C. Senatosu B : 34 4 . 2 . 1979 imkân yoktur. Bunu temin ise, bütün insanlığın salahı için şarttır. İsİamın sağlamak istediği bu hayat ne bir ferdin, ne bir milletin, ne de bir neslin davasıdır. Bunlar fa­ ili beşerin küçük bir idrak İle vakıf olabileceği mah­ dut ve muvaffak davalardır. İslamiyet bütün ufukla­ ra bakar. Her şeyi baştan sona, inceden inceye hesap ederek, şümullü bir gayenin bütün insanlar için ger­ çekleşmesine çalışır. Bunun için İslam : Fertte, beden ve ruh birliğini; Hayatta, maneviyat ile maddiyat birliğini; Fert ve cemiyet arasında, hedef birliğini; Halk arasında, cemaatlerin müşterek menfaatleri birliğini; İnsan hakları arasmda, gaye birliğini; Ardı ardına akıp giden nesiller arasında, onları birbirine raptederek bağ birliğini; Esas kabul eder. Bunların tahakkuku için, mutlak vicdan hürriye­ tini, insanlar arasında tam eşitlik, sağlam sosyal tesa­ nüt olan İslam adaletinin dayandığı esasları vaz ve tatbik eder. Çünkü, İslam şeref ve izzetin sağlanma­ sında çok titizdir. İnsanı hak ve adaletin muhafazası 'i!2 şeref kazanmaya ve onunla iftihar etmeye teşvik eder. Bu ruh ve şuur kanunlarla sosyal adaletin ta­ hakkuku içindir. İslamiyet; hayat, istikbal, makam, rızk endişesi ile hâsıl olan korku şuuruna karşı durur ve mukavemeti emreder. İslamiyet, içinde en küçük bir eğrilik, en basit bir ihtilaf, en cüzi bir boğuşma olmayan, ahenkli, müte­ kamil, yepyeni bir fikir manzumesi olarak meydana çıkmıştır. İslamiyet, ihtilaf halindeki kuvvetleri birleştirmek; her türlü meyil ve şevkleri meczederek bunların isti­ kametlerini en iyi, ideal bir şekilde tanzim etmek; insan, hayat ve tabiatın birbirlerinden ayrılmaz, mü­ tekâmil bir birlik halinde olduklarını insanlığa öğret­ mek ve bu hakikati cihana itiraf etmek iç'in gelmiştir. İslamiyet, arz ve semai, tabiat kanunlarında dün­ ya ve ahreti dini nizamda birleştirerek, hepsini tek yola irca etmek için gelmiştir. Bu yol Allah'a giden yoldur. İslam nazarında hayat, Müslümanlar arasında özel olarak, insanlar arasında genel olarak esasları belli prensipler dahilinde karşılıklı sevişme, yardımlaşma ve merhametten ibarettir. «Fert şuurunda yerleşme­ yen adalet, kanunla sağlanmaz.» prensibine titizlikle sadıktır. İslam davası akla, vicdana, kalbe hitap ile kaOİi- O : 2 imdir. İslam öncesi dinlerde olduğu gibi, birtakım mucize ve harikalara dayanan manevi baskı ve zor­ lamalardan tamamen uzaktır. İslam insandaki idrak kuvvetlerine hürmet eden ilk dindir. Onun içindir ki, İslam ile kılıç vesair si­ lahlarla maddi zorlama kapısı da kapanmış oldu. Ce­ maat üzerindeki maddi ve manevi tasarrufları bakı­ mından din adamlarıyla Devlet adamları arasında en ufak bir çatışma yoktur. Çünkü, İslamiyet Hıristi­ yanlıkta olduğu gibi, iki zümrenin arasını açacak, ru­ hani ve idari bir tasarrufa yer vermemiştir. İslam hiç­ bir zaman ilmin ve âlimin düşmanı olmamıştır. Bila­ kis, ilim tahsilini ibadet mertebesinde dinen farz kıl­ mıştır. Engizisyon mahkemelerinin ilim ve fikir adam­ larına reva gördüğü işkence ve faciaları, İslam tari­ hinde görmek mümkün değildir. Siyasi bazı ihtiras ve aşın bazı ayrışma ve milli cereyanlar sebebi ile İslam tarihinde görülen nadir vakalar hiçbir zaman İskamın hayatı için miyar değildir. Esasen bu gibi na­ dir hadiseler, Islamı iyi anlamamış bazı kimseler ta­ rafından meydana getirilmiştir. İslam, bu kâinatı, ondaki yenilikleri ve bu yeni­ liklerin tarihi tekâmülünü getireceği sosyal, iktisadi ve fikri inkılâplarının neticelerini en dakik olarak he­ sap eden ve herkesten bunu iyi bilen Allah tarafından tesis ediien bir dindir. Bunun içindir ki, herkese şâ­ mil esaslara ve hiçbir devirde de değerini kaybetme­ yen kaidelere sahiptir. Bu genel kaide ve esaslar da­ hilinde zamanın gelişmesi ve ihtiyaçların doğması ile tatbikatta genişlik esas tutulmuştur. Hikmeti değiş­ meyen cüzi meseleler hariç, diğer bütün cüzü mesele­ lerin tatbikatı serbest bırakılmış; böylece çok şümul­ lü. konularla asırlar boyunca tatbikat sahası garanti edilmiştir. Hülasa : İslamiyet, enternasyonal bir davet, umumi bir ni­ zamdır. İslamiyet, kuvvetini insani birlikten alan, fikriya­ tı ile bütün insanları kendi bayrağı altında eşit şart­ larla kardeş olarak toplamak isteyen, tamamen insa­ niyete mütemayil bir dindir. İslam, insanlığın müşküllerine birlik fikrî ve kök­ lü esaslardan ve seçkin yollardan ibaret müstakil hal çareleri takdim eder. Bu esasları anlayıp, bihakkın tatbik edenlerde şahlanan İslam ruhu, mana ve dü­ şünceden vakıa ve şahsiyetlere inkılap ederek, tarih sayfalarındaki esatiri kahramanlıkların ve harikala­ rın yaratıcısı olmuşjtur. Çünkü, İsİamın, fert Vicdanına farz kıldığı daimi uyanıklık ve şuurunda duymaya mec­ bur olduğu hassasiyete sahiptir. Bir kaç misalle bu