haftaya bakış - Erdoğan Toprak

advertisement
HAFTAYA BAKIŞ
02 NİSAN 2014
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ
HAFTAYA BAKIŞ – 02 NİSAN 2014
TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ
ANA BAŞLIKLAR
30 MART 2014 YEREL SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE YAŞANAN SİYASAL
GELİŞMELER SONRASINDA, TÜRKİYE SİYASETİ BİR GENEL SEÇİM
ATMOSFERİNE, DİĞER DEYİŞLE DE BİR REFERANDUMA DÖNÜŞTÜ. SEÇİM
SONUÇLARI ÜLKEMİZİN AKP POLİTİKALARIYLA KESKİN BİR KAMPLAŞMA
VE TEHLİKELİ BİR AYRIŞMAYA GİTMEKTE OLDUĞUNU ORTAYA KOYDU!
KANIMCA, TBMM AÇILIR AÇILMAZ, AKP, MİT’İ GENİŞ YETKİLERLE
DONATAN, BAŞBAKANA BAĞLI BİR “ŞAHSİ İSTİHBARAT” KURUMUNA
DÖNÜŞTÜRECEK, DEVLETİN HERKESİ TAKİP EDİP İZLEDİĞİ, FİŞLEDİĞİ,
MİT’İN YARGIYA, SORUŞTURMALARA BİLE MÜDAHALE EDEBİLECEĞİ BİR
YAPILANMAYI HAYATA GEÇİRMEYE ÇALIŞACAK.
TOPLUM, HÜKÜMET KONTROLÜNDEKİ MEDYA VASITASIYLA, YOLSUZLUK
VE RÜŞVET OLAYLARI KARŞISINDA DUYARSIZLAŞTIRILMIŞ, BAŞBAKAN,
AİLESİ, ÇOCUKLARI VE YAKIN ÇEVRESİNİN “MAĞDURİYETİ” KONUSUNDA
BÜYÜK ÖLÇÜDE İKNA EDİLMİŞTİR.
BAŞBAKANIN SEÇİM GECESİ AKP GENEL MERKEZİ’NİN BALKONUNDA
YAPTIĞI KONUŞMA VE VERDİĞİ GÖRÜNTÜ BİR BAŞBAKANA YAKIŞAN
OLMAYIP, ADETA TOPLUMU DAHA ÇOK AYRIŞTIRMAK İÇİN PLANLANMIŞ
BİR OYUNDUR. AKP’NİN YEREL SEÇİM BAŞARISI MÜJDELEMEK YERİNE
TOPLUMU GEREN TEHDİTLERİN SERGİLENMESİDİR!
KONUŞMANIN SATIR ARALARI İRDELENDİĞİNDE, BAŞBAKANIN
SEÇİMLERİN HEMEN ÖNCESİNDE 5 KİŞİ İÇİN YAPTIĞI SUÇ DUYURUSU,
GÖZALTI VE YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI TALEBİNİ DİLE GETİRMESİ,
ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE BU TÜR GİRİŞİMLERİN ARTACAĞINI
GÖSTERMEKTEDİR.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
1
BAŞBAKANI ÖFKELENDİREN BİR DİĞER NOKTA İSE SIZAN SES
KAYITLARIYLA BAŞBAKANIN, DIŞİŞLERİ BAKANININ, BAŞBAKANA BAĞLI
MİT MÜSTEŞARININ TÜRKİYE’YE, HALKA YÖNELİK KİRLİ SAVAŞ
PLANLARININ AÇIĞA ÇIKMASI, SEÇİM KAZANMAK İÇİN PLANLADIKLARI
KATLİAMLARIN ORTALIĞA DÖKÜLMESİDİR.
BAŞBAKAN SUÇÜSTÜ YAKALANMANIN TELAŞIYLA SUÇLULARI,
CASUSLARI ORTAYA ÇIKARTACAĞINA, YİNE BİZLERE, MEDYAYA,
MUHALEFETE ÇATMA YOLUNA GİTMEKTE, BUNU İLETİŞİMİ
YASAKLAMANIN BİR BAHANESİ HALİNE GETİREREK, TWITTER VE
YOUTUBE’U KAPATMAKTADIR.
BAŞBAKAN ERDOĞAN BU YASAKLARA RAĞMEN MİLYONLARCA SOSYAL
MEDYA KULLANICISINA ENGEL OLAMADIĞI GİBİ, KENDİ BAKANLARI VE
BELEDİYE BAŞKANLARININ BİLE YASAKLARI DELEREK SOSYAL MEDYA
İLETİŞİMİNE YÖNELMELERİNE SUSKUN KALMAKTADIR!
DIŞİŞLERİ BAKANININ AÇIKLAMALARI VE DIŞİŞLERİ SÖZCÜLÜĞÜNÜN
YAZILI OLARAK YAPTIĞI TOPLANTIYI DOĞRULAMA AÇIKLAMASININ
ARDINDAN, SURİYE HÜKÜMETİNİN AÇIKLAMASI: “BUNLAR TÜRKİYE’NİN
İÇİŞLERİMİZE KARIŞTIĞININ, SALDIRILARA DESTEK VERDİĞİNİN,
ÜLKEMİZDEKİ SAVAŞI KIŞKIRTTIĞININ KANITIDIR!”
NE OLURSA OLSUN SONUÇTA ŞUNU KABUL ETMEK DURUMUNDAYIZ.
AKP VE BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN 6’INCI KEZ SEÇİM
KAZANMIŞTIR. 2002’DEN BU YANA (2002 GENEL SEÇİMLERİ DAHİL) 3
GENEL, 3 YEREL SEÇİMİN KAZANANI ERDOĞAN’DIR. BUNU
SORGULAMAK VE İYİ ANALİZ ETMEK DURUMUNDAYIZ!
KÖYLÜ YURTTAŞLARIMIZ BÜTÜNŞEHİR YASASININ KENDİLERİNE
GETİRDİĞİ AĞIR YÜKÜMLÜLÜKLERİ, VERGİLERİ, YİTİRDİKLERİ HAKLARI
HENÜZ TAM OLARAK BİLMEDİKLERİ VE BU YÜKÜMLÜLÜKLER İÇİN GEÇİŞ
DÖNEMİ OLARAK ÖNGÖRÜLEN 5 YILLIK SÜRENİN İÇİNDE OLUNDUĞU
İÇİN TEPKİLERİNİ OYLARINA YANSITMADILAR.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
2
TÜRKİYE’DEKİ SEÇİMLERİN SONUÇLARIYLA HER NE KADAR İKTİDAR BİR
ZAFER HAVASI ESTİRMEYE, MUHALİFLERİNİ DAHA DA EZMEK İÇİN BU
SONUÇLARI KOZ OLARAK KULLANMAYA YÖNELMİŞ OLSA DA DIŞ
DÜNYADA 30 MART 2014 SEÇİMLERİNİN SONUÇLARI VE BAŞBAKANIN
BALKON KONUŞMASININ İÇERİĞİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMELER KAYGI
VE ENDİŞEYİ YANSITMAKTADIR.
BAŞBAKAN, BALKON KONUŞMASINDA “AVRUPA’NIN BİLE İMRENDİĞİ
DEMOKRASİ, ULAŞMAK İSTEDİĞİ DEMOKRASİ BİZİM ÜLKEMİZDEKİ
DEMOKRASİDİR” DERKEN ADETA ÜLKE İNSANLARININ VE DÜNYANIN
AKLIYLA, ALGISIYLA ALAY ETMEKTE, DEMOKRASİ SÖZCÜĞÜNÜN İÇİNİ
BOŞALTMAKTADIR.
TÜRKİYE, BU SÜREÇLERİN DIŞINDA KALDIĞI GİBİ, BÖLGE ÜLKESİ OLARAK
AĞIRLIĞINI DA YİTİRMİŞ VAZİYETTE. ÖZELLİKLE KIRIM’IN RUSYA’YA
KATILMASI, UKRAYNA’DA YAKLAŞAN BAŞKANLIK SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE,
RUSYA İLE UKRAYNA ARASINDA TIRMANAN GERİLİM DÜNYA VE
AVRUPA’NIN, BÖLGEMİZDEKİ GÜNDEMİN İLK SIRASINDA YER ALIYOR.
DİKKAT, UKRAYNA’YI BÖLÜNMEYE GÖTÜRECEK BİR SÜREÇ SÖZ
KONUSU! BUNA ÇÖZÜM OLARAK RUSYA FEDERATİF BİR DEVLET YAPISI
VE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ÖNERİSİNİ GÜNDEME GETİRDİ.
RUSYA KONUSUNDA UZMAN WALL STREET JOURNAL GAZETESİ ANALİSTİ
LUKAS ALPERT, YAPTIĞI ANALİZDE PUTİN’İN KIRIM’I ALMASI
KONUSUNDA BEŞ NEDEN SIRALARKEN, BİR YANDAN DA PUTİN’İN
TARİHTE YANLIŞ YAPILMIŞ BİR ŞEYİ DÜZELTME FIRSATINI KULLANDIĞINI
İFADE EDİYOR.
AB, ABD, RUSYA ARASINDA BU GELİŞMELER YAŞANIRKEN, YENİ ÇEKİŞME
ALANI OLARAK GÜRCİSTAN VE MOLDOVA ÖN PLANA ÇIKMAYA BAŞLADI.
DÜNYADA VE BÖLGEDE, GÖZLER KIRIM VE UKRAYNA'NIN
ÜZERİNDEYKEN, AB GÜRCİSTAN VE MOLDOVA'YLA ORTAKLIK
ANLAŞMASINI İMZALAMAYA HAZIRLANIYOR.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
3
BİR YANDAN AB VE MOLDOVA TARAFINCA KONTROL EDİLEMEYEN
GAGAVUZ ÖZERK CUMHURİYETİ DİĞER YANDA İSE RUSYA YANLISI
RUSÇA BİLEN MOLDOVA'LILAR AB'NİN ELİNİ HIZLI TUTMASINA NEDEN
OLUYOR.
ŞU ANDA RUSYA İLE BATI İLİŞKİLERİNİN KRİZE GİRDİĞİ TEHLİKELİ, HATTA
POTANSİYEL OLARAK ÇATIŞMA RİSKİ DE TAŞIYAN BİR SÜREÇ
YAŞANIYOR. ULUSLARARASI DENGELERİ DEĞİŞTİRMESİ OLASILIĞI
YÜKSEK BU SÜREÇ SIRASINDA ESKİ SOVYET TOPRAKLARINDA TAŞLARIN
BİRAZ DAHA YERİNDEN OYNAMASI SÖZ KONUSU.
BÖYLE BİR SÜREÇTE, BÖLGEDEKİ EN BÜYÜK VE ASKERİ AÇIDAN EN
GÜÇLÜ NATO ÜYESİ TÜRKİYE’DEN KATKI İSTENEBİLİR VE TÜRKİYE, NATO
ÇERÇEVESİNDE RUSYA İLE KARŞI KARŞIYA GELEBİLİR.
RUSYA’YA BAĞLANMAK İSTEYEN ÜLKE VE BÖLGELER ARASINDA SON
OLARAK ABD’NİN EN KUZEYDEKİ EYALETİ ALASKA DA EKLENDİ. RUS ÇARI
TARAFINDAN GEÇMİŞTE EKONOMİK NEDENLERLE ABD’YE SATILAN
ALASKA’NIN YENİDEN RUSYA’YA BAĞLANMASI İÇİN EYALETTE İMZA
KAMPANYASI BAŞLATILMIŞ DURUMDA.
BDP-KCK-PKK GÜNEYDOĞU’DA KAZANDIKLARI İLLERDE DEMOKRATİK
ÖZERKLİK İLAN ETMEYE HAZIRLANIRKEN, KUZEY IRAK BÖLGESEL KÜRT
YÖNETİMİ’NİN DE IRAK’TAN BAĞIMSIZLIĞINI İLAN ETMESİ SÜRPRİZ
OLMAYACAKTIR.
EKONOMİK GÖSTERGELERDEKİ BOZULMA TÜM HIZIYLA SÜRÜYOR.
2013’TEN DEVREDEN SORUNLAR, BU YIL DA AYNI ŞEKİLDE DEVAM
EDİYOR. HÜKÜMET, SEÇİMLER NEDENİYLE ERTELEDİĞİ ZAMLARI İLK
OLARAK ELEKTRİKLE DEVREYE SOKMAYA BAŞLADI.
TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU’NUN AÇIKLADIĞI SON VERİLERE GÖRE,
TÜRKİYE EKONOMİSİ 2013 YILINDA YÜZDE 4,2 ORANINDA, GEÇEN YILIN
SON ÇEYREĞİNDE İSE YÜZDE 4,4 ORANINDA BÜYÜDÜ.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
4
HAFTAYA BAKIŞ – 02 NİSAN 2014
TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ
DETAYLAR
30 MART 2014 YEREL SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE YAŞANAN SİYASAL
GELİŞMELER SONRASINDA, TÜRKİYE SİYASETİ BİR GENEL SEÇİM
ATMOSFERİNE, DİĞER DEYİŞLE DE BİR REFERANDUMA DÖNÜŞTÜ.
Gezi Parkı olaylarından itibaren siyasette “Gerilimi Tırmandırma” seçmen
tabanını konsolide etme ve toplumu ayrıştırma stratejisine yönelen
Başbakan ve çevresi, 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu ile bunun
hemen ardından başlatılma aşamasındayken engellenen 25 Aralık
operasyonları sonrasında bu tavrını daha da sertleştirdi.
Yolsuzlukların üzerini örtmek için sanal düşmanlar, darbe senaryoları, dış
müdahale iddiaları ortaya atan Başbakan ve AKP kurmayları, medyayı
baskı altına alarak bu konudaki haberlerin yayınlanmamasını ya da
kendilerinin iddia ettiği doğrultuda haberleştirilmesini sağlamaya
yöneldiler.
Bunlarla ilgili ortaya çıkan ses kayıtları, medya yöneticilerine bizzat
Başbakan tarafından açılan telefonlar, verilen talimatlar ortaya çıktı.
Öyle ki, gidişatın kendilerini bitireceğini gören iktidar partisi, medya, yargı,
polis, iletişim, internet erişimi üzerinde baskılama, geniş çaplı yasa
değişikliklerine gitme stratejisini devreye soktu.
HSYK Yasası, Danıştay Yasası, İnternet Yasası, Dershaneler Yasası, TİB
Yasası, değişiklikleri süratle devreye sokuldu.
MİT yasası değişikliği ise seçim sonrasına bırakıldı. Hükümet toplumu baskı
altına almak, iktidarını pekiştirmek için bu seçim sonuçlarını kıllanarak MİT
Yasası ile birlikte Yüksek Seçim Kurulu ve Seçim Yasalarında da değişiklik
içeren düzenlemeleri gündeme getirecektir!
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
5
KANIMCA, TBMM AÇILIR AÇILMAZ, AKP, MİT’İ GENİŞ YETKİLERLE
DONATAN, BAŞBAKANA BAĞLI BİR “ŞAHSİ İSTİHBARAT” KURUMUNA
DÖNÜŞTÜRECEK, DEVLETİN HERKESİ TAKİP EDİP İZLEDİĞİ, FİŞLEDİĞİ,
MİT’İN YARGIYA, SORUŞTURMALARA BİLE MÜDAHALE EDEBİLECEĞİ BİR
YAPILANMAYI HAYATA GEÇİRMEYE ÇALIŞACAK.
Bütün bu çabaların, baskıların, medya bombardımanın, sert ve gerilim
siyaseti stratejisinin, ağır ve hakaret içeren siyasi söylemin, meydan dilinin
tek bir hedefi vardı:
 30 Mart yerel seçimleri öncesinde toplumda kutuplaşma ve
ayrışmayı keskinleştirmek, AKP seçmenini konsolide etmek,
 Yolsuzlukların üzerini örterek, oy kaybına neden olmasını önlemek,
 HSYK’nın seçimlerin hemen öncesinde yaptığı geniş çaplı hakim ve
savcı atamalarıyla il ve ilçe seçim kurullarını denetim altına almak,
 Emniyet teşkilatındaki geniş çaplı atamalarla soruşturmaların önünü
kesmek,
 Paralel Yapı iddialarıyla, kendisini geçmişte, başörtüsü, İmam Hatip
tartışmalarında olduğu gibi “mağdur” göstermek,
 Başta partimizi ve diğer muhalefet partilerini, ortaya attığı bu Paralel
Yapı ile işbirliği halinde ve müşterek hareket içinde göstererek, tüm
kesimlerin kendisine ve AKP’ye karşı ittifak kurduğu algısını
yaygınlaştırıp, pekiştirmek,
 Medyanın yüzde 80’ini kendi kontrolü altında tutarken, seçimlere
çok az bir süre kala, alternatif iletişim yollarını, alternatif haberleşme
kanallarını da (twitter, youtube) kapatarak, muhalefetin sesini iyice
kısıp, halka, seçmene sadece kendi söylediklerini duyurmak,
 Seçimlerin hemen öncesinde Aralık ve Ocak aylarında TMSF ve
Havuz
Müteahhitleri
aracılığıyla
gerçekleştirilen
medya
operasyonları, satışlar, el değiştirmeler (Akşam, Güneş, Skytürk 360,
Show TV, Sabah, ATV, A Haber, Takvim) yanında Kanaltürk
televizyonunun ulusal yayın lisansının iptali ile muhalefet partilerinin
sesini iyice kısmak,
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
6
 Oluşturulan bu medya bloku ile “tersine algı” yaratma yolunda
izlenen yayın politikalarıyla, yolsuzlukların aklanması, gündeme
gelmesinin önlenmesi, haber olmaması, haber ve yorumlarda yer
verilmemesi, anketlerin manipüle edilmesini sağlamak,
Yargıda, HSYK yasası değişikliğinden sonra, arka arkaya yapılan
hakim ve savcılara yönelik, iki büyük atama, yer değiştirme,
görevden alma dalgasıyla, kritik davaların devam ettiği
mahkemelerde, hakim ve savcılar değiştirilerek, kamuoyunun
yakından takip ettiği davaların gündemden düşürülmesini sağlamak.
(17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması İddianamesinin,
değiştirilen Mahkeme heyeti tarafından iadesi, yine üyeleri
değiştirilen üst mahkemeye yapılan itirazın da reddedilmesi bu
açıdan 30 Mart öncesi çok kritik bir gelişmedir. Bu kararlar iktidar
medyasında adeta yolsuzluk olmadığı, faillerin suçsuz olduğu, sanki
dava beraatle sonuçlanmış gibi haberleştirilip, manşetlere taşınarak,
Başbakanın meydanlardaki kendisine ve hükümete darbe söylemini
güçlendirici yayınlar yapılmıştır.)
Sıraladığım bütün bu adım ve aşamaların planlı, belirli bir merkezden
yönetilen ve seçimleri hedefleyen bir strateji olduğu açıktır.
Kabul etmek gerekir ki, bu planlı adımlar, yasa değişiklikleri ile ulaşılmak
istenilen hedeflerde büyük ölçüde başarıya ulaşılmıştır.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
7
TOPLUM, HÜKÜMET KONTROLÜNDEKİ MEDYA VASITASIYLA, YOLSUZLUK
VE RÜŞVET OLAYLARI KARŞISINDA DUYARSIZLAŞTIRILMIŞ, BAŞBAKAN,
AİLESİ, ÇOCUKLARI VE YAKIN ÇEVRESİNİN “MAĞDURİYETİ” KONUSUNDA
BÜYÜK ÖLÇÜDE İKNA EDİLMİŞTİR.
Ses kayıtları, tapeler, kasalar, para sayma makineleri, kupon arsa-arazi
satışları, havuz paraları, Rıza Sarraf’ın rüşvetleri, kara para aklama, kayıt
dışı para transferleri vb. konularda Başbakanın “darbe, iftira, montaj,
dublaj, paralel yapı, casuslar, ajanlar vs.” söylemi, ortaya aksi yönde hiçbir
kanıt koyamamasına karşın parti tabanında kabul görmüş, inandırıcı
bulunmuştur.
750 bin liralık kol saati hediyesi alan Bakan, iddialar gündeme geldikten 85
gün sonra “Saat hediye aldığımı söyleyenler, şerefsizdir, namussuzdur”
diye ortaya çıkmış, ancak saati kendisinin aldığı, parasını ödediği, hangi
mağazadan ne zaman aldığı, faturasının olup olmadığı gibi soruların
yanıtını vermek yerine olayı hakaretlerle geçiştirmiştir. Bütün bunlar
medyada ağırlıkla görmezlikten gelinmiş, Başbakanın her söylediği doğru
kabul edilerek yer verilmiştir. İktidar kontrolündeki medya vasıtasıyla
Başbakanın gerçekleştirdiği mitingler canlı olarak aynı anda 30-40 kanalda
birden yayınlanırken, Genel Başkanımızın ve diğer muhalefet partilerinin
miting ve toplantıları, açıklamaları, söylemleri geniş seçmen kitlesine
ulaşamamıştır.
BAŞBAKANIN SEÇİM GECESİ AKP GENEL MERKEZİ’NİN BALKONUNDA
YAPTIĞI KONUŞMA VE VERDİĞİ GÖRÜNTÜ BİR BAŞBAKANA YAKIŞAN
OLMAYIP, ADETA TOPLUMU DAHA ÇOK AYRIŞTIRMAK İÇİN PLANLANMIŞ
BİR OYUNDUR. AKP’NİN YEREL SEÇİM BAŞARISI MÜJDELEMEK YERİNE
TOPLUMU GEREN TEHDİTLERİN SERGİLENMESİDİR!
Başbakan geçtiğimiz Mayıs ayındaki Gezi Parkı olaylarından bu yana
yürüttüğü, sert-gergin-tepkisel-ayrıştırıcı-kamplaştırıcı siyasi söylemin
oylarını artırmasa da seçmen tabanını konsolide ettiğini görmüş, aynı
üslubu sürdürmeye karar vermiştir.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
8
Önümüzdeki günlerde bu söylemin daha da sertleşeceğini, ayrıca
konuşmasında bahsettiği kesimlere yönelik eylemlerle de pekiştirileceğini
öngörmekteyim.
Emniyet ve Yargıda oluşturulan yeni ve AKP paralelindeki yapılanma ile
Başbakanın hedef gösterdiği kesimlere (Medya kuruluşları, Sivil Toplum
Örgütleri, İşveren Kuruluşları ve İşadamları vb.) yönelik olarak kapsamlı
baskı, baskın, gözaltı, tutuklama, yargılama, operasyonel girişimlerin
gündeme getirileceğini, böylece toplumun iyice sindirilmeye çalışılacağını
düşünmekteyim.
Böylece toplumda Başbakana, AKP’ye, iktidara karşı olan ve karşı
duranların “akıbetinin ne olacağını” görerek, iyice sinecekleri,
itirazlarından vazgeçecekleri, taraf değiştirecekleri, hesabı yapılmaktadır.
Emniyet ve Yargıda iktidarın bu girişimlerini benimsemeyecek olanlar,
Başbakanın “memurları” konumundaki Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı’nın
vereceği talimatlarla, ya soruşturmaya uğratılacak ya da açığa alınacak.
Böylece yargıdaki olası hukuki direnç de sona erdirilmeye çalışılacaktır.
Başbakan Ağustos ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, sonrasındaki
Genel seçimleri de gözeterek sert ve gerilimi besleyen söylemini
sürdürmeyi, seçmen tabanını kenetleme ve karşıtlarından da sindirme
yoluyla transferler yaparak tabanını genişletme planları yapmaktadır.
Diğer bir açıdan baktığımızda ise Başbakan balkon konuşmasında verdiği
fotoğraf ile de bir başka mesaj vermektedir. Parti yoldaşları, bakanları
hepsini bir kenara bırakarak, Ses kayıtları ortaya çıkan, “para sıfırlama”
konuşmaları kamuoyuna yansıyan ve soruşturma dosyasına da giren
oğlunu, kızını, damadını yanına alarak fotoğraf verme tercihini
kullanmıştır.
Bu kare ile ailesini, çocuklarını aklamaya çalışmakta, bir yandan da
ailesinin mağdur edilmeye çalışıldığı, onlara sahip çıktığı algısını yaratmaya
çalışarak “mağduriyet” silahını kullanma yoluna gitmektedir.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
9
KONUŞMANIN SATIR ARALARI İRDELENDİĞİNDE, BAŞBAKANIN
SEÇİMLERİN HEMEN ÖNCESİNDE 5 KİŞİ İÇİN YAPTIĞI SUÇ DUYURUSU,
GÖZALTI VE YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI TALEBİNİ DİLE GETİRMESİ,
ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE BU TÜR GİRİŞİMLERİN ARTACAĞINI
GÖSTERMEKTEDİR.
Başbakanın “Bazıları için suç duyurusunda bulundum. Yurt dışına
kaçacaklar dedim. Belki de bazıları kaçtılar. Ama dedim ya bunların
inlerine gireceğiz. Bunları yapacağız” sözleri, yakın dönemde
yaşanacakların habercisidir. Başbakan ve yakın çevresinin bu yöntemle
belirli kişi, kurum ve kesimlere gözdağı vermeye başlayacakları
anlaşılmaktadır.
Başbakan daha önce söylediği “Cemaat bugüne kadar ne istedi de
vermedik?” sözlerinin yanı sıra, balkon konuşmasında “Bugüne kadar
açıkçası 11 yıldır biz de iyi niyetimizin kurbanı olduk. Şimdi artık bunları
ayıklama zamanı geldi. Bunu kabul edemeyiz.” şeklindeki sözleri, şimdi
yakındığı “Paralel devlet” yapılanmasını 11 yıldır bildiği, göz yumduğu,
müsamaha gösterdiği, hatta bu yapıyı kendi iktidarının çıkarları için,
yargıda, emniyette, bürokraside ve diğer alanlarda işbirliği yaparak ortak
hareket ettiğini itiraf etmektir.
Başbakanın bir diğer kritik ifadesi, seçimlerin iki-üç gün öncesinde yapıldığı
anlaşılan ve sızan Suriye ile ilgili ses kayıtlarına gösterdiği tepkidir. Ülkeyi
Suriye ile savaşa sokma plan ve senaryolarının Dışişleri Bakanının
Başkanlığında, MİT Müsteşarı, Dışişleri Müsteşarı ve Genelkurmay 2.
Başkanı tarafından ele alındığı bu dehşet senaryosunun sızması, hükümeti
iki yönden zor durumda bıraktığı için Başbakan öfkelidir.
İlk olarak Devletin böylesine üst düzey bir güvenlik toplantısının, en
muhafazalı, yalıtımlı, korunmalı bir ortamdaki toplantının ses kaydının
yapılabilmesi, dinlenmiş olmasıdır. Bu AKP iktidarında 12 yılda devletin
getirildiği zafiyet noktasının itirafıdır. İstihbaratı, genelkurmayı, Dışişleri
“kevgire dönmüş” bir devlet yapısı ile karşı karşıyayız.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
10
AKP iktidarının devletin kurumlarını tahrip etme, kendi denetim ve
kontrolüne alma, geleneklerini ve hafızasını yok etme girişimlerinin
sonucu bugün gelinen içler acısı ve zavallı durumdur.
Başbakanından, MİT Müsteşarına, Dışişleri Bakanından Genelkurmay
başkanına kadar ülkenin en kritik kurumları, kişileri, planları, sırları
dinlenmeye müsait ve korunmasızdır.
BAŞBAKANI ÖFKELENDİREN BİR DİĞER NOKTA İSE SIZAN SES
KAYITLARIYLA BAŞBAKANIN, DIŞİŞLERİ BAKANININ, BAŞBAKANA BAĞLI
MİT MÜSTEŞARININ TÜRKİYE’YE, HALKA YÖNELİK KİRLİ SAVAŞ
PLANLARININ AÇIĞA ÇIKMASI, SEÇİM KAZANMAK İÇİN PLANLADIKLARI
KATLİAMLARIN ORTALIĞA DÖKÜLMESİDİR.
Suriye ile savaş çıkartmak için Süleyman Şah Saygı Türbesi’ne MİT’in
eleman göndererek saldırı planlaması, Suriye’ye 4 adam gönderip,
Suriye’den Türkiye’ye 8 füze attırarak savaşın fitilini ateşlemesi
konuşulmaktadır.
Süleyman Şah Türbesi’ndeki 25 kişilik Türk askeri şehit edilerek, ya da
fırlatılacak füzelerle, Türkiye’de yurttaşlarımız öldürülerek, Suriye’ye
açılacak savaşa bahane yaratılması planlanmaktadır.
Bu hükümetin iktidardan gitmemek için ne kadar gözünü kararttığını,
gerekirse kendi askerini, kendi yurttaşını bile öldürmeyi göze aldığını
göstermektedir.
Başbakan suçüstü yakalanmanın telaşıyla suçluları, casusları ortaya
çıkartacağına, yine bizlere, medyaya, muhalefete çatma yoluna gitmekte,
bunu iletişimi yasaklamanın bir bahanesi haline getirerek, Twııtter ve
YouTube’u kapatmaktadır.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bunları yaparken komik olmaktadır. Kendi
yurttaşlarına yasakladığı YouTube’daki ses kayıtlarını Türkiye dışında halen
bütün dünya dinlemektedir. Düşman dediği ülkeler de dinlemektedir.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
11
Ses kayıtları Arapça’ya çevrilerek altyazılı olarak başta Suriye olmak üzere
tüm Ortadoğu ülkelerinin televizyonlarında yayınlanmış, tüm Arap
medyasında da konuşmaların tapeleri manşetlerde yer almıştır.
Hükümetin Twitter ve YouTube’a yasak uygulaması devekuşu gibi “başını
toprağa gömme” ile aynıdır.
Daha da vahimi Dışişleri Bakanlığı yaptığı yazılı açıklama ile toplantıyı ve
sızan içerin doğruluğunu teyid etmiş, bunu yapanlardan hesap
sorulacağını açıklamakla yetinmiştir.
DIŞİŞLERİ BAKANININ AÇIKLAMALARI VE DIŞİŞLERİ SÖZCÜLÜĞÜNÜN
YAZILI OLARAK YAPTIĞI TOPLANTIYI DOĞRULAMA AÇIKLAMASININ
ARDINDAN, SURİYE HÜKÜMETİNİN AÇIKLAMASI: “BUNLAR TÜRKİYE’NİN
İÇİŞLERİMİZE KARIŞTIĞININ, SALDIRILARA DESTEK VERDİĞİNİN,
ÜLKEMİZDEKİ SAVAŞI KIŞKIRTTIĞININ KANITIDIR!”
Suriye, bu kayıtların sızması sonrasında, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi’ne başvurmuş, Başbakanın “Uluslararası savaş Suçlusu” ilan
edilmesi talebinde, Türkiye’nin kınanması ve BM anlaşmaları uyarınca
yaptırım uygulanması talebinde bulunmuştur.
Bir anlamda Hükümet daha öncekilere ilave olarak bu planda suçüstü
yakalanarak, Suriye’ye Esad’ın eline çok müthiş ve somut bir kozu kendi
eliyle vermiştir. (Hatay’da yakalanan TIR’lar, El Kaide ve Nusra ile işbirliği,
ÖSO’ya destek, MİT Müsteşarının o konuşma kayıtlarında Suriye’deki
muhaliflere 2 bin TIR’dan fazla malzeme gönderildiğini söylemesi vs.)
Şimdi Başbakan, bundan ötürü yine muhalefeti suçlamakta, paralel yapıyı
hedef göstermekte, Enerji Bakanı, Sayın Genel Başkanımızın da bu
konudaki açıklamaları nedeniyle, savcılıkça başlatılan soruşturma
çerçevesinde “ifade vermeye çağrılacağı” şeklinde akıl almaz açıklamalar
yapmaktadır.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
12
Başbakan, balkon konuşmasında bir yandan sızıntıyı eleştirip tepki
gösterirken bir yandan da yapılan saldırı ve savaş senaryolarını
doğrulamakta, bu vahim planın varlığını kabul etmektedir.
“Suriye bizimle şu anda savaş halinde,
Suriye bize savaş açtı, 78 yurttaşımızı öldürdü, buna sessiz mi
kalacağız” gerekçesini öne sürmektedir.
Buna gerekçe olarak ise
Oysa sınırları açan, terör örgütlerine yol veren, Özgür Suriye Ordusu’na
kamp ve silah veren, para veren, terör örgütlerinin yaralıları için sınır
illerindeki hastanelerde “öncelik” genelgesi yayınlayan kendisidir.
Yani yurttaşlarımız, kentlerimizi, topraklarımızı bizzat saldırı hedefi haline
getiren, bugüne kadar ki politikalarıyla Başbakan ve başında bulunduğu
AKP hükümetidir.
Başbakanın balkon konuşmasından anlaşılmaktadır ki, hükümetin böyle bir
planı vardır ve hâlâ yürürlüktedir. Yani Hükümet her an Suriye ile savaş
planını devreye sokabilir, TSK’yı Suriye’ye gönderebilir. Yaratmak
istedikleri ve açığa çıkan bahanelerin yerine yeni bahaneler bulabilir.
Siyasi planlarının, seçim planlarının en önemli stratejik araçlarından
birisinin Suriye ile savaş çıkartmak olduğu anlaşılmaktadır.
Başbakanın balkon konuşmasının içerik analizi, görsel analizi kanımca bu
şekilde özetlenebilir.
 Daha da önemlisi önümüzdeki günlerde çeşitli bahanelerle CHP’ye,
parti yöneticilerimize, örgütümüze yönelik bazı karalayıcı planların,
soruşturma ve davaların da gündeme gelebileceğini öngörmekteyim.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
13
NE OLURSA OLSUN SONUÇTA ŞUNU KABUL ETMEK DURUMUNDAYIZ.
AKP VE BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN 6’INCI KEZ SEÇİM
KAZANMIŞTIR. 2002’DEN BU YANA (2002 GENEL SEÇİMLERİ DAHİL) 3
GENEL, 3 YEREL SEÇİMİN KAZANANI ERDOĞAN’DIR. BUNU
SORGULAMAK VE İYİ ANALİZ ETMEK DURUMUNDAYIZ!
Oy oranı açısından bakıldığında da, yukarıda sıraladığım bütün
gelişmelere, gerginliklere, yolsuzluk, rüşvet vb olaylara rağmen fazla bir
kaybının olmadığı görülmektedir.
2011 Genel Seçimleriyle kıyaslandığında (Yüzde 49,9) AKP oylarında 6,4
puanlık (Yüzde 43,5) bir gerileme olduğu gözlense de, 2009 yerel
seçimleriyle kıyaslandığında (Yüzde 38,8) yaklaşık 5 puana yaklaşan bir
artış söz konusudur.
Burada bahsettiğim medya operasyonları, propaganda ve parasal
olanakların genişliği, mevcut yerel yönetimlerin kendi partilerine ve
hükümete desteği vb. faktörlerin yanı sıra, yürürlüğe giren Bütünşehir
Yasası’nın ve Büyükşehir Belediyeleri için getirilen yeni yapının da rolünün
olduğu inkâr edilemez.
30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’yle Bütünşehir Yasası gereği, büyükşehir
sayısı 30’a çıkartıldı. Büyükşehir yasasındaki bu artışa paralel olarak yasaya
ilave edilen bir madde ile bu illerdeki 16 bin köyün tüzel kişiliği ortadan
kaldırılarak, Büyükşehir il sınırlarına dahil edildi.
 Bu düzenleme ile bir anda Türkiye’de ne kadar “köy ve köylü” varsa,
yasa gereği bir kalemde “Kentli ve Büyükşehir Seçmeni” konumuna
geldi.
TÜİK’in Kent ve Kırsal nüfus verilerine göre halkın yüzde 77,3’ü il ve ilçe
merkezlerinde oturuyordu.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
14
Yasa ile 14 ilin de büyükşehir belediyesi statüsüne geçmesiyle toplam 30
ilde, belde ve köylerin ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmasıyla kentli
oranı yüzde 91,3’e yükseldi.
Önceki düzenlemede Büyükşehir Belediyeleri için Metropol ilçelerin
seçmenleri oy kullanırken, köylerin tüzel kişiliğinin kaldırılması ve mahalle
statüsüne getirilerek ilçelere dahil edilmesiyle, büyükşehir seçimlerinde oy
kullanacak kırsal seçmen sayısında büyük artış oldu.
KÖYLÜ YURTTAŞLARIMIZ BÜTÜNŞEHİR YASASININ KENDİLERİNE
GETİRDİĞİ AĞIR YÜKÜMLÜLÜKLERİ, VERGİLERİ, YİTİRDİKLERİ HAKLARI
HENÜZ TAM OLARAK BİLMEDİKLERİ VE BU YÜKÜMLÜLÜKLER İÇİN GEÇİŞ
DÖNEMİ OLARAK ÖNGÖRÜLEN 5 YILLIK SÜRENİN İÇİNDE OLUNDUĞU
İÇİN TEPKİLERİNİ OYLARINA YANSITMADILAR.
Belediye vergileri, harç ve katılım payları 5 yıl sonra alınmaya başlanacak.
Belediye hizmetlerine ulaşmak daha da zorlaşacak ve hizmetler
pahalılaşacak.
Bu yasa ile köylü kendi yaşam alanı üzerindeki tüm yönetim haklarını
kaybetmiştir. Köy alanlarının rantı belediyelere aktarılmaktadır. Köylüler
ücretsiz eriştiği altyapı hizmetleri için bedel ödemek zorunda
bırakılmaktadır.
Bunun etkisi en erken bir sonraki seçimlerde görülebilecek. Ancak seçmen
tabanı açısından, AKP’nin kırsal kesimden aldığı oyun, partimize nazaran
daha yüksek olduğu gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, AKP’nin
oy oranını muhafaza etmesinin, 2009’a göre artırmasının ve
Büyükşehirlerin önemli bölümünü kazanmasının nedenini ortaya koymuş
oluruz.
Buna, AKP’li yerel yönetimlerin, kömür, erzak, bazı yerlerde para vs.
dağıtmalarını da ilave ettiğimizde, bu sonucun bir başka boyutunu daha
gözler önüne sermiş oluruz.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
15
TÜRKİYE’DEKİ SEÇİMLERİN SONUÇLARIYLA HER NE KADAR İKTİDAR BİR
ZAFER HAVASI ESTİRMEYE, MUHALİFLERİNİ DAHA DA EZMEK İÇİN BU
SONUÇLARI KOZ OLARAK KULLANMAYA YÖNELMİŞ OLSA DA DIŞ
DÜNYADA 30 MART 2014 SEÇİMLERİNİN SONUÇLARI VE BAŞBAKANIN
BALKON KONUŞMASININ İÇERİĞİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMELER KAYGI
VE ENDİŞEYİ YANSITMAKTADIR.
Erdoğan’ın giderek diktatörleşen siyasi yapısı ve psikolojisinin bu
sonuçlarla Erdoğan’ı daha pervasız hale getireceği değerlendirmeleri
yapılırken, yabancı analistler Erdoğan’ın politikalarından ötürü, batıyla
kopuşun hızlanacağını öngörmektedir.
ABD, AB sözcülerinin yaptıkları değerlendirmeler bu durumu
yansıtmaktadır. ABD, seçimlerdeki şaibe iddialarını gündeme getirirken
Başbakanı bir an evvel demokratik tavra yönelmeye, yasakları kaldırmaya,
internet erişimine getirilen kısıtlamaları sona erdirmeye davet etmektedir.
Medya üzerindeki sansürü gündeme getirmektedir.
AB sözcüleri seçim sonuçlarına saygılı olduklarını vurgulamakla birlikte
yine seçim şaibelerini, devlet ajansının yayınladığı verilerle ilgili
manipülasyon iddialarını eleştirmektedirler.
Avrupa medyası Başbakan Erdoğan’ın yaptığı uygulamalar, getirdiği
yasaklar, sansür ve kısıtlamalar, yargısal müdahaleler ile “AB’nin muhatabı
olamayacağını, AB’nin Erdoğan yönetimi ile üyelik müzakerelerini askıya
alması gerektiğini” yazmaktadır.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
16
BAŞBAKAN, BALKON KONUŞMASINDA “AVRUPA’NIN BİLE İMRENDİĞİ
DEMOKRASİ, ULAŞMAK İSTEDİĞİ DEMOKRASİ BİZİM ÜLKEMİZDEKİ
DEMOKRASİDİR” DERKEN ADETA ÜLKE İNSANLARININ VE DÜNYANIN
AKLIYLA, ALGISIYLA ALAY ETMEKTE, DEMOKRASİ SÖZCÜĞÜNÜN İÇİNİ
BOŞALTMAKTADIR.
Dünya olan bitenin her şeyin farkındadır ve Erdoğan’ın artık Türkiye’yi
yönetemeyeceği, Türkiye’nin daha da büyük gerginliklere, çatışmalara
gireceği değerlendirmeleri yapılmaktadır.
Bütün bunlar daha yeni seçimden çıkmış, seçim kazanmış bir iktidarın
üzerindeki şaibenin, diktacı yönetim anlayışının, yasakların, demokratik
haklara getirilen kısıtlama uygulamalarının yansımasıdır.
Türkiye, dünyada bir “diktatörlük” olarak algılanmaktadır. Dünyada
twitter’ın yasak olduğu üç ülke Çin, Kuzey Kore ve Türkiye, YouTube’un
yasaklandığı iki ülke ise Kuzey Kore ve Türkiye’dir!
Seçimlerin 4 gün öncesinden başlamak üzere twitter erişimi 12 günden bu
yana kapalıdır. YouTube erişimi ise 7 günden bu yana yasaklıdır!
Bu da AKP iktidarının ülkemizi internet erişimi, düşünce ve ifade özgürlüğü
alanında getirdiği noktanın tescilidir.
Bu yüzden başta Almanya medyası olmak üzere Avrupa medyasının
manşetlerini “AB’nin Türkiye’ye yaptırım uygulaması” talepleri
süslemektedir!
Türkiye son bir aydan bu yana yaşanan gergin siyaset ortamı ve seçim
süreci nedeniyle içe kapanırken, dış dünyada çok önemli gelişmeler
yaşandı.
 Türkiye bunların hiç birisini konuşup tartışmadığı gibi, bu
gelişmelerin bazıları Türkiye’nin de geleceğini yakından ilgilendiren
süreçler.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
17
TÜRKİYE, BU SÜREÇLERİN DIŞINDA KALDIĞI GİBİ, BÖLGE ÜLKESİ OLARAK
AĞIRLIĞINI DA YİTİRMİŞ VAZİYETTE. ÖZELLİKLE KIRIM’IN RUSYA’YA
KATILMASI, UKRAYNA’DA YAKLAŞAN BAŞKANLIK SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE,
RUSYA İLE UKRAYNA ARASINDA TIRMANAN GERİLİM DÜNYA VE
AVRUPA’NIN, BÖLGEMİZDEKİ GÜNDEMİN İLK SIRASINDA YER ALIYOR.
Ukrayna’nın Kırım’dan çekilmesi ve Kırım’ın Rusya’ya dahil edilmesine
karşı ABD ve AB tepki, verirken bu kararı tanımayacaklarını açıkladılar. Bu
karar nedeniyle karşılıklı yaptırım uygulanması da gündeme geldi.
AB enerji bağımlılığı nedeniyle Rusya’ya yönelik yaptırımlarda daha
ağırdan alırken, ABD ilk aşamada bazı Rus bürokrat, diplomat,
işadamlarına ülkeye giriş yasağı getirdiğini duyurdu. Rusya’da hemen
mukabil karar alarak 10’un üzerinde Amerikalı parlamenter, diplomat,
işadamına benzer yasağı koydu.
Ekonomik yaptırım konusunda ise ABD bir adım daha ileriye giderek
Rusya’nın en büyük bankalarında Rossiya Bank’ın ABD’deki faaliyetlerine
kısıtlama getirdi. ABD şirketlerinin bu bankada hesap açmalarına, para
transferlerine yasak getirildi.
Buna karşılık Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin maaş hesabını Rossiya
Bank’a taşıma kararı aldığını açıkladı ve Rus şirketlerine ABD bankalarıyla
çalışmamaları, Rus Bankalarını tercih etmeleri çağrısında bulundu.
AB ise Rus şirketlerinin ve işadamlarının Avrupa’daki mal varlıklarını ve
bankalardaki hesaplarını dondurma kararını tartışıyor. Ancak bu konuda
Almanya, Fransa ve İtalya farklı tutum sergilerken İngiltere ile başını
Polonya’nın çektiği bazı AB üyesi doğu Avrupa ülkeleri farklı tutum
içindeler. Polonya ve diğer Doğu Avrupa ülkeleri ile İngiltere Rusya’ya
askeri, siyasi ve ekonomik yaptırım uygulanmasından yana. Almanya
Rusya’daki Alman yatırımları, enerji anlaşmaları nedeniyle daha ağırdan
alıyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
18
NATO Dışişleri ve Savunma Bakanları da dün Brüksel’de yaptıkları
toplantıda Rusya ile askeri işbirliği ve çalışmaları askıya alma kararı aldı.
Rusya ve ABD arasında Ukrayna için yapılan görüşmelerde son olarak iki
ülke Dışişleri Bakanlarının bir araya gelmesinin yanı sıra devlet Başkanları
Putin ve Obama arasında da bir saatlik bir telefon görüşmesi trafiği
yaşandı. Rusya’nın gündeme getirdiği “Federal Ukrayna” önerisine, ABD
sıcak bakmadığını bildirdi. Ukrayna’nın Rus nüfusun ağırlıkta olduğu doğu
ve güney bölgelerindeki kentler Rusya’ya bağlanmak ve katılmak istiyor.
Batı bölgelerde ise Avrupa ile işbirliği ön planda.
DAHA ÖNCEKİ DEĞERLENDİRMELERİMDE BELİRTTİĞİM ŞEKİLDE
UKRAYNA’YI BÖLÜNMEYE GÖTÜRECEK BİR SÜREÇ SÖZ KONUSU. BUNA
ÇÖZÜM OLARAK RUSYA FEDERATİF BİR DEVLET YAPISI VE ANAYASA
DEĞİŞİKLİĞİ ÖNERİSİNİ GÜNDEME GETİRDİ.
Ukrayna’da yaklaşan 25 Mayıs Devlet Başkanlığı seçimleri öncesinde
ayrışmaların daha da derinleşmesi bekleniyor. Buna karşılık Rusya Devlet
Başkanı Putin ise batı blokunda bir gedik açmayı hedefliyor. ABD ile gerilen
ilişkilere karşılık Almanya’yı yanına çekmeyi hedefleyen Putin, Obama’ya
Federal Ukrayna önerisi yaparken, Almanya Başbakanı Merkel’e açtığı
telefonda ise Ukrayna sınırındaki Rus Askeri gücünü azaltacağını, önemli
miktarda askerini sınırdan çekeceğini bildirdi. Bu konuda güvence verdi ve
Ukrayna’nın içişlerine müdahale düşüncesi olmadığını iletti.
Ukrayna’daki çatışmalar sonrasında Kırım Parlamentosu’nun toplanıp,
Ukrayna’dan bağımsızlık ilan etmesi, parlamento binasına Rusya bayrağı
çekmesi ve sonrasında da referandumla Rusya’ya katılma kararı almasının
hemen ardından Putin’in bu kararı onaylaması Kırım konusunda Rusya’nın
öteden beri bir beklenti içinde olduğunu gösteriyor.
Putin'in, Kruşçev’in Ukrayna’ya verdiği Kırım'ı bu gelişmeleri fırsat bilip,
uluslararası tepkileri de dinlemeksizin süratle geri almasının diplomatik,
tarihi, askeri ve stratejik nedenleri tartışılıyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
19
RUSYA KONUSUNDA UZMAN WALL STREET JOURNAL GAZETESİ ANALİSTİ
LUKAS ALPERT, YAPTIĞI ANALİZDE PUTİN’İN KIRIM’I ALMASI
KONUSUNDA BEŞ NEDEN SIRALARKEN, BİR YANDAN DA PUTİN’İN
TARİHTE YANLIŞ YAPILMIŞ BİR ŞEYİ DÜZELTME FIRSATINI KULLANDIĞINI
İFADE EDİYOR.
Bu analize göre Rusya Devlet Başkanı Putin’in Kırım’ı almasının beş nedeni
şöyle sıralanıyor:
1.) Tarihte yanlış yapılmış bir şeyin düzeltilmesi
Putin, Kırım'ın 1954 yılında yetkilerinin devredilmesinin Sovyet yasasının
bir ihlali olduğunu söyleyerek bu bölgenin tekrar Rusya'ya dönmesinin bu
hatayı düzelttiğinin altını çiziyor. Sovyet lider Nikita Kruşçev'in Kırım'ı
Ukrayna'ya vermek için anlaşma imzaladığı dönemde, kimsenin Sovyetler
Birliği'nin dağılmasını beklemediğini savunuyor. Putin, "Daha önce
imkansız görünen şey maalesef gerçekleşti. Kocaman bir ülke yok oldu.
Kırım bir poşet patates gibi verildi. Sovyetler Birliği dağıldı. Kruşçev bunu
öngörmediği için Kırım’ı Ukrayna’ya bağlamakta sakınca görmemişti. Şimdi
tarihte yapılmış bu hatayı düzelttik" diyor.
2.) Kırım'ın güçlü ve istikrarlı bir ülkenin parçası olmaya ihtiyacı var
Putin, Ukrayna'da doğru dürüst meşru bir güç olmadığını söyleyerek
çoğunluğun Rusça konuştuğu Kırım bölgesinin tehdit altında olduğunu
savunuyor.
Putin ayrıca ülkesinin "yoldaşlarını" koruma konusunda bir sorumluluğa
sahip olduğunu da dile getiriyor. Gerçekleştirilen referandumda büyük bir
çoğunluğun Rusya'ya katılmak için oy kullanmasının bunun bir göstergesi
olduğuna dikkat çekiyor.
Putin yakın zamanda Kosova'nın Sırbistan'dan ayrılması ve AB ile ABD’nin
bu ayrılığa destek verip, onaylamasını da Kırım’ı alma tezine örnek
gösteriyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
20
3.) Rusya daha fazla Ukrayna toprağı ele geçirmeyi hedeflemiyor
Rus askerlerinin Ukrayna sınırına yığılmasına rağmen, Putin yaptığı
açıklamalarda ülkesinin daha fazla Ukrayna toprağı ele geçirmeyi
planlamadığını sürekli vurguluyor.
Rusya son zamanlarda kendi yanlıları ve Ukrayna yanlıları ile ülkenin
doğusunda meydana gelen ve bazen çatışmalarla sona eren
protestolardan dolayı ülkenin doğu bölgesinin tehdit altında olduğunu da
belirtiyor.
4.) Kiev'de yeni bir hükümeti destekleyen Batı kırmızı çizgiyi geçti
Putin, Batılı ülkeleri, “seçimle göreve gelmiş bir başkanı ve yönetimi illegal
olarak devirip, yönetimi geçirdiğini söylediği” yeni Kiev hükümetini ve
isyancıları desteklemekle suçluyor.
Rusya devlet başkanı bu hareketin ardından Kırım'daki referandumun
illegal olduğunun söylenmesinin mümkün olmadığını belirtiyor.
5.) Rusya yaptırımlardan dolayı endişeli değil
Putin açıklamalarında Batı tarafından birkaç Rus yetkiliye yönelik yaptırım
açıklamasının çok endişe verici olmadığını savunuyor.
Bu yetkililerin yaptırımlara güldüğünü söyleyen Putin, bunların yurtdışında
varlıkları olmadığını o yüzden yaptırımların etkisinin az olacağını belirtiyor.
Putin’e göre Rusya ekonomisi ve toplumu, batının yaptırım ve
ambargolarından etkilenmeyecek kadar güçlü ve dimdik ayakta.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
21
AB, ABD, RUSYA ARASINDA BU GELİŞMELER YAŞANIRKEN, YENİ ÇEKİŞME
ALANI OLARAK GÜRCİSTAN VE MOLDOVA ÖN PLANA ÇIKMAYA BAŞLADI.
DÜNYADA VE BÖLGEDE, GÖZLER KIRIM VE UKRAYNA'NIN
ÜZERİNDEYKEN, AB GÜRCİSTAN VE MOLDOVA'YLA ORTAKLIK
ANLAŞMASINI İMZALAMAYA HAZIRLANIYOR.
Ukrayna’da iç çatışmalara ve Kırım’ın ülkeden kopmasına, Yanukoviç
yönetiminin devrilmesine yol açan AB ile ortaklık anlaşması girişiminden
sonra, Ukrayna'dan ders çıkaran AB, iki ülke ile Ağustos 2014'te
imzalanması planlanan ortaklık anlaşmalarını Haziran'a çekerek ortaklık
sürecini hızlandırmaya karar verdi.
AB Komisyonu’ndan yapılan açıklamada, Moldova ve Gürcistan'la geçen yıl
Kasım ayında Vilnius'da hedeflenen ortaklık anlaşmasının en geç Haziran
2014'te imzalanmasının onaylandığı duyuruldu. Oysa AB liderleri 28-29
Kasım 2013'te Vilnius'ta düzenlenen Doğu Ortaklığı zirvesinde
anlaşmalarının Ağustos 2014'te imzalanmasını öngörmüştü.
Anlaşmaların Ağustos ayında imzalanması için iki gerekçe öne
sürülmüştü:
Birincisi, o tarihin Gürcistan ile Rusya arasında 2008 yılında yaşanan
Ağustos Savaşı'na denk gelmesi…
İkincisi, Mayıs ayında yapılacak Avrupa seçimleri…
Yeni tarihe göre anlaşmalar, yeni bir Avrupa Komisyonu'nun kurulmasına
imkan tanımadan Avrupa seçimlerinden hemen sonra imzalanacak. AB'nin
bu denli aceleci hareket etmesi Rusya'nın Ukrayna’da olduğu gibi
Gürcistan ve Moldova’da da AB ile ortaklık anlaşmasını engelleme
çabasına girmesi endişesinden kaynaklanıyor.
AB'nin bu aceleci politikası, Rusya tarafından tahrik edici bir hamle olarak
algılanabilir.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
22
Çünkü, Gürcistan ile Rusya arasındaki ilişki özel bir durumu teşkil ediyor.
İki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler zaten tamamen donmuş durumda.
Gürcistan 2008 Ağustos Savaşı'nda, Rusya'nın kontrolü altındaki Abhazya
ve Güney Osetya'yı geri almak için Rusya'ya saldırmış, ama başarısız
olmuştu. Abhazya ve Güney Osetya bağımsızlıklarını ilan edip Rus
kuvvetlerini kalmaya davet etmişti. Halen, binlerce Rus askeri Abhazya ve
Güney Osetya'da bulunuyor. Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığı
şimdiye dek Rusya ve Venezuela'nın yanı sıra sadece 6 devlet tarafınca
tanınmış durumda.
Batı ile Rusya arasında yaşanan gerginliğin tırmanmasını körükleyebilecek
diğer bir unsur ise ABD'nin bir süredir gerçekleştirmek istediği Gürcistan'ı
NATO üyeliğine götürebilecek yol haritasının NATO ortakları tarafından
onaylanması. Bu yol haritasının yürürlülüğe konulması, 2008 yılında
Romanya’nın başkenti Bükreş’te yapılan NATO zirve toplantısında
Almanya tarafından “Veto” edilerek engellenmişti.
Şimdi ise Kırım’ın önce bağımsızlık ilanı ve ardından Rusya’ya katılım
yönünde yapılan referandum sonrasında Rusya’yla birleşmesi sonrasında
Almanya ile Rusya arasında ortaya çıkan gerginlik Gürcistan konusunda
ABD’nin yol haritasıyla ilgili tüm dengeleri alt üst edebilir. Almanya’nın
vetosunun kalkmasını gündeme getirebilir.
Kısaca, Almanya, Kırım'a misilleme olarak Gürcistan'ın NATO üyeliği için
yeşil ışık yakar ve Abhazya ve Güney Osetya'yı Gürcistan'a bağlamak için
girişimlerde bulunan ABD'yi desteklerse, bölgedeki "soğuk savaş" kısa
sürede "sıcak savaş"a dönüşebilir.
Moldova ise hem Batı hem Rusya için daha farklı bir tahrik unsuru
oluşturuyor. Moldova, Ukrayna gibi AB yanlısı ve Rusya yanlısı iki cepheye
ayrılmış durumda. AB yanlısı Moldova Cumhurbaşkanı Nicolae Timofti,
Şubat ayında Rusya'yı kastederek ülkenin tüm güvenlik ve istihbarat
birimlerine "AB karşıtlarına" karşı harekete geçmeleri için talimatı verdi.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
23
BİR YANDAN AB VE MOLDOVA TARAFINCA KONTROL EDİLEMEYEN
GAGAVUZ ÖZERK CUMHURİYETİ DİĞER YANDA İSE RUSYA YANLISI
RUSÇA BİLEN MOLDOVA'LILAR AB'NİN ELİNİ HIZLI TUTMASINA NEDEN
OLUYOR.
Gagavuzya'da Ocak ayında yapılan referandumda seçmenlerin yüzde 98'i
Rusya, Beyaz Rusya ve Kazakistan ile Gümrük Birliği'den yana tavır
koyarken, AB ortaklığından yana oy kullananların oranı sadece yüzde
1,5'ta kaldı.
Ama ortada daha büyük bir sorun var:
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana eski Sovyet Cumhuriyetlerinde
taşlar hala yerine oturmadı. Eski Sovyet yöneticilerinin uyguladığı “böl
yönet” taktiğinin sonucu olarak pek çok yerde “etnik saatli bombalar,
özerk bölgeler, özerk cumhuriyetler” var.
Ayrılıkçı Rusların Moldova içinde kurduğu Transdinyester Cumhuriyeti de
Kırım’ın hemen ardından Rusya’ya katılmak için başvuruda bulundu.
Bölgede 1990'larda da çatışmalar yaşanmış, Transdinyester 2006 yılında
düzenlediği referandumla Rusya’ya katılma kararı almıştı.
Yine Moldova sınırları içinde yer alan Gagavuz Özerk Cumhuriyeti de
geçtiğimiz Pazartesi günü kendi ordusunu kurma kararı aldı.
Hristiyan Gagavuz Türklerinin yaşadığı bölgede, şubat başında yapılan
referandumdan Moldova’nın bağımsızlığını kaybetmesi durumunda
cumhuriyetin bağımsızlığını ilan edebileceği kararı çıkmıştı.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
24
ŞU ANDA RUSYA İLE BATI İLİŞKİLERİNİN KRİZE GİRDİĞİ TEHLİKELİ, HATTA
POTANSİYEL OLARAK ÇATIŞMA RİSKİ DE TAŞIYAN BİR SÜREÇ
YAŞANIYOR. ULUSLARARASI DENGELERİ DEĞİŞTİRMESİ OLASILIĞI
YÜKSEK BU SÜREÇ SIRASINDA ESKİ SOVYET TOPRAKLARINDA TAŞLARIN
BİRAZ DAHA YERİNDEN OYNAMASI SÖZ KONUSU.
Yakın dönemdeki en tehlikeli tarih, Ukrayna’da başkanlık seçimlerinin
yapılacağı 25 Mayıs. Tüm bunların yanı sıra, Rusya’yla olan ekonomik
ilişkiler, içeride siyasi gerilim ve seçim atmosferi nedeniyle, çevredeki bu
sorunlarla fazla ilgilenmeyen Türkiye açısından, Gürcistan ve Moldova’nın
olası NATO üyeliği sonrasında kendini bir savaşın içinde bulması ihtimalini
de göz ardı etmemek gerekir.
Ukrayna’yı NATO’ya almak için gayret eden ABD ve Almanya bugüne kadar
Ukrayna’daki Rusya yanlısı Yanukoviç yönetimini aşamamıştı. Ancak 25
Mayıs seçimleri sonrasında seçilecek yeni başkan bu yöndeki daveti kabul
ederse, Ukrayna, Gürcistan ve Moldova’nın da NATO’ya üye olmasıyla
Rusya kendini NATO çemberinde bulabilir.
Bu durum ise yukarıda belirttiğim gibi bu ülkelerin kendi içlerindeki
sorunlar, etnik çatışmalar, bu ülkelerdeki Rusya yanlısı nüfusun ağırlığı
nedeniyle, Rusya’nın bu ülkelere müdahalesini, NATO’nun ise üye bir
ülkeyi savunmak gerekçesiyle devreye girmesini beraberinde getirebilir.
BÖYLE BİR SÜREÇTE, BÖLGEDEKİ EN BÜYÜK VE ASKERİ AÇIDAN EN
GÜÇLÜ NATO ÜYESİ TÜRKİYE’DEN KATKI İSTENEBİLİR VE TÜRKİYE, NATO
ÇERÇEVESİNDE RUSYA İLE KARŞI KARŞIYA GELEBİLİR.
Bu çerçevede Ukrayna’nın BM Cenevre Ofisindeki Büyükelçisi Yuri
Klimenko’nun "Türkiye'nin son gelişmelerle ilgili takındığı güçlü pozisyonu
takdir ediyoruz. Türkiye bizim stratejik müttefikimizdir. Bu süreçte
uluslararası toplumun desteğine tamamıyla güveniyoruz. Kırım'dan asla
vazgeçmeyeceğiz." açıklaması yapmasını, iyi analiz etmemiz gerekiyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
25
Ukrayna’da 25 Mayıs’ta yapılacak erken seçimler öncesinde Devlet
Başkanlığı adayları da ortaya çıkmaya ve meydanları dolaşmaya başladı. Şu
ana kadar öne çıkan iki aday var. Bunlardan birisi zengin işadamı, oligarksiyasetçi Pyotr Poroşnko, diğeri ise Kiev’deki çatışmalar ve Yanukoviç
yönetiminin devrilmesi sonrasında hapisten çıkan eski başbakan Yuliya
Timoşenko.
Poroşonko, gösteriler ile doğrudan bağlantısı olan bir isim. Timoşenko ise
Ukrayna’da çoğu kişi tarafından Putin’e yakınlığı ile biliniyor. Ancak,
Timoşenko ve Poroşenko’nun Rusya’ya karşı duruşları hemen hemen aynı.
Poroşenko, Rusya ile diyalog kurmanın önemli olduğunu açıkladı. Diğer
yandan hem Poroşenko hem de Timoşenko AB üyeliği ve Kırım’ın
Ukrayna’ya yeniden kazandırılması konularında hem fikir. İki adayın da
seçim öncesi söylemlerinde bir farklılık yok.
Kiev’de günlerce süren çatışmaların önde gelen isimlerinden birisi olan ve
devlet Başkanlığı adaylığı için adıgeçen eski dünya boks şampiyonu
Yumruk Partisi lideri Vitali Kliçko, Ukrayna devlet başkanlığını kazanma
şansı olmadığı gerekçesiyle adaylıktan çekildi. Kliçko, ileride Kiev belediye
başkanlığına adaylığını koymaya hazırlandığını açıkladı.
Kliçko, milyarder işadamı aday Pyotr Poroşenko lehine çekildiğini duyurdu.
Poroşenko'nun fazla taraftarı olmayan diğer partilere göre küçük
denilebilecek partisi Dayanışma geçmiş seçimlerde hep çok düşük oylar
aldı. Ancak son kamuoyu yoklamalarında Poroşenko'nun oldukça öne
geçtiği görülüyor. Kliçko'nun da Prorşenko lehine adaylıktan çekilmesiyle,
Dayanışma Partisi’nin oylarına Yumruk partisinden gelen oylar da
eklenecek. Petro Poroşenko'nun yaklaşık 1 milyar 300 milyon euroluk bir
servetinin bulunduğu belirtiliyor. Ukrayna’da “Çikolata Baronu” olarak
anılıyor. Sovyetler dağıldıktan sonra özelleştirilen devlete ait şekerleme ve
çikolata fabrikalarını satın alarak ülkesinin ve dünyanın bu alandaki devleri
arasına girmiş durumda.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
26
Poroşenko'nun ayrıca, otomobil ve otobüs fabrikalarının yanı sıra bir
tersanesi ve bir de özel televizyon kanalı bulunuyor. Dolayısıyla medya
desteği de söz konusu.
 Poroşenko aynı zamanda yolsuzluğa bulaşmamış, Yanukoviç
döneminde temiz kalmayı başarmış bir işadamı olarak biliniyor.
Ukrayna’nın önde gelen ve etkin sivil toplum kuruluşlarından, “Temiz
Toplum Savunucusu Çesno (Dürüst) adlı sivil toplum kuruluşu da,
Poroşenko’nun bilinen bir yolsuzluğu olmadığını, siyasetçi olarak da şeffaf
birisi olduğunu açıkladı.
Ukrayna’da Turuncu Devrimi destekleyen tek zengin işadamı olan
Poroşenko bir dönem Dışişleri Bakanlığı, Yanukoviç'in başa geçmesinden
sonra da kısa süre ekonomi bakanlığı yaptı. Kiev’in Bağımsızlık
Meydanı'ndaki son gösterilerde de muhalefetin tarafında yer aldı.
 Poroşenko’nun Ukrayna’nın doğusundan gelmesi nedeniyle, bu
bölgeden de oy alabileceği belirtiliyor.
Seçim mücadelesi sırasında diğer başkan adayı eski Başbakan
Timoşenko’nun bazı ses kayıtları ortaya çıktı ve Poroşenko’nun
televizyonu da dahil olmak üzere televizyonlarda yayınlandı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında ölüm tehditleri savurduğu
bu ses kaydının ortaya çıkmasından sonra, Timoşenko'nun oylarında düşüş
gözleniyor.
 Bu düşüşe rağmen Poroşenko ile Timoşenko arasında devlet
başkanlığı mücadelesinin 25 Mayıs’a kadar inişli çıkışlı bir şekilde
geçmesi bekleniyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
27
RUSYA’YA BAĞLANMAK İSTEYEN ÜLKE VE BÖLGELER ARASINDA SON
OLARAK ABD’NİN EN KUZEYDEKİ EYALETİ ALASKA DA EKLENDİ. RUS ÇARI
TARAFINDAN GEÇMİŞTE EKONOMİK NEDENLERLE ABD’YE SATILAN
ALASKA’NIN YENİDEN RUSYA’YA BAĞLANMASI İÇİN EYALETTE İMZA
KAMPANYASI BAŞLATILMIŞ DURUMDA.
ABD medyasında yer alan haberlere göre şu ana kadar ABD’ye satılan
ALASKA’nın yeniden RUSYA’ya bağlanması için toplanan imza sayısı 9 bine
ulaşmış durumda.
Rusya Çarlığı’nın Osmanlı İmparatorluğu ile giriştiği Kırım savaşını
kaybedip, iflasın eşiğine geldiği bir dönemde, 1867'de Çar 2. Aleksander
tarafından 7 milyon 200 bin dolara ABD'ye satılan Alaska topraklarının,
"anavatan" Rusya'ya geri dönmesi için ABD’de imza kampanyası
başlatılırken, Rus medyasında da konu sıkça gündeme getiriliyor.
Bugünkü değerlerle 16 milyar dolar dolayında olduğu belirtilen satış
bedelinin, ABD’ye iadesi ve Alaska’nın Rusya’ya geri dönmesi konusunda
Rusya’da kampanyalar başlatılmış durumda. Rusya’nın önde gelen
oligarklarına, çoğunun serveti bu tutarın üzerinde olan işadamlarına
çağrılar yapılarak “Alaska’nın iadesi, Rusya’ya geri dönmesi Fonu’na
katkıda bulunmaları isteniyor.
O dönemde “Donmuş Toprak” olarak adlandırılan Alaska topraklarının
bugün ise zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarını barındırdığı saptanmış
durumda. Bu nedenle Alaska’nın geri alınması bir hayal olarak
değerlendirilebilir. Ancak Beyaz Saray’ın kampanyayı ve başvuru
dilekçesini dikkate değer bulduğu için internet sitesinde imza
kampanyasına yer verdiği belirtiliyor.
ABD yasalarına göre, Amerikan yönetiminin dilekçeye resmi yanıt vermesi
için dilekçedeki imza sayısının 20 Nisan’a kadar 92 bin 500’e ulaşmasının
gerektiği ifade ediliyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
28
21 Mart’ta Beyaz Saray’a iletilen ve internet sitesine konularak imzacıların
bilgisine sunulan dilekçede; “Alaska’nın ABD’den ayrılması ve Rusya’ya
katılması için oy verin” ifadesi yer alıyor.
 Moldova’nın Transdinyester Cumhuriyeti, Kırım, Gagavuz Özerk
Cumhuriyeti ve şimdi de Alaska’nın Rusya’ya bağlanmasının
istenmesi, önümüzdeki dönemde iki ülke arasındaki siyasi ve
diplomatik ilişkilerin daha da gerilmesine yol açabileceğini
öngörmekteyim.
 Bir anlamda soğuk savaş dönemine geri dönüşün izlerini taşıyan bir
sürece girilmiş durumdadır.
 Önümüzdeki günlerde, BDP’nin-KCK ve PKK’nın yerel yönetimlerde
demokratik özerklik ilanı konusunda gelişmelere tanık olabiliriz.
Özellikle Kandil’in ve Kuzey Irak Barzani yönetiminin özerklik
altyapısının hazırlanması konusunda ilk aşamada dış medyayı
kullandıklarını ve uluslararası kamuoyunu oluşturmaya çalıştıklarını
gözlemliyoruz.
Abdullah Öcalan’nın 21 Mart’ta hükümet aracılığıyla gönderdiği Nevruz
mesajında, Başbakana seçim sonrasına kadar süre tanıması, müzakerelerin
hukuki bir zemine oturtulmasını, yasal bir çerçeveye kavuşturulmasını,
TBMM ve diğer partilerin de devreye sokulmasını gündeme getirmesi bu
açıdan yakında yeni bir aşamaya geçileceğini göstermektedir.
Bu açıdan Barzani’ye yakın duruşuyla bilinen, Kuzey ırak yönetimi
tarafından finanse edildiği dile getirilen ve İsveç'ten yayın yapan Kürt
internet sitesi nasname.com seçimlerden kısa süre önce “Bağımsız
Kürdistan Zamanıdır” başlıklı bir oldukça dikkat çekici bir analitik yorum
yayımladı.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
29
Yapılan değerlendirmede, hükümetin iç siyasette yarattığı gerilim ve
çatışma havasıyla, baskıcı tutumun yanı sıra, dışarıda, Rusya ile Batı
arasında Ukrayna merkezli yaşanan gerilimin ve Kürtler arasında yaşanan
Şii-Sünni çelişkisinin yarattığı konjonktür ve gerek iç gerekse dış ortamın
Kürtleri “Özerklik İlanı” açısından çok uygun ve şanslı bir konuma taşıdığı
dile getiriliyor.
Değerlendirmede "Kuşkusuz ki bağımsızlık ilanı çok önemli bir karardır; iç
ve dış dinamikler, konjonktör hesaba katılmalıdır. Ancak unutulmamalıdır
ki, hiçbir zaman koşullar yüzde yüz uygun hale gelmez. Koşulları zorlamak
gerekir. O nedenle bağımsızlık kararının derhal alınması zamanıdır.
Şayet bağımsızlık en kısa zamanda ilan edilmezse, Güney Kürdistan’ı
bekleyen ciddi tehlikeleri herkes görebiliyor. Irak, İran ve Suriye arasındaki
Şii ittifakı ve başta PKK olmak üzere bazı Kürt partilerinin de (özellikle
Goran ve YNK) bu ittifaka yakın olmaları ve bu uzlaşının esas hedefinin,
Barzanî ailesi nezdinde Güney Kürdistan kazanımı olması bağımsızlık
ilanının geciktirilmesindeki tehlikeyi yeteri kadar açıklıyor."
Analizde, bölgedeki mevcut konjonktür, İran-Irak-Suriye Şii üçgeni
nedeniyle, Amerika'nın “Kürtleri karşısına almayı” göze alamayacağı ve
“ABD’nin, Kürtlerin bağımsızlık ilanına karşı olumsuz bir tutum içine”
giremeyeceği savunuluyor.
AKP hükümetinin de tavrına değinilen analizde, Dışişleri Bakanı
Davutoğlu’nun daha önce Barzanicilerin hain olarak gördüğü PKK’nın kolu
PYD’ye “kardeşlerimiz” olarak hitap ettiği, “Esad’a karşı olmak şartıyla
Suriye’deki her gruba destek oluruz” diyerek PYD ile ilişkileri üstü düzeye
taşıdığına dikkat çekiliyor.
Nasname.com’daki analizde AKP hükümetinin hem PKK’nın Suriye kolu
PYD ile ilişkileri yürüttüğü, hem PYD’nin Kuzey Suriye’de Rojova’da üç
kantonda özerklik ilanına sessiz kaldığı hem de İmralı üzerinden PKK ile
çözüm süreci müzakerelerini yürüttüğü gündeme getirilerek;
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
30
“Bir yandan da Barzani yönetimi ile ekonomik ve siyasi anlamda yakın
ilişkiler tesis ediyorlar. AKP hükümetinin bu tutarsızlığı ikili bir oyunun bir
parçası mı, devlet içindeki çekişmenin göstergesi mi yoksa ABD’den gelen
yeni talimatların neticesi mi?” sorularına yer veriliyor.
Seçimlerden sonra Başbakan Erdoğan’ı kutlayan ilk isim Putin, ikinci isim
ise bilindiği gibi Barzani oldu. Putin, içinde bulunulan durumda dünyada
Erdğan’a yönelik “Putinleşme” ithamları nedeniyle sempatisini ve
kutlamasını iletmek istemiş olabilir.
Buna karşın Mesud Barzani’nin ise Diyarbakır kasım ayındaki
buluşmasından sonra Başbakan ve AKP ile yakınlaşarak, Güneydoğu’da
Sünni Kürtlere AKP’ye destek çağrısı yaparak konumunu AKP nezdinde
güçlendirdi. Şimdi de anlaşılan Barzani bu durumdan en iyi biçimde
yararlanmak istiyor.
BDP-KCK-PKK GÜNEYDOĞU’DA KAZANDIKLARI İLLERDE DEMOKRATİK
ÖZERKLİK İLAN ETMEYE HAZIRLANIRKEN, KUZEY IRAK BÖLGESEL KÜRT
YÖNETİMİ’NİN DE IRAK’TAN BAĞIMSIZLIĞINI İLAN ETMESİ SÜRPRİZ
OLMAYACAKTIR.
Bir yanıyla da olası bağımsızlık ilanında Başbakan Erdoğan’ın Barzani’ye
“tanıma” sözü vermiş olabileceğini düşünmekteyim
Barzani’ye yakın ve finanse ettiği nasname.com’da seçimlerin hemen
öncesinde yayınlanan “Bağımsız Kürdistan Zamanıdır” başlıklı bu yazı ve
analiz dikkat çekicidir.
Bunun hemen ardından Kandil sözcülerinin, seçimlerden hemen önce
yaptıkları açıklamalarda, Rojava’dakine benzer şekilde, Güneydoğu’da
Büyükşehir statüsündeki Diyarbakır, Van, Mardin, Şanlıurfa (Seçimlerde
AKP kazandı) için “Özerk Kanton” modelini gündeme getirmelerini bu
analiz çerçevesinde değerlendirdiğimizde kanımca bu yönde ciddi bir
hazırlığın varlığından söz edebiliriz.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
31
Nasname.com’daki analizin şu şekilde sona ermesi de belirttiğim bu
hazırlıkların varmayı hedeflediği noktayı içermektedir:
“Tek umutları Güney’in devletleşmesi olan Dört parçadaki Kürtler,
bağımsızlık ilanında, sanıldığından çok daha fazla destek sunacaklardır.
Kısacası, şu an Güney Kürdistan’ın bağımsızlık ilan etmesi için olabilecek
en uygun ortama sahiptir. Şimdi Bağımsız Kürdistan zamanıdır”
EKONOMİK GÖSTERGELERDEKİ BOZULMA TÜM HIZIYLA SÜRÜYOR.
2013’TEN DEVREDEN SORUNLAR, BU YIL DA AYNI ŞEKİLDE DEVAM
EDİYOR. HÜKÜMET, SEÇİMLER NEDENİYLE ERTELEDİĞİ ZAMLARI İLK
OLARAK ELEKTRİKLE DEVREYE SOKMAYA BAŞLADI.
Enerji Bakanı Taner Yıldız, doğalgaza Nisan ayında da zam
yapmayacaklarını açıkladı. Ancak elektrik zammı zaten zincirleme zamları
beraberinde getirecektir.
Cari işlemler dengesinde açıklanan verilere göre, 2014 yılı Ocak ayında 8
milyar dolarlık döviz çıkışı olmuş durumda. 4,8 milyar doları cari açık
finansmanı, 3,1 milyar doları sermaye çıkışı olmak üzere, 8 milyar dolarlık
döviz çıkışına karşı, “kaynağı belli olmayan” 2,2 milyar dolarlık girişi
görünüyor. Böylece cari işlemler dengesinde ortaya çıkan 5,8 dolarlık açık
rezervler azaltılarak karşılanabildi.
2013 yılı Ocak ayında ise cari işlemler dengesi sonuçlarına göre, cari açık
5,8 milyar dolar olmuş ancak 9,5 milyar dolarlık sermaye girişi ile bu açık
finanse edilerek, 3,7 milyar dolar fazla verilerek rezervlere eklenmiş.
Yani 2013 başındaki 9,5 milyar dolarlık sermaye (sıcak para) girişi
sayesinde durum düzelmiş. Ancak 2014 başında sermaye girişi yok,
tersine, çıkış var. Cari dengenin finansmanındaki bu zorlanma, yükselen
kurlar, yükselen faizler ve yükselen enflasyon olarak dört ayından bu yana
ekonomiye yansımaya devam ediyor.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
32
Göstergelerdeki giderek artan bozulmanın nedeni, “siyasi istikrarsızlığın“
ötesinde, ekonominin dış dengesinde geçmiş üç yıldan bu yana süren
dengesizlik ve kötüleşmeden ötürü.
2013 sonu itibarıyla brüt dış borç stoku yüzde 15 artış göstermiş durumda.
Moddy’s, Fitch, Standart & Poor’s arka arkaya açıkladıkları Türkiye
raporlarıyla önce Türk Bankacılık sektörünün risklerine, ardından da Türk
şirketlerinin ve özel sektör kuruluşlarının risklerine dikkat çektiler.
Moody’s, Akbank, Bank Asya Katılım Bankası, Şekerbank, Ziraat Bankası,
Türk Ekonomi Bankası, Garanti Bankası, Halk Bankası, Türkiye İş Bankası,
Vakıflar Bankası ve Yapı ve Kredi Bankası’nı olası bir not indirimi için
“negatif izlemeye” aldığını açıkladı. Moody's, buna gerekçe olarak, “Türk
bankalarındaki varlık kalitesinin ve kârlılığın zayıflayacağının beklenmesini”
gösteriyor.
Yani Moody’s basit anlatımla, bankalar tarafından halihazırda verilmiş olan
krediler karşılığında alınmış olan, ipotek, hisse senedi ve benzer
garantilerin, büyümedeki olumsuz seyre paralel bir şekilde, değer
kaybettiğini,
verilmiş
olan
kredilerden
kaynaklı
alacakların
karşılanamaması, açık finansmanın banka bilançolarını bozması gerçeğini
dile getiriyor.
Bunu aylardan beri sürekli yineliyoruz. Kredi kartı, bireysel kredi, ticari
kredi, konut kredilerinin geri dönüşünde büyük sıkıntı olduğunu,
bankacılık-finans sektörünün asıl büyük tehlike içinde olduğunu ifade
ediyoruz.
İnşaat, otomotiv sektöründeki darboğaza işaret ediyoruz.
Ülkenin önde gelen en büyük 7 özel bankası ile 3 büyük kamu bankasının
negatif yakın takibe alınması, bunun en az 18 ay devam edeceğinin
açıklanması not indiriminin de sinyalidir. Moody’s’in ardından birkaç gün
arayla aynı uyarılar Fitch ve SP’den de geldi.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
33
Daha sonra bu üç kuruluş Türk şirketlerini riskli ilan ettiler. Kredi ve döviz
borçları nedeniyle Türk şirketlerine, hisselerine yatırım yapılmaması
uyarısında bulundular.
Bunun anlamı, Türk bankalarının, Türk şirketlerinin artık uluslararası
piyasalardan kaynak-finansman temininde darboğaza girecek olmalarıdır.
Ayrıca bu tablo, Yap-İşlet, Yap-İşlet-Devret ve benzeri ihalelerde (üçüncü
havaalanı, nükleer santrallar, vb.) üstlenicilerin kaynak bulamamalarını da
beraberinde getirecek, pek çok proje duracaktır.
Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu’nun 18 Mart tarihli toplantısının 25
Mart’ta açıklanan Toplantı Özet Raporu’nun, 15 ve 16. Maddelerindeki
ifadeler de, doğrudan Kredi Derecelendirme Kuruluşları’nca dile getirilen
risk ve kaygıları teyit eder niteliktedir.
Söz konusu raporun ortaya koyduğu bir diğer gerçek de, Başbakan
Erdoğan'ın sıklıkla dile getirdiği, Merkez Bankası'nın döviz rezervleriyle
ilgili sözlerinin, özellikle Toplantı Özet Raporu’nun 16. maddesine yansıyan
ifadelerle Merkez Bankası bürokratlarınca tam olarak paylaşılmadığını
göstermektedir. Yani başbakanın çok övündüğü Merkez bankası döviz
rezervleri, Para Politikası Kurulu üyelerini ve MB bürokratlarını
kaygılandırmaktadır.
TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU’NUN AÇIKLADIĞI SON VERİLERE GÖRE,
TÜRKİYE EKONOMİSİ 2013 YILINDA YÜZDE 4,2 ORANINDA, GEÇEN YILIN
SON ÇEYREĞİNDE İSE YÜZDE 4,4 ORANINDA BÜYÜDÜ.
Orta vadeli programda (OVP) yapılan iki revizyondan sonra yüzde 5’den
yüzde 3,6 ya düşürülen büyüme rakamı böylece aşılmış oldu. Ancak
hükümetin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için büyüme hızının en az yüzde
7,4 ve üzerinde olması gerekiyordu.
Kişi başına düşen milli gelir de açıklanan bu verilerden sonra 2013 yılında
10 bin 782 dolar oldu. 2012 yılında kişi başına düşen milli gelir 10 bin 459
dolar seviyesindeydi.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
34
Ancak bu verilerin hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını hepimiz biliyoruz.
Sadece kâğıt üzerinde rakamlarla milli gelir artışı ve büyümeye karşın,
gerçekleri de yine TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamları ortaya koyuyor.
2013 sonunda yüzde 9,7 olarak açıklanan resmi işsizlik rakamları, 2012
yılının yüzde 9,2’lik oranına göre yarım puan artış göstermiş durumda.
Genç işsizlerin oranı ise yüzde 18,7!
Böyle bir tablonun karşısında büyümeden, milli gelirin 10 bin 782 dolara
ulaşmasından bahsedilebilir mi?
Açlık sınırının 1149 TL, yoksulluk sınırının 3743 TL olduğu bir ekonomide
kişi başına düşen milli gelir tutarı neyi ifade edebilir?
Tüketim harcamalarının Şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde
düşüş göstermesi harcamaların kısıldığını ya da harcayacak gelir
olmadığını göstermektedir.
Aynı şekilde otomobil satışlarının durmasından sonra, konut satışlarında
da Ocak ayından bu yana geçen yılın Aralık ayına göre yüzde 5’i aşan düşüş
durgunluğun somut göstergeleridir.
İnşaat ve otomotiv sektörünün durgunluğa girmesi, istihdamın, vergi
gelirlerinin düşmesi, yukarıda dile getirdiğim banka kredilerindeki geri
dönüşün daha da vahim duruma gelmesi demektir.
O nedenle de Başbakan ekonomik gerçekleri örtbas etmek için toplumu
germeye, sert söylemini, kutuplaştırıcı siyasetini artırarak sürdürecektir.
Şimdiden buna hazır olmalıyız ve bu tavrı boşa çıkartacak, toplumun
gerçekleri görmesini, anlamasını sağlayacak yaklaşımlara, plan ve
stratejilere yönelmeliyiz.
ERDOĞAN TOPRAK
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
HAFTALIK DEĞERLENDİRMELER VE BİLGİ NOTU
02 NİSAN 2014
35
Download