Ataköy Sahili’ndeki kamuya ait yerleri işgalden ancak siz kurtarabilirsiniz SAYIN BAKAN SİZİ BAKIRKÖY’E BEKLİYORUZ Geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki Belediyelerin İçişleri Bakanlığı’ndan alınarak kendi Bakanlığına bağlanacağını açıkladı. Özhaseki yaptığı açıklamalarda “ŞEHİR CİNAYETLERİNİN” önlenmesi için belediyelerde imar denetimlerine başlanacağını söyledi. (Yazısı 18. Sayfada) 50 Metrelik SAHİL BANDI KAMUYA MI, YOKSA BU APARTMANLARIN BAHÇESİNE Mİ AİT ? Yazısı 19. sayfada Sürekli, Etkili, Ýlkeli. 24 Y Bakýrköy’de aþýnda SAYI: 262 1 Numara ATAKÖY AĞUSTOS - EYLÜL 2016 FİYAT: 2 http://www.atakoygazete.com.tr Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet ÖZHASEKİ Sefa BİRİNCİ ve Selahattin GÖRKEY’E Bakırköy İlçe Emniyet Müdürü Murat Çetiner, darbe girişiminde hemen kriz masası oluşturdu. Bakırköy’de darbe girişimini bastırdı. BAKIRKÖY EMNİYETİ DARBECİLERE GEÇİT VERMEDİ Anayasal Düzeni bozmaya yönelik,15 Temmuz 2016 gecesi başlayan darbe girişimi akabinde tüm amir kadrosunu, oluşturduğu kriz yönetim merkezinde toplayan Bakırköy İlçe Emniyet Müdürü Murat Çetiner, yapmış olduğu değerlendirme toplantısı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu girişimi engellemek için tüm milletin karşı durması gerektiğini söylemesi akabinde vatandaş desteğini alarak kuvvetlendirdiği mücadelesiyle Bakırköy'deki tüm darbe girişimini bastırarak, girişimde bulunan tüm kişileri kullandıkları silahlarla beraber yakaladı. Bakırköy Emniyeti Güvenlik ve Terörle Mücadele Büro Amirliği bünyesinde oluşturduğu özel ekibi aracılığı ile devam ettirdiği çalışmalarda 85 kişiyi gözaltına alarak, Hava Harp Okulu’nda yaptığı aramalarda SAT komandolarının kullandığı 4 ileri atış kabiliyetli dürbünlü HK416 tüfek, 4 tabanca, saha tipi GPS yön bulma aleti, 364 adet 40 mm bomba atar, 21.200 adet 7.62 MG3 mermisi, 12.000 adet 9mm mermi, 19 adet 66'lık lav anti-tank omuzdan atılan zırh delici, 19 RPG7 roket anti-tank, 134 plastik patlayıcı ateşleyici cihazı, 26 el roketi, 153 metre saniyeli fitil, 37 metre infilaklı fitil, 100 can simidi duman kandili, 24 C 4 plastik tahrip kalıbı, 167 el bombası, 36 aydınlatma mühimmatı ve taktik bıçaklar ele geçirdi. (Yazısı 13. sayfada) TÜRK MÜHENDİSLERDEN GURUR VEREN İCAT ‘ O N L I N E S A Ğ L I K TA K İ B İ ’ Her geçen gün daha da ilerlediğini gördüğümüz sağlık sektöründe başarılı bir icada imzasını atan Delta Teknoloji ve İnovasyon A.Ş. ekibinin geliştirdiği Online Sağlık ve Acil Yardım Sistemi’ni Haziran ayında okurlarımıza duyurmuştuk. Bu kez, bu bilim ekibinin lideri Serkan Güngör’e sistemin detaylarını ve planlanan çalışmalarını sorduk. (Yazısı 7. sayfada) AÇIK MEKTUP Yazısı 17. sayfada NEREDE BENİM TURİZMİM? Nerede o usta Turizmciler? 40 yılı aşıyor Turizm alanındaki çabam, 2000’li yıllardaki arşivlere baktım; bırakın yılda 10 - 20 gösteri programını, 2005 yılında mayıs ayında 30 günde 55, 1001 gece programı yapmışız!! Göksenin İleri anlatıyor... (Yazısı 9. sayfada) DUYURU Muhabirimiz Yavuz ARPACIK ’ın Gazetemizle ilişiği kalmamıştır. Önemle duyurulur . 3 AYIN YAZISI ARTIK YETER... ‘ E P İ L E P S İ Y L E YA Ş A M ’ SEMİNERİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ Epilepsi Hastaları ve Yakınları Derneği’nin düzenlediği ‘Epilepsiyle Yaşam’ semineri, Büyükçekmece Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde görev yapan Doktor Betül Tekin’in katıldığı seminerde; Epilepsi nedir? Epilepsili hastalara nasıl yardım edilir? ve Epilepsi ile yaşam konuları hakkında bilgi verilen seminer sonrası Betül Tekin, katılımcıların sorularını yanıtladı. İki ayda bir kez çeşitli yerlerde yeni seminerler düzenleyeceklerini duyuran Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Öztürk, “Her geçen gün, hem üye sayısının, hem seminer verilen yer sayısının artması ve daha çok noktaya uzanarak, ülkemizin birçok noktasında bulunan epilepsili hastalarımıza dokunmayı amaçlıyoruz,” diye konuştu. BAKGEM ’DEN ÜNİVERSİTEYE YERLEŞTİRMEDE YÜZDE 90 BAŞARI Bakırköy Belediyesi Gençlik Eğitim Merkezi’nde (BAKGEM) üniversite sınavına giriş için eğitim gören öğrenciler arasından 5 öğrenci bu yılki sınavda dereceye girdi. Bu yıl 250 öğrencinin eğitimlerine katıldığı BAKGEM’de, üniversiteye yerleştirmede başarı oranının yüzde 90 olduğu ve kontenjanları arttırma kararı alındığı duyuruldu. ‘GURUR DUYUYORUM’ Çocuklara ve gençlere yönelik yürütülen faaliyetleri sürdüreceklerini belirten Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, “Belediye olarak, Bakırköy’e sanat, spor ve özellikle eğitim alanlarında hizmet etmeyi önceliğimiz olarak görüyoruz. Verdiğimiz hizmetlerin meyvesini gördüğümüzde ise ayrı bir gurur duyuyoruz. Bu yıl özellikle eğitime destek programımızdan yararlanan 5 öğrencimizin üniversiteye girişte derece yapmış olmaları bizi cesaretlendirdi. Bu sayede 250 kişi olan kapasitemizi 2016 – 2017 eğitim öğretim yılında yeni yerimizde 400 öğrenci kapasitesine çıkaracağız,” diye konuştu. 15 Temmuz’da yaşananlar ülkemizin üzerine bir kabus gibi çöktü. Görsel ve yazılı basında o günden bu yana günün 24 saatinde, görüyor ve dinliyorsunuz. Önüne gelen ekranlarda. Bilgi kirliliği almış başını gidiyor. Garip karşıladığım nedir biliyor musunuz? İtirafçıyım diye ortaya çıkanlar ekranlarda boy gösteriyorlar. Bunlara sormak gerekiyor, bu Özcan Atamer güne kadar neredeydiniz? Madem anlattıklarınızı biliyordunuz neden ülkenizi seven kişiler olarak yetkilileri uyarma gereği duymadınız? Şimdi mi aklınız başınıza geldi? Darbe girişimi ardından en önemli gelişme Cumhurbaşkanı ve liderlerin bir araya gelmesiydi. Verdikleri o fotoğraf özlenen bir tabloydu. Bu birlikteliğin, diyaloğun sürmesi halinde pek çok sorunun kolayca çözülebileceğini düşünenlerdenim. Hatta diyorum ki liderler bir araya gelse en azından bir yıl için Milli Mutabakat Hükümeti kursalar. İşte o zaman sorunlar daha kısa sürede çözülmez mi? ***** Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki özellikle imar konularında çok önemli açıklamalarda bulundu. Açıklamalarının bir yerinde de Mahalli İdarelerin kendi Bakanlığına bağlanacağını söyledi. Özhaseki’nin açıklamalarını gazetemizde okuyacaksınız. Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’yi Bakırköy’e davet ettik. Neden mi? Ataköy Sahili’ndeki kamuya ait inşaat firmaları tarafından işgal altında bulunan 50 metre sahil şeridini ancak o kurtarabilir. Bakırköy Kaymakamlığı maalesef görevini yapmıyor. Bakırköy Belediyesi de yazışmalara verdiği cevaplarla Bakırköylüler’in değil inşaat firmalarının yanında duruyor. 3091 sayılı bir yasa var; Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkındaki yasa. İlçelerde bu yasayı Kaymakamlıklar uyguluyor. Ben, 31.08.2015 tarihinde sahillerdeki işgallerin kaldırılması ile ilgili Kaymakamlığa dilekçe ile müracaat ettim. Valilik 16.10.2015 tarihinde verdiği cevapta ‘’... 19. madde gereğince kıyılarda ve sahil şeritlerinde yapılan uygulamaların kontrolü Belediye ve mücavir alan sınırları içinde Belediyelere bırakılmış olup....’’ diyor. Kaymakamlık gereğinin yapılması için yazıyı Bakırköy Belediyesi’ne gönderiyor. Bakırköy Belediyesi, Başkan Yardımcısı Erkan Kılıç imzası ile cevap veriyor; ‘’..... 3621 sayılı Kıyı Kanunu gereğince inşai faaliyetler tamamlandıktan sonra Yapı Kullanma İzin Belgesi verilmeden söz konusu alanların işgalden arındırılması ve kamu kullanımına açılması sağlanacaktır....’ diyor Verilen bu cevaptan da anlaşılacağı gibi kamuya ait alanların işgal altında olduğunu Belediye resmi yazı ile teyid ediyor. Bu durumda Bakırköy Kaymakamlığı’nın 3091 sayılı yasayı uygulayıp gereğini yaparak sahilleri işgalden kurtarması gerekiyor. Kaymakamlığa görevini hatırlatıp bir dilekçe daha veriyorum. Ancak aynı yazışmalar, aynı cevaplar... Sizin anlayacağınız işgalleri kaldırması gereken devlet kurumları, yazışmalarla işi sürüncemede bırakıyor. Her konuda olduğu gibi yapanın yanına kar kalıyor. Gazetemiz bu konunun takipçisi olmaya devam edecek. Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’ye benim güvenim sonsuzdur. Bu konuları çok iyi bilir. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde çok büyük ve kalıcı hizmetler vermiştir. Bakırköy Sahilleri’ndeki kamu arazilerinin işgallerinin ancak Özhaseki tarafından çözüleceğine inanıyorum... ***** Sivil Toplum Kuruluşlarının ortak özellikleri nelerdir? Gönüllülük esasına göre çalışırlar. Tek hedeflerinin toplum faydasına hizmet etmek olmasıdır. Şöyle çevrenize bir bakın bakalım, bu özellikler doğrultusunda faaliyet gösteren kaç Sivil Toplum Örgütü görebileceksiniz. Böyle olamamasının en önemli nedenlerinin başında siyasilerin büyük bölümü ile birlikte iktidardan düşmüş, iktidar dönemindeki alışkanlıklarını devam ettiren bazı siyasi meftalar yüzündendir. Gazetemizde okuyacaksınız; Bakırköy’deki Kızılay yetkililerinin Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi yanına hastane yapmaya kalkmalarını. Tarihi eserin yanına, küçücük araziye hastane yapılamaz diyoruz, halk direniyor sivil toplum kuruluşlarından ise ses çıkmıyor. Sosyal Demokrat Belediyemiz ise yapılmaması için çaba göstermesi gerekirken, yapılması yönünde çaba gösteriyor. Halkın otopark olarak kullandığı kamu arazisini inşaat alanına dahil ediyorlar. Belediye, şikayetleri dikkate bile almıyor. Bir sivil toplum kuruluşu başkanı da açıkca ve alenen Bakırköylüler’e ihanet ettiğinin farkında olmasına rağmen yapılması yönünde tavır koyuyor. Ben artık yeter diyorum ve Bakırköy’e ihanet edenleri açıklamaya başlayacağımızı açıkca ilan ediyorum. e-mail: ozcanatamer@atakoygazete.com.tr 5 5 TÜRK KADINLAR BİRLİĞİ BAKIRKÖY ŞUBE BAŞKANI ASUMAN ERKAN: ‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN KİMSE HABERDAR DEĞİL’ KADINLAR HAKLARINI BİLMİYORLAR ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’, yani kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesinin üzerinden 2 yıl geçti. 81 maddeden oluşan ve oldukça kapsamlı olan düzenlemelerin önleme, koruma, kovuşturma ve bütüncül politikalar olarak dört başlık altında toplandığı bu sözleşme, özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddet konusunda Avrupa çapında hazırlanan ilk ve tek sözleşme olma özelliği taşıyor. 2011 yılının Mayıs ayında imzalanan ve Türkiye’nin ilk imzacı olarak taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girmişti. Kadına yönelik şiddetin bir kez daha insan hakkı ihlali ve ayrımcılık olarak tanımlandığı ve hayatımıza pek çok yeniliği getirmesi beklenen bu sözleşme, amacına ulaşabildi mi? Türk Kadınlar Birliği, Bakırköy Şube Başkanı Asuman Erkan’a, konu ile ilgili sorularımızı yönelttik. Sayın Erkan, İstanbul Sözleşmesi’nin içeriği hakkında bilgi verir misiniz? Öncelikle bu sözleşme, kadınları her türlü şiddetten korumak, kadına yönelik ve ev içi şiddeti önleyip, bunların kovuşturmasını yaparak, şiddeti ortadan kaldırmak için hazırlandı. Kadınların güçlendirilmesi yoluyla kadın ve erkek arasındaki somut eşitliği sağlayarak, ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve bu maksatla uluslararası işbirliğini güçlendirmek sözleşmenin en önemli amaçları. Tabii bunları yaparken örgütlere ve kolluk kuvvetlerine destek sağlayarak, bu şiddetin ortadan kaldırılması için bütünsel bir yaklaşımın benimsenmesine çalışıldı. Amerika’ya yerleşen, çok zorluk çekmiş bir kadınmış. Bir derste, ders konusu olarak kadın sınıfa davet edilmiş ve sınıfta hayatını anlatmış. Sonunda öğrencilere sorulan soru şu: ‘Zorluklar karşısında ne şekilde davranırsınız ve bu zorluklarla mücadele için gereken gücü nereden alırsınız?’ Demek istediğim, orada çocuklar hayatı kıyas ve empati yoluyla öğreniyor ve düşünmeye teşvik ediliyor. Bu şekilde yetişen nesiller de haklarının bilincinde ve özgür oluyor. Kendi New York ziyaretim sırasında, oradaki kadınların sokaklarda ne kadar özgür olduklarını gördüm ki; ben de Türkiye’de yaşayan özgür kadınlardan biriyim. O yüzden çok fazla fark olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca, orada devletin kadınlara sunduğu olanaklar çok daha farklı. Kadına yönelik şiddet konusunda gördüğünüz başlıca sorunları Türkiye ve Bakırköy ölçeğinde değerlendirebilir misiniz? Türkiye’de durum ne yazık ki fecaat… Örneğin bir kadın, bir şekilde kocasından boşanıyor. Fakat sonrasında bile adam, kendini kadının sahibi zannediyor, öldürme hakkını kendinde görüyor. Daha önce de söylediğim gibi, bunun temel kaynağı da eğitimsizlik. Bu noktada, bu kişileri yetiştiren ailelerin, annelerin de suçu ne yazık ki büyük. Bir toplumsal bilinç sorunu olduğunu söylemek mümkün. Bakırköy’de ise eğitim ve kültür seviyesinin farklılığından dolayı, kadına yönelik şiddet olayına pek rastlamadım. Tüm Türkiye ile kıyaslayınca, Bakırköy’ün çok iyi bir seviyede olduğunu söylemek mümkün. Peki, Bakırköy’de düzenlenen, kadınlara yönelik sosyal faaliyetleri yeterli buluyor musunuz? Evet, yeterli olduğunu söyleyebiliriz. Bakırköy Halk Eğitim Merkezi’ndeki kurslar yaz döneminde bile devam ediyor. Bakırköy’de yaşayan kadın profilinin eğitim ve kültür açısından daha yüksek konumda olması sebebiyle, zaten bu tip faaliyetlerin çok fazla Sözleşmenin yürürlüğe girmesinin üzerinden iki yıl geçti. Peki, bu sözleşme Türk Kadınının hayatında hissedilir değişiklikleri beraberinde getirdi mi? Pek çok kişi bu sözleşmenin hayati önem taşıdığını söylüyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Ben de hayati önem taşıdığını düşünüyorum. Bu sözleşmeyle kadınlara pek çok hak tanındı ve sözleşmenin altında zamanının Başbakanının, Aile Bakanı’nın imzaları var. Fakat göründüğü kadarıyla, şu an imzalanmış halde masada bekliyor. Türkiye’de kadın olmanın zorluklarını, gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda ne gibi farklar görüyorsunuz? Türkiye’de ne yazık ki eğitim ve kültür açısından düşük bir profil görüyoruz. Bundan kaynaklanan pek çok zorluk var. Bu yüzden, başka yerlerle kıyaslayınca söylenecek çok şey çıkar ve bunların tamamı eğitim konusuyla açıklanabilir. Amerika’da yaşayan bir yakınımın çocuğunun okulunda, kütüphanede çalışmakta olan 82 yaşında bir kadın olduğunu öğrendim. Yahudi asıllı olduğu için 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya’dan Rusya’ya kaçan, oradan da Birliği Bakırköy Şubesi’ Facebook sayfasından yapıyoruz, buradan takip edilebilir. Şube çalışmalarınızda Bakırköy Belediyesi’nden destek alıyor musunuz? Evet, belediyemiz de çalışmalarımızı önemli ölçüde destekliyor. Daha önce ne zaman bir yere yardım götürecek olsak, aracımızı Bakırköy Belediyesi tahsis etti. Yeri gelmişken bu anlamda Bakırköy Belediyesi’ne de çok teşekkür ettiğimi belirtmek isterim. Aynı zamanda Bakırköy Kadın Meclisi’nde de bir yandan görev alıyorum. Kadın Meclisi’yle de pek çok çalışma yaptık ve bu anlamda belediyemizin desteğini aldık. ‘ÇOK DAHA FAZLA KADINA ULAŞMALIYIZ’ Dernek çalışmalarının amacına ulaştığına inanıyor musunuz, geliştirmek için neler yapıyorsunuz? Pek çok başarılı çalışma gerçekleştirdik. Fakat hala ulaşamadığımız çok fazla kadın var. Daha derine inmeli ve daha çok kadına ulaşmalıyız. Örneğin, Bakırköy Şubesi olarak gerçekleştirdiğimiz faaliyetler genel olarak Yunus Emre Kültür Merkezi’nde oluyor. Bunun yerine meydanlara inmemiz gerektiğini düşünüyorum. Özgürlük Meydanı’nda gerçekleştireceğimiz bir etkinlikle çok daha farklı kesimlerden kadınlara ulaşmamız mümkün olacaktır. Etkinliklere katılan yüzler değişmiyor. Bu konuyla ilgili Kültür Üniversitesi bize destek oldu ve çalışmalarımızı Şirinevler çevresindeki kadınlara da duyurduk; fakat katılımcılarımız değişmedi. Çok daha fazla kadına ulaşmalı, çok daha fazla kadını hakları konusunda bilinçlendirmeli ve sosyal hayata kazandırmalıyız. Kadın Meclisi olarak da yaptığınız çalışmalardan biraz bahseder misiniz? 14 Şubat’ta Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nu ziyaret ederek, orada kadınlarla vakit geçirdik, oradaki kadınlara ve cezaevinin kreşine hediyeler götürdük. Başka birgün yaşlılar evine bir kuaför götürerek, oradaki kadınların saçlarını yaptırdık, onlarla sohbet ettik. Kanser Haftası’nda Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Onkoloji Servisi’nde yatan kadın hastalara kitaplar götürdük, konuşup, moral vermeye çalıştık. Bunlar gibi daha pek çok çalışmamız oldu. ‘KADINLAR HAKLARINI BİLMİYORLAR’ Aslında şu anda hissedilir bir değişiklik olduğunu söylemek ne yazık ki çok zor. Hala pek çok kişi sözleşmeden haberdar dahi değil. En önemlisi de kadınlar. Kadınlar, haklarını bilmiyorlar. Böyle bir durum içerisinde sözleşmenin hissedilir değişiklikleri getirdiğini söylemek mümkün olmuyor. Biz de kadınları, hakları konusunda bilinçlendirmek amacıyla pek çok etkinlik düzenliyoruz, seminerler veriyoruz. Geçtiğimiz Nisan ayında ‘Tutunduklarımız: İstanbul Sözleşmesi’ adında bir çalıştay düzenledik ve bu sözleşmenin ne şekilde uygulanacağı konusunu konuştuk. Gerçekten, uygulanması hiç zor olmayan bir sözleşme. Fakat kadınlarımız haklarını bilmediği sürece, uygulamada bir şey görmek zorlaşıyor. en önemli sorunun eğitim olduğunu düşündüğümüzden, bu konunun üzerine de ağırlık veriyoruz. Ayrıca şube olarak gerçekleştirdiğimiz etkinliklerin duyurusunu ‘Türk Kadınlar Türk Kadınlar Birliği olarak şiddete maruz kalan kadınlar için danışmanlık hizmeti sağlıyor musunuz? olmasına gerek yok. Bizim kazanmamız gereken, haklarını bilmeyen ve sosyal hayatın dışında kalmış kadınların çoğu zaten burada yaşamıyor. Fakat yine de mevcut kurslara ek olarak dans, tiyatro gibi kursların açılmasının faydası olacağını düşünüyorum. ‘EN ÖNEMLİ SORUN EĞİTİM’ Türk Kadınlar Birliği’nin çalışmalarından biraz söz eder misiniz? Öncelikle, derneğimiz oldukça eski ve köklü bir dernek. Tarihimiz 1924 yılına kadar uzanıyor ve toplumsal ve siyasal yaşamda hak ettiğimiz yerimizi almak için bugüne kadar çok fazla çalışma yaptık. Çalışmalarımıza kaynak sağlaması amacıyla bazı yemek ve gezi organizasyonları düzenledik. Sosyal anlamda ise şube olarak, bilinçlendirme amaçlı seminerler, paneller, toplantılar düzenliyoruz, okullara yardım götürüyoruz. İzmit’in Akmeşe Köyü’nde ve Kırklareli’nin Sinanlı Köyü’nde birer okula yardım götürdük. Köylerdeki okulların durumu gerçekten hiç hoş değil. İzmit’te gittiğimiz okulun öğretmenler odasının damı akıyordu. Kırklareli’ndeki okulun da pek çok eksiği vardı fakat anasınıfının hiçbir şeyi yoktu. Biz de bu noktaya yoğunlaştık. Anasınıfının salıncağından tutun da masasına kadar her şeyini bulduk ve oradaki anasınıfını çok güzel bir hale getirdik. Tabii bu çalışmaları, gönüllülük esasına dayandığı için çok kısa sürede gerçekleştirmemiz mümkün olmuyor. Kadın hakları konusundaki Evet, derneğimiz neredeyse Türkiye’nin her noktasında mevcut. ‘www.turkkadinlarbirligi.org’ adresinden her şubenin ve şube başkanlarının telefon numaralarına ulaşabilirler. Bize bu şekilde telefonlar geldiğinde, kendilerini gerekli şekilde yönlendiriyoruz. Fakat dernek bünyesinde bu konu için ayrılmış özel bir merkezimiz yok. ‘BÜTÜN KADIN DERNEKLERİ BİRLEŞMELİ, EĞİTİM POLİTİKASI DÜZENLENMELİ’ Son olarak, kadınlar için daha yaşanılabilir ve daha eşit bir ortam sağlamak için neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Kadınların sorunlarının çözümü eğitimden geçiyor. Sadece kadınların değil, toplumdaki herkesin bu anlamda bilinçlenmesi gerekiyor. Bu da eğitim politikasının düzenlenmesi ile gerçekleşir. Bu anlamda ben, bütün kadın derneklerinin birleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’deki bütün bu oluşumların birleşmesi ciddi anlamda ses getirecek ve hükümete kadın haklarıyla ilgili düzenlemeler için gerekli baskıyı hissettirecektir. Sadece bu da değil, toplumun tamamen bilinçlendirilmesi ve eğitim seviyesinin arttırılması lazım. Kadınların, haklarını öğrenmesi çok önemli. Kadın şiddete maruz kalıyor, fakat bunu ifade etmiyor. Korkuyor, saklıyor, içine atıyor. Toplumda hala ‘kocandır, döver’ bilinciyle hareket eden insanlar var. Bütün bunların çözümü ise eğitimden geçiyor. Ömer Faruk MAKİNA 7 Her geçen gün daha da ilerlediğini gördüğümüz sağlık sektöründe başarılı bir icada imzasını atan Delta Teknoloji ve İnovasyon A.Ş. ekibinin geliştirdiği Online Sağlık ve Acil Yardım Sistemi’ni Haziran ayında okurlarımıza duyurmuştuk. Bu kez, bu bilim ekibinin lideri Serkan Güngör’e sistemin detaylarını ve planlanan çalışmalarını sorduk. TÜRK MÜHENDİSLERDEN GURUR VEREN İCAT: ‘ONLINE SAĞLIK TAKİBİ’ Kendinizden ve çalışmalarınızdan biraz bahseder misiniz? Meslek hayatıma 2005 yılında Bilgisayar Mühendisi olarak başladım. Bilgisayar Mühendisliği ve Yapay Zekâ alanında yüksek lisans eğitimi aldıktan sonra Yapay Zekâ ve Yapay Sinir Ağları üzerine uzmanlaşmaya yönelip, sağlık teknolojileri ve ileri savunma sistemleri alanlarında çalışmalar yürüttüm. Yüksek Lisans eğitimim sürerken ve eğitim sonrası birçok özel projede yer aldım. Bu süreçte iki TÜBİTAK projesi hazırladım ve hayata geçirdim. Şu anda da üçüncüsünü yönetmekteyim. YÜZDE YÜZ TÜRK MÜHENDİSLİK ÜRÜNÜ Yaptığınız çalışmalar ve şu an geliştirdiğiniz mevcut sistem hakkında bilgi verir misiniz? Sağlık alanında insansız ve yapay zekâ destekli sağlık teknolojileri üzerine ben ve ekibim yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Acil durum tespit cihazları, online sağlık takip cihazları, görüntülü muayene cihazları gibi ürünlerin yanı sıra ülkemizin ilk medikal robotunu da tamamlamak üzereyiz. Online Sağlık Takibi ve Acil Yardım Sisteminde, kullandığımız donanım ve yazılımlar tamamen bize ait olup, patentlidir. Ayrıca bu ürünlerin üretimini de %100 Türk Mühendislik Ürünü olarak bizzat kendimiz yapıyoruz. Bu sistemde bize başvuran hastalarımızı önce evlerinde uzman doktorumuza muayene ettirip, detaylı bir Check-Up yaparak, kişi için özel bir dijital sağlık veri tabanı oluşturuyoruz. Uzman doktorumuzun değerlendirme sonucuna göre kişinin ihtiyacı olan cihazlar belirleniyor. Bu aşamada bir mühendisimizle kişinin evinde keşif yaparak olası riskler analiz ediliyor. Tüm bu değerlendirmeler sonucunda kişinin evine bir merkezi ünite cihazı kuruluyor ve belirlenen ihtiyaçlar doğrultusunda tansiyon, şeker, kolesterol, ateş, solunum, nabız, EKG, kilo gibi verileri takip edecek ev tipi sağlık cihazları ve çeşitli sensörler yerleştiriliyor. Bu cihazların tamamı kablosuz olduğu için kurulum ve montaj da gerekmiyor. Ayrıca kişiye kablosuz bir acil yardım butonu veriyoruz. Bu buton bileklik, kolye ya da cepte taşınabilen formlarda oluyor. Cihazların kurulumundan itibaren kişinin sağlık ölçümleri 7/24 sisteme kayıt edilmeye başlanıyor. Bu ölçümler uzmanlar tarafından sürekli takip ediliyor. Sağlık ölçümlerinde bir anormallik olması durumunda sistem otomatik olarak alarm durumuna geçiriyor. Oluşan acil durum çağrıları için bölgesel çağrı merkezlerimiz ve bu çağrı merkezlerinin kontrol edildiği bir komuta merkezimiz bulunuyor. Bu merkezlerimizde sürekli 30 nöbetçi doktor ve 100’e yakın sağlık uzmanımız bulunuyor. Sistem alarm durumuna geçtiğinde çağrı merkezimizde bulunan doktorumuz, hasta ile evde bulunan merkezi ünitemiz üzerinden iletişime geçiyor. Bu aşamada hastanın durumuna göre uzaktan muayene, yerinde müdahale ya da acil müdahale ve transfer aksiyonlarından hangisi gerekiyorsa devreye alınıyor. Kişinin evde ani rahatsızlanması, düşmesi, bayılması gibi durumlarda kişinin evine yerleştirdiğimiz çeşitli sensörlerle kişinin durumunu hemen keşfedebiliyor ve otomatik olarak acil yardım çağrısı oluşturarak ambulans müdahalesini sağlıyoruz. Bütün bu hizmetler 7 gün 24 saat hastaya sunulduğunda hastanelerin acil bölümlerine yapılan başvuru sayısının oldukça düştüğünü, hastanın evinde güven içerisinde yaşayabildiğini ve daha sosyal olmaya başladığını görüyoruz. ‘KAYIP VAKALARININ ÖNÜNE GEÇMEK MÜMKÜN’ Uydu Takip ve Acil Yardım Sistemimiz ise, kişinin konumunu 7 gün 24 saat takip etmeye olanak tanıyor. Bu ürünümüz kullanıcının mevcut durumuna ve talebine göre ya bir bileklik oluyor ya da bir cep butonu oluyor. Bu sistemle kayıp vakalarının tamamen önüne geçebileceğimize inanıyoruz. Ürün kullanıcıları için harita üzerinde güvenli bölge ve tehlikeli bölge belirlemeleri yapılabiliyor, böylece kullanıcı güvenli bölgenin dışına çıktığı anda otomatik olarak alarm oluşuyor ve müdahale sağlanıyor. Bu ürün aynı zamanda kişinin nabız, solunum ve günlük aktivite verilerini de takip ederek sisteme yüklüyor. Düşme ve bayılma durumlarında otomatik olarak acil yardım çağrısı oluşturuyor ve kişinin bulunduğu noktaya ambulans gönderilmesini sağlıyor. TÜRKİYE’NİN İLK MEDİKAT ROBOTU GELİYOR Bunların dışında 2017 yılında ülkemizin ilk Medikal Robotu’nun lansmanını yapmayı planlıyoruz. Bu robot aynı zamanda dünyada ilkyardım yapabilen ilk robot olma özelliğini de taşıyor. Bir diğer ürünümüz ise özellikle askeri amaçla kullanılacak olan yapay zekâ destekli insansız keşif ve koruma aracı. Bu araç askeri konvoylara eşlik ederek keşif yapma, mayın tarama ve imha, tehlikeleri belirleme ve yok etme, güzergâh haritalandırma gibi özelliklere sahip aynı zamanda sınırlarda ve arazi koşullarında da görev yapabilecek teknoloji ve donanıma sahip. Dışarıdan bakıldığında iki farklı alanda çalışmalar yürütüyormuşuz gibi görünse de aslında biz sağlık teknolojileri ve ileri savunması sistemlerini de birleştirerek özellikle askerlerimizi ve polislerimizi acil durumlara karşı uyarma, tehlikelerden koruma ve acil durumlarda sağlık müdahalesini tüm fiziksel koşullara rağmen yapma kapasitesine sahip bir teknoloji üzerinde çalışıyoruz. Sistemi satın almak mümkün mü? Verdiğimiz hizmetlerle birlikte sistemimizi kiralıyoruz. Bunun nedeni sistemimize sürekli yeni özellikler ve hizmetler katıyor olmamız. Bu yeni özelliklerden ve hizmetlerden müşterilerimizi ücretsiz olarak yararlandırabiliyoruz ancak satın alma durumunda bunu maalesef yapamıyoruz. Sistemi kullanan hastanın durumunda değişiklikler olması, kullandığı bazı cihazlara artık ihtiyacının kalmaması ya da başka cihazlara ihtiyaç duyması gibi durumlar söz konusu olabiliyor, ürünleri satmaya kalktığımız zaman bu tür durumlar müşterilerimize maddi açıdan gereksiz yük bindiriyor ancak kiralama sisteminde böyle olumsuzluklar baştan engellenmiş oluyor. Buna rağmen, satın almak isteyen müşterilerimiz olursa tabii ki diledikleri ürünleri satabiliriz ancak bugüne kadar satın almak isteyen olmadı. Sistemi ne şekilde geliştirmeyi düşünüyorsunuz? Öncelikle sistemimizi tüm ülke çapında yaygınlaştırmak ve bu hizmetlerden tüm vatandaşlarımızın faydalanabilmesini sağlamak istiyoruz. Bu süreçte hizmetlerimizi sadece özel değil genel olarak sunabilecek bir yapıya kavuşturup ilgili devlet kurumlarıyla ve devlet hastaneleriyle de entegre etmeyi düşünüyoruz. Bir diğer planımız ise acil haller, cerrahi işlemler ve ileri tetkikler dışında tüm temel sağlık hizmetlerini ev ortamında sunabilecek bir yapıyı kurabilmek. Ürünlerinizin hedef kitleden bahseder misiniz? Hedef kitlemiz tüm dezavantajlı gruplar. Bunların içinde yaşlılar, Alzheimer ve Demans hastaları, evde bakımı gereken ya da tedavisi evde sürdürülen hastalar, şeker hastaları, tansiyon hastaları, kalp hastaları, bedensel engelliler, zihinsel engelliler, yatağa bağımlı yaşayanlar, hamileler, çocuklar ve panik atak hastaları var. Oldukça geniş bir hedef kitlemiz var ancak detaylı bir analiz yapıldığında tüm bu grupların sağlık alanındaki sorunlarının birbirine oldukça benzediğini görebiliyorsunuz. Benim ve ekibimin ilk çıkış noktası Alzheimer ve Demans hastalarıydı, akabinde bu hedef kitle büyüdü ve tüm yaşlılarımızı kapsamaya başladı daha sonra da belirttiğim diğer grupları da içine alan bir yapı oluştu. Bugün tüm bu gruplara profesyonel çözümler sunabiliyoruz ve hizmet verebiliyoruz. Bütün bu grupların içinde sizin için en özeli hangisi? İnsanların bedenleri yaşlanıyor ancak duyguları, hisleri, düşünceleri, arzuları yaşlanmıyor. Bu sebeple, benim için en özel grup yaşlılar. Yaşlılarımız bizim en büyük değerlerimiz, gerekli saygıyı ve hizmeti sonuna kadar hak ediyorlar. Hedef kitlenizi genişletmeyi düşünüyor musunuz? Hedef kitlemize orta yaş grubu sağlıklı bireyleri de eklemek istiyoruz. Buradaki amacımız ise koruyucu sağlık hizmetlerini yaygınlaştırmak, hastalıkların erken teşhis ve tedavisini sağlamak ve orta yaş grubunu daha sağlıklı geçirecekleri bir yaşlılık dönemine hazırlamak olacak. Sağlık ürünlerinizi geliştirirken birlikte çalıştığınız ekip profili hakkında bilgi verebilir misiniz? Ürün geliştirmelerini yaptığımız ekibimiz Bilgisayar Mühendisleri, Elektronik Mühendisleri ve Doktorlardan oluşuyor. Bu ekip fikir aşamasından başlayıp projelendirme ve prototipleme sürecine kadar projeyi şekillendiriyor. Daha sonra prototipler üzerinde yapılan testler başarılıysa alt ekiplerimiz yazılım, tasarım gibi detay çalışmalara başlıyorlar. Ürünlere rağbeti değerlendirebilir misiniz, sizce şu ana kadar beklenen ilgiyi gördü mü? Projemizi hayata geçirirken bu konuda endişelerim vardı ancak beklediğimizin çok üzerinde bir taleple karşılaştık. Özellikle Avrupa ülkelerinden talep görüyoruz hatta bizi bu konuda çok şaşırtan Uganda’dan bile toplu ürün siparişi aldık. Ürünlerimize bu derece talep olması bizi oldukça sevindirdi ve motive etti. Arzu GİRİT MERTER’DE BEKLENTİLERİN SONU YOK ÇÜNKÜ HER ZAMAN BİR FAZLASI VAR… SATIŞ OFİSİ MEHMET NEZIH ÖZMEN MAH. ZEKİ SOKAK NO:2 GÜNGÖREN / İSTANBUL T: 0 212 662 30 00 (PBX) F: 0 212 662 31 00 www.cetinsaya.com 9 NEREDE BENİM TURİZMİM? Nerede o usta Turizmciler? 40 yılı aşıyor Turizm alanındaki çabam, 2000’li yıllardaki arşivlere baktım; bırakın yılda 10 - 20 gösteri programını, 2005 yılında mayıs ayında 30 günde 55, 1001 gece programı yapmışız!! Ve yine notlarımızdan görüyoruz ki 2005’den 2015’e 50 gece yapmamışız. Hidiv Kasrı, Malta Köşkü, Beyaz Köşk, Turing Tesisleri, Hilton, Sheraton, Dedeman, The Marmara, Klasis, Çırağan, Swiss, Conrad... Has bahçe, Silahhane, Yıldız Sarayı, Yedikule Hisarları, Rumeli Hisarı; daha birçok yer. Nerede Benim Ustalarım; İnci ve Fethi Pirinçcioğlu, Ferit Epikmen, Ahmet Teker, Onur Dağoğlu, Ömür Çağlar, Nurdan Üstman, Sarım Kibar, Cem ve Hülya Aslantaş, H Duthil, Bay Zakari, Sadettin Bülbül, Hüseyin Kurdoğulları, Mümtaz Teker, Talha Çamaş, Kasım Zoto, Fikret Atalay, Caner Şaka, İskender Çayla ve onlarca anı ve hatıra ile belki de anımsamadığım yol Arkadaşlarım, Dostlarım, Öğretmenlerim... Konusunda ilk ve tek olmayı başardığım ve halen işinin başında, hem de 40 yıl öncesi heyecanı ve dinamikliği ile Turizm olgusunun ve hizmette sınır yoktur şiarının mümtaz yöneticileri nerelerdesiniz.! Bacasız sanayinin amatör ruh zenginliği ile iş yapmanın ve başarmanın keyfini yaşadığımız zamanların aktörleri, Turizm yapıp kültür yüklediğimiz keyifli yorgunlukların konukları, 70’li yıllardan 2000’lere varan süreçte yurdumuza gelen şanslı turistler, konukluğu konuk gibi, ev sahipliğinin de amatör ruhun profesyonel ve disiplinli kadroları... SKALİTE 98 Ödülü’nü İlk, Tek ve Halen işinin başında alırken sadece 14 önemli isimle birlikte olmanın onuruna yaklaşmak zor, hatta imkânsız... Aradan geçen 12 yılda değişen sadece Turizmciler... Yılda bir kaç kez gelen Orient Expressi, Karaköy limanına yanaşan gemileri, oradan oraya, otelden otele, alt kattan üst salona koşuşturulan turizmin tatlı kokusu ve görev aşkı ile oluşan mecalsiz yorgunlukları fakat emsalsiz keyfi şimdi kaç kişi bilir acaba!.. Yine de SORUYORUM: YURDUMUN TEK İHRAÇ ÜRÜNÜ TURİZMİM NEREDE? Sanırım o ustalarla kayboldu gitti; Gidenlere Allah rahmet, Kalanlara Allah selamet versin... Sadece Sevgi ve Saygılarımı iletmek istedim... Göksenin İLERİ / Mart 2010 ***** Ve üstteki yazımın üzerinden tam 6 yıl geçmiş! Yazımda da olduğu gibi can çekişmekte olan, yurdumun tek ihraç kaynağı, Devlet bütçemin tek dış para kaynağı Turizm tamamen yok oldu. Özellikle 2000’li yıllarda Cumhuriyet Caddesi Elmadağ Bölgesi Turist operatörleri ile kaynarken aynı caddede, hatta aynı binada olan acentalar birbirlerinden grup çalmaya çalışırken, bu feryadı etmeye başlamış, hatta aynı grup, aynı gemi, aynı incentive için belki 10 acentadan teklif alır adeta herkes kendini bilirken ben bütün acentaların potansiyelini bilirdim. Son 10 yıl içinde bu mantığa destek bir sürü sorunlar yurdumda yaşandı. Pek tabii terör başta olmak üzere onca sorun Turizmin başına yıkıldı. Peki en az Turizm bu sorunlar kadar bilinçsiz turizm politikası, ucuz fiyat teklifleri, yolcu başına verilen +paralar, anut müessesesi, zorla alış verişe sokulan turist, olmadık uygulamalar, enayi yerine konan ziyaretçiler bu günü hazırlayan başlangıçlar değil mi! Hatta saltanat içinde yaşayan turizmin varisleri 2. jenerasyon; Ustalar aradan çekilince işler tıkırında muhabbeti ile keyfine baktılar zamanın… Geri gidişi göremediler! İlk ve tek olarak ve halen işinin başında bir yönetici olarak bugün aradan geçen 40 yıl içerisinde Turizmin ülkemizde başlayış ve bitişine şahit olmuş biri olarak hüzünlü bir mutluluk yaşamaktayım. Yazacak çok şey var; 2010 yılında yukarda yazdığım yazının başında, bir Mart ayında 55 gece yaptığımızı yazmıştım. 2005’den 2015’e 50 tane gece yapmadık. Yani bir ayda yaptığımızı, 10 yılda yapmadık, Varın %’deyi siz hesaplayın. Sakın senin iş hacmin azaldı demeyin. Ben halen aynı portföyle çalışmaktayım ve onlar halen sektörün önde gelenleri, zaten 2010’dan bu güne onlar da bıraktı. Bacasız sanayinin ülkemize döviz kazandıran tek girdi kaynağıdır Turizm. Ülkemin yurt dışına ihraç edip girdi sağladığı başka bir ürünü yok. Turizm bize sadece ekonomik olarak girdi sağlamaz, sosyal ve kültürel tanınma ve tanıtma gücünü de ücretsiz sağlar. Oteller, mutfaklar, alışveriş, müzeler, geziler, ulaşım sektörü içindeki binlerce hizmetli turizm içindeki bu üretimden hayat kazanırlar ve ülkeye dış kaynak sağlarlar. Dış turizm olmazsa tarih, tabiat, kültür ve sanat atıl kalır. Zaten iç turizm dediğimiz sağ cepten alıp, sol cebe koymaktır. Ülke için kaynak değildir. Kendi içimizde ekonominin el değiştirmesidir. Tarihe, coğrafyaya, güneşe, denize kısacası 4 mevsim diyarı açık hava müzesi Türkiye’ye dış kaynak gelmezse torunlarımız bile güneşi göremez. Bunun için Samimiyet ve Güven gerek… Daha çok sorarız: Nerede Benim Turizmim? Göksenin İLERİ Halk Bilimci. Skalite 98 İlk, Tek ve Halen İşinin Başında Ödülü Sahibi. Tv program, Adım Başı Tarih Yapımcı ve Sunucusu. 11 5 SATRANÇ SPORCULARI ATATÜRK SPOR VE YAŞAM KÖYÜ’NDE BULUŞTU B akırköy Belediyesi Atatürk Spor ve Yaşam Köyü’nde düzenlenen, Uluslararası İstanbul Açık Satranç Turnuvası’na, Bakırköy Belediyesi sponsor oldu. 15 ülkeden 23 uluslararası sporcunun yanı sıra engelli sporcuların da katıldığı turnuvada dereceye girenlere para ödülü dağıtıldı. Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu ve Türkiye Satranç Federasyonu (TSF) Başkanı Gülkız Tulay arasında atılan sponsorluk imzası için düzenlenen törene, TSF İl Temsilcisi Sait Rıza Öney ve Bakırköy Temsilcisi Nur Şakar da katıldı. BAKIRKÖY MÜZİK AKADEMİSİ DUR DURAK BİLMİYOR İmza töreninde konuşan Kerimoğlu, satrancı özellikle çocukların zihinsel gelişimi açısından çok önemsediğinin altını çizerek, şu açıklamaları yaptı: “Satranç hem spor, hem de bilimdir. Özellikle çocuklarımızın zihinsel gelişimini desteklemesi açısından satranca destek veriyoruz. Hatta satrancın ilkokullarda zorunlu ders olarak da verilmesini öneriyorum.” Turnuvada, ‘İstanbul Hızlı Satranç’ oyunlarında ödüller, En Başarılı 16 Yaş Altı, En Başarılı 12 Yaş Altı, En En Başarılı Emektar ve En Başarılı Kadın Sporcu kategorilerinde sahiplerini buldu. Ödül töreninde konuşan Bakırköy Belediyesi Spor Danışmanı Sait Babaoğlu, “Türkiye’ye örnek olacak pek çok projeyi hayata geçirdik. Bunları daha da büyüterek devam ettireceğiz,” diye konuştu. Turnuvanın açılış töreninde de açıklamalarda bulunan Bülent Kerimoğlu, bu organizasyona ev sahipliği yapmaktan ötürü gurur duyduğunu ifade ederek, “Sadece gelecek yıl değil, her yıl uluslararası satranç turnuvalarının sponsoru olmaya desteklemeye ve Bakırköy’de bir satranç kulübünün kurulmasına ön ayak olacağımızın da buradan sözünü vermek istiyorum,” diye konuştu. (Ömer Faruk Makina) Bakırköy Müzik Akademisi, kış dönemindeki başarılı sanat çalışmalarını yaz döneminde de sürdürdü. Başkanlığını Selçuk Kurt’un, başkan yardımcılığını Kültür Bakanlığı Klasik Türk Müziği Koro Şefi Fatih Salgar’ın yaptığı müzik akademisi, Bakırköy Belediyesi’nin düzenlediği ramazan etkinliklerinde tüm müzik severlerin ilgi odağı oldu. Bakırköy Botanik Parkı’ndaki Ramazan etkinliklerinin açılış konserinde, TRT İstanbul Radyosu ses sanatçısı ve Bakırköy Müzik Akademisi korolarının hocası Faruk Salgar, gösterdiği konser performansı ile dinleyicilere unutulmaz dakikalar yaşattı. Müzik severlerin büyük rağbet gösterdiği konserde sanatçı ayakta alkışlandı. Faruk Salgar, konserinin son bölümünde dinleyicileri ile birlikte icra ettiği hareketli şarkılar, kalabalığın coşkulu alkışları ile karşılandı. Bakırköy Müzik Akademisi’nin üyelerinden ve aynı zamanda TRT Gençlik Korosu solistlerinden olan Özge Kılıç, aynı etkinlikler çerçevesinde özel bir repertuarla dinleyicilerle buluştu.Genç yaşına rağmen oldukça büyük bir beğeni ile karşılanan Özge Kılıç, başta Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’na olmak üzere dernekteki hocaları Selçuk Kurt, Fatih Salgar ve Faruk Salgar’a teşekkürlerini sunarak, konserine son verdi. Müzik çalışmalarını Bakırköy Belediye Başkanlığı’nın destekleri ile Ataköy 7-8 Kısım İspirtohane Kültür Merkezi’nde sürdüren dernek üyeleri Ekim ayından itibaren büyük projelerle etkinliklerine devam edeceklerini belirtti. Faruk Salgar ve Özge Kılıç’ın konserlerinde konuşma yapan dernek başkanı Selçuk Kurt, müziğin insanlar üzerinde yaptığı olumlu etkiye vurgu yaparak, stres, üzüntü, hastalık ve kötü düşüncelerin müzik ile uğraşarak bertaraf edilebileceğini söyledi. Bu çerçevede müziği seven ve bu büyük ailenin ferdi olmak isteyen tüm müzik severleri, dernek korolarının çalışmalarına davet etti. 13 ARZULANAN GÖRÜNTÜ Türkiye’nin, Cumhuriyet tarihinin en ağır küresel kumpasıyla karşı karşıya kaldığı 15 Temmuz gecesi yaşananlar sonrası, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere siyasi liderlerin bir araya gelmesi, çok uzun süredir görmeye alışık olmadığımız görüntüler vermesi hemen her kesimi mutlu etti. FETÖ’nün ihtilal kalkışması sonrası tehlike tamamen ortadan kalktı diyebilir miyiz? Tabii ki hayır. Bu tehlikenin üstesinden gelmenin tek yolu yukarıda fotoğrafta görülen birlikteliğin devam etmesi. Uğur Dündar’ın 18 Ağustos 2016 günü Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinin bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyoruz: “.... Peki Türkiye Cumhuriyet tarihinin bu en ağır tehdidini nasıl boşa çıkarabilir?.. *** Darbe girişiminden sonraki ilk yazımda belirttiğim hayata geçirerek… Çoğulcu demokratik sistemin çağdaş örneklerini içselleştirerek… Medyayı özgür kılarak… Bağımsız medyanın eleştirilerine kızmak yerine yararlanmayı isteyerek… Hırsızlığa, yolsuzluğa dur diyerek… Üretim ekonomisiyle sağlanan ulusal geliri hakça paylaşarak… gibi geçmişin “kutuplaştırma” yanlışlarından süratle vazgeçerek… Hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun tüm yurttaşları birlik ve dayanışma duygusuyla kucaklayarak… Cumhuriyet ve kurumlarına içtenlikle sahip çıkarak… Devlet kadrolarını niteliksiz yandaşlar yerine liyakat sahibi yurtseverlere açarak… TSK'daki emir komuta birliğini bozmadan Cumhuriyet'e ve demokrasiye gönülden bağlı yurtsever subay sayısını çoğaltarak… Laik eğitime inançla sarılarak… FETÖ'cülerden arındırılmış yargıda hukukun üstünlüğünü egemen kılarak… Kendisi gibi düşünmeyenlere dayatmalardan kaçınarak… Parlamenter sistemi tüm kurum ve kuruluşlarıyla *** Hepsinden önemlisi, Atatürk'ün laik, demokratik Cumhuriyet'inden başka bir model aramanın gereksizliğini anlayarak… Onun devrimlerine saygı duyarak… *** Bunları yapmak zor mu? Bana göre hiç değil!.. Yeter ki bunlar yapılsın!.. O takdirde isterse yedi düvel üstümüze gelsin! Tüm dünya Türkiye'nin tıpkı Çanakkale ve Sakarya gibi geçilemeyeceğini bir kez daha görsün!..” Bakırköy İlçe Emniyet Müdürü Murat Çetiner, darbe girişiminde hemen kriz masası oluşturdu. Bakırköy’de darbe girişimini bastırdı. BAKIRKÖY EMNİYETİ DARBECİLERE GEÇİT VERMEDİ Anayasal Düzeni bozmaya yönelik,15 Temmuz 2016 gecesi başlayan darbe girişimi akabinde tüm amir kadrosunu, oluşturduğu kriz yönetim merkezinde toplayan Bakırköy İlçe Emniyet Müdürü Murat Çetiner, yapmış olduğu değerlendirme toplantısı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu girişimi engellemek için tüm milletin karşı durması gerektiğini söylemesi akabinde vatandaş desteğini alarak kuvvetlendirdiği mücadelesiyle Bakırköy'deki tüm darbe girişimini bastırarak, girişimde bulunan tüm kişileri kullandıkları silahlarla beraber yakaladı. Tüm personelini görev başına getirerek gece boyunca yaptığı operasyonlarda silahlı darbe girişiminde bulunan 16’sı subay, 102 kişiyi yakalayan Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğü, 1 tank, 2 zırhlı personel taşıyıcı, 1Unimogtip personel taşıyıcı, 28 piyade tüfeği, 4 makineli tabanca, 1 uçaksavar, 1 RPG7 roketatar, 4000 HK33 piyade tüfeği fişeği, 150 adet 25mm zırh delicili ağır makineli tüfek fişeği ele geçirdi. Ayrıca aynı günün sabahında Bakırköy İlçe Emniyeti’ne gelerek sabaha kadar darbecilerin kendisini ele geçirmemesi için telefonunu kapatarak, halkın arasında gizlendiğini ve güvenli bir şekilde Ankara'ya ulaşmak istediğini beyan Havalimanı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştürüldü. Bu görüşme sonrasında tüm iller ile koordinasyon sağlanarak güvenli bir şekilde karayolu üzerinden Ankara'ya ulaşımı sağlandı. eden Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu'yla kriz merkezinde yapılan müzakere sonrası darbe karşıtı olan ast komutanları ile görüşmesi neticesinde, o an deniz sularımızda bulunan tüm muharip araçların geri döndürülmeleri sağlandıktan sonra, Atatürk Bakırköy Emniyeti bünyesinde Güvenlik ve Terörle Mücadele Büro Amirliği bünyesinde oluşturduğu özel ekibi aracılığı ile devam ettirdiği çalışmalarda 85 kişiyi gözaltına alarak, Hava Harp Okulu’nda yaptığı aramalarda SAT komandolarının kullandığı 4 ileri atış kabiliyetli dürbünlü HK416 tüfek, 4 tabanca, saha tipi GPS yön bulma aleti, 364 adet 40 mm bomba atar, 21.200 adet 7.62 MG3 mermisi, 12.000 adet 9mm mermi, 19 adet 66'lık lav anti-tank omuzdan atılan zırh delici, 19 RPG7 roket anti-tank, 134 plastik patlayıcı ateşleyici cihazı, 26 el roketi, 153 metre saniyeli fitil, 37 metre infilaklı fitil, 100 can simidi duman kandili, 24 C 4 plastik tahrip kalıbı, 167 el bombası, 36 aydınlatma mühimmatı ve taktik bıçaklar ele geçirdi. Ayrıca aynı silahlı terör örgütü ile bağlantılı olduğu anlaşılan Adalet Bakanlığı personeli ile alakalı yürüttükleri çalışmalarla, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi çalışanlarından 19, Bakırköy Adliyesi çalışanlarından 46, Bölge İdare Mahkemesi çalışanlarından 7 kişiyi olmak üzere toplamda 220 kişiyi gözaltına aldı. 14 Değerli okuyucularım, dostlarım, 15 Temmuz gecesi ülkemiz, ulusumuz, tarihinin en karmaşık, tehlikeli kalleşliğini yaşamış, yüzlerce insanımız hayatlarını, on binlerce insanımız da işlerini kaybetmişlerdir. Allah’a çok şükür ki yine de olayı ucuz atlattık, geçmiş olsun. Şehitlerimize rahmet, Cumhuriyetimize, Cumhurbaşkanımıza da geçmişler olsun. İnşallah böylesine bir kahpeliği ulusumuz bir daha yaşamaz. Dünyanın en güçlü ordularından biri olan silahlı güçlerimiz Kurtuluş Savaşları’nı, Çanakkale, Sakarya, Dumlupınar, İnönü, Kocatepe ve benzeri önemli savaşlardan alnının akıyla geçmiştir. Milletimiz, mutlaka başımıza gelen yedi belayı da atlatacaktır. Ordumuza, milletimize güveniyoruz. Benim anlamakta zorlandığım olay; 21. yüzyıl içinde, teknolojinin zirve yaptığı bu süreçte yukarıdaki şanlı zaferlere imza atmış kahramanların, şehitlerimizin çocukları ve torunları olan şimdiki komutanlarımız, tüm güvenlik teşkilatımız, polisimiz ve en önemlisi de devletin istihbaratı nasıl oldu da kilitlendi, uyanamadı, tahmin edemedi? Ya da tahmin ettirilmedi, bunları anlamakta zorluk çekiyorum. Değerleri okurlarım, bu konuyu sizlerle paylaşmak zorundayız. Çünkü oturup, gerçekten ağlamak, dövünmek durumundayız. Neyse ki, Allah’ın da yardımı ile asil, büyük, vatansever milletimiz, Cumhuriyetçi, Atatürkçü, demokrasi âşıkları, askerimiz, polisimiz sayesinde bu düşmanları şimdilik etkisiz hale getirdiler. Kırk yıldır devletin, askerin, polisin, yargının, diyanetin, sağlık ve sosyal kurumların cümlesine öyle çöreklenmiş, ahtapot gibi öyle kavramışlar ki şaşırmamak, hayret etmemek imkânsızdır. Bu menfur, insanlık dışı alçakça hareketin önlenmesi için emeği geçen, canını vermiş, sakat kalmış, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere direnmiş olan Atatürkçü komutanların, halkımızın, güvenlik güçlerinin önünde saygı ile eğilmek boynumuzun borcudur diye düşünüyorum. Bu noktada mutlaka vurgulamak mecburiyetinde olduğumuz bir konu da şudur, sevgili dostlarım: asla ve katta bu başarıyı, kimse kendi özel konumu ve çıkarları doğrultusunda kullanmak, durumdan istifade etmek yanlışlığına kapılmasınlar. Sadece bu adi teşebbüsten ders alsınlar, nedenlerini araştırsınlar ve çözümün mutlaka DEMOKRASİ, CUMHURİYET VE ATATÜRK İLKELERİNDE bulunduğunu anlasınlar, kafalarına bunu yerleştirsinler, yeterlidir. “ÇÜNKÜ ZAMAN BİRLİK ZAMANIDIR.” Aksi halde bu olayı siyasi ve sosyal çıkarları için kullanmak isteyen herkese seslenerek, büyük Atamız’a ithaf edilerek, S. APAYDIN tarafından kaleme alınmış söylemini, ayrıca 31 Mart Menemen olayını kendilerine hatırlatmak gerekir. Bakalım, büyük Atamız ne demiş: YA Ş A M I N İÇİNDEN Fikret TORAMAN * Bir başka konu da bu zalim oluşumun kırk yıldır nasıl ve neden keşfedilmediği ve bu vatan hainlerini boş bırakarak, önemli mevkilere kimlerin getirdiği araştırılmalıdır. “ÇÜNKÜ VATAN BÖLÜNMEZ, CUMHURİYET YIKILMAZ.” Bunu herkes bilmelidir, suçlular da mutlaka cezalandırılmalıdır. * İki yüz yıla yakın şanlı mazisi bulunan askeri okullar, akademiler, polis okulları bu kadar acele ve kolayca ortadan kaldırılmamalı. Bence bu olay yanlış yapılan bir işlemdir; askerin temeli olmaz ise, tavanı da olmaz, askeri liseye, astsubay okullarına, harp okullarına girenlerin aldatılmış olabileceklerini devletin düşünmesi gerekmektedir. Yani silahlı güçlerin ve güvenlik güçlerinin temeli torpillenmemelidir. Ayrıca, OHAL çerçevesinde meclise, millete danışmadan bir gecede torba kanunu olarak çıkan yasalar içinde yanlışlar, hak ihlalleri olabilir. Bu haksızlıklar mutlaka giderilmelidir. * Bir başka yanlış gördüğüm olayı da sizlere sunmak istiyorum. Akşamları Türk Bayrağı ile geç saatlere kadar sokaklarda, meydanlarda yapılan protestolarımız doğrudur, birlik işaretidir; ayrıca camilerde sürekli sela, dua ve kuran okutmaları da doğrudur, Allah kabul etsin, şehitlerin mekânı cennet olsun. Ancak Ankara’da, İstanbul’da, Gazi Antep’te ve tüm Güney Doğu’da, iş yerlerinde verilen şehitlerden bu duyarlılığı esirgemek de doğru değildir; çünkü onlar da T.C. vatandaşıdır ve Müslümandırlar. “Bu ayırım asla olmamalı, çünkü güçlü olmak, doğru olmak günlerini yaşıyoruz.” * Sonuç olarak da söylemek isterim ki, bu teşebbüse isteyerek ve vatanı bölmek için insanlarımızın canına kıyanlar mutlaka ceza almalıdırlar. Ayrıca 15 Temmuz tarihinde görevli, sorumlu, seçilmiş, atanmış, yani bu işin önlenmesinde ihmalleri bulunan her türlü insanlar, her türlü hukuk süzgecinden geçirilerek istifa etmelidirler. Değerli okurlarım, çok karışık ve kırk yıldır hesabı planlanan bir vatan hainliği sorunu içindeyiz, halen düze çıkılmış sayılamayız. Bu nedenle, dilimizin döndüğü kadar, gelecek yazımızda da aynı konuyu sizlerle paylaşmak arzusundayım. Tüm sevgilerim sizinle olsun. “YETER SÖZ MİLLETİNDİR” GÜZEL TÜRKİYEMİZE, İNSANLARIMIZA GEÇMİŞ OLSUN! (1) “EY MİLLETİM, BEN MUSTAFA KEMAL’İM; YOKSA ÇAĞDAŞ MEDENİYETİN BİR ANLAMI; ORTA ÇAĞA TAŞIMAK İSTİYORSANIZ ZAMANI; BAŞ TACI EDEBİLİYORSANIZ SANATIN İÇİNE TÜKÜREN ADAMI; UNUTUN TÜM DEDİKLERİMİ; YIKIN DİKTİĞİNİZ HEYKELLERİMİ. *** FAZLA GELDİYSE SİZE HÜRRİYET, CUMHURİYET; ÖZLEMİNİ ÇEKİYORSANIZ SULTANIN, SALTANATIN; HALA ÖNEMİNİ ANLAMADIYSANIZ MİLLET OLMANIN; KUL OLUN, ÜMMET KALIN, FETVASINI BEKLEYİN ŞEYHÜLİSLAMIN UNUTUN TÜM DEDİKLERİMİ, YIKIN HEYKELLERİMİ, RAHAT BIRAKIN BENİ.” İşte değerli okurlarım, yolumuz bu değerlerdir, bu ilkelerdir. Atamız’ın şanlı milletimize hedeflediği istikamet budur, korumak zorundayız. Büyük Türk Ulusu’na yapılan bu inanılmaz sahtekârlığı, zulmü, kendi silah arkadaşlarına ve vatandaşlarına kurşun sıkacak kadar alçalan generallere, subaylara ve yandaşlarına bu millet apoletlerini de, emeklerini de haram edecek, onları her zaman lanetleyecektir. Sana o apoletleri takan millete ihanet ederek, bize emanet edilen topraklarımızı terk ederek, yurt dışına kaçmak yerine kafana kurşun sıksan, daha onurlu olurdunuz, yazıklar olsun, haram olsun size bu milletin - verdikleri. Yine hatırlatmak ve de altını çizmek gerekir; Yenikapı’da, Taksim’de, İzmir’de ve bazı diğer illerimizde üç hafta her gece sokaklara dökülen insanların hepsi herhangi bir siyasi kuruluşa veya bir kişiye veya bir görüşe yakın kişiler değildir. Çeşitli siyasi görüşlere sahiptirler. Yapmak istedikleri tek şey, Türkiyemiz’e, demokrasiye sahip çıkıp, çapulculara ders vermek olmuştur. O nedenle, sakın ha kimse “bu kalabalık bizi temsil etmiştir,” yanlışlığına ve umuduna kapılmasın, “ÇÜNKÜ ZAMAN BERABERLİK ZAMANIDIR.” Değerli okurlarım, şimdi de Cumhuriyetimizin, demokrasimizin kurtuluşu ve milletimizin refahı, güveni açısından önümüze çok önemli bir fırsat çıkmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milleti temsil eden tüm partili vekillerin, yöneticilerin, mutlaka bu beraberliği yaratmak, şahsi hesapları bir kenara koyarak, meselenin önemine istinaden tek vücut olmalarını bekliyoruz. Aksi halde yaşananların ve yaşanacakların hiçbirisine çözüm getirilemez, eski hamam eski tas olur, geriye bir daha döneriz. Değerli dostlarım, birlikte yaşadığımız bu feci, tehlikeli ve karmaşık olayın oluşumunu sizlerle paylaştıktan sonra şimdi bu cumhuriyet düşmanı yobazların gizli çalışmaları ve örgütlenmeleriyle yarattıkları kalkışmanın arkasında neler, kimler olduğunu yanlışları olayın tekrarlanmaması için gereken demokratik, hukuk çerçevesindeki uygulamaları sizlerle paylaşalım. Kişisel görüş olarak ve bilgimizin yeteceği kadar, yapılan uygulamalardaki yanlışlar ile bundan sonraki tedbirlerin de neler olması gerektiğine birlikte bakalım. * Devletin görevi, olaylara ciddi, kararlı biçimde ve ayırım yapmamak, anayasa hukuk çerçevesinde kalacak tedbirleri almak olmalıdır. Bu bağlamda, olayları daha da çıkmaza sürükleyebilecek provokasyonlara, kışkırtmalara asla prim verilmemelidir. * Devlet kuruluşları, özel şirketler, yargıda, askerde, poliste, sivil toplumlarda yapılacak ayıklamalar çok doğru, demokratik ve net biçimde; kurunun yanında yaşı yakmadan becerilmelidir. Çünkü ihraç edilenler, tutuklananlar, görevden alınanlar arasında, belki de FETÖ’cü olmayan, halis milliyetçi, Atatürkçü kişiler de olabilir. * Devlet intikamcı olamaz. Çözüm merkezi olur, bu çözüme de en derin hukuk kaidelerine uyularak uzlaşmalı, ikna edici, güven verici şekilde yapılmalıdır. BAKIRKÖY BELEDİYEMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ: Değerli okurlarım, ben yarım asırdır siyasetin içindeyim. Bakırköy Belediye Başkanımız’ın ve Meclis Üyelerimiz’in içimizden seçilmesini düşünenlerdenim ve halen aynı düşünceyle devam ediyorum. Ancak parti yönetimi tarafından gösterilen adaylara da saygı duymak, fitne yaratmamanın da bir partili görevi olduğunu düşünmekteyim. Geçmişte bazı CHP örgüt toplantılarında değerli üyelerimiz tarafından dile getirilen sorunların sayın başkan Bülent Kerimoğlu’nun açıklaması gerektiği dile getirilmişti. Bu konular: Ataköy Kültür Üniversitesi’ne satılan arazi, Kavaklı Park İhalesi, Kurban Kesim Yeri İhale Konusu, Osmaniye Atatürk Spor Tesislerinin BJK Spor Kulübü’ne verilmesi ve son olarak da mevcut belediye sağlık ocaklarının kaldırılması konuları idi. Bu söylentilerin halkımıza direkt detaylarıyla açıklanmasını isteyen bir yazıyı bu köşemde dile getirmiştim. Sayın Başkanımızın daveti üzerine, 1 Ağustos 2016 günü bu konuyu görüşmek üzere buluştuğumuzda detaylı bir şekilde anlatmış, spor tesislerinin Beşiktaş Spor Kulübü’ne verilmemesini yanlış bulmasına rağmen, halkımızın arzusuna uyarak vazgeçildiğini de izah etmiştir. Yine önemli olan sağlık ocaklarının kaldırılmayacağını, aile doktorları ile birlikte iş birliği yaparak konuyu hallettiklerini söylemiştir. Benim kişisel görüşüm olarak, verdiği bilgilerin tatminkâr ve ikna edici olduğunu söyledim ve kendisine teşekkür ettim. Ancak bu konuda net olarak şunu düşünmekteyim, yine de Salı günleri yaptığı halk toplantılarında bu açıklamaları halkımıza da yapmasının çok uygun olacağını düşünüyorum. Çünkü mesele benim kişisel meselem değil, halkın sorunudur. Bu vesileyle başkanımızın başarılı olmasını diler, buluşmada konuştuğumuz diğer güncel sorunlara da çözüm getireceği inancı içerisinde kendisine ve siz değerli okurlarıma esenlikler, sağlıklar dilerim. 15 Bütün dünyaya örnek olacak bir devrim yaşanıyor Anadolu bozkırlarında… *** Müthiş bir eğitim seferberliği ve cehalete karşı müthiş bir savaş… Çok kısa bir sürede bu okullarda insanoğlunun o güne kadar yarattığı bütün uygarlığın birikimleri ile donatılmış Anadolu çocuklarını yetişmeye başlıyor… Bütün müzik enstrümanlarını çalabilen… Ferzan ÖZER Dünya edebiyatının bütün klasiklerini sindirerek okumuş… Felsefe ve bilimde donanımlı… Gerçekten müthiş bir öğretmen nesli… Hasanoğlan… 1941… Dünyada dev bir yangın, her yeri yakıp kavuruyor… Ulu Önderin kaybının üstünden henüz üç yıl geçmiş… 18 yaşında genç bir cumhuriyet… Yokluk, hastalık, cehalet gibi düşmanlarla amansız bir mücadele var… *** Hedefi ulu önder vermiş… *** Ve bu öğretmenler Ülkenin her yerine dağılıyorlar… Aydınlığı ve ışığı götürmek için… *** Öyle nesiller yetiştiriyorlar ki… Doktorlar, mühendisler, sanatçılar, devlet adamları ve Askerler… O çaresiz, o yoksul, o hasta ülkeyi sırtladılar bu insanlar ve kuru üzüm, incir ve tütünden başka bir şey üretemeyen bir ülkede dev sanayi tesisleri, barajlar, fabrikalar, çiftlikler kurdular… “Muasır medeniyetler seviyesine çıkmak…” Bir damla petrol olmayan bu ülkede 30 milyon ton kapasiteli rafineri kurdular… Cumhuriyeti kuran ve onu yaşatmaya ant içmiş kadrolar bunun tek yolunun eğitim olduğunu biliyorlar… Dünyanın en büyük demir çelik tesislerini kurdular… *** Fakat bu yoksullukla nasıl olacak bu iş… *** O yıl bozkırın ortasında yoksul bir köy olan Hasanoğlan’da bir enstitü kurmaya karar veriyorlar… Ve bunun gibi Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez 21 köyünde benzer enstitüler kuruluyor… *** Öyle güzel ve öyle destansı bir hikaye ki bu… Köy Enstitüleri… Köylüler, öğretmenler, memurlar, çocuklar, kadınlar… Herkes bir güneşe koşar gibi kuruluşunda çalışıyorlar… Dev barajlar yaptılar… Aldılar sırtlarına bu ülkeyi dünyanın en büyük 17. ekonomisi haline getirdiler… O neslin yetiştirdiği çocuklar dünyanın en saygın sanatçıları oldular… Ve hepsinin ortak bir özelliği var: Hepsi gerçekten vatansever… *** Ve bu müthiş hikayeye son vermek için karanlık düşünceli örümcek beyinler devreye girip bu masalı bitiriyorlar… *** O günden sonra da her gün daha kötüye giden bir eğitim sistemi… Hatta bildiğiniz gibi o müthiş masalı bitiren karanlık, devletin kılcal damarlarına kadar sızarak bu gün yaşadıklarımıza zemin hazırlıyorlar… Böylece; Onbaşı olamayacak insanlar general, Sıvacı olamayacak insanlar mühendis, Çizgi çizemeyecek insanlar mimar, Arzuhalci olamayacak insanlar hakim, savcı, Hademe olamayacak insanlar öğretmen hatta profesör, Bekçi olamayacak insanlar emniyet müdürü, Sünnetçi olamayacak insanlar doktor oldular… Üstelik hepsi vatan haini oldular… **** Böylece anladık işte yıllardır şikayetçi olduğumuz genel kalitesizliğin ve paçozluğun nedenini… O neslin yetiştirdiği çocuklar Nobel Ödülü aldılar… Bizim büyük bir umut ışığımız var.. Yine de umutsuz olmayın… *** Tüm yurttaşlar o umut ışığına yaklaştıkça bu orta çağ karanlığından kurtulacağız… Yakın tarihimizde izi olan pek çok insan o neslin yetiştirdiği çocuklardı işte; Unutmayın: yetiştirecek öğretmenleri yetiştirmek… Yoksul Anadolu çocukları… Zeki ve Başarılı çocuklar… Kimi insanların çözüm dahi aramadığı bir problem olan yüz seğirmesi, kimi insanların hastanelere koşmasına neden oluyor. Günümüzde sağlık kadar kozmetik bir sorun haline dönüşen yüz seğirmeleri, kişileri sosyal yönden de etkiliyor. Medicana International İstanbul Hastanesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Hidayet Akdemir, konu ile ilgili bilgi verdi. Bütün sınavların sorularını çalıyorlar… Hak yiyorlar… *** Tek bir hedef var herkes için: HEM TIBBİ, HEM KOZMETİK BİR SORUN: YÜZ SEĞİRMESİ Kendi kindar nesillerini yetiştirmek için çok sinsi ve çok uzun vadeli planlar kuruyorlar… O neslin yetiştirdiği çocuklar dünyanın en iyi doktorları oldular… Gazi Yaşargil, İdil Biret, Suna Kan, Can Yücel, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Aziz Sancar… Ve daha niceleri… “Fikri hür vicdanı hür nesilleri” Bütün sınavları hak ederek geçen çocuklar… “Tutturmuşsunuz bir Atatürk” diyenlere hatırlatın: Atatürk yalnızca bir liderin adı değil bir istikametin adıdır… Ve o istikamet çağdaşlığa aydınlığa gider… Yüz seğirmesi neden olur? Yüz seğirmesinin iki tipi vardır. Birincil yüz seğirmesinde beyincikteki atar damar ile yüz siniri arasında yakın bir temas sonrası, yüz sinirinde oluşan bir sıkışma mevcuttur. Bu baskıyı yapan atar damarlarda başlangıçta seyrek olsa da, hastalık müzminleştikçe daha sık olarak, göz etrafındaki kaslar ve ağız kenarındaki kaslarda istem dışı kasılmalar şeklinde kendini gösterir. Yüz seğirmesinin hangi şikâyet ve bulguları vardır? Yüz seğirmesi, göz ve ağız kenarındaki, bazen de boyundaki kasların istem dışı olarak ritmik, kısa süreli kasılmalardır. Bu seğirmeler başlangıçta kısa süreli ve ağrısız nitelikte olup, sara nöbeti gibi seyrek gerçekleşirken, hastalık kronikleştikçe seğirmeler sayıca daha sıklaşır ve sürece daha uzar ve göz kapağı kapanıyormuş gibi görünür. Yüz seğirmesinin teşhis ve tedavisi ne şekilde yapılır? Yüz seğirmesi teşhisinde, seğirmelerin şekline ve tipine göre teşhis kolayca konulur. Nörolojik muayene genellikle normaldir. Teşhiste, beyin Manyetik Rezonans (MR) testi ile atar damar ile sinir arasında baskı olup olmadığı araştırılır. Yüz seğirmesi, Nöroloji ve Beyin Cerrahisi hekimlerince tedavi edilir. Hastalığın ileri evrede olduğu ve tıbbi tedavinin başarısız kaldığı durumlarda, cerrahi müdahale gerekebilir. Yüz seğirmesi, aynı zamanda başka hastalıklarla karıştırılabilecek bir sorun olduğundan, teşhis ve tedavisi için mutlaka nöroloji ve beyin cerrahlarıyla görüşülmelidir. ‘Yüz seğirmesi bir ileri yaş hastalığıdır.’ Yüz seğirmesi, genellikle 50’li yaşlarda sık görülürken, genç erişkinlerde daha nadir görülen bir sorundur. Estetik veya kozmetik bir problem olan bu hastalıkta tedavi başarısız kaldığında, hastada psikolojik problemler çoğunlukla kaçınılmaz olur. Bu yüzden kalıcı ve başarılı tedavisi, beyincik ameliyatı ile sağlanmaktadır. Bu ameliyat, her yaş grubundan kişilere yapılabilmektedir. Hastalar, ortalama bir hafta hastanede kalırken, 15 ile 20 gün sonra rutin hayatlarına dönmektedirler. 16 MUHALEFET GÖZÜYLE Değerli okurlar, sevgili Bakırköylüler; eylem gerçekleştirmelerine imkân Yazıma bir aylık bir tatilden sonra sağlayacak bir zemin oluşmasına dinlenmiş, güzelim yaz ayında rağmen bu terörist grubun hiçbir tatilini güneşin tadını çıkarmış eylem gerçekleştirmeden şehirden olarak başlamak isterdim. kaçması ilginçtir. Fakat ne mümkün! Tüm bu gelişmelere ek olarak 15 Temmuz gecesi ülkemize Siirt'te gerçekleştirilecek ihanet çeteleri FETÖ/PDY askeri operasyona destek tarafından yapılmak istenen olması için Ankara'dan Polis darbe girişiminden sonra Özel Harekât birliklerinin tatil falan hak getire. 15 Temmuz günü Siirt'e gönHepimizin malumu üzere 15 derilmesi talep edilmiş, bu Temmuz gecesi ihanet çetesi ve talep doğrultusunda çok sayıda onun destekçilerinin güzelim Polis Özel Harekât mensubu ülkeme ve demokrasiye saplamak Siirt'e gönderilmiş. Tabii bu peristedikleri hançer, aziz milletimiz ve sonel yarı yoldayken darbe girişimi onun kahraman evlatları tarafından olmuş. Böylelikle bombalanarak 50'den püskürtülmüş, FETÖ/PDY ve fazla kahraman polisimizin destekçilerine, Türk milletinin şehit edildiği Gölbaşı'ndaki Mehmet Emin ERTEKİN gücünü ve onun Polis Özel Harekât Merkezkahramanlıklarını i’nin de insan unutanların tam kaynağı neredeyse kalbine saplanmıştır. yarı yarıya azaltılmış Değerli okurlar bu olası darbe karşıtı olay bana şu sözü olayda bu timin gücü hatırlattı ki tam da yeri gelmişken yazmak isterim, kırılmak istenmiştir. “Bir Musibet, Bin nasihatten evladır”. Evet, bir musiDeğerli okurlar; Tüm bu ayrıntılar bir araya bet yaşandı ve bitti inşallah ve gördük ki söz konusu getirildiğinde ortaya çıkan tablo şu: Vatana ihanet vatan olunca bu ülkenin evlatları sağcı, solcu, partili, konusunda PKK ile FETÖ arasında bir ayrım yapmak partisiz herkes canını ortaya koyup ülkenin onuruna mümkün değildir. Hatta ve hatta bu iki örgütün belli demokrasiye sahip çıkmak için bir saniye dahi tereddüzeyde bir işbirliği içerisinde olduğu görülüyor. PKK düt etmeden sokağa çıkıyor, terörist çetelerin ile mücadele ediliyor görüntüsü verilirken aslında kullandıkları tanklara, silahlara ellerindeki Al FETÖ, PKK'yı koruyup kollamış ve güçlendirmiş, Bayrakla karşı duruyor. zaman zaman FETÖ'nün Türkiye ve dünya içinde 15 Temmuz gecesini Bakırköy’den başlayarak hemen istediği gündem adeta PKK'ya sipariş edilen veya önü akabinde havalimanına giderek yaşayan biri olarak açılarak sağlanan eylemleri yoluyla oluşturulmuş. sokaklarda gördüğüm yaşlısı, genci, kadını erkeği, Çözüm süreci esnasında, hatta öncesinde ve hâsılı, Ülkemin tüm fertleri ile birkez daha gurur sonrasında süreçleri entrikalarla yönetmeye çalışan duydum ve anladım ki artık hiç kimse bu millet FETÖ, kontrolündeki güvenlik güçleri üzerinden istemedikçe, bu millete istikamet çizemez. hiçbir zaman PKK'yı veya terörü yok etmeyi önceliği Değerli okurlar dilerseniz ihanet çetelerinin yapmak arasına almamış, aksine onu kendi çıkarları istediklerini ve 15 Temmuz’u biraz analiz ederek doğrultusunda hep hayatta tutma ve yönetmeyi gelişen süreçte ortaya çıkan olaylardan kendini hedeflemiş. Bu ilişki ağı içinde 15 Temmuz darbe maskelemiş bazı kesimlerin, maskelerinin nasıl girişimi esnasında PKK'nın senkronize bir biçimde düştüğünü kendi memleketimden birkaç örnekle bilsergilediği suskunluk ve hemen akabinde tekrar ginize sunmak isterim. nöbeti devralır gibi sergilediği hareketlilik başlı Yapacağımız analizde PKK ve FETÖ terör örgütünün başına dikkate değer. 15 Temmuz darbe girişiminde birlikte nasıl bir rol PKK'nın olaya nasıl baktığıyla ilgili örgütün medya üslendiklerini yine hemşerim Fatih Sevgili’nin Diriliş sorumlusu Zana Azadî'nin şu cümleleri sanırım Postası yazısından bazı örnekleri ile vereceğim. yukarıdaki yazıda göstermiş olduğum fotoğrafı 15 Temmuz'dan kısa bir süre önce PKK'nın dağ tamamlamaktadır: “Fetullah Gülen'i hiç sevmem ama kadrosundan 15 kişilik bir grubun Siirt'in merkezine Erdoğan'ı devirmek için PKK'nin onlarla yaptığı ittifakı hendek savaşlarını başlatmak üzere geldiği doğru buluyor ve destekliyorum." istihbaratı alınır. Şehirdeki uzantılarıyla birlikte 25Değerli Okurlar, saygıdeğer Bakırköylüler, 30 kişilik bir grubun silahlandığı bilgisini alan Siirt Terör örgütlerinin aptal yöneticileri şunu artık çok iyi Valiliği ilgili mahallelerde operasyon gerçekleştirmek öğrenmiş olmaları lazım, aziz milletimizin hür iradesi üzere sokağa çıkma yasağı ilan ederek sivil ile göreve gelmiş Cumhurbaşkanına sadece unsurların tahliyesini gerçekleştirir. demokratik yollar ile hâkimiyetin tek sahibi olan milGerçekleştirilecek operasyon için Polis ekiplerine letimiz karar verir. Bu ülke bugüne kadar demokrasidestek olması amacıyla Komando tugayından da sine ve bayrağına namus demiş sahip çıkmıştır. Hiç destek talep edilir. Ancak tugay komutanı bu destek merak etmeyin. talebine 2. Ordu'dan başka bir operasyon için bilgi Buradan şunu da söylemeden geçemeyeceğim tüm verildiği, bu sebeple operasyona destek bürokrat, STK, medya mensupları, siyaset ve sermaye verilemeyeceği cevabını verir. Çok daha enteresan sahipleri ayaklarını denk alsın. Ülkeye sahip çıkma bir gelişme ise Tugay komutanının, darbe girişimine zamanı, ülke batarsa bu enkazın altında kendileri de destek vermeyeceğini düşündüğü komutanları arazi kalır. Para kazanan, makam kazanan bu insanlar bu arama-tarama faaliyetine göndererek, terör operasy- paraları nerede nasıl harcamaları gerektiğini, kendionu yapılacak bahanesiyle Eruh (Siirt’in ilçesi) lerinin de bu süreçte risk almaları, ellerini taşın komando taburunu Siirt merkeze çekmesidir. altına koymaları gerektiğini anlamaları gerek artık. Eruh'tan gelen taburdaki askerlere komutanları Benden söylemesi. Siirt'te 6-7 Ekim olayları gibi olayların meydana 7 Ağustos Yenikapı Demokrasi ve Şehitler geldiğini, Emniyeti ve Valiliği korumak üzere şehir Mitingi’nde yaşanan birlik ve beraberlik tablosunun merkezine gittikleri bilgisini verir. Tabii ki esas amaç ülkeme ve milletime güç katacağına inancım sonsuzVali’yi ve emniyet yetkililerini teslim almaktır. Siirt dur. Bu tablonun daim olmasını diler aynı Valisi Mustafa Tutulmaz'ın dirayeti ve halkın feraseti birlikteliğin yerel yönetimlerde ve yapılan sayesinde bu girişim atlatılır. Ancak ilginçlikler çalışmalarda hak edenler ile projelerin ön plana elbette bu noktada bitmemektedir. çıkmasını söz konusu vatandaşın refahı olunca ideSokağa çıkma yasağı ilan edilen mahalleleri abluka olojilerin geri planda kalması dileği ile 30 Ağustos altına alan zırhlı araçlar ve birlikler Valiliğe yöneldiği Zafer Bayramı’nı kutlarım. için açılan koridordan, Siirt şehir merkezinde hendek Değerli okurlar; Vatan ve bayrak uğruna göğsünü savaşlarını başlatmak üzere gelmiş olan 15 kişilik tanklara, toplara, silahlara, siper etmiş tüm terörist grup kaçarak uzaklaşır. Etraflarındaki çember şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize de kırılmış olmasına ve hendek savaşı başlatıp şehirde sağlık, sıhhat, afiyetler dilerim. KERİMOĞLU’NDAN KÜLTÜR – SANAT KURUMLARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİ YASASINA TEPKİ Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, TBMM’de görüşülen ve plan bütçe komisyonundan geçen “Kültür-Sanat Kurumlarını Özelleştirme Yasa Tasarısı”na büyük tepki gösterdi. “15 Temmuz Ya Özgürlük Bundan Sonra Yahut da Zillet” ‘HAYAT DAMARLARIMIZI KOPARMAYIN’ Kerimoğlu, kültür, sanat ve bilime yapılan yatırımın modern ve çağdaş bir devletin göstergesi olduğunun altını çizerken, bu alanlarda kâr-zarar hesabıyla hareket etmenin doğru olmayacağını vurguladı. Kerimoğlu, yaptığı konuşmada bu kurumların önemini şu sözlerle ifade etti; “Genç Cumhuriyetimizin Kurtuluş Savaşı’ndan hemen sonra başlattığı çağdaşlaşma, modernleşme, uluslaşma hamlesi olan kurumların özelleştirilmesi tasarısı kabul edilemez. Atatürk’ün vasiyetini bıraktığı Türk Dil Kurumu ve toplantılarına bizzat katıldığı Türk Tarih Kurumu ortak ulus bilincimizi oluşturdu. Hepimizin Türk bayraklarıyla dolaştığı şu günlerde bize millet olmayı öğreten kurumlar nasıl özelleştirilebilir? Bunları kim, niye almak ister, iyi düşünmek lazım.” Belediyenin ekonomik sorunlarına rağmen BBT’yi geliştirmeye çalıştıklarından ve Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’ne yapılan yatırımlardan söz eden Kerimoğlu, “Kültürel geçmişimizden kopmamak için müzeler açıyor, çocuklarımızı yetiştirmek için sanat kursları veriyoruz. Devlet bunların kat kat fazlasını yapmalıdır,” dedi. Atatürk’ün, ‘Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir,’ sözünü hatırlatan Kerimoğlu, hükümetin bu yasa tasarısından hemen vazgeçmesi için çağrı yaptı. 17 SEFA BİRİNCİ ve SELAHATTİN GÖRKEY’e AÇIK MEKTUP Çok sayın Bakırköy Belediyesi’nin eski Meclis Üyesi ve Encümen Başkanı halen de kendisini siyasetten kopmamış gösteren Birinci; Sefa Size bu açık mektubu, bana başka olanak bırakmadığınız için, neden yazdığımı kısaca anlatayım. Pek çok kişinin bildiği gibi Ataköy Kültür Eğitim ve Spor Vakfı’nı kuran kişiyim. 7-8-9-10 Mahalle’nin Ayamama Deresi’ne yakın bölümünde Emlak Bankası tarafından yapılan imar haritalarında 6 adet tenis kortu ve 80 metrekare soyunma - giyinme yeri olarak kullanılacak bina yeri vardı ve peyzaj mimari haritalarında işlenmişti. Ayamama Deresi de mecraında akıyordu. Emlak Bankası’nın o dönem Genel Müdürü Sayın Aydın Ayaydın idi. Kendisi ile görüşerek Tenis Kortlarının yanındaki 6 dönüm araziyi 20 yıllığına kiralanmasını sağladım. O dönemde Emlak Bankası tenis kortlarının ve binanın sadece yerlerini belirlemişti. Bilindiği gibi Emlak Bankası kapanınca pek çok yerde olduğu gibi burası da tamamlanmamıştı. Bakırköy Belediye Başkanı Ahmet Bahadırlı döneminde buraya Vakıf olarak talip olduk. Encümen kararı ile Vakfa belli bir kira karşılığı tahsis edildi. Vakıf olarak ilk işimiz çevreyi ağaçlandırmak, Tenis Kortlarını, sonra da şimdiki binayı yapmak oldu. Bu arada yerel seçimler yapıldı. Seçimi Ateş Ünal Erzen kazandı. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi ilk işi, Bahadırlı döneminde yapılan tahsisi iptal etmek oldu. “Alınan encümen kararında encümen başkanı olarak sizin de imzanız var”. Bakırköy Belediyesi’nin almış olduğu bu karar karşısında yasal yollara başvurdum. Bu arada Bakırköy Belediyesi’nden 3 Meclis Üyesinin aralarında olduğu ve içimizden çıkan hainlerin de aralarında bulunduğu bir tenis kulübü derneği kurularak burası bu şahıslara peşkeş çekildi. Açtığım davaları Vakıf kazandı. Açılışını bizzat kendisinin yaptığı Erzen bahsi geçen bu derneği mahkeme kararıyla buradan çıkartmak zorunda kaldı ve yine mahkeme kararıyla geriye dönük kira tespiti yaptırarak bu dernek yöneticilerini 400 milyar TL borçlandırdı. O günlerde Erzen ile yaptığım görüşmelerde “davaları kazandığımıza göre burasını Vakfımıza vermek zorunda olduğunu, bizim için önemli olanın burasını başta Ataköylüler ve Bakırköylüler’in iftihar edeceği bir spor kompleksine dönüştürmek olduğunu, arzu ederse kendisinin de birkaç kişiye mütevelli olarak önerebileceğini” kendisine ilettim. Erzen bu teklifimi kabul etti ve 3 isim önerdi. Bunlardan birisi de sizdiniz. İlk toplantıda sizleri Vakıf Mütevellisi yaptık ve sizi de başkanlık koltuğuna oturttuk. Tenis Kortları hazır olduğu için önce onları faaliyete geçirdik. Sonra kafe bölümü sizlerin bulduğunuz, tanıştıktan sonra benim de uygun bulduğum kişiye tüm yasal işlemleri kendisinin yapması ve vakıf tarafından onaylanacak projeye göre kafe bölümünü yapma karşılığı 5 yıllığına kiraya verdik. Çizilen projeye uyuldu mu uyulmadı mı o da ayrı bir tartışma konusu… Aldığımız kiralarla bu güne kadar 100 öğrenciye burs verdik. Bazı ihtiyaç sahiplerinin de ihtiyaçlarını karşıladık… Bu süre içinde ne oldu? Siz Belediye Başkanlığı’na aday oldunuz. CHP tarafından kabul görmediniz. Aday gösterilmediniz. Vakıf Başkanı olmanıza rağmen yönetim kurulunu bir tek gün toplamadınız. Bizler toplandık. Sizin imzalamanız gereken evraklar için peşinizden koştuk. Bu arada bu dönem için yaptıklarınız ile ilgili yazılacak çok şey var. Bu gün için değil ama ileride size bir açık mektup daha yazabilirim… GELELİM SON YAPTIĞINIZA Vakıf adına Emlak Bankası’ndan kiraladığımız daha sonra çıkar çevrelerinden korumak adına ve vakfın devamlılığını sağlayabilmek için girişimlerim sonucu Bakırköy Belediyesi’ne geçirmeyi başardığım Emlak Bankası’ndan 20 yıllığına kiraladığımız 6 dönüm yerin sözleşmesi 25.12.2015 tarihinde sona ereceği için Bakırköy Belediyesi kafenin olduğu bölümü boşaltmamız için ihtarname gönderdi. Burasını boşalttığımız takdirde Tenis Kortlarından elde edilen gelir ile Vakfın burs verme imkanı ortadan kalkmış olacaktı. İlk iş olarak mütevelli olan ancak kurulduğu günden beri hiçbir yasal toplantıya katılmayan kişilerle görüşerek durumu anlattım. Eğer bundan sonra katılmayacaklarsa istifa etmelerini yerlerine Vakfa maddi manevi katkıda bulunacak mütevelliler arayışına girmemiz gerektiğini anlattım. 4 kişi istifa mektuplarını verdiler. Vakıf yönetiminde olan ve her toplantıya katılan yönetim kurulu üyeleriyle bir araya gelerek durum değerlendirmesi yaptık. Tüm aramalarımıza rağmen sizin ile bir araya gelmemiz ve görüşmemiz mümkün olmadı. Florya’daki evinizden taşındığınız ve yeni adresinizi de Vakfa bildirmediğiniz için de tarafınıza gönderilen çağrı mektuplarımız da geri geliyordu. Ocak ayında yapılacak Olağan Mütevelliler Toplantısı’nda yeni mütevellileri almadan önce 29 Haziran’da “Ayrılan mütevellilerin durumlarının görüşülmesi ile ilgili tek gündem maddelik Olağanüstü Mütevelliler Kurulu Toplantı Çağrısı” yaptık. Amaç bu toplantıda ayrılanlar yerine Ocak 2017 ayında yapılacak olağan toplantıya kadar her mütevelli Vakfa maddi manevi faydalı olacak isimleri belirlemeleri idi. Olağan toplantıda tartışalım ve yeni mütevellileri belirleyelim istedik. SİZ TOPLANTIDA NE YAPTINIZ? Toplantı günü geldiğinde siz kişiliğinizi tam anlamı ile ortaya koydunuz. Bu güne kadar hiçbir toplantıya katılmayan, Vakfın yerini dahi bilmeyen mütevellileri arayarak onlardan, adınıza ve sizinle birlikte hareket edenlere vekalet aldığınız ortaya çıktı. Bu arada aramanıza rağmen şahsınıza güvenmeyip vekalet vermeyenlere de bir teşekkür borçluyum. Yapılan bu toplantıyı kayıt altına aldığımı belirterek yukarıda da izah ettiğim amacımızı anlattım buna rağmen benimle beraber bazı mütevellilerimizin de aynı doğrultudaki söylemlerini hiçe sayarak ayrılanlar yerine 4 isim verdiniz. TANER EMRE, NEBAHAT ÇAĞIL, DİDEM ÖZKAN ve EROL ZENGİN’in isimlerini vererek kayıtlara geçirttiniz. Bu kişilerin kim oldukları hakkındaki tüm soruları “iş adamı” olarak cevapladınız ve bir açıklamada bulunma gereği duymadığınız gibi bu konudaki taleplerimizi kabaca ve usule aykırı bir şekilde geri çevirdiniz. Size mütevelli olacak kişilerin CV bilgilerinin verilme zorunluluğu olduğunu hatırlatmama rağmen konuyu oldu bittiye getirdiniz. Bay Sefa Birinci, Mütevelli olarak yazdırdığınız bu kişiler hakkında yazdığım dilekçeme de yasal süre içinde cevap vermediniz. Bu arada Başkanı olduğunuz Vakfa bugüne kadar maddi ve manevi ne yaptığınızı kamuoyu merak ediyor. Anlatırsanız kamuoyuyla paylaşmaya hazırım. Aslında kamuoyuyla paylaşacak o kadar çok şey var ki… Ama ben şimdilik bu yaptığınızın yanlış olduğunu bir kez daha hatırlatarak hatanızı anlayıp düzeltmenizi ümit etmekle yetiniyor, açık mektubumu şimdilik burada sonlandırıyorum. SELAHATTİN GÖRKEY BU AÇIK MEKTUBUM DA SİZİN İÇİN Selahattin Bey size söyleyecek fazla bir şeyim yok. Sadece şunu bilmenizde fayda var. Bu Vakıf ile ilgili nasıl mücadele verdiğimi en iyi bilenlerdensiniz. Vakıf işlerini çok iyi bildiğinizi söyleyip duruyorsunuz. Bilindiği kadarıyla bir vakfın da başkanlığını yürütüyorsunuz. Yaptığımız toplantıda siz de vardınız. Tek maddelik gündemi olan o toplantıya Divan Başkanı olmak için çok hevesli davrandınız. Avukat kimliğinize istinaden Divan Başkanı olmanız için ben de evet dedim. Divan Başkanı oldunuz. Toplantının tek maddesi vardı. Neydi Selahattin Bey? “Ayrılan mütevellilerin durumunun görüşülmesi” Biz ne dedik? “Ocak 2017 ayında yapılacak mütevelliler toplantısına kadar her üye vakfa faydalı olacak isimleri tespit etsin o toplantıya getirsin o gün birlikte karar verelim. Siz divan başkanı olarak ne yaptınız? Sefa Birinci’nin önerdiği isimleri “kim bunlar açıklayın öğrenelim” itirazlarına rağmen ve de tartışmalı bir oylama ile “Kabul edenler, etmeyenler” dediniz ve sizin de tanımadığınız kişilerin mütevelli yapılmasına birinci derecede onay verdiniz. Bu arada gündemde seçim maddesi olmamasına rağmen, toplantı başında gündeme madde eklenip kaçıncı sırada görüşüleceğine karar verilmemişken, yani gündem oylanmamışken, yine Sefa Birinci’nin isteği ile seçim yaptınız ve ne sizin ne de toplantıya katılmış olan ve itiraz eden mütevellilerin hiç tanımadığı kişilerin yönetime alınmasını sağladınız. Şimdi soruyorum bu mu sizin hukuk bilginiz? Bu mu sizin vakıfçılığınız? O gün yaşanan vahim bir olayı daha hatırlatmamda fayda görüyorum. Toplantı başlamamış masada bir kişi oturuyor. Hiç tanımadığım birisi. Gayri ihtiyari “Siz kimsiniz?” diye sordum. Tahsin İzci’yim cevabını alınca şaşırdım. Mütevelli listemizde böyle bir isim vardı. Ama bugüne kadar hiçbir yasal çağrımıza cevap dahi vermemişti. Kendisine “Hayırdır siz hiç gelmezdiniz. Sizi ilk kez görüyorum” dedim. İş oylamaya geldi. Baktım ne derseniz evet diyor. Yine kendisine “Tahsin bey bu mütevelli olarak önerilen isimleri tanıyor musunuz?” dediğimde aynen şu cevabı verdi: “Selahattin Görkey benim Kirvem olur o ne derse ben onu yaparım.” Selahattin bey gerçekten kişilik sahibi ve çok iyi bir hukukçuymuşsunuz ve mükemmel bir vakıf yöneticisiymişsiniz. Sizin, başında veya yönetiminde olduğunuz vakfın sizin emellerinizi gerçekleştirme konusunda başarısız olması düşünülemez… Sizi gönülden kutluyorum. Bu arada son yerel seçimlerde Bakırköy Belediye Başkanlığı’na aday oldunuz CHP’nin sizi neden aday göstermediğine, son seçimlerde Milletvekilliği adaylığınızın neden kabul görmediğine üzüntülerimi kabul etmenizi samimiyetle rica ediyorum. Şu tüm itirazlara rağmen mütevelli yaptığınız ve sizin de büyük bir ısrarla onayladığınız kişilerin kimler olduğuna dair verdiğim dilekçeme cevap alamadım. Yasalar bunun suç olduğunu söylüyor. Siz de Vakfın Yönetim Kurulu Üyesi olduğunuza göre yasal süresi geçti ama yine de cevap vermenizi bekliyorum. Çünkü siz Avukatsınız yasaları iyi bilirsiniz. Bir avukat olarak sizin de tasvip edeceğiniz üzere tüm yasal haklarımı sonuna kadar kullanacağımı hatırlatarak çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Saygılarımla… 18 Ataköy Sahili’ndeki kamuya ait yerleri işgalden ancak siz kurtarabilirsiniz SAYIN BAKAN SİZİ BAKIRKÖY’E BEKLİYORUZ ZÜLKANÝ SÝRMEN DEMOKRASİ SINAVI… Türkiye üzerinde oynanan oyunlara bakın, şunu iyi bilsinler Türk Milleti’nin iradesine darbe vuramazsınız. Devletin içinde yuvalanmış teröristler, devleti eline geçirmeyi amaçlamışlar ama Türk Milleti darbecilere öyle bir tokat attı ki hayatları boyunca unutamazlar. Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Türkiyemiz’in içi kan ağlıyor. Her gün şehitler veriyoruz, artık dayanacak sabrımız da kalmadı. Ülkemizi bu teröristlerden el birliği ile temizlemek boynumuzun borcudur. Bu ülke kolay kazanılmadı. Çanakkale’de oluk oluk kanlar aktı; savaşın en şiddetli anında bile, Bayrağımız yine dalgalandı, göklerden inmedi. Türk Milleti’nin demokrasiye sahip çıkması Yenikapı mutabakatının devam etmesi gönülleri fethetti. Türk milleti laiktir, laik kalacaktır. Özgürlük bizim karakterimizdir. Zaman birlik ve beraberlik zamanıdır. Ülkemizde yaşanan olayların üstesinden de geleceğiz. FETÖ’nün tuzağına asla düşmeyeceğiz. Türk Milleti bunların ülkemizde oynanan oyunlarını, tuzaklarını bozacaktır. Çünkü Türk milleti esir yaşayamaz. İradesine darbe vuramazsınız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk savaş yıllarında ülkelerin generalleriyle, başkanlarıyla bir toplantıda yemek yerken gencecik bir genç tabakları düşürür. Mustafa Kemal Atatürk hemen devreye girer “Ben bu Türk Milleti’ne her şey öğrettim ama “UŞAKLIĞI“ öğretemedim” der ve bütün Başkanların takdirini toplar. Sözüm ona Türk halkına darbe vuramazsınız. Türk halkı hür doğmuştur, hür yaşayacaktır. Yaz bitti, okullar açılıyor. Yeni öğretim yılında tüm öğrencilerimize başarılar temenni dileklerimle. Herşey gönlünüzce olsun... Geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki Belediyelerin İçişleri Bakanlığı’ndan alınarak kendi Bakanlığına bağlanacağını açıkladı. Özhaseki yaptığı açıklamalarda “ ŞEHİR CİNAYETLERİNİN” önlenmesi için belediyelerde imar denetimlerine başlanacağını söyledi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki geçtiğimiz günlerde Hürriyet Gazetesi’nin Ankara bürosunu ziyaretinde çok önemli açıklamalarda bulundu. Özhaseki’nin açıklamalarından özellikle Bakırköy’ü ilgilendiren bölümlerini aşağıda bulacaksınız. “Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, belediyelerin İçişleri Bakanlığı’ndan alınarak kendi bakanlığına bağlanacağını açıkladı. Belediyelerle ilgili her türlü izin, hukuki görüş ve denetleme yetkisinin Çevre Bakanlığı’na geçeceğini belirten Özhaseki, ‘şehir cinayetlerinin’ önlenmesi için belediyelerde imar denetimlerine başlanacağını söyledi. Bakanlar Kurulu’nun belediyelerin İçişleri Bakanlığından alınıp kendi bakanlıklarına bağlanmasına ilişkin karar aldığını söyleyen Özhaseki, “Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü bizim bünyemize geçecek. Böylece belediyelerin bütün işlerini bizim bakanlığımız bünyesinde sürdürecekler. Sadece vesayet maddesi, Anayasa’da yer alan belediye başkanlarının görevden alınmasına ilişkin madde yerinde kalacak. Diğer yönden bağlanma ise kanun veya KHK ile yapılacak ama OHAL çerçevesinde değil. Böylece belediyelerin denetlenmesi de bize geçiyor” dedi. İçişleri Bakanlığı’nın belediyelere ilişkin yetkisi olduğunu hatırlatan Özhaseki şöyle konuştu: İNSANLAR RANT PEŞİNDE “Ama belediyelerin eğitimi, kanunlarının yapılması, denetlenmesi bize geçiyor. Belediyeler mali yönden Sayıştay; idari işlemleri açısından İçişleri Bakanlığı tarafından denetleniyor. Ama imar açısından denetleyen yok. Ancak bir şikayet olursa denetlenebiliyor. Hızla gelişen şehirciliği disiplin altına almaz, doğru kurallarla doğru yönlendirmezsek ‘şehir cinayetleri’ sürecek. Bunun için Mahalli İdareler bünyesinde 150 kontrolör, denetim esaslı yetiştirilip belediyelerde imar hareketliliğini denetleyecekler. Bundan sonra bakanlık olarak imar planı yapmayacağız ama yapılan planın hukuka uygun olup olmadığını denetleyeceğiz. Kentsel dönüşümü yerinde yapmak için basit bir formül işliyor; ver müteahhide iki misli yoğunlukla, dönüşsün. Her yerde inşaat yoğunluğu iki misline çıkıyor. O bölgenin altyapısı, trafiği iki kat yoğunluğu kaldırır mı kaldırmaz mı hesaplanmıyor. Son dönemde belediye meclislerine gelen imar planı tadil miktarında büyük artış var. İnsanlar rant peşinde. Verilen yoğunluk artışlarıyla şehirlerde adeta cinayet işleniyor. “ İSTANBUL’U KURTARDIM Bir başka suçun da kendi bakanlıklarında işlendiğini söyleyen Özhaseki, “Bizim bakanlık ‘paralel belediye meclisi’ gibi çalışmış. İnsanlar ellerine almış parsellerini, ‘plan tadilatı istiyoruz’ diye gelmişler. Yoğunluk artıran onlarca plan yapılmış. Ben bu makama oturduğum günden itibaren ilan ettim, ‘burası belediye meclisi değil, yoğunluk artışıyla bana gelmeyin’ dedim. Kartal, Tuzla, Pendik, Bakırköy, Kadıköy, Beşiktaş Ihlamur Parkı’nın olduğu yer başta olmak üzere iptal ettim. Bakırköy Veliefendi’de mevcut yoğunluğa 800-1000 tane rezidans eklenecekti ki bu hem Bakırköy’e hem İstanbul’a ihanet olurdu. İstanbul’da şu anda 2 bin 500 tane rezidans türü 100 metrekarelik yapıyı bu şekilde yok ettim. O kadar yoğunluktan İstanbul’u kurtarmış oldum” diye konuştu. BANA MAĞDUR OLAN GELSİN Beşiktaş Belediyesi sınırları içinde Ihlamur Park ve çevresinde 12 bin metrekarelik alana 2.5 emsal verildiğini söyleyen Bakan Özhaseki, “Bu 40 bin metrekare inşaat alanı demek. İstanbul toplantısında Beşiktaş Belediye Başkanına ‘bize itiraz edin, iptal edeyim’ dedim. Eğer bu haliyle kalsa 15 katlı 8-10 bina yapılacaktı. Nitekim itiraz ettiler, ben de iptal ettim. Ben bu makama oturduğum günden itibaren ilan ettim, ‘burası belediye meclisi değil, yoğunluk artışıyla bana gelmeyin’ dedim. Hakkımda yayınlara başladılar, hiçbiri umurumda değil. Herkes mevcut imar planlarına uyacak. Ben İstanbul’a hizmet ettim. Kimse mevcut plan değişikliği için bana gelmesin. Ancak mağdur olanlar, zulme uğrayanlar bana gelsin” diye konuştu. ÇED PUTHALE GELMİŞ “ÇED’de (Çevresel Etki Değerlendirme) milletin canına okumuşlar” diye konuşan Özhaseki, “ÇED kuralları deyip, zulme dönüştürmüşler. Dünyanın her yerinde çevre korunarak yatırıma izin verilir. Biz put haline getirmişiz çevreyi. Bu taşkınlık da yatırımları engellemiş. Çevre yatırım dengesi lazım. Deniz kenarlarında 100 metre plan yapma yetkisi bize, Tabiat Varlıklarına ait. Elbette otel, deniz kenarına yapılacak. Tatile giden nereyi tercih ediyor, deniz kenarındaki oteli. Ama adamın burnundan getirirseniz kimse yatırım yapmaz. Arkadaşların kayalık yerlere de izin vermedikleri olmuş. Şimdi önünü açacaklarım var, dosyalarına epeyce baktım. İmzalayacağım. Halkın gitmediği, dağların arasından ulaşılabilen yerler var. Gidip yerlerine bakıyorum, helikopterle havadan bakıyorum. Önünün biraz açılması lazım. Ruhsatlarını vereceğim, gidip yapsınlar. Bazen de enerji santralı, kömürden nükleer santral deniz kenarına muhtaç. İstediğiniz kadar kızın ama elektrik üretmek zorundasınız. Bin, bin 300 mw santral projeleri var; köylü teyzeleri dizip bağırtıyorlar. O teyzeler masum ama arkasında başka planlar var. Kömür santrallarının önü açılmalı, ÇED’de sıkıntıları giderip rahatlatmak lazım. İşadamları en çok ÇED sürecinin uzunluğundan şikayetçi. Önlem alıyoruz. 15 gün içinde yanıt gelmez ise ‘olumlu’ sayılacak. Bunun için yönetmelik ve tüzük değişikliği yeterli. Kapıda süründürmeyeceğiz yatırımcıyı” dedi. 19 50 Metrelik SAHİL BANDI KAMUYA MI, YOKSA BU APARTMANLARIN BAHÇESİNE Mİ AİT ? HANGİ CEVABA İNANALIM(!) Aşağıdaki fotoğraflar Ataköy Sahili’nde yapılan inşaatlara ait. Soldaki fotoğraf kaba inşaatı biten Kuzu Grubu’nun. Yasaya göre 50 metrelik sahil bandının kamuya ait olması gerekiyor. Kuzu Grup tüm reklamlarında bu fotoğrafı kullanıyor. Fotografa dikkatli bakın kamuya ait olması gereken 50 metrelik sahil bandını kendi bahçeleri gibi yapıp birde daire alanların kullanacakları havuzu nereye yapmışlar dersiniz. Sağdaki fotoğraf ise Özyazıcılar İnşaat’a ait. Onlar da deniz kenarında 10 metreye yakın bir yürüme yolu yapmışlar. Apartmanların önündeki, kendi bahçeleri gibi düzenledikleri yeşil alanın büyük bir bölümü kamuya terk etmeleri gereken 50 metrenin içinde kalıyor. Taşınmaz Mal Zilliyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkındaki 3091 sayılı yasa uygulaması İlçe Kaymakalığı’na aittir. Ataköy Sahilleri’ndeki kamuya ait 50 metrelik sahil bandının yasanın amir hükümleri gereği işgalden kurtarılması için Bakırköy Kaymakamlığı’na 31.08.2015 tarihinde dilekçe ile müracaat ettik. Dilekçemizi Kaymakamlık İstanbul Valiliği’ne gönderiyor. Valilik 16.10.2015 tarihinde cevap veriyor. T.C. İSTANBUL VALİLİĞİ Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Sayı: 20852321/ Konu: KIYI/ DAĞITIMLI İlgi: Bakırköy Kaymakamlığı’nın 07/09/2015 tarih ve 32792742-503E.3916 sayılı yazısı. İlgili yazı ve eki dilekçede ile Ataköy Sahili’nde 50 m’lik sahil bandının kamuya ait olmasına rağmen ilgili inşaat firmalarınca işgal edildiğinin ve bu kamusal alanlardaki işgallerin 3091 sayılı yasa gereğince kaldırılmasının talep edildiği belirtilerek gereğinin yapılması istenmiştir. Bilindiği üzere 3621 sayılı Kanunun 13. maddesi ve Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 19. maddesi gereğince kıyılarda ve sahil şeritlerinde yapılan uygulamaların kontrolü Belediye ve mücavir alan sınırları içinde Belediyelere bırakılmış olup söz konusu alanlarda yapılan uygulamaların Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18., 19. ve 20. Maddeleri ile 3194 sayılı İmar Kanunu hükümlerine göre gerekli denetim ve kontrollerin yapılarak mevzuata aykırı bir durum varsa yasal gereğinin yapılarak Müdürlüğümüze, ilgilisine ve Bakırköy Kaymakamlık Makamına bilgi verilmesi hususunda gereğini rica ederim. Yaşar GÜVENÇ Vali a. İl Müdürü V. Dağıtım Gereği - Bakırköy Belediye Başkanlığı Şükrançiftliği Sok. No:1 Bakırköy/ İSTANBUL Bilgi -Bakırköy Kaymakamlığı İncirlik cad. No: 1 Bakırköy/ İSTANBUL -Sn. Özcan ATAMER İncirli Cad. Yeşilada Sok. No:2/1 Ferhat Apt. K:1 D:4 Bakırköy Yazıda açıkca (..19. maddesi gereğince kıyılarda ve sahil şeritlerinde yapılan uygulamaların kontrolü Belediye ve mücavir alan sınırları içinde Belediyelere bırakılmış olup... diyor. Kaymakamlık gereği için yazıyı Bakırköy Belediye Başkanlığı’na gönderiyor. Bakırköy Belediye Başkanlığı da 10.11.2015 tarihinde aşağıdaki cevabı veriyor. T.C. BAKIRKÖY BELEDİYE BAŞKANLIĞI İmar ve Şehircilik Müdürlüğü 10/11/2015 Yapı Denetim Bürosu Sayı: 96585800.06-310.99/ 49881 Konu: BAKIRKÖY KAYMAKAMLIĞINA İlgi: 10.11.2015 tarih E-27292 Sayılı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yazısı, İlgili yazıda Ataköy Sahili’nde 50 m’lik sahil bandının kamuya ait olmasına rağmen inşaat firmalarınca işgal edildiği, bu kamusal alanların 3091 sayılı yasa ve 3621 sayılı kanun gereğince yasal gereğinin yapılarak şikayet ilgilisine ve Bakırköy Kaymakamlığı’na bilgi verilmesi istenilmektedir. Söz konusu alan 20.03.1991 onanlı 1/1000 ölçekli Türkiye Emlak Bankası Ataköy sahil tesisleri Mevzi imar Planı ve 14.08.1997 onanlı 1/1000 ölçekli İstanbul Ataköy Turizm merkezli Yat Limanı Mevzi imar planı kapsamında bulunmaktadır. Ataköy Sahilinde bulunan söz konusu yapılaşmalar bu planlara göre Yapı ruhsatı verilmiş olup inşaai faaliyetler devam etmektedir. İnşai faaliyetlerin devam ettiği bu alana giriş çıkışlar can güvenliği açısından tehlike arz etmektedir. 3621 sayılı Kıyı Kanunu gereğince İnşai faaliyetler tamamlandıktan sonra Yapı Kullanma İzin Belgesi verilmeden söz konusu alanların işgalden arındırılması ve kamu kullanımına açılması sağlanacaktır. 5272 sayılı Belediye kanunun 79. Maddesinin 2 fıkrası gereğince Kıyı Kanunu ve ilgili mevzuata uygun olarak kullanılmak şartı ile Maliye Bakanlığı tarafından Büyükşehir Belediyesinin tasarrufuna bırakılmıştır. 3621 sayılı kıyı kanunu kapsamında kalmakla birlikte (kumluk, çakıllık vs.) alanları idaresi Maliye Bakanlığı yetkisindedir. Bilgilerinize arz/rica ederim. Erkan KILIÇ Başkan a. Başkan Yardımcısı DAĞITIM: Bilgi - Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne, - Bakırköy Kaymakamlığına, - Sayın Özcan Atamer Belediye kısaca ne diyor? (..... 3621 sayılı Kıyı Kanunu gereğince İnşai faaliyetler tamamlandıktan sonra Yapı Kullanma İzin Belgesi verilmeden söz konusu alanların işgalden arındırılması ve kamu kullanımına açılması sağlanacaktır...) Sonra ne oluyor? Ataköy Sahili’nde Kamuya ait sahil şeridindeki işgaller devam edince Bakırköy Kaymakamlığı’na 18.05.2016 tarihinde tekrar bir dilekçe daha yazıp 3091 sayılı yasanın uygulanmayış nedenlerini soruyoruz. Bakırköy Kaymakamlığı 30.06.2016 tarihinde Bakırköy Belediye Başkanlığı’ndan aldıkları 27.06.2016 tarihli cevabi yazıyı bize gönderiyor. Belediyenin verdiği cevabi yazıda bir önceki cevabın aynısı veriliyor. Ancak 27.06.2016 tarihli ikinci dilekçe cevabına; Dolgu alanlarının idaresinin Maliye Bakanlığınca Büyükşehir Belediyesinin tasarrufuna bırakıldığı, dolgu vasfında olamayan yerlerin idaresinin Maliye Bakanlığı tarafından yürütüleceği” detayı eklenmiştir. Yani siz vatandaş olarak yasaların uygulanması için vatandaşlık görevinizi yapıyorsunuz, netice alamıyorsunuz. 3091 sayılı Yasa çok açık ilgili idare en geç bir ay içinde yasaya aykırılık tespit ederse gereğini yerine getirmek zorunda. Görüştüğümüz hukukçular da aynı bilgileri bizimle paylaşıyorlar. BAKIRKÖY KAYMAKAMI’NA VE BAKIRKÖY BELEDİYE BAŞKANI’NA BAKIRKÖYLÜLER ADINA SORUYORUZ: ATAKÖY SAHİLİ’NDEKİ KAMUNUN KULLANIMINA TERK EDİLMESİ GEREKEN 50 METRELİK SAHİL BANDINDAKİ İŞGALLER NE ZAMAN KALDIRILACAK? 20 Ne büyük mutluluk; yüreğin düzenli atışı, rahat rahat nefes alıp verebilmek... Ve bunun tam tersi; yürek atışının hızlanması, nefes alıp vermekte sorun yaşamak, ne büyük hüzün ve korku... Yaşamın yalnızca yaşanmışlıklardan oluştuğunu anladığınız anlar... Çok kısa süren anlar... Sevindiren, hüzünlendiren, gülümseten, güldüren ya da ağlatan kısacık anlar... Dönüp arkanıza baktığınızda belleğinizden hızla akıp geçen çok çok sevdikleriniz, en çok da ben olmazsam çocuklarım ne yapar diye telaşlandığınız anlar... Her anne baba için çocuğu kaç yaşında olursa olsun hep çocuktur. Çocuklar da annesi ve babası dünyasını değiştiğinde büyür... Dünyanın değişmeyen kuralı... Sabahleyin arabanın içinde giderken yanımızdan geçen iki ambulansı görünce “Ah Allahım, insanlara sağlık ver! “diye mırıldandım kendi kendime, üçüncü ambulansın içine beni koyacaklarını hiç aklımdan geçirmeden. O gün Bakırköy Tıp Merkezi’nde çalışmaya başlayan Ortopedist Dr. Tuluhan Yunus Emre’ye gitmek üzere yola çıkmıştık. Ama nabzımın aniden çok yükselmesi sonucunda hemen acile yöneldik. İlk bakışta ayakta duruşumdan kimse nabzımın o denli yüksek attığını düşünememişti ancak rakkamı görünce sağlık görevlisi hanım hemen kardiyoloji doktorunu çağırdı. Bana bir iğne yapıldı ama ne yazık ki nabzımın anormal atışı sürüyordu. Zaman yitirmeden beni ambulansa koyarlarken sağlık görevlisi hanım da bana eşlik edeceğini söyledi. Aynı zamanda ambulansı kullanan görevliye “Sireni açması”gerektiğini bildirdi. Birçok kimseyi birçok kez ambulansla hastaneye götürmüşken benim de birgün ambulansla hastaneye gideceğim hiç aklıma gelmemişti. Sağlık görevlisi hanım bir yandan kolumdaki serumla ilgilenirken diğer yandan bana olumlu birkaç olay anlatarak üzüntümü dağıtmaya çalışıyordu nazikçe. Birden aklıma okuduğum bir yazı geldi: Adamın biri hep çok olumlu düşünürmüş. Hasta ya da sorunu olan bir insan kendisiyle konuştuğunda, ona hep olumlu enerji verirmiş. Birgün arkadaşı ona “Çevrene nasıl böyle olumlu enerji yayıyorsun?”diye sormuş. “Ben her hasta olana ah, vah vah dersem o insan daha da hasta olur. Bu nedenle ne sorunu olursa olsun insanlara hep olumlu konuşmaya çalışırım. Ayrıca her sabah yataktan kalkınca yüksek sesle kendime iki soru sorarım: Bugün havan iyi mi olacak yoksa bugün havan kötü mü olacak! Ve yine yüksek sesle yanıtlarım: Bugün havam iyi olacak! Ama geçtiğimiz hafta başıma ne geldi, biliyor musun? Bizim eve hırsız girdi. Beni görünce ateş etti ve yaralandım. Hastaneye giderken ambulanstaki sağlık ekibi bana çok olumlu ve nazik davrandı. Çok kısa sürede iyileşeceğimi belirtti. Hastanede hemen ameliyat edileceğim söylendi. Hastanedeki hemşire benim çok kötü durumda olduğumu belirten bir yüz ifadesiyle ameliyat öncesi yüksek sesle sordu: “Herhangi bir şeye karşı alerjiniz var mı?” Ben de aynı onun ses tonuyla : ”Evet!”diye yanıtladım. “Neye karşı?” “Kurşunlara!” diye bağırdım. Doktorların ve hemşirelerin yüzünden hafif bir gülümseme geçip gitti. Bunun üzerine yine aynı yüksek ses tonuyla konuşmamı sürdürdüm: “Benim iki seçeneğim var: Ya yaşayacağım ya da öleceğim. Ben yaşamayı seçtim ve beni uyutmadan ameliyat edin!” Doktorlar ve hemşireler güldüler. Bugün ben iyileşmemi hem doktorlara hem de kendime borçluyum çünkü herkesi olumlu konuşmamla yönlendirdim.” Bu öyküyü anımsayınca ağlamam kesildi ve umutla iyileşeceğimi düşündüm. Gerçekten de böyle düşünmenin yararını gördüm. Anjiyo yapıldı. Kızımın ve eşimin benden daha endişeli olduklarını hissettim ama ben hayatta daha çok yapacak işlerimin olduğunu düşünüp kendimi sakinleştirdim. Hatta oğluma anjiyodan önce haber verilmemesini nasılsa iyileşeceğimi söyledim. Bir ara onları bir daha göremezsem diye korkmadım dersem yalan söylemiş olurum. Ardından hızla bu düşünceyi kafamdan attım. Zira başka seçeneğim yoktu. Anjiyoya giderken değerli KBB Uzm. Op. Dr. Mesut Doğan ve eşi, değerli Radyoloji Uzm. Dr. Emel Doğan’ın da bizimle gelmesi beni sonsuz rahatlatıp mutlu etti. Dr. Emel Hanım anlattıklarıyla beni oyalayarak anjiyo öncesi hazırlık aşamasında olumlu düşünmemi ve rahatlamamı sağladı. Anjiyonun ardından eve döndük. Gözlerim ve başımın çok ağrıması nedeniyle gecenin geç bir saatinde Glokom ve Katarakt Uzm. Op. Dr. Mehmet Cemil Yılmazlı’nın evine gittik. Aniden gitmemize karşın bizi son derece kibar karşıladı. Verdiği ilaçlar sayesinde gözüm rahatladı. İyi ki böyle değerli doktorlarımız, değerli insanlarımız var! Ünlü Avusturyalı yazar Stefan Zweig’ın “Gerçek doktor, her hasta ile yaşayıp ölendir!” sözü bizim değerli doktorlarımızı ne de güzel betimliyor. Yaşadıklarımın ardından eskiden çok yapmadığım bir şeyi yapıyorum. Hep yaşadığıma, her sabah sağlıkla uyandığıma şükrediyorum. Aslında sağlıklı olabilmek bile kendi elimizde. Allah’ın bize verdiği makinaya iyi bakmamız gerekiyor. Bertrand Russell’in “Sağlık, hiç kimsenin kesin olarak güvenemeyeceği bir nimettir.“ sözünü unutmamak gerek. Öyle değil mi? İlk müdahaleyi yapan Bakırköy Tıp Merkezi’nin Sağlık Ekibi’ne, Kardiyoloji Doktoru’na, Bakırköy Tıp Merkezi’ndeki Ambulans Görevlisi Bey’e de sonsuz teşekkürler. Bu arada Ataköy Birinci Kısım’daki Venüs Pastanesi’nin sahibi Vahit Bey’e de teşekkür etmeden geçemeyeceğim. İçeceğim göz ilacı vücuttaki potasyumu çok düşüreceği için ilaçtan önce muz yemem gerekiyordu. O saatte meyva satın alabilecek her yer kapalıydı. Yine de çevremizi araştırdık. Sonunda oğlum, Venüs Pastanesi’nden alırız dedi ve gitti. Ataköy Birinci Kısım Çarşı’sının merdivenlerinden elinde muzla gelen oğlumu görünce sevindim. Vahit Bey: “Ne kadar muz gerekiyorsa alabilirsiniz.” demiş. Dr. Mesut Doğan ve eşi Dr. Emel Doğan’a, Dr. Mehmet Cemil Yılmazlı’ya sonsuz teşekkürler! Yasemin BAYER Hepsi Yalnızca Bir An... ‘17 AĞUSTOS 1999 DEPREMİNİ UNUTMA, BİLİNÇLEN VE YAŞA!’ SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİRİLDİ Bakırköy Kent Konseyi’nin düzenlemiş olduğu, Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen ‘17 Ağustos 1999 Depremini Unutma, Bilinçlen ve Yaşa!’ konulu sempozyuma katılım çok düşük oldu. 63 KİŞİ KATILDI Bakırköy Belediyesi, sempozyumdan günler önce sempozyumu Bakırköy’ün pek çok yerine asılan afişlerle duyurmuştu. Buna karşın, salonda toplam 63 kişinin bulunduğu sempozyumda, TMMOB’dan da katılımı beklenen 6 konuşmacıdan sadece 3’ü etkinliğe katılım sağladı. Bakırköy Belediyesi Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nün hazırladığı ‘Unutma’ isimli kısa filmin de gösteriminin yapıldığı sempozyumda konuşan Prof. Dr. Yüksel Örgün Tutay, “Depremi afet haline dönüştüren ne yazık ki insanoğlunun kendisidir. 25 Haziran 2016’da Kandilli Rasathanesi bir rapor yayınladı ve bölgede yaşayan vatandaşların depreme hazırlıklı olması gerektiğini vurguladı. Biz de bunu vurguladık ama sözler havada kaldı. Sadece binalar değil, yaşadığımız çevre de önemli olmalı. Toplanma alanları maalesef AVM’lere dönüşmüş durumda,” dedi. TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Şahan da konuşmasında eğitimin önemine dikkat çekerek, “Toplanma alanlarını belediyelerin işlevsel hale getirmesi gerekir. Bu işte gönüllü olmak önemlidir. On bin kişi birbirini kurtardı, bu insanlar eğitimli olsaydı daha çok insan kurtulurdu,” diye konuştu. ‘SİYASETEN DE ÖNÜNDE BÜYÜK ENGELLERİ OLAN BİR İLÇEYİZ’ Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, binaların ortalama yaşının 47 olduğu Bakırköy’de 1999 depreminden sonra iki saygın üniversitenin yapmış olduğu çalışmayı hatırlatarak, Bakırköy'deki konutların yüzde 60'ından daha fazlasının orta ve ağır hasarlı olduğunun, ekonomik ömrünü tamamladığının bilincinde olduklarını söyledi. Kerimoğlu, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü; "Bakırköy'ün bir an önce güvenilir konutlara ulaşması gerektiğinin bilincindeyiz. Bununla ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve İBB nezdinde defaatle yaptığımız başvurular ve konutların yenilenmesi ihtiyacını ilettik. Ama ne yazık ki bir konuşmacı arkadaşımız belirtti; Türkiye'de ranta yönelik bir dönüşüm değişim uygulanıyor diye. Ben dahasını ilave edeyim, sadece ranta yönelik olsaydı Bakırköy'de de bu çalışmalar yapılırdı. Sadece rant düşünülmesi değil, siyaseten de önünde büyük engelleri olan bir ilçeyiz. Maalesef bu sebeplerden dolayı Bakırköy'de yapmak istediğimiz bu dönüşümü gerçekleştiremedik. Bundan dolayı büyük üzüntü duyuyoruz. Çalışmalarımızı hiç durdurmadan sürdürmeyi de kendi adımıza da bir görev sayıyoruz." KERİMOĞLU ÖZÜR DİLEDİ Sempozyuma katılımın az oluşundan dolayı tepkisini belirten Kerimoğlu, “Bakırköy’de, çok sayıda ve duyarlı STK ve meslek odası var. Ancak konumuz ‘17 Ağustos 1999 Depremini Unutma, Bilinçlen ve Yaşa!’ olmasına rağmen, onların burada olmaması bir eksikliktir. Bu açıdan yeterli katılımın sağlanamamasından dolayı sizlerden özür diliyorum,” dedi. 21 OKUYUCU MEKTUPLARI İŞGAL DEVAM EDİYOR Ataköy 9-10 Kısım’daki Yunus Emre Kültür Merkezi yanında bulunan Emlak Bankası kapanınca TOKİ’ye devredilen arsa bir süre önce “Adrese teslim” bir ihale ile Kızılay’ın Bakırköy Şubesi’ne satılmıştı. Aynı ihaleye Bakırköy Belediyesi de katılmak istemiş ancak ihaleye sokulmamıştı. Kızılay buraya önce Huzur Evi yapacaklarını açıklamış, bir süre sonra da Fizik Tedavi Merkezi yapılacağını duyurmuştu. Şimdi de hastane yapacaklarmış. 2 dönüm arsaya nasıl hastane yapacaklarsa? Bizler tüm bu gelişmeleri gazeteniz vasıtasıyla öğrendik. Tarihi eserin yanına nasıl inşaat yapılır? dedik. İtirazlarımızı Ateş Ünal Erzen haklı buldu ve bu inşaata geçit vermediği gibi ihaleye sokulmadıkları için de ihalenin iptali için dava açtıklarını da biliyoruz. Yaklaşık 2 ay önce Kızılay yetkilileri önce arazideki ağaçları söktü. Sonra önünde bulunan kamuya ait araziyi, çevrede oturanların otopark olarak kullandıkları yer dahil tahta perdelerle kapattı. Yine sizin gazetenizden öğrendiğimize göre kamuya ait araziyi kapatırken belediyeden izin almamışlar. Biz de araştırdık bu güne kadar da izin almadıklarını öğrendik. Şimdi soruyoruz Bakırköy dağbaşı mı? Belediye buna nasıl göz yumuyor? Böyle olacağını bilseydik en azından otopark olarak kullandığımız yeri biz çevirirdik. Belediye Başkanımızın bu durumdan haberi var mı? Varsa bu yasa dışı eyleme nasıl göz yumuyor? Yoksa derhal bu kanunsuzluğa dur demeli. Doktor olan Belediye Başkanımız bu kadar küçük bir araziye hem de TARİHİ BİR BİNANIN yanına nasıl hastane yapımına izin verir. Bizler bu işin sonuna kadar takipçisi olacağız. Bu böyle biline…. MUHTARIMIZ VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI NEREDESİNİZ? Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nin yanında adeta tarih katledilircesine, Bakırköy’deki Kızılay yöneticileri inat ve ısrarla hastane yapma çalışmalarına devam etmeye çalışıyorlar. Pek çok konuda ortalarda gözüken mahalle muhtarımız nedense burnunun dibideki bu katliamı görmezden geliyor. Muhtarımız ya çıkıp nedenlerini anlatır ya da eğer bu duyarsızlığı devam ederse biz de gerektiğinde gerekeni yapmaya kararlıyız. Bu arada kişi ve kurumların yasal haklarını dahi hiçe sayarak yapmadıklarını bırakmayan bazı kişi ve Sivil Toplum Kuruluşları bu konuda sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Bu sivil Toplum Kuruluşları, sadece Ataköylüler’i değil tüm Bakırköylüler’i, tarihi eser bakımından tüm Türkiye’yi ilgilendiren bu konuda ortada yoklar. Sizler bu konuda bizlerin haklı mücadelemizde ortalarda görünmeyecekseniz kusura bakmayın ama sizlere “Sivil Toplum Kuruluşu” anlamını bilmiyorsunuz demek geliyor içimizden... Ve size şunu da sormak hakkımız herhalde; Sizlerin, böyle tüm toplumu ilgilendiren konuda duyarsız kaldığınıza göre, var oluş nedeniniz nedir? HANİ ETÜT MERKEZİ OLACAKTI? Osmaniye’deki İskender Iğdır Parkı’na Etüt Merkezi yapıldı ve bir süre önce Belediye Başkanı tarafından açıldı. Sonra yanına bir çay bahçesi açıldı. Bu çay bahçesi her geçen gün büyüdü. Şimdilerde nerede ise tüm parkı kapladı. Etüt Merkezine ne mi oldu? Sözde Etüt Merkezi’nde bilgisayar eğitimi verilecek, kitaplık olacaktı. Hiç faaliyete geçmediği gibi şimdilerde bu çay bahçesinin deposu olarak kullanılıyormuş. Ulaşabildiğimiz yetkililer hiçbir şey yapmadılar. Açılışını yapan Belediye Başkanımızın bu durumdan haberi olduğunu zannetmiyoruz. Son ümidimiz sizsiniz şikayetimizi yazın, Belediye Başkanımızın açılışta anlattığı gibi Etüt Merkezimiz amacına uygun faaliyet gösterir duruma getirilsin. Okullar da açılıyor ihtiyacımız var… A T A K ÖY E M L A K 30 YILLIK TECRÜBE İLE SATILIK - KİRALIK GAYRİMENKULLERİNİZDE HİZMETİNİZDEYİZ (212) 559 80 80 - 661 20 20 0532 236 47 07 Adres: Ataköy 4. Kısım Çarşısı No:2 Ataköy 3-4-11 Mahalle BAKIRKÖY / İSTANBUL Pasta Süslemede Aradığınız Her şey 0212 561 38 22 - 0535 459 03 84 www.pastasusleme.com info@pastasusleme.com Adres: Zeytinlik Mah. Halit Ziya Uşaklıgil Cad. Zeytinlik Halk Pazarı No:1 Bakırköy/İST 22 11 Temmuz 2016 Pazartesi Ekseriyetin bulunduğu tespit edilerek birleşim, Meclis 1. Başkan Vekili Mahir Çelik tarafından açıldı. Süleyman Nadir Ataman’ın izinli sayılmasına oy birliği ile karar verildi. Gündem okunup, oy Birliği ile kabul edildi. Gündem maddelerinin görüşülmesi neticesinde; Teftiş Kurulu Müdürlüğü başlıklı, Müdürlük Görev ve Çalışma Yönetmeliği’nin, 16. Maddesi’nin, 3. Fıkrası’nın değiştirilmesi hakkındaki evrakın Hukuk Komisyonu’na, Temizlik İşler Müdürlüğü başlıklı, yeraltı ve yerüstü konteynerları hakkındaki evrakın, Çevre ve Sağlık Komisyonu ile İmar ve Bayındırlık Komisyonu’na havalesinin oy birliği ile kabulüne karar verildi. Birleşim, Meclis 1. Başkan Vekili Mahir Çelik tarafından, 13 Temmuz 2016, Çarşamba günü, saat 15:00’da toplanmak üzere kapatıldı. 13 Temmuz 2016 Çarşamba Ekseriyetin bulunduğu tespit edilerek birleşim, Meclis 1. Başkan Vekili Mahir Çelik tarafından açıldı. Süleyman Muzaffer Şahin, Yahya Göktaş, İbrahim Gündüz ve Selim Malgaz’ın izinli sayılmalarına oy birliği ile karar verildi. Geçen birleşime ait zabıt özeti okunup, oy birliği ile kabul edildi. Gündem maddelerinin görüşülmesi neticesinde; Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü başlıklı, ücret tarifesi hakkındaki evrakın Tarife Komisyonuna havalesinin ve Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü başlıklı, hibe taşıt alımı hakkındaki TEMMUZ 2016 BELEDÝYE MECLÝSÝ’NDE NELER GÖRÜÞÜLDÜ? Başkanlık Teklifinin kabulüne oy birliği ile karar verildi. Birleşim, Meclis 1. Başkan Vekili Mahir Çelik tarafından 15 Temmuz 2016, Cuma günü, saat 15:00’da toplanmak üzere kapatıldı. 15 Temmuz 2016 Cuma Ekseriyetin bulunduğu tespit edilerek birleşim, Meclis 1. Başkan Vekili Mahir Çelik tarafından açıldı. Selim Malgaz ve Yayha Göktaş’ın izinli sayılmalarına oy birliği ile karar verildi. Geçen birleşime ait zabıt özeti okunup, oy birliği ile kabul edildi. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu’nun vermiş olduğu, “Yeşilköy Mahallesi, Saadetli Sokak, 38 pafta 332 ada 59 parseldeki taşınmaz”, “Bakırköy ilçesi sınırlarında GSM iletişiminde yaşanan sorunlar”, “Bakırköy Belediyesi’ne bağlı Tıp Merkezleri’nin kapatılması” hakkındaki yazılı soru önergeleri, Başkanlık Makamına havale edildi. Gündem maddelerinin görüşülmesi neticesinde; Yazı İşleri Müdürlüğü başlıklı, meclis üyelerinin teknik inceleme ve temas gezisi hakkındaki Başkanlık Teklifi, Özel Kalem Müdürlüğü başlıklı, sağlık birimlerinin devri hakkındaki Başkanlık Teklifi, 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 23. Maddesi gereği alınması gereken harç miktarı hakkındaki Tarife Komisyon Raporu ve Yeşilköy Mahallesi, 389 Ada 1 Parsel ile kuzeyindeki bir kısım tescil dışı alana ilişkin 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Tadilatı Teklifi hakkındaki İmar ve Bayındırlık Komisyon Raporu, oy birliği ile kabul edildi. Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü başlıklı, 34 GB 294 Plakalı aracın bedelsiz devri hakkındaki Başkanlık Teklifi, İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde yapılacak olan Bakırköy Belediye Başkanlığı’nın hizmet alanındaki sokak hayvanlarının tetkik, teşhis, tedavi ve otopsi hizmet protokolü hakkındaki Hukuk Komisyonu ile Çevre ve Sağlık Komisyonu Ortak Raporu, Kartaltepe Mahallesi, 783 Ada 365-366-367-368-369 parseller ile bir kısım tescil dışı alana ilişkin 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliği teklifi hakkındaki İmar ve Bayındırlık Komisyon Raporu, Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün ücret tarifesi hakkındaki Tarife Komisyon Raporu ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile 10 yıl süreli protokol yapma yetkisinin Belediye Başkanı’na verilmesi hakkındaki evrakın Başkanlık Teklifi ise, Adalet ve Kalkınma Partisi grubunun 5 ret oyuna karşın (Hasan Kaptan, Fatma Elmasgül Torun, Işıl İlgin Oktay, Servet Toraman, İbrahim Keleş), oy çokluğu ile kabulüne karar verildi. Birleşim, Meclis 1. Başkan Vekili, Mahir Çelik tarafından kapatıldı. Meclis oturumlarýnýn tamamýný gazetemizin www.atakoygazete.com.tr sitesini ziyaret ederek okuyabilir ve sesli olarak dinleyebilirsiniz. BAKIRKÖY KENT KONSEYİ SEÇİMİNDE YAŞANANLAR Bakırköy’de Kent Konseyi ne iş yapar? Bugüne kadar Bakırköylüler’in yaşamlarını kolaylaştıracak veya sıkıntılarını ortadan kaldıracak tek bir proje üretmişler mi? Yapmışlarsa gazetemize gönderirlerse seve seve yayınlarız. Nerede ise 3 yıl oluyor. Kimin ne yaptığı belli değil. Sadece o koltuklarda oturabilmek için birbirlerinin ayağını kaydırmaya çalışıyorlar. 18 Temmuz Genel Kurulu’nda da aynı şey yaşandı. Neler mi yaşandı? Bülent Düşko yaşanananları yazdı. Bakırköy Kent Konseyi seçimi 18 Temmuz 2016 tarihinde yapıldı. Kent Konseyleri Yönetmeliği, belediyelere kent konseylerinin önünü açmak, çalışma koşullarını sağlamak ve Belediye Meclisi’nden bütçe çıkarmak görevlerini vermiştir. Kent Konseyi başkan ve yönetim kurulu üyelerinin sivil toplum kuruluşları temsilcileri arasından seçilmeleri öngörülmektedir. Belediye başkanlarının, Kent Konseyi Başkanı olmaları yasal değildir. Bu nedenle 2 yıl önce yapılan Bakırköy Kent Konseyi seçiminde, Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu'nun aday olması ve seçilerek Kent Konseyi Başkanı olması da yasal değildi. Aynı yanlışlığa son Kent Konseyi seçiminde de devam edilmiştir. Sayın Kerimoğlu'nun meclis kulislerinde bu yıl aday olmayacağı söylenmekteydi. Ayrıca Yörem Folklor Derneği Başkanı Sefer Aşıkoğlu ve Dernek Yönetim Kurulu üyelerinin kendisini ziyaretinde de, Kent Konseyi Başkanlığı’na vakti olmadığı için aday olmayacağını kesin bir şekilde ifade etmesi üzerine, Sefer Aşıkoğlu 18 Temmuz 2016 tarihli genel kurulda 13 kişilik listesiyle birlikte başkanlığa adaylığını açıklamıştır. Genel kurulun açılış konuşmasında Sayın Başkan; 2 yıllık sürede belediyedeki yoğun işleri nedeniyle yeterince faydalı olamadığını, kent konseyinin de istenen ölçüde faaliyet yapamadığını ve yeni dönem için de faydalı olamayacağı düşüncesiyle aday olmayacağını açıklayarak, yeni seçilecek başkan ve yönetim kurulu üyelerine başarılar dileyip, Fox TV Haber Bülteni’ndeki randevusuna yetişmek üzere toplantıdan ayrılmıştır. Genel Kurul’da Bakırköy Kaymakamı ve kamu görevlilerinden temsilci olanların toplantıya katılmaması, Kent Konseyi’nin doğal üyeleri olan mahalle muhtarlarından ikisi dışında hiçbirinin olmaması, Bakırköy Kent Konseyi'nin 2 yıl süresince halkı, tüm partileri kucaklayamadığının ve halk meclislerinin kurulmamış olmasının bunun en önemli göstergesi olduğu; kent konseyinin sadece bir partinin organı konumunda kaldığının kanıtıdır. Sivil Toplum Kuruluşlarının adayı olan Sefer Aşıkoğlu'nun aday listesini Karikatürcüler Derneği temsilcisi Ergin Güler'in başkanı olduğu divana vermesinden sonra, Yeraltı Çarşısı esnafı temsilcisi Cemal Türkoğlu, Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu'nun başkan adayı olduğu bir listeyi divana vermiştir. Sayın Kerimoğlu'nun aday olmayacağını açıklaması nedeniyle listeye yapılan itiraza rağmen Cemal Türkoğlu, “Başkanı o istemese de biz aday olarak gösteriyoruz,” şeklinde bir cevapla BASAD temsilcisi İlhan Gülek ve Makine Mühendisleri Odası temsilcisi Dilek Baki'nin de imzaları bulunan listeyle başkana emrivaki yapmak istedikleri anlaşılmaktadır. Genel Kurul üyelerince demek ki başkanın zaman ayıramayacağını düşünerek, Kent Konseyi’ni istedikleri gibi yönetmek ve olanakları kendileri için kullanmayı düşündükleri şeklinde yorumlanmıştır. Bu durumda Sayın Bülent Kerimoğlu ya ikili oynayarak kendisinin başkan adayı gösterileceği listeye onay vermiştir ya da önergeyi veren kişilerce kendisi haberi olmadan emrivakiyle seçtirilmiş ve bu durumu kabul ederek, bu şekilde Bakırköy Kent Konseyi Başkanı olmayı içine sindirebilmiştir. 18 Temmuz 2016 Pazartesi günü yapılan bu şaibeli Genel Kurul’dan sonra, 22 Temmuz 2016 Cuma günü Kent Konseyi’nin ilk toplantısını Sayın Bülent Kerimoğlu'nun başkanlığında yaptığı öğrenilmiştir. Netice olarak; yasal ve hiç de etik olmayan bir Divan başkanının her iki listeyi oylatmak istemesi üzerine, adaylardan Sefer Aşıkoğlu başkan adaylığından çekilmiştir. Listesindeki yönetim kurulu adaylarından çoğu çekilmiş ve Belediye Başkanı’nın gösterildiği liste seçilmiş kabul edilip, diğer listede kalanlar da yedek üye sayılmıştır. Bu sırada seçim öncesinde Kent Konseyi başkanlığı için kulis yapmış olan Divan Başkanı Ergin Güler'in diğer listede bulunan divan kâtiplerinden Abdullah Tan'a seni seçilmiş gibi gösterip, listeye alalım şeklinde etik olmayan bir öneride bulunması da düşündürücüdür. şekilde seçilen Bakırköy Kent Konseyi, göreve başlamıştır. Genel Kurul’un ertesi günü bazı STK temsilcilerinin genel kurulun yasal olmadığını madde madde belirten ve seçimin yenilenmesi gerektiğini talep eden dilekçelerine cevap dahi verilmemiştir. Bütün bu söz konusu tartışmalı olaylar karşısında başkana yakışan, istifa ederek Genel Kurul’un yenilenmesini sağlamak olmalıydı. Kendisine yakışan bu onurlu davranışa sahip olmak her zaman için geçerlidir ve vakit kaybetmeden bu onura kavuşmak kendisini yüceltecektir. Bülent Düşko 23 Kemal Kılıçdaroğlu belki de siyasi anlamda hayatını değiştirecek bir şansı tepti Yıllardır genel siyaset yazmaktan kendimi alıkoyuyordum. Adımız yerel gazeteciye çıkmış madem biz de yerel siyasete, yerel yönetimlere yönelik yazılar yazarız diyorduk ve öyle de yapıyordum. Ancak bazen öylesine anlamlı ve öylesine insanın yaşamını değiştirebilecek cümlelerle karşılaşıyorum ki yazmazsam olmaz diyor, arada genel siyasete de dokunuyorum. Bunlardan biri de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediği bir cümle oldu. Belki de Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin kahraman olacağı, kim bilir belki de gelecek seçimlerde CHP’nin iktidarına vesile olacak bir olay. 2011 yılı referandum mitinglerini birçoğumuz çok iyi hatırlarız. O dönemlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Türkiye’de bir darbe tehdidi söz konusu olur ise tanklar sokağa çıkar ise ilk önce o tankların önünde ben dururum” şeklinde bir söylemi vardı. O dönemin Başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da mitinglerinde defalarca gündeme getirerek “siz olsa olsa tanklara selam durursunuz selam” şeklinde Kılıçdaroğlu’na göndermeler yapmıştır. Hiçbir Türk insanının istemediği, desteklemediği, FETÖ örgütünün 15 Temmuz kalkışma planı Kılıçdaroğlu’nun sözleriyle cuk oturdu. Kalkışmanın başladığı saatlerde Atatürk Havalimanı’na inen Kılıçdaroğlu, yıllar öncesinde söylediği sözlerini hatırlamış ve 40 yaşında üniversite öğrencisi Metin Doğan’ın gösterdiği kahramanlık örneğinin benzerini yapmış olsaydı, tankların önüne çıkıp tepki göstermiş olsaydı, tankların önünde çekilmiş iki kare fotoğrafla şimdilerde kahraman Kılıçdaroğlu olarak anılıyor olmasının yanında CHP’ye karşı da inanılmaz bir sempati kazandırmış olurdu. Kılıçdaroğlu, Atatürk Havalimanı’na indiğinde kahramanlık örneği göstermek yerine bir an önce havalimanından ayrılmak istedi ve kendisini güvende hissedebileceği yer olan Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’nun evine gitti. Ya laf olsun diye konuşmayacaksınız ya da söylediğiniz sözlerinizin yeri ve zamanı geldiğinde icraata dökeceksiniz. Ünlü düşünür ve şair Mevlana Celaleddin Rumi'nin bir şiirinde söylediği gibi; “Ya Olduğun Gibi Görün ya da Göründüğün Gibi Ol.” Kaçak saray olarak aylarca eleştirdiğiniz ve asla gitmem dediğiniz Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gittiniz. 7 Ağustos günü Yenikapı’da yapılan Milli İrade Mitingi’ne önce katılmayacağınızı beyan ettiniz sonra katılma kararı aldınız. En kötü karar dahi kararsızlıktan iyidir. Milli İrade gelirleri var. Günü geldiğinde bunları da isim isim ve ne iş yaptıklarını da yazarım. KONUK YAZAR Mitingi’nde yuhalanmak, tepki görmek yerine kahraman Kılıçdaroğlu şeklinde de karşılanabilirdiniz. Sayın Kılıçdaroğlu, havalimanında göstereceğiniz küçük bir tepki, tankların önünde iki kare fotoğrafınız belki de sizi iktidara taşıyacaktı. Farkında mısınız bilmem bence tarihi bir fırsatı teptiniz. Filika’yı Koruyup Kollayanlar mı Var? Meclis Üyelerine Ayrımcılık YILMAZ Kent Konseyi mi Belediyenin Arka Bahçesi mi? Geçtiğimiz günlerde Bakırköy Kent Konseyi Olağan Genel Kurul Toplantısı yaparak başkanını seçti. Katılımcıların ve geçen dönem Kent Konseyi’nde görev alanların birçoğunun yeniden görev almak istememesinin yanında Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’nun aday gösterilmesi de tepkilere neden oldu. Eleştiri okları genellikle 2 yıllık süreçte başarısız bir yönetim sergileyen Kent Konseyi Genel Sekreteri Tarkan Ellergezen ve Cemal Türkoğlu’na yöneldi. Cemal Türkoğlu’nun kongre süresince tüm insiyatifi elinde bulundurması ve Genel Kurul’a gereğinden fazla öneri yazması da tepkilere neden oldu. 2 yıl süreyle başarı gösteremeyen Tarkan Ellergezen’in 3 yıllık süreyle yeniden Genel Sekreterlik’e getirilmesi ile neden başarısız birinde bu kadar ısrarcı davranılıyor sorusu da yanıtsız kaldı. Siyasi partilerin ve muhtarların doğal üye sayıldığı Kent Konseyi Kongresi’nde MHP İlçe Teşkilatı ve Yenimahalle Muhtarı Nihat Şahin’den başka kimsenin olmaması da Kent Konseyi’nin ne denli işlevsiz ve başarısız olduğunun ayrı bir göstergesi olmalı ki Kent Konseyi’nin düzenlemiş olduğu “17 Ağustos 1999 Depremini Unutma, Bilinçlen ve Yaşa!” isimli Leyla Gencer Sanat Merkezi’nde düzenlene sempozyuma ancak 63 kişilik bir katılım sağlanabildi. Katılanların büyük bir bölümünü de 4 Belediye Meclis Üyesi, 2 mahalle muhtarı, 10 Mag-Der Üyesi dışında çoğunluğunu belediye başkan danışmanları, belediye müdürleri ve personelin oluşturması da dikkatlerden kaçmadı. Yaklaşık 2 yıl öncesinde Bülent Kerimoğlu’nun kentsel dönüşüm projesinin hayali olduğunu yazmıştım. Sanırım yazdıklarımda haklı çıktım. Öyle ya Bakırköy halkı belediye başkanının vatandaşla yaptığı sabah kahvaltılarında ballandıra ballandıra anlattığı kentsel dönüşüm hikayesine inanmış olsaydı depremle ilgili sempozyumda salonda yer kalmaz Kerimoğlu da katılımcılardan özür dilemek zorunda kalmazdı. Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, Temmuz ayı meclis görüşmeleri sonrasında kendi grubuna Florya’da bulunan Develi Restaurant’da yılın yorgunluğunu atmak için bir yemek vermiş. Gayet doğal bir davranış. Öyle ya 11 BACACI ay süresince komisyonlar harıl harıl çalışıp projeler üretiyor, Bakırköy halkının yararına neler yaparız şeklinde fikir alış verişinde bulunuyor. Dolayısıyla çok yoruluyor meclis üyeleri çok. Bir ay süresince 3 gün toplanan 6-7 dakika süren meclis toplantıları yapmak o kadar kolay iş değil. Yemek davetini de hatta tatili dahi hak ediyor meclis üyeleri. Bazıları ne yemek, ne de tatil hak etmemiş olmalı ki CHP’li olmalarına rağmen Mustafa Harputluoğlu, Ali Rıza Akyüz, Ayşe Tansel Gülmezoğlu ve Kenan Şahin yemek davetine çağrılmamışlar. Arkadaşlarının yemek davetine çağrılmadığını öğrenen bazı meclis üyeleri de siz çağrılmamışsanız biz de gitmiyoruz böyle ayrımcılık mı olur diyerek davete katılmamışlar. İşin ilginç yanı yemek davetine çağrılmayan meclis üyeleri, Osmaniye’de bulunan Atatürk Spor ve Yaşam Köyü’nün BJK’ya, Sağlık Ocaklarının da Sağlık Bakanlığı’na devrine karşı gelenler olması. Gel de bu ayrıştırmanın altında çapanoğlu arama. Bakırköy Belediyesi’nde Danışman Bolluğu Bakırköy Belediyesi başkan danışmanı sayısını net olarak bilen var mı? diye sorsanız kimse bilemez. Sanırım Bülent Kerimoğlu da kaç danışmanı olduğunu bilmiyordur. Hani derler ya bil bilene soracaksın. Ben de bunu en iyi meclis üyeleri bilir düşüncesiyle sordum. Sorduğum meclis üyesinin bana verdiği cevap akıllara ziyan. İnan bilmiyorum. Hatta geçenlerde bana birini gösterdiler ve bu arkadaş başkan danışmanı tanıyor musun dediklerinde de şaşırmıştım. Yazıktır günahtır sayın Kerimoğlu, hemen her platformda dile getirdiğin borç içinde yüzüyoruz söyleminizi unutmayın. İşletmesini ekonomik anlamda beceremeyip Atatürk Spor ve Yaşam Köyü’nü BJK’ya halka rağmen kiralama yoluna gittiğinizi, sağlık ocaklarının Sağlık Bakanlığı’na devir işlemlerini mecliste onayladığınızı hatırlatmak isterim. Madem ekonomik sıkıntı içerisindesiniz o zaman sıkıntıları azaltmak adına çalışanlarınızı işten çıkartmak yerine işe danışmalarınızdan başlayın. Biliyorum ki bazı danışmanlarınızın sizin kendilerine tahsis ettiğiniz araç ve verdiğiniz maaş dışında da Aylar önce gündeme gelen Yeşilköy’de bulunan Filika isimli meyhane hala içki ruhsatı almadan faaliyetlerini sürdürüyor. Geçtiğimiz günlerde Yeşilköy’de katıldığım bir cenazeden dönerken yolumun üstünde gördüğüm Filika isimli işletmenin ruhsatsız faaliyetlerini sürdürdüğü günlerce konuşulmuş ve halkın da büyük tepkisine neden olmuştu. Hatta Yeşilköy Mahalle Muhtarı, konu Bakırköy Belediye Meclisi’ne geldiğinde mahalle halkıyla birlikte tepkilerini göstermek için meclise gelmişlerdi. Mekanı görünce iş refleksi olsa gerek girip ruhsat alıp almadıklarını sormak istedim. Ancak soruma cevap verecek hiçbir yetkili yoktu. Çalışanlara sorduğumda da konuyu bilmediklerini söylediler. Filika yetkililerinden istediğim cevabı alamayınca mahalle muhtarı Bülent Yurtsever’e uğrayıp bilgi almak istedim. Bana söylediği hala ruhsat alamadıkları şeklindeydi. Bu durumda hala yasa dışı şekilde faaliyetlerini sürdüren bu mekanı kimler koruyor sorusunu sormamak olmaz. Filika Meyhane’yi kimler koruyup kolluyor? Yetkilileri gerekenin yapılması ve konu hakkında açıklama yapmak adına göreve davet ediyorum. Duydunuz mu? Bakırköy Belediyesi’nin en medyatik meclis üyelerinden birinin bir müteahhit ile para alış verişi konusundaki pazarlığı iddiaya göre ses kaydına alınmış. İddiaya göre bu meclis üyesini Genel Merkez’e şikayet edip ses kaydını da vermişler. Her ne kadar iddia olsa da bana çok şaşırtıcı gelmedi. Malum Bakırköy Belediyesi defalarca sansasyonel haberlerle gündeme geldi. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz sözünden yola çıkarsak iddia vahim, sonucunu da bekleyip hep birlikte göreceğiz. Yetkiler Sınırsız Değildir CHP Meclis Üyesi Selim Malgaz CHP İstanbul 3. Bölge Örgütten Sorumlu Koordinatör Başkan Yardımcısı Selçuk Biber tarafından disiplin kuruluna sevk edilmiş. Neden mi sevk edilmiş? Meclis grup toplantısında Selçuk Biber ve Selim Malgaz arasında geçen tartışmada Selim Malgaz’ın Biber’in konuşmalarına karşılık vermesinden kaynaklanmış. İyi güzel de Selçuk Biber bu kararı verirken, CHP Belediye ve İl Genel Meclis Grupları çalışma Yönetmenliğinin 13. maddesi Grup Genel Kurulu toplantılarına Parti Meclisi üyeleri, partili bakanlar, o ilin partili milletvekilleri de katılabilirler, söz alabilirler. İstekleri sıra veya süreyle sınırlanamaz, önlenemez, ancak oy kullanamazlar der. 19. maddesinde de Gruplarda disiplin kurullarına gönderme işlemleri ile Disiplin Kurulları kararları üzerinde görüşme yapılamaz, karar alınamaz. Şeklinde açıklık getirilmiş olan çalışma yönetmenliği maddelerini de biliyor muydunuz? Meclis grup toplantısında Selçuk Biber ve Selim Malgaz arasında geçen tartışmada sanırım Selçuk Biber yetki sınırlarını aşmış. TEKNOLOJÝ DÜNYA SI RKa]`^[acT_[WYLbcT_WV_WcZaMY`_a]cb_\]Ya^HcDMM_aE\^c6,cV`_A Ub]c aW]Tc ZWZb]\^[bY`c PaKbUbc `Z`]bKc aZVaYc `L`^c GbK\]_\Y bQbVbX\^[bcT_[WNWcS`_`^`UT]I -#2"0-$*20-2+(/ +2',.!/+/0-#*(# GÖKHAN ATAMER gokhanatamer@atakoygazete.com.tr '2),1!(1+0%1'1*"1 '2-+$,$/)/+(20(2*/& DB:E_`c a_aYZ]`Y_`c TZTVTS`_c Jac a^a];`c Q`]YaZ`c >aX_bc <TZT]XH Ya^[`cR]aZZ`N`cb]bSb_b]\^cXbbZZac39cV`_c1+3cY`_TVaZ]a0cG\Kb 7H5c Xb^`Ua[ac W_bQVbX\^\c XbN_bUbPbYc Ua^`c S`]c a_aYZ]`Y_` SbZb]Ubc R]aZZ`N`^`c [WUW][WIc >aX_bE[b^c UbM\_b^ bL\Y_bVb[bHc Ua^`c Oa_`QZ`]`_a^c 699c Y`_TJbZc XbbZ_`Yc 1Y$G0 SbZb]Ub^\^Hc Vb]Yb^\^c a_aYZ]`Y_ac Lb_\Qb^c <T[a_c ?c b[_\ b]bP\^\c X\F\][b^c XbbZZac +3c Y`_TVaZ]ac G\Kbc 7H5c Xb^`Ua[a W_bQZ\]bPbN\c Jac XCKc YT^WXWc VT[a_`c ZbVc Qb];_bc DB: XZb^[b]Z_b]\^[bc ,65c V`_c 159c Y`_TVaZ]a0Hc DJ]WMbc B`]_`N` XZb^[b]Z_b]\^[bc `Xac 36,c Y`_TVaZ]ac VaXbFaUa ZbQ\UbS`_aPaN`c Sa_`]Z`_[`Ic DL\Y_bVb[bHc Ua^`c Oa_`QZ`]`_a^ SbZb]Ubc XbUaX`^[aHc <T[a_c ?E`^c [R^Ub[bc ,99c V`_`^c 1!&, Y`_TVaZ]a0c RKa]`^[ac VaXbFaU`c ZaYc Qb];_bc YbZa[aS`_a^c `_Y a_aYZ]`Y_`cTZTVTS`_cT_[WNWcS`_O`X`^ac[acUa]cJa]`_[`Ic:R^Ub Oa^a_`^[acX\F\][b^cXbbZZac+3cY`_TVaZ]acG\Kbc7H5cXb^`Ua[a L\YbS`_a^cb=a]]b]`cJac4T]XPGac+6&c?MU[a]cVb]YbcXMT] b]bSb_b]bc`Qb]aZca[`_a^cbL\Y_bVb[bHcXCKcYT^WXWcTZTVTA S`__a]`^c F`UbZ_b]\^\^c 6c V`_UT^c [T_b]c T_[WNWc Jac Xb[aPac 7 Y`Q`_`YcUT_PWcYbMbX`ZaX`^acXbG`McT_[WY_b]\^bc[`YYbZcLaY`_[`I ZacUb^[b^Hc<T[a_c?E`^c5cUaZ`QY`^cJac7cLTPWYcYbMbX`ZaA X`^ac XbG`Mc T_[WNWc S`_O`X`^ac Ua]c Ja]`_`]Ya^Hc SWc VT[a_`^ X`Mb]`Q`c Ja]a^c FbYbZc Ga^RKc b^bGZb]c ZaX_`V`^` ZbVbV_b^VbV\QcVRQZa]`_a]`^c69cS`^c[T_b]cFb]Y_bHc<T[a_ ?c XbG`S`c T_b^c VRQZa]`_a]`^c [ac 79c S`^c [T_b]c Fb]Y_bc Ua^` SbZb]UbUbcXbG`McT_bS`_aPaN`cSa_`]Z`_[`IcDU]\PbHcXCKcYT^WXW Ua^`c SbZb]Ub^\^c >aX_bE^\^c c UaZ`QY`^c YbMbX`Za_`c Jac a_aYA Z]`Y_acLb_\Qb^c?cZ`M`c<T[a_ccb[_\cb]bP\^\cX\F\][b^cXbbZA Zac +3c Y`_TVaZ]ac G\Kbc 7H+c Xb^`Ua[ac W_bQZ\]bPbN\c Jac ZbV Qb];_bc DB:c XZb^[b]Z_b]\^[bc 7&+c V`_c 1!35c Y`_TVaZ]a0H DJ]WMbc B`]_`N`c XZb^[b]Z_b]\^[bc `Xac 5!7c Y`_TVaZ]ac VaXbFA aUac ZbQ\UbS`_aPaN`c S`_[`]`_[`Ic <T[a_c ?E`^c DB:2[aY`c XbZ\Q F`UbZ\c9cS`^c[T_b][b^cSbQ_b]Ya^Hc<T[a_ccVT[a_`^ac`Xa &9cS`^c[T_b][b^cSbQ_bUb^cF`UbZ_b]_bcXbG`McT_W^bS`_`UT]I &2&2'0 /& 2-!'2+ 1,2!10'*-/"201*.). BbQSbYb^c (b][\VP\X\c <aGVaZc %`VQaYHc 6,c V`_Ub] -W]T_WYc Ja]O`c PaKbX\c b_VbX\c OR^[aV[ac T_b^c DMM_aEb >R]Y`UaEUac Oa_Va_a]`c [W]WVW^[bc Ja]O`c ZaQJ`N` XbN_bUbS`_aPaY_a]`^`c Sa_`]Za]aYc LbN]\[bc SW_W^[WI >aY^T_T;`c [aJ_a]`Hc Mb]bc Z]b^XFa]_a]`^`c Oa^a__`Y_ac *]_b^[b RKa]`^[a^c Oa]LaY_aQZ`]`UT]_b]Ic D^PbYHc SWc F`]Vb_b][b^ S`]`X`c T_b^c DMM_aHc DJ]WMbc B`]_`N`c YW]b__b]\^bc bUY\]\c Ja]O` `^[`]`V`c XbN_b^[\N\c Oa]aYLaX`U_ac PaKbUbc Lb]MZ\]\_[\I DB:E_`c ZaY^T_T;`c [aJ`^`^Hc *]_b^[bc GRYRVaZ`U_ac CKa_ b^_bQVb_b]c UbMb]bYc [RQRYc T]b^_b][bc Ja]O`c C[a[`N` `[[`bX\c `_ac ,c U\_[\]c [aJbVc a[a^c [bJbc ^`GbUaZc DNWXZTX bU\^\^c XT^W^[bc XT^WL_b^[\c Jac DMM_aHc 6,c V`_Ub]c -W]T PaKbc`_acYb]Q\cYb]Q\UbcYb_[\IcDMM_a2bcYaX`_a^cSWcPaKb^\^ b][\^[b^c `_O`^Lc S`]c b[\Vc bZb^c -YT^TV`[a^c ?T]WV_W BbQSbYb^c (b][\VP\X\c <aGVaZc %`VQaYHc >$`ZZa]c GaXbS\ RKa]`^[a^c DMM_a2bc LbN]\[bc SW_W^[WIc <aGVaZc %`VQaY bZZ\N\cZ$aaZEZaHcDMM_ac>R]Y`Ua2UacZbQ\^Vb_\[\]Ic?`KacJa]O` YT_bU_\Y_b]\c XbN_bVbYZb^c VWZ_W_WYc [WUb]\KIc BCU_aPa DB2^`^c SR]TY]bX`X`c `_ac WN]bQVbKX\^\Kc `Fb[a_a]`^ac Ua] Ja]`UT]Ic%`VQaYcZb]bF\^[b^cbZ\_b^cSWcZ$aaZcXTXUb_cVa[Ub ATAKÖY AYLIK BÖLGE GAZETESÝ Aylýk Süreli Yayýn YIL: 24 Sayý: 262 AĞUSTOS - EYLÜL 2016 info@atakoygazete.com.tr Köþe yazýlarýndaki sorumluluk, yazarlarýna aittir. Gazetemizde yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahibine aittir. :\Qb]\UbcYbMb_\cZaYcMb]Z`cUC^aZ`V`c^a[a^`U_acLTNWcKbVb^ EO`KaV_`c R_YaEc T_b]bYc b^\_b^c @WKaUc @T]aHc SWc XaFa]c [a ZaY^T_T;`c[R^UbX\^\cUbY\^[b^c`_O`_a^[`]a^c`_O`^LcS`]cGbSa] `_ac OR^[aV[aIc _YaX`^`^c a^c YT]YW_b^c `X`V_a]`^[a^c S`]` T_Xbc[bcCKa__`Y_acXTXUb_cVa[Ub[bcX\Y_\Y_bc[b_ObcOaL`_a^ @WKaUc@T]ac_`[a]`c@`Vc'T^OAW^HcU`^acOR^[aVcUb]bZbPbY S`]c Yb]b]bc `VKbc bZZ\Ic @`Vc 'T^OAW^EW^c [aV`]c UWV]WYc `_a UC^aZZ`N`c @WKaUc @T]ac YW__b^\P\_b]bc `^Za]^aZc RKa]`^[a^ G`KVaZc Ja]a^c Va[Ubc XbN_bU\P\X\c aZF_`E`^c S`]c Sa^Ka]`^` YW__b^\Vbc XW^[WIc @a^[`c aZF_`c X`XZaV`^`c YW]b^c @WKaU @T]aE^`^cSWcM_bZFT]VcRKa]`^[a^c[`_caN`Z`V`cJacR_Yac_`[a]_a]` GbYY\^[bc M]TO]bV_b]bc Ua]c Ja]aPaN`c Sa_`]Z`_`UT]Ic 4_bZFT]V ZbVbVa^c [aJ_aZc Ub^`c @`Vc 'T^OAW^EW^c YT^Z]T_R^[ac T_bA PbYIc D^PbYc @WKaUc @T]aE^`^c SWc M_bZFT]V[b^c VbYX`VWV FbU[bU\cb_VbX\c`L`^cLCKVaX`cOa]aYa^cS`]cXT]W^cJb]cTc[b `^Za]^aZIc`]bcR_Ya[aY`c`^Za]^aZcYW__b^\V\cY\X\Z_bVb_b][b^ [T_bU\cT_[WYLbc[RQRYI /)'1+%#,!(1-/02%.'0%/,/ /& 2#*1).10#1*.02*'2,2+(/ *XZb^SW_E[bcaY`VcbU\^[bc[RKa^_a^VaX`cM_b^_b^b^cS`_`Q`VH ZaY^T_T;`cJac`_aZ`Q`VcFWb]\c/aB8>cB`_`Q`Vc-W]bX`bc7963E^\^ SWc U\_c Oa]LaY_aQZ`]`_VaUaPaN`c S`_[`]`_[`Ic /aB8>c B`_`Q`V -W]bX`bE^\^c ]aXV`c X`ZaX`^[ac UbM\_b^c Y\Xbc bL\Y_bVb[bH #/aB8>c B`_`Q`Vc -W]bX`bc =Wb]\Hc 7963c U\_\^[bc T]Ob^`Ka a[`_VaUaPaYZ`]Ic )a_aPaYc FWb]\^c Ua^`c Zb]`G`c UbY\^[b bL\Y_b^bPbYZ\]I#c[a^`_[`Ic ZacUb^[b^HcFWb]\^c[RKa^_aU`P`X` :aWZXPGac<aXXacD)cXCKPRXRc.T_FOb^Oc@TXXa]ZHcD_Vb^ GbSa]cb;b^X\c:4DEUbcUbMZ\N\cbL\Y_bVb[bHcFWb]\^cOa_aPaY U\_c Ua^`c S`]c YT^XaMZ_ac Vb]Zc bU\^[bc *XZb^SW_E[bY`c .8 ZTVbXUT^c =Wb]\c `_ac S`]_aQZ`]`_aPaN`^`c S`_[`][`Ic =Wb]\^ a]Za_a^VaX`^ac Oa]aYLac T_b]bYHc >R]Y`UaE[aY`c VaJPWZ X`UbX`c [W]WVc Jac W_WX_b]b]bX\c YbZ\_\VP\_b]\^c LaY`^Pa_a]` OCXZa]`_[`I $-2&$+0$0/&-1+)..0%1 1*(. 4TYVT^c )THc SWOR^ac [aYc OC][RNRVRKc a^c G\K_\ SRURVa_a][a^cS`]`^ac`VKbcbZZ\Ic/TV?PT]aEW^cJa][`N`cS`_A O`UacOC]ac4TYaVT^c)THcXb[aPacDB:E[ac55cV`_UT^cVTS`_ YW__b^\P\Ubc W_bQV\Qc [W]WV[bIc BWc XbU\c [bHc TUW^W^ `^[`]`_aS`_`]c T_[WNWc `_Yc bU[bHc >aVVWKc bU\c `La]`X`^[a W_bQ\_V\Qc YW__b^\P\c XbU\X\^\c `Fb[ac a[`UT]Ic BWc SRURYc XbU\ XbUaX`^[aHc b]Z\]\_V\Qc Oa]LaY_`Yc TUW^Wc R_Yac `La]`X`^[a SRZR^c VTS`_c WUOW_bVb_b]c b]bX\^[bc T^c RLR^PRc X\]bUb Ua]_aQV`Qc[W]WV[bIcBW^W^cb^_bV\c[bc?^bMPGbZcJac4`^A Za]aXZcO`S`cXTXUb_cVa[UbcU\_[\K_b]\^\^cC^R^acOaLZ`N`cT_WUA T]Ic`XZa^`^cS`]`^P`cX\]bX\^[bc`Xac=bPaSTTYcUa]cb_VbYZbI BW^W^c Ub^\c X\]bHc TUW^bc YbZ\_\Vc [bc T_[WYLbc URYXaYZ`c Ja 4TYaVT^c )THc WUOW_bVb[bc OaL`]`_a^c XR]ac T_b]bYc [b [C][R^PRcX\]b[bcUa]cb_VbYZbcJacXb[aPac=bPaSTTYHc4b^A [T]bcJac(TW>WSaEW^cOa]`X`^[acYb_VbYZbIc/TV?PT]aE[b^ D[bVc a__bE^\^c bL\Y_bVb[bc XCU_a[`N`^ac OC]aHc F`]Vb^\^ [`;`Zb_c ZbY`ML`_a]`c C_LZRNRc XR]ac `La]`X`^[ac S`]c WUOW_bVb JaUbc `^Za]^aZc X`ZaX`^`^c SWc Yb[b]c Y\Xbc XR]a[ac SWc Yb[b] SRURYcS`]cO]WSWcYa^[`X`^acZTM_bVbX\^\^cS`]cSbQYbcC]^aN` SW_W^VbVbYZbIc D^PbYc TUW^c `L`^c [W]WVc SWc Yb[b]c `U` [aJbVc aZVaUaS`_`]Ic (bZ\]\Vc [b^\QVb^\c D`TVc /bM`Zb_ <b^bOaVa^ZE\^c XCU_a[`N`^ac OC]ac TUW^W^c OR^_RYc bYZ`F TUW^PW_b]\Hc`^[`]Va_a]`HcYbZ\_\V\cJacTUW^[bcOaL`]`_a^cXR]a [RQRQc`Qb]aZ_a]`cOCXZa]VaUacSbQ_bV\Qc[W]WV[bIII 1(/,0-#,,1+.&0-$'1). "-)2,/"$* B`_O`c >aY^T_T;`_a]`c Jac *_aZ`Q`Vc @W]WVWc 1B>@0Hc `^Za]^aZ G\K\^\cSa__`cS`]cYW__b^\V[b^cXT^]bc[RQR]a^cJacSWc^a[a^_a ZRYaZ`P`_a]c Zb]bF\^[b^c ZaMY`U_ac Yb]Q\_b^b^c Eb[`_c YW__b^\V YTZbX\Ec`L`^cGb]aYaZacOaLZ`Ic(a^`c[RKa^_aVaU_aHcG\K\^cb_Z X\^\]\^\^c 7c <SMXc b]Z\]\_b]bYc 5c <SMX2ac URYXa_VaX`c SaYA _a^`UT]Ic BWc [W]WV[bc [RQR_a^c G\K[bc b_Zc X\^\]c YbZc URYA Xa_Z`_aPaYIcB>@cBbQYb^\c Va]c=bZ`Gc?bUb^HcSWcYT^W[b S`]c [RKa^_aVac UbMbPbY_b]\^\c Sa_`]Za]aYHc >RYaZ`P`c Zb_aMA _a]`^`c[`YYbZacb_bPbN\KIcMa]bZC]_a]`HcG\K\cb]Z\]VbUbc[bJaZ a[`UT]WVIcD[`_cYW__b^\VcYTZbX\cVbYW_cXaJ`Ua_a]acLaY`_aA PaYc [a[`Ic B>@2^\^c 632^P\c YW]W_WQc U\_[C^RVR^R YWZ_b[\N\^\c GbZ\]_bZb^c ?bUb^Hc b[`_c YW__b^\Vc YTZbX\^[b ]aOR_bXUT^cLb_\QVb_b]\cUbMZ\Y_b]\^\cSa_`]ZZ`Ic>RYaZ`P`cZb_aA M_a]`cJacb_ZUbM\UbcWUWV_Wc[RKa^_aVacUbMb]bYcYbVWTUW OC]RQR^ac bLbPbY_b]\^\c YbU[a[a^c ?bUb^Hc YTZb^\^ Yb_[\]\_VbX\^\^c Q`V[`_`Yc VRVYR^c T_Vb[\N\^\c XCU_a[`I ?bUb^Hc TMa]bZC]_a]`^c WUOW_bVbUbc ZaVY`^_`c UbY_bQZ\N\^\ JacX\^\]\cb]Z\]VbYc`XZaVa[`Y_a]`^`cSa_`]ZZ`Ic?aYZC]cUaZY`_`_a]` [ac WUOW_bVb^\^c Ua^`c UbZ\]\Vc b^_bV\^bc Oa_[`N`^`c Jac G\K b]Z\Q\^\^cX\Y\^Z\c[TNW]bS`_aPaN`^`cXbJW^[WIcD[`_cYW__b^\V YTZbX\Hc CKa__`Y_ac X\^\]X\K2c T_b]bYc XbZ\_b^c `^Za]^aZc MbYaZA _a]`^[ac [aJ]aUac O`]a]aYc SbN_b^Z\U\c UbJbQ_bZ\UT]Ic (a^` [RKa^_aVaU_ac YTZbc [T_[WNW^[bc G\K\^c ,c <SMXc Ua]`^ac 5 <SMX2ac[RQVaX`cSaY_a^aS`_aPaYI 1%((20)2/&,2*2 )/%2*0)1,(.*.0-1".). DB:c=a[a]b_c?T]WQZW]VbcBR]TXWc1=B80HcUbSb^P\c`^Za]^aZ YT]Xb^_b]\^\^c R_Ya[ac `Y`c aUb_aZZaY`c SbQYb^_\Yc XaL`V_a]`^` aZY`_aVaYc `L`^c Lb_\QZ\N\c Oa]aYLaX`U_ac ORJa^_`N`^ b]Z\]\_VbX\c LbN]\X\^[bc SW_W^[WIc =B8c Jac Ua]a_c ORJa^_`Y UaZY`_`_a]`Hc DB:E[ac &c @bX\VE[bY`c SbQYb^_\Yc XaL`V_a]`^a UbY_bQ\Yc`Y`cbUcYb_bcUbMZ\Y_b]\cbL\Y_bVb[bHcUbSb^P\c`^Za]A ^aZc YT]Xb^_b]\^\^c aUb_aZc XaL`Vc X`XZaV_a]`c Ja]`c ZbSb^\^b X\Kb]bYc XT^WL_b]\c aZY`_aVaUac GbK\]_b^[\N\^\c S`_[`][`Ic D]`A KT^bc Jac 8__`^T`Xc aUb_aZ_a]`^[ac XaL`Vc Ja]`ZbSb^\^\^ UbSb^P\c `^Za]^aZc YT]Xb^_b]\^\^c Xb_[\]\X\^bc WN]b[\N\^b `_`QY`^c Yb^\Z_b]c a_[ac a[`_[`N`^`c bL\Y_bUb^c UaZY`_`_a]Hc SW ^a[a^_ac Fa[a]b_c Jac aUb_aZc XaL`Vc UaZY`_`_a]`^`c S`_O`XbUb] X`XZaV_a]`^`^c ORJa^_`N`^`c b]Z\]bPbYc C^_aV_a]c b_Vb_b]\ YT^WXW^[bc WUb][\Ic 8__`^T`Xc aUb_aZc XaL`Vc YW]W_W^[b^c S`] UaZY`_`HcXaLVa^cJa]`cZbSb^\^[bY`c799cS`^cXaLVa^`^cY`Q`Xa_ S`_O`_a]`^`^cLb_\^[\N\^\c`Fb[acaZZ`IcD]`KT^bE[bY`cXb_[\]\[bc[b XaLVa^cYbU\ZcX`XZaV`^acJ`]RX_RcUbK\_\VcURY_a^[`N`cb^PbY X`XZaV[a^c Ga]Gb^O`c S`]c XaLVa^`^c YbU[\^\^c X`_`^[`N`^a [b`]c S`]c SW_OWUbc ]bXZ_b^Vb[\N\c [WUW]W_[WIc *Lc )RJa^_`Y BbYb^\c'aGc'TG^XT^Hc65cDNWXZTXEZbcD]`KT^bcaUb_aZcUaZYA `_`_a]`U_acUbMZ\N\cZTM_b^Z\[bcS`_O`XbUb]cORJa^_`N`cYT^WXW^W OC]RQR]Ya^Hc SbYb^_\N\^\^c SWc YT^W[bc T^_b]bc Ub][\V XbN_bUbS`_aPaN`^`c Sa_`]ZV`QZ`Ic D]`KT^bc Jac 8__`^T`XEZaY` Xb_[\]\_b]\^Hc :aVTY]bZc 4b]Z`c _WXb_c @T^O]aX`E^ac UC^a_`Y X`Sa]c Xb_[\]\_b]_bc SbN_b^Z\X\c T_bS`_aPaN`^`c S`_[`]a^c =B8H SW^_b]\^c #"WXUbc [aXZaY_`#c `^Za]^aZc YT]Xb^_b]\c Zb]bF\^[b^ [RKa^_a^V`QcT_bS`_aPaN`cRKa]`^[ac[W]WUT]IcDB:c?bJW^A VbcBbYb^_\N\c14a^ZbOT^0cJac:\Q`Q_a]`cBbYb^_\N\c`_acOaLa^ GbFZbc .bXG`^OZT^E[bY`c ?Z]bZa;`Yc Jac _WX_b]b]bX\ b_\QVb_b]c <a]YaK`c 1/?8?0c O`S`c "WXUbc YT^WXW^[b b]bQZ\]Vb_b]c UbMb^c [RQR^Pac YW]W_WQ_b]\^bc UC^a_`Yc X`Sa] Xb_[\]\_b]\^c[bc"WXcYT]Xb^_b]cZb]bF\^[b^cOa]LaY_aQZ`]`_[`N` `_a]`cXR]R_VRQZRIc"WXUbcSWcXWL_bVb_b]\c]a[[aZV`QZ`I 110%2-,2+2+0)#,1&1 .GbZXDMME\^cUa^`cYW__b^\VcQb]Z_b]\HcO`K_`_`NacC^aVcJa]a^ YW__b^\P\_b]\ca^[`Qa_a^[`]VaUacSbQ_b[\Ic=`]VbcOaLZ`N`V`K OR^_a][ac UbMZ\N\c S`]c [WUW]WU_bc YW__b^\P\_b]\^c Za_aFT^ ^WVb]b_b]\^\Hc M]TF`_c Ja]`_a]`^`Hc [W]WVc VaXb;_b]\^\c Ja LaJ]`V`L`c T_WMc T_Vb[\Y_b]\^\c LbZ\c F`]Vbc =bPaSTTYE_b MbU_bQbS`_aPaN`^`c bL\Y_bV\QZ\Ic -_aPZ]T^`Pc 4]`JbPUc 8^FT]A VbZ`T^c /a^Za]c 1-48/0c XCKc YT^WXWc [aN`Q`Y_`N`^c =a[a]b_ >`Pb]aZc@TV`XUT^WE^W^cSbK\cUbXb_b]\^\c`G_b_caZZ`N`^`c`[[`b a[`UT]Ic -48/c UaZY`_`_a]`c YT^WU_bc `_O`_`c UbMZ\Y_b]\ bL\Y_bVb[bc =a[a]b_c >`Pb]aZc @TV`XUT^WE^W^c UbXb_b]\^\ `G_b_c a[a^c F`]Vb_b]bc Yb]Q\c Oa^a_c S`]c Q`YbUaZc [TXUbX\ T_WQZW]VbU\cM_b^_b[\Y_b]\^\c`Fb[acaZZ`Ic.GbZXDMMcCKa_`^[a `XacYW]W_WQcSWcVaXb;_bQVbcM_bZFT]VW^W^cYW__b^\P\_b]\^b S`]c b^_bV[bc Ub_b^c XCU_a[`N`^`c [RQR^RUT]Ic `]bc .GbZA XDMMHc 796!EZac =bPaSTTYc SR^UaX`^ac OaLa]Ya^c SW^W^ O`K_`_`Yc MT_`Z`Yb_b]\^\c aZY`_aVaUaPaN`^`c XCU_aV`QZ`Ic =bYbZ Ua^`cYW__b^\VcQb]Z_b]\cSWcXCK_acS`]cZR]cLa_`QY`cT_WQZW]WUT] O`S`c OC]R^RUT]Ic .GbZXDMMc Zb]bF\^[b^c UbM\_b^ bL\Y_bVb[bc `Xac F`]Vb^\^c YW__b^\P\_b]bc Ub][\VP\c T_VbY bVbP\U_bcUa^`cCKa__`Y_a]`cZaXZca[aS`_VaX`c`L`^c=bPaSTTYE_b X\^\]_\c S`]c Ja]`c MbU_bQ\V\c UbMVbX\c Oa]aYZ`N`c Sa_`]Z`_`UT]I .GbZXDMMc bU]\Pbc SRZR^c VaXb;_b]\^c U`^ac Q`F]a_`c T_b]bY Yb_bPbN\^\HcSW^_b]\^c.GbZXDMMcJac=bPaSTTYcYW__b^\P\_b]\ Zb]bF\^[b^cTYW^bVbUbPbN\^\c[bcXCU_RUT]I Yurtgün İç ve Dış Ticaret A.Ş. Adına İmtiyaz Sahibi Hukuk Danýþmaný: Av. Öner AYBEK Göksenin ATAMER İLERİ Ofset Baský : ÜNÝFORM GENEL YÖNETMEN VE SORUMLU YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ Renk Ayýrým : FÝLMEVÝ Özcan ATAMER Haber Koordinatörü Ýdare Yeri: Ýncirli Caddesi Yeþilada Sokak No:2/1 Ferhat Apt. Kat:1 D:4 Bakýrköy / Ýstanbul Gökhan ATAMER Tel: (0212) 543 86 64-543 86 65-543 86 47 Fax: 543 86 16 Haber Merkezi Ataköy Gazetesi, Yurtgün Ýç ve Dýþ Ticaret A.Þ. tarafýndan yayýnlanmaktadýr. Gazetemizde yayýnlanan yazý ve fotoðraflar kaynak gösterilmeden kullanýlamaz. Arzu GİRİT Ömer Faruk MAKİNA 25 MUTLU GÜNLER Ece BEKPINAR & Doğuhan DEMİRHAN EVLENDİLER Düğüne D üğüne Bekpınar ve Demirhan ailelerinin akraba ve dostları ile Ece ve Doğuhan’ın yakın arkadaşları katıldı. Çiftimize mutluluklar dileriz. Senem ALP & Can HAMOĞLU EVLENDİLER Düğüne Alp ve Hamoğlu ailelerinin akraba ve dostları ile Senem ve Can’ın yakın arkadaşları katıldı. Çiftimize mutluluklar dileriz. Sınırsız Alışveriş Keyfi Baştan Çıkaran Lezzetler Doyasıya Eğlence Mutluluk Galleria’da atakoygalleriaavm Ataköy Galleria AVM atakoygalleriaa 6DKLO\ROX$WDN|\úVWDQEXO7UNL\H 7HO)D[ www.galleria-atakoy.com.tr ELU NXUXOXüXGXU 27 FANTASTİK BİR ROMAN: Y erli fantastik romanlara bir yenisi daha eklendi. Geçtiğimiz aylarda piyasaya çıkan ‘Kimlik’ romanı, okuyucunun heyecanını sürekli üst seviyelerde tutan, tek solukta okunan bir kitap olarak raflarda yerini aldı. Bu macera dolu kitabın yazarı Kasım Taşdan’a, yazarlık serüvenini ve yeni kitabını sorduk. ‘KİMLİK’ Kendinizden biraz bahseder misiniz? Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Evliyim, 4 yaşında bir oğlum var. 10 yıldır İdare Mahkemesi’nde hâkim olarak görev yapıyorum ve bunun son 4 yılı İstanbul'da geçti. Yazmaya ne zaman başladınız? Sizi bu tutkuya sürükleyen unsurlardan söz eder misiniz? İlk yazma denemelerim ortaokul yıllarına denk gelir. Beni neyin yazmaya sürüklediğini söylemek kolay değil. Zaten yazmak da böyle bir şey; yazmak istersiniz ve yazarsınız. İçinizdekiler taşar, tutamazsınız. Hayatınızda önemli yer tutan, etkilendiğiniz kitaplar neler ve yazarlar kimlerdir? Okumayı öğrendiğimden beri elimden kitap hiç düşmedi. Doğal olarak da okuduklarım arasında bazı kitaplar ve bazı yazarlar diğerlerine göre daha çok öne çıktı. Yazar olarak Sabahattin Ali, Jean-Christophe Grangé, Ernest Hemingway, Amin Maalouf, John Steinbeck ve Trevanian'ı söyleyebilirim. Etkilendiğim kitaplara örnek olarak da Tanyos Kayası, Kürk Mantolu Madonna, Şibumi, 1984, Hayvan Çiftliği, Gazap Üzümleri, Monte Kristo Kontunu söyleyebilirim. Fakat en çok etkilendiğim kitaplar, daha doğrusu kitap serileri Yüzüklerin Efendisi ve Taht Oyunları. Sizce bir romanı başarılı kılan şeyler nelerdir? Benim için kitabı başarılı kılan demeyeyim tüm yazarlara haksızlık yapmış olurum, hoş kılan şeyler; kitabın başında, gelişim ve son kısmının tahmin edilemez olması, dilin yalınlığı ve özgünlüğü ve benim düşünce dünyama bir şey katıp katmadığıdır. Yazmak sizce bir yetenek midir, yoksa sonradan belirli bir eğitimle öğrenilebilecek bir teknik midir? Kitap yazmak bir sanattır ve yetenek olmadan sanatçı olunmaz. Bu nedenle yeteneğiniz yoksa kanımca yazar olamazsınız. Sonradan öğrendiğiniz yazım teknikleri size metinsel olarak fayda sağlar, düşünce olarak değil. Hatta bilakis bu tekniklere sıkıca bağlı kalmak, yaratıcılığı da öldürür. Kimsenin okumayacağını bilseydiniz bile yazar mıydınız? Gerçek bir yazar, biri okusun diye yazmaz. Yazmamak elinden gelmez; çünkü yazma duygusu geldi mi buna gerçekten önlem alamazsınız. Tabii ki kitabınızın çok okunması tarif edilemez bir mutluluk sağlar size ama bu yazma duygusunu etkilememeli. 'Kimlik' isimli kitabınızın içeriği hakkında bize biraz bilgi verir misiniz? Bu konuda beni mazur görün. Sufle vermek istemiyorum; zira kitaptan biraz bahsedersem burayı okuyan kimse kitabımı almaz. Tek söyleyebileceğim şey, psikolojik-fantastik bir tür olduğu. Kitabınızı yazarken size esin kaynağı olan şeyler nelerdi? Temel esin kaynağım gördüğüm bir rüyaydı. Tabii ki okuduğum ve izlediğim yüzlerce kitap ve filmin de etkisi de yadsınamaz. Romanınızdaki karakterleri oluştururken zorlandınız mı? Sizce bir karakter oluşturmak için çok insan tanımak önemli mi? Karakterleri oluştururken, biri hariç zorlandığımı söyleyemem. Karakterlerden biri hariç hepsi hayal ürünü zaten. Karakter oluşturmak için çok insan tanımak tek başına bence yeterli değil. Ayrıca bu karakterleri gözlemleme yeteneğiniz de çok önlemi. Hayatım boyunca insanları gözlemledim. Tamamen bilinçli olarak yaptığım bir şey de değil bu. Bazen elimde olmadan karşımdakinin içini okumaya başlıyorum. Öte yandan, çok kitap okumanın da karakter dünyanızı zenginleştiren bir faktör olduğunu düşünüyorum. Kitabınız, oldukça beklenmedik bir sonla bitiyor. Yazmaya başlarken sonunu düşünmüş müydünüz? Dediğim gibi, her şey gördüğüm bir rüya ile başladı. Ertesi sabah tıraş olurken, ‘bunu yazmam lazım’ dedim ve kitabın başını, sonunu oluşturdum kafamda. Kitabın geri kalan tüm kısmı yazım esnasında oluştu. Kitabı da zaten yaklaşık 2 ayda yazdım. 'Kimlik' kitabınızın sizin yazarlık yönünüzü tam olarak yansıttığını düşünüyor musunuz? İlk kitabım olması nedeniyle henüz böyle bir yönüm olduğunu düşünmüyorum. O kadar olmadım. Söyleyebileceğim tek şey, tamamen bu türde ilerlemeyecek olmam. İkinci romanım bambaşka bir tarza sahip olabilir. Son olarak, başka türlerde de eserler çıkarıyor musunuz? Hayır, bir kere şiiri sevmiyorum, sevemedim; şairlerdeki o ruhu ne okurken ne yazma denemelerimde yaşayamadım. Kafiye uydurma konusunda iyiyim fakat ruhsuz uydurulan kafiyeli mısralar çocuk tekerlemesinden öteye gitmiyor. Ömer Faruk MAKİNA 29 HALİL VEDAT FIRATLI BİLMECESİ ÇÖZÜLDÜ YEŞİLKÖY MAHALLE MUHTARI YURTSEVER MÜJDEYİ VERDİ: OKUL BU YIL KENDİ BİNASINDA EĞİTİM-ÖĞRETİME DEVAM EDECEK 2012 yılının Şubat ayında depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle boşaltılan Halil Vedat Fıratlı İlköğretim Okulu’nun ilk önce TOKİ’ye devredileceği ve okul arsasına konut yapılacağı iddiaları, sonra ise okulun öğretim hayatına İmam Hatip Lisesi olarak devam edeceği dedikoduları Bakırköy’ün gündemine oturmuştu. Okulun boşaltılmasının üzerinden geçen dört buçuk yılda neler olduğunu ve gelinen son noktayı, en başından beri konunun sıkı takipçisi olan Yeşilköy Mahalle Muhtarı Bülent Yurtsever’e sorduk. Yurtsever, müjdeli haberi verdi: “2012’den beri okulumuz için uğraşıyoruz. İnşallah bu yıl, okulumuz yeni binasında eğitim – öğretime devam edecek.” ‘BİZE İKİ YILDA BİTECEK DEDİLER’ Okul boşaltılırken, yetkililerin inşaatın iki yılda bitirilerek teslim edileceğini söylediklerini belirten Yurtsever, “Okul boşaltıldıktan sonra, İstanbul Sismik Riskin Azaltılması Projesi (İSMEP) kapsamından çıkarıldı ve TOKİ’ye devredileceği söylendi. O zamanki okul müdürü Mustafa Kont ile birlikte buranın TOKİ’ye verilmesine karşı epey direndik” dedi. ‘ÇOK ZORLUKLA KARŞILAŞTIK’ Yurtsever, aynı zamanda konuyu basına taşıdığını ve birkaç canlı yayına bağlandıklarını, hazırladıkları yazılı metni de basın organlarına ulaştırdıklarını ve çabalarının sonucunda okul arsasının TOKİ’ye verilmesinden kurtulduğunu, fakat bu sefer de İSMEP kapsamına alınmaması sorunuyla karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Bu süreçte, şu anki okul müdürü Halil İbrahim Eken’in de çabalarıyla, okulun yanında bulunan bir belediye arsasının tevhidi yapıldığını söyleyen Yurtsever, daha sonra tekrar proje aşamasına dönüldüğünü ifade ederek, “Bu sefer gerek okul yöneticilerimiz, gerek velilerimiz, gerek siyasi kanattan aldığımız desteklerle İSMEP kapsamına aldırmayı başardık,” diye konuştu. Geçtiğimiz yıl inşaatına başlanan okulun daha sonrasında eğitim hayatına ilköğretim okulu olarak devam etmeyeceği yönündeki haberle ilgili olarak Yurtsever şu şekilde konuştu: “İnşaat başlayınca rahat bir nefes aldık. Nihayet okulumuz yerine geri dönecek diyorduk ki, bu sefer Ocak ayında okulun İmam Hatip Lisesi olacağı duyumunu aldık. Bir yere bir okul yapılacağı zaman, çevre şartları ve durumunun önemli olduğunu düşünüyorum. İmam Hatip Liseleri’ne karşı değiliz; fakat burada bir ilköğretim okuluna ihtiyaç yoksa bir fen lisesi, turizm otelcilik, gemi yapım ya da havacılık meslek lisesi için daha uygun bir bölge olduğunu düşünerek, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne birkaç dilekçe yazdım. Kaldı ki Yeşilköy, havaalanına, denize ve turistik bölgeye olan yakınlığı sebebiyle bu tip okullar için daha uygun bir konumda. Aldığım cevaplarda böyle bir şey düşünmediklerini, okulun ilköğretim okulu olarak devam edeceğini ifade ettiler.” ‘YETER ARTIK BU KADAR HASRET’ Geçtiğimiz Ağustos ayının başında yapılan ve Bakırköy Kaymakamı’nın da katıldığı bir değerlendirme toplantısında, Bakırköy Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin tekrar inşa edileceği ve Halil Vedat Fıratlı İlköğretim Okulu’nun yeni binasının bir yıllığına bu liseye tahsis edileceği haberleri üzerine, okul aile birliği, veliler ve pek çok Yeşilköylü, sosyal medya üzerinden “Yeter artık bu kadar hasret, biz kendi okulumuzu istiyoruz,” diyerek duruma tepkilerini gösterdiler. Konuyla ilgili hesabını kim verecek? Biz bu düşüncelerle yola çıktık ve nihayet halkın, velilerin istediği oldu,” diye konuştu. ‘DAHA ÖNCE DE BENZERİNİ YAŞADIK’ İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün de sonraki değerlendirmelerinde sağduyulu davranarak, Halil Vedat Fıratlı İlköğretim Okulu’nun yeni binasında faaliyetini sürdürmesi gerektiğine karar verdiği bilgisini aktaran Yurtsever, “Biz daha önce de bunun bir benzerini yaşadık. Arif Şenel, ilk önce tadilata girdi ve Hamdullah Suphi Tanrıöver İlköğretim Okulu’na taşındı. Şimdi yaşadığımıza benzer duyumlar vardı ve bunu okul yönetimi ve aile birliğiyle paylaştık. İlçe meclis üyeleri de destek verdiler ve hep birlikte kaymakamdan randevu aldık. Görüşmeye gittiğimizde ne okul yönetimi vardı, ne de bir veli. Bu sefer bize, ‘Siz böyle diyorsunuz ama bakın ne veliler, ne okul aile birliği, ne okul yönetimi burada. Burası adalet meslek lisesi olsa ne olur, Arif Şenel olsa ne olur? Hazır bağışçı bulmuşken yapalım burayı,’ dediler. Sonunda, okul müdürü ve velilerin sahip çıkmaması sebebiyle Arif Şenel tarihe gömüldü. Ben bu yüzden, Halil Vedat Fıratlı’nın müdürü Halil İbrahim Eken’e çok teşekkür ediyorum. Bizlerin isteklerine kulak verdi ve bu okulun neden Yeşilköy’de olması gerektiğini İlçe Milli Eğitim’de bir eğitimci gözüyle anlattı,” diye konuştu. ‘OKULUMUZUN İSMİNİ YAŞATMAK ÖNEMLİ’ yorumlarını aktaran Yurtsever, “Bana, oradakiler de bizim çocuklarımız diyorlar; evet, bütün okullardaki çocuklar bizim çocuklarımız. Fakat ortada neredeyse beş yıla yaklaşan bir hasret var. Bu okulun öğrencileri her gün bu inşaatı takip ettiler. Veliler çocuklarını ellerinden tutup, okula getirip, gezdirdiler. ‘Bak çocuğum burası senin okulun olacak, her şeyin yepyeni olacak,’ diyerek onları motive etmeye çalıştılar. Bu sefer ne olacak? Bu çocukların motivasyonları düşecek, ruhsal olarak sıkıntıya düşecekler. Onlar da bizim çocuklarımız, fakat bu çocukların sıkıntılarının Bütün bu süreç içindeki gelişmeleri yakından takip ederek, Yeşilköylüler’in isteğine sözcü olan Yurtsever, “Konu İmam Hatip Lisesi isteyip istememek değil. Altını çizerek belirtiyorum ki, bizler imam hatiplere karşı değiliz. Önemli olan, Yeşilköy için tarihi önemi olan bu okulun varlığını sürdürmek, Halil Vedat Fıratlı İlköğretim Okulu’nun ismini yaşatmaktır,” dedi. SON AŞAMAYA GELİNDİ Şimdilerde inşaatında son aşamaya gelinen ve sonradan tevhit edilen arsanın çevre düzenlemeleri yapılan Halil Vedat Fıratlı İlköğretim Okulu binası, 2016/2017 Eğitim – Öğretim yılına hazırlanıyor. Veliler ve öğrenciler ise, sonunda yeni okul binalarına kavuşacakları için sevinçliler. Ömer Faruk MAKİNA 31 5 M A H A L L E N İ Z D E NE Bakırköy, kimilerine göre İstanbul’un en güzel ilçelerinden birisi, kimilerine göre ise İstanbul’da diğer ilçelere göre gelişim göstermeyen yerlerden birisi. AVM’lerin hızla arttığı, lüks kafe ve restoranların çoğaldığı Bakırköy, kimilerine göre bir yaşam merkezi, kimilerine göre ise özellikle trafik sorunu yüzünden yaşamın gittikçe zorlaştığı bir ilçe. Peki ya yıllarını, hayatlarının büyük kısmını Bakırköy’de geçiren mahalle sakinleri Bakırköy’de yaşamaktan mutlu mu? ‘Mahallenizde Ne Var, Ne Yok?’ isimli sayfamızda bu ayki durağımız, ismi gibi yeşil olan, Yeşilyurt Mahallesi oldu. ‘ÖRNEK İNŞAATLAR DA VAR’ VA R YO K ? KENTSEL DÖNÜŞÜM SEBEBİYLE HER SOKAK İNŞAAT ALANI’ Mumcuoğlu, mahalle içerisinde örnek gösterilecek işler yapan inşaatların da olduğunu belirtti. Özellikle Yeşilyurt muhtarlık ofisinin karşısındaki inşaat alanını örnek veren Mumcuoğlu, “Bu, dört katlı bir binaydı. Binanın Muhtar Cadde ve sokaklarının hemen hemen etrafını bina hepsinin yemyeşil olduğu Yeşilyurt yüksekliğince plakalarla izole ederek, Mahallesi’nde görev yapmakta olan etrafa dağılması beklenen pisliğin önüne mahalle muhtarı Sedat Mumcuoğlu, 37 yıldır geçtiler. Aynı zamanda yıkım sırasında trafik Yeşilyurt’ta bir taksi durağında hizmet vermekte akışına engel olmadılar. Mahallemizde böyle olan Zeki Kayışkıran, mahalle sakinlerinden örnek inşaatlar da var, sıkıntılarımız daha çok ara Tayfun Sayın ve Halil Yavuz’la Yeşilyurt’un hem sokaklardaki inşaatlardan kaynaklanıyor,” diye güzellikleri, hem sorunları hakkında konuştuk. konuştu. ‘KENTSEL DÖNÜŞÜM SEBEBİYLE HER SOKAK İNŞAAT ALANI’ Kentsel dönüşüm faaliyetlerinin ivme kazandığı Yeşilyurt’ta, neredeyse her sokakta bir inşaat sahası görmek mümkün. Mahalle muhtarı Mumcuoğlu, inşaatlarla ilgili en önemli sorunun çalışma saatleri olduğunu belirtti. İnşaat işlerinin sabah saat 7’de başlaması sebebiyle oluşan gürültünün mahalleliyi rahatsız ettiğini söyleyen Mumcuoğlu, bu konuyla ilgili Bakırköy Belediyesi Encümen Başkanı Mimar İsmail Taş ile gerekli görüşmeleri yürüttüğünü ve işe başlama saatinin sabah 07:00’dan, 08.30’a çıkarılması için çalıştığını ifade etti. ‘SOKAKLARA GİREMİYORUZ’ BELEDİYEYLE İŞBİRLİĞİNE TAM PUAN Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’nun da ikamet ettiği Yeşilyurt Mahallesi’nin muhtarı Mumcuoğlu, “Belediyeden yardım talep ettiğimiz her konuda ivedilikle sonuç alıyoruz. Öyle ki, bazen taleplerimizin aynı gün içerisinde gerçekleştiğine bile şahit oluyoruz,” diye konuştu. Mumcuoğlu, aynı zamanda, nadiren de olsa elektrik kesintilerinin yaşandığı Yeşilyurt’ta, Sipahioğlu Caddesi’nin bir kısmında yer üstü Zeki kablolarıyla taşınan elektriğin, bölge Kayışkıran için yeterli olmadığını, bu konuyla ilgili yaklaşık bir yıl önce BEDAŞ’la yazışmalarını başlattığını, fakat hala sonuç alınamadığını belirtti. İnşaat çalışmaları sırasında araç trafiğine SAĞLIK OCAĞI YOK kapatılan yolların işlerini aksattığını ifade eden esnaf Zeki Kayışkıran, yollarda kazıldıktan sonra Nüfusu yaklaşık 7000 kişi olan Yeşilyurt’ta bir kapatılmayan, sağlık ocağı yok. düzenlemesi Mumcuoğlu, bir sağlık yapılmayan ocağı açılması için asfaltların da tehlike uygun arsa tespiti oluşturduğunu yapıldığını, çalışmaların belirtti. Yeşilyurt’ta sürdüğünü ve kısa süre yaşıyor olmaktan içinde bu sorunun memnuniyetini dile çözüleceğini de getiren mahalle söyledi. sakini Tayfun Sayın, bu sorunların bir ‘ESKİ YEŞİLYURT’U anda çok fazla ARIYORUZ’ binanın kentsel Mahalle esnaflarından dönüşüme Zeki Kayışkıran, girmesiyle alakalı “Yeşilyurt da bir hayli olduğunu söyledi. göç aldı. Bir başka mahalle Muhtar Sedat Mumcuoğlu Mahallenin eski sakini Halil Yavuz, sakinlerinden de çok ve Mahalle Sakini Halil Yavuz inşaat çalışmaları giden oldu. sırasında sokakların Şimdilerde de hafta sonları diğer ilçelerden gelen trafiğe kapatılmasının alternatifi olmadığını, bu kişiler mahalleyi hem kirletiyor, hem buradaki duruma biraz sabredilmesi gerektiğini düzeni bozuyor. Mahalleli hafta sonlarında eve düşündüğünü belirtti. Mahalle muhtarı hapis kalıyor. Mumcuoğlu, kentsel dönüşümün parsel bazında değil de, ada bazında gerçekleştirilmesinin, mevcut Eski Yeşilyurt’u çok arıyoruz,” diye konuştu. Kayışkıran, aynı zamanda mahalledeki otopark sıkıntıları ortadan kaldıracağı kanaatinde alanlarının ihtiyacı karşılamadığını da belirtti. olduğunu söyledi. “Sokaklara giremiyoruz” HEM HAYVANLARLA, HEM SANATLA İÇ İÇE Doğayla iç içe geçen bir yaşam alanı olan Yeşilyurt, pek çok sokak hayvanına da ev sahipliği yapıyor. Sipahioğlu Caddesi’ndeki, Omurtak Apartmanı girişinde bulunan kedi evleri, mahalledekilerden sadece biri. Aynı zamanda çevre düzenlemelerinde kullanılan Umut Çetiz, Ivan Tsiskadze ve Ali Noori Ali Sataa gibi sanatçıların heykelleri, mahalleliye sanatla iç içe yaşama olanağı sunuyor. Arzu GİRİT K U R B A N B AY R A M I N I Z I EN ÇTEN DLEKLERMZLE KUTLARIZ 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI 30 Ağustos Zafer Bayramı, Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Bakırköy’de de coşkuyla kutlandı. Çelenk Sunma Töreni ile başlayan kutlamalar, akşam Dikilitaş’tan başlayan Fener alayı sonrası Özgürlük Meydanı’ndaki Moğollar konseriyle geç saatlere kadar sürdü. Caddeler ve meydanların, bu bayramı borçlu olduğumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk resimleri ve Türk Bayrakları ile süslendiği kutlamalarda herkesin dilinde birlik ve beraberlik mesajı vardı. ARZULANAN GÖRÜNTÜ Yazısı 13. sayfada