TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 1 HÜRRİYET GAZETESİ……………......1 Türk malı oto en az 2-3 modelle çıkar, yüzde 20 payla pazara yerleşir Otomotiv devi son hamlesini yaptı İngiltere, ‘İstanbul Finans Merkezi’ne destek veriyor ‘evdeki yangın’ı düşünüyor Ali Ağaoğlu 300 milyon dolara iki arsa aldı ‘Milli mesele Ataköy’de emsal yarıya inecek, 1 milyar dolar yatırımla sahil halka açılacak Karamehmet, BP’nin eski CEO’sunu ortak aldı, Kuzey Irak’ta petrole yüklenecek Ünlü spekülatör Soros'tan kritik uyarı Özyeğin, Harvard’dan üstün başarılı mezun ödülü aldı ERDAL SAĞLAM… Küresel ekonomide yaşanan süreç ve Merkez’in kararları MİLLİYET GAZETESİ…………….......11 Fed: ABD'de büyüme hala yavaş Goldman: Resesyon ihtimali yüzde 54 Yabancıda Türkiye ile ilgili tereddüt yok Borsanın lideri Tekirdağ oldu! Sigorta sektörü büyürken kârsız üretim can sıkıyor Gölcüklü Transit Connect’ler New York’ta işe başladı Anayasa Mahkemesi rahatlattı Roubini ve Soros moral bozdu GÜNGÖR URAS… Merkez doları (1.59-1.69 TL)bandına çekmeye çalışıyor SABAH GAZETESİ..................................18 IMF büyüme tahminini düşürdü Komşu'ya çifte ültimatom Mahkeme: Euro Bölgesi'ni kurtarma yardımları yasal Amerika'yı şimdi de AVVA fethedecek Protesto gösterileri yeniden başlıyor Rusya'ya bavul çıkarması Ekonomistler: Türkiye'nin notu yanlış Çarşı 7 yıl sonra geri döndü Mısır'a dönüş uçağında yer kalmadı ŞEREF OĞUZ... Nitelikli ihracat SÜLEYMAN YAŞAR... Memur vatandaşa "sen" diyebilir mi? RADİKAL GAZETESİ.............................25 Garantili 'cep'te klon skandalı Pascal Nouma, Tivibu ile sahaya iniyor MAHFİ EĞİLMEZ... Altın yılı FATİH ÖZATAY... Merkez Bankası'nın faiz aracı etkisizleştiriliyor mu? DÜNYA GAZETESİ..................................29 Gözler merkez bankalarında Büyüme beklentimizi düşürdük Dünyanın en uzun ikinci köprüsü için imzalar atılıyor Bursa'da yatırım için imkan arıyor Yerli malı genelgesi sevindirdi TL'nin değeri 2003 düzeyine yaklaştı Osman AROLAT… Doğru yere odaklanmak TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 2 HÜRRİYET GAZETESİ Türk malı oto en az 2-3 modelle çıkar, yüzde 20 payla pazara yerleşir Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’nin üreteceği yerli otomobilin ilk etapta yüzde 20 paya sahip olabileceğini belirterek, “Yerli otomobilin de en az 2-3 modelle ortaya çıkacağına, şu anda üretilen otomobillerle aynı teknoloji ve konfora sahip olacağına inanıyorum” dedi. Ergün, projenin tüm kesimler tarafından sahiplenildiğini ve bunun çok önemli olduğunu söyledi. BİLİM Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’nin otomotiv üretiminde 50 yıllık deneyimi olduğunu belirterek, “Bugün Türkiye’nin bir yerli bir otomobil markasının olmaması, Türkiye’nin bunu yapamamasından değil, yapmak istememesinden kaynaklanıyor. Şu anda gündemde olan yerli otomobil hedefi gerçekçi, ulaşılabilir bir hedef. Çünkü herşeyden önemlisi projeye tüm kesimler sahip çıkıyor, bir rol üstlenmek istiyor” dedi. Ergün, “Şuna inanıyorum ki üreteceğimiz yerli otomobil alelade bir şey olmayacak, mevcut ürettiklerimizle aynı teknolojiye, tasarım gücüne, konfora sahip olacak. İlk etapta pazara en azından 2-3 modelle çıkacaktır” diye konuştu. İlk etapta yüzde 20 pay Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyeleri ile bir araya geldiği toplantıda konuşan Ergün, dünyada bin kişiye 140 otomobil düştüğünü, Türkiye’de ise bu rakamın 130 olduğunu belirterek şunları söyledi: “Türkiye’de büyüyecek daha çok yer var. Bu yıl otomobil satışları 600 bini geçecek. Önümüzdeki birkaç yıl içinde iç pazarın 1 milyon rakamını yakalayacağını öngörüyoruz. Türkiye’de otomobil iç pazarının üçte biri Türkiye’deki üretimden, üçte ikisi ithal otomobilden karşılanıyor. Kendi iç büyük pazarımızı görmezden gelmemeliyiz. Üreteceğimiz yerli otomobil orta gelir gruplarının rahatça ulaşabileceği bir otomobil olacak. İlk etapta bunun pazardan yüzde 20 pay alabileceğini yani 200 bin otomobil satışına ulaşacağını düşünüyorum.” İsteklilerle görüşülecek Türk markası otomobilin dış pazarlara satış imkanın da bulunduğunu kaydeden Ergün, “Bu haliyle ortaya çıkan pazar potansiyeli bir fabrikayı ayakta tutmaya yetecektir. Ayrıca Türkiye’nin komşu ülkelerine bu otomobili satma şansı var. Daha şimdiden işbirliği için teklifler geliyor” dedi. Özel sektörle yürütülen işbirliği çalışmalarına ilişkin olarak, Otomobil Sanayii Derneği’nin (OSD) 15 Eylül’den sonra kapsamlı bir rapor açıklayacağını hatırlatan Ergün, “Bu konuda istekli olan işadamlarımız var. İsteklilerle bu raporu aldıktan sonra bir araya geleceğiz. Yol haritasının çıkarılması ondan sonra kolay” diye konuştu. Kamu alımlarında öncelik Bünyesinde bir çok markayı bulunduran Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği’nin de (OYDER) yerli otomobilde pazarlama ağının önemli bir unsuru olarak görev almaya hazır olduğunu ilan ettiğini hatırlatan Ergün, şunları söyledi: “Bu çok olumlu bir yaklaşım. Bu otomobilin en büyük alıcısı belki kamu olmayabilir. Ama kamu araç satın alırken yerlilik oranı en yüksek olan bir aracın satın alınmasını doğal olarak ön plana alacaktır.” TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 3 Ortaklık kurulabilir SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aldulkadir Konukoğlu’nun yerli otomobil üretme konusunda istekli olduğunu açıklaması ile ilgili olarak “Abdülkadir Bey zaten iş makinesi üretimi yapıyor. Otomotiv sektörüne de yabancı değil” diyen Nihat Ergün, şöyle konuştu: “Başkaları da olabilir, bir konsorsiyum (ortaklık) olabilir, çeşitli işbirliklerine gidilebilir. Çok geniş seçenekler var. Bunların üzerinde tek tek duracağız.” Türkiye’nin resesyona girmesi söz konusu değil NİHAT Ergün, dünyadaki ekonomik durgunluk tehlikesinin Türkiye’ye etkisine ilişkin şu açıklamayı yaptı: “Türkiye’nin bir resesyona girmesi bugün itibariyle söz konusu değil. Türkiye, hesabını kitabını dünyadaki bu gelişmeleri de dikkate alarak yapıyor. Merkez Bankası’nın üst üste aldığı kararlarla ilgili Türkiye’de önemli tartışmalar yapıldı. Sonradan doğru olduğu görüldü. Türkiye ekonomisinin durgunluğa girmesine rıza gösterecek yaklaşım içinde olamayız.” Türkiye’nin hiçbir bilim adamını kenarda köşede bırakma lüksü yok TÜRKİYE Bilimler Akademisi (TÜBA) ile ilgili tartışmalara da değinen Nihat Ergün şu değerlendirmeyi yaptı: TÜBA’ya zenginlik kazandırmak için üye olan bilimadamı sayısını artırdık. Tartışmalar çıktı. İdeolojik mi ‘orası ele mi geçiriliyor, şöyle mi yapılıyor böyle mi’. Herkes biraz sabırlı olsa görülecek. Türkiye’de kenarda köşede kalmış bilim adamları var. Bizim zenginliğimiz petrol gibi doğalgaz gibi yer altında değil. O nedenle bizim hiç kimseyi hele de düşünceleri ve inancı nedeniyle zayi etme lüksümüz yok. Bir bilim adamı istediği kadar sağcı, solcu, liberal olsun, bilim adamıysa önü alabildiğine açık olacak. Amacımız TÜBİTAK’ta daha çok teknolojik araştırmalara ağırlık vermek TÜBA’da da temel bilimlerdeki araştırmalara ağırlık vermek. TÜBA’da mevcut üyeler görevlerine devam ediyor, ilaveten YÖK’ün kontenjanı var, Bakanlar Kurulu da üye verecek. Bu üyeler, gerçek bilim adamı ölçüsüne sahip kişilerden oluşacak. Otomotiv devi son hamlesini yaptı Çalışanlarının ücretlerini ödeme zorluk çeken ve artan borç sorunuyla boğuşan İsveçli otomobil üreticisi Saab, iflas koruma başvurusunda bulundu. Daha önceki adı Spyker Cars olan sonra ismini Swedish Automobile olarak değiştiren Hollanda merkezli ana şirket, Saab ve iştiraklerinin gönüllü bir şekilde iflas koruma başvurusunda bulunduğunu belirtirken, Saab'ın İsveç dışındaki diğer iştiraklerinin bu başvurunun dışında tutulduğu da ifade edildi. Şirket son zamanlarda, tedarikçilerine yedek parçalar için ödeme yapmakta zorlanırken, İsveç'teki bazı fabrikalarında üretimi durdurmak zorunda kalmıştı. Şirket, ülkedeki 3 bin 700 çalışanının maaşlarını da içinde olduğu likidite krizini bahane göstererek, bir kaç ay durdurmuştu. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 4 ZAMAN KAZANACAĞIZ Saab aynı zamanda, Çinli yatırımcı şirketler Zhejiang Youngman Lotus Automobile Co ve Pang Da Automobile adlı şirketlerden nakit desteği de almayı umut ediyordu ancak şirketlerin ödemeleri yetkililerden çıkması gereken izinlerin geçikmesi nedeniyle başka bir tarihe ertelendi. Saab ve Swedish Automobile'ın CEO'su Victor Muller, gönüllü olarak böyle bir sürece girmelerinin kendilerini ekonomilerini toparlamaları için zaman kazandıracağını, böylece gerekli ödemelerin yapılabileceğini belirtti. İngiltere, ‘İstanbul Finans Merkezi’ne destek veriyor ‘evdeki yangın’ı düşünüyor İngiliz işadamlarını İstanbul’da ağırlamaya hazırlanan Türk-İngiliz İş Konseyi Başkanı ve Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, İngiltere ile Türkiye arasında 12 milyar dolarlık mevcut ticaret hacmini artırmanın önemli bir hedef olduğunu vurguladı. İngiliz yatırımcıların artık siyasi sorular sormak yerine Türkiye’nin ne kadar farklılaştığından söz ettiklerini aktaran Suzan Sabancı Dinçer, İngiltere’nin özellikle finans merkezi çalışmalarına destek verdiğini belirtti. Yarın düzenlenecek 2’nci İngiltere-Türkiye İş Forumu öncesinde bilgilendirme toplantısı öncesinde bilgi veren DEİK Türk-İngiliz İş Konseyi (TİİK) Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, küresel ekonominin yeniden şekillendiği dönemde, Türkiye’nin önemli finans ve yatırım merkezlerinden biri olma şansını yakalamak için İngiltere gibi, doğal müttefiklerle geliştireceği işbirliklerinin büyük önem taşıdığına vurgu yaptı. “İngiliz yatırımcılarla konuştuğunuzda, Türkiye’nin ne kadar farklılaştığı gündeme geliyor. Artık siyasi sorular hiç gelmiyor” diyen Suzan Sabancı Dinçer, dünyanın en önemli finans merkezlerinden Londra’nın bu alandaki deneyimlerinin, İstanbul için önemli fırsat oluşturduğunu da vurguladı. İngiltere’den Türkiye’ye yönelik yatırım iştahının olduğunu dile getiren Suzan Sabancı Dinçer, “Ancak dünyada şu anda o kadar büyük sorunlar var ki, öncelikleri şu anda evdeki yangını söndürmek” diye konuştu. En büyük mimarlık şirketi burada TİİK Başkan Yardımcısı Remzi Gür ise, Avrupa’nın yavaş yavaş Türkiye’siz ticaretin olmayacağını anlamaya başladığını dile getirerek, İngiliz şirketlere “Siz sadece Türkiye’de değil, Türk işadamlarıyla üçüncü ülkelerde de çalışabilirsiniz” dediklerini aktardı. İngiltere’nin en büyük mimarlık grubu Foster&Partners’ın CEO’sunun şu anda İstanbul’da olduğunu bildiren Gür, bu temasların sonuçlarının önümüzdeki günlerde duyulacağını kaydetti. Ali Ağaoğlu 300 milyon dolara iki arsa aldı Türkiye’nin en önemli konut üreticilerinin başında gelen Ali Ağaoğlu, bir taraftan mevcut projelerini bitirmeye gayret ederken, diğer yandan hem yeni projelere başlamaya hazırlanıyor, hem de elindeki arsa portföyünü genişletiyor. Bu yılın başında Veliefendi’de yer alan Kilim Mensucat’ın eski fabrika arazisi ile bu arsaya komşu parsellerle birlikte toplam 80 dönüm büyüklüğünde bir arsa satın alan Ağaoğlu’nun arsa operasyonu bununla sınırlı kalmadı. Ağaoğlu’nun, geçtiğimiz günlerde Avcılar ve Kağıthane’de 300 milyon dolar tutarında iki yeni arsa daha aldığını öğrendik. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 5 Bu konudaki duyumumuz doğrulayan Ali Ağaoğlu, Avcılar’da aldıkları arazinin devlet hastanesine komşu olduğunu söyledi. Ellerinde 30 bin konut yapacak büyüklükte arsa stoğu olduğuna işaret eden Ağaoğlu, zincire yeni halkalar eklemeye devam edecekleri bilgisini verdi. Öte yandan geçtiğimiz yıl, Bahçelievler'de Erez Ailesi’ne ait 42 bin metrekare büyüklüğündeki Ateş Tuğla Fabrikası’nın arsasını 62 milyon dolara satın alan Ağaoğlu, ardından bir hafta sonra Net Holding'in Bomonti'deki 17 bin metrekarelik arsasını 27 milyon 800 TL'ye satın almıştı. Son olarak temmuz ayında My Home Maslak projesini satışa sunan ve 15 günde projenin yarısının satışını yapan Ağaoğlu’nun Maslak’ta Emlak Konut GYO ile hasılat paylaşımı gerçekleştireceği büyük projesi bekleniyor. Bu projeyi üçüncü çeyreğin sonuna ya da dördüncü çeyreğe yetiştirmek için ekibinin yoğun çalışma içinde olduğunu ifade eden Ali Ağaoğlu, bu yıl 10 bine yakın konuta başlamayı hedeflediklerini vurguladı. ‘Milli mesele Ataköy’de emsal yarıya inecek, 1 milyar dolar yatırımla sahil halka açılacak 2001 yılında TOKİ’ye devredilen Ataköy sahil şeridindeki arazi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın çalışmalarıyla halka açılıyor. Halkın sahil şeridinden yararlanmasını sağlayacak proje kapsamında marina, rezidans, müze, spor tesisleri inşa edilecek. 1 milyar doları bulacak proje kapsamında İstanbul’un silueti için emsaller yarı yarıya düşecek. ÇEVRE ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, halkın talepleri doğrultusunda, İstanbul Ataköy’de sahil şeridindeki araziyi halka açacaklarını ve burada marinadan rezidansa, müzeden spor tesislerine kadar birçok proje yapılacağını söyledi. Projenin İstanbul’un marka değeri artıracağını ifade eden Bayraktar, Topkapı surlarından Florya’ya kadar yeni düzenleme getirip, halkın sahil şeridinden yararlanmasını ve denizle bütünleşmesini sağlayacaklarını söyledi. Bayraktar, yatırım bedelinin 1 milyar doları bulacağını da belirtti. 2001’de TOKİ’ye devredildi Ataköy’ün ‘milli bir mesele’ olduğunu savunarak, çok mücadele verdiklerini anlatan Bakan Bayraktar, şunları söyledi: “Burası 25 yılı aşkın bir süredir Yap-İşlet-Devret modeliyle çeşitli firmalar, şahıslar tarafından kullanılıyordu. Sözleşmeye aykırı olarak yatırım yapmadan alanı kullanmışlar. Burada spor alanları ve eğlence merkezleri olacaktı, ancak alan kişiler prefabrik yapılar ve çadırlar yapmış. Emlak Bankası bu kişileri mahkemeye vermiş. Banka kapatılınca arazi 2001’de TOKİ’ye devredildi. Bu barakaların yıkılması için dava açtık, mücadele verdik. Etap etap sattık, Baruthane’yi 49 yıllığına kiraya verdik.” Emsaller yarıya iniyor Projede 50 metrelik yeşil bant olacağı ve İstanbul’un siluetine aykırı ne varsa müdahale edeceklerini ifade eden Bayraktar, şöyle konuştu: “Başbakan Erdoğan’la baktık, vatandaş öncelikli bir yapı iradesi oluştu. Tapu, etüt, plan, parsel, proje, ruhsat, kat irtifakı ve kat mülkiyeti ve yapı kullanma izinlerini durdurduk. Emsalleri yarı yarıya düşüreceğiz. Ruhsatları iptal edilenler, emsal değerleri düşenler belki bize dava açacak. Vatandaşı düşünmek zorundayız. Topkapı surlarından Florya’ya yeni düzenleme getiriyoruz. Halk sahil şeridinden yararlanacak ve denizle bütünleşecek.” TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 6 ‘Şartlara uyun’ diyeceğiz Bu kararı tek başına almadıklarını söylerken, Başbakan Erdoğan’ın ‘sahillere dikkat edin’ talimatını hatırlatan Bayraktar, “Kararda Başbakanlık, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi var. Buralar hem doğal hem arkeolojik sit alanı. Vatandaşa yeni şartlara uyun diyeceğiz. Uymayan isterse yapısını bize versin alırız” dedi. Eylemler yine başlar ARAZİNİN TOKİ’ye devredilmesinin ardından Ataköylüler ile TOKİ arasında gerginlikler yaşanmış, semt sakinleri yürüyüşlerle tepkilerini ortaya koymuştu. Halkın yeniden eylem yapma ihtimaline dikkat çeken Erdoğan Bayraktar, “Eylem yapıyorlardı belki yine başlarlar. Hakkımızdan feragat ediyoruz, vatandaşı düşünüyoruz. Devletin kazanacağı parada eksiklik olmayacak” diye konuştu. Karamehmet, BP’nin eski CEO’sunu ortak aldı, Kuzey Irak’ta petrole yüklenecek Mehmet Emin Karamehmet ile Mehmet Sepil’in Kuzey Irak’taki petrol şirketi Genel Energy, BP’nin Meksika Körfezi’ndeki sızıntıdan sonra istifa eden CEO’su Tony Hayward ile ortak olacak. Hayward’ın ortak olduğu İngiliz Vallares’le, Türk ortakların şirketi Genel Energy, 4.2 milyar dolarlık yeni bir şirket kuracak. İNGİLİZ petrol devi BP’nin eski CEO’su Tony Hayward ile Çukurova Grubu’nun sahibi Mehmet Emin Karamehmet Kuzey Irak’ta ortaklık yaptı. Geçen yıl Meksika Körfezi’nde yaşanan sızıntı olayının ardından istifa eden ve İngiliz petrol şirketi Vallares’e ortak olan Tony Hayward, Karamehmet’in ortak olduğu Genel Enerji International ile yeni bir şirket kurdu. Genel Energy Plc adını alan şirkette iki tarafın da yüzde 50 payı olacak. Sepil başkanlık yapacak Yeni şirkete Vallares, 2.1 milyar dolar hisse ihraç ederken, Genel Enerji de sahip olduğu lisansları ve mevcut petrol rezervini şirkete aktaracak. Böylece, Genel Energy Plc adıyla kurulan şirketin değeri 4.2 milyar doları bulacak. Şirketin CEO’su Tony Hayward, Başkanı Mehmet Sepil olacak. İşlemin gerçekleşebilmesi için, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin onayı gerekliyor. Bundan 2 ay önce dünyada gelişen yeni pazarlardaki petrol ve gaz projelerine 2 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıklayan Vallares Plc, yeni ortaklığını bu planın hayata geçirilmesi olarak görüyor. Kuzey Irak’ın en büyük petrol üreticisi olarak bilinen Genel Energy International ile beraber petrol üretecek olmasını Hayward, “Vallares tam zamanında pazara girerek büyük bir avantaj yakalayacak” sözleriyle anlattı. Londra Borsası’na kote Öte yandan Genel Energy International’ın, Vallares Plc ile birleşmesi sonucunda kurulan Genel Energy Plc, ‘Londra Borsası’na kote ilk Türk ortaklı şirket’ özelliği de taşıyacak. Şirket, toplam rezerv ve üretim kapasiteleriyle Londra borsalarında işlem gören petrol arama ve üretim şirketleri arasında ilk 3’e yerleşiyor. Ancak şirket Londra Borsası’nda işlem görmek için ekim ayında izahname yayımlayacak. Bu sürede Vallares hisseleri işlem görmeyecek. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 7 1.4 milyar varil rezerv Dünyada 2 üretim sahasına ve 4 adet potansiyeli yüksek arama lisansına sahip olan Genel International’ın bu sahalarda, hissesine karşılık gelen kanıtlanmış petrol rezervi 356 milyon varili buluyor. Bu hacim, muhtemel rezervler ile beraber 1.4 milyar varil petrol eşdeğeri rezerv toplamına ulaşıyor. Genel International’ın ortak olduğu sahalarının toplam üretim kapasitesi günde 155 bin varil. Bu üretim, Kerkük-Yumurtalık boru hattı (ITP) üzerinden Türkiye ve dünya pazarlarına taşınabilecek. Sepil: Çevik bir şirket doğdu, yeni satın almalarla büyüyecek GENEL Enerji’nin CEO’luğunu yapan, yeni şirkette de başkanlığı üstlenecek olan Mehmet Sepil, dünya devleri arasına girme yolunda önemli bir adım atıldığını belirterek, şunları söyledi: “Irak Kürt Bölgesi’ndeki, hidrokarbon keşiflerinin geniş ölçeği önemli bir etki yarattı ve bu keşifler devam edecek. Birleşme, uluslararası, iyi finanse edilmiş, çevik bir şirket doğuruyor. Sağlanan mali kaynakla yatırımlara hız verilecek. Yeni satın almalar yoluyla şirketin güçlü bir şekilde büyümesi amaçlanıyor.” Hayward: 12 ay içinde 5 kuyu daha planlıyoruz VALLARES’in CEO’su Tony Hayward, yatırımcılarının değer kazanan bir işe yatırım yaparak, büyümek için muazzam bir potansiyel elde ettiğini belirterek, “Fakat yatırımcılarımıza en cazip gelecek olan şey, varil başına 1.5 dolarlık giriş fiyatı” diye konuştu. Hayward, “12 ay içinde 5 kuyu planlanıyor. 5 yıl içinde önemli yükseliş bekliyoruz başka yerlere de yayılmak istiyoruz. Irak’taki petrolle ilgili beklentiler hiç bu kadar parlak olmamıştı. Kürt bölgesi Irak’ın sakin, istikrarlı ve güvenli bölgesi. Ülkedeki ilişkiler gitgide rayına oturuyor” dedi. Kızı yönetimde yer alacak KURULACAK şirketin operasyonları Ankara’dan yürütülecek. Teknik servisler ve lojistik, Genel Enerji’nin 50 kişilik ekibinin yanı sıra sahada görev alan 430’un üzerinde çalışanı tarafından sağlanacak. Şirketin yönetimine bakıldığında ise Tony Hayward’ın CEO’luk görevine, Julian Metherell’in ise CFO’luk görevine getirildi. Genel Enerji’nin yüzde 56.18’ine sahip olan Mehmet Emin Karamehmet kızı Gülsün Nazlı Karamehmet’i oy hakkı olmayan yönetim kurulu üyeliğine, Genel Enerji’de yüzde 29.06 oranında hissenin sahibi olan Mehmet Sepil ise Murat Yazıcı’yı aday gösterecek. Sepil, yönetim kurulunda yer almadan başkanlık statüsüne yükselecek. BP’ye 17 milyar dolarlık zararla veda etmişti İNGİLİZ petrol devi BP’nin Meksika Körfezi’ndeki petrol sızıntısı başladığında CEO olan Tony Hayward, şirket 2010’un ikinci çeyreğinde 16.9 milyar dolarlık rekor zarar edince, görevinden olmuştu. Yönetim kurulunun ortak kararıyla 1 Ekim 2010’da görevinden ayrılan Hayward’ın yerine Meksika Körfezi’nde petrol temizleme çalışmalarının başında olan Robert Bob Dudley geleceği açıklanmıştı. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 8 Ünlü spekülatör Soros'tan kritik uyarı New York Times gazetesinde yer alan bir makalede, dünyaca ünlü yatırımcı George Soros, şu anda küresel ekonomideki büyüme hızının yavaşlamasına neden olan euro bölgesindeki borç krizinin, 2008'deki Lehman Brothers krizinden daha büyük sonuçlar doğurma riski bulunduğunu söylediği belirtildi. Avrupa genelindeki bankacılık sisteminde, oldukça ciddi bir boyuta çıkan krizle mücadele konusunda yetersiz kalındığına dikkat çeken Soros, "Mevcut krizin Lehman'dan daha riskli olmasının nedeni de bu" dedi. İsviçreli banka UBS'in Londra'daki stratejistlerinden Philip Finch, "Küresel bankacılık sektörü pek çok açıdan darbe alıyor gibi görünüyor. İşlerin her geçen gün biraz daha kötüye gittiği söylenebilir" dedi. Avrupa, mali sıkıntı içindeki ülkelerinin borç krizlerini kontrol altına almaya çalışırken, en büyük korku kıtanın bankalarının çökmesi ve küresel ekonomide 2008'de, Lehman Brothers'ın yaşattığına benzer ciddiyette bir krize neden olması olarak gösteriliyor. YÜZ MİLYARLARCA DOLARI HARCAMAYA HAZIRLAR Böyle bir krizin önüne geçmek adına büyük çaplı sözler veren Avrupalı liderler, dev bankaların iflasını engellemek adına, ellerindeki yüz milyarlarca doları harcamaya istekli görünüyor. Ancak son zamanlarda Avrupa'daki bankaların kendilerini böyle bir krizden kurtarma olasılıklarının azaldığı belirtiliyor. Bazı bankaların, günlük operasyonlar için gerekli olan kredileri teminatlandırmada bile zorluk çektiği ifade ediliyor. Kendilerini bu denli riskli bir girdabın içine girmekten korumaya çalışan ABD'li finans kuruluşları, bazı durumlarda kısa vadeli finansmanlar sağlamaktan çekinir hale geldi. Hatta bankalar, zaman zaman Avrupalı bankalarla iş yapmaktan bilem kaçıyor. ABD'li kurumların bu hamlelerinin, Avrupa'daki meslektaşları için fon sorunu yaratacağından endişe ediliyor. LEHMAN ESİNTİLERİ 2008'de benzer hareketler, büyük finans kuruluşlarının fon desteklerini çekmeleri, yatırım bankası Lehman Brothers'ın çökmesine neden olmuştu. Avrupa'daki krizin kısa bir süre içinde Atlantik'in diğer yakasına sıçrayabileceği ve bunun da hali hazırda sıkıntı çeken ABD ekonomisini daha da zora sokabileceği ifade ediliyor. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 9 Özyeğin, Harvard’dan üstün başarılı mezun ödülü aldı Özyeğin Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin, mezunu olduğu dünyanın en prestijli işletme okulu Harvard Business School’un verdiği 2011 Üstün Başarılı Mezunlar Ödülü sahibi oldu. Harvard Business School’un 1968 yılından bu yana her yıl dünya çapındaki başarılı mezunlarına verdiği ve bünyesindeki en önemli ödül kabul edilen 2011 Üstün Başarılı Mezunlar Ödülü’nü alan Hüsnü Özyeğin, aynı zamanda Türkiye’den bu ödüle layık görülen ilk Harvard mezunu oldu. Çalıştıkları kurumlara ve bulundukları toplumlara önemli katkılarda bulunmuş ve yaptıkları her işte en yüksek standartları ve değerleri benimsemiş bireylerin layık bulunduğu bu ödülü 2011’de alan dünya çapındaki beş kişiden biri 1969 mezunu Hüsnü Özyeğin oldu. Harvard Business School’un en iyileri olarak tanımlanan bu kişiler, ‘hem iş dünyasında hem de toplum üzerinde etki yaratmayı hedefleyenlere ilham kaynağı’ olarak kabul ediliyor. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 10 ERDAL SAĞLAM… Küresel ekonomide yaşanan süreç ve Merkez’in kararları KÜRESEL ekonomide işler giderek kızışıyor. Dün Almanya’da alınan Yunanistan’a yardımın yasal olduğu kararı bile piyasaları coşturmaya yetebiliyor. Bu kadar küçük habere bu kadar büyük sevinç göstermesi, bence aslında piyasaların gelecek konusunda ne kadar karamsar olduğunun bir kanıtı. Küresel piyasalar karamsar olmakta haklı. Küresel krize karşı alınan tedbirlerin yeterli ve yerinde olmadığı bence artık iyice anlaşıldı. İşte bu nedenle son aylarda yeni dip tartışmaları öne çıkmaya başladı.Şurası belli oldu ki; mevcut önlemlerle bu işin götürülmesi, ekonomilerin yeniden büyümeye başlaması mümkün değil. Eğer yeni ve radikal kararlar alınmazsa, Japonya örneğindeki gibi, Avrupa ve ABD ekonomisi on yıllarca yerinde sayma tehlikesiyle karşı karşıya. Bir yandan ABD ve Avrupa ülkelerinde yaklaşan seçimler nedeniyle yeni radikal kararlar alınması zora girerken, öte yandan ise ciddi kararlar alma gereği giderek acilleşiyor. İşte bu nedenlerle önümüzdeki birkaç ay, küresel ekonominin geleceği açısından çok kritik kararların alınacağı bir dönem olabilir. Unutmayalım ki; alınması gereken tedbirler arasında 5 AB üyesi ülkenin Euro bölgesinden geçici olarak çıkarılmasına kadar gidebilecek formüllerden bile sözediliyor. Bence yakında ortak bir hareketle, bir ya da birkaç büyük Avrupa bankası batmaya zorlanır, ya da çok büyük kurtarma operasyonları yapılırsa, artık piyasa oyuncuları için sürpriz olmamalı. O aşamaya bile gelmiş durumdayız. İsviçre Merkez Bankası’nın frankı sabitlemeye kalkışması, bence bu ülkedekiler de dahil, bankalar için gelen fırtınanın öncü kararı olabilir. TARTIŞILMASI GEREKEN Gelişmiş ülke liderleri, bu tür radikal kararların kendilerine oy kaybettireceğini tabi ki biliyorlar ama bir yandan da böyle kararları almaya mecburlar. ABD ile Almanya liderleri arasında küresel krize karşı ortak karar almak için başlatılan özel görüşmelerin devamının gelmesini bekliyorum. ABD’nin, küresel krizin Avrupa’da yeterli kadar fatura çıkarılmadığını düşündüğünü, Avrupa’yı radikal kararlara zorladığını biliyoruz. İşte bu noktada banka batışına kadar gidebilecek radikal kararların artık gelebileceğini düşünüyorum.Özetle; küresel ekonomide, daha doğrusu bir bütün olarak küresel sistemde çok büyük bir değişim sürecinin tam içindeyiz. İçinde bulunduğumuz küresel krize, daha makro açıdan bakıp, “küresel ekonomik sisteme ayak uyduramayan ulusal politikaların iflası” diyenlerin, “ulusal kararların etkisinin en aza ineceği yeni bir küresel ekonomik düzene gidildiği” yorumlarının yapıldığına şahit oluyoruz. Bizim Merkez Bankası, böyle bir süreçte, banka iktisatçılarını toplayıp, TL munzam karşılıklarının bir bölümünün döviz olarak tutulması, yüzde 25’lik kredi artış sınırının kura bağlı olarak hesaplanıp, yumuşatılacağından sözediyor. Bu yolla bir yandan munzam karşılıklarda tutulan paraların bankalara maliyetini, munzam karşılık oranlarını düşürmeden, indirmesini sağlarken, öte yandan döviz girişini yani Merkez Bankası’nın döviz rezervini güçlendirmesi amaçlanıyor. Olsa olsa birkaç milyar dolar. Bu tip kararlara “Merkez Bankası’nın yaratıcı mikro kararları” diye de bakabilirsiniz, “Merkez Bankası şapkadan tavşan çıkarmaya devam ediyor” da diyebilirsiniz. Merkez Bankası yönetiminin aldığı son kararlar için zorlama, abartılı yorumlarla “Artık bizim Merkez Bankamız gelişmekte olan ülkelere, hatta ABD, Avrupa merkez bankalarına öncülük ediyor” diyenler olduğuna, giderek daha fazla rastlar olduk. Küresel ekonomide, küresel siyasi sistemde bu kadar büyük ve radikal bir değişimin içindeyken, bir açıdan “insanlığın kaderinini çizildiği bir süreci” yaşarken, ülke olarak ne yapılması gerektiğini tartışmak yerine, hükümetin ve Merkez Bankası yönetiminin aldığı kararlara bakıp, böyle yorumlarda bulunanlara ne denebilir, açıkcası bilemiyorum. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 11 MİLLİYET GAZETESİ Fed: ABD'de büyüme hala yavaş Fed'in Bej Kitap'ına göre, ABD ekonomisindeki büyüme hala yavaş seyrediyor. ABD Merkez Bankasının (Fed) kendisine bağlı 12 bölgeden aldığı ekonomik verilere dayanarak hazırladığı ''Bej Kitap'' adlı rapora göre, St. Louis, Minneapolis, Kansas City, Dallas ve San Francisco bölgelerinde hafif büyüme kaydedilirken, kalan yedi bölgedeki büyüme ise yavaş ya da durgun oldu. Haziran ayı ve Temmuz ayı başında 12 bölgeden sekizinde büyümenin yavaşladığına işaret edilen raporda, tüketici harcamalarının birçok bölgede arttığı, ancak bu artışın büyük bölümünün güçlü otomobil satışlarından kaynaklandığı belirtildi. Birkaç bölgede, Temmuz sonunda ve Ağustos ayında otomobil dışındaki ürünlere olan talebin değişmediğine ya da düştüğüne dikkat çekilen raporda, dalgalı hisse piyasası ve ekonomideki belirsizliğin birçok işletmenin yakın gelecekte büyüme beklentilerini düşürmesine sebep olduğu kaydedildi. New York, Philadelphia ve Richmond dahil ülkenin büyük bölümünde imalat sektörünün yavaşladığı, Richmond'daki tekstil üreticilerinin, tüketici güvenindeki düşüşe bağlı olarak tekstil piyasasının büyümesinin zayıfladığını ifade ettiği bildirildi. Boston, Atlanta, Minneapolis ve Dallas'ın geçen yıl yaz dönemindeki zayıf satış seviyeleriyle karşılaştırıldığında satışların hafifçe düzeldiğini bildirmesine rağmen birçok bölgede konut satışlarının yavaşladığına işaret edildi. Bej Kitap, Fed Açık Piyasa Komitesinin (FOMC) 20-21 Eylül'de yapacağı faiz toplantısında kullanılacak. Goldman: Resesyon ihtimali yüzde 54 Goldman Sachs, Türkiye'de resesyon olasılığının Ağustos itibariyle yüzde 54'e yaklaştığını belirtti. Goldman Sachs, Türkiye ekonomisi için büyüme tahmini aşağı çekerken Ağustos ayı itibariyle resesyon olasılığının yüzde 54'e yaklaştığını belirtti. Gayrı safi yurtiçi hasılanın (GSYH) art arda iki çeyrek boyunca daralması teknik olarak resesyon şeklinde nitelendiriliyor. Goldman Sachs tarafından dün yayımlanan araştırma raporunda Türkiye ekonomisinin 2011 için büyüme tahmini yüzde 7.5'ten yüzde 6.5'e çekilirken 2012 büyüme tahmini ise yüzde 3.5'ten yüzde 2'ye revize edildi. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 12 Yabancıda Türkiye ile ilgili tereddüt yok Türk-İngiliz İş Konseyi Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, “Türkiye’ye ilgi tesadüf değil. Hem ekonomik hem siyasi ortam iyi” dedi. Yabancı yatırımcının Türkiye’ye olan ilgisinin arttığını söyleyen Türk-İngiliz İş Konseyi Başkanı ve Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, “Çünkü yatırım ortamı iyi. Hiçbir tereddüt de yok” dedi. 9 Eylül 2011’de yapılacak 2. İngiltere-Türkiye İş Forumu toplantısında konuşan Dinçer, Türkiye’nin son yıllarda yakaladığı yüksek ve sürdürülebilir büyüme temposuyla başta İngiltere olmak üzere bütün Avrupa ülkeleri şirketlerinin her zaman gündeminde olan pazar hâline geldiğini ifade etti. Dinçer, “Türkiye’ye ilgi tesadüf değil: Çünkü Türkiye’de hem ekonomik hem siyasi ortam iyi” diye konuştu. Türk-İngiliz İş Konseyi Başkan Yardımcısı Remzi Gür de “Avrupalı dostlarımızla yakında Kuzey Afrika ülkelerinde birlikte iş yapacağız” dedi. Toplantıya Türk-İngiliz İş Konseyi Başkan Yardımcılarından ve Vodafone İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray da katıldı. Borsanın lideri Tekirdağ oldu! İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) işlem gören Tekirdağ merkezli şirketlerin oluşturduğu Tekirdağ Şehir Endeksi, endekslerin hesaplanmaya başladığı tarihten bu yana en fazla yükselen endeks oldu. Endeks, başlangıçtan bu yana yüzde 260 oranında yükseldi. AA muhabirinin İMKB verilerinden derlediği bilgiye göre, İMKB’nin 2008 kapanış değeri olan 26 bin 884 puan baz alınarak 16 Şubat 2009 tarihinden başlayarak hesaplanan şehir endeksleri, ana üretim ya da faaliyet merkezi aynı şehirde olan şirketlerin fiyat ve getiri performansının izlenmesini amaçlıyor. Borsada hisse senetleri işlem gören en az 5 şirketin bulunduğu iller için hesaplanan şehir endeksleri halen Adana, Ankara, Antalya, Bursa, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Tekirdağ ve Balıkesir için uygulanıyor. 2009 yılından bu yana Tekirdağ Şehir Endeksi getiride Borsa’nın şampiyonu olurken, Tekirdağ merkezli şirketlerin oluşturduğu bu endeks 96. 934 puana çıkarak bu dönemde yüzde 260 oranında artış kaydetti. Sıralamada Tekirdağ’ı yüzde 162 artışla Antalya Şehir Endeksi izlerken, bu endeks de 70.673 puana çıktı. Tekirdağ ve Antalya’nın ardından yüzde 155 artışla Kayserili şirketlerin oluşturduğu şehir endeksi gelirken, listenin dördüncü sırasında ise yüzde 153 artışla Ankara Şehir Endeksi yer aldı. İzmir Şehir Endeksi yüzde 142 artışla listenin beşinci sırasında, Kocaeli Şehir Endeksi yüzde 124 ile altıncı sırasında, Bursa ise yüzde 109 artışla altıncı sırasında konumlandı. Şehir endeksleri arasında Adana ve İstanbul performans bakımından diğer endekslerin gerisinde kaldı. Başlangıçtan bu yana Adana Şehir Endeksi yüzde 75 oranında artış kaydederken, İstanbul ise yüzde 80 oranında arttı. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 13 BU YILIN ARTIDA OLAN ŞEHİRLERİ ANKARA VE İZMİR İMKB’de özellikle son aylarda görülen gerileme şehir endekslerine de yansıdı. 10 şehir endeksinden sadece Ankara ve İzmir şehir endeksleri artıda görünürken, bu endeksler sırasıyla yüzde 9,86 ve yüzde 0,72 oranında artış kaydetti. Yılın 8 aylık dönemine kapsayan hesaplamalara göre yılbaşından bu yana en fazla gerileme, şehir endekslerin başlangıcından bu yana en fazla artış gösteren Tekirdağ Şehir Endeksi’nde görüldü. Bu endeks yüzde 34,25 oranında geriledi. Tekirdağ’ı yüzde 27 kayıpla Bursa, yüzde 21 kayıpla Adana, yüzde 20 kayıpla İstanbul izledi. Sigorta sektörü büyürken kârsız üretim can sıkıyor Sigorta sektöründe yılın ilk yarısının prim üretimi bir önceki yıla göre yüzde 25.3 oranında artarak 8 milyar 972 milyon lira oldu. Bu yılın ikinci üç ayı sonunda sigorta sektörü reel olarak yaklaşık yüzde 19 oranında büyüdü. Ancak büyüme rakamları kârlılığa bir türlü olumlu olarak yansımıyor. 2011’in 6 ayında üretimin 7 milyar 431 milyon liralık bölümü hayat dışı sigortalardan, 1 milyar 540 milyon liralık bölümü hayat sigortalarından elde edildi. İlk 6 ayda hayat sigortalarındaki büyüme oranı yüzde 39.4, elementer branşlarda ise yüzde 22.7 oldu. 6 aylık dönemde oto sigortalarının toplam üretim içindeki payı geçen yıla göre yüzde 2 puan gerileyerek yüzde 37’ye indi. Kara araçları branşındaki artış yaklaşık yüzde 23 olurken kara araçları sorumluluk yüzde 13 oranında büyüdü. 2011 yılının ilk yarısında en önemli prim artışı yüzde 60.6’yla genel zararlar branşında oldu. Sağlık sigortalarında yüzde 24.6’lık büyüme oranı dikkat çekerken, artış oranları yangın ve doğal afetlerde yüzde 13, kazada 19.8, nakliyatta 18 ve genel sorumluluk sigortalarında yüzde 18.3 olarak gerçekleşti. Büyüme tesadüf değil 2008 krizi sonrasında üretim ve kâr konusunda önemli bir gerileme kaydeden sigorta sektörü, 2011’in ilk altı aylık üretim tablosuna bakarak rahat bir nefes aldı. Ancak akıllara takılan soru üretimdeki bu artışın uzun yıllar sonra kârlılık ibresini de yerinden oynatıp oynatmayacağı oldu. Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, sektörün hızlı büyüme trendine girmesinin tesadüf olmadığı ifade edildi. Müsteşarlık, düzenleme altyapısının tamamlanmış olmasının, aracılık sistemine çeki düzen verilmesinin, tanıtım ve bilinçlendirmenin önceki yıllara göre artmış olmasının büyümede etkili olduğunu kaydetti. Olumlu tablo kârlılığa da yansır mı? Sigorta şirketleri üretim rakamlarındaki büyümeden memnunken, kârlılık rakamlarından memnun değiller. Anadolu Sigorta Genel Müdürü Mustafa Su, büyümenin başlıca nedenleri arasında araç satışlarının artmasını, kişilerin sigortaya olan ilgisinin artmasını ve doğal afetler sonrasında sigortalıların güveninin kazanmasını gösterirken, bu olumlu etkinin kârlılığa yansıması için doğru fiyatlandırma yapmanın şart olduğunu belirtti. Güneş Sigorta Genel Müdürü Serhat Süreyya Çetin, büyümenin gerçekçi mi yoksa pazar payı kapma çabasıyla yapılan yoğun bir rekabetten mi kaynaklandığını zamanın göstereceğini söyledi. Generali Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Dr. Uğur Özer ise, “En önemli risk global piyasalardaki muhtemel dalgalanmaların ülke ekonomisinde neden olabileceği olumsuz gelişmelerdir” dedi. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 14 Axa Sigorta prim üretiminde lider Axa Sigorta prim üretiminde uzun süredir sürdürdüğü sektör liderliğini, bu yılın ilk 6 ayında gerçekleştirdiği 939 milyon liralık üretim rakamıyla sürdürdü Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nin Ağustos ayında açıkladığı 2011 yılı 6 aylık döneme ilişkin verilere göre, Axa Sigorta 939 milyon liralık prim üretimiyle sigorta sektöründe liderliğini devam ettirdi. Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği verilerine göre, 2011 yılının ilk 6 aylık döneminde tüm sigorta sektöründe toplam 7 milyar 369 milyon liralık hayat dışı üretim gerçekleştirildi. Otoda da önde Axa Sigorta, 939 milyon liralık prim üretimiyle sektördeki liderliğini sürdürdü. Geçen yıl aynı dönemde 732 milyon lira üretim gerçekleştiren Axa Sigorta, 2011 yılının ilk 6 ayında üretimini yüzde 28.35 oranında artırmış oldu. Genel prim üretiminde ilk sırada yer alan Axa Sigorta, yangın ve oto branşlarında da liderliğini sürdürüyor. Yangın branşında gerçekleştirdiği 173 milyon liralık üretimle yüzde 15 pazar payına sahip olan Axa Sigorta, oto sigortaları toplamında ise 605 milyon liralık üretimde bulundu. Nakliyat sigortasında da lider olan şirket, ilk 6 ayda bu branşta 18 milyon liranın üzerinde prim üretti. Axa Sigorta, yeni gelişmekte olan hukuksal koruma branşında da 5 milyon liralık üretimle liderliğini devam ettirdi. Axa Sigorta’dan yapılan açıklamada, üretim ve kârlılık odaklı yaklaşımın süreceği ve bu iki alanda da liderliğin devam edeceği bildirildi. Allianz’dan geniş teminatlı kasko Sigortalıların ihtiyaçları doğrultusunda Tüm Oto Kasko Sigortası’nı yenileyen Allianz, ek teminatlarla ürün kapsamını daha da genişletti. Allianz, Tüm Oto Kasko Sigortası ile araçlarda meydana gelebilecek çarpma, yanma, hırsızlık vb. bütün risklere karşı aracı koruma altına alırken, bundan böyle Altın ve Gümüş Ek Koruma Paketleri ile araç sahiplerine pek çok riske karşı daha fazla güvence sunacak. Yenilikle ilgili olarak Allianz tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Araç sahiplerinin beklenmedik anda başlarına gelebilecek birçok risk bulunuyor. Allianz olarak sigortalılarımızı merkeze koyan hizmet anlayışımızla onların ihtiyaçlarına paralel ürünler geliştiriyor, kendilerini güvende hissedebilecekleri en iyi entegre sigortacılık çözümlerini sunuyoruz. Tüm Oto Kasko Sigortası’na da bu anlayışla ek koruma paketleri ilave ettik. Çarpma, hırsızlık, yanma gibi standart teminatların yanı sıra Ek Koruma Paketleri’yle farklı güvenceleri bir araya getiriyor, sigortalılarımızın hayatlarını kolaylaştırırken aynı zamanda acentelerimize de gelirlerini artırmaları için fırsat yaratıyoruz.” Tüm Oto Kasko Sigortası’na eklenen ‘Altın Koruma Paketi’nde yüksek teminatlı ferdi kaza, sigara yanığı, üst sınıf ikame araç, kişisel eşya, yanlış akaryakıt dolumu, gelir kaybı teminatı, mahrumiyet teminatı, yangın ilk ateş teminatı ve kasko sağlık sigortası ek teminatları bulunuyor. ‘Gümüş Koruma Paketi’nde ise sigortalılara ferdi kaza, sigara yanığı, orta sınıf ikame araç, kişisel eşya, yangın ilk ateş teminatı ve kasko sağlık sigortası teminatları veriliyor. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 15 Finans Emeklilik’ten kritik hastalık sigortası Yeni geliştirdikleri hayat sigortası ürünlerinde ana teminatların yanında farklı teminatlar da sunarak müşterilerinin ihtiyaçlarını eksiksiz şekilde karşılamayı amaçlayan Finans Emeklilik ve Hayat, Tehlikeli Hastalıklar Yıllık Hayat Sigortası ürününü piyasaya sundu. Yeni ürünün özelliklerini anlatan Finans Emeklilik Genel Müdürü Ajlan Sözütek, “Müşterilerimize son olarak sunmaya başladığımız bu ürünümüz vefat, kaza sonucu daimi maluliyet gibi ana teminatların yanı sıra kanser, miyokard enfarktüsü (kalp krizi) veya hastalık sonucu oluşan inme hastalıkları teminatlarını içermektedir. Ürün içerisinde ayrıca, oldukça çeşitli hizmetler sağlayan iki farklı asistans paketi de yer almaktadır. Sigortalılarımızın tüm ihtiyaçlarını gözeterek hazırladığımız bu ürünümüzün desteğiyle hizmet yelpazemizi genişletmenin mutluluğunu yaşıyoruz” diye konuştu. Gölcüklü Transit Connect’ler New York’ta işe başladı Ford Otosan tarafından Gölcük’te üretilen Transit Connect’ler, ilk sahiplerine teslim edilmeye ve New York’ta taksi olarak çalışmaya başladı. New York Taksi ve Limuzin Komisyonu’nun onayıyla ilk Transit Connect’lerin çalışmaya başladığını hatırlatan Ford Ticari Araç Direktörü Len Deluca, ilk etapta 400’den fazla Transit Connect Taxi’nin bu kente gönderildiğini söyledi. Pazardaki ilk yılına rağmen, ABD çapında Transit Connect Taxi siparişi sayısının 1000 adede ulaştığını kaydeden Deluca, Amerikan pazarında her yıl 6 bin adet yeni taksi satıldığına da dikkat çekti. Son olarak Şikago, Philadelphia ve Boston’dan da onay olan Transit Connect Taxi’lere, Los Angeles, Las Vegas, St. Louis, Tampa, Orlando gibi önemli kentlerdeki taksi filolarından da talep olduğu belirtiliyor. ABD’de kentlerde taksi olarak kullanılabilecek araçların yetkili resmi makamlardan onay alması şart koşuluyor. Anayasa Mahkemesi rahatlattı Roubini ve Soros moral bozdu Alman Anayasa Mahkemesi’nin zordaki Euro Bölgesi ülkeleri için hazırlanan kurtarma paketlerinin hukuka uygun olduğuna hükmetmesi piyasaları rahatlattı. Ancak Roubini ve Soros’un kriz uyarıları endişeleri tekrar gündeme taşıdı. Almanya Anayasa Mahkemesi, yakasını krizden bir türlü kurtaramayan Euro Bölgesi’nin günlerdir diken üstünde beklediği kararını açıklayarak zorda olan ülkeler için devreye sokulan kurtarma paketlerinin Alman yasalarına aykırı olmadığına hükmetti. Kararın ardından piyasalar rahat bir nefes alırken Avrupa borsalarında yükseliş yüzde 3 - 4’ler arasını buldu. Mahkemenin kararı özellikle Yunanistan konusunda alınan son kararların gecikmeksizin devreye sokulmasını isteyen Avrupa Birliği Komisyonu tarafından memnuniyetle karşılandı. Alman Anayasa Mahkemesi, kararının olası yeni yardımlar için “açık çek” olarak yorumlanmaması gerektiğinin altını ısrarla çizerken parlamenterlere bu paketler için daha fazla yetki verilmesi, özellikle acil durumlar söz konusu olduğunda süreci “karmaşıklaştırma ve frenleme” potansiyeli taşıyor. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 16 ‘Euro tahvile geçit yok’ Kararı değerlendiren Almanya Başbakanı Angela Merkel, hükümetinin krizle ilgili politikalarının doğruluğunun teyit edildiğini belirtirken Berlin’in son dönemde yeniden gündeme gelen “Euro tahvil” gibi çözümlere geçit vermeyeceğini bir kez daha net şekilde ortaya koydu. “On yılların birikimiyle çıkan krizin bir günde Euro tahvil ya da borç yapılandırması gibi önlemlerle çözülemeyeceğini” söyleyen Merkel, “Kökten bir yeniden düşünme sürecine girmeliyiz. Mevcut sorun bir anda çözülemez. Uzun, zor ama Avrupa’nın geleceği için doğru bir yol olacak” dedi. Almanya Anayasa Mahkemesi, yakasını krizden bir türlü kurtaramayan Euro Bölgesi’nin günlerdir diken üstünde beklediği kararını açıklayarak zorda olan ülkeler için devreye sokulan kurtarma paketlerinin Alman yasalarına aykırı olmadığına hükmetti.Kararın ardından piyasalar rahat bir nefes alırken Avrupa borsalarında yükseliş yüzde 3 - 4’ler arasını buldu. Mahkemenin kararı özellikle Yunanistan konusunda alınan son kararların gecikmeksizin devreye sokulmasını isteyen Avrupa Birliği Komisyonu tarafından memnuniyetle karşılandı. Alman Anayasa Mahkemesi, kararının olası yeni yardımlar için “açık çek” olarak yorumlanmaması gerektiğinin altını ısrarla çizerken parlamenterlere bu paketler için daha fazla yetki verilmesi, özellikle acil durumlar söz konusu olduğunda süreci “karmaşıklaştırma ve frenleme” potansiyeli taşıyor. ‘Euro tahvile geçit yok’ Kararı değerlendiren Almanya Başbakanı Angela Merkel, hükümetinin krizle ilgili politikalarının doğruluğunun teyit edildiğini belirtirken Berlin’in son dönemde yeniden gündeme gelen “Euro tahvil” gibi çözümlere geçit vermeyeceğini bir kez daha net şekilde ortaya koydu. “On yılların birikimiyle çıkan krizin bir günde Euro tahvil ya da borç yapılandırması gibi önlemlerle çözülemeyeceğini” söyleyen Merkel, “Kökten bir yeniden düşünme sürecine girmeliyiz. Mevcut sorun bir anda çözülemez. Uzun, zor ama Avrupa’nın geleceği için doğru bir yol olacak” dedi. Roubini: Kriz geliyor, Kusursuz fırtına 2013’ten önce kopabilir 2008 krizini bildiği için adı ‘kriz kâhini’ne çıkan ünlü ABD’li ekonomist Nouriel Roubini, küresel yavaşlamanın yeni bir krizi de beraberinde getireceğini söyledi. ‘Kehanet’lerini sürdüren Roubini, küresel ekonomideki yavaşlamanın yeni bir finans krizine yol açabileceğini savundu. Birkaç ay öncesine kadar büyük bir krizi temsil eden ‘kusursuz fırtına’nın 2013’te olacağını söyleyen Roubini, son açıklamasında ise ikinci dibin daha erken geleceğini ve ‘kusursuz fırtına’nın daha erken kopabileceğini kaydetti.Gelişmiş ülkelerin durgunluğa girme ihtimalinin yüzde 60’lara çıktığını dile getiren Roubini, tüm ekonomiler için büyümeye çabalamanın şart olduğunu anlattı. Roubini, ekonomiyi düze çıkarmak için kısa vadede muazzam teşvikler gerektiğini yoksa dünyanın yeni bir Büyük Buhran daha yaşabileceğini belirtti. Soros: Avrupa’daki borç krizi Lehman’dan kötü hale gelebilir ABD’li ünlü yatırımcı George Soros, “Avrupa’nın borç krizinin ABD’li yatırım bankası Lehman Brothers’in çöküşünün yol açtığı finansal krizden daha kötü olabileceği” uyarısında bulundu. New York Times gazetesinde yayımlanan haber analizde, Avrupa’nın borç krizini kontrol altına alma mücadelesi verdiği, en büyük korkunun Avrupa’nın büyük bankalarından birinin iflas ederek, Lehman Brothers’ın Eylül 2008’de çöküşünün fitilini ateşlediği finansal krize benzer bir krize yol açması olduğu vurgulandı. Benzer bir uyarıyı yapan Soros, Avrupa’nın içinde bulunduğu kamu borcu krizinin Lehman’ın yol açtığı global finansal krizden daha kötüsünü ateşleme potansiyeline sahip olduğunu söyledi. Avrupa’da Lehman Brothers’ın batışına benzer bir bankacılık krizinin üstesinden gelecek bir otoritenin yokluğuna işaret eden Soros, “Bu nedenle, Avrupa’nın en büyük bankalarından birinin iflası halinde ortaya çıkacak kriz, Lehman’ın yol açtığından çok daha kötü olur” dedi TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 17 GÜNGÖR URAS… Merkez doları (1.59-1.69 TL)bandına çekmeye çalışıyor Merkez Bankası, “Banka Ekonomistleri”ni toplantıya çağırdı. Banka ekonomistlerine verilen mesaja göre, bankalar TL yükümlülükleri üzerinden Merkez Bankası’na devrettikleri zorunlu karşılıklardaki TL birikimlerini, döviz ile değiştirebilecekler. Önce neyin ne olduğunu, sonra da mesaja konu olan kararın neden alındığını, ne sonuç vereceğini anlatayım. - Bankalar faiz ödeyerek topladıkları her 100 TL mevduatın bir bölümünü (vadesiz ve 1 aya kadar vadeli mevduatta 16 TL’sini, daha uzun vadeli mevduatta daha az kısmını) Merkez Bankası’na faizsiz olarak yatırmak zorunda. (1) Faiz ödeyerek topladıkları paranın önemli kısmını faizsiz olarak Merkez Bankası’na yatırınca maliyetleri artıyor. (2) Topladıkları kaynağın önemli bölümünü zorunlu olarak Merkez Bankası’na devrettiklerinden kullanabilecekleri kaynakları azalıyor. - Merkez Bankası’nın, TL mevduat ile ilgili olarak Merkez Bankası’na yatırılan zorunlu karşılıkların TL yerine döviz olarak Merkez Bankası’na yatırılabilmesine (eskilerin değiştirilebilmesine) imkân verecek bir düzenleme hazırlığı içinde olduğu anlaşılıyor. - Bu ne demektir? Merkez Bankası isteyen bankalara TL verecek. Buna karşılık bankalardan aynı değerde döviz alarak, faizsiz olarak zorunlu karşılık hesabında tutacak. - Bankaların yararı ne? Yüzde 10-11 maliyeti olan zorunlu karşılıklarda tutulan kaynaklarını, yüzde 13 maliyeti olan döviz ile değiştirecekler. Kullanılabilir TL kaynakları artacak. Merkez Bankası’nın yararı ne? Bankalardan döviz toplayacak. Bankaların döviz rezervlerindeki birikim Merkez Bankası’nın döviz rezervini artırmış olacak. MB ortalığı toparlayacak Neyin ne olduğunu anlattım. Şimdi gelelim, Merkez Bankası’nın bu kararının perde arkasına. Uğur Gürses, Radikal’deki köşesinde kararın perde arkasını güzel bir şekilde anlattı. Uğur Gürses anlatımına dayalı olarak özet bilgi vereyim. Merkez Bankası, cari açık sorunu nedeniyle paniğe kapıldı. Ucuz ithalatı frenlemek, ihracatçıya rekabet gücü kazandırmak için döviz kuru artışını söylemlerle ve eylemlerle destekledi. Fakat sonunda döviz kuru artışı kontrolden çıktı. * Merkez Bankası’nın “gerçekçi/rekabetçi” döviz kuru hedefi, dolar fiyatını 1.59-1.69 TL bandına oturtmak. * Özetle 2011 yılı “enflasyon hedefi”, ucuz ithalatı önlemek ve Türk ihracatçısının rekabet gücünü artırmak arayışında “kur politikası”nın altında ezildi. * Şimdi Merkez Bankası değişik uygulamalar ile ortalığı derleyip toparlamaya çalışıyor. Merkez Bankası’nın bu çabalarının neticesi ne olacak? Olumsuz tablo, hem döviz kurunun, hem enflasyonun kontrolden çıkması, ikisinin birden yükselmesidir. Olumlu tablo, enflasyon hedefinden biraz şaşma pahasına, dolar fiyatını “159-169 TL bandına” oturtmaktır. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 18 SABAH GAZETESİ IMF büyüme tahminini düşürdü Uluslararası Para Fonu (IMF), bu yıl için küresel ekonomik büyüme tahminini aşağı yönlü revize ederek, yüzde 4'e çekti. İtalyan haber ajansı Ansa'nın Fonun Küresel Ekonomik Görünüm Raporunun taslak metnine dayandırdığı haberine göre, Fon, bu yıl için küresel ekonomik büyüme tahminini yüzde 4,3'ten yüzde 4'e, gelecek yıl içinse yüzde 4,5'ten yüzde 4,2'ye indirdi. Fon, bu yıl için Avro Bölgesi ekonomik büyüme tahminini yüzde 2'den yüzde 1,7'ye, 2012 yılı için yüzde 1,7'den yüzde 1,3'e, gelişmekte olan ülkeler için 2011 yılı büyüme tahminini yüzde 6,6'dan yüzde 6,5'e, gelecek yıl için yüzde 6,4'ten yüzde 6,2'ye indirdi. IMF ayrıca, ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 1,6, gelecek yıl ise yüzde 2 büyüyeceğini tahmin ediyor. Fon, Haziran ayında açıkladığı ''Küresel Ekonomik Görünüm'' raporunda ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 2,5, gelecek yıl da yüzde 2,7 büyüyeceğini öngörmüştü. Ansa, 29 Ağustosta da IMF'in Küresel Ekonomik Görünüm Raporunun taslak metnine dayandırarak bir haber yayımlamıştı. Buna göre, Fon, Fransa için tahminini yüzde 2,1'den yüzde 1,8'e, 2012 yılı için yüzde 1,9'dan yüzde 1,6'ya, İtalya için öngörüsünü ise yüzde 1'den yüzde 0,8'e, 2012 yılı için yüzde 1,3'ten yüzde 0,7'ye indirmişti. IMF yalnızca Almanya'nın 2011 yılı için büyüme tahmini yüzde 3,2'de bırakırken, 2012 yılına ilişkin büyüme tahminini yüzde 2'den yüzde 1,6'ya çekmişti. Geçen yıl gayrisafi yurtiçi hasılası (GSYH) yüzde 3 artan ABD'nin ekonomik büyümesinde yıl başından bu yana ciddi bir yavaşlama görülüyor. Dünyanın en büyük ekonomisinin GSYH'si bu yılın ilk çeyreğinde yıllık bazda yalnızca yüzde 0,4, ikinci çeyrekte ise yüzde 1 artış kaydetti. IMF raporun taslak metninde, ABD'nin, hızlı bir şekilde ülkenin orta vadede bütçe açığını azaltma planı açıklaması gerektiğini vurgulamıştı. Özellikle gelişmiş ülkelerde ekonomik aktivitelerin yavaşladığına dikkati çeken IMF, küresel ekonominin daha dengesiz bir hale geldiğine ve aşağı yönlü risklerin arttığına işaret etmişti. Uluslararası Para Fonu, Avro Bölgesi'nde yaşanan borç krizi risklerine vurgu yaparak, Avrupa Merkez Bankası'na (ECB) aşırı oynaklığa karşı tahvil piyasasına müdahale etmeye devam etme çağrısında bulunmuştu. IMF'in küresel ekonomiye ilişkin son tahminlerini 20 Eylülde açıklaması bekleniyor. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 19 Komşu'ya çifte ültimatom İflasın eşiğindeki Yunanistan'a, IMF ve AB'den "Reformları yapmazsanız, kredi musluğunu kapatırız" uyarısı geldi. Komşu, 12 ayda yapamadığını 3 ayda başarmaya çalışacak. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Birliği'nden (AB) toplam 219 milyar euroluk kurtarma yardımı alan Yunanistan, söz verdiği reformları gerçekleştirmekte zorlanınca alacağı kredi tehlikeye girdi. AB ve IMF müfettişleri son Atina ziyaretlerini olumsuz olarak raporlayınca, her iki kurumdan da, reformların hayata geçirilmemesi durumunda eylülde Yunanistan'a ayrılan 8 milyar euroluk ilk yardım paketinin 6'ncı diliminin bloke edileceği uyarısı geldi. Söz konusu yardımın bloke edilmesi durumunda Yunan hükümeti, memur ve emekli maaşlarını ödeyemeyecek. AB ve IMF'nin bu ültimatomundan sonra kolları yeniden sıvayan Papandreu hükümeti, Yunanistan Ekonomi Bakanı Evangelos Venizelos aracılığıyla söz verilen vaatlerin tüm tepkilere rağmen hızla yerine getirileceğini açıkladı. Venizelos, hükümetin, özelleştirmeler başta olmak üzere, memur sayısının azaltılması, vergi toplama işlemlerinin hızlandırılması, kapalı mesleklerin serbest bırakılması gibi sendikaların gösterdiği şiddetli tepkiler nedeniyle bir yıldan bu yana rafa kaldırdığı yükümlülüklerini derhal ve kayıtsız şartsız uygulayacağını ilan etti. Öte yandan, Finlandiya Başbakanı Jyrki Katainen, Yunanistan'ın daha önce vaat ettiği teminat konusu çözülmediği takdirde, "Finlandiya Yunanistan'a yardım paketinden çekilebilir" uyarısında bulundu. Mahkeme: Euro Bölgesi'ni kurtarma yardımları yasal Alman Anayasa Mahkemesi, Almanya'nın Portekiz ve Yunanistan'ın kurtarılması için yaptığı mali yardımların anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle 3 politikacı tarafından sunulan şikayet dilekçelerini reddetti ve yardımların anayasaya aykırı olmadığına karar verdi. Uzmanlar, mahkemenin aksi bir karar vermesi halinde Euro Bölgesi'nin çok ciddi yapısal sıkıntılara gireceğini ifade ediyordu. Ancak mahkeme, Alman hükümetinin herhangi bir yardım kararı almadan önce bütçe komisyonunun onayını alması gerektiğini şarta bağladı. Amerika'yı şimdi de AVVA fethedecek ABD'yi fetheden Türkler arasına Avva da katılıyor. New York'ta bir showroom açarak ABD'ye giren marka dört mağaza daha açıp zincirleşecek. Osmanbey'de gömlek işiyle adım attığı sektörde hazır giyimin tüm kategorilerini ekleyip zincir mağaza haline gelen Avva New York'ta zincir olmaya hazırlanıyor. ABD'de düzenlenen Project Fuarı'na bu yıl ilk kez katılan ve fuar aracılığıyla bölgeyi inceleme fırsatı bulduklarını söyleyen Avva Yönetim Kurulu Başkanı Volkan Atik, "2012 itibariyle Soho, Manhattan, Broadway ve Fifth Avenue'ya 3-4 tane model mağaza açacağız. Amerikalılar hızlı alışveriş yapmayı seviyor biz de buna göre mağazaları dizayn edeceğiz" dedi. ABD özellikle perakende işi yapan Türk markaları için çok önemli bir pazar. Bu nedenle gerek tek gerekse birden fazla mağazayla ABD pazarında olmak isteyen Türk markalarının sayısı gün geçtikçe artıyor. Mavi ABD'nin 48 eyaletindeki mağazalarıyla cirosunun yüzde 20'sini bu pazardan elde eder hale geldi. Sarar ABD'de 8 erkek giyim mağazasına sahip. Baklavacı Güllüoğlu'nun New York'ta bir mağazası var. Lazzoni ve Gilan'ın ABD'de birer mağazası var. Çilek Miami'de, Dorya Mobilya North Carolina'da, Tariş Chicago, Efor ise New TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 20 1.5 milyon dolara Louis Vuitton'a komşu olacak MANHATTAN'DA dünyanın en lüks markalarına ev sahipliği yapan Beşinci Cadde'de yer kiralama hazırlığı yapıyor. Atik "Bu yatırım için 1.5 milyon doları gözden çıkardık. Kâr eder miyiz emin değilim. Ama pazarlama ve marka değeri açısından öenmli olacağına inanıyorum. Orada Louis Vuitton, Gucci gibi markalara komşu olacağız. Protesto gösterileri yeniden başlıyor Mali reformların derhal ve eksiksiz uygulanacağına yönelik açıklamalara ilk tepkiyi gösteren Devlet Memurları Sendikası (ADEDY), hükümetin memur sayısının azaltma kararıyla 200 bin memurun işsiz kalacağı gerekçesiyle 9-11 Eylül'de Başbakan Papandreu'nun Uluslararası Selanik Fuarı'nı açmak için gideceği Selanik kentinde bir protesto yürüyüşü yapılacağını açıkladı. Söz konusu eyleme taksi ve kamyon sürücülerinin, maaşları kısılan polis memurlarının ve sol eğilimli derneklerin de katılması bekleniyor. Rusya'ya bavul çıkarması Tekstil sektörünün ana damarlarından biri olan bavul ticaretinin şekli değişiyor. Türk firmalarının büyük çoğunluğu Rusya'da mağaza açarken ortak bir lojistik merkezi de gündemde Türkıye'den 72 firmanın katılımıyla Moskova'da gerçekleştirilen Collection Premi&Moscow (CPM) tekstil fuarında neredeyse tüm firmalar Rusya'da mağaza açmak için kolları sıvadı. Toptan veya perakende mağazacılık alanında yatırım yapmak isteyen Türk firmaları böylece bavul ticaretini de Rusya'ya taşımış olacak. Rusya'da marka yatırımı konusunda da adım atan firmalarla ilgili konuşan İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, "Türk firmalarının Rusya'da 400'den fazla mağazası bulunuyor. Bugüne kadar mağazalaşmayı düşünmeyen ihracatçıların neredeyse hepsi fırsat bulunca Rusya'da mağaza açmak istiyor. Rusya'da bizler için pazarın büyüklüğü 50 milyar dolar. Biz de ülkenin Çin'den sonra ikinci büyük tekstil ihracatçısıyız. Buraya 1 milyar dolarlık tekstil ürünü satıyoruz. Perakende fiyatlarda bu 4-5 milyar dolarlık ürün anlamına geliyor. Rusya'ya tekstil ihracatımız bu yıl 2010'a göre yüzde 130 artmış durumda" diye konuştu. Stoklama ve taşıma maliyetlerini azaltmak için İHKİB çatısı altında bir plan da geliştirildi. Tanrıverdi projeyi şöyle anlattı: "Rusya'da buna benzer bir yapılanma var. Düzenli ve büyük ölçekli taşımalarla maliyetlerde düşüşler sağlanabilir." TÜRKLER BİRİNCİ OLDU Fuarda ilk kez Türk firmaları İspanyol ve İtalyan markalarının önüne geçerek geniş bir alana yayıldı. 7 yıl önce 12 firmayla 280 metrekarelik alana sahip olan Türk firmaları bu yıl 71 firma ve 2 bin metrekarelik alan kiraladı. Made in Italy'nin son günleri TÜRK firmalarının modanın merkezi İtalyan isimlerini de eleştiren Tanrıverdi, fuardaki İtalyan rakipleriyle ilgili olarak da şunları kaydetti: "Şu ana kadar Made in Italy'nin ekmeğini yediler. Ama onun da son günlerine geldiler. Biz fuara sezonluk mal getiriyoruz. Onlar ise bir sonraki sezona sipariş alıyorlar." TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 21 İki şişe viski yüzünden Türklerin üçte biri katılamayacaktı CPM Fuarı'na gelen 3 TIR'dan birinde iki şişe viski bulundu. Bir katılımcı firma sahibinin fuarda ikram etmek için kutuya koyup beyan etmediği iki şişe viski gümrükte yakalanınca TIR'daki tüm kutular 3 gün boyunda kontrol edildi. İHKİB'in devreye girmesiyle skandalın önüne geçildi. Ekonomistler: Türkiye'nin notu yanlış Dünyaca ünlü finans dergisi Euromoney'nin yaptığı ankete katılan uluslararası ekonomistler, Türkiye'nin kredi notunun "yatırım yapılabilir" düzeyde olması gerektiğini söyledi. Ekonomi ve finans dergisi Euromoney tarafından yapılan ve ülke risklerini ölçen bir araştırma, Türkiye'nin yatırım yapılabilir seviyede kredi notuna sahip olması gerektiğini ortaya koydu. Moody's, Standard and Poor's (S&P) ve Fitch gibi uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'ye henüz bu düzeyde kredi notu vermiş olmasalar da Türkiye siyasi, ekonomik ve yapısal ölçütlere göre Hindistan, Meksika, Macaristan ve Kolombiya gibi gelişmekte olan ülkelerle benzer seviyede bulunuyor. Buna rağmen kredi notu 10 yıldan uzun bir süredir yatırım yapılabilir seviyede bulunan Meksika veya 2006'dan beri bu seviyenin üzerinde nota sahip Hindistan'ın aksine Türkiye'nin notu hâlâ yatırım yapılabilir seviyede değil. PUAN AB'NİN ÜZERİNDE Toplam 250'den fazla ekonomistin katıldığı ankete göre Türkiye en yüksek puanı siyasi risk alanından topladı. Türkiye'nin bu alandaki puanı Avrupa Birliği (AB) ortalamasından düşük olmasına rağmen, Macaristan, Bulgaristan, Peru ve Meksika'nın üzerinde yer alıyor. Siyasi risk alanında Türkiye, İtalya'nın sadece 2 puan altında yer alıyor. Ekonomik risk alanında ise Türkiye en yüksek notu bankalar bölümünden aldı. Ekonomistler, Türk bankalarının Avrupa bankalarından daha güvenilir olduğunu düşünüyor. Türkiye, bu bölümde 10 üzerinden 7 alırken, AB ortalaması 6.3 puanda bulunuyor. Türkiye'nin 5.9 olan kamu maliyesi notu da 5.5 olan AB ortalamasının üzerinde yer alıyor. Türkiye'nin puanı diğer ülkelerle karşılaştırıldığında yüksek seviyede bulunuyor. EN GÜVENILIR 50'NCI ÜLKE Türkiye, en güvenilir yatırım yapılabilir ülkeler arasında 100 üzerinden 59.56 puanla 186 ülke arasında 50'nci sırada bulunuyor. Euromoney tarafından yapılan ülke riski anketi, yöntem olarak yüzde 70 ağırlığa sahip niteliksel ve yüzde 30 ağırlığa sahip niceliksel iki bölümden oluşuyor. Çarşı 7 yıl sonra geri döndü Orta ve alt gelir grubunu da yakalamak için tüketicinin unutmadığı Çarşı markasını yeniden pazara sunma kararı alan Boyner Holding, 7 yıl aradan sonra markanın ilk mağazasını Arenapark'ta açıyor. Bin 280 metrekarede ve tek katlı olarak konumlandırılan mağaza cuma günü resmi açılışını yapacak. Arenapark Genel Müdürü Muhsin Erkoç, Çarşı'nın hedefletiği tüketici kitlesine çok uygun bir konumda olduklarını belirtti. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 22 Mısır'a dönüş uçağında yer kalmadı Başbakan Erdoğan'ın Mısır ziyareti iş dünyasında da heyecan yarattı. Türkiye'nin önde gelen iş örgütleri Mısır uçağını şimdiden doldurdu, yer bulamayanlar kiralık uçak arayışında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 12 Eylül'de yapacağı tarihi Mısır ziyaretinde, Arap Baharı'nın ardından sekteye uğrayan ticari ilişkilerde yeni bir sayfa açılacak. Mısır tarafı, Mersin-İskenderiye Ro-Ro deniz ulaştırma hattının açılmasını, enerji ve turizm alanlarında yeni anlaşmalar imzalanmasını istiyor. Türkiye de, piyasa istikrarı, yatırım teşvikleri başta olmak üzere mali konularda güvence ve yatırımlarda yüzde 10 nitelikli işçi kotalarının korunmasını talep ediyor. YENİ BİR SAYFA AÇILIYOR Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 12-15 Eylül tarihlerinde Mısır, Tunus ve Libya ziyaretlerine Türk iş dünyası da eşlik edecek. İki ülke arasında, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi oluşturulacak. Ekonomi, ticaret, kamu yönetimi, karşılıklı yatırımların teşviki gibi alanlarda bir dizi anlaşma imzalanacak. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın yanı sıra TOBB, TİM, TUSKON gibi iş dünyasının önde gelen kuruluşları Mısır'daki yatırımcılarla biraraya gelecek. İşadamları şimdiden Mısır'a gidecek uçağı doldururken ek uçak arayışı da başladı. Mısır'da 25 Ocak'ta başlayan gelişmeler sonrası iki ülke arasında geçen yıl 3 milyar dolara ulaşan ticaret hacmi de büyük oranda geriledi. Ayaklanma sonrası 400 milyon dolarlık en büyük ihale olan Kahire Havaalanı'nın inşasını Limak İnşaat alırken, müteahhitlik hizmetlerinin yanı sıra enerji ve turizm alanlarında işbirliğine gidilecek. DEMİR-ÇELİK SORUNU Mübarek yönetimi döneminde başlatılan anti damping soruşturması nedeniyle ülkede demir-çelik fiyatları tavan yaptı. Bu nedenle de inşaat sektörü büyük sıkıntı yaşadı. Yeni yönetim demir-çelik fiyatlarındaki suni artışın önüne geçmek için önlemler alacak. Böylece, bu ülkede yatırım yapan Türk müteahhitlik firmaları da nefes alacak. Mısır tarafı, Mersin-İskenderiye Ro-Ro deniz ulaştırma hattının açılması konusunda ısrar ediyor. Başbakan Erdoğan'ın ziyareti sırasında da bu taleplerini yeniden gündeme getirmeleri bekleniyor. Yeni yönetim, Türkiye'den özellikle ayaklanma nedeniyle büyük gerileme yaşanan turizm sektöründe işbirliği istiyor. Geçen yıl 14 milyon turistin ziyaret ettiği Mısır'da bu yıl hedeflerin gerisine düşmesinden endişe duyuluyor. Bu kapsamda Türk turizm firmaları ile işbirliği olanakları artırılacak. Mağazalar yeniden açılmaya başladı MISIR'DA yatırımcılarla yüz yüze görüşeceklerini belirten Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da, ticari ilişkilerden yatırım fırsatlarına kadar geniş kapsamlı bir dosya ile gidiyor. Türkiye, Mısır'a demirçelik, tekstil, kimyevi maddeler ve makine parçaları satarken ve bu ülkeden de petrol yan ürünleri ithal ediyor. Mısır'da 10 mağazaya ulaşmayı hedefleyen ve büyüme planları yapan Damat mağazalarının sahibi Orka Grup'un Kahire ve İskenderiye'deki üç mağazasında satışa ara vermiş, ürünlerini depoya kaldırmıştı. Satışlar yeniden başlarken, Türkiye'nin önde gelen bazı markaları da yeni mağazalar açmak için zemin yoklayacak TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 23 ŞEREF OĞUZ... Nitelikli ihracat Türkiye ciro değil, değer üretmeli... Cari açığı azaltmak için zorunlu harcamalarını kısmak yerine, üretimini artırmalı. İhracatın içindeki "nitelikli mal ve hizmet" oranını, yarıdan fazlaya çıkarmalı... Made in Turkey seferberliği; işte bu yüzden hayati öneme sahip! "Türkiye'de üretileni kullan" derken; yalnızca tüketim mallarında değil, aynı zamanda ihracata yönelik sektörlerde, yerli ara malı üretiminden söz ediyoruz. Hammadde tedarikinden ihracata, müşteriye satış sonrasına dek değer zincirinden daha fazla pay alabilirsek, ülkeye yeni zenginlik alanları açmış olacağız. Şu tabloyu anlayabilmek için roket mühendisi hatta ekonomist dahi olmaya gerek yok. Hesap ortada; 1 kilo patates= 1 $ 1 kilo tekstil= 10 $ 1 kilo makine= 100 $ 1 kilo bilgisayar=1.000 $ 1 kilo uydu= 1.000.000 $ Patates üretmek için yöre- töre bilgisi yeter. Yöreden toprak bilgisini, töreden de ekim becerisini alırsınız... Ama "makine üreten makine" için; "yöre- töre" yetmez, bir de "küre" bilgisi gerekir. Küre kitabını doğru okuyabilmeli ve evrensel beceriler kazanmalısınız. Kilosu "1 milyon $" uydu üretmek yerine kilosu "yok $" mertebesinde uyduruk şeyler üreterek; "nitelikli ihracat" yapamazsınız. Bir bakanımız; "tekstilden çıkıp otomotive girmeliyiz" demişti. İyi de overlokçuyu, son ütücüyü, 1 aylık kursla otomobil bandına taşıyamazsınız. Onu eğitmelisiniz; hem de yıllarca... Hele ki uydu üretmek!.. Bunun için öncelikle akıllı insanlar üretmelisiniz. Okullarınızda saç sakal, türbana takılıp kalmak yerine bilim üretmelisiniz. Yetmiyor, bu çocukları işe alıp, onların fikirlerine "saygı" göstermelisiniz. Yetmiyor; sizden daha yetkin ve akıllı bu insanların "hizmetine" girmelisiniz. Yetmiyor; işletmelerdeki "biat kültürü" yerine "demokrasiyi" yerleştirmelisiniz. Yetmiyor; sizin gibi düşünmeyenleri "düşman" değil, "üretim ortağı" kabul etmelisiniz. İcat çıkarmalısınız! Efkârlanmalısınız. Fikirler basmalı beyninizi! Eski köye yeni adet getirebilmelisiniz! Bizden adamlar ile patates üretirken, bilen adamlarla uydu üretirsiniz. Ve kazanırsınız, Türkiye'ye kazandırırsınız... Bu sayede torunlarınıza, bulanık dere suyu değil, portakal suyu içirmiş olursunuz TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 24 SÜLEYMAN YAŞAR... Memur vatandaşa "sen" diyebilir mi? Meslek odalarına kanun zoruyla üye olan ve mecburen aidat ödeyen işadamı, esnaf, doktor, mühendis, muhasebeci ve avukatlar bu yapıdan şikâyetçiler. Odaların üyelerine sahip çıkmadığını, eğer bu kuruluşlar birer sivil toplum örgütüyse her konuda üyelerine sahip çıkmaları gerektiğini söylüyorlar. Hatta bazı meslek odası mensupları, devlet dairesine ya da mahkemelere gittiklerinde kendilerine kötü davranan memurlarla ilgili odaların hiçbir girişimde bulunmadığını belirtiyorlar. Odalara üyeliğin isteğe bağlı olmasını, yeni anayasada bu konunun düzenlenmesini talep ediyorlar. Meslek odalarının hem zorunlu aidat alıp hem de üyelerine olan ilgisizliğini anlatan pek çok elektronik posta geliyor bize böyle... Bunlardan birinde bir oda üyesi kendisine yapılan hakareti şöyle anlatıyor: "Beni aldatan bir esnafı şikâyet için savcılığa başvurdum. Uzun zaman bekletildikten sonra içeri alındım. Genç savcı beni ayakta bir suçlu gibi ifade vermeye zorladı. Kulaklarım iyi duymadığı için biraz yaklaşmak istedim ve öfkeyle ayakta ve belli bir mesafede durmam emredildi! Sanki çok büyük bir suç işlemiştim. Hakaret ve aşağılanmak beni çok üzdü. Ben aynı zamanda Alman vatandaşıyım... Bir ara trafik suçundan Almanya'da mahkemeye çıkmıştım. Kendimi haklı gördüğüm için bazen ayağa kalkarak konuşmak istiyordum. Alman hâkim bana, 'Sayın S.K. lütfen ifadenizi oturarak veriniz. Burası demokratik bir ülkedir. Sadece hâkim halk adına kararı okuyacağı zaman ayağa kalkılır' demişti. Ve doğru olan da buydu. Bütün bunları o halkına tepeden bakan savcıya söylemek istedim. 'Burası Türkiye ve burada benim sözüm geçer' deyip beni susturdu. Peki devlet dairesinde, mahkemede hakarete uğradığımızda hakkımızı kim koruyacak bizim?" S.K. Meslek odaları, devlet memurları karşısında hakarete uğrayan üyelerine sahip çıkıyor mu? Şikâyetlerin peşinden gidip, maaşını vatandaşın ödediği vergilerden alan ve görevi vatandaşa hizmet etmek olan memurlardan hesap soruyor mu? Eğer meslek odaları bunları yapmıyorsa, bu odalara üyelik niye zorunlu ve üyelerden niçin zorunlu aidat alınıyor?Bir de devlet memurları, ödedikleri vergi karşılığı hizmet almak için gelen vatandaşa "sen" diyerek hitap ediyorlar ve emir kipleriyle konuşuyorlar. Bu konunun da yeni sivil anayasada ele alınıp düzenlenmesinde fayda var. Devlet memuru, kendisine "siz" diyerek hitap eden vatandaşa "sen" diyebilir mi?" Memur, vatandaşa bu tepeden bakışını yeni Türkiye'de sürdürebilir mi? Gelelim meslek odalarıyla ilgili bir başka üyenin şikâyetine... "Biz orta ölçekli oto yedek parçası üreten bir firmayız, 7 çalışanımız var, 12 milyon dolarlık ihracat yapıyoruz. Her yıl ticaret ve sanayi odasına aidat veriyoruz. Yetmiyor, ticaret belgesi, kapasite raporu vs. için de bizden yüzlerce lira alıyorlar. Ama bugüne kadar ne bana ne de çevremdeki benzer firmalara bir faydalarını görmedim. Ama geçenlerde Ankara'ya gidince gördüm ki, benim gibi on binlerce firmanın aidatıyla ikiz kule alınmış. Yüz milyon dolara. İçini de lüks döşemişler. Hep ithal. Hani nerede milli üretim? Arabalarının hepsi ithal, ilaç için bir tane yerli mal yok. Hani bizim otomotiv sektörümüzü TOBB olarak destekliyordunuz? İthal otobüse karşıydınız. Başkan da, yönetim de hep lüks sınıf uçuyor, hep 5 yıldızlı otelde kalıyor. Oteli ve uçağı TOBB öder. Bir de üstüne binlerce lira harcırah alırlar. Bizim için gidiyorlarmış. Biz ihracat için ekonomi sınıfında uçar, 2 yıldızlı otelde kalırız. Onlar, bin bir güçlükle kazandıklarımızdan zorunlu haraç alırlar. Kendileri benden lüks yaşarlar. Ama bana tek bir faydaları olmaz. Ne yeni bir pazar, ne yeni bir müşteri bulurlar." M.K. Şikâyetlerin bir kısmı iste böyle... Meslek mensupları, odalara zorunlu üyelik istemiyor. Yeni anayasada meslek kuruluşlarına üyeliğin isteğe bağlı olmasını talep ediyorlar. "Piyasa ekonomisinde firmalar gibi odalar da rekabete açılsın, iyi hizmet verene üye olunsun" diyorlar. Bazıları böyle bir istekten çok rahatsız olacaklar ama maalesef meslek sahipleri, "meslek odası tekelleri"ne karşılar. "Odalarda da rekabet olsun, kalite ve iyi hizmet ortaya çıksın" diyorlar. Bu haklı eleştiriler karşısında ne denebilir? Türkiye'de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak gibi gözüküyor. Kendilerini uzun yıllardır sivilmiş gibi gösteren odalar ve dernekler de bu demokratikleşmeden ve sivilleşmeden payını alacakmış gibi görünüyor. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 25 RADİKAL GAZETESİ Garantili 'cep'te klon skandalı Faturalı, garantili, hatta akıllı yüzlerce telefonun IMEI'sinin klon olduğu ortaya çıktı. İnternet sitelerine ve mağazalara şikâyet yağıyor. Yeni aldığınız faturalı, garantili, akıllı cep telefonunuza “Telefonunuz kayıt dışıdır. 10 gün içerisinde kapatılacaktır” mesajı gelirse sakın şaşırmayın! Radikal’in Finans Editörü Oktay Özdabakoğlu’nun eşine hediye olarak ünlü bir teknoloji marketinden aldığı iPhone 4’e bir hafta sonra bu mesaj düştü. Derhal aradığı yetkili firmadan aldığı yanıt karşısında iyice şaşırdı: Telefon kaydedilmemiş. IMEI kaydını yaptırırsak sorun çözülür. Radikal bu olay üzerine benzer şikâyetleri araştırınca, Türkiye’de birçok büyük marketin sattığı cep telefonları konusunda büyük bir sorunun yaşandığı ortaya çıktı. İnternetteki şikâyet sitelerine son aylarda yüzlerce başvuru yapılmış. Ünlü markaların faturalı, garanti belgesi olan telefonları IMEI numaraları klonlanmış. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz teknoloji marketleri yetkilileri de şikâyetleri doğruluyor. Ürünleri direkt marka ofisinden veya güvenilir ithalatçılardan temin ettiklerini belirten Darty şu açıklamayı yaptı: Cep telefonunun IMEI numarasını tedarikçimizle görüşüp gerekli kontrolleri yaptırıp kısa sürede çözüm üretiyoruz. Tüketici hakları çerçevesinde müşterilerimize en kısa sürede çözüm üretip, süreçleri tedarikçi firmalarımızla yönetiyoruz.” Cep telefonlarını resmi ithalatçı firmalardan aldıklarını ifade eden Electro World Türkiye yetkilileri ise bir cep telefonunun satışa gönderilmeden önce tüm resmi prosedürünün tamamlanması, IMEI numaralarının kayıt altına alınması için Telekomünikasyon Kurumu’na bildirilmesinin ithalatçı firmaların sorumluluğunda olduğuna dikkat çekerek, “İthalatçı firma aracılığıyla, Telekomünikasyon Kurumu’na ulaşmasını sağlayarak, mağduriyetin derhal giderilmesine yardımcı oluyoruz” dediler. Öte yandan klon numaraya sahip telefon kaydedildiğinde dahi sorun yaşadıklarını söyleyen tüketicilerin sayısı da az değil. İnternet sitelerine yapılan birçok şikâyet başvurusunda, IMEI numarası kaydedilse dahi telefonun GSM operatörü değiştirildiğinde cihazın yine çalışmadığı ifade ediliyor. Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane ‘Yasal boşluk var’ Sanayi Bakanlığı, Gümrük Bakanlığı ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile konuyu görüştüklerini belirten Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane, “Ciddi yasal boşluk var. Bu sorunda müşteri, ürünün legal olduğunu kanıtlarsa bizden aldığı faturayı getiriyor. Ona ithalatçının belgesini veriyoruz, açtırıyor” dedi. MOBİSAD Genel Sekreteri Abdullah Raşit Gülhan ‘Sorumlu ithalatçıdır’ Türkiye’ye gelen bütün cep telefonlarının ihracatçılar tarafından kaydettirilmesi gerektiğini söyleyen Mobil İletişim Sistemleri ve Araçları İşadamları Derneği (MOBİSAD) Genel Sekreteri Abdullah Raşit Gülhan, “Ucuz telefonun IMEI numarası pahalıya yapıştırılıyor. Burada en sorumlu ithalatçı. İthalatçının gerekli prosedürlere dikkat etmemesidir” diye konuştu . TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 26 ‘Şikâyet sitelerine’ şikâyet yağıyor 29 Haziran 2011 tarihinde Antalya’da X mağazasından bir iPhone 4 aldım. 9 Temmuz 2011 gecesine kadar hiçbir sorun yoktu. 10 Temmuz 2011 sabahı servis yok mesajı çıkmaya başladı, IMEI sorgulamada telefonun kayıtdışı olduğu bilgisine ulaştım. 5 gündür müşteri hizmetleri ile görüşüyorum ama sonuç yok. Bugün kaydedildi bilgisine ulaştım. Ancak sorun hâlâ devam ediyor. 6 Temmuz 2011’de X mağazasından aldığım iPhone’a 25 Temmuz’da kayıtdışı olduğuna dair mesaj geldi. Hemen faturamla birlikte bayiye başvurdum. IMEI numarasının benim telefonuma ait olmadığı, bu yüzden bir sorun yaşamayacağım söylendi. Maalesef aynı mesajda belirtildiği gibi 1 Ağustos’ta telefonum kapandı. Çünkü bana kayıtdışı telefon satılmış. 18 Mart 2011’de Bursa Nilpark’taki X teknoloji marketinden aldığım Samsung Galaxy Ace telefonum 2 gün sonra kayıtdışı olduğu için kapandı. Yetkililere sorunu ilettim. 769 TL vererek telefon alıyorum ve hala mağdur durumdayım. Garantili olsun diye güvenip alışveriş yapıyoruz ama başımıza gelen sorunlara bakın bu devirde. Ankara Ankamall X mağazasından bir cep telefonu aldım. Yaklaşık bir buçuk ay önce cihaz kayıtdışı olduğu için görüşmeye kapandı. Ertesi gün hemen faturası ile birlikte mağazaya gittim. Yarın açılacak dediler. Açılmadı. Onlarca telefon görüşmesi yaptım. Hepsinde aynı cevap; “yarın açılacak”. Gittim yine sonuç yok. Aradan bir buçuk ay geçti ve ben artık hukuki yollara başvuracağım. Samsung Galaxy Ace telefonun kayıtdışı olduğunu öğrendim. Samsung müşteri hizmetleri telefonu aldığım yere götürürsem hemen değişeceğini söylemişti ancak bir haftadır bekliyorum. Ortada herhangi bir arıza yok, sadece bir değişim olacak ama bunu yapmıyorlar. Hem kaçak telefon satılıyor hem de bir hafta gibi uzun bir süre mağdur ediliyoruz. Pascal Nouma, Tivibu ile sahaya iniyor TTNET’in internetten televizyon yayını yapan platformu Tivibu girişimcilere de kapısını açtı. 1.1 milyon web abonesine ulaşan Tivibu girişimci Emirhan Avar’ın kurduğu Sportivi’yi kanalları arasına katıyor. TTNET’in gelir paylaşımı yöntemiyle Tivibu’ya aldığı Sportivi, eski futbolcu Pascal Nouma ile de ses getirmeyi hedefliyor. Sportivi’nin kurucusu Avar, 5 Avrupa ligiyle görüşmeleri sürdürdüklerini belirterek gelecek dönemdeki Türkiye Süper Lig ihalesine de katılmayı planladıklarını söyledi. Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen toplantıda konuşan TTNET Genel Müdürü Tahsin Yılmaz, Sportivi’yi girişimci Emirhan Avar’ın kurduğunu ve gelir paylaşımı yöntemiyle Tivibu’ya entegre edildiğini belirterek, Tivibu platformunun 400 kanala ulaşmasını hedeflediklerini kaydetti. Tahsin Yılmaz, IPTV (internet televizyonu) teknolojisiyle Tivibu Ev’de interaktif anket dönemini de başlattıklarını açıklayarak, şunları anlattı: “Ipsos KMG ile işbirliği yaptık. Yakında pilot uygulaması başlayacak olan proje sayesinde TV üzerinden pek çok ürün ve hizmet hakkında araştırma yapılabilecek. Kullanıcıların görüş, düşünce ve önerileri kolayca alınabilecek.” TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 27 MAHFİ EĞİLMEZ... Altın yılı Bazı tahminciler 2000 dolar/ons sınırının bu yıl aşılacağını ve 2100?2300 dolar aralığında bir fiyata ulaşılacağını söylüyor. Bundan yaklaşık iki ay kadar önce, altın fiyatları 1500 dolar/ons düzeyindeyken Servet Yıldırım’la CNBC-e’de yaptığımız ekonomi yorumlarından birinde yıl sonu için beklentilerin 1600 dolar/ons dolayında olduğunu söylemiştim. Bu eşik ağustos ayına girerken aşıldı ve 1900 dolar/ons fiyatının üzerine çıkıldı. Sonra bir düzeltme dönemi geldi ve altın fiyatı 1700 dolar/onsa kadar geriledi. Ardından 1900 dolar/ons sınırı tekrar aşıldı ve tekrar gerileme geldi. Bu yazıyı yazdığımda altın fiyatı 1840 USD/ons dolaylarında salınıyordu. İnişler ve çıkışlar Geçen iki aylık dönem altın için inişli çıkışlı bir dönem oldu. Yukarıda sözünü ettiğim televizyon yorumu sırasında birçok altın yatırımcısının böyle inişli çıkışlı bir dönem yaşanacağını söylediğini de vurgulamıştım. O da gerçekleşiyor. Aşağıdaki tabloda 2008’den başlayarak yıl sonları itibariyle altın fiyatlarını dolar/ons cinsinden ilk sütunda sunuyorum. İkinci sütun bu fiyatların endeks haline getirilmesiyle oluşuyor. Üçüncü sütun yine yıl sonu kapanışları olarak İMKB 100 Endeksi’nin sonuçlarını, son sütun ise İMKB 100 Endeksi’nin 2008 sonu değerinin 100 olarak kabul edilmesiyle yaratılmış yeni bir endeksi gösteriyor. Küresel krizin yayıldığı 2008 yılı sonunda 100 TL’sini altına yatıranlar 2011 yılının eylül ayı başında bu parayı 209 TL’ye çıkarmış bulunuyorlar. Hiç kuşkusuz faizlerin düştüğü, risklerin arttığı bir kriz ortamı için bu tablo hem yüksek hem de risksiz bir kazanç olması nedeniyle çok çekici bir görünüm sunuyor. Son sütuna baktığımızda 100 TL’sini 2008 sonunda İMKB’ye yatıranların paraları da 2011 Eylül başı itibariyle 207 TL’ye çıkarmış olduğu görünüyor. Yani ilk bakışta 2008 yıl sonunda 100 TL’sini altına yatıranla İMKB’ye yatıran arasında pek bir fark görünmüyor. İMKB 100 ilk iki yıl çok daha iyi bir performans sergilemiş olmasına karşılık 2011 yılında düşüş yaşamış bulunuyor. Buna karşılık yıl içinde iniş çıkışlar sergilese de altın sürekli olarak bir önceki yılın üzerinde tamamlamış. Hisse senedi yatırımının daha fazla kazandırabilmesi olasılığına karşılık önemli riskleri de var. Bunlardan birisi bütün hisselerin İMKB 100 Endeksi gibi hareket etmemesi. Bir başkası, yıl içinde iniş ve çıkışlarının altına göre daha hareketli olması. Yıl sonunda altın kaç dolar olur? Altın yatırımcıları ve uluslararası yorumcular şimdilerde 2011 yıl sonu için yeni tahminler açıklıyorlar. İki ay önce yaptığım işi tekrar yapıp bunları derledim topladım ve ortalama aldım. Bu çalışma, tahminlerin 2000 dolar/ons olduğunu gösterdi. Aslında bazı tahminciler 2000 dolar/ons sınırının bu yıl aşılacağını ve yıl sonunda 2100–2300 dolar/ons aralığında bir fiyata ulaşılacağını söylüyor. Dolar ve euronun durumuna, maliye politikalarının daha da gevşetilmesi eğiliminin devam etmesine ve Çin başta olmak üzere birçok ekonominin hem kurumsal hem de bireysel yatırım olarak altına dönmeye başlamış olmasına bakılırsa yaşanan sert iniş ve çıkışlara karşın bu tahminler tutacak gibi görünüyor. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 28 FATİH ÖZATAY... Merkez Bankası'nın faiz aracı etkisizleştiriliyor mu? Yeni para politikası, Merkez Bankası'nın temel aracını giderek zayıflatmakta mı olduğu sorusunu hep uyandırdı bende. 2002 başından küresel krizin şiddetlendiği 2008’in son aylarına kadar Merkez Bankası’nın temel politika aracı kısa vadeli faiz haddi idi. O dönemde, bankacılık sisteminde fon fazlası vardı ve dolayısıyla bu kısa vadeli faiz, Merkez Bankası’nın bankalardan gecelik vadede borç alma faiziydi. Küresel krizle birlikte, bankacılık sistemini rahatlatmak ve bankaların birbirleriyle korkmadan alışveriş yapmalarını sağlamak üzere farklı araçlar da devreye girdi. 2010 Kasımı’ndan bu yana değişti Bu tür araçların tümü ya da bir kısmı, 2002-2008 döneminde finansal sistemde gerginlik yaşandığında (2004 ve 2006’nın bazı ayları mesela) da kullanılmıştı. Bu nedenle, araçların çeşitlenmesine karşın 2010’un son aylarına kadar temel politika aracının yine kısa vadeli faiz haddi olduğunu belirtmek çok yanlış olmayacak. Bu sefer, sistemde fon eksikliği olduğu için temel politika faizi haftalık vadede Merkez Bankası’nın bankalara verdiği borcun faizi (repo faizi) oldu. 2010’un kasım ayından bu yana ise Merkez Bankası başka bir para politikası uyguluyor. Artık tek politika aracı kısa vadeli faiz değil. Zorunlu karşılık oranlarını ve faiz koridorunun genişliğini (Merkez Bankası’nın gecelik vadede borç verme faizi ile borç alma faizi arasındaki fark) kullanıyor. Merkez Bankası’nın politika faizinin temel politika aracı olması oldukça zahmetli bir süreçte gerçekleşti. 2001 krizinden sonra bunu sağlayabilmek için çok sayıda düzenleme yapıldı. Maliye politikasının disiplinli olması, Merkez Bankası’nın örtük enflasyon hedeflemesine geçmesi ve bankacılık sektörünü ayağa kaldırmak için yapılanlar bu düzenlemelerin hayata geçirilmesini kolaylaştırdı. Kasım 2010’dan beri uygulanan yeni para politikası, Merkez Bankası’nın bu temel aracını giderek zayıflatmakta mı olduğu sorusunu hep uyandırdı bende. Sözünü ettiğim dönemdeki yazılarımda, bu soru çerçevesinde bazı olgulara değindim. Mesela şu: Bankaların birbirleriyle yaptıkları işlemlerde ortaya çıkan faizin, Merkez Bankası’nın politika faizinin yakınında bir yerde oluşması gerekiyor ki Merkez Bankası’nın aldığı faiz kararları mevduat ve kredi faizlerini etkileyebilsin. Oysa Kasım 2010’dan sonra, Merkez Bankası, temelde döviz kuruna ilişkin kaygıları nedeniyle bu faizin koridor içinde büyük dalgalanmalar göstermesine ve kendi faizinden sapmasına izin verdi. Sonra da bildiğiniz gibi bu koridoru son derece genişletti (Ağustos 2011’de ise tekrar daralttı). Politika değişikliği mi? Pazartesi günü Merkez Bankası Ankara’da banka ekonomistlerine bir sunum yaptı. Bankalar lira cinsinden yükümlülüklerinin bir kısmını Merkez Bankası’nda lira cinsinden tutmak zorundalar. Yükümlülüklerinin ne kadarını Merkez Bankası’nda tutacaklarını zorunlu karşılık oranı belirliyor. Toplantıda Merkez Bankası yetkilileri bu yükümlülüklerin bir kısmının döviz olarak tutulmasına izin verebileceklerini belirtmişler. Dün gazetelerin ekonomi sayfaları bu haber ile doluydu. Zorunlu karşılık sistemi ile temel politika aracı olan faiz haddi arasında bir ilişki var. Bu nedenle, sözü edilen olası uygulama, yine aynı soruyu, ama bu sefer daha güçlü biçimde zihnime yerleştirdi. Merkez Bankası kısa vadeli faiz aracını giderek etkisizleştiriyor mu? Ek soru: Öyleyse, ortalık sakinleştiğinde (Ne zaman? Birkaç yıl sonra?), bu uygulama o zamanki para politikası açısından risk oluşturur mu? Bundan sonra, ara sıra, bu sorular etrafında dolanacağım. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 29 DÜNYA GAZETESİ Gözler merkez bankalarında Piyasalar, İngiltere ve Avrupa Merkez Bankaları'ndan gelecek faiz kararları ve ECB Başkanı Trichet'nin konuşmasını bekliyor. Yurtdışındaki hızlı yükselişler karşısında dün kar satışlarına bağlı olarak geri çekilen İMKB'de alımların sınırlı kaldığı görülüyor. Açılışını 13 puan düşüşle 55.225 puan seviyesinden yapan Ulusal-100 Endeks, en düşük 54.916 seviyesini test ederken, alımlarla yeniden artı bölgeye geçti. İşlem hacmi ise 216 milyon lira ile sınırlı. Dün ABD'de yaşanan yükselişlerin ardından bugün ABD vadeli piyasada işlemler eksi bölgede geçiyor. Alman anayasa mahkemesinin kurtarma paketlerine desteğin yasalara uygun olduğuna hükmetmesi sonrası hızlı yükselen Avrupa endeksleri yeni güne ise daha temkinli başladı. Endeksler artıda kalma çabası veriyor. Asya piyasasında gün karışık görünümle sonlandı. Tokyo Borsası yüzde 0,34 artarak 8.793,12 puandan günü tamamladı. Çin Şanghay Borsası yüzde 0,1 ve Hong Kong Borsası yüzde 0,78 geriledi. Küresel piyasa güne yoğun gündemle giriyor. Öğleden sonra İngiltere ve Avrupa Merkez Bankaları'ndan gelecek faiz kararları, ECB Başkanı Trichet'nin konuşması ve ABD Başkanı Obama'nın açıklamaları piyasaların yakın takibinde olacak. Ayrıca ABD'de haftalık işsizlik ve temmuz ayı dış ticaret yine izlenecek veriler arasında yer alıyor. Büyüme beklentimizi düşürdük Ali Babacan, "2012'nin tümü için yüzde 5'in daha altında bir büyüme rakamı kimse için sürpriz olmasın" dedi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2012'nin tümü için yüzde 5'in daha altında bir büyüme rakamının kimse için sürpriz olmaması gerektiğini söyledi. Babacan, Bloomberg HT Televizyonunda katıldığı bir programda soruları yanıtladı. Ali Babacan, Türkiye'nin 2011 yılının ikinci yarısı ve 2012 yılında ne kadar büyüyeceğine ilişkin bir soru üzerine, 2011 yılının ikinci yarısı ve 2012 yılındaki büyüme hızının, 2010 yılı ya da 2011 yılının birinci çeyreğine göre daha yavaş olacağını bildirdi. Büyüme hızının düşeceğini ifade eden Babacan, "Hatta 2012'nin tümü için yüzde 5'in daha altında bir büyüme rakamı kimse için sürpriz olmamalı. Çünkü 2012 öyle bir yıl olacak ki herhangi bir ülke için yüzde 3-4 büyüme gıpta edilecek bir rakam olabilecek" diye konuştu. MB kararları isabetli Türkiye'de içerideki aşırı talepten doğan bir enflasyon baskısı gözlemlemediklerini, enflasyonun bugün Türkiye ekonomisi açısından ciddi bir risk alanı olmadığını ifade eden Babacan, "Daha önemli risk alanı durgunluk, hatta tam tersine 2009 yılında yaşadığımız gibi bir negatif büyüme. Yani konsantre olmamız gereken risk alanını o alan olarak görüyoruz. Dolayısıyla bu açıdan baktığımızda da Merkez Bankamızın aldığı kararlar attığı adımlar son derece isabetli" diye konuştu. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 30 Babacan, yapılan tahminlerin ve piyasa beklentilerinin 2012 yılı itibariyle hedef olan yüzde 5 civarında enflasyonun tutturulabileceği yönünde olduğunu söyledi. Orta Vadeli Program Ali Babacan, 2012-2014 Orta Vadeli Programın ne zaman açıklanacağıyla ilgili soruya da Anayasa gereği 2012 yılı bütçesini TBMM'ye sevk etmeleri gereken tarihin 17 Ekim olduğunu, ancak Orta Vadeli Programı bu tarihten bir süre önce açıklamayı planladıklarını kaydetti. Eylül sonu Ekim başı gibi bunun açıklanabileceğini belirten Babacan, önümüzdeki haftalarda G20 Bakanlar toplantısına ve ardından Dünya Bankası-IMF yıllık toplantılarına katılacağını, Orta Vadeli Programa son noktayı koymadan önce dünyadaki son gelişmeleri değerlendireceklerini söyledi. "Büyümeyle ilgili Türkiye bu yılı nasıl kapatacak, öngörünüz nedir" şeklindeki soru üzerine Babacan, 2011 için yüzde 6 civarında büyüme tahmin ettiklerini, ancak bu rakamın 2 ay sonra belki değişebileceğini bildirdi. Cari açık Başbakan Yardımcısı Babacan, cari açıkla ilgili olarak da ekonominin büyüme hızının düşmesinin ve iç taleple ilgili yavaşlama sinyallerinin cari açık üzerinde olumlu etki yapacağını söyledi. Babacan, "Biz gelecek yılın cari açığını, bu yılın cari açığından daha düşük bir rakam olarak bekliyoruz" dedi. Şu anda üzerinde çalıştıkları yapısal tedbirlerin devreye girdiğinde cari açığın önümüzdeki dönemde basamak basamak düşme trendinde olacağını tahmin ettiklerini anlatan Babacan, tam rakamların Orta Vadeli Programda yer alacağını kaydetti. Babacan, bugün dünyada likidite bolluğu olduğunu, dolayısıyla cari açığın finansmanıyla ilgili sorun yaşamadıklarını söyledi. Türkiye'nin sürdürebileceği cari açık rakamının ne kadar olabileceğine ilişkin soru üzerine de Babacan, bunun dünya konjonktürü ile çok alakalı olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bugün kim derdi ki yüzde 9-10 cari açık vereceksiniz ve bu bir sorun olarak algılanmayacak. Bugün böyle bir ortamdayız. Bu yıl yüzde 9-10 cari açığımız olacak ama kimse bunu risk alanı olarak görmüyor. Ama öyle bir konjonktür gelir ki yüzde 5-6 bile yüksek olarak değerlendirilebilir. Biz maliye politikalarını sağlam tuttuktan sonra, bankalarımızı sağlam tuttuktan sonra, yapısal reformlar konusunda ilerleme sağladıktan sonra bankacılıkla ilgili günlük tedbirlerimizi akılcı ve zamanında aldıktan sonra bunlar hep yönetilebilir konular. En önemlisi de güveni ön planda tutan ekonomi politikası." TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 31 Dünyanın en uzun ikinci köprüsü için imzalar atılıyor İzmit Körfez Geçiş Köprüsü'nün sözleşme imza töreni bugün yapılıyor. İzmir'i İstanbul'a bağlayacak Gebze-İzmir Otoyol Projesi'nin en önemli bölümü olan İzmit Körfez Geçiş Köprüsü'nün sözleşme imza töreni bugün yapılacak. Toplam 10 milyar TL'ye mal olması beklenen otoyol projesinin en önemli ayağı olan bin 700 metrelik köprü, en geç 45 ayda tamamlanacak. Dünyanın en uzun ikinci köprüsünü Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nü de yapan Japon IHI inşa edecek. Köprü, 1.4 milyar dolar ile proje içinde en büyük maliyeti kapsıyor. Otoyol Yatırım İşletme AŞ adı altında şirket kuran projenin yüklenicisi NurolÖzaltın-Makyol-Astaldi-Yüksel-Göçay Ortak Girişim Grubu, bugün IHI ile sözleşme imzalayacak. Köprü için Çin, Güney Kore ve Japonya'nın önde gelen inşaat firmaları teklifte bulunmuş, teklifleri değerlendiren ortak girişim grubu, Japon IHI ile anlaşmaya varmıştı. İzmir'i İstanbul'a bağlayacak Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyol Projesi'nin en önemli bölümü olan İzmit Körfez Geçiş Köprüsü'nün inşaatına önümüzdeki aylarda başlanacak. İşin yapım aşaması 7 yılda tamamlanacak ve işletme süresi 15 yıl 4 ay olacak. Köprüyü kullanan otomobiller 35 dolar geçiş ücreti ödeyecek. Kamyon ve otobüslerde bu rakam 50 dolara çıkacak. Otoyolda her kilometre başına da 0.05 dolar talep edilecek. 4 ayrı trafik garantisi Projede 4 ayrı kesim halinde trafik garantisi verildi. Gebze-Orhangazi kesimi için 40 bin otomobil, Orhangazi-Bursa (Ovaakça Kavşağı) kesimi için 35 bin otomobil, Bursa (Karacabey Kavşağı)(Balıkesir-Edremit) ayrımı kesimi için 17 bin otomobil, (Balıkesir- Edremit) ayrımı-İzmir kesimi için 23 bin otomobil garantisi verildi. Trafik sayısının garanti edilenin altında kalması nedeniyle oluşacak gelir kaybı, gelir kaybının olduğu yılı takip eden yılın nisan ayı içerisinde idare tarafından görevli şirkete ödenecek. Bursa'da yatırım için imkan arıyor Almanya'nın Hessen Eyaleti Başbakan Yardımcısı Hahn, Opel yetkililerinin yatırım için araştırma yaptıklarını ve ilerleyen dönemde gerçekleşeceklerini belirtti. Almanya'nın Hessen eyaleti Başbakan Yardımcısı Jörg-Uwe Hahn, otomotiv üreticisi Opel'in yöneticilerini kastederek, "Bana ekonomik ilişkinin çok boyutlu olduğunu, imkanları araştıracaklarını, ileriye dönük çalışmalar içinde olabileceklerini söylediler" dedi. Bursa Valisi Şahabettin Harput, kentte bulunan Başbakan Yardımcısı ve beraberindeki heyet onuruna 'Tavacı Recep Usta'da akşam yemeği verdi. Yemeğe Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Başkanı Celal Sönmez'in yanı sıra iş dünyası temsilcileri ve bürokratlar katıldı. Hessen Eyaleti Başbakan Yardımcısı Jörg-Uwe Hahn burada yaptığı konuşmada, Bursa'ya gelmeden önce Hessen'deki Opel yetkilileri ile görüştüğünü söyledi. Yetkililere Bursa'da yatırım imkanlarını sorduğunu kaydeden Hahn, "Bana ekonomik ilişkinin çok boyutlu olduğunu, Bursa'da yatırım yapacak imkanları araştıracaklarını söylediler. Bunun da ilerleyen dönemde gerçekleşeceğini düşünüyorum" diye konuştu. Vali Harput da iki merkez arasında 1,5 yıldır oluşturulan kardeşlik ilişkilerinin devam ettiğini kaydederek, "Bize Brüksel'de ofis tahsis ettiler. Biz de onlara her türlü bilgi, iletişim ve danışmanlık hizmeti için ofis tahsis ediyoruz. İş adamlarımızın çalışmalarının yanı sıra üniversite düzeyinde de çok önemli ilişkilerimiz var. Ortak fuarlar, güvenlik ve trafik hizmetleri gibi alanlarda çalışma programlarımız var" ifadelerini kullandı. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 32 Yerli malı genelgesi sevindirdi Kamu kurumlarının yerli ürünü tercih etmesine yönelik genelge iş dünyasında destek topladı. İşdünyası, "Başbakan'ın talimatı yerine getirilmeli" diyor. Genelgenin yerli sanayiye desteğin yanı sıra yabancı yatırımı da artırıcı etkisi olacağı belirtiliyor. Yerli ürün kullanılmasına ilişkin Başbakanlık Genelgesi'ni memnuniyetle karşılayan iş dünyasından kamuya 'genelgeye hassasiyet gösterin' çağrısı geldi. Tasarruf ve rekabet ilkelerine uygun hareket edilmesi kaydıyla, Türkiye ihtiyaçlarının yerli ürünlerle karşılanmasının ekonomi açısından büyük önem taşıdığı ifade edilen genelgeyi, yerli üretimin önünü açacağını belirten iş dünyası temsilcileri, genelgeyle yerli üretimi teşvik edici çok büyük adımlardan birinin atıldığı görüşünde. Sivil toplum kuruluşlarının başkanları, şimdi kamu kurum ve kuruluşlarının, uygulamada hassasiyet göstermelerini bekliyor. İşadamları, uygulama ile ekonomide gözle görülür bir canlanma sağlanacağı, dış ticaret açığı ve buna bağlı cari açıkla savaşta da önemli bir mesafe kaydedileceği görüşünde birleşiyor. Türk sanayisinin önemli dernek ve federasyon temsilcilerinin konuya ilişkin görüşleri şöyle oluştu: TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi: Özellikle 5'inci madde yerli için çok önemli Biz bunu kaç yıldır gündeme getiriyorduk. Çok doğru bir genelge. Özellikle bazı kamu kuruluşları, şartnameyi yazarken, ürün özelliklerini belirtmeden, 'ithal ürün' diye yazıyorlardı ve son derece yanlıştı. Artık bu genelgeyle, Türkiye'deki üretime, sanayiye zarar veren yaklaşımların da önüne geçilmiş olacak. İkinci önemli bir husus da, genelgenin 5'inci maddesinde bahsedilen 'ön ödeme' ile ithalata karşı haksız rekabetin önüne geçilecek. Özellikle sermaye birikimi olmayan işletmelerin şartları, ithalle aynı olacak. Genelge ayrıca, Türkiye'de üretilmeyen malların üretilmesinde de teşvik edici olacaktır. SEDEFED Başkanı Timur Erk: Savunma ve kimyaya etkisi büyük olacak Cari açık ve buna bağlı dış ticaret açığı nedeniyle, yeniden "ithal ikame" konuşmaya başladık ki bu doğrudur. Eskiden üretilen ürünlerin tekrar ülkemizde üretilmesi ve bunları üretirken, sektörlerin yatırım teşviklerinden faydalandırılması elzemdir. Dolayısıyla 1950-60'ların sloganı olan "Yerli Malı, Yurdun Malı, Her Türk Onu Kullanmalı" sloganı yeniden hayata geçmeye başlamıştır. Gerçi liberal ekonomide bu sloganın her yerde uygulanması mümkün olmasa bile bazı yerlerde elzem hale geldi. Kamu alımlarında yerlinin tercih edilmesi, özellikle savunma sanayi için rol model olarak hazırlanıyor ve kimya sektörüne de oldukça belirgin bir etki yapacak, diğer sektörlere de örnek olacak Özet olarak ithal ikamesi mutlaka yapılmalı, bu yapılırken de, sektörler Ar-Ge ve inovasyon teşvikleriyle artık katma değeri yüksek ürünlere yönelmeli. MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan: Kamuda artık farkındalık oluşacak Kamunun yerli malı kullanması önemli ve yerinde bir genelge. Bu aslında yeni değil. Yönetmelik çok daha önceden çıkmıştı. Başbakan bu genelgeyle, dış ticaret dengesi sorunu nedeniyle devlet dairelerinin dikkatini çekmeye çalışıyor. Geçmişte kamu kuruluşları, Türkiye'de benzerleri olduğu halde, yabancı ürünleri tercih ediyorlardı. Bunların başında da ithal otomobil kullanımı geliyordu. Şimdi bu genelgeyle, en azından kamu kuruluşları yerli malına öncelik sağlayıp, farkındalık oluşturacak. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 33 TGSD Başkanı Cem Negrin: Fiyat farkına mutlaka dikkat edilmesi gerekir Zamanında bunu Atatürk'de söylemişti. Bana bunu ilkokulda bunu öğretmişlerdi. Aradan kaç sene geçti şimdi de Başbakan bunu talimat olarak kamuya gönderdi. Resmi Gazete'de yayımlanan bu talimatın, yerli üreticiye de teşvik niteliğinde olacağına inanıyorum; ancak alımlarda fiyatların mutlaka yerli mallarla mukayese edilerek yapılması gerekir ve arada çok büyük fark yoksa yerlinin tercih edilmesi makul olur. Aksi halde, aradaki fiyat farkı, yine vatandaşın cebinden çıkacaktır. TÜGİK Başkanı Erkan Güral: Ekonominin canlanması ve yeni pazar için önemli Öncelikle Sayın Başbakanımıza, yerli üretimin kullanılması yönündeki çağrısından dolayı teşekkür ediyorum. Bu çağrı, ülkemiz ekonomisinin daha da hareketlenmesi ve ihtiyaçlarımızda öncelikle yerli üretim mallarımızı kullanmak yeni pazarlar yaratmak açısından son derece önemlidir. Sayın Başbakanımızın göstermiş olduğu bu duyarlılığa, başta tüm kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileri ile özel sektör temsilcileri basta olmak üzere Türk halkının sahip çıkacağına yürekten inanıyorum. ASKON Başkanı Mustafa Koca: Yan sanayi ve ara malı üretene destek olur Özellikle Kamu ihalelerinde konulan kotanın yüzde 15'den 25'e yükseltilmesini ASKON olarak biz 3 yıl önce teklif etmiş ve bunun takipçisi olmuştuk. Bu nedenle, Sayın Başbakan'ın önceki gün yayımlanan bu genelgesi, bizim açımızdan ayrıca sevindirici oldu. Bu talimat yerine geldiğinde, özellikle yan sanayi ve ara mal yapan sanayicimizi de reel anlamda desteklemiş, ithalat girdimiz de azalmış olur. Dolayısıyla son derece olumlu bu genelgeyi, tüm kurumların hassasiyetle takip etmesi, gerek sanayiimiz gerekse ülkemiz ekonomisi için son derece yararlı olur. TÜRKONFED Başkanı Erdem Çenesiz: Yerliye destek, yabancıyı çekmek için de olumlu Türkiye'nin en temel sorunlarından biri olan cari açığın giderilmesi için atılacak en önemli adımlardan biri üretim yapısının değiştirilmesidir. Üretim yapısının değiştirilebilmesi için çeşitli mekanizmaların birbirini destekleyecek şekilde devreye sokulması gerekmektedir. Bu çerçevede Türkiye'de üretilmiş malların tercih edilmesi bu mekanizmalardan biri olarak görülebilir. Türkiye'de üretilen malların kullanımını desteklemek, gerek yerli yatırımcıya destek, gerekse yabancı sermayeyi Türkiye'ye çekmek için olumlu bir yaklaşımdır. Bu doğrultuda yayınlanan Başbakanlık genelgesini olumlu buluyoruz. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 34 TL'nin değeri 2003 düzeyine yaklaştı Geçen ay Türk Lirası'nda döviz sepetine karşı değer kaybı, Merkez Bankası'nın TÜFE bazlı Reel Kur Endeksi'ne göre yüzde 5.3, ÜFE bazlı endekse göre de yüzde 4.4 düzeyinde gerçekleşti. Döviz kurunda son aylarda hızlanan artışlar sonucunda Türk Lirası'nın gerileyen değeri 2003 yılı düzeyine oldukça yaklaştı. TL'de ağustos ayında yüzde 5 dolayında gerçekleşen döviz sepeti karşısındaki değer kaybı, yılın ilk sekiz ayı itibariyle yaklaşık yüzde 17'ye ulaştı. Merkez Bankası'nın, Türkiye ve ticaret yaptığı ülkelerin fiyat gelişmelerine göre hesapladığı Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endekslerinin ağustos ayı değerlerini açıkladı. Buna göre TÜFE bazlı endeksin temmuz ayında 110,39 olan değeri, küresel ekonomideki istikrarsızlığın da etkisiyle yaşanan kur artışlarının hızlanması sonucu yüzde 5.3 düşerek ağustos ayında 104,53'e kadar indi. Endeksin geçen yılın ağustos ayında 127,41 olan değeri, ekimde 131.73'e kadar yükseldikten sonra, düşüşe geçmiş, başka bir deyişle TL, döviz sepeti karşısında değer yitirmeye başlamıştı. Reel efektif kur endeks değerinin yükselmesi, TL'nin reel olarak değer kazandığını, diğer bir anlatımla Türk mallarının yabancı mallar cinsinden pahalandığını; düşmesi ise bunun tersini gösteriyor. Değerin 100'ün üstünde olması baz yılına göre TL'nin daha değerli; altında olması ise değerinin daha düşük olduğu anlamına geliyor. Sekiz ayda yüzde 17 değer kaybı Endeksin ağustos ayındaki düzeyi, TL'nin döviz sepeti karşısında bu yılın ocak-ağustos döneminde yüzde 17.2, son bir yılda ise yüzde 18 değer yitirdiğini ortaya koyuyor. Bu arada Türkiye ve ticaret yaptığı ülkelerin üretici fiyat endeksleri (ÜFE) baz alınarak yapılan hesaplama da TL'nin, döviz sepetine karşı reel olarak ağustos ayında yüzde 4.4, ocak-ağustos döneminde yüzde 16.1, son bir yılda ise yüzde 17.7 değer yitirdiğini gösteriyor. Türkiye ekonomisinde başlıca risk alanı olan cari açıkta bu yılki hızlı büyümenin, TL'deki değer kaybı sürecine rağmen yaşandığı dikkati çekiyor. Ancak kurlardaki yükseliş-TL'deki değer kaybının hızlanmasının, hızlı ithalat artışı ve cari açıktaki büyümeyi baskılaması beklenirken, ağustostan itibaren enflasyonu yukarı çekmeye başladığı görülüyor. TL'nin değeri 8 yıl önceye döndü Reel kur endekslerinin değerinin, baz yılı olan 2003'e çok yaklaştığı, TL'nin dövizlere karşı değerliliğini önemli ölçüde yitirdiği görülüyor. 2003 temel yıllı endeksin anılan yıl 100 kabul edilen değerinin, arada çok yüksek düzeyleri gördükten sonra bu yıl ağustos ayı itibariyle 104.5 dolayına inmesi TL'nin 2003'e göre yüzde 4.3 değerli olduğu anlamına geliyor. Alt endeksler ise ağustos itibariyle TL'nin gelişmekte olan ülke paralarına karşı değerinin 2003'tekinin yüzde 12.9 altına inerken, gelişmiş ülkelere göre ise hala yüzde 11.9 değerli olduğuna işaret ediyor. ÜFE bazlı endeks baz alındığında ise TL'de 2003'e göre değerliliğin ağustos itibariyle yüzde 2.3'e kadar gerilediği görülüyor. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 35 Döviz kurunda son aylarda hızlanan artışlar sonucunda Türk Lirası'nın gerileyen değeri 2003 yılı düzeyine oldukça yaklaştı. TL'de ağustos ayında yüzde 5 dolayında gerçekleşen döviz sepeti karşısındaki değer kaybı, yılın ilk sekiz ayı itibariyle yaklaşık yüzde 17'ye ulaştı. Merkez Bankası'nın, Türkiye ve ticaret yaptığı ülkelerin fiyat gelişmelerine göre hesapladığı Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endekslerinin ağustos ayı değerlerini açıkladı. Buna göre TÜFE bazlı endeksin temmuz ayında 110,39 olan değeri, küresel ekonomideki istikrarsızlığın da etkisiyle yaşanan kur artışlarının hızlanması sonucu yüzde 5.3 düşerek ağustos ayında 104,53'e kadar indi. Endeksin geçen yılın ağustos ayında 127,41 olan değeri, ekimde 131.73'e kadar yükseldikten sonra, düşüşe geçmiş, başka bir deyişle TL, döviz sepeti karşısında değer yitirmeye başlamıştı. Reel efektif kur endeks değerinin yükselmesi, TL'nin reel olarak değer kazandığını, diğer bir anlatımla Türk mallarının yabancı mallar cinsinden pahalandığını; düşmesi ise bunun tersini gösteriyor. Değerin 100'ün üstünde olması baz yılına göre TL'nin daha değerli; altında olması ise değerinin daha düşük olduğu anlamına geliyor. Sekiz ayda yüzde 17 değer kaybı Endeksin ağustos ayındaki düzeyi, TL'nin döviz sepeti karşısında bu yılın ocak-ağustos döneminde yüzde 17.2, son bir yılda ise yüzde 18 değer yitirdiğini ortaya koyuyor. Bu arada Türkiye ve ticaret yaptığı ülkelerin üretici fiyat endeksleri (ÜFE) baz alınarak yapılan hesaplama da TL'nin, döviz sepetine karşı reel olarak ağustos ayında yüzde 4.4, ocak-ağustos döneminde yüzde 16.1, son bir yılda ise yüzde 17.7 değer yitirdiğini gösteriyor. Türkiye ekonomisinde başlıca risk alanı olan cari açıkta bu yılki hızlı büyümenin, TL'deki değer kaybı sürecine rağmen yaşandığı dikkati çekiyor. Ancak kurlardaki yükseliş-TL'deki değer kaybının hızlanmasının, hızlı ithalat artışı ve cari açıktaki büyümeyi baskılaması beklenirken, ağustostan itibaren enflasyonu yukarı çekmeye başladığı görülüyor. TL'nin değeri 8 yıl önceye döndü Reel kur endekslerinin değerinin, baz yılı olan 2003'e çok yaklaştığı, TL'nin dövizlere karşı değerliliğini önemli ölçüde yitirdiği görülüyor. 2003 temel yıllı endeksin anılan yıl 100 kabul edilen değerinin, arada çok yüksek düzeyleri gördükten sonra bu yıl ağustos ayı itibariyle 104.5 dolayına inmesi TL'nin 2003'e göre yüzde 4.3 değerli olduğu anlamına geliyor. Alt endeksler ise ağustos itibariyle TL'nin gelişmekte olan ülke paralarına karşı değerinin 2003'tekinin yüzde 12.9 altına inerken, gelişmiş ülkelere göre ise hala yüzde 11.9 değerli olduğuna işaret ediyor. ÜFE bazlı endeks baz alındığında ise TL'de 2003'e göre değerliliğin ağustos itibariyle yüzde 2.3'e kadar gerilediği görülüyor. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 36 Reel Efektif Döviz Kuru (2003=100) TÜFE BAZLI ENDEKS GENEL ÜFE BAZLI ENDEKS Gelişmekte ol. Gelişmiş Ülkeler ülkeler bazlı bazlı Ağustos 10 127,41 104,62 137,14 124,35 Eylül 10 129,05 106,45 138,67 124,53 Ekim 10 131,73 110,46 140,69 125,54 Kasım 10 131,71 110,35 140,72 124,75 Aralık 10 126,24 103,69 135,87 121,89 Ocak 11 121,94 99,66 131,50 118,74 Şubat 11 118,35 97,51 127,23 115,57 Mart 11 116,79 96,82 125,27 114,41 Nisan 11 119,24 99,61 127,53 115,59 Mayıs 11 118,19 98,50 126,51 112,41 Haziran 11 114,23 95,23 122,26 110,26 Temmuz 11 110,39 91,65 118,34 107,03 Ağustos 11 104,53 87,14 111,88 102,29 TL'nin değerindeki değişim (%) Ağustos -5,3 -4,9 -5,5 -4,4 Ocak-ağustos -17,2 -16,0 -17,7 -16,1 Son bir yıl -18,0 -16,7 -18,4 -17,7 2003'e göre 4,5 -12,9 11,9 2,3 TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 37 Osman AROLAT… Doğru yere odaklanmak Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, EMD'nin sohbet toplantısına katılıp bakanlığının yeni yapılanması ve çalışmaları hakkında bilgi verip soruları yanıtladı. Bakanın konuşmasında altını çizdiği iki konu bana göre doğru yere odaklandığını gösteriyordu. Bunlardan biri ülkemizin en önemli zenginliğinin yer üstündeki toplum insan yapımız olduğu saptamasıydı. Diğeri, üretimin ve ekonomik istikrarın vazgeçilmezliğiydi. O nedenle doğru yere odaklanmanın öneminin altını ben de bir kez daha çizmek istedim. NOT:İsmini ve iletişim bilgisini vermeden eleştiri yapan okuruma yanıt: Bakanın toplantısından döndüğüm de "isimsiz" bir e-mail ile karşılaştım. Bir Kalkınma Ajansı yetkilisi olduğu izlenimi veren kişi, benim dünkü yazımda Kalkınma Ajansı konusundaki eleştirimin "Kulaktan dolma bilgilere" dayandığını, bir KOBI yöneticisinden duymuşsam haksızlık ettiğimi söylüyordu. Adını ve ulaşım bilgisini vermediği için kendisine buradan yanıt vermek zorunda kaldım. Bakan da benzeri eleştiriler yapıyor. Kalkınma Bakanlığı üç saatlik Ekonomik Kurul toplantısındaki tartışmadan sonra, olumsuzlukları giderici değişiklik çalışmalarına başlamış durumda. İsterseniz bana yaptığınız eleştirilerin benzerini onlara da yapın. 'İyi bir adım ve başka beklentiler" başlıklı dünkü yazımda Bilim Sanayi ve Teknoloji bakanlığının OSB'lerde yatırımcılara "Bedelsiz arsa" tahsisinin iyi bir adım olduğunu belirtip, kalkınma ajansları, Kobi'lerin Kredi Garanti Fonundan yeterince yararlanamamaları, teşvikte 4'lü katagoride illerin itirazları gibi konularda bazı eksikliklerden söz etmiştim. O nedenle Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin davetiyle dün sabah sohbete katılıp bakanlığının yeni yapısı ve çalışmalarını anlatacak Nihat Ergün'ün toplantısına gittim konuşması öncesi, kahvaltı sırasında yazımda yer alan uyarı ve eleştirileri ona da ilettim. Ergün, Kalkınma Ajansı konusunu Ekonomik kurulda uzun uzun tartıştıklarını, uygulamada istenen verimin alınamadığı için Kalkınma Bakanlığının sistemde revizyon çalışması yapacaklarını, söyledi. Her yıl bölgelerde bir kent valisinin başkanlığının da bazı yerlerde sorunlar yarattığını kabul etti. Yeni Teşvik sistemiyle ilgili çalışmaların sürdüğünü, şikayetlerin de gözden geçirildiğini, yıl başına kadar bölgeler sisteminin değişmeyeceği ama yenilenmeye gidileceğini belirtti. Teşvik'te bugünkü uygulamanın 2002 yılı illerin gelişmişlik verilerine göre düzenlenmiş olduğunu, şimdi elde yeni TÜİK verileri bulunduğunu, buna göre değişimlere gidebileceklerini söyledi. Kredi Garanti Fonu uygulamasında çoklu bir yapılaşma olmasının sistemin yeterince iyi işlemesini engellediğini, yeni dönemde yeni önlemlerle bürokratik yapıyı azaltmayı amaçladıklarını daha çok KOBİ'nin sistemden yararlanacağı yolların bulunacağının altını çizdi. Bakan Ergün sohbet sırasında da hem bakanlığının yeni yapısı, çalışma alanları ile ilgili bilgiler verdi. Hem eleştirilere konu olan TÜBA, Tübitak düzenlemelerindeki tutumlarını anlattı. Hem de çok net ve özel bir şekilde 2023'e hedefler koyan bir ülke olarak "Siyasi istikrarlı ülkelerde ekonomik istikrar istikrarın olması gerektiğini bilerek, Türkiye hedeflerine sanayiyi koyarak ulaşacaktır. Ama sadece üreterek değil, ileri teknolojik ürünleri yüzde 5'ten yüzde 20'ye çıkararak, Ar-Ge payını binde 8'den yüzde 2'ye ulaştırarak bunu yapabileceğimizi bilmeliyiz" değerlendirmesini yaptı. Ergün, Tübitak'ta teknolojiyi geliştirmek ve sanayinin hizmetine daha çok sunmak için yeni düzenlemelere gitme kararında olduklarını TÜBA'da ise temel bilimlerdeki araştırmaları gerçekleştirmeye dönük düzenleme yapma kararında olduklarını söyledi. Üye seçiminde tek kriterin ideolojik yaklaşımlar, sağcı solcu nitelemeleri değil, sadece ve sadece ölçülebilir uluslar arası başarı olacağını açıkladı. Tübitak ve TÜBA'da özgürlük esaslı bir ortamı amaçladıklarını ifade etti. YÖK, Hükümet ve TÜBA'dan üçte bir kontenjanlarında da kriterin bu bilimsel ölçüte dayanacağını söyledi. Ayrıca her yıl yurt dışındaki bilim adamlarını davet ederek onlarla toplantılar yapacaklarını, bazı projelerine de destek vereceklerini açıkladı. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61 TURKISH YATIRIM GÜNLÜK HABER BÜLTENİ 08.09.11 38 Türkiye'nin zenginliğinin yer altında değil, yer üstünde toplum içinde, insanımızda olduğunu unutmadan birlikte, kimseyi dışlamadan üretime katkılarını sağlayacak çalışmalar yapmamız gerektiğini ifade etti. Zorlukları aşmada bunun önemini belirtti. Suriye , İsrail ilişkilerinden teşviklere, yerli otomobil üretiminden yarı zamanlı çalışma ve kıdem tazminatına çeşitli konularda kendisine yöneltilen sorulara yanıt verdi. Ergün'ün sohbetinde "Üretimi esas alan bir ülke olma gereği" ve "bunun için en büyük değerimizin insanımız olduğunu unutmadan, dışlayıcı değil birleştirici politikalar üretmekten geçtiğini" israrla söylemesi "doğru yere odaklandığını" gösteriyor. TURKISH YATIRIM ARAŞTIRMA BÖLÜMÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR +90 212 315 10 71 +90 212 315 10 61