T K ONJONKTÜR ÜSĠAD D E Ğ E R L E N D Ġ R M E SAYI 25 Temmuz 2009 Genel Değerlendirme Dış Ekonomik Gelişmeler Büyüme ve İstihdam Enflasyon ve Para Politikası Kamu Maliyesi Ödemeler Dengesi Tahmin ve Beklentiler sayfa 1-12 Tablolar Üretim ve Fiyatlar Sektörel Üretim Finansal Piyasalar Ödemeler Dengesi Merkezi Bütçe Parasal Gelişmeler Milli Gelir İşgücü Piyasası Mikroekonomik Göstergeler sayfa 13-20 Grafikler Uluslararası Göstergeler Milli Gelir Sanayi Üretimi İmalât Sanayi İşgücü Piyasası Bütçe Gelişmeleri Cari İşlemler Dengesi Parasal Gelişmeler Para Politikaları Dış Ticaret sayfa 21-29 2008-2009 Yılı Senaryoları sayfa 30 TÜSĠAD KONJONKTÜR DEĞERLENDĠRME www.tusiad.org adresinde sunulmaktadır. Genel Değerlendirme Ekonomik daralmanın hızı tek başına küresel krize bağlanamaz. 2009’un ilk çeyreğinde %13.8 ile rekor düzeyde küçülen GSYH aynı zamanda Türkiye’nin teknik olarak resesyona girdiğini gösteriyor. Beklentilerin çok üstünde olan bu küçülme, 2001 yılında yaşanan %9.8’lik daralmayı aşıyor. Ancak, daralmanın bu denli şiddetli olması, sorunun tek başına küresel krize bağlanamayacağını gösteriyor. Türkiye ekonomisinin, küresel kriz öncesinde girmiş olduğu yavaşlama eğilimi, dış talep ve dış finansman olanaklarının süratle azalması nedeniyle hızlanmış, krizin yönetiminde ortaya çıkan politika hataları nedeniyle, etki daha da ağırlaşmıştır. Kriz yönetiminde yapılan hatalar, küresel krizin etkisini artırmıştır. Türkiye’nin bu krizi diğer ülkelere kıyasla daha hafif biçimde atlatması mümkündü. Ancak, sürecin en başından itibaren, krizin derinliği, uzunluğu, krizle mücadele yöntemleri ve krizden çıkış stratejileri hakkında güven uyandıran bir yol haritası ortaya konulamamıştır. Küçülmenin yaşanmasının kaçınılmaz olduğu görülmekle birlikte toplumun tümünü kapsayacak bir kriz yönetim planı uygulamaya konulamamış olması, krizle mücadelenin toplumsal değil, bireysel yapılması sonucunu doğurarak daralmanın şiddetini arttırmıştır. Öncelikli olarak belirsizlikler ortadan kaldırılmalı, güven ortamı tesis edilmelidir. Büyüme rakamları, ekonomi politikalarının güvenilir olmasının önemini bir kez daha teyit etmiştir. Rekor düzeydeki küçülme rakamlarından çıkartılacak ders açıktır: izlenmekte olan ekonomi politikalarına güven duyulması ve geleceğin öngörülebilir olması, ekonomik performansın vazgeçilmez bir koşuludur. Bu gerekli koşulun sağlanamadığı durumda, güvensizlik ve belirsizliğin neden olduğu üretim kaybının verilecek teşvikler ile telafisi mümkün olmamaktadır. 1929 Büyük Bunalımdan sonra dünyanın karşı karşıya kaldığı bu en büyük ekonomik krizin içerdiği çok sayıda risk ve belirsizlik ekonomide bir korunma kalkanı ihtiyacı doğurmuştur. Bu işlevi görebilecek olan IMF anlaşması yapılmadığı gibi kriz karşısında doğru hedeflenmiş, kapsamlı ve net bir politika da uygulanmamıştır. Alınan önlemlerin bölük pörçük ve dağınık olması, ekonominin karşı karşıya olduğu risklere ilişkin belirsizlikleri önemli ölçüde artırmıştır. Ġyi bir tasarıma sahip olduğu takdirde belirsizliği azaltabilecek olan Orta Vadeli Mali Çerçeve’nin ve Orta Vadeli Program’ın da Mayıs’tan itibaren beklenmesine rağmen hala açıklanmamış olması, ekonomiyi çok önemli bir araçtan daha mahrum bırakmaktadır. 2009’un ilk çeyreğinde düşük gerçekleşmiş olan büyüme hızının önümüzdeki çeyreklerde artabilmesi için, geleceğe ilişkin belirsizliklerin ortadan kaldırarak güven ortamının tesis edilmesine olanak tanıyacak adımların bir an önce atılması elzemdir. I. Dış Ekonomik Gelişmeler 2008 yılı son ve 2009 yılı ilk çeyreklerinde fırtınaya dönüşen küresel kriz artık etkisini kaybetmektedir. Nisan 2009 tarihli Konjonktür Değerlendirme’nin ele aldığı ilk çeyrekte reel sektörden ve mali piyasalardan olumsuz veriler gelmeye devam etmekteydi. Bu tarihten sonra ise yüksek frekanslı verilerde biraz da olsa olumlu gelişmeler başlamıştır. TÜSĠAD KONJONKTÜR DEĞERLENDĠRME 2008 yılı son çeyrek ve bu senenin ilk çeyreğine göre iyileşmeye işaret eden bu veriler en kötünün artık geride kaldığını düşündürtse de, toparlanmanın şekli ve süresi konusundaki belirsizlikleri ortadan kaldıramamaktadır. Tahminlerini olumluya doğru revize eden IMF, en kötünün geride kaldığını belirtmektedir. IMF‟nin World Economic Outlook raporunun Temmuz tarihli güncellemesinde, son iki çeyrekte bir önceki çeyreğe göre %6‟nın üzerinde küçülen küresel ekonomi 2009 yılı ikinci çeyrekten itibaren yeniden büyümeye geçecektir. Bu büyüme gelişmekte olan ekonomiler tarafından sürüklenirken, gelişmiş ülkelerin GSYH‟leri ikinci çeyrekte de küçülecektir. Gelişmiş ülkeler %1‟in üzerine büyümeye ancak 2010 yılın ikinci çeyreğinde ulaşacaklar. Yıllık olarak ise 2009 yılı büyüme tahminlerini değiştirmeyen IMF, 2010 tahminlerini 0.6 puan yukarı revize ederek %2.5‟e yükseltmiştir. düzeye 9 Mart 2009‟da ulaşmıştır. Fakat sonradan gelen toparlanmayla 2 Haziran tarihi itibariyle, 9 Mart düzeyine göre, %48.9 oranında yükselmiştir. 2008 Ekim sonu dibi gören gelişmekte olan ekonomilerin borsaları ise sonraki dönemde toparlanmış ve Haziran başında %79.4 oranında değer kazanmıştır. Mali ve parasal desteklerle gelen bu toparlanmanın sürdürülebilirliliği önem kazanmaktadır. İkinci çeyrek büyüme rakamlarını açıklayan Çin‟de GSYH %7.9 oranında büyümüştür. Birinci çeyrek rakamlarına göre çok daha iyi olan bu büyüme, Asya bölgesindeki diğer ülke CDS, LIBOR faizleri ve VIX ekonomileri üzerinde de olumlu oynaklık endeksi de 2008 etkiler yaratmaktadır. Nitekim Eylül öncesi seviyelere Kore‟nin ikinci çeyrek rakamı, dönmüĢtür. güçlü bir düzelmeye işaret etmektedir. Mali piyasaların nabzını yansıtan diğer göstergelerde de G-20 üyesi olan gelişmiş ve toparlanmalar yaşanmaktadır. gelişmekte olan ülkelerde krize Lehman Brothers bankasının karşı kararlı bir biçimde batmasıyla başlayan likidite uygulanan gevşek para ve maliye sıkıntısı borçlanma politikaları, son 80 yılın bu en maliyetlerinin yükselmesine büyük krizinin 1929 Büyük neden olmuştur. Bankanın Buhranı‟na dönüşmesini batmasından sonra finansal şimdilik engellemiş gibi piyasalara egemen olan gözükmektedir. Bu minimum risk stratejisi likidite toparlanmanın bundan sonra sıkıntısına neden olmuş, devam edebilmesi, büyüme faizlerin ve risk primlerinin sürecinin “W” şeklinde yükselmesine yol açmıştı. Fakat olmaması, bir diğer ifadeyle, 2009 yılı ikinci çeyreğinden toparlanmanın ardından yeni bir itibaren risk iştahının yeniden daralma sürecinin yaşanması artmasıyla faizler, oynaklık ve için, etkili politika tavrının CDS fiyatları düşmeye devam etmesi gerekmektedir. başlamıştır. Önce mali piyasalar, ardından reel sektör Eylül Mali piyasaların ardından, reel 2008 öncesi seviyelere sektör verilerinde de toparlanma ulaĢmıĢtır. gözükmektedir. Son 3-4 ay boyunca önceki aya göre Ekonomideki sorunlara reel yükselen göstergeler 2008 yılı sektörden önce tepki veren mali Eylül ve Ekim düzeylerine piyasalar 2009 yılı Mart ayından ulaşmıştır. Bu veriler krizin hız itibaren istikrarlı bir şekilde kestiği anlamına gelse de, geçen yükselmektedir. MSCI küresel senenin aynı dönemine göre ve gelişmekte olan ülke yine de daralmanın sürmekte endekslerine baktığımızda, olduğunu göstermektedir. dünya mali sektörü en düşük 2 II. Büyüme ve Ġstihdam 2009 yılı ilk çeyreğinde %13.8 oranında daralan Türkiye ekonomisi teknik olarak resesyona girmiĢtir. Küresel krizin etkisini yansıtan ilk çeyrek büyüme rakamı krizin Türkiye‟yi derinden etkilediğini göstermektedir. Çeyreklik TÜSĠAD KONJONKTÜR DEĞERLENDĠRME verilerin yayımlandığı 1987 yılından günümüze en büyük yıllık daralmalar %9.6 ile 1994 yılının ikinci çeyreğinde ve %9.9 ile Türkiye tarihinin en ağır krizine denk gelen 2001 yılının son çeyreğinde yaşanmıştır. Stok erimesi küçülmeyi daha da Ģiddetli hale gelmiĢtir. Genel olarak büyümenin öncü göstergesi olarak algılayabileceğimiz yatırım harcamaları 2008 yılı ikinci çeyrekten itibaren azalmaya Mevsimsellikten arındırılmıĢ başlamıştır. Her geçen çeyrek verilere göre ise en büyük daha da fazla küçülen yatırımlar, küçülme 2008’in son önceki senenin son çeyreğinde çeyreğinde yaĢanmıĢtır. %23.5 ve 2009 yılı ilk çeyrekte %35.8 oranında azalmıştır. Özel Küresel krizin etkisi haricinde, sektördeki daralmayla birlikte ilk ilk çeyrek küçülme rakamını çeyrekte %9.2 azalan hanehalkı etkileyen bir diğer faktör 2008 tüketimiyle %13.8‟lik toplam yılı ilk çeyrek büyümesi küçülmenin 14.9 puanın olmuştur. Bir sene önce ilk oluşturmuştur. Eriyen stokların çeyrekte %7.3 büyüyen etkisini de hesaba aldığımızda, ekonomi aynı zamanda reel özel sektörün ilk çeyrekte bazda en yüksek değerine toplam büyümeye katkısı -22 ulaşmıştır. Mevsimsellikten puan olmaktadır. arındırılmış olarak baktığımızda 2008 yılı ikinci çeyrekten Büyümeye pozitif katkı itibaren küçülme eğiliminde devlet harcamaları, kamu olan ekonomi, yılın son yatırımları ve net ihracattan çeyreğinde bir önceki çeyreğe sağlanmıĢtır. göre %4.6 oranında daralmıştır.1 Buna karşın, 2009 yılı ilk Devlet harcamalarının ve kamu çeyreğinde bir önceki çeyreğe yatırımlarının katkısı 1.2 puan göre %3.9 oranında küçülen ile sınırlı kalırken, en önemli ekonomi aynı zamanda pozitif katkı net ihracattan İç talebin daralmanın hız kestiğini sağlanmıştır. azalmasıyla ithalat düşüş hızı göstermektedir. Küçülme çok üzerinde hızında yavaşlama olsa da, ihracatın gerçekleşmiştir. Ekonominin mevsimsellikten arındırılmış olarak dört çeyrek arka arkaya normal devresinde negatif veya daralan ekonomi 2006 yılı sınırlı pozitif katkı sağlayan net ilk çeyrekteki düzeylerine gerilemiş ihracatın büyümeye katkısı 7.1 puan ile bulunmaktadır. genel büyümenin daha da büyük olmasını engellemiştir. Mevsimsellikten arındırma X12 Arima yöntemi ile yapılmıştır. 1 İç talebin azalması ve stokların birikmesiyle doğrudan bağlantılı olan imalat sanayi ve ticaret ilk çeyrekte sırasıyla %18.5 ve %25.4 oranında azalmıştır. Bu iki kalemin genel %13.8‟lik küçülmenin 8.4 puanını sağlamıştır. Ekonomik krize rağmen istikrarlı şekilde büyüyen mali sektör ise ilk çeyrekte %10.9 oranında artarak genel büyümeye olumlu katkı sağlayan en önemli kalem olmuştur. Ġkinci çeyrek GSYH verisi içinde imalat sanayinin ve stokların olumsuz etkisi sınırlı olacaktır. Merkez Bankası anketlerine göre 2009 yılının ilk çeyreğinde 100 değerinin altında olan mamul mal stoku yayılma endeksi, ikinci çeyrekteki üç ayda 100‟ün üzerinde 2 seyretmiştir. Vergi indirimini değerlendiren hanehalkının tüketiminde böylece ikinci çeyrekte bir canlanma yaşanmıştır. Stokların eritilmesiyle birlikte imalat sanayi endeksi de önceki çeyreğe göre artmıştır. Yıllık olarak ise ilk çeyrekte %22 azalan endeksin küçülme hızı Nisan ve Mayıs aylarında sırasıyla %18.5 ve %17.4‟e gerilemiştir. Stok ve imalat endeksi verilerini dikkate alınca ikinci çeyrekteki daralmanın ilk çeyreğe göre çok daha sınırlı olacağı tahmin edilmektedir. Geçici vergi indirimine dayanan bu canlanmanın devam etmesi Ġktisadi faaliyet kollarına göre GSYH’ye baktığımızda, küçülmenin baĢını imalat sanayi ve ticaretteki daralmanın çektiğini 2 Yayılma endeksinin artışı stok azalışına, azalışı stok artışına işaret görmekteyiz. 3 etmektedir. TÜSĠAD KONJONKTÜR DEĞERLENDĠRME ise hem hükümetin bundan sonra uygulayacağı politikalara hem de küresel konjonktürün gidişatına bağlı olacaktır. Ekonomik daralmayla birlikte artan iĢsizlik hızlanarak devam etmektedir. İlk çeyrek işsizlik düzeyini kapsayan Şubat ayı işsizlik oranı %16.1‟e vararak önceki çeyrekteki değeri aşmış ve yeni bir rekora ulaşmıştır. Tarımdışı işsizlik oranı ise %19.8‟e ulaşmıştır. Bu veriler, Şubat ayı itibariyle şehirlerdeki her beş kişiden birisinin işsiz olduğu anlamına gelmektedir. ŞubatMart-Nisan aylarını kapsayan işsizlik oranı ise önceki döneme göre 0.3 puan azalarak %15.8‟e gerilemiştir. Aynı şekilde azalan tarımdışı işsizlik oranı ise %18.9‟a gerilemiştir. İlk bakışta olumlu sayılabilecek bu azalma tamamen mevsimsel etkiden kaynaklanmaktadır. Mevsimsel etki kaldırıldığında, işsizliğin Mart ayında da arttığı görülmektedir. Tarım sektöründe yaratılan istihdam azalmaktadır. Tarım sektörünün mevsimsel etkisi ve olumlu hava şartları yılın ilk çeyreğindeki genel işsizliğe aşağı yönde katkı sağlamıştır. Diğer sektörlerin 2008 yılı sonundan itibaren istikrarlı şekilde istihdam kaybederken, tarım sektöründe 2008 yılı Ağustos ayından itibaren istihdam artışı yaşanmaktadır. Fakat EkimŞubat döneminde her ay 200 binin üzerinde istihdam yaratan tarımda, Mart ayında sadece 74 azalması arz yönlü verimliliği bin kişilik iş olanağı arttırıcı baskı yapmıştı. Şimdiki oluşturulmuştur. kriz sürecinde devalüasyonun yaşanmaması ve üretimin daha TarımdıĢı sektörlerde keskin azalması sanayi istihdam kaybı hızlanarak sektöründeki verimliliği artmaktadır. olumsuz etkilemektedir. Sanayide çalışan kişi başına İnşaat sektöründe Temmuz üretim kaybı 2001 krizinde 2008‟de, sanayi sektöründe ise %4‟ün altında olmuşken, 2008 Kasım 2008‟den itibaren yılı üçüncü çeyrekten itibaren başlayan istihdam kaybı Mart başlayan verimlilik kaybı 2008 2009‟a kadar hızlanarak devam yılı son çeyrekte %10.1 ve 2009 etmiştir. 2009 yılına kadar her yılı ilk çeyreğinde %15.6 yeni istihdam yaratma düzeyinde gerçekleşmiştir. konusunda başarılı olan hizmet Ekonomideki küçülmenin sektörü sayesinde genel devam etmesi durumunda tarımdışı istihdam artmaya verimlilik düşüşü istihdam devam etmiştir. Fakat Ocak artışını sınırlayacaktır. 2009‟dan itibaren hizmet Ekonomik canlanma sektöründe yaratılan yeni başladıktan sonra, verimliliğin istihdamın azalması ve diğer eski seviyelerine vakit alacak ve sektörlerdeki istihdam bu verimlilik artışı sağlanmadan kayıplarının artması tarımdışının kuvvetli bir istihdam artışı net olarak istihdam görülmeyecektir. kaybetmesine neden olmaktadır. Mart ayı itibariyle hizmetler sektöründe yaratılan 134 bin kişilik istihdama karşı sanayi ve III. Enflasyon ve Para inşaat sektörlerinin sırasıyla 409 Politikası bin ve 39 bin istihdam kaybetmesi sonucu toplam Merkez Bankası kısa vadeli oranlarında yaptığı tarımdışı istihdam kaybı 315 faiz indirimlere Haziran ayında bine varmıştır. da devam etmiĢtir. Sanayi sektöründeki verimlilik oranlarında TCMB Para Politikası Kurulu yaĢanan keskin düĢüĢ (PPK), 14 Mayıs‟ta gecelik faiz 50 baz puan gelecek dönemlerde iĢsizlik oranlarını oranının daha da yüksek düşürdükten sonra Haziran olabileceğine iĢaret ayında da bu eğilimini sürdürüp politika faiz oranlarında 50 baz etmektedir. puanlık indirime giderek piyasa 2001 krizinde işsizliğin üretim beklentilerinin (25 baz puan) kaybıyla birlikte artması üzerinde bir düşüş verimliliğin keskin bir şekilde gerçekleştirmiştir. Böylece, azalmasını önlemişti. Ayrıca, Merkez Bankası borçlanma devalüasyon sonucunda reel faizlerini %9.25‟ten %8.75‟e, maaşların önemli derecede borç verme faizlerini ise 4 TÜSĠAD KONJONKTÜR DEĞERLENDĠRME %11.75‟ten indirmiştir. %11.25‟e piyasadaki yansımalarının belirsizliğini koruması sonucunda para politikasının 16 Haziran 2009‟da önümüzdeki dönemde de aşağı gerçekleştirilen PPK yönlü esnekliğinin koruması toplantısında ayrıca, likidite gerekebileceği yine Merkez önlemleri konusunda da temel Bankası‟nca altı çizilen fonlama aracı olan bir haftalık noktalardan biri olmuştur. repo işlemlerine ilave olarak üç Ekonomik verilerdeki aya kadar vadeli repo düzelmenin belirginleşmesi işlemlerinin de kullanılmasına halinde faiz indirimlerinin karar verilmiştir. yavaşlatılması veya indirimlere ara verilmesinin de gündeme 16 Haziran’da TCMB gelebileceği Banka tarafından tarafından yapılan belirtilmiştir. açıklamada önümüzdeki dönemde ekonomik verilere Bankası 16 bağlı olarak faiz kararlarının Merkez Temmuz’da gerçekleĢtirdiği yönünün belirleneceği toplantısında da faiz vurgulanmıĢtır. indirimlerine devam etmiĢtir. Merkez Bankası tarafından 16 Haziran‟daki faiz indiriminin Merkez Bankası Para Politikası 16 Temmuz„da ardından yapılan açıklamada, Kurulu toplantıyla son dönemde açıklanan gerçekleştirdiği birlikte gecelik faiz oranlarını ekonomik verilerin kısmi de beklentisine paralel olsa toparlanmayı işaret ettiği, piyasa olarak 50 baz puan fakat kredi piyasalarındaki düşürmüştür. Buna göre gecelik problemlerin halen sürmekte olması ve işsizliğin artış borçlanma faizleri %8.75‟ten eğilimini devam ettirmesi %8.25‟ye indirilirken gecelik nedeniyle ekonominin tam borç verme faizleri %11.25‟ten anlamda toparlanmasının uzun %10.75‟e indirilmiştir. Geç zaman alacağı vurgulanmıştır. likidite uygulaması çerçevesinde Merkez Bankası ayrıca Haziran Bankalararası Para Piyasasında ayında enflasyon rakamlarının saat 16:00-17:00 arası gecelik uygulanan Merkez yükselmesinin baz etkisi ve vadede vergi oranlarındaki ayarlamalar Bankası borçlanma faiz oranı nedeniyle gerçekleştiğini ve %4.75‟den %4.25‟e, borç verme bunların kalıcı olmayacağını faiz oranı da %14.25‟ten belirtip, önümüzdeki dönemde %13.75‟e indirilmiştir. Ayrıca piyasa işlemleri enflasyonun düşük seviyelerde açık bulunacağı görüşünü çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla korumuştur. gecelik ve bir haftalık vadelerde Küresel finans piyasalarında tanınan borçlanma imkanı faiz yaşanan sorunların tam olarak oranı ise % 10.25'ten % 9.75'e giderilememesi ve bunların iç indirildi. Yapılan son indirimle 5 birlikle Kasım 2008‟ten bugüne faizlerde 850 baz puanlık bir faiz indirimine gidilmiştir. Merkez Bankası‟nın son faiz indirimiyle yaptığı açıklamaya göre, Para Politikasında aşağı yönlü esnekliğin uzun bir süre daha korunacağı, iktisadi faaliyette belirgin bir toparlanma gerçekleşmediği sürece kısa vadede ölçülü faiz indirimlerine devam edileceği ve enflasyonun uzun bir süre düşük seviyede bulunacağı belirtilmiştir. Ayrıca, son dönemde yurtiçi talepte olumlu gelişmelerin yaşanmasına rağmen bu gelişmelerin gücü ve sürekliliği konusunda belirsizliğin devam ettiği üzerinde durulan diğer bir konu olmuştur. Haziran ayında gerçekleştirilen faiz indirimleri sonrası yapılan açıklamadan farklı olarak Temmuz ayında faiz indirimlerine ara verme veya yavaşlama gibi ibareler yer almamıştır. Son indirimle birlikte Türkiye diğer gelişmekte olan ülkeler arasında değerlendirildiğinde en düşük faiz oranına sahip ülkelerden biri konumuna gelmiştir. Haziran ayında bono piyasası faiz oranları üzerinde olası bir IMF anlaĢması ve Merkez Bankası faiz indirim kararı gibi etkenlerin rol oynadığı görüldü. Nisan ayı ile birlikte istikrarlı bir düşüş trendine giren gösterge tahvilin bileşik faizi bu düşüşü Mayıs ayı başına kadar sürdürmüş, Mayıs ayı ile birlikte faizler yükselmeye başlayıp bu yükseliş 8 Haziran‟da %13.11 ile TÜSĠAD KONJONKTÜR DEĞERLENDĠRME zirve yaparak 9 Nisan tarihinden bu yana gördüğü en yüksek değere ulaşmıştır. Haziran ayı süresince faiz oranlarının seyrinde olası bir IMF anlaşması haberi ve Merkez Bankasının faiz indirimi belirleyici rol oynamıştır. Haziran ayında gösterge tahvilin bileşik faizi %11.9-%13.2 bandında hareket etmiştir. IMF anlaşmasının Eylül‟de gerçekleşeceği veya anlaşmanın yapılmayacağı gibi haberlerin artmasıyla 8 Haziran‟da son iki ay içerisinde en yüksek seviyeye ulaşan gösterge tahvilin bileşik faizi, ilerleyen dönemde Merkez Bankası‟nın faiz indirim kararının da etkisiyle düşüş eğilimini tekrar yakalamıştır. Önümüzdeki dönemde olası bir IMF anlaşmasının gerçekleşmesinin yanısıra, küresel piyasalarda ve yurtiçi politik gündemde olumsuz bir gelişme yaşanmadığı sürece gösterge tahvilin bileşik faizi daha alt seviyeleri test edebilecektir. Olası bir IMF anlaĢmasının imzalanması ve yurt içi gündemde ciddi bir geliĢme yaĢanmaması TL’nin, Dolar ve Euro karĢısında güçlü ve istikrarlı bir seyir izlemesine neden olmuĢtur. Haziran ayında TCMB‟nin gösterge niteliğindeki USD/TL kuru 1.5200-1.5680 bandında hareket ederken, €/TL kuru 2.1350-2.1895 bandı içerisinde hareket etmiştir. Temmuz ayı ile birlikte TL hem Dolar hem de Euro karşısında dış piyasalardaki iyimser havanın etkisiyle diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi değer kazanmaya devam etmiştir. Haziran ayı ile Temmuz ayının ilk yarısında yurt içi gündemdeki gelişmelerden çok, olası bir IMF anlaşmasının gerçekleşmesi ve küresel piyasalardaki gelişmeler döviz kurlarının seyrini etkilemiştir. Hisse senetleri piyasaları Mart ayında baĢlayan yükseliĢ eğilimini Haziran ayında da korumuĢ olup yurtdıĢı piyasalardaki olumlu geliĢmeler bu yükseliĢte belirleyici rol oynamıĢtır. 20 Kasım 2008‟de 21,228‟lik seviyesi ile son 4 yıldaki en düşük seviyesine inen İMKB100 endeksi ilerleyen dönemde dış piyasalardaki gelişmelerin neticesine göre bir seyir izlemiş olup 2009 yılı Haziran ayı başında Kasım‟daki dip seviyesine göre yaklaşık %70 artış kaydedip 36,001 seviyesine gelirken endeks ay sonunda 36,949 düzeyinde gerçekleşmiştir. IMKB-100 endeksindeki yükseliş 2009 yılı Mart ayı ile başlamış olup 16 Temmuz itibariyle bu yükseliş trendi devam etmektedir. Yine Mart ayında 2009 yılı başına göre %62.21 ile dip seviyeye inen yabancı yatırımcıların sahiplik oranı o tarihten itibaren artarak Haziran ayı sonu itibariyle %65.81 seviyesinde gerçekleşmiştir. Temmuz ayı ile düĢüĢ yaĢanmıĢtır. birlikte 3 Temmuz 2009 itibariyle toplam mevduat hacmi 441.6 Milyar TL olarak gerçekleşirken Mayıs başıyla artışa geçen mevduat hacmi Haziran sonuna kadar yükselirken Temmuz ayı ilk haftasında bir miktar azalmıştır. TL cininden Mevduat 286.5 milyar seviyesinde gerçekleşmiş olup 2008 yılı sonuna göre %1.29 artarken, yabancı para cinsinden mevduatta ise artış %1.02 seviyesinde olup 102.7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2008 yılı Ekim ayından sonra düĢüĢe geçen toplan kredi hacmi Nisan ayına kadar düĢüĢ eğilimini korumuĢ olup daha sonra hafif bir toparlanma sürecine girmiĢtir. 3 Temmuz 2009 itibariyle toplam kredi hacmi 370.8 Milyar TL seviyesinde gerçekleşirken, Mayıs 2009 ile birlikte kredilerde 2008 sonuna göre değişimin düşüş hızı yavaşlamış, Haziran ayı başıyla pozitif olarak gerçekleşmiştir. 2008 yılı sonuna göre kredi hacmi %0.08 azalmıştır. Yine 3 Temmuz itibariyle TL cinsinden krediler 2008 yılı sonuna göre %1.96 artarak 269.5 milyar TL seviyesine ulaşırken, YP cinsinden verilen krediler %6.56 azalarak 67.5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Mayıs ayı baĢıyla az da olsa yükseliĢe geçen toplam Tüketici kredileri hacmi Mart bankacılık sektörü mevduat ayında 2009 yılı içinde en düşük hacmi artıĢını Haziran değerini gördükten sonra vergi sonuna kadar sürdürmüĢ, 6 TÜSĠAD KONJONKTÜR DEĞERLENDĠRME indirimlerinin de etkisiyle toparlanma eğilimine girmiş olup, 3 Temmuz 2009 itibariyle 2008 yılı sonuna göre %3.11 artış yaşanmıştır. Tüketici kredileri kalemlerinin 2008 yılı sonuna göre değişimi incelendiğinde konut kredileri %3.20, ihtiyaç kredileri %6.43 artarken taşıt kredileri %12.97 azalmıştır. 2008 Ekim sonundan itibaren düşüşe geçen konut kredilerindeki düşüş Ocak 2009 sonuna kadar devam etmiştir. Ocak ayından sonra da istikrarlı bir şekilde artmaya başlamıştır. Ocak ayı ile birlikte konut kredilerinin 4 haftalık hareketli ortalamasının değişimi hızlı bir şekilde yükselmiştir. 3 Temmuz itibariyle 4 haftalık hareketli ortalamalara göre değişim hızı konut kredilerinde bir önceki haftaya göre %0.3 olmuştur. Yine 2008 Ekim ayında 4 haftalık hareketli ortalama değişimi negatif olan ihtiyaç kredileri o dönemden itibaren azalarak küçülmüş, 2009 Mart ayı ile birlikte pozitif bir seyir izlemeye başlamıştır. Haziran ayında TÜFE rakamları piyasa beklentilerinin bir miktar üzerinde gerçekleĢmiĢtir. 2009 yılı Haziran ayında TÜFE endeksi bir önceki aya göre %0.11 artış kaydedip, piyasa beklentisi olan %0‟ın az miktarda üstünde gerçekleşmiştir. 2008 yılı Aralık ayına göre TÜFE‟de değişim %1.83 olurken yıllık bazda değişim (2008 yılı Haziran ayına göre) %5.73 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde beklentilerin az da olsa üstünde gerçekleşen enflasyonda ÖTV indirimlerinde yapılan indirimlerin geri alınması ve son dönemde petrol fiyatlarında yaşanan artışların belirgin rol oynadığı görülmüştür. Merkez Bankası‟nın yayınladığı aylık fiyat gelişmeleri raporuna göre de Haziran ayında mal grubu fiyatları aylık bazda %0.11 azalırken hizmet grubu fiyatları %0.74 artmıştır. Yıllık bazda bakıldığında ise mal grubu fiyatları değişimi %5.56‟ya yükselirken, hizmet grubu Taşıt kredilerinde 2008 Eylül ayı fiyatları değişimi %6.27‟e sonuyla başlayan düşüş Mart düşmüştür. 2009 sonuna doğru yavaşlamış Ana harcama grupları olup takip eden dönemde düşüş içerisinde Haziran ayında hızı azalarak devam etmiştir. aylık bazda en büyük Hükümetin Martta verdiği yükseliĢ %2.82 ile ulaĢtırma teşviklerle bu düşüş Haziran grubunda, yıllık bazda ise ayına kadar geçen sürede bir %11.65 ile çeĢitli mal ve nebze zayıflamıştır. 4 haftalık hizmetler kaleminde hareketli ortalamalar bazında gerçekleĢmiĢtir. bakıldığında Mart ayıyla dibi alt harcama (negatif) gören değişim hızı, TÜFE‟de daha sonra toparlanıp Haziran kategorileri incelendiğinde son ayında pozitif düzeyde vergi ayarlamaları ve petrol fiyatlarında yaşanan artışların da gerçekleşmiştir. etkisiyle ulaştırma fiyatlarındaki 7 artış TÜFE‟deki aylık yükselişi büyük ölçüde açıklamaktadır. Aylık bazda diğer alt harcama gruplarından haberleşmede %1.17, çeşitli mal ve hizmetlerde %0.98, eğlence ve kültürde %0.97, eğitimde %0.93, konutta %0.70, lokanta ve otellerde %0.38, alkollü içecekler ve tütünde %0.01 artış, ev eşyasında %0.06, giyim ve ayakkabıda %0.79, gıda ve alkolsüz içeceklerde %1.56 düşüş gerçekleşmiştir. Sağlık grubunda ise Mayıs ayına göre değişim gerçekleşmemiştir. Ana harcama gruplarından yıllık bazda en büyük yükseliş %11.65 ile çeşitli mal ve hizmetler grubunda daha sonrada sırasıyla %11.13 ile konutta, %9.68 ile gıda ve alkolsüz içeceklerde, %8.43 ile de lokanta ve otellerde gerçekleşmiştir. Üretici fiyatları endeksinde Haziran ayında bir önceki aya göre %0.94 artıĢ gerçekleĢmiĢtir. ÜFE‟de Haziran ayında aylık bazda %0.94, bir önceki yılın Aralık ayına göre %3.27 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre de %1.86‟lık düşüş gerçekleşmiştir. Fakat Haziran ayında yüksek baz yılı etkisi nedeniyle negatif olan yıllık ÜFE değişimi, geçen yılın Ağustos ayında düşen endeks nedeniyle 2009 yılı Ağustos ayında pozitif olarak geçekleşebilir. Ana kalemler bazında tarım grubu fiyatları bir önceki aya göre %1.69 artarken, sanayi sektöründeki aylık değişim TÜSĠAD KONJONKTÜR DEĞERLENDĠRME %0.77 olarak gerçekleşmiştir. Bu noktada sanayi sektöründeki fiyat artışı artan petrol fiyatlarından kaynaklanmıştır. Tarım sektörü endeksinde, bir önceki yılın aynı ayına göre %2.86 artış gerçekleşirken Sanayi sektörü endeksinde ise bir önceki yılın aynı ayına göre %2.90 düşüş gerçekleşmiştir. Haziran ayında çekirdek enflasyon verilerinden olan ÖKTG-H endeki ÖKTG-I endeksleri bir önceki aya göre artmış olsa da, bu endekslerde yıllık bazda gerilemeler devam etmektedir. İşlenmiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler, tütün ürünleri ve altını kapsamayan ÖKTG-H endeksi bir önceki aya göre %0.41 Sanayinin üç ana alt artarken, endeksin yıllık artış sektöründen olan imalat oranı 0.72 puan düşerek sanayi sektörü ve madencilik %2.31‟e gerilemiştir. ÖKTG-H ve taĢocakçılığı sektöründe endeksinden işlenmiş gıda aylık bazda artıĢ ürünleri çıkartılarak hesaplanan gerçekleĢirken, elektrik, gaz, ÖKTG-I endeksi aylık bazda su sektöründe düĢüĢ Haziran‟da %0.59 artmış olup, gerçekleĢmiĢtir. yıllık artış oranı da 0.19 puan düşerek %2.98‟e gerilemiştir. Haziran ayında imalat sanayi Mart ayında yürürlüğe konan sektöründe bir önceki aya göre vergi indirimlerinin bir kısmının %1.49, madencilik ve Haziran‟da geri alınmasına taşocakçılığı sektöründe ise rağmen çekirdek enflasyon %0.26 artış gerçekleşirken verilerindeki gerilemenin elektrik, gaz, su sektöründe %sürmesi iç talebin halen güçlü 7.80 düşüş gerçekleşmiştir. olmadığının açık göstergesidir. İmalat sanayinde bu dönemde petrol imalatı fiyatlarındaki yükseliş nedeniyle fiyat seviyesi artarken, yıllık bazda ise Mayıs IV. Kamu Maliyesi ayında %-5.00 olan seviyesinden Bütçe performansı hızla %-4.95‟e yükselmiştir. bozulmaktadır. Sanayinin tüm alt sektörleri incelendiğinde aylık bazda en Maliye Bakanlığı tarafından yüksek artış %15.25 ile kok açıklanan Ocak-Haziran 2009 kümülatif bütçe kömürü ve rafine edilmiş petrol dönemi uygulama sonuçlarına göre, ürünleri imalatı alt sektöründe gerçekleşirken en büyük düşüş merkezi yönetim bütçesi 23 ise %9.34 ile elektrik, gaz milyar 205 milyon TL açık üretimi ve dağıtımı alt vermiştir. Söz konusu kalemde, geçen yıl aynı döneme göre sektöründe gerçekleşmiştir. yaklaşık 13 katlık bir artış Çekirdek enflasyon kaydedilmiştir. Faiz dışı denge verilerinde Haziran’da bir ise, geçen yılın aynı dönemine önceki aya göre artıĢ yaĢansa göre azalarak 4 milyar 38 milyon da, yıllık bazda düĢüĢ TL olmuştur. Bütçe giderleri, eğilimi sürmektedir. geçen yılın aynı dönemine göre 8 %24.1‟lik artışla 124 milyar 831 milyon TL olmuştur. Bütçe gelirlerinde ise, bir önceki yıl aynı döneme göre, %0.9‟luk bir azalma ile 101 milyar 626 milyon TL düzeyinde kalınmıştır. Yılın ilk altı ayında elde edilen veriler, yılın tamamına ilişkin mali performans beklentilerini de olumsuz etkilemiştir. Zira, 2009 yılı için öngörülen bütçe açığı olan 10,398 milyar TL‟lik büyüklüğe, yılın daha ikinci ayında ulaşılmış; ve altıncı ayın sonunda söz konusu açık yılın tamamı için yapılmış olan tahminin iki katından fazla bir seviyeye ulaşmıştır. Nitekim Nisan ayında Katılım Öncesi Ekonomik Program‟da bütçe açığı tahmini 2009 yılı için öngörülen milli gelir tahminin %5‟i düzeyine çıkarılmıştır. Bütçe gelirlerinde geçen yılın aynı dönemine göre nominal olarak azalış yaşanırken, bütçe giderlerinde bir önceki yıla göre %24 düzeyi gibi önemli oranda bir artış yaşanması, bütçe dengesinin çarpıcı bir şekilde bozulmasına yol açmıştır. Vergi dıĢı gelirler, bütçe gelirlerindeki düĢüĢün Ģiddetini azaltmıĢtır. Özellikle vergi gelirlerinde, 2008 son çeyreğinden itibaren süregelen şiddetli azalma süreci devam etmiştir. Vergi gelirleri yılın ilk altı ayında, bir önceki yıla göre, %4.4 azalmayla 79 milyar 83 milyon düzeyini bulmuştur. Bir önceki yıla göre, Kurumlar Vergisi‟nde %7.6, ÖTV‟de %2.4, Harçlarda %11.7 TÜSĠAD KONJONKTÜR DEĞERLENDĠRME ve İthalde Alınan KDV‟de %25.2 oranında bir azalma meydana gelmiştir. Ancak, 2009 yılının başından bu yana düzenli olarak artış gösteren vergi dışı diğer gelirler kalemi, bütçe gelirlerinde bir önceki yıla göre çok keskin düşüşlerin yaşanmasını önlemiştir. Nitekim, bu vesileyle, toplam bütçe gelirlerindeki azalma geçen yılın aynı dönemine göre %0.9 düzeyinde kalmıştır. Bu azalışta, ÖTV ve İthalde Alınan KDV kalemlerinde yaşanan keskin düşüşler önemli rol oynamıştır. Harcamalarda görülen hızlı artıĢ cari transferlerdeki artıĢtan kaynaklanmaktadır. İlk altı ayın sonunda, faiz dışı harcamalarda gözlemlenen %22.2‟lik artışta en büyük katkı bu kalemden gelmiştir. Nitekim, bu dönemde cari transferler geçen yılın aynı dönemine göre %30.9 artarak 46 milyar 97 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Faiz giderlerine bakıldığında, program hedefleri ile uyumlu bir seyir izlenildiği görülmektedir. 2009 yılı ilk yarısında, faiz giderlerinde geçen yılın aynı dönemine göre %31.4‟lük bir artışla 27 milyar 242 milyon TL düzeyine ulaşılmıştır. Faiz dıĢı bütçe dengesi açık vermeye baĢlamıĢtır. Bu gelişmelere bağlı olarak, program tanımlı faiz dışı denge yılın başından bu yana hızla açık KDV indirimleri uygulamasının vermeye devam etmektedir. devam ettirilmesine karar verilmiştir. Böylelikle, örneğin, Bütçe dengelerindeki bu bilgisayar ve mobilya eğilimin devam etmesi halinde, ürünlerinde, %18‟den %8‟e hükümetin Nisan ayında KEP indirilmiş olan KDV oranının ile açıklamış olduğu revize bütçe ve otobüslerdeki %0‟lık ve açığı hedefinin, yılsonunda çekiciler, midibüsler, özel amaçlı aşılmasını muhtemeldir. taşıtlar, kamyonlardaki %1‟lik ÖTV oranı aynen korunmasına Bütçe açığının iç borçlanma ile karar verilmiştir. Buna karşılık, finanse edilmesi, mali piyasalar diğer ürünlerdeki indirimli üzerinde baskı yaratacak ve oranların kademeli olarak düşen faiz oranlarının yeniden yükseltilmesine karar verilmştir. yükselmesine neden Böylece Eylül ayı sonuna kadar olabilecektir. Diğer bir ifadeyle, beyaz eşyada %0‟a çekilmiş Türkiye bir kez daha borç ÖTV oranı %2‟ye; 1600 cc altı sürdürülebilirliği tartışmaları ile binek otomobillerde %18‟e karşı karşıya kalabilecektir. çekilmiş olan ÖTV oranının Maliye politikasında tutarlı %27‟ye; minibüslerde %2‟den 250 cm3 altındaki bir çerçeveye ihtiyaç %4‟e; motosikletlerde %11‟den bulunmaktadır. %16‟ya; yük taşımaya mahsus Ekonomideki gerilemeyi hafif üstü kapalı kasalı araçlarda yavaşlatmak amacıyla maliye %1‟den %3‟e; yükseltilmesine politikasında esnemeye gidilmiş, karar verilmiştir. ancak bozulmanın sınırlarının ve sonra nasıl telafi edileceğinin Haziran Ayı‟nda ise açıklanan açıklanmamış olması, uygulama Yeni Teşvik Paketi ile iç talebin performansını olumsuz uyarılmasına katkıda bulunacak ve istihdamı canlandıracak, etkilemiştir. önlemler alınmış, yatırımları 2009‟un ilk çeyreği itibariyle, teşvik etmek üzere sektörel ve sanayide brüt ücret-maaş bölgesel teşvik sistemi endeksinin bir önceki yılın aynı getirilmiştir. dönemine göre nominal olarak %4 azalmış olması, Bütçe açığı artmaya devam hanehalkının tüketim ederken ve yıl sonu hedeflerinin harcamalarını olumsuz tutturulma ihtimali azalırken, etkilemiştir. Tüketimi Orta Vadeli Mali Çerçeve ve canlandırmak üzere Nisan ve Orta Vadeli Mali Program‟ın Mayıs aylarında uygulamaya hala açıklanmamış olması, konan vergi indirimlerinin maliye politikası alanında olumlu etkileri görülmüştür. belirsizlik yaratmaktadır. Bakanlar Kurulu Kararı ile Temmuz ayında, hükümet kamu 30.09.2009 tarihine kadar vergi maliyesindeki bozulmanın bazı ürünlerde geçici ÖTV ve önüne geçmek üzere bir dizi 9 TÜSĠAD KONJONKTÜR DEĞERLENDĠRME gelir artırıcı önlem açıklamıştır. Bazı harçların artırılması, sigara ve akaryakıt gibi yaygın kullanımı olan tüketim mallarının vergilerinin yükseltilmesi, bazı KDV oranlarının artırılması, fındıkta yeni bir finansman modelinin getirilmesi gibi adımlar, vergi gelirlerindeki kayıpları telafi etmeyi amaçlamaktadır. Şubat aylarında yıllık olarak %43‟ün üzerinde azalan ithalat Şubat ayında 9.1 milyar dolara kadar gerilemiştir. Aynı dönemde sırasıyla %25.8 ve %13.8 oranında azalan ihracat ise 8.4 milyar dolara gerilemiştir. Böylece dış ticaret açığı Şubat ayında 0.6 milyar dolara gerileyerek 2001 yılı düzeylerine gerilemiştir. Fakat Mart, Nisan ve Mayıs aylarında ithalatın Ancak, ne Mart ve Nisan gerileme hızı sabitlenirken aylarındaki KDV ve ÖTV ihracatın düşüş hızı artmaya indirimlerinde ne de Temmuz devam etmiş ve dış ticaret açığı ayındaki gelir artırıcı önlemlerin, artarak Mayıs ayında 3.5 milyar bütüncül bir programın parçası dolara yükselmiştir. olarak uygulanmaması, ekonomi politikalarında belirsizlik Yılın ilk beş ayında ise toplam yaratmakta ve ciddi bir etkinlik ihracat yıllık bazda %30.8, sorununa yol açmaktadır. Bu ithalat ise %42.3 azalmış ve önlemlerin, net eylem ihracatın ithalatı karşılama oranı takvimleriyle desteklenmiş %66‟dan %79.1‟e yükselmiştir. kapsamlı bir program Sanayi üretimdeki düĢüĢ çerçevesinde kamuoyuna ithalatın hızla azalmasına yol sunulmuş olması durumunda, iç açmaktadır. talebin mali disiplin tartışmalarına yol açmaksızın Sanayi sektörü girdilerini desteklenmesi mümkün oluşturan ara malı ithalatı Ocak olacaktı. Böylece, hem ayından itibaren her ay yıllık içerideki, hem de dışarıdaki olarak %40‟ın üzerinde ekonomik karar alıcılara, orta gerilemektedir. Bundan önceki vadede ekonomik gidişatın krizlere baktığımızda, en hızlı tekrar olumluya döneceğine dair gerilemenin görüldüğü 1994 güven verilebilecekti. yılında ara malı ithalatının Mayıs ayında %39.7 oranında Mayıs ayında ise %49.1 oranında gerilediği dikkati çekmektedir. V. Ödemeler Dengesi İthalat içinde %11 paya sahip ġubat 2009’da bir milyar tüketim malları ithalatı ise ilk doların altına gerileyen dıĢ çeyrekte %31 oranında ticaret açığı yeniden azaldıktan sonra, Nisan ve açılmaya baĢlamıĢtır. Mayıs aylarında %18.7 oranında azalmıştır. Mayıs ayında araba Temmuz 2008‟de ilk defa aylık ithalatında yaşanan %20.7‟lik olarak 20 milyar doların üzerine artış toplam tüketim malları çıkan ithalat müteakip aylarda ithalatının düşüşünü azalmıştır. Özellikle Ocak ve sınırlamıştır. 10 Ana metal ve otomotiv sektörü ihracatındaki azalma kuvvetlidir. Mayıs ayı itibariyle ihracat düşüş hızı artarak %41‟e çıkmıştır. Böylece, yılın ilk beş ayında ihracat geçen senenin aynı dönemine göre %30.8 daralmıştır. Nisan ve Mayıs ayını kapsayan dönemde ise ihracat %37.4 oranında azalmıştır. Bu düşüşün %44‟ü bu dönem içinde %49.1 ve %53 oranında azalan ana metal ve otomotiv sektör ihracatından kaynaklanmıştır. Enerji ithalatı hariç tutulduğunda cari iĢlemler dengesi artıya geçmiĢtir. Toplam ithalat içinde %15‟in üzerinde paya sahip olan petrol ve doğal gaz fiyatlarında yaşanan düşüş ithalat faturasını azaltmıştır. Fiyat etkisi ve talep düşüşü nedeniyle petrol ve doğal gaz ithalat faturası ilk beş ayda %52 oranında azalmıştır. Diğer ithalat kalemlerindeki düşüş ise %40.5 olmuştur. Mayıs ayı itibariyle 23.8 milyar dolar olan 12 aylık kümülatif cari açık petrol ve doğal gaz ithalatını hariç tuttuğumuzda 0.4 milyar dolar fazlaya dönüşmektedir. Cari iĢlemler dengesi 2006 yılı öncesi seviyelere gerilemiĢtir. 2008 yılı sonunda 41.5 milyar dolar olan cari açık, Mayıs ayı itibariyle 23.8 milyar dolar düzeyine gerilemiştir. Cari açık Şubat ayında aylık bazda, TÜSĠAD KONJONKTÜR DEĞERLENDĠRME Merkez Bankası tarafından 343 milyon dolar fazladan 230 milyon dolar açığa revize edilmesi rağmen, son üç buçuk yılın en düşük açığı olarak kayıtlara geçmiştir. Mart ayı ile birlikte mevsimsel etkilerle artmaya başlayan açık, geçen senenin aynı aylarına göre çok düşük kalmıştır. Böylece, yılın ilk beş ayında cari açık, geçen senenin aynı dönemine göre %79.5 azalarak 4.6 milyar dolar düzeyinde olmuştur. Ağustos-Mayıs aylarını kapsayan 10 aylık dönemde aylık bazda sadece 3 ay yabancıların hisse senedi alımı artmıştır. Bu aylardan ikisi Nisan ve Mayıs ayları olmuştur. yabancıların Mayıs ayında DİBS alımına başlaması portföy girişinin artmasına katkıda bulunmuştur. DıĢ borç geri çevirme oranları beklentilerin üzerinde olmuĢtur. Piyasalardaki yavaşlama dış Cari açığın azalmasıyla finansman talebini zayıflatırken, birlikte dıĢ finansman baskısı küresel kriz dış borçlanmanın maliyetini yükseltmiştir. Böylece da azalmaktadır. %100‟ün altında borç çeviren Cari açığın azalması, dış özel sektör Ekim-Mayıs finansman ihtiyacını da döneminde borç yükünü 15.7 azaltmaktadır. Kriz öncesinde milyar dolar hafifletmiştir. Yılın 12 aylık kümülatif temelde 58 ilk beş ayına bakacak olursak, milyar dolara ulaşan sermaye bankacılık sektörü uzun vadeli girişleri, Mayıs 2009‟da 12 borçlarının %46.9‟unu geri milyar dolara gerilemiştir. çevirirken, reel sektörde bu oran %69.4 düzeylerindedir. Ticari Sermaye girişlerinin kesilmesine kredilerde ise, krizin etkilediği rağmen, düzelen cari açık ve net ilk aylar olan Ekim ve Kasım hata ve noksan kaleminde aylarında sırasıyla %75.9 ve görülen sermaye girişi, uluslar %74.5 olan geri çevirme oranı, arası rezervlerdeki erimenin 2.5 sonradan %90‟ların üzerine milyar dolar ile sınırlı kalmasını yükselmiştir. Yılın ilk beş aylık mümkün kılmıştır. döneminde ise geri çevirme oranı %94.1 düzeyine Artan cari açıkla birlikte 12 aylık gerçekleşmiştir. kümülatif olarak 2008 yılı Eylül ayında 54.8 milyar dolar Net hata ve noksan en düzeyine ulaşmış olan borç önemli dıĢ finansman yaratan işlemler müteakip kaynağı haline gelmiĢtir. aylardan gelen geri ödemelerle Mayıs 2009 itibariyle 4.2 milyar Krizden önceki 10 aylık dolara kadar gerilemiştir. dönemde 9.9 milyar dolar olan net hata ve noksan kalemi Mart ayından itibaren krizden sonraki dönemde 18.3 borsalardaki düşüşün tersine milyar dolara yükselmiştir. dönmesi, hisse senedi ve DİBS piyasalarını yabancı yatırımcılar Krizle birlikte yabancıların için cazip hale gelmiştir. doğrudan yatırımları kısması ve 11 DİBS piyasasından çıkışı büyük ölçüde net hata ve noksan kalemi tarafından telafi edilmiştir. Ekim-Mayıs döneminde 18.3 milyar dolara ulaşan bu kalemin kaynağı her ne kadar net olarak bilinmiyor olsa da, dışarıdan borçlanma baskısını azaltarak borçların azalmasına katkıda bulunmuştur. VI. Tahmin ve Beklentiler Temel makroekonomik büyüklüklere iliĢkin yapılan tahminler aĢağı doğru revize edilmektedir. Avrupa Birliği ile yürütülen müzakere sürecinin bir parçası olan Katılım Öncesi Ekonomik Program çerçevesinde, temel makro büyüklüklerde yapılan kapsamlı revizyonlar sonucu hükümet tahminleri daha gerçekçi bir temele oturmuştur. KEP‟e göre, 2009 yılında ekonominin %3.6 daralacağı, 2010 ve 2011 yıllarında ise %3.3 ve %4.5 büyüyeceği tahmin edilmektedir. TÜSĠAD tahminlerine göre 2009 yılında ekonomi %5,2 daralacaktır. 2009 yılı Nisan ayı TÜSİAD Konjonktür raporunda 2009 yılında ekonominin %4.1 daralacağı tahminine yer verilmişti. Yerel seçimlerin geride bırakılmış olması ve Mart ayında açıklanmış olan önlem paketlerinin Nisan ayından sonra ekonomideki olumsuz gidişatın derinleşmesini TÜSĠAD KONJONKTÜR DEĞERLENDĠRME engelleyeceği belirtilmişti. IMF ile anlaşmanın da önümüzdeki dönemde tamamlanacağı varsayımı altında, ikinci çeyrekten itibaren ekonomideki daralmanın şiddetinin azalacağı öngörülmüştü. Ekonominin yılın son çeyreğinde büyümeye geçse de toparlanmanın yavaş olacağı ve yılın bütünü için baktığımızda ekonominin %4.1 küçüleceği tahmin edilmişti. Bu değerlendirmelerin yapıldığı Nisan ayından bu yana geçen süre içinde, tahminleri etkiyen bazı gelişmeler meydana gelmiştir. IMF anlaşmasının sonuçlandırılmamış olması büyüme perspektiflerini sınırlamaktadır. Maliye politikasında bütüncül bir çizgi izlenmiyor olması, bütçe performansının giderek bozulmasına yol açmaktadır. Enerji fiyatlarında son aylarda görülen düşüşler ve Türkiye‟nin başlıca ihracat pazarı olan AB ekonomisinde beklenen toparlanmanın gecikmesi, cari açık üzerinde baskı oluşturacaktır. Bu gelişmeler üzerine 2009 yılı temel büyüklükleri aşağı yönlü revize edilmiştir. 2009 yılı Temmuz ayı itibariyle elde olan son verilere göre yapılan güncelleme sonucu ekonomideki daralmanın daha şiddetli olacağı görülmektedir. 2009 yılının ilk çeyreğinde %22 gerileyen sanayi üretimi Nisan ve Mayıs aylarında da %18.5 ve %17.4 gerilemiştir. Böylece 2009‟un ilk çeyreğinde ekonominin %13.8 daralan ekonominin ikinci çeyrekte de % 8.4 gerileyeceği edilmektedir. tahmin Ekonomideki daralma, dış ticaret açığını düzeltici etki yapmaktadır. Yılın ilk yarısında Tüketici ve reel kesim güveninin çok düşük yurtdışı ve yurtiçi toparlanıyor olması, stokların talebe bağlı olarak hem ihracatın mevsim normallerinin altına hem ithalatın hızla daralmış inmiş olduğuna ilişkin olduğu hesaplanmaktadır. İkinci göstergeler ve bazı Avrupa yarıda ise, yurtiçi talebin ülkelerinde ekonominin kıpırdanacağı ve stok erimesi toparlanma sürecine girdiğine nedeniyle ithalatın tekrar ilişkin veriler, yılın ikinci hızlanacağı düşünülmektedir. yarısında ekonominin yavaş bir Son aylarda enerji fiyatlarında toparlanma sürecine görülen artışın ve TL‟de görülen girebileceğine işaret etmektedir. değerlenmenin ithalat faturasını Bu durumda, ekonomideki olumsuz etkileyeceği daralmanın şiddetinin ikinci hesaplanmaktadır. Böylece yıl çeyrekten itibaren azalacağı ve toplamında ithalat 145, ihracat son çeyrekte pozitif büyüme 103, cari işlemler açığı ise 17.5 hızı elde edilebileceği milyar dolar ile GSYH‟nin düşünülmektedir. Ekonomi yılın %2.8‟i olacaktır. son çeyreğinde büyümeye geçse de toparlanma zayıf ve yavaş Kurlarda ilk çeyrekte görülen olacaktır. Son çeyrekte %3.7 değer kaybının yılın kalanı için olarak hesaplanan büyüme söz konusu olmayacağı hızına rağmen, yılın bütünü için düşünülmektedir. Yılsonuna ekonominin %5.2 küçüleceği kadar reel kurun mevcut hesaplanmaktadır. seviyesini koruyacağı beklenmektedir. Yılsonu dolar Enflasyonun, Merkez Bankası kuru tahmini 1.55 TL öngörüleri doğrultusunda civarındadır. şekilleneceğini düşünülmektedir. Sene sonunda TÜFE Merkez Bankasının faiz indirim enflasyonunun %5.5‟e politikası piyasa faizlerinde de gerileyeceği tahmin düşüşe yol açmaktadır. Ancak edilmektedir. bozulan mali disiplin ve artan kamu borç yükü dikkate Krize karşı alınan maliye alındığında, yılın kalanında politikası önlemleri, bütçe dengeleyici önlemler alınmaması harcamalarında artışa yol ve Orta Vadeli Program ile açmışken, ekonominin kredibilitesi yüksek bir daralması, vergi gelirlerini ekonomik çerçeve ortaya azaltmaktadır. Bu durumun konulmaması durumunda bütçe üzerinde baskı yaratacağı faizlerin yıl sonuna doğru artma ve GSYH‟ye oran olarak bütçe eğilimine girmesi mümkündür. açığının %6‟ya ulaşacağı, faiz dışı bütçe dengesinin ise %1 açık vereceği tahmin edilmektedir. 12 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME SAYFA 13 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME SAYFA 14 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME SAYFA 15 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME SAYFA 16 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME SAYFA 17 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME SAYFA 18 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME SAYFA 19 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME SAYFA 20 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME 21 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME 22 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME Yaratılması Gereken İstihdam: Yıllık yüzde 5 büyüme oranı varsayımı altında, 2002-2010 döneminde tarımdışı sektörde işgücüne yaklaşık 6 milyon kişinin ekleneceği öngörülmektedir. 2010 yılında tarım-dışında işsiz sayısının 2,5 milyonda tutulması ve işsizlik oranının yüzde 11,5’a düşürülebilmesi için, her yıl tarım dışında 550.000 net istihdamın yaratılması zorunluluğu oraya çıkmaktadır. (Türkiye’de İşgücü Piyasası ve İşsizlik, TÜSİAD Raporu, Aralık 2002, sayfa 196) 23 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME 24 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME 25 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME 26 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME 27 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME 28 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME 29 TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME TÜSİAD: Meşrutiyet Caddesi No:46, Tepebaşı 34420, İSTANBUL. Tel: (0212) 249 19 29 – 251 53 13 Fax: (0212) 251 70 05 TÜSAD Adına Sahibi: Arzuhan Yalçındağ Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Müdür: Ümit İzmen Yayın Kurulu: Arzuhan Yalçındağ, Ferit Şahenk, Zafer Ali Yavan, Ümit İzmen, Alim Hasanov, Evrim Taşkın, Utku Üstünkaya Yapım: Ümit İzmen, Alim Hasanov, Evrim Taşkın, Utku Üstünkaya TÜSİAD KONJONKTÜR DEĞERLENDİRME’nin 25. sayısı Temmuz ayı itibariyle bilinen son rakamlara ve tahminlere dayanılarak hazırlanmıştır. Tüm hakları saklıdır. © TÜSİAD 2009 TÜSİAD-T/2009-07-493 SAYFA 30