Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51 ____________________________________________________________________ EVLİ KADININ SOYADI Mesude ALTUNEL Avukat - Ankara Barosu üyesi Giriş ukukumuzda kadın, evlendiğinde kocanın soyadını almak zorundadır. Üstelik evlilik devamında soyadı değiĢen kocaya bağlı olarak, kadının da soyadı değiĢmektedir. ÇalıĢmamızda, bu düzenlemeler irdelenecek; yargı içtihatları ele alınacak; konuya dair mevzuat değiĢikliği önerileri sunulacaktır. I. Soyadı Ad ve soyad, kiĢinin diğer insanlardan ayrılmasını, toplumda kiĢiselleĢtirilmesini sağlayan ve Ģahsiyetin bir parçası olan; aynı zamanda korunmasında kamunun da menfaati bulunan kimliği ifade eder.(1) Soyadı, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde, “Herkesin ailece anılmasına yarayan öz adından sonraki adı, aile adı, aile ismi, soy ismi” Ģeklinde(2) tanımlanmıĢtır. Tarih boyunca, toplum içinde insanları birbirinden ayırt edebilmek için, özad ile birlikte ikinci bir ad daha kullanıldığı görülmüĢtür. Bu ikinci ad, çoğu zaman kiĢinin dıĢ görünüĢü, mesleği veya yaĢadığı yer gibi vasıflara göre belirlenmiĢtir.(Uzun Hasan, Güzel AyĢe, Terzi Mustafa, Buldanlı Mehmet gibi) Zamanla, ikinci ad (soyadı) hukukta da düzenlenmiĢ ve özad ile birlikte kullanılması zorunlu hale gelmiĢtir.(3) Nitekim 2525 sayılı Soyadı Kanununa göre: “Her Türk, öz adından başka soyadını da taşımaya mecburdur (madde 1). Söyleyişte, yazışta, imzada öz ad önde, soyadı sonda kullanılır (madde 2)” II. Soyadının özellikleri Ġnsanın, toplum içinde diğer insanlardan ayrılmasını ve dıĢ dünyaya tanıtılmasını sağlar. KiĢinin yaĢamıyla özdeĢleĢmiĢtir; bu nedenle de Ģahsiyetin ayrılmaz bir öğesidir. Birey olarak kimliğin belirlenmesinde ayırt edici unsurlardandır. H (1) Yıldız Abik; (2005), Kadının Soyadı ve Buna Bağlı Olarak Çocuğun Soyadı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, sayfa: 23 vd. (2) http://www.tdk.gov.tr (EriĢim Tarihi: 10.11.2014) (3) Nazan Moroğlu; Kadının Kimlik Sorunu Kadının Soyadı, TBB Dergisi, Sayı. 2012/99, s. 245-246. 177 Evli Kadının Soyadı ____________________________________________________________________ Bireyselliğin ve kimliğin bir ifadesidir. Bu nedenle birey, adına hukuk düzeninin saygı göstermesini ve bunun korunmasını talep edebilir. KiĢinin manevi varlığı kapsamındadır. Vazgeçilemez ve devredilemez temel bir haktır. ġahsa sıkı sıkıya bağlı kiĢilik haklarındandır. Soyadı üzerindeki hak, herkese karĢı ileri sürülebilen mutlak haklardandır. III. Soyadının hukuktaki yeri Soyadı, kiĢinin kimliğinin belirtilmesini, onun hangi aileye/soya ait olduğunun gösterilmesini ve baĢka bireylerinden ayırt edilmesini sağladığından, kiĢiler arası özel yaĢam iliĢkileri açısından özel hukuk alanında; nüfus kayıtlarının düzenli tutulması, resmi belgelerde karmaĢanın önlenmesi açısından, kamu hukukuna konu olur. Yabancı ile evlenenlerin soyadıyla ilgili karĢılaĢtıkları sorunlarda hangi ülke hukukunun uygulanacağı ise, milletlerarası özel hukuk alanına girmektedir4. “Soyadı”nı da kapsayan “İsim Hakkı”, Anayasanın 17 nci maddesi ve Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin 8 inci maddesi kapsamındadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de, cinsiyet, doğum kaydı gibi kimlik bilgileri ve aile bağlarıyla ilgili bilgiler ile bunlarda değiĢiklik ve düzeltme yapılmasını isteme hakkının yanı sıra; isim hakkını da Anayasanın 17 nci maddesi dâhilinde değerlendirmektedir.(5) Anayasanın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar baĢlıklı 17 nci maddesinin 1 inci fıkrası: “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” KiĢiliğinin ayrılmaz bir öğesi haline gelen; birey olarak kimliğin belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan; vazgeçilmez, devredilmez, kiĢiye sıkı sıkıya bağlı kiĢilik haklarından olan soyadı, kiĢinin manevi varlığı kapsamındadır.(6) Anayasanın 17 nci maddesinin 1 inci fıkrasında belirtilen “maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı”, AĠHS’nin 8 inci maddesi (4) Nazan Moroğlu; age, sayfa: 247 Anayasa Mahkemesi Kararları: 2011/34 E. - 2012/48 K. - 30.3.2012 tarih ve 2009/85 E. - 2011/49 K. - 10.3.2011 Tarih. (6) Anayasa Mahkemesi Kararı, Bireysel BaĢvuru no: 2013/4439, karar tarihi: 06.03.2014. (Resmî Gazete’nin 25 Nisan 2014 tarih ve 28982 sayılı nüshası) http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014) (5) 178 Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51 ____________________________________________________________________ çerçevesinde “özel yaşama saygı hakkı” kapsamında güvence altına alınan “fiziksel ve zihinsel bütünlük hakkı” ile “bireyin kendisini gerçekleştirme ve kendisine ilişkin kararlar alabilme hakkı”na karĢılık gelir.(7) AĠHS’nin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar baĢlıklı 8 inci maddesi: “1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. 2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.” Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi, “Özel Yaşama Saygı Hakkı” alt kategorisindeki “özel yaşam” ibaresini, geniĢ yorumlamakta ve bu kavrama iliĢkin tüketici bir tanım yapmamaktadır. “Bireyin Kişiliğini Geliştirmesi ve Gerçekleştirmesi” kavramı, “Özel Yaşama Saygı Hakkı”nın kapsamının belirlenmesinde temel alınmaktadır. Özel yaĢamın korunması hakkının sadece mahremiyet hakkına indirgenemeyeceği gerçeği karĢısında, kiĢiliğin serbestçe geliĢtirilmesiyle uyumlu birçok hukuksal çıkar, bu hakkın kapsamına dâhil edilmiĢtir. Bu bağlamda, dıĢ dünya ile iliĢki kurulmasında önemli olan isim hakkı, ad ve soyadını kapsayacak Ģekilde maddenin güvence alanı içinde yorumlanmıĢtır.(8) IV. İç hukukumuzda “evli kadının soyadı” Hukukumuzda “Aile adında Birlik İlkesi” geçerli olduğundan; eĢlerin ve çocukların aynı soyadını taĢımaları gerekir. “Aile adı”, eĢlerin ve çocukların birlikte kullandıkları soyadını ifade eder. 1) 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Medenî Kanunun “kadının soyadı” baĢlıklı 187 nci maddesine göre(9) “Kadın, evlenmekle kocasının (7) Anayasa Mahkemesi Kararı, Bireysel BaĢvuru no: 2013/2187- karar tarihi: 19.12.2013 (Resmî Gazete’nin 7 Ocak 2014 Tarih ve 28875 sayılı nüshası) http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014) (8) Anayasa Mahkemesi Kararı, Bireysel BaĢvuru no: 2013/4439 - karar tarih: 06.03.2014 (Resmî Gazete’nin 25 Nisan 2014 Tarih ve 28982 sayılı nüshası) http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014) (9) 1926 tarih Medeni Kanunun “kadın evlenmekle kocasının soyadını alır” kuralını içeren 153 üncü maddesinde, 1997 yılında yapılan değiĢiklikle madde metni 179 Evli Kadının Soyadı ____________________________________________________________________ soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.” Maddeye göre kadın, evlenmekle kocasının soyadını alacağından, Türk Hukuku’nda aile soyadı, kocanın soyadıdır. Kadın evlendiğinde, soyadını terk ederek, kocasının soyadını almakla yükümlüdür. Kadın, bekârlık soyadını kocasının soyadının önüne ekleyerek de (çift soyadı) kullanma imkânına sahiptir ki; bu imkânı, evlenme sırasında evlendirme memuruna beyanla veya evlendikten sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı baĢvuruyla kullanabilecektir.( 10 ) Dolayısıyla evlenen kadın, ya önceki soyadını tamamen bırakıp kocasının soyadını alacak; ya da bekârlık soyadını kocasının soyadının önüne ekleyerek kullanabilecektir ki; bu, kadına tanınan seçimlik bir haktır. Ancak kadının kullandığı bu çifte soyadı, “aile soyadı” anlamına gelmez; aile soyadı hâlâ kocanın soyadıdır. Bu nedenle de evlilik birliği içinde doğan çocuklar, babanın soyadını alacaktır.(11) 2) Evli erkek, evlat edinilirse ve evlat edinenin soyadını kullanmak isterse; kocanın soyadının değiĢmesine endeksli olarak, kadının soyadı da mecburen değiĢmektedir. ġöyle ki: Medeni Kanunun 314 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasının 3 üncü cümlesi: “Ergin olan evlâtlık, evlât edinilme sırasında dilerse evlât “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir” Ģeklini almıĢtır. Bu hüküm 2001 tarih ve 4721 sayılı Medeni Kanunun 187 nci maddesinde aynen yer bulmuĢtur. ( 10 ) Nüfus Hizmetleri Kanununun (5490 sayılı) Uygulanmasına ĠliĢkin Yönetmelik (Resmî Gazete’nin 23 Kasım 2006 tarih ve 26355 sayılı nüshası) “Evlenen kadının soyadına ilişkin esaslar başlıklı 55 inci Madde - 1 –Evlenen kadın kocasının soyadını alır. Kadın kocasının soyadı ile birlikte önceki soyadını da taşımak istediğini evlenme sırasında yazılı olarak evlendirme memurluğuna, evlenme sırasında müracaat etmemiş ise daha sonra nüfus müdürlüğüne başvurarak yazılı olarak talep edebilir. Bu tür müracaatlarda idarece kayıt düzeltme ve tamamlamaya ilişkin form düzenlenerek kadının önceki soyadı koca soyadından önce gelmek suretiyle tamamlama işlemi yapılır. 2 - Önceki soyadı, koca soyadı ile birlikte tescil edildikten sonra, kadın sadece kocasının soyadını taşımak isterse bu ancak mahkeme kararı ile mümkün olur. 3 - Evlenmeden önce iki soyadı taşıyan kadın bu soyadlarından sadece birinden yararlanabilir.” (11) Mustafa Dural; Tufan Öğüz; Alper GümüĢ; (2005), Türk Özel Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku, Filiz Kitapevi, Ġstanbul, s. 166-168. 180 Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51 ____________________________________________________________________ edinenin soyadını alabilir.” Buna göre, evlat edinilen ergin kiĢi, kural olarak kendi soyadını kullanmaya devam eder; ancak evlat edinenin soyadını taĢımak isterse ve bu isteğini evlatlığa karar verecek mahkemeye bildirirse, evlat edinenin soyadını alabilecektir. Bu, evlat edinilen ergin kiĢiye tanınmıĢ seçimlik bir haktır. 25.4.2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun “Evlât edinme işlemi” baĢlıklı 29 uncu maddesine göre (f.1, c.2): “Evlât edinme olayı aile kütüklerine tescil edilir ve evlât edinilenin kaydı evlât edinenin aile kütüğüne taşınır.” Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına ĠliĢkin Yönetmelik (12) uyarınca: Evli erkeğin evlat edinilmesi halinde: Evlat edinen/edinenlerin soyadını almak istediği takdirde, mahkeme kararında belirtilen evlat edinen/edinenlerin soyadıyla; istemediği takdirde taĢıdığı kendi soyadıyla eĢi ve varsa ergin olmayan çocuklarıyla birlikte evlat edinen/edinenlerin hanesine taĢınır. Evli kadının evlat edinilmesi halinde: Kadının koca hanesindeki kaydı ile evlat edinen/edinenlerin kayıtları arasında bağ kurulur. Eğer evli kadın mahkeme kararında belirtilmek suretiyle evlat edinen/edinenlerin soyadını almak ve koca soyadının önünde evlat edinen/edinenlerin soyadını taĢımak istediği takdirde, koca hanesindeki kaydında, koca soyadının önünde evlat edinen/edinenlerin soyadı yazılmak suretiyle evlat edinen/edinenlerin kayıtları arasında bağ kurulur. 3) Evli erkek soyadını değiĢtirirse, kocanın soyadının değiĢmesine koĢut olarak, kadının da soyadı değiĢmek zorundadır. Filhakika 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun “Nüfus davaları” baĢlıklı 36 ncı maddesinde, soyadı değiĢikliğinde (soyadını değiĢtiren ( 12 ) Nüfus Hizmetleri Kanununun (5490 sayılı) Uygulanmasına ĠliĢkin Yönetmelik (Resmî Gazete’nin 23 Kasım 2006 tarih ve 26355 sayılı nüshası) 105 inci madde: “6 - Evli erkeklerin evlat edinilmesi halinde; evlat edinen/edinenlerin soyadını almak istediği takdirde, mahkeme kararında belirtilen evlat edinen/edinenlerin soyadıyla; aksi takdirde kendi soyadıyla eşi ve varsa ergin olmayan çocuklarıyla birlikte evlat edinen/edinenlerin hanesine taşınır. 7 - Evli kadınların evlat edinilmesi halinde; kadının koca hanesindeki kaydı ile evlat edinen/edinenlerin kayıtları arasında bağ kurulur. Eğer evli kadın mahkeme kararında belirtilmek suretiyle evlat edinen/edinenlerin soyadını almak ve koca soyadının önünde evlat edinen/edinenlerin soyadını taşımak istediği takdirde, koca hanesindeki kaydında, koca soyadının önünde evlat edinen/edinenlerin soyadı yazılmak suretiyle evlat edinen/edinenlerin kayıtları arasında bağ kurulur.” 181 Evli Kadının Soyadı ____________________________________________________________________ erkeğin) eĢ ve ergin olmayan çocuklarının soyadının da nüfus müdürlüğünce düzeltileceği belirtilmiĢtir. V. Yargı içtihatları ışığında “evli kadının soyadı” Medenî Kanunun 187 nci maddesini (eski Medenî Kanun madde 153) konu alan içtihatlara yer verilmiĢtir. Kocanın evlat edinilmesi nedeniyle veya baĢkaca bir nedenle soyadını değiĢtirmesi halinde; kadının da kocasına bağlı olarak soyadının değiĢmesinde de, bu içtihatlar kıyas yoluyla emsal olabilir. A. Anayasa Mahkemesinin 20 Eylül 1998 tarih ve 61/59 sayılı (13) kararı 1926 tarihli (eski) Medeni Kanunun “kadın evlenmekle kocasının soyadını alır” kuralını içeren 153 üncü maddesinde, 1997 yılında yapılan değiĢiklikle madde metni “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir” Ģeklini almıĢtır.(14) Bu maddenin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla açılan iptal davasında, Anayasa Mahkemesi oyçokluğuyla ret kararı vermiĢti. Ret gerekçesine göre: “... İtiraz konusu kural kimi sosyal gerçeklerin zorunluluklarından ve yasa koyucunun yıllar boyu kökleşmiş bir geleneği kurumsallaştırmasından kaynaklanmaktadır. Aile isminin kuşaktan kuşağa doğumla geçmesiyle aile birliği devam etmiş olacaktır. Kamu yararı, kamu düzeni ve kimi zorunluluklar soyadının kocadan geçmesinin tercih nedeni olduğunu göstermektedir. Kaldı ki itiraz konusu kuralda aile isminin sadece erkeğin soyadına bağlanacağı öngörülmeyip, kadın başvurduğunda kocanın soyadıyla birlikte önceki soyadını da kullanma olanağı vardır. Kadının evlenmekle kocasının soyadını almasının cinsiyet ayrımına dayanan bir farklılaşma yarattığı savı da yersizdir. Anayasanın 10 uncu maddesindeki eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişiler için değişik kural ve uygulamaları gerekli kılabilir. Yasa koyucunun aile soyadı olarak kocanın soyadına öncelik vermesi, bu haklı nedenler karşısında eşitliğe aykırılık oluşturmaz...” (13) Resmî Gazete’nin 15.11.2002 tarih ve 24937 sayılı nüshası. Bu hüküm, 2001 tarih ve 4721 sayılı Medeni Kanunun 187 nci maddesinde aynen yer almıĢtır. (14) 182 Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51 ____________________________________________________________________ B. Anayasa Mahkemesinin 10.03.2011 tarihli kararı( 15 ) (2009/85 E. – 2011/49 K.) Ġtiraz Yoluna BaĢvuranlar: Fatih 2. Aile Mahkemesi, Ankara 8. Aile Mahkemesi, Kadıköy 1. Aile Mahkemesi. Ġtiraz konusu: “Evlenen kadının, kocanın soyadını almaksızın evlilik öncesindeki soyadını kullanmak istemiyle açılan davalarda, itiraz konusu 4721 sayılı Medenî Kanunun 187 nci maddesinin Anayasaya (2, 10, 12, 17, 41 ve 90 ıncı maddelerine) aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler, maddenin iptali için başvurmuşlardır.” Anayasa Mahkemesi, Medenî Kanunun 187 nci maddesini Anayasaya aykırı bulmayarak, oyçokluğuyla itirazın reddine karar vermiĢtir. Ret kararının gerekçesinde özetle: “…İtiraz konusu „Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır‟ kuralının da aile birliğinin korunması ve aile bağlarının güçlendirilmesi başta olmak üzere; nüfus kayıtlarının düzenli tutulması, resmi belgelerde karışıklığın önlenmesi ve soyun belirlenmesi gibi kamu yararı ve kamu düzeni gerekleri nedeniyle kabul edildiği anlaşılmaktadır. … İtiraz konusu kural ile aile ismi olarak kullanılan soyadının kuşaktan kuşağa geçmesiyle, Türk toplumunun temeli olan aile birliği ve bütünlüğünün devamı sağlanmış olmaktadır. Soyadının kişilik haklarından olması, ona hiçbir müdahalede bulunulamayacağı anlamına gelmez. Yasa koyucunun soyadı kullanımına kamu yararı ve kamu düzeni gerekleri uyarınca Anayasa‟ya uygun olmak koşuluyla müdahalede takdir hakkının bulunduğu açıktır. … Yasa koyucunun aile soyadı konusundaki takdir hakkını, aile birliği ve bütünlüğünün korunması ve aile bağlarının güçlendirilmesi başta olmak üzere, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği kimi zorunluluklar nedeniyle, eşlerden birisine öncelik tanıyacak biçimde kullanmasının hukuk devletine aykırı bir yönü bulunmamaktadır. Kaldı ki itiraz konusu kuralda kadının başvurusu durumunda önceki soyadını kocasının soyadının önüne ekleyerek kullanabileceği belirtilerek, kişilik hakkı ile kamu yararı arasında adil bir dengenin kurulması da sağlanmıştır. Kadının evlenmekle kocasının soyadını almasının cinsiyet ayırımına dayanan bir farklılaşma yarattığı savı da yerinde değildir. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir. Belirtilen gerekçelerle yasa koyucunun ( 15 ) Resmî Gazete’nin 21.10.2011 tarih ve 28091 http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014) 183 sayılı nüshası. Evli Kadının Soyadı ____________________________________________________________________ takdir yetkisi kapsamında aile soyadı olarak kocanın soyadına öncelik vermesi eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır” denilmiĢ; ayrıca MK’nin 187 nci maddenin Anayasanın 90 uncu maddesiyle ilgisinin olmadığı da belirtilmiĢtir. Karara muhalif üyelerin KarĢı oy yazılarında, kadının kimlik sorunu, kadın erkek eĢitliği ile Anayasa ve uluslararası sözleĢmeler karĢısında, 187 nci maddenin iptal edilmesi gerektiği konusunda haklı gerekçeler sunulmuĢtur. C. Yargıtay İkinci Hukuk Dairesinin 8.06.2012 tarihli (16) Kararı (2011/7737 E. - 2012/16695 K.): Yargıtayın bu kararında, evli kadının, kocasının soyadını taĢımak zorunda olduğu; yalnızca evlenmeden önceki soyadını kullanmasının yasal olarak mümkün olmadığı belirtilmiĢtir.(17) “…Mahkemece verilen karar, evli kadının soyadında değişikliğe ilişkindir. Evli kadının soyadı, kocasına bağlı olarak değişebilir. Kocasının soyadında bir değişiklik olmadıkça evlenen kadın kocasının soyadını taşımak zorundadır. Yasal düzenleme böyledir (TMK madde 187). Evlilik boşanma veya iptal kararıyla sona ermedikçe evli kadının yalnızca evlenmeden önceki soyadını kullanması yasal olarak mümkün bulunmamaktadır. Anayasanın 10 uncu maddesinde 5170 sayılı Kanunla ve 41 inci maddesinde 4709 sayılı Yasa‟yla yapılan değişikliklere rağmen Anayasa Mahkemesi, Türk Medeni Kanununun 187 nci maddesinde yer alan düzenlemeyi Anayasaya aykırı görmemiş, bu hükmün iptali için yapılan itiraz başvurusunu 10.03.2011 tarihli 2009/85 esas, 2011/49 karar sayılı kararıyla reddetmiştir (21.10.2011 tarihli 28091 sayılı Resmi Gazete). Anayasa Mahkemesi kararları, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar (Anayasa madde 153/son). Yasa hükmü yürürlükte bulundukça mahkemenin yasal düzenlemeye aykırı düşecek şekilde karar tesis etmesi olanağı yoktur. Anayasanın 90 ıncı maddesine 5170 sayılı Kanunla ilave edilen, milletlerarası anlaşma hükümlerinin esas alınacağına ilişkin düzenleme „temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hüküm içermesi‟ hali için geçerlidir. Türkiye‟nin taraf olduğu temel hak ve özgürlüklere ilişkin başta İnsan Hakları Avrupa (16 ) http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasi (EriĢim Tarihi: 19.11.2014) Benzer karar için bakınız: Yargıtay Ġkinci Hukuk Dairesinin 14.07.2009 tarih, 2008/9258 E., 2009/14043 K. sayılı kararı. http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasi (EriĢim Tarihi: 22.11.2014) (17) 184 Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51 ____________________________________________________________________ Sözleşmesi ile temel hak ve özgürlükleri düzenleyen diğer sözleşmelerde, evli kadının „evlenmeden önceki soyadını muhafaza edeceğine‟ ilişkin açık bir hüküm ve düzenleme bulunmamaktadır. Başka bir ifade ile „aynı konuda farklı hüküm‟ söz konusu değildir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi „Tekeli-Türkiye‟ kararında kişinin soyadını, özel hayatın kapsamında kabul etmiş, Türk Medeni Kanununun 187 nci maddesindeki düzenlemenin „evli kadına kocasının soyadını taşımayı dayattığını, bunun da soyadını seçme ve evlenmeden önceki soyadını muhafaza etme hakkını ortadan kaldırdığını‟ belirterek, yasal düzenlemenin Sözleşmenin 8 inci maddesinde düzenlenen „özel hayata‟ müdahale oluşturduğunu kabul ederek ihlal kararı vermiştir. Burada ihlale yol açan, ulusal mahkemelerin uygulaması veya yasa hükmünü yorum tarzı değil; yasal düzenlemenin bizatihi kendisidir. Bu düzenleme değiştirilmedikçe mahkemeler yasaya uygun karar vermekle yükümlüdür…” D. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları: 1. Ünal Tekeli Türkiye davası (AİHM 4. Dairesi, Başvuru no: 29865/96, 16 Kasım 2004 tarihli) BaĢvurucu, Türk yasaları tarafından erkeklerin kendi soyadlarını kullanmasına izin verilmesine karĢın; kadının evlendikten sonra kızlık soyadını kullanmasına izin verilmemesinin cinsiyete dayalı ayrımcılık olduğunu ileri sürmüĢtür. AĠHM, AĠHS’nin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar baĢlıklı 8 inci maddesinin isimlere dair net bir hüküm getirmediğini; ancak yine de bir kimlik belirleme ve aile bağı aracı olarak insanın isminin özel ve aile yaĢamını etkilediği; dolayısıyla Ģikâyet konusunun SözleĢme'nin 8 inci maddesi kapsamında yer aldığı belirtmiĢtir. AĠHM, Avrupa Konseyi’ne üye devletlerde, eĢlerin “aile adı” seçiminde eĢit haklara sahip olduklarını; Türkiye’nin evlenen kadının otomatik olarak soyadını değiĢtirmesini yasalarla öngören tek ülke olduğunu; evlenince soyadını değiĢtirmek istemeyen kadınların çıkarlarının dikkate alınmamıĢ olduğunu belirtmiĢtir. Türkiye’de Kasım 2001’de yapılan Medeni Kanun değiĢikliğinin amacı ailede eĢleri eĢit haklara sahip konuma getirmek olduğu halde, evlendikten sonraki aile adına yönelik, kadınları kocalarının soyadlarını almaya zorlayan kuralların değiĢtirilmemesinin hiçbir haklı gerekçesi olamayacağını ileri süren AĠHM, söz konusu farklı muamelenin baĢvuranın talebi doğrultusunda 14 üncü maddeyle birlikte düĢünüldüğünde SözleĢmenin 8 inci maddesine aykırı olduğuna karar vermiĢtir. 185 Evli Kadının Soyadı ____________________________________________________________________ AĠHS 14 üncü madde: “Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer görüşler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımında hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanır.” 2. Leventoğlu Abdulkadiroğlu Türkiye davası (AİHM 2. Dairesi, Başvuru no: 7971/07, 28 Mayıs 2013 tarihli) BaĢvurucu, ulusal mahkemelerin kendi kızlık soyadını kullanmasına izin vermeyi reddetmesinin SözleĢmenin 8 inci maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkına haksız bir müdahale oluĢturduğunu iddia etmektedir. Ayrıca, Türk Hukukunun evli erkeklerin kendi soyadını taĢımasına izin verirken, evli kadınlara bu hakkı vermemesinin cinsiyet ayrımcılığı oluĢturduğunu ve SözleĢmenin 14 üncü maddesine aykırı olduğunu ileri sürmüĢtür. AĠHM, (yukarıda da değinilen) “Ünal – Tekeli Türkiye Davası”na da atıf yapmak suretiyle; benzer durumda bulunan kiĢiler (evli erkek ve evli kadın) arasında cinsiyete dayalı muamele farklılığı olduğundan mütevellit, SözleĢmenin 14 üncü maddesinin 8 inci madde ile birlikte ihlalinin söz konusu olduğuna karar vermiĢtir. 3. Tanbay Tüten Türkiye davası (AİHM 2. Dairesi, Başvuru no: 38249/09, 10 Aralık 2013 tarihli) Bu davada da baĢvuru konularının benzerliğinden ötürü “Ünal – Tekeli Türkiye Davası”na atıf yapan AĠHM, SözleĢmenin 8 inci maddesiyle bağlantılı olarak 14 üncü maddesinin ihlal edildiğini değerlendirmiĢtir. E. Anayasa Mahkemesi’nin 19.12.2013 tarihli (Bireysel başvuru no: 2013/2187) Kararı(18) BaĢvuru konusu: evli kadının evlilik öncesi soyadını tek baĢına kullanmasına engel olan 4721 sayılı Medeni Kanunun 187 nci maddesine istinaden yapılan uygulama neticesinde, cinsel olarak ayrımcılığa maruz tutularak özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmemesi nedeniyle Anayasanın 2 nci, 10 uncu, 12 nci, 17 nci, 20 nci, 41 inci ve 90 ncı maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiği iddiasıdır. BaĢvurucunun ihlal iddiasına konu isim hakkının, Anayasanın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar baĢlıklı 17 nci (18) Resmî Gazete’nin 7 Ocak 2014 tarih ve 28875 sayılı nüshası. http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014) 186 Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51 ____________________________________________________________________ maddesi ve AĠHS’nin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar baĢlıklı 8 inci maddesi kapsamına girdiği belirtilmiĢtir. Kararda: “Özel yaşamın korunması hakkının sadece mahremiyet hakkına indirgenemeyeceği gerçeği karşısında, kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuksal çıkar bu hakkın kapsamına dâhil edilmiştir. Bu kapsamda dış dünya ile ilişki kurma noktasında son derece önemli olan isim hakkı da, Sözleşme denetim organları tarafından ön ad ve soyadını kapsayacak şekilde maddenin güvence alanı içinde yorumlanmıştır. AİHM, Sözleşmenin 8 inci maddesinin ad ve soyadı konusunda açık bir hüküm içermediğini belirtmekle beraber, kişinin kimliğinin ve aile bağlarının belirlenmesinde kullanılan bir araç olması nedeniyle, belirli bir dereceye kadar diğer kişilerle ilişki kurmayı da içeren özel yaşama ve aile yaşamına saygı hakkıyla ilgili olduğunu ve bir kamu hukuku konusu olarak toplumun ve Devletin adların düzenlenmesi konusuyla ilgilenmesinin bu unsuru özel hayat ve aile hayatı kavramlarından uzaklaştırmayacağını kabul etmektedir. Bu kapsamda, soyadı değiştirme ile çocuğun ve kadının soyadı bağlamında AİHM içtihatlarına konu edildiği görülen soyadının da Sözleşme‟nin 8 inci maddesinin koruma alanında olduğu anlaşılmaktadır… Cinsiyet, doğum kaydı gibi kimlik bilgileri ve aile bağlarıyla ilgili bilgiler ile bunlarda değişiklik ve düzeltme yapılmasını isteme hakkının yanı sıra, isim hakkı da Anayasa Mahkemesi tarafından, Anayasanın 17 nci maddesi kapsamında değerlendirilmektedir. … Başvuruya konu yargılama kapsamında başvurucunun sadece evlenmeden önceki soyadını kullanmasına yetkili idari ve yargısal merciler tarafından izin verilmemesi şeklindeki uygulamanın, kişinin kimliğinin belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan soyadının vazgeçilemezlik, devredilemezlik ve kişiye sıkı surette bağlı olma niteliklerinin kadının soyadı bakımından geçerliliğini etkilediği görülmekle, belirtilen uygulamanın Anayasanın 17 nci maddesinde tanımlanan manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkına yönelik bir müdahale oluşturduğu açıktır. Anayasanın 17 nci maddesinde, manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı açısından herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte, bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da, 187 Evli Kadının Soyadı ____________________________________________________________________ Anayasanın diğer maddelerinde yer alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması da mümkün olabilir. Bu noktada Anayasanın 13 üncü maddesinde yer alan güvence ölçütleri işlevsel niteliği haizdir. Anayasanın 13 üncü maddesi,( 19 )… hak ve özgürlükleri sınırlama ve güvence rejimi bakımından temel öneme sahip olup, Anayasada yer alan bütün hak ve özgürlüklerin yasa koyucu tarafından hangi ölçütler göz önünde bulundurularak sınırlandırılabileceğini ortaya koymaktadır. Anayasanın bütünselliği ilkesi çerçevesinde, Anayasa kurallarının bir arada ve hukukun genel kuralları göz önünde tutularak uygulanması zorunlu olduğundan, belirtilen düzenlemede yer alan başta yasa ile sınırlama kaydı olmak üzere tüm güvence ölçütlerinin, Anayasanın 17 nci maddesinde yer verilen hakkın kapsamının belirlenmesinde de gözetilmesi gerektiği açıktır. … Hak ya da özgürlüğe bir müdahale söz olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün, yani müdahalenin hukuki bir temelinin mevcut olup olmadığıdır. Sözleşme‟nin lafzı ve AİHM içtihadı uyarınca da, Sözleşme‟nin 8 inci maddesi kapsamında yapılacak bir müdahalenin meşruluğu, öncelikle söz konusu müdahalenin yasa uyarınca gerçekleştirilmesine bağlı tutulmuş olup, müdahalenin hukukîlik unsurunu taşımadığının tespiti halinde, Sözleşmenin 8 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan diğer güvence ölçütleri tetkik edilmeksizin, müdahalenin ilgili maddeye aykırı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (Bkz. Fadeyeva/Rusya, B. No: 55723/00, 9/6/2005, § 95; Bykov/Rusya, B. No:4378/02, 10/3/2009, §82). Anayasanın 17 nci maddesi kapsamında yapılan bir müdahalenin yasallık şartını sağladığının kabulü için, müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur. Başvuru konusu olayda başvurucunun evlilik öncesi soyadını kullanması yönündeki talebinin, ilk derece mahkemesince, 4721 sayılı Kanun‟da evli kadının kocasının soyadı olmaksızın yalnızca evlenmeden önceki soyadını kullanabileceğine dair bir hüküm bulunmadığı belirtilerek reddedildiği anlaşılmaktadır. ( 19 ) Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” baĢlıklı 13 üncü maddesi: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” 188 Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51 ____________________________________________________________________ Anayasanın “Milletlerarası antlaşmaları uygun bulma” kenar başlıklı 90. maddesinin 5. Fıkrasındaki20 … düzenlemeyle temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası bir antlaşma ile bir kanun hükmünün çatışması halinde, uluslararası antlaşma hükmünün öncelikle uygulanması gerekir. … Bu kural bir zımni ilga kuralı olup, temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümleriyle çatışan kanun hükümlerinin uygulanma kabiliyetini ortadan kaldırmaktadır. … Bu durumda başta yargı mercileri olmak üzere, birbiriyle çatışan temel hak ve özürlüklere ilişkin bir uluslararası antlaşma hükmü ile bir kanun hükmünü önlerindeki olaya uygulamak durumunda olan uygulayıcıların, kanunu göz ardı ederek uluslararası antlaşmayı uygulama yükümlülükleri vardır. … Belirtilen düzenleme uyarınca, uluslararası insan hakları hukukunun temel belgelerinden olan ve Türkiye‟nin usulüne uygun olarak onaylayıp taraf olduğu Sözleşme, iç hukukta doğrudan uygulanma kabiliyetini haizdir. Sözleşme‟nin 8 inci maddesi özel hayata ve aile hayatına saygıyı ifade ederken, 14 üncü maddesi cinsiyete dayalı ayrımcılığı yasaklamaktadır. AİHM‟nin, kişinin soyadını özel hayat kapsamında değerlendirerek evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğunu özel hayata müdahale olarak kabul ettiği birçok kararında, soyadı kullanımı ile ilgili başvurular, Sözleşme‟nin 8 inci maddesinde yer alan “özel hayatın ve aile hayatının korunması” ilkesi kapsamında incelenmiş ve kadının evlendikten sonra yalnızca evlilik öncesi soyadını kullanmasına ulusal mercilerce izin verilmemesinin, Sözleşmenin özel hayatın gizliliğini öngören 8 inci maddesiyle bağlantılı olarak, ayrımcılığı yasaklayan 14 üncü maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. …..Başvurucunun temel hak ve özgürlüklere dair uluslararası antlaşmaların kanun hükümlerine nazaran öncelikle uygulanacağı ve bu kapsamda Sözleşmenin ve AİHM içtihadının uyuşmazlığın karara bağlanmasında nazara alınması noktasındaki itirazlarının yargı mercilerince dikkate alınmadığı ve tartışılmadığı anlaşılmaktadır. Uluslararası sözleşmelerin, evli erkek ve kadının evlilik sonrasında soyadları bakımından eşit haklara sahip olmasını öngören hükümleri ile evli kadının kocasının soyadını kullanması zorunluluğunu (20) Anayasa, madde 90/5 - “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07.05.2004-5170/7 madde) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.” 189 Evli Kadının Soyadı ____________________________________________________________________ öngören iç hukuk düzenlemelerinin aynı konu hakkında farklı hükümler içermesi nedeniyle, ilgili sözleşmenin hükümlerinin somut uyuşmazlık açısından esas alınması gereken hukuk kuralı olduğu sonucuna varılmakla, başvurucunun manevi varlığı kapsamında güvence altına alınan isim hakkına yönelik müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşılmaktadır. ….Başvurucunun Anayasanın 17 nci maddesinde güvence altına alınan manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.” Anayasa Mahkemesi bu kararıyla, (yukarıda bahsedilen) 10.3.2011 tarihli kararındaki görüĢünü (isabetli olarak) değiĢtirmiĢtir. F. Anayasa Mahkemesinin 6.3.2014 tarihli (Bireysel başvuru no: 2013/4439) kararı(21) BaĢvuru konusu, evli kadının kızlık soyadını tek baĢına kullanmasına engel olan 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 187 nci maddesine istinaden yapılan uygulama neticesinde, Anayasanın 10 uncu, 12 nci, 17 nci ve 90 uncu maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiği iddiasıdır. AYM’nin bu konudaki kararı, (yukarıda da değinilen) 19.12.2013 tarihli kararının tekrarı mahiyetindedir. Hülâsa, bu kararda da “…Uluslararası sözleşmelerin, evli erkek ve kadının, evlilik sonrasında soyadları bakımından eşit haklara sahip olmasını öngören hükümleri ile evli kadının kocasının soyadını kullanması zorunluluğunu öngören iç hukuk düzenlemelerinin aynı konu hakkında farklı hükümler içermesi nedeniyle, ilgili sözleşmenin hükümlerinin somut uyuşmazlık açısından esas alınması gereken hukuk kuralı olduğu sonucuna varılmakla, başvurucunun manevi varlığı kapsamında güvence altına alınan isim hakkına yönelik müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşılmaktadır” denilerek; Anayasanın 17 nci maddesinde teminat altına alınan manevi varlığın korunması ve geliĢtirilmesi hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıĢtır. VI. Değerlendirme Medeni Kanun madde 187’ye göre kadın, doğumla aldığı soyadını, evlenince terk edip kocasının soyadını almaya mecburdur.(22) Kaldı ki, evlilik devam ederken, kocanın evlat edinilmesi (MK madde (21) Resmî Gazete’nin 25 Nisan 2014 tarih ve 28982 sayılı nüshası http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014) (22) Üstelik sonrasında da boĢanma, yeniden evlenme gibi medeni halindeki her değiĢiklikte de, kadının soyadının değiĢtirmesi gerekmektedir. 190 Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51 ____________________________________________________________________ 314) veya baĢkaca nedenlerle soyadını değiĢtirmesi halinde; kocaya bağlı olarak kadının da (rızası dıĢında) soyadı değiĢmektedir. Bu düzenlemelerde, evlendiği halde soyadını değiĢtirmek istemeyen kadınların iradesi, çıkarları, yaĢayacağı “kimlik sorunu” göz ardı edilmiĢtir. Kadına dayatılan bu zorunluluk, “Kimlik Sorunu” yaratmanın yanı sıra; pasaport, sürücü belgesi, banka hesabı, kredi kartı, kimlik gibi tüm resmi ve özel belgeleri yeniden çıkarttırmasını gerektirecektir. Hele ki, kadın sosyal ve ekonomik yaĢamda aktif rol üstlenen biriyse (örneğin sanatçı, ünlü kiĢi, iĢ kadını, avukat vs.), soyadı değiĢikliğinin yarattığı kimlik sorunu onun mağduriyetini daha da artırmaktadır. Kadının, evlilik öncesindeki soyadını (örneğin: Müzeyyen Pelin ġENOCAKGĠL), kocasının soyadının önüne ekleyerek kullanabilmesi de (örneğin: Müzeyyen Pelin ġENOCAKGĠL KARABACAKOĞULLARI), kimlik sorununu gidermediği gibi; kocanın soyadına tâbi olma sonucunu değiĢtirmemektedir. Kaldı ki bu, uzun bir isim olacağından kadına zorluk yaĢatacaktır. Somut mağduriyetlerin yanı sıra; mevzunun bir de psikolojik boyutu vardır. Zira ataerkil zihniyetin bariz bir tezahürü olan bu dayatma, kadının “bağımsız bir birey olarak görülmediği / kocasına tabi kılındığı” algısı yaratır. Filhakika bu düzenleme, evlilik birliği içinde kocayı, kadın karĢısında üstün konuma getirmektedir. Ġsim (ad-soyad) üzerindeki hak, Ģahsa sıkı sıkıya bağlı kiĢilik hakkıdır; devredilemez, vazgeçilemez temel bir mutlak haktır. Fakat soyadının bu özellikleri, sadece erkekler için söz konusu olup; kadını kocasının soyadına mecbur eden iç hukuk kurallarından mütevellit, kadınlar açısından geçerli olamamaktadır. Böylesi temel bir hakkın kısıtlanmasına, “kamu yararı”, “kamu düzeni”, “nüfus kayıtlarında düzenlilik” gibi basmakalıp, soyut kavramlarla meĢruiyet kazandırmak; modern hukukta kabul edilemez. Ayrıca “nüfus kayıtlarında karışıklığın önlenmesi” mülahazası da; hele ki, mevcut teknolojik imkânlar ve ad-soyaddan önce vatandaĢlık numarasının önemli olduğu yeni nüfus sitemi (Mernis); bu düzenlemeleri haklı çıkarmamaktadır. Türkiye’de Kasım 2001’de yapılan Medeni Kanun değiĢikliğinde, ailede eĢleri eĢit haklara sahip konuma getirmek amaçlanmıĢtır ki; eĢlerin aileyi birlikte yönetmesi ve temsil etmesi, aile konutunu birlikte belirleme, birliğin giderlerine katılma gibi hükümler bu amaca örnektir. Buna rağmen, 1926 tarihli eski Medeni Kanunun 153 üncü maddesinin; 191 Evli Kadının Soyadı ____________________________________________________________________ yeni Medeni Kanunun 187 nci maddesinde değiĢtirilmeden muhafaza edilmesinin hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Kadını, kocasının soyadını kullanmaya mecbur tutarak, cinsiyete dayalı ayrımcılığa yol açan mevcut mevzuatın, geliĢmiĢ ülkelerde örneği kalmamıĢtır. Bu uygulamanın, gerek 1982 tarihli Anayasaya; gerek Ġnsan Hakları Avrupa SözleĢmesine; gerekse de Kadınlara KarĢı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair SözleĢme (CEDAW) gibi uluslararası hukuk mevzuatına aykırı olduğu aĢikârdır: A. Anayasa’ya aykırılık: Madde 2 ve 10: Evli kadının soyadına dair mevcut düzenleme, Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen Hukuk Devleti Ġlkesi ve 10 uncu maddesinde öngörülen EĢitlik Ġlkesi ile birlikte değerlendirildiğinde; cinsiyete dayalı ayrımcılığa, eĢitsizliğe ve adaletsizliğe sebep olmaktadır. Hele ki, Anayasanın 10 uncu maddesine 2004 yılında eklenen( 23 ) “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” hükmü, kadını kocanın soyadını taĢımaya mecbur kılan düzenlemenin hakkaniyetsizliğini daha da bariz ortaya koymaktadır. Madde – 12 - Anayasanın kiĢilik haklarının korunmasına iliĢkin “herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir” hükmüne de aykırılık söz konusudur. Madde – 17 - “Soyadı”nı da kapsayan isim hakkının, kiĢinin “manevi varlığı” kapsamında olduğu; bu nedenle evli kadının soyadına dair MK’nın 187 nci maddesinin Anayasanın “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” Ģeklindeki 17 nci maddesine aykırı olduğu, Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda bahsedilen 19.12.2013 ve 6.3.2014 tarihli kararlarında detaylı olarak ifade edilmiĢti. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin, kadının soyadına iliĢkin (yukarıda değinilen) 20 Eylül 1998 tarih ve 61/59 sayılı kararında karĢı oy yazısındaki Ģu isabetli ifadeye de dikkat çekmek isteriz: “ Bu kural evlilik birliği içinde aynı hukuksal konumda bulunan taraflardan kocayı kadın karşısında üstün duruma getirmektedir. Bu eşitsizliği kamu düzeni, kamu yararı gibi soyut kavramlarla açıklamak olanaksızdır. Evlenen kadının soyadı üzerindeki kişilik hakkının kimi olasılıklara veya varsayımlara dayanılarak sınırlandırılması demokratik hukuk devleti ve (23) 07.05.2004 gün ve 5170 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle eklenmiĢtir (Resmî Gazete’nin 22.05.2004 tarih ve 25469 sayılı nüshası) 192 Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51 ____________________________________________________________________ demokratik toplum düzeni gerekleriyle bağdaştığı ileri sürülemez. Aile soyadının seçimini, evlilikte eşit haklara sahip eşlerin özgür iradesine bırakmayıp, kocaya mutlak üstünlük sağlayan kural, yalnız eşitlik ilkesine değil; kadının soyadı üzerindeki kişilik hakkına müdahale niteliği taşıdığından Anayasanın 17 nci maddesine de aykırıdır...” Madde – 41 - Anayasanın 41 inci maddesi “ailenin, eşler arasında eşitliğe dayandığını” öngörmüĢtür. 4721 sayılı Medeni Kanun değiĢikliğinin temel amaçlarından biri, ailede eĢlerin eĢit haklara sahip olmaları ilkesinin yerleĢtirilmesi ve kadın erkek eĢitsizliğinin kaldırılmasıydı. Nitekim Medeni Kanunun genel gerekçesinde de “günümüzde modern hukuk sistemlerinin istisnasız hepsinde temel ilke olarak kabul edilen kadın – erkek eşitliği ilkesinin hukukumuzda da tam anlamıyla yerleştirilmesi amacıyla” değiĢiklik yapıldığı belirtilmektedir. Filhakika, Medeni Kanunun “Aile Hukuku” bölümünde evlilik yaĢı, konutun seçimi, evlilik birliğinin yönetimi ve temsili, birliğin giderlerine katılma, yasal mal rejimi gibi konular “eşler arası eşitlik” esasına dayandırılmıĢtır. Medeni Kanunun “Aile Hukuku” bölümünde anayasal eĢitlik ilkesine uymayan tek madde, 187 nci madde olmasına rağmen, varlığını sürdürmektedir. Zorunlu soyadı kullanımı, kadının kiĢiliğini zedeler. Kadınların toplumsal yaĢamda tanındığı soyadını kullanmaya devam etmesi en doğal hakkıdır. Evli kadının evlenmeden önceki soyadını kullanması, kadının kimlik ve kiĢiliğinin geliĢmesine yol açarak; aile kurumunun eĢitlikçi bir yapıya sahip olmasına katkı sağlayacaktır. (24) Madde 90: Anayasanın 90 uncu maddenin 5 nci fıkrası uyarınca, uluslararası sözleĢmeler, hukuk sistemimizin bir parçası olup, kanunlar gibi uygulanma özelliğine sahiptir. Ayrıca bu hükme göre, uygulamada bir kanun hükmü ile temel hak ve özgürlüklere iliĢkin olan sözleĢme hükümleri arasında bir uyuĢmazlığın bulunması halinde, sözleĢme hükümlerinin esas alınması zorunludur. KiĢilik haklarından olan isim hakkının temel bir hak olduğu Ģüphesizdir. Türkiye’nin tarafı olduğu ve aĢağıda da ayrıca değinilecek uluslararası sözleĢmeler; kadının, doğumla aldığı ve kiĢiliğinin ayrılmaz parçası haline gelen soyadını terk edip; kocasının soyadını almaya zorlanmasını yasaklamıĢtır. Bu bağlamda, evli kadına kocanın soyadını (24) Anayasa Mahkemesinin 10.3.2011 tarih kararında (2009/85 E. – 2011/49 K.) üye Engin Yıldırım’ın karĢı oy yazından alınmıĢtır. (Resmî Gazete’nin 21.10.2011 tarih ve 28091 sayılı nüshası) 193 Evli Kadının Soyadı ____________________________________________________________________ almayı dayatan iç hukuk hükümlerinin halen uygulanmaya devam edilmesi; Anayasanın 90 uncu maddesine de aykırılık oluĢturur. B. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırılık: Kadının, kocasının soyadını alma zorunluluğunu içeren iç mevzuat hükümleri, (yukarıda irdelenen AĠHM’nin “Ünal Tekeli Türkiye Davası”, “Leventoğlu Abdulkadiroğlu Türkiye Davası”, “Tanbay Tüten Türkiye Davası” kararlarında da belirtildiği üzere) AĠHS’nin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar baĢlıklı 8 inci ve ayrımcılık yasağına dair 14 üncü maddelerine aykırıdır. Ayrıca, AĠHS’nin 22.11.1984 tarihli 7 nolu Protokol’ün 5 inci maddesine (“Eşler kendi aralarında ve çocuklarıyla ilişkilerinde, evlilikle ilgili, evlilik sırasında veya ayrıldıktan sonra, özel hukuk nitelikli haklara ve yükümlülüklere eşit olarak sahiptirler”) ve Avrupa Konseyi’nin “Medeni Hukukta Eşlerin Eşitliği” Konusundaki 37 sayılı Ġlke Kararı’nın 11/6 ncı bendine (“soyadı konusunda bir eşin diğerinin soyadını kullanmaya zorlanamayacağı”) de aykırılık mevcuttur. C. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşmeye(25) (CEDAW) aykırılık: Türkiye’nin 1985’de onayladığı bu sözleĢmenin, 16 ncı maddesinin g fıkrası baĢta olmak üzere, Ģu maddeleri konumuzla ilgilidir: SözleĢme’nin “Başlangıç” bölümü: “Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, …. erkeklere ve kadınlara ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel ve siyasal haklardan yararlanmaları konusunda eşit haklar sağlama yükümlülüğü altında bulunduğunu kaydederek, … erkekler ile kadınlar arasında tam bir eşitliğe ulaşılmasına katkıda bulunacağını teyit ederek, … Erkekler ile kadınlar arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi için erkekler ile birlikte kadınların da toplum ve aile içindeki geleneksel rollerinin değişmesine ihtiyaç bulunduğundan; kadınlara karşı Ayrımcılığın Tasfiye edilmesi hakkındaki Bildiri'de yer verilen prensiplerin uygulanmasına ve bu amaçla her türlü ayrımcılığın ve görünümlerinin tasfiye edilmesi için gerekli her türlü tedbiri almaya karar vererek, aşağıdaki konularda anlaşmışlardır”. Madde - 1 - “Kadınlara karşı ayrımcılığın tanımı”: “Bu Sözleşmenin amacı bakımından "kadınlara karşı ayrımcılık" terimi siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel veya diğer alanlardaki kadın ve erkek eşitliğine dayanan insan haklarının ve temel özgürlüklerin, medeni durumları ne olursa olsun kadınlara tanınmasını, kadınların bu (25) http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/kefe/docs/cedaw.pdf 194 Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51 ____________________________________________________________________ haklardan yararlanmalarını veya kullanmalarını engelleme veya hükümsüz kılma amacını taşıyan veya bu sonucu doğuran cinsiyete dayalı her hangi bir ayrım, dışlama veya kısıtlama anlamına gelir”. Madde - 2 - “Hukuki alanda tedbirler alma yükümlülüğü”: “Taraf Devletler kadınlara karşı ayrımcılığın her biçimini yasaklayıp, her türlü vasıtayla ve hiç vakit kaybetmeden kadınlara karşı ayrımcılığı tasfiye etme politikası izlemeyi kabul ederler, ve bu amaçla aşağıdaki konularda taahhütte bulunurlar: … f) Kadınlara karşı ayrımcılık oluşturan mevcut yasaları, hukuki düzenlemeleri, gelenekleri ve uygulamaları değiştirmek veya kaldırmak için gerekli her türlü tedbiri almak…” Madde - 5 - “Önyargıların ve geleneklerin tasfiye edilmesi”: “Taraf Devletler aşağıdaki konularda gerekli tedbirleri alırlar: … a) Her iki cinsten birinin aşağı veya üstün olduğu veya erkekler ile kadınların basmakalıp rollere sahip oldukları düşüncesine dayanan bütün önyargılar ve gelenekler ile her türlü uygulamayı tasfiye etmek amacıyla erkeklerin ve kadınların sosyal ve kültürel davranış tarzlarını değiştirmek…” Madde 16 – “Evlenme ve aile iliĢkileri alanındaki haklar”: “Taraf Devletler evlilik ve aile ilişkileri ile ilgili bütün konularda kadınlara karşı ayrımcılığı tasfiye etmek için gerekli her türlü tedbiri alır ve özelikle erkeklerle kadınların eşitliğini öngören aşağıdaki hakları tanır: … g) Soyadı, meslek ve iş seçme hakları da dahil, karı ve koca olarak aynı kişisel haklara sahip olma…” D. Medeni ve Siyasal Haklara Dair Uluslararası Sözleşme’ye aykırılık Türkiye’nin 04.06.2003 tarihinde onayladığı, Medeni ve Siyasal Haklar SözleĢmesi’nin(26) 23/4 üncü maddesine göre: “Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, eşlerin evlenirken, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit hak ve sorumluluklara sahip olmalarını sağlamak için gerekli tedbirleri alacaklardır.” Sonuç ve öneri Kadının, kiĢiliğiyle özdeĢleĢmiĢ, toplumsal yaĢamda tanındığı soyadını; evliliğinde de kullanmaya devam etmesi, en doğal ve temel hakkıdır. Bu hakkın, hukuk düzenince engellenmesi, ciddi bir “adalet” ve “ayrıcılık” sorunudur. (26) www.ihop.org.tr/dosya/sozlesme/medeni.doc 195 Evli Kadının Soyadı ____________________________________________________________________ Neticeten, Anayasaya ve uluslararası mevzuata uygun Ģekilde Medeni Kanunun 187 nci maddesi, ivedilikle değiĢtirilmelidir. Bu değiĢikle, evlenen eĢlerin soyadının değiĢmesi zorunluluğu kaldırılmalı; eĢlerin ortak kararla “aile adı” seçebilmesi de mümkün olmalıdır. Ayrıca evlilik devam ederken kocanın, soyadını değiĢtirmesi halinde; kocaya bağlı olarak kadın da soyadının değiĢmesi yönündeki düzenlemeler, değiĢtirilecek 187 nci maddeyle uyumlu hale getirilmeli; kadının soyadı kocasına bağlı olarak değiĢmemelidir. Avrupa Birliği Ülkelerinin tamamında kadının soyadı evlenmekle değiĢmemektedir; eĢler dilerse birisinin (kadın veya erkeğin) soyadını “aile adı” olarak seçebilmektedir. Çocuk da ya bu aile soyadını ya da babanın soyadını taĢımaktadır.(27) Soyadı konusunda “Alman Sistemi”, uygun ve çağdaĢ bir örnek olabilir. Almanya’da 1994’de yürürlüğe giren “Aile Adı Hakkına Dair Kanun”la Alman Medeni Kanunu’nda yapılan değiĢikliğe göre: EĢlerin “ortak aile adı” kullanma zorunluluğu kaldırılmıĢtır. EĢler, ortak bir soyadı seçmemiĢlerse, her biri evlenmeden önceki soyadını taĢımaya devam edecektir. Ortak bir soyadı (aile adı) seçmek isteyen eĢler, evlilik baĢvurusunda, evlenme anında veya evlendikten sonra 5 yıl içinde ortak evlilik adı seçebilecektir. DeğiĢikliğin yürürlüğe girmesinden önce yapılmıĢ evliliklere dair geçiĢ hükmüne de yer verilmiĢ; yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içinde baĢvurularak yasanın tanıdığı haklardan yararlanma olanağı tanınmıĢtır. EĢlerin, ortak aile adı kullanmamaları halinde, doğan çocukların soyadının nasıl belirleneceği konusu ise: eĢlerin ortak kararıyla çocuğa annenin veya babanın soyadı seçilerek verilecek; bir ay içinde böyle bir seçim yapılmadığı takdirde, vesayet mahkemesi soyadı seçme yetkisini anaya veya babaya verebilecektir. Ġlk çocuk için seçilen soyadı, daha sonra doğan çocuklar için de geçerli olacaktır.(28) 22.2.2013 tarihinde (2/1300 E. no) TBMM’ye sunulan kanun teklifinde( 29 ) 4721 sayılı Medeni Kanun’da kadının soyadı konusunda değiĢiklik istenmektedir. MK madde 187’ye dair “eşlerin soyadı” baĢlıklı teklif metni: “Eşler dilerse, evlenme sırasında ya da nüfus müdürlüğüne müracaatla; ortak bir soyadı belirleyebilir; eşlerden biri, (27) Demet Özdamar, (2009), Cedaw Sözleşmesi, Seçkin Yayınevi, Ankara, s. 339. Nazan Moroğlu, age, s. 252-253-254 (29) Bursa Milletvekili Doç. Dr. Aykan Erdemir’in sunduğu teklif, 30.11.2014 tarihi itibariyle hâlâ komisyondadır. (http://www2.tbmm.gov.tr/d24/2/2-1300.pdf (28) 196 Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51 ____________________________________________________________________ diğerinin soyadını alabilir; eşler, önceki soyadının yanına diğer eşinin soyadını ya da ortak soyadını birlikte kullanabilir.” Metinde, evlenen kadının sadece kendi soyadını taĢımaya devam edip edemeyeceği hususu muğlâk olsa da; madde gerekçesindeki “eşlerin evlenmelerine rağmen, evlenme öncesindeki soyadlarını kullanmalarına imkân tanınmaktadır” ifadesinden; eĢlerin evlenmekle soyadını değiĢtirme zorunluluğunun olmadığı anlaĢılabilmektedir. Teklifte, “geçici madde” kapsamında, kanunun yayımı tarihinden itibaren 1 yıl içinde soyadını değiĢtirmek isteyen eĢlerin, dilekçeyle yerleĢim yeri nüfus müdürlüğüne müracaat edebilmeleri de öngörülmüĢtür. MK madde 321’de “çocuğun soyadı” baĢlıklı teklif metni: “Çocuk, anne ve babasının soyadını alır. Çocuğun ikiden fazla soyadı olamaz. Eşler bir aile adı seçmez iseler, doğması muhtemel çocuklarının hangi eşin soyadını alacağını kararlaştırarak, bunu en geç evlenme başvurusunu yaptıkları tarihte yazılı olarak bildirirler. Aile adı tespit edilmediği ve muhtemel çocuğun soyadının hangi eşin soyadı olacağının eşlerce kararlaştırılamadığı durumlarda çocuk, annesinin soyadını alır.”.(30) – (31) Medeni Kanunun 187 nci maddesine dair değiĢiklik önerimiz: Madde baĢlığı: “Evlilikte soyadı” veya “Aile adı” ya da “Eşlerin soyadı” olabilir. Madde metni: “1. Evlilikte, eşler kendi soyadlarını kullanmaya devam ederler. Eşler dilerse, evlilik başvurusu sırasında veya nikâh (30) 321 inci madde teklifinin gerekçesi: “Eşlerin ortak bir aile adı taşımadıkları durumda, evlilik içinde doğacak çocuğun hangi soyadını taşıyacağı hususu belirsiz kaldığından bu konu düzenlenirken de yine eşitlik çerçevesinde tarafların iradesine başvurma olanağı sağlanmaktadır. Annenin daha doğum anında belli olması, fakat kocanın biyolojik baba olup olmadığının doğum anında bilinmemesi, boşanma halinde çocuğun çoğunlukla anneye veriliyor olması ve anne ile çocuk arasında farklı soyadı uygulamasının çocuğa manevi ve toplumsal açıdan güç durumlara düşürmesi, evlilik dışı çocuklar ile evlilik içi çocukların soyadları konusunda paralellik ve eşitlik sağlanması bakımından, annenin soyadının tercih edilmesine imkân sağlanmaktadır.” (31) Kanaatimizce, metin, “Aile adı olan evlilikte doğan çocuklar, aile adını alır. Aile adı yoksa; eşler, doğması muhtemel çocuklarının alacağı soyadını kararlaştırarak, bunu en geç evlenme başvurusunu yaptıkları tarihte yazılı olarak bildirirler. Doğacak çocukların soyadı olarak, anne veya babanın ya da ikiden fazla soyadı olmamak üzere anne babanın soyadı birlikte seçilebilir. Aile adı tespit edilmediği ve muhtemel çocuğun soyadının hangi eşin soyadı olacağının eşlerce kararlaştırılamadığı durumlarda çocuk, annesinin soyadını alır” Ģeklinde olsaydı; daha derli toplu bir anlam bütünlüğü oluĢturabilirdi. 197 Evli Kadının Soyadı ____________________________________________________________________ merasiminde evlendirme memuruna beyanla ya da evlendikten itibaren 2 yıl içinde yerleşim yerindeki nüfus idaresine yapacakları yazılı başvuruyla ortaklaşa seçtikleri bir soyadını “aile adı” olarak alabilirler. Seçilecek aile adı, eşlerden birinin soyadı veya başka bir soyadı olabilir. 2. Soyadı, “aile adı” olarak seçilmeyen eş, aile adı için başvuru sırasında ya da sonradan nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kendi soyadını aile adının önüne ekleyerek kullanabilir.” Yapılacak değiĢiklikte; yürürlük tarihinden önce yapılan evlilikler açısından bir geçiĢ süreci tanınmalı; bu kategorideki eĢler için de belli bir süre içinde (1 yıl gibi) yerleĢim yerinin bağlı olduğu nüfus idaresine baĢvuru halinde, değiĢikle getirilen imkândan yararlanma hakkı verilmelidir. MK 321 inci madde uyarınca çocuğun, babanın soyadını alması esastır. MK 187 nci maddede yapılacak değiĢiklik sonrası, “çocuğun soyadının ne olacağı” konusunda 321 inci madde için değiĢiklik önerimiz: Madde baĢlığı: “Çocuğun soyadı” Madde metni: “1. Evlilik dışında doğan çocuk, annenin soyadını alır. Çocuğun annesi ile babası sonradan evlenir ve “aile adı” seçerlerse; ergin olmayan çocuğun soyadı, aile adıyla değişir; ergin olan çocuk ise, yerleşim yerinin bağlı olduğu nüfus idaresine başvurarak soyadını, aile adıyla değiştirebilir. 2. “Aile adı” belirlenmiş bir evlilikte doğan çocuklar, aile adını alır. Aile adı yoksa, doğumdan itibaren 1 ay içinde eşlerin ortak kararıyla annenin veya babanın soyadı seçilerek çocuğa verilir. Evlilikte doğacak çocuğun anne ya da babanın hangisinin soyadını alacağı seçimini, eşler evlilik başvurusu sırasında da yapabilir. Süresinde belirleme yapılmadığı takdirde; vesayet mahkemesi, soyadı seçme yetkisinin anneye veya babaya verilmesi yönünde takdir hakkı kullanır. İlk çocuğa verilen soyadı, sonraki çocuklar için de geçerli olacaktır.” Maddenin 2 nci fıkrasındaki “Süresinde belirleme yapılmadığı takdirde; vesayet mahkemesi, soyadı seçme yetkisinin anneye veya babaya verilmesi yönünde takdir hakkı kullanır” cümlesi; mahkemelerin iĢ yükünü daha da artıracağı mülahazasıyla uygun bulunmazsa; bu cümlenin yerine Ģu ifade de koyulabilir: “Eşler, çocuğun soyadına dair belirleme yapmazsa; çocuk, annesinin soyadını alır.” Bu cümle, erkekler aleyhine bir eĢitsizlik olarak eleĢtirilebilir; ancak yukarıda değinilen kanun teklifinin gerekçe bölümündeki Ģu cümleler cevap olabilir: 198 Mesude ALTUNEL, Adalet Dergisi, Yıl:2015, Sayı:51 ____________________________________________________________________ “Annenin daha doğum anında belli olması, fakat kocanın biyolojik baba olup olmadığının doğum anında bilinmemesi, boşanma halinde çocuğun çoğunlukla anneye veriliyor olması ve anne ile çocuk arasında farklı soyadı uygulamasının çocuğa manevi ve toplumsal açıdan güç durumlara düşürmesi, evlilik dışı çocuklar ile evlilik içi çocukların soyadları konusunda paralellik ve eşitlik sağlanması bakımından, annenin soyadının tercih edilmesine imkân sağlanmaktadır.” Kaldı ki, erkeğin soyadını zorunlu tutan mevcut düzenleme, toplumdaki ataerkil yapının tezahürü olduğundan; “Eşler, çocuğun soyadına dair belirleme yapmazsa; çocuk, annesinin soyadını alır” cümlesi, bu yapıyı kırmak adına radikal bir adım olabilir. Nitekim hukukun bir fonksiyonu da toplumu değiĢtirmek ve geliĢtirmektir. 199 Evli Kadının Soyadı ____________________________________________________________________ KAYNAKÇA Abik, Yıldız; (2005), Kadının Soyadı ve Buna Bağlı Olarak Çocuğun Soyadı, Seçkin Yayıncılık, Ankara. Dural, Mustafa; Öğüz, Tufan; GümüĢ, Alper, (2005), Türk Özel Hukuku – Cilt III – Aile Hukuku, Filiz Kitapevi, Ġstanbul. Moroğlu, Nazan, Kadının Kimlik Sorunu Kadının Soyadı, TBB Dergisi, Sayı. 2012/99. Özdamar, Demet; (2009), Cedaw Sözleşmesi, Seçkin Yayınevi, Ankara. Anayasa Mahkemesinin 20 Eylül 1998 tarih ve 61/59 sayılı kararı (15.11.2002 tarihli ve 24937 sayılı Resmî Gazete) Anayasa Mahkemesinin 2009/85 E. – 2011/49 K. - 10.3.2011 tarihli Kararı (21.10.2011 tarihli ve 28091 sayılı Resmî Gazete - http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014) Anayasa Mahkemesi Kararı, Bireysel BaĢvuru no: 2013/2187- karar tarih: 19.12.2013 (7 Ocak 2014 Tarihli ve 28875 sayılı Resmî Gazete http://www.resmigazete.gov.tr (EriĢim Tarihi: 20.11.2014) Anayasa Mahkemesi Kararı, Bireysel BaĢvuru no: 2013/4439 - karar tarih: 6.3.2014 (25 Nisan 2014 Tarihli ve 28982 sayılı Resmî Gazete http://www.resmigazete.gov.tr ) (EriĢim Tarihi: 20.11.2014) AĠHM kararı: Ünal Tekeli Türkiye Davası (AĠHM 4. Dairesi, BaĢvuru no: 29865/96, 16 Kasım 2004 tarihli) AĠHM kararı: Leventoğlu Abdulkadiroğlu Türkiye Davası (AĠHM 2. Dairesi, BaĢvuru no: 7971/07, 28 Mayıs 2013 tarihli) AĠHM kararı: Tanbay Tüten Türkiye Davası (AĠHM 2. Dairesi, BaĢvuru no: 38249/09, 10 Aralık 2013 tarihli) Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2011/7737 E. - 2012/16695 K. – 8.06.2012 tarihli Kararı (http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasi (EriĢim Tarihi: 19.11.2014)) Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 14.07.2009 tarihli, 2008/9258 E. - 2009/14043 K. sayılı kararı (http://emsal.yargitay.gov.tr/VeriBankasi (EriĢim Tarihi: 22.11.2014)) Nüfus Hizmetleri Kanununun (5490 sayılı) Uygulanmasına ĠliĢkin Yönetmelik (RG: 23 Kasım 2006 tarih – 26355 sayı) 22.2.2013 tarihinde (2/1300 E. no) TBMM’ye sunulan kanun teklifi (Bursa Milletvekili / Doç. Dr. Aykan Erdemir) http://www2.tbmm.gov.tr/d24/2/2-1300.pdf (EriĢim Tarihi: 24.11.2014) http://www.tdk.gov.tr (EriĢim Tarihi: 10.11.2014) www.ihop.org.tr/dosya/sozlesme/medeni.doc (EriĢim Tarihi: 23.11.2014) http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/kefe/docs/cedaw.pdf (EriĢim T.: 21.11.2014) 200