FETVA VERME Şeyh Bahauddin Efendi’nin 20 Aralık 2014 Sohbeti, Allahu Allahu Allahu Allah Allahu Allahu Allahu Allah Allahu Allahu Allahu Allah Allahu Allahu Allahu Allah Allahu Allahu Allahu Allah Allahu Allahu Allahu Allah. Allahumme salli va sellim ala Nebina Muhammed aleyhi selam Salatan tadumu va tuğda ileyh Mamarra layali va tul ed-devam. Allahumme salli ve sellim ala Nebina Muhammed aleyhi selam Salatan tadumu va tuğda ileyh Mamarra layali va tul ed-devam. Allahumme salli ve sellim ala Nebina Muhammed aleyhi selam Salatan tadumu va tuğda ileyh Mamarra layali va tul ed-devam. Ya Selam. Eve dönmek güzel. Mevlana Ş. ile olmak güzel. Mevlana Ş.'in makamında olmak güzel. Mevlana Ş.'in yanında olmak güzel. Mevlana Ş.'in kim olduğunu bilmek güzel. Mevlana Ş.'in kim olduğunu anlamaya çalışın. Biz hiçbir şey bilmiyoruz. Mevlana Ş.'i tanısak, buradan asla ayrılamayız. Buradan kımıldamayız. Buraya yerleşiriz. Dünyevi şeyleri umursamayız. Mevlana Şeyh'in ilminden bir damla alsanız, nerede olduğunuzu anlarsınız. Şimdi tatil sezonu, yeni yıla yaklaşıyoruz. Yeniye yaklaşıyoruz. Yeni yıl diyorlar ama aslında her yeni yıl bir yıl daha yaşlanıyoruz. Ve her yıl, biraz daha yaşlanıyoruz. Peki ya dünya? Dünyanın yaşı 500 milyon yaşında derler. Yani hep artıyor azalmaz. Ne kadar söylersek söyleyelim kendimizi kandırırız yeni bir yıldır. Yılın kendisi yenidir ama bu demek değil ki biz gençleşiyoruz, gençleşiyoruz. Hayır. Ama asıl konumuz bu değil. Konumuz şu; fırsatını bulduğumuz zaman, dünyadan fırsat, vakit bulduğumuzda bu boşluğu Mevlana Ş. ile dolduralım. Mevlana Ş.'e yakın olmak için dolduralım. Şahsen ben kısa bir boşluk bulur bulmaz. Mevlana Ş.'in yanında olmaya gelirim. Mevlana Ş.'den 3 hafta ayrı kaldım. Kalbim yandı, alev aldı, ve dünyayı gezerken neredeyse dünyanın etrafını dolaştık 3 haftada hiç tad alamadım, tatmin olamadım. Ziyaret ettiğim yerlerin tadına varamadım. Buraya gelince, "Elhamdulillah" dedim. Evet, aradığım şey buydu. Elhamdulillah dünyanın her yerindeki müridlerimize tavsiyem, buraya gelin ve Mevlana Ş. ile olun. "Burada kimse yok" demeyin, "Burası boş" demeyin. Hayır, burası dolu ve kuvvetlidir. Doludur. Reklam yapıyorum şu an. Reklamları izlediniz. Şimdi esas konuya gelelim. Elhamdulillah biz 3 aydan beri Mevlana Ş. Muhammed ile seyahat ediyoruz. Bu konudaki hislerimi ifade etmek isterim. Mevlana Ş. Nazım'ın Nakşibendi Saltanatı'nı nasıl Mevlana Ş. Muhammed'e aktardığını. Evet, herkesle paylaşmak isterim bunu. Çünkü bir sürü insan anlayamıyor, idrak edemiyor bunu. Veya nefsleri feci şekilde yok sayıyor bu hususu. Net olmalıyız, açık olmalıyız, idrak etmeliyiz. Mevlana Ş. ne yapıyor bilmeliyiz. www.saltanat.org Page 1 İlk başta Şeyh'inize inanmalısınız. "Kusura bakmayın, bu Şeyh'e inanmıyorum. Diğer Şeyh'e inanıyorum" diyorsanız o zaman ayrı, onlar başka bir safa geçerler. O da Nakşibendidir. Ama Hakkani olmazlar. Nakşibendi Aliyya olmaz, taklidi olur. Bazıları ellerindekiyle mutludurlar. farihu bi ma ladaihim ellerindekiyle mutludurlar. Bizim bu konuda bir sıkıntımız yok. Evet. Mevlana Ş. (ks)'i takip etttiğimizi söylüyoruz. Mevlana Ş. Nazım'a inanan insanlar isek, kanatları altında, ayakları altında veya bizi nereye koyuyorsa, orada olmaktan gurur duyarız. O'nun emirlerini takip ederiz. Manevi yolculuğumuz esnasında farklı icatlar çıkarıp, insanların kafalarını, kalplerini karıştırıp durmayız. Ortaya birşeyler atıp, "Yok bu böyle veya böyle değil. Belki böyledir" demeyiz. Herşeyi netleştirmek, apaçık ifade etmek, kapalı olmamak lazım. Mevlana Ş. Muhammed ile yaptığımız yolculukta bunu gördüm. Bir örnek vereyim. Bugün İslam dini hakkında dünya basını ne söylüyor? Çok basit. 'İslam terörizmdir. İslam köktendinciliktir. İslam şöyledir, böyledir. Herkes biliyor ama, Müslümanlar olarak adımızı değiştirdik mi? İslamiyet'ten veya İslam'dan başka isme döndük mü? "Hayır, hayır bizim bunlarla alakamız yok. Biz barışsever insanlarız," diyebilmek için. "İslam demeyelim "barışsever diyelim" dedik mi? Dersek ne olur? "Ben Müslüman değilim, Barışseverim, İslam değil, barışseverim" mi diyeceksiniz? Evet. ResulAllah (sas)'e kadar uzanır. İslam ismini O (sas) verdi. Müslüman olmaktan gurur duyuyoruz. Şimdi dünyada teröristler var diye tarikatımızın ismini değiştirmeye kalkarsak, değiştirmemiz lazım dersek olur mu? Hayır, değiştirmiyoruz. Hakkani olmaktan gurur duyuyoruz. Nakşibendi olduğumuz için gurur duyuyoruz. Nakşibendi Aliyya olmaktan gurur duyarız. Korkmuyoruz, çünkü biz terörist değiliz. Biz Hakk'ız. Köktendincilere karşıyız, Vahabilere karşıyız, İslam adına yapılan bütün saçmalıklara karşıyız. Biz hakiki İslamız. Biz insanlığız. İslam'ı seviyoruz. İslam da insanları, insanlığı sever. Karıncayı bile sebepsiz yere öldürme hakkımız yok. Sebepsiz yere kötü bakma hakkımız yok. Hiç hakkımız yok. Biz Müslümanız. İsmimiz "Müslüman". Biz Nakşibendiyye Aliyye Hakkaniyye'yiz. Kabuğumuzu değiştirmek zorunda değiliz. Kabuğumuz temiz, kabuğumuz güzel, kabuğumuz harika, Büyük Şeyh verdi bunu. Biz kimiz ki değiştirelim? Önce "ben kimim ki değiştireyim? diye düşünün. Değiştirmeye hakkım var mı? HAYIR! Hayır değiştirme hakkımız yok. Hem de hiç. Biz Hakkaniyiz. Hakkani'nin manası: "Hak sahibine hakkını verendir". Bizim şakamız yok. "Evet belki de değiştiririz. Moda için elbiselerimizi değiştiriyoruz" diyemezsiniz. Mevlana Ş.'in resimlerine bakarsanız Mevlana Ş. Abdullah Dağıstani'nin yanında olduğu dönemlere, tarikata ilk girdiği andan vefat edene kadar aynı giysiler var üzerinde. Moda tasarımı yok. Hayır, hiçbir şeyini değiştirmedi. Nasıl başladıysa öyle bitirdi. Hakiki tarikat budur. Hakiki tarikat. Hakiki maneviyattır. www.saltanat.org Page 2 Başladığınız gibi devam edersiniz. Baştaki gibi takip edersiniz. Ne görürlerse görürsün. At tarikatu mara'ahu şeyh. Siz Şeyh değilsiniz. Değilsiniz! Hayır, Şeyh bir tanedir. Şeyh baktığı zaman, vizyonu onun bakışı Tarikattır. Sen değilsin. Belki hoşuna gitmez, belki çıkarına uymaz ama biz Tarikatta çıkar peşinde koşmayız. Tarikatta çıkar peşinde koşmayız. Kişisel çıkarımız yok. Hayır! Hem de hiç. Tarikat onlara aittir. İşe gider çalışırım, kişisel çıkar sağlarım. Biter. Tarikattaki insanlardan çıkar sağlanmaz. İzin verilmemiştir ve yasaktır. Yasaktır. Mevlana Ş. tarikattan küçücük bir çıkar bile elde etmeyi asla kabul etmez. Küçücük bir çıkarı bile. Hayır. Mevlana Ş.'i böyle görüyoruz biz. Biz bunu arıyoruz, biz böyle takip ediyoruz Mevlana Ş.'i. Elhamdulillah bu 3 hafta içinde gördük ki Mevlana Ş. Muhammed aynı Mevlana Ş. gibi davranıyor. O'nun tecellisi, aynı Mevlana Ş. gibi. Demek ki Sirrul azam'ı taşıyor Mevlana Şeyh ona devretti. "Sen, sen, sen aranızda paylaşın" demedi. Hayır. Bu paylaşılacak bir şey değil. Paylaşılacak bir şey değil. Tamam yemeğimizi paylaşıyoruz ama bu paylaşılmaz. Kabe'yi paylaşıyoruz, ama bu paylaşılmaz. Paylaşılacak şey var. Paylaşılmayacak şey var. Paylaşamazsın derler, estağfirullah. Ama bu paylaşılacak bir şey değil. Hayır, net olmamız lazım. Bunlar çok açık şeyler. Şeriat size paylaşabileceğiniz şeyleri söylüyor, paylaşamayacağınız şeyleri de söylüyor. Evet paylaşılabilir şeyler var. Evimiz var, birlikte oturabiliriz. Yemeğimiz var, birlikte yeriz. Ama bazı şeyler paylaşılamaz. Şeriat paylaşılmasını asla kabul etmez. Bunu iyi anlamak lazım. Kendi aklınıza göre Şeriat olmaz. Hayır. Şeriat geldiğinde, dikkatli olmalısınız. Bu sebeple Şeriat'tan kaçıyorum. Şeriata dikkat etmelisiniz. Şeriat iddiasında bulunursanız. Bu aklıma Seyyidina Ömer ibn Hattab (ra)'ı getirdi. Şeriata en bağlı o idi. Kimse onunla rekabet edemezdi. Adalet sahibiydi. Mükemmel Şeriat. Bir oğlu vardı. Genç, yakışıklı. Müşrikler de ona tuzak kurdular. Ona çok güzel bir kız gönderdiler. Çok hoş, çok güzel bir kız. Genç olduğu için oğlu bir hata yaptı. O insanlar S. Ömer'e gelip "Oğlun, kızımıza tecavüz etti" dediler. Seyyidina Ömer sormuş "Doğru mu?" "Evet" demiş. "Oğlum bekar olduğun için sana 100 kırbaç vurulacak". "Şeriat öyle emrediyorsa, kabul ediyorum baba" demiş. "Kabul ettiğine sevindim yoksa ahirette cezalandırılırsın" demiş. 60 kırbaç vurmuşlar, ve oğlu ölmüş. Öldü demişler. "Evet, ama 40 tane daha kaldı". Kalan 40 kırbacı da vurmuşlar. Bitince "Yüce Allah'ın karşısına çıkabilir. Artık temiz" demiş. Şeriat budur. Şeriatta olmak istiyorsanız şeriat size işler ama bana işlemez sanmayın burada oturuyorum diye. Hayır! Şeriat geldiği zaman 2 ucu keskin bir bıçak gibidir. Çok keskin bir bıçaktır. Bu sebeple tavsiyem şeriattan kaçmanızdır. Başkası için fetva verince size de dönüp gelmeyecek sanmayın. www.saltanat.org Page 3 Bu yüzden Mevlana Şeyh bir hüküm vermeden; kılıcı çıkarıp, insanları kesmeden önce bir iğne alın ve kendinize batırın. Bakın bakalım acıyor mu, derdi. Bu Muhammed Şeriatıdır. Onu uygulamak çok tehlikelidir. Bu sebeple, Yüce Allah fetva makamı kadı makamı, bir çok makamı koydu. Bu yüzden Şeriat işliyor diyemeyiz. Buna karar verecek olan siz değilsiniz. Şeriat heyetinde veya o makamda olmak, şerri hüküm vermek insanlara ceza vermek, serbest bırakmak. Sizin işiniz değil. Bu tür bir Şeriatın özel yerleri, özel insanları, özel idaresi özel kanunları vardır. Çünkü Şeriat sizi de dışarı atabilir. Ama buna karar verecek kişi ben değilim. Çok önemli bir hikaye vardır. Herkes bilir ama tekrar hatırlatmak isterim Şeriat'ın nasıl olabileceğini. Adamın biri, eşeğin üstünde evine gelmiş. Karısının evde yanlış bir şey yaptığını görmüş. Ondan birşey istemiş, karısı da tam tersini yapmış. Karısına çok kızmış ve ona bağırmaya başlamış en sonunda çok sinirlenmiş "Eşekten inince, seni boşamış olacağım" demiş. Bağırıp çağırıyormuş. Sonra eşeğini sürmüş, evden uzaklaşmış. Bir süre gittikten sonra sakinleşmiş. "Aman Allahım, ne yaptım? Karım benden boşanacak". Nasıl başka eş bulurum?" demiş. Bana pahalıya patlar, ne aptal adamım". "Ne aptalım. Nasıl böyle bir şey söyledim? Seni aptal" diye bağırıyormuş kendi kendine. Çok üzülmüş adam. Eşeğiyle gitmiş, gitmiş, gitmiş. Eşekten inince karısından boşanmış olacak, bitecek. Hayır, hayır üçüncü kez söyleyecekmiş. 1. değil, 3. kez söyleyecekmiş. "Sonsuza dek boşanmış olacak". Gitmiş, gitmiş sonunda bir arkadaşına rastlamış. Çoban arkadaşı çay içiyormuş. "Gel beraber içelim" demiş. "Eşekten inemem". "Neden? Sorun nedir? Gelsene." "Yok, yok anlamadın". "Hayır, gel tamam. Birşey olmaz." "Hayır bir derdim var. Karıma büyük söz söyledim; eşekten inersem seni boşamış olacağım dedim." "Hah, kolayı var" demiş. "Nasıl kolayı var? Eşeğin üzerinde kalakaldım". "Şu ağaç var ya. "Evet". "Eşekten ağaca tırman sonra yere in böylece eşekten inmemiş olursun". "Evet , iyi fikir" demiş. Ağaca tırmanmış, sonra aşağı inmiş. Oturmuşlar, çay içmişler ama içi içini yiyormuş cevap içine sinmemiş. "Bu çoban nasıl fetva verebilir?" diye düşünmüş. Kadı'ya gitmiş. "Ya Kadı" demiş. Kadı, fetva ve hüküm makamıdır. "Ya Kadı, benim böyle bir derdim var. Arkadaşım böyle bir fetva verdi. Doğru mu, yanlış mı?" "Şeriata bakarsan doğru ama o çobanı gönder bana, konuşmam lazım" demiş. Arkadaşına gitmiş "Kadı seni görmek istiyor" demiş. Çoban Kadı'nın huzuruna çıkmış. Kadı ona yetkisi olmadan fetva verdiği için 1 hafta hapis cezası vermiş. Çok önemli, yani İslam çok incedir. Fetva verecek, hayatınızla ilgili karar verecek özel insanlar belirler. Önemli. "Şimdi burada oturuyorum. Evet neden olmasın! Hasan yapsın." Hayır, böyle değil. Dikkatli olmanız lazım çünkü çok hassas bir nokta, Yüce Allah ile muhatap oluyorsunuz. Çünkü birbirimizle muhatap olduğumuzda önemi yok. www.saltanat.org Page 4 Ama Yüce Allah'ın seviyesi söz konusuysa dikkatli olun. Ne yaptığınızın farkında olun. Çünkü Yüce Allah buraya Kadı'yı koyduğu zaman "Hey sen dikkatli ol" der. Kendi çıkarına uygun hüküm veremezsin. Hayır. Çok önemli. Birisi oturup kendi çıkarı için hareket ederse sonu çok kötü olur. Çok kötü olur. Tokatın nereden geleceğini bilemezsiniz. Onu nasıl bir işleme alacaklarını, nasıl tokat atacaklarını. Onu oraya koyup, sonra nasıl tokat atacaklarını. Nasıl hareket etti ve sonra nasıl hareket edecek. Birşey yapacak zamanı olursa tabi. Bilmiyorum. Estaizubillah mineş şeytanirracim, estaizubillah min nefsi estaizubillah her şeyden çünkü ben sadece buradayım, neden "kahve sohbeti" diyorum. Çünkü ben sorumlu olmak istemiyorum bu sohbeti insanlara verdiğim için. Hayır sadece kendim için de, sizler için de kolaylaştırıyorum ki sindirin ve anlayabilin. Biz alim değiliz, olamayız. Alim değiliz, kadı değiliz. Şeriat, ulema değiliz. Alimseniz, gerçek, doğru dürüst alim olmalısınız. A'dan Z'ye bilmelisiniz. Kafanıza sarık takıp, sakal uzatıp, "Ben alimim" diyemezsiniz. Hayır, hayır. Olamaz. Olamaz. Olamaz. Alimseniz A'dan Z'ye bilmelisiniz. Dişçi olabilir misiniz? Basit. Hiçbir şeye gerek yok. Sadece dişle uğraşırsınız. Ekipmanımı koyar, tabela asarım "Diş Hekimi" olurum. Doktor demiyorum, ameliyat demiyorum, başka birşey demiyorum. Çünkü doktor üzerine birşey giyer, doktor. Ameliyat. Onu da unutun. Pilot elbisesi giydiğiniz, kaptan apoleti taktığınız için pilotum diyebilir misiniz? Saçlarım da beyazladı, tamamdır, kaptan pilot olabilirim. Ne? O kadar basit mi? A'dan Z'ye öğrenmelisiniz. Önce küçük uçaklarla başlarsınız. Uçağa binmeden bir sürü test yaparlar size. Gözleriniz iyi görüyor mu, kulağınız işitiyor mu, refleksleriniz kuvvetli mi, yaşınız uygun mu? Yaşlı mısınız, genç misiniz, çok mu gençsiniz? Çok mu yaşlısınız? Belirli kriterleri vardır. Ama şimdi ben aniden büyük alim oldum, büyük bir evliyanın yanındaydım "evet, hep yanındaydım" hep değil, bazen. O sayede birşeyler edindim, saygınlığım da var biraz. "Ben artık alimim, o seviyedeyim artık, 10,000 tane kitabım var. Şuyum var, buyum var". Hayır, öyle değil. Hayır, öyle değil. Olamaz. Olamaz. Mevlana Şeyh'in geçmişine bakın. Mevlana Şeyh nasıl A'dan Z'ye gelmiş. Şeriatta, Hakikat hakkında söylemiyorum. Her konuda. Bu sebeple Mevlana Şeyh Zül-Cenahayn. Çünkü Şeriat konusunda çok kuvvetliydi. Kimse yenemez onu, kimse tek kelime edemez hakkında. Hakikat konusunda çok kuvvetliydi. Evliyalar ona saygı duyardı. Bu sebeple o Zül-Cenahayn, iki kanatlı. Çok kuvvetli. Kimse karşısına çıkamazdı. "Hey Şeyh, sen ne diyorsun?" diyemezdi. Hiç kimse. Bize herkes söyler. Bize herkes söyler, bu sebeple insanlar hakkında ne söylediğinize dikkat edin. "Kahve Sohbeti"nde anlatılanların sorumluluğu olmaz. Çünkü büyük evliya ve şeyh olduğumuzu iddia etmiyoruz. Hayır, biz sadece bazı konuları netleştiriyoruz. Öncelikle kendimiz, sonra da mürdilerimiz için. Biz bu özelliklere sahip olan kimseler değiliz. www.saltanat.org Page 5 Mevlana Ş. gibisi 1000 senede 1 gelir. Mevlana Şeyh gibi birisi gelmez hatta. Ama biz şunu söylüyoruz. Her 1000 senede bir, Mevlana Ş. seviyesinde biri bu dünyaya gelir. Elhamdulillah, onunla birlikte olduk. Onun adına devam ettiriyoruz. Eğer devam ettiriyorsak, onun adına devam ettiriyoruz. "Şeyh'i ben meşhur ettim" diyemezsiniz. Şeyh'i ben dünyaya tanıttım. Onu şurada temsil ettim". Hayır böyle diyemezsiniz. Söyleyemezsiniz, iddia edemezsiniz. Hareketlerimize dikkat etmek zorundayız. Yüce Allah'ın karşısına çıkmaya kaç sene kaldı? 70 yaşıma kadar yaşarsam, 19 senem kaldı. 80 olursam, 29 senem kalır. 90 olursam, 49 senem kaldı. Dayım gibi 100 yaşıma gelirsem, 50 senem daha var. Peki ya siz? Hesap etmelisiniz. Hayatta hesap önemlidir. Para hesabını biliyorsunuz? Yaşınızı da hesap edin. Evet, para saymayı biliyorsanız. Yaşınızı da sayın. Çok basit, geçmişe bakın bedeninize bakın, saçınıza bakın, sağlığınıza bakın. Koşabiliyor musunuz? Ben artık koşamıyorum. Ya siz? Koşabiliyor musunuz? Hayır, koşamazsınız. Koşabileceğinizi sanmıyorum. Ne yaparsanız yapın, diet yapın, az yiyin, çok yiyin, fark etmez. Vücudunuz yaşlanıyor. Farketmez, farketmez. Hesap yapmak önemlidir. Uçakta pilot der ki, son 3 haftadır uçaktaydım, havada fazla zaman geçirdim. "Yaklaşık varış saatimiz 6 saat 50 dakikadır". Belki 40 dakika olur, belki 60 dakika olur. Yani 10 dakika eksik, 10 dakika fazla zamanınız vardır. Yani o 10 dakika sonsuza kadar kadar devam edecekmişsiniz hissini yaratmasın sizde. Böyle hesap etmeliyiz. Hadi hesap edelim. Kendi meselelerimizin muhasebesini yapalım, hayatımızın çünkü sonunda toprağın altına gireceğiz. Eğer bizi gömecek birini bulursak tabi. Kim bilir belki havada ölürüz, bizi bulamazlar bile. Kim bilebilir. Kim bilir? Şanslıysak bize dua edecek birilerini buluruz. Şanslıysak bizi gömecek birilerini buluruz. Şanslıysak bize Fatiha okuyacak birilerini bulabiliriz. Bunların hepsi hesap edilmeli. Bu hesaplama sürüp gitmeli. Yapamazsınız. 'Evet şuraya gidersek, şu kadar para toplarız veya buraya gidersek şu kadar miktar alırız. Gidip şu kadar toplamayı umuyoruz. Hesap yapmayı biliyorsun. Neden kendi hayatını hesaplamıyorsun? Bu çok önemli, toplamaktan daha önemli. Topluyorsun ama harcayamadıktan sonra ne diye topluyorsun? Allah bize harcayabileceğimiz şeyleri versin. Keyfini çıkartabilelim. İnsanları da memnun edelim verdiklerimizle. Bu önemli. Mevlana Ş. sadece fakir insanları düşünürdü. Mevlana Ş. Elhamdulillah, Elhamdulillah, ben şahidim onun hiç çelik kasası olmadı. Şuraya para, oraya altın, buraya mücevher koymadı. Hayır, o her daim veriyor, veriyor, veriyordu. Elhamdulillah, elleri tertemiz gitti. İki eli de temiz, dedi ki "Elhamdulillah Ya Rabbi dünyadan hiçbir şey biriktirmedim. Hiçbir şey biriktirmedim". www.saltanat.org Page 6 Elhamdulillah, çok mutluyum ki Mevlana Ş. bize para bıraksın diye beklemedik. Mevlana Ş. bize para bırakmadığı için gurur duyuyoruz. Çok mutlu, çok mutluyum Mevlana Ş. Elhamdulillah, seni gönderiyoruz Yüce Allah seni kabul etti, sen temiz gittin. Verecek hiçbir şeyi kalmadı. Zaten herkese herşeyini vermişti. Elhamdulillah, Mevlana Şeyh bu. Bir evliyanın hikayesi vardır. Sürekli anlatıyorum. Evliyanın biri ölmek üzereymiş, herşeyini dağıtmış. İnsanlar sormuş "Neden çocuklarına hiçbir şey bırakmadın?" O da "Hayır, istemiyorum çünkü Allah bana verdi ben de fakirlere dağıtmak istiyorum" demiş. Fakirlere vermiş, insanlar da "Neden?" demişler. "Hiç olmazsa, Allah'a temiz gidiyorum. Ya Rabbi çocuklarıma mal bırakmadım. Belki o parayla haram işleyecekler. Yanlış şeylere harcayacaklar". "Peki çocukların ne yapacak?" "Allah bana verdiyse. Bana verdiği gibi onlara da verecektir. Allah aciz değildir. Elhamdulillah bu hikayeyi gururla anlatıyorum. Mevlana Ş.'in hikayesi. Bunu açıkladığım için çok mutluyum. Mevlana Ş. hiçbir şey bırakmadı bize Elhamdulillah sevgili mürdileri, erkek kardeşlerimiz ve kız kardeşlerimiz dışında. Biz onları ailemiz kabul ediyoruz. Kalbimizin derinlerinden kabul ediyoruz. Mevlana Ş. elinden geldiğince toplamaya çalıştı bu kalpten ResulAllah (sas)'e. Bu noktada devam etmek bizim vazifemiz. Biz para veya mevki peşinde değiliz. Güç peşinde değiliz. Mevlana Ş.'in vazifesi ResulAllah'ı tasavvufu, meşayik izamları seven insanların kalplerini toplamaktı. Biz de bundan başka birşey istemiyoruz. Bu bizim vazifemiz, Allah vazifemizde muvaffak kılsın bizi. Hep devam edelim Mevlana Ş. adına. Kendi adımıza değil, hayır! Yeni adımızla değil, hayır! Onun adıyla, çünkü O ResulAllah (sas)'i temsil eder. Bunu hak eden O'dur. Bizim hakettiğimizi düşünmüyorum. Allah bizi affetsin, Allah bize hidayet versin Allah kalplerimizi uyandırsın. Nefsimizi benliğimizden çıkarsın. Çünkü giyiminize ne kadar önem verirseniz nefsiniz daha, daha da şişer. Bunu kendimde de görüyorum. Sahnedeyken nefsim "Aa, insanlar sana bakıyor" dedi. "Kapa çeneni, bu durumdan çok memnunsun ama senin için değil" dedim. Allah bizi affetsin ve Mevlana Ş. Nazım'ın sevdiklerinden kılsın. O'nun karşısına çıktığımızda "Hoşgeldin, hoşgeldin," desin. "Hah, tamam, geç" demesin. Ve min Allahi tevfik bi hurmati l-Habib bi hurmeti lFatiha. Subhanım Allah Sultanım Allah Nebim Muhammed aleyhi selam. Subhanım Allah Sultanım Allah Nebim Muhammed aleyhi selam. Subhanım Allah Sultanım Allah Nabim Muhammad alaihi salam wa salli Ya Rabbi wa sallim ala jami al anbiya wal mursalin wa ale kulli ajma'in wa alhamdulillahi Rabbi l-Alamin al Fatiha. Video Link: http://saltanat.org/videopage.php?id=12960&name=2014-12-20_en_DontGiveFatwa_SB.mp4 www.saltanat.org Page 7