Lozan Antlaşması Başlarken Çekilen Sıkıntılar ile

advertisement
Lozan Görüşmeleri Sırasında Çekilen Sıkıntılar
Yrd.Doç.Dr. Reşat ÖZTÜRK
Lozan Barış Antlaşması’nın taraflarca imzalanmasından bu yana 90 yıl geçti. Lozan’ın başarı
mı yenilgi mi olduğu hakkında tartışmalar hala devam ediyor.
Lozan’da Batı Trakya’nın, 12 Adaların, Musul- Kerkük ve Süleymaniye’nin, Antakyaİskenderun’un alınmamasının bir yenilgi olduğunu savunan çevreler var. Bu yerleri Lozan’da ülke
sınırlarına katabilir miydik?
Lozan’a gidecek Türk Delegasyonuna Başbakan, Genelkurmay Başkanı ile altı bakanın
imzasını taşıyan 14 maddelik talimat verilir:
1.Doğu sınırı: (Ermeni yurdu) bahis konusu olamaz. Olur ise müzakerelerin kesilmesini
gerektirir.
2.Irak sınırı: Süleymaniye, Kerkük ve Musul sancakları istenecektir. Konferansta bundan farklı
olmak üzere ortaya çıkacak güçlükler için Bakanlar Kurulundan talimat alınacaktır. Petrol vesaire
imtiyazları sorununda İngilizlere bazı ekonomik çıkarlar sağlanması görüşülebilir.
3.Suriye sınırı: Bu sınırın düzeltilmesine imkan oranında son derecede çalışılacak ve bu sınır
şöyle olacaktır: Resi İbni- Hayn’dan başlayarak Harm, Müslimiye, Meskene ve sonar Fırat yolu
Dieyrizor, çöl ve nihayet Musul Vilayeti güney sınırına ulaşır.
4.Adalar: Duruma göre hareket edilecek ve kıyılarımıza pek yakın meskun olan ve olmayan
adalar behemehal ilhak edilecek, başarı elde edilemediği takdirde Ankara’dan sorulacak.
5.Trakya batı sınırı: 1914 sınırının elde edilmesine çalışılacaktır.
6.Batı Trakya: Misakı Milli maddesi uygulanacaktır.
7.Boğazlarda ve Gelibolu yarımadasında yabancı askeri kuvvet kabul edilemez. Eğer bu
konudaki müzakere inkıtaı gerektirirse inkıtadan önce Ankara’ya bilgi verilecektir.
8.Kapitülasyonlar kabul edilemez. Müzakerenin inkıtaı gerekir ise yapılır.
9.Azınlık: Esas, mübadeledir.
10. Düyunu Umumiye: Türkiye’den ayrılan memleketlere dağıtımı, Yunanlılara devri, yani
tamirata karşılık tutulması, olmadığı takdirde yirmi sene ertelenmesi, Düyunu Umumiye İdaresi
kalmayacaktır. Güçlükler çıktığı takdirde sorulacaktır.
11. Ordu ve donanmayı sınırlandıran konu olmayacaktır.
12. Yabancı kurumlar: Türk kanunlarına tabi olacaktır
13. Türkiyeden ayrılan memleketler için Misakı Millinin özel maddeleri yürürlüktedir.
14. Cemiyetler ve İslam Vakıfları Hukuku eski antlaşmalara gore sağlanacaktır. (1)
Görüşmeler bu talimat doğrultusunda yürütülecekti. Gerektiğinde Ankara ile görüşülerek
konferansın yürütülmesi esas ilke olarak belirlenmişti.
Lozan’a giden Türk Heyeti nasıl bir ortamla karşılaştı? Hangi zorluklarla yüz yüze geldi? Bu
zorlukları aşması mümkün müydü?
Tarihsel olayları o günün şartları içinde değerlendirmek gerekir. Bugünkü şartlarla tarihsel
olayları değerlendirirsek Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi ‘yazan, yapana bağlı kalmamış
olur’. Ortaya çıkana da tarih denilmez herhalde.
Lozan 1. etap görüşmeleri 20 Kasım 1922- 4 Şubat 1923 tarihleri arasında 11 hafta devam
etmiştir. Türkler konferansa 44 kişilik heyet halinde katılmış 76 gün İtilaf Devletleri temsilcileri ile
mücadele etmişlerdi.
(1) Türk İstiklal Harbi II. cilt Batı Cephesi 6. Kısım, IV. Kitap, İstiklal Harbinin Son Safhası, T.C. Genel Kurmay
Başkanlığı Harb Tarihi Dairesi Yayını, Ankara, 1969, s. 117-118.
Lozan Konferansı Türk heyetinde Yüksek Mühendis Okulu Fransızca Öğretmeni olan Hayım
Nazım Efendi (Hahambaşı) de bulunuyordu.
Amerika, Lozan Konferansı’na karşı çok sıcak bir ilgi gösteriyordu. Bu ilginin sebebi
,Anadolu demiryollarının yapımını Chester Projesi ile Amerika’nın üstlenmek istemesiydi.
Lozan Konferansı görüşmeleri devam ederken saltanatın kaldırılması hususunda mecliste
muhalefetin ve Başbakan Hüseyin Rauf’un aldığı olumsuz tavır ile saltanat peşinde olan yeni halife
Abdülmecit’in durumu Mustafa Kemal ve yakın çevresini tedirgin ediyordu.(2)
1922 Kasım’ında Lozan, konferans nedeniyle yeryüzünün birçok yerinden kişilerin akınına
uğramıştır. Delegeler, gazeteciler, meraklılar özellikle Türk delegelerin kaldığı otellerin etrafında
dolaşıyorlardı.
Lozan’da kalpaklı, fesli Türkleri gören İsviçreliler, avuçları çatlayıncaya kadar onları
alkışlıyorlardı. İsviçreliler Türkleri “bağımsızlık savaşının kutsal simgesi” olarak görüyorlardı.
Lozan Palas’ın önünde iki İsveçli genç paletlerini almış, otelin balkonunda dalgalanan Türk
bayrağının resmini yapıyordu. Mustafa Kemal’i Bozkurt adlı kitabında anlatan İngiliz Armstrong “Bir
bayrakla ilgilenecek ne gibi şeyler olduğunu” sorunca genç ressam:
“Bayraklarını gökte dalgalanan ay ve yıldız olarak benimsemek bir ulusun gururunu anlatır.
Türkler üstüne birçok şeyler söylediler. Ne var ki bunların çoğunun yanlış olduğunu dün tanıştığım
Türk delegesinin nazik ve bilgili açıklamalarından anladım.” diyecektir. (3)
Lozan Konferansını izlemek üzere çeşitli ülkelerden İsviçre makamlarına adlarını yazdıran
225 gazeteci gelmişti. Lozan’da otellerde, aile pansiyonlarında bile yer bulmak zorlaşmıştı. Bütün
gazeteciler haber yakalamak için birbirleri ile yarış halinde idiler. (4)
Lozan, I. Dünya savaşında galip gelen İtilaf Devletleri ile yenilen Osmanlı Devleti mirasının
küçük bir kısmı olan Anadolu’da kurulan Türkiye arasındaki büyük bir hesaplaşma idi.
İtilaf devletleri bu hesaplaşmaya “Şark İşleri Konferansı” adını vermişlerdi. Lozan, “1914
senesinden beri Şark’ın sükununun ihlal eden harp haline nihayet verme yolundaki karşılıklı arzu ile
imzalanmış bir anlaşma” olarak değerlendirilmiştir.
Bu bakımdan batılıların “hasta adam “ olarak nitelendirdikleri Osmanlı Devleti ile Müttefikler
arasındaki bütün sorunlar gündeme getirildi. Osmanlıdan kalan bütün sorunların hesabı Türkiye’ye
yüklenmeye çalışılıyordu.
İsmet Paşa: “Konferansa takılan ad doğru değildir. Şark İşleri Konferansı değil, “Lozan
Konferansı Nizamnamesi” demek daha doğrudur. “ diye itiraz etmesi üzerine konferansın adı
değiştirildi. (5)
2 ) Cemal Kutay, Türkiye İstiklal ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi, cilt: 18, sayfa: 11178
3 ) Hasan İzzettin Dinamo, Kutsal Barış, İst. 1977 Cilt I, S.295
4 ) Cemal Kutay, Bilinmeyen Tarihimiz, İst. 1974, S.293
5 ) Ali Naci Karacan, Lozan, İst.1943, S.70
Lozan görüşmeleri sırasında Türk Heyeti çeşitli sıkıntılarla karşı karşıyaydı. Bunlardan
bazıları şunlardı :
1. Ermenilerin Türk heyetine suikast yapacağından çekiniliyordu
2. Ankara ile Lozan arasındaki haberleşmeyi sağlayan telgraf hattını Eastern adlı bir
İngiliz şirketi işletiyordu. Lozan’dan Ankara’ya gönderilen ilk günü anlatan raporun
şifresi İngiliz şifre uzmanlarınca çözülmüş ve İngiliz baş delegesine ulaştırılmıştı.Böyle
bir ortamda Ankara ile Lozan arasında gizli haberleşmeden söz edilemezdi.
3. Türk Heyeti Lord Curzon’un başkanlığındaki arazi, boğazlar ve azınlıklar komisyonu
toplantısına hazırlanırken Ankara’dan M. Kemal Paşa’dan şifreli bir telgraf geldi:
Çerkez Ethem, Kuşçubaşı Eşref ile arkadaşlarının İsviçre’ye gittiklerini haber veriyor,
tedbir almaları isteniyordu.
4. Konferansta üç büyük komisyon kurulacak, komisyonlara İngiliz, Fransız ve İtalyan baş
delegeleri başkanlık yapacaktı. Türklerin komisyon başkanı olması, konferans genel
sekreterine bir Türk yardımcı verilmesi ile konferans konuşma dilinin İngilizce,
Fransızca ve İtalyanca olmasının yanında Türkçe olması önerisi de reddedilmişti.
Konferans ,Müttefiklerin bilhassa Lord Curzon’un egemenliği altında yürütülüyordu.
5. Müttefikler Osmanlı’dan alacaklarının tümünü, Türkiye’den faizleri ile birlikte altınla
ödenmesini istiyorlardı.
6. Müttefikler, Türkiye’yi işgal etmek için uğradıkları zarar ziyan için Türklerden 15 milyon
altın Lira istiyorlardı.
7. Ege bölgesi’ni yakıp yıkan Yunanistan’ın Türkiye’ye verdiği zarardan dolayı tazminat
vermesi hususunu Müttefikler dikkate bile almıyorlardı.
8. Müttefikler kapitülasyonların devamının hakları olduğunu savunuyor, kaldırılmasına
karşı çıkıyorlardı.
9. Lord Curzon, İsmet Paşa’yı ziyaretinde:” Siz Yunanistan’ı yendiniz, İngiltere’yi değil.
Bunu unutmayın” diyerek gözdağı vermeye çalışıyordu. Bu gözdağı da Lozan’da
karşımızdaki en büyük gücün İngiltere olduğunu, onunla mücadele etmemiz gerektiğini
gösteriyordu.
10. Müttefikler, din, dil, soy bakımından farklı bütün grupları azınlık olarak sayıyorlardı.
Azınlıkların Milletler Cemiyeti’nin denetimi altında ayrıcalıklı olmalarını(Askerlik
yapmamak gibi) istiyorlardı.
11. Türk Delegeler Kurulu Başkanı İsmet Paşa İle Başbakan Rauf Bey arasında da
anlaşmazlık çıkmış ; karşılıklı güvensizlik duygusu başlamıştı.(6)
12. Türk kurulunda görev alan delegeler ,daha önce uluslar arası böyle bir konferansa
katılmadıklarından , batılı emperyal güçlerin bu denli saldırgan ve acımasız tutumları
hakkında bilgi ve deneyim sahibi değillerdi. Usul ve kuralları bilmiyor, yanlış bir şey
yapmak ve
söylemekten çekiniyorlardı.
Sınama-yanılma yöntemiyle deneyim
ve cesaret sahibi oluyorlardı.
13. Lozan’a gönderdiğimiz heyet sayıca azdı. Önemli konuların ele alınıp görüşüldüğü alt
komisyonlarda resmi müşavir bulunduramıyorduk. Çünkü yeteri kadar müşavirimiz
yoktu.(7)
6)Gazi Mustafa Kemal,Nutuk Cilt II , Ankara 1989 , s. 1025
7)Cemal Kutay, Bilinmeyen Tarihimiz İst. 1974 S.301
eksiksiz
Yeni Türkiye’yi temsil eden ekibin Mondros’u, Sevr’i imzalayan, her söyleneni
yerine getiren Osmanlı delegeleri olmadıklarını göstermeye çalışılıyorlardı.
Konferansın açılışından sonra bir aylık zaman geçmiş olsa da olumlu bir ilerleme
sağlanamamıştı. İsmet Paşa, Ankara’ya durumu anlatmak, Ankara ile daha yakından
dayanışma içinde olmak için murahhaslardan Hasan Bey’i (Saka) Ankara’ya gönderdi.(8)
Mecliste Hasan Bey’in açıklamaları, heyecanlı konuşmaların yapılmasına sebep oldu.(9)
Bir kısım konuşmacılar sorunu silahla halletmekten söz ediyorlardı. Müttefiklerin amacı
yumuşatılmış bir Sevr’i Türklere kabul ettirmekti. L. Curzon, Karaağaç’ın Türkiye’ye
verilemeyeceğini, Meriç sınırının geçilemeyeceğini, Karadeniz’den Adalar Denizi’ne kadar
(Trakya sınırı) Meriç sınır olmak üzere her iki taraftan yirmi beşer kilometreye kadar
askerden arındırılmasını ısrarla belirtiyordu.
Türk Heyeti’nin isteklerinde ısrarlı bir tutum sergilemesi üzerine Lord Curzon, ABD temsilcisi
Mr. Child ile birlikte İsmet Paşa’yı ziyarete gitti. Ayrılırken: İsmet Paşa’ya
“Aylardan beri mücadele ediyoruz. Arzu ettiklerimizin hiç birini alamıyoruz. Vermiyorsunuz.
Anlayış göstermiyorsunuz. Memnun değiliz sizden. Ama ne reddederseniz, cebimize atıyoruz.
Cebimize saklıyoruz.Memleketiniz haraptır. Yarın geleceksiniz. Bunları tamir etmek için, kalkınmak
için yardım isteyeceksiniz. O zaman, bu cebime koyduklarımdan her birini birer birer çıkarıp size
vereceğim…” diyecektır.
Bu sözlere karşılık İsmet Paşa:
“Çok emekle bu neticeye varmışızdır. Şartlarımız, milletimize göre haklıdır. Bunları
behemehâl alacağız. Biz bunları alalım. Siz şimdi verin. Sonra gelirsek, istediğinizi yapın…” sözleri
ile cevap vermiştir.(10)
1923 yılına girilmişti.
Müttefikler, Ermenilere Anadolu’da yurt verilmesi için baskı yapıyorlardı. Ayrıca Geldanilere,
Asurilere de yurt verilmesi için isteklerini sürdürüyorlardı.
Meriç’in batısında Yunan askerileri İngiliz asker elbisesi giyerek Karaağaç’ı işgal etmişlerdi. Bazı
Yunan askerleri de Türk tarafına ateş ediyordu. Diğer yandan Lozan’da taraflar arasındaki mücadele
de devam ediyordu.
Müttefiklerin ortak bir antlaşma tasarısı hazırladıkları haberi alınıyordu. Türklere baskı
yaparak kendi anlayışlarına göre hazırladıkları metni kabul ettirmek istiyorlardı. Onlar, “Türkiye
tasarıyı kabul etmeyip de bütün Avrupa’yla savaşacak değil ya. Bu tasarıyı biraz sızlandıktan sonra
kabul edeceklerdir.” görüşünde idiler.
İstihbaratçıların verdiği bilgiye göre İngilizler İstanbul’daki depolardan Türk silah ve cephanelerin
gizlice Yunanlılara kaçırıyorlar, böylece Mudanya Ateşkesine aykırı davranıyorlardı.
8) Bilal N. Şimşir,Lozan Telgrafları ı,Ankara 1990,.256
9)TBMM Gizli Celse Zabıtları Cilt 26,S.1169-1197
10) Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, İst . 1973 S: 240
Görüşmelerinin iyi gitmediğini belirten Lozan raporların bir örneği de Garp Cephesi Orduları
Komutanı Fevzi Paşa’ ya gönderiliyordu. Bu bilgiler doğrultusunda, Türk Ordusu Çanakkale ve
İstanbul’a yürüyecek şekilde hazırlanmaya başlamıştı.
İktisat Vekili Mahmut Esat Bey, Saltanatın kaldırılmasından bu yana İktisat Kongresi hazırlığı
yapıyordu. Ankara ekonomik özgürlüğe ulaşmak, üretken olabilmek için arayış içinde idi.
30 Ocak 1923’de Lozan’daki iki buçuk aylık görüşmeler sonucunda tutsak, rehine ve nüfus
değişimi konularını içeren protokol ve anlaşma müttefiklerle imzalandı.(11)
Müttefikler hazırladıkları anlaşma projesini 30 Ocak 1923’de Lozan’daki Türk Delegasyonu
Genel Sekreteri Reşit Saffet Bey’e elden teslim ettiler.
Proje 150 sayfa 160 madde ve 9 ekten oluşuyordu. Müttefikler:
a) Komisyonlarda kabul edilen konuları projeye koymuşlardı.
b) Kabul edilmiş kimi konuları da Türkiye’nin onayı olmadan değiştirip ağırlaştırmışlardı.
c) Anlaşmaya varılmamış ya hiç görüşülmemiş konuları da kendi görüşlerine göre
düzenlemişlerdi.
Proje Sevr Antlaşması’nın değiştirilmiş biçimiydi.
İsmet Paşa proje için: “Burada yapılan görüşmeler bir komplodan ibaretmiş. Anlaşılıyor ki …
Paris’te İngiltere ile Fransa arasında kararlaştırılmış bir takım kararlara konferans süsü verilmek
istiyorlar.” diyecektir.
31 Ocak günü yapılan son toplantıda L.Curzon : “Bütün üyeleri antlaşmayı imzalamaya
çağırıyoruz!” davetinden sonra :
“Bu proje birkaç devletin değil, konferansa katılan bütün devletlerin ortaklaşa sundukları bir
antlaşmadır. Kesin yanıtı vermeden önce İsmet Paşa az bir süre daha düşünmek isterse, bu
reddetmeyeceğim bir istek olacaktır. Ama İsmet Paşa herhalde bütün görüşmelere yeniden
başlamak arzusunda olduğumuz düşüncesine kapılamayacaktır. Biz burada ömrümüzün
sonuna kadar pazarlık etmek için bulunmuyoruz. Bir doğu pazarında halı alıp satmıyoruz.
Milletlerin kaderi, insanların hayatı ile ilgileniyoruz. İsmet Paşa düşünceleri tamam olduğu
zaman, tekrar buraya gelmek ve antlaşmayı imza etmek isterse, bu isteğini memnunlukla
kabul edeceğim.” diyecektir. (12)
11)Turgut Özakman, Cumhuriyet I Ankara 2009 S. 235
12)Turgut Özakman, Cumhuriyet Ankara 2009 S.236-237
Konferans üç buçuk aydan beri sürüyordu… Birinci Dünya Savaşından sonra Müttefiklerin, yenilen
devletlerin hiçbiri ile müzakere masasına oturmadıklarını ve istedikleri barış şartlarını adeta dikte
ettirerek öylece imzalatmışlardı.(13)
İsmet Paşa’nın Şubat 1923’teki günlerde içinde bulunduğu sıkıntılı hali Lord Curzon’un
sekreteri Mr. Nicolson ( By Lord Curzon adlı kitabının 346. Sayfasında) şöyle anlatılır:
“İsmet rahatsız ve canı sıkkın. Oturmakta olduğu koltuğa adeta gömülmüş. Alnı(yüzü) kıpırdıyor.
Mendilini sık sık dudaklarına götürüyor. Çok rahatsız ve sinirli. Gürzon koltuğunda azametle kurulmuş,
oturuyor. Ben onun hemen arkasında oturuyorum ve not alıyorum. Bompard güzel konuşuyor. Garoni
ise gayet kötü. Sonra Marki (Curzon) söze başlıyor. Emsalsiz denecek kadar güzel konuşuyor. Tatlılık,
ümitsizlik, korkutma, otorite… :“İsmet Paşa, diyor, unutma ki, mümkün olandan fazlasını verdim. Ve
bütün bunları sulh uğruna verdim. Sulh… Sulh… Mr. Bompard’ın da dediği gibi sulh sizin elinizdedir.
Eğer şu önümüzdeki iki saat içinde sulh akdetmezsek, ondan sonra artık sulh olmayacaktır. Belki de
Harp olacaktır. İsmet Paşa! Harp! Biz artık bekleyemeyiz. Size yalvarıyorum, kabul etmeniz için! Bizzat
kendi mektubunuzda varmış olduğunuz neticeye göre, size yapmış olduğumuz tavizleri kabul ediniz ve
biliniz ki, artık tavizlerin sonuna gelmiş bulunuyoruz. “
Lord Curzon, Bompard, Garoni, Venizelos’un Türk heyetine verilen metnin imzalanması için
yapılan baskılar karşısında İsmet Paşa direnince hepsi birden “-Hayır, hayır…” diye bağırdılar. Lord
Curzon İsmet Paşa’ya “Memleketimizi kurtarmak için ancak yarım saatiniz var!” deyince ter içinde
kalan Paşa mendilini dudaklarına götürerek :
“Yapamam! Yapamam “ diye mırıldanır.
Müttefikler “ ümit yok “diyerek ayağa kalkarlar. Suratları asık ,kederli olarak salonu terk
ederler. (14)
20 Kasım 1922’den beri devam eden Lozan Sulh Konferansı Birinci Etap görüşmeleri 4 Şubat
1923’de sonuçlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde ciddi tartışmaların yapılmasına sebep
olmuştu. ( 15)
13) Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam 1. Cilt S. 240
14) Ali Naci Karacan Lozan,S. 72-73
15) TBMM Gizli Celse Zabıtları Cilt 27 s.1274-1276
Download