D00001c4s1-4y1955.pdf 20.02.2010 14:40:17 Page 59 (1, 2) Yıl Cilt : IV, : 1955 ' Sayı : III-IV . ILAHiYAT FAKÜLTESi D€RGİSİ "' ANKARA ÜNİVERSİTESİ iLAHiYAT F AKÜLTESİ TARAFINDAN ÜÇ AYDA BİR ÇlKARlLIR III- IV 1955 KÜLTÜR MATBAASI-ANKARA ı 957 . -------------------- İSLAM MİMARİsİ , , Çeviren: Nerınİn SİNEMÜGLU .. . Se~ar .~ayri «Gerçekten, Allah güzeldir ve güzelligi sever.» Muhammed: Aynı dinden olqıı milletlere kar~ı,' Büyük' Harp esnasında be~ yıllık propaganda neticelerini iyi bilenler dü~man memİeketlerin ahalisi gibi hemen' hemen .. aynı kültür ve medeniyete sahip aynı ırk. mensubu kimselerdir ve bunlar bin üç yüz yı]dan .ıberi süre geIen zararlı birptopagandadan sonra hakikati göremi~ yen Avrupa ve Amerika'da müslümanlar. ve İslamiyete kar~ı her çe:;ıit dolap ve yalanların atasözü haline gllmesini yadırgamıyacaklardır. Zaman zaman Avrupa ve Amerika'da hakikati az çok görebilen alimler olmu~tur ve bunlar insanların hakiki saa~eti yolunda İslamiyetin ve müslümanların hissesinedikkati çekmi~lerdir. Fa;kat bu boşlukta bir feryat olarak kalmıştır. Asırlar boyunca devam eden kötü düşünceler bir kaç sene içinde silihemez. Batılılara göre İslamiyet terakki yolunda bir mania idi. İslamlıkta kadının ruhsuz oldugu, umumi. bir inançtır. islamiyete karşı san'at ve ilim düşmanıdır di- . ye ithamlar olmuştur; ahlaklarının düşük oldugu da söylenmiştir. Bütün bunlar mütenakız (= çelişik) vakıalar karşısın,da söylenmiş ve 'söylenmektedir. Kadın ve erkek her müslüman için ilim yolunda gitmek hakikati aramak gerçekten bir vazifedir. Kur'an böyle emiirlerl:edoluıdur v,e bu hususta Peygamberin nasihatları çok kuvvetlidir; «ilim ögret, kim ögretirse ögretsin Allahtan korkar; bunu arzu eden Allaha tapar; ondan bahseden Allahı metheder; onu ögreten sadaka dagıtır; ona malik olan hür~et ve saygı timsali olur. ilim bizi hata ve günahtan korur; cennete giden yolu aydınlatır; seyahatlerde koruyucumuzdur, çölde dayanagımız, yalnızlıkta arkadaşımızdır. Bize hayatın zevk ve. dertlerinde önderlik eder; arkadaşlarımız aTasında bir süs gibi, düşmanlarımıza karşı bir kalkan gibi hizmet eder,' onun vasıtasiyle iyiyi ve dogruyu tespit. etmek için tayin ettikleriniyükseltir. Bu:qların hatıraları yaşayacak olanlardır. ilim cehaletin zayıflıgı için kati bir devadır, haksızlık gecesinde parlak bir fenerdir. İlmi çalışala oruç tutmak kadar meziyetlidir; telkinleri duadan aşagı degildir; aliceneıp bir kalpte en yüksek hisleri uyand~rıyor, zayıflara dogruluk ve faziletin insani emri., ni veriyor.» Okuyucuya islam mimarısinden bahsetmeden önce islamlık hakkında biraz. fikir vermek yersiz olmayacaktır. tık adımda hayata tam bir bagMık veI'cligi için diger dinlerden ayrılır. Avrupa ve Amerika'da bugünlerde anla~ıldıgı gibi dm' manada bir din degildir. Husus! bir i~ degildir. Kilise ve camiye gitmek ve bazı seremoni yapmak için degildir. Hayatın bütün faaliyetine nüfuz etmi~tir. O ken .. disİ hayattır. O Almanların «Erlebnis» dedikleri ~eydir. İbadet, oruç ve hacc~ı 69 gitmek V.s. İslamlık degildir. Bunlar İslamiyetin sadece sözde unsurlarıdır. Onlar İslamiyeti korumanın, aşkın, Allaha olan vazifenin ve yaratıklarının ve kendisipinyardımcılaridır. Saniyen İslamiyet Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa. ve Muhammed, hakikatte yıllar boyunca dünyanın her tarafındaki. peygamberler tarafındari ögretilen Kur'. an'da bildi~digi gibi bir dindir. Allah dünyanın bütün insanlarına kendi, habercilerini göndermiştir. Böylece, hakikatte'rnuhtelif zamanlarda ve memleketlerde çeşitli elçiler tarafından ögretilmesine rağmen yalnız tek bir din vardır. Bu dine Allah tarafından İslamiyet denmiştir. qoethe'nin dediği gibi: «Eger İslamiyet, Allaha teslimiyet demek olsaydı hepimiz tslamiyet i'Çinde ya.iar ve ölürdük>,. Ve hatta <<Kur'anın başlıca gayesi üç farklı )in mensuplarını birleştirmek gibi görünÜD>.Kant diyor ki: .<-<Gerçek .t-ek pir d'l1.vaI'dır». Hak,ilkaten İslami doktrinlere göre bütün peygamberler aynı dini öğretmişlerdir, fakat bu ilk öğretilen bilgiler kaybolmuştur. Çünkü değişik menşeli iniıhtelif doktrinlerle karıştırılmıştır. Bu sebeple gerçeği sahteden ayırt etmek im~ansız olmuştur. Yalnız Muhammedih öğrettikleri bize kadar orijinal şeklile gelmiştir. İslamiyetin hiç bir düşmanı mümkün olan her gayrete rağmen Kur'anın orijinal şeklini muhafaza etmedigini ispata muktedir olmamıştır. Bunun için Allahın bütün elçilerinin öğrettikleri Kur'anda muhafaza edilmektedir. İslamiyetin en büyük tarafı, hakikatin bütün .büyük öğretmenlerini tanımasıdır. Onun için Kant'ın dediği gibi bütün dinlerin kaybolduğu ve tekrar insanlıgın tek hakiki dini olarak meydana çıkan yegane dindir. Salisen İslamiyet müminlerinin temelsiz hiç bir şeye inanmasını istemez. Bir müslüman mantığa aykırı olan hfç bir şeye inanmağa mecburdeğildir. Şayet, demek caizse tek dogma şudur: «Allahtan başka tanrı yöktur ve Muhammed onun elçisidir.» Bu müslümanların inanç formülüdür. Bunun bir defa tekrarı bir insanı müslüman yapar. Eger s()nradan İslamiyetin kaidelerini takip etmez se kötü bir müslümandır. Allaha inançtan' .diger bütün peygamberlere, ölümden sonra' ikinci bir hayata, mükafatlara ve cezalara inanç doğar. Bu inanç, mantığı tekzip etmez. O mantı~ın üstü:ndedir, mantıksız değildir. Rabiyen İslamiyet sadece' münferit bir şahsın değil fakat kaİnatın dinidir. Eğer hakkında kafi bilgisi. varsa sosyalizmin kabul edebilecegi tek dindir. Sadece o harbi durdurabilir. Sadece o dünyayı büyük bir aile yapar. Onlarsız hiç bir cemiyetin uzun zaman yaşıyamıyacağı sosyal faziletleri öğretmekle kalmaz takvi~e eder, hakikatte bu faziletlerin kullanılmasını lüzumlu yapan müesseselerin kurulma<;ını mecbur kılar. Bu manada İslamiyet insanlıgın iyiligi için bir teşekküldür. Teferruata girmek imkansızdır. Okuyucunun bana bir çok sual sorabileceğini ve ~ünyada İsla.miyeti nasıl değişik gördüğünü biliyorum. Mesela; kadın, İşlamiyette ruhsuzdur denmesi ne çok uzak olarak Kur'an'da daima erkeğe eşit. olarak bahsedilir. Kur'an kadın için . arkadaş manasına gelen «Sahibeh» kelimesini kullanır. İslainiyette kadın tamamen hürdürve mükemmel bir şahsiyettir. Hiç bir din onu İslamiyet kadar yükseltmemiştir. Fakat, dedigim gibi burada te'ferruata kaçılamaz. Benim maksadım gelecek çalı~hıalar için alakayı çekmektir.' Allah tarafından insanlara son mesajını bildirmek üzere seçilen Muhammed 569 veya 570 Nisanında Mekkede doğdu. Onun çocukluktan itibaren bütün. hayatı numune olacak şekilde geçmiştir. Şehrin itimada şayan bir şahsı idi. Yimlibeş ya'aında iken ölümline kadar beraber yaııadığı kendisinden yaşça iki misli büyük bir dulla evlendi. Kırk yaşında iken vahiy vaki oldu. Başlangıçta az muvaffakiyet ve :.1, '.: . • / 70 çok itirazIa kar~ıla~tı. Çok geçmeden ~iddetli zulme maruz kaldı. 622'de davetedildiği Medine'ye gitti. Mekkelilerin Medinelilere olan dü~manlığı arttı. Bazı mücadeIder 'Oldu. Medine iki defh. hücuma uğr:adı ve muhasara edildi. Bu İslam devletinin kurulmasına yol açtı ve Muhammed n~hayet bir dinin,' devletin ve bir kültü~ rün. kurucusu oldu. . . Çok geçmeden bütün Arabistan İsJamiyeti kabul etti ve onunnüfuzu altına girdi. Muhammed 632'de öldü ve Ebubekir İslam camiasının başı olarak ou takjp etti. Ebubekir dünyada ilk hakiki demokrat devlet olan İslam Cumhuriyetinin ilk Halifesi oldu ve onu, idaresi aıtında süratle geli~en İslam Cumhuriyeti içine bütün İran ve İlk Roma İmparatorluğunun büyük bir kısmını birleştiren Büyük Ömer takip etti. Çokgeçmeden Atlantik'ten Pasifik sahillerine kadar uzayan sahalarda müslümanların <<Allah-ıEkber» avazeleri duyuldu. Böylece yüzlerce, farklı kültür ve medeniyet sahibi milletler İslamnüfuzu tahına girdiler. Bir çok memleketlere ekilen İslamiyet tohuıru en harika meyvasını verdi. Gayri müte~ eanis büyük bir insan kütlesi a~ağı yukarı aynı cinsten olan bir kütle içinde eridi. 'Bundan İslamiyetin birl~şik kültürü. doğdu. İslami kültür birçok kültürlerin . tüplamııi:de.11doğmuştur: Bugün İslam dünyası çe~itlilik birleşiminin en harika "alalıietidir. II. . İslami müesseseleraslında lüzum ve ihU,yaç duyulduğu ıçın doğmuştur. İhti~ yaç keşfin anasıdır. Müslümanların kültür ve n\edeniyette' pek az. hissesi olduğu söylenir. Bu bana Mark Twain tarafından anlatılan komik fakat öğretici birhi. kayeyi hatırlatır. O bir defa meşhur bir vaizi dinledI. !Ayinin sonunda rahip vaa~ını metheden fakat içinde yeni hiç birşey bulunmadığını söyleyen Mark Twain'e takdim edildi. Muharririn evinde içinde vaazın her kelimesinin mevcut bulunabileceği bir kitabı vardı. Tabii köy papazı', bunu, bunun ancak ancak dün ak. ~am hazırlamış olduğu ve hiç bir yerdebulunmasına imkap. olmıyan yeni bit vaız olduğunu söyliyerek . şiddetle reddetti. Mark Twain sadece kendisine kitabı göndereceğini söyledi. İlk postada köy papazı lugatı aldı. Müslümanlar dünyanın gördüğü en müsamahakar insanlardır. Onlar her za.. man faydalı buldukları herhangi bir şeyi kabul etmeğe hazırdırlar. Yabancılardan bir şey - öğrenmeyi küçümsemezlerdi. Peygamberleri demiştir ki: <<Akılsa.dık olanın yol gösteren devesidir, nerede ıhulursanonu yakala».' Fakat onlar başkalflI'ından nealmı~larsa ona kendilerinden öyle bir renk vermişlerdir ki kendi i~. teri gibi addedilmiştir. Agra~daki Tac Mahal Hinclistan'da, İspanya'qaki İslam zekasının neticesi olan Elhamra. gibi, İslamiyetin mahsulüdür. Her ikisi de bilinen hiçbir~eyin taklidi değildir. İkisi de fikir, plan ve kompozisyon baiHm:ı~dan orij~naldir::Birİ Doğu'da, biri Batı'da. Birbirlerinden nekadar farklı!. Fakat her ikisi:iı'd~<detslami ruh hakimdir ve onları birleşik bir kültürün mahsulll yapıyor. A~iupa medeniyetinin. İslamiyete ne borçlu' olduğu dünyaca az 'bilinh', Bilnun aksine olarak İslamiyet hakkında tamamen .yanlış düşünceler hüküm sül'-ı:l:ı.el{t~ ve müslümanlar sah'at -dü~maııı olarak addedilmektedirler.' . Eğer ben Pey'gan:ıb~i'in «Gerçekten, Allah güzeldir ve güzeJliği sever» sözünü tekrar ederseın bunt1tekzip edebilirve dinlerinin kafi tesiri altında' müslümanların yaptı~ları şan'at eserlerini gösterebilirim. Avrupada müslüman sari'atınınenbüyük mütehas- ve 71 sısı Prof. Sarre «Orta Zamanİ:ırda Avrupanın' bütün kıym$tıi ve lüks ~eylerin;i ıjark dünyilsından aldığinı ve bütün san'atk&rane faaliyetlerin, yüksek ilim ve her türlü konforun,' uzun zamandan berivatanı olan ıjarktan gelen ipekli ku maıj ve, halıların batının süsü oİduğu ve Rönesans devrinde İtalyan resim sah'atının renk inkişI3fında mii!him t:esir( olduğunu hatırlıyamaırnası, şark İslam sa~'atmm ıbu kada,I' az tanınması hayret veriddir.» diyerek bunu tam manasiyle ifade etmiıjtir. . " ,'\, Eğer ben müslümanların çeıjitli ilim ve san'attaki payını, hayata nasıl yeni bir mana verdiklerilli, günlük konforumuza nasıl yeni ilaveler yaptıklarını birer birer anlatmııj olsaydım, mevzuumun hudutlarını çoktan a~mış olacaktım. Kağıtsız, terazisİt", pusulasız, ~ekersiz, kimyasız ve çamaıjırsız' bir hayat tasayvur edin belki böyleee ibi,z,modem medeniyetin İslam dünyasına olan borcu hakkında küçük bir tikir edinebiliriz. Fakat ~iındi dikkatimizi bu küçük kitabın mevzutina çevirelim. III Nasıl her milletin dinlerinin, hükumetIerinin, örf ve adetlerinin' tarihçesi kendi mimari anıtlarında görülebilirse aynı ıjekildemüslümanların mevcut yapılaı~ı da bunların iman prensiplerini, sosyal ve fikrihayatlarının hususfyetletin;i; muhte~em imparatorluklarının geliıjmeve birleıjmesini belirten e~siz .bir kaynak teıjkil ederler. . ' . . o- İslamiyet her ıjeyi içine alan bir din olduğundan onun sözde ihadet eyi lan cami, müslüman hayatının merkezini te~kil eder. Müslümanların yaptığı< ilk bina, içinde Peygamberin de namaz kıldırmııj olduğu, 623'de in~a edilen Medinedeki mesçittir. Bu mesçit aynı zamanda İslam cemaatının toplantı yeri idi; Ya": bancılarırr kabul ve misafir edildikleri bir ev olarak da kullanıldı. Peygamberin hususi ikametgahı da bubinaya bağlıydı ve halen de kendiısi omda Elbubekir Ömer ile birlikte metfun bulunmaktadıl'.O zamandan beri dini "ve siyasibirliğin, maneviyat ve cemaatın, iman ve aklın sembolü olan bu ilk ibadet evi, 'sıksık:tamil' gÖrdüğÜ ve koİayca anİaıjılabiliİ' ıjekilde büyütülmüıj ôlduğundan esas.yapının saclece ilk yeri tespit edilebilmektedir. Mamafih o kendinden sonrakica:riiil~re modellik etmiıjtir. .,' '('\ ve Umumiyetİe müslüman camisine, camiin büyük veya küçük oluıjuria'gÖr~, bir kÜtüphane, mektep, fakülte veyabir üniversÜe, 'talebeİer ve seyyahlar içİn bir imaret, muiıtaçİar için bir aıjhane, hamam ve yıkanma odaları' bazan.birlia~talıane ilave edilmiıjtir. Bazan müessisin mezarı da onun bir parçasını :.te~:kil:~d~. şüphesiz cami en mühim bir toplan'tı yeriydL Mahalli ıjura oradatopl~haigı;~glbi milletvekili seçimİerincle oy atılacaİ{ y~rler de orada bulunuyordu.' :';.>;>;~~t,;,; Kutsilikle~indendolayı iyi korunmuıj olan camlıer vetürb'el~tmil~,iU#i~ll mimari anıtlarının en çok ömürlü olanlarıdır. Sivil binalkırdan pek az!talın¥?'V~rdır. Fakat bugÜn eİimizde ı~üsiümal1 mi marisine ait eksiksiz tam bilgi v~i'~h,"~~, .killer mevcuttur. Burada teferruata girmemiz mümkün değildir., Şarklıbi'r,'~eyimle", mevz)l ~iı;vazoyasığdırılması ,mümk üp.',olmayan Okyanus. kadar .geİ1{~t~t"'$Ckha, 'Mag~bÜe~, A~apiar, 'Türkler:: Berbe'riler; Hintiiler, Zenciıer, 'çiniÜer~c~v~iılargibI nüfusian 27'0-350milyon tutarında, birbirinden apayrı, 4\tlantik'kıyıfa,. rınd~p Pasifik kıyılarına kı~H;laruzayan bölgedeki insanları içinealdi~ıhdlii 'çbk , , " , • ." ,."':} ''''''':, <,', 72 geni~tir. Hakkiyle bir iki satıra degil, bir kaç yüz. sahifa için,e dalü sıgdırılamaz. Benim maksadım sadece, okuyucunun pek az bilinen ziyadesiyl~ yanlış anlaşılmış olan İsUım kültürü mevzuuna alaka ve ~empatisini celbetrnek ve ikaz etmektir. Bu kültürün prıensipleri şimdi batıda ika~'ançzeminidir ve kendini hissettirmeksizin dünyanın her tarafına. yayılmaktadır. Politik, kanuni ve ahlak reform harek~tleri aşagı yukarı bunun neticesidir. B,~h sÜratle ve gözü ,kapalıbir şekild~ ona. doğ;ru yürüyor. Bu sebeple nereye dogru, gidildigini bilmek daha akıllıca l;:ıir ha~ reket olmıyacak mıdır? '" İslamiyet, san'atı ve dolayısiyle mimarisi beynelmileldir. Böyle ögrenme: maksadiyle yapılan çalışmalar insanlığın' selameti için en ehemmiyetlisi olabilir. Sı::ladin İslam mim.arısini şu şekilde beş sınıfa ayırıyor: Suriye-Mısır, İs-; panya ve bütün Kuzey Afrikayı içine aljnak şartiyle Magriibi,. İran, Osmanlı ve Hint. Başlangıçta müslümanlar mevcutbinaları kullandılar ve onları ihtiyaçlarına uydurduhr. Böylece kiliseler camiler~~çe;vrildi. Sonraları eski 'bina ve harabe-lerden aldıkları malzemeden istifade ettiLer. Bu da tükendiği zaman kimsenin yardımı olmaksız~n kendi zekalerından f~yda lanmağa, mecbur, kaldılar. «Her memle" kette tanzimi birbirine benzemeyen menkıbelerinde dini bir tevekkül ve minnet ı~uhu esen, şekil ve renk birleşmesiyle göz kamaştıran tezyinah, ile kendi stil.leri meydana çıktı. Mamafih hepsinde de Kuran'ın ~airane rapsodisinden ve yerli _ve esrarlı sistem ihtiyacından mülhem olan umumi bir be1l2eyişi muhafaza etti. Büyük Müslürrüm İmparatorlug-Unun İll"qhtelif kİsımlarındaki umurru inanç ve sıkı bağ; herkes tarafından elde edilen çeşitli' t~crübe ve bilgiyiher tarafa geniş mik~ tatda" yaymiştır. Her san'at kolunun kai deleri tamamenanlaşılmış ve onların tatbikatı,zEmginliğlıı artması ve imparatorun" cömertligi ile takviye edilerek, kolay~ 'la:şıp; rağbet gölüp terakki etmiştir. Arap talebesinin göster~igi ilk niğbet'in mimarı ineziyetin, mükemmelliğin inkişafı nda mühim raIli olmuştur.» (Scott) Eğer memleket ve iklimfarkları göz önünde tutulursa müslüman mimarısİnin mütecanis ve benzer olduğu ve kendine has karekteristik özelliklere sahip bulunduğu söylenebilir. Bütün kUvvet Allah'ın birliğinde toplandı ve ibadet maksadı ile tasvir yapma yasağı aşağı yukarı İsla ın sanatında heykel ve resim yapılmasm,! önledi. Fakat bu,. küçük san'ı;ıtye mimari de, mesela.: arabesk gibi daha yüksek tezy,ini motiflerin keşfine gÖ,türdü. Tezyinattaarap alfabesi İspanyadan Hindis,tana kadaruzayan sahada kullanıJdı ve en meşhur hattatlan yetiştirdi. Müslüman sal1'~ atİnı karekterlendiren diğer bir ~sursivri kemerdir. «Hiç bir millet ince hatlarda, şahane güzellik ifadesinde, bin~ların nefis tezyin1'ıtınd"J, .daha. yüksek, bir seviyeye erişmerhiştir. Batıda, stucco duvar tezyin atlarınıp. ,bir hususiyetidif. İmal sırn ma alıesef,kaybedi1m::~,bulunlUyo:r».Sırlı tuglalar qa)şlam .(;;qn'atınmdiger ,bir hususiyetidir. 13a?ı muhalif fikirlere ragmen,nişler'c1e ~l?iı:wla,rı:ı:ı.ın ayrıbir .hususiyetini teşkil, etmektedir. Sarkıtlı ,pantantifler bir kaç nişinbir :a~aya toplanmasmdan i,bare'ttir\ Bir problemin mükemmelbir şekilde tatmin edicl_haııi.gibi ,Fergusson .ta,,: rafından. çok nıethediIen, b,ütün asırlçırda mimarıarın ,hijnerlerlııi gösterdiği faka:t başkalarından ziyade 8ar,aceiıie (müslüman) mimarlar tarafından, kemerin, ku,bbe~ nin ve dl.:lvarhoşiuklarının ~n teshir e4ici ifade ile işlenmesiyle daha muvaffaki, yetli bir şekilde yapılanyarım kt~bbeli kapı, İslam. mimarisind~ en mühim rolü oynar. Eserinde mesnet ve süs bakımından kemeri kullanillada müslümanlar k~a- ~--~<.-~ ... .. y.~".•.•. ---------------..~~jb' ~!'!" ••.!..... !'l", ~~'"'i!!!i., •.-------------. 73 darhiç bir samatkar hamle yapmamıştır. Atnalı, sarkıtma, hafif si1vri,çok dHimli ve sivri k~mer ~ekillerini kullanmı~lardır. Hakim fikir Gothic san'atınin mÜhim bir unsuru olan «sivri kemerin Avrupaya Sicilya ve İspanya yoluyla~ geçtigi merkezindedir.» (Scott) Müslüman Inimarisi dini ideallerin ilharriınınneticesidir, İslamiyet disiplinli ve basittir. Gerçek İslam hayatı da böyledir. Bu harika kuvvet ve kudrete bu.gün baki kalmı~ binalar tanıklık eder. İslam hayatının esası i~ ve vazife Üzerine kurulmu~tur. Bu iıj için mür~it kuvvet, Allah a~kından doğan gayretten .gelir. Bir müslüman ancak iıjini bitirdikten, vazifesini yaptıktan sonra artistik zevklerle meşgulolabilir. Böylece, İslam estetiği, çalı~ma hayatındaki tevaffuk nazariyesi üzerine inıja edilmiştir~ Bu sebeple, müslüman cenneti bir estetik idealdir. 0, altında sular akan harikülade güzel paviyonlarıhavi bir bahçedir. Müslüman şair ve yazarlar bu cennetin güzellik ve ~enlikleri hakkında pek çok yazı yazmışlardır. Mamafih, Kur'anda; Allahın çalı!:jkan yaratıkları için hiç kimsenin görmediği, işitmediği ve hatta tahayyü1 etmediği böyle bir cenneti hazırladığına dair bahis vardır. Fakat insan kafasibütün bunlara bir şekil vermeyi denedi. Böylece, ideal müslüman cenneti insan kııfasında, prenslik ve kırallıklar yaşatacak derecede, çok büyük tesirler meydana ..getirdi. Büyük hükümdarlar binalarının inşasında bu cennetin c~landırılmasına yardım etmek için dünyanın her tarafından en meşhur sanatkarla~ı davet ettiler. İmparator Şah . Cih•. m tarafından yaptırılmış Agra'daki Tae'ın bütün mimar ve sanatkarlarının milliyet ve isimlerini biliyoruz. Timur'un başkenti Semerkant'ı güzelleştirmek için her memleketten san' at üstadlarını getirttiğini de biliyoruz. Yine en üstün ilim ve san'at adamlarının İspanyadaki müsİüman prensIerin saraylarına nasıl toplandıklarını da biliyoruz. Bu, aynı zamanda dünyanın her yerindeki müslüman bina~ larında mÜıjahede edilen büyük ölçüdeki benzerliği izah eder. İspanya, Mısır ve İstanbul yapıları çok güzeldirler fakat müslümanlar tarafından Hindistanda yapılan~ lar bunların hepsinden üstündür. Hiç bir yerde müslüman yapıları. Hindistandaki- . ler gibi mimari zihniyetli mütenasip bir ahenk göstermezler. Teferruat o Kadar «ince hesaplanmış ve o kadar güzel uydurulmu~tur ki, bina ahenk ve biinyevi ifadesinden hiç :bir şey kay1betmez». İslam mimarisi zirvesine Hindistanda ula~tı. İspanyadaki 'Elhaml'a' fevkalade güzeldir, Kahiredeki caInilerin bir kısmı hakikaten çok güzeldider fakat Havel'in deyişin~ göre: «Müslüman binaları içinde Hindistandakiler, Arabistan, Türkiye, Mısır. ve İspanyadakilerden üstündürler. Kahire ve İstanbuldaki camiler Bidjapur. Delhi, Fatehpur (=Sikrl) ve Ahmedabad'dakilerle mukayese edilirse plan bakımından ifadesiz ve inşa bakımından zayıftırlar. Hindista~daki' Moğol saraylarının fikir zenginliği ve üstün kuvveti yanında' EJhamranın keskin hatları ve renkli stucca'ları soğuk ve yeknesak kalır.» . İslam ~marisi, ienyüksekestetik zirveye Hindistanda ula~tığmdan İslamiyet, hala, diğer .yerlere nazaran orada ya~amaktadır. Hintli' olduğum . için böyle söyleIniyorum. Bilakis Hindistanda tatmin olmadığımdan çok zaman önce 1904'de • oradan ayrıldım. zamandan beri müslüman dünyasının en önemİi kısımlarında yaşadım ve pek az kimsenin yapniı~ olduğu şekilde tanımayı öğrendim. O memleketlerde onların arzu ve usulü ile beraber fikri ve ruhi yükseklik için halkla elele çalıştım. İsI~ kültürünü .canlandırmak ve gelecek inkişaiları için Hindistana bakıyorum. Araplarm, bütün kabiliyetlere ve dahaçok ~ansa sahip oldukları halde, ° .'",",. 74 ~imd~ki durumlarınabakarak, daha gelecek uzunyıllar için içten bir gelişmeyi tasavvur edemiyorum. Belki cür'etli ideallere karşı duracak ces~retleri yok, belki o idealled. kaybettiler, 'belki de onları kavramanın imkfmsızlığını gördüler. Türklere gelince, onlar~ İslamiyeti hiç bir zaman anlamamışlardır ve her zamanki gibi;' 'bugün de ondan hayli uzaktırlar. Münevverlerinin büyük bir kıs~ının İslainiyetle alakası yoktur. Çok .defa, Türkiyenin başındakiler değil, 'halkın 'pek azı İslamiyeti benimsedi. Hiç şüphe yokki, 'Hindistan halkıkadar idealleri içIn kendilerihi fed~ etmeğe hazır yer yüzünde kimse mevcut değildir. . Hindistan akıl ve fel.sefe memleketi oldu. İslamiyet tohumu onUnana toprağına bö~una ekilmemiştir. İsl~mik Hind ruhu harikalar göster~bilİİ".Dünya onu lışmalıdır. O ınsanlığı. kurtarabilir. 'ça- --;'''-:' '.J •