AVRASYA İNCELEMELERİ MERKEZİ CENTER FOR EURASIAN STUDIES RUSYA'NIN DOĞU AVRUPA'DAKİ NÜFUZU ARTIYOR! 11.01.2017 - Timeturk, 10 Ocak 2017 Eski Sovyet ülkesi ve Doğu Avrupa'da yer alan Moldova bir taraftan Transdinyester bölgesindeki ayrılıkçı gruplarla bir taraftan da Rumen halkının Romanya ile birleşmesi isteği arasında mücadele ediyor. Böylesi karmaşık bir ortamda geçen yılın sonunda yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin galibi Rusya yanlısı İgor Dodon oldu. Ülkedeki gerginlik ve karamsarlık daha da belirgin hale geldi. En önemlisi Rusya'nın jeopolitik etkisi bölgede egemen olmaya başladı. İkinci turda Avrupa yanlısı rakibi Maia Sandu'yu yüzde 54 ile geride bırakan Dodon, ilk icraat olarak ülkenin Rumence olan resmi dilini Rusça yaptığını açıklaması yeni yılın ilk şokunu ve ülke içindeki Avrupa ve Romanya yanlılarının Rusya taraftarları arasında kıyasıya bir mücadele verileceği beklenmektedir. Başbakan Pavel Filip derhal Brüksel'e gidip Avrupalı yetkilerle görüştü. Ancak Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde lider ve misyon sorunu yaşandığından dolayı Moldova'daki gelişmelere seyirci kalmaktan başka bir seçeneklerinin olmadığı da bir gerçektir. Aynı coğrafyayı paylaştığımız ve bizim eski topraklarımızda cereyan eden oldukça önemli jeopolitik hareketlenmeler Rusya'nın arzu ettiği belki tam olarak planlamadığı ama kendi isteği doğrultusunda gerçekleşiyor. Suriye'de Rusya ve Türkiye'nin son zamanlarda birlikte hareket etmesiyle azda olsa barış yolunda bir ışık göründüğünü söylemiş olsak mübalağa etmiş olmayız. Ancak Rusya sadece Suriye'de değil Ermenistan, Belarusya, Ukrayna'nın bir kısmı ile Kırım'ın işgali daha önce Gürcistan'dan kopardığı Güney Osetya ve Abhazya'ya hakim oldu. Bunlar yetmezmiş gibi yaklaşık bir ay önce Bulgaristan ve Moldova'da yapılan seçimlerin Rusya yanlısı kişilerin kazanmasıyla Rusya'nın bölgede artan jeopolitik etkisi gittikçe artmakta olduğunu gösteriyor. Ukrayna krizinde AB'nin ve etkili ülkelerin sessiz veya etkisiz kalmasıyla bölgemizdeki jeopolitik tablo Rusya lehine değişmeye başladı. Tatar ve bir Türk limanı olan Kırım gibi tarihi ve önemli bölgenin 2014 yılında Rusya'nın egemenliği altına girdiğinde yapmış olduğumuz analizlerde yakın gelecekte sıranın Moldova ve Transdinyester'e geleceğini belirtmiştik. Her ne kadar kanlı bir darbe ile gelmediyse de seçimlerin hileli ve gayrı meşru yollarla elde edilen oyların sonucu olduğunu hepimiz biliyoruz. Komşu Bulgaristan'da seçimleri eski Hava Kuvvetleri Komutanı Rumen Radev ezici bir güçle kazandı. Sosyalist ve Komünistlerin oyunu alarak ülkenin yönünü AB'den Rusya'ya çevirdi. Rusya resmen dağılmak üzere olan AB üyesi oldu. Kim bilir, belki masayı dağıtan Rusya olur. Moldova'yı Rusya'ya kaptırmamak için yalandan ve göstermelik bazı görüşmeler yapan AB ilerisini göremeyerek burasını da kaptırdı. Yapmış olduğu yardımlar, Batı yanlısı ama, hırsız ve beceriksiz iktidarlar tarafından halka değil kendi menfaatleri için kullanıldı. Vahşi kapitalizm eski Komünist ülkelerde kol geziyor. Halk bir kötüden kaçarak diğer kötülüğün kucağına düşüyor. Bulgaristan ve Moldova'da da tam da böyle oldu. Rumence dilini değiştirip halkına ve tarihine ihanet ediyor Her iki ülkenin kazanan yeni liderleri ilk yurt dışı ziyaretlerini Moskova'ya yapacak olmaları izlenecek siyasetin nasıl şekilleneceği şimdiden ortaya çıkmış oldu. Kalkınma ve yatırım için para ve fonları Batı'dan alacaklar ama siyasi emir ve direktifleri ise Rusya'dan alacaklar. Önemli olan bizim bu devletlerle aramızın nasıl olacağıdır. Eski topraklarımızın birer parçası olan Moldova ve Bulgaristan'da soydaşlarımız ve Müslüman kardeşlerimizin olması nedeniyle ilişkilerimizi iyi tutmak zorunda olduğumuz bir gerçektir. AB ile 2014 yılında imzalanan işbirliği anlaşmasını referanduma götüreceğini açıklayan Komünist ideolojiye sahip Dodon buradan da zaferle çıkarsa Moldova resmen Rusya'nın kansız ele geçirdiği bir ülke olacak. Zaten hukuksuz ve şuursuzca ülkenin dilini Rumence'den Rusça 'ya çevirmesi ne denli militan ve kararlı olduğunun en önemli işaretidir. Henüz daha toy olan yeterli politik bilgisi olmayan 41 yaşındaki Dodon'un yaptığı iş akla mantıkla izah edilemez. Rusya'ya yaranmak için kendi tarihine ve milletine ihanet ediyor. Yıllardan beri Rumence konuşan ve yazan halk birden Kiril alfabesine mecburen döndürülüyor. Tam bir saçmalık ve diktatörlük. Moldova halkının yüzde ellisinden fazlası Latin Rumen asıllıdır. Moldova halkı diye bir halk topluluğu da yoktur. Bu kişiler Rumen halkıdır. Ancak ülke içinde SSCB zamanında sürgün veya iş için gelen Bulgar, Gagavuz Türkü, Rus ve diğer milliyetlerden insanlar vardır. Ancak toprak parçası olarak ana gövdeyi Rumen halkı oluşturur. Burasının bir Rus bölgesi haline getirmek gerçek anlamda despotluk ve faşistliktir. Sandıktan özgürlük değil resmen kaos ve kargaşa çıktı. Soydaş Gagavuzların özerklik statüleri için şimdilik bir söylem olmasa da Türkiye Rusya ilişkilerinin seyrine göre soydaş Gagavuzların durumu da şekillenecektir. Sadece Suriye bağlamında değil aksine Ukrayna, Bulgaristan ve Moldova ekseninde de Rusya ile ilişkilerimizi daha tartarak hareket etmemiz anlamına geliyor. Avrupa'nın en fakir ve yoksul ülkesi olan Moldova ekonomik olarak batmış ve hiç bir alanda başarısı yok denilebilir. Yolsuzluk, Rüşvet ve mafya ilişkileri ülkenin bir gerçeği haline geldi. Başımıza bela olan bebek katili PKK ve DHKP-C gibi terör örgütleri çok önceden beri burada ciddi faaliyet gösteriyor. İnsan ve uyuşturucu kaçakçılığını ayrılıkçı Transdinyester ve ülkedeki Komünist yetkililerle birlikte yürütüyor. Terör örgütlerinin suç ortakları devleti ele geçirince illegal faaliyetler boyut değiştirerek daha karmaşık bir hal alacak. Moldova yönetimi tam olarak koltuğuna oturmadan olabilecek olumsuz gelişmeleri şimdiden engellemek için çalışa yapılmalıdır. Önümüzdeki yıl içinde yapılacak olan parlamento seçimleri Moldova için tarihi bir dönem noktası olacak. Cumhurbaşkanlığı gibi hileli oylar parlamento seçimlerinde de tekrarlanırsa o zaman siyasi ve ekonomik kriz bahane edilerek Moldova Rusya'ya ilhak olmak için senaryo üretecek. Başkent Kişinev'deki yabancı misyon şefleri ülkelerine bu doğrultuda bilgi notu geçmeye başladı. Ayrılıkçı Transdinyester bölgesinin de lideri yeni değişti. 44 yaşındaki sözde ülkenin eski İçişleri Bakanı Vadim Krasnoselskioyların yüzde 70'ini alarak Kişinev'deki eski dostu Dodon ile doğrudan temasa geçeceğini belirtti. Romanya ve AB Moldova'yı kaybetti SSCB sonrası dünya siyasetindeki aktörlüğünü kaybeden ve kendi iç sorunlarıyla boğuşan Rusya Vladimir Putin liderliğinde toparlanmaya başladığını görüyoruz. Kaybetmiş olduğu bölgeleri ve ülkeleri tekrar kendi ekseni etrafına toplamaya başladı. Bunda en büyük etkinin ABD'nin saldırgan ve kendinin dışında kimseye hayat hakkı tanımaması ile destek verdiği iktidarların yolsuzluk yapmaları ve ülkelerinin kaynaklarını bitirmekle suçlanması gelmektedir. AB'nin dünya olaylarına duyarsız kalmasıyla Batı dünyası güvenli bir liman olma özelliğini Moskova'ya kaptırdı. Putin bu boşluğu doldurarak kazançlı çıktı. Doğu Avrupa ve Ortadoğu bölgelerinde bu politika etkisini gösterdi. NATO ve Batı dünyası Rusya'yı durdurmak için ekonomik ambargo uygulamaya başladı. ancak Rusya gibi bir ülkeye ambargonun tam anlamıyla işletilemeyeceğini herkes bilse de yaptırımların izlerinin, az da olsa, görüldüğü bir gerçektir. Bir şey yapılmıyor demesinler diye Ambargo her daim uzatılıp duruyor. Rusya'ya değil aksine ürün satan işçi ve köylülere darbe vuruldu. Buna karşılık Rusya Transdinyester bölgesinde bulunan terörist grupları kullanarak Avrupa'ya daha çok uyuşturucu madde sokarak hem gençliğin hem de ekonominin çökmesine ivme kazandırdı. Ekonomik gücü olmayabilir ancak enerji geçiş güzergahı ile potansiyel terörist gücü ve stratejik konumuyla Moldova Rusya için çok önemlidir. Romanya kendi imkanlarıyla soydaşlarının yaşadığı Moldova'da halkı kendi yanına çekmek için uğraşıyor. Ancak ülkenin başındaki Alman asıllı cumhurbaşkanı Klaus Iohannis bu beceriyi gösterecek çapta değil. Her şeyden önce Rumen halkının çıkarından çok Almanya'nın çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Gerçek bir Rumen vatandaşı ülkesi ve halkı için mücadele eden ve vatanperver olduklarını yakından bilirim. Ülkedeki seçimlerde birinci çıkan Sosyal Demokrat Part (PSD) başbakan adayı olarak ülkenin Müslüman Tatar Türkü olan Sevil Şahaydeh'i aday gösterdi. Ancak Almanya ve AB'nin tepkisi üzerine cumhurbaşkanı Iohannis bu talebi reddetti. Dolayısıyla halkının ve ülkesinin değil emperyalistlerin emrinde olduğundan dolayı Moldova'daki Rumen halkı için bir atılım yapması beklenmiyor. Avrupa'nın en yoksul ülkesi Moldova ve Transdinyester bölgesi hem SSCB hem de Rusya tarafından Avrupa'ya sızmak için adeta Truva atı olarak kullanmıştır. Yıllarca Osmanlı döneminde yönetimimizde bulunan Boğdan yanı Moldova gerçek anlamda Rus değil Rumen kökenlidir. Dünyanın en güzel, kaliteli ve manevralardan uzak tutulmalıdır. Kaynak/Source: muhteşem aromalı üzümlerinin yetiştiği Moldova siyasi