Sayı: 01 | Şubat 2015 | Fiyatı: 6 t KUR’ANDA DAVET İLKELERİ Murat Padak SAMİMİYET SINAVIMIZ Ahmet Milli DAVETTE BEYAN SORUMLULUĞU Dr.Maruf Çelik Şehit olmak için şehit gibi yaşamak gerek! Davetçilerin İmamı Şehit Hasan El-Benna Arzusu cennet olanların işi: DAVET www.davetmektebi.com EDİTÖR Editör’den... Bismillahirrahmanirrahim... Davet, kurtuluşa çağrıdır... Çorak yüreklere can veren bir damla su, Yolunu kaybetmişlere bir ışık, Hayat veren bir soluk, Karanlıktan aydınlığa açılan bir penceredir... Onu anlamlı kılan ise davete yapılan icabettir elbette... Davetle kurtulanı görünce biter çekilen acılar... Günde beş defa çağıran ezanlar da bunu sembolize etmiyor mu? Ezan ile çağrı, kamet ile kıyam, ayağa kalkış… Hayat, ezan ile kamet arasındaki süre kadar kısa, Bu gerçek aslında gelip geçen şu ömrümüzde bütün vazifemizin, “öğrenmek ve amel etmek” olduğunu anımsatıyor. Kalk ve uyar! Hiç durma, yükün ağır, vaktin yok! Bizi sarmalayan, kuşatan bütün tehlikelere karşı unutulmaması gerekli olan yegâne şey, hakikate davet ve ona icabettir. Muhataplar bellidir, davetçiler, davet edilecekler... Birde ‘Davet’ vardır tüm güzelliğiyle... Üç güzelliğin aynı çizgide buluşmasıdır bütün güzellik... Hakka susamış gönüllere ulaşmak için bu üç güzelin aynı anda buluşması, tarihi değiştiren bir devrimin kıvılcımı olur kimi zaman... Müslümanların izzeti ve bütün insanlığın kurtuluşunun sırrı burada gizlidir. Çünkü ideal toplum modeli, yaşantısı ve ilişkilerinde dengeyi yakalayan, varlığının bilincinde bir şahsiyet ile başlar. Sırasıyla fert, aile ve toplum ile daire genişler. Kuran’da Hz. İbrahim tek başına bir ümmet olarak sunulur. Çünkü onun bütün amacı insanlığı felaha ulaştırma mücadelesiydi. Bunun için evini, yurdunu, eşini, hatta minik İsmail’ini bile bu eşsiz bucaksız vahanın ortasında terk etmeye varan bir kararlılık örneği göstermişti. Her ne kadar bir baba için zor olsa da Peygamberlik vazifesinin gereği buydu. Peygamberleri bu çilekeş yola yolcu kılan temel dinamik, nübüvvet mektebiydi. Demek ki davet işi bir mekteptir, Hz. Âdem (a.s) ile başlayan, Hz. İbrahim (a.s) ile süren, Hz. Muhammed (s.a.v) ile günümüze kadar gelen nübüvvet halkasının mektebi… Öğretmenlerinin Peygamberler olduğu bir mektep... Şimdi Peygamber varisi olan müminlerin bu mirasa sahip çıkması, mirası devraldıkları gibi korumaları gerekiyor... Bu mirası korumak, anlatmak, derdini hissetmek ve yolun yolcusu olmak için “Bismillah” diyoruz. Davet mektebimiz hayırlı olsun… Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com 5 Dosya İÇİNDEKİLER 06 Şubatın Bir Adı da Şehadettir Recep Songül 20 Davette Beyan Sorumluluğu Dr. Maruf Çelik 28 Daveti Kuşanmak Doç. Dr. Mehmet Akbaş 32 De ki: O, Sizin Kendi Eserinizdir! Muharrem Güneş 34 Kur’anda Tebliğ İlkeleri Murat Padak 06 09 13 16 Şubatın Bir Adı da Şehadettir 18 19 20 23 28 32 34 38 41 Şehitler Geçidi 44 47 49 53 55 56 58 61 65 67 Derin Gücün İhaneti Recep Songül Davetçilerin İmamı Hasan el-Benna Ömer Deniz Övün Şehit Olmak İçin Şehit Gibi Yaşamak Gerek Röportaj Türkiyenin Mazlumlardan Yana Tavrı Asla Unutulmayacak Röportaj Çizgilerin Dili Davette Beyan Sorumluluğu Dr. Maruf Çelik Daveti Allah için Yapmak Recep Songül Daveti Kuşanmak Doç. Dr. Mehmet Akbaş De ki: O Sizin Kendi Eserinizdir Muharrem Güneş Kur’anda Tebliğ İlkeleri Murat Padak Hayra Anahtar Olmak Ömer Aytaş İslami Başarıyı Dünyadaki Somut Başarı ve Kazanımlarla Ölçmek Yrd. Doç. Dr Adnan Oktay Muhammed Özkılınç Samimiyet Sınavımız Ahmet Milli Ku’ran Mütercimi, İdeal Müslüman Mehmet Akif Ersoy Kızıl Lalelerde Mutluluk Aramak Nihat Öner Şiir: Bizim İşimiz Tahir Özkılınç Bir İsraillinin İntiharı Feride Karadaş Hayatın İçinden: Cadallah Kur’an Gösteri Yapmanın Hükmü ? Salih Turgut R4BIA Meydanında Hayat Bulan Bir Ümmet İslam Dünyasındaki Gelişmeler Ahmet Varol 44 Derin Gücün İhaneti Muhammed Özkılınç 47 Samimiyet Sınavımız Ahmet Milli Sayı: 1 | Şubat 2015 | Fiyatı: 6 TL Nida Yayıncılık Dağıtım Paz. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. adına, İmtiyaz Sahibi Recep Songül Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni Muharrem Güneş 53 Kızıl Lalelerde Mutluluk Aramak Nihat Öner 65 Yayın Danışma Kurulu Ahmet varol Dr. Tahir Deniz Nihat Öner Dr. Maruf Çelik Murat Padak Yayın Türü: Yerel - Süreli Hukuk Danışmanı: Av. Ömer Adlim Grafik Tasarım: Tarık Allosh Reklam ve Tanıtım: Yusuf Seyhan Mali işler koordinatörü: Yunus Yoldaş Yıllık Abonelik: 70 TL Gösteri Yapmanın Hükmü ? Salih Turgut Hesap Bilgileri Banka Adı:Türkiye Finans Hesap Sahibi:Nida Yayıncılık Hesap No: 2709051-2 İban: TR67 0020 6000 5302 7090 5100 02 Posta Çeki Hesabı: 281894411 Abonelik iletişim abone@davetmektebi.com okuyucu@davetmektebi.com web www.davetmektebi.com 67 İslam Dünyasındaki Gelişmeler Ahmet Varol Dağıtım merkezi Balabanağa Mh. Büyük Reşit Paşa Cd. Yümni İş Merkezi No:16/11 Vezneciler 34134 Fatih/İSTANBUL 0212 527 9386 İdarî Merkez: Akşemsettin Mh. Balipaşa Cd. No:28 Kat: 4 Fatih/istanbul 0212 523 2791 Basım Yeri Step Matbaacılık Recep Songül BAŞ YAZI r.songul@davetmektebi.com Şubatın bir adı da Şehadettir... Bismihi Sübhanehu… Allah yolunda şehit olmak, en büyük arzumuzdur… Fikir dünyamıza bir katkı sunmasını temenni ettiğimiz ‘Davet Mektebi Dergisi’nin ilk sayısı Şubat 2015 itibariyle yayın hayatına başlamış bulunmaktadır. İlmi, siyasi ve edebi bir çizgi takip edeceğini ve bu konuda ileriye yönelik güçlü kalemler için bir kale olmayı hedeflemektedir. Bu kutlu yolculukta Davet Mektebi ekibine başarılar diler, yapacakları her türlü hayrın bereketlenmesini dilerim. Şubat ayı acıları, kayıpları hatırlatır bizlere… Hain kurşunlara hedef olan o güzel insanların gidişi çoğu zaman şubatın soğuk yüzüyle buluştu… Bu ay bize bir çok dertler, yaşlı gözler, üzgün kalpler yaşattı hep… Nereye gidiyor, kayıplarımızdan sonra ne yapacak, davamızın erlerini kaybetmemizin telafisini nasıl sağlayacaktık. Güzel insanlar, fedakar öncüler öyle çabuk yetişmiyordu çünkü… Ümit ile ümitsizlik buhranı içerisinde kaldık kimi zaman… Ama Allah’a olan inancımız herşeyden güçlüydü, han değişecek, hancı değişecek ama yol aynı kalacak ve değişmeyecekti… Şubat ‘Şehadet’ ayı olarak bilinir. Bu ayda özellikle, şehadetleri Şubata denk gelenleri hatırlar, bize bıraktıkları mücadelenin güzelliğini, onların öncülüğünü ve hizmet ettikleri davayı anlamaya çalışırız. Onlar, kendisiyle şeref duyduğumuz bu davanın bir sonraki kuşağa ulaşması adına yoruldular, sıkıntıya düştüler, vazgeçmediler, canlarını feda edip bu kutsal davanın yükselmesini sağladılar. Her bir şehit bir bereket vesilesidir… Onlar şehadetlerinden sonra daha çok hatırlanırlar, anlattıkları hakikatler daha güçlü bir şekilde ele alınır ve böylelikle 6 Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com ölümden sonra hizmetleri ve davaları yaşar ve gittikçe yayılır. Kimi şehitler vardı, hakikatin parlak ve güçlü bir şekilde herkese ulaşmasını istiyorlardı. Hayatlarını verdiler, sadakatlerini gösterdiler ve bu uğurda can verdiler… Kimi şehitler vardı, mazlumlara yardım etmek istiyorlardı, uğraştılar, didindiler, sadakat üzerine öldüler... Kimi şehitler vardı, mukaddesatın korunması uğruna candan, canandan vazgeçtiler, amansız bir cihad ettiler, arkalarında paramparça bedenler bırakarak göçtüler bu diyardan… Selçuklu Sultanı Alparsalan, Malazgirt harbinden önce şöyle dua etmişti: “Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!” Sonra atına biner ve askerlerine dönerek der ki: Hz. Yahya’mı (a.s), Hz. Hamza’mı (r.a), Hz. Ömer’mi (r.a), Hz. Ali’mi (r.a), Hz. Hüseyin’mi (r.a), Said bin Cübeyr’mi, İmam Hasan el-Benna’mı, Üstad Seyyid Kutub’mu, Şeyh Ahmet Yasin’mi, İskilipli Atıf hoca mı, Şeyh Said Palevi mi, Metin Yüksel mi, Mavi Marmara mı… kimler geçmedi ki bu mektepten… Ama her biri bir seda, bir derya ve bir dava bıraktı arkalarından… Zifaf gecesinin sabahında cihada çağrıldığını duyup, sabah erkenden yıkanma fırsatı bulamadı Hanzala.. Cünüb olarak Uhud meydan muharebesine şehadete koşan, müşriklerle göğüs göğüse çarpışarak şehid olan ve sonra gökyüzünde melekler tarafından yıkanan Hanzala’nın (r.a.) hayatı Müslümanlar dan… Şehadet bir lütuftur, hak edene hediye edilir. Koltuğuna yaslanmış, rahatlık içerisinde gevşek duranlara verilmez şehitlik... Her bir Şehit hayatıyla şehadete layık olduğunu ispat etmiştir. Şehadetlerinin ardından anlarız şehadetin onlara ne kadar yakıştığını… için örnek oldu güzel sayfa- Nice meçhuller geçti bu diyardan, Nice atılanlar oldu yüksek burçlardan, Nice yiğitler can verdi haince esen kasırgalardan, “Biz ne kadar az olursak olalım, Bizanslılar ne kadar çok olursa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde bizler için duâ ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer oluruz veya şehit olarak cennete gideriz. Ayrılmak isteyen ayrılsın. Bu gün burada Sultan yoktur. Bende ancak sizlerden biriyim “Ey askerlerim! Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır.” Şehadet bir lutüftür, hak edene hediye edilir. Koltuğuna yaslanmış, rahatlık içerisinde gevşek duranlara verilmez şehitlik... Her bir Şehit hayatıyla şehadete layık olduğunu ispat etmiştir. Şehadetlerinin ardından anlarız şehadetin onlara ne kadar yakıştığını… Hepsinin yaptığı ise çıkarmaktı gemiyi bataklıktan… Şehitler ne söyler bizlere… Fedakar olun, büyük davanıza büyük hizmetler edin. Bu dava öyle bir davadır ki kişi herşeyini feda etse azdır. Ölümü sen bekle, ölümü sen üret, ölüm sana gelmesin, sen git ölüme... Büyük davalar büyük adamların elinde büyür. Bundan dolayı mümin ya şehit olmalı yada şahit olarak yaşamalı. Rahmetli Metin Yüksel gibi ‘Şehadet bir çağrıdır tüm nesillere ve çağlara’ demeli ve hayatıyla ispat etmelidir. Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com 7 “Şüphesiz hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda kendilerine eziyet edilenlerin, çarpışanların ve öldürülenlerin kötülüklerini örtecek ve kendilerini altından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. Bu Allah katından bir karşılıktır. Karşılığın en güzel olanı Allah katındadır. (Ali İmran 195) Hz. Enes (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: “Cennete giren hiç bir kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehid böyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere daha şehit olmayı temenni eder” (Buhari, Cihad; Müslim,İmaret) Dostlar! Bu din, bu Kur’an ve bu medeniyet şehitlerin, salihlerin ve alimlerin gayretleri sayesinde geldi bu topraklara… Cennete girme ümidimiz varsa yine onların gayretlerinin eseridir. Biz, bizden öncekilerin mirasını tüketiyoruz. Bizden sonrakilere kalacak mirası ve fedakarlığı bizim yapmamız gerekmez mi? Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız. (Bakara 154) İmam İbni Teymiye’nin, Moğol ve Tatarların kılıçları gölgesinde şu unutulmaz cümlesi bizim şehadete ne kadar aşık bir ümmet olduğumuzu göstermez mi? ‘Düşmanlarım bana ne yapabilir ki; sürgün edilmem seyahat, hapsedilmem halvet, öldürülmem ise şehadettir’ Şehidin ne için uğraştığını ve amacının ne olduğunu Ebu Dücane’den (r.a) daha güzel ifade eden olmuş mudur acaba? “Biz, ne Medine hurmalıkları, ne de cahiliye damarı için harb ettik. Biz, Allah (cc) ve Resulü’nün (sav) dinini tebliğ yolunda cihad etmekteyiz. Bu uğurda akan kanların, alınan yaraların, kaybedilen canların hiçbiri boşuna değildir.” 8 Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com Şaire Hz. Hansâ’ının Kadisiye savaşında dört oğluna söylediği söz: Din düşmanlarına ilk hücum eden sizler olmalısınız. Sizlerin arkada değil, daima en ön safta çarpıştığınızı görmeliyim. Çünkü bu harp, eski savaşlarımız gibi adi, basit çıkarlar uğruna yapılan çapulculuk ve yağmacılık hareketi değildir. Kısaca bu cihadda emir Allah (cc)’tan, kumanda da Rasûlullah (sav) efendimizdedir.” Sahabe-i Kiram’dan Hubeyb (r.a.) şehit edilmeye götürülürken söylediği şiirin sonunu şöyle bağlıyor: “Mü’min öldürüleyim de, dünya umrumda değil. Yolum Allah’a gitsin de, şekli önemli değil.” Dostlar! Bu din, bu Kur’an ve bu medeniyet şehitlerin, salihlerin ve alimlerin gayretleri sayesinde geldi bu topraklara… Cennete girme ümidimiz varsa yine onların gayretlerinin eseridir. Biz, bizden öncekilerin mirasını tüketiyoruz. Bizden sonrakilere kalacak mirası ve fedakarlığı bizim yapmamız gerekmez mi? “Beni bu değersiz dallarda asmanıza pervam yoktur. Muhakkak mücadelem; Allah, Din’im ve Millet’im içindir.” (Şehid Şeyh Said Palevi) Ölüm Allah’ın elindedir ve bizi bulacaktır. “De ki: Kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak size bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah’a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.” (Cuma 8) Korkunun ecele faydası yoktur, hayatı şehadete kilitlemeli ve yapılacak hizmetleri bu cesaretle yapmalıyız. Dünya sevgisi bir kalbe girdi mi artık o kalp uslanmaz. Gemi su aldıysa batacaktır. Allah sevgisinin yerine dünya sevgisi yerleştimi, o kalpte batacaktır… Sadakatle ve ihlasla İmam Hasan el-Benna’nın bir hareketin parolası haline getirdiği ‘Allah yolunda ölmek en büyük arzumuzdur’ demeli, efendimizin (s.a.v) hadisini unutmamalıyız ‘Herkim kalbinden sadık olarak Allah’tan şehitlik isterse, yatağında ölse bile Allah (cc) o kişiyi şehitler mertebesine eriştirir’ (Tirmizi, Ebu Davud İbni Mace) ÖNCÜ ŞAHSİYETLER Ömer Deniz Övün o.ovun@davetmektebi.com DAVETÇİLERİN İMAMI HASAN EL-BENNA T arih insanlık ile birlikte farklı devirlerde farklı karanlık çağlara şahit olmuştur. Skolastik düşüncenin hakim olduğu Ortaçağ karanlığından tutun, Dünya Savaşları’nın yaşandığı dönem ve günümüz kaos ortamı ile oluşan karanlık çağ buna örnek teşkil eder. Bu karanlık devirler insanlığın sıkışıp kaldığı, çözümün hayal olduğu ve sorunların sorun ürettiği dönemlerdir. Ve her sancılı devirde dönemine şahitlik eden yenileyiciler doğurmuştur. Farklı yerlerde yemek yedikten sonra artıkları temizlemeden kalkıp gittiğinizi düşünün. Kısa bir süre sonra oralarda bölük bölük, bölge bölge karıncalar türeyecektir. Karıncalar birbirine benzer, bütün oluşumlar aynıdır ve bulunduğu bölgeyi kemirip temizlemek gibi ortak bir hedefe sahiplerdir. Osmanlı’nın Eski Roma’nın kolaylaştırıcı etkeni ‘divida et imperia’ parçala ve yönet siyaseti ile parçalandığı ve bölge bölge ortak hedefe yönelmiş kemirgenlerin türediği, Ulus-Devletlerin yükselip toplumsal çürümenin başladığı karanlık dönemin şahididir Hasan El Benna… Hasan El Benna’nın fikir ve sözleri her insanın anlayacağı kadar kolay, fakat çoğunun söyleyemeyeceği kadar zordur. Üstad’a kendisini tanımlanması istendiğinde şunları söylemiştir: ‘Ben gerçeği arayan bir izci, insanların içinde insanlığın izlerinin araştıran bir insan, vatanı için yüce İslam’ın sancağı altında özgürlük, istikrar ve güzel bir hayat isteyen bir yurttaşım. Ben varlığının sırrını bu çağrıda bulan biriyim. De ki ‘Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com 9 Hasan ElBenna’nın fikir ve sözleri her insanın anlayacağı kadar kolay, fakat çoğunun söyleyemeyeceği kadar zordur. Üstad’a kendisini tanımlanması istendiğinde şunları söylemiştir: ‘Ben gerçeği arayan bir izci, insanların içinde insanlığın izlerinin araştıran bir insan, vatanı için yüce İslam’ın sancağı altında özgürlük, istikrar ve güzel bir hayat isteyen bir yurttaşım. Ben varlığının sırrını bu çağrıda bulan biriyim. De ki ‘Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben Müslüman olanların ilkiyim.’ Ben buyum. Peki, sen kimsin? 10 Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com Rabbi Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben Müslüman olanların ilkiyim.’ Ben buyum. Peki, sen kimsin?’ Kendisi hakkında yaptığı bu tanımlamayla genel olarak insanlığın anlamını üzerinde taşıdığı, ülkesinin sorunlarını dert edindiği, kalkınmanın hedefleriyle uğraştığı, insanın evrendeki yerini ve hayattaki önemini anladığı ve İslam’ın güzel bir hayat sağlayacağına inandığı anlaşılmaktadır. Fakat ne yazık ki ümmetin birçok nesli ile Hasan El Benna’nın fikirlerini ve davasını tanıma arasına setler çekilmiştir. Genç kuşak ile, Üstad Hasan el Benna’nın çizdiği sağlam yolda yürümek arasına engeller koymak için çabalayanların sayısı da oldukça fazladır. Çeşitli yerlerde Hasan el Benna’nın davasından ve fikirlerinden kurtulmak isteyen bazı hasta düşünceler yeşermiştir. Bu sebepten dolayı bu nesillerin hakkı, Üstad el Benna’yı tanımak ve hakkıyla tanıtmaktır. Davetçiler İmamı olarak da anılan Üstad El Benna, kurduğu Müslüman Kardeşler Cemaatini bilinenin aksine silahlı bir direniş örgütü olarak değil, Islah Hareketi olarak kurmuştur. İslam’ı hakim kılmanın yolunun tabandan tavana ıslah temelli bir davet ve İman hakikatlerini yayma çalışmasından geçtiğini savunmuştur. Kardeşlerin hedeflerini; Müslüman fert, Müslüman aile, Müslüman toplum, Müslüman devlet ve İslami Hilafet olarak belirleyen Hasan el Benna, ‘Gayemiz Allah, Önderimiz Resulullah, Yolumuz Cihad, Anayasamız Kuran, Allah yolunda şehitlik en yüce arzumuzdur’, prensipleriyle temellendirmiştir. Ehli Sünnet Vel Cemaat çizgisini benimseyen El Benna, farklı düşüncelere ve fıkhi ihtilaflarla ‘İttifak ettiğimiz konularda yardımlaşırız, İhtilaf ettiğimiz konularda ise birbirimizi mazur görürüz’ diyerek hoşgörü çizgisini oluşturmuştur. İttihad-ı İslam’dan yana duruşu ve tekfircilikten uzak duruşu vasat (orta) bir yol izlemesini sağlamıştır. Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve akabinde Hilafetin kaldırılması ile İslam Beldelerine kümelenen sömürgeci hareketler ortaya çıkmıştır. Kuzey Amerika ve Avrupa’nın kendilerini özne, dünyanın geri kalanını nesne olarak gördüğü bu sömürgen düzene karşı Hasan el Benna, ‘Gevşemeyin, üzülmeyin, ümidinizi kesmeyin, boyun eğmeyin. Yeryüzü ne Amerika’nın, ne Rusya’nın, ne İngiltere’nin, ne de Fransa’nındır. Bütün yeryüzü Allah’a aittir. O’nun istediği kullarına verir. Zalimlere, haddi aşanlara ve haklara tecavüz edenlere değil iyi son, Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlara hazırlanmıştır. Sözünden dönmeyecek olan Allah’ın vaadine güvenin.’ diyerek, dünyaya meydan okuyan batılı küresel soyguncu ve Vücudun askerleri için artık o organ bir düşmandır ve diğer düşmanlar gibi mücadele edilmesi gerekir. Yani dış tehditlere karşı savaşması gereken savunma birlikleri kendi kalp gibi, dalak gibi, karaciğer gibi hayati organlarla savaşıp onu yok etmeye çalışır. Bu otoimmünite hali, İslam toplumlarında kendilerine alan bulmuş sözde İslam’a hizmet edenler ve sözde İslam Devleti kurmak isteyenlerin özetidir. sömürgenlere karşı İslam Beldelerini harekete çağırmıştır. Bu öyle bi çağrı olmuş ki, Hasan el Benna’nın nefesi nereye ulaşmışsa orada İslam ve Müslümanların canlılığı görülecektir. Bu nefesin ulaşmadığı yerlerde ise uluslar arası şer güçlere ve onların zalim yerli uşaklarına korkunç bir teslimiyet içerisinde bulunulduğu görülecektir. Karınca örneğinde ki gibi küresel sömürgenlerle birbirine benzeyen ve ortak hedefe yönelmiş, toplumu içten çürüten yerli yönetici sömürgenlerde türemiştir. Yemenli Alim Abdulmecid Zındani bu sömürgeci yöneticileri şu şekilde tanımlar: ‘Adı bizimki gibi olan, teni bize benzeyen, soyu bizde olan fakat bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi yaşamayan ve bizi istemeyen yöneticilerdir bunlar.’ Bu konuda Üstad el Benna, ‘Yaratana isyanda yaratılmışa itaat yoktur’ diyerek zalim yöneticilerle zalimlikten vazgeçinceye kadar mücadele edilmesi gerektiğini savunmuştur. O dönemde başlayan bu mücadele günümüze kadar süregelmiştir. Geçmişte başlayıp günümüzde de devam eden bir diğer yerli sömürgenlerde, sözde İslam’a hizmet ve sözde İslam Devleti kurma yolunda İslam’a en büyük zararı verenlerdir. Tıpta ‘otoimmünite’ diye bir durum vardır. Otoimmünite, vücudun savunma sisteminin kendi dokularına dönmesi ve onu düşman bilmesi durumudur. Bildiğiniz gibi vücudun, dışarıdan gelen mikroplara karşı bir savunma sistemi vardır. Bu sistem mikroplarla savaşarak bünyeyi korur. Sağlıklı kalmayı sağlayan vücudun askerleri, otoimmünite durumunda kendi organını düşman olarak görür ve onunla savaşmaya başlar. İslam Dünyasını ‘Ilımanlar’ ve ‘Radikaller’ arasında eritmeye çalışan bu yapılara karşı en büyük mücadele dili, Hasan el Benna’nın metodu ile verilecektir. Günümüzde bazıları bir yada birkaç grup adamla İslam Devleti’nin kurulabileceğini zannediyor. Bu doğru bir şey değildir. Ustad el Benna bu konuda şöyle der: ‘ Sizin bu yolunuzun adımları çizilmiş ve sınırları da tesbit edilmiştir. Ben de gayeye ulaşmak için en sağlam yol olduğuna tamamen inandığım bu sınırlara muhalefet edecek değilim. Evet uzun bir yol olabilir. Fakat ortada başka yol yoktur. Yiğitlik ancak, sabır, devamlılık, ciddiyet ve gayretli çalışma ile ortaya çıkar. Aranızda kim olgunlaşmadan önce meyveye acele etmek yada zamanından önce çiçeği koparmak isterse ben bu işle onunla beraber değilim. Kim de benimle, tohum gelişip ağaç oluncaya ve meyvesi olgunlaşıp koparma anı gelinceye kadar sabrederse, bundaki mükafatı yetişecektir. Ya zafer ve üstünlük, yada şehadet ve mutluluk… İslam Dünyasını bu şekilde iki kutuplu bir yapıya çevirip kendi içerisinde eritmeye çalışanlar, Çağdaş İslami Hareketin Teorisyeni Hasan el Benna’nın vasat(orta) yol çizgisini karşılarında bulacaklardır. İslam beldelerine meydan okuyan, bizzat İslam’a meydan okuyan yerli ve batılı küresel soyguncu sömürgenlere karşı; İslam coğrafyası yeni siyasal iklimlerde ‘orta yol’ sosyal ve siyasal alternatiflere yönelme eğilimindedir. Bu yöneliş doğrudur. Çünkü Müslüman toplum, sosyal hayatta, siyasette ve ekonomide, Amerika ve batının çifte ve çoklu standartları yerine, tüm insanlığı kapsayan, yeni küresel standartlar üretebilecek mirasa sahiptir. Ve yakın gelecekte, İslam Coğrafyasının değişim potansiyelinin neleri alt-üst edeceği henüz bilinmemektedir. Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com 11 Fur aydın kan, bir s e lanm ış yen mbol artık i nesi . Vah Genç l ö m n ümin iyle de yü lerim genç r izin r liğin ol mo üyeni… d el ara 21. Y ması üzyıl y ok! na ge ın Mu rek sabı, F Bir ge u rkan’ Anlas nç ne ı tanı ı nlar, Haya i sınla ç i n ve na tın an r. sıl ya lamın fedak şar ı, ârlığı , diğe tebessüm , nasıl ölü r, ü, ok rkâm u l ı m ğ ı a , teva edeb zuyu yı, i… ve Kızla rımız 21. Y üzyıl ın Me ry t a Dava Öğrensin nısınlar. em’i, Esm ya ad a’yı l anma er, örnek alsın k nas ı Tanıs l o tanık lurmu lar… ınlar, olsun ş bu baba devir l a r… sının de S evgil öğret i kızı meni ve de ni... ğerli 12 Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com Muharrem Güneş RÖPORTAJ m.gunes@davetmektebi.com ŞEHİT OLABİLMEK İÇİN ŞEHİT Gİ Bİ YAŞAMAK GEREK F urkan çok narin, saygılı, edepli biriydi. Yüzüne bakıldığında dahi gözlerini eğerdi. Yüzünden tebessüm hiç eksik olmazdı. Kimsenin sözünü kesmez, asla ses tonunu yükseltmezdi. Çocukluktan bu yana sakin bir kişiliği vardı. Annesi küçükken onu sohbetlere götürür, o ortamlarda asla ağlamaz, hırçınlık yapmaz, kimseyi rahatsız etmezdi. Güzel ahlakı ve maneviyatını annesi ve ablasından edinmişti. Özellikle annesinin yetişmesinde büyük emekleri vardır. Aslında Furkan annesinin eseriydi. Çünkü annesi onu abdestsiz emzirmezdi. Bundan dolayı gemide tuttuğu hatıra defterindeki son yazdıklarında “şehadet mi annem mi?” yazmıştı. Neden baba yazmamıştı ki? Çünkü o annesinin eseriydi. Çok yardımsever ve karşılıksız iyilik yapma aşkıyla dolu biriydi. Şehadetinden sonra yaşanan bir tanıklığı anlatayım size; Mahalleye haftada bir süt satmak için belirli bir günde gelen yaşlı bir sütçü vardı. Yine süt satmak için mahalleye geliyor. O günlerde apartmanın önünde Furkan’ın taziyesi kurulu olduğu için bir hayli kalabalıktı. Sütçü merak ediyor, kalabalığa yaklaşıp soruyor: -Ne oldu, bu kalabalık niye? Oradakiler Furkan’ın asılı resmini gösterip, “İsrail’in saldırdığı mavi Marmara gemisinde şehit olanlardan bir çocuk işte bu apartmanda oturuyordu “ diyorlar. ! Yaşlı sütçü, posteri gördükten sonra oturup ağlamaya başlıyor. Etraftakiler ağlama sebebini sorunca, Yaşlı sütçü gözyaşları içinde ben apartmana haftanın belli günü, belli saatlerde gelirdim. Bu Şehadetinden sonra mahalçocuk da bunu öğrenlenin camisinde Furkan’ın miş olacak ki her haffotoğrafının altında bir branda üzerinde şu yazıyı ta aynı saatte yanıma gördüğümde çok sevinmiş gelir: - Amca sen yaşlısın, yorulmuşsundur. Ben sütleri taşır, dağıtırım derdi ve benimle birlikte gelir evlere sütleri dağıtırdı. ve Allah’a hamdetmiştim. “Furkan Doğan camimizin devamlı cemaatinden biriydi.” Sabah namazına birlikte kalkardık. Ben namazı evde kılar yatağıma geçerdim. O ise abdestini evde alır namazı ise camide kılardı. Bu bizim görmediğimiz bir hasletiydi. Gizlice insanlara yardım eder, bunu açıktan belli etmezdi. Hizmet etmeyi çok severdi, fedakârdı ancak hiç ön planda olmak istemezdi. İyiliklerini hep gizlerdi. Evimiz okuduğu liseye yakın olmasına rağmen yatılı olarak yurtta kalmak istiyordu. Gerekçesi, oradaki çocuklara faydalı olmak, öğrendiklerini başkalarıyla paylaşmak için daha fazla insan ile içli dışlı olmak arzusuydu. Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com 13 Helal ve harama riayet konusunda çok hassastı. Ücretli özel okula Yüzde yüz kazandığı burs ile kayıt yaptırmıştık. Yurt ücretti de ücretsiz olmasına rağmen bana, en azından yemek ücretlerini ödeyelim diye ricada bulunmuştu. Şehadetinden sonra Kayseri’de özel bir üniversitede derslere giriyordum. Okulun en çalışkanlarından biri olan Osman isimli genç sezon sonunda; Hocam ben Furkan’ın ortaokuldan sınıf arkadaşıyım size söylememiştim. Ancak şimdi söylemek istiyorum. Ortaokulda iken bana namazı anlatan ve beni camiye götürüp namaza başlamama Furkan vesile oldu. O zamanlarda eğer o bana bu bilinci kazandırmamış olsaydı, ben şu anda çok farklı yerlerde olabilirdim. Bunu Osman’ın ve başkalarının tanıklığıyla şehadetinden sonra öğrenebildik. Meğer o yaşlarda dahi arkadaşlarını da sabah uyandırır, camiye götürürdü de bizim haberimiz olmazdı. 14 Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com Şehadetinden sonra mahallenin camisinde Furkan’ın fotoğrafının altında bir branda üzerinde şu yazıyı gördüğümde çok sevinmiş ve Allah’a hamdetmiştim. “Furkan Doğan camimizin devamlı cemaatinden biriydi.” Sabah namazına birlikte kalkardık. Ben namazı evde kılar yatağıma geçerdim. O ise abdestini evde alır namazı ise camide kılardı. Okuldaki başarısı nedeniyle Kayserinin en prestijli okullarından biri olan Anadolu Lisesini kazanmıştı. Ancak 1. Dönem sonunda bize okuldan ayrılmak istediğini Özel Fen Lisesine kayıt yaptırmamızı istedi. Okul yönetiminin kaydını aldırmaması çabalarına rağmen ikna olmamıştı. Sebebini daha sonraki zamanlarda dolaylı yollardan öğreniyoruz; meğer okulun kız öğrencilerinden biri Furkan’a arkadaşlık teklif ediyor. Kızdan gelen ısrarlı ilgi yetiştiği prensiplere aykırı olacağından okul değiştirmeyi göze almış ancak hayâsı nedeniyle bunu dahi açıklamamıştı. Çok narindi, kimsenin kırılmasını istemezdi. Çok okuyan biriydi, süreli yayınları zengin içerikli dergilere aboneydi. Ablası evleninceye kadar ortak bir kütüphaneleri vardı. Ablasının evliliğinden sonra kendi kütüphanesini oluşturmuştu. Çok merhametliydi. Doktor olmak istiyordu. Göz Doktoru olup Afrika’daki âmâların gözlerini açmak ve Filistin’deki insanlara gönüllü olarak hizmet etmek istediğini söylüyordu. Okulda çok başarılıydı. Diplomasını dahi alamadan Şehit oldu. Kendisi göremedi ama sınavda İstanbul Tıp Fakültesini kazanmıştı. Filistin’deki kardeşleri yardıma muhtaçken, şimdi yardım etmek için bir fırsat doğmuşken bize gitmek istediğini söyleyince kıramadık kendisini. Nasıl hayır diyebilirdik ki! Furkan bizi hiç kırmamıştı ki, bir kere olsun bizi hiç üzmemişti ki… olarak Furkan’ımız, Esma’mız var. Şimdi gençlerimize anlatabileceğimiz şehitlerimiz var. Biz ailesi olarak “keşke göndermeseydik ”demedik hiçbir zaman. Şehidimle gurur duyuyorum Çünkü ben şehit babasıyım, Rabbime sunabileceğim en güzel amelim bu… Allah mükâfatlandıracağı kullarını seçiyordu. Şimdi Mavi Marmara şehitlerinin hayatlarına bakıyorum da hepsi birbirinden değerli şahsiyetler… Seçkin kullar, her birinin apayrı bir hikâyesi var. Furkan’ın da hayatı küçük ama değerli adımlarla büyük bir sona - şehadete - hazırlanan bir hayattı. Şehit olabilmek için şehit gibi yaşamak gerek! Yakın tarihimizde yaşantısı ve şehadetiyle gençlere örnek gösterebileceğimiz genç şahsiyetlerimiz yoktu. Fedakârlığı cesareti ve adanmışlığı Rachel corrie gibileri anlatıyorduk. Ancak artık Müslüman birer şahsiyet Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com 15 üzerinde çok büyük bir etki bıraktı. Zor dönemler geçiriyorduk. Babam hapisteydi, erkek kardeşim hapisteydi, ben hapisten yeni çıkmıştım, ailem üzgün, mahzundu. Çevremizde baskınlar tutuklamalar vardı sürekli. O esnada bir başbakanın ve halkın bize sahip çıkması bizim acılarımızı hafifletti. Bu bizim için çok kıymetliydi.’ ESMA’YI INTIKAM ALMAK IÇIN ÖLDÜRDÜLER. Esma küçük bir çocuk, onu niçin öldürdüler? Biz meydanda iken onlarda burada meydanları doldurmuşlardı. Aslında bunda garipsenecek bir durum yok. Çünkü bizimle sizin aranızda tarihi bir bağ var ve bu sadece şahıslarla alakalı değil. Türkiye›nin halkları ve yönetimiyle üstlenmiş olduğu rol, almış olduğu inisiyatifin tarihi bir önemi var. Bu topraklar sadece şimdi değil İslam ile tanıştıkları günden bu yana, özellikle Osmanlılar zamanından beri İslam’ı koruma noktasında bir kale gibi sağlam durmuşlardır. Yani bir manada tüm İslam topraklarını koruma ve himaye altına almışlardır. ‘Bu tarihi sürecin devam edeceğinden şüphemiz yok.’ RECEP TAYYIP ERDOĞAN ACIMIZI PAYLAŞTI GÖZYAŞLARIYLA O dönemde başbakanlık görevini yürüten Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı bir programda şehide Esma’ya yazdığı mektubu dinlerken gözyaşlarını tutamadı. Bu konudaki duygunu bizimle paylaşır mısın? Bu asil duruşun ailemiz üzerinde çok büyük bir etkisi olmuştu. Program yayınlandığı gün babam Muhammed Biltaci’nin mahkemesi vardı ve babama olanları sıcağı sıcağına anlattığımda bana ; ‘Benim burada kendisine ulaşma imkânım yok, eğer sen bir fırsatını bulabilirsen bu şerefli duruşu ve gösterdiği onurlu tavrından dolayı kendisine teşekkürlerimi ilet’ demişti. ‘Recep Tayyip Erdoğan’ın bir ülkenin başbakanı olarak Rabia direnişini sahiplenmiş olması, Esma’yı birebir dile getirmesi onun için gözyaşı dökmesi aile olarak hepimizin Özgürlük için büyük bedeller ödeniyor, bütün katliamlara rağmen zafere ulaşacağımızı düşünüyor, buna inanıyor ve bunun için emek veriyoruz. Biz ailece bu zalim rejime karşı duruşun en ön saflarında yer alan bir aileydik ve Esma’yı babamdan intikam almak için öldürdüler. Yargılamalar ve idam kararları devam ediyor. Hukuki sürece bakış açınız nedir? Rabia meydanın dünyanın gözü önünde sadece haklarını isteyen binlerce silahsız vatandaşını katleden bir yönetimden her şeyin beklenebilir. Fakat biraz da olsa uluslararası baskıdan çekindikleri için çok cüretli adımlar atamıyorlar. Ülkemde şu anda kanun, ahlak ve vicdanla hükmedilmediği için trajikomik şeyler yaşanıyor, genç yaşlarında meydanda oldukları için iki üç çocuğu öldürülen insanların hiçbir şiddet eylemi içinde olmadıkları halde cinayetle suçlanmasının bunun sadece küçük bir misali… Hem çocuklarını katlet sonra da silahla yönetimi devirmekle suçlayarak yargıla ve mahkûm et. Bu olacak şey değil! Ülkemin geleceği için endişeleniyorum ancak ümitliyim. Çünkü halkımız bu kadar katliam ve sindirme girişimlerine rağmen sokakları terk etmiyor özgürlük mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor. Suriye Filistin ve tüm mazlum coğrafyaları biz Müslümanların ortak davası. Dünyanın şu anki durumu gerçekten ümitsiz bir vakıa gibi görünüyor ama şartlar ne olursa olsun mazlumdan yana tavır alan, şerefli bir duruş sergileyen insanların varlığı bize umut veriyor, Türkiye’nin bu durumu bizim gibi hiçbir mazlum halk tarafından asla unutulmayacak. Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com 17 ŞEHİTLER GEÇİDİ 18 Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com ÇİZGİLERİN DİLİ Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com 19 Dr. Maruf Çelik BAŞ YAZI DOSYA m.celik@davetmektebi.com Davette Beyan Sorumluluğu B eyan; apaçık, aşikâr olmak demektir. Beyan etmek ise; apaçık kılmak, anlaşılır kılmak, vuzuha kavuşturmak anlamına gelir. Tersi olan ketm ve ketman ise gizlemek, üstünü örtmek, kapalı kılmak demektir. Beyan ve ketm Kur’an’î birer kavramdırlar. Kur’an-ı Kerim’de sıkça tekrarlanan bu kavramlara örnek olması açısından Bakara Süresinin 159–160. ayetlerini verelim: Ñ Ñ Ë=m__ k ‚‚‚=ÍÜÍ ÿÜ ^=„= „d= = È›k› ’’ = ‚‹=__ Ò ÑÑ7^^ ÒÑÑ _ „ÈÈ = _·_ η gÎ ÿg ^=‚‚ ‚ _·_ ÿ· äÿ ‡‡`=___‹= Ñ Ë=m__ k ÍÍ==‚‚ = È›ÈÈ k› ’’ = ‚‹=__ Ò Ñ7^^ ÒÑÑ ‚=ÍÜÍ ÿÜ ^=„= „d= _ „ÈÈ = _·_ η gÎ ÿg ^=‚‚ ‚ _·_ ÿ· äÿ ‡‡`=___‹= fi= fiÂfi · ≈· ŸŸÍ=÷== ÷Ù÷ ÙÿÙ ËË̀Ë̀=i__ __k_ ’k ’ÿ’ ^=Ω== é__ __·_ ŸÿŸ ==Á____·_ η fÎ =___‹= Ñ≈≈ _ ÑÑ Ñ f=‚‚‚‹= = ‚ = = fi= fiÂfi ·≈· ŸŸÍ=÷ ÷Ù÷ ÿË =i__ _k’k ÿ^=Ω== é__ _·ŸÿŸ ==Á___·Î· fÎ =___‹= _ ÑÑ Ñ f=‚‚ = Ñ≈≈ ‚ = = ==‚‹= = d̆=„ÈÈ ƒ fififi=Âfi ·Â ≈· Ÿ≈ ÍŸ ËÍ ===!^= = È·È ƒ· ˙ÿ^= ^== ÈÈÈwÈ wŸw ìŸ ì̀ì̀Ë̀==^= ÈÈÈfÈ __j_ =‚‚‚=ÍÜÍ ÜÿÜ ^==˘ ƒ fififi=Âfi ·Â ≈· Ÿ≈ ÍŸ ËÍ =!^= = È·È ƒ· ˙ÿ^= ^ÈÈÈwÈ ŸìŸ Ë̀=^ÈÈÈfÈ _j =‚‚‚=ÍÜÍ ÿ^=˘d̆=„ÈÈ fi= ÎvÎ àv ÿ^=i^^ Ÿ iÈ = ÈÈkÈ ÿ^=__‡_‡‡`Ë̀=fi= Âfi ΠΟΠƒ= = ÈjÈj̀j̀=÷== Ù÷ ÙÿÙ Ëÿ ËaË Ãaa ==^= ÈÈ·È Î· fÎ Ëf fi= ÎvÎ àv ÿ^=i^^ Ÿ iÈ = Èkÿ^=_‡`Ë̀=fi= Âfi ΠŸƒ= = j =÷ Ù÷ ÿËÿ aÃ=^ȷη fÎ Ëf “İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap’ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet ediciler lânet eder. Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lânetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim.” Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com 20 Sadece bu iki ayet bile beyan sorumluluğunun ne denli kritik olduğunu ifade etmeye kâfidir. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette İslam mesajı ‘beyyine’, apaçık hakikat olarak zikredilmiştir. Bu mesaj, yapısı gereği apaçıktır. Hiç kimsenin onu bazı kaygılarla muğlâk, silik, belirsiz kılmaya hakkı yoktur. Cemil Meriç ‘Bu Ülke’ adlı eserinde ‘Tefekkür vuzuhla başlar, kurtuluş şuurla’ başlığı altında şöyle diyor: “Kelimeleri tarif etmeden girişilecek her tartışma kısır kalmaya mahkûmdur.” Son dönemin önemli düşünce ve kültür adamı Cemil Meriç ne güzel ifade etmiştir! Sözler, ideolojiler, kavramlar, düşünceler ve mesajlar net, apaçık, anlaşılır olmadan kısır döngülerden ve bocalamalardan kurtaramayız kendimizi. Ahlakta doğruluk ve yalan ne ise İslami çalışma usul ve yöntemlerinde beyan ve ketm / hakikati gizleme de odur. Doğruluk sahibine geçici zarar ve kalıcı kazanç sağladığı gibi, yalancılık da sahibine geçici kurtuluş ve kalıcı zarar sağlar. Tebuk savaşından geri kalan K’ab b. Malik ve iki arkadaşının durumu ile diğerlerinin durumları gibi. Cemil Meriç ‘Bu Ülke’ adlı eserinde ‘Tefekkür vuzuhla başlar, kurtuluş şuurla’ başlığı altında şöyle diyor: “Kelimeleri tarif etmeden girişilecek her tartışma kısır kalmaya mahkûmdur.” Son dönemin önemli düşünce ve kültür adamı Cemil Meriç ne güzel ifade etmiştir! Sözler, ideolojiler, kavramlar, düşünceler ve mesajlar net, apaçık, anlaşılır olmadan kısır döngülerden ve bocalamalardan kendimizi kurtaramayız. Peygamberlerin Kur’an-ı Kerim’de geçen kıssaları ve Peygamberimizin sireti incelendiğinde beyan sorumluluğunun çok zirve bir düzeyde yerine getirildiği görülecektir. Başka bir deyişle elçiler ilahi mesajı yontmadan, eğip bükmeden ve halkların benimseyeceği bir formata sokmadan olduğu gibi aktardılar. Bu beyan sorumluluğu nice işkencelere ve sıkıntılara yol açsa bile… Peki, çağımızdaki davetçiler bu hususta ne durumdalar? Metodolojide beyanı veya ketman’ul hakkı / hakkı gizlemeyi prensip edinen İslami çalışmaların durumları da böyledir. İslam mesajının son temsilcisi olan Hz. Muhammed (sav) davetinde beyanı prensip edinmiştir. O İslam mesajını muhataplarına çok net bir şekilde ulaştırmıştır. Tabir yerinde ise beyanın zirvesini yaşamıştır. O İslam mesajını ümmilere de medenilere de, müşrik kabilelere de ehli kitaba da, Kureyş ve Arabistan’ın diğer kabileleri gibi düzensiz topluluklara da Rum ve Fars imparatorlukları gibi gelişmiş sistemlere sahip olanlara da apaçık bir şekilde ulaştırmıştır ve gönül huzuruyla bu dünyadan irtihal etmiştir. Hz. Muhammed (sav) Veda Haccında Sahabe-i Kiram’a şöyle seslenmiştir: “Size benden sorulacak. Benim hakkımda ne diyeceksiniz?” Sahabe-i Kiram ise şöyle cevap verdi: ‘Senin ilahi mesajı ilettiğine, emaneti yerine getirdiğine, ümmete hayır ve nasihatte bulunduğuna şehadet ederiz.’ Bunun üzere Efendimiz (sav) şehadet parmağını göğe doğru kaldırarak ve Müslümanları kastederek şöyle buyurdu: “(Allahümme’şhed!) Allah’ım şahit ol! Allah’ım şahit ol! Allah’ım şahit ol!” (İbni Mace) Davet hususunda Davetçinin sorumluluğu ile davet edilenin sorumluluğu farklı şeylerdir. Davetçi beyanla, davet edilen ise dinlemek ve kabul etmek ile yükümlüdür. Burada sorumlulukların ve rollerin değişmemesi gerekir. Başka bir ifade ile davetçi, “Davet edilen nasıl karşılar?” ,“Davetimi beğenir mi?” gibi kaygılara kapılmadan davetini net bir şekilde aktarmalıdır. Mesaj davet edilen nezdinde ayan beyan olmalıdır. Davetin kabulü hususunda sorguya çekilecek olan davetçi değil; davet edilendir. Mesaj apaçık ve net olduktan sonra dileyen kabul eder, dileyen de vazgeçer. Son iki asrı incelediğimizde çoğu davetçinin elçilerin izinden yürümedikleri maalesef görülecektir. Çağımızda çoğu davetçinin mesajı olduğu Peygamberlerin Kur’an-ı gibi sunmak yerine; Kerim’de geçen kıssalatoplumların hoşuna rı ve Peygamberimizin gidecek bir formatsireti incelendiğinde beta sunmaya çalıştığı yan sorumluluğunun çok görülmektedir. Sanki zirve bir düzeyde yerine herkesin razı olacağı getirildiği görülecektir. bir mesaj varmış gibi. Başka bir deyişle elçiler Bunun sonucunda ‘sol ilahi mesajı yontmadan, İslam’ veya ‘sosyalist eğip bükmeden ve halkMüslümanlar’, ‘Ameların benimseyeceği bir rikancı İslam’ veya formata sokmadan ol‘sağcı Müslümanlar’ duğu gibi aktardılar. Bu türemeye başladı. Bir beyan sorumluluğu nice başka ülkede suya işkencelere ve sıkıntılara sabuna dokunmayan yol açsa bile… Peki, çasadece kendi hayatını ğımızdaki davetçiler bu yaşayan Müslümanhususta ne durumdalar? lar türedi. Japonya Son iki asrı incelediğiizlenimlerini yazan mizde çoğu davetçinin bir âlimin makalesini elçilerin izinden yürümeokuduğumda bir izledikleri maalesef görülenim beni dehşette bıcektir. Çağımızda çoğu rakmıştı: davetçinin mesajı olduğu gibi sunmak yerine; toplumların hoşuna gidecek bir formatta sunmaya çalıştığı görülmektedir. Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com 21 İslam’la şereflendikten sonra nice Müslüman Japon, bankadaki birikimini kimseyle paylaşmadığı gibi İslam’ını da paylaşmıyormuş! Çağımızda hakkı beyan etme sorumluluğunu iyi bir şekilde icra eden bir örnekle bu makaleyi bitirmek istiyorum. Bu yaklaşım son derece gereksiz ve sakıncalı bir yaklaşımdır. Allah’ın lanetini gerektirecek kadar büyük bir günahtır. Zira davetçiler bu dinin mesajını halkların nezdinde apaçık kılmakla yükümlüdürler. Davetçiler şunu çok iyi bir şekilde bilmek zorundadırlar: Din insanlarda köklü bir değişim yapmak üzere gönderilmiştir, insanlardan etkilenmek için değil. Bu dinin yerel gelenek ve ideolojilere uyumlu hale getirilmesi onu rabbani olmaktan çıkarıp beşeri bir nizam düzeysizliğine indirir. İmam Hasan el-Benna Müslüman Kardeşler davasını 1928’de kurduğu günden günümüze kadar ihvan davetçileri hakkı beyan etme ve onu gizlememe hususunda son derece örnek bir tavır sergilediler. Onlar tüm dönemlerde gür bir sedayla hakkı beyan ettiler ve bunun için nice sıkıntılara katlandılar. İhvan tarihindeki sürgünler, takipler, tutuklamalar, işkenceler ve şehadetler hep beyan sorumluluğunun bedelidir. İhvan, değişimde şiddeti metod olarak benimsememesine ve Müslüman topluluklarda şiddete başvurmamasına rağmen bunca fedakârlıkları neyle açıklayacağız? İhvan’ın ilk Genel Mürşidi ile son Genel Mürşidinin yaklaşımı aynıdır. Son Genel Mürşit Muhammed Bedii’nin kendilerine karşı işlenen katliamlara karşı söylediği ‘Barışçıl tavrımız onların kurşunlarından daha güçlüdür’ sözü hala kulaklarda çınlamaktadır. Evet, İhvan-ı Müslimin Filistin gibi bazı yerler hariç - ki burada Kâfir düşmanın fiili işgali söz konusudur - hiçbir Müslüman memlekette şiddet eylemlerine başvurmamıştır. Fakat her dönmede hakkı apaçık bir şekilde haykırmıştır ve bunun için nice bedeller ödemiştir. Diyebiliriz ki asrımızda İslam’ın siyasi varlığının sonlandırılmasından sonra (hilafetin ilgası) İslam mesajının anlaşılmasında bu hareket en önemli paya sahiptir. Bu sonuç için tüm bu çile ve sıkıntılar değer. 22 Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com Evet, İhvan-ı Müslimin Filistin gibi bazı yerler hariç –ki burada Kâfir düşmanın fiili işgali söz konusudur- hiçbir Müslüman memlekette şiddet eylemlerine başvurmamıştır. Fakat her dönmede hakkı apaçık bir şekilde haykırmıştır ve bunun için nice bedeller ödemiştir. Diyebiliriz ki asrımızda İslam’ın siyasi varlığının sonlandırılmasından sonra (hilafetin ilgası) İslam mesajının anlaşılmasında bu hareket en önemli paya sahiptir. Bu sonuç için tüm bu çile ve sıkıntılar değer. Şubat 2015 / Sayı 1 davetmektebi.com 23