sayın bakan sizi bakırköy`e bekliyoruz

advertisement
Ataköy Sahili’ndeki kamuya ait yerleri işgalden ancak siz kurtarabilirsiniz
SAYIN BAKAN SİZİ BAKIRKÖY’E BEKLİYORUZ
Geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki Belediyelerin İçişleri Bakanlığı’ndan alınarak
kendi Bakanlığına bağlanacağını açıkladı. Özhaseki yaptığı açıklamalarda “ŞEHİR CİNAYETLERİNİN”
önlenmesi için belediyelerde imar denetimlerine başlanacağını söyledi.
(Yazısı 18. Sayfada)
50 Metrelik SAHİL BANDI KAMUYA MI, YOKSA BU APARTMANLARIN BAHÇESİNE Mİ AİT ?
Yazısı 19. sayfada
Sürekli,
Etkili,
Ýlkeli.
24
Y
Bakýrköy’de
aþýnda
SAYI: 262
1
Numara
ATAKÖY
AĞUSTOS - EYLÜL 2016
FİYAT: 2
http://www.atakoygazete.com.tr
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Mehmet ÖZHASEKİ
Sefa BİRİNCİ ve Selahattin GÖRKEY’E
Bakırköy İlçe Emniyet Müdürü Murat Çetiner, darbe girişiminde hemen
kriz masası oluşturdu. Bakırköy’de darbe girişimini bastırdı.
BAKIRKÖY EMNİYETİ DARBECİLERE GEÇİT VERMEDİ
Anayasal Düzeni bozmaya yönelik,15
Temmuz 2016 gecesi başlayan darbe
girişimi akabinde tüm amir
kadrosunu, oluşturduğu kriz
yönetim merkezinde toplayan
Bakırköy İlçe Emniyet Müdürü
Murat Çetiner, yapmış olduğu
değerlendirme toplantısı ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın bu girişimi engellemek
için tüm milletin karşı durması
gerektiğini söylemesi akabinde vatandaş
desteğini alarak kuvvetlendirdiği mücadelesiyle
Bakırköy'deki tüm darbe girişimini bastırarak,
girişimde bulunan tüm kişileri kullandıkları
silahlarla beraber yakaladı.
Bakırköy Emniyeti Güvenlik ve Terörle
Mücadele Büro Amirliği bünyesinde
oluşturduğu özel ekibi aracılığı ile devam
ettirdiği çalışmalarda 85 kişiyi gözaltına
alarak, Hava Harp Okulu’nda yaptığı
aramalarda SAT komandolarının
kullandığı 4 ileri atış kabiliyetli dürbünlü HK416 tüfek, 4 tabanca, saha tipi
GPS yön bulma aleti, 364 adet 40 mm
bomba atar, 21.200 adet 7.62 MG3 mermisi, 12.000 adet 9mm mermi, 19 adet
66'lık lav anti-tank omuzdan atılan zırh delici, 19
RPG7 roket anti-tank, 134 plastik patlayıcı ateşleyici
cihazı, 26 el roketi, 153 metre saniyeli fitil, 37 metre
infilaklı fitil, 100 can simidi duman kandili, 24 C 4 plastik
tahrip kalıbı, 167 el bombası, 36 aydınlatma mühimmatı
ve taktik bıçaklar ele geçirdi.
(Yazısı 13. sayfada)
TÜRK MÜHENDİSLERDEN GURUR VEREN İCAT
‘ O N L I N E S A Ğ L I K TA K İ B İ ’
Her geçen gün daha da ilerlediğini gördüğümüz sağlık
sektöründe başarılı bir icada imzasını atan Delta Teknoloji ve
İnovasyon A.Ş. ekibinin geliştirdiği Online Sağlık ve Acil Yardım
Sistemi’ni Haziran ayında okurlarımıza duyurmuştuk. Bu kez, bu
bilim ekibinin lideri Serkan Güngör’e sistemin detaylarını ve
planlanan çalışmalarını sorduk.
(Yazısı 7. sayfada)
AÇIK MEKTUP
Yazısı 17. sayfada
NEREDE BENİM
TURİZMİM?
Nerede o usta
Turizmciler?
40 yılı
aşıyor
Turizm
alanındaki
çabam,
2000’li
yıllardaki
arşivlere
baktım; bırakın
yılda 10 - 20 gösteri programını,
2005 yılında mayıs ayında 30
günde 55, 1001 gece programı
yapmışız!!
Göksenin İleri anlatıyor...
(Yazısı 9. sayfada)
DUYURU
Muhabirimiz
Yavuz ARPACIK ’ın
Gazetemizle ilişiği
kalmamıştır.
Önemle duyurulur .
3
AYIN
YAZISI
ARTIK YETER...
‘ E P İ L E P S İ Y L E YA Ş A M ’
SEMİNERİ
GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Epilepsi Hastaları ve Yakınları Derneği’nin düzenlediği ‘Epilepsiyle Yaşam’
semineri, Büyükçekmece Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde görev yapan Doktor Betül
Tekin’in katıldığı seminerde; Epilepsi nedir? Epilepsili hastalara nasıl
yardım edilir? ve Epilepsi ile yaşam konuları hakkında bilgi verilen seminer
sonrası Betül Tekin, katılımcıların sorularını yanıtladı.
İki ayda bir kez çeşitli yerlerde yeni seminerler düzenleyeceklerini duyuran
Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Öztürk, “Her geçen gün, hem üye
sayısının, hem seminer verilen yer sayısının artması ve daha çok noktaya
uzanarak, ülkemizin birçok noktasında bulunan epilepsili hastalarımıza
dokunmayı amaçlıyoruz,” diye konuştu.
BAKGEM ’DEN ÜNİVERSİTEYE
YERLEŞTİRMEDE YÜZDE 90 BAŞARI
Bakırköy Belediyesi Gençlik Eğitim Merkezi’nde (BAKGEM) üniversite sınavına giriş için eğitim
gören öğrenciler arasından 5 öğrenci bu yılki sınavda dereceye girdi. Bu yıl 250 öğrencinin
eğitimlerine katıldığı BAKGEM’de, üniversiteye yerleştirmede başarı oranının yüzde 90 olduğu ve
kontenjanları arttırma kararı alındığı duyuruldu.
‘GURUR DUYUYORUM’
Çocuklara ve gençlere yönelik yürütülen faaliyetleri sürdüreceklerini belirten Bakırköy Belediye
Başkanı Bülent Kerimoğlu, “Belediye olarak, Bakırköy’e sanat, spor ve özellikle eğitim alanlarında
hizmet etmeyi önceliğimiz olarak
görüyoruz. Verdiğimiz hizmetlerin
meyvesini gördüğümüzde ise
ayrı bir gurur duyuyoruz. Bu yıl
özellikle eğitime destek
programımızdan yararlanan 5
öğrencimizin üniversiteye girişte
derece yapmış olmaları bizi
cesaretlendirdi. Bu sayede 250
kişi olan kapasitemizi 2016 –
2017 eğitim öğretim yılında yeni
yerimizde 400 öğrenci
kapasitesine çıkaracağız,” diye
konuştu.
15 Temmuz’da yaşananlar ülkemizin üzerine bir
kabus gibi çöktü. Görsel ve yazılı basında o günden
bu yana günün 24 saatinde, görüyor ve dinliyorsunuz. Önüne gelen ekranlarda. Bilgi kirliliği almış
başını gidiyor. Garip karşıladığım nedir biliyor
musunuz? İtirafçıyım diye ortaya çıkanlar ekranlarda boy gösteriyorlar. Bunlara sormak gerekiyor, bu
Özcan Atamer
güne kadar neredeydiniz? Madem anlattıklarınızı
biliyordunuz neden ülkenizi seven kişiler olarak yetkilileri uyarma gereği duymadınız?
Şimdi mi aklınız başınıza geldi?
Darbe girişimi ardından en önemli gelişme Cumhurbaşkanı ve liderlerin bir araya
gelmesiydi. Verdikleri o fotoğraf özlenen bir tabloydu. Bu birlikteliğin, diyaloğun
sürmesi halinde pek çok sorunun kolayca çözülebileceğini düşünenlerdenim.
Hatta diyorum ki liderler bir araya gelse en azından bir yıl için Milli Mutabakat
Hükümeti kursalar. İşte o zaman sorunlar daha kısa sürede çözülmez mi?
*****
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki özellikle imar konularında çok önemli
açıklamalarda bulundu. Açıklamalarının bir yerinde de Mahalli İdarelerin kendi
Bakanlığına bağlanacağını söyledi. Özhaseki’nin açıklamalarını gazetemizde
okuyacaksınız.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’yi Bakırköy’e davet ettik. Neden mi?
Ataköy Sahili’ndeki kamuya ait inşaat firmaları tarafından işgal altında bulunan 50
metre sahil şeridini ancak o kurtarabilir.
Bakırköy Kaymakamlığı maalesef görevini yapmıyor. Bakırköy Belediyesi de
yazışmalara verdiği cevaplarla Bakırköylüler’in değil inşaat firmalarının yanında
duruyor.
3091 sayılı bir yasa var; Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi
Hakkındaki yasa. İlçelerde bu yasayı Kaymakamlıklar uyguluyor.
Ben, 31.08.2015 tarihinde sahillerdeki işgallerin kaldırılması ile ilgili Kaymakamlığa
dilekçe ile müracaat ettim. Valilik 16.10.2015 tarihinde verdiği cevapta ‘’... 19.
madde gereğince kıyılarda ve sahil şeritlerinde yapılan uygulamaların kontrolü
Belediye ve mücavir alan sınırları içinde Belediyelere bırakılmış olup....’’ diyor.
Kaymakamlık gereğinin yapılması için yazıyı Bakırköy Belediyesi’ne gönderiyor.
Bakırköy Belediyesi, Başkan Yardımcısı Erkan Kılıç imzası ile cevap veriyor;
‘’..... 3621 sayılı Kıyı Kanunu gereğince inşai faaliyetler tamamlandıktan sonra Yapı
Kullanma İzin Belgesi verilmeden söz konusu alanların işgalden arındırılması ve
kamu kullanımına açılması sağlanacaktır....’ diyor
Verilen bu cevaptan da anlaşılacağı gibi kamuya ait alanların işgal altında olduğunu
Belediye resmi yazı ile teyid ediyor.
Bu durumda Bakırköy Kaymakamlığı’nın 3091 sayılı yasayı uygulayıp gereğini
yaparak sahilleri işgalden kurtarması gerekiyor.
Kaymakamlığa görevini hatırlatıp bir dilekçe daha veriyorum. Ancak aynı yazışmalar,
aynı cevaplar...
Sizin anlayacağınız işgalleri kaldırması gereken devlet kurumları, yazışmalarla işi
sürüncemede bırakıyor.
Her konuda olduğu gibi yapanın yanına kar kalıyor.
Gazetemiz bu konunun takipçisi olmaya devam edecek.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’ye benim güvenim sonsuzdur. Bu
konuları çok iyi bilir. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde çok büyük
ve kalıcı hizmetler vermiştir.
Bakırköy Sahilleri’ndeki kamu arazilerinin işgallerinin ancak Özhaseki tarafından
çözüleceğine inanıyorum...
*****
Sivil Toplum Kuruluşlarının ortak özellikleri nelerdir?
Gönüllülük esasına göre çalışırlar. Tek hedeflerinin toplum faydasına hizmet etmek
olmasıdır.
Şöyle çevrenize bir bakın bakalım, bu özellikler doğrultusunda faaliyet gösteren kaç
Sivil Toplum Örgütü görebileceksiniz.
Böyle olamamasının en önemli nedenlerinin başında siyasilerin büyük bölümü ile
birlikte iktidardan düşmüş, iktidar dönemindeki alışkanlıklarını devam ettiren bazı
siyasi meftalar yüzündendir.
Gazetemizde okuyacaksınız; Bakırköy’deki Kızılay yetkililerinin Ataköy Yunus Emre
Kültür Merkezi yanına hastane yapmaya kalkmalarını.
Tarihi eserin yanına, küçücük araziye hastane yapılamaz diyoruz, halk direniyor sivil
toplum kuruluşlarından ise ses çıkmıyor. Sosyal Demokrat Belediyemiz ise
yapılmaması için çaba göstermesi gerekirken, yapılması yönünde çaba gösteriyor.
Halkın otopark olarak kullandığı kamu arazisini inşaat alanına dahil ediyorlar.
Belediye, şikayetleri dikkate bile almıyor.
Bir sivil toplum kuruluşu başkanı da açıkca ve alenen Bakırköylüler’e ihanet ettiğinin
farkında olmasına rağmen yapılması yönünde tavır koyuyor.
Ben artık yeter diyorum ve Bakırköy’e ihanet edenleri açıklamaya başlayacağımızı
açıkca ilan ediyorum.
e-mail: ozcanatamer@atakoygazete.com.tr
5
5
TÜRK KADINLAR BİRLİĞİ BAKIRKÖY ŞUBE BAŞKANI ASUMAN ERKAN:
‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN KİMSE HABERDAR DEĞİL’
KADINLAR HAKLARINI BİLMİYORLAR
‘Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi
ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi
Sözleşmesi’, yani kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi’nin
yürürlüğe girmesinin üzerinden
2 yıl geçti.
81 maddeden oluşan ve oldukça kapsamlı olan
düzenlemelerin önleme, koruma,
kovuşturma ve bütüncül politikalar
olarak dört başlık altında
toplandığı bu sözleşme, özel
olarak kadınlara ve kız
çocuklarına yönelik şiddet ve ev
içi şiddet konusunda Avrupa
çapında hazırlanan ilk ve tek
sözleşme olma özelliği taşıyor.
2011 yılının Mayıs ayında
imzalanan ve Türkiye’nin ilk
imzacı olarak taraf olduğu İstanbul
Sözleşmesi, 1 Ağustos 2014’te
yürürlüğe girmişti. Kadına yönelik
şiddetin bir kez daha insan hakkı
ihlali ve ayrımcılık olarak
tanımlandığı ve hayatımıza pek
çok yeniliği getirmesi beklenen bu
sözleşme, amacına ulaşabildi mi?
Türk Kadınlar Birliği, Bakırköy Şube Başkanı Asuman
Erkan’a, konu ile ilgili sorularımızı yönelttik.
Sayın Erkan, İstanbul Sözleşmesi’nin içeriği hakkında
bilgi verir misiniz?
Öncelikle bu sözleşme, kadınları her türlü şiddetten korumak,
kadına yönelik ve ev içi şiddeti önleyip, bunların kovuşturmasını
yaparak, şiddeti ortadan kaldırmak için hazırlandı. Kadınların
güçlendirilmesi yoluyla kadın ve erkek arasındaki somut eşitliği
sağlayarak, ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve bu maksatla
uluslararası işbirliğini güçlendirmek sözleşmenin en önemli
amaçları. Tabii bunları yaparken örgütlere ve kolluk
kuvvetlerine destek sağlayarak, bu şiddetin ortadan
kaldırılması için bütünsel bir yaklaşımın benimsenmesine
çalışıldı.
Amerika’ya yerleşen, çok zorluk çekmiş bir kadınmış. Bir derste,
ders konusu olarak kadın sınıfa davet edilmiş ve sınıfta hayatını
anlatmış. Sonunda öğrencilere sorulan soru şu: ‘Zorluklar
karşısında ne şekilde davranırsınız ve bu zorluklarla mücadele için
gereken gücü nereden alırsınız?’ Demek istediğim, orada çocuklar
hayatı kıyas ve empati yoluyla öğreniyor ve düşünmeye teşvik
ediliyor. Bu şekilde yetişen nesiller de haklarının bilincinde ve
özgür oluyor. Kendi New York ziyaretim
sırasında, oradaki kadınların sokaklarda ne
kadar özgür olduklarını gördüm ki; ben de
Türkiye’de yaşayan özgür kadınlardan
biriyim. O yüzden çok fazla fark olduğunu
söyleyebilirim. Ayrıca, orada devletin
kadınlara sunduğu olanaklar çok daha
farklı.
Kadına yönelik şiddet konusunda
gördüğünüz başlıca sorunları
Türkiye ve Bakırköy ölçeğinde
değerlendirebilir misiniz?
Türkiye’de durum ne yazık ki fecaat…
Örneğin bir kadın, bir şekilde kocasından
boşanıyor. Fakat sonrasında bile adam,
kendini kadının sahibi zannediyor, öldürme
hakkını kendinde görüyor. Daha önce de
söylediğim gibi, bunun temel kaynağı da
eğitimsizlik. Bu noktada, bu kişileri
yetiştiren ailelerin, annelerin de suçu ne
yazık ki büyük. Bir toplumsal bilinç sorunu
olduğunu söylemek mümkün. Bakırköy’de ise eğitim ve kültür
seviyesinin farklılığından dolayı, kadına yönelik şiddet olayına pek
rastlamadım. Tüm Türkiye ile kıyaslayınca, Bakırköy’ün çok iyi bir
seviyede olduğunu söylemek mümkün.
Peki, Bakırköy’de düzenlenen, kadınlara yönelik sosyal
faaliyetleri yeterli buluyor musunuz?
Evet, yeterli olduğunu söyleyebiliriz. Bakırköy Halk Eğitim Merkezi’ndeki kurslar yaz döneminde bile devam ediyor. Bakırköy’de
yaşayan kadın profilinin eğitim ve kültür açısından daha yüksek
konumda olması sebebiyle, zaten bu tip faaliyetlerin çok fazla
Sözleşmenin yürürlüğe girmesinin üzerinden iki
yıl geçti. Peki, bu sözleşme Türk Kadınının
hayatında hissedilir değişiklikleri beraberinde
getirdi mi?
Pek çok kişi bu sözleşmenin hayati önem taşıdığını
söylüyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben de hayati önem taşıdığını düşünüyorum. Bu sözleşmeyle
kadınlara pek çok hak tanındı ve sözleşmenin altında zamanının
Başbakanının, Aile Bakanı’nın imzaları var. Fakat göründüğü
kadarıyla, şu an imzalanmış halde masada bekliyor.
Türkiye’de kadın olmanın zorluklarını, gelişmiş ülkelerle
kıyasladığımızda ne gibi farklar görüyorsunuz?
Türkiye’de ne yazık ki eğitim ve kültür açısından düşük bir profil
görüyoruz. Bundan kaynaklanan pek çok zorluk var. Bu yüzden,
başka yerlerle kıyaslayınca söylenecek çok şey çıkar ve bunların
tamamı eğitim konusuyla açıklanabilir. Amerika’da yaşayan bir
yakınımın çocuğunun okulunda, kütüphanede çalışmakta olan 82
yaşında bir kadın olduğunu öğrendim. Yahudi asıllı olduğu için 2.
Dünya Savaşı sırasında Almanya’dan Rusya’ya kaçan, oradan da
Birliği Bakırköy Şubesi’
Facebook sayfasından
yapıyoruz, buradan takip edilebilir.
Şube çalışmalarınızda Bakırköy
Belediyesi’nden destek alıyor musunuz?
Evet, belediyemiz de çalışmalarımızı önemli ölçüde destekliyor.
Daha önce ne zaman bir yere yardım götürecek olsak, aracımızı
Bakırköy Belediyesi tahsis etti. Yeri gelmişken bu anlamda
Bakırköy Belediyesi’ne de çok teşekkür ettiğimi belirtmek isterim.
Aynı zamanda Bakırköy Kadın Meclisi’nde de bir yandan görev
alıyorum. Kadın Meclisi’yle de pek çok çalışma yaptık ve bu
anlamda belediyemizin desteğini aldık.
‘ÇOK DAHA FAZLA
KADINA ULAŞMALIYIZ’
Dernek çalışmalarının amacına ulaştığına inanıyor
musunuz, geliştirmek için neler yapıyorsunuz?
Pek çok başarılı çalışma gerçekleştirdik. Fakat hala
ulaşamadığımız çok fazla kadın var. Daha derine inmeli ve daha
çok kadına ulaşmalıyız. Örneğin, Bakırköy Şubesi olarak
gerçekleştirdiğimiz faaliyetler genel olarak Yunus Emre Kültür
Merkezi’nde oluyor. Bunun yerine meydanlara inmemiz gerektiğini
düşünüyorum. Özgürlük Meydanı’nda gerçekleştireceğimiz bir
etkinlikle çok daha farklı kesimlerden kadınlara ulaşmamız
mümkün olacaktır. Etkinliklere katılan yüzler değişmiyor. Bu
konuyla ilgili Kültür Üniversitesi bize destek oldu ve
çalışmalarımızı Şirinevler çevresindeki kadınlara da duyurduk;
fakat katılımcılarımız değişmedi. Çok daha fazla kadına ulaşmalı,
çok daha fazla kadını hakları konusunda bilinçlendirmeli ve sosyal
hayata kazandırmalıyız.
Kadın Meclisi olarak da yaptığınız çalışmalardan
biraz bahseder misiniz?
14 Şubat’ta Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nu
ziyaret ederek, orada kadınlarla vakit geçirdik, oradaki
kadınlara ve cezaevinin kreşine hediyeler götürdük. Başka
birgün yaşlılar evine bir kuaför götürerek, oradaki
kadınların saçlarını yaptırdık, onlarla sohbet ettik. Kanser
Haftası’nda Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma
Hastanesi’nin Onkoloji Servisi’nde yatan kadın hastalara
kitaplar götürdük, konuşup, moral vermeye çalıştık.
Bunlar gibi daha pek çok çalışmamız oldu.
‘KADINLAR HAKLARINI
BİLMİYORLAR’
Aslında şu anda hissedilir bir değişiklik olduğunu söylemek
ne yazık ki çok zor. Hala pek çok kişi sözleşmeden
haberdar dahi değil. En önemlisi de kadınlar. Kadınlar,
haklarını bilmiyorlar. Böyle bir durum içerisinde
sözleşmenin hissedilir değişiklikleri getirdiğini söylemek
mümkün olmuyor. Biz de kadınları, hakları konusunda
bilinçlendirmek amacıyla pek çok etkinlik düzenliyoruz, seminerler
veriyoruz. Geçtiğimiz Nisan ayında ‘Tutunduklarımız: İstanbul
Sözleşmesi’ adında bir çalıştay düzenledik ve bu sözleşmenin ne
şekilde uygulanacağı konusunu konuştuk. Gerçekten,
uygulanması hiç zor olmayan bir sözleşme. Fakat kadınlarımız
haklarını bilmediği sürece, uygulamada bir şey görmek zorlaşıyor.
en önemli sorunun eğitim olduğunu
düşündüğümüzden, bu konunun
üzerine de ağırlık veriyoruz.
Ayrıca şube olarak
gerçekleştirdiğimiz etkinliklerin
duyurusunu ‘Türk Kadınlar
Türk Kadınlar Birliği olarak şiddete maruz kalan
kadınlar için danışmanlık hizmeti sağlıyor
musunuz?
olmasına gerek yok. Bizim kazanmamız gereken, haklarını
bilmeyen ve sosyal hayatın dışında kalmış kadınların çoğu zaten
burada yaşamıyor. Fakat yine de mevcut kurslara ek olarak dans,
tiyatro gibi kursların açılmasının faydası olacağını düşünüyorum.
‘EN ÖNEMLİ SORUN EĞİTİM’
Türk Kadınlar Birliği’nin çalışmalarından biraz söz
eder misiniz?
Öncelikle, derneğimiz oldukça eski ve köklü bir dernek. Tarihimiz
1924 yılına kadar uzanıyor ve toplumsal ve siyasal yaşamda hak
ettiğimiz yerimizi almak için bugüne kadar çok fazla çalışma
yaptık. Çalışmalarımıza kaynak sağlaması amacıyla bazı yemek ve
gezi organizasyonları düzenledik. Sosyal anlamda ise şube olarak,
bilinçlendirme amaçlı seminerler, paneller, toplantılar düzenliyoruz,
okullara yardım götürüyoruz. İzmit’in Akmeşe Köyü’nde ve
Kırklareli’nin Sinanlı Köyü’nde birer okula yardım götürdük.
Köylerdeki okulların durumu gerçekten hiç hoş değil. İzmit’te
gittiğimiz okulun öğretmenler odasının damı akıyordu.
Kırklareli’ndeki okulun da pek çok eksiği vardı fakat anasınıfının
hiçbir şeyi yoktu. Biz de bu noktaya yoğunlaştık. Anasınıfının
salıncağından tutun da masasına kadar her şeyini bulduk ve
oradaki anasınıfını çok güzel bir hale getirdik. Tabii bu çalışmaları,
gönüllülük esasına dayandığı için çok kısa sürede
gerçekleştirmemiz mümkün olmuyor. Kadın hakları konusundaki
Evet, derneğimiz neredeyse Türkiye’nin her noktasında
mevcut. ‘www.turkkadinlarbirligi.org’ adresinden
her şubenin ve şube başkanlarının telefon numaralarına
ulaşabilirler. Bize bu şekilde telefonlar geldiğinde, kendilerini
gerekli şekilde yönlendiriyoruz. Fakat dernek bünyesinde bu konu
için ayrılmış özel bir merkezimiz yok.
‘BÜTÜN KADIN DERNEKLERİ
BİRLEŞMELİ,
EĞİTİM POLİTİKASI DÜZENLENMELİ’
Son olarak, kadınlar için daha yaşanılabilir ve daha
eşit bir ortam sağlamak için neler yapılması gerektiğini
düşünüyorsunuz?
Kadınların sorunlarının çözümü eğitimden geçiyor. Sadece
kadınların değil, toplumdaki herkesin bu anlamda bilinçlenmesi
gerekiyor. Bu da eğitim politikasının düzenlenmesi ile gerçekleşir.
Bu anlamda ben, bütün kadın derneklerinin birleşmesi gerektiğini
düşünüyorum. Türkiye’deki bütün bu oluşumların birleşmesi ciddi
anlamda ses getirecek ve hükümete kadın haklarıyla ilgili
düzenlemeler için gerekli baskıyı hissettirecektir. Sadece bu da
değil, toplumun tamamen bilinçlendirilmesi ve eğitim seviyesinin
arttırılması lazım. Kadınların, haklarını öğrenmesi çok önemli. Kadın
şiddete maruz kalıyor, fakat bunu ifade etmiyor. Korkuyor, saklıyor,
içine atıyor. Toplumda hala ‘kocandır, döver’ bilinciyle hareket
eden insanlar var. Bütün bunların çözümü ise eğitimden geçiyor.
Ömer Faruk MAKİNA
7
Her geçen gün daha da
ilerlediğini gördüğümüz sağlık
sektöründe başarılı bir icada
imzasını atan Delta Teknoloji ve
İnovasyon A.Ş. ekibinin
geliştirdiği Online Sağlık ve Acil
Yardım Sistemi’ni Haziran
ayında okurlarımıza
duyurmuştuk. Bu kez, bu bilim
ekibinin lideri Serkan Güngör’e
sistemin detaylarını ve
planlanan çalışmalarını sorduk.
TÜRK MÜHENDİSLERDEN
GURUR VEREN İCAT:
‘ONLINE SAĞLIK TAKİBİ’
Kendinizden ve çalışmalarınızdan biraz bahseder
misiniz?
Meslek hayatıma 2005 yılında Bilgisayar
Mühendisi olarak başladım.
Bilgisayar Mühendisliği ve Yapay
Zekâ alanında yüksek lisans
eğitimi aldıktan sonra Yapay
Zekâ ve Yapay Sinir Ağları
üzerine uzmanlaşmaya
yönelip, sağlık teknolojileri
ve ileri savunma sistemleri
alanlarında çalışmalar
yürüttüm. Yüksek Lisans
eğitimim sürerken ve
eğitim sonrası birçok özel
projede yer aldım. Bu
süreçte iki TÜBİTAK
projesi hazırladım ve
hayata geçirdim. Şu anda
da üçüncüsünü
yönetmekteyim.
YÜZDE YÜZ TÜRK
MÜHENDİSLİK ÜRÜNÜ
Yaptığınız çalışmalar ve şu an geliştirdiğiniz
mevcut sistem hakkında bilgi verir misiniz?
Sağlık alanında insansız ve yapay zekâ destekli
sağlık teknolojileri üzerine ben ve ekibim yoğun bir
çalışma içerisindeyiz. Acil durum tespit cihazları,
online sağlık takip cihazları, görüntülü muayene
cihazları gibi ürünlerin yanı sıra ülkemizin ilk
medikal robotunu da tamamlamak üzereyiz.
Online Sağlık Takibi ve Acil Yardım Sisteminde,
kullandığımız donanım ve yazılımlar tamamen bize
ait olup, patentlidir. Ayrıca bu ürünlerin üretimini
de %100 Türk Mühendislik Ürünü olarak bizzat
kendimiz yapıyoruz.
Bu sistemde bize başvuran hastalarımızı önce
evlerinde uzman doktorumuza muayene ettirip,
detaylı bir Check-Up yaparak, kişi için özel bir
dijital sağlık veri tabanı oluşturuyoruz. Uzman
doktorumuzun değerlendirme sonucuna göre
kişinin ihtiyacı olan cihazlar belirleniyor. Bu
aşamada bir mühendisimizle kişinin evinde keşif
yaparak olası riskler analiz ediliyor. Tüm bu
değerlendirmeler sonucunda kişinin evine bir
merkezi ünite cihazı kuruluyor ve belirlenen
ihtiyaçlar doğrultusunda tansiyon, şeker, kolesterol,
ateş, solunum, nabız, EKG, kilo gibi verileri takip
edecek ev tipi sağlık cihazları ve çeşitli sensörler
yerleştiriliyor. Bu cihazların tamamı kablosuz
olduğu için kurulum ve montaj da gerekmiyor.
Ayrıca kişiye kablosuz bir acil yardım butonu veriyoruz. Bu buton bileklik, kolye ya da cepte
taşınabilen formlarda oluyor.
Cihazların kurulumundan itibaren kişinin sağlık
ölçümleri 7/24 sisteme kayıt edilmeye başlanıyor.
Bu ölçümler uzmanlar tarafından sürekli takip
ediliyor. Sağlık ölçümlerinde bir anormallik olması
durumunda sistem otomatik olarak alarm
durumuna geçiriyor. Oluşan acil durum çağrıları
için bölgesel çağrı merkezlerimiz ve bu çağrı
merkezlerinin kontrol edildiği bir komuta merkezimiz bulunuyor. Bu merkezlerimizde sürekli 30
nöbetçi doktor ve 100’e yakın sağlık uzmanımız
bulunuyor. Sistem alarm durumuna geçtiğinde
çağrı merkezimizde bulunan doktorumuz, hasta ile
evde bulunan merkezi ünitemiz üzerinden iletişime
geçiyor. Bu aşamada hastanın durumuna göre uzaktan muayene, yerinde müdahale ya da acil
müdahale ve transfer aksiyonlarından hangisi
gerekiyorsa devreye alınıyor.
Kişinin evde ani rahatsızlanması, düşmesi,
bayılması gibi durumlarda kişinin evine
yerleştirdiğimiz çeşitli sensörlerle kişinin durumunu
hemen keşfedebiliyor ve otomatik olarak acil
yardım çağrısı oluşturarak ambulans müdahalesini
sağlıyoruz.
Bütün bu hizmetler 7 gün 24 saat hastaya
sunulduğunda hastanelerin acil bölümlerine
yapılan başvuru sayısının oldukça
düştüğünü, hastanın evinde güven
içerisinde yaşayabildiğini ve daha sosyal
olmaya başladığını görüyoruz.
‘KAYIP VAKALARININ
ÖNÜNE GEÇMEK
MÜMKÜN’
Uydu Takip ve Acil Yardım
Sistemimiz ise, kişinin konumunu 7
gün 24 saat takip etmeye olanak
tanıyor. Bu ürünümüz kullanıcının
mevcut durumuna ve talebine göre
ya bir bileklik oluyor ya da bir cep
butonu oluyor. Bu sistemle kayıp
vakalarının tamamen önüne
geçebileceğimize inanıyoruz. Ürün
kullanıcıları için harita üzerinde güvenli
bölge ve tehlikeli bölge belirlemeleri
yapılabiliyor, böylece kullanıcı güvenli
bölgenin dışına çıktığı anda otomatik olarak
alarm oluşuyor ve müdahale sağlanıyor. Bu
ürün aynı zamanda kişinin nabız,
solunum ve günlük aktivite verilerini de takip ederek sisteme
yüklüyor. Düşme ve bayılma
durumlarında otomatik olarak
acil yardım çağrısı oluşturuyor
ve kişinin bulunduğu noktaya
ambulans gönderilmesini
sağlıyor.
TÜRKİYE’NİN
İLK MEDİKAT ROBOTU
GELİYOR
Bunların dışında 2017 yılında ülkemizin ilk Medikal
Robotu’nun lansmanını yapmayı planlıyoruz. Bu
robot aynı zamanda dünyada ilkyardım yapabilen
ilk robot olma özelliğini de taşıyor.
Bir diğer ürünümüz ise özellikle askeri amaçla
kullanılacak olan yapay zekâ destekli insansız keşif
ve koruma aracı. Bu araç askeri konvoylara eşlik
ederek keşif yapma, mayın tarama ve imha,
tehlikeleri belirleme ve yok etme, güzergâh
haritalandırma gibi özelliklere sahip aynı zamanda
sınırlarda ve arazi koşullarında da görev
yapabilecek teknoloji ve donanıma sahip.
Dışarıdan bakıldığında iki farklı alanda çalışmalar
yürütüyormuşuz gibi görünse de aslında biz sağlık
teknolojileri ve ileri savunması sistemlerini de
birleştirerek özellikle askerlerimizi ve polislerimizi
acil durumlara karşı uyarma, tehlikelerden koruma
ve acil durumlarda sağlık müdahalesini tüm fiziksel
koşullara rağmen yapma kapasitesine sahip bir
teknoloji üzerinde çalışıyoruz.
Sistemi satın almak mümkün mü?
Verdiğimiz hizmetlerle birlikte sistemimizi
kiralıyoruz. Bunun nedeni sistemimize sürekli yeni
özellikler ve hizmetler katıyor olmamız. Bu yeni
özelliklerden ve hizmetlerden müşterilerimizi
ücretsiz olarak yararlandırabiliyoruz ancak satın
alma durumunda bunu maalesef yapamıyoruz.
Sistemi kullanan hastanın durumunda değişiklikler
olması, kullandığı bazı cihazlara artık ihtiyacının
kalmaması ya da başka cihazlara ihtiyaç duyması
gibi durumlar söz konusu olabiliyor, ürünleri
satmaya kalktığımız zaman bu tür
durumlar müşterilerimize maddi
açıdan gereksiz yük bindiriyor
ancak kiralama sisteminde böyle
olumsuzluklar baştan engellenmiş
oluyor. Buna rağmen, satın almak
isteyen müşterilerimiz olursa tabii
ki diledikleri ürünleri satabiliriz
ancak bugüne kadar satın almak
isteyen olmadı.
Sistemi ne şekilde geliştirmeyi
düşünüyorsunuz?
Öncelikle sistemimizi tüm ülke
çapında yaygınlaştırmak ve bu hizmetlerden tüm
vatandaşlarımızın faydalanabilmesini sağlamak
istiyoruz. Bu süreçte hizmetlerimizi sadece özel
değil genel olarak sunabilecek bir yapıya
kavuşturup ilgili devlet kurumlarıyla ve devlet hastaneleriyle de entegre etmeyi düşünüyoruz. Bir
diğer planımız ise acil haller, cerrahi işlemler ve
ileri tetkikler dışında tüm temel sağlık hizmetlerini
ev ortamında sunabilecek bir yapıyı kurabilmek.
Ürünlerinizin hedef kitleden bahseder misiniz?
Hedef kitlemiz tüm dezavantajlı gruplar. Bunların
içinde yaşlılar, Alzheimer ve Demans hastaları,
evde bakımı gereken ya da tedavisi evde
sürdürülen hastalar, şeker hastaları, tansiyon
hastaları, kalp hastaları, bedensel engelliler,
zihinsel engelliler, yatağa bağımlı yaşayanlar,
hamileler, çocuklar ve panik atak hastaları var.
Oldukça geniş bir hedef kitlemiz var ancak detaylı
bir analiz yapıldığında tüm bu grupların sağlık
alanındaki sorunlarının birbirine oldukça
benzediğini görebiliyorsunuz. Benim ve ekibimin
ilk çıkış noktası Alzheimer ve Demans hastalarıydı,
akabinde bu hedef kitle büyüdü ve tüm
yaşlılarımızı kapsamaya başladı daha sonra da
belirttiğim diğer
grupları da içine
alan bir yapı
oluştu. Bugün
tüm bu gruplara
profesyonel
çözümler sunabiliyoruz ve
hizmet
verebiliyoruz.
Bütün bu grupların
içinde sizin için en
özeli hangisi?
İnsanların
bedenleri
yaşlanıyor ancak
duyguları, hisleri,
düşünceleri, arzuları yaşlanmıyor.
Bu sebeple, benim için en özel grup
yaşlılar. Yaşlılarımız bizim en büyük
değerlerimiz, gerekli saygıyı ve hizmeti sonuna
kadar hak ediyorlar.
Hedef kitlenizi genişletmeyi düşünüyor musunuz?
Hedef kitlemize orta yaş grubu sağlıklı bireyleri de
eklemek istiyoruz. Buradaki amacımız ise koruyucu
sağlık hizmetlerini yaygınlaştırmak, hastalıkların
erken teşhis ve tedavisini sağlamak ve orta yaş
grubunu daha sağlıklı geçirecekleri bir yaşlılık
dönemine hazırlamak olacak.
Sağlık ürünlerinizi geliştirirken birlikte çalıştığınız ekip
profili hakkında bilgi verebilir misiniz?
Ürün geliştirmelerini yaptığımız ekibimiz Bilgisayar
Mühendisleri, Elektronik Mühendisleri ve
Doktorlardan oluşuyor. Bu ekip fikir aşamasından
başlayıp projelendirme ve prototipleme sürecine
kadar projeyi şekillendiriyor. Daha sonra
prototipler üzerinde yapılan testler başarılıysa alt
ekiplerimiz yazılım, tasarım gibi detay çalışmalara
başlıyorlar.
Ürünlere rağbeti değerlendirebilir misiniz, sizce şu ana
kadar beklenen ilgiyi gördü mü?
Projemizi hayata geçirirken bu konuda endişelerim
vardı ancak beklediğimizin çok üzerinde bir taleple
karşılaştık. Özellikle Avrupa ülkelerinden talep
görüyoruz hatta bizi bu konuda çok şaşırtan
Uganda’dan bile toplu ürün siparişi aldık.
Ürünlerimize bu derece talep olması bizi oldukça
sevindirdi ve motive etti.
Arzu GİRİT
MERTER’DE BEKLENTİLERİN
SONU YOK
ÇÜNKÜ HER ZAMAN BİR
FAZLASI VAR…
SATIŞ OFİSİ MEHMET NEZIH ÖZMEN MAH. ZEKİ SOKAK NO:2 GÜNGÖREN / İSTANBUL
T: 0 212 662 30 00 (PBX) F: 0 212 662 31 00 www.cetinsaya.com
9
NEREDE BENİM TURİZMİM?
Nerede o usta Turizmciler?
40 yılı aşıyor Turizm alanındaki
çabam, 2000’li yıllardaki arşivlere
baktım; bırakın yılda 10 - 20 gösteri
programını, 2005 yılında mayıs ayında
30 günde 55, 1001 gece programı
yapmışız!!
Ve yine notlarımızdan görüyoruz ki
2005’den 2015’e 50 gece yapmamışız.
Hidiv Kasrı, Malta Köşkü, Beyaz Köşk,
Turing Tesisleri, Hilton, Sheraton,
Dedeman, The Marmara, Klasis,
Çırağan, Swiss, Conrad... Has bahçe,
Silahhane, Yıldız Sarayı, Yedikule
Hisarları, Rumeli Hisarı; daha birçok
yer.
Nerede Benim Ustalarım; İnci ve Fethi
Pirinçcioğlu, Ferit Epikmen, Ahmet Teker,
Onur Dağoğlu, Ömür Çağlar, Nurdan
Üstman, Sarım Kibar, Cem ve Hülya
Aslantaş, H Duthil, Bay Zakari, Sadettin
Bülbül, Hüseyin Kurdoğulları, Mümtaz
Teker, Talha Çamaş, Kasım Zoto, Fikret
Atalay, Caner Şaka, İskender Çayla ve
onlarca anı ve hatıra ile belki de
anımsamadığım yol Arkadaşlarım,
Dostlarım, Öğretmenlerim...
Konusunda ilk ve tek olmayı
başardığım ve halen işinin başında,
hem de 40 yıl öncesi heyecanı ve
dinamikliği ile Turizm olgusunun ve
hizmette sınır yoktur şiarının mümtaz
yöneticileri nerelerdesiniz.!
Bacasız sanayinin amatör ruh zenginliği
ile iş yapmanın ve başarmanın keyfini
yaşadığımız zamanların aktörleri, Turizm
yapıp kültür yüklediğimiz keyifli
yorgunlukların konukları, 70’li yıllardan
2000’lere varan süreçte yurdumuza gelen
şanslı turistler, konukluğu konuk gibi, ev
sahipliğinin de amatör ruhun profesyonel
ve disiplinli kadroları...
SKALİTE 98 Ödülü’nü İlk, Tek ve Halen
işinin başında alırken sadece 14 önemli
isimle birlikte olmanın onuruna
yaklaşmak zor, hatta imkânsız...
Aradan geçen 12 yılda değişen sadece
Turizmciler...
Yılda bir kaç kez gelen Orient
Expressi, Karaköy limanına yanaşan
gemileri, oradan oraya, otelden otele,
alt kattan üst salona koşuşturulan
turizmin tatlı kokusu ve görev aşkı ile
oluşan mecalsiz yorgunlukları fakat
emsalsiz keyfi şimdi kaç kişi bilir
acaba!..
Yine de SORUYORUM:
YURDUMUN TEK İHRAÇ ÜRÜNÜ TURİZMİM
NEREDE?
Sanırım o ustalarla kayboldu gitti; Gidenlere Allah rahmet, Kalanlara Allah
selamet versin... Sadece Sevgi ve
Saygılarımı iletmek istedim...
Göksenin İLERİ / Mart 2010
*****
Ve üstteki yazımın üzerinden tam 6 yıl
geçmiş! Yazımda da olduğu gibi can
çekişmekte olan, yurdumun tek ihraç
kaynağı, Devlet bütçemin tek dış para
kaynağı Turizm tamamen yok oldu.
Özellikle 2000’li yıllarda Cumhuriyet
Caddesi Elmadağ Bölgesi Turist
operatörleri ile kaynarken aynı
caddede, hatta aynı binada olan
acentalar birbirlerinden grup çalmaya
çalışırken, bu feryadı etmeye
başlamış, hatta aynı grup, aynı gemi,
aynı incentive için belki 10 acentadan
teklif alır adeta herkes kendini
bilirken ben bütün acentaların potansiyelini bilirdim.
Son 10 yıl içinde bu mantığa destek bir
sürü sorunlar yurdumda yaşandı.
Pek tabii terör başta olmak üzere onca
sorun Turizmin başına yıkıldı.
Peki en az Turizm bu sorunlar kadar
bilinçsiz turizm politikası, ucuz fiyat
teklifleri, yolcu başına verilen +paralar,
anut müessesesi, zorla alış verişe
sokulan turist, olmadık uygulamalar,
enayi yerine konan ziyaretçiler bu günü
hazırlayan başlangıçlar değil mi!
Hatta saltanat içinde yaşayan turizmin
varisleri 2. jenerasyon; Ustalar aradan
çekilince işler tıkırında muhabbeti ile
keyfine baktılar zamanın…
Geri gidişi göremediler!
İlk ve tek olarak ve halen işinin
başında bir yönetici olarak bugün
aradan geçen 40 yıl içerisinde
Turizmin ülkemizde başlayış ve
bitişine şahit olmuş biri olarak
hüzünlü bir mutluluk yaşamaktayım.
Yazacak çok şey var; 2010 yılında
yukarda yazdığım yazının başında, bir
Mart ayında 55 gece yaptığımızı
yazmıştım. 2005’den 2015’e 50 tane
gece yapmadık. Yani bir ayda
yaptığımızı, 10 yılda yapmadık, Varın
%’deyi siz hesaplayın. Sakın senin iş
hacmin azaldı demeyin. Ben halen aynı
portföyle çalışmaktayım ve onlar halen
sektörün önde gelenleri, zaten 2010’dan
bu güne onlar da bıraktı.
Bacasız sanayinin ülkemize döviz
kazandıran tek girdi kaynağıdır
Turizm. Ülkemin yurt dışına ihraç edip
girdi sağladığı başka bir ürünü yok.
Turizm bize sadece ekonomik olarak
girdi sağlamaz, sosyal ve kültürel
tanınma ve tanıtma gücünü de
ücretsiz sağlar. Oteller, mutfaklar,
alışveriş, müzeler, geziler, ulaşım sektörü içindeki binlerce hizmetli turizm
içindeki bu üretimden hayat
kazanırlar ve ülkeye dış kaynak
sağlarlar. Dış turizm olmazsa tarih,
tabiat, kültür ve sanat atıl kalır. Zaten
iç turizm dediğimiz sağ cepten alıp,
sol cebe koymaktır. Ülke için kaynak
değildir.
Kendi içimizde ekonominin el
değiştirmesidir.
Tarihe, coğrafyaya, güneşe, denize
kısacası 4 mevsim diyarı açık hava
müzesi Türkiye’ye dış kaynak gelmezse
torunlarımız bile güneşi göremez. Bunun
için Samimiyet ve Güven gerek…
Daha çok sorarız: Nerede Benim
Turizmim?
Göksenin İLERİ
Halk Bilimci.
Skalite 98 İlk, Tek ve Halen İşinin
Başında Ödülü Sahibi.
Tv program, Adım Başı Tarih
Yapımcı ve Sunucusu.
11
5
SATRANÇ SPORCULARI ATATÜRK SPOR
VE YAŞAM KÖYÜ’NDE BULUŞTU
B
akırköy Belediyesi Atatürk Spor ve Yaşam Köyü’nde düzenlenen,
Uluslararası İstanbul Açık Satranç Turnuvası’na, Bakırköy Belediyesi sponsor oldu. 15 ülkeden 23 uluslararası sporcunun yanı sıra engelli
sporcuların da katıldığı turnuvada dereceye girenlere para ödülü dağıtıldı.
Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu ve Türkiye Satranç Federasyonu
(TSF) Başkanı Gülkız Tulay arasında atılan sponsorluk imzası için düzenlenen
törene, TSF İl Temsilcisi Sait Rıza Öney ve Bakırköy Temsilcisi Nur Şakar da
katıldı.
BAKIRKÖY
MÜZİK AKADEMİSİ
DUR DURAK BİLMİYOR
İmza töreninde konuşan Kerimoğlu, satrancı özellikle çocukların zihinsel
gelişimi açısından çok önemsediğinin altını çizerek, şu açıklamaları yaptı:
“Satranç hem spor, hem de bilimdir. Özellikle çocuklarımızın zihinsel gelişimini
desteklemesi açısından satranca destek veriyoruz. Hatta satrancın ilkokullarda
zorunlu ders olarak da verilmesini öneriyorum.”
Turnuvada, ‘İstanbul Hızlı Satranç’ oyunlarında ödüller, En Başarılı 16 Yaş Altı,
En Başarılı 12 Yaş Altı, En En Başarılı Emektar ve En Başarılı Kadın Sporcu kategorilerinde sahiplerini buldu. Ödül töreninde konuşan Bakırköy Belediyesi
Spor Danışmanı Sait Babaoğlu, “Türkiye’ye örnek olacak pek çok projeyi
hayata geçirdik. Bunları daha da büyüterek devam ettireceğiz,” diye konuştu.
Turnuvanın açılış töreninde de açıklamalarda bulunan Bülent Kerimoğlu, bu
organizasyona ev sahipliği
yapmaktan ötürü gurur
duyduğunu ifade ederek,
“Sadece gelecek yıl değil,
her yıl uluslararası satranç
turnuvalarının sponsoru
olmaya desteklemeye ve
Bakırköy’de bir satranç
kulübünün kurulmasına ön
ayak olacağımızın da
buradan sözünü vermek
istiyorum,” diye konuştu.
(Ömer Faruk Makina)
Bakırköy Müzik Akademisi, kış dönemindeki
başarılı sanat çalışmalarını yaz
döneminde de sürdürdü.
Başkanlığını Selçuk Kurt’un, başkan
yardımcılığını Kültür Bakanlığı Klasik
Türk Müziği Koro Şefi Fatih
Salgar’ın yaptığı müzik akademisi,
Bakırköy Belediyesi’nin düzenlediği
ramazan etkinliklerinde tüm müzik
severlerin ilgi odağı oldu. Bakırköy
Botanik Parkı’ndaki Ramazan
etkinliklerinin açılış konserinde, TRT
İstanbul Radyosu ses sanatçısı
ve Bakırköy Müzik Akademisi
korolarının hocası Faruk
Salgar, gösterdiği konser
performansı ile dinleyicilere
unutulmaz dakikalar yaşattı.
Müzik severlerin büyük rağbet
gösterdiği konserde sanatçı
ayakta alkışlandı.
Faruk Salgar, konserinin son
bölümünde dinleyicileri ile
birlikte icra ettiği hareketli
şarkılar, kalabalığın coşkulu
alkışları ile karşılandı.
Bakırköy Müzik Akademisi’nin
üyelerinden ve aynı zamanda
TRT Gençlik Korosu
solistlerinden olan Özge Kılıç,
aynı etkinlikler çerçevesinde
özel bir repertuarla
dinleyicilerle buluştu.Genç yaşına rağmen oldukça büyük bir beğeni ile
karşılanan Özge Kılıç, başta Bakırköy Belediye Başkanı Bülent
Kerimoğlu’na olmak üzere dernekteki hocaları Selçuk Kurt, Fatih Salgar
ve Faruk Salgar’a teşekkürlerini sunarak, konserine son verdi.
Müzik çalışmalarını Bakırköy Belediye Başkanlığı’nın destekleri ile
Ataköy 7-8 Kısım İspirtohane Kültür Merkezi’nde sürdüren dernek
üyeleri Ekim ayından itibaren büyük projelerle etkinliklerine devam
edeceklerini belirtti.
Faruk Salgar ve Özge Kılıç’ın konserlerinde konuşma yapan dernek
başkanı Selçuk Kurt, müziğin insanlar üzerinde yaptığı olumlu etkiye
vurgu yaparak, stres, üzüntü, hastalık ve kötü düşüncelerin müzik ile
uğraşarak bertaraf edilebileceğini söyledi. Bu çerçevede müziği seven
ve bu büyük ailenin ferdi olmak isteyen tüm müzik severleri, dernek
korolarının çalışmalarına davet etti.
13
ARZULANAN GÖRÜNTÜ
Türkiye’nin, Cumhuriyet tarihinin en ağır küresel
kumpasıyla karşı karşıya kaldığı 15 Temmuz
gecesi yaşananlar sonrası, başta Cumhurbaşkanı
olmak üzere siyasi liderlerin bir araya gelmesi,
çok uzun süredir görmeye alışık olmadığımız
görüntüler vermesi hemen her kesimi mutlu etti.
FETÖ’nün ihtilal kalkışması sonrası tehlike tamamen ortadan kalktı diyebilir miyiz?
Tabii ki hayır.
Bu tehlikenin üstesinden gelmenin tek yolu
yukarıda fotoğrafta görülen birlikteliğin devam
etmesi.
Uğur Dündar’ın 18 Ağustos 2016 günü Sözcü
Gazetesi’ndeki köşesinin bir bölümünü sizlerle
paylaşmak istiyoruz:
“....
Peki Türkiye Cumhuriyet tarihinin bu en ağır tehdidini nasıl boşa çıkarabilir?..
***
Darbe girişiminden sonraki ilk yazımda belirttiğim
hayata geçirerek… Çoğulcu demokratik sistemin çağdaş örneklerini içselleştirerek…
Medyayı özgür kılarak… Bağımsız medyanın
eleştirilerine kızmak yerine yararlanmayı isteyerek… Hırsızlığa, yolsuzluğa dur diyerek… Üretim ekonomisiyle sağlanan ulusal geliri hakça
paylaşarak…
gibi geçmişin “kutuplaştırma” yanlışlarından süratle vazgeçerek… Hangi siyasi görüşe sahip olursa
olsun tüm yurttaşları birlik ve dayanışma duygusuyla kucaklayarak… Cumhuriyet ve
kurumlarına içtenlikle sahip çıkarak… Devlet
kadrolarını niteliksiz yandaşlar yerine liyakat
sahibi yurtseverlere açarak… TSK'daki emir komuta birliğini bozmadan Cumhuriyet'e ve
demokrasiye gönülden bağlı yurtsever subay
sayısını çoğaltarak… Laik eğitime inançla
sarılarak… FETÖ'cülerden arındırılmış yargıda
hukukun üstünlüğünü egemen kılarak… Kendisi
gibi düşünmeyenlere dayatmalardan kaçınarak…
Parlamenter sistemi tüm kurum ve kuruluşlarıyla
***
Hepsinden önemlisi, Atatürk'ün laik, demokratik
Cumhuriyet'inden başka bir model aramanın
gereksizliğini anlayarak… Onun devrimlerine saygı
duyarak…
***
Bunları yapmak zor mu?
Bana göre hiç değil!..
Yeter ki bunlar yapılsın!..
O takdirde isterse yedi düvel üstümüze gelsin!
Tüm dünya Türkiye'nin tıpkı Çanakkale ve Sakarya gibi
geçilemeyeceğini bir kez daha görsün!..”
Bakırköy İlçe Emniyet Müdürü Murat Çetiner, darbe girişiminde hemen kriz masası oluşturdu. Bakırköy’de darbe girişimini bastırdı.
BAKIRKÖY EMNİYETİ DARBECİLERE GEÇİT VERMEDİ
Anayasal Düzeni bozmaya yönelik,15 Temmuz 2016 gecesi
başlayan darbe girişimi akabinde tüm amir kadrosunu,
oluşturduğu kriz yönetim merkezinde toplayan Bakırköy
İlçe Emniyet Müdürü Murat Çetiner, yapmış olduğu
değerlendirme toplantısı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın bu girişimi engellemek için tüm milletin karşı
durması gerektiğini söylemesi akabinde vatandaş desteğini
alarak kuvvetlendirdiği mücadelesiyle Bakırköy'deki tüm
darbe girişimini bastırarak, girişimde bulunan tüm kişileri
kullandıkları silahlarla beraber yakaladı.
Tüm personelini görev başına getirerek gece boyunca
yaptığı operasyonlarda silahlı darbe girişiminde bulunan
16’sı subay, 102 kişiyi yakalayan Bakırköy İlçe Emniyet
Müdürlüğü, 1 tank, 2 zırhlı personel taşıyıcı, 1Unimogtip
personel taşıyıcı, 28 piyade tüfeği, 4 makineli tabanca, 1
uçaksavar, 1 RPG7 roketatar, 4000 HK33 piyade tüfeği
fişeği, 150 adet 25mm zırh delicili ağır makineli tüfek fişeği
ele geçirdi.
Ayrıca aynı günün sabahında Bakırköy İlçe Emniyeti’ne gelerek sabaha kadar darbecilerin kendisini ele geçirmemesi
için telefonunu kapatarak, halkın arasında gizlendiğini ve
güvenli bir şekilde Ankara'ya ulaşmak istediğini beyan
Havalimanı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştürüldü.
Bu görüşme sonrasında tüm iller ile koordinasyon
sağlanarak güvenli bir şekilde karayolu üzerinden
Ankara'ya ulaşımı sağlandı.
eden Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent
Bostanoğlu'yla kriz merkezinde yapılan müzakere sonrası
darbe karşıtı olan ast komutanları ile görüşmesi neticesinde, o an deniz sularımızda bulunan tüm muharip
araçların geri döndürülmeleri sağlandıktan sonra, Atatürk
Bakırköy Emniyeti bünyesinde Güvenlik ve Terörle
Mücadele Büro Amirliği bünyesinde oluşturduğu özel ekibi
aracılığı ile devam ettirdiği çalışmalarda 85 kişiyi gözaltına
alarak, Hava Harp Okulu’nda yaptığı aramalarda SAT
komandolarının kullandığı 4 ileri atış kabiliyetli dürbünlü
HK416 tüfek, 4 tabanca, saha tipi GPS yön bulma aleti, 364
adet 40 mm bomba atar, 21.200 adet 7.62 MG3 mermisi,
12.000 adet 9mm mermi, 19 adet 66'lık lav anti-tank omuzdan atılan zırh delici, 19 RPG7 roket anti-tank, 134 plastik
patlayıcı ateşleyici cihazı, 26 el roketi, 153 metre saniyeli
fitil, 37 metre infilaklı fitil, 100 can simidi duman kandili,
24 C 4 plastik tahrip kalıbı, 167 el bombası, 36 aydınlatma
mühimmatı ve taktik bıçaklar ele geçirdi.
Ayrıca aynı silahlı terör örgütü ile bağlantılı olduğu
anlaşılan Adalet Bakanlığı personeli ile alakalı yürüttükleri
çalışmalarla, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi
çalışanlarından 19, Bakırköy Adliyesi çalışanlarından 46,
Bölge İdare Mahkemesi çalışanlarından 7 kişiyi olmak
üzere toplamda 220 kişiyi gözaltına aldı.
14
Değerli okuyucularım, dostlarım, 15 Temmuz
gecesi ülkemiz, ulusumuz, tarihinin en karmaşık,
tehlikeli kalleşliğini yaşamış, yüzlerce insanımız
hayatlarını, on binlerce insanımız da işlerini kaybetmişlerdir.
Allah’a çok şükür ki yine de olayı ucuz atlattık,
geçmiş olsun. Şehitlerimize rahmet,
Cumhuriyetimize, Cumhurbaşkanımıza da
geçmişler olsun. İnşallah böylesine bir kahpeliği
ulusumuz bir daha yaşamaz.
Dünyanın en güçlü ordularından biri olan silahlı
güçlerimiz Kurtuluş Savaşları’nı, Çanakkale,
Sakarya, Dumlupınar, İnönü, Kocatepe ve benzeri
önemli savaşlardan alnının akıyla geçmiştir. Milletimiz, mutlaka başımıza gelen yedi belayı da
atlatacaktır. Ordumuza, milletimize güveniyoruz.
Benim anlamakta zorlandığım olay; 21. yüzyıl
içinde, teknolojinin zirve yaptığı bu süreçte yukarıdaki şanlı zaferlere imza atmış kahramanların,
şehitlerimizin çocukları ve torunları olan şimdiki
komutanlarımız, tüm güvenlik teşkilatımız,
polisimiz ve en önemlisi de devletin istihbaratı
nasıl oldu da kilitlendi, uyanamadı, tahmin
edemedi? Ya da tahmin ettirilmedi, bunları anlamakta zorluk çekiyorum.
Değerleri okurlarım, bu konuyu sizlerle paylaşmak zorundayız. Çünkü oturup, gerçekten ağlamak, dövünmek durumundayız.
Neyse ki, Allah’ın da yardımı ile asil, büyük,
vatansever milletimiz, Cumhuriyetçi, Atatürkçü,
demokrasi âşıkları, askerimiz, polisimiz sayesinde
bu düşmanları şimdilik etkisiz hale getirdiler.
Kırk yıldır devletin, askerin, polisin, yargının,
diyanetin, sağlık ve
sosyal kurumların cümlesine öyle çöreklenmiş,
ahtapot gibi öyle
kavramışlar ki şaşırmamak, hayret etmemek
imkânsızdır.
Bu menfur, insanlık dışı alçakça hareketin önlenmesi için emeği geçen, canını vermiş, sakat
kalmış, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere direnmiş olan Atatürkçü komutanların, halkımızın,
güvenlik güçlerinin önünde saygı ile eğilmek
boynumuzun borcudur diye düşünüyorum.
Bu noktada mutlaka vurgulamak mecburiyetinde
olduğumuz bir konu da şudur, sevgili dostlarım:
asla ve katta bu başarıyı, kimse kendi özel konumu ve çıkarları doğrultusunda kullanmak, durumdan istifade etmek yanlışlığına kapılmasınlar.
Sadece bu adi teşebbüsten ders alsınlar, nedenlerini araştırsınlar ve çözümün mutlaka DEMOKRASİ,
CUMHURİYET VE ATATÜRK İLKELERİNDE bulunduğunu
anlasınlar, kafalarına bunu yerleştirsinler, yeterlidir. “ÇÜNKÜ ZAMAN BİRLİK ZAMANIDIR.”
Aksi halde bu olayı siyasi ve sosyal çıkarları için
kullanmak isteyen herkese seslenerek, büyük
Atamız’a ithaf edilerek, S. APAYDIN tarafından
kaleme alınmış söylemini, ayrıca 31 Mart Menemen olayını kendilerine hatırlatmak gerekir.
Bakalım, büyük Atamız ne demiş:
YA Ş A M I N
İÇİNDEN
Fikret TORAMAN
* Bir başka konu da bu zalim oluşumun kırk
yıldır nasıl ve neden keşfedilmediği ve bu vatan
hainlerini boş bırakarak, önemli mevkilere kimlerin getirdiği araştırılmalıdır. “ÇÜNKÜ VATAN
BÖLÜNMEZ, CUMHURİYET YIKILMAZ.” Bunu herkes
bilmelidir, suçlular da mutlaka cezalandırılmalıdır.
* İki yüz yıla yakın şanlı mazisi bulunan askeri
okullar, akademiler, polis okulları bu kadar acele
ve kolayca ortadan kaldırılmamalı. Bence bu olay
yanlış yapılan bir işlemdir; askerin temeli olmaz
ise, tavanı da olmaz, askeri liseye, astsubay
okullarına, harp okullarına girenlerin aldatılmış
olabileceklerini devletin düşünmesi gerekmektedir.
Yani silahlı güçlerin ve güvenlik güçlerinin temeli
torpillenmemelidir. Ayrıca, OHAL çerçevesinde
meclise, millete danışmadan bir gecede torba
kanunu olarak çıkan yasalar içinde yanlışlar, hak
ihlalleri olabilir. Bu haksızlıklar mutlaka
giderilmelidir.
* Bir başka yanlış gördüğüm olayı da sizlere sunmak istiyorum. Akşamları Türk Bayrağı ile geç
saatlere kadar sokaklarda, meydanlarda yapılan
protestolarımız doğrudur, birlik işaretidir; ayrıca
camilerde sürekli sela, dua ve kuran okutmaları
da doğrudur, Allah kabul etsin, şehitlerin mekânı
cennet olsun. Ancak Ankara’da, İstanbul’da, Gazi
Antep’te ve tüm Güney Doğu’da, iş yerlerinde verilen şehitlerden bu duyarlılığı esirgemek de doğru
değildir; çünkü onlar da T.C. vatandaşıdır ve Müslümandırlar. “Bu ayırım asla olmamalı, çünkü
güçlü olmak, doğru olmak günlerini yaşıyoruz.”
* Sonuç olarak da söylemek isterim ki, bu teşebbüse isteyerek ve vatanı bölmek için insanlarımızın
canına kıyanlar mutlaka
ceza almalıdırlar. Ayrıca
15 Temmuz tarihinde
görevli, sorumlu,
seçilmiş, atanmış, yani bu
işin önlenmesinde ihmalleri bulunan her türlü
insanlar, her türlü hukuk süzgecinden geçirilerek
istifa etmelidirler.
Değerli okurlarım, çok karışık ve kırk yıldır
hesabı planlanan bir vatan hainliği sorunu
içindeyiz, halen düze çıkılmış sayılamayız. Bu
nedenle, dilimizin döndüğü kadar, gelecek
yazımızda da aynı konuyu sizlerle paylaşmak
arzusundayım. Tüm sevgilerim sizinle olsun.
“YETER SÖZ MİLLETİNDİR”
GÜZEL TÜRKİYEMİZE, İNSANLARIMIZA GEÇMİŞ OLSUN! (1)
“EY MİLLETİM, BEN MUSTAFA KEMAL’İM;
YOKSA ÇAĞDAŞ MEDENİYETİN BİR ANLAMI;
ORTA ÇAĞA TAŞIMAK İSTİYORSANIZ ZAMANI;
BAŞ TACI EDEBİLİYORSANIZ SANATIN İÇİNE TÜKÜREN
ADAMI;
UNUTUN TÜM DEDİKLERİMİ;
YIKIN DİKTİĞİNİZ HEYKELLERİMİ.
***
FAZLA GELDİYSE SİZE HÜRRİYET, CUMHURİYET;
ÖZLEMİNİ ÇEKİYORSANIZ SULTANIN, SALTANATIN;
HALA ÖNEMİNİ ANLAMADIYSANIZ MİLLET OLMANIN;
KUL OLUN, ÜMMET KALIN, FETVASINI BEKLEYİN ŞEYHÜLİSLAMIN
UNUTUN TÜM DEDİKLERİMİ, YIKIN HEYKELLERİMİ, RAHAT
BIRAKIN BENİ.”
İşte değerli okurlarım, yolumuz bu değerlerdir,
bu ilkelerdir. Atamız’ın şanlı milletimize hedeflediği istikamet budur, korumak zorundayız.
Büyük Türk Ulusu’na yapılan bu inanılmaz
sahtekârlığı, zulmü, kendi silah arkadaşlarına ve
vatandaşlarına kurşun sıkacak kadar alçalan generallere, subaylara ve yandaşlarına bu millet apoletlerini de, emeklerini de haram edecek, onları
her zaman lanetleyecektir. Sana o apoletleri takan
millete ihanet ederek, bize emanet edilen topraklarımızı terk ederek, yurt dışına kaçmak yerine
kafana kurşun sıksan, daha onurlu olurdunuz,
yazıklar olsun, haram olsun size bu milletin
-
verdikleri. Yine hatırlatmak ve de altını çizmek
gerekir; Yenikapı’da, Taksim’de, İzmir’de ve bazı
diğer illerimizde üç hafta her gece sokaklara
dökülen insanların hepsi herhangi bir siyasi kuruluşa veya bir kişiye veya bir görüşe yakın kişiler
değildir. Çeşitli siyasi görüşlere sahiptirler. Yapmak istedikleri tek şey, Türkiyemiz’e, demokrasiye
sahip çıkıp, çapulculara ders vermek olmuştur. O
nedenle, sakın ha kimse “bu kalabalık bizi temsil
etmiştir,” yanlışlığına ve umuduna kapılmasın,
“ÇÜNKÜ ZAMAN BERABERLİK ZAMANIDIR.”
Değerli okurlarım, şimdi de Cumhuriyetimizin,
demokrasimizin kurtuluşu ve milletimizin refahı,
güveni açısından önümüze çok önemli bir fırsat
çıkmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milleti
temsil eden tüm partili vekillerin, yöneticilerin,
mutlaka bu beraberliği yaratmak, şahsi hesapları
bir kenara koyarak, meselenin önemine istinaden
tek vücut olmalarını bekliyoruz. Aksi halde
yaşananların ve yaşanacakların hiçbirisine çözüm
getirilemez, eski hamam eski tas olur, geriye bir
daha döneriz.
Değerli dostlarım, birlikte yaşadığımız bu feci,
tehlikeli ve karmaşık olayın oluşumunu sizlerle
paylaştıktan sonra şimdi bu cumhuriyet düşmanı
yobazların gizli çalışmaları ve örgütlenmeleriyle
yarattıkları kalkışmanın arkasında neler, kimler
olduğunu yanlışları olayın tekrarlanmaması için
gereken demokratik, hukuk çerçevesindeki uygulamaları sizlerle paylaşalım.
Kişisel görüş olarak ve bilgimizin yeteceği kadar,
yapılan uygulamalardaki yanlışlar ile bundan sonraki tedbirlerin de neler olması gerektiğine birlikte
bakalım.
* Devletin görevi, olaylara ciddi, kararlı biçimde
ve ayırım yapmamak, anayasa hukuk çerçevesinde
kalacak tedbirleri almak olmalıdır. Bu bağlamda,
olayları daha da çıkmaza sürükleyebilecek
provokasyonlara, kışkırtmalara asla prim
verilmemelidir.
* Devlet kuruluşları, özel şirketler, yargıda,
askerde, poliste, sivil toplumlarda yapılacak ayıklamalar çok doğru, demokratik ve net biçimde;
kurunun yanında yaşı yakmadan becerilmelidir.
Çünkü ihraç edilenler, tutuklananlar, görevden
alınanlar arasında, belki de FETÖ’cü olmayan,
halis milliyetçi, Atatürkçü kişiler de olabilir.
* Devlet intikamcı olamaz. Çözüm merkezi olur,
bu çözüme de en derin hukuk kaidelerine uyularak uzlaşmalı, ikna edici, güven verici şekilde
yapılmalıdır.
BAKIRKÖY BELEDİYEMİZE
SAHİP ÇIKMALIYIZ:
Değerli okurlarım, ben yarım asırdır siyasetin
içindeyim. Bakırköy Belediye Başkanımız’ın ve
Meclis Üyelerimiz’in içimizden seçilmesini düşünenlerdenim ve halen aynı düşünceyle devam
ediyorum. Ancak parti yönetimi tarafından gösterilen adaylara da saygı duymak, fitne yaratmamanın da bir partili görevi olduğunu düşünmekteyim.
Geçmişte bazı CHP örgüt toplantılarında değerli
üyelerimiz tarafından dile getirilen sorunların
sayın başkan Bülent Kerimoğlu’nun açıklaması
gerektiği dile getirilmişti. Bu konular: Ataköy
Kültür Üniversitesi’ne satılan arazi, Kavaklı Park
İhalesi, Kurban Kesim Yeri İhale Konusu,
Osmaniye Atatürk Spor Tesislerinin BJK Spor
Kulübü’ne verilmesi ve son olarak da mevcut
belediye sağlık ocaklarının kaldırılması konuları
idi. Bu söylentilerin halkımıza direkt detaylarıyla
açıklanmasını isteyen bir yazıyı bu köşemde dile
getirmiştim. Sayın Başkanımızın daveti üzerine, 1
Ağustos 2016 günü bu konuyu görüşmek üzere
buluştuğumuzda detaylı bir şekilde anlatmış, spor
tesislerinin Beşiktaş Spor Kulübü’ne verilmemesini
yanlış bulmasına rağmen, halkımızın arzusuna
uyarak vazgeçildiğini de izah etmiştir. Yine önemli
olan sağlık ocaklarının kaldırılmayacağını, aile
doktorları ile birlikte iş birliği yaparak konuyu hallettiklerini söylemiştir. Benim kişisel görüşüm
olarak, verdiği bilgilerin tatminkâr ve ikna edici
olduğunu söyledim ve kendisine teşekkür ettim.
Ancak bu konuda net olarak şunu düşünmekteyim, yine de Salı günleri yaptığı halk toplantılarında
bu açıklamaları halkımıza da yapmasının çok
uygun olacağını düşünüyorum. Çünkü mesele
benim kişisel meselem değil, halkın sorunudur. Bu
vesileyle başkanımızın başarılı olmasını diler,
buluşmada konuştuğumuz diğer güncel sorunlara
da çözüm getireceği inancı içerisinde kendisine ve
siz değerli okurlarıma esenlikler, sağlıklar dilerim.
15
Bütün dünyaya örnek olacak bir
devrim yaşanıyor Anadolu
bozkırlarında…
***
Müthiş bir eğitim seferberliği ve
cehalete karşı müthiş bir savaş…
Çok kısa bir sürede bu okullarda
insanoğlunun o güne kadar
yarattığı bütün uygarlığın birikimleri ile donatılmış Anadolu
çocuklarını yetişmeye başlıyor…
Bütün müzik enstrümanlarını
çalabilen…
Ferzan ÖZER
Dünya edebiyatının bütün klasiklerini sindirerek okumuş…
Felsefe ve bilimde donanımlı…
Gerçekten müthiş bir öğretmen
nesli…
Hasanoğlan…
1941…
Dünyada dev bir yangın, her yeri
yakıp kavuruyor…
Ulu Önderin kaybının üstünden
henüz üç yıl geçmiş…
18 yaşında genç bir cumhuriyet…
Yokluk, hastalık, cehalet gibi
düşmanlarla amansız bir
mücadele var…
***
Hedefi ulu önder vermiş…
***
Ve bu öğretmenler Ülkenin her
yerine dağılıyorlar… Aydınlığı ve
ışığı götürmek için…
***
Öyle nesiller yetiştiriyorlar ki…
Doktorlar, mühendisler,
sanatçılar, devlet adamları ve
Askerler…
O çaresiz, o yoksul, o hasta ülkeyi
sırtladılar bu insanlar ve kuru
üzüm, incir ve tütünden başka bir
şey üretemeyen bir ülkede dev
sanayi tesisleri, barajlar, fabrikalar, çiftlikler kurdular…
“Muasır medeniyetler seviyesine
çıkmak…”
Bir damla petrol olmayan bu
ülkede 30 milyon ton kapasiteli
rafineri kurdular…
Cumhuriyeti kuran ve onu
yaşatmaya ant içmiş kadrolar
bunun tek yolunun eğitim
olduğunu biliyorlar…
Dünyanın en büyük demir çelik
tesislerini kurdular…
***
Fakat bu yoksullukla nasıl olacak
bu iş…
***
O yıl bozkırın ortasında yoksul bir
köy olan Hasanoğlan’da bir
enstitü kurmaya karar veriyorlar…
Ve bunun gibi Anadolu’nun kuş
uçmaz kervan geçmez 21 köyünde
benzer enstitüler kuruluyor…
***
Öyle güzel ve öyle destansı bir
hikaye ki bu… Köy Enstitüleri…
Köylüler, öğretmenler, memurlar,
çocuklar, kadınlar… Herkes bir
güneşe koşar gibi kuruluşunda
çalışıyorlar…
Dev barajlar yaptılar…
Aldılar sırtlarına bu ülkeyi
dünyanın en büyük 17. ekonomisi
haline getirdiler…
O neslin yetiştirdiği çocuklar
dünyanın en saygın sanatçıları
oldular…
Ve hepsinin ortak bir özelliği var:
Hepsi gerçekten vatansever…
***
Ve bu müthiş hikayeye son vermek için karanlık düşünceli örümcek beyinler devreye girip bu
masalı bitiriyorlar…
***
O günden sonra da her gün daha
kötüye giden bir eğitim sistemi…
Hatta bildiğiniz gibi o müthiş
masalı bitiren karanlık, devletin
kılcal damarlarına kadar sızarak
bu gün yaşadıklarımıza zemin
hazırlıyorlar…
Böylece;
Onbaşı olamayacak insanlar
general,
Sıvacı olamayacak insanlar
mühendis,
Çizgi çizemeyecek insanlar mimar,
Arzuhalci olamayacak insanlar
hakim, savcı,
Hademe olamayacak insanlar
öğretmen hatta profesör,
Bekçi olamayacak insanlar
emniyet müdürü,
Sünnetçi olamayacak insanlar
doktor oldular…
Üstelik hepsi vatan haini oldular…
****
Böylece anladık işte yıllardır
şikayetçi olduğumuz genel
kalitesizliğin ve paçozluğun
nedenini…
O neslin yetiştirdiği çocuklar
Nobel Ödülü aldılar…
Bizim büyük bir umut ışığımız var..
Yine de umutsuz olmayın…
***
Tüm yurttaşlar o umut ışığına
yaklaştıkça bu orta çağ
karanlığından kurtulacağız…
Yakın tarihimizde izi olan pek çok
insan o neslin yetiştirdiği
çocuklardı işte;
Unutmayın:
yetiştirecek öğretmenleri
yetiştirmek…
Yoksul Anadolu çocukları… Zeki
ve Başarılı çocuklar…
Kimi insanların çözüm dahi aramadığı
bir problem olan yüz seğirmesi, kimi
insanların hastanelere koşmasına
neden oluyor.
Günümüzde sağlık kadar kozmetik bir
sorun haline dönüşen yüz seğirmeleri,
kişileri sosyal yönden de etkiliyor.
Medicana International İstanbul
Hastanesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi
Uzmanı Prof. Dr. Hidayet Akdemir, konu
ile ilgili bilgi verdi.
Bütün sınavların sorularını
çalıyorlar… Hak yiyorlar…
***
Tek bir hedef var herkes için:
HEM TIBBİ,
HEM KOZMETİK
BİR SORUN:
YÜZ SEĞİRMESİ
Kendi kindar nesillerini
yetiştirmek için çok sinsi ve çok
uzun vadeli planlar kuruyorlar…
O neslin yetiştirdiği çocuklar
dünyanın en iyi doktorları
oldular…
Gazi Yaşargil, İdil Biret, Suna Kan,
Can Yücel, Süleyman Demirel,
Turgut Özal, Aziz Sancar…
Ve daha niceleri…
“Fikri hür vicdanı hür nesilleri”
Bütün sınavları hak ederek geçen
çocuklar…
“Tutturmuşsunuz bir Atatürk”
diyenlere hatırlatın:
Atatürk yalnızca bir liderin adı
değil bir istikametin adıdır…
Ve o istikamet çağdaşlığa
aydınlığa gider…
Yüz seğirmesi neden olur?
Yüz seğirmesinin iki tipi vardır. Birincil yüz
seğirmesinde beyincikteki atar damar ile yüz
siniri arasında yakın bir temas sonrası, yüz
sinirinde oluşan bir sıkışma mevcuttur. Bu
baskıyı yapan atar damarlarda başlangıçta
seyrek olsa da, hastalık müzminleştikçe daha
sık olarak, göz etrafındaki kaslar ve ağız
kenarındaki kaslarda istem dışı kasılmalar
şeklinde kendini gösterir.
Yüz seğirmesinin hangi şikâyet ve
bulguları vardır?
Yüz seğirmesi, göz ve ağız kenarındaki, bazen
de boyundaki kasların istem dışı olarak ritmik,
kısa süreli kasılmalardır. Bu seğirmeler
başlangıçta kısa süreli ve ağrısız nitelikte olup,
sara nöbeti gibi seyrek gerçekleşirken,
hastalık kronikleştikçe seğirmeler sayıca daha
sıklaşır ve sürece daha uzar ve göz kapağı
kapanıyormuş gibi görünür.
Yüz seğirmesinin teşhis ve tedavisi ne
şekilde yapılır?
Yüz seğirmesi teşhisinde, seğirmelerin şekline
ve tipine göre teşhis kolayca konulur. Nörolojik muayene genellikle normaldir.
Teşhiste, beyin Manyetik Rezonans (MR) testi
ile atar damar ile sinir arasında baskı olup
olmadığı araştırılır. Yüz seğirmesi, Nöroloji ve
Beyin Cerrahisi hekimlerince tedavi edilir.
Hastalığın ileri evrede olduğu ve tıbbi
tedavinin başarısız kaldığı durumlarda, cerrahi
müdahale gerekebilir.
Yüz seğirmesi, aynı zamanda başka
hastalıklarla karıştırılabilecek bir sorun
olduğundan, teşhis ve tedavisi için mutlaka
nöroloji ve beyin cerrahlarıyla görüşülmelidir.
‘Yüz seğirmesi bir ileri yaş
hastalığıdır.’
Yüz seğirmesi, genellikle 50’li yaşlarda sık
görülürken, genç erişkinlerde daha nadir
görülen bir sorundur. Estetik veya kozmetik bir
problem olan bu hastalıkta tedavi başarısız
kaldığında, hastada psikolojik problemler
çoğunlukla kaçınılmaz olur. Bu yüzden kalıcı
ve başarılı tedavisi, beyincik ameliyatı ile
sağlanmaktadır. Bu ameliyat, her yaş grubundan kişilere yapılabilmektedir. Hastalar, ortalama bir hafta hastanede kalırken, 15 ile 20 gün
sonra rutin hayatlarına dönmektedirler.
16
MUHALEFET GÖZÜYLE
Değerli okurlar, sevgili Bakırköylüler;
eylem gerçekleştirmelerine imkân
Yazıma bir aylık bir tatilden sonra
sağlayacak bir zemin oluşmasına
dinlenmiş, güzelim yaz ayında
rağmen bu terörist grubun hiçbir
tatilini güneşin tadını çıkarmış
eylem gerçekleştirmeden şehirden
olarak başlamak isterdim.
kaçması ilginçtir.
Fakat ne mümkün!
Tüm bu gelişmelere ek olarak
15 Temmuz gecesi ülkemize
Siirt'te gerçekleştirilecek
ihanet çeteleri FETÖ/PDY
askeri operasyona destek
tarafından yapılmak istenen
olması için Ankara'dan Polis
darbe girişiminden sonra
Özel Harekât birliklerinin
tatil falan hak getire.
15 Temmuz günü Siirt'e gönHepimizin malumu üzere 15
derilmesi talep edilmiş, bu
Temmuz gecesi ihanet çetesi ve
talep doğrultusunda çok sayıda
onun destekçilerinin güzelim
Polis Özel Harekât mensubu
ülkeme ve demokrasiye saplamak
Siirt'e gönderilmiş. Tabii bu peristedikleri hançer, aziz milletimiz ve
sonel yarı yoldayken darbe girişimi
onun kahraman evlatları tarafından
olmuş. Böylelikle bombalanarak 50'den
püskürtülmüş, FETÖ/PDY ve
fazla kahraman polisimizin
destekçilerine, Türk milletinin
şehit edildiği Gölbaşı'ndaki
Mehmet Emin ERTEKİN
gücünü ve onun
Polis Özel Harekât Merkezkahramanlıklarını
i’nin de insan
unutanların tam
kaynağı neredeyse
kalbine saplanmıştır.
yarı yarıya azaltılmış
Değerli okurlar bu
olası darbe karşıtı
olay bana şu sözü
olayda bu timin gücü
hatırlattı ki tam da yeri gelmişken yazmak isterim,
kırılmak istenmiştir.
“Bir Musibet, Bin nasihatten evladır”. Evet, bir musiDeğerli okurlar; Tüm bu ayrıntılar bir araya
bet yaşandı ve bitti inşallah ve gördük ki söz konusu
getirildiğinde ortaya çıkan tablo şu: Vatana ihanet
vatan olunca bu ülkenin evlatları sağcı, solcu, partili,
konusunda PKK ile FETÖ arasında bir ayrım yapmak
partisiz herkes canını ortaya koyup ülkenin onuruna
mümkün değildir. Hatta ve hatta bu iki örgütün belli
demokrasiye sahip çıkmak için bir saniye dahi tereddüzeyde bir işbirliği içerisinde olduğu görülüyor. PKK
düt etmeden sokağa çıkıyor, terörist çetelerin
ile mücadele ediliyor görüntüsü verilirken aslında
kullandıkları tanklara, silahlara ellerindeki Al
FETÖ, PKK'yı koruyup kollamış ve güçlendirmiş,
Bayrakla karşı duruyor.
zaman zaman FETÖ'nün Türkiye ve dünya içinde
15 Temmuz gecesini Bakırköy’den başlayarak hemen istediği gündem adeta PKK'ya sipariş edilen veya önü
akabinde havalimanına giderek yaşayan biri olarak
açılarak sağlanan eylemleri yoluyla oluşturulmuş.
sokaklarda gördüğüm yaşlısı, genci, kadını erkeği,
Çözüm süreci esnasında, hatta öncesinde ve
hâsılı, Ülkemin tüm fertleri ile birkez daha gurur
sonrasında süreçleri entrikalarla yönetmeye çalışan
duydum ve anladım ki artık hiç kimse bu millet
FETÖ, kontrolündeki güvenlik güçleri üzerinden
istemedikçe, bu millete istikamet çizemez.
hiçbir zaman PKK'yı veya terörü yok etmeyi önceliği
Değerli okurlar dilerseniz ihanet çetelerinin yapmak arasına almamış, aksine onu kendi çıkarları
istediklerini ve 15 Temmuz’u biraz analiz ederek
doğrultusunda hep hayatta tutma ve yönetmeyi
gelişen süreçte ortaya çıkan olaylardan kendini
hedeflemiş. Bu ilişki ağı içinde 15 Temmuz darbe
maskelemiş bazı kesimlerin, maskelerinin nasıl
girişimi esnasında PKK'nın senkronize bir biçimde
düştüğünü kendi memleketimden birkaç örnekle bilsergilediği suskunluk ve hemen akabinde tekrar
ginize sunmak isterim.
nöbeti devralır gibi sergilediği hareketlilik başlı
Yapacağımız analizde PKK ve FETÖ terör örgütünün
başına dikkate değer.
15 Temmuz darbe girişiminde birlikte nasıl bir rol
PKK'nın olaya nasıl baktığıyla ilgili örgütün medya
üslendiklerini yine hemşerim Fatih Sevgili’nin Diriliş
sorumlusu Zana Azadî'nin şu cümleleri sanırım
Postası yazısından bazı örnekleri ile vereceğim.
yukarıdaki yazıda göstermiş olduğum fotoğrafı
15 Temmuz'dan kısa bir süre önce PKK'nın dağ
tamamlamaktadır: “Fetullah Gülen'i hiç sevmem ama
kadrosundan 15 kişilik bir grubun Siirt'in merkezine
Erdoğan'ı devirmek için PKK'nin onlarla yaptığı ittifakı
hendek savaşlarını başlatmak üzere geldiği
doğru buluyor ve destekliyorum."
istihbaratı alınır. Şehirdeki uzantılarıyla birlikte 25Değerli Okurlar, saygıdeğer Bakırköylüler,
30 kişilik bir grubun silahlandığı bilgisini alan Siirt
Terör örgütlerinin aptal yöneticileri şunu artık çok iyi
Valiliği ilgili mahallelerde operasyon gerçekleştirmek
öğrenmiş olmaları lazım, aziz milletimizin hür iradesi
üzere sokağa çıkma yasağı ilan ederek sivil
ile göreve gelmiş Cumhurbaşkanına sadece
unsurların tahliyesini gerçekleştirir.
demokratik yollar ile hâkimiyetin tek sahibi olan milGerçekleştirilecek operasyon için Polis ekiplerine
letimiz karar verir. Bu ülke bugüne kadar demokrasidestek olması amacıyla Komando tugayından da
sine ve bayrağına namus demiş sahip çıkmıştır. Hiç
destek talep edilir. Ancak tugay komutanı bu destek
merak etmeyin.
talebine 2. Ordu'dan başka bir operasyon için bilgi
Buradan şunu da söylemeden geçemeyeceğim tüm
verildiği, bu sebeple operasyona destek
bürokrat, STK, medya mensupları, siyaset ve sermaye
verilemeyeceği cevabını verir. Çok daha enteresan
sahipleri ayaklarını denk alsın. Ülkeye sahip çıkma
bir gelişme ise Tugay komutanının, darbe girişimine
zamanı, ülke batarsa bu enkazın altında kendileri de
destek vermeyeceğini düşündüğü komutanları arazi
kalır. Para kazanan, makam kazanan bu insanlar bu
arama-tarama faaliyetine göndererek, terör operasy- paraları nerede nasıl harcamaları gerektiğini, kendionu yapılacak bahanesiyle Eruh (Siirt’in ilçesi)
lerinin de bu süreçte risk almaları, ellerini taşın
komando taburunu Siirt merkeze çekmesidir.
altına koymaları gerektiğini anlamaları gerek artık.
Eruh'tan gelen taburdaki askerlere komutanları
Benden söylemesi.
Siirt'te 6-7 Ekim olayları gibi olayların meydana
7 Ağustos Yenikapı Demokrasi ve Şehitler
geldiğini, Emniyeti ve Valiliği korumak üzere şehir
Mitingi’nde yaşanan birlik ve beraberlik tablosunun
merkezine gittikleri bilgisini verir. Tabii ki esas amaç
ülkeme ve milletime güç katacağına inancım sonsuzVali’yi ve emniyet yetkililerini teslim almaktır. Siirt
dur. Bu tablonun daim olmasını diler aynı
Valisi Mustafa Tutulmaz'ın dirayeti ve halkın feraseti
birlikteliğin yerel yönetimlerde ve yapılan
sayesinde bu girişim atlatılır. Ancak ilginçlikler
çalışmalarda hak edenler ile projelerin ön plana
elbette bu noktada bitmemektedir.
çıkmasını söz konusu vatandaşın refahı olunca ideSokağa çıkma yasağı ilan edilen mahalleleri abluka
olojilerin geri planda kalması dileği ile 30 Ağustos
altına alan zırhlı araçlar ve birlikler Valiliğe yöneldiği Zafer Bayramı’nı kutlarım.
için açılan koridordan, Siirt şehir merkezinde hendek
Değerli okurlar; Vatan ve bayrak uğruna göğsünü
savaşlarını başlatmak üzere gelmiş olan 15 kişilik
tanklara, toplara, silahlara, siper etmiş tüm
terörist grup kaçarak uzaklaşır. Etraflarındaki çember şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize de
kırılmış olmasına ve hendek savaşı başlatıp şehirde
sağlık, sıhhat, afiyetler dilerim.
KERİMOĞLU’NDAN
KÜLTÜR – SANAT
KURUMLARININ
ÖZELLEŞTİRİLMESİ
YASASINA TEPKİ
Bakırköy Belediye Başkanı
Bülent Kerimoğlu, TBMM’de görüşülen ve plan
bütçe komisyonundan
geçen “Kültür-Sanat
Kurumlarını Özelleştirme
Yasa Tasarısı”na büyük
tepki gösterdi.
“15 Temmuz
Ya Özgürlük Bundan Sonra Yahut da Zillet”
‘HAYAT
DAMARLARIMIZI
KOPARMAYIN’
Kerimoğlu, kültür, sanat ve bilime yapılan yatırımın modern ve
çağdaş bir devletin göstergesi
olduğunun altını çizerken, bu
alanlarda kâr-zarar hesabıyla
hareket etmenin doğru
olmayacağını vurguladı.
Kerimoğlu, yaptığı konuşmada
bu kurumların önemini şu
sözlerle ifade etti; “Genç
Cumhuriyetimizin Kurtuluş
Savaşı’ndan hemen sonra
başlattığı çağdaşlaşma,
modernleşme, uluslaşma hamlesi olan kurumların
özelleştirilmesi tasarısı kabul
edilemez. Atatürk’ün vasiyetini
bıraktığı Türk Dil Kurumu ve
toplantılarına bizzat katıldığı
Türk Tarih Kurumu ortak ulus
bilincimizi oluşturdu. Hepimizin
Türk bayraklarıyla dolaştığı şu
günlerde bize millet olmayı
öğreten kurumlar nasıl
özelleştirilebilir? Bunları kim,
niye almak ister, iyi düşünmek
lazım.”
Belediyenin ekonomik
sorunlarına rağmen BBT’yi
geliştirmeye çalıştıklarından ve
Leyla Gencer Opera ve Sanat
Merkezi’ne yapılan yatırımlardan
söz eden Kerimoğlu, “Kültürel
geçmişimizden kopmamak için
müzeler açıyor, çocuklarımızı
yetiştirmek için sanat kursları
veriyoruz. Devlet bunların kat
kat fazlasını yapmalıdır,” dedi.
Atatürk’ün, ‘Sanatsız kalan bir
milletin hayat damarlarından
biri kopmuş demektir,’ sözünü
hatırlatan Kerimoğlu, hükümetin
bu yasa tasarısından hemen
vazgeçmesi için çağrı yaptı.
17
SEFA BİRİNCİ ve SELAHATTİN GÖRKEY’e
AÇIK MEKTUP
Çok sayın Bakırköy
Belediyesi’nin eski
Meclis Üyesi ve
Encümen Başkanı
halen de kendisini siyasetten
kopmamış
gösteren
Birinci;
Sefa
Size bu açık mektubu,
bana başka olanak
bırakmadığınız için, neden
yazdığımı kısaca anlatayım.
Pek çok kişinin bildiği gibi Ataköy Kültür Eğitim ve
Spor Vakfı’nı kuran kişiyim.
7-8-9-10 Mahalle’nin Ayamama Deresi’ne yakın
bölümünde Emlak Bankası tarafından yapılan
imar haritalarında 6 adet tenis kortu ve 80
metrekare soyunma - giyinme yeri olarak
kullanılacak bina yeri vardı ve peyzaj mimari
haritalarında işlenmişti. Ayamama Deresi de
mecraında akıyordu.
Emlak Bankası’nın o dönem Genel Müdürü Sayın
Aydın Ayaydın idi.
Kendisi ile görüşerek Tenis Kortlarının yanındaki 6
dönüm araziyi 20 yıllığına kiralanmasını sağladım.
O dönemde Emlak Bankası tenis kortlarının ve
binanın sadece yerlerini belirlemişti.
Bilindiği gibi Emlak Bankası kapanınca pek çok
yerde olduğu gibi burası da tamamlanmamıştı.
Bakırköy Belediye Başkanı Ahmet Bahadırlı döneminde buraya Vakıf olarak talip olduk. Encümen
kararı ile Vakfa belli bir kira karşılığı tahsis edildi.
Vakıf olarak ilk işimiz çevreyi ağaçlandırmak, Tenis
Kortlarını, sonra da şimdiki binayı yapmak oldu.
Bu arada yerel seçimler yapıldı. Seçimi Ateş Ünal
Erzen kazandı. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi ilk işi,
Bahadırlı döneminde yapılan tahsisi iptal etmek
oldu. “Alınan encümen kararında encümen
başkanı olarak sizin de imzanız var”.
Bakırköy Belediyesi’nin almış olduğu bu karar
karşısında yasal yollara başvurdum.
Bu arada Bakırköy Belediyesi’nden 3 Meclis
Üyesinin aralarında olduğu ve içimizden çıkan
hainlerin de aralarında bulunduğu bir tenis kulübü
derneği kurularak burası bu şahıslara peşkeş çekildi.
Açtığım davaları Vakıf kazandı. Açılışını bizzat kendisinin yaptığı Erzen bahsi geçen bu derneği
mahkeme kararıyla buradan çıkartmak zorunda
kaldı ve yine mahkeme kararıyla geriye dönük kira
tespiti yaptırarak bu dernek yöneticilerini 400 milyar TL borçlandırdı.
O günlerde Erzen ile yaptığım görüşmelerde
“davaları kazandığımıza göre burasını Vakfımıza
vermek zorunda olduğunu, bizim için önemli
olanın burasını başta Ataköylüler ve
Bakırköylüler’in iftihar edeceği bir spor kompleksine dönüştürmek olduğunu, arzu ederse kendisinin de birkaç kişiye mütevelli olarak
önerebileceğini” kendisine ilettim. Erzen bu teklifimi kabul etti ve 3 isim önerdi. Bunlardan birisi de
sizdiniz.
İlk toplantıda sizleri Vakıf Mütevellisi yaptık ve sizi
de başkanlık koltuğuna oturttuk.
Tenis Kortları hazır olduğu için önce onları
faaliyete geçirdik. Sonra kafe bölümü sizlerin
bulduğunuz, tanıştıktan sonra benim de uygun
bulduğum kişiye tüm yasal işlemleri kendisinin
yapması ve vakıf tarafından onaylanacak projeye
göre kafe bölümünü yapma karşılığı 5 yıllığına
kiraya verdik.
Çizilen projeye uyuldu mu uyulmadı mı o da ayrı
bir tartışma konusu…
Aldığımız kiralarla bu güne kadar 100 öğrenciye
burs verdik. Bazı ihtiyaç sahiplerinin de
ihtiyaçlarını karşıladık…
Bu süre içinde ne oldu? Siz Belediye Başkanlığı’na
aday oldunuz. CHP tarafından kabul görmediniz.
Aday gösterilmediniz. Vakıf Başkanı olmanıza
rağmen yönetim kurulunu bir tek gün
toplamadınız. Bizler toplandık. Sizin imzalamanız
gereken evraklar için peşinizden koştuk.
Bu arada bu dönem için yaptıklarınız ile ilgili
yazılacak çok şey var. Bu gün için değil ama ileride
size bir açık mektup daha yazabilirim…
GELELİM SON YAPTIĞINIZA
Vakıf adına Emlak Bankası’ndan kiraladığımız
daha sonra çıkar çevrelerinden korumak adına ve
vakfın devamlılığını sağlayabilmek için girişimlerim
sonucu Bakırköy Belediyesi’ne geçirmeyi
başardığım Emlak Bankası’ndan 20 yıllığına
kiraladığımız 6 dönüm yerin sözleşmesi 25.12.2015
tarihinde sona ereceği için Bakırköy Belediyesi
kafenin olduğu bölümü boşaltmamız için ihtarname
gönderdi.
Burasını boşalttığımız takdirde Tenis Kortlarından
elde edilen gelir ile Vakfın burs verme imkanı
ortadan kalkmış olacaktı.
İlk iş olarak mütevelli olan ancak kurulduğu günden beri hiçbir yasal toplantıya katılmayan kişilerle
görüşerek durumu anlattım. Eğer bundan sonra
katılmayacaklarsa istifa etmelerini yerlerine Vakfa
maddi manevi katkıda bulunacak mütevelliler
arayışına girmemiz gerektiğini anlattım. 4 kişi istifa
mektuplarını verdiler.
Vakıf yönetiminde olan ve her toplantıya katılan
yönetim kurulu üyeleriyle bir araya gelerek durum
değerlendirmesi yaptık. Tüm aramalarımıza
rağmen sizin ile bir araya gelmemiz ve görüşmemiz
mümkün olmadı. Florya’daki evinizden taşındığınız
ve yeni adresinizi de Vakfa bildirmediğiniz için de
tarafınıza gönderilen çağrı mektuplarımız da geri
geliyordu.
Ocak ayında yapılacak Olağan Mütevelliler
Toplantısı’nda yeni mütevellileri almadan önce 29
Haziran’da “Ayrılan mütevellilerin durumlarının
görüşülmesi ile ilgili tek gündem maddelik
Olağanüstü Mütevelliler Kurulu Toplantı Çağrısı”
yaptık. Amaç bu toplantıda ayrılanlar yerine Ocak
2017 ayında yapılacak olağan toplantıya kadar her
mütevelli Vakfa maddi manevi faydalı olacak isimleri belirlemeleri idi. Olağan toplantıda tartışalım
ve yeni mütevellileri belirleyelim istedik.
SİZ TOPLANTIDA NE YAPTINIZ?
Toplantı günü geldiğinde siz kişiliğinizi tam anlamı
ile ortaya koydunuz. Bu güne kadar hiçbir
toplantıya katılmayan, Vakfın yerini dahi bilmeyen
mütevellileri arayarak onlardan, adınıza ve sizinle
birlikte hareket edenlere vekalet aldığınız ortaya
çıktı. Bu arada aramanıza rağmen şahsınıza güvenmeyip vekalet vermeyenlere de bir teşekkür
borçluyum.
Yapılan bu toplantıyı kayıt altına aldığımı belirterek
yukarıda da izah ettiğim amacımızı anlattım buna
rağmen benimle beraber bazı mütevellilerimizin de
aynı doğrultudaki söylemlerini hiçe sayarak
ayrılanlar yerine 4 isim verdiniz.
TANER EMRE, NEBAHAT ÇAĞIL, DİDEM ÖZKAN
ve EROL ZENGİN’in isimlerini vererek kayıtlara
geçirttiniz. Bu kişilerin kim oldukları hakkındaki
tüm soruları “iş adamı” olarak cevapladınız ve bir
açıklamada bulunma gereği duymadığınız gibi bu
konudaki taleplerimizi kabaca ve usule aykırı bir
şekilde geri çevirdiniz. Size mütevelli olacak
kişilerin CV bilgilerinin verilme zorunluluğu
olduğunu hatırlatmama rağmen konuyu oldu bittiye getirdiniz.
Bay Sefa Birinci, Mütevelli olarak yazdırdığınız bu
kişiler hakkında yazdığım dilekçeme de yasal süre
içinde cevap vermediniz.
Bu arada Başkanı olduğunuz Vakfa bugüne kadar
maddi ve manevi ne yaptığınızı kamuoyu merak
ediyor. Anlatırsanız kamuoyuyla paylaşmaya
hazırım.
Aslında kamuoyuyla paylaşacak o kadar çok şey
var ki…
Ama ben şimdilik bu yaptığınızın yanlış olduğunu
bir kez daha hatırlatarak hatanızı anlayıp düzeltmenizi ümit etmekle yetiniyor, açık mektubumu
şimdilik burada sonlandırıyorum.
SELAHATTİN GÖRKEY
BU AÇIK
MEKTUBUM DA
SİZİN İÇİN
Selahattin Bey
size söyleyecek
fazla bir şeyim
yok. Sadece şunu
bilmenizde fayda
var. Bu Vakıf ile ilgili
nasıl mücadele
verdiğimi en iyi bilenlerdensiniz.
Vakıf işlerini çok iyi bildiğinizi söyleyip duruyorsunuz. Bilindiği kadarıyla bir vakfın da
başkanlığını yürütüyorsunuz.
Yaptığımız toplantıda siz de vardınız. Tek maddelik
gündemi olan o toplantıya Divan Başkanı olmak
için çok hevesli davrandınız. Avukat kimliğinize
istinaden Divan Başkanı olmanız için ben de evet
dedim. Divan Başkanı oldunuz. Toplantının tek
maddesi vardı. Neydi Selahattin Bey? “Ayrılan
mütevellilerin durumunun görüşülmesi”
Biz ne dedik? “Ocak 2017 ayında yapılacak
mütevelliler toplantısına kadar her üye vakfa
faydalı olacak isimleri tespit etsin o toplantıya
getirsin o gün birlikte karar verelim.
Siz divan başkanı olarak ne yaptınız? Sefa Birinci’nin önerdiği isimleri “kim bunlar açıklayın
öğrenelim” itirazlarına rağmen ve de tartışmalı bir
oylama ile “Kabul edenler, etmeyenler” dediniz ve
sizin de tanımadığınız kişilerin mütevelli
yapılmasına birinci derecede onay verdiniz.
Bu arada gündemde seçim maddesi olmamasına
rağmen, toplantı başında gündeme madde eklenip
kaçıncı sırada görüşüleceğine karar
verilmemişken, yani gündem oylanmamışken,
yine Sefa Birinci’nin isteği ile seçim yaptınız ve ne
sizin ne de toplantıya katılmış olan ve itiraz eden
mütevellilerin hiç tanımadığı kişilerin yönetime
alınmasını sağladınız.
Şimdi soruyorum bu mu sizin hukuk bilginiz? Bu
mu sizin vakıfçılığınız?
O gün yaşanan vahim bir olayı daha
hatırlatmamda fayda görüyorum.
Toplantı başlamamış masada bir kişi oturuyor. Hiç
tanımadığım birisi. Gayri ihtiyari “Siz kimsiniz?”
diye sordum. Tahsin İzci’yim cevabını alınca
şaşırdım. Mütevelli listemizde böyle bir isim vardı.
Ama bugüne kadar hiçbir yasal çağrımıza cevap
dahi vermemişti. Kendisine “Hayırdır siz hiç
gelmezdiniz. Sizi ilk kez görüyorum” dedim.
İş oylamaya geldi. Baktım ne derseniz evet diyor.
Yine kendisine “Tahsin bey bu mütevelli olarak
önerilen isimleri tanıyor musunuz?” dediğimde
aynen şu cevabı verdi: “Selahattin Görkey benim
Kirvem olur o ne derse ben onu yaparım.”
Selahattin bey gerçekten kişilik sahibi ve çok iyi bir
hukukçuymuşsunuz ve mükemmel bir vakıf
yöneticisiymişsiniz. Sizin, başında veya yönetiminde olduğunuz vakfın sizin emellerinizi
gerçekleştirme konusunda başarısız olması
düşünülemez… Sizi gönülden kutluyorum.
Bu arada son yerel seçimlerde Bakırköy Belediye
Başkanlığı’na aday oldunuz CHP’nin sizi neden
aday göstermediğine, son seçimlerde Milletvekilliği
adaylığınızın neden kabul görmediğine üzüntülerimi kabul etmenizi samimiyetle rica ediyorum.
Şu tüm itirazlara rağmen mütevelli yaptığınız ve
sizin de büyük bir ısrarla onayladığınız kişilerin
kimler olduğuna dair verdiğim dilekçeme cevap
alamadım. Yasalar bunun suç olduğunu söylüyor.
Siz de Vakfın Yönetim Kurulu Üyesi olduğunuza
göre yasal süresi geçti ama yine de cevap vermenizi bekliyorum. Çünkü siz Avukatsınız yasaları iyi
bilirsiniz.
Bir avukat olarak sizin de tasvip edeceğiniz üzere
tüm yasal haklarımı sonuna kadar kullanacağımı
hatırlatarak çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Saygılarımla…
18
Ataköy Sahili’ndeki kamuya ait yerleri
işgalden ancak siz kurtarabilirsiniz
SAYIN BAKAN
SİZİ BAKIRKÖY’E BEKLİYORUZ
ZÜLKANÝ SÝRMEN
DEMOKRASİ SINAVI…
Türkiye üzerinde oynanan
oyunlara bakın, şunu iyi bilsinler Türk Milleti’nin iradesine
darbe vuramazsınız.
Devletin içinde yuvalanmış
teröristler, devleti eline
geçirmeyi amaçlamışlar ama
Türk Milleti darbecilere öyle
bir tokat attı ki hayatları
boyunca unutamazlar.
Hakimiyet kayıtsız şartsız
milletindir.
Türkiyemiz’in içi kan ağlıyor.
Her gün şehitler veriyoruz,
artık dayanacak sabrımız da
kalmadı. Ülkemizi bu
teröristlerden el birliği ile
temizlemek boynumuzun
borcudur.
Bu ülke kolay kazanılmadı.
Çanakkale’de oluk oluk kanlar
aktı; savaşın en şiddetli anında
bile, Bayrağımız yine
dalgalandı, göklerden inmedi.
Türk Milleti’nin demokrasiye
sahip çıkması Yenikapı
mutabakatının devam etmesi
gönülleri fethetti.
Türk milleti laiktir, laik
kalacaktır. Özgürlük bizim
karakterimizdir. Zaman birlik
ve beraberlik zamanıdır.
Ülkemizde yaşanan olayların
üstesinden de geleceğiz.
FETÖ’nün tuzağına asla
düşmeyeceğiz.
Türk Milleti bunların ülkemizde oynanan oyunlarını,
tuzaklarını bozacaktır. Çünkü
Türk milleti esir yaşayamaz.
İradesine darbe vuramazsınız.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
savaş yıllarında ülkelerin generalleriyle, başkanlarıyla bir
toplantıda yemek yerken
gencecik bir genç tabakları
düşürür. Mustafa Kemal
Atatürk hemen devreye girer
“Ben bu Türk Milleti’ne her şey
öğrettim ama “UŞAKLIĞI“
öğretemedim” der ve bütün
Başkanların takdirini toplar.
Sözüm ona Türk halkına darbe
vuramazsınız. Türk halkı hür
doğmuştur, hür yaşayacaktır.
Yaz bitti, okullar açılıyor.
Yeni öğretim yılında tüm
öğrencilerimize başarılar
temenni dileklerimle.
Herşey gönlünüzce olsun...
Geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhaseki Belediyelerin İçişleri Bakanlığı’ndan alınarak kendi
Bakanlığına bağlanacağını açıkladı. Özhaseki yaptığı
açıklamalarda “ ŞEHİR CİNAYETLERİNİN” önlenmesi için
belediyelerde imar denetimlerine başlanacağını söyledi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhaseki geçtiğimiz günlerde Hürriyet Gazetesi’nin Ankara bürosunu ziyaretinde çok önemli
açıklamalarda bulundu.
Özhaseki’nin
açıklamalarından özellikle Bakırköy’ü
ilgilendiren bölümlerini aşağıda
bulacaksınız.
“Çevre ve Şehircilik Bakanı
Mehmet Özhaseki,
belediyelerin İçişleri
Bakanlığı’ndan alınarak kendi
bakanlığına bağlanacağını açıkladı.
Belediyelerle ilgili her türlü izin, hukuki
görüş ve denetleme yetkisinin Çevre Bakanlığı’na
geçeceğini belirten Özhaseki, ‘şehir cinayetlerinin’ önlenmesi için
belediyelerde imar denetimlerine başlanacağını söyledi.
Bakanlar Kurulu’nun belediyelerin İçişleri Bakanlığından
alınıp kendi bakanlıklarına bağlanmasına ilişkin karar
aldığını söyleyen Özhaseki, “Mahalli İdareler Genel
Müdürlüğü bizim bünyemize geçecek. Böylece
belediyelerin bütün işlerini bizim bakanlığımız bünyesinde
sürdürecekler. Sadece vesayet maddesi, Anayasa’da yer
alan belediye başkanlarının görevden alınmasına ilişkin
madde yerinde kalacak. Diğer yönden bağlanma ise
kanun veya KHK ile yapılacak ama OHAL çerçevesinde
değil. Böylece belediyelerin denetlenmesi de bize geçiyor”
dedi. İçişleri Bakanlığı’nın belediyelere ilişkin yetkisi
olduğunu hatırlatan Özhaseki şöyle konuştu:
İNSANLAR RANT PEŞİNDE
“Ama belediyelerin eğitimi, kanunlarının yapılması,
denetlenmesi bize geçiyor. Belediyeler mali yönden
Sayıştay; idari işlemleri açısından İçişleri Bakanlığı
tarafından denetleniyor. Ama imar açısından denetleyen
yok. Ancak bir şikayet olursa denetlenebiliyor. Hızla
gelişen şehirciliği disiplin altına almaz, doğru kurallarla
doğru yönlendirmezsek ‘şehir cinayetleri’ sürecek. Bunun
için Mahalli İdareler bünyesinde 150 kontrolör, denetim
esaslı yetiştirilip belediyelerde imar hareketliliğini
denetleyecekler. Bundan sonra bakanlık olarak imar planı
yapmayacağız ama yapılan planın hukuka uygun olup
olmadığını denetleyeceğiz. Kentsel dönüşümü yerinde yapmak için basit bir formül işliyor; ver müteahhide iki misli
yoğunlukla, dönüşsün. Her yerde inşaat yoğunluğu iki
misline çıkıyor. O bölgenin altyapısı, trafiği iki kat
yoğunluğu kaldırır mı kaldırmaz mı hesaplanmıyor. Son
dönemde belediye meclislerine gelen imar planı tadil
miktarında büyük artış var. İnsanlar rant peşinde. Verilen
yoğunluk artışlarıyla şehirlerde adeta cinayet işleniyor. “
İSTANBUL’U KURTARDIM
Bir başka suçun da kendi bakanlıklarında işlendiğini
söyleyen Özhaseki, “Bizim bakanlık ‘paralel belediye
meclisi’ gibi çalışmış. İnsanlar ellerine almış parsellerini,
‘plan tadilatı istiyoruz’ diye gelmişler. Yoğunluk artıran
onlarca plan yapılmış. Ben bu makama oturduğum günden itibaren ilan ettim, ‘burası belediye meclisi değil,
yoğunluk artışıyla bana gelmeyin’ dedim. Kartal, Tuzla,
Pendik, Bakırköy, Kadıköy, Beşiktaş Ihlamur Parkı’nın olduğu yer başta
olmak üzere iptal ettim.
Bakırköy
Veliefendi’de mevcut yoğunluğa
800-1000 tane
rezidans
eklenecekti ki bu
hem Bakırköy’e
hem İstanbul’a
ihanet olurdu. İstanbul’da
şu anda 2 bin 500 tane rezidans türü
100 metrekarelik yapıyı bu şekilde yok
ettim. O kadar yoğunluktan İstanbul’u kurtarmış oldum”
diye konuştu.
BANA MAĞDUR OLAN GELSİN
Beşiktaş Belediyesi sınırları içinde Ihlamur Park ve
çevresinde 12 bin metrekarelik alana 2.5 emsal verildiğini
söyleyen Bakan Özhaseki, “Bu 40 bin metrekare inşaat
alanı demek. İstanbul toplantısında Beşiktaş Belediye
Başkanına ‘bize itiraz edin, iptal edeyim’ dedim. Eğer bu
haliyle kalsa 15 katlı 8-10 bina yapılacaktı. Nitekim itiraz
ettiler, ben de iptal ettim. Ben bu makama oturduğum
günden itibaren ilan ettim, ‘burası belediye meclisi değil,
yoğunluk artışıyla bana gelmeyin’ dedim. Hakkımda
yayınlara başladılar, hiçbiri umurumda değil. Herkes mevcut imar planlarına uyacak. Ben İstanbul’a hizmet ettim.
Kimse mevcut plan değişikliği için bana gelmesin. Ancak
mağdur olanlar, zulme uğrayanlar bana gelsin” diye
konuştu.
ÇED PUTHALE GELMİŞ
“ÇED’de (Çevresel Etki Değerlendirme) milletin canına
okumuşlar” diye konuşan Özhaseki, “ÇED kuralları deyip,
zulme dönüştürmüşler. Dünyanın her yerinde çevre
korunarak yatırıma izin verilir. Biz put haline getirmişiz
çevreyi. Bu taşkınlık da yatırımları engellemiş. Çevre
yatırım dengesi lazım. Deniz kenarlarında 100 metre plan
yapma yetkisi bize, Tabiat Varlıklarına ait. Elbette otel,
deniz kenarına yapılacak. Tatile giden nereyi tercih ediyor,
deniz kenarındaki oteli. Ama adamın burnundan getirirseniz kimse yatırım yapmaz. Arkadaşların kayalık yerlere
de izin vermedikleri olmuş. Şimdi önünü açacaklarım var,
dosyalarına epeyce baktım. İmzalayacağım. Halkın
gitmediği, dağların arasından ulaşılabilen yerler var.
Gidip yerlerine bakıyorum, helikopterle havadan
bakıyorum. Önünün biraz açılması lazım. Ruhsatlarını
vereceğim, gidip yapsınlar. Bazen de enerji santralı,
kömürden nükleer santral deniz kenarına muhtaç.
İstediğiniz kadar kızın ama elektrik üretmek zorundasınız.
Bin, bin 300 mw santral projeleri var; köylü teyzeleri dizip
bağırtıyorlar. O teyzeler masum ama arkasında başka
planlar var. Kömür santrallarının önü açılmalı, ÇED’de
sıkıntıları giderip rahatlatmak lazım. İşadamları en çok
ÇED sürecinin uzunluğundan şikayetçi. Önlem alıyoruz. 15
gün içinde yanıt gelmez ise ‘olumlu’ sayılacak. Bunun için
yönetmelik ve tüzük değişikliği yeterli. Kapıda
süründürmeyeceğiz yatırımcıyı” dedi.
19
50 Metrelik SAHİL BANDI KAMUYA MI, YOKSA BU APARTMANLARIN BAHÇESİNE Mİ AİT ?
HANGİ CEVABA İNANALIM(!)
Aşağıdaki fotoğraflar Ataköy Sahili’nde yapılan inşaatlara ait. Soldaki
fotoğraf kaba inşaatı biten Kuzu Grubu’nun. Yasaya göre 50 metrelik sahil
bandının kamuya ait olması gerekiyor. Kuzu Grup tüm reklamlarında bu
fotoğrafı kullanıyor. Fotografa dikkatli bakın kamuya ait olması gereken 50
metrelik sahil bandını kendi bahçeleri gibi yapıp birde daire alanların
kullanacakları havuzu nereye yapmışlar dersiniz.
Sağdaki fotoğraf ise Özyazıcılar İnşaat’a ait. Onlar da deniz kenarında 10
metreye yakın bir yürüme yolu yapmışlar. Apartmanların önündeki, kendi
bahçeleri gibi düzenledikleri yeşil alanın büyük bir bölümü kamuya terk
etmeleri gereken 50 metrenin içinde kalıyor.
Taşınmaz Mal Zilliyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkındaki 3091
sayılı yasa uygulaması İlçe Kaymakalığı’na aittir.
Ataköy Sahilleri’ndeki kamuya ait 50 metrelik sahil bandının yasanın amir
hükümleri gereği işgalden kurtarılması için Bakırköy Kaymakamlığı’na
31.08.2015 tarihinde dilekçe ile müracaat ettik.
Dilekçemizi Kaymakamlık İstanbul Valiliği’ne gönderiyor. Valilik 16.10.2015
tarihinde cevap veriyor.
T.C.
İSTANBUL VALİLİĞİ
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü
Sayı: 20852321/
Konu: KIYI/
DAĞITIMLI
İlgi:
Bakırköy Kaymakamlığı’nın 07/09/2015 tarih ve 32792742-503E.3916 sayılı yazısı.
İlgili yazı ve eki dilekçede ile Ataköy Sahili’nde 50 m’lik sahil
bandının kamuya ait olmasına rağmen ilgili inşaat firmalarınca işgal
edildiğinin ve bu kamusal alanlardaki işgallerin 3091 sayılı yasa gereğince
kaldırılmasının talep edildiği belirtilerek gereğinin yapılması istenmiştir.
Bilindiği üzere 3621 sayılı Kanunun 13. maddesi ve Kıyı Kanununun
Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 19. maddesi gereğince kıyılarda ve sahil
şeritlerinde yapılan uygulamaların kontrolü Belediye ve mücavir alan sınırları
içinde Belediyelere bırakılmış olup söz konusu alanlarda yapılan uygulamaların
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18., 19. ve 20. Maddeleri
ile 3194 sayılı İmar Kanunu hükümlerine göre gerekli denetim ve kontrollerin
yapılarak mevzuata aykırı bir durum varsa yasal gereğinin yapılarak
Müdürlüğümüze, ilgilisine ve Bakırköy Kaymakamlık Makamına bilgi verilmesi
hususunda gereğini rica ederim.
Yaşar GÜVENÇ
Vali a.
İl Müdürü V.
Dağıtım
Gereği
- Bakırköy Belediye Başkanlığı
Şükrançiftliği Sok. No:1 Bakırköy/ İSTANBUL
Bilgi
-Bakırköy Kaymakamlığı
İncirlik cad. No: 1 Bakırköy/ İSTANBUL
-Sn. Özcan ATAMER
İncirli Cad. Yeşilada Sok.
No:2/1 Ferhat Apt. K:1 D:4 Bakırköy
Yazıda açıkca (..19. maddesi gereğince kıyılarda ve sahil şeritlerinde yapılan
uygulamaların kontrolü Belediye ve mücavir alan sınırları içinde Belediyelere
bırakılmış olup... diyor.
Kaymakamlık gereği için yazıyı Bakırköy Belediye Başkanlığı’na gönderiyor.
Bakırköy Belediye Başkanlığı da 10.11.2015 tarihinde aşağıdaki cevabı
veriyor.
T.C.
BAKIRKÖY BELEDİYE BAŞKANLIĞI
İmar ve Şehircilik Müdürlüğü
10/11/2015
Yapı Denetim Bürosu
Sayı: 96585800.06-310.99/ 49881
Konu:
BAKIRKÖY KAYMAKAMLIĞINA
İlgi: 10.11.2015 tarih E-27292 Sayılı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yazısı,
İlgili yazıda Ataköy Sahili’nde 50 m’lik sahil bandının kamuya ait olmasına rağmen
inşaat firmalarınca işgal edildiği, bu kamusal alanların 3091 sayılı yasa ve 3621 sayılı kanun
gereğince yasal gereğinin yapılarak şikayet ilgilisine ve Bakırköy Kaymakamlığı’na bilgi
verilmesi istenilmektedir.
Söz konusu alan 20.03.1991 onanlı 1/1000 ölçekli Türkiye Emlak Bankası Ataköy
sahil tesisleri Mevzi imar Planı ve 14.08.1997 onanlı 1/1000 ölçekli İstanbul Ataköy Turizm
merkezli Yat Limanı Mevzi imar planı kapsamında bulunmaktadır.
Ataköy Sahilinde bulunan söz konusu yapılaşmalar bu planlara göre Yapı ruhsatı
verilmiş olup inşaai faaliyetler devam etmektedir. İnşai faaliyetlerin devam ettiği bu alana
giriş çıkışlar can güvenliği açısından tehlike arz etmektedir.
3621 sayılı Kıyı Kanunu gereğince İnşai faaliyetler tamamlandıktan
sonra Yapı Kullanma İzin Belgesi verilmeden söz konusu alanların işgalden
arındırılması ve kamu kullanımına açılması sağlanacaktır.
5272 sayılı Belediye kanunun 79. Maddesinin 2 fıkrası gereğince Kıyı Kanunu ve
ilgili mevzuata uygun olarak kullanılmak şartı ile Maliye Bakanlığı tarafından Büyükşehir
Belediyesinin tasarrufuna bırakılmıştır. 3621 sayılı kıyı kanunu kapsamında kalmakla birlikte (kumluk, çakıllık vs.) alanları idaresi Maliye Bakanlığı yetkisindedir.
Bilgilerinize arz/rica ederim.
Erkan KILIÇ
Başkan a.
Başkan Yardımcısı
DAĞITIM:
Bilgi
- Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne, - Bakırköy Kaymakamlığına,
- Sayın Özcan Atamer
Belediye kısaca ne diyor?
(..... 3621 sayılı Kıyı Kanunu
gereğince İnşai faaliyetler tamamlandıktan sonra Yapı Kullanma İzin Belgesi
verilmeden söz konusu alanların işgalden arındırılması ve kamu kullanımına
açılması sağlanacaktır...)
Sonra ne oluyor? Ataköy Sahili’nde Kamuya ait sahil şeridindeki
işgaller devam edince Bakırköy Kaymakamlığı’na 18.05.2016 tarihinde tekrar
bir dilekçe daha yazıp 3091 sayılı yasanın uygulanmayış nedenlerini soruyoruz. Bakırköy Kaymakamlığı 30.06.2016 tarihinde Bakırköy Belediye
Başkanlığı’ndan aldıkları 27.06.2016 tarihli cevabi yazıyı bize gönderiyor.
Belediyenin verdiği cevabi yazıda bir önceki cevabın aynısı veriliyor. Ancak
27.06.2016 tarihli ikinci dilekçe cevabına; Dolgu alanlarının idaresinin Maliye
Bakanlığınca Büyükşehir Belediyesinin tasarrufuna bırakıldığı, dolgu vasfında
olamayan yerlerin idaresinin Maliye Bakanlığı tarafından yürütüleceği” detayı
eklenmiştir.
Yani siz vatandaş olarak yasaların uygulanması için vatandaşlık görevinizi
yapıyorsunuz, netice alamıyorsunuz. 3091 sayılı Yasa çok açık ilgili idare en
geç bir ay içinde yasaya aykırılık tespit ederse gereğini yerine getirmek
zorunda. Görüştüğümüz hukukçular da aynı bilgileri bizimle paylaşıyorlar.
BAKIRKÖY KAYMAKAMI’NA VE BAKIRKÖY BELEDİYE BAŞKANI’NA
BAKIRKÖYLÜLER ADINA SORUYORUZ:
ATAKÖY SAHİLİ’NDEKİ KAMUNUN KULLANIMINA
TERK EDİLMESİ GEREKEN 50 METRELİK SAHİL BANDINDAKİ İŞGALLER
NE ZAMAN KALDIRILACAK?
20
Ne büyük mutluluk; yüreğin
düzenli atışı, rahat rahat
nefes alıp verebilmek... Ve
bunun tam tersi; yürek
atışının hızlanması, nefes
alıp vermekte sorun
yaşamak, ne büyük hüzün
ve korku... Yaşamın
yalnızca yaşanmışlıklardan
oluştuğunu anladığınız
anlar... Çok kısa süren
anlar... Sevindiren, hüzünlendiren, gülümseten,
güldüren ya da ağlatan
kısacık anlar... Dönüp
arkanıza baktığınızda
belleğinizden hızla akıp
geçen çok çok sevdikleriniz,
en çok da ben olmazsam
çocuklarım ne yapar diye
telaşlandığınız anlar...
Her anne baba için
çocuğu kaç yaşında
olursa olsun hep
çocuktur. Çocuklar da
annesi ve babası dünyasını değiştiğinde
büyür... Dünyanın değişmeyen kuralı...
Sabahleyin arabanın içinde giderken
yanımızdan geçen iki ambulansı görünce
“Ah Allahım, insanlara sağlık ver! “diye
mırıldandım kendi kendime, üçüncü
ambulansın içine beni koyacaklarını hiç
aklımdan geçirmeden.
O gün Bakırköy Tıp Merkezi’nde
çalışmaya başlayan Ortopedist Dr.
Tuluhan Yunus Emre’ye gitmek üzere yola
çıkmıştık. Ama nabzımın aniden çok yükselmesi sonucunda hemen acile yöneldik.
İlk bakışta ayakta duruşumdan kimse
nabzımın o denli yüksek attığını
düşünememişti ancak rakkamı görünce
sağlık görevlisi hanım hemen kardiyoloji
doktorunu çağırdı. Bana bir iğne yapıldı
ama ne yazık ki nabzımın anormal atışı
sürüyordu. Zaman yitirmeden beni
ambulansa koyarlarken sağlık görevlisi
hanım da bana eşlik edeceğini söyledi.
Aynı zamanda ambulansı kullanan
görevliye “Sireni açması”gerektiğini bildirdi. Birçok kimseyi birçok kez ambulansla
hastaneye götürmüşken benim de birgün
ambulansla hastaneye gideceğim hiç
aklıma gelmemişti.
Sağlık görevlisi hanım bir yandan kolumdaki serumla ilgilenirken diğer yandan
bana olumlu birkaç olay anlatarak üzüntümü dağıtmaya çalışıyordu nazikçe.
Birden aklıma okuduğum bir yazı geldi:
Adamın biri hep çok olumlu düşünürmüş.
Hasta ya da sorunu olan bir insan kendisiyle konuştuğunda, ona hep olumlu
enerji verirmiş. Birgün arkadaşı ona
“Çevrene nasıl böyle olumlu enerji
yayıyorsun?”diye sormuş.
“Ben her hasta olana ah, vah vah dersem
o insan daha da hasta olur. Bu nedenle
ne sorunu olursa olsun insanlara hep
olumlu konuşmaya çalışırım. Ayrıca her
sabah yataktan kalkınca yüksek sesle
kendime iki soru sorarım: Bugün havan iyi
mi olacak yoksa bugün havan kötü mü
olacak! Ve yine yüksek sesle yanıtlarım:
Bugün havam iyi olacak! Ama geçtiğimiz
hafta başıma ne geldi, biliyor musun?
Bizim eve hırsız girdi. Beni görünce ateş
etti ve yaralandım. Hastaneye giderken
ambulanstaki sağlık ekibi bana çok olumlu ve nazik davrandı. Çok kısa sürede
iyileşeceğimi belirtti.
Hastanede hemen ameliyat edileceğim
söylendi. Hastanedeki hemşire benim çok
kötü durumda olduğumu belirten bir yüz
ifadesiyle ameliyat öncesi yüksek sesle
sordu: “Herhangi bir şeye karşı alerjiniz
var mı?”
Ben de aynı onun ses tonuyla : ”Evet!”diye
yanıtladım.
“Neye karşı?”
“Kurşunlara!” diye bağırdım. Doktorların
ve hemşirelerin yüzünden
hafif bir gülümseme geçip
gitti.
Bunun üzerine yine aynı
yüksek ses tonuyla
konuşmamı sürdürdüm:
“Benim iki seçeneğim var:
Ya yaşayacağım ya da
öleceğim. Ben yaşamayı
seçtim ve beni uyutmadan
ameliyat edin!”
Doktorlar ve hemşireler
güldüler.
Bugün ben iyileşmemi hem
doktorlara hem de
kendime borçluyum çünkü
herkesi olumlu
konuşmamla yönlendirdim.”
Bu öyküyü anımsayınca
ağlamam kesildi ve umutla
iyileşeceğimi
düşündüm. Gerçekten
de böyle düşünmenin
yararını gördüm.
Anjiyo yapıldı. Kızımın ve eşimin benden
daha endişeli olduklarını hissettim ama
ben hayatta daha çok yapacak işlerimin
olduğunu düşünüp kendimi
sakinleştirdim. Hatta oğluma anjiyodan
önce haber verilmemesini nasılsa
iyileşeceğimi söyledim. Bir ara onları bir
daha göremezsem diye korkmadım dersem yalan söylemiş olurum. Ardından
hızla bu düşünceyi kafamdan attım. Zira
başka seçeneğim yoktu.
Anjiyoya giderken değerli KBB Uzm. Op.
Dr. Mesut Doğan ve eşi, değerli Radyoloji
Uzm. Dr. Emel Doğan’ın da bizimle
gelmesi beni sonsuz rahatlatıp mutlu etti.
Dr. Emel Hanım anlattıklarıyla beni oyalayarak anjiyo öncesi hazırlık aşamasında
olumlu düşünmemi ve rahatlamamı
sağladı.
Anjiyonun ardından eve döndük. Gözlerim
ve başımın çok ağrıması nedeniyle
gecenin geç bir saatinde Glokom ve
Katarakt Uzm. Op. Dr. Mehmet Cemil
Yılmazlı’nın evine gittik. Aniden gitmemize
karşın bizi son derece kibar karşıladı.
Verdiği ilaçlar sayesinde gözüm rahatladı.
İyi ki böyle değerli doktorlarımız, değerli
insanlarımız var!
Ünlü Avusturyalı yazar Stefan Zweig’ın
“Gerçek doktor, her hasta ile yaşayıp
ölendir!” sözü bizim değerli doktorlarımızı
ne de güzel betimliyor.
Yaşadıklarımın ardından eskiden çok
yapmadığım bir şeyi yapıyorum. Hep
yaşadığıma, her sabah sağlıkla
uyandığıma şükrediyorum. Aslında sağlıklı
olabilmek bile kendi elimizde. Allah’ın
bize verdiği makinaya iyi bakmamız
gerekiyor.
Bertrand Russell’in “Sağlık, hiç kimsenin
kesin olarak güvenemeyeceği bir nimettir.“ sözünü unutmamak gerek. Öyle değil
mi?
İlk müdahaleyi yapan Bakırköy Tıp
Merkezi’nin Sağlık Ekibi’ne, Kardiyoloji
Doktoru’na, Bakırköy Tıp Merkezi’ndeki
Ambulans Görevlisi Bey’e de sonsuz
teşekkürler.
Bu arada Ataköy Birinci Kısım’daki Venüs
Pastanesi’nin sahibi Vahit Bey’e de
teşekkür etmeden geçemeyeceğim.
İçeceğim göz ilacı vücuttaki potasyumu
çok düşüreceği için ilaçtan önce muz
yemem gerekiyordu. O saatte meyva satın
alabilecek her yer kapalıydı. Yine de
çevremizi araştırdık. Sonunda oğlum,
Venüs Pastanesi’nden alırız dedi ve gitti.
Ataköy Birinci Kısım Çarşı’sının merdivenlerinden elinde muzla gelen oğlumu
görünce sevindim. Vahit Bey: “Ne kadar
muz gerekiyorsa alabilirsiniz.” demiş.
Dr. Mesut Doğan ve eşi Dr. Emel Doğan’a,
Dr. Mehmet Cemil Yılmazlı’ya sonsuz
teşekkürler!
Yasemin BAYER
Hepsi Yalnızca Bir An...
‘17 AĞUSTOS 1999
DEPREMİNİ UNUTMA,
BİLİNÇLEN VE YAŞA!’
SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Bakırköy Kent Konseyi’nin düzenlemiş olduğu, Leyla Gencer
Opera ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen ‘17 Ağustos 1999
Depremini Unutma, Bilinçlen ve Yaşa!’ konulu sempozyuma
katılım çok düşük oldu.
63 KİŞİ KATILDI
Bakırköy Belediyesi, sempozyumdan günler önce sempozyumu Bakırköy’ün pek çok yerine asılan afişlerle duyurmuştu.
Buna karşın, salonda toplam 63 kişinin bulunduğu sempozyumda, TMMOB’dan da katılımı beklenen 6
konuşmacıdan sadece 3’ü etkinliğe katılım sağladı.
Bakırköy Belediyesi Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler
Müdürlüğü’nün hazırladığı ‘Unutma’ isimli kısa filmin de gösteriminin yapıldığı sempozyumda konuşan Prof. Dr. Yüksel
Örgün Tutay, “Depremi afet haline dönüştüren ne yazık ki
insanoğlunun kendisidir. 25 Haziran 2016’da Kandilli
Rasathanesi bir rapor yayınladı ve bölgede yaşayan
vatandaşların depreme hazırlıklı olması gerektiğini vurguladı.
Biz de bunu vurguladık ama sözler havada kaldı. Sadece
binalar değil, yaşadığımız çevre de önemli olmalı. Toplanma
alanları maalesef AVM’lere dönüşmüş durumda,” dedi.
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim
Kurulu Başkanı Erdal Şahan da konuşmasında eğitimin önemine dikkat çekerek, “Toplanma alanlarını belediyelerin
işlevsel hale getirmesi gerekir. Bu işte gönüllü olmak önemlidir. On bin kişi birbirini kurtardı, bu insanlar eğitimli olsaydı
daha çok insan kurtulurdu,” diye konuştu.
‘SİYASETEN DE ÖNÜNDE BÜYÜK
ENGELLERİ OLAN BİR İLÇEYİZ’
Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, binaların ortalama yaşının 47 olduğu Bakırköy’de 1999 depreminden sonra
iki saygın üniversitenin yapmış olduğu çalışmayı hatırlatarak,
Bakırköy'deki konutların yüzde 60'ından daha fazlasının orta
ve ağır hasarlı olduğunun, ekonomik ömrünü tamamladığının
bilincinde olduklarını söyledi. Kerimoğlu, konuşmasını şu
sözlerle sürdürdü; "Bakırköy'ün bir an önce güvenilir konutlara ulaşması gerektiğinin bilincindeyiz. Bununla ilgili olarak
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve İBB nezdinde defaatle
yaptığımız başvurular ve konutların yenilenmesi ihtiyacını ilettik. Ama ne yazık ki bir konuşmacı arkadaşımız belirtti;
Türkiye'de ranta yönelik bir dönüşüm değişim uygulanıyor
diye. Ben dahasını ilave edeyim, sadece ranta yönelik olsaydı
Bakırköy'de de bu çalışmalar yapılırdı. Sadece rant
düşünülmesi değil, siyaseten de önünde büyük engelleri olan
bir ilçeyiz. Maalesef bu sebeplerden dolayı Bakırköy'de yapmak istediğimiz bu dönüşümü gerçekleştiremedik. Bundan
dolayı büyük üzüntü duyuyoruz. Çalışmalarımızı hiç durdurmadan sürdürmeyi de kendi adımıza da bir görev sayıyoruz."
KERİMOĞLU ÖZÜR DİLEDİ
Sempozyuma katılımın az oluşundan dolayı tepkisini belirten
Kerimoğlu, “Bakırköy’de, çok sayıda ve duyarlı STK ve meslek
odası var. Ancak konumuz ‘17 Ağustos 1999 Depremini Unutma, Bilinçlen ve Yaşa!’ olmasına rağmen, onların burada
olmaması bir eksikliktir. Bu açıdan yeterli katılımın
sağlanamamasından dolayı sizlerden özür diliyorum,” dedi.
21
OKUYUCU MEKTUPLARI
İŞGAL DEVAM EDİYOR
Ataköy 9-10 Kısım’daki Yunus Emre Kültür Merkezi yanında bulunan
Emlak Bankası kapanınca TOKİ’ye devredilen arsa bir süre önce
“Adrese teslim” bir ihale ile Kızılay’ın Bakırköy Şubesi’ne satılmıştı.
Aynı ihaleye Bakırköy Belediyesi de katılmak istemiş ancak ihaleye
sokulmamıştı.
Kızılay buraya önce Huzur Evi yapacaklarını açıklamış, bir süre sonra da
Fizik Tedavi Merkezi yapılacağını duyurmuştu. Şimdi de hastane
yapacaklarmış.
2 dönüm arsaya nasıl hastane yapacaklarsa?
Bizler tüm bu
gelişmeleri
gazeteniz
vasıtasıyla
öğrendik. Tarihi eserin
yanına nasıl
inşaat yapılır?
dedik.
İtirazlarımızı
Ateş Ünal
Erzen haklı
buldu ve bu
inşaata geçit
vermediği gibi
ihaleye
sokulmadıkları
için de ihalenin
iptali için dava açtıklarını da biliyoruz.
Yaklaşık 2 ay önce Kızılay yetkilileri önce arazideki ağaçları söktü. Sonra
önünde bulunan kamuya ait araziyi, çevrede oturanların otopark olarak
kullandıkları yer dahil tahta perdelerle kapattı. Yine sizin gazetenizden
öğrendiğimize göre kamuya ait araziyi kapatırken belediyeden izin
almamışlar. Biz de araştırdık bu güne kadar da izin almadıklarını
öğrendik.
Şimdi soruyoruz Bakırköy dağbaşı mı? Belediye buna nasıl göz yumuyor?
Böyle olacağını bilseydik en azından otopark olarak kullandığımız yeri biz
çevirirdik.
Belediye Başkanımızın bu durumdan haberi var mı? Varsa bu yasa dışı
eyleme nasıl göz yumuyor? Yoksa derhal bu kanunsuzluğa dur demeli.
Doktor olan Belediye Başkanımız bu kadar küçük bir araziye hem de
TARİHİ BİR BİNANIN yanına nasıl hastane yapımına izin verir.
Bizler bu işin sonuna kadar takipçisi olacağız. Bu böyle biline….
MUHTARIMIZ
VE
SİVİL TOPLUM
KURULUŞLARI
NEREDESİNİZ?
Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nin yanında adeta tarih katledilircesine, Bakırköy’deki Kızılay yöneticileri inat ve ısrarla hastane yapma
çalışmalarına devam etmeye çalışıyorlar.
Pek çok konuda ortalarda gözüken mahalle muhtarımız nedense burnunun dibideki
bu katliamı
görmezden
geliyor.
Muhtarımız ya
çıkıp nedenlerini anlatır ya da
eğer bu
duyarsızlığı
devam ederse
biz de gerektiğinde gerekeni
yapmaya
kararlıyız.
Bu arada kişi
ve kurumların
yasal haklarını
dahi hiçe sayarak yapmadıklarını bırakmayan bazı kişi ve Sivil Toplum
Kuruluşları bu konuda sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Bu sivil Toplum
Kuruluşları, sadece Ataköylüler’i değil tüm Bakırköylüler’i, tarihi eser
bakımından tüm Türkiye’yi ilgilendiren bu konuda ortada yoklar.
Sizler bu konuda bizlerin haklı mücadelemizde ortalarda görünmeyecekseniz kusura bakmayın ama sizlere “Sivil Toplum Kuruluşu” anlamını
bilmiyorsunuz demek geliyor içimizden... Ve size şunu da sormak
hakkımız herhalde; Sizlerin, böyle tüm toplumu ilgilendiren konuda
duyarsız kaldığınıza göre, var oluş nedeniniz nedir?
HANİ ETÜT MERKEZİ
OLACAKTI?
Osmaniye’deki İskender Iğdır Parkı’na Etüt Merkezi yapıldı ve bir süre
önce Belediye Başkanı tarafından açıldı. Sonra yanına bir çay bahçesi
açıldı. Bu çay bahçesi her geçen gün büyüdü. Şimdilerde nerede ise tüm
parkı kapladı.
Etüt Merkezine ne mi
oldu? Sözde Etüt
Merkezi’nde bilgisayar
eğitimi verilecek,
kitaplık olacaktı. Hiç
faaliyete geçmediği
gibi şimdilerde bu çay
bahçesinin deposu
olarak kullanılıyormuş.
Ulaşabildiğimiz yetkililer hiçbir şey
yapmadılar. Açılışını
yapan Belediye
Başkanımızın bu durumdan haberi olduğunu zannetmiyoruz.
Son ümidimiz sizsiniz şikayetimizi yazın, Belediye Başkanımızın açılışta
anlattığı gibi Etüt Merkezimiz amacına uygun faaliyet gösterir duruma
getirilsin. Okullar da açılıyor ihtiyacımız var…
A T A K ÖY E M L A K
30 YILLIK TECRÜBE İLE
SATILIK - KİRALIK
GAYRİMENKULLERİNİZDE HİZMETİNİZDEYİZ
(212) 559 80 80 - 661 20 20
0532 236 47 07
Adres: Ataköy 4. Kısım Çarşısı No:2 Ataköy 3-4-11 Mahalle
BAKIRKÖY / İSTANBUL
Pasta Süslemede
Aradığınız Her şey
0212 561 38 22 - 0535 459 03 84
www.pastasusleme.com
info@pastasusleme.com
Adres: Zeytinlik Mah. Halit Ziya Uşaklıgil Cad. Zeytinlik Halk Pazarı No:1 Bakırköy/İST
22
11 Temmuz 2016 Pazartesi
Ekseriyetin bulunduğu tespit edilerek birleşim,
Meclis 1. Başkan Vekili Mahir Çelik tarafından
açıldı. Süleyman Nadir Ataman’ın izinli
sayılmasına oy birliği ile karar verildi.
Gündem okunup, oy Birliği ile kabul edildi. Gündem maddelerinin görüşülmesi neticesinde; Teftiş
Kurulu Müdürlüğü başlıklı, Müdürlük Görev ve
Çalışma Yönetmeliği’nin, 16. Maddesi’nin, 3.
Fıkrası’nın değiştirilmesi hakkındaki evrakın Hukuk
Komisyonu’na, Temizlik İşler Müdürlüğü başlıklı,
yeraltı ve yerüstü konteynerları hakkındaki
evrakın, Çevre ve Sağlık Komisyonu ile İmar ve
Bayındırlık Komisyonu’na havalesinin oy birliği ile
kabulüne karar verildi. Birleşim, Meclis 1. Başkan
Vekili Mahir Çelik tarafından, 13 Temmuz 2016,
Çarşamba günü, saat 15:00’da toplanmak üzere
kapatıldı.
13 Temmuz 2016 Çarşamba
Ekseriyetin bulunduğu tespit edilerek birleşim,
Meclis 1. Başkan Vekili Mahir Çelik tarafından
açıldı. Süleyman Muzaffer Şahin, Yahya Göktaş,
İbrahim Gündüz ve Selim Malgaz’ın izinli
sayılmalarına oy birliği ile karar verildi. Geçen
birleşime ait zabıt özeti okunup, oy birliği ile kabul
edildi. Gündem maddelerinin görüşülmesi neticesinde; Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü başlıklı,
ücret tarifesi hakkındaki evrakın Tarife Komisyonuna havalesinin ve Ulaşım Hizmetleri
Müdürlüğü başlıklı, hibe taşıt alımı hakkındaki
TEMMUZ 2016
BELEDÝYE MECLÝSÝ’NDE
NELER GÖRÜÞÜLDÜ?
Başkanlık Teklifinin kabulüne oy birliği ile karar
verildi. Birleşim, Meclis 1. Başkan Vekili Mahir
Çelik tarafından 15 Temmuz 2016, Cuma günü,
saat 15:00’da toplanmak üzere kapatıldı.
15 Temmuz 2016 Cuma
Ekseriyetin bulunduğu tespit edilerek birleşim,
Meclis 1. Başkan Vekili Mahir Çelik tarafından
açıldı. Selim Malgaz ve Yayha Göktaş’ın izinli
sayılmalarına oy birliği ile karar verildi.
Geçen birleşime ait zabıt özeti okunup, oy birliği
ile kabul edildi. Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu’nun vermiş olduğu, “Yeşilköy Mahallesi,
Saadetli Sokak, 38 pafta 332 ada 59 parseldeki
taşınmaz”, “Bakırköy ilçesi sınırlarında GSM
iletişiminde yaşanan sorunlar”, “Bakırköy
Belediyesi’ne bağlı Tıp Merkezleri’nin kapatılması”
hakkındaki yazılı soru önergeleri, Başkanlık
Makamına havale edildi.
Gündem maddelerinin görüşülmesi neticesinde;
Yazı İşleri Müdürlüğü başlıklı, meclis üyelerinin
teknik inceleme ve temas gezisi hakkındaki
Başkanlık Teklifi, Özel Kalem Müdürlüğü başlıklı,
sağlık birimlerinin devri hakkındaki Başkanlık Teklifi, 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 23. Maddesi
gereği alınması gereken harç miktarı hakkındaki
Tarife Komisyon Raporu ve Yeşilköy Mahallesi, 389
Ada 1 Parsel ile kuzeyindeki bir kısım tescil dışı
alana ilişkin 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı
Tadilatı Teklifi hakkındaki İmar ve Bayındırlık
Komisyon Raporu, oy birliği ile kabul edildi.
Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü başlıklı, 34 GB 294
Plakalı aracın bedelsiz devri hakkındaki Başkanlık
Teklifi, İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde
yapılacak olan Bakırköy Belediye Başkanlığı’nın
hizmet alanındaki sokak hayvanlarının tetkik,
teşhis, tedavi ve otopsi hizmet protokolü
hakkındaki Hukuk Komisyonu ile Çevre ve Sağlık
Komisyonu Ortak Raporu, Kartaltepe Mahallesi,
783 Ada 365-366-367-368-369 parseller ile bir
kısım tescil dışı alana ilişkin 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliği teklifi hakkındaki İmar
ve Bayındırlık Komisyon Raporu, Kültür ve Sosyal
İşler Müdürlüğü’nün ücret tarifesi hakkındaki Tarife Komisyon Raporu ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri
Vakfı ile 10 yıl süreli protokol yapma yetkisinin
Belediye Başkanı’na verilmesi hakkındaki evrakın
Başkanlık Teklifi ise, Adalet ve Kalkınma Partisi
grubunun 5 ret oyuna karşın (Hasan Kaptan,
Fatma Elmasgül Torun, Işıl İlgin Oktay, Servet
Toraman, İbrahim Keleş), oy çokluğu ile kabulüne
karar verildi. Birleşim, Meclis 1. Başkan Vekili,
Mahir Çelik tarafından kapatıldı.
Meclis oturumlarýnýn tamamýný gazetemizin
www.atakoygazete.com.tr
sitesini ziyaret ederek okuyabilir ve sesli olarak dinleyebilirsiniz.
BAKIRKÖY KENT KONSEYİ SEÇİMİNDE YAŞANANLAR
Bakırköy’de Kent Konseyi ne iş yapar?
Bugüne kadar Bakırköylüler’in
yaşamlarını kolaylaştıracak veya
sıkıntılarını ortadan kaldıracak tek bir
proje üretmişler mi?
Yapmışlarsa gazetemize gönderirlerse
seve seve yayınlarız.
Nerede ise 3 yıl oluyor. Kimin ne yaptığı
belli değil. Sadece o koltuklarda oturabilmek için birbirlerinin ayağını
kaydırmaya çalışıyorlar.
18 Temmuz Genel Kurulu’nda da aynı
şey yaşandı.
Neler mi yaşandı?
Bülent Düşko yaşanananları yazdı.
Bakırköy Kent
Konseyi seçimi
18 Temmuz 2016
tarihinde yapıldı.
Kent Konseyleri
Yönetmeliği,
belediyelere kent
konseylerinin
önünü açmak,
çalışma
koşullarını
sağlamak ve
Belediye Meclisi’nden bütçe çıkarmak görevlerini vermiştir. Kent Konseyi başkan ve yönetim
kurulu üyelerinin sivil toplum kuruluşları temsilcileri arasından seçilmeleri öngörülmektedir.
Belediye başkanlarının, Kent Konseyi Başkanı
olmaları yasal değildir. Bu nedenle 2 yıl önce
yapılan Bakırköy Kent Konseyi seçiminde,
Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu'nun aday
olması ve seçilerek Kent Konseyi Başkanı
olması da yasal değildi. Aynı yanlışlığa son Kent
Konseyi seçiminde de devam edilmiştir.
Sayın Kerimoğlu'nun meclis kulislerinde bu yıl
aday olmayacağı söylenmekteydi. Ayrıca Yörem
Folklor Derneği Başkanı Sefer Aşıkoğlu ve
Dernek Yönetim Kurulu üyelerinin kendisini
ziyaretinde de, Kent Konseyi Başkanlığı’na vakti
olmadığı için aday olmayacağını kesin bir
şekilde ifade etmesi üzerine, Sefer Aşıkoğlu 18
Temmuz 2016 tarihli genel kurulda 13 kişilik listesiyle birlikte başkanlığa adaylığını açıklamıştır.
Genel kurulun açılış konuşmasında Sayın
Başkan; 2 yıllık sürede belediyedeki yoğun işleri
nedeniyle yeterince faydalı olamadığını, kent
konseyinin de istenen ölçüde faaliyet
yapamadığını ve yeni dönem için de faydalı
olamayacağı düşüncesiyle
aday olmayacağını
açıklayarak, yeni seçilecek
başkan ve yönetim kurulu
üyelerine başarılar dileyip,
Fox TV Haber Bülteni’ndeki
randevusuna yetişmek
üzere toplantıdan
ayrılmıştır.
Genel Kurul’da Bakırköy
Kaymakamı ve kamu
görevlilerinden temsilci
olanların toplantıya
katılmaması, Kent Konseyi’nin doğal üyeleri olan
mahalle muhtarlarından
ikisi dışında hiçbirinin olmaması, Bakırköy Kent
Konseyi'nin 2 yıl süresince halkı, tüm partileri
kucaklayamadığının ve halk meclislerinin
kurulmamış olmasının bunun en önemli göstergesi olduğu; kent konseyinin sadece bir partinin
organı konumunda kaldığının kanıtıdır.
Sivil Toplum Kuruluşlarının adayı olan Sefer
Aşıkoğlu'nun aday listesini Karikatürcüler
Derneği temsilcisi Ergin Güler'in başkanı olduğu
divana vermesinden sonra, Yeraltı Çarşısı esnafı
temsilcisi Cemal Türkoğlu, Bakırköy Belediye
Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu'nun başkan adayı
olduğu bir listeyi divana vermiştir. Sayın
Kerimoğlu'nun aday olmayacağını açıklaması
nedeniyle listeye yapılan itiraza rağmen Cemal
Türkoğlu, “Başkanı o istemese de biz aday
olarak gösteriyoruz,” şeklinde bir cevapla
BASAD temsilcisi İlhan Gülek ve Makine
Mühendisleri Odası temsilcisi Dilek Baki'nin de
imzaları bulunan listeyle başkana emrivaki yapmak istedikleri anlaşılmaktadır. Genel Kurul
üyelerince demek ki başkanın zaman
ayıramayacağını düşünerek, Kent Konseyi’ni
istedikleri gibi yönetmek ve olanakları kendileri
için kullanmayı düşündükleri şeklinde
yorumlanmıştır.
Bu durumda Sayın Bülent Kerimoğlu ya ikili
oynayarak kendisinin başkan adayı
gösterileceği listeye onay vermiştir ya da
önergeyi veren kişilerce kendisi haberi olmadan
emrivakiyle seçtirilmiş ve bu durumu kabul
ederek, bu şekilde Bakırköy Kent Konseyi
Başkanı olmayı içine sindirebilmiştir.
18 Temmuz 2016 Pazartesi günü yapılan bu
şaibeli Genel Kurul’dan sonra, 22 Temmuz 2016
Cuma günü Kent Konseyi’nin ilk toplantısını
Sayın Bülent Kerimoğlu'nun başkanlığında
yaptığı öğrenilmiştir.
Netice olarak; yasal ve hiç de etik olmayan bir
Divan başkanının her iki listeyi oylatmak
istemesi üzerine, adaylardan Sefer Aşıkoğlu
başkan adaylığından çekilmiştir.
Listesindeki yönetim kurulu adaylarından çoğu
çekilmiş ve Belediye Başkanı’nın gösterildiği
liste seçilmiş kabul edilip, diğer listede kalanlar
da yedek üye sayılmıştır.
Bu sırada seçim öncesinde Kent Konseyi
başkanlığı için kulis yapmış olan Divan Başkanı
Ergin Güler'in
diğer listede bulunan divan kâtiplerinden Abdullah Tan'a seni seçilmiş gibi gösterip, listeye
alalım şeklinde etik olmayan bir öneride
bulunması da düşündürücüdür.
şekilde seçilen Bakırköy Kent Konseyi, göreve
başlamıştır. Genel Kurul’un ertesi günü bazı
STK temsilcilerinin genel kurulun yasal
olmadığını madde madde belirten ve seçimin
yenilenmesi gerektiğini talep eden dilekçelerine
cevap dahi verilmemiştir. Bütün bu söz konusu
tartışmalı olaylar karşısında başkana yakışan,
istifa ederek Genel Kurul’un yenilenmesini
sağlamak olmalıydı. Kendisine yakışan bu
onurlu davranışa sahip olmak her zaman için
geçerlidir ve vakit kaybetmeden bu onura
kavuşmak kendisini yüceltecektir.
Bülent Düşko
23
Kemal Kılıçdaroğlu
belki de siyasi
anlamda hayatını
değiştirecek bir
şansı tepti
Yıllardır genel siyaset yazmaktan
kendimi alıkoyuyordum. Adımız
yerel gazeteciye çıkmış madem biz
de yerel siyasete, yerel yönetimlere
yönelik yazılar yazarız diyorduk ve
öyle de yapıyordum. Ancak bazen
öylesine anlamlı ve öylesine
insanın yaşamını değiştirebilecek
cümlelerle karşılaşıyorum ki yazmazsam olmaz diyor, arada genel
siyasete de dokunuyorum.
Bunlardan biri de CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
söylediği bir cümle oldu. Belki de
Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin kahraman olacağı,
kim bilir belki de gelecek seçimlerde CHP’nin iktidarına vesile olacak bir olay.
2011 yılı referandum mitinglerini
birçoğumuz çok iyi hatırlarız. O
dönemlerde CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Türkiye’de
bir darbe tehdidi söz konusu olur
ise tanklar sokağa çıkar ise ilk önce
o tankların önünde ben dururum”
şeklinde bir söylemi vardı. O dönemin Başbakanı şimdiki
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın da mitinglerinde
defalarca gündeme getirerek “siz
olsa olsa tanklara selam durursunuz selam” şeklinde
Kılıçdaroğlu’na göndermeler
yapmıştır. Hiçbir Türk insanının
istemediği, desteklemediği, FETÖ
örgütünün 15 Temmuz kalkışma
planı Kılıçdaroğlu’nun sözleriyle
cuk oturdu. Kalkışmanın başladığı
saatlerde Atatürk Havalimanı’na
inen Kılıçdaroğlu, yıllar öncesinde
söylediği sözlerini hatırlamış ve 40
yaşında üniversite öğrencisi Metin
Doğan’ın gösterdiği kahramanlık
örneğinin benzerini yapmış olsaydı,
tankların önüne çıkıp tepki
göstermiş olsaydı, tankların önünde
çekilmiş iki kare fotoğrafla
şimdilerde kahraman Kılıçdaroğlu
olarak anılıyor olmasının yanında
CHP’ye karşı da inanılmaz bir sempati kazandırmış olurdu.
Kılıçdaroğlu, Atatürk Havalimanı’na
indiğinde kahramanlık örneği
göstermek yerine bir an önce
havalimanından ayrılmak istedi ve
kendisini güvende hissedebileceği
yer olan Bakırköy Belediye Başkanı
Bülent Kerimoğlu’nun evine gitti.
Ya laf olsun diye
konuşmayacaksınız ya da
söylediğiniz sözlerinizin yeri ve
zamanı geldiğinde icraata dökeceksiniz. Ünlü düşünür ve şair
Mevlana Celaleddin Rumi'nin bir
şiirinde söylediği gibi;
“Ya Olduğun Gibi Görün ya da
Göründüğün Gibi Ol.”
Kaçak saray olarak aylarca
eleştirdiğiniz ve asla gitmem
dediğiniz Cumhurbaşkanlığı
Sarayı’na gittiniz. 7 Ağustos günü
Yenikapı’da yapılan Milli İrade
Mitingi’ne önce katılmayacağınızı
beyan ettiniz sonra katılma kararı
aldınız. En kötü karar dahi
kararsızlıktan iyidir. Milli İrade
gelirleri var. Günü geldiğinde
bunları da isim isim ve ne iş
yaptıklarını da yazarım.
KONUK YAZAR
Mitingi’nde yuhalanmak, tepki görmek
yerine kahraman
Kılıçdaroğlu şeklinde
de karşılanabilirdiniz.
Sayın Kılıçdaroğlu,
havalimanında
göstereceğiniz
küçük bir tepki,
tankların önünde
iki kare fotoğrafınız
belki de sizi
iktidara
taşıyacaktı.
Farkında mısınız
bilmem bence tarihi
bir fırsatı teptiniz.
Filika’yı Koruyup
Kollayanlar mı Var?
Meclis Üyelerine
Ayrımcılık
YILMAZ
Kent Konseyi mi
Belediyenin Arka Bahçesi mi?
Geçtiğimiz günlerde Bakırköy Kent
Konseyi Olağan Genel Kurul
Toplantısı yaparak başkanını seçti.
Katılımcıların ve geçen dönem Kent
Konseyi’nde görev alanların
birçoğunun yeniden görev almak
istememesinin yanında Bakırköy
Belediye Başkanı Bülent
Kerimoğlu’nun aday gösterilmesi
de tepkilere neden oldu.
Eleştiri okları genellikle 2 yıllık
süreçte başarısız bir yönetim
sergileyen Kent Konseyi Genel
Sekreteri Tarkan Ellergezen ve
Cemal Türkoğlu’na yöneldi.
Cemal Türkoğlu’nun kongre
süresince tüm insiyatifi elinde
bulundurması ve Genel Kurul’a
gereğinden fazla öneri yazması da
tepkilere neden oldu. 2 yıl süreyle
başarı gösteremeyen Tarkan
Ellergezen’in 3 yıllık süreyle
yeniden Genel Sekreterlik’e
getirilmesi ile neden başarısız
birinde bu kadar ısrarcı
davranılıyor sorusu da yanıtsız
kaldı. Siyasi partilerin ve
muhtarların doğal üye sayıldığı
Kent Konseyi Kongresi’nde MHP
İlçe Teşkilatı ve Yenimahalle
Muhtarı Nihat Şahin’den başka
kimsenin olmaması da Kent Konseyi’nin ne denli işlevsiz ve
başarısız olduğunun ayrı bir
göstergesi olmalı ki Kent Konseyi’nin düzenlemiş olduğu “17
Ağustos 1999 Depremini Unutma,
Bilinçlen ve Yaşa!” isimli Leyla
Gencer Sanat Merkezi’nde düzenlene sempozyuma ancak 63 kişilik
bir katılım sağlanabildi.
Katılanların büyük bir bölümünü de
4 Belediye Meclis Üyesi, 2 mahalle
muhtarı, 10 Mag-Der Üyesi dışında
çoğunluğunu belediye başkan
danışmanları, belediye müdürleri
ve personelin oluşturması da
dikkatlerden kaçmadı. Yaklaşık 2
yıl öncesinde Bülent Kerimoğlu’nun
kentsel dönüşüm projesinin hayali
olduğunu yazmıştım. Sanırım
yazdıklarımda haklı çıktım. Öyle ya
Bakırköy halkı belediye başkanının
vatandaşla yaptığı sabah
kahvaltılarında ballandıra
ballandıra anlattığı kentsel
dönüşüm hikayesine inanmış
olsaydı depremle ilgili sempozyumda salonda yer kalmaz Kerimoğlu
da katılımcılardan özür dilemek
zorunda kalmazdı.
Bakırköy Belediye
Başkanı Bülent
Kerimoğlu, Temmuz
ayı meclis
görüşmeleri
sonrasında kendi
grubuna Florya’da
bulunan Develi
Restaurant’da yılın
yorgunluğunu atmak
için bir yemek vermiş.
Gayet doğal bir
davranış. Öyle ya 11
BACACI ay süresince komisyonlar harıl harıl
çalışıp projeler üretiyor, Bakırköy
halkının yararına neler yaparız
şeklinde fikir alış verişinde
bulunuyor. Dolayısıyla çok yoruluyor meclis üyeleri çok. Bir ay
süresince 3 gün toplanan 6-7 dakika süren meclis toplantıları yapmak
o kadar kolay iş değil. Yemek davetini de hatta tatili dahi hak ediyor
meclis üyeleri. Bazıları ne yemek,
ne de tatil hak etmemiş olmalı ki
CHP’li olmalarına rağmen Mustafa
Harputluoğlu, Ali Rıza Akyüz, Ayşe
Tansel Gülmezoğlu ve Kenan Şahin
yemek davetine çağrılmamışlar.
Arkadaşlarının yemek davetine
çağrılmadığını öğrenen bazı meclis
üyeleri de siz çağrılmamışsanız biz
de gitmiyoruz böyle ayrımcılık mı
olur diyerek davete katılmamışlar.
İşin ilginç yanı yemek davetine
çağrılmayan meclis üyeleri,
Osmaniye’de bulunan Atatürk Spor
ve Yaşam Köyü’nün BJK’ya, Sağlık
Ocaklarının da Sağlık Bakanlığı’na
devrine karşı gelenler olması. Gel
de bu ayrıştırmanın altında
çapanoğlu arama.
Bakırköy Belediyesi’nde
Danışman Bolluğu
Bakırköy Belediyesi başkan
danışmanı sayısını net olarak bilen
var mı? diye sorsanız kimse bilemez. Sanırım Bülent Kerimoğlu da
kaç danışmanı olduğunu bilmiyordur. Hani derler ya bil bilene
soracaksın. Ben de bunu en iyi
meclis üyeleri bilir düşüncesiyle
sordum. Sorduğum meclis üyesinin
bana verdiği cevap akıllara ziyan.
İnan bilmiyorum. Hatta geçenlerde
bana birini gösterdiler ve bu
arkadaş başkan danışmanı tanıyor
musun dediklerinde de şaşırmıştım.
Yazıktır günahtır sayın Kerimoğlu,
hemen her platformda dile
getirdiğin borç içinde yüzüyoruz
söyleminizi unutmayın. İşletmesini
ekonomik anlamda beceremeyip
Atatürk Spor ve Yaşam Köyü’nü
BJK’ya halka rağmen kiralama yoluna gittiğinizi, sağlık ocaklarının
Sağlık Bakanlığı’na devir
işlemlerini mecliste onayladığınızı
hatırlatmak isterim. Madem
ekonomik sıkıntı içerisindesiniz o
zaman sıkıntıları azaltmak adına
çalışanlarınızı işten çıkartmak yerine işe danışmalarınızdan başlayın.
Biliyorum ki bazı danışmanlarınızın
sizin kendilerine tahsis ettiğiniz
araç ve verdiğiniz maaş dışında da
Aylar önce gündeme gelen
Yeşilköy’de bulunan Filika isimli
meyhane hala içki ruhsatı almadan
faaliyetlerini sürdürüyor. Geçtiğimiz
günlerde Yeşilköy’de katıldığım bir
cenazeden dönerken yolumun
üstünde gördüğüm Filika isimli
işletmenin ruhsatsız faaliyetlerini
sürdürdüğü günlerce konuşulmuş ve
halkın da büyük tepkisine neden
olmuştu. Hatta Yeşilköy Mahalle
Muhtarı, konu Bakırköy Belediye
Meclisi’ne geldiğinde mahalle
halkıyla birlikte tepkilerini göstermek için meclise gelmişlerdi.
Mekanı görünce iş refleksi olsa
gerek girip ruhsat alıp almadıklarını
sormak istedim. Ancak soruma
cevap verecek hiçbir yetkili yoktu.
Çalışanlara sorduğumda da konuyu
bilmediklerini söylediler. Filika yetkililerinden istediğim cevabı
alamayınca mahalle muhtarı Bülent
Yurtsever’e uğrayıp bilgi almak istedim. Bana söylediği hala ruhsat
alamadıkları şeklindeydi. Bu durumda hala yasa dışı şekilde faaliyetlerini sürdüren bu mekanı kimler
koruyor sorusunu sormamak olmaz.
Filika Meyhane’yi kimler koruyup
kolluyor? Yetkilileri gerekenin
yapılması ve konu hakkında
açıklama yapmak adına göreve
davet ediyorum.
Duydunuz mu?
Bakırköy Belediyesi’nin en medyatik
meclis üyelerinden birinin bir
müteahhit ile para alış verişi
konusundaki pazarlığı iddiaya göre
ses kaydına alınmış. İddiaya göre
bu meclis üyesini Genel Merkez’e
şikayet edip ses kaydını da
vermişler. Her ne kadar iddia olsa
da bana çok şaşırtıcı gelmedi.
Malum Bakırköy Belediyesi defalarca sansasyonel haberlerle gündeme
geldi. Ateş olmayan yerden duman
çıkmaz sözünden yola çıkarsak iddia
vahim, sonucunu da bekleyip hep
birlikte göreceğiz.
Yetkiler Sınırsız Değildir
CHP Meclis Üyesi Selim Malgaz
CHP İstanbul 3. Bölge Örgütten
Sorumlu Koordinatör Başkan
Yardımcısı Selçuk Biber tarafından
disiplin kuruluna sevk edilmiş.
Neden mi sevk edilmiş? Meclis
grup toplantısında Selçuk Biber ve
Selim Malgaz arasında geçen
tartışmada Selim Malgaz’ın Biber’in
konuşmalarına karşılık vermesinden kaynaklanmış. İyi güzel de
Selçuk Biber bu kararı verirken,
CHP Belediye ve İl Genel Meclis
Grupları çalışma Yönetmenliğinin
13. maddesi Grup Genel Kurulu
toplantılarına Parti Meclisi üyeleri, partili
bakanlar, o ilin partili milletvekilleri de
katılabilirler, söz alabilirler. İstekleri sıra
veya süreyle sınırlanamaz, önlenemez,
ancak oy kullanamazlar der. 19. maddesinde de Gruplarda disiplin
kurullarına gönderme işlemleri ile Disiplin
Kurulları kararları üzerinde görüşme
yapılamaz, karar alınamaz. Şeklinde
açıklık getirilmiş olan çalışma
yönetmenliği maddelerini de biliyor
muydunuz? Meclis grup toplantısında Selçuk Biber ve Selim Malgaz
arasında geçen tartışmada sanırım
Selçuk Biber yetki sınırlarını aşmış.
TEKNOLOJÝ DÜNYA SI
RKa]`^[acT_[WYLbcT_WV_WcZaMY`_a]cb_\]Ya^HcDMM_aE\^c6,cV`_A
Ub]c aW]Tc ZWZb]\^[bY`c PaKbUbc `Z`]bKc aZVaYc `L`^c GbK\]_\Y
bQbVbX\^[bcT_[WNWcS`_`^`UT]I
-#2"0-$*20-2+(/
+2',.!/+/0-#*(#
GÖKHAN ATAMER
gokhanatamer@atakoygazete.com.tr
'2),1!(1+0%1'1*"1
'2-+$,$/)/+(20(2*/&
DB:E_`c a_aYZ]`Y_`c TZTVTS`_c Jac a^a];`c Q`]YaZ`c >aX_bc <TZT]XH
Ya^[`cR]aZZ`N`cb]bSb_b]\^cXbbZZac39cV`_c1+3cY`_TVaZ]a0cG\Kb
7H5c Xb^`Ua[ac W_bQVbX\^\c XbN_bUbPbYc Ua^`c S`]c a_aYZ]`Y_`
SbZb]Ubc R]aZZ`N`^`c [WUW][WIc >aX_bE[b^c UbM\_b^
bL\Y_bVb[bHc Ua^`c Oa_`QZ`]`_a^c 699c Y`_TJbZc XbbZ_`Yc 1Y$G0
SbZb]Ub^\^Hc Vb]Yb^\^c a_aYZ]`Y_ac Lb_\Qb^c <T[a_c ?c b[_\
b]bP\^\c X\F\][b^c XbbZZac +3c Y`_TVaZ]ac G\Kbc 7H5c Xb^`Ua[a
W_bQZ\]bPbN\c Jac XCKc YT^WXWc VT[a_`c ZbVc Qb];_bc DB:
XZb^[b]Z_b]\^[bc ,65c V`_c 159c Y`_TVaZ]a0Hc DJ]WMbc B`]_`N`
XZb^[b]Z_b]\^[bc `Xac 36,c Y`_TVaZ]ac VaXbFaUa
ZbQ\UbS`_aPaN`c Sa_`]Z`_[`Ic DL\Y_bVb[bHc Ua^`c Oa_`QZ`]`_a^
SbZb]Ubc XbUaX`^[aHc <T[a_c ?E`^c [R^Ub[bc ,99c V`_`^c 1!&,
Y`_TVaZ]a0c RKa]`^[ac VaXbFaU`c ZaYc Qb];_bc YbZa[aS`_a^c `_Y
a_aYZ]`Y_`cTZTVTS`_cT_[WNWcS`_O`X`^ac[acUa]cJa]`_[`Ic:R^Ub
Oa^a_`^[acX\F\][b^cXbbZZac+3cY`_TVaZ]acG\Kbc7H5cXb^`Ua[a
L\YbS`_a^cb=a]]b]`cJac4T]XPGac+6&c?MU[a]cVb]YbcXMT]
b]bSb_b]bc`Qb]aZca[`_a^cbL\Y_bVb[bHcXCKcYT^WXWcTZTVTA
S`__a]`^c F`UbZ_b]\^\^c 6c V`_UT^c [T_b]c T_[WNWc Jac Xb[aPac 7
Y`Q`_`YcUT_PWcYbMbX`ZaX`^acXbG`McT_[WY_b]\^bc[`YYbZcLaY`_[`I
ZacUb^[b^Hc<T[a_c?E`^c5cUaZ`QY`^cJac7cLTPWYcYbMbX`ZaA
X`^ac XbG`Mc T_[WNWc S`_O`X`^ac Ua]c Ja]`_`]Ya^Hc SWc VT[a_`^
X`Mb]`Q`c Ja]a^c FbYbZc Ga^RKc b^bGZb]c ZaX_`V`^`
ZbVbV_b^VbV\QcVRQZa]`_a]`^c69cS`^c[T_b]cFb]Y_bHc<T[a_
?c XbG`S`c T_b^c VRQZa]`_a]`^c [ac 79c S`^c [T_b]c Fb]Y_bc Ua^`
SbZb]UbUbcXbG`McT_bS`_aPaN`cSa_`]Z`_[`IcDU]\PbHcXCKcYT^WXW
Ua^`c SbZb]Ub^\^c >aX_bE^\^c c UaZ`QY`^c YbMbX`Za_`c Jac a_aYA
Z]`Y_acLb_\Qb^c?cZ`M`c<T[a_ccb[_\cb]bP\^\cX\F\][b^cXbbZA
Zac +3c Y`_TVaZ]ac G\Kbc 7H+c Xb^`Ua[ac W_bQZ\]bPbN\c Jac ZbV
Qb];_bc DB:c XZb^[b]Z_b]\^[bc 7&+c V`_c 1!35c Y`_TVaZ]a0H
DJ]WMbc B`]_`N`c XZb^[b]Z_b]\^[bc `Xac 5!7c Y`_TVaZ]ac VaXbFA
aUac ZbQ\UbS`_aPaN`c S`_[`]`_[`Ic <T[a_c ?E`^c DB:2[aY`c XbZ\Q
F`UbZ\c9cS`^c[T_b][b^cSbQ_b]Ya^Hc<T[a_ccVT[a_`^ac`Xa
&9cS`^c[T_b][b^cSbQ_bUb^cF`UbZ_b]_bcXbG`McT_W^bS`_`UT]I
&2&2'0 /& 2-!'2+
1,2!10'*-/"201*.).
BbQSbYb^c (b][\VP\X\c <aGVaZc %`VQaYHc 6,c V`_Ub]
-W]T_WYc Ja]O`c PaKbX\c b_VbX\c OR^[aV[ac T_b^c DMM_aEb
>R]Y`UaEUac Oa_Va_a]`c [W]WVW^[bc Ja]O`c ZaQJ`N`
XbN_bUbS`_aPaY_a]`^`c Sa_`]Za]aYc LbN]\[bc SW_W^[WI
>aY^T_T;`c [aJ_a]`Hc Mb]bc Z]b^XFa]_a]`^`c Oa^a__`Y_ac *]_b^[b
RKa]`^[a^c Oa]LaY_aQZ`]`UT]_b]Ic D^PbYHc SWc F`]Vb_b][b^
S`]`X`c T_b^c DMM_aHc DJ]WMbc B`]_`N`c YW]b__b]\^bc bUY\]\c Ja]O`
`^[`]`V`c XbN_b^[\N\c Oa]aYLaX`U_ac PaKbUbc Lb]MZ\]\_[\I
DB:E_`c ZaY^T_T;`c [aJ`^`^Hc *]_b^[bc GRYRVaZ`U_ac CKa_
b^_bQVb_b]c UbMb]bYc [RQRYc T]b^_b][bc Ja]O`c C[a[`N`
`[[`bX\c `_ac ,c U\_[\]c [aJbVc a[a^c [bJbc ^`GbUaZc DNWXZTX
bU\^\^c XT^W^[bc XT^WL_b^[\c Jac DMM_aHc 6,c V`_Ub]c -W]T
PaKbc`_acYb]Q\cYb]Q\UbcYb_[\IcDMM_a2bcYaX`_a^cSWcPaKb^\^
b][\^[b^c `_O`^Lc S`]c b[\Vc bZb^c -YT^TV`[a^c ?T]WV_W
BbQSbYb^c (b][\VP\X\c <aGVaZc %`VQaYHc >$`ZZa]c GaXbS\
RKa]`^[a^c DMM_a2bc LbN]\[bc SW_W^[WIc <aGVaZc %`VQaY
bZZ\N\cZ$aaZEZaHcDMM_ac>R]Y`Ua2UacZbQ\^Vb_\[\]Ic?`KacJa]O`
YT_bU_\Y_b]\c XbN_bVbYZb^c VWZ_W_WYc [WUb]\KIc BCU_aPa
DB2^`^c SR]TY]bX`X`c `_ac WN]bQVbKX\^\Kc `Fb[a_a]`^ac Ua]
Ja]`UT]Ic%`VQaYcZb]bF\^[b^cbZ\_b^cSWcZ$aaZcXTXUb_cVa[Ub
ATAKÖY
AYLIK BÖLGE GAZETESÝ
Aylýk Süreli Yayýn
YIL: 24 Sayý: 262 AĞUSTOS - EYLÜL 2016
info@atakoygazete.com.tr
Köþe yazýlarýndaki sorumluluk, yazarlarýna aittir.
Gazetemizde yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahibine aittir.
:\Qb]\UbcYbMb_\cZaYcMb]Z`cUC^aZ`V`c^a[a^`U_acLTNWcKbVb^
EO`KaV_`c R_YaEc T_b]bYc b^\_b^c @WKaUc @T]aHc SWc XaFa]c [a
ZaY^T_T;`c[R^UbX\^\cUbY\^[b^c`_O`_a^[`]a^c`_O`^LcS`]cGbSa]
`_ac OR^[aV[aIc _YaX`^`^c a^c YT]YW_b^c `X`V_a]`^[a^c S`]`
T_Xbc[bcCKa__`Y_acXTXUb_cVa[Ub[bcX\Y_\Y_bc[b_ObcOaL`_a^
@WKaUc@T]ac_`[a]`c@`Vc'T^OAW^HcU`^acOR^[aVcUb]bZbPbY
S`]c Yb]b]bc `VKbc bZZ\Ic @`Vc 'T^OAW^EW^c [aV`]c UWV]WYc `_a
UC^aZZ`N`c @WKaUc @T]ac YW__b^\P\_b]bc `^Za]^aZc RKa]`^[a^
G`KVaZc Ja]a^c Va[Ubc XbN_bU\P\X\c aZF_`E`^c S`]c Sa^Ka]`^`
YW__b^\Vbc XW^[WIc @a^[`c aZF_`c X`XZaV`^`c YW]b^c @WKaU
@T]aE^`^cSWcM_bZFT]VcRKa]`^[a^c[`_caN`Z`V`cJacR_Yac_`[a]_a]`
GbYY\^[bc M]TO]bV_b]bc Ua]c Ja]aPaN`c Sa_`]Z`_`UT]Ic 4_bZFT]V
ZbVbVa^c [aJ_aZc Ub^`c @`Vc 'T^OAW^EW^c YT^Z]T_R^[ac T_bA
PbYIc D^PbYc @WKaUc @T]aE^`^c SWc M_bZFT]V[b^c VbYX`VWV
FbU[bU\cb_VbX\c`L`^cLCKVaX`cOa]aYa^cS`]cXT]W^cJb]cTc[b
`^Za]^aZIc`]bcR_Ya[aY`c`^Za]^aZcYW__b^\V\cY\X\Z_bVb_b][b^
[T_bU\cT_[WYLbc[RQRYI
/)'1+%#,!(1-/02%.'0%/,/ /&
2#*1).10#1*.02*'2,2+(/
*XZb^SW_E[bcaY`VcbU\^[bc[RKa^_a^VaX`cM_b^_b^b^cS`_`Q`VH
ZaY^T_T;`cJac`_aZ`Q`VcFWb]\c/aB8>cB`_`Q`Vc-W]bX`bc7963E^\^
SWc U\_c Oa]LaY_aQZ`]`_VaUaPaN`c S`_[`]`_[`Ic /aB8>c B`_`Q`V
-W]bX`bE^\^c ]aXV`c X`ZaX`^[ac UbM\_b^c Y\Xbc bL\Y_bVb[bH
#/aB8>c B`_`Q`Vc -W]bX`bc =Wb]\Hc 7963c U\_\^[bc T]Ob^`Ka
a[`_VaUaPaYZ`]Ic )a_aPaYc FWb]\^c Ua^`c Zb]`G`c UbY\^[b
bL\Y_b^bPbYZ\]I#c[a^`_[`Ic ZacUb^[b^HcFWb]\^c[RKa^_aU`P`X`
:aWZXPGac<aXXacD)cXCKPRXRc.T_FOb^Oc@TXXa]ZHcD_Vb^
GbSa]cb;b^X\c:4DEUbcUbMZ\N\cbL\Y_bVb[bHcFWb]\^cOa_aPaY
U\_c Ua^`c S`]c YT^XaMZ_ac Vb]Zc bU\^[bc *XZb^SW_E[bY`c .8
ZTVbXUT^c =Wb]\c `_ac S`]_aQZ`]`_aPaN`^`c S`_[`][`Ic =Wb]\^
a]Za_a^VaX`^ac Oa]aYLac T_b]bYHc >R]Y`UaE[aY`c VaJPWZ
X`UbX`c [W]WVc Jac W_WX_b]b]bX\c YbZ\_\VP\_b]\^c LaY`^Pa_a]`
OCXZa]`_[`I
$-2&$+0$0/&-1+)..0%1 1*(.
4TYVT^c )THc SWOR^ac [aYc OC][RNRVRKc a^c G\K_\
SRURVa_a][a^cS`]`^ac`VKbcbZZ\Ic/TV?PT]aEW^cJa][`N`cS`_A
O`UacOC]ac4TYaVT^c)THcXb[aPacDB:E[ac55cV`_UT^cVTS`_
YW__b^\P\Ubc W_bQV\Qc [W]WV[bIc BWc XbU\c [bHc TUW^W^
`^[`]`_aS`_`]c T_[WNWc `_Yc bU[bHc >aVVWKc bU\c `La]`X`^[a
W_bQ\_V\Qc YW__b^\P\c XbU\X\^\c `Fb[ac a[`UT]Ic BWc SRURYc XbU\
XbUaX`^[aHc b]Z\]\_V\Qc Oa]LaY_`Yc TUW^Wc R_Yac `La]`X`^[a
SRZR^c VTS`_c WUOW_bVb_b]c b]bX\^[bc T^c RLR^PRc X\]bUb
Ua]_aQV`Qc[W]WV[bIcBW^W^cb^_bV\c[bc?^bMPGbZcJac4`^A
Za]aXZcO`S`cXTXUb_cVa[UbcU\_[\K_b]\^\^cC^R^acOaLZ`N`cT_WUA
T]Ic`XZa^`^cS`]`^P`cX\]bX\^[bc`Xac=bPaSTTYcUa]cb_VbYZbI
BW^W^c Ub^\c X\]bHc TUW^bc YbZ\_\Vc [bc T_[WYLbc URYXaYZ`c Ja
4TYaVT^c )THc WUOW_bVb[bc OaL`]`_a^c XR]ac T_b]bYc [b
[C][R^PRcX\]b[bcUa]cb_VbYZbcJacXb[aPac=bPaSTTYHc4b^A
[T]bcJac(TW>WSaEW^cOa]`X`^[acYb_VbYZbIc/TV?PT]aE[b^
D[bVc a__bE^\^c bL\Y_bVb[bc XCU_a[`N`^ac OC]aHc F`]Vb^\^
[`;`Zb_c ZbY`ML`_a]`c C_LZRNRc XR]ac `La]`X`^[ac S`]c WUOW_bVb
JaUbc `^Za]^aZc X`ZaX`^`^c SWc Yb[b]c Y\Xbc XR]a[ac SWc Yb[b]
SRURYcS`]cO]WSWcYa^[`X`^acZTM_bVbX\^\^cS`]cSbQYbcC]^aN`
SW_W^VbVbYZbIc D^PbYc TUW^c `L`^c [W]WVc SWc Yb[b]c `U`
[aJbVc aZVaUaS`_`]Ic (bZ\]\Vc [b^\QVb^\c D`TVc /bM`Zb_
<b^bOaVa^ZE\^c XCU_a[`N`^ac OC]ac TUW^W^c OR^_RYc bYZ`F
TUW^PW_b]\Hc`^[`]Va_a]`HcYbZ\_\V\cJacTUW^[bcOaL`]`_a^cXR]a
[RQRQc`Qb]aZ_a]`cOCXZa]VaUacSbQ_bV\Qc[W]WV[bIII
1(/,0-#,,1+.&0-$'1).
"-)2,/"$*
B`_O`c >aY^T_T;`_a]`c Jac *_aZ`Q`Vc @W]WVWc 1B>@0Hc `^Za]^aZ
G\K\^\cSa__`cS`]cYW__b^\V[b^cXT^]bc[RQR]a^cJacSWc^a[a^_a
ZRYaZ`P`_a]c Zb]bF\^[b^c ZaMY`U_ac Yb]Q\_b^b^c Eb[`_c YW__b^\V
YTZbX\Ec`L`^cGb]aYaZacOaLZ`Ic(a^`c[RKa^_aVaU_aHcG\K\^cb_Z
X\^\]\^\^c 7c <SMXc b]Z\]\_b]bYc 5c <SMX2ac URYXa_VaX`c SaYA
_a^`UT]Ic BWc [W]WV[bc [RQR_a^c G\K[bc b_Zc X\^\]c YbZc URYA
Xa_Z`_aPaYIcB>@cBbQYb^\c Va]c=bZ`Gc?bUb^HcSWcYT^W[b
S`]c [RKa^_aVac UbMbPbY_b]\^\c Sa_`]Za]aYHc >RYaZ`P`c Zb_aMA
_a]`^`c[`YYbZacb_bPbN\KIcMa]bZC]_a]`HcG\K\cb]Z\]VbUbc[bJaZ
a[`UT]WVIcD[`_cYW__b^\VcYTZbX\cVbYW_cXaJ`Ua_a]acLaY`_aA
PaYc [a[`Ic B>@2^\^c 632^P\c YW]W_WQc U\_[C^RVR^R
YWZ_b[\N\^\c GbZ\]_bZb^c ?bUb^Hc b[`_c YW__b^\Vc YTZbX\^[b
]aOR_bXUT^cLb_\QVb_b]\cUbMZ\Y_b]\^\cSa_`]ZZ`Ic>RYaZ`P`cZb_aA
M_a]`cJacb_ZUbM\UbcWUWV_Wc[RKa^_aVacUbMb]bYcYbVWTUW
OC]RQR^ac bLbPbY_b]\^\c YbU[a[a^c ?bUb^Hc YTZb^\^
Yb_[\]\_VbX\^\^c Q`V[`_`Yc VRVYR^c T_Vb[\N\^\c XCU_a[`I
?bUb^Hc TMa]bZC]_a]`^c WUOW_bVbUbc ZaVY`^_`c UbY_bQZ\N\^\
JacX\^\]\cb]Z\]VbYc`XZaVa[`Y_a]`^`cSa_`]ZZ`Ic?aYZC]cUaZY`_`_a]`
[ac WUOW_bVb^\^c Ua^`c UbZ\]\Vc b^_bV\^bc Oa_[`N`^`c Jac G\K
b]Z\Q\^\^cX\Y\^Z\c[TNW]bS`_aPaN`^`cXbJW^[WIcD[`_cYW__b^\V
YTZbX\Hc CKa__`Y_ac X\^\]X\K2c T_b]bYc XbZ\_b^c `^Za]^aZc MbYaZA
_a]`^[ac [aJ]aUac O`]a]aYc SbN_b^Z\U\c UbJbQ_bZ\UT]Ic (a^`
[RKa^_aVaU_ac YTZbc [T_[WNW^[bc G\K\^c ,c <SMXc Ua]`^ac 5
<SMX2ac[RQVaX`cSaY_a^aS`_aPaYI
1%((20)2/&,2*2
)/%2*0)1,(.*.0-1".).
DB:c=a[a]b_c?T]WQZW]VbcBR]TXWc1=B80HcUbSb^P\c`^Za]^aZ
YT]Xb^_b]\^\^c R_Ya[ac `Y`c aUb_aZZaY`c SbQYb^_\Yc XaL`V_a]`^`
aZY`_aVaYc `L`^c Lb_\QZ\N\c Oa]aYLaX`U_ac ORJa^_`N`^
b]Z\]\_VbX\c LbN]\X\^[bc SW_W^[WIc =B8c Jac Ua]a_c ORJa^_`Y
UaZY`_`_a]`Hc DB:E[ac &c @bX\VE[bY`c SbQYb^_\Yc XaL`V_a]`^a
UbY_bQ\Yc`Y`cbUcYb_bcUbMZ\Y_b]\cbL\Y_bVb[bHcUbSb^P\c`^Za]A
^aZc YT]Xb^_b]\^\^c aUb_aZc XaL`Vc X`XZaV_a]`c Ja]`c ZbSb^\^b
X\Kb]bYc XT^WL_b]\c aZY`_aVaUac GbK\]_b^[\N\^\c S`_[`][`Ic D]`A
KT^bc Jac 8__`^T`Xc aUb_aZ_a]`^[ac XaL`Vc Ja]`ZbSb^\^\^
UbSb^P\c `^Za]^aZc YT]Xb^_b]\^\^c Xb_[\]\X\^bc WN]b[\N\^b
`_`QY`^c Yb^\Z_b]c a_[ac a[`_[`N`^`c bL\Y_bUb^c UaZY`_`_a]Hc SW
^a[a^_ac Fa[a]b_c Jac aUb_aZc XaL`Vc UaZY`_`_a]`^`c S`_O`XbUb]
X`XZaV_a]`^`^c ORJa^_`N`^`c b]Z\]bPbYc C^_aV_a]c b_Vb_b]\
YT^WXW^[bc WUb][\Ic 8__`^T`Xc aUb_aZc XaL`Vc YW]W_W^[b^c S`]
UaZY`_`HcXaLVa^cJa]`cZbSb^\^[bY`c799cS`^cXaLVa^`^cY`Q`Xa_
S`_O`_a]`^`^cLb_\^[\N\^\c`Fb[acaZZ`IcD]`KT^bE[bY`cXb_[\]\[bc[b
XaLVa^cYbU\ZcX`XZaV`^acJ`]RX_RcUbK\_\VcURY_a^[`N`cb^PbY
X`XZaV[a^c Ga]Gb^O`c S`]c XaLVa^`^c YbU[\^\^c X`_`^[`N`^a
[b`]c S`]c SW_OWUbc ]bXZ_b^Vb[\N\c [WUW]W_[WIc *Lc )RJa^_`Y
BbYb^\c'aGc'TG^XT^Hc65cDNWXZTXEZbcD]`KT^bcaUb_aZcUaZYA
`_`_a]`U_acUbMZ\N\cZTM_b^Z\[bcS`_O`XbUb]cORJa^_`N`cYT^WXW^W
OC]RQR]Ya^Hc SbYb^_\N\^\^c SWc YT^W[bc T^_b]bc Ub][\V
XbN_bUbS`_aPaN`^`c Sa_`]ZV`QZ`Ic D]`KT^bc Jac 8__`^T`XEZaY`
Xb_[\]\_b]\^Hc :aVTY]bZc 4b]Z`c _WXb_c @T^O]aX`E^ac UC^a_`Y
X`Sa]c Xb_[\]\_b]_bc SbN_b^Z\X\c T_bS`_aPaN`^`c S`_[`]a^c =B8H
SW^_b]\^c #"WXUbc [aXZaY_`#c `^Za]^aZc YT]Xb^_b]\c Zb]bF\^[b^
[RKa^_a^V`QcT_bS`_aPaN`cRKa]`^[ac[W]WUT]IcDB:c?bJW^A
VbcBbYb^_\N\c14a^ZbOT^0cJac:\Q`Q_a]`cBbYb^_\N\c`_acOaLa^
GbFZbc .bXG`^OZT^E[bY`c ?Z]bZa;`Yc Jac _WX_b]b]bX\
b_\QVb_b]c <a]YaK`c 1/?8?0c O`S`c "WXUbc YT^WXW^[b
b]bQZ\]Vb_b]c UbMb^c [RQR^Pac YW]W_WQ_b]\^bc UC^a_`Yc X`Sa]
Xb_[\]\_b]\^c[bc"WXcYT]Xb^_b]cZb]bF\^[b^cOa]LaY_aQZ`]`_[`N`
`_a]`cXR]R_VRQZRIc"WXUbcSWcXWL_bVb_b]\c]a[[aZV`QZ`I
110%2-,2+2+0)#,1&1
.GbZXDMME\^cUa^`cYW__b^\VcQb]Z_b]\HcO`K_`_`NacC^aVcJa]a^
YW__b^\P\_b]\ca^[`Qa_a^[`]VaUacSbQ_b[\Ic=`]VbcOaLZ`N`V`K
OR^_a][ac UbMZ\N\c S`]c [WUW]WU_bc YW__b^\P\_b]\^c Za_aFT^
^WVb]b_b]\^\Hc M]TF`_c Ja]`_a]`^`Hc [W]WVc VaXb;_b]\^\c Ja
LaJ]`V`L`c T_WMc T_Vb[\Y_b]\^\c LbZ\c F`]Vbc =bPaSTTYE_b
MbU_bQbS`_aPaN`^`c bL\Y_bV\QZ\Ic -_aPZ]T^`Pc 4]`JbPUc 8^FT]A
VbZ`T^c /a^Za]c 1-48/0c XCKc YT^WXWc [aN`Q`Y_`N`^c =a[a]b_
>`Pb]aZc@TV`XUT^WE^W^cSbK\cUbXb_b]\^\c`G_b_caZZ`N`^`c`[[`b
a[`UT]Ic -48/c UaZY`_`_a]`c YT^WU_bc `_O`_`c UbMZ\Y_b]\
bL\Y_bVb[bc =a[a]b_c >`Pb]aZc @TV`XUT^WE^W^c UbXb_b]\^\
`G_b_c a[a^c F`]Vb_b]bc Yb]Q\c Oa^a_c S`]c Q`YbUaZc [TXUbX\
T_WQZW]VbU\cM_b^_b[\Y_b]\^\c`Fb[acaZZ`Ic.GbZXDMMcCKa_`^[a
`XacYW]W_WQcSWcVaXb;_bQVbcM_bZFT]VW^W^cYW__b^\P\_b]\^b
S`]c b^_bV[bc Ub_b^c XCU_a[`N`^`c [RQR^RUT]Ic `]bc .GbZA
XDMMHc 796!EZac =bPaSTTYc SR^UaX`^ac OaLa]Ya^c SW^W^
O`K_`_`Yc MT_`Z`Yb_b]\^\c aZY`_aVaUaPaN`^`c XCU_aV`QZ`Ic =bYbZ
Ua^`cYW__b^\VcQb]Z_b]\cSWcXCK_acS`]cZR]cLa_`QY`cT_WQZW]WUT]
O`S`c OC]R^RUT]Ic .GbZXDMMc Zb]bF\^[b^c UbM\_b^
bL\Y_bVb[bc `Xac F`]Vb^\^c YW__b^\P\_b]bc Ub][\VP\c T_VbY
bVbP\U_bcUa^`cCKa__`Y_a]`cZaXZca[aS`_VaX`c`L`^c=bPaSTTYE_b
X\^\]_\c S`]c Ja]`c MbU_bQ\V\c UbMVbX\c Oa]aYZ`N`c Sa_`]Z`_`UT]I
.GbZXDMMc bU]\Pbc SRZR^c VaXb;_b]\^c U`^ac Q`F]a_`c T_b]bY
Yb_bPbN\^\HcSW^_b]\^c.GbZXDMMcJac=bPaSTTYcYW__b^\P\_b]\
Zb]bF\^[b^cTYW^bVbUbPbN\^\c[bcXCU_RUT]I
Yurtgün İç ve Dış Ticaret A.Ş. Adına
İmtiyaz Sahibi
Hukuk Danýþmaný: Av. Öner AYBEK
Göksenin ATAMER İLERİ
Ofset Baský : ÜNÝFORM
GENEL YÖNETMEN VE SORUMLU
YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ
Renk Ayýrým : FÝLMEVÝ
Özcan ATAMER
Haber Koordinatörü
Ýdare Yeri: Ýncirli Caddesi Yeþilada Sokak No:2/1
Ferhat Apt. Kat:1 D:4 Bakýrköy / Ýstanbul
Gökhan ATAMER
Tel: (0212) 543 86 64-543 86 65-543 86 47 Fax: 543 86 16
Haber Merkezi
Ataköy Gazetesi, Yurtgün Ýç ve Dýþ Ticaret A.Þ.
tarafýndan yayýnlanmaktadýr.
Gazetemizde yayýnlanan yazý ve fotoðraflar kaynak
gösterilmeden kullanýlamaz.
Arzu GİRİT
Ömer Faruk MAKİNA
25
MUTLU GÜNLER
Ece BEKPINAR & Doğuhan DEMİRHAN
EVLENDİLER
Düğüne
D üğüne
Bekpınar ve Demirhan
ailelerinin akraba ve dostları ile
Ece ve Doğuhan’ın
yakın arkadaşları katıldı.
Çiftimize
mutluluklar dileriz.
Senem ALP & Can HAMOĞLU
EVLENDİLER
Düğüne
Alp ve Hamoğlu
ailelerinin akraba ve
dostları ile
Senem ve Can’ın
yakın arkadaşları katıldı.
Çiftimize
mutluluklar dileriz.
Sınırsız Alışveriş Keyfi
Baştan Çıkaran Lezzetler
Doyasıya Eğlence
Mutluluk
Galleria’da
atakoygalleriaavm
Ataköy Galleria AVM
atakoygalleriaa
6DKLO\ROX$WDN|\úVWDQEXO7UNL\H
7HO)D[
www.galleria-atakoy.com.tr
ELU
NXUXOXüXGXU
27
FANTASTİK BİR ROMAN:
Y
erli fantastik romanlara bir
yenisi daha eklendi. Geçtiğimiz
aylarda piyasaya çıkan ‘Kimlik’
romanı, okuyucunun heyecanını
sürekli üst seviyelerde tutan, tek
solukta okunan bir kitap olarak
raflarda yerini aldı. Bu macera dolu
kitabın yazarı Kasım Taşdan’a,
yazarlık serüvenini ve yeni kitabını
sorduk.
‘KİMLİK’
Kendinizden biraz bahseder misiniz?
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum.
Evliyim, 4 yaşında bir oğlum var. 10 yıldır İdare
Mahkemesi’nde hâkim olarak görev yapıyorum ve
bunun son 4 yılı İstanbul'da geçti.
Yazmaya ne zaman başladınız? Sizi bu tutkuya sürükleyen
unsurlardan söz eder misiniz?
İlk yazma denemelerim ortaokul yıllarına denk gelir.
Beni neyin yazmaya sürüklediğini söylemek kolay değil.
Zaten yazmak da böyle bir şey; yazmak istersiniz ve
yazarsınız. İçinizdekiler taşar, tutamazsınız.
Hayatınızda önemli yer tutan, etkilendiğiniz kitaplar neler ve
yazarlar kimlerdir?
Okumayı öğrendiğimden beri elimden kitap hiç
düşmedi. Doğal olarak da okuduklarım arasında bazı
kitaplar ve bazı yazarlar diğerlerine göre daha çok öne
çıktı. Yazar olarak Sabahattin Ali, Jean-Christophe
Grangé, Ernest Hemingway, Amin Maalouf, John
Steinbeck ve Trevanian'ı söyleyebilirim. Etkilendiğim
kitaplara örnek olarak da
Tanyos Kayası, Kürk
Mantolu Madonna,
Şibumi, 1984, Hayvan
Çiftliği, Gazap Üzümleri,
Monte Kristo Kontunu
söyleyebilirim. Fakat en
çok etkilendiğim kitaplar,
daha doğrusu kitap serileri Yüzüklerin Efendisi ve
Taht Oyunları.
Sizce bir romanı başarılı
kılan şeyler nelerdir?
Benim için kitabı başarılı
kılan demeyeyim tüm
yazarlara haksızlık
yapmış olurum, hoş kılan
şeyler; kitabın başında,
gelişim ve son kısmının
tahmin edilemez olması,
dilin yalınlığı ve
özgünlüğü ve benim
düşünce dünyama bir şey
katıp katmadığıdır.
Yazmak sizce bir yetenek midir, yoksa sonradan belirli bir eğitimle öğrenilebilecek bir
teknik midir?
Kitap yazmak bir sanattır ve yetenek olmadan sanatçı olunmaz. Bu nedenle
yeteneğiniz yoksa kanımca yazar olamazsınız. Sonradan öğrendiğiniz yazım
teknikleri size metinsel olarak fayda sağlar, düşünce olarak değil. Hatta
bilakis bu tekniklere sıkıca bağlı kalmak, yaratıcılığı da öldürür.
Kimsenin okumayacağını bilseydiniz bile yazar mıydınız?
Gerçek bir yazar, biri okusun diye yazmaz. Yazmamak elinden gelmez; çünkü
yazma duygusu geldi mi buna gerçekten önlem alamazsınız. Tabii ki
kitabınızın çok okunması tarif edilemez bir mutluluk sağlar size ama bu
yazma duygusunu etkilememeli.
'Kimlik' isimli kitabınızın içeriği hakkında bize biraz bilgi verir misiniz?
Bu konuda beni mazur görün. Sufle vermek istemiyorum; zira kitaptan biraz
bahsedersem burayı okuyan kimse kitabımı almaz. Tek söyleyebileceğim şey,
psikolojik-fantastik bir tür olduğu.
Kitabınızı yazarken size esin kaynağı olan şeyler nelerdi?
Temel esin kaynağım gördüğüm bir rüyaydı. Tabii ki okuduğum ve izlediğim
yüzlerce kitap ve filmin de etkisi de yadsınamaz.
Romanınızdaki karakterleri oluştururken
zorlandınız mı? Sizce bir karakter
oluşturmak için çok insan tanımak önemli
mi?
Karakterleri oluştururken, biri hariç
zorlandığımı söyleyemem. Karakterlerden biri hariç hepsi hayal ürünü
zaten. Karakter oluşturmak için çok
insan tanımak tek başına bence
yeterli değil. Ayrıca bu karakterleri
gözlemleme yeteneğiniz de çok
önlemi. Hayatım boyunca insanları gözlemledim.
Tamamen bilinçli olarak yaptığım bir şey de değil bu.
Bazen elimde olmadan karşımdakinin içini okumaya
başlıyorum. Öte yandan, çok kitap okumanın da
karakter dünyanızı zenginleştiren bir faktör olduğunu
düşünüyorum.
Kitabınız, oldukça beklenmedik bir sonla bitiyor. Yazmaya
başlarken sonunu düşünmüş müydünüz?
Dediğim gibi, her şey gördüğüm bir rüya ile başladı.
Ertesi sabah tıraş olurken, ‘bunu yazmam lazım’ dedim
ve kitabın başını, sonunu oluşturdum kafamda. Kitabın
geri kalan tüm kısmı yazım esnasında oluştu. Kitabı da
zaten yaklaşık 2 ayda yazdım.
'Kimlik' kitabınızın sizin yazarlık yönünüzü tam olarak
yansıttığını düşünüyor musunuz?
İlk kitabım olması nedeniyle henüz böyle bir yönüm
olduğunu düşünmüyorum. O kadar olmadım.
Söyleyebileceğim tek şey, tamamen bu türde
ilerlemeyecek olmam. İkinci romanım bambaşka bir
tarza sahip olabilir.
Son olarak, başka türlerde de eserler çıkarıyor musunuz?
Hayır, bir kere şiiri sevmiyorum, sevemedim; şairlerdeki
o ruhu ne okurken ne yazma denemelerimde
yaşayamadım. Kafiye uydurma konusunda iyiyim fakat ruhsuz uydurulan
kafiyeli mısralar çocuk tekerlemesinden öteye gitmiyor.
Ömer Faruk MAKİNA
29
HALİL VEDAT FIRATLI BİLMECESİ ÇÖZÜLDÜ
YEŞİLKÖY MAHALLE MUHTARI YURTSEVER MÜJDEYİ VERDİ:
OKUL BU YIL KENDİ BİNASINDA EĞİTİM-ÖĞRETİME DEVAM EDECEK
2012 yılının Şubat ayında depreme dayanıksız olduğu
gerekçesiyle boşaltılan Halil Vedat Fıratlı İlköğretim
Okulu’nun ilk önce TOKİ’ye devredileceği ve okul
arsasına konut yapılacağı iddiaları, sonra ise
okulun öğretim hayatına İmam Hatip
Lisesi olarak devam edeceği
dedikoduları Bakırköy’ün gündemine
oturmuştu. Okulun boşaltılmasının
üzerinden geçen dört buçuk yılda
neler olduğunu ve gelinen son
noktayı, en başından beri
konunun sıkı takipçisi olan
Yeşilköy Mahalle Muhtarı Bülent
Yurtsever’e sorduk. Yurtsever,
müjdeli haberi verdi: “2012’den
beri okulumuz için uğraşıyoruz.
İnşallah bu yıl, okulumuz yeni
binasında eğitim – öğretime devam
edecek.”
‘BİZE İKİ YILDA BİTECEK DEDİLER’
Okul boşaltılırken, yetkililerin inşaatın iki
yılda bitirilerek teslim edileceğini söylediklerini
belirten Yurtsever, “Okul boşaltıldıktan sonra,
İstanbul Sismik Riskin Azaltılması Projesi (İSMEP)
kapsamından çıkarıldı ve TOKİ’ye devredileceği
söylendi. O zamanki okul müdürü Mustafa Kont ile
birlikte buranın TOKİ’ye verilmesine karşı epey
direndik” dedi.
‘ÇOK ZORLUKLA KARŞILAŞTIK’
Yurtsever, aynı zamanda konuyu basına taşıdığını
ve birkaç canlı yayına bağlandıklarını,
hazırladıkları yazılı metni
de basın organlarına
ulaştırdıklarını ve
çabalarının sonucunda
okul arsasının TOKİ’ye
verilmesinden
kurtulduğunu, fakat bu
sefer de İSMEP kapsamına
alınmaması sorunuyla
karşı karşıya kaldıklarını
söyledi. Bu süreçte, şu anki
okul müdürü Halil İbrahim
Eken’in de çabalarıyla,
okulun yanında bulunan
bir belediye arsasının
tevhidi yapıldığını söyleyen
Yurtsever, daha sonra
tekrar proje aşamasına
dönüldüğünü ifade
ederek, “Bu sefer gerek okul yöneticilerimiz, gerek
velilerimiz, gerek siyasi kanattan aldığımız
desteklerle İSMEP kapsamına aldırmayı başardık,”
diye konuştu.
Geçtiğimiz yıl inşaatına başlanan okulun daha
sonrasında eğitim hayatına ilköğretim okulu
olarak devam etmeyeceği yönündeki haberle ilgili
olarak Yurtsever şu şekilde konuştu: “İnşaat
başlayınca rahat bir nefes aldık. Nihayet okulumuz
yerine geri dönecek diyorduk ki, bu sefer Ocak
ayında okulun İmam Hatip Lisesi olacağı
duyumunu aldık. Bir yere bir okul yapılacağı
zaman, çevre şartları ve durumunun önemli
olduğunu düşünüyorum. İmam Hatip Liseleri’ne
karşı değiliz; fakat burada bir ilköğretim okuluna
ihtiyaç yoksa bir fen lisesi, turizm otelcilik,
gemi yapım ya da havacılık meslek lisesi
için daha uygun bir bölge olduğunu
düşünerek, İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğü’ne birkaç
dilekçe yazdım.
Kaldı ki Yeşilköy,
havaalanına,
denize ve turistik
bölgeye olan
yakınlığı sebebiyle bu tip
okullar için daha
uygun bir
konumda. Aldığım
cevaplarda böyle
bir şey
düşünmediklerini,
okulun ilköğretim okulu olarak devam
edeceğini ifade ettiler.”
‘YETER ARTIK BU KADAR HASRET’
Geçtiğimiz Ağustos ayının başında yapılan ve
Bakırköy Kaymakamı’nın da katıldığı bir
değerlendirme toplantısında, Bakırköy Anadolu
İmam Hatip Lisesi’nin tekrar inşa edileceği ve Halil
Vedat Fıratlı İlköğretim Okulu’nun yeni binasının
bir yıllığına bu liseye tahsis edileceği haberleri
üzerine, okul aile birliği, veliler ve pek çok
Yeşilköylü, sosyal medya üzerinden “Yeter artık bu
kadar hasret, biz kendi okulumuzu istiyoruz,” diyerek duruma tepkilerini gösterdiler. Konuyla ilgili
hesabını kim verecek? Biz bu düşüncelerle yola
çıktık ve nihayet halkın, velilerin istediği oldu,”
diye konuştu.
‘DAHA ÖNCE DE BENZERİNİ YAŞADIK’
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün de sonraki
değerlendirmelerinde sağduyulu davranarak, Halil
Vedat Fıratlı İlköğretim
Okulu’nun yeni
binasında faaliyetini
sürdürmesi gerektiğine
karar verdiği bilgisini
aktaran Yurtsever, “Biz
daha önce de bunun bir
benzerini yaşadık. Arif
Şenel, ilk önce tadilata
girdi ve Hamdullah
Suphi Tanrıöver
İlköğretim Okulu’na
taşındı. Şimdi
yaşadığımıza benzer duyumlar vardı ve bunu okul
yönetimi ve aile birliğiyle paylaştık. İlçe meclis
üyeleri de destek verdiler ve hep birlikte
kaymakamdan randevu aldık. Görüşmeye
gittiğimizde ne okul yönetimi vardı, ne de bir veli.
Bu sefer bize, ‘Siz böyle diyorsunuz ama bakın ne
veliler, ne okul aile birliği, ne okul yönetimi
burada. Burası adalet meslek lisesi olsa ne olur,
Arif Şenel olsa ne olur? Hazır bağışçı bulmuşken
yapalım burayı,’ dediler. Sonunda, okul müdürü ve
velilerin sahip çıkmaması sebebiyle Arif Şenel tarihe gömüldü. Ben bu yüzden, Halil Vedat Fıratlı’nın
müdürü Halil İbrahim Eken’e çok teşekkür ediyorum. Bizlerin isteklerine kulak verdi ve bu okulun
neden Yeşilköy’de olması gerektiğini İlçe Milli
Eğitim’de bir eğitimci
gözüyle anlattı,” diye
konuştu.
‘OKULUMUZUN İSMİNİ
YAŞATMAK ÖNEMLİ’
yorumlarını aktaran Yurtsever, “Bana, oradakiler
de bizim çocuklarımız diyorlar; evet, bütün
okullardaki çocuklar bizim çocuklarımız. Fakat
ortada neredeyse beş yıla yaklaşan bir hasret var.
Bu okulun öğrencileri her gün bu inşaatı takip
ettiler. Veliler çocuklarını ellerinden tutup, okula
getirip, gezdirdiler. ‘Bak çocuğum burası senin
okulun olacak, her şeyin yepyeni olacak,’ diyerek
onları motive etmeye çalıştılar. Bu sefer ne olacak?
Bu çocukların motivasyonları düşecek, ruhsal
olarak sıkıntıya düşecekler. Onlar da bizim
çocuklarımız, fakat bu çocukların sıkıntılarının
Bütün bu süreç içindeki
gelişmeleri yakından takip
ederek, Yeşilköylüler’in
isteğine sözcü olan
Yurtsever, “Konu İmam
Hatip Lisesi isteyip
istememek değil. Altını
çizerek belirtiyorum ki,
bizler imam hatiplere
karşı değiliz. Önemli olan,
Yeşilköy için tarihi önemi
olan bu okulun varlığını
sürdürmek, Halil Vedat
Fıratlı İlköğretim Okulu’nun ismini yaşatmaktır,”
dedi.
SON AŞAMAYA GELİNDİ
Şimdilerde inşaatında son aşamaya gelinen ve
sonradan tevhit edilen arsanın çevre düzenlemeleri
yapılan Halil Vedat Fıratlı İlköğretim Okulu binası,
2016/2017 Eğitim – Öğretim yılına hazırlanıyor.
Veliler ve öğrenciler ise, sonunda yeni okul
binalarına kavuşacakları için sevinçliler.
Ömer Faruk MAKİNA
31
5
M A H A L L E N İ Z D E NE
Bakırköy, kimilerine göre İstanbul’un en güzel
ilçelerinden birisi, kimilerine göre ise İstanbul’da
diğer ilçelere göre gelişim göstermeyen yerlerden
birisi. AVM’lerin hızla arttığı, lüks kafe ve
restoranların çoğaldığı Bakırköy, kimilerine göre
bir yaşam merkezi, kimilerine göre ise
özellikle trafik sorunu yüzünden
yaşamın gittikçe zorlaştığı bir ilçe.
Peki ya yıllarını, hayatlarının
büyük kısmını Bakırköy’de geçiren
mahalle sakinleri Bakırköy’de
yaşamaktan mutlu mu? ‘Mahallenizde Ne Var, Ne Yok?’ isimli
sayfamızda bu ayki durağımız,
ismi gibi yeşil olan, Yeşilyurt
Mahallesi oldu.
‘ÖRNEK İNŞAATLAR DA
VAR’
VA R
YO K
?
KENTSEL DÖNÜŞÜM SEBEBİYLE
HER SOKAK İNŞAAT ALANI’
Mumcuoğlu, mahalle
içerisinde örnek
gösterilecek işler yapan
inşaatların da
olduğunu belirtti.
Özellikle
Yeşilyurt
muhtarlık
ofisinin
karşısındaki
inşaat
alanını
örnek veren
Mumcuoğlu,
“Bu, dört
katlı bir
binaydı.
Binanın
Muhtar
Cadde ve sokaklarının hemen hemen
etrafını bina
hepsinin yemyeşil olduğu Yeşilyurt
yüksekliğince plakalarla izole ederek,
Mahallesi’nde görev yapmakta olan
etrafa dağılması beklenen pisliğin önüne
mahalle muhtarı Sedat Mumcuoğlu, 37 yıldır
geçtiler. Aynı zamanda yıkım sırasında trafik
Yeşilyurt’ta bir taksi durağında hizmet vermekte
akışına engel olmadılar. Mahallemizde böyle
olan Zeki Kayışkıran, mahalle sakinlerinden
örnek inşaatlar da var, sıkıntılarımız daha çok ara
Tayfun Sayın ve Halil Yavuz’la Yeşilyurt’un hem
sokaklardaki inşaatlardan kaynaklanıyor,” diye
güzellikleri, hem sorunları hakkında konuştuk.
konuştu.
‘KENTSEL DÖNÜŞÜM SEBEBİYLE
HER SOKAK İNŞAAT ALANI’
Kentsel dönüşüm faaliyetlerinin ivme
kazandığı Yeşilyurt’ta, neredeyse her
sokakta bir inşaat sahası görmek
mümkün. Mahalle muhtarı
Mumcuoğlu, inşaatlarla ilgili en
önemli sorunun çalışma saatleri
olduğunu belirtti. İnşaat işlerinin
sabah saat 7’de başlaması
sebebiyle oluşan gürültünün
mahalleliyi rahatsız ettiğini
söyleyen Mumcuoğlu, bu konuyla
ilgili Bakırköy Belediyesi Encümen
Başkanı Mimar İsmail Taş ile gerekli
görüşmeleri yürüttüğünü ve işe
başlama saatinin sabah 07:00’dan,
08.30’a çıkarılması için çalıştığını ifade etti.
‘SOKAKLARA GİREMİYORUZ’
BELEDİYEYLE İŞBİRLİĞİNE
TAM PUAN
Bakırköy Belediye Başkanı Bülent
Kerimoğlu’nun da ikamet ettiği
Yeşilyurt Mahallesi’nin muhtarı
Mumcuoğlu, “Belediyeden yardım
talep ettiğimiz her konuda ivedilikle
sonuç alıyoruz. Öyle ki, bazen
taleplerimizin aynı gün içerisinde
gerçekleştiğine bile şahit
oluyoruz,” diye konuştu.
Mumcuoğlu, aynı zamanda, nadiren de olsa elektrik kesintilerinin
yaşandığı Yeşilyurt’ta, Sipahioğlu
Caddesi’nin bir kısmında yer üstü
Zeki
kablolarıyla taşınan elektriğin, bölge
Kayışkıran
için yeterli olmadığını, bu konuyla ilgili
yaklaşık bir yıl önce BEDAŞ’la yazışmalarını
başlattığını, fakat hala sonuç alınamadığını
belirtti.
İnşaat çalışmaları sırasında araç trafiğine
SAĞLIK OCAĞI YOK
kapatılan yolların işlerini aksattığını ifade eden
esnaf Zeki Kayışkıran, yollarda kazıldıktan sonra
Nüfusu yaklaşık 7000 kişi olan Yeşilyurt’ta bir
kapatılmayan,
sağlık ocağı yok.
düzenlemesi
Mumcuoğlu, bir sağlık
yapılmayan
ocağı açılması için
asfaltların da tehlike
uygun arsa tespiti
oluşturduğunu
yapıldığını, çalışmaların
belirtti. Yeşilyurt’ta
sürdüğünü ve kısa süre
yaşıyor olmaktan
içinde bu sorunun
memnuniyetini dile
çözüleceğini de
getiren mahalle
söyledi.
sakini Tayfun Sayın,
bu sorunların bir
‘ESKİ YEŞİLYURT’U
anda çok fazla
ARIYORUZ’
binanın kentsel
Mahalle esnaflarından
dönüşüme
Zeki Kayışkıran,
girmesiyle alakalı
“Yeşilyurt da bir hayli
olduğunu söyledi.
göç aldı.
Bir başka mahalle
Muhtar Sedat Mumcuoğlu
Mahallenin eski
sakini Halil Yavuz,
sakinlerinden de çok
ve Mahalle Sakini Halil Yavuz
inşaat çalışmaları
giden oldu.
sırasında sokakların
Şimdilerde de hafta sonları diğer ilçelerden gelen
trafiğe kapatılmasının alternatifi olmadığını, bu
kişiler mahalleyi hem kirletiyor, hem buradaki
duruma biraz sabredilmesi gerektiğini
düzeni bozuyor. Mahalleli hafta sonlarında eve
düşündüğünü belirtti. Mahalle muhtarı
hapis kalıyor.
Mumcuoğlu, kentsel dönüşümün parsel bazında
değil de, ada bazında gerçekleştirilmesinin, mevcut Eski Yeşilyurt’u çok arıyoruz,” diye konuştu.
Kayışkıran, aynı zamanda mahalledeki otopark
sıkıntıları ortadan kaldıracağı kanaatinde
alanlarının ihtiyacı karşılamadığını da belirtti.
olduğunu söyledi.
“Sokaklara giremiyoruz”
HEM HAYVANLARLA,
HEM SANATLA İÇ İÇE
Doğayla iç içe geçen bir yaşam alanı olan
Yeşilyurt, pek çok sokak hayvanına da ev sahipliği
yapıyor. Sipahioğlu Caddesi’ndeki, Omurtak
Apartmanı girişinde bulunan kedi evleri,
mahalledekilerden
sadece biri.
Aynı zamanda
çevre
düzenlemelerinde
kullanılan Umut
Çetiz, Ivan
Tsiskadze ve Ali
Noori Ali Sataa
gibi sanatçıların
heykelleri,
mahalleliye sanatla iç içe
yaşama olanağı sunuyor.
Arzu GİRİT
K U R B A N B AY R A M I N I Z I
EN ÇTEN
DLEKLERMZLE
KUTLARIZ
30 AĞUSTOS
ZAFER BAYRAMI
30 Ağustos Zafer
Bayramı, Türkiye’nin her
yerinde olduğu gibi
Bakırköy’de de coşkuyla
kutlandı. Çelenk Sunma
Töreni ile başlayan
kutlamalar, akşam
Dikilitaş’tan başlayan
Fener alayı sonrası
Özgürlük Meydanı’ndaki
Moğollar konseriyle geç
saatlere kadar sürdü.
Caddeler ve
meydanların, bu bayramı
borçlu olduğumuz Gazi
Mustafa Kemal Atatürk
resimleri ve Türk
Bayrakları ile süslendiği
kutlamalarda herkesin
dilinde birlik ve
beraberlik mesajı vardı.
ARZULANAN GÖRÜNTÜ
Yazısı 13. sayfada
Download