Kısım 1 Şİa’nın Tarİhİ Şia’nın Ortaya Çıkışı Şiîlik İslam içerisindeki ikinci en büyük gruptur. Müslümanların çoğunluğu yaklaşık %80’i Sünni, %15 kadarı ise Şiî’dir. Dini doktrindeki temel farklılıkları sebebiyle Orta Çağlarda Sünni din adamları Şia’yı İslam’ın bir parçası olarak kabul etmediler. Ehl-i Sünnetin Şia’yı İslam’ın bir parçası olarak görmesi ancak Osmanlı döneminin sonlarında gerçekleşti. Bunun ana sebebi de İslam coğrafyasındaki Batı sömürgeciliğinin etkin mevcudiyetiydi. Öyle anlaşılıyor ki Müslüman âlimler ve modernistler, (örneğin milli ve modernist akımın bir parçası olan Cemalettin Afgani ve Muhammed Abduh gibiler) Şia’yı İslam’ın bir parçası olarak görürken amellerden ziyade söze dayalı bir yol takip ettiler. Bunu yapmalarındaki amaç ise batı karşıtı siyasi hedeflerine ulaşmada Şia’yı da yanlarına almaktı1. Osmanlı idaresi boyunca Şiîler, “günahkâr” ve “sapkın” görülseler de Müslüman kabul 1 Hamid Enayat, “Shi’ism and Sunnism,” in Shi’ ism: Doctrines, Thoughts, and Spirituality ed. Seyyed Hossein Nasr (New York: State University of New York Press, 1988), 79–80; Rudi Matthee, “The Egyptian Opposition to the Iranian Revolution,” in Shi’ ism and Social Protest, eds. Juan R. I. Cole and Nikki R. Keddie (New Haven: Yale University Press, 1986), 248; Michael Axworthy, Iran, Empire of the Mind—A History from Zoroaster to the Present Day (London: Penguin Books, 2007), 201–203. Ronen A. Cohen ediliyorlardı. On dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar Osmanlılar ve Vehhabiler Aşure (Taziye) törenleri ve ilk üç halifeye açıktan lanet okunması gibi bazı Şiî ritüelleri yasaklamışlar ve Şiîlerce kutsal sayılan türbeleri yıkmışlar;2 fakat medreselerine ve eğitim faaliyetlerine dokunmamışlardı. Ancak 1843-1844 Kerbela ayaklanmasının bastırılmasını müteakip Osmanlılar bu törenlere izin verdiler, ayrıca Şiîleri cizye ve gayr-i Müslimlerin ödemesi gereken diğer vergilerden muaf tuttular.3 Suudi Arabistan rejimi de Şiî azınlıkları tanıdı. “On sekizinci yüzyılda Şiîleri imansız sayıp, Irak’taki türbelerini yıkarken, artık İranlı Şiîlere, en azından resmi olarak, eşit Müslümanlar olarak bakıyor, kendi Şiî vatandaşlarına da toleranslı davranıyordu.”4 Irak’ta İngilizlere karşı yapılan Sevret ul-Aşrin’de (1920’lerdeki devrimde) Şiîler “kendilerini gelecekte kurulacak Irak devletinin en azından eşit vatandaşları olarak görmüşlerdi”, ve bu özel durumda İngilizlere karşı savaşlarında yalnızdılar, zira “çok az sayıda Sünni lider İngilizlere karşı çıkıyor, birçoğu ise onlarla sıkı ilişki içerisinde olup onların desteğini arıyordu”. İngilizlere karşı bu savaşın Şiî muhalefet üzerinde derin etkileri oldu, ilk başta İslam’a karşı Hristiyanlığın gücünü temsil eden İngilizlerin egemenliğinde yaşamaktansa, Sünni idare (Osmanlılar) altında yaşamak istediler. Osmanlı imparatorluğunun çöküşünden sonra Şiîler Sünnilerle idareyi paylaşabileceklerini düşündüler, ama ne yazık ki bu defa da hem Sünnilerin hem de İngilizlerin idaresinde yaşmak zorunda kaldılar.5 Bu noktada Şia’nın ne olduğu konusunda kısa bir bilgilendirme yapmamız gerekiyor. “Şia” kelimesi grup, bölük, topluluk, fırka anlamına geliyor. Şiîler, Muhammed’in kuzeni, damadı ve İslam’ı 2 3 4 5 22 Axworthy, Iran, Empire of the Mind, 178. Karen Barkey, “Islam and Toleration: Studying the Ottoman Imperial Model,” International Journal of Politics, Culture, and Society, vol. 19, no. 1/2 (December 2005), 10; Bruce Masters, “The Treaties of Erzurum ( 1823 and 1848) and the Changing Status of Iranians in the Ottoman,” Iranian Studies, vol. 24, no. 1/4 (1991), 7–8; R. I. Cole and Moojan Momen, “Mafia, Mob and Shiism in Iraq: The Rebellion of Ottoman Karbala 1824–1843,” Past & Present, no. 112 (August 1986), 116; Juan R. I. Cole, “‘Indian Money’ and the Shi’i Shrine Cities of Iraq, 1786–1850,” Middle Eastern Studies, vol. 22, no. 4 (October 1986), 470. Enayat, “Shi’ism and Sunnism,” 80. Graham E. Fuller and Rend Rahim Francke, The Arab Shi’a—The Forgotten Muslim (New York: St. Martin’s Press, 1999), 94–95 Şİa’nın Tarİhİ kabul eden ilk veya ikinci kişi olan Ali b. Ebu Talib’i tek halife ve Peygamberin yegâne varisi olarak kabul ederler. İlk üç halife Ebubekir, Ömer ve Osman’ın hilafetleri Şiîlerce meşru kabul edilmez.6 Mezhebin kuruluşu Ali’nin oğlu Hüseyin’e atfedilir. Hüseyin, ailesi ve taraftarlarıyla birlikte Muaviye’nin oğlu Yezid’in Sünni ordusu tarafından Kerbela’da şehit edilmiştir. Hüseyin’in şehadetini anma günü olan Aşure’de Şiîler, o günü ve Sünnilerin Şiîlere baskılarını anmak için sembolik olarak kendilerini kırbaçlarlar. Görüleceği üzere, Şia’nın dünya görüşü genelde karamsar ve hüzünlü olmuştur. Kutsal şehirler Mekke ve Medine yanında Şiîlerin kutsal saydıkları başka şehirler de vardır ki bunların en önemlileri Irak’taki Kerbela ve Necef’tir. Şia kendi içerisinde de imamların silsileleri dikkate alınarak farklı gruplara ayrılmıştır. Örneğin İsna Aşeriyye, 9. yüzyılda kaybolan Gaip İmam’ın Kıyamet gününde Mehdi olarak geri döneceğine inanır.7 Sünniler ve Şiîler Arasındaki Teolojik Farklılıklar Sünniler ve Şiîler arasında hem teolojik hem de tarihi farklılıklar vardır. Teolojik açıdan bazı İslami prensiplerde ve anlayışlarda örneğin tevhid (Allah’ın birliği), nübüvvet (peygamberlik) ve imamet (ümmetin liderliği) konularında farklılıklar vardır. Dini hisler bakımından da aralarında farklılık vardır: Şiîler daha duygusal, mesiyanik ve popülisttir. Hem Şiîler hem de Sünniler Muhammed Peygamber’in hadislerine uygun olmayan sözlü geleneği reddederler. Ancak Şiîler, Sünni hadis ravilerini -genelde Ali’nin düşmanlarını himaye ettiği için- güvenilir bulmazlar. Şiîlerin kendi hadis ravileri vardır ve İmamların sözlerini de sahih hadis kabul ederler.8 6 7 8 Bernard Lewis, “The Shi’a in Islamic History,” in Shi’ ism, Resistance and Revolution, ed. Martin Kramer (Boulder: Westview Press 1987), 21 Richard Yann, Shi’ite Islam; Polity, Ideology, and Creed (Oxford: Basil Blackwell Ltd, 1995), 28–31. A’llamah Tabataba’i, “The Shi’i Interpretation of Hadith Literature,” in Shi’ism, Doctrines, Thought, and Spirituality eds. Seyyed Hossein Nasr, Hamid Dabashi, and Seyyed Vali Reza Nasr (Albany: State University of New York Press, 1988), 34–36. 23 Ronen A. Cohen Şiîlere göre sadece tek Tanrı vardır, hiç bir şekilde sınırlandırılamaz, Tanrı iyidir, adildir ve bu sebeple de hükümlerinde daima haklıdır. Şiîlere göre Tanrı insandaki hem iyilik hem de kötülüğe atıfta bulunur ve asla iyiliğe karşı kötülük, kötülüğe karşı da iyilikle muamele etmez. İnsanlara iyiyi veya kötüyü tercih etme özgürlüğü verilmiştir dolayısıyla insanların geleceklerini ve kaderlerini bu özgürlük belirleyecektir.9 İslam’ın diğer prensipleri konusunda da farklılıklar vardır. Şiîler (İbrahim’den son Muhammed Peygamber ’e kadar) bütün peygamberlerin Allah tarafından gönderildiğini ve bunların (inanç, söz, düşünce ve amellerinde) masum olduklarına inanır. Şiîler Peygamberin varisi ve İslam’ın müdafii olarak Allah’ın her devirde Mükemmel bir zatı göndereceğine inanırlar. Sünniler ise İslam ümmetinin liderliği için başka yöntemler olduğunu savunur.10 Allame Meclisi olarak bilinen Molla Muhammed Bakır hacimli ve önemli eseri Bihâru’l Envâr’da imamların ismeti konusunda şunları söylemiştir: cumletü’l-kavli fîhi- ey fî mebhasi’l-’ismeti- enne ashabenâ’l-imâmiyyeti ecma’û ‘alâ ‘ismeti’l-enbiyâi ve’l-eimmeti salavâtullahi ‘aleyhim mine’z-zunûbi’s-sağîyreti ve’l-kebîreti ‘amden ve hata’en ve nisyânen kable’n-nübüvveti ve’l-imâmeti ve ba’dehumâ, bel min vakt-i vilâdetihim ilâ en yelkav Allahe Teâlâ... “İsmet hakkında söylenenlerin özeti şudur ki, Şiî imami ashabımız peygamberlerin ve imamların (Allah’ın selamı onların üzerine olsun) masum oldukları konusunda ittifak etmişlerdir. Buna göre peygamberler ve imamlar nübüvvetten ve imametten önce ve sonra hatta doğumlarından ölümlerine kadar bütün (büyük, küçük, kasten, yanılarak veya unutarak yapılan) günahlardan korunmuşlardır ”11 Sünniler Muhammed’in hadislerine oldukça önem verirler. Şiîler bu konuda da Sünnilerden ayrılırlar. Şia Muhammed’in ashabını sadık olanlar ve olmayanlar diye ayırır ve sadık 9 Moojan Momen, An Introduction to Shi’i Islam (New Haven: Yale University Press, 1985), 176–177. 10 Aynı eser, 153–156. 11 Seyyed Hamid al-Idrisi, Al-Fadhiha leMadhhab al-Shia al-Imameya ([?]: Maktabat alRadhwan, 2007), 15–16. www.waqfeya.com/book.php?bid=6113 sitesinden alınmıştır (29 Şubat 2012). 24 Şİa’nın Tarİhİ olmayanların rivayetleri ve tarihi olayları çarpıttıklarını söyleyerek onların rivayetlerini kabul etmezler. Bu sebeple Şiîler peygamberle ilgili bütün rivayetlerin kaynağının ve doğruluğunun aklen test edilmesi gerektiğine inanır.12 Şia’ya göre Şiîliğin daha sonraları ortaya çıktığı veya ana bünyeden ayrıldığı iddiası doğru değildir. Şiî ve Sünni birçok kaynakta Muhammed Peygamberin, ashabını Ali’yi takip edenler (Arapçada Şia) ve etmeyenler diye ayırdığı biliniyor. Hem Sünni hem de Şiî kaynaklar Ali’nin Ebubekir ve Ömer’in halifeliklerine itiraz ettiğini belirtiyor. Sünniler, imametin İslam’ın esaslarından olduğuna dair Kur’an ve Hadislerde delil olmadığını söylerken, Şiîler tam aksine imamların merkezi konumda olduklarına inanırlar. Şiîler imamların mükemmel ve kutsal olduklarına, peygamberî güce sahip olduklarına, fakat bu gücü kendi kutsallıklarından değil Tanrıdan aldıklarına inanırlar.13 Görüldüğü gibi her iki grup da İslam’la ilgili farklı anlayış ve tanımlamalara sahiptir. Bu sebeple daha en başından beri bunların İslam içerisinde iki farklı grup oldukları söylenebilir. Şiî İnancın Temel Prensipleri Sünniler gibi Şiîler de İslam’ın beş esasını takip ederler: Şahadet kelimesi, namaz, zekât, oruç ve Mekke’ye hac. Şia üç esas daha benimsemiştir ki bunların bazısı eski gelenek ve kaynaklardan gelmekte olup yeni ve geçici yorumları vardır: 1. Hums, yıllık gelirin beşte birini sadaka olarak vermek Şia’da çok eskilere dayanır. 2. Cihad, İslam ümmetini savunmak için kutsal savaş, gizli Gaip İmam dönünceye kadar farzdır, çünkü sadece Mehdi cihad ilan edebilir. Bununla birlikte Şia’ya göre hakiki cihad “kişinin nefsine (nefsin kötü istek ve arzularına) karşı yapılan savaştır ve bu savaş süreklidir” (der zeman-i gaybet cihad nist/Gaybet (imamın 12 Momen, Introduction to Shi’i Islam, 173–174; Lewis, “Shi’a in Islamic History,” 29–30. 13 Enayat, “Shi’ism and Sunnism,” 71–75. 25 Ronen A. Cohen gizliliği) döneminde cihad yoktur).14 Rola el-Hüseyni şöyle diyor: “cihad hem dini hem de siyasi otoritenin izniyle olur. Şiîlikte cihad ancak İmamın liderliğinde meşru olur. Şiî inancına göre İmam dokuzuncu yüzyıldan beri gizlidir ve onun yokluğunda meşru bir cihad yapılamaz.”15 Allame Meclisi hadis kitabı Bihâru’l Envâr’da,16 ‘ale’l-kâfirîne yücâhidûne fî sebîlillah... İnkârcılara karşı güçlü, Allah yolunda cihad eden’(5:54) ayetinden hareketle ‘velâ cihâd illâ ma’al İmâm” (İmam olmadan cihad olmaz)’ hadisini nakleder.17 Bununla birlikte Şiî ulema savunma amaçlı cihada 19. yüzyılda izin vermiştir. Üçüncü ve son esas ise emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ‘ani’lmünker iyiliği emretmek kötülükten men etmektir.18 İsna Aşeriyye’yi takip edenlere göre imanın şartları beştir: 1. Allah birdir ve Muhammed Peygamber insanlığa gönderilmiş son peygamberdir, İbrahim, Musa, İsa ile başlayan peygamberlerin sonuncusu ve onların tasdikçisidir (bu esasen şahadet kelimesidir: lâ ilâhe illallah Muhammed Resûlullah)19 2. Öldükten sonra kıyamet günü yeniden dirilme. 3. İlahi adalet veya ceza, özgür irade sahibi takipçilerin davranışlarına göre dağıtılacaktır. 4. Muhammed’in meşru varisi olan 12. İmam İslam ümmetinin lideridir. 5. Şiî kutsal mekânları ziyaret (hac) etmek de tavsiye edilmektedir. İlk üç şart Sünnilerde ve 12 imam Şia’sı dışındaki diğer Şiî gruplarda da vardır. Öte yandan Şiî imamet anlayışında imamın 14 Momen, Introduction to Shi’i Islam, 179–180; Mohammad Ali Amir-Moezzi, “Une absence remplie de présences. Herméneutiques de l’occultation chez les Shaykhiyya (Aspects de l’imamologie duodécimaine VII),” Bulletin of the School of Oriental and African Studies, University of London, vol. 64, no. 1 (2001), 8. 15 Rola el-Husseini, “Resistance, Jihad, and Martyrdom in Contemporary Lebanese Shi’a Discourse,” Middle East Journal, vol. 62, no. 3 (Summer 2008), 401. Ayrıca bkz. Abdulaziz Abdulhussein Sachedina, The Just Ruler (al sultan al adil) in Shi´ite Islam: The Comprehensive Authority of the Jurist in Imamite Jurisprudence (New York: Oxford University Press, 1988), 105 16 Tam adı: Mulla Muhammad Baqir bin Muhammad Taqi bin Maqsud, Bihar al-Anwar alJama’t lildarar Akhbar al-Imat al-Athar (Taba’t Tehran, Dar al-kitab al-Islamia) 17 Majeed al-Khalifa, Gharaib Fuqahiya I’nd al-Shi’a al-Imamiya, 44; http://www.dr-majeed. net 18 Momen, Introduction to Shi’i Islam, 179–180. 19 Şia, Şehadet kelimesine “Ali Allah’ın Velisidir” ilavesini yapar. (Bu ilave Şehadet kelimesine değil ezana yapılır, ÇN.) 26 Şİa’nın Tarİhİ liderliği sadece ameli ve siyasi konuları değil aynı zamanda manevi konuları ve ayrıca Kur’an ve Hadislerin açıklamasını da içine alır. Bunun yanında Şiîler, miras ve boşanma hukuku, geçici nikâh (mut’a nikâhı) ve inancın gizlenmesi (takiyye ve tevriye) gibi konularda Sünnilerden farklı inançlara sahiptir.20 12 İmam Şia’sı imamların masum ve hatasız olduklarına, Muhammed’den sonra imam olarak Allah tarafından atandıklarına inanırlar. Şia’ya göre İmamın liderliği Ali döneminde başlamıştır. İmametin Peygamber döneminde mevcut olduğunu iddia edenler de vardır. Osman’ın katledilmesinden sonra Ali İslam ümmetinin halifesi oldu, fakat otoritesi ve meşruluğu sorgulandı. Aslında Şiîler Ali’yi ilk imam, oğulları Hasan ve Hüseyin’i de onun varisleri olarak sırasıyla ikinci ve üçüncü imam kabul ederler. Bu silsile son imam olan 12. imama kadar uzanır. 12. İmam halen gizli olup kıyametten hemen önce ortaya çıkıp dünyayı adaletle yönetecektir.21 Ali, birisi hariç Peygamber’in bütün savaşlarına katıldı, Peygamber onu kızı Fatıma’ya eş olarak seçti. Şiîler Ali ile Peygamber arasındaki akrabalık bağını kendi davalarının meşruluğunun temeli sayarlar. Ali altı yaşındayken Peygamber onu yanına aldı ve Peygamberle birlikte yaşadı. Şiîler Peygamberin davetini benimseyip Müslüman olan ilk kişinin Ali olduğuna inanırlar. Mekke’den Medine’ye hicret edileceği zaman Muhammed’in düşmanları baskın yapıp peygamberi öldürmeyi planlamışlardı. Bunun üzerine Peygamberin yatağında Ali uyumuş, Peygamber de Ebubekir’le birlikte gizlice Medine’ye doğru yola çıkmıştı.22 20 Momen, Introduction to Shi’i Islam, 181–183; “The Doctrine of the Imamate,” The Origins and Early Development of Shi’a Islam, http://www.karbala-najaf.org/shiaism/289–316.htm . 21 Marvin Zonis and Daniel Brumberg, “Shi’ism as Interpreted by Khomeini: An Ideology of Revolutionary Violence,” in Shi’ism, Resistance and Revolution, ed. Martin Kramer (Boulder: Westview Press, 1987), 50. 22 Mahmud Shahabi, “The Roots of Shi’ism in Early Islamic History,” in Shi’ism: Doctrines, Thought, and Spirituality, ed. Seyyed Hossein Nasr (Albany: State University of New York Press, 1988), 15–20; Momen, Introduction to Shi’i Islam, 11–12. 27 Ronen A. Cohen İmametin Rolü Şiîlik, teolojik prensipleriyle liderlik prensiplerini birlikte geliştirdi ki, İmamet bakımından bu süreç tarihsel ve teolojik rivayetleri içinde barındırır. Ümmetin liderinin kimliği konusunda Ehl-i sünnet ve Şia arasındaki özellikle de beşinci ve altıncı imamlar (Muhammed el-Bakır ve Cafer es-Sadık) dönemlerindeki tarihsel tartışmalar Şia’nın karakterini şekillendirmiştir. Yaşadıkları toplumda imamların rollerine dair dünya görüşü, özellikle de sadece Şiîler için değil bütün İslam dünyası adına İmam’ın üstleneceği rol bu dönemlerde şekillenmiştir. Ehl-i sünnet ve Şia arasındaki farklılıklar oldukça önemlidir, özellikle de İmamet konusundaki farklılıklar Şia açısından tamamen kendine has özellikler taşır. Genelde Sünniler Peygamber’in vefatından sonra liderlik (imamet) meselesini “dünyevi liderlik” olarak görürler zira Halife “eşitler arasında birinci olan ve ideal olarak çoğunluk tarafından seçilen kişidir.”23 Öte yandan Şia’nın bu prensibi hayati bir sorun olarak görmesi, Şiî imamlar ve âlimler tarafından yaratılan İmamet meselesinin derinleşmesine ve idealize edilmesine yol açmıştır. Peygamber’in vefatı sonrası liderlik konusundaki tartışmalar sonunda ulaşılan prensipler liderlik hakkında yeni meselelerin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu noktadan sonra Şia’nın gözünde liderlik Muhammed Peygamber ’de olduğu gibi hem dünyevi hem de ilahi fonksiyonu olan bir görev haline geldi. Ve bu durum Şia’ya kendine özgü mistik ve eskatolojik bir bakış açısı kazandırdı. Şia’ya göre Peygamber Ali’yi kendi yerine halef tayin etmiş (Şia’ya göre bu olay Gadîr-i Hum’da gerçekleşmiştir), ve Ali’ye kendi soyundan (Ehl-i Beyt’ten) halife atama yetkisi vermiştir. Dolayısıyla bu liderlik İslam toplumunun meşru görmesine veya konsensüsüne bağlı değildir. Hakiki yorumcu ve ilahi rehber olmaları bakımından imamların rolü ve meşruluğu Sünniler ve Şiîler arasında tartışmaların odak noktası olmuş, bu bağlamda liderin görevi, meşruiyeti ve otoritesi 23 Momen, Introduction to Shi’i Islam, 147. 28 Şİa’nın Tarİhİ tartışılmıştır. Şia imamın rolünün sadece dünyevi olmadığına, esas görevlerinin topluma dini rehberlik olduğuna inanır (daha sonra bu anlayış Şia’da temel inançlardan biri olacaktır). Lider sadece Muhammed’in yerine geçen biri değil, aksine hem siyasi hem de dini anlamda Muhammed’in halefidir.24 İmamların sözleri ve hadislerle temellendirilen İmamet teorisi kendine has bir doktrin yaratmış, daha sonraları bu doktrin Şiî ulemaya imamlar adına ümmeti yönetme yetkisi sağlamıştır. Dinî yorumlarda Sünnilerden ayrılığın önemi ve idealizmi Şia’nın varlık nedenini güçlendirmiş, mesiyanik bir eskatolojiye büründürülen dini bir lidere (Mehdi’ye) olan nihai ihtiyacı ortaya çıkarmıştır. Bu durum daha sonraları Şia’ya (gerçek anlamda dinen meşrulaştırılamasa da), imamların yerine ulemayı yerleştirme imkânı tanımıştır.25 Şia Dini Gelenekleri Şiîliğin temel inançları yanında zamanla bir dizi gelenek de oluştu. Bunlardan birisi Şia’nın şehitlerine hasredilen Muharrem ayıdır. Bu ay aynı zamanda üçüncü İmam, Hüseyin’in şehadetini anmaya tahsis edilmiştir. Şia’nın gerçek İslam olduğu ve İslam toplumunu Şia’nın yönetmesi gerektiğini savunan Hüseyin ve yanındaki 72 kişi Kerbela’da gerçekleşen kahramanca bir savaşta öldürülmüştür. Şia’da ziyaret önemli bir gelenektir, bu çerçevede çoğu Irak’ta (ve biri de İran’da) bulunan İmamların türbeleri ziyaret edilir. Bu türbeleri ziyaret eden Şiî Müminler, orada yatan imamların, yapılan duaları Allah’a ulaştırma gücüne sahip olduklarına inanırlar.26 Şiîlikte Kerbela ve Necef’e ziyaret zorunlu olmasa da, son derece önemli ve değer verilen bir gelenektir. 24 Aynı yer. Seyyed Hamid al-Idrisi, Al-Fadhiha le Madhhab al-Shia al-Imameya ([?]: Maktabat al-Radhwan, 2007), s.11., bk. www.waqfeya.com/book.php?bid=6113 (February 29, 2012). [Belirtilen kaynakta bu bilgi s. 16’da yer almaktadır. Çev.] 25 Daha fazla bilgi için bk., bölüm 2 ve ayrıca Momen, Introduction to Shi’i Islam, 197–199. 26 Momen, Introduction to Shi’i Islam, 181–182. 29