık ve çok sık
kullananların hiç kullanmayanlara, sık ve çok sık kullananların çok az kullananlara göre; sosyal
medyayı çok sık kullananların hiç kullanmayanlara göre; interneti çok sık kullananların, hiç, çok
224
az, biraz ve sık kullananlara göre; dergiyi çok sık kullananların hiç ve çok az kullananlara göre;
kitabı çok sık kullananların hiç, çok az ve sık kullananlara göre; cemaati çok az ve biraz
kullananların hiç kullanmayanlara, sık kullananların, hiç ve çok az kullananlara, çok sık
kullananların hiç, çok az ve biraz kullananlara göre; yakın arkadaĢ çevresini biraz ve sık
kullananların hiç ve çok az kullananlara, çok sık kullananların hiç kullanmayan, çok az, biraz ve
sık kullananlara göre; aile çevresini çok az kullananların hiç kullanmayan, biraz kullananlar ve
hiç kullanmayanlara, sık kullananların hiç kullanmayan ve biraz kullananlara, çok sık
kullananların hiç, çok az ve biraz kullananlara göre; cami imamını çok az kullananların hiç
kullanmayanlara, biraz kullananların hiç kullanmayanlara, sık kullananların hiç kullanmayanlara,
çok sık kullananların hiç kullanmayan ve çok az kullananlara göre ve Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nı
çok az kullananların hiç kullanmayanlara, biraz kullananların hiç kullanmayanlara, sık
kullananların hiç kullanmayanlara, çok sık kullananların ise hiç kullanmayan ve çok az
kullananlara göre uygulama ve aidiyet faktörlerine daha fazla önem vermekte oldukları
anlaĢılmaktadır.
3.15. UYGULAMA VE AĠDĠYET FAKTÖRÜ ĠLE SĠYASAL BĠLGĠLENMEDE
KULLANILAN ARAÇ ĠLĠġKĠSĠ
3.15.1. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal
Medyayı Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.92. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal
Medyayı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve
N
M
Hiç
89
4,1878
Çok az
94
3,9734
Biraz
149
3,8082
Sık
211
3,8829
Çok sık
257
3,8341
Total
800
3,8979
F
Sig
4,47
,001
Sosyal Medya
aidiyet faktörü
225
AraĢtırmaya katılanların siyasal bilgi kaynağı olarak sosyal medyayı kullanım sıklığına
göre “uygulama ve aidiyet ” faktörüne verdikleri önem anlamlı farklılık göstermektedir (F=4,47;
df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 52. Tablo: 3.93., sosyal
medyayı hiç kullanmayanlar (M=4,18., biraz (M=3,80., sık (M=3,88. ve çok sık (M=3,83.
kullananlara göre uygulama ve aidiyet faktörüne daha fazla önem atfetmektedirler.
3.15.2. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti
Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.93. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Ġnterneti
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve
N
M
Hiç
88
4,1039
Çok az
85
3,9857
Biraz
116
3,8220
Sık
211
3,8199
Çok sık
300
3,8967
Total
800
3,8979
F
Sig
2,72
,028
Ġnternet
aidiyet faktörü
AraĢtırmaya katılanların siyasal bilgi kaynağı olarak interneti kullanım sıklığına göre
“uygulama ve aidiyet ” faktörüne verdikleri önem anlamlı farklılık göstermektedir (F=2,72; df=4;
p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 53. Tablo: 3.94., interneti hiç
(M=4,10. kullanmayanlar sık (M=3,81. kullananlara göre uygulama ve aidiyet faktörüne daha
fazla önem atfetmektedirler.
226
3.15.3. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Aile ve Yakın
Çevreyi Kullanma Arasındaki ĠliĢki
Tablo: 3.94. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Aile ve
Yakın Çevreyi Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Uygulama ve
N
M
Hiç
69
3,7795
Çok az
100
3,6086
Biraz
268
3,8859
Sık
188
3,8864
Çok sık
175
4,1404
Total
800
3,8979
F
Sig
8,71
,000
Aile ve Yakın Çevre
aidiyet faktörü
AraĢtırmaya katılanların siyasal bilgi kaynağı olarak aile ve yakın çevreyi kullanım
sıklığına göre “uygulama ve aidiyet ” faktörüne verdikleri önem anlamlı farklılık göstermektedir
(F=8,71; df=4; p< .05.. Çoklu karĢılaĢtırma tablosu incelendiğinde (Bkz. Ek 54. Tablo: 3.95.,
aile ve yakın çevreyi biraz (M=3,88. ve çok az (M=3,60. kullananlar çok az (M=3,60.
kullananlara göre; çok sık (M=4,14. kullananlar ise hiç (M=3,77. kullanmayan, çok az (M=3,60.,
biraz (M=3,88. ve sık (M=3,88. kullananlara göre uygulama ve aidiyet faktörüne daha fazla önem
atfetmektedirler.
Tablo: 3.93, Tablo: 3.94 ve Tablo: 3.95‟te ortaya çıkan veriler, metodoloji bölümünde
anılmıĢ olan “Seçmenlerin siyasal bilgilenmede kullandıkları araçlar ile uygulama ve aidiyet
düzeyleri arasında anlamlı bir farklılaĢma var mıdır?” Ģeklindeki 8 no‟lu araĢtırma sorusuna
cevap teĢkil etmektedir. Buna göre göre sosyal medyayı hiç kullanmayanların biraz, sık ve çok
sık kullananlara göre; interneti hiç kullanmayanlar sık kullananlara göre; aile ve yakın çevreyi
biraz kullananların çok az kullananlara göre; çok sık kullananların ise hiç kullanmayan, çok az,
biraz ve sık kullananlara göre uygulama ve aidiyet faktörüne daha fazla önem atfetmekte
oldukları görülmektedir.
227
SONUÇ
Günümüz dünyasında bilgi inanılmaz bir hızla birikmekte, yayılmakta, son derece
düĢük maliyetlerle küresel ölçekte anlık olarak paylaĢılmaktadır. Siyaset kurumu, herkesin
gereksinim duyduğu her türlü bilgiye böylesine büyük bir kolaylıkla eriĢebildiği çağdaĢ bir
topluma ve onun yargılarına karĢı daha duyarlı ve saygılı davranmak zorundadır.
Halkoyuna dayanan demokratik siyasal rejimlerde siyaset kurumunun iĢleyiĢinde belirli
bir Ģeffaflığın varlığı genel kabul görmüĢ bir uygulamadır. Sonuçta seçilmiĢ olan iktidarın alacağı
her türlü kararın, seçmen kitlelerin günlük yaĢamında olumlu veya olumsuz birer yansıması
olmaktadır. Bu bağlamda siyasal erki belirleyen, sonrasında ise onun karar ve uygulamalarından
bir Ģekilde etkilenen bu toplumsal kesimlerin, yönetimin karar oluĢturma süreçlerine müdahil
olma giriĢimleri anlaĢılabilir olduğu kadar meĢrû olarak da görülmek zorundadır. Dolayısıyla,
siyasal halkla iliĢkilerde yönetimin görüĢlerini, siyasal gündemi ve resmî karar alma süreçlerini
etkilemeye yönelik çaba içinde olan birçok aktörün varlığından söz etmek olasıdır. Bu
aktörlerden en önemlisi, pek çok yerleĢik kurum, sosyolojik cemaat, sivil toplum örgütleriyle
bizzat din kurumudur. Siyasal halkla iliĢkilerde din kurumunun taĢıdığı önem sadece geleneksel
anlamda yerleĢik kurumsal yapısından değil, daha çok toplumsal hafıza ve bilinci belirleyen ana
aktör olmasından kaynaklanmaktadır. Öyle ki, bir siyasal partinin toplumun varoluĢ algısı ve
yaĢam felsefesini kurup Ģekillendiren dine sırtını dönerek siyasal iktidara ulaĢması nerdeyse
olanaksızdır. Doğal olarak siyasal partilerin halkla iliĢkiler politikalarında dinin ayrıcalıklı bir
yeri, hatta bir tür dokunulmazlığı vardır. Bu yüzdendir ki, parti lider ve adayları özellikle seçim
kampanyaları sırasında dindar veya en azından dinle barıĢık görünme hassasiyeti ve dindar aday
gösterme eğilimi içindedir.
Seçmen davranıĢında dinî inançların rolünü ortaya çıkarmayı hedefleyen bu çalıĢmanın
birinci ve ikinci bölümleri, literatür taramasına dayanan teorik araĢtırma sonuçlarından
oluĢmaktadır.
ÇalıĢmanın üçüncü bölümü, ilk iki bölümde incelenmiĢ olan “Seçmen davranıĢında dinî
inançların rölü” kapsamında ortaya konmuĢ olan teorik yapılanmaya koĢut olarak seçmen
davranıĢında dinî inançların rolünü açığa çıkarmak amacıyla, 2014 yılının Ekim ve Kasım
aylarında Ġç Anadolu Bölgesinin Büyük ġehirleri Ankara, EskiĢehir, Konya ve Kayseri il
merkezlerinde 800 kiĢi ile yüz yüze anket uygulaması ile ampirik bir çalıĢma yapılmıĢtır. Söz
228
konusu araĢtırma için öncelikle 94 adet anket sorusu hazırlanmıĢ ve önce 50 kiĢilik anket sorusu
formu basılarak 50 kiĢi ile ön test (pre-test) gerçekleĢtirilmiĢtir. Yapılan ön test çalıĢmasında her
hangi bir olumsuzluk olmadığı değerlendirilmiĢ, böylece diğer 750 kiĢilik ankete araĢtırma
evreninde devam edilmiĢtir.
AraĢtırmaya katılan 800 deneğin sosyo-demografik özelliklerinin belirlenmesi amacıyla
yaĢları, cinsiyetleri, meslekleri, eğitim durumları, medenî durumları, aylık gelirleri, anketin
yapıldığı il ile ilgili sorular sorulmuĢ, ayrıca kendilerini siyasal açıdan nasıl tanımladıkları, oy
verdikleri parti liderine bağlılık düzeyleri, siyasal konu ve kampanyalara ilgi düzeyleri, bir partiyi
desteklemeleri konusunda hangi faktörlerin daha etkili olduğu, en son yapılan 2011 genel
seçimlerinde hangi siyasal partiye oy verdikleri, 2014 yerel seçimlerinde hangi siyasal partiye oy
verdikleri, gelecek hafta sonu seçim olsa hangi siyasal partiye oy verecekleri ile ilgili sorular
sorulmuĢtur.
Anketin sonraki bölümünde, seçmenin siyasal davranıĢlarında etkili olan olası en önemli
kriterler esas alınarak, katılımcıların oy verme davranıĢlarının tespit edilmesi hedeflenmiĢtir. Bu
bağlamda, katılımcıların hangi partiye neden oy verdikleri hususu, oy verme durumunda “partinin
genel baĢkanı”, “adayı”, “ideolojisi”, “programı”, “tarihî geçmiĢi”, “propaganda faaliyetleri” ve
“dine olan yaklaĢımı” gibi maddelerden hangilerini ne denli dikkate aldıkları saptanmıĢ; 2011
genel seçimlerinde, 2014 yerel seçimlerinde ve önlerindeki hafta sonu yapılacak olası bir genel
seçimde kime oy verecekleri; kendilerini siyasal açıdan nasıl tanımladıkları; ardından inanç
faktörü ile siyasal kimlikler arasındaki anlamlı iliĢkiler ortaya çıkarılmıĢtır. Buna göre, ankete
katılan seçmenlerin 36.4 gibi büyük çoğunluğunun “ideoloji” seçeneğini iĢaretlediği, bu faktörü
“parti programı”, “dine olan yaklaĢımı” ve “genel baĢkan” maddelerinin izlediği ortaya çıkmıĢtır.
ÇalıĢmanın izleyen bölümlerinde sorulan sorulara verilmiĢ olan cevapların analizlerinde
katılımcıların % 99,7‟sinin çeĢitli düzeylerde olmak kaydıyla kendisini “dindar” olarak kabul
ettiği ortaya çıkmıĢ, seçmenlere tercih ettikleri siyasal kimlikler sorulmuĢ, sonrasında dindarlık
düzeyleri ile siyasal kimlikleri arasındaki iliĢkinin niteliğini çözümlemeye yönelik analizler
yapılmıĢtır. Bu analizler sonunda, seçmenlerin büyük bir kısmının sayısal sıraya göre kendini
“milliyetçi”, “muhafazakâr” ve “siyasal Ġslamcı” olarak tanımladıkları, kendilerini “milliyetçi”,
“muhafazakâr” ve “siyasal Ġslamcı” olarak tanımlayanların “sosyal demokrat”, “Marksist” ve
“liberal” olarak tanımlayanlara göre; “liberal” ve “sosyal demokrat” olarak tanımlayanların ise
229
“Marksist” olarak tanımlayanlara göre inanç faktörlerine daha fazla önem atfettikleri
anlaĢılmıĢtır.
Anket verileri üzerinde yapılan faktör analizi, teorik çalıĢmada ağırlıklı olarak yer
verilmiĢ olan ve dindarlık olgusunu “Belief” (Ġnanç), “Belonging” (Aidiyet) ve “Behaviour”
(Uygulama) olmak üzere üç ana boyutuyla ele alarak “3B” Ģeklinde formüle etmiĢ olan Ryan
Burge‟nin yaklaĢımına bire bir uyacak Ģekilde “aidiyet” ve “uygulama” boyutlarını çok belirgin
Ģekilde ayırmaya olanak sağlamamıĢ olduğundan ötürü, son iki faktör tek maddede birleĢtirilerek
“Ġnanç” ve “Aidiyet ve uygulama” Ģeklinde iki temel faktör ortaya konmuĢtur. Konuyla ilgili
olarak bundan sonra yapılacak olan bilimsel çalıĢmalarda kullanılacak olan ölçeklerin
hazırlanmasında batıda yaygın olan dinlerle Ġslam dininin inanç, aidiyet, uygulama ve benzeri
kavramlara iliĢkin görüĢ ve eğilimleri arasındaki farklılıkların daha büyük bir özenle irdelenerek
göz önünde bulundurulması yerinde olacaktır.
Daha sonra katılımcıların inanç düzeyleri ile aylık gelir düzeyi, yaĢ ve eğitim düzeyi gibi
demografik değiĢkenler arasındaki iliĢkileri çözümlemeye yönelik analizler yapılmıĢtır. Ortaya
çıkan bu sonuçlara göre gelir düzeyleri açısından dindarlık düzeylerinde belirgin bir fark
görülmezken, “az inançlı ya da inançlı olmayan” katılımcıların büyük çoğunluğunun gelir
seviyesi yüksek insanlardan oluĢtuğu; çok inançlılar ile yaĢ arasında anlamlı iliĢkinin olmadığı,
ancak yaĢ yükseldikçe çok inançlıların oranının kısmen düĢtüğü; eğitim düzeyine göre inanç
faktörü diğer eğitim seviyelerinde çok belirgin bir fark göstermezken “Ġnançlı değil” ve “Az
inançlı” kiĢilerin oranının lisansüstü eğitim aĢamasında bir hayli artıĢ gösterdiği anlaĢılmaktadır.
Seçmenlerin siyasal tutum ve oy verme yargılarına katılma düzeyleri ile ilgili Aritmetik
Ortalama Test‟inde seçmenlerin destekleyecekleri adayda en fazla “haram yememeye özen
göstermesi”, en az ise “sakallı olması” maddesine eğilim gösterdikleri görülmüĢtür.
Siyasal bilgilenmede baĢvurulan kaynaklarla ilgili yapılan analizlerde genel anlamda
seçmenlerin en fazla televizyon, internet ve soysal medyadan yararlanırken, en az radyo, parti
yayınları ve dergiden yararlandıkları anlaĢılmıĢtır. Cinsiyet değiĢkeni açısından bakıldığında
gazeteyi erkekler kadınlardan, aile ve yakın çevreyi ise kadınlar erkeklerden daha fazla; medeni
durum açısından bakıldığında sosyal medyayı, interneti, parti yayınlarını, parti teĢkilatlarını ve
aile ve yakın çevreyi bekârlar evlilerden daha fazla kullanmaktadırlar.
Dinî bilgilenmede baĢvurulan kaynaklarla ilgili yapılan analizlerde genel anlamda en fazla
yararlanılan kaynağın kitap olduğu, onu aile, televizyon ve yakın arkadaĢ çevresinin izlediği;
230
diğer taraftan bu konuda en az baĢvurulan kaynakların radyo, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı, cemaat
ve dergi olduğu anlaĢılmaktadır. Bu bağlamda, seçmenlerin cinsiyetleri açısından bakıldığında
radyoyu ve cemaati evliler bekârlardan, buna karĢılık sosyal medya, internet, kitap ve aileyi
bekârlar evlilerden daha fazla kullanmaktadırlar.
ÇalıĢmanın sonraki aĢamasında, kendini dindar biri olarak görme ile dinî bilgi kaynağı
olarak bu kaynakları kullanma arasındaki iliĢkileri çözümlemeyi amaçlayan analizler yapılmıĢ ve
elde edilen önemli bulgular aktarılmıĢtır. Buna göre, televizyonu dinî bilgi kaynağı olarak çok sık
kullananlar hiç ve çok az kullananlara; gazeteyi çok sık kullananlar hiç, çok az ve sık
kullananlara; radyoyu çok sık kullananlar hiç ve çok az kullananlara; interneti çok sık kullananlar
biraz kullananlara; cemaati biraz kullananlar hiç kullanmayanlara, sık ve çok sık kullananlar hiç
ve çok az kullananlara; yakın arkadaĢları biraz kullananlar, hiç kullanmayanlara, sık kullananlarla
çok sık kullananlar hiç ve çok az kullananlara; aileyi biraz kullananlar, sık kullananlar ve çok sık
kullananlar hiç kullanmayanlara; cami imamını çok az kullananlar, sık kullananlar ve çok sık
kullananlar hiç kullanmayanlara; Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nı ise çok az, biraz, sık ve çok sık
kullananlar hiç kullanmayanlara göre kendilerini daha dindar görmektedirler.
Daha sonra dindarlık düzeyleri ile politik tutum toplam puanları karĢılaĢtırılmıĢ ve
ortalamalara bakıldığında dindarlık düzeyi artıkça politik tutum puanının da artmakta olduğu
görülmüĢtür. Aynı Ģekilde, katılımcıların dindarlık düzeyleri ile politik konularla ilgili görüĢ ve
tutumları hakkında vermiĢ oldukları cevaplar karĢılaĢtırılarak aradaki iliĢkiler çözümlenmeye
çalıĢılmıĢtır. Buna göre, dindarlık düzeyi artıkça dindar kamu görevlilerinin sayısının artması
gerektiği, kamu kurumlarında görev yapan memurların dinî inançlarının gereklerini özgürce
yerine
getirebilmeleri
gerektiği,
dinin
devlet
ve
siyaset
kurumlarını
etkilemesi
ve
yönlendirmesinin iyi olduğu, dindar olmanın dini öne çıkaran partinin desteklenmesini gerekli
kıldığı, desteklenecek olan adayın dindar biri olmasının, Allah inancının olmasının, kıyamet
gününe inanıyor olmasının, Hz. Muhammed‟i son peygamber olarak kabul ediyor olmasının,
vakit namazlarını düzenli olarak kılıyor olmasının, Ramazan oruçlarını tutuyor olmasının,
zekâtını veriyor olmasının, Hacca gitmiĢ olmasının, sakallı olmasının, alkollü içki içmiyor
olmasının, dinî faaliyet ve kurumlara destek olmasının, dindar bir çevresinin olmasının, haram
yememeye özen göstermesinin, dindar kadroya önem vermesinin, konuĢmalarında dinî sembol ve
söylemlere yer vermesinin ve Ģayet aday kadınsa baĢörtülü olmasının önemli olduğu yargılarına
olan katılımın da artıĢ gösterdiği görülmüĢtür.
231
ÇalıĢmada, inanç faktörü ile 2011 Genel Seçimleri‟nde oy verilen parti iliĢkisi incelenmiĢ,
2011 genel seçimlerinde AKP‟ye oy verenlerin CHP ve Diğer seçeneğine oy verenlere ve 2014
yerel seçimlerinde AKP ve MHP‟ye oy verenlerin CHP ve Diğer seçeneğine oy verenlere göre
inanç faktörüne daha fazla önem atfettikleri tespit edilmiĢtir.
Ġnanç faktörü ile siyasal bilgilenmede kullanılan araç iliĢkisinin incelendiği kısımda
ortaya çıkan diğer bir bulguya göre, sosyal medyayı hiç kullanmayanların çok sık kullananlara;
dergiyi hiç kullanmayanların kullananlara; kamuoyu araĢtırmalarını hiç ve çok az kullananların
sık kullananlara; aile ve yıkın çevreyi hiç kullanmayanların, biraz kullananların, sık kullananların
ve çok sık kullananların çok az kullananlara göre; çok sık kullananların ise sık kullananlara göre
inanç faktörlerine daha fazla önem verdikleri görülmüĢtür.
Seçmenlerin dinî bilgilenmede yararlandıkları kaynaklarla kendilerini “dindar” olarak
tanımlama düzeyleri arasındaki iliĢkilere bakıldığında, televizyonu dini bilgi kaynağı olarak çok
sık kullananlar hiç ve çok az kullananlara; gazeteyi dini bilgi kaynağı olarak çok sık kullananlar
hiç, çok az ve sık kullananlara; radyoyu dini bilgi kaynağı olarak çok sık kullananlar, hiç ve çok
az kullananlara; interneti dini bilgi kaynağı olarak çok sık kullananlar, biraz kullananlara; cemaati
dini bilgi kaynağı olarak biraz kullananlar hiç kullanmayanlara, sık ve çok sık kullananlar hiç ve
çok az kullananlara; yakın arkadaĢları dini bilgi kaynağı olarak biraz kullananlar hiç
kullanmayanlara, sık kullananlar çok sık kullananlar, hiç ve çok az kullananlara; aileyi dini bilgi
kaynağı olarak biraz kullananlar sık kullananlara ve çok sık kullananlar hiç kullanmayanlara;
cami imamını dini bilgi kaynağı olarak çok az kullananlar sık kullananlar, çok sık kullananlar ve
hiç kullanmayanlara; Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nı dini bilgi kaynağı olarak çok az, biraz, sık ve
çok sık kullananlar hiç kullanmayanlara göre kendilerini daha “dindar” olarak görmektedirler.
Diğer taraftan, “Uygulama ve Aidiyet Faktörü” ile dinî bilgi kaynağı olarak gazeteyi
kullanma arasındaki iliĢki incelenmiĢ ve aynı Ģekilde yapılan çoklu karĢılaĢtırma tablosu
incelendiğinde, gazeteyi dinî bilgi kaynağı olarak çok sık kullananlarla biraz kullananların hiç,
çok az ve sık kullananlara; radyoyu dinî bilgi kaynağı olarak çok az, biraz, sık ve çok sık
kullananların hiç kullanmayanlara, sık ve çok sık kullananların ise çok az kullananlara; sosyal
medyayı dinî bilgi kaynağı olarak çok sık kullananların hiç kullanmayanlara; interneti dinî bilgi
kaynağı olarak çok sık kullananların hiç, çok az, biraz ve sık kullananlara; dergiyi dinî bilgi
kaynağı olarak çok sık kullananların, hiç ve çok az kullananlara; kitabı dinî bilgi kaynağı olarak
çok sık kullananların hiç, çok az ve sık kullananlara; cemaati dinî bilgi kaynağı olarak çok az ve
232
biraz kullananların hiç kullanmayanlara, sık kullananların hiç ve çok az kullananlara, çok sık
kullananların ise hiç, çok az ve biraz kullananlara; yakın arkadaĢ çevresini dinî bilgi kaynağı
olarak biraz ve sık kullananların hiç ve çok az kullananlara, çok sık kullananların ise hiç
kullanmayan, çok az kullanan, biraz kullanan ve sık kullananlara; aile çevresini dinî bilgi kaynağı
olarak çok az kullananların hiç kullanmayanlara, biraz kullananların hiç kullanmayanlara, sık
kullananların hiç kullanmayan ve biraz kullananlara, çok sık kullananların ise, hiç, çok az ve
biraz kullananlara; cami imamını dinî bilgi kaynağı olarak çok az kullananların hiç
kullanmayanlara, biraz kullananların hiç kullanmayanlara, sık kullananların hiç kullanmayanlara,
çok sık kullananların ise hiç kullanmayan ve çok az kullananlara; Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nı
dinî bilgi kaynağı olarak çok az kullananların hiç kullanmayanlara, biraz kullananların hiç
kullanmayanlara, sık kullananların hiç kullanmayanlara, çok sık kullananların ise hiç
kullanmayan ve çok az kullananlara göre uygulama ve aidiyet faktörlerine daha fazla önem
verdikleri tespit edilmiĢtir.
Son olarak Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile siyasal bilgilenmede kullanılan araç iliĢkisi
incelenmiĢ ve sosyal medyayı hiç kullanmayanların biraz, sık ve çok sık kullananlara; interneti
hiç kullanmayanların sık kullananlara; aile ve yakın çevreyi biraz ve çok az kullananların çok az
kullananlara, çok sık kullananların ise hiç kullanmayan, çok az, biraz ve sık kullananlara göre
uygulama ve aidiyet faktörlerine daha fazla önem atfettikleri tespit edilmiĢtir.
Mevcut saha araĢtırmasında, metodoloji bölümünde “araĢtırma soruları” olarak ortaya
konmuĢ olan on bir temel soruya cevap bulunması amaçlanmıĢtır.
ÇalıĢmanın teorik kısmında ulaĢılan bütün bilgiler ve saha araĢtırmasında elde edilen
veriler üzerinde yapılan analizler sonucunda ortaya çıkan bilimsel bulgulara göre söz konusu
araĢtırma sorularının cevapları, aynı alanda daha sonra yapılacak olan çalıĢma ve araĢtırmalarla
test edilmek üzere, metin içindeki her bölümün sonunda özet olarak sunulmuĢtur.
Anket verileri üzerinde yapılan analizler sonunda ulaĢılmıĢ olan en somut ve önemli
sonuç, dindarlık düzeyi arttıkça dini öne çıkaran siyasal partilere yönelik ilginin ve destekleyici
politik tutumların güçlendiği, baĢka bir deyiĢle dinî inançların seçmen davranıĢları üzerinde
kayda değer bir etkisinin olduğu yönündeki bulgu olmuĢtur.
233
KAYNAKÇA
Abogunrin, S. O. (1984.. “Towards a Unifying Political Ideology and Peaceful
Coexistence in Nigeria: A Christian View”, in Onaiyekan, J. O (Ed), Religion, Peace and Unity
in Nigeria, Ibadan, NACS.
Abramowits A. I. ve Saunders K. L. (2006.. “Exploring the Basis in Partisanship in the
American Electorate: Social Identification versus Ideology”, Political Research Quarterly, S. 59
(2., s.175-187.
Abramson, P. R., Aldrich, J. H., ve Rohde, D. W. (1994.. Change and Continuity in the
1992 Elections, Congressional Quarterly Press, Washington, D.C., U.S.A.
Abubakre, R. D. (1984.. “Islam Nostrum for Religious Tolerance in Polity of a MultiReligious State: The Nigerian Experience”, Onaiyekan, J. O. (Ed), Religion, Peace and Unity in
Nigeria, Ibadan, NACS.
Ahmadi , A., Amidian, M. ve Ahghar, Ghodsi (2013.. “The relationship between religious
attitude and social status with self-regulation”, International Research Journal of Applied and
Basic Sciences, Science Explorer Publications, C. 6, S. 7, s. 923-929.
Akgün, B. (2006.. Türkiye‟de Seçmen DavranıĢı, Partiler ve Siyasal
Güven, Nobel Akademik Yayıncılık, Ġstanbul.
Alford, B. (1981.. Religion and Politics, in Roland Roberts (Ed) Sociology of Religion,
Penguin Publishing House, Canada.
Alford, J. R., Funk, C. L. ve Hibbing, J. R. (2005.. “Are Political Orientations Genetically
Transmitted?”, American Political Science Review, S. 99, s. 153-167.
Al Gore (1992.. Earth in the Balance: Ecology and the Human Spirit, Houghton Mifflin,
Boston, U.S.A.
234
Allen, D. (2001.. “Eliade‟s View of The Study of Religion as the Basis for Cultural and
Spiritual Renewal”, Changing Religious World and End of Eliade, Ed. Brian S. Rennie, New
York.
Allport, G. ve Ross, J. (1967.. Personal Religious Orientation and Prejudice. Journal of
Personality and Social Psychology, S. 5, s. 432-443.
Ammerman, N. ve Farnsley A. (1997.. Congregation and community, Rutgers University
Press, Piscataway, U.S.A.
Andrei, T., RoĢca, I. Gh., Stancu S. ve Iacob, A. I. (2008.. “The Influence of the Religious
Factors On the Electoral Option-Quantitative Analysis”, Journal for the Study of Religions and
Ideologies, C. 7, S. 21, s. 20-43.
Anonymous (1996.. “Religion Shapes Political Thinking”, The Christian Century, Oct 16,
1996; S. 113, s. 29; ProQuest Central s. 958.
Anonymous (1995.. “America and Religion: The Counter-Attack of God”, The
Economist 336.7922, (Jul 8, 1995., s. 19-21.
Antunes, R. (2010.. “Theoretical Models of Voting Behaviour”, Escola Superior de
Educação-Instituto Politécnico de Coimbra, Exedra, S. 4, s. 164.
Ardelt, M. (2003.. “Effects of Religion and Purpose in Life on Elders‟ Subjective WellBeing and Attitudes Toward death”, Journal of Religious Gerontology, C. 14, S. 4, s. 57-59.
Arslan, A. (2002.. Felsefeye GiriĢ, Vadi Yayınları, Ankara.
Arslan, A. (1995.. Ġslam, Demokrasi, Türkiye, Liberal DüĢünce Topluluğu Yayınları,
Ankara.
Asad, M. (2012.. “Between Religion and Politics,
Islam & Science”, New York
University, C. 10. S. 1, s. 77-88.
Atkinson, A. B., Piketty, T., ve Saez, E. (2011.. “Top Incomes in the Long Run of
History”, Journal of Economic Literature, S. 49, s. 3-71.
235
Aydın, M. (1994a). Din Felsefesi, Selçuk Yayınları, Ankara.
Aydın, M. (2000a). Din Fenomeni, Damla Ofset Matbaacılık, Konya.
Aydın, M. (2000b). Dinler Tarihine GiriĢ, Damla Ofset Matbaacılık, Konya.
Aydın, K. ve Özbek V. (2004.. “Ailenin Seçmen DavranıĢları Üzerindeki Etkisi”, Kocaeli
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 2, s. 165-168.
Baalbaki, R. (1991.. “Quest for Understanding”, American University Press, Beirut,
Lebanon, s. 185-202.
Bahar, H. Ġ. (2009.. Sosyoloji, Usak Yayınları, Ankara.
Bakunin, M. (2000.. Tanrı ve Devlet, (Çev: Sinan Ergün), Öteki Yayınları, Ankara.
Balcı, ġ. (2005.. “Politik Kampanyalarda Ġmaj Yönetimi (Genç Parti Örneği)”, Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 9, s. 143-161.
Ball A. R. ve Peters B. G. (2005.. Modern Politics and Government, 7th Edition, Palgrave
Macmillan Publishing House, Houndmills and New York, U.S.A.
Bağkıran, S. (1983.. Karar Verme, Der Yayınları, Ġstanbul.
Barbier, M. (1999b). Modern Batı DüĢüncesinde Din ve Siyaset, Kaknüs Yayınları,
Ġstanbul.
Barbier, M. (1999a). Araçsal YaklaĢım, Dinin Siyasete Tabi Kılınması, (Çev. Özkan
Gözel), Modern Batı DüĢüncesinde Din ve Siyaset, Kaknüs Yayınları, Istanbul.
Barna, G. (1994.. Virtual America: What Every Church Leader Needs To Know About
Ministering In An Age of Spiritual and Technological Revolution, Regal Books, 1957 Eastman
Avenue Ventura, California, U.S.A.
Barro, R. ve McCleary, R. (2003.. “Religion and Economic Growth Across Countries”,
American Sociological Review, C. 68, S. 5, s. 760-781.
236
Bartels, L. M. (1993.. “Messages Received: The Political Impact of Media Exposure”,
American Political Science Review, C. 87, S. 2, s. 267-285.
Bartels, L. M. (2008.. “The Study of Electoral Behavior”, Department of Politics and
Woodrow Wilson School of Public and International Affairs, Princeton University, Forthcoming
(in much-abbreviated form) in Jan E. Leighley, ed., The Oxford Handbook of American Elections
and Political Behavior, August, s. 3-7.
Barvosa-Carter, E. (2004.. Politics and the U.S. Latina and Latino Religious Experience,
in Hector Avalos Ed. Introduction to the U.S. Latina and Latino Religious Experience, Brill
Academic Publishers, Boston, U.S.A.
Basten, C ve Betz, Frank (2011.. “Marks Vs. Weber-Does Religion Affect Politics and the
Economy”, European Central Bank-Eurosystem, Working Paper Series, S. 1393, s. 26.
BaĢlevent, C., Kırmanoğlu, H. ve ġenatalar, B. (2005.. “Empirical Investigation Of Party
Preferences And Economic Voting In Turkey”, European Journal of Political Research, C. 44, S.
4, s. 26-31.
Bauberot, J. (2000.. Dünyada Laiklik, Dergâh yayınları, Ġstanbul.
Bayraktutar, M. (2011.. “Suç Önlemede Dinî ve Ahlakî Değerlerin Rolü”, Suç Önleme
Sempozyumu, 7-8 Ekim 2011, s. 9-10.
Bélanger, É. ve Stephenson, L. B. (2010.. “Canada Compared: Voting Behaviour”,
Montreal, June, C. 1, S. 3, s. 7-9.
Bell, D. (1999.. The Coming of Post-Industrial Society, Basic Books, New York, U.S.A.
Bellah, R. ve Hammond, P. E. (1980.. Varieties of Civil Religion, Harper and Row
Publications, New York, U.S.A.
Bennett, W. L. (2000.. Politik Ġlizyon ve Medya, Nehir Yayınları, Ġstanbul.
Benson, T. L. (2002.. Akademik Bir Disiplin Olarak Din ÇalıĢmaları, Batıda Din
ÇalıĢmaları, Der.-Çev.: Ömer Mahir Alper, Metropol Yayınları, Ġstanbul.
237
Benson, P. ve Williams, D. (1982.. Religion on Capitol Hill: Myths and Realities, Harper
& Row, New York City, U.S.A.
Beren, F. (2013.. “Seçmen Tercihine Etki Eden Faktörler ve Seçim Güvenliği: ġanlıurfa
Ġli Örneği”, Akademik Ġncelemeler Dergisi (Journal of Academic Inquiries), C. 8, S. 1, s. 193197.
Bergan, A. ve McConatha, J. T. (2000.. “Religiosity and Life Satisfaction, Activities,
Adaptation and Aging”, C. 24, S. 3, s. 23-34.
Berger, P. L. (1973.. The Social Reality of Religion, Penguin Books, Harmondsworth,
London, United Kingdom.
Berger, P. L. (1967.. The Sacred Canopy, Anchor Books, New York, U.S.A.
Berger, P. L. (2009.. “Dinî ve Tolumsal Kurumların DeğiĢimi”, Din ve ModernlikToplumbilim Yazıları I, (Der. ve Çev. Adil Çiftçi), Ankara Okulu Yayınları, Ankara.
Berger, P. L. (1999.. “Dinî Kurumlar”, Toplumbilim Yazıları, (Çev. A. Çiftçi), Anadolu
Yayınları, Ġzmir.
Berger, P. L. (1993.. Dinin Sosyal Gerçekliği, (Çev. A. CoĢkun), Ġnsan Yayınları,
Ġstanbul.
Berger P. L. (1999.. The Desecularization of the World-Resurgent Religion and World
Politics, Ethics and Public Policy Center, Washington DC, U.S.A.
Berkin, C. (2011.. “Making America, A History of the United States Since 1865”,
Cengage Learning, S. 2, s. 629-632.
Berkowitz, L. A. K. (2001.. “Religion and Voting Behaviour in Great Britain: A
Reassessment”, British Journal of Political Science, C. 31, S. 3, s. 523-524.
Bernhard H., Lorenza S. C., Claudia S., Anna M. B., Wery P. M. ve van den W. (2011..
“Religion and Action Control: Faith-Specific Modulation of the Simon Effect But Not StopSignal Performance”, Cognition, April, S. 7, s. 1-2.
238
Bianchi, U. (1975.. The History of Religions, E. J. Brill Publication, Leiden.
Bilgrami, a (2011.. “Secularism: Its content and context”, social science research council,
colombia university-SSRC working papers, s. 1.
Billiet, J. (1992.. “Measuring Religious Involvement”, Leuven, K. U.: Department of
Sociology (Working paper), s. 28.
Bishop, S. ve Hoeffler, A. (2014.. “Free and Fair Elections-A New Database”, CSAE
Working Paper WPS/2014, S. 14, s. 3.
Blondel, J. (1970.. Voters, Parties and Leaders, Penguin Books, London, England.
Blondel, J. (1972.. Comparing Political Systems, Preager Publishers, New York.
Boiney, J. ve Paletz, D. L. (1991.. “In Search of the Model Model: Political Science
Versus Political Advertising Perspectives on Voter DecisionMaking”, F. Biocca (ed), Television
and Political Advertising, C. 1, s. 5. Psychologial Processes, Lawrence Erlbaum Associates: New
Jersey, U.S.A.
Bolay S. H. (2004.. Felsefeye GiriĢ, Akçağ Yayınları, Ankara.
Bolce, L. ve DeMaio, G. (1999.. “The Anti-Christian Fundamentalist Factor in
Contemporary Politics”, The Public Opinion Quarterly, S. 63, s. 508-542.
Booth, K. (2007., Theory of World Security, Cambridge University Press, Cambridge,
U.S.A.
Boston, R. (2001.. “No King But Jesus?” Americans United for Separation of Church and
State, Washington, DC. U.S.A. (February, 2001.. http://www.au.org/churchstate/cs2011.htm,
Accessed 11/01/2003.
Boteach, S. (1997.. “Face to Faith: Why Religion and Politics Must Never Mix”, The
Guardian. Retrieved from http://search.proquest.com/docview, Apr, S. 12, s. 1-23.
Botterman, S. ve Hooghe, M. (2009.. “The Christian Democratic Vote and Religious
Belonging-The Relation between Religious Beliefs and Christian Democratic Voting and the
239
Individual and Community Level in Belgium”, Department of Political Science, Catholic
University Leuven (Belgium), Paper presented at the 5th General Conference of the European
Consortium for Political Research (ECPR), Potsdam, 10-12 September 2009, s. 4.
Bozkurt, V. (2005.. DeğiĢen Dünyada Sosyoloji, Aktüel Yayınları, Ġstanbul.
Brenner, P. (2011.. “Exceptional Behavior or Exceptional Identity?”, Public Opinion
Quarterly, C. 75, S. 1, s. 19-22.
Brinkerhoff, M. B. ve Mackie, M. M. (1993.. “Casting Off the Bonds of
Organized Religion: A Religious-Careers Approach to the Study of Apostasy”, Review of
Religious Research, S. 34, s. 235-258.
Brinkerhoff, D. B., White, L. K. ve Ortega S. T. (2001.. Elements of Sociology, 4th
Edition, Wadsworth Publishing House, Belmont, California, U.S.A.
Brooks C., Nieuwbeerta P. ve Manza J. (2006.. “Celavage Based Voting Behaviour in
Cross-National Perspective: Evidence from Six Post-War Democracies”, Social Science
Research, C. 35, S. 1, s. 88-128.
Bruce, S. (2003.. Politics and Religion, Polity Press, Oxford, United Kingdom.
Bruce, S. (1992.. Religion and Modernization, Oxford University Press, Oxford, U.S.A.
Bruce, S. (2002.. God is Dead: Secularization in the West, Blackwell Publishing House,
Oxford, Great Britain.
Buddenbaum, J. M. ve Staout, D. A. (1996.. Religion and Mass Media Use-A Review of
the Mass Communication and Sociology Literature, Religion and Mass Media: Audiences and
Adaptations, Ed. By Daniel A. Stout and Judith M. Buddenbaum, Sage Publications, Thosand
Oak, U.S.A.
Burge, R. (2011.. “Religion and Political Behavior: Studies of Political Tolerance, Voting,
and Public Opinion, Dissertation Approval”, Department of Political Science, in the Graduate
School, Southern Illinois University, Carbondale, August, 2011, s. 1-17.
240
Burnham, W. D. (1981.. “The 1980 Earthquake: Realignment, Reaction, or What?” s. 98140 in The Hidden Election: Politics and Economics in the 1980 Campaign, edited by Thomas
Ferguson and Joel Rogers, Pantheon Publishing House, New York, U.S.A.
Calvo, K., Maritnez, A. ve Montero, J. R. (2006.. “Religious Voting ın Portugal and
Spain”, Working Papers, Dipartimento di studi sociali e politici, Üniversita delgi studi di Milano,
S. 29, s. 19.
Campbell, A., Converse, P. E., Miller, W. E. ve Stokes, D. E. (1960.. The American
Voter, Theoretical Models of Voting Behaviour, New York, U.S.A.
Campbell, A. (1970.. The Passive Citizen, Political Opinion and Behaviour, der. Edward
Dreyer ve Walter Rosenbaum, Wadsworth Publishing Company, New York.
Campbell, A., Philip E. C., Warren E. M. ve Donald E. S. (1980. [1960]. The American
Voter, University of Chicago Press, Midway Reprint, Chicago, U.S.A.
Canöz, K. (2010.. “Seçmen Tercihinde Aday Ġmajının Rolü: 29 Mart 2009 Yerel
Seçimleri Öncesinde Konya Seçmeni Üzerine Bir AraĢtırma”, Selçuk Üniversitesi ĠletiĢim
Fakültesi Akademik Dergisi, C. 6, S. 2, ss. 95-114.
Caplow, T. (1985.. “Contrasting Trends in European and American Religion”,
Sociological Analysis, S. 46, s. 101-08.
Carmines, E. G. ve James A. S. (1989.. Issue Evolution: Race and the Transformation of
American Politics, Princeton University Press, New Jersey, U.S.A.
Catt, H. (1996.. Voting Behaviour-A Radical Critique, Leicester University Press,
London, United Kingdom.
Cedeno, K. (1966.. “Is God Dead?”, Time magazine, Apr, S. 8, s. 43-46.
Cesari, J. (2013.. “Religion and Diasporas: Challenges of the Emigration Countries”,
Research Report Position Paper, Interact Research Report 2013/01, Migration Policy Center,
European University Institute, Robert SchumanCenter Fpr Advanced Studies, s. 1-4.
241
Chadwick, O. (1975. The Secularization of the European Mind in the Nineteenth Century,
Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom.
Chatoupis, C. (2007.. “Decision Making in Physical Education: Theoretical Perspectives”,
Studies in Physical Culture and Tourism, C. 14, S. 2, s. 195-204.
Chaves, M. ve Gorski, P. S. (2001.. “Religious Pluralism and Religious Participation”,
Annual Review of Sociology, S. 27, s. 261-281.
Collins, T. (2007.. The Contribution of Religion to Society, Extracted from the Speech by
Collins T. on May 31st 2007 as Archbishop of Toronto to the Empire Club of Canada, Canada.
Conover, P. J. ve Stanley F. (1989.. “Candidate Perception in an Ambiguous World:
Campaigns, Cues and Inference Processes”, American Journal of Political Science, C. 33, S. 4, s.
912-940.
Converse, P. E. (1964.. Nature of Belief Systems in Mass Publics. In D. Apter (Ed.),
Ideology and Discontent, Free Press, New York, U.S.A.
Converse, P. E. (1966.. “Religion and Politics-The 1960 Election,” in Campbell vd., 1966,
s. 96-124.
Curtice, J. (2002.. “Survey Research and Electoral Change in Britain”, Crest Centre for
Research into Electıons and Social Trends, The Centre for Research into Elections and Social
Trends is an ESRC Research Centre based jointly at the National Centre for Social Research
(formerly SCPR) and the Department of Sociology, Working Paper, Number. 96, March 2002,
University of Oxford, England.
Çağatay, S. (2002.. “The November 2002 Elections and Turkey's New Political Era”,
Middle East Review of International Affairs (MERIA), C. 6, S. 4, s. 42-48.
Çaha, Ö., M. Toprak ve Ġ. DalmıĢ (2002.. “Siyasal Parti Üyelerinde Siyasal Katılım Düze
yi: Kırıkkale Örneği”, Der. Ö. Çaha, Seçmen DavranıĢı ve Siyasal Partiler, GendaĢ Yayınları, Ġsta
nbul, s. 44‐115.
242
Chaves, Mark and Philip S. Gorski (2001.. “Religious Pluralism and Religious
Participation”, Annual Review of Sociology, S. 27, s. 275.
Çarkoğlu, A. (2011.. “Turkey‟s 2011 General Elections: Toward a Dominant Party
System”, Insight Turkey, C. 13, S. 3, s. 43-62.
Çarkoglu, A. ve Toprak, B. (2006.. Religion, Society and Politics in Changing Turkey,
TESEV Publications, Ġstanbul.
Çobanoğlu, ġ. (2007.. Suskunluk Sarmalı ve Siyasal ĠletiĢim, Fide Yayınları, Ġstanbul.
Çüçen, K., Zafer M. Z., Esenyel A., (2009.. Varlık Felsefesi, Ezgi Kitabevi, Bursa.
D'Antonio, W. V. (2011.. “Religion and Political Affiliation”, National Catholic Reporter,
Oct 28-November 10, S. 48, s. 1; ProQuest Central, s. 25.
Dalton, R. J. (1990.. “Religion and Party Alignment”, in R. Sankiaho, V. Yhdistys, and P.
Pesonen (eds.), People and their Polities. Jyva¨skyla¨: Finnish Political Science Association, s.
66-88.
Dalton, R. J. (1996.. Citizen Politics: Public Opinion and Political Parties in Advanced
Western Democracies, 2nd edition, Chatham House, Londan, England.
Damlapınar, Z. (2000.. “Basının Seçmen DavranıĢını Etkileme Süreci”, Selçuk ĠletiĢim
Dergisi, C. 1, S. 2, s. 90-115.
Damlapınar, Z. ve ġükrü, B. (2005.. “Seçmenin Zihnindeki Aday Ġmajını Belirleyen
Etkenler: 28 Mart 2004 Yerel Seçimleri Alan AraĢtırması”, Selçuk ĠletiĢim Dergisi, C. 4, S. 1, s.
58-79.
Darmofal D. ve Nardulli P. F. (2010.. “The Dynamics of Critical Realighments-An
Analysis Across Time and Space”, Political Behaviour, C. 32, S. 2, s. 255-283.
Dart, J. ve Allen, J. (2000.. Bridging the Gap: Religion and the News Media, First
Amendment Center, Nashville, U.S.A.
243
De Neve, Jan-Emmanuel (2010.. “Ideological Change and the Economics of Voting
Behavior in the US, 1920-2008”, The London School of Economics and Political Science, March
2010, C. 1, S. 2, s. 23.
Denton, R. E. ve Woodward G. C. (1985.. Poltical Communication In Amarica, Praeger
Publishers, New York.
Der brug, W. v., Hobolt S. b. ve De Vreese, C. H. (2009.. “Religion and Party Choice in
Europe”, West European Politics, C. 32, S. 6, s. 1266-1283.
Destro, A. R. vd. (2010.. “Religious Expression in American Public L ife: A Joint
Statement of Current Law”, Center For Religion and Public Affairs, Wake Forest University,
Winston-Salem, (January 2010., s. 7.
Devran, Y. (2003.. Siyasal Kampanya Yönetimi, Mesaj, Strateji ve Taktikler, Ġstanbul.
Djupe, P. ve C. Gilbert (2006.. “The Resourceful Believer: Generating Civic Skills in
Church”, The Journal of Politics, C. 68, S. 1, s. 116-127.
Djupe, P. ve C. Gilbert (2002.. “The Political Voice of Clergy”, The Journal of Politics,
C. 64, S. 02, s. 596-609.
Dilber, F. (2012.. “Siyasal ToplumsallaĢmada Seçmenlerin Siyasal Tercihine Sosyal
Unsurların Etkisi; Karaman Ġli Seçmenleri Üzerine Bir Alan AraĢtırması”, Akademik BakıĢ
Dergisi, S. 32, s. 3-5.
Diotallevi, L. (2002.. “Internal Competition in a National Religious Monopoly: The
Catholic Effect and the Italian Case”, Sociology of Religion, C. 63, S. 2, s. 137-155.
Dobbelaere, K. (1999.. “Towards an Integrated Perspective of the Processes Related to the
Descriptive Concept of Secularization”, Sociology of Religion, C. 60, S. 3, s. 229-247.
Doğan, A. ve Göker, G. (2010a). “Yerel Seçimlerde Seçmen Tercihi (29 Mart Yerel
Seçimleri Elazığ Seçmeni Örneği)”, EskiĢehir Osmangazi Üniversitesi ĠĠBF Dergisi, C. 5, S. 2,
s.159-187.
244
Doğan, A. ve Göker, G. (2010b). “Yerel Seçimlerde Aday Merkezli Siyasal Reklamlar
(Elazığ Örneği)”, NEWSA Humanities, C. 5, S. 3, s. 45-48.
Doğan, L. (1979.. “Din ve Toplum”, 1979 Yılı Sosyoloji Konferansları, Ġstanbul
Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul.
Downs, A. (1957.. An Economic Theory of Democracy, Harper Collins Publishers, New
York, U.S.A.
Dönmezer, S. (1978.. Sosyoloji, Ġ.T.Ġ.A. Nihat Sayar Yayın ve Yardım Vakfı Yayını,
Ġstanbul.
Dreisbach, D., L. (2002.. Thomas Jeffersion and the Wall of Separation Between Church
and State, New York University Press, New York, U.S.A.
Duin, J. (1992.. “Religion Beat Unpopular With Editors”, Editor & Publisher, C. 125, s.
52, 42.
Durkheim, E. (1915; Translated from 1913 French Edition). The Elementary Forms of the
Religious Life, Allen and Unwin, London, England.
Durkheim, E. (1995.. The Elementary Forms of the Religious Life, Free Press, New York,
U.S.A.
Durkheim, E. (1912.. Elementary Forms of Religious Life, Translation: Joseph Swain
Collier, 1961., [Originally published in French, 1912], New York, U.S.A.
Durkheim, E. (1979.. Suicide: A Study In Sociology, Free Press, New York, U.S.A.
Durkheim, E. (1987, 1972.. “Review of Guyau's L'irreligion de L'avenir”, Revue
Philosophique, S. 23, s. 219-22.
Eliade, M. (2003.. Dinler Tarihine GiriĢ, Kabalcı Yayınları, Ġstanbul.
Ellison, C. (1991.. “Religious Involvement and Subjective Well-Being, Journal of Health
and Social Behavior”, C. 32, S. 1, s. 80-99.
245
Ellison, C., Gay, D. ve Glass, T. (1989.. “Does Religious Commitment Contribute to
Individual Life Satisfaction?”, Social Forces, S. 68, s. 100-123.
Engels, F. (2003.. Anti-Dühring, Sol Yayınları, Ġstanbul.
Erkan, R. ve Bağlı, M. (2005.. “Diyarbakır‟da Seçmen DavranıĢı ve Seçmen DavranıĢının
OluĢmasında Yerel Medyanın Rolü”, Selçuk ĠletiĢim, C. 3, S. 4, s.181-196.
Eser, Hamza Bahadır (2012.. “Dinin Siyasal DavranıĢlar Üzerindeki Etkisi: Antalya
Örnek Olay AraĢtırması”, Gazi Üniversitesi Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 14/3
(2012., S. 97, s. 136.
Esmer, Y. (2002.. “At The Ballot Box: Determinants Of Voting Behavior in Turkey”, (Ed:
Y. Esmer ve S. Sayarı), Politics, Parties and Elections in Turkey, Lynn Rienner, Boulder, U.S.A.
Fichter, J. (2002.. Sosyoloji Nedir?, Çev.: Nilgün Çelebi, Anı Yayıncılık, Ankara.
Finke, R. (1992.. An Unsecular America, In Religion and Modernization, Clarendon
Press, Oxford, England.
Finke, R. ve Iannaccone, L. R. (1994.. “The Illusion of Shifting Demand: Supply-Side
Explanations For Trends and Change In the American Religious Market Place”, Annals of the
American Association of Political and Social Science, S. 527, s. 27-39.
Fiorina, M. P., Abrams, S. J., ve Pope, J. C. (2006.. Culture War? The Myth of a Polarized
America (2nd ed), Pearson Longman, New York, U.S.A.
Fiorina, M. P. (1997.. Voting Behavior-Perpectives on Public Choice, Ed. by: Dennis C.
Mueller, Cambridge University Press, Cambridge, U.S.A.
Fitzgerald, M. (1993.. Minorities Managing Minorities, Editor & Publisher, S. 124, s. 2829.
Fore, W. F. (1990.. Television and Religion: The Shaping of Faith, Values and Culture,
Friendship Press, New York, U.S.A.
Forman, E. H. ve Selly, M. A. (2001.. Decisions by Objectives, World Scientific, U.S.A.
246
Forster, A. D. (2008.. “Religion, Voting Behaviour and Electoral Context in
Contemporary U.S. Presidential Elections”, 2008 Annual Meeting of the Southern Political
Science Association, New Orleans L.A., January 10-12, s. 15-16.
Fowler, R. B. ve Allen D. H. (1995.. Religion and Politics in America: Faith, Culture, and
Strategic Choices, Westview Press, Boulder, Colorado, U.S.A.
Frank, T. (2004.. What‟s the Matter with Kansas? How Conservatives Won the Heart of
America, Henry Holt and Company, New York, U.S.A.
Freud, S. (1978.. The Future of a Dream, Translated by Hashem Razi, Asia Publications,
Tehran, Iran.
Frishammar, J. (2003.. “Information Use in Strategic Decision Making”, Manageme
nt Decision, C. 41, No: 4, s. 318-326.
Froese, P. ve Bader, C. D. ve (2005.. “Images of God: The effect of personal theologies
on moral attitudes, political affiliation, and religious behavior”, IJRR, S. 1, s. 11
Froese, P. ve Bader, C. D. (2010.. America's Four Gods: What We Say about God and
What That Says about US, Oxford University Press, Oxford, U.S.A
Froese, P. (2014.. “Religion and American Politics from a Global Perspective”,
Department of Sociology, Baylor University, 23 May 2014; in revised form: 12 July 2014
/Accepted: 15 July 2014 /Published: 29 July 2014, S. 5, s. 648–662.
Frohock, F. H. (1967.. The Nature of Political Inquiry, The Dorsey Press, Chicago, U.S.A.
Fromm, E. (1950.. Psychoanalysis and Religion, New Haven: Yale University Press,
U.S.A.
Fukuyama, Y. (1960.. “The Major Dimensions of Church Membership”, Review of
Religious Research, S. 2, s. 154-161.
Fukuyama, F. (1992., The End of History and the Last Man, Penguin Books, London,
England.
247
Funk,
K.
H.
“What
(2006..
is
a
Worldview”,
http://web.engr.oregonstate.edu/funkk/Personal/worldview.html (EriĢim Tarihi: 14.06.2006..
Gandhi, M. ve Desai, M. (1966.. An Autobiography or the Story of My Experiments With
Truth, Navajivan Publishing House, India.
Gellner, E. (1996; orig. edn 1994.. The Conditions of Liberty, Penguin Books, (1988.
Plough, Sword and Book, London, England.
Gelman, A., Park, D, Shor, B. ve Cortina, J. (2010.. Red State, Blue State, Rich State,
Poor State: Why Americans Vote the Way They Do (Expanded paperback edition), Princeton
University Press, Princeton, N.J., U.S.A.
Gilani, I. S., Shahid, R. ve Zuettel, I. (2012.. “Global Index of Religiosity and Atheism”,
WIN-Gallup International-(Guideline) Press Release, s. 2-25.
Gill, A. ve Lundsgaarde, E. (2004.. State Welfare Spendingand Religiosity: A Cross
National Analysis, Rationality and Society, S. 16 (4., s. 399-436.
Glock, C. Y. (1972.. “On the Study of Religious Commitment”, in J. E. Faulkner (ed.)
“Religion‟s Influence in Contemporary Society”, Readings in the Sociology of Religion, Ohio:
Charles E. Merril, s. 38-56.
Gonzalez, M. A. (2012.. “Religion and the U.S. Presidency: Politics, the Media, and
Religious Identity”, Political Theology, C. 13, S. 5, s. 568-585.
Goldberg, A. S. (1966.. “Discerning Casual Pattern Among Data on Voting Behaviour”,
The American Political Science Review, C. 60, S 4, s. 913-922.
Girvin, Brian (2000. “The Political Culture of Secularisation European Trends and
Comparative Perspectives”, Broughton, D. ve Napel, Hans-Martien (eds), Religion and Mass
Electoral Behaviour in Europe, Routledge/ECPR studies in European political science, London,
England.
Glock, C. Y. (2007.. “Dindarlığın Boyutları Üstüne”, Din Sosyolojisi, Der.: Yasin Aktay,
M.Emin KöktaĢ, Vadi Yayınları, Ankara.
248
Gökçe, O., Akgün, B. ve Karaçor, S. (2002.. “3 Kasım Seçimlerinin Anatomisi: Türk
Siyasetinde Süreklilik ve DeğiĢim”, S.Ü.Ġ.Ġ.B.F. Sosyal ve Ekonomik AraĢtırmalar Dergisi, S. 4.
s. 1-44.
Graham, J., Haidt, J., ve Nosek, B. A. (2009.. “Liberals and Conservatives Rely on
Different Sets of Moral Foundations”, Journal of Personality and Social Psychology, S. 96, s.
1029-1046.
Greeley, A. M. (1973. Unsecular Man: The Persistence of Religion, Shocken
Publications, New York, U.S.A.
Greeley, A. ve Hout, M. (2006.. The Truth About Conservative Christians, The University
of Chicago Press, Chicago, U.S.A.
Greeley, A. (1988.. “Evidence that a Maternal Image of God Correlates with Liberal
Politics”, Sociology and Social Research, C. 72, S. 3, s. 150-154.
Greeley, A. M. (1991.. Religious Change in the United States, Rev. ed. Cambridge,
Harvard University Press, Massachusetts, U.S.A.
Green, D., Palmquist, B. ve Schickler, E. (2002.. Partisan Hearts & Minds: Political
Parties and the Social Identities of Voters, Yale University Press, New Haven, U.S.A.
Green, J. C. (2004.. “The American Religious Landscape and Political Attitudes: A
Baseline for 2004”, Pew Forum on Religion and Public Life, Washington, D.C., U.S.A.
Goodwin, G. S. (2006.. Free and Fair Elections, Inter-Parliamentary Union Geneva,
France.
Gunn, T. J. (2002.. “The Complexity of Religion and the Defnition of Religion in
International Law”, Harvard Human Rights Journal, C. 16, s. 188-192.
Guth, J. L., Kellstedt, L. A., Smidt, C. E. ve Green, J. C. (2006.. “Religious Influences in
the 2004 Presidential Election”, Presidential Studies Quarterly, S. 36, s. 223-242.
Guth, J. L. ve Fraser, C. R. (2001.. “Religion and Partisanship in Canada”, The Society
for the Scientific Study of Religion, 2001, C. 40, S. 1, s. 51-61.
249
Gurevitch, M. ve Blumler, J. G. (1977.. “Linkages Between the Mass Media and Politics:
A Model for the Analysis of Political Communication Systems”, In: Curran, J., Gurevitch, M. &
Wollacott, J. (eds) Mass Communication and Society (London: Arnold), s. 270-290.
Guy, R. F. (1982.. “Religion, Physical Disabilities, and Life Satisfaction in Older Age
Cohorts”, International Journal of Aging and Human Developement, S. 15, s. 225-232.
Güçlü, S. (2005.. “Din Kurumu”, Kurumlara Sosyolojik BakıĢ, Ed: Sevinç Güçlü, Birey
Yayınları, Ġstanbul.
Güldiken, N. ve Aslan, M. (2006.. Güncel GeliĢmeler IĢığında Siyasal Katılma, Ġskele
yayıncılık, Ġstanbul.
Gülmen, Y. (1979.. Türk Seçmen DavranıĢı, Ġstanbul Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul.
Günay, Ü. (2002.. Din Sosyolojisi, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul.
Günay, Ü. (1999.. Erzurum ve Çevre Köylerde Dinî Hayat, Erzurum Kitaplığı, Ġstanbul.
Günay, Ü. (1981.. “Türkiye‟de Dinî SosyalleĢme”, Türkiye I. Din Eğitimi Semineri,
Ġlahiyat Vakfı Yayınları, Ankara, s. 192-199.
Vernon, G. M. (1962.. Sociology of Religion, The McGraw-Hill Company, New York,
U.S.A.
Hegel, G. W. F. (2001.. The Philosophy of History, (Ġng. Çev: J. Sibree), Batoche Books,
Ontario, Canada.
Habermas, Jurgen (2007.. Kamusallığın Yapısal DönüĢümü, 7. Baskı, Çev.: Habibitabar,
Hossein (2012.. “Personal and Social Functions of Religion”, Journal of Basic and Applied
Scientific Research, Islamic Azad University, Tehran, C. 2, S. 9, s. 9517-9522.
Habibitabar, Hossein (2012.. “Personal and Social Functions of Religion”, Journal of
Basic and Applied Scientific Research, C. 2, S. 9, s. 9517-9522.
250
Hacker, J. S. ve Pierson, P. (2010.. “Winner-Take-All Politics: Public Policy, Political
Organization, and the Precipitous Rise of Top Incomes in the United States”, Politics & Society,
S. 38, s. 179-182.
Hackett, C. ve D. Lindsay (2008.. “Measuring evangelicalism: Consequences of different
operationalization strategies”, Journal for the Scientific Study of Religion, C. 47, S. 3, s. 499-514.
Hadaway, C., Marler, P. ve Chaves, M. (1993.. “What the polls don't show: A closer look
at US church attendance”, American Sociological Review, C. 58, S. 6, 741-752.
Hadaway, C. K. (1989.. “Identifying American Apostates: A Cluster Analysis”, Journal
for the Scientific Study of Religion, S. 28, s. 201-215.
Hadden, J. (1987.. “Toward Desacralizing Secularization Theory”, Social Forces, C. 65,
S. 3, s. 587-611.
Hagopian, F. (2000.. “Political development, Revisited”, Comparative Political Studies,
C. 33, S. 6/7, s. 880-911.
Haussig, H-M. (1999.. Der Religionsbegriff in den Religionen, Philo Publications, Berlin
und Mainz, Germany.
Harris, L. M. (2007.. “From Liberation to Mutual Fund: Political Consequences of
Differing Conceptions of Christ in the African-American Church”, In J. Matthew Wilson Ed.,
From Pews to Polling Places: Faith and Politics in the American Religious Mosaic, Georgetown
Press, Washington, D.C., U.S.A., s. 150-180.
Harrop, M. ve William L. M. (1987.. Election and Voters: A Comparative Introduction,
Mcmillan, London.
Hayes, B. C. (1995.. “The Impact of Religious Identification on Political Attitudes: An
International Comparison”, Sociology of Religion, S. 56. 2 , s. 177.
Hayes, B. C. ve M. Hornsby-Smith (1994.. “Religious identification and family attitudes:
An international comparison”, Research in the Social Scientific Study of Religion, S. 6, s. 167186.
251
Headey, B., Schupp, J., Tucci, I. ve Wagner G. G. (2008.. “Authentic Happiness Theory
Supported by Impact of Religion on Life Satisfaction: A Longitudinal Analysis with Data for
Germany”, Max Weber Institute for Advanced Studies, Erfurt, Max Planck Institute for Human
Development, Berlin and IZA, December 2008, S. 3915, s. 17.
G. W. F. Hegel (2001.. Phenomenology of Mind, Ġng. (Translation: J. B. Baillie), Harper
Torchbooks, New York.
Henig, M. I. ve Buchanan, J. T. (1996.. Solving MCDM Problems: Process Concepts,
Journal of Multi-Criteria Decision Analysis, Wiley Publishers, U.K.
Hibbs, D. A. (2000.. “Bread and Peace Voting in U.S. Presidential Elections”, Public
Choice, C. 104, S. 1-2, s. 149-180.
Hirschl, T. A., Booth, J. G., ve Glenna, L. L. (2009.. “The Link Between Voter Choice
and Religious Identity in Contemporary Society: Bringing Classical Theory Back In”, Social
Science Quarterly, S. 90, s. 927-944.
Hirschl, T. A., Booth, G. J., Glenna L. L. ve Green, B. Q. (2012.. “Politics, Religion, and
Society: Is the United States Experiencing a Period of Religious-Political Polarization?”, Review
of European Studies, (Sep 2012., C. 4, S. 4, s. 95-109.
Hoge, R. ve De Zulueta, E. (1985.. “Salience as a Condition for Various Social
Consequences of Religious Commitment”, Journal for the Scientifc Study of Religion, C. 24, S.
1, s. 21-38.
Hoge, R., Johnson, B. ve Luidens, D. (1995.. “Types of Denominational Switching
Among Protestant Young Adults”, Journal for the Scientific Study of Religion, C. 34, S. 2, s.
253-258.
Holdcroft, B. (2006.. “What Is Religiosity?, Catholic Education: A Journal of Inquiry and
Practice, C. 10, S. 1, s. 89-103.
Holm, N. G. (2004.. Din Psikolojisine GiriĢ, (Çev. A. Bahadır), Ġnsan Yayınları, Ġstanbul.
252
Hoover, S. M. (2008.. “Media and Religion”, A White Paper from the Center for Media,
Religion, and Culture, University of Colorado at Boulder, USA.
Horwath, J., Lees, J., Sidebotham, P., Higgins, J. ve Ġmtiaz, A. (2008.. Religion, Beliefs
and Parenting Practices, The Influence of religious beliefs on parenting, from the perspectives of
both adolescents and parents, A Descriptive Study, Joseph Rowntree Foundation, United
Kingdom.
Hout, M., Greeley, A. M. ve Wilde, M. J. (2001.. “The Demographic Imperative in
Religious Change in the United States”, American Journal of Sociology, C. 107, S. 2, s. 468-500.
Hout, M., Fischer, C. S. ve Chaves, M. A. (2002.. “Why More Americans Have No
Religious Preference: Politics and Generations”, American Sociological Review, 2002, S. 67, s.
165-190.
Huber, J. D. (2005.. “Religious Belief, Religious Participation, and Social Policy
Attitudes Across Countries”, Department of Political Science, Columbia University, September,
S. 29, s. 2-3.
Hunter, J. (1992.. Culture wars: The Struggle to Define America, Basic Books, New
York, U.S.A.
Huntington, S. (1998.. The Clash of Civilizations and the Remaking of World Order,
Touchstone Books, London, England.
Hülür, H. ve Kalender, A. (2003.. Sosyo-Poltik Tutumlar ve Din Konya AraĢtırması,
Çizgi Kitabevi, Konya.
Iancu, I. ve Balaban, D. C. “Religion and Political Communication During Elections in
Romania”, Journal for the Study of Religions and Ideologies, C. 8, S. 24, s. 151-167.
Idler, E. L. ve Kasl, S. V. (1992.. “Religion, Disability, Depression, and the Timing of
death”, American Journal of Sociology, S. 97, s. 1052-1079.
253
Ijah, A. (2013.. “Utilising the Mass Media for the Promotion of Religious Activities in
Nigeria”, An International Journal of Arts and Humanities, Bahir Dar, Ethiopia, February, C. 2,
S. 5, s. 58-61.
Ġmga, O. (2010.. “Amerika‟da Din ve Devlet-Tarihî ve Felsefî Temeller”, S. 7, s. 22.
Ġnan, Ö. ve Meder, M. (2008.. Siyasal Katılma ve Seçmen DavranıĢı, Ege Yayınları,
Ġstanbul.
Inglehart, R. ve Baker, W. E. (2000.. “Looking Forward, Looking Back: Continuity and
Change at the Turn of the Millennium”, American Sociological Review, S. 65, s. 19-51.
Inglehart, R. ve Wayne E. W. (2006.. “Modernization, Cultural Change, and the
Persistence of Traditional Values”, American Sociological Review, S. 65, s. 19-51.
Inglehard R. ve Norris, P. (2006.. Sacred and Secular, Cambridge publications,
Cambridge, England.
Inglis, K. S. (1963.. Churches and the Working Classes in Victorian England, Routledge
and Kegan Paul, London, United Kingdom.
Jagodzinski, W. ve Dobbelaere, K. (1995.. “Secularization and Church Religiosity”, In
The Impact of Values, Eds. Jan W. van Deth and Elinor Scarbrough, Oxford University Press,
Oxford, England.
Wilcox, C. ve Jelen, T. G. ve (1990.. “Denominational Preference and the Dimensions of
Political Tolerance”, Sociological Analysis, C. 51, S. 1, s. 25-46.
Jensen, Richard J. (1971.. The Winning of the Midwest: Social and Political Conflict,
1988-96, University of Chicago Press, Chicago, U.S.A.
Jensen, Richard (1982.. „„Religion, Morality, and American Politics‟‟, The Journal of
Libertarian Studies, C. 6, S. 3-4 (Summer/Fall 1982., s. 321-331.
Jones, K. (2006.. “A Critique of Ludwig Feuerbach‟s Philosophy of Religion”,
http://semanticsarchive.net, s. 4-8.
254
Johnson, L. B. (1988.. Zivilreligion in Amerika, Klaus M. (ed.), Gott und Politik in den
U.S.A., Frankfurt, Germany.
Johnstone, R. L. (1992.. Religion in Society-A Sociology of Religion, Prentice Hall, New
Jersey, U.S.A.
Jost, J. T. (2006.. “The End of Ideology”, American Psychologist, S. 61, s. 651-670.
Jost, J. T., Nosek, B. A. ve Gosling, S. D. (2008.. “Ideology: Its Resurgence in Social,
Personality, and Political Psychology”, Perspectives on Psychological Science, S. 3, s. 126-136.
Judis, J. B. (2005.. “The Chosen Nation- The Influence of Religion on U. S. Foreign
Policy”, Policy Brief, Carnegie Endowment, S. 37, s. 1-10.
Kalaycıoğlu, E. (1984.. “KarĢılaĢtırmalı Siyasal Katılma-Siyasal Eylemin Kökenleri
Üzerine Bir Ġnceleme”, ĠÜSBF, Ġstanbul.
Kalaycıoğlu, E. (1999.. “The Shaping of Party Preferences in Turkey: Coping with the
Post-Cold War Era”, New Perspectives on Turkey, S. 20, s. 47-76.
Kalender, A. (2005.. Siyasal ĠletiĢim-Seçmenler ve Ġkna Stratejileri, Çizgi Kitabevi,
Konya.
Karamustafaoğlu, T. (1970.. Seçme Hakkının Demokratik Ġlkeleri, A.Ü.H.F. Yayınları,
Ankara.
KaraĢahin, H. (2007.. Bir Batı Anadolu Kasabasında Dini Hayat-Gördes Örneği, BirleĢik
Yayınları, Ankara.
Kaufmann, E. (2007.. “Faith‟s Comeback? The Demographic Revival of Religion in
Europe”, in Un Nuovo Umanesimo per L‟Europa, University of San Pio V, Basilica de San
Giovanni in Laterano conference volume, s. 12.
Kaya, R. (2008.. Kitle ĠletiĢim Sistemleri, Teori Yayınları, Ankara.
Kaya, R. (2008.. “Kur‟an Ayetleri IĢığında Terör ve Çözüm Önerileri”, Uludağ
Üniversitesi Ġlâhiyat Fakültesi Dergisi, C. 17, S. 2, s. 28.
255
Kazin, M. (2000.. Pietists and Pluralists: Religion and American Politicians, Religion and
American Politics, the 2000 Election in Context, (Ed. Mark Silk), The Pew Programme on
Religion and News Media Center for the Study of Religion in Public Life, Trinity Collage
Hartford, Connecticut, U.S.A.
Kellett, E. E. (1948.. A Short History of Religions, Gollancz Publication, London, U.K.
Kellstedt, L. A. ve Smidt, C. E. (1993.. Doctrinal Beliefs and Political Behavior: Views of
the Bible, Rediscovering the Religious Factor in American Politics, M. E. Sharpe Publications,
Armonk, New York, U.S.A.
Kelly, N. J. ve Morgan, J. (2008.. “Religious Traditionalism and Latino Politics in the
United States”, American Politics Research, S. 36, s. 236-263.
Kersbergen, K. van (2008.. “The Christian Democratic Phoenix and Modern Unsecular
Politics”, Party Politics, C. 14, S. 3, s. 259-279.
Kılıç, E. A. (2013a). “Seçmen Tercihinde Ġmaj Faktörü: Siyasal Parti ve Aday Ġmajı
KarĢılaĢtırmasına Yönelik Bir Alan AraĢtırması”, Gazi Üniversitesi-ĠletiĢim Fakültesi, ĠletiĢim
Kuram ve AraĢtırma Dergisi, Bahar 2013, S. 36, s. 196-199.
Kılıç, E. A. (2013b), “Seçmenlerin Oy Verme DavranıĢlarında Etkili Olan Siyasal
Faktörlere ĠliĢkin Bir AraĢtırma-Ankara Örneği”, 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler, Aralık Ocak
ġubat, S. 2, s. 197-199.
KıĢlalı, A. T. (1995.. Siyasal ÇatıĢma ve UzlaĢma, Ġmge Kitabevi, Ġstanbul.
Kinder, D. R. (1998.. “Opinion and Action in the Realm of Politics”, In The Handbook of
Social Psychology, ed. Daniel Todd Gilbert, Susan T. Fiske and Gardner Lindzey, McGrawHill,
s. 778-866.
Kinder, D. ve Kiewiet, D. (1981.. Sociotropic Politics, British Journal of Political Science,
S. 11, s. 129-161.
King, M. B. (1967.. “Measuring the Religious Variable: Nine Proposed Dimensions”,
Journal for the Scientific Study of Religion, S. 6. s. 173-185.
256
Klein, S. (2013.. “Max Weber, Democratic Theory”, and Political Economy, Department
of Political Science, University of Chicago, Prepared for the University of Chicago Political
Theory Workshop March 4th, 2013, Chicago, U.S.A.
Kleppner, P. (1979.. The Third Electoral System: Parties, Voters and Political Cultures,
Chapel Hill, University of North Carolina Press, U.S.A.
Kloer, P. (2004.. “Words to Live by With People Hungry for Answers, Religious and
Spiritualbooks Dominate Best-Seller Lists As Never Before: [Home Edition]”, S. 1, s. 1.
Knutsen, O. (1998.. “Expert Judgements of the Left-Right Location of Political Parties: A
Comparative Longitudinal Study”, West European Politics, C. 21, S. 2, s. 63-94.
Knutsen, O. (2010.. “Religious Voting and Class Voting in 24 European Countries-A
Comparative Study”, Department of Political Science, University of Oslo, Presented at the XVII
International Sociological Association (ISA) World Congress of Sociology in Gothenburg, 11-17
(July 2010., Political Sociology, s. 32.
Knutsen, O. (2004.. “Religious Denomination and Party Choice in Western Europe: A
Comparative Longitudinal Study from Eight Countries, 1970-97”, International Political Science
Review, C. 25, S. 1, s. 97-128.
Koçel, T. (2003.. ĠĢletme Yöneticiliği, Beta Yayınları, Ġstanbul.
Kohut, A., J. Green, Keeter, S. ve Toth, R. (2000.. The Diminishing Divide-Religion's
Changing Role in American Politics, Washington DC, U.S.A.
Kornblum, W. (2008.. Sociology in a Changing World, Thomson-Wadsworth
Publications, Belmont, U. S. A.
KöktaĢ, M. E. (1993.. Türkiye‟de Dinî Hayat, ĠĢaret Yayınları, Ġstanbul.
KöktaĢ, M. E. (1997.. Din ve Siyaset Siyasal DavranıĢ ve Dindarlık, Vadi Yayınları,
Ankara.
Kramnick, I. ve Moore, R. L. (2005.. The Godless Constitution: A Moral Defense of the
Secular State, W.W. Norton, New York, U.S.A.
257
Kukah, M. (1998.. “Religion and Civil Society”, in Dukor, Philosophy and Politics:
Discourse on Values and Power in Africa, Obaroh and Ogbiriaka Publishers, Lagoss, Nigeria.
Kulchycki, S. D. ve Wang, R. (2003.. “Religion in United States Domestic Policy”, Final
Report For Edge 297 A, Fall Quarter 2003, S. 51, s. 3.
Kumar, K. (1978.. Prophecy and Progress: The Sociology of Industrial and Post-Industrial
Society, Penguin, Harmondsworth, United Kingdom.
Kühne, W. (2010.. The Role of Elections in Emerging Democracies and Post-Conflict
Countries Key Issues, Lessons Learned and Dilemmas, Friedrich Ebert Stiftung, International
Policy Analysis, Berlin, Germany.
Ladd, J. M. (2006.. “Attitudes toward the News Media and Voting Behavior”, Public
Policy Institute and Department of Government, Georgetown University Press, June 2006, S. 34,
s. 1.
Lakeman, E. ve Lambert, J. (1962.. Voting in Democracies, Faber and Faber, London.
Lane, R. (1966.. Political Life, The Free Press, New York, U.S.A.
Larson, E. J. ve Witham, L. (1998.. “Leading Scientists Still Reject God”, Nature, S. 394,
s. 313.
Lasswell, D. H. (1966.. The Analysis of Political Behaviour, Routledge and Kegan Paul
Ltd., London, United Kingdom.
Layman, G. (1997.. “Religion and Political Behavior in the United States: The Impact of
Beliefs, Affiliations, and Commitment From 1980 to 1994”, The Public Opinion Quarterly, S. 61,
s. 288-316.
Layman, G. (2001.. The Great Divide: Religious and Cultural Conflict in American Party
Politics, Columbia University Press, New York, U.S.A.
Layman, G. ve Green, J. C. (2005.. “Wars and Rumours of Wars: The Contexts of
Cultural Conflict in American Political Behavior”, British Journal of Political Science, S. 36, s.
61-89.
258
Lazarsfeld, P. F., Berelson, B. ve Gaudet, H. (1968.. The People‟s Choice How The Voter
Makes Up His Mind in a Presidental Campaign, Columbia University Press, New York, U.S.A.
Lazarsfeld, P. F., Berelson, B. ve Gaudet, H. (1944.. The people‟s choice: how the voter
makes up his mind in a presidential campaign, Columbia University Press, New York, U.S.A.
Lechner, F. J (1991.. “The Case Against Secularization: A Rebuttal”, Social Forces, C. 69,
S. 4, s. 1113.
Lee, J. ve Pachon, H. (2007.. “Leading the Way: An Analysis of the Effect of Religion on
the Latino Vote”, American Politics Research, S. 35, s. 252-72.
Leege, D. C. ve Kellstedt, L. A. (1993.. “Rediscovering the Religious Factor in American
Politics”, Armonk, M. E. Sharpe, Inc., New York, U.S.A.
Leege, D. C. (1996.. “The Catholic Vote in '96: Can It Be Found in Church?”
Commonweal 123, September, S. 27, s. 11-18.
Lehrer, E. L. (2004.. “Religion as a Determinant of Economic and Demographic Behavior
in the United States”, In Population and Development Review, C. 30, S.4, s. 707-726.
Leigh, A. (2005.. “Economic Voting and Electoral Behavior: How do Individual, Local,
and National Factors Affect the Partisan Choice?”, Economics & Politics, C. 17, s. 267.
Lenski, G. (1961.. The Religious Factor, A Sociological Study of Religion‟s Impact on
Politics, Economics, and Family Life, Greenwood Press, Connecticut, U.S.A.
Lewis, C. A. ve Cruise, S. M. (2006.. “Religion and Happiness: Consensus,
Contradictions, Comments and Concerns, Mental Health”, Religion & Culture, C. 9, S. 3, s. 213225.
Lichter, S. R., Rothman, S. ve Lichter, L. S. (1986.. The Media Elite, MD: Adler & Adler
Publications, Bethesda.
Liddle, R. ve Mujani, S. (2007.. “Leadership, Party, and Religion. Explaining Voter
Behavior in Indonesia”, In Comparative Political Studies, C. 40, S. 7, s. 832-857.
259
Lijphart, A. (1977.. “Religious vs. Ethnic vs. Class Voting: The „Crucial Experiment‟ in
Comparing Belgium, Canada, South Africa and Switzerland”, The American Political Science
Review, S. 73, s. 400-455.
Lijphart, A. (1979.. “Religious vs. Linguistic vs. Class Voting”, American Political
Science Review, S. 73, s. 442-58.
Lipset, S. M. (1973.. Political Sociology, (Ed. Smelser, N.J.), Sociology: An Introduction,
John Wiley And Sons, New York, U.S.A.
Lipset, S. M. (1996.. American Exceptionalism: A Double-Edged Sword, W.W. Norton,
New York, U.S.A.
Lipset, S. M. (1963.. Political Man, Anchor Books, New York, U.S.A.
Lipset, S. M. ve Rokkan, S. (1967.. “Cleavage Structures, Party Systems and Voter
Alignments: An Introduction”, in S.M. Lipset and Stein Rokkan (eds.), Party Systems and Voter
Alignments: Crossnational Perspectives, Free Press, New York, U.S.A., s. 1-64.
Lowell, C. S. (1973.. The Great Church-State Fraud, Robert B. Luce, Inc., Washington,
D.C. U.S.A.
Lundby, K. (1997.. “Medya, Religion and Democratic Participation; Community
Communication in Zimbabwe and Norway”, Madia Culture and Society, S. 19, s. 43-50.
MacIntyre, A. (1967.. Secularization and Moral Change, Oxford University Press,
London, England.
Macridis, R. C. (1988.. “Amerika BirleĢik Devletlerinde Laiklik”, AÜĠF Dergisi, S. 30, s.
264-269.
Maddox R. L. M. (1987.. Separation of Church and State: Guarantor of Religious
Freedom, Crossroad Publishing House, New York, U.S.A.
Malka, A., Lelkes, Y., Srivastava, S., Cohen, Adam B. ve Miller, Dale T. (2012.. “The
Association of Religiosity and Political Conservatism: The Role of Political Engagement”,
Political Psychology, C. 33, S. 2, s. 275-285.
260
Mann, M. (1995.. “Sources of Variation in Working Class Movements in TwentiethCentury Europe”, New Left Review, S. 212, s. 14-54.
Mandaville, Peter (2008.. “How do religious beliefs affect politics?”, Global Politics, C.
5, S. 5177, s. 98.
Manza, J. ve Brooks, C. (1997.. “The Religious Factor in U.S. Presidential Elections”,
1960-1992, American Journal of Sociology, C. 103, S. 1, s. 39-41.
Manza, J. ve Braunstein, R. (2008.. “Beyond The Ballet Box Social Groups and Voting in
Democratic Polities”, Harvard International Review, C. 30, S. 1, s. 40-43.
Mardin, ġ. (2002.. Türkiye‟de Din ve Siyaset, ĠletiĢim yayınları, Ġstanbul.
Marsden, L. ve Savigny, H. (2009.. Media, Religion and Conflict, Ashgate Publishing
House, London, England.
Marshall, D. A. (2002.. “Behavior: Belonging, and Belief: A theory of Ritual Practice
Sociological Theory”, American Sociological Association, C. 20, S. 3, s. 360-362.
Martinelli, D. K. (2011.. Political Public Relations: Remembering Its Roots and Classics.
In J. Strömbäck & S. Kiousis (Eds.), Political Public Relations-Principles and Applications,
Routledge Books, New York, U.S.A.
Marx, K. ve Engels, F. (1992.. Alman Ġdeolojisi-Feuerbach, (Çev. Sevim Belli ve Ahmet
Kardam), Sol Yayınları, Ankara.
Mathieu, M. W. (1990.. Max Weber‟s Sociology of Religion, Heerlen Publications, The
Netherlands.
Mattingly, T. (1993.. Religion in the News, Quill Publishing House, U.S.A.
McBride, M. (2008.. “Participation: A Game Theoretic Analysis”, American Journal of
Sociology, University of California, (July 2008., C. 114, S. 1, s. 77-108.
261
McCullough, M. E. ve Willoughby, B. L. B. (2009.. “Religion, Self-Regulation, and SelfControl: Associations, Explanations, and Implications”, Psychological Bulletin 2009 American
Psychological Association, C. 135, S. 1, s. 69 -93.
McKenzie, B. D. ve Rouse, S. M. (2013.. “Shades of Faith: Religious Foundations of
Political Behavior Among African Americans, Latinos and Whites”, Department of Government
and Politics, University of Maryland, Washington, U.S.A.
McRae, J. D. (1958.. “Religious and Sosyo-Economic Factors in French Vote,19461956”, The American Journal of Sociology, C. 64, S. 3, s. 290-291.
Menzies, A. (2009.. History of Religion, University of St. Andrews, New York Charles
Scribner's Sons, New York, U.S.A.
Miller, W. E. ve Shanks, J. M. (1996.. The New American Voter, Harvard University
Press, Cambridge, England.
Miller, W. E. (1991.. Party Identification, Realignment, and Party Voting: Back to the
Basics, The American Political Science Review, C. 85, S. 2, s. 557-568.
Miller, D. E. (1982.. “The Future of Liberal Christianity”, The Christian Century, March,
S. 19, s. 266.
Mills, C. Wright (1959.. The Sociological Imagination, Oxford University Press, Oxford,
United Kingdom.
Minkenberg, M. (2003.. “The West European Radical Right as a Collective Actor:
Modeling the Impact of Cultural and Structural Variables on Party Formation and Movement
Mobilization”, Comparative European Politics, C. 1, S. 2, s. 149-70.
Mockabee, S. T., Monson, J. ve Grant, J. (2001.. “Measuring Religious Commitment
Among Catholics and Protestants: A New Approach”, Journal for the Scientific Study of
Religion, C. 40, S. 4, s. 675-690.
Mockabee, S. T. (2007.. “A Question of Authority: Religion and Cultural Conflict in the
2004 Election”, Political Behavior, C. 29, S. 2, s. 221-248.
262
Morris, D. C. (1991.. “Church Attendance, Religious Activities, and the Life Satisfaction
of Older Adults in Middletown”, U.S.A., Journal of Religious Gerontology, S. 8, s. 83-96.
Morris, C. (1993.. “Christian Civilization (1050-1400.” in John McManners, editor, The
Oxford History of Christianity, Oxford University Press, Oxford, England.
Mutz, D. C. (2002.. “The Consequences of Cross-Cutting Networks for Political
Participation”, American Journal of Political Science, S. 46, s. 838-855.
Naugle, D. K. (1998.. A History and Theory of The Concept of “Weltanschauung”
(Worldview), (YayınlanmamıĢ doktora tezi, UMI Microform: 9921887., The University of Texas,
Texas, U.S.A.
Negiz, N. ve Akyıldız, F. (2015.. “Yerel Seçimlerde Seçmenin Tercihi Üzerinde Aday
Ġmajının Etkisi: UĢak Örneği”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
C. 1, S. 15, s. 171-199.
Nelsen, B. F., Guth, J. L. ve Fraser, C. R. (2001.. “Does Religion Matter? Christianity and
Public Support for the European Union”, European Union Politics, S. 2, s. 191-217.
Nelsen, B. F., Guth, J. L. ve Highsmith, B. (2010.. “Does Religion Still Matter? Religion
and Public Attitudes toward Integration in Europe”, Religion and Politics Section of the
American Political Science Association, S. 23, s. 1-26.
Nigosian, S. A. (1975.. World Religions-A Historical Approach, Edward Arnold
Publication, Britain.
Nimmo, D. ve Swanson, D. L. (1990.. The Field of Political Communication; Beyond the
Voter Persuasion Paradigm, New Directions in Political Communication: A Resource Book, Sage
Publications, Newbury Park, California, U.S.A.
Nongkas, C. (1996.. “The Impact of the Mass Media on the Spirituality of Young People
in Papua New Guinea”, Melanesian Journal of Theology, C. 12, S. 2, s. 27-29.
Noone, J. (2002.. “Concept Analysis of Decision Making”, Nursing Forum, C. 37, S. 3, s.
21-32.
263
Norris, P. ve Inglehart, R. (2004.. Sacred and Secular: Religion and Politics Worldwide,
Typeface Janson Text Roman, Cambridge University Press, U.S.A.
Norris, P. ve Inglehart, R. (2006.. “God, Guns and Gays, Supply and Demand of Religion
in the US and Western Europe”, Institute for Social Research, S. 13, s. 226.
Nudelman, A. E. (1971.. “Dimensions of Religiosity: A Factor-Analytic View of
Protestants, Catholics and Christian Scientists”, Review of Religious Research, C. 13, S. 1, s. 4256.
Nussbaum, M. (2011.. “Reinventing the Civil Religion: Comte, Mill, Tagore”, Wictorian
Studies, C. 54, S. 1. s. 149-151.
Nutt, C. P. (1976.. “Models for Decision Making in Organizations and Some Contextual
Variables Which Stipulate Optimal Use”, Academy of Management Review, C. 1, S. 2, s. 84-98.
Obioha, U. P. (2010.. “Ethics, Religion and Humanity: Rethinking Religion in 21st
Century Africa”, Global Journal of Humanities, C. 8, S. 1 ve 2, s. 27-34.
O‟Connell, C. M. (1975.. “Dimensions of Religiosity Among Catholics”, Review of
Religious Research, C. 16, S. 3, s. 198-207.
OkumuĢ, E. (2003.. Toplumsal DeğiĢme ve Din, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul.
OkumuĢ, E. (2005.. Dinin MeĢrulaĢtırma Gücü, Ark Yayınları, Ġstanbul.
Olasky, M. (1988.. The anti-Christian bias of the American news media, Prodigal press,
Westchester, IL: Crossway.
Olson, J. K. ve Beck, A. C. (1990.. “Religion and Political Realignment in the Rocky
Mountain States”, Journal for the Scientific Study of Religion, C. 29, S. 2, s. 207-208.
Onay, A. (2004.. Dindarlık, EtkileĢim ve DeğiĢim, Dem Yayınları, Ġstanbul.
Osborne, R. (1997.. Teaching your Child How to Pray, Moody Press, Chicago, U.S.A.
Özcan, Y. Z. (1998.. “Siyasi Parti Tercihlerini Belirleyen Etmenler: Ġstanbul Örneği”,
Toplum ve Bilim, S. 76, s. 188-212.
264
Özsoy, O. (2002.. Türkiye‟de Seçmen DavranıĢları ve Etkin Propaganda, Alfa Yayınları,
Ġstanbul.
Pazarlı, O. (1972.. Din Psikolojisi, Remzi Kitabevi, Ġstanbul.
Passel, J. S. ve Cohn, D. (2008.. “U.S. Population Projections: 2005-2050 ”, Pew
Research Center Report-Social and Demographic Trends, February, S. 11, s. 1.
Phillips D. (2011.. “The Pressure of Secularism”, Reprinted from Cross Way Issue, S.
101, s. 1-3
Politzer, G. (1997.. Felsefenin BaĢlangıç Ġlkeleri, (Çev: Enver Aytekin), Sosyal Yayınlar,
Ġstanbul.
Phillips, K. (2006.. American Theocracy: The Peril and Politics of Radical Religion, Oil,
and Borrowed Money in the 21st Century. Viking Publications, New York, U.S.A.
Pollack, D. (2008.. “Religious Change in Europe-Theoretical Considerations and
Empirical Findings”, Social Compass, C. 55, S. 2, s. 168-186.
Presser, S. ve Traugott, M. (1992.. “Little White Lies and Social Science Models:
Correlated Response Errors in a Panel Study of Voting”, The Public Opinion Quarterly, C. 56, S.
1, s. 77-86.
Presser, S. ve Stinson, L. (1998.. “Data Collection Mode and Social Desirability Bias in
Self-reported Religious Attendance”, American Sociological Review, C. 63, S. 1, s. 137-145.
Price, M. (2007.. “Religious Communication and Its Relation to the State: Comparative
Perspectives”, University of Pennsylvania, Scholarly Commons, Annenberg School for
Communication, Departmental Papers (ASC), S. 52, s. 85-106.
Putnam, R. D. (2000.. Bowling Alone: The Collapse and Revival of American
Community, Simon & Schuster, New York, U.S.A.
Pye, L. W. (1966.. Aspects of Political Development, Little, Brown, Boston, U.S.A.
265
Queen, E. L. (1996.. “The Formation and Reformotion of Religious Identitiy”, Religious
Education, 1996 Fall, C. 91, S. 4, s. 489-490.
Radcliffe, B. ve Reginald, A. (1956.. Structure and Function in Primitive Society, Cohen
& West, London, England.
Rahn, W. M. (1993.. “The Role of Partisan Stereotypes in Information Processing About
Political Candidates”, American Journal of Political Science, C. 37, S. 2, s. 472-496.
Reker, G. T. (2000.. “Theoretical Perspective, Dimensions, and Measurment of Existential
Meaning”, In G. T. Reker ve K. Chamberlain (Eds.), Exploring Existantial Meaning, Optimizing
Human Developement Across the Life Span, Sage publication, California, U.S.A. s. 39-55.
Riesebrodt, M. (1993.. Pious Passion: The Emergence of Modern Fundamentalism in the
United States and Iran, Berkeley: University of California Press, U.S.A.
Robinson, J. (1969.. Measures of Political Attitudes, The university of Michigan, Survey
Research Center, Michigan, U.S.A.
Rogers, M. (2002.. “Americans Struggle with Religion‟s Role at Home and Abroad”, Pew
Research Center For The People & The Press Pew Forum on Religion and Public Life, News
Release by the Pew Forum on Religion and Public Life, March 2002, S. 20, s. 25.
Romerheim, A. G. (2005.. The Definition of Strategic Political Communication,
Norwegian Institute of International Affairs, Norsk Utenrikspolitisk Institutt, Norway.
Roof, Wade Clark, and William McKinney (1987.. American Mainline Religion: Its
Changing Shape and Future, Rutgers University Press, New Brunswick, New Jersey, U.S.A.
Roof, W. D. (1979.. “Concepts and Indicators of Religious Commitment: A Critical
Review”, in R. Wuthnow (ed.) “The Religious Dimension”, New Directions in Quantitative
Research, Academic Press, London, s. 17-45.
Rose, R. ve Urwin, D. (1969.. “Social Cohesion, Political Parties and Strains in Regimes”,
Comparative Political Studies, C. 2, S. 1, s. 7-67.
266
Rose, R. ve Mossawir, H. (1967.. “Voting and Elections”, Political Studies, S. 2, s. 173201.
Rose, R. (1974.. “Britain: Simple Abstractions and Complex Realities”, in Richard Rose
(ed.), Electoral Behaviour: A Comparative Handbook, Free Press, New York, U.S.A. s. 481-541.
Rozell, M. J. (2000.. “The Press v. the Pulpit: State and Local Coverage of the Religious
Factor in Politics”, Religion and American Politics, the 2000 Election in Context, (Ed. Mark
Silk), The Pew Programme on Religion and News Media Center for the Study of Religion in
Public Life, Trinity Collage Hartford, Connecticut, s. 41-44.
Saaty, T. L. (2000.. Fundamentals of Decision Making and Priority Theory, 2. Baskı,
RWS., Pittsburgh, U.S.A.
Saaty, T. L. (2001.. Decision Making for Leaders, 3rd Edition, RWS, Pittsburgh, U.S.A.
Salleh, M. S. (2012.. “Religiosity in Development: A Theoretical Construct of an IslamicBased Development”, International Journal of Humanities and Social Science, C. 2, S. 14, s. 267268.
Sanderson, S. K. (1991.. Macrosociology-An Introductıon To Human Societies, Harper
Collins Publishers Inc, New York.
Sandomirsky, S. ve Wilson, J. (1990.. “Process of Disaffiliation: Religious Mobility
Among Men and Women”, Social Forces, S. 68, s. 1212-1229.
Sarıbay, A. Y. ve Kalaycıoğlu, E. (1985.. Türkiye‟de Politik DeğiĢim ve ModernleĢme,
Alfa-Aktüel Yayınları, Ġstanbul.
Scarbrough, E. (1984.. Political Ideology and Voting: An Exploratory Study, Clarendon
Press, Oxford, United Kingdom.
Schoeman M. ve Puttergil C. (2007.. “Voting Behaviour in the S. A. Local Government
Elections of 2006 with Specific Reference to the Youth”, Journal African Elections, C. 6, S. 1, s.
152-173.
267
Schwartzman, S. (1968.. Voting Behaviour and Elections, University of California,
Berkeley Department of Political Science, California, U.S.A.
Seguino, S. ve Lovinsky, J. (2009.. The Impact of Religiosity on Gender Attitudes and
Outcomes, Burlington, U.S.A.
Sencer, M. (1974.. Türkiye‟de Sınıfsal Yapı ve Seçmen DavranıĢları, May Yayınları,
Ġstanbul.
Sezen, Y. (1998.. Sosyoloji Açısından Din-Dinin Sosyal Müesseseler Üzerindeki
Tesirleri, Marmara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, Ġstanbul.
Sherkat, D. E. (2001.. Tracking the Restructuring of American Religion: Religious
Afiliation and Patterns of Religious Mobility, 1973-1998, Social Forces, C. 79, S. 4, s. 14591493.
Shoemaker, P. J. ve Reese, S. D. (1996.. Mediating the Message, Theories of Influences
on Mass Media Content, Longman Publishers, U.S.A.
Smart, N. (1977.. The Religious Experience of Mankind, Collins: Fount Paperbacks,
London, United Kingdom.
Smidt, E. C., Kellstedt, L. A. ve Guth, J. L. (2009.. “The Role of Religion in American
Politics: Explanatory Theories and Associated Analytical and Measurement Issues”, In C. E.
Smidt, L. A. Kellstedt ve J. L. Guth (Eds.), The Oxford Handbook of Religion and American
Politics, Oxford University Press, New York, s. 3-42.
Smith, D. E. (1970.. Religion and political development, Little Brown Handbook
Publications, Boston, Massachusetts, U.S.A.
Smith, D. E. (1974.. “Religion and Political Modernization: Comparative Perspectives,”
in Religion and Political Modernization, ed. by Idem, Yale University Press, New Haven, U.S.A.
Smith, T. (1990.. “Classifying Protestant Denominations”, Review of Religious Research,
C. 31, S. 3, s. 225-245.
268
Smith, T. (1992.. “Are Conservative Churches Really Growing?”, Review of Religious
Research, S. 33, s. 305-329.
Smock, D. (2008.. “Religion in World Affairs-Its Role in Conflict and Peace”, Special
Report of United States Institute of Peace, S. 201, s. 7-9.
Soares, G. ve Robert L. (1967.. “Socio-economic Variables and Voting For The Radical
Left”, Automated Packet Reporting System, C. LXI Aralık, S. 4, s. 1053-1455.
Stark, Rodney (2000.. “Secularization, RIP”, Sociology of Religion, C. 60, S. 3, s. 249273.
Stark, R. ve Glock, C. (1968.. American Piety: The Nature of Religious Commitment,
University of California Press, California, U.S.A.
Stark, R. ve Bainbridge, W. S. (1985.. Future of Religion, University of California Press,
U.S.A.
Stark, R. ve Iannaccone, L. R. (1994.. “A supply-Side Reinterpretation of the
„Secularization‟ of Europe”, Journal for the Scientific Study of Religion, S. 33, s. 230-252.
Steensland, B., Park, J. Z., Regnerus, M. D., Robinson, L. D., Wilcox, W. B. ve
Woodberry, R. D. (2000.. “The Measure of American Religion: Toward Improving the State of
the Art”, Social Forces, S. 79, s. 291-318.
Stauth, G. S. ve Turner, B. (1993.. Nostalji Postmodernizm ve Kitle Kültürü EleĢtirisi,
Modernite versus Postmodernite, Birikim Yayınları, Ġstanbul.
Stout, D. A. ve Kyle, H. (2001.. “Religion in the Basic Course, Some Arguments and
Suggestions-Capitalizing on Opportunity, Media and Religion Bulletin”, Special Teaching ıssue,
The Newslatter of the AEJMC Religion and Media Interest Group, March 2001, s. 1-7.
Strickler, J. (2008.. “Politics and Religion: A Closer Walk: Americans' Religious Beliefs
and Political Opinions are Linked in Complex Ways, a Survey Finds”, McClatchy-Tribune
Business News, June, S. 24, s.1.
269
Strömbäck, J. ve Kiousis, S. (2013.. “Political Public Relations: Old Practice, New
Theory-Building”, Public Relations Society of America, Public Relations Journal, C. 7, S. 4, s. 45.
Swatos, W. H. ve Olson, D. V. A. (2000.. Secularization Debate, Rowman & Littlefield
Publishers, Maryland, United Kingdom.
Swierenga, R. P. (1990.. “Ethnoreligious Political Behavior in the Mid-Nineteenth
Century: Voting, Values, Cultures”, in Religion and American Politics, edited by Mark A. Noll,
Oxford University Press, s. 146-71.
Szynalski, T. P. (2011.. “Review of the Collins Cobuild Advanced Learner's English
Dictionary", University of Birmingham, Antimoon.com. Retrieved February, Birmingham, s.
1219-1221.
ġenel, A. (2011.. Uydurulan Din ve Kur'an'daki Din, Ġstanbul Yayınları, Ġstanbul.
ġentürk, H. (2008.. Ġslamî Hayatın Psikolojik Temelleri, Tuğra Ofset, Isparta.
Tabucanon, M. T. (1998.. Multiple Criteria Decision Making In Industry, Elsevier,
Amsterdam, The Netherlands.
Tackett, M. (1999.. Politicians of All Stripes Tap the Well of Religion, Tribune
Publishing Company LLC, Chicago, U.S.A.
Taliaferro, C. (2004.. Contemporary Philosophy of Religion, Blackwell Publishing, USA.
Taylan, N. (1979.. Ġlim-Din ĠliĢkileri-Sahaları-Sınırları, Çağrı Yayınları, Ġstanbul.
Taylor, R. J., Linda M. C., Rukmalie J. ve Jeffrey S. L. (1996.. “Black and White
Differences in Religious Participation: A Multisample Comparison”, Journal for the Scientific
Study of Religion, S. 35, s. 403-410.
Theorleif, P. ve Esmer, Y. (2007.. “The Effects o Religion and Religiosity On Voting
Behavior”, The Oxford Handbooks of Political Science, Ed. Russel J. Dalton and Hans-Dieter
Klingemann, Oxford University Press, New York, U.S.A. s. 481-482.
270
Thomas, S. (2005.. The Global Resurgence of Religion and the Transformation of
International Relations, Palgrave Macmillan, New York, U.S.A.
Thomma, S. (2003.. “Americans‟ Religious Practices Serve as Gauge of Political Choice”,
Philadelphia Inquirer, December 1, A2, C. 22, s. 6.
Thompson, I. (2004.. Odaktaki Sosyoloji Din Sosyolojisine GiriĢ, (Çev. Bekir Zakir
Çoban), Birey yayınları, Ġstanbul.
Tillich, P. (1936.. The Interpretation of History, Scribner Publishing House, New York,
U.S.A.
Tocqueville, A. D. (2009.. Democracy in America, Historical-Critical Edition of De la
de´mocratie en Ame´rique, Edited by Eduardo Nolla, Liberty Fund Publications, Indianapolis,
U.S.A.
Tosun, K. (1992.. ĠĢletme Yönetimi: Genel Esaslar, Sava Yayınları, Ankara.
Triplett, W. (1993.. “Visitation Rites”, American Journalism Review, C. 3, S. 7. s. 33-36.
Turmudi, E. (1995.. “Religion and Politics: A Study on Political Attitudes of Devout
Muslims and the Role of the Kyai in Contemporary Jawa”, Southeast Asian Journal of Social
Science, S. 23, s. 1-2.
Türkçe Sözlük (1998.. Türk Dil Kurumu, C. II. Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.
Tschannen, O. (1991.. “The Secularization Paradigm”, Journal for the Scientific Study of
Religion, C. 2, S. 11, s. 41.
U.S. Census Bureau (2011.. Current Population Survey, Annual Social and Economic
Supplements, Retrieved from http://www.census.gov.
Uysal, V. (2006.. Türkiye‟de Dindarlık ve Kadın, Dem Yayınları, Ġstanbul.
Valenzuela, J. S., Scully, T. R. ve Somma, N. (2009.. “Social and Political Effects of
Religiosity and Religious Identities in Latin America”, Kellogg Institute, The Helen Kellogg
Institute For International Studies, December 2009, S. 362, s. 10-43.
271
Verba, S. ve Nie, N. H. (1972.. Participation in America: Political Democracy and Social
Equality, Harper Row Publishers, New York, U.S.A.
Vergin, N. (2003.. Siyasetin Sosyolojisi, Bağlam Yayınları, Ġstanbul.
Visser, M. (1994.. “The Psychology of Voting Action-On the Psychological Origins of
Electoral Research, 1939-1964”, Journal of the History of the Behavioral Sciences, S. 30, s. 4749.
Voas, D., Olson, D. V. A. ve Crockett, A. (2002.. “Religious Pluralism and Participation:
Why Previous Research is Wrong”, American Sociological Review, C. 67, S. 2, s. 212-230.
Voas, D. ve Storm I. (2013.. “Religious and Secular Morality Across Europe”, in AnneLaure Zwilling (ed.), Proceedings of the Eurel Conference „Religion and Territory‟, Ares, 25-26
October 2012, Manchester, United Kingdom, s. 1-3.
Voltaire (1972.. Philosophical Dictionary, Penguin Books, Harmondsworth, London,
United Kingdom.
Waardenburg, J. (2004.. “Din Bilimlerinin Tarihçesi”, (Çev: Ramazan Adıbelli), Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 16, S. 1, s. 281-295.
Wald, K. D. ve Martinez, M. D. (2002.. “Jewish Religiosity and Political Attitudes in the
United States and Israel”, Political Behavior, C. 23, S. 4, s. 389-390.
Wald, K. D., Owen, D. E. ve Hill, S. S. (1988.. “Churches as Political Communities”,
American Political Science Review, S. 82, s. 531-548.
Wald, K. ve Calhoun-Brown, A. (2006.. Religion and Politics in the United States,
Rowman & Littlefield Publishers, Maryland, U.S.A.
Warhurst, J. (2007.. “Religion and Politics in the Howard Decade”, Australian Journal of
Political Science, C. 42, S. 1, s. 30-31.
Warner, R. S. (1993.. “Work in Progress Toward a New Paradigm in the Sociology of
Religion”, American Journal of Sociology, C. 98, S. 5, s, 1044-1093.
272
Wayne, S. J. (2006.. “Religion and Politics in the United States: Money, Free Speech, and
Deference to America‟s Religious Heritage”, Forum on Public Policy, Georgetown University,
Wadhington, U.S.A., S. 32, s. 14-15.
Wearing, A. J. ve Brown, L. B. (1972.. “The Dimesionality of Religion”, British Journal
of Clinical Psychology, S. 2, s. 143-148.
Weaver, D. ve Wilhoit, G. C. (1992.. The American Journalist in the 1990s, Preliminary
Report Released at the Freedom Forum World Center, Arlington, Texas, U.S.A.
Weber, M. (1948.. “Science As a Vocation”, in H. Gerth and C. Wright Mills (eds), From
Max Weber: Essays in Sociology, Routledge and Kegan Paul, London, United Kingdom.
Weber, Max (1985.. Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, GümüĢ Basımevi, (Çev.
Zeynep Arıoba), Ġstanbul.
Verweij J., Ester, Peter ve Nauta, R. (1997.. “Secularization as an economic and cultural
phenomenon: A cross-national analysis”, Journal for the Scientific Study of Religion, C. 36, S. 2,
s. 309-324.
Wilcox, C. ve Jelen, T. (1990.. “Evangelicals and Political Tolerance”, American Politics
Research, January, C. 18, S. 1, s. 25-46.
Wilcox, C. ve Larson, C. (2006.. Onward Christian Soldiers: The Religious Right in
American Politics, Third Edition, Westview Press, Boulder, U.S.A.
Williams, R. H. (2000.. Culture Wars in American Politics: Critical Reviews of a Popular
Myth, Aldine de Gruyter, New York, U.S.A.
Williams, R. H. (2000.. “Social Movements and Religion in Contemporary American
Politics”, Religion and American Politics, the 2000 Election in Context, (Ed. Mark Silk), The
Pew Programme on Religion and News Media Center for the Study of Religion in Public Life,
Trinity Collage Hartford, Connecticut, s. 52-62.
Wilson, B. R. (1966.. Religion in Secular Society, Watts Publishing House, London,
England.
273
Wilson, J. F. (2000.. “Locating Religion in American Politics”, Religion and American
Politics, The 2000 Election in Context, (Ed. Mark Silk), The Pew Programme on Religion and
News Media Center for the Study of Religion in Public Life, Trinity Collage Hartford,
Connecticut, s. 7-18.
Wolff, E. N. (2010.. “Recent Trends in Household Wealth in the United States: Rising
Debt and the Middle-Class Squeeze-An Update to 2007, Annandale-on-Hudson, NY: Levy
Economics Institute, Retrie ved from http://www.levyinstitute.org/publications/?docid=1235.
Woodhead, L. (2009.. “Religion or Belief: Identifying Issues and Priorities”,
AHRC/ESRC Religion and Society Programme, Lancaster University, Equality and Human
Rights Commission Research report, S. 48, s. 13.
Wuthnow, R. (1988.. The Restructuring of American Religion, NJ: Princeton University
Press, Princeton, New Jersey, U.S.A.
Yayla, A. (1998.. Siyaset Teorisine GiriĢ, Siyasal Kitabevi, Ankara.
Yılmaztürk, F. Y. (2003.. “Mircea Eliade‟nin Kutsal AnlayıĢı”, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dinler Tarihi Anabilim Dalı YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Ankara.
Zelyut, Rıza (1996.. Siyaset ve Din, Muaviye‟den Erbakan‟a, Yön Yayınları, Ġstanbul.
ĠNTERNET KAYNAKLARI
http://www.milliyet.com.tr/1997/02/03/siyaset/sincan.html (EriĢim Tarihi: 27. 10. 2013.
http://www.exedrajournal.com/docs/N4/10C_Rui-Antunes_pp_145-170.pdf
(EriĢim
Tarihi: 12. 02. 2014..
http://www.sorularlasaidnursi.com/siyaset/menfi-ve-muesbet-siyaset/196-islam-devlet-vesiyaset.html (EriĢim Tarihi: 13. 02. 2014..
274
http://www.state.gov/g/drl/irf/. “International Religious Freedom,” U.S. Department of
State (EriĢim Tarihi: 10. 27. 2013..
http://www.au.org/churchstate/cs2011.htm, (EriĢim Tarihi: 09. 01. 2013..
275
EKLER
EK 1: Anket formu
Ġyi günler! Elinizdeki anket, “Dini Ġnançların Seçmen DavranıĢı Üzerindeki Etkisi” konulu
bilimsel bir çalıĢma için uygulanmaktadır. Size kimliğinize iliĢkin hiçbir soru sorulmamaktadır.
Vereceğiniz samimî cevaplar, araĢtırmanın sonucu için büyük önem taĢımaktadır. Vakit ayırıp
çalıĢmaya katkıda bulunduğunuz için teĢekkür ederiz.( Lütfen, tüm sorularda size uygun tek
Hiç Katılmıyorum
Ne katılmıyorum
Katılmıyorum
Katılıyorum
Katılıyorum
Ne Katılıyorum
AĢağıda Verilen Yargılara Ne Düzeyde Katılırsınız?
Kesinlikle
seçeneği iĢaretleyiniz! )
1
Dini konularla ilgilenirim
5
4
3
2
1
2
Allah gerçekten vardır
5
4
3
2
1
3
Melekler vardır
5
4
3
2
1
4
ġeytan vardır
5
4
3
2
1
5
Kıyamet günü vardır
5
4
3
2
1
6
Cennet ve cehennem vardır
5
4
3
2
1
7
MahĢer günü, herkes yaptıklarından sorguya çekilecektir
5
4
3
2
1
8
Kur’an Allah’ın emirlerini bildirmektedir
5
4
3
2
1
9
Dinî içerikli konuĢmalar dinlediğimde duygulanırım
5
4
3
2
1
kavrayamayacağımızı
5
4
3
2
1
11 Dinin insanı daha olgun ve uygar bir birey yaptığına inanıyorum
5
4
3
2
1
12 Ġnançsız birinin de iyi bir insan olabileceğine inanıyorum
5
4
3
2
1
13 Allah‟ın beni sevdiğine inanıyorum
5
4
3
2
1
10 Din
olmadan
hayatın
anlamını
düĢünüyorum
276
14 Kendimi dindar biri olarak görüyorum
5
4
3
2
1
15 Kur‟an, hadis ve benzeri dinî eserleri okurum
5
4
3
2
1
16 Çocuklarımın dinî eğitim almalarından yanayım
5
4
3
2
1
17 Kendimi dinî bir cemaate veya gruba bağlı hissediyorum
5
4
3
2
1
18 Dinî etkinlik ve sohbetlere katılırım
5
4
3
2
1
19 Ġnançsız biriyle arkadaĢlık edebilirim
5
4
3
2
1
20 Ġnançsız veya baĢka dine mensup biriyle evlenebilirim
5
4
3
2
1
21 Dinî inançlarım baĢkaları tarafından sorgulandığında veya
5
4
3
2
1
22 Dinimin gereklerini yerine getirmeye çalıĢırım
5
4
3
2
1
23 Günde beĢ vakit namaz kılarım
5
4
3
2
1
24 Ramazan ayında orucu eksiksiz tutarım
5
4
3
2
1
25 Bir ihtiyaç veya isteğim olduğunda gerçekleĢmesi için dua
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
eleĢtirildiğinde tepki gösteririm
ederim
26 Cami, vakıf, cemaat ve benzeri dinî kurumlara malî yardım
Katılmıyorum
Ne Katılmıyorum
Katılmıyorum
Hiç
AĢağıdaki siyasal yargılara katılma düzeyiniz nedir?
Kesinlikle
27 Zekâtımı eksiksiz veririm
Katılıyorum
Katılıyorum
Ne Katılıyorum
yaparım
28 Siyasal konular ve sorunlarla ilgilenir, geliĢmeleri izlerim
5
4
3
2
1
29 Siyaset ve siyasal liderler konusunda bilgiliyim
5
4
3
2
1
30 Belirli bir siyasal parti tercihim vardır
5
4
3
2
1
31 Benimsediğim siyasal parti ile ilgili haberleri izlerim
5
4
3
2
1
32 Benimsediğim siyasal partinin etkinliklerine katılırım
5
4
3
2
1
33 Dindar kamu görevlilerinin sayısının artmasından yanayım
5
4
3
2
1
34 Kamu kurumlarında görev yapan memurlar dinî inançlarının
5
4
3
2
1
gereklerini özgürce yerine getirebilmelidir
277
35 Benim için iktidardaki partinin dinî değerleri ve dindarların
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
haklarını savunması önemlidir
36 Dinin devlet ve siyaset kurumlarını etkilemesi ve yönlendirmesi
iyidir
37 Dindar olmak dini öne çıkaran partinin desteklenmesini
gerekli kılar
38 Belirli bir siyasal partiyi desteklememde dinî inancımın etkisi
Katılmıyorum
Ne
Katılmıyorum
Katılmıyorum
Hiç
Yargılara katılma düzeyiniz nedir?
Katılıyorum
Ne
Katılıyorum
Katılıyorum
Bir Siyasal Parti Adayına Oy Vermenizle ilgili AĢağıdaki
Kesinlikle
vardır
39 Destekleyeceğim adayın dindar biri olması benim için önemlidir
5
4
3
2
1
40 Destekleyeceğim adayın Allah inancının olması benim için
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
önemlidir
41 Destekleyeceğim adayın kıyamet gününe inanması benim için
önemlidir
42 Destekleyeceğim adayın Hz. Muhammed’i son peygamber
olarak kabul etmesi benim için önemlidir
43 Destekleyeceğim adayın dinî bir cemaat veya gruba bağlı olması
benim için önemlidir
44 Destekleyeceğim adayın vakit namazlarını düzenli olarak
kılıyor olması benim için önemlidir
45 Destekleyeceğim adayın ramazan orucunu tutması benim için
önemlidir
46 Destekleyeceğim adayın zekatını veriyor olması benim için
önemlidir
47 Destekleyeceğim adayın hacca gitmiĢ olması benim için
önemlidir
278
48 Destekleyeceğim adayın sakallı olması benim için önemlidir
5
4
3
2
1
49 Destekleyeceğim adayın alkollü içki içmemesi benim için
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
haklarını
5
4
3
2
1
57 Destekleyeceğim adayın imam-hatip lisesi mezunu olması benim
5
4
3
2
1
5
4
3
2
1
önemlidir
50 Destekleyeceğim kadın adayın baĢörtülü olması benim için
önemlidir
51 Destekleyeceğim adayın Kur‟an-ı Kerim‟i okuyabilmesi benim
için önemlidir
52 Destekleyeceğim adayın dinî faaliyet ve kurumlara destek
olması benim için önemlidir
53 Destekleyeceğim adayın dindar bir çevresinin olması benim için
önemlidir
54 Destekleyeceğim adayın haram yememeye özen göstermesi
benim için önemlidir
55 Destekleyeceğim adayın dindar kadroya önem vermesi benim
için önemlidir
56 Destekleyeceğim
adayın
dindar
kesimlerin
savunması benim için önemlidir
için önemlidir
58 Destekleyeceğim adayın konuĢmalarında dinî sembol ve
söylemlere yer vermesi benim için önemlidir
59-Kendinizi siyasal açıdan nasıl tanımlıyorsunuz?
2.Milliyetçi
1.Liberal
5.Siyasal Ġslamcı
3.Muhafazakâr
6.Marksist
4.Sosyal demokrat
7. Diğer (lütfen belirtiniz)………………………………
60-Oy verdiğiniz siyasal parti liderine bağlılık düzeyiniz nedir? (0 ile 10 arasında puanlayınız)
0
1
2
3
4
5
279
6
7
8
9
10
61-Siyasal konu ve kampanyalara ilgi düzeyiniz nedir?
2.Çok az
kampanyalarla
ilgili
bilgileri
aĢağıdaki
Televizyon
5
4
3
2
1
63
Gazete
5
4
3
2
1
64
Radyo
5
4
3
2
1
65
Sosyal Medya
5
4
3
2
1
66
Ġnternet
5
4
3
2
1
67
Dergi
5
4
3
2
1
68
Kamuoyu araĢtırmaları
5
4
3
2
1
69
Parti Yayınları
5
4
3
2
1
70
Parti TeĢkilatları
5
4
3
2
1
71
Aile ve yakın çevre
5
4
3
2
1
Çok az
Hiç
Sık
Biraz
62
kaynaklardan ne sıklıkla alırsınız?
Çok sık
Hiç
ve
5.Çok
Çok az
konu
4.Oldukça
Sık
Biraz
Siyasal
3.Biraz
Çok sık
1.Hiç
72
Televizyon
5
4
3
2
1
73
Gazete
5
4
3
2
1
74
Radyo
5
4
3
2
1
75
Sosyal Medya
5
4
3
2
1
76
Ġnternet
5
4
3
2
1
77
Dergi
5
4
3
2
1
78
Kitap
5
4
3
2
1
Dini bilgileri, aĢağıdaki kaynaklardan ne sıklıkla alırsınız?
280
79
Cemaat
5
4
3
2
1
80
Yakın arkadaĢ çevresi
5
4
3
2
1
81
Aile
5
4
3
2
1
82
Cami Ġmamı
5
4
3
2
1
83
Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı
5
4
3
2
1
84. AĢağıdakilerden hangisi bir partiye oy verirken sizin için daha önemlidir? (tek Ģık
iĢaretleyiniz)
1. Partinin genel baĢkanı
7. Propaganda faaliyetleri
2. Adayı 3. Ġdeolojisi
4. Programı
8. Dine olan yaklaĢımı
5. Tarihi geçmiĢi 6. Amblemi
9.
Diğer
……………………………………………
85-En son yapılan 2011 genel seçimlerinde hangi siyasal partiye oy verdiniz?
1. AKP
2. BBP
3. CHP
4. MHP
5. SP Diğer
(lütfen
5. SP Diğer
(lütfen
belirtiniz)……………………
86- 2014 yerel seçimlerinde hangi siyasal partiye oy verdiniz?
1. AKP
2. BBP
3. CHP
4. MHP
belirtiniz)……………………
87-Bu hafta sonu erken bir genel seçim olsa hangi siyasal partiye oy verirsiniz?
1. AKP
2. CHP
7. BBP
3. MHP
4. HDP
8.BTP 9. HÜDA-PAR 10. DP
11. Kullanmam
5. SP
6.
12. Diğer (lütfen
belirtiniz)…………………………………..
88- YaĢınız?
1. 18-28
2. 29-39
3. 40-50
89-En son bitirdiğiniz eğitim kurumu hangisidir?
281
4. 51-61
DSP
5. 62 ve üzeri
1. Ġlkokul
2. Ortaokul
4. Üniversite
3. Lise
5. Lisansüstü
90- Mesleğiniz?
1. ĠĢçi 2. Memur 3. Esnaf
4. Ev Hanımı 5. Öğrenci 6. Yönetici 7. Serbest Meslek 8.
Emekli 9. ĠĢsiz
10. Diğer (lütfen belirtiniz)………………
91-Ailenizin ortalama aylık geliri?
1. 1000 TL‟den az
2. 1001- 2000 TL arası
3. 2001-3000 TL arası
arası
5. 4001TL ve fazlası
92-Cinsiyetiniz?
1. Kadın
2. Erkek
93-Medeni durumunuz?
1. Evli
2. Bekâr
94. Anketin Yapıldığı Ġl: ……………………………..
282
4. 3001-4000 TL
EK 2. Tablo: 3.12. Ġnanç Faktörü ve Siyasal Kimlikler ĠliĢkisi
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I)
(J)
M
Kendinizi siyasal Kendinizi siyasal
ean
açıdan nasıl
Difference td.
açıdan nasıl
tanımlıyorsunuz? tanımlıyorsunuz?
S
(I-J)
S
Error
ig.
U
Lo pper
wer Bound Bound
Liberal
Milliyetçi
,17889
Muhafazakâr
,14994
Sosyal Demokrat
2719
Siyasal Ġslamcı
,0
0889
Milliyetçi
Liberal
,1
7889
Muhafazakâr
09108
,0
,
283
9
1,
1
2,21
49
,3635
,
,381
3
,0903
,
,177
5
3248
439
,401
-
,
,
8
,4022
,000
,113
-
,
,
12597
-
,1475
000
,090
3
,4137
914
15057
er Bound
,4481
,
,
Low
-
,
,
1,
Diğer
,
818
09807
76984(*)
Bound
,
-
Marksist
Bound
629
09294
,11235
pper
439
08923
U
ower
,
,1
Interval
L
,
09108
95% Confidence
,448
1
-
,155
2895
Sosyal Demokrat
04279
,3
0608(*)
Siyasal Ġslamcı
05006
6654
Diğer
Liberal
09868
4994
Milliyetçi
08923
-
,02895
Sosyal Demokrat
04279
,2
7714(*)
Siyasal Ġslamcı
04661
,0
3760
Marksist
05615
1,
91978(*)
Diğer
,1
5883
Sosyal Demokrat Liberal
-
,30608(*)
Muhafazakâr
-
284
-
,
,147
5
,4540
,
,445
5
,4019
000
,
-
,
,
2,29
61
,1278
818
05006
1,
,
,
,203
6
5435
658
09294
-
,
,
,414
9
,1284
000
09698
,12719
Milliyetçi
12730
5
394
994
,097
,1
,
,
7
,1554
000
,413
-
,
,
5
,1138
994
,479
-
,
,
89
,1039
629
2,32
-
,
,
1
5686
479
,241
1,
,
,
0
,1080
000
,454
-
,
,
,1
581
920
12860
4
,1
,
,
,1
8778
,
,
1,
,0975
000
05905
94873(*)
Muhafazakâr
,
,0
Marksist
994
,1581
-
-
,27714(*)
Siyasal Ġslamcı
,23954(*)
Marksist
Diğer
Liberal
Milliyetçi
,03760
Sosyal Demokrat
,2
3954(*)
Marksist
06187
1,
88219(*)
Diğer
13365
,1
2123
10517
-
1,76984(*) 15057
Milliyetçi
1,94873(*) 12860
Muhafazakâr
1,91978(*) 12730
Sosyal Demokrat
-
,
285
1
2,2149
-
,
1,5686
2,2961
,
1,3248
2,3289
000
,432
-
,
,
72
,1896
000
2,27
-
,
,
4
4871
000
,422
1,
,
,
4
567
911
,128
,0
,
,
0
,2036
000
,108
-
,
,
2
,2411
002
,402
-
,
,
5
,1775
994
,178
-
,
,
05615
-
,
920
2,02
67
,4151
914
05905
,0567
2586
902
-
1,
,
,
-
,4224
000
,
,1394
-
,
,
-
Muhafazakâr
Liberal
12993
09807
,06654
,
,
,1
,4149
002
10040
1235
Marksist
06187
,11830
000
,
1,
64265(*)
Siyasal Ġslamcı
04661
1,5435
-
-
1,64265(*) 12993
Siyasal Ġslamcı
-
000
,
1,88219(*) 13365
Diğer
-
Liberal
,
,00889
Milliyetçi
-
Muhafazakâr
,15883
Sosyal Demokrat
,1
1830
Siyasal Ġslamcı
,12123
Marksist
1,
76095(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
286
,415
1
,4321
,
000
8
,1785
911
,127
-
,
,
15528
-
,
,
,103
9
,4455
902
10517
-
,
,
,363
5
,4795
658
10040
-
,
,
1,3019
,3813
479
09698
-
1
,
1,4871
2,2200
,000
09868
-
,
,
1,2586
2,2772
000
12597
,18778
,
000
1,76095(*) 15528
Diğer
2,0267
,189
6
1,
3019
2,22
00
EK. 3. Tablo: 3.13. Ġnanç faktörü ile seçmenin kendisini siyasal açıdan tanımlama
iliĢkisi
Kendinizi siyasal açıdan
N
M
Liberal
30
4,6667
Milliyetçi
200
4,8456
Muhafazakâr
289
4,8166
Sosyal Demokrat
152
4,5395
F
Sig
Ġnanç Faktörü
nasıl tanımlıyorsunuz
Siyasal Ġslamcı
90
4,7790
Marksist
14
2,8968
Diğer
25
4,6578
Toplam
800
4,7228
287
44,
54
.000
EK 4. Tablo: 3.15. Dindarlık boyutlarına iliĢkin faktör analizi tablosu
Rotated Component Matrix(a)
Component
1
Dini konularla ilgilenirim
,58
5
Allah gerçekten vardır
2
,533
,90
1
Melekler vardır
,93
9
ġeytan vardır
,93
3
Kıyamet günü vardır
,93
8
Cennet ve cehennem vardır
,95
9
MahĢer günü, herkes yaptıklarından sorguya çekilecektir
,93
2
Kur'an Allah‟ın emirlerini bildirmektedir
,86
0
Dinî içerikli konuĢmalar dinlediğimde duygulanırım
,45
1
Din olmadan hayatın anlamını kavrayamayacağımızı düĢünüyorum
,53
7
Dinin insanı daha olgun ve uygar bir birey yaptığına inanıyorum
,49
6
288
,517
,597
,616
Allah‟ın beni sevdiğine inanıyorum
,45
8
,425
Kendimi dindar biri olarak görüyorum
,688
Kur'an, hadis ve benzeri dinî eserleri okurum
,658
Çocuklarımın dinî eğitim almalarından yanayım
,46
8
Dinimin gereklerini yerine getirmeye çalıĢırım
,36
5
Günde beĢ vakit namaz kılarım
,587
,723
,772
Ramazan ayında orucu eksiksiz tutarım
,36
1
Bir ihtiyaç veya isteğim olduğunda gerçekleĢmesi için dua ederim
,51
9
Cami, vakıf, cemaat ve benzeri dinî kurumlara malî yardım
yaparım
,682
,535
,723
Zekâtımı eksiksiz veririm
,622
Kendimi dinî bir cemaate veya gruba bağlı hissediyorum
,584
Dinî etkinlik ve sohbetlere katılırım
,728
Extraction Method: Principal Component Analysis.
Rotation Method: Varimax with Kaiser Normalization.
a Rotation converged in 3 iterations.
289
EK 5. Tablo: 3.17. Seçmenlerin Siyasal Bilgi Kaynakları Tablosu
Independent Samples Test
Le
vene's Test
for
Equality of
Variances
t-test for Equality of Means
S
M
ig. (2- ean
S
ig.
F
Televizyon
Equal
variancs
assumed
ft
4
,487
034
d tailed
,
,
686
98
)
7
95%
d. Error
Confidence
Differenc
Differenc
Interval of the
e
e
Difference
,
493
St
,0
5204
,0
7588
,0969
1
Equal
variance
,
s not
691
7
97,919
,
490
,0
5204
,0
7529
6
assumed
Gazete
20099
,0957
,
,
19983
Equal
variance
s
1
,645
200
,
2,63
4
-
7
98
,
009
-
,23766
,0
9024
,4148
,0605
0
1
-
assumed
Equal
-
variance
2,62
s not
5
assumed
Radyo
Equal
variance
6
,496
011
7
73,773
,
,
561
98
,
009
7
s
290
,23766
,
575
-
4817
,0
9055
,0
,0
8581
,4154
,0599
1
0
-
,
,1202 21662
assumed
7
Equal
variance
,
s not
558
7
59,108
,
577
,0
4817
,0
8637
Equal
Medya
variance
s
1
,876
171
,
-
,577
98
7
,
564
-
,05475
,1213
7
assumed
Sosyal
-
,0
9489
1
assumed
Equal
variance
-
s not
,576
7
78,703
,
565
-
,05475
,0
9510
Ġnternet
Equal
variance
s
5
,520
019
assumed
,
1,49
0
Equal
7
98
1,48
s not
3
assumed
,
137
-
variance
Dergi
-
7
70,528
,14301
,
138
-
,0
9601
-
,14301
,2414
7
,0
9641
6
Equal
variance
s
9
,606
002
,
1
,505
98
7
,
133
,1
2450
,0
8273
0
assumed
Equal
variance
s not
1
,494
7
53,523
assumed
291
,
136
2450
,1
,0
8335
3
,
28690
,0391
,
04623
,0379
,
04544
,3322
,
13194
,3314
,
13152
-
3
assumed
21772
,2410
,
28813
,
Kamuoyu
Equal
araĢtırmalar
variance
ı
s
,
631
427
,
-
,757
98
7
,
449
-
,06428
,0
8496
,2310
Equal
variance
-
s not
,755
7
79,143
,
450
-
,06428
,0
8514
Equal
Yayınları
variance
s
4
,401
036
,
-
,870
98
7
,
384
-
,07532
,2314
,0
8655
,2452
Equal
variance
-
s not
,875
7
97,585
,
382
-
,07532
,0
8605
Parti
Equal
TeĢkilatları
variance
s
1
,218
270
assumed
,
1,70
5
Equal
1,71
s not
3
assumed
Equal
yakın çevre
variance
s
7
98
,
190
663
7
96,163
,
2
,129
98
,
089
-
variance
Aile ve
-
,14231
,
087
7
,0
8346
-
,14231
,
034
-
8310
8065
,2442
,3061
,3054
,
02081
4
8485
,
02152
-
,0
,
09358
5
,0
,1
-
3
assumed
,
09457
1
assumed
,
10284
1
assumed
Parti
10248
4
assumed
,
,
01409
,
34721
assumed
Equal
variance
2
7
292
,
,1
,0
,
,
s not
,130
87,993
033
8065
8481
01416
34714
assumed
EK 6. Tablo: 3.20. Seçmenlerin Dinî Bilgilere EriĢimde BaĢvurduğu Kaynaklar Tablosu
Independent Samples Test
Lev
ene's Test
for Equality
of
Variances
t-test for Equality of Means
S
M
ig. (2- ean
S
ig.
F
Televizyo
Equal
n
variance
s
,
780
377
d tailed
ft
,
1
,838
98
)
7
95%
d. Error
Confidence
Differenc
Differenc
Interval of the
e
e
Difference
,
066
St
,1
6975
,0
9236
,0115
Equal
variance
1
s not
,837
7
87,182
,
067
,1
6975
,0
9239
,0116
Equal
variance
s
,
958
328
,
1
,622
98
7
,
105
,1
4526
,0
8958
Equal
variance
1
,621
7
87,545
s not
293
,
105
4526
,1
,0305
,0
8961
,
32111
8
assumed
,
35112
1
assumed
Gazete
35104
4
assumed
,
,
,0306
32116
assumed
Radyo
3
Equal
variance
s
1
,602
206
,
3
,409
98
7
,
001
,2
7802
,0
8155
,
11794
,
43809
assumed
Equal
variance
3
s not
,417
7
94,338
,
001
,2
7802
,0
8136
,
11831
,
43772
assumed
Sosyal
Equal
Medya
variance
s
,
159
690
assumed
,
4,24
4
Equal
4,23
s not
5
assumed
Equal
variance
s
,
021
884
assumed
,
4,58
2
Equal
98
4,59
s not
2
assumed
,
000
7
81,321
-
000
98
7
94,260
000
-
,0
9293
-
,43430
,
,0
9274
,39359
,
000
-
,39359
,
7
-
variance
Dergi
7
-
variance
Ġnternet
-
,0
9479
-
,43430
,0
9457
,5756
,2115
4
4
-
s
,
074
786
,
,
177
98
7
,
860
assumed
294
1600
,0
,0
9057
-
,5760
,2111
1
7
-
-
,6203
,2482
7
4
-
-
,6199
,2486
4
6
Equal
variance
-
,1617
8
,
19378
Equal
variance
,
s not
177
7
87,596
,
860
,0
1600
,0
9059
Equal
variance
s
4
,664
031
assumed
,
2,03
6
Equal
7
98
2,04
s not
1
assumed
,
042
-
variance
Cemaat
-
7
94,264
,18939
,
042
-
,0
9302
-
,18939
,1618
,0
9281
,
19382
3
assumed
Kitap
-
-
-
,3719
,0067
8
9
-
-
,3715
,0072
6
1
Equal
variance
s
4
,900
027
,
4
,172
98
7
,
000
,4
1055
,0
9841
,
21739
,
60372
assumed
Equal
variance
4
s not
,186
7
96,160
,
000
,4
1055
,0
9807
,
21805
,
60306
assumed
Yakın
Equal
arkadaĢ
variance
çevresi
s
,
812
368
assumed
,
1,63
5
Equal
1,63
s not
3
assumed
Equal
variance
7
98
,
568
451
,
5,11
7
84,943
98
,
103
-
variance
Aile
-
7
,42234
,0
8199
-
,13402
,
000
295
,13402
,
103
-
,2949
8208
,2951
,
02710
3
,0
8253
,
02693
6
,0
-
-
,5843
,2603
s
8
3
5
assumed
Equal
-
variance
5,11
s not
2
assumed
Cami
Equal
Ġmamı
variance
s
1
,769
184
7
84,766
,
,
578
98
,
000
7
,42234
,
564
-
,0
8261
,0
5672
,0
9820
,5845
,2601
1
7
,1360
Equal
variance
,
s not
577
7
83,801
,
564
,0
5672
,0
9834
Diyanet
Equal
iĢleri
variance
BaĢkanlığı
s
,
224
636
,
1
,291
98
7
,
197
,1
2034
,1363
,0
9319
,0625
Equal
variance
s not
1
,291
7
87,628
assumed
296
,
197
2034
,1
,0
9321
,
30326
8
assumed
,
24975
1
assumed
,
24949
5
assumed
-
,0626
3
,
30331
EK 7. Tablo: 3. 23. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı
Olarak Televizyonu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Kendimi dindar biri olarak görüyorum
Tukey HSD
Me
an
(I)
(J)
Televizyon
Televizyon
Hiç
Çok az
Difference
(I-J)
d. Error
,08
969
Biraz
Çok sık
Hiç
Biraz
-
Sık
,19911
,47479(*)
Hiç
,19
297
-
,0
,171
5
,8112
,5
,052
2
,5697
01
,1
-
,5
,1
,333
4
,6198
83
2305
-
,1
,1
,0194
,5128
43
3556
-
,9
,1
,288
0
,7508
78
2290
-
,0
,1
,171
2
,5068
33
5475
,28382
Biraz
3375
8
,5594
44
,512
-
,9
,1
,08969
,5
,1
-
,3334
93
4535
,38510(*)
,9
,1
-
95% Confidence
Interval
78
3361
,10942
Çok sık
,1
-
Sık
Si
g.
5475
,19414
Çok az
St
,1384
-
,559
414
Çok az
3361
,28
382
Sık
2290
471
Hiç
,10
Çok az
,19
911
Biraz
,08471
Çok sık
,27568
Çok sık
Hiç
,38
510(*)
Çok az
,47
479(*)
Biraz
,19
097
Sık
,27
568
* The mean difference is significant at the .05 level.
,811
2
,0691
,0
95
298
,138
,2
,1
,750
8
4
63
1100
,019
,0
,0
,027
8
4
01
9512
-
,0
,1
,218
3
,5792
33
2305
-
,0
,1
,569
7
,3877
95
3375
-
,9
,1
,506
8
,1715
41
1100
-
,5
,1
,069
1
,2880
83
1083
-
,9
,1
,387
7
,4510
44
3556
-
,2
,1
,619
8
,2183
63
4535
-
,9
,0
4
,0522
41
9512
942
,1
,1
-
,1712
43
1083
,19097
Sık
,1
,08
Çok sık
93
,451
0
,0278
,579
2
EK 8. Tablo: 3. 24. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı
Olarak Gazeteyi Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Kendimi dindar biri olarak görüyorum
Tukey HSD
Me
an
(I)
(J)
Gazete
Gazete
Hiç
Çok az
Difference
(I-J)
d. Error
,04
869
Biraz
Çok sık
,54181(*)
Hiç
,04869
Biraz
-
Sık
,14403
,59050(*)
Hiç
,41
299
-
,0
,213
7
,9453
,0
,1974
,5017
00
,1
-
,8
,1
,232
1
,7366
06
2978
-
,0
,1
,1812
,3295
00
3083
-
,9
,0
,268
1
,9024
90
9861
-
,0
,1
,1411
,4588
00
0269
,46701(*)
Biraz
3189
5
,6955
53
,329
-
,9
,1
-
,2321
00
3292
-
,0
,1
-
Interval
90
0138
95% Confidence
,9
,1
,09534
Çok sık
,1
-
Sık
Si
g.
0269
,41831(*)
Çok az
St
,2357
,141
,695
831(*)
Çok az
0138
,46
701(*)
Sık
9861
297
Hiç
,09
Çok az
,14
403
Biraz
,32297
Çok sık
,44647(*)
Çok sık
Hiç
,54
181(*)
Çok az
,59
050(*)
Biraz
,12
349
Sık
,44
647(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
,945
3
,2285
,0
33
300
,235
,8
,1
,902
4
7
73
5481
,181
,0
,1
,0232
2
00
2874
-
,0
,1
,031
9
,8697
00
2978
-
,0
,1
,501
7
,6778
33
3189
-
,0
,1
,458
8
,2137
94
5481
-
,8
,1
,228
5
,2681
06
2979
-
,9
,1
,677
8
,4755
53
3083
-
,8
,1
,736
6
,0319
73
3292
,197
,0
,1
5
4
94
2874
534
,0
,1
-
1
00
2979
,12349
Sık
,0
,32
Çok sık
00
,475
5
,023
2
,869
7
EK 9. Tablo: 3. 25. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı
Olarak Radyoyu Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Kendimi dindar biri olarak görüyorum
Tukey HSD
Me
an
(I)
(J)
Radyo
Radyo
Hiç
Çok az
Difference
(I-J)
d. Error
-
,27992(*)
Biraz
Sık
Çok sık
Hiç
992(*)
Biraz
Sık
,15684
,49663(*)
Biraz
Hiç
,40
301
-
,0
,259
3
,9737
,0
,153
3
,5729
37
,0
-
,8
,1
,537
7
,4011
41
7448
,022
,7
,1
,3112
2
38
5219
-
,0
,1
,0341
1,2420
25
0138
-
,0
,0
,1472
,8395
00
9427
,12392
Çok sık
7022
,0222
,6605
26
-
-
,0
,1
-
,5377
00
4730
-
,0
,1
,27
Interval
25
9387
95% Confidence
,0
,0
,77656(*)
g.
9427
,43677(*)
Si
,0
,40385(*)
Çok az
St
,0196
,147
,660
385(*)
Çok az
9387
,12
392
Sık
0138
,03292
Hiç
,43
Çok az
,15
684
Biraz
,03
292
Çok sık
,33979
Çok sık
Hiç
,77
656(*)
Çok az
,49
663(*)
Biraz
,37
271
Sık
,33
979
,973
7
,1037
,4
76
302
,019
,2
,2
1,24
20
6
05
0797
,311
,0
,1
,228
8
2
37
7426
-
,0
,1
,448
3
,9084
00
7448
-
,4
,1
,572
9
,3825
76
7022
-
1,
,2
,839
5
,2593
000
0797
,034
,8
,1
,103
7
1
41
5194
-
,0
,1
,382
5
,8492
26
5219
-
,2
,1
,401
1
,4483
05
4730
-
1,
,1
5
,1533
000
7426
677(*)
,7
,1
-
2
38
5194
,37271
Sık
,1
-
Çok sık
00
,849
2
,2288
,908
4
EK 10. Tablo: 3. 26. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı
Olarak Sosyal Medyayı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Kendimi dindar biri olarak görüyorum
Tukey HSD
Me
(I)
(J)
an
Sosyal
Sosyal
Difference
Medya
Medya
(I-J)
Hiç
Çok az
d. Error
-
,03272
Biraz
Çok sık
Hiç
,03
Biraz
,04082
Sık
,03
911
Çok sık
,24333
Hiç
,07
303
-
,2
,384
2
,5851
,9
,250
5
,3060
93
,1
-
,9
,1
,349
2
,3321
98
2499
-
,9
,1
,067
5
,2838
95
2621
-
,9
,1
,353
2
,6196
99
0655
-
,1
,1
,219
9
,3404
82
1576
-
1,
,1
,283
8
,3670
000
2565
272
,9
,1
-
,3492
60
2685
,27606
,9
,1
,00
95% Confidence
Interval
99
0732
638
Biraz
,1
-
Sık
Si
g.
1576
,07354
Çok az
St
,098
4
-
,367
354
Çok az
0732
,04
082
Sık
0655
992
Hiç
-
Çok az
,03911
Biraz
,07992
Çok sık
,28244
Çok sık
Hiç
,27
606
Çok az
,24
333
Biraz
,20
252
Sık
,28
244
,585
1
,1180
,2
27
304
-
,4
,1
,619
6
,0984
17
3533
-
,2
,1
,087
6
,0675
93
1722
-
,1
,1
,244
1
,6525
82
2499
-
,2
,1
,306
0
,4039
27
2565
-
,9
,1
,340
4
,3842
62
3533
-
,9
,1
,118
0
,3532
98
1851
-
1,
,1
,403
9
,5230
000
2621
-
,4
,1
,332
1
,2441
17
2685
-
,9
,1
0
,2505
62
1722
,00638
,9
,1
-
,2199
95
1851
,20252
Sık
,1
,07
Çok sık
60
,523
0
,0876
,652
5
EK 11. Tablo: 3. 27. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı
Olarak Ġnterneti Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Kendimi dindar biri olarak görüyorum
Tukey HSD
Me
an
(I)
(J)
Ġnternet
Ġnternet
Hiç
Çok az
Difference
(I-J)
d. Error
,11
446
Biraz
Çok sık
Hiç
-
Biraz
,11
364
Sık
,12049
Çok sık
,27536
Hiç
-
305
-
,1
,214
2
,5964
,3
,426
6
,4551
32
,1
-
,8
,1
,243
8
,1993
62
1741
-
,8
,1
,176
2
,4727
59
2240
-
,9
,1
,344
1
,4980
07
1447
-
,6
,1
,557
5
,3561
88
3103
-
1,
,1
,472
7
,1013
000
2329
,11446
,3
,1
-
,2438
22
2805
,16091
,9
,1
-
95% Confidence
Interval
07
2049
,00603
Biraz
,1
,22
Sık
Si
g.
3103
810
Çok az
St
,045
6
-
,101
,22810
Çok az
2049
-
,11364
Sık
1447
,23413
Hiç
Çok az
2805
049
Biraz
2240
,23
413
Çok sık
1105
-
,15487
Çok sık
Hiç
1408
,16
091
Çok az
2329
,27
536
Biraz
1741
,38
901(*)
Sık
0552
,15
487
1408
* The mean difference is significant at the .05 level.
306
,596
4
,100
5
,6
55
0
,0456
02
,498
-
,0
,1
0
,1762
32
,157
-
,1
,1
7
,4668
88
,537
-
,6
,1
1
,0695
55
,455
-
,6
,1
1
,2142
17
,356
-
,2
,1
,1005
,3441
62
-
-
,8
,1
5
,6775
000
,069
-
1,
,1
3
,5377
02
,199
-
,0
,1
,12
,4266
17
0552
3
-
,2
,1
,00
603
,8
,1
-
,5575
59
1105
,38901(*)
Sık
,1
-
Çok sık
22
,677
5
,1570
,466
8
EK 12. Tablo: 3. 28. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı
Olarak Dergi Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Kendimi dindar biri olarak görüyorum
Tukey HSD
Me
an
(I)
(J)
Dergi
Dergi
Hiç
Çok az
Difference
(I-J)
d. Error
-
,22389
Biraz
Çok sık
,61033(*)
Hiç
389
Biraz
-
Sık
,13537
Çok sık
,38644
,34
307
-
,0
,241
4
,7744
,0
,168
3
,5122
52
,1
-
,8
,1
,487
1
,4115
63
4192
-
,7
,1
,2345
,0393
81
3782
-
,1
,1
,005
0
,9862
38
0603
-
,0
,0
,0721
,7236
00
9627
,12162
Hiç
3748
3
,6189
55
,039
-
,0
,1
,22
,4871
05
3325
-
,0
,1
-
Interval
38
0001
95% Confidence
,1
,1
,35926
Biraz
,0
-
Sık
Si
g.
9627
,34551(*)
Çok az
St
,001
6
,072
,618
551(*)
Çok az
0001
,12
162
Sık
0603
,01375
Hiç
,35
Çok az
,13
537
Biraz
,01
375
Çok sık
,25107
Çok sık
Hiç
,61
033(*)
Çok az
,38
644
Biraz
,26
482
Sık
,25
107
* The mean difference is significant at the .05 level.
,774
4
,1302
,5
73
308
-
,3
,1
,986
2
,0016
55
6920
,234
,0
,1
,211
5
5
52
4448
-
,0
,1
,397
8
,7137
00
4192
-
,5
,1
,512
2
,3703
73
3748
-
1,
,1
,723
6
,2414
000
6920
-
,8
,1
,130
2
,0050
63
4046
-
,0
,1
,370
3
,6598
55
3782
-
,3
,1
,411
5
,3978
55
3325
-
1,
,1
9
,1683
000
4448
926
,7
,1
-
1
81
4046
,26482
Sık
,1
-
Çok sık
05
,659
8
,2115
,713
7
EK 13. Tablo: 3. 29. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı
Olarak Kitap Okuma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Kendimi dindar biri olarak görüyorum
Tukey HSD
Me
an
(I)
(J)
Kitap
Kitap
Hiç
Çok az
Difference
(I-J)
d. Error
-
,16774
Biraz
Çok sık
Hiç
,16
Biraz
,09921
Sık
,12
254
Çok sık
,14336
Hiç
,26
309
-
,8
,520
7
,5182
,3
,303
3
,2756
34
,1
-
,9
,1
,634
7
,5017
18
3711
-
,9
,1
,051
9
,2992
62
4561
-
,8
,1
,341
8
,6741
63
4721
-
,1
,1
,124
6
,4322
33
7080
-
,9
,1
,299
2
,6584
98
3278
774
,3
,1
-
,6347
38
4155
,31110
,8
,1
-
95% Confidence
Interval
63
4319
,04519
Biraz
,1
-
Sık
Si
g.
7080
,26694
Çok az
St
,231
5
-
,658
694
Çok az
4319
,09
921
Sık
4721
175
Hiç
,04
Çok az
,12254
Biraz
,22175
Çok sık
,26591
Çok sık
Hiç
,31
110
Çok az
,14
336
Biraz
,04
416
Sık
,26
591
,518
2
,2310
,0
54
310
-
,9
,0
,674
1
,2315
92
9830
-
,8
,1
,002
8
,0519
34
0065
-
,1
,1
,084
4
,5347
33
3711
-
,0
,1
,275
6
,5279
54
3278
-
,2
,0
,432
2
,5207
76
9830
-
,9
,1
,231
0
,3418
18
1196
-
,9
,1
,527
9
,3193
98
4561
-
,9
,1
,501
7
,0844
92
4155
-
,2
,1
4
,3033
76
0065
519
,9
,1
-
,1246
62
1196
,04416
Sık
,1
,22
Çok sık
38
,319
3
,0028
,534
7
EK 14. Tablo: 3. 30. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı
Olarak Cemaati Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Kendimi dindar biri olarak görüyorum
Tukey HSD
Me
an
(I)
(J)
Cemaat
Cemaat
Hiç
Çok az
Difference
(I-J)
d. Error
-
,26651
Biraz
Çok sık
,68721(*)
Hiç
651
Biraz
-
,50644(*)
,42070(*)
Biraz
Hiç
,53
311
-
,0
,0983
,7996
,0
,063
6
,9146
21
,0
-
,0
,1
,552
6
,6066
07
3860
-
,1
,1
,3652
,0196
75
4927
-
,0
,1
,4171
1,0092
82
2256
-
,0
,1
,2689
1,1288
00
0463
,27146
Çok sık
1777
6
,8070
00
,019
-
,0
,1
,26
,5526
00
3016
-
,0
,1
-
Interval
82
9840
95% Confidence
,0
,0
,77296(*)
Sık
,1
-
Sık
Si
g.
0463
,53797(*)
Çok az
St
,0418
,268
,807
797(*)
Çok az
9840
,27
146
Sık
2256
,23498
Hiç
,77
Çok az
,50
644(*)
Biraz
,23
498
Çok sık
,08
575
Çok sık
Hiç
,68
721(*)
Çok az
,42
070(*)
Biraz
,14
924
Sık
,08575
* The mean difference is significant at the .05 level.
,799
6
,2170
,9
83
312
,041
,7
,1
1,00
92
8
99
5876
,365
,0
,1
,519
8
2
21
3395
-
,0
,1
,631
3
,3483
00
3860
-
,9
,1
,914
6
,1614
83
1777
,098
,4
,1
1,12
88
3
84
5876
,417
,0
,1
,217
0
1
07
4497
-
,0
,1
,161
4
,5155
00
4927
-
,7
,1
,606
6
,6313
99
3016
-
,4
,1
0
,0636
84
3395
296(*)
,1
,1
-
9
75
4497
,14924
Sık
,1
-
Çok sık
00
,515
5
,5198
,348
3
EK 15. Tablo: 3. 31. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı
Olarak Yakın ArkadaĢ Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Kendimi dindar biri olarak görüyorum
Tukey HSD
Me
(I)
(J)
an
Yakın
Yakın
Difference
arkadaĢ
arkadaĢ
(I-J)
Hiç
Çok az
d. Error
-
,18719
Biraz
Çok sık
,72536(*)
Hiç
719
Biraz
-
,43557(*)
,53816(*)
Biraz
Hiç
,43
313
-
,0
,1010
,8999
,0
,082
2
,7702
01
,1
-
,0
,1
,636
0
,5777
04
3231
-
,2
,1
,3047
,2617
42
2239
-
,7
,1
,2252
1,1460
85
2068
-
,0
,1
,0412
1,0204
00
6417
,24772
Çok sık
5386
7
,8286
00
,261
-
,0
,1
,18
,6360
22
4543
-
,0
,1
-
Interval
85
4399
95% Confidence
,7
,1
,62277(*)
Sık
,1
-
Sık
Si
g.
6417
,43492(*)
Çok az
St
,1764
,041
,828
492(*)
Çok az
4399
,24
772
Sık
2068
,18785
Hiç
,62
Çok az
,43
557(*)
Biraz
,18
785
Çok sık
,10259
Çok sık
Hiç
,72
536(*)
Çok az
,53
816(*)
Biraz
,29
044
Sık
,10
259
* The mean difference is significant at the .05 level.
,899
9
,000
0
,8
78
314
,176
,0
,1
1,14
60
4
50
0817
,304
,0
,1
,193
2
7
01
0624
-
,0
,1
,443
8
,3983
00
3231
-
,8
,1
,770
2
,0681
78
5386
,101
,2
,1
1,02
04
0
64
0817
,225
,0
,0
,000
0
2
04
9360
-
,0
,1
,068
1
,5809
00
2239
-
,0
,1
,577
7
,4438
50
4543
-
,2
,1
6
,0822
64
0624
277(*)
,2
,0
-
2
42
9360
,29044
Sık
,1
-
Çok sık
22
,580
9
,1932
,398
3
EK 16. Tablo: 3. 32. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı
Olarak Aileyi Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Kendimi dindar biri olarak görüyorum
Tukey HSD
Me
an
(I)
(J)
Aile
Aile
Hiç
Çok az
Difference
(I-J)
d. Error
-
,49740
Biraz
Çok sık
,79754(*)
Hiç
740
Biraz
-
Sık
,14367
Çok sık
,30014
,54
315
-
,1
,230
0
,6699
,0
,326
7
,5174
74
,1
-
,8
,1
1,01
12
,4295
31
3525
-
,9
,1
,3584
,0164
96
3669
-
,0
,1
,1986
1,2367
63
3830
-
,0
,1
,1026
1,0836
00
8793
,05138
Hiç
6063
4
,9950
01
,016
-
,0
,1
,49
1,0112
07
6184
-
,0
,1
-
Interval
63
6320
95% Confidence
,0
,1
,64107(*)
Biraz
,1
-
Sık
Si
g.
8793
,54878(*)
Çok az
St
,069
6
,102
,995
878(*)
Çok az
6320
,05
138
Sık
3830
,09229
Hiç
,64
Çok az
,14
367
Biraz
,09
229
Çok sık
,15647
Çok sık
Hiç
,79
754(*)
Çok az
,30
014
Biraz
,24
876
Sık
,15
647
* The mean difference is significant at the .05 level.
,669
9
,0193
,4
76
316
-
,0
,0
1,23
67
,0696
84
9575
,358
,1
,0
,105
3
4
74
9803
-
,0
,1
,365
7
,4182
00
3525
-
,4
,1
,517
4
,1811
76
6063
-
,8
,0
1,08
36
,2300
88
9575
,198
,8
,1
,019
3
6
31
0001
-
,0
,1
,181
1
,5168
01
3669
-
,0
,1
,429
5
,3657
84
6184
-
,8
,0
0
,3267
88
9803
107(*)
,9
,1
-
6
96
0001
,24876
Sık
,1
-
Çok sık
07
,516
8
,1053
,418
2
EK 17. Tablo: 3. 33. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı
Olarak Cami Ġmamını Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Kendimi dindar biri olarak görüyorum
Tukey HSD
Me
an
(I)C
(J)Ca Difference
ami imamı
mi imamı
Hiç
Çok az
(I-J)
d. Error
-
,32397(*)
Biraz
Sık
Hiç
397(*)
Biraz
9682
774
Sık
1803
-
,04566
Çok sık
2980
-
,23359
Hiç
3025
,24
317
-
,3
,309
2
,5897
,1
,400
4
,4005
78
,1
7
,2450
97
,588
-
,9
,1
,2233
3
65
-
,059
,9
,1
,0367
,8919
08
-
-
,0
,1
2
,7026
00
,052
-
,0
,0
,0593
,5447
21
-
-
,0
,1
,07
,5887
61
2227
-
,1
,1
,32
Interval
08
2178
95% Confidence
,0
,1
,55757(*)
Biraz
9682
-
Çok sık
g.
0915
,36963(*)
Si
,0
,24623
Çok az
St
,122
5
-
,544
623
Çok az
0915
-
,07774
Sık
1803
,12340
Hiç
,36
Çok az
,04
566
Biraz
,12
340
Çok sık
,18794
Çok sık
Hiç
,55
757(*)
Çok az
,23
359
Biraz
,31
134
Sık
,18
794
* The mean difference is significant at the .05 level.
,589
7
,0705
,7
19
318
-
,1
,1
,891
9
,1225
70
4974
,223
,3
,1
,221
5
3
78
3966
-
,0
,1
,504
1
,5973
00
3025
-
,7
,1
,400
5
,2573
19
2227
-
,9
,1
,702
6
,3092
02
4974
,036
,9
,1
,070
5
7
97
3924
-
,0
,1
,257
3
,6932
21
2980
-
,1
,1
,245
0
,5041
70
2178
-
,9
,1
7
,4004
02
3966
963(*)
,9
,1
-
,0522
65
3924
,31134
Sık
,1
-
Çok sık
61
,693
2
,2215
,597
3
EK 18. Tablo: 3. 34. Kendini Dindar Biri Olarak Görme ile Dinî Bilgi Kaynağı
Olarak Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı’nı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: Kendimi dindar biri olarak görüyorum
Tukey HSD
(I)
Me
Diyanet
(J)
an
ĠĢleri
Diyanet ĠĢleri Difference
BaĢkanlığı
BaĢkanlığı
Hiç
Çok az
(I-J)
d. Error
-
,30931(*)
Biraz
Sık
Çok sık
Hiç
931(*)
Biraz
Sık
,10949
Çok sık
,22543
Hiç
,48
319
-
,5
,291
2
,6163
,0
,132
6
,5102
13
,1
-
,9
,1
,573
3
,4920
45
4298
,045
,5
,1
,1729
3
15
4656
-
,0
,1
,0464
,8966
12
1423
-
,0
,0
,2139
,7912
01
9657
,17968
Biraz
3236
,0453
,7641
19
-
-
,0
,1
-
,5733
00
3622
-
,0
,1
,30
Interval
12
0063
95% Confidence
,0
,1
,53474(*)
g.
9657
,41880(*)
Si
,0
,48899(*)
Çok az
St
,165
5
,213
,764
899(*)
Çok az
0063
,17
968
Sık
1423
019
Hiç
,41
Çok az
,10
949
Biraz
,07019
Çok sık
,11594
Çok sık
Hiç
,53
474(*)
Çok az
,22
543
Biraz
,04
575
Sık
,11
594
* The mean difference is significant at the .05 level.
,616
3
,3527
,9
62
320
-
,9
,1
,896
6
,1655
98
7226
,172
,5
,1
,355
0
9
13
4575
-
,0
,1
,337
9
,5869
01
4298
-
,9
,1
,510
2
,4783
62
3236
-
,9
,1
,791
2
,2912
90
7226
,046
,9
,1
,352
7
4
45
4927
-
,0
,1
,478
3
,4442
19
4656
-
,9
,1
,492
0
,3379
98
3622
-
,9
,1
1
,1326
90
4575
880(*)
,5
,1
-
9
15
4927
,04575
Sık
,1
,07
Çok sık
00
,444
2
,3550
,586
9
EK 19. Tablo: 3.40. Dindarlık ile “Dindar Kamu Görevlilerinin Sayısının
Artmasından Yanayım.” Sorusuna VerilmiĢ Olan Cevapların KarĢılaĢtırmasını Gösteren
Tablo
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I) Dindar
(J) Dindar
kamu
kamu
görevlilerinin
görevlilerinin
sayısının
sayısının
ean
artmasından
artmasından
Difference td.
yanayım
yanayım
(I-J)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
M
S
Error
-
,36514(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,51258(*)
kesinlikle
katiliyorum
katilmiyorum
,69881(*)
6514(*)
ne katıliyor ne
katiliyorum
,14744
-
-
321
-
,
,0
230
,3496
,
,5
627
,3179
035
,
,1
,
,
,5322
676
126
06244
-
,
,
,3758
,8654
000
06234
-
,
,
,3446
,7123
000
07226
,17893(*)
kesinlikle
06093
,1676
,6806
000
-
-
,
,
-
,5627
000
06155
-
,
,
,3
Confidence Interval
000
06145
95%
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
07226
,54406(*)
ig.
,
-
katiliyorum
S
,0082
-
-
katiliyorum
ne
,33368(*)
hic katilmiyorum
katıliyor ne
06183
,5
1258(*)
000
,
06145
,5027
,
000
,1646
,3
446
,6
806
katilmiyorum
katilmiyorum
,1
4744
katiliyorum
06234
-
,03149
kesinlikle
katiliyorum
katiliyorum
4406(*)
06155
7893(*)
ne katıliyor ne
,0
3149
kesinlikle
katiliyorum
kesinlikle
04953
,15475(*)
,6
9881(*)
katılmıyorum
,3
ne katılıyor ne
,1
8624(*)
katılıyorum
,1
5475(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
322
,5
027
,0
529
,
014
654
646
001
,8
,1
,
,
04889
,5
,
,
,0211
322
000
04876
-
,
,
,1
669
,2884
000
06183
-
,
,
,3
496
,1039
014
06093
3368(*)
katılmıyorum
04889
123
082
969
,7
,0
,
,
,0529
758
035
-
,3
,
,
-
hiç katılmıyorum
katılıyorum
06244
039
,3195
000
,1
-
,
,
179
,1669
001
,3
-
,
,
,1
,0230
969
04876
-
,
,
,5
katilmiyorum
126
04953
,18624(*)
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,
,3
195
,0
211
,2
884
EK 20. Tablo: 3. 41. Ġnanç faktörü ile memurların dini inançlarının gereklerini
özgürce yerine getirebilmesi iliĢkisi.
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I)
(J)
Memurlar dinî
Memurlar dinî
inançlarının
inançlarının
gereklerini
gereklerini
ean
özgürce yerine
özgürce yerine
Difference td.
getirebilmelidir
getirebilmelidir
(I-J)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
M
S
Error
-
,59083(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,96436(*)
kesinlikle
katiliyorum
katilmiyorum
katilmiyorum
katiliyorum
,37353(*)
,39521(*)
kesinlikle
katiliyorum
,56556(*)
323
,0374
,7002
,
000
82
,7097
004
,97
-
,
,
10854
,20
,
,
,8931
35
021
11154
-
,
,
,7136
1,4196
000
12294
-
,
,
,6574
1,2585
000
14167
-
,
,
,2035
1,2713
000
1,15639(*) 09629
9083(*)
,9782
000
09966
-
,
,
,5
Confidence Interval
000
11227
95%
,
,
-
hic katilmiyorum
ne katıliyor ne
14167
,98604(*)
ig.
,
-
katiliyorum
S
,0902
,8623
,2688
ne katıliyor ne
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,9
6436(*)
katilmiyorum
11227
,3
7353(*)
katiliyorum
katiliyorum
,19203(*)
8604(*)
katilmiyorum
,3
ne katıliyor ne
,0
2168
kesinlikle
kesinlikle
,17035(*)
hic katilmiyorum
katiliyorum
1,
15639(*)
katilmiyorum
,5
6556(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,1
9203(*)
katiliyorum
,1
7035(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
324
,86
23
,01
25
,
000
196
88
029
1,4
,26
,
,
04051
,89
,
,
,0596
31
000
06568
-
,
,
,21
45
,2811
000
10854
-
,
,
,70
02
,1712
000
09629
,09
,
,
1,2
585
02
998
04051
,71
,
,
,0125
36
004
07053
-
,
,
,17
12
,3716
000
11154
-
,
,
,70
97
,2145
029
09966
9521(*)
katiliyorum
06568
713
74
998
1,2
,03
,
,
,9
74
021
07053
,65
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,
-
kesinlikle
,
000
12294
,02168
katiliyorum
,
,37
16
,05
96
,28
11
EK 21. Tablo: 3.62. Ġnanç Faktörü ile Seçmenin Kendisini Siyasal Açıdan
Tanımlama ĠliĢkisi Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I)
(J)
M
Kendinizi siyasal Kendinizi siyasal
ean
açıdan nasıl
Difference td.
açıdan nasıl
tanımlıyorsunuz? tanımlıyorsunuz?
S
(I-J)
S
Error
ig.
U
Lo pper
wer Bound Bound
Liberal
Milliyetçi
,17889
Muhafazakâr
,14994
Sosyal Demokrat
2719
Siyasal Ġslamcı
,0
0889
Milliyetçi
Liberal
,1
7889
09108
325
9
,177
5
1,
3248
1
2,21
49
,3635
,
439
,401
-
,
,
8
,4022
,000
,113
-
,
,
12597
-
,1475
000
,090
3
,4137
914
15057
er Bound
,4481
,
,
Low
-
,
,
1,
Diğer
,
818
09807
76984(*)
Bound
,
-
Marksist
Bound
629
09294
,11235
pper
439
08923
U
ower
,
,1
Interval
L
,
09108
95% Confidence
,381
3
,0903
,448
1
Muhafazakâr
,0
2895
Sosyal Demokrat
04279
,3
0608(*)
Siyasal Ġslamcı
Diğer
12860
Liberal
09868
,1
4994
Milliyetçi
08923
-
,02895
Sosyal Demokrat
04279
,2
7714(*)
Siyasal Ġslamcı
04661
,0
3760
Marksist
05615
1,
91978(*)
Diğer
12730
,1
5883
Sosyal Demokrat Liberal
09698
-
,12719
09294
-
,30608(*)
05006
326
,445
5
,4019
,
000
61
,1278
818
2,29
-
,
,
6
5435
658
,203
1,
,
,
9
,1284
000
,414
-
,
,
5
394
994
,097
,1
,
,
7
,1554
000
,413
-
,
,
5
,1138
994
,479
-
,
,
89
,1039
629
2,32
-
,
,
1
5686
479
,241
1,
,
,
0
,1080
000
,454
-
,
,
4
581
920
,155
,1
,
,
,1
8778
,
,
1,
,0975
000
05905
94873(*)
Milliyetçi
,
,0
Marksist
,
994
05006
6654
Muhafazakâr
,
,147
5
,4540
,1581
Muhafazakâr
,27714(*)
Siyasal Ġslamcı
Marksist
Diğer
Liberal
,06654
Muhafazakâr
,03760
Sosyal Demokrat
,2
3954(*)
Marksist
1,
88219(*)
Diğer
,1
2123
Liberal
-
Milliyetçi
-
Muhafazakâr
-
327
1,3248
2,3289
,
000
1
2,2149
000
,432
-
,
,
1,91978(*) 12730
-
,
,
2,27
72
,1896
000
1,94873(*) 12860
1,
,
,
,422
4
4871
911
1,76984(*) 15057
,0
,
,
,128
4
567
000
10517
-
,
,
,108
0
,2036
002
13365
-
,
,
,402
2
,2411
994
06187
-
,
,
,178
5
,1775
920
05615
-
,
,
2,02
67
,4151
914
05905
1,
,
,
,0567
2586
902
09807
-
,
,
,1394
,4224
000
10040
1235
,4149
002
12993
-
,
,
,1
Milliyetçi
000
06187
,11830
,
,
1,
64265(*)
Marksist
04661
,23954(*)
Siyasal Ġslamcı
,
1,5686
2,2961
1,5435
Sosyal Demokrat
-
,
1,64265(*) 12993
Siyasal Ġslamcı
-
000
,
1,88219(*) 13365
Diğer
-
Liberal
,00889
Milliyetçi
-
Muhafazakâr
,15883
Sosyal Demokrat
,1
1830
Siyasal Ġslamcı
,12123
Marksist
1,
76095(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
328
,415
1
,4321
,
000
8
,1785
911
,127
-
,
,
15528
-
,
,
,103
9
,4455
902
10517
-
,
,
,363
5
,4795
658
10040
-
,
,
1,3019
,3813
479
09698
-
1
,
1,4871
2,2200
,000
09868
-
,
,
1,2586
2,2772
000
12597
,18778
,
,
-
2,0267
000
1,76095(*) 15528
Diğer
,
,189
6
1,
3019
2,22
00
EK 22. Tablo: 3.63. Ġnanç Faktörü ile Dindar Kamu görevlisi Sayısının Artması
Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki iliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I) Dindar
(J) Dindar
kamu
kamu
görevlilerinin
görevlilerinin
sayısının
sayısının
ean
artmasından
artmasından
Difference td.
yanayım
yanayım
(I-J)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
M
S
Error
-
,36514(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,51258(*)
kesinlikle
katiliyorum
katilmiyorum
,69881(*)
6514(*)
ne katıliyor ne
katiliyorum
,14744
-
katiliyorum
,33368(*)
329
,0
230
,3496
,
000
627
,3179
035
,5
-
,
,
06183
,1
,
,
,5322
676
126
06244
-
,
,
,3758
,8654
000
06234
-
,
,
,3446
,7123
000
07226
,17893(*)
kesinlikle
06093
,1676
,6806
000
-
-
,
,
-
,5627
000
06155
-
,
,
,3
Confidence Interval
000
06145
95%
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
07226
,54406(*)
ig.
,
-
katiliyorum
S
,0082
,5027
,1646
ne katıliyor ne
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,5
1258(*)
katilmiyorum
06145
,1
4744
katiliyorum
katiliyorum
,18624(*)
4406(*)
katilmiyorum
,1
ne katıliyor ne
,0
3149
kesinlikle
kesinlikle
,15475(*)
hiç katılmıyorum
katılıyorum
,6
9881(*)
katılmıyorum
,3
3368(*)
ne katılıyor ne
katılmıyorum
,1
8624(*)
katılıyorum
,1
5475(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
330
,5
027
,0
529
,
014
654
646
001
,8
,1
,
,
04889
,5
,
,
,0211
322
000
04876
-
,
,
,1
669
,2884
000
06183
-
,
,
,3
496
,1039
014
06093
,0
,
,
,7
123
082
969
04889
,3
,
,
,0529
758
035
04953
-
,
,
,1
039
,3195
000
06244
-
,
,
,3
179
,1669
001
06155
7893(*)
katiliyorum
04876
806
,0230
969
,6
-
,
,
,5
446
126
04953
,3
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,
-
kesinlikle
,
000
06234
,03149
katiliyorum
,
,3
195
,0
211
,2
884
EK 23. Tablo: 3.64. Ġnanç Faktörü ile Memurların Dini Ġnançlarının Gereklerini
Özgürce Yerine Getirebilmesi Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I)
(J)
Memurlar dinî
Memurlar dinî
inançlarının
inançlarının
gereklerini
gereklerini
ean
özgürce yerine
özgürce yerine
Difference td.
getirebilmelidir
getirebilmelidir
(I-J)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
M
S
Error
-
,59083(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,96436(*)
kesinlikle
katiliyorum
katilmiyorum
katilmiyorum
katiliyorum
,37353(*)
,39521(*)
kesinlikle
katiliyorum
,56556(*)
331
,0374
,7002
,
000
82
,7097
004
,97
-
,
,
10854
,20
,
,
,8931
35
021
11154
-
,
,
,7136
1,4196
000
12294
-
,
,
,6574
1,2585
000
14167
-
,
,
,2035
1,2713
000
1,15639(*) 09629
9083(*)
,9782
000
09966
-
,
,
,5
Confidence Interval
000
11227
95%
,
,
-
hic katilmiyorum
ne katıliyor ne
14167
,98604(*)
ig.
,
-
katiliyorum
S
,0902
,8623
,2688
ne katıliyor ne
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,9
6436(*)
katilmiyorum
11227
,3
7353(*)
katiliyorum
katiliyorum
,19203(*)
8604(*)
katilmiyorum
,3
ne katıliyor ne
,0
2168
kesinlikle
kesinlikle
,17035(*)
hic katilmiyorum
katiliyorum
1,
15639(*)
katilmiyorum
,5
6556(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,1
9203(*)
katiliyorum
,1
7035(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
332
,86
23
,01
25
,
000
196
88
029
1,4
,26
,
,
04051
,89
,
,
,0596
31
000
06568
-
,
,
,21
45
,2811
000
10854
-
,
,
,70
02
,1712
000
09629
,09
,
,
1,2
585
02
998
04051
,71
,
,
,0125
36
004
07053
-
,
,
,17
12
,3716
000
11154
-
,
,
,70
97
,2145
029
09966
9521(*)
katiliyorum
06568
713
74
998
1,2
,03
,
,
,9
74
021
07053
,65
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,
-
kesinlikle
,
000
12294
,02168
katiliyorum
,
,37
16
,05
96
,28
11
EK 24. Tablo: 3.65. Ġnanç Faktörü ile Ġktidardaki Partinin Dinî Değerleri ve
Dindarların Haklarını Savunması Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(J)
Ġktidardaki
(I)
partinin dinî
Ġktidardaki partinin
değerleri ve
dinî değerleri ve
dindarların
dindarların
haklarını
M
ean
S
haklarını savunması savunması
Difference td.
önemlidir
önemlidir
(I-J)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
Error
-
,50425(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,75363(*)
kesinlikle
katiliyorum
katilmiyorum
,90491(*)
0425(*)
katilmiyorum
katiliyorum
05986
08061
,24939(*)
07326
,23552(*)
06792
333
,72
46
,4497
,
005
,7412
39
006
-
,28
,
,
,5699
1,0686
000
-
-
,
,
,5679
,9096
000
-
-
,
,
,2839
,9393
000
-
-
,
,
-
,7246
000
06212
-
,
,
,5
Confidence Interval
000
06792
95%
,
,
-
hic katilmiyorum
ne katıliyor ne
08061
,73976(*)
ig.
,
-
katiliyorum
S
,0491
,4212
,0498
kesinlikle
katiliyorum
ne katıliyor ne
,40066(*)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
katilmiyorum
kesinlikle
-
hic katilmiyorum
,7
3976(*)
katilmiyorum
,2
3552(*)
ne katıliyor ne
,01387
kesinlikle
katiliyorum
kesinlikle
,16515(*)
hic katilmiyorum
katiliyorum
,9
0491(*)
katilmiyorum
,4
0066(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,1
5128(*)
katiliyorum
,1
6515(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
334
,58
07
,01
59
,
001
686
06
020
1,0
,22
,
,
04121
,74
,
,
,0525
12
000
04952
-
,
,
,12
89
,2778
000
06585
-
,
,
,42
12
,1567
001
05986
,04
,
,
,90
96
98
999
04121
,56
,
,
,0159
99
005
05224
-
,
,
,15
67
,2867
000
06792
-
,
,
,44
97
,1289
020
06212
,04
,
,
,93
93
91
999
04952
,56
,
,
,2206
79
006
05224
,15128(*)
,
,
,0
,5807
000
07326
1387
katilmiyorum
,
,2
katiliyorum
,
000
06792
4939(*)
katiliyorum
06585
,7
5363(*)
katiliyorum
,
,28
67
,05
25
,27
78
EK 25. Tablo: 3.66. Ġnanç Faktörü ile Dinin devlet ve siyaset kurumlarını etkilemesi
ve yönlendirmesi Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I) Dinin
(J) Dinin
devlet ve siyaset
devlet ve siyaset
kurumlarını
kurumlarını
etkilemesi ve
etkilemesi ve
ean
yönlendirmesi
yönlendirmesi
Difference td.
iyidir
iyidir
(I-J)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
M
S
Error
-
,33741(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,46833(*)
kesinlikle
katilmiyorum
,58056(*)
3741(*)
ne katıliyor ne
,05452
katiliyorum
,24314(*)
335
,0
373
,2156
,
000
078
,2991
887
,5
-
,
,
05927
,1
,
,
,4299
670
209
05892
-
,
,
,2423
,7313
000
06153
-
,
,
,3110
,5416
000
06232
,13091
katiliyorum
kesinlikle
05512
,1670
,6257
000
-
-
,
,
-
,5078
000
05474
-
,
,
,3
Confidence Interval
000
05755
95%
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
06232
,39194(*)
ig.
,
-
katiliyorum
katiliyorum
S
,1
066
,4052
,0811
ne katıliyor ne
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,4
6833(*)
katilmiyorum
05755
,1
3091
,11223
,3
9194(*)
katilmiyorum
,0
5452
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,07639
kesinlikle
katiliyorum
kesinlikle
,18862(*)
hic katilmiyorum
katiliyorum
,5
8056(*)
katilmiyorum
,2
4314(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,1
1223
katiliyorum
,1
8862(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
336
,4
052
,0360
,
002
313
811
234
,7
,0
,
,
05124
,4
,
,
,0485
299
000
05422
-
,
,
,0
708
,3287
000
05927
-
,
,
,2
156
,2236
002
05512
-
,
,
,5
416
,1066
616
05124
,2
,
,
,0
360
423
887
05384
-
,
,
,2
236
,2605
000
05892
-
,
,
,2
991
,0708
234
05474
-
,
,
,6
257
,0373
616
05422
hic katilmiyorum
,
,
-
,3
110
209
05384
kesinlikle
katiliyorum
,
,0
7639
,
000
06153
katiliyorum
katiliyorum
,
,2
605
,0
485
,3
287
EK 26. Tablo: 3.67. Ġnanç Faktörü ile Dindar Olmanın Dini Öne Çıkaran Partinin
Desteklenmesini Gerekli kıldığına ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I)
Dindar olmak
(J) Dindar
dini öne çıkaran
olmak dini öne
partinin
çıkaran partinin
ean
desteklenmesini
desteklenmesini
Difference
gerekli kılar
gerekli kılar
(I-J)
M
hic katilmiyorum katilmiyorum
-
ne katıliyor ne
,30569(*)
kesinlikle
katilmiyorum
,39128(*)
7959(*)
ne katıliyor ne
,0
1138
katiliyorum
,21169(*)
337
,03
72
,1586
,
007
19
,2894
,000
,33
-
1
,
06289
,02
,
,
,2361
73
216
06218
-
,
,
,0152
,5464
011
05973
-
,
,
,1602
,3212
000
05571
,12609
katiliyorum
kesinlikle
05674
,0273
,4512
023
-
-
,
,
-
,3319
000
05596
-
,
,
,1
Interval
011
05322
95% Confidence
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
05571
,16822(*)
katiliyorum
,
-
katiliyorum
S
td. Error ig.
,17959(*)
katilmiyorum
S
,18
14
,3836
,0397
ne katıliyor ne
katilmiyorum
hic
katilmiyorum
,3
0569(*)
katilmiyorum
05322
,1
2609
katiliyorum
katiliyorum
,08560
06070
6822(*)
katilmiyorum
05596
-
,01138
ne katıliyor ne
,13747
kesinlikle
katiliyorum
kesinlikle
05997
,22306(*)
,3
9128(*)
katilmiyorum
,2
ne katıliyor ne
,0
8560
katiliyorum
,2
2306(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
338
,38
36
,0804
,
004
64
97
621
,54
,03
,
,
06311
,23
,
,
,0505
61
007
06070
-
,
,
,02
65
,3956
000
06289
-
,
,
,15
86
,3014
004
05674
1169(*)
katilmiyorum
06311
12
,1814
148
,32
-
,
,
04
52
,000
,08
,01
1
,
-
hic katilmiyorum
katiliyorum
06218
14
,2515
023
,30
-
,
,
94
,0265
621
,28
-
,
,
12
,0372
148
,45
-
,
,
,1
02
216
05997
,16
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,
,1
kesinlikle
,
000
05973
3747
katiliyorum
,
,25
15
,05
05
,39
56
EK 27. Tablo: 3.68. Ġnanç Faktörü ile Ġnanç Faktörü ile Belirli Bir Siyasal Partiyi
Desteklemede Dinî Ġnancının Etkisinin Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I) Belirli
(J) Belirli
bir siyasal partiyi
bir siyasal partiyi
M
desteklememde dinî desteklememde dinî ean
S
inancımın etkisi
inancımın etkisi
Difference td.
vardır
vardır
(I-J)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
Error
-
,21952(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,35594(*)
kesinlikle
katilmiyorum
,46689(*)
1952(*)
ne katıliyor ne
,04236
katiliyorum
,24738(*)
339
,0
442
,2028
,
000
777
,3170
951
,3
-
,
,
05991
,0
,
,
,3215
614
236
05867
-
,
,
,1204
,6122
001
06605
-
,
,
,1919
,4034
000
05784
,13643
katiliyorum
kesinlikle
05316
,0614
,5200
000
-
-
,
,
-
,3777
000
05176
-
,
,
,2
Confidence Interval
001
06000
95%
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
05784
,26187(*)
ig.
,
-
katiliyorum
katiliyorum
S
,1
180
,4112
,0836
ne katıliyor ne
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,3
5594(*)
katilmiyorum
06000
,1
3643
,11095
,2
6187(*)
katilmiyorum
,0
4236
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,09407
kesinlikle
katiliyorum
kesinlikle
,20502(*)
hic katilmiyorum
katiliyorum
,4
6689(*)
katilmiyorum
,2
4738(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,1
1095
katiliyorum
,2
0502(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
340
,4
112
,0585
,
002
122
836
380
,6
,0
,
,
05406
,3
,
,
,0572
215
000
06200
-
,
,
,0
722
,3528
000
05991
-
,
,
,2
028
,2603
002
05316
-
,
,
,4
034
,1180
532
05406
,1
,
,
,0
585
204
951
06080
-
,
,
,2
603
,2804
000
05867
-
,
,
,3
170
,0722
380
05176
-
,
,
,5
200
,0442
532
06200
hic katilmiyorum
,
,
-
,1
919
236
06080
kesinlikle
katiliyorum
,
,0
9407
,
000
06605
katiliyorum
katiliyorum
,
,2
804
,0
572
,3
528
EK 28. Tablo: 3.69. Ġnanç Faktörü ile Adayın dindar biri olmasının TaĢıdığı Önem
Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I)
Adayın dindar
(J)
Adayın dindar
M
ean
biri olması benim biri olması benim Difference
için önemlidir
için önemlidir
hic katilmiyorum
katilmiyorum
(I-J)
-
ne katıliyor ne
07312
,40707(*)
kesinlikle
katilmiyorum
,57242(*)
hic katilmiyorum
9445
ne katıliyor ne
katilmiyorum
katiliyorum
,31262(*)
-
katiliyorum
ne katıliyor ne
hic katilmiyorum
,47797(*)
,4
341
-
,
,1216
,6537
,
,1163
,4704
000
,
-
,
,
,29
44
,5090
000
06428
-
,
,
,4149
,1055
000
06379
-
,
,
,2344
,7300
696
07182
-
,
,
,2268
,5464
000
07312
,29595(*)
kesinlikle
05762
55
,5873
000
,10
-
,
,
,0
,2944
000
05707
-
,
,
-
Interval
696
06592
95% Confidence
,
,
,39040(*)
katiliyorum
,
-
katiliyorum
S
td. Error ig.
,09445
katilmiyorum
S
,3022
,22
,58
katilmiyorum
0707(*)
katilmiyorum
06592
,3
1262(*)
katiliyorum
07182
1667
katiliyorum
katiliyorum
9040(*)
05707
9595(*)
ne katıliyor ne
,01667
kesinlikle
katiliyorum
kesinlikle
05539
,18202(*)
,5
7242(*)
katilmiyorum
,4
ne katıliyor ne
,1
6535(*)
katiliyorum
,1
8202(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
342
,65
37
,01
24
,
001
00
22
027
,73
,30
,
,
04519
,41
,
,
,0585
49
000
05595
-
,
,
,13
48
,3056
000
06428
-
,
,
,47
04
,1681
001
05762
7797(*)
katilmiyorum
04519
64
16
998
,54
,12
,
,
,0124
44
000
-
,23
,
,
-
hic katilmiyorum
katiliyorum
06379
81
,3183
000
,16
-
,
,
90
,1348
027
,50
-
,
,
,2
63
998
05595
73
,11
,
,
,3
katilmiyorum
000
05539
,16535(*)
68
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,
,0
kesinlikle
000
,31
83
,05
85
,30
56
EK 29. Tablo: 3.70. Ġnanç Faktörü ile Adayın Vakit Namazlarını Düzenli Olarak
Kılıyor Olmasının Önemli Olduğu Yönündeki GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I)
(J)
Adayın vakit
Adayın vakit
namazlarını
namazlarını
düzenli olarak
düzenli olarak
kılıyor olması
kılıyor olması
ean
benim için
benim için
Difference
önemlidir
önemlidir
(I-J)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
M
,1
ne katıliyor ne
06549
,34371(*)
kesinlikle
katilmiyorum
,45157(*)
hic katilmiyorum
,10963
ne katıliyor ne
katilmiyorum
katiliyorum
,45335(*)
-
-
343
-
,
,2811
,4980
,
,06
94
,6255
000
,
-
,
,
,3071
,2887
000
06622
-
,
,
,0511
,5960
451
06298
-
,
,
,1978
,3636
000
06549
,31698(*)
kesinlikle
05284
87
,4896
003
,28
-
,
,
-
,0694
000
05715
-
,
,
-
Interval
451
05336
95% Confidence
,
,
,20735(*)
katiliyorum
,
-
katiliyorum
S
td. Error ig.
0963
katilmiyorum
S
,1359
-
-
katiliyorum
ne katıliyor ne
,56121(*)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,3
4371(*)
katilmiyorum
kesinlikle
-
hic katilmiyorum
,2
0735(*)
katilmiyorum
,3
1698(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,13637
kesinlikle
katiliyorum
kesinlikle
,24423(*)
hic katilmiyorum
katiliyorum
,4
5157(*)
katilmiyorum
,5
6121(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,1
0786
katiliyorum
,2
4423(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
344
,73
22
,0280
,
000
60
02
192
,59
,39
,
,
05375
,30
,
,
,0973
71
000
04971
-
,
,
,01
20
,3912
000
06255
-
,
,
,49
80
,2847
000
05284
,13
,
,
,36
36
59
089
05375
,05
,
,
,02
80
11
000
05426
-
,
,
,28
47
,2438
003
06622
-
,
,
,62
55
,0120
192
05715
,28
,
,
,48
96
11
089
04971
,19
,
,
,3902
78
000
05426
,10786
,
,
,1
,7322
000
06298
3637
katiliyorum
,
,4
katiliyorum
000
05336
5335(*)
katiliyorum
06255
,24
38
,09
73
,39
12
EK 30. Tablo: 3.71. Ġnanç Faktörü ile Kadın Adayın BaĢörtülü Olmasının Önemli
Olduğu Yönündeki GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I) Kadın
adayın baĢörtülü
(J) Kadın
adayın baĢörtülü
M
ean
olması benim için olması benim için Difference
önemlidir
önemlidir
hic katilmiyorum
katilmiyorum
(I-J)
,1
ne katıliyor ne
06163
,20194(*)
kesinlikle
katilmiyorum
,31456(*)
hic katilmiyorum
,14523
ne katıliyor ne
katilmiyorum
06163
,34717(*)
,12920
katiliyorum
ne katıliyor ne
hic katilmiyorum
06429
07243
-
,45979(*)
06770
,2
345
-
,
,06
88
,6449
,
,1714
,3272
000
,
33
,5230
384
,02
-
,
,
,1686
,3137
000
-
-
,
,
81
,4606
129
,17
-
,
,
,0680
,1460
000
-
-
,
,
-
katiliyorum
kesinlikle
05340
37
,3359
999
,31
-
,
,
-
,0233
000
05928
-
,
,
-
Interval
129
04900
95% Confidence
,
,
,0
1603
katiliyorum
,
-
katiliyorum
S
td. Error ig.
4523
katilmiyorum
S
,2747
,06
,33
katilmiyorum
0194(*)
katilmiyorum
04900
,3
4717(*)
katiliyorum
06429
1798(*)
katiliyorum
katiliyorum
,01603
05928
2920
ne katıliyor ne
,21798(*)
kesinlikle
katiliyorum
kesinlikle
,33060(*)
06557
katilmiyorum
05340
,4
5979(*)
ne katıliyor ne
06770
,1
1262
katiliyorum
05645
,3
3060(*)
06557
* The mean difference is significant at the .05 level.
346
,64
49
,0417
,
000
06
47
269
,46
,27
,
,
,1513
86
000
-
,16
,
,
,0483
,5099
000
-
-
,
,
72
,3876
000
,32
-
,
,
60
,0688
004
,14
-
,
,
,3
1456(*)
katilmiyorum
06204
17
,1781
384
,04
-
,
,
-
hic katilmiyorum
katiliyorum
07243
76
,2670
999
,38
-
,
,
30
83
269
,52
,04
,
,
,1
14
004
05645
59
,17
,
,
-
katilmiyorum
000
06204
,11262
80
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,
,2
kesinlikle
000
,26
70
,15
13
,50
99
EK 31. Tablo: 3.72. Ġnanç Faktörü ile Adayın Dindar Kesimlerin Haklarını
Savunması Gerektiğine ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I)
(J)
Adayın dindar
Adayın dindar
kesimlerin
kesimlerin
haklarını
haklarını
M
ean
savunması benim savunması benim
Difference
için önemlidir
için önemlidir
(I-J)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
-
ne katıliyor ne
07240
,24558(*)
kesinlikle
katilmiyorum
,49464(*)
hic katilmiyorum
7151
ne katıliyor ne
katilmiyorum
katiliyorum
,17407
-
katiliyorum
,42313(*)
347
,02
24
,4571
,
000
94
,3706
000
,26
-
,
,
06343
-
,
,
,3378
,1264
110
06392
-
,
,
,1956
,6515
861
07187
-
,
,
,0636
,5121
000
07240
,28234(*)
kesinlikle
05736
64
,4276
000
,12
-
,
,
,0
,2694
002
05789
-
,
,
-
Interval
861
06657
95% Confidence
,
,
,35385(*)
katiliyorum
,
-
katiliyorum
S
td. Error ig.
,07151
katilmiyorum
S
,1076
,5966
,2497
ne katıliyor ne
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,2
4558(*)
katilmiyorum
06657
,1
7407
katiliyorum
katiliyorum
,24906(*)
5385(*)
katilmiyorum
,2
ne katıliyor ne
,1
0827
kesinlikle
kesinlikle
,14079(*)
hic katilmiyorum
katiliyorum
,4
9464(*)
katilmiyorum
,4
2313(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,2
4906(*)
katiliyorum
,1
4079(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
348
,59
66
,09
41
,
020
15
97
000
,65
,24
,
,
04620
,33
,
,
,0145
78
000
05669
-
,
,
,26
47
,2671
000
06343
-
,
,
,45
71
,0482
020
05736
,10
,
,
,51
21
76
323
04620
,19
,
,
,0941
56
000
05723
-
,
,
,04
82
,4040
000
06392
-
,
,
,37
06
,2647
000
05789
8234(*)
katiliyorum
05669
76
,0224
323
,42
-
,
,
,3
36
110
05723
,06
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,
-
kesinlikle
,
002
07187
,10827
katiliyorum
,
,40
40
,01
45
,26
71
EK 32. Tablo: 3.73. Ġnanç Faktörü ile Adayın Ġmam-Hatip Lisesi Mezunu Olmasının
Önemli Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(J)
(I) Adayın Adayın imamimam-hatip lisesi
hatip lisesi
M
mezunu olması
mezunu olması
ean
benim için
benim için
Difference td.
önemlidir
önemlidir
(I-J)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
S
Error
,1
2649
ne katıliyor ne
katilmiyorum
05394
,19834(*)
,01425
katiliyorum
katilmiyorum
,24272(*)
hic katilmiyorum
,12649
ne katıliyor ne
katilmiyorum
05394
,32482(*)
,14074
katiliyorum
06269
07333
-
,36921(*)
07687
349
,1534
,3412
,
000
10
,4962
308
,02
-
,
,
,0588
,2740
000
-
-
,
,
86
,4267
132
,15
-
,
,
,0604
,1871
003
-
-
,
,
-
katiliyorum
kesinlikle
06728
40
,3363
999
,27
-
,
,
-
,0210
001
06321
-
,
,
-
Confidence Interval
132
05047
95%
,
,
-
kesinlikle
ig.
,
-
katiliyorum
S
,05
98
,5794
,1590
ne katıliyor ne
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,1
9834(*)
katilmiyorum
05047
,3
2482(*)
katiliyorum
katiliyorum
,04439
07448
1425
katilmiyorum
06321
,1
4074
ne katıliyor ne
,18408
kesinlikle
katiliyorum
kesinlikle
07082
,22847
08364
,2
4272(*)
katilmiyorum
06728
,3
6921(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
07687
,0
4439
katiliyorum
07448
,2
2847
08364
* The mean difference is significant at the .05 level.
350
,57
94
,1592
,
050
67
90
976
,42
,15
,
,
02
88
000
,00
,05
,
,
95
,4571
003
,00
-
,
,
12
,3777
050
,34
-
,
,
71
,0598
071
,18
-
,
,
92
,1586
308
,15
-
,
,
-
hic katilmiyorum
katiliyorum
07333
77
,2480
999
,37
-
,
,
62
,0095
976
,49
-
,
,
63
34
071
,33
,15
,
,
,0
04
000
07082
,06
,
,
-
hic katilmiyorum
katilmiyorum
,
,1
kesinlikle
,
001
06269
8408
katiliyorum
,
,24
80
,0002
,45
71
EK 33. Tablo: 3.74. Ġnanç Faktörü ile Adayın konuĢmalarında Dinî Sembol ve
Söylemlere Yer Veriyor Olmasının Önemli Olduğuna ĠliĢkin GörüĢ Arasındaki ĠliĢki
Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(J)
(I) Adayın Adayın
konuĢmalarında
konuĢmalarında
dinî sembol ve
dinî sembol ve
söylemlere yer
söylemlere yer
ean
vermesi benim
vermesi benim
Difference td.
için önemlidir
için önemlidir
(I-J)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
M
S
Error
,0
3812
ne katıliyor ne
katilmiyorum
05944
,21970(*)
,17589(*)
katiliyorum
katilmiyorum
,32444(*)
hic katilmiyorum
,03812
ne katıliyor ne
katilmiyorum
katiliyorum
05857
05944
-
,25783(*)
06215
,21402(*)
06639
351
,12
44
,4277
,
011
,1643
,2006
000
-
-
,
,
,0239
,4846
968
-
-
,
,
,0818
,3279
000
-
-
,
,
06
,3576
014
,20
-
,
,
-
,1244
000
05560
-
,
,
-
Confidence Interval
968
05045
95%
,
,
-
kesinlikle
ig.
,
-
katiliyorum
S
,0879
,3955
,0325
kesinlikle
katiliyorum
ne katıliyor ne
,36256(*)
hic katilmiyorum
katilmiyorum
katilmiyorum
kesinlikle
-
hic katilmiyorum
,1
7589(*)
katilmiyorum
,2
1402(*)
ne katıliyor ne
,04381
kesinlikle
katiliyorum
kesinlikle
,14854
hic katilmiyorum
katiliyorum
,3
2444(*)
katilmiyorum
,3
6256(*)
ne katıliyor ne
katilmiyorum
,1
0473
katiliyorum
,1
4854
* The mean difference is significant at the .05 level.
352
,55
09
,0629
,
158
46
42
429
,48
,17
,
,
06560
,16
,
,
,03
08
43
000
06131
-
,
,
,11
61
,3279
000
06889
-
,
,
,39
55
,2037
158
05857
,03
,
,
,32
79
25
945
06560
,02
,
,
,06
29
39
011
05848
-
,
,
,20
37
,2723
014
06639
-
,
,
,42
77
,1161
429
05560
,08
,
,
,35
76
79
945
06131
,08
,
,
,1742
18
000
05848
,10473
,
,
,0
,5509
000
06215
4381
katilmiyorum
,
,2
katiliyorum
,
000
05045
5783(*)
katiliyorum
06889
,2
1970(*)
katiliyorum
,
,27
23
,0308
,32
79
EK 34. Tablo: 3.75. Ġnanç Faktörü ile 2011 Genel Seçimlerinde Oy Verilen Parti
liĢkisi Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I) En son
(J) En son
yapılan 2011 genel
yapılan 2011 genel
seçimlerinde hangi
seçimlerinde hangi
an
siyasal partiye oy
siyasal partiye oy
Difference
verdiniz?
verdiniz?
(I-J)
AKP
Me
BBP
d. Error
-
,03350
CHP
,1
,29
MHP
SP
DĠğER
,47
AKP
,03
350
CHP
,33
143
MHP
,08
353
-
,0
,367
0
,0129
,9
,643
0
,3000
67
,1
,300
1,
,1
,348
8
6
000
2054
-
,0
,1
,220
2
,2514
00
1676
-
,9
,0
,431
2
,1161
97
5994
,164
,9
,1
,300
0
6
50
0504
181(*)
,0
,0
,04
,3670
00
5886
872
1,
,0
,05
95% Confidence
Interval
000
4666
201
Si
g.
1676
793(*)
BBP
St
,675
8
-
,444
551
SP
2577
,08
222
DĠĞER
,50
AKP
BBP
MHP
2054
,24592(*)
SP
,24920
DĠĞER
,17
AKP
,05201
BBP
,08551
CHP
,24
592(*)
SP
,00329
DĠĞER
,41
980(*)
AKP
-
354
-
,0
,325
2
,202
7
,9
,434
6
,3317
00
,1
,057
1,
,0
,273
8
2
000
7601
-
,0
,1
,116
1
,4448
03
1497
-
,9
,0
,365
3
,2202
84
6605
-
,9
,1
,062
8
,0176
50
2577
-
,1
,0
,0572
,5612
00
5886
-
,2
,0
,012
9
,4346
03
6701
-
,0
,1
,1646
,6758
03
0923
388
SP
6605
0
,4312
67
,866
-
,0
,0
1
6
00
,519
,144
,0
,1
-
,3546
01
4666
8
-
,0
,0
,33143
,9
,1
-
,2738
95
2628
,29793(*)
MHP
,1
5293
530(*)
CHP
84
,636
9
-
,251
,04872
BBP
0504
-
,08222
CHP
5293
920
DĠĞER
,42
AKP
,47181(*)
BBP
,50530(*)
CHP
,17388
MHP
,41980(*)
SP
,42308(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
355
,017
6
,6369
,0
04
,1446
,3653
00
-
-
,0
,1
1553
-
,1
,0
,3006
,8660
00
7601
-
,0
,0
,753
1
,6430
01
6701
,093
,0
,1
,331
7
1
00
2628
-
,0
,0
,561
2
,3252
04
5994
-
1,
,1
,354
6
,0628
000
1553
-
,2
,1
4
,5191
03
1497
308(*)
,9
,1
,00
,3488
95
0923
329
DĠĞER
,1
,24
MHP
97
,2027
,7531
,0931
EK 35. Tablo: 3.76. Ġnanç Faktörü ile 2014 Yerel Seçimlerinde Oy Verilen Parti
liĢkisi Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
(I) 2014
(J) 2014
yerel seçimlerinde
yerel seçimlerinde
hangi siyasal
hangi siyasal
an
partiye oy
partiye oy
Difference
verdiniz?
verdiniz?
(I-J)
AKP
Me
BBP
d. Error
-
,11480
CHP
,1
,25
MHP
SP
DĠĞER
,49
AKP
,11
480
CHP
,37
331
MHP
,18
002
356
,513
1
,0318
,8
14
2
,2835
91
,686
-
,0
,1
4442
,313
,9
,1
,250
1
3
63
4182
-
,0
,1
,217
7
,2743
00
3943
-
1,
,0
,389
5
,0872
000
6526
,127
,8
,0
,283
5
5
26
9180
975(*)
,0
,0
-
,5131
00
5336
,01209
,9
,0
,06
95% Confidence
Interval
63
4586
523
Si
g.
3943
851(*)
BBP
St
,778
4
,2325
,592
6
SP
,10
271
DĠĞER
6259
,61
454(*)
CHP
AKP
MHP
4182
,19329(*)
SP
5932
,27060
DĠĞER
9538
,24
123(*)
AKP
7021
-
,06523
BBP
5336
-
,18002
CHP
4442
,19
329(*)
SP
5932
-
,07732
DĠĞER
9921
,43
452(*)
AKP
7533
,01
209
9180
357
,206
1
,219
3
1,
000
7
,3607
00
,362
-
,0
,0
5
8
71
,232
,023
,9
,0
2
,5926
15
,087
-
,0
,0
8
,2177
14
,441
-
,8
,0
9
7
26
,001
,040
,8
,1
,0238
,5431
08
-
-
,0
,0
8
,3627
53
,031
-
,0
,0
,1275
,7784
15
-
-
,0
,0
08
,3895
91
1,04
-
,0
,0
2
3
00
,567
,188
,0
,1
-
,3618
01
4586
-
,0
,0
,37331
SP
,1
-
BBP
,9
89
4922
,25851(*)
MHP
,1
,649
7
,2501
,274
3
BBP
,10271
CHP
6259
,27
060
MHP
-
BBP
,61454(*)
CHP
,24123(*)
MHP
,43452(*)
SP
,51184(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
358
,0407
,6497
,0
00
,1883
,4418
00
-
-
,0
,1
0608
-
,0
,0
,3133
1,0408
08
7533
-
,0
,0
,814
9
,6862
01
7021
,208
,0
,1
,360
7
8
00
4922
-
,0
,0
,543
1
,2061
00
6526
-
,9
,1
,361
8
,0019
71
0608
,49975(*)
,0
,0
,51
,5672
53
9921
184(*)
AKP
,0
,07
DĠĞER
,9
89
9538
732
DĠĞER
,1
,2193
,8149
,2088
EK 36. Tablo: 3.77. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Sosyal Medyayı
Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
Me
an
(I)
Sosyal Medya
Hiç
(J)
Sosyal Medya
Difference
(I-J)
Çok az
d. Error
,17
232
Biraz
Çok sık
Hiç
-
Biraz
,00
250
Sık
,03
209
Çok sık
,06
694
Hiç
-
359
-
,8
,212
7
,1086
,1
,194
3
,1485
35
,0
-
,9
,0
,043
0
,1893
89
6420
-
1,
,0
,418
4
,3877
000
6605
,060
,1
,0
,388
5
2
85
7015
,020
,0
,0
,369
9
4
03
7877
-
,0
,0
,387
7
,0203
21
6551
,17232
,1
,0
,23
,0430
03
6732
927(*)
,1
,0
,20
95% Confidence
Interval
85
7135
442(*)
Biraz
,0
,17
Sık
Si
g.
7877
482
Çok az
St
,242
5
-
,020
,17482
Çok az
7135
-
,00250
Sık
7015
960
Hiç
-
Çok az
,03209
Biraz
,02960
Çok sık
,03
485
Çok sık
Hiç
,23927(*)
Çok az
,06694
Biraz
,06444
Sık
,03485
* The mean difference is significant at the .05 level.
360
-
,7
,0
,108
6
,2144
,9
56
,0602
,2425
66
4948
-
,8
,0
,170
1
,4184
35
5484
-
,0
,0
,126
2
,1004
03
6420
-
,9
,0
,148
5
,1854
56
6551
-
,9
,0
,0204
,2127
85
4948
-
,9
,0
,214
4
,3885
89
5699
-
,0
,0
,185
4
,0855
21
6605
-
,7
,0
,189
3
,1262
66
6732
-
,9
,0
3
,1943
85
5484
,20442(*)
1,
,0
,06
,3699
000
5699
444
Sık
,0
,02
Çok sık
03
,085
5
,1701
,100
4
EK 37. Tablo: 3.78. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Dergi Kullanma
Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
Me
an
(
( Difference
I) Dergi
J) Dergi
Hiç
Çok az
(I-J)
d. Error
,07
686
Biraz
Çok sık
Hiç
,07686
Biraz
,00381
Sık
,16
772
Çok sık
,08
195
Biraz
Hiç
,0
7777
-
-
,1
-
,8
83
,6
361
,380
3
,1578
,0
,150
0
,0449
,0
,049
1
,1577
97
8768
-
1,
000
,393
1
,2028
,0
5627
-
,4
54
,451
0
,0754
,0
4607
,038
,3
44
,218
2
2
,0
8568
-
,0
11
,202
8
,0721
,0
,15
881
,6
43
7550
,0491
,0
,24
458(*)
,4
54
5310
95% Confidence
Interval
,0
,07
Sık
Si
g.
4607
305
Çok az
St
,321
7
-
,072
,07305
Çok az
5310
,00
381
Sık
5627
153
Sık
Çok az
,16772
Biraz
,17153
Çok sık
,08577
Hiç
,15881
Cok az
,08195
Biraz
,08576
Sık
,08
577
-
,8
83
-
,9
362
,164
6
,2044
* The mean difference is significant at the .05 level.
,157
8
,3361
28
,075
4
,3217
,1
0615
-
,8
,0
,204
4
,3931
83
9157
-
,3
,0
,053
0
,3760
44
8768
-
,9
,0
,044
9
,3961
28
8568
-
,2
,1
,0382
,3803
26
0615
-
,1
,0
,336
1
,4510
97
8213
-
,0
,0
,396
1
,1646
11
7777
-
,8
,0
,157
7
,0530
83
7550
-
,2
,0
-
1
,1500
26
9157
,24458(*)
Çok sık
,0
,08
Hiç
1,
000
8213
576
,2182
,0
,17
Çok sık
43
,376
0
EK 38. Tablo: 3.79. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Kamuoyu
AraĢtırmalarını Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
Me
(I)
(J)
an
Kamuoyu
Kamuoyu
Difference
araĢtırmaları
araĢtırmaları
(I-J)
Hiç
Çok az
d. Error
,06
194
Biraz
Çok sık
Hiç
-
Biraz
,06
135
Sık
,23
160(*)
Çok sık
,13
098
Hiç
-
363
,034
,4
,428
8
,0805
,0
,199
3
4
39
,0
-
,0
,0
,075
9
,0766
12
7735
-
,7
,0
,403
5
,1997
42
7212
-
,7
,0
,489
7
,0176
34
5046
,097
,0
,0
,259
8
3
91
5040
-
,0
,0
,199
7
,0133
00
7701
,06194
,0
,0
,19
,0759
99
7176
292
,7
,0
,29
95% Confidence
Interval
34
4994
354(*)
Biraz
,0
,12
Sık
Si
g.
5040
329
Çok az
St
,342
5
-
,013
,12329
Çok az
4994
-
,06135
Sık
5046
025
Hiç
-
Çok az
,23160(*)
Biraz
,17025
Çok sık
,10062
Çok sık
Hiç
,19292
Çok az
,13098
Biraz
,06963
Sık
,10
062
* The mean difference is significant at the .05 level.
364
-
,8
,0
,080
5
,2803
,8
14
,017
6
,3425
96
9270
-
,4
,0
,152
8
,4035
39
7705
-
,0
,0
,026
1
,3541
91
7735
-
,8
,0
,0344
,3666
14
7701
-
,1
,0
,0973
,4288
24
9270
-
,0
,0
,280
3
,4897
12
7180
-
,0
,0
,366
6
,1410
00
7212
-
,8
,0
,076
6
,0261
96
7176
-
,1
,0
3
,1993
24
7705
,29354(*)
,7
,0
,06
,2598
42
7180
963
Sık
,0
,17
Çok sık
99
,141
0
,1528
,354
1
EK 39. Tablo: 3.80. Ġnanç Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak Aile ve Yakın
Çevreyi Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: inancFak
Tukey HSD
Me
an
(I) Aile ve
yakın çevre
Hiç
(J) Aile ve
yakın çevre
Difference
(I-J)
d. Error
Çok az
,26
209(*)
Biraz
,13791
-
Biraz
,34441(*)
Sık
,24381(*)
Çok sık
,40000(*)
Biraz
Hiç
,08
365
-
,0
,0667
,5793
,7
,1768
,4209
00
,0
-
,0
,0
,0382
,5121
02
6560
-
,0
,0
,065
5
,4860
00
6477
-
,0
,0
,219
7
,3413
12
6132
-
,3
,0
,110
8
,1831
43
8190
-
,9
,0
,486
0
,2755
99
7439
,26209(*)
,7
,0
-
,038
2
71
7366
Çok sık
,0
,0
,01
95% Confidence
Interval
12
7064
829
Hiç
,0
-
Sık
Si
g.
8190
,08232
Çok az
St
,2207
-
,275
232
7064
Çok az
,34
441(*)
Sık
,10
,05559
Hiç
-
Çok az
,24
381(*)
Biraz
,10061
Çok sık
,15619(*)
Hiç
,13
791
Çok az
,40
000(*)
Biraz
,05
559
Sık
,15
619(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
366
,579
3
,0835
,0
37
3
7
10
,341
,220
,8
,0
5497
-
,0
,0
,0059
,0655
00
5086
-
,3
,0
,035
5
,3065
43
6560
-
,0
,0
,420
9
,2367
37
7439
,066
,2
,0
,183
1
7
57
5497
-
,0
,0
,083
5
,2197
02
4978
-
,9
,0
,236
7
,1946
99
6477
-
,8
,0
,512
1
,0355
10
7366
,176
,2
,0
5
8
57
5086
,01829
,0
,0
-
,1108
00
4978
Çok sık
Çok sık
,0
6132
061
Sık
71
,194
6
,005
9
,306
5
EK 40. Tablo: 3.81. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Televizyonu Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
(I)
(J)
Televizyon
Televizyon
Hiç
Difference
(I-J)
Çok az
d. Error
,00
630
Biraz
Cok sık
,34384(*)
Hiç
,00630
-
,28362(*)
Çok sık
,35014(*)
Biraz
Hiç
,27
367
-
,0
,0140
,5949
,0
,0336
,5532
01
,0
-
,0
,0
,301
5
,5225
34
8952
-
,0
,0
,0778
,3141
17
9862
-
1,
,0
,011
8
,6099
000
8940
-
,0
,1
,0060
,5664
04
1257
,27803(*)
Sık
9730
1
,5375
67
,314
-
,0
,0
-
,3015
42
0573
-
,0
,1
-
Interval
000
9720
95% Confidence
1,
,0
,27732
Biraz
,1
-
Sık
Si
g.
1257
,27173(*)
Çok az
St
,1054
,006
,537
173(*)
Çok az
9720
,27
803(*)
Sık
8940
,00559
Hiç
,27
Çok az
,28
362(*)
Biraz
,00
559
Çok sık
,06652
Çok sık
Hiç
,34
384(*)
Çok az
,35
014(*)
Biraz
,07
211
Sık
,06
652
* The mean difference is significant at the .05 level.
,594
9
,1171
,9
23
368
,105
,8
,0
,609
9
4
36
8075
,077
,0
,0
,154
2
8
01
6919
-
,0
,0
,226
0
,2873
04
8952
-
,9
,0
,553
2
,2148
23
9730
,014
1,
,0
,566
4
0
000
8075
-
,0
,0
,117
1
,0118
34
8062
-
,0
,0
,214
8
,2613
67
9862
-
,8
,1
,522
5
,2260
36
0573
,033
1,
,0
5
6
000
6919
732
,0
,0
-
0
17
8062
,07211
Sık
,0
-
Çok sık
42
,261
3
,1542
,287
3
EK 41. Tablo: 3.82. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Gazeteyi Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
Difference
(I-J)
(I
(J
) Gazete
) Gazete
Hiç
Çok az
d. Error
Low
er Bound
Biraz
Çok sık
Hiç
103
,22626(*)
Sık
,06
683
9631
-
369
7
,0278
-
,1965
,0
,227
-
,9
,0
,0604
,4247
58
-
-
,0
,0
,313
3
,1857
16
,0433
,5913
99
7259
7
-
,9
,0
,185
,2217
07
7560
-
-
,0
,0
er Bound
-
,9
Low
er Bound
,4513
90
9709
,02
Biraz
09
,0
Upp
,2277
,0
,0
-
Low
,9
,0
9785
,32587(*)
Interval
99
7463
95% Confidence
er Bound
,0
,04
580
Çok sık
er Bound
-
Sık
g.
7560
,24729(*)
Si
Upp
,02103
Çok az
St
,330
1
-
-
,30484(*)
Hiç
Biraz
,24
729(*)
Çok az
Çok sık
-
Hiç
,04580
Çok az
,06683
Biraz
,29309(*)
Çok sık
,37167(*)
Hiç
,32
587(*)
Çok az
,30
484(*)
Biraz
,07
858
Sık
,37
167(*)
0
,1805
10
* The mean difference is significant at the .05 level.
,566
-
,0
370
3
6
22
,591
,043
,9
,1
1396
,060
,0
,0
,0601
4
13
9477
-
,0
,0
,0319
,6832
07
9554
-
,0
,0
,196
5
,5543
10
9709
-
,0
,1
,221
7
,3301
19
1396
-
,9
,0
,180
5
,3133
58
9555
-
,9
,0
,554
3
,3377
90
9631
,031
,9
,0
,424
7
9
22
9785
,027
,0
,0
,451
3
8
19
9477
,043
,0
,0
,0436
3
16
9555
,07858
,0
,0
,29
,5660
09
7259
309(*)
Çok sık
,0
,22
Sık
13
7463
626(*)
Sık
9554
,337
7
,060
1
,683
2
EK 42. Tablo: 3.83. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Radyoyu Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
(
(
I) Radyo
J) Radyo
Hiç
Çok az
Difference
(I-J)
d. Error
-
,20365(*)
Biraz
Sık
Çok sık
Hiç
365(*)
Biraz
,31094(*)
Çok sık
,42555(*)
Biraz
Hiç
,36
-
,0
,1
-
,0
,0
371
,0110
,7694
,0
,040
5
,6109
07
,389
4
,3591
38
2577
,017
,1
,1
,2937
9
88
0970
-
,0
,0
,2243
,9647
23
7308
-
,0
,0
,1779
,8049
00
6795
,15930
Sık
2270
,0179
,5480
00
-
-
,0
,1
-
,3894
00
0618
-
,0
,1
,20
Interval
23
6767
95% Confidence
,0
,0
,62920(*)
g.
6795
,51460(*)
Si
,0
,36295(*)
Çok az
St
,0817
,177
,548
295(*)
Çok az
6767
,15
930
Sık
7308
,15165
Hiç
,51
Çok az
,31
094(*)
Biraz
,15
165
Çok sık
,11461
Çok sık
Hiç
,62
920(*)
Çok az
,42
555(*)
Biraz
,26
625
Sık
,11
461
4
,0772
41
* The mean difference is significant at the .05 level.
,769
-
,9
372
7
7
13
,964
,081
,2
,1
4991
,293
,0
,1
,295
3
7
07
2561
-
,0
,1
,451
1
,5245
00
2577
-
,9
,1
,610
9
,1478
41
2270
,011
,6
,1
,804
9
0
38
4991
,224
,0
,1
,077
2
3
38
0953
-
,0
,1
,147
8
,6097
00
0970
-
,2
,1
,359
1
,4511
13
0618
-
,6
,1
0
,0405
38
2561
460(*)
,1
,1
-
9
88
0953
,26625
Sık
,0
-
Çok sık
00
,609
7
,2953
,524
5
EK 43. Tablo: 3.84. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Sosyal Medyayı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
(I)
Sosyal Medya
Hiç
(J)
Sosyal Medya
Difference
(I-J)
Çok az
d. Error
-
,08972
Biraz
Cok sýk
Hiç
Biraz
-
Sık
,06
767
Çok sık
,16083
,14
373
-
,3
,318
9
,4096
,3
,152
7
,1836
94
,0
-
,9
,0
,320
1
,2715
48
9100
-
,9
,0
,0004
,1407
40
9189
-
,8
,0
,230
5
,5007
25
7758
-
,0
,0
,064
5
,2746
49
8428
,05941
Hiç
9148
7
,3627
99
,140
-
,9
,0
,08
972
,3
,0
-
,3201
14
9236
,25055(*)
,8
,0
-
95% Confidence
Interval
25
7813
,02205
Biraz
,0
-
Sık
Si
g.
8428
,14913
Çok az
St
,088
0
-
,362
913
Çok az
7813
,05
941
Sık
7758
707
Hiç
,02
Çok az
,06767
Biraz
,12707
Çok sık
,22850
Çok sık
Hiç
,25
055(*)
Çok az
,16
083
Biraz
,10
142
Sık
,22
850
* The mean difference is significant at the .05 level.
374
-
,7
,0
,409
6
,1319
,1
40
,500
7
,0880
58
9853
,000
,3
,0
,040
9
4
94
8534
-
,0
,0
,108
8
,4979
49
9100
-
,1
,0
,183
6
,3630
40
9148
-
,5
,0
,274
6
,3189
81
9853
-
,9
,0
,131
9
,2305
48
8629
-
,9
,0
,363
0
,3348
99
9189
-
,7
,0
,271
5
,1088
58
9236
-
,5
,0
7
,1527
81
8534
205
,9
,0
-
,0645
40
8629
,10142
Sık
,0
,12
Çok sık
14
,334
8
,0409
,497
9
EK 44. Tablo: 3.85. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Ġnterneti Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
(I)
(J)
Ġnternet
Ġnternet
Hiç
Çok az
Difference
(I-J)
d. Error
,04
787
Biraz
Çok sık
Hiç
Biraz
-
Sık
,06996
,34576(*)
Hiç
,03
-
,9
,0
-
,0
,0
375
,173
1
,5789
,9
,146
4
,3130
01
,212
3
,3082
34
8528
-
,8
,0
,0531
,3081
67
8891
-
,9
,0
,232
2
,5427
87
8315
-
,0
,0
,206
2
,2764
08
9517
,08091
Biraz
8955
1
,2723
99
,308
-
,9
,0
,04787
,9
,0
-
,2123
96
9301
,29788(*)
,9
,0
-
95% Confidence
Interval
87
8752
,02209
Çok sık
,0
-
Sık
Si
g.
9517
,03304
Çok az
St
,1126
-
,272
304
Çok az
8752
,08
091
Sık
8315
096
Hiç
Çok az
9301
996
Biraz
8891
-
,01096
Çok sık
8066
-
,27580(*)
Çok sık
Hiç
8286
,29
788(*)
Çok az
8955
,34
576(*)
Biraz
8528
,26
484(*)
Sık
7665
,27
580(*)
8286
* The mean difference is significant at the .05 level.
376
,578
9
,055
3
,0
08
7
6
05
,542
,112
,0
,0
,0493
1
01
-
,053
,0
,0
6
,5023
08
,209
-
,0
,0
0
,2315
08
,313
-
,0
,0
4
,1731
000
,276
-
1,
,0
,0553
,2322
34
-
-
,9
,0
5
,4744
99
,231
-
,9
,0
2
,2096
05
,308
-
,0
,0
,06
,1464
000
7665
3
-
1,
,0
,02
209
,8
,0
-
,2062
67
8066
,26484(*)
Sık
,0
,01
Çok sık
96
,474
4
,049
3
,502
3
EK 45. Tablo: 3.86. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Dergi Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
(
( Difference
I) Dergi
J) Dergi
Hiç
Çok az
(I-J)
d. Error
-
,09822
Biraz
Çok sık
Hiç
,09
822
Biraz
,13594
Sık
,14310
Çok sık
,39753(*)
Biraz
Hiç
,23
-
,0
01
,0
377
,131
2
,6800
,0
,075
1
,4174
,1
0331
-
,6
11
,289
8
,3470
,1
0033
-
,3
97
,2221
,0934
,0
7719
-
,6
27
,023
9
,7694
,0
7008
-
,0
00
,0351
,5065
,1
0008
-
,0
94
,093
4
,4332
,0
,49574(*)
,0
12
9700
,2898
,0
,24132
,6
27
7281
95% Confidence
Interval
,0
-
Sık
Si
g.
7008
,23416(*)
Çok az
St
,1151
,035
,433
416(*)
Çok az
7281
,13
594
Sık
7719
,00716
Sık
132
Çok az
,14
Biraz
,00
716
Çok sık
,25443
Hiç
,49
574(*)
Çok az
,39
753(*)
Biraz
,26
158
Sık
,25
443
,115
,0
95
-
,2
378
,549
1
,0823
* The mean difference is significant at the .05 level.
,680
0
,0260
36
,769
4
1
,1
2317
,222
,0
,1
,082
3
1
01
0518
-
,0
,1
,286
7
,5912
00
0331
-
,2
,1
,417
4
,2724
36
0008
-
1,
,1
,506
5
,1312
000
2317
-
,6
,1
,026
0
,0239
11
0225
-
,0
,1
,272
4
,5491
94
0033
-
,0
,0
,347
0
,2867
95
9700
310
Çok sık
,1
,24
-
1,
000
0518
2
,0751
,1
-
Hiç
,3
97
0225
,26158
1
,0
-
Çok sık
12
,591
2
EK 46. Tablo: 3.87. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Kitap Okuma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
(
( Difference
I) Kitap
J) Kitap
Hiç
Çok az
(I-J)
d. Error
-
,05350
Biraz
Çok sık
Hiç
,05
350
Biraz
,21825
Sık
,04884
Çok sık
,40067(*)
Biraz
Hiç
,27
-
,0
00
,0
379
,236
0
,6689
,1
,069
7
,3337
,0
9809
-
,9
90
,387
6
,5062
,1
0418
-
,2
33
,1944
,2806
,1
0532
-
,9
92
,174
5
,7139
,1
2220
-
,0
00
,008
3
,3792
,0
9500
-
,8
51
,280
6
,5518
,1
,45417(*)
,0
62
0127
,3876
,1
,10234
,9
92
0244
95% Confidence
Interval
,1
-
Sık
Si
g.
2220
,27175
Çok az
St
,1325
-
,551
175
Çok az
0244
,21
825
Sık
0532
941
Sık
234
Çok az
,04
884
Biraz
,16941
Çok sık
,35183(*)
Çok sık
Hiç
,45
417(*)
Çok az
,40
067(*)
Biraz
,18
242
Sık
,35
183(*)
-
,0
00
380
,379
3
,159
6
* The mean difference is significant at the .05 level.
,668
9
,0145
,0
7033
,132
,0
84
,713
9
5
,0
7201
,194
,0
00
,1596
4
,0
9809
-
,0
00
,049
6
,5441
,0
9500
-
,0
00
,333
7
,3884
,0
7033
-
,2
15
,379
2
,2360
,0
8010
-
,9
90
,014
5
,1745
,1
0418
-
,8
51
,388
4
,3793
,1
0127
-
,0
84
,506
2
,0496
,0
,10
-
,2
15
7201
8
,0697
,0
-
Hiç
,2
33
8010
,18242
,0083
,1
,16
Çok sık
62
,544
1
EK 47. Tablo: 3.88. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Cemaati Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
(I)
(J)
Cemaat
Cemaat
Hiç
Çok az
Difference
(I-J)
d. Error
-
,25736(*)
Biraz
Sık
Çok sık
Hiç
736(*)
Biraz
,40608(*)
Çok sık
,60622(*)
Biraz
Hiç
,46
-
,0
,0
-
,0
,0
381
,1216
,8703
,0
,024
6
,6905
00
,456
7
,4425
01
9659
,058
,1
,1
,6392
0
04
0403
-
,0
,0
,4154
1,0880
04
8542
-
,0
,0
,2788
,9115
00
7292
,20895
Sık
8208
,0580
,6538
00
-
-
,0
,0
-
,4567
00
9072
-
,0
,0
,25
Interval
04
6858
95% Confidence
,0
,0
,86357(*)
g.
7292
,66344(*)
Si
,0
,46631(*)
Çok az
St
,3421
,278
,653
631(*)
Çok az
6858
,20
895
Sık
8542
,19713
Hiç
Çok az
9072
608(*)
Biraz
0403
,19
713
Çok sık
0104
-
,20014
Çok sık
Hiç
1064
,86
357(*)
Çok az
8208
,60
622(*)
Biraz
9659
,39
726(*)
Sık
9336
,20
014
1064
* The mean difference is significant at the .05 level.
Tablo 9:
382
,870
3
,142
0
,3
69
80
1
00
1,08
,342
,0
,1
4
2
00
,102
,639
,0
,0
4
,5026
00
,473
-
,0
,0
5
,0791
69
,690
-
,3
,0
5
6
91
,911
,121
,2
,1
,1420
4
01
-
,415
,0
,1
1
,6525
00
,079
-
,0
,1
5
,4734
00
,442
-
,0
,0
,40
,0246
91
9336
8
-
,2
,0
,66
344(*)
,1
,1
-
8
04
0104
,39726(*)
Sık
,0
-
Çok sık
00
,652
5
,1024
,502
6
EK 48. Tablo: 3.89. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Yakın ArkadaĢ Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
M
ean
(I) Yakın
arkadaĢ çevresi
Hiç
(J) Yakın
arkadaĢ çevresi
Difference
(I-J)
Çok az
-
Biraz
-
Sık
Çok sık
,85700(*)
Hiç
4639
-
,38649(*)
,61061(*)
Biraz
Hiç
,5
383
-
,
,1492
,8672
,
,0208
,6238
000
,
-
,
,
,56
47
,4888
000
09384
-
,
,
,5586
,0720
025
08681
-
,
,
,3509
1,1554
214
08559
-
,
,
,2220
,9149
000
11644
,25480(*)
Çok sık
10913
20
,7804
000
,07
-
,
,
,2
,5647
000
10315
-
,
,
-
Interval
214
10213
95% Confidence
,
,
,63288(*)
Sık
,
11644
,50119(*)
Biraz
S
td. Error ig.
,24639
Çok az
S
,3541
,22
,78
0119(*)
Çok az
10213
,2
5480(*)
Sık
08559
,13169
Hiç
Çok az
10315
8649(*)
Biraz
08681
,1
3169
Çok sık
06639
-
,22412(*)
Çok sık
Hiç
07672
,8
5700(*)
Çok az
10913
,6
1061(*)
Biraz
09384
,3
5581(*)
Sık
07535
,2
2412(*)
07672
* The mean difference is significant at the .05 level.
384
,86
72
,14
98
,
029
554
41
000
1,1
,35
,
,
,0144
86
000
-
,55
,
,
32
,4339
000
,31
-
,
,
38
,0498
029
,62
-
,
,
49
92
275
,91
,14
,
,
,1498
09
000
-
,35
,
,
98
,5618
000
,04
-
,
,
88
,3132
000
,48
-
,
,
,3
08
275
07535
04
,02
,
,
,6
3288(*)
,
,
-
20
025
06639
,35581(*)
Sık
,
-
Çok sık
000
,56
18
,01
44
,43
39
EK 49. Tablo: 3.90. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak Aile
Çevresini Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparison
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
(I
( Difference
) Aile
J) Aile
Hiç
Çok az
(I-J)
d. Error
-
,59777(*)
Biraz
Sık
Çok sık
Hiç
Biraz
,25707
,40539(*)
Biraz
Hiç
,64
-
,0
-
,0
00
,0
385
,005
1
,6648
,1
,213
5
,5192
,0
,958
2
,3170
58
9488
,237
,9
,0
,6951
3
84
9589
-
,0
,0
,5444
1,3112
00
9702
-
,0
00
,3365
1,1652
,1
-
Sık
Çok sık
1268
-
,0
,1
,2373
,9625
00
3183
,05170
,0
00
1353
,9582
,1
,59
777(*)
,0
00
1449
95% Confidence
Interval
,1
1,00316(*)
g.
3183
,85485(*)
Si
,1
,64948(*)
Çok az
St
,1460
,336
,962
948(*)
Çok az
1449
,05
170
Sık
9702
,20537(*)
Sık
Hiç
Çok az
707
,20
537(*)
Çok sık
,14831
Çok sık
Hiç
1,0
0316(*)
Çok az
,40
539(*)
Biraz
,35
368(*)
Sık
,14
831
,146
,0
00
,165
,1
386
,541
7
,0353
* The mean difference is significant at the .05 level
,664
8
7
78
1,31
12
0
,0
6717
,695
,0
,0
,035
3
1
00
6877
-
,0
,0
,397
2
,3320
00
9488
,013
,1
,1
,519
2
6
78
1268
-
,0
,0
1,16
52
,0051
29
6717
,544
,0
,0
,1657
4
58
7016
-
,0
,0
,0136
,5417
00
9589
-
,0
,1
,317
0
,3972
00
1353
-
,0
29
6877
5
,2135
,0
,25
Biraz
84
7016
,85
485(*)
,9
,0
,35368(*)
5
,0
-
Çok sık
00
,332
0
EK 50. Tablo: 3.91. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Cami Ġmamını Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
(I)
Cami Ġmamı
Hiç
(J)
Cami Ġmamı
Difference
(I-J)
Çok az
d. Error
-
,34095(*)
Biraz
Sık
Çok sık
Hiç
095(*)
Biraz
Sık
,10648
,31395(*)
Biraz
Hiç
,41
387
-
,0
,144
8
,5661
,0
,158
8
,3578
06
,0
-
,7
,0
,528
4
,2983
75
9224
,153
,9
,0
,4182
5
20
9192
-
,0
,0
,2116
,8916
00
8358
-
,0
,0
,1993
,6832
00
6857
,06973
Çok sık
8659
,1535
,6220
00
-
-
,0
,0
-
,5284
00
8625
-
,0
,0
,34
Interval
00
7730
95% Confidence
,0
,0
,65490(*)
g.
6857
,44743(*)
Si
,0
,41068(*)
Çok az
St
,0618
,199
,622
068(*)
Çok az
7730
,06
973
Sık
8358
,03674
Hiç
,44
Çok az
,10
648
Biraz
,03
674
Çok sık
,20747
Çok sık
Hiç
,65
490(*)
Çok az
,31
395(*)
Biraz
,24
422
Sık
,20
747
* The mean difference is significant at the .05 level.
388
,061
,0
,1
,566
1
,0262
,2
89
,891
6
8
99
0604
,418
,0
,0
,082
5
2
06
9891
-
,0
,0
,306
3
,4974
00
9224
-
,2
,0
,357
8
,2329
89
8659
-
,9
,1
,683
2
,1448
96
0604
,211
,7
,0
,026
2
6
75
9861
-
,0
,0
,232
9
,5146
00
9192
-
,0
,0
,298
3
,3063
99
8625
-
,9
,0
0
,1588
96
9891
743(*)
,9
,0
-
3
20
9861
,24422
Sık
,0
-
Çok sık
00
,514
6
,0825
,497
4
EK 51. Tablo: 3.92. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Dinî Bilgi Kaynağı Olarak
Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı’nı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
(I)
(J)
an
Diyanet ĠĢleri
Diyanet ĠĢleri
Difference
BaĢkanlığı
BaĢkanlığı
(I-J)
Hiç
Çok az
d. Error
-
,34930(*)
Biraz
Sık
Çok sık
Hiç
930(*)
Biraz
Sık
,17901
,31545(*)
Biraz
Hiç
,47
389
-
,0
,104
2
,5917
,0
,092
1
,4622
16
,0
-
,4
,1
,535
9
,3493
17
0104
,162
,5
,1
,4090
7
02
0358
-
,0
,0
,2651
,9205
00
8073
-
,0
,0
,2835
,7915
00
6825
,12861
Çok sık
9354
,1627
,6723
00
-
-
,0
,0
-
,5359
00
9627
-
,0
,0
,34
Interval
00
7111
95% Confidence
,0
,0
,66474(*)
g.
6825
,52831(*)
Si
,0
,47791(*)
Çok az
St
,0392
,283
,672
791(*)
Çok az
7111
,12
861
Sık
8073
,05040
Hiç
,52
Çok az
,17
901
Biraz
,05
040
Çok sık
,13644
Çok sık
Hiç
,66
474(*)
Çok az
,31
545(*)
Biraz
,18
684
Sık
,13
644
* The mean difference is significant at the .05 level.
390
,591
7
,0948
,7
96
5
2
66
,920
,039
,3
,1
2174
,409
,0
,1
,196
4
0
16
0300
-
,0
,1
,338
8
,4693
00
0104
-
,7
,0
,462
2
,2380
96
9354
-
,9
,1
,791
5
,1042
89
2174
,265
,4
,1
,094
8
1
17
0549
-
,0
,1
,238
0
,4685
00
0358
-
,3
,0
,349
3
,3388
66
9627
-
,9
,1
3
,0921
89
0300
831(*)
,5
,1
-
5
02
0549
,18684
Sık
,0
-
Çok sık
00
,468
5
,1964
,469
3
EK 52. Tablo: 3.93. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak
Sosyal Medyayı Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
(I)
Sosyal Medya
Hiç
(J)
Sosyal Medya
Difference
(I-J)
Çok az
d. Error
,21
440
Biraz
Çok sık
Hiç
-
Biraz
,16
516
Sık
,09
053
Çok sık
,13
933
Hiç
-
391
-
,5
,348
0
,1109
,0
,438
6
,1669
48
,1
-
,8
,0
,092
6
,1083
72
9152
-
,4
,0
,609
0
,5214
65
9416
,098
,3
,1
,567
3
4
13
0001
,042
,0
,1
,657
7
5
02
1230
,101
,0
,0
,521
4
4
13
9339
,21440
,0
,0
,35
,0926
02
9597
373(*)
,3
,1
,30
95% Confidence
Interval
13
0172
493(*)
Biraz
,1
,37
Sık
Si
g.
1230
956(*)
Çok az
St
,389
6
-
-
,37956(*)
Çok az
,16516
Sık
Hiç
-
Çok az
,09053
Biraz
,07
463
Çok sık
,04
880
Hiç
,35373(*)
Çok az
,13933
Biraz
,02
583
Sık
,04880
* The mean difference is significant at the .05 level.
392
-
,9
,0
,110
9
,1879
,9
58
,0984
,3896
97
7054
-
,5
,0
,241
7
,6090
48
7818
-
,0
,0
,296
8
,1441
02
9152
-
,9
,0
,166
9
,1475
58
9339
-
,8
,0
,0425
,3480
90
7054
-
,8
,0
,187
9
,5673
72
8125
-
,0
,0
,147
5
,2396
13
9416
-
,9
,0
,108
3
,2968
97
9597
-
,8
,0
,1014
,4386
90
7818
,30493(*)
,4
,0
-
,6577
65
8125
,02583
Çok sık
,1
-
Çok sık
02
0001
,07463
Sık
0172
,239
6
,2417
,144
1
EK 53. Tablo: 3.94. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak
Ġnterneti Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
(I)
(J)
Ġnternet
Ġnternet
Hiç
Çok az
Difference
(I-J)
d. Error
,11
818
Biraz
Çok sık
Hiç
-
Biraz
,16
367
Sık
,16
581
Çok sık
,08
905
Hiç
-
-
,4
,0
-
,8
,1
393
,433
7
,1671
,0
,461
3
,1020
77
,198
9
,1340
39
9370
-
,5
,0
,460
0
,4353
61
9797
-
,8
,1
,548
6
,0455
47
0888
,019
,1
,1
,576
6
4
66
1597
-
,0
,0
,435
3
,0129
28
9245
,11818
,0
,0
,20
,1989
69
9677
723
,8
,1
,28
95% Confidence
Interval
47
0780
399(*)
Biraz
,1
,28
Sık
Si
g.
1597
185
Çok az
St
,345
2
-
,012
,28185
Çok az
0780
-
,16367
Sık
0888
214
Hiç
-
Çok az
,16581
Biraz
,00214
Çok sık
,07676
Çok sık
Hiç
,20723
Çok az
,08905
Biraz
,07
462
Sık
,07
676
* The mean difference is significant at the .05 level.
394
,167
1
,1533
,7
96
5
,3452
99
,045
-
,8
,0
6852
-
,8
,0
,110
6
,4600
77
8338
-
,1
,0
,238
8
,2641
66
9370
-
,7
,0
,102
0
,2431
96
9245
-
1,
,0
,0194
,4337
000
6852
-
,4
,0
,153
3
,5486
39
8814
-
,0
,0
,243
1
,3026
28
9797
-
,8
,0
,134
0
,2388
99
9677
-
1,
,0
9
,4613
000
8338
,28399(*)
,5
,0
-
,5766
61
8814
,07462
Sık
,1
,00
Çok sık
69
,302
6
,1106
,264
1
EK 54. Tablo: 3.95. Uygulama ve Aidiyet Faktörü ile Siyasal Bilgi Kaynağı Olarak
Aile ve Yakın Çevreyi Kullanma Arasındaki ĠliĢki Tablosu
Multiple Comparisons
Dependent Variable: UygAidFak
Tukey HSD
Me
an
(I) Aile ve
yakın çevre
Hiç
(J) Aile ve
yakın çevre
Difference
(I-J)
d. Error
Çok az
,17
093
Sık
Çok sık
Hiç
-
,27783(*)
Çok sık
,53184(*)
Biraz
Hiç
,10
395
-
,0
,0235
,7894
,8
,0366
,5321
00
,1
-
,0
,0
,150
6
,5181
24
9420
-
,0
,0
,0688
,4925
15
9301
-
,5
,0
,182
3
,6530
93
8806
-
,0
,1
,170
9
,3961
07
1761
,27736(*)
Sık
0682
5
,3838
51
,492
-
,8
,1
,17093
,8
,1
-
,1506
32
0577
,36091(*)
,5
,1
-
95% Confidence
Interval
93
0145
,10690
Biraz
,1
,10642
Si
g.
1761
Biraz
Çok az
St
,2743
-
,383
642
0145
Çok az
,27
736(*)
Sık
8806
,00047
Hiç
,27
783(*)
Biraz
,00
047
Çok sık
,25401(*)
Çok sık
Hiç
,36
091(*)
Çok az
,53
184(*)
Biraz
,25
448(*)
Sık
,25
401(*)
* The mean difference is significant at the .05 level.
396
,789
4
,054
8
,0
12
0
3
05
,653
,274
,0
,0
7894
,068
,0
,0
,0382
8
00
7303
-
,0
,0
,195
9
,4698
07
9420
-
,0
,1
,532
1
,1950
12
0682
,023
1,
,0
,396
1
5
000
7894
-
,0
,0
,0548
,1823
24
7149
-
,8
,0
,195
0
,4542
51
9301
-
,0
,1
,518
1
,1959
05
0577
Çok az
6
000
7303
8
,036
1,
,0
,10
690
,0
,0
-
,1709
15
7149
,25448(*)
Sık
,0
-
Çok sık
32
,454
2
,038
2
,469
8
Download