SÜHREVERDT, Şehabeddin fesi Nasır-Lidlnillah'ın bu eserden çok istifade ettiği söylenir. Angelika Hartmann 1982'de yaptığı doçentlik teziyle bu eseri neşre hazırlamış ve bir makalesinde 1986 yılında basılacağını haber vermişse de (bk bibl.) henüz yayımlanıp yayımianmadığı bilinmemektedir. Sühreverdl üzerine Ezher Üniversitesi'nde yüksek lisans tezi yapan ( 1985) Aişe Yusuf el-Menna! daha sonra Reşfü'n-neşfı'iJ:ı'i neşretmiştir (Kahire ı 999). Eser Mulnüddln-i Yezdl (ö 789/ ı 387) tarafından Farsça'ya çevrilmiştir (nşr. Nedb Mayil-i He rev!, Tahran ı 365 h ş .l ı 986) 4. İrşfıdü '1-müridin ve mecdü't-tfılibin (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa. nr. 1 397/ı ). S. İ'Ifımü'l-hüdfı ve 'a]fidetü erbfıbi't-tü]fa . Tasawuf ve ilm-i kelama dair on bölümden oluşan eserin Mekke'de yazıldı ğı belirtilmektedir (nşr. Abdülaziz es-Seyrevan. Dımaşk ı 996). 6. er-Raf:ıi]fu'l-maJ:ıtU.m li-~evi'l­ 'u]fiJ.l ve'l-fühum. İlahi sırlara dair bir eserdir (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 2682/ı, Halet Efendi, nr. 8ı4/8, Şehid Ali Paşa, nr. ı377/3; Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr ı 82 ı). 7. Risfıletü's-seyr ve't-tayr. Tecelll. seyr. tayr ve süiGk konularının anlatıldığı küçük bir risaledir (Süleymaniye Ktp., Nilfiz Paşa, nr. 428/3, Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 2023/ 9; Köprülü Ktp., nr. 1589). 8. Veşfıyfı. Sühreverdl'nin oğluna ve müridierine yaptığı vasiyetlerden oluşan birkaç varaklık bir risale olup (Süleymaniye Ktp., Nilfiz Paşa, nr. 428/4, Şehid Ali Paşa, nr. 1396; Köprülü Ktp., nr. 329/5). Muhammed Şirvanlta­ rafından Farsça'ya çevrilerek Arapça'sıyla birlikte n eş redilmiştir ( Cavidan-ı fjıred, Tahran 1396 hş., 11/2, s. 3 ı -37). 9. Ce~bü'l­ ]fulUb muvfışalfıti'l-maf:ıbub (Halep ı 328) 10. Evrfıdü's-Sühreverdi. Talebelerinden Ali b. Ahmed ei-Gürl'nin şerhet­ tiği bir nüshası Hacı Selim Ağa Kütüphanesi'ndedir (nr 550/2). 11. Sünuf:ıu'l-füW.J:ı bi-~ikri'r-ruf:ı. Dört beş varaklık bu risalenin Köprülü Kütüphanesi'ndeki nüshası (nr. 1605/6, vr. 3b-4ı•ı Risfıle fi's-sülUk diye kayıtlıdır. 12. Fütüvvetnfıme. Murtaza Sawat ve Henry Corbin tarafından Resfı'il-i Civfınmerdfın içinde neşredil­ miştir (İran ı353/ı973 , s. 89-ı66) 13. elMa]famfıtü'ş-şufiyye (nşr. Emil Me'!Of. Beyrut ı 993). 14. 'İdfıletü'l-'iyfın 'ale'lbürhfın (Süleymaniye Ktp. Ham id iye, nr. ı447, vr. ı3ı-ı50; Bursa Ulucamii Ktp., Tasavvuf, nr ı 597) Sühreverdl'nin diğer bazı eserleri de şunlardır: el-Es'ile ve'l-ecvibe, Risfıle fi gureri'l-J:ıal]f ve istidrfı­ cihim, Risfıle fi'l-fa]fr. ila 42 BİBLİYOGRAFYA : detmiştir Sem'ani. el-Ensab, VII, 197; İbnü'I-Cevzi. e/-/11unta?am, X, 255; Yaküt. /11u'cemü 'l-büldan, lll, 289-290; a.mlf.. /11u'cemü '1-üdeba', XIX, 311320; İbnü'I-Esir. e/-Lübab, ll, 159; İbnü'I-Kıfti, İf:ı­ barü 'l-'ulema' , s. 2-6; Necmeddin-i Daye. /11irşa­ dü'l-'ibad (nşr. M. Emin Riyahl). Tahran 1365 hş., s. 22-23; İbn Hallikan. Ve{eyat, ll, 201-205, 345; lll, 446, 448; İzzeddin ei-Kaşi, /11işbaJ:ıu'/-hidaye (nşr. Celaleddin Hümai). Tahran 1323 hş., s. 23; Zehebi. Taril]u 'l-islam: sene 631-640, s. 96-99; a.mlf .. A'lamü 'n-nübela', XIII, 48-49; XX, 420, 481-487; XXII, 195, 197, 233, 347, 348, 374, 375, 377; XXIII, 55-57, 68-70, 126-134, 288-289; a.mlf.. el- 'ib er, IV, 181; Ahmed b. Aybek ed-Dimyatı. el-/11üste{ad min Zeyli Tari/:ıi Bagdad (nşr Kayser EbO Ferah . Tarif:ıu Bagdad içinde). Hayclarabad 1978, ıv, 209, 210; Eflaki. fl1ena/5:ıbü 'l­ 'arifin, ı , 14, 45; Sübki, Tabakat (Tanahl). VII, 322 vd., 339; VIII, 6-15,43, 80, 147, 209-256, 338, 340, 370-371; Ebü'I-Fida İbn Kesir. el-Bidiiye ue'nnihaye, Beyrut 1982, XII, 244; Xlll, 138 vd.; İbn Tağriberdi. en-Nücümü 'z-zahire, VI, 285; Lamii, Nefehtıt Tercümesi, s. 472, 513, 514, 528-530, 583, 670-674; Keşfü'?·?unün, ıı, 1177; DaraŞükOh, Sefinetü '1-euliya', KanpOr 1884, s. 114-115; İb­ nü'I-İmad, Şe?erat, IV, 153-154, 290; V, 154; Harlrizade, Tibyan, ll, vr. 152•-b; M. Mustafa Hilmi. İbnü 'l-Fanz: Sultanü'l-'aşı/5:in, Kahire 1963, s. 70-71; Süleyman Ateş, İşiiri Tefsfr Okulu, Ankara 1974, s. 160-162; Abdülhüseyin ZerrinkOb, Cüstücü der Taşauuuf-i Tran, Tahran 1369 hş., s. 172-178, 281, 287; Aişe Yusuf el-Menna[. Ebu Hafş 'Ömer es-Sühreuerdf, Devha 1412/1991; Kamer-u! Huda, Şihabeddin Ömer Sühreuerdf: Hayatı, Eserleri, Tarikatı (tre Tahir Uluç). İstan­ bul 2004; E. Stefan Ohlander, Aba Hafs Umar al-Suhrawardi (d. 632!1234) and the lnstitutionalization of Su{ism (doktora tezi , 2004). The University of Michigan; A. J. Arberry, "The Teachers of Shihab al-mn 'Dmar al-Suhrawardl", BSOAS, XIII i 1949-51). s. 339-356; A. Hartmann, "Sur l'edition d'un texte arabe medieval: Le Rasf an-naşa'iJ:ı al-ımanlya wa-kasf al-façla'ih alyünanıya de 'Umar as-Suhrawardl", lsl., LXII ( 1985). s. 71-97; a.mlf.. "al-Suhrawardı, Shihab al-mn Aba Hafş 'Dmar'', E/ 2 (ing). IX, 778-782; a.mlf.. "Nasır-Lidinillah" , DİA, XXXII, 400-401. ~ HASAN KAMİL YILMAZ SÜHREVERDİYYE ( a;:~)3-*""' ) Ebu I-lafs Şehabeddin Ömer es-Sühreverdi'ye (ö. 632/1234) L nisbet edilen bir tarikat. _j Sühreverdiyye kaynaklarda genellikle Ebu Hafs Şehabeddin'e nisbet edilir. Bununla birlikte yetişmesinde amcası ve şeyh i Ebü'n-Nec!b es-Sühreverdl'nin önemli rolü sebebiyle tarikatın kuruluşunu Ebü'nNec!b'e kadar götürenler de vardı r. Nitekim Abdurrçıhman Ebü'I-Ferec ei-Vasıt!, Sühreverdiyye'yi Ebü'n-Nec!b'e nisbet etmiş ve adını Sühreverdiyye'nin yanı sıra enNec!biyye es-Sühreverdiyye şeklinde de kay- (Taba!,:atü l]ır!,:ati'ş-şüfiyye, s. 49, 58). Murtaza ez-Zeb!d! de tarikatı Ebü'n- Neclb'e izafe etmiş, EbG Hafs Şehabeddin'e nisbet ettiği Şihabiyye'yi Sühreverdiyye'nin bir kolu olarak göstermiştir ('iJ,:d, s. 68, 75). öte yandan Zeb!dl, Ebü'n-Nec!b'in hilafet aldığı şeyhlerden birinin Abdülkadir-i Geylan! olduğunu ileri sürerek Sühreverdiyye'yi Kadiriyye'nin büyük kollarından biri olarakzikretmiştir (itl)afü'l-aşfiya', s. 206. 208) Ebü'n-Nec!b. Sühreverdiyye'nin kurucusu kabul edildiği takdirde Ebheriyye ve Kübreviyye tarikatlarının Sühreverdiyye'nin birer kolu olarak sayılması gerekir. Zira Ebheriyye'nin kurucusu Kutbüddin el-Ebherl, Ebü'n-Nec!b'in halifesi olduğu gibi (Abdurrahman Ebü 'I-Ferec ei-Vasıt!, s. 61; Cam!. s. 588). Kübreviyye'nin kurucusu Necmeddin-i Kobra'nın şeyhleri Arnmar Yasir elBitlis! ile İsmail Kasr! de onun halifeleri arasında bulunmaktadır (Cami, s. 4ı7-418). Sühreverdiyye silsilesi, EbG Hafs Şeha­ beddin ve Ebü'n-Nec!b es-Sühreverdl vasıtasıyla biri Ahmed ei-Gazzall üzerinden, diğeri Kadi Vec!hüddin Ömer b. Muhammed üzerinden iki ayrı yolla Cüneyd-i Bağ­ dildl'ye ulaşır. Cüneyd-i Bağdildi'den itibaren silsil e Ser! es-Sakat! vasıtasıyla Ma'ruf-i Kerhl'ye, ondan da birinde Hasan-ı Basrl'nin, diğerinde Ehl-i beyt imamlarının yer aldığı silsilelerle Hz. Ali'ye kadar gider. Faaliyetlerini ilk zamanlar Bağdat'ta amcası Ebü'n-Nec!b adına yaptırılan Dicle kenarındaki dergahta sürdüren Şehabeddin es-Sühreverdl aynca Zevzenl, Nasıriyye, Bistamiyye ve Me'mGniyye tekkelerinin şeyh­ l iğini üstlenerek pek çok kimseyi tarikatı­ na bağladı. Dımaşk ve Halep başta olmak üzere Bağdat dışında da birçok şehirde dergahlar kurdurdu. İran. Hindistan ve Türkistan gibi bölgelere gönderdiği halifeleri vasıtasıyla tarikatın geniş coğrafyalara yayılmasını sağladı. Kendisinden sonra Bağ­ dat'ta tarikat faaliyetleri ' Me'mGniye dergahında yerine geçen oğlu Ebu Ca'fer İma­ düddin Muhammed, onun ardından tarunu Cemaleddin Abdurrahman tarafından sürdürüldü (ibnü'l-Fuvat!, s. 23 I) Sühreverdiyye'nin İran ve çevresinde yayılmasın­ da halifesi Nec!büddin Ali b. Büzgaş'ın gayretleri etkili oldu . Şeyh Şehabeddin'in, Nec!büddin Ali'yi arkadaşı Şemseddin Safi ile memleketi Ş!raz'a gönderirken her birine yirmişer külah verip bunları isimleri yazılı kişilere giydirmelerini söylemesi, tarikatın henüz Şehabeddin es-Sühreverdi hayatta iken bu bölgede yayılmaya başladığını göstermektedir. Ş!raz'da bir tekke kuran Nec!büddin Ali şeyh i gibi dönemin yöneticileriyle iyi ilişkiler kurdu. Bu çerçevede Şlraz SÜ HREVERDiYYE Emlri Atabeg Ebu Bekir'in güven ve itibaEmlri EngiyanG olmak üzere birçok yönetici ve alim tarafından tekkesinde ziyaret edildi. Şeyh Necibüddin'in faaliyetleri sonucu Saldüddin ei-Ferganl. Kutbüddln-i Şlrazl. Şehabed­ din ZerkGb-i Şlrazl, Ahmed b. Kannad. Ahmed b. Abdullah, Fahreddin b. Şeyh Şere­ feddin , Bahaeddin Ebu Bekir b. Cemaleddin, Hasan b . Abdullah, Seyyid İzzeddin Ahmed b. Ca'fer. Mevlana NGreddin Abdülkadir gibi şahsiyetler Sühreverdiyye tarikatına intisap ettiler. Ondan icazet alanlar arasında Zahidiyye tarikatının plri İb­ rahim Zahid-i Geylani de vardır (DiA , XXI, 360). Şlraz'ın yanı sıra İsfahan. Kirman, Kaşan. Save gibi şehirlerde Sühreverdl tekketeri kuruldu. İranlı sGfi-şair İmad-ı Fakih'in. Şeyh Nizameddin Mahmud tarafın­ dan Kirman'da yaptırılan dergahta uzun yıllar Sühreverdl şeyhi olarak irşad faaliyetinde bulunduğu tahmin edilmektedir (DiA , XXII , 168) rını kazandı. Başta Moğol Neclbüddin Ali b. Büzgaş ile birlikte Sühreverdiyye tarikatında Büzgaşiyye (Necibiyye) ismiyle bir kol meydana geldi ve bu silsite ilki Neclbüddin Ali'nin oğlu Zahlrüddin Abdurrahman ve torunu Mulnüddin Nasrullah, ikincisi NGreddin Abdüssamed Netanzl, üçüncüsü Hace İmamüddin Muhammed ile olmak üzere en az üç farklı yoldan devam etti. Zebldl ve Harlrlzade, NGreddin Abdüssamed ile devam eden silsitenin birçok farklı versiyonuna eserlerinde yer vermişlerdir (itl).a{ü'l-aşfiya' , s. 207-208 ; Tibyan, ll, vr. 152 a-b ı DesGkıyye tarikatının kurucusu İbrahim b. Abdülazlz ed-DesGki, NGreddin Abdüssamed ve halifesi Necmeddin Mahmud ei-İsfahanl'den hırka giydi (Vasıtl, s. 61 ı. NGreddin Abdüssamed ile devam eden silsiteterin birinden XV. yüzyılda Zeyniyye. bir diğerin­ den XVI. yüzyılda Adiliyye (Bedriyye) şube­ leri doğdu. Zeynüddin ei-Hafı (ö 8 38/ 1435} tarafından Herana kurulan Zeyniyye Horasan , Hicaz. Suriye. Mısır. Anadolu ve Rumeli'de geniş çevreye yayıldı (Öngören, Ta rihte Bir Aydın Tarikatı Zeynfler, tür. yer.) . NGreddin Abdüssamed. Muhyiddin İbnü'I­ Arabl mektebinin önemli temsilcilerinden Abdürrezzak ei-Kaşanl ve onun ders arkadaşı İzzeddin ei-Kaş'i'nin de şeyhidir. Neclbüddin Ali b. Büzgaş'tan sonra Hace İma­ müddin Muhammed'le devam eden silsileden de XV. yüzyılda İsfahanlı Pir Cemaleddin Ahmed-i Erdistanl ile Plrcemaliyye şubesi doğdu . Sühreverdiyye tarikatı Hindistan'a Şeha­ beddin es-Sühreverdl'nin halifeleri vasıta­ sıyla girdi. Delhi bölgesinde Hamldüddin Nagevrl ile (ö 643/ 1246) NGreddin Mübarek Gaznevl. Bengal bölgesinde Ebü'I-Kasım Celaleddin et-Tebriz! 1ö. 641 11244 ı ve Mültan'da Bahaeddin Zekeriyya ei-Mültanl (ö 66 1/1263 [?[)faaliyet gösterdiler. Hindistan'ın Nagevr şehrinde babası gibi kadılık yaptığı için Nagevr kadısı olarak tanınan Buharalı Hamldüddin Nagevrl. sema meclisleri tertip etmesi sebebiyle Delhi Sultanı Şernseddin İltutmış'a şikayet ediidiyse de dervişterin manevi eğitimi için semaın caiz olduğu hususunda sultanı ikna etti ve onunla iyi ilişkiler kurdu. Sühreverdiyye mensupları na destek olduğu ve onları devlet kadrolarına yerleştirdiği kaydedilen İltutmış'ın yeğeni Sa'deddin'i bu tarikata girmesi için Şeyh Hamldüddin'e gönderdiği rivayet edilmektedir. Hamldüddin Nagevrl. Çiştiyye tarikatından da hilafet almıştır. Sühreverdl'nin bu bölgede faaliyet gösteren diğer halifesi NGreddin Mübarek Gaznevl, Sultan İltutmış tarafından Delhi şeyhülislamlığına getirildi ve Mlr-i Delhl lakabıyla anıldı. Bengal bölgesindeki faaliyetleriyle tanı­ nan Celaleddin et-Tebrlzl. Bağdat'tan Hindistan'a gitmek üzere Şehabeddin es-Sühreverdl'nin Hindistanlı halifesi Bahaeddin Zekeriyya ei-Mültanl ile birlikte yola çıktı. İlk olarak Delhi'ye giden Tebrlzl'yi Sultan İl­ tutmış karşılayıp sarayında misafir etti. Sultanın kendisine itibar göstermesini çekemeyenlerin bazı iftiralarda bulunmaları yüzünden şeyh Delhi'yi terkederek Bengal'e gitti. Hankahını burada kuran Tebrlzl'nin birçok Hindu ve Budist'in müslüman olmasına vesile olduğu belirtilmektedir. Hindistan'da en yaygın dört tarikattan biri olan Sühreverdiyye'nin (di ğe rleri Çiş­ tiyye. Kadiriyye ve Nakşib e ndiyye) Hindistan ve Pakistan'da yayılmasında Sahaeddin Zekeriyya ei-Mültanl'nin faaliyetlerinin önemli rolü oldu. Bahaeddin Zekeriyya özellikle tüccar kesiminden müridieri sayesinde Mültan'da geniş imkanlara sahip bir hankah kurdu. Sühreverdiyye daha önce bu bölgeye Sühreverdl'nin Sind'e gönderdiği halifesi Şeyh Nuh ile girdiyse de kalıcı olarak teşkilatlanması Bahaeddin Zekeriyya tarafından gerçekleştirildi. Sohbetlerine halkın yanı sıra alimler ve yöneticilerin de katılmasıyla her geçen gün etkisi daha da artan Bahaeddin Zekeriyya. Delhi Sultanı İltutmış'ın Sind ve Mü ltan'ı kendi topraklarına katma teşebbüsünü destekledi. İltutmış Mültan'ı zaptedince Bahaeddin'in konumu daha da güçlendi ve şeyhülislam­ lık makamına getirildi. 1247'de Moğollar'ın Mültan' ı kuşatt ıkları sırada Moğol ordu- sunda bulunan Melik Şemseddin vasıta­ sıyla kuşatmanın ka ld ırı lmasını sağlama­ sı Şeyh Bahaeddin'in nüfuzunu göstermeönemlidir. Bah§eddin Zekeriyya'nın irşad faaliyetleri birçok Hindu'nun müslüman olmasına. ayrıca bölgede bulunan Karmatller'in etkisini yitirmesine sebep oldu. si bakımından Bahaeddin Zekeriyya ile birlikte Mültan'da Sühreverdiyye'nin Bahaiyye kolu doğ­ du ve bu kol tarikatın Hindistan'daki merkezi konumuna geldi. Sühreverdiyye Hindistan'daki birçok şehrin yanı sıra Bengladeş. Afganistan. Suriye ve Mısır gibi ülkelere buradan yayıldı. Bahaiyye silsilesi Bahaeddin Zekeriyya ' nın oğlu Sadreddin Muhammed Arif Rüknialem diye tanınan torunu Rükneddin Ebü'I-Feth ile devam etti. Nakşibendiyye-Müceddidiyye'nin kurucusu İmam-ı Rabbanl de bu silsileden babası Abdülahad vasıtasıyla hilafet aldı 1Harlrlzade ll , vr. 150b; Hocazade Ahmed Hilmi, s. 32) Sadreddin Muhammed Arif zamanında tarikat Hindistan'da daha da yaygınlaştı. Şeyh Sadreddin. Delhi Sultanı Balaban Han'ın oğlu Şehzade Muhammed ile kurduğu iyi ilişkiler sayesinde hankahı için yeni imkanlar elde etti. Bununla birlikte onun yöneticilerle ilişkilerini belli mesafede tuttuğu, babası döneminde dinHasavvufi faaliyetler için hoş görülen mal biriktirme anlayışına dervişterin hayatını olumsuz etkilediği gerekçesiyle karşı çıktığı belirtilmektedir. Sadreddin Muhammed Arif'in hilafet verdiği kişiler arasında dönemin önemli alimlerinden Emir Hüseyin Hüseynl de vardır. Onun bir başka halifesi Mevlana Hüsameddin. Bada şehrinde faaliyet gösterdi. Şeyh Sadreddin'den sonra yerine geçen oğlu Rükneddin Ebü'I-Feth de yöneticilerle yakın ilişkileri devam ettirdi. Del hi Sultanı Alaeddin Halaci ve Tuğluk­ ıu Hükümdan Muhammed Şah ile (Uluğ Han Fahreddin CO ne) şahsi dostluklar geliştirerek tarikat adına büyük imkanlar ve geniş araziler elde etti. Ancak Tuğluklu ­ lar döneminde dergahı sıkı denetim altı­ na alındı. Rükneddin Ebü'I-Feth'ten sonra yerine yeğeni Şeyh İsmail'in geçtiğini söyleyenler varsa da bu sırada Delhi'de bulunan ve Şeyh Rükneddin ile bir müddet beraber olan İbn BattGta onun vefat etmeden önce yerine torun u Şeyh HGd'u vasiyet ettiğini. bunun üzerine şeyhliğin kendi hakkı olduğunu ileri süren yeğeninin sultana şikayette bulunduğunu. Sultan Muhammed Şah ' ın Rükneddin'in vasiyetine uygun olarak Şeyh HGd'u tayin ettiğini belirtmektedir 1Tu/:ı(etü 'n-nüz?iir, ll , 544) Tarikatın tarihinde bir şeyhin ilk de- 43 SÜHREVERDiYYE fa devlet tarafından tayin edilmesi dergahın iktidarın denetimi altına girmesine sebep oldu. Sind Em'iri İmadülmülk bir mektup yazarak şeyhliği sırasında büyük servet elde ettiği ileri sürülen Şeyh HOd'u sultana şikayet etti. Bu mektupta şeyhin görevini yapmadığını ve hankahın gelirlerini şahsı ve yakınları için kullandığım belirtti. Bunun üzerine şeyhin maliarına el konuldu, ardından ülkeden kaçmak üzereyken yakalanıp idam edildi (a.g.e., II, 545). Bu olaydan sonra Sühreverdiyye'nin Mültan'da hiçbir etkisi kalmadı. Tarikat Mültan'da etkisini yitirmekle birlikte Uç. Gucerat. Kalp!, Pencap, Keşmir ve Delhi bölgelerinde yayılmasını sürdürdü. Bahaeddin Zekeriyya'nın halifelerinden Celal Sürh (veya SürhpQş) diye anılan Seyyid Celaleddin Hüseyin Buhar! (ö. 691/1 292) dergahını Uç şehrinde kurdu. Sühreverdiyye'nin Buhariyye kolunun p'iri olan bu zatın Tuğluklu Sultanı Muhammed Şah'ın şeyhülislamlık teklifini reddettiği belirtilmektedir (bk. BUHARİYYE). Onunla aynı adı taşıyan ve Mahdüm-i Ci haniyan ( ö 785/1383) diye anılan torunu Celaleddin Hüseyin Buhar'i'nin gayretleri Uç'ta etkisini yitirmek üzere olan Sühreverdiyye'yi yeniden canlandırdı. Mahdüm-i Cihaniyan'ın San'i-i Mahdüm-i Cihaniyan unvanıyla tanınan oğlu Burhaneddin Kutb-i Alem de (ö 857/1453) Hindistan'da Sühreverd'iliğin yayılmasına hizmet etti. Muhtemelen XVII. yüzyıldan sonra Hindistan'da ortaya çıkan ve Celal-i Sani diye anılan bir şeyhe nisbet edilen gayri Sünni Celaliyye tarikatının Buhariyye'den doğduğu tahmin edilmektedir. Öte yandan İran'da görülen Şii karakterli Haksariyye fırkasının da Celaliyye kolun dan doğmuş olabileceği ihtimali üzerinde durulmaktadır (b k. CElALİYYE; HA.KsARiYYE) . Çiştiyye tarikatından da hilafet aldığı nakledilen Mahdüm-i Cihaniyan'ın özellikle Hindistanlı müslümanların Hindu geleneklerinden etkilenerek uyguladıkları birtakım adetleri engellediği ve Allah'ın isimlerinin Hintçe olarak zikredilmesini yasakladığı vurgulanmakta, yerine geçen kardeşi Sadreddin HacO'nun Hindu dinine sert muhalefeti sebebiyle Hindular tarafından RacQ Katta! diye anıldığı belirtilmektedir. Mahdüm-i Cihaniyan'ın birçok halifesi Kalp! ve Gucerat sultanlıkları bölgelerinde tekkeler kurarak tarikatı yaydılar. Bu dönemde Gucerat sultanları ve devlet adamlarından birçoğu Sühreverdiyye tarikatına intisap etti. 1451-1526 yılları arasında Delhi Sultanlığı'nda hüküm süren Lüd'iler döneminde de Sühreverd'i şeyhleri büyük itibar gör- 44 dü. Hanedanın kurucusu Sultan Beh!Ol-i Lüd'i zamanında Delhi'de Bahaeddin Zekeriyya'nın neslinden Şeyh Yusuf Kureşi faaliyet gösterdi. Oğlu Abdullah'a Sultan BehIQI'ün kızını alarak hanedanla akrabalık iliş­ kileri kuran Şeyh Yusuf hankahı için devletten çok ciddi imkanlar sağladı. Bunun sonucu olarak Sühreverdiyye'nin merkezi Mültan ve Uç'tan Delhi'ye intikal etti. Şeyh Semaüddin ed-Dihlev'i tarafından Delhi'de kurulan büyük hankah tarikatın merkezi konumuna geldi. Sadreddin HacO'nun halifesi Şeyh Keb'irüddin'in müridi olan Semaüddin'den hilafet alanlar arasında ünlü seyyah ve şair Hamid b. Cemal'i ed-Dihlevi gibi şahsiyetler vardır. Sultan Beh!Ql'ün zaman zaman Semaüddin'i hankahında ziyaret ettiği, Semaüddin'in de Behlül'den sonra yerine geçen İskender Şah'ın (Nizam Han) taç giyme merasimine katıla­ rak dua ettiği kaydedilmektedir. Sühreverdiyye tarikatının Hindistan'da en etkili olduğu yer Keşmir bölgesidir. Muhtemelen Şehabeddin es-Sühreverd'i'nin halifelerinden olan şeyhi Şah Ni'metullah Farsi ile birlikte Moğol istilası sebebiyle Türkistan'dan Keşmir'e hicret eden Seyyid Şe­ refeddin Bülbül Şah (ö. 728/1 327). Budist lideri Prens Rinçana'ya İslamiyet'i anlatarak müslüman olmasına vesile oldu. Sadreddin adını alan Rinçana ile tebaasından yaklaşık 10.000 kişinin İslam'a girdiği nakledilir. Emir Sadreddin, Bülbül Şah için zengin vakıftarla donattığı bir hankah yaptır­ dı ve vakıf gelirleriyle bir de aşevi kurdu. Emir Sadreddin'in aşevinin yanında yaptırdığı mescidin Keşmir'in ilk mescidi olduğu belirtilmektedir. XV. yüzyılda Keşmir'­ de tasavvufi hayatı özellikle Mahdüm-i Cihaniyan koluna mensup Sühreverdl dervişleri canlı tuttular. Öte yandan XIV. yüzyıl sonunda Timur'un Delhi'ye yaptığı akın­ lar üzerine buradan kaçan çok sayıdaki insanla birlikte Sühreverd'i dervişleri de Hindistan'ın Uttar Pradeş eyaletinde tarihi bir şehir olan Jaunpür'a gidip yerleştiler ve burada dergahlar kurdular (DİA, XXIII, 578). Anadolu'ya Selçuklular döneminde girSühreverdiyye, XIII. yüzyılda Anadolu'da Bahaeddin Zekeriyya'nın kalendermeşrep halifesi Fahreddln-i Irakl tarafından yayıldı . Bahaeddin Zekeriyya'ya yirmi beş yıl hizmet eden ve ona damat olan Irakl, şeyhin vefatından sonra diğer müridlerin meşrep farklılığından kaynaklanan kendisine düşmanlıkları sebebiyle Mültan'dan ayrılmak zorunda kaldı. Anadolu'ya gidip Konya'da Mevlana Celaleddin-i ROml ve M evievi çevreleriyle yakın dostluklar kurdu. Sadreddin Konevi'nin Fuşuşü'ldiği anlaşılan J:ıikem ve el-Fütılf:ıdtü'l-Mekkiyye derslerine iştirak etti. Müridierinden Emir Mu'inüddin Süleyman Pervane'nin Tokat'ta kendisi adına yaptırdığı hankahta faaliyetlerini sürdüren Fahreddln-i Irakl'nin Konya, Kayseri. Tokat civarında geniş bir mürid çevresi oluşturduğu tahmin edilmektedir. Pervane'nin Mısır Hükümdan Baybars'ın elinde esir bulunan oğlu Mühezzebüddin Ali'yi kurtarmak için Mısır'a gitti. Orada kaldığı süre içinde iyi ilişkiler kurduğu sultan kendisine mürid oldu ve ona "şeyhüşşüyüh" unvanını verdi. Fahreddln-i Iraki'nin halifesi Şeyh Abdüsselam ile devam eden tarikat silsilesi, XV. yüzyılda Sühreverdiyye'nin Plrcemaliyye şubesini kuran İsfahanlı Pir Cemaleddin Ahmed-i Erdistanl'ye ulaşmaktadır. Sühreverdiyye tarikatında yukarıda ankollar dışında Şehabeddin es-Sühreverdl'nin halifelerinden İzzeddin Mevdüd b. Muhammed ez-Zerküb ile Zerkübiyye, Kemaleddin Muhammed b. ömer el-Kastallani ile Kemaliyye, Ahmed ed-Dımaşkl ile Ahmediyye kolları meydana geldi. Murtaza ez-Zeb'id'i, Zerkübiyye kolundan Ebü'lFütüh Tavüst'ye (Nüreddin Ahmed b. Abdullah, ö. 861/1457 civarı) ulaşan bir silsileyi (Zebldl, 'İ~d. s. 6 ı; İtf:ıafü 'l-aşfiya', s. 202), Har'ir'izade, Kemaliyye kolundan Cebertiyye tarikatının kurucusu Yemenli İs­ mail b. İbrahim el-Cebertl'ye (ö 806/1403). Ahmediyye kolundan Gavsiyye tarikatının kurucusu Hindistanlı Muhammed Gavs'a (ö. 970/1563) ulaşan birer silsileyi kaydetmiştir (Tibyan, II, vr. 150b, 15Jb-152a) Hicaz ve Yemen bölgesinde yayılan Abdullah b. Es' ad el-Yafıl'nin (ö. 768/1 367) kurduğu Yafiiyye. esasen Kadiriyye'nin önemli kollarından biri olduğu halde, kurucusunun Sühreverdiyye'den icazetli olması sebebiyle Sühreverdiyye'nin kolları arasında da sayılmıştır (a.g.e., lll, vr. 264a-b; Hüseyin Vassaf, 1, . 143). Öte yandan Şehabeddin esSühreverd'i'nin birçok halifesinin bulunması sebebiyle Sühreverdiyye ayrı ayrı silsilelerle devam etmiş ve bunlardan birçok önemli kimse hırka giymiştir. Mesela Şeyh Şehabeddin'in halifelerinden İbnü'n-Naklb el-Makdisl ile devam eden silsileden Ebu Hayyan el-Endelüsl. Ebu Muhammed Radıyyüddin Hüseyin b. Abdülmü'min et-Taberi, İbnü'l-Mülakkın gibi şahsiyetler hır­ ka giymişti. İbnü'l-Mülakkın ayrıca Şeyh Şehabeddin'in halifeleri İzzeddin Ahmed Ebu Hamid Cemaleddin Muhammed b. Ali, Ebü'l-Abbas Ahmed b. İshak el-Eberkühl, Ebü'l-Fazl Necmeddin Abdullah b. Ebü'lVefa ve Şeyh Ukkaşe ile devam eden silsiJelerin her birinden hırka giymiştir ( Tabalatılan SÜKEYNE bint HÜSEYiN katü'l-euliya', s. 494-495, 497-499, 504, 509). EbO Hayyan ei-Endelüsl'nin Şeyh Şe­ habeddin'in bir diğer halifesi EbO Bekir Kutbüddin Muhammed b. Ahmed ei-Kastallanl'den de (ö. 686/1287) hırkası vardır (a.g.e., s. 506). Kutbüddin ei-Kastallanl ile devam eden silsileden Murtaza ez-Zebldl de hırka giydiğini belirtmektedir (İt/:ıafü'l­ aşfiya', s. 208-209) Ünlü seyyah İbn BattOta, Sühreverdiyye hırkasını İsfahan'da Şehabeddin es-Sühreverdl'nin bir başka halifesi Şehabeddin Ali er-Reca ile devam eden silsileden 14 Cemaziyelahir 727 (7 Mayı s 1327) tarihinde Şeyh Kutbüddin Hüseyin b. Şemseddin Muhammed'in elinden giymiştir ( Tul:ıfetü'n-nü??iir, 1, 221). Sühreverdiyye'nin Afganistan'da etkisinin devam ettiği (DiA, ı, 403), Hindistan'ın Keş­ mir gibi bazı bölgelerinde müntesipleri bulunduğu (DiA, XX.V, 327-328), bazı Ortadoğu ülkelerinde ortadan kaybolmakla birlikte Irak'ta varlığını sürdürdüğü anlaşıl­ maktadır. Sühreverdiyye'de Ebü'n-Neclb es-Sühreverdl'nin müridierin uyması gereken kurallardan bahseden eseri Adabü'1-müridin'i, Şehabeddin es-Sühreverdl'nin Sünni tasavvuf esaslarını anlattığı 'A variiü '1ma'arifi ile Ehl-i sünnet akaidini kaydettiği İ'1amü'1-hüda ve 'al}idetü erbdbi'ttül}a isimli eserleri, EbO Ca'fer imadüddin Muhammed b. Ömer es-Sühreverdl'nin Zadü'1 -müsdiir ve edebü'1-J:ıaçlır adlı eseri tarikatın adabı ve erkanı için temel kaynaklardır. Özellikle 'Avariiü '1-ma ' arifin okunınası ve okutulması için icazet alın­ ması gelenek olmuştur. Bu sayede tarikatta Sünni çizgi büyük ölçüde bozulmadan devam ettirilmiş, mensupları Hindu, Budist vb. dinlerin tesirlerinden korunabilmiştir. Sühreverdiyye şeyhleri tasawufta dünya nimetleri ve imkanlarına hiç sahip olmama ya da sahip olup sevgisini gönüle sokmama şeklinde anlaşılan zühd prensibinden genellikle ikincisini benimsemiş, bu çerçevede zenginliğe karşı çık­ madıkları gibi makam-mevki sahipleriyle de yakın ilişki kurmuşlardır. Ancak bu anlayışları sebebiyle Hindistan'da Çiştiyye mensupları tarafından ciddi şekilde eleş­ tirilmişlerdir. Sühreverdiyye tarikatında zikir, oturarak (kuQdl) ve sesli (cehrl 1 cell) olarak kelime-i tevhid çekmekten ibarettir. Bazı istisnalar dışında sema uygulaması yoktur. Devrani zikre önem verildiği ve tarikatın esası haline getirildiği şeklindeki tesbit (DiA, IX, 248) Zeyniyye-Vefaiyye kolu dışın­ da doğru değildir. Sühreverdiyye şeyhle­ rinden Ebü'I-Mehasin Cemaleddin Yusuf b. Abdullah el-KOrani el-Acemi, Harlrlzade'nin Tibyan'da kaydettiği ReyJ:ıdnetü'1l}ulCıb ii't-tevaşşu1 i1e '1-maJ:ıbub adlı eserinde zikrin yapılış şekli ve adabı üzerinde durmuştur. Buna göre mürid bütün günahlarına tövbe ettikten sonra abdestli halde temiz ve tercihen karanlık bir odada kıbleye dönük bir şeki l de bağdaş kurup oturur. Ellerini uylukları üzerine koyup gözlerini yumarak kendisini şeyhinin huzurunda hayal eder ve onun himmetini ister. Sonra kalbiyle ism-i eelali (Allah) zikretmeye başlar. Ardından diliyle kelime-i tevhid zikrine geçer. Kelime-i tevhid zikrinin yapılış şekli bazı Sühreverdl şeyh­ leri tarafından şu şekilde tarif edilmiştir: Müridin başı kalbi üzerine eğik bir vaziyette iken zikre "la" sözüyle başlar ve başını hızlı bir şekilde sol omuzuna doğru kaldı ­ rır. Baş sol omuz üzerinde iken "la ilahe" kısmı bitmiş olur. Ara vermeden başını tekrar hızitea kalbine doğru indirir ve tam kalbi üzerine geldiğinde vurgu! u bir şekilde "illallah" der. Bu arada kalbinden Allah'ın dışındaki her şeyi atmaya niyet eder. Kelime-i tevhid kalbine nakşoluncaya kadar farz ve sünnet namazlar dışında gün boyu bu zikirle meşgul olur. Ayrıca namazlardan sonra, gece ve gündüzün belli vakitlerinde okunacak dualar, her aya mahsus zikirler ve dualar vardır. Şehabeddin esSühreverdl her ölüm yıl dönümünde törenlerle anılır. Hindistan Sühreverdlleri genellikle sabah namazından sonra Allah'ın doksan dokuz ismi ile Hz. Peygamber'in doksan dokuz ismini okurlar. BİBLİYOGRAFYA : Abdülhak ed-Dihlevl. Al]barü 'l-al]yar (tre. Sübhan MahmOd- Muhammed Fazı!). Delhi 1414/ 1994, tür.yer.; İbn Hallikan, Vefeyat, III, 446-447; İbnü'I-Fuvati, el-f;favadişü'l-cami'a (nşr Mehdi enNecm). Beyrut 1424/2003, s. 72, 231; Abdurrahman Ebü'I-Ferec ei-Wısıti. Tabak.atü l]ırk.ati'ş-şü­ {iyye, Kahire 1305, s. 49, 58-61; Zehebi, Taril]u'lİslam: sene 631-640, s. 98; a.mlf., A'lamü 'n-nübela', XXII, 375; Kütübi. Fevatü'l-Vefeyat, Bulak 1299, ll, 216; İbn BattOta. Tul:ıfetü'n-nÜ??ar, 1, 221-222; II, 451-452, 544-545; Cüneyd-i Şirazi, Şeddü'l-lzar (nşr Muhammed-i Kazv!n\- İkbal-i Aştiyanl), Tahran 1328 h ş., s. 176, 236 , 352-353, 392, 394-395, 415,419,444, 461-462; İbnü'I­ Mülakkın, Tabak.atü 'l-evliya' (nşr. NOreddin Şe­ ribe). Beyrut 1406/1986, s. 262-265, 494-495, 497-499,504, 506, 509; Cam!, f'lefe/:ıiit, s. 417418,472-475,480-482,504, 588; Lamii, f'lefehiit Tercümesi, s. 560-561; Hulvi, Lemezat-ı Hulviyye, Süleymaniye Ktp ., Halet Efendi, nr. 281, vr. 129b-132'; Zeb!d1, 'İk.d, s. 41-42,61 ,68-69,75, 87; a.mlf., İtf:ıiifü'l-aş{iya' , s. 202, 206-209, 244; Rıza Kulı Han Hidayet. Te?kire-i Riyazü'l-'arifin, Tahran 1305 hş., s. 65; Har!rizade. Tibyan, ı, vr. 1OSb-] 09'; II, vr. 148b-160'; III, vr. 264•-b; L. Rinn , Marabouts et Khouan: etude sur /'Islam en Algerie, Alger 1884, s. 202-210; Hocazade Ahmed Hilmi. Hadikatü'l-evllya 'dan Silsile-i Meşayih-i Sühreverdiyye ve Kübreviyye, İstanbul 1318, s. 4-34; Hüseyin Vassaf. Sef[ne-i Evllya (haz. Mehmet Akkuş- Ali Yılmaz). İstanbul 2006, 1, 143, 283-288, 311; Ma'sum Ali Şah , Tara'ik., II, 355356; J . S. Trimingham. The Su{i Orders in Islam, Oxford 1971, s. 14, 20, 22, 29,32-37,39, 64-66, 233; R. A. Nicholson, "Pir )ama!" , A Volume of Oriental Studies Presented to Edward G. Browne (ed. T. W Arnold- R. A Nicho lson ), Amsterdam 1973, s. 364; Khaliq Ahmad Nizami. Same Aspects of Religion and Politics in India during the Thirteenth Century, Del hi 1978, s. 177-178, 220-229; Beşir Hüseyin Nazım, Evliya-yı Mu/tan, Lahor 1985, s. 12-52; Muhammad Muzarnmil Haq, Same Aspects of the Principal Su {i Orders in India, Dhaka 1985, s. 78-95; S. A. A. Rizvi. A History of Su{ism in lndia, New Delhi 1986, 1, 190-226; a.mlf .. "jaunpür", DİA, XXIII, 578; Aişe Yusuf elMenna!, Ebü f;fafs 'Ömeres-Sühreverdi, Devha 1412/1991, s. 28-49; Gulam Server LahOri. ljazinetü'l-aş{iya' (tre. M. Zah\rüddin Bati). Lahor 1994, ll, tür. yer.; A. Knysh, Islami c Mysticism: A Short History, Leiden 2000, s. 192-207; Reşat Öngören. Tarihte Bir Aydın Tarikatı Zeyniler, İs­ tanbul 2003, tür. yer.; a.mlf., "Nec!büddin b . Büzgaş", DİA, XXXII, 489-490 ; Kamer-u! Huda, Şiha­ beddin Ömer Sühreverdi: Hayatı, Eserleri, Tarikatı (tre. Tahir Uluç). İstanbul 2004 , tür. yer.; Bo Utas, "Notes on Afghan Sufi Orders and Khanaqahs", Afghanistan Journal, Vll/2 (ı 980). s. 6067; lqtidar Husain Siddiqui, "Resurgence of the Suhrawardi Silsila during the Lodi Period (ı 45 ı­ ı 5 76 AD)", Pakistan Journal of History and Culture, Vl/2, Islamabad 1985, s. 53-61; A. Rehmani, "Soharwardia Preaching in Sindh and Multan", Joumal of the Research Soclety of Pakistan, XXXIV Lahare 1997, s. 39-48; A. Bigelow, "The Sufi Practice of Friendship, the Suhrawardi Tariqa and the Development of a Middle Road" , Jusür: The UCLA Journal of Middle Eastern Studies, XV, Los Angeles 1999, s. 14-49; E Sobieroj, " Suhrawardiyya", EJ2 (İng .), IX, 784-786; Nihat Azamat, "Adiliyye", DİA, I, 384; a.mlf.. "Buhfıriy­ ye", a.e., VI, 377; a.mlf., "Bülbül Şah", a.e., VI, 486-487 ; Mehmet Saray, "Afganistan", a.e., 1, 403; Hamid Algar, "Bahfıeddin Zekeriyya", a.e., IV, 462-463; a.mlf.. "Halid el-Bağdfıdi", a.e. , XV, 284; Zehra Tahiri Hakiki, "Celfıliyye", a.e., VII, 258-259; a.mlf., "Hfıksfıriyye", a.e., XV, 208209 ; Süleyman Uludağ, "Devran", a.e., IX, 248; a.mlf.. "Kfışfın!, Abdürrezzfık", a.e., XXV, 5; Orhan Bilgin, "Fahredd!n-i Irfıki", a.e., XII, 84-85; Mustafa Bahadıroğ l u. "İbrahim Zfıhid-i Geylani", a.e., XXI, 360; Tahsin Yazıcı, " İmfıd-ı Fakih ", a.e., XXII, 168; Abdülhamit Birışık- Khalid Zafarullah Daudi. "Keşı:nlr1", a.e., XXV, 327-328. Iii REŞAT ÖNGÖREN SÜKEYNE hint HÜSEYiN ( ~ ,~ ~ ) Sükeyne bint el-Hüseyn b. All b. Eb! Talib ei-Kureşiyye (ö. 117 /735) L Hz. Hüseyin'in küçük kızı. _j Yetmiş yaşında vefat ettiğine dair bilgiden hareketle 47 (667) yılında doğduğu söylenebilir. Annesi Rebab bint imruülkays ei-Kelbiyye'dir. Asıl adı Arnine (Ümeyme ve- 45