KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Hazırlayanlar: Prof. Dr. Ayşe Akın Öğr. Gör. Dr. Sarp Üner Uzm. Psk. Şengül Altan arslan Naci Yıldırım Doç. Dr. Dilek Aslan Uzm. Psk. Türküler Erdost Yrd. Doç. Dr. Nüket Paksoy Erbaydar Sos. Çiğdem Esin Uzm. Dr. Aslıhan Coşkun Özgü Karaca Editör : Prof. Dr. Ayşe Akın ANKARA 2008 T.C. BAŞBAKANLIK KADININ STATÜSÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ISBN : 978-975-19-4335-4 Baskı Adedi : 1200 Tasarım, Baskı : Afşaroğlu Matbaası 0.312 425 22 44 farukafsar@gmail.com 2 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER İÇİNDEKİLER • Sunuş.............................................................................................................. 5 • Önsöz-I............................................................................................................ 7 • Önsöz-II........................................................................................................... 9 • Bölüm 1 : Giriş ve Sayılarla Türkiye...............................................................11 • Bölüm 2 : Kadının Sosyal Statüsü................................................................ 23 • Bölüm 3 : Kadın ve Sağlık............................................................................ 51 3.1. Kadın ve Erkeklerde Hastalık ve Ölüm Nedenleri................................ 53 3.2. Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığı ve Sağlık.............................................. 57 3.3. Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığının Kadın Sağlığına Etkileri.................. 62 3.3.1. Kadın ve Üreme Sağlığı............................................................ 62 3.3.2. Kadına Yönelik Şiddet............................................................... 91 3.3.3. Tütün Kullanımı ve Kadın Sağlığı............................................ 102 3.3.4. Beslenme Sorunları ve Kadın Sağlığı......................................110 • Bölüm 4 : Ulusal ve Uluslararası Düzeyde Kadın Haklarını ve Kadın Sağlığını İyileştirmeye Yönelik Çalışmalar........................119 3 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER SUNUŞ Kadınlar, eşitlikçi ulusal ve uluslararası mevzuatın varlığına rağmen, ülkelerinin gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun hala hayatın temel alanlarında ayrımcılığa maruz kalmakta, ayrımcılığın yaşandığı alanlardan biri olan sağlıkta da varolan haklardan eşit şekilde yararlanamamaktadırlar. Kadınların sağlık hizmetlerine erişimi ve mevcut hizmetlerden yararlanmasında dünyada ve ülkemizde hala sorunlarla karşılaşılmaktadır. Kadınların sağlık hizmetlerinden tam, eşit ve yüksek standartlarda faydalanmaları kadının temel insan haklarından biridir. Sağlık bilgisine erişim, yeterli beslenme ve sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı kadının sağlık hakkı kapsamında değerlendirilmektedir. Kadın sağlığı, aile ve toplumdan kaynaklanan psiko-sosyal faktörler, kadının bireysel sağlık durumu, doğurganlık davranışı, sağlık hizmetlerinin kalitesi gibi pek çok faktörden etkilenmekte ve duygusal, sosyal ve fiziksel iyiliği kapsamaktadır. Kadınların sağlık sorunları ve hastalık riskleri erkeklerden farklı nitelik taşımakta, hemen hemen tüm toplumlarda kadınların erkeklere göre daha fazla hastalık ve stres yaşadıkları bilinmektedir. Ayrıca sağlıksız koşullarda çalışma ve şiddete maruz kalmanın yanında sağlıksız yaşam biçimi de kadınlar için çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getirmektedir. Sağlık alanındaki eşitliğin, kadınların sağlık hizmetlerinden erkeklerle eşit düzeyde yararlanmasının ötesinde kadın sağlığını etkileyen toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı ve sosyo-ekonomik koşulları da içermesi gerektiği anlayışı, kadın sağlığına yönelik çalışmalara yeni bir boyut kazandırmıştır. Kadın sağlığını, üreme sağlığıyla sınırlandıran bakış açısının yerini biyolojik, genetik, çevresel, psiko-sosyal ve ekonomik faktörlerin bir sonucu olarak gören yaklaşım almıştır. Bu yaklaşımla birlikte “toplumsal cinsiyet” sağlık alanındaki kilit kavramlardan biri olarak kabul edilmiştir. 5 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (HÜKSAM) ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından ortaklaşa hazırlanan bu kitabın kadın sağlığı konusunda varolan sorunların giderilmesine yönelik çözüm önerilerinin geliştirilmesine ve eşitlik yolunda yapılan çalışmalara güç katacağına inanıyorum. Nimet ÇUBUKÇU Devlet Bakanı 6 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER ÖNSÖZ-I Kadının insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak, kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek, hak, fırsat ve imkanlardan erkeklerle eşit biçimde yararlanmalarını sağlamak üzere faaliyetlerini sürdüren Genel Müdürlüğümüz, politika uygulayıcılarına ve uzmanlarına yönelik olarak sürdürdüğü eğitim programlarının yanı sıra, kitap basımını da önemli bir bilinçlendirme aracı olarak görmektedir. Kültürel faktörler ve cinsiyete dayalı ayrımcılıktan olumsuz etkilenen kadınların sağlık hizmetlerine tam ve eşit ulaşabilmesi için söz konusu hizmetlerin planlanmasında ve stratejilerin oluşturulmasında toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilişkisinin kurulması son derece önemlidir. Bu kitabın, sağlık politikalarının oluşturulması ve uygulanması aşamalarına toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının dahil edilmesi konusunda sektörle ilgili kurum, kuruluş ve politika uygulayıcılarına yol gösterici olacağı düşüncesiyle kitabın hazırlanmasında katkısı olan herkese teşekkür ederim. Esengül CİVELEK Genel Müdür 7 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER ÖNSÖZ-II İnsan hakları ve temel özgürlükler bağlamında değerlendirildiğinde kişilere yönelik her türlü ayrımcılık kabul edilmezdir ve bunun önüne geçilmesi gereklidir. Kadına yönelik ayrımcılık, tüm ayrımcılıklar içerisinde önemli bir yere sahiptir ve insanlığın varoluşundan bu yana kadınlar, çeşitli şekillerde ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Bu durum kadınların ekonomik, sosyal ve kültürel yaşama erkeklerle aynı oranda katılımını engellediği gibi bunun ötesinde ve daha önemli olarak kadının insan haklarını tehdit etmekte, özgür ve eşit yaşama şansını elinden almaktadır. Temel hak ve özgürlüklerin korunup güçlendirilmesinde, eşitlikçi, köklerini adaletten alan bir düzenin kurulması, uluslararası işbirliğinin oluşturulması ve konunun yasal bağlayıcılığının sağlanması büyük önem taşımaktadır. Dünyada, özellikle de son 10 yılda bu doğrultuda hiç de yadsınamayacak adımlar atılmıştır. 1946 yılında Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu’nun kurulması, çabaların mihenk taşı olmuştur. Bunun ardından, 1975 yılında sonradan devamı da gelecek olan Birinci Kadın Konferansı’nın gerçekleştirilmesi, 1979 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin imzalanması, 1993 yılında Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesi Deklarasyonu, 1995 yılında Pekin’de düzenlenen 4. Dünya Kadın Konferansı Sonuç Bildirgesi’nin ve 2000 yılında Yeni Binyıl Kalkınma Hedefleri Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmesi, kadının güçlendirilmesi ve tam olarak hak ettiği konuma gelmesi açısından önemli gelişmelerdendir. Kuşkusuz sözkonusu atılım ve çabaların uluslararası alanda kabul görmesi, konuya sahip çıkılması ve kararların yaşama geçirilmesi bu alanda gelinen noktanın olmazsa olmaz belirleyicilerinden ve etkenlerinden olmuştur. Diğer birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmalar TBMM tarafından kabul edilerek yürürlüğe girmiştir ve imzalanan sözleşmeler uygulamalara yansıtılmaktadır. Esasen, Türkiye’de kadın hakları konusundaki atılımlar Cumhuriyet’in ilanı ile hız kazanmıştır. Özellikle kadınların kamusal alanda kendilerine yer bulmalarını sağlayacak 9 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER yasal ve yapısal reformlar birçok diğer ülke için de örnek olmuştur. Özellikle 1934 yılında kadınların milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını kazanmaları, dünyadaki durumla karşılaştırıldığında erken bir ilerleme olarak değerlendirilebilir. 1990 yılında Başbakanlığa bağlı olarak Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün kurulması ve Genel Müdürlüğün kadın ve toplumsal cinsiyet alanında varlık göstermesi, kısa bir sürede kurumsallaşarak son derece etkili savunuculuk çalışmaları yürütmesi, ülkede duyarlılık ve bilinç oluşumuna katkıda bulunması ve belki de en önemlisi dağınık kadın çalışma gruplarını bir araya getirerek sinerji yaratması ülke açısından çok büyük bir şans ve fırsat olmuştur. Bilindiği gibi 4. Dünya Kadın Konferansı’nda alınan kararlar paralelinde ülkemizde Üniversitelerde Araştırma ve Uygulama Merkezleri kurulmuştur. Ülke genelinde sayısı 15’i bulan Üniversite Araştırma ve Uygulama Merkezleri’nden birisi olan Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (HÜKSAM), 2001 yılında kurulmasından bu yana kadın sorunlarına karşı duyarlılık geliştirmek, gerek ulusal gerek uluslararası alanda araştırmalar yapmak, eğitime yönelik etkinliklerde bulunmak, Yeni Binyıl Kalkınma Hedefleri arasında da yer alan “toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve kadının güçlendirilmesinin teşvik edilmesi” amacı doğrultusunda çalışmalarını sürdürmektedir. Diğer Üniversite Araştırma ve Uygulama Merkezlerinden farklı olarak “kadın sağlığı” konusuna odaklı faaliyetler yürüten HÜKSAM, farklı disiplinlerin ve farklı sektörlerin işbirliğinin önemini de gözeterek etkinliklerini planlamaktadır. Bu bağlamda daha önce yine T. C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) işbirliği içinde yayınlanmış olan ve 2004 yılından bu yana ülke genelinde kaynak kitap olarak yararlanılan “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet ve Sağlık” kitabı, artan gereksinim ve talep doğrultusunda güncellenip genişletilerek “Türkiye’de Kadının Statüsü ve Sağlığı ile İlgili Gerçekler” adı ile yeniden yayına hazırlanmıştır. Özellikle de, kadın sağlığında belirleyici ve çok önemli rolü olan karar vericilerin ve yasa yapıcıların yararlanacağı bilgileri içeren bu yapıtın, Türkiye’de kadın sağlığının gelişmesi, kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyete duyarlı bakış açısının yaygınlaşmasına katkı sağlayacağına inanıyor, emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Saygılarımla, Prof. Dr. Ayşe AKIN Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü 10 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER BÖLÜM 1 GİRİŞ VE SAYILARLA TÜRKİYE 11 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER GİRİŞ Halen 6.7 milyarı aşan dünya nüfusunun en az yarısını kadınlar oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) sağlık tanımına göre; Sağlık, sadece hastalık ve sakatlığın olmaması değil, bireyin bedensel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde olmasıdır. Bu kitap kapsamında “Kadın Sağlığı”, DSÖ’nün sağlık tanımına göre incelenmekte; kadın sağlığını etkileyen fiziksel, çevresel ve toplumsal faktörler ele alınarak diğer ülkeler ve Türkiye’deki durum değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, kadın sağlığının belirleyicilerinden olan “Kadının Toplumsal Statüsü” toplumsal cinsiyet rolleri ve ayrımcılığı üzerinde durulmakta toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadın sağlığı üzerine etkileri ele alınmakta ve kadın sağlığı yönünden önemli olan gelişmeler başta olmak üzere, kadın haklarını iyileştirmeye yönelik ulusal ve uluslararası gelişmeler özetlenmektedir. 13 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye • Yönetim biçimi : Cumhuriyet • Yüzölçümü : 783 562.38 km2 • Kuruluş tarihi : 29.10.1923 • Başkent : Ankara • Nüfus (DİE, 2000) : 67.803.927 Kadın: 33.457.192 Erkek: 34.346.735 Kentsel nüfus oranı (%): 59,3 Kentsel nüfus artış hızı (‰): 32,6 Cinsiyet oranı: Her 100 kadın için 103 erkek • 2007 yılı nüfusu: 70.586.256 Kadın: 35.209.723 Erkek: 35.376.533 (TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) Veri Tabanı) • Nüfus artış hızı (‰) (2006): 12,4 (TÜİK, 2007) • Kilometrekareye düşen kişi sayısı (DİE, 2000): 88 • Ortalama hane halkı büyüklüğü (DİE, 2000): 4,5 • Medyan yaş (DİE, 2000): 24,83 Kadın: 25,30 14 Erkek: 24,41 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Nüfus Piramidi, Nüfusun Yaú ve Cinsiyet Yaps, 1955 – 2000 – 2010 Piramidi, Nüfusun ve Cinsiyet Yapısı, 1955 – 2000 – 2010 NüfusNüfus Piramidi, Nüfusun Yaú Yaş ve Cinsiyet Yaps, 1955 – 2000 – 2010 1955 1955 1955 Kaynak: 2000 Genel Nüfus Saym, DøE, 2003. Kaynak: 2000 GenelNüfus Nüfus Sayımı, DİE, 2003.2003. Kaynak: 2000 Genel Saym, DøE, Kaynak: TÜøK, Türkiye østatistik Yll÷, 2006 Kaynak: TÜİK, Türkiye østatistik İstatistik Yıllığı, 20062006 Kaynak: TÜøK, Türkiye Yll÷, 15 9 9 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Bazı Demografik Göstergeler, 2002-2006 (Türkiye) 2002 2003 2004 2005 2006 Toplam doğurganlık hızı (kadın başına) 2,24 2,22 2,21 2,19 2,18 Katkılı yenilenme hızı (kadın başına) 1,09 1,08 1,08 1,07 1,06 Net yenilenme hızı (kadın başına) 1,05 1,04 1,04 1,03 1,03 Çocuk doğurmada ortalama yaş 27,2 27,2 27,1 27,1 27,1 Kaba doğum hızı (‰) 19,6 19,4 19,1 18,9 18,7 Doğum sayısı (bin) 1,362 1,361 1,360 1,361 1,362 Doğuşta beklenen yaşam süresi (yıl) Toplam Erkek Kadın 70,7 68,4 73,2 70,9 68,6 73,4 71,1 68,8 73,6 71,3 68,9 73,8 71,5 69,1 74,0 Kaba ölüm hızı (‰) 6,2 6,2 6,2 6,2 6,3 Ölüm sayısı (bin) 429 436 443 450 456 Bebek ölüm hızı (‰) Toplam Erkek Kadın 26,7 29,8 23,4 25,6 28,6 22,4 24,6 27,5 21,5 23,6 26,4 20,6 22,6 25,3 19,8 Nüfus artış hızı (‰) 13,5 13,2 12,9 12,6 12,4 Yıl ortası nüfus (bin) 69,302 70,231 71,152 72,065 72,974 Not 1. Yıl ortası nüfus tahminleri Not 2. Ulusal Nüfus Projeksiyonları, 2003 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması ve 2000 Genel Nüfus Sayımına göre 2005 yılında yenilenmiştir. Kaynak: TÜİK, Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006. 16 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye’de Nüfus SaymYıllarına YllarnaGöre göre Do÷um, Nüfus Artú Türkiye’de Nüfus Sayım Doğum,Ölüm ÖlümHzlar Hızlarıveve Nüfus Artış Hızı (1935-2000) Hz (1935-2000) 60 50 Binde 40 45,8 30 31,4 20 19,6 KABA DOøUM HIZI KABA ÖLÜM HIZI NÜFUS ARTIû HIZI 10 22,2 18 7,1 0 1935- 1940- 1945- 1950- 1955- 1960- 1965- 1970- 1975- 1980- 1985- 19901940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000 Kaynak: Yaynlar ve Sa÷lk Bakanl÷ Genel Müdürlü÷ü Verileri Kaynak: DİEDøE Yayınları ve Sağlık Bakanlığı AÇSAP AÇSAP Genel Müdürlüğü Verileri x Anne ölüm oran (yüzbin canl do÷umda): 28.5 (Türkiye Ulusal Anne • Anne ölüm oranı (yüzbin canlı doğumda): 28,5 (Türkiye Ulusal Anne Ölümleri ÇaÖlümleri Çalúmas, 2005) lışması, 2005) x Gebeli÷e ba÷l ölüm oran (yüzbin canl do÷umda): 38.3 (Türkiye Ulusal • Gebeliğe bağlı ölüm oranı (yüzbin canlı doğumda): 38,3 (Türkiye Ulusal Anne Anne Ölümleri Çalúmas, 2005) Ölümleri Çalışması, 2005) 2003 Türkiye Nüfus ve Sa÷lk Araútrmas sonuçlarna göre; 2003xTürkiye Nüfussays ve Sağlık Araştırması ødeal çocuk (Evli kadnlar): 2.5 sonuçlarına göre; x Sahip olunan çocuk says (Evli kadnlar): 4.04 x 45-49 yaú kadnlarda canl do÷an çocuk says: 3.7 x 45-49 yaú kadnlarda yaúayan çocuk says: 3.2 x Çocuk do÷urmaya baúlayan ergen (%): 7.5 • İdeal çocuk sayısı (Evli kadınlar): 2,5 • Sahip olunan çocuk sayısı (Evli kadınlar): 4,04 • 45-49 yaş kadınlarda canlı doğan çocuk sayısı: 3,7 • 45-49 yaş kadınlarda yaşayan çocuk sayısı: 3,2 • Çocuk doğurmaya başlayan ergen (%): 7,5 x Halen evli kadnlar arasnda aile planlamas yöntemi kullanma durumu • Halen evli kadınlar arasında aile planlaması yöntemi kullanma durumu Herhangi bir yöntem kullanma: %71,0 Herhangi bir modern yöntem kullanma: % 42,5 11 17 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Herhangi bir geleneksel yöntem kullanma: % 28,5 • Halen evli kadınlar arasında aile planlaması yöntemi bilenlerin oranı: %99,7 • Artık çocuk istemeyen kadınların oranı: %63,4 • Doğum öncesi bakım alma: %81,1 • Sağlık kuruluşunda gerçekleşen doğumlar: %78 • Sağlık personeli yardımı ile doğum: %83 • Her 10 gebelikten 1 tanesi çoklu risk kategorisindedir. Her 3 gebelikten en az 1 tanesi ise herhangi bir yüksek risk faktörü taşımaktadır. • İsteyerek düşük (100 gebelikte): 11,3 • Kendiliğinden düşük (100 gebelikte): 10,0 • Ölü doğum (100 gebelikte): 1,3 • Toplam düşük hızı (15-49 yaş arası, kadın başına): 0,38 • Neonatal ölüm hızı: %17 • Post neonatal ölüm hızı: %12 • Çocuk ölüm hızı: %9 • Genel doğurganlık hızı (GDH) (15-44 yaş arası) (‰): 79 Türkiye’deYllara Yıllaragöre Göre Bebek Ölüm Hızları (Binde) Türkiye’de Bebek Ölüm Hzlar (Binde) 250 200 208 150 168 134 100 96 50 65,2 59,3 52,6 36,8 29 40 0 1963 1968 1978 1983 1988 1990 1993 1997 1999 2003 Kaynak: DøEveve T.C. Sa÷lk Bakanl÷ kaytlar Kaynak: DİE T.C. Sağlık Bakanlığı kayıtları Türkiye’de cinsiyete göre bireylerin üzerine kaytl gayrimenkul/araçlarn 18oran (%, 2006) Kaytl gayrimenkul/araçlar Erkek Kadn Yok 39.6 80.2 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Bazı Ülkelerde Nüfus, Toplam Doğurganlık Hızı ve Doğumda Beklenen Yaşam Süresi Toplam nüfus (000) Toplam doğurganlık hızı Doğumda beklenen yaşam süresi - 2004 Ülkeler 2004 1994 2005** Kadın Erkek Norveç 4.598 1,9 1,8 82 77 İsveç 9.008 1,9 1,7 83 78 Brezilya 183.913 2,5 2,3 75 67 Türkiye 70.586,256* 2,8 2,18*** 74*** 69*** ABD 295.410 2,0 2,0 80 75 Zimbabwe 12.936 4,5 3,6 37 34 Nijerya 128.709 6,5 5,8 46 45 Kaynak: The World Health Report 2006. *TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) Veri Tabanı. ** Human Development Report, 2007/2008. *** TÜİK, Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006. Türkiye’de Cinsiyete ve Yaş Gruplarına Göre İlk Evlenme Yaşı (%, 2006) Yaş Cinsiyet < 18 18-24 25-29 30-34 ≥ 35 Erkek 6,9 58,2 28,2 5,1 1,7 Kadın 31,7 58,7 7,7 1,3 0,6 Kaynak: TÜİK, Aile Yapısı Araştırması, 2006. İlk evlenme yaşı: (TÜİK, Evlenme ve Boşanma İstatistikleri 2006 Yılı Sonuçları) • Erkek: 26,1 • Kadın: 22,8 19 Kadn 31.7 58.7 7.7 1.3 0.6 Kaynak: TÜøK, Aile Yaps Araútrmas, 2006. ølk evlenme yaú: (TÜøK, Evlenme ve Boúanma østatistikleri 2006 Yl Sonuçlar) x Erkek: 26.1 x Kadn: 22.8 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER İntiharlar: øntiharlar: Cinsiyete ve ve Yıllara Göre İntihar Cinsiyete yllara göre intiharSayıları saylar(Türkiye) (Türkiye) 3 000 2 705 2 584 2 500 s a 1 500 y 1 000 2 703 2 301 1 990 2 000 2 707 1 815 1 890 1 853 1 802 1 677 1 574 1 681 1 740 Toplam 1 392 1 122 693 1 156 834 1 125 1 111 765 742 1998 1999 Erkek 1 131 1 114 907 909 2001 2002 1 026 Kadn 963 688 500 0 1996 1997 2000 2003 2004 2005 yl Kaynak: TÜøK, østatistik Göstergeler, 1923-2006. Kaynak: TÜİK, İstatistik Göstergeler, 1923-2006. Cinsiyete göre intihar sayılarına bakıldığında erkeklerin kadınlara göre daha fazla intihar davranışı gösterdiği görülmektedir. Bu oran yıllara göre değişiklik göstermekle 15 birlikte, hangi yıl olursa olsun erkekler arasında intihar etme davranışı daha sıktır. 20 Cinsiyete göre intiharlar saylarna bakld÷nda erkeklerin kadnlara göre daha fazla intihar davranú gösterdi÷i görülmektedir. Bu oran yllara göre de÷iúiklik göstermekle birlikte, hangi yl olursa olsun erkekler arasnda intihar etme davranú KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER daha sktr. Türkiye’deintihar İntiharnedenlerinin Nedenlerinincinsiyete Cinsiyetegöre Göre Yüzde Dağılımı, 2005 Türkiye’de yüzde da÷lm, 2005 50,00 40,00 30,00 Erkek Kadn 20,00 10,00 0,00 Hastalk Aile geçimsizli÷i Geçim zorlu÷u Ticari baúarszlk Hissi iliúki ve Ö÷renim istedi÷i ile baúarszl÷ evlenmeme Di÷er Bilinmeyen Erkek 16,55 10,40 10,92 3,51 5,80 0,98 7,87 43,97 Kadn 19,31 18,90 3,63 0,21 7,79 1,45 6,13 42,58 Kaynak: TÜøK østatistik Göstergeler, 1923-2006. Kaynak: TÜİK İstatistik Göstergeler, 1923-2006. Türkiye’deintiharlarn intiharlarıncinsiyete cinsiyetegöre görenedenleri nedenleriincelendi÷inde; incelendiğinde; hem kadınlarda hem Türkiye’de hem kadnlarda hem dede erkeklerde hastalık en en önemli intihar nedenidir. AileAncak geçimsizliği nedeni ile intiharlara erkeklerde hastalk önemli intihar nedenidir. aile geçimsizli÷i nedeni kadınlar arasındakadnlar daha sıkarasnda rastlanmakta geçim zorluğuna bağlıgeçim intiharile intiharlara dahaiken, sk erkeklerde rastlanmakta iken, erkeklerde ların fazlalığıba÷l dikkatintiharlarn çekicidir. fazlal÷ dikkat çekicidir. zorlu÷una Suçluluk: Yıllara ve Cinsiyete Göre Cezaevine Giren Hükümlüler, (Türkiye, 2001-2005) Yıl Cinsiyet 2001 Erkek 108.987 96.007 96.633 97.939 51.463 Kadın 3.250 2.948 3.243 3.369 1.253 112.237 98.955 99.876 101.308 16 52.716 Toplam 2002 2003 2004 2005 Not: Yer değiştiren hükümlüleri kapsamaz. Kaynak: TÜİK, Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006. 21 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye’de Cinsiyete Göre Bireylerin Üzerine Kayıtlı Gayrimenkul/Araçların Oranı (%, 2006) Kayıtlı gayrimenkul/araçlar Yok Müstakil ev / apartman dairesi İşyeri (büro/dükkan) Arsa, tarla, bağ, bahçe vb. Otomobil (özel kullanım) Traktör, yat vb. Diğer Erkek Kadın 39,6 28,3 3,1 13,2 14,4 1,3 0,2 80,2 11,5 0,7 5,2 2,2 0,1 0,1 Kaynak: TÜİK, Aile Yapısı Araştırması, 2006. Bireylerin sahip olduğu müstakil ev veya apartmanların %11,5’i kadınlar adına, %28,3’ü erkekler adına kayıtlıdır. Kadınların %80,2’sinin, erkeklerin ise %39,6’sının üzerine kayıtlı gayrimenkul ya da araç bulunmamaktadır. Türkiye’de Cinsiyete Göre Kadınların Ücretli/Maaşlı Çalışmasını Uygun Bulanların Oranı (%, 2006) Erkek 77,0 Kadın 90,0 Kaynak: TÜİK, Aile Yapısı Araştırması, 2006. 22 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER BÖLÜM 2 KADININ SOSYAL STATÜSÜ 23 “Kadn ve kz çocuklarnn insan haklar, evrensel insan haklarnn ayrlmaz bir parçasdr. Kadnlarn, ulusal, bölgesel ve uluslararas düzeyde siyasi, sivil, ekonomik, sosyal ve kültürel yaúama eúit ve tam katlm; cinsiyete dayal herVEtürlü ayrmcl÷n ortadan KADININ STATÜSÜ SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER kaldrlmas, uluslararas toplumun birincil hedefidir. (Viyana Deklarasyonu ve Eylem Program, Bölüm 1, Parag. 18) “Kadın ve kız çocuklarının insan hakları, evrensel insan haklarının ayrılmaz bir parçasıdır. Kadınların, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde siyasi, sivil, eko- Toplumsal toplumsal cinsiyette hakkaniyeti nomik, sosyal vecinsiyet kültürel eúitli÷i yaşamave eşit ve tam katılımı; cinsiyete dayalı sa÷lamak her türlü için çalúmalar yürütülmesi, kadna yönelik her türlü úiddet biçiminin(Viyana önlenmesi, ayrımcılığın ortadan kaldırılması, uluslararası toplumun birincil hedefidir.” Deklarasyonu ve Eylem Programı, Bölüm 1, Parag. 18). olmasnn sa÷lanmas nüfus kadnn kendi do÷urganl÷ hakknda söz sahibi ve kalknmayla programlarn hedefleridir. Eylem “Toplumsal cinsiyet ilgili eşitliği ve toplumsal temel cinsiyette hakkaniyeti(ICPD sağlamak için Plan, çalışmalar yürütülmesi, kadına yönelik her türlü şiddet biçiminin önlenmesi, kadıMadde 4) nın kendi doğurganlığı hakkında söz sahibi olmasının sağlanması nüfus ve kalkınmayla ilgili programların temel hedefleridir.” (ICPD Eylem Planı, Madde 4). Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet Kavramlar Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet Kavramları Cinsiyet (sex) kişinin kadın ya da erkek olarak gösterdiği genetik, fizyolojik ve biyolojik özellikleri, toplumsal cinsiyet (gender) ise toplumun bireylere verdiği rol, görev ve sorumluluklar, toplumun bireyi nasıl algıladığı ve bireyden beklentileri ile ilgili bir kavramdır. Cinsiyetin, kişisel özelliklerin ötesinde, toplumsal yapılarla ve ilişkilerle bağlantılı bir öznellik boyutu olan toplumsal cinsiyet kavramı, kız-oğlan olarak dünyaya gelen insanların zaman içinde kültürel ve sosyal etkileşimler ve öğrenmeler sonucu kadın-erkeğe dönüşmeleridir. Cinsiyeti doğa belirlerken, toplumsal cinsiyeti kültür belirlemekte ve toplumsal cinsiyet kimliği hakkındaki anlayışlar, bunlarla bağlantılı olan cinsel tutum ve eğilimlerle birlikte, çok erken yaşlarda oluşmaktadır. 25 19 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Günümüzde genel olarak kabul edilen gerçeklerden birisi; toplumsal cinsiyet rol kalıplarının toplumsal eşitsizliklerde önemli bir etkiye sahip olduğudur. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramı, kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizliklere işaret ederken, bu eşitsizliklerin sadece fiziksel farklılıklardan kaynaklanmadığı; aynı zamanda kaynakların ve fırsatların cinsiyetler arasında dağılımı ve kullanımında eşitsizlikler olduğu anlamına gelmektedir. Bu eşitsizlikten daha fazla etkilenen cinsiyetin kadın olduğu kabul edilen bir diğer gerçektir. Kadınlar eğitimde, sağlıkta, çalışma yaşamında, siyasi hayata katılımda, sosyal ve ekonomik haklara sahip olmada, hakları kullanmada; toprak ve sermaye gibi kaynaklara sahiplikte engellerle karşılaşmakta ve eşitsizliklere uğramaktadır. Ekonomik faaliyet alanında birçok eşitsizliklerle karşı karşıya kalan kadınlar; benzer sebeplerle aile reisliği, mülkleri yönetme, iş kurma ve yürütme gibi konularda erkeklerle eşit değildir. Kadınlar daha çok kayıt dışı sektörlerde, geçici, gündelik, yarı zamanlı, düşük ücretli, kötü koşullu, ücret karşılığı olmayan işlerde (aile işçiliği) çalışmakta, ayrıca pazarlık gücünden yoksun olduklarından işe alınmada, ücretlendirme ve yükseltmelerde de ayrımcılığa uğramaktadırlar. Kadınlar dünya nüfusunun %50’sinden fazlasını temsil ettikleri, iş saatlerinin %66’sını doldurdukları halde dünya gelirlerinin sadece %10’una, mülkiyetlerin de %1’ine sahiptirler. Kadınlara karşı ayrımcılık dünyanın hemen her ülkesinde görülmekle beraber farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Dünyanın dört bir yanında cinsiyetinden dolayı kız bebekler doğmadan düşürülmekte, aldırılmakta, doğduktan sonra boğulmakta, kız çocuklarına kadın sünneti uygulanmakta, genç kızların cinsellik konusunda eğitim alma hakkı engellenmekte, kadınlar tecavüz sonucu oluşan gebeliği ailesinin inançları nedeniyle sürdürmek zorunda kalmakta, kadınlar kendilerine verilen düşük değer nedeniyle ve sağlıkları önemli görülmediğinden genellikle sağlık hizmetlerine daha az ulaşmaktadır. Ayrımcılığa yol açan geleneksel yaklaşımlar ve daha değersiz görülme gibi nedenlerle kız çocuklarının eğitime ulaşmasında zorluklar vardır. Eğitimin, bütün çocuklar için önemi bilinmekle birlikte kızlar, eğitime katılımda genel olarak tüm dünyada dezavantajlıdır. Geçen yirmi yılda önemli atılımlar yapılmasına rağmen hala ilköğretime başlamayan 130 milyon çocuğun çoğunluğunu (2/3’ünü) kızlar oluşturmaktadır. Ayrıca hala okuma yazma bilmeyenler arasında bir erkeğe karşın iki kadın bulunmaktadır. Dünyanın birçok ülkesinde kadınlar oy kullanma hakkını ancak yirminci yüzyılın ortalarında elde etmişlerdir. Ancak oy kullanma hakkı kadınların parlamentoya seçilmeleri için yeterli olmamaktadır. Ulusal parlamentolarda da kadın sayısında artış olmasına rağmen bu konudaki gelişme oldukça yavaştır. 1945 yılında dünyada yalnızca 26 parlamentoda kadın varken ve par26 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER lamenterlerin sadece %3’ü kadınken, 1999 yılında 179 parlamentoda kadın parlamenter oranı ancak %13,2’ye ulaşmıştır. Aralık 2007 verileri dünyada parlamentolarda kadın oranının % 17,7 olduğunu göstermektedir. Parlamentolarda halen 36.294 erkeğe karşılık 7.793 kadın bulunmaktadır ki bu kadın-erkek eşitliğinin çok uzağında bir rakamdır (http:// www.ipu.org/wmn-e/world.htm). kavram, çalúma yaúamnda kadnlarn (feminization eúit olmayan ofdurumunu ev içindekimutlak Yoksulluk giderek “kadın”laşmaktadır poverty). ve Yeryüzünde düúük statülerini yanstan bir göstergedir. Birçok kadn çalúma yoksulluk sınırındaki 1,5 milyar kişinin % 70’ini kadınlar oluşturmaktadır. 700 olana÷ milyon kadın bulamamakta, çalúan kadnlar ise düúük ücretli olarak istihdam edilmektedir. (Akn yeterli yiyecek ve içme suyu ile sağlık ve eğitim hizmetlerinden mahrumdur. Türkiye’nin A., Bahar ù., 2006; UN, durumu da Özvarú, dünya genelinden pek2000) farklı değildir. Yoksulluğun kadınlaşması, çalışma ya- şamında kadınların eşit olmayan durumunu ve ev içindeki düşük statülerini yansıtan bir göstergedir. kadın çalışma olanağı bulamamakta, çalışaneúit kadınlar ise düşük ücToplumsalBirçok Cinsiyet Eúitli÷i: Yasalar önünde kadn ve erke÷e davranlmas; retli istihdam edilmektedir (Akın A., Bahar Özvarış, Ş., 2006;veUN, 2000). aileolarak ve toplum içinde kadn ve erke÷in kaynaklardan, imkanlardan hizmetlerden eúit biçimde yararlanmasdr. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Aile ve toplum içinde kadın ve erkeğin kaynaklardan, imkanlardan ve hizmetlerden eşit biçimde yararlanması, yasalar önünde kadın ve erkeğe Toplumsal Cinsiyette Hakkaniyet: Frsat ve sorumluluklarn kadn ve erke÷e adil eşit davranılmasıdır.. bir biçimde da÷tlmas demektir. Bu kavram çerçevesinde kadn ve erke÷in farkl Toplumsal Cinsiyette Hakkaniyet: Fırsat ve sorumlulukların kadın ve erkeğe adil gereksinimlerinin ve gücünün oldu÷u kabul edilmektedir. Bu farkllktan yola bir biçimde dağıtılması demektir. Bu kavram çerçevesinde kadın ve erkeğin farklı gerekçkarak, iki cinsiyet arasndaki dengeyi düzeltecek úekilde, kadnlarn mevcut sinimlerinin ve gücünün olduğu kabul edilmektedir. Bu farklılıktan yola çıkarak, fırsat ve gereksinimine uygun olarak da÷tlmasn sa÷layan program ve politikalarn sorumlulukların, farklı cinslerin gereksinimlerine uygun olarak ve cinsiyetler arasındaki geliútirilmesi gerekmektedir. dengeyi kuracak şekilde dağıtılmasını sağlayan program ve politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Toplumsal cinsiyet rolleri toplumsal olarak kurgulanmakta ve ö÷retilmektedir. Kz Toplumsal cinsiyet rolleri toplumsal olarak kurgulanmakta ve öğretilmektedir. Kız ve ve erkek çocuklara toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde nasl davranmalar erkek çocuklara toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde nasıl davranmaları gerektiği ve gerekti÷i ö÷retilmektedir. Çocukluklarndan itibaren kz ve erkek çocuklara çocukluklarından itibaren birbirlerinden farklı davranmaları, giyinmeleri, duygularını farklı birbirlerinden farkl davranmalar, giyinmeleri, duygularn farkl biçimlerde biçimlerde göstermeleri, farklı ilgi alanları edinmeleri öğretilmektedir. göstermeleri, farkl ilgi alanlar edinmeleri ö÷retilmektedir. Birçok ülkede toplumsal cinsiyet normlar aile, sosyal çevre, dini kurumlar, medya gibi toplumsal kurumlar tarafndan üretilmekte ve devam ettirilmektedir. Genellikle de yasalar tarafndan resmi bir statü kazanmaktadr. Örne÷in, evlilikle ilgili 27 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER yasalar Birçok erke÷inülkede kadndan dahacinsiyet üstün normları oldu÷u varsaymyla oluúturulmuútur toplumsal aile, sosyal çevre, dini kurumlar, medya ve erke÷in lehine hükümler gibi toplumsal kurumlariçermektedir. tarafından üretilmekte ve devam ettirilmektedir. Genellikle de yasalar tarafından resmi bir statü kazanmaktadır. Örneğin, kimi ülkelerde evlilikle ilgili yasalar kadnlarn erkeğin kadından daha üstün olduğu oluşturulmuştur ve Kadnn Statüsü, eriúim ve yararlanma hakkvarsayımıyla olan e÷itim ve çalúma erkeğin lehine hükümler içermektedir. yaúamna katlm; gelir düzeyi ve mülkiyet durumu ile belirlenmektedir. Kadının Statüsü, kadınların erişim ve yararlanma hakkı olan eğitim ve çalışma yaşamına katılım; gelir düzeyi ve mülkiyet durumu ile belirlenmektedir. KADININ STATÜSÜ İLKOKUL ÖĞRENİMİ erkek kadın NÜFUS kadın erkek kadın erkek ÇALIŞMA SÜRESİ kadın GELİR erkek erkek kadın MÜLKİYET Kaynak: Population Action International, 1998. “Population Action International” tarafından 99 gelişmekte olan ülkede yapılan bir de“Population Action International” taraf�ndan 99 geliş mekte olan ülkede yap�lan bir ğerlendirmeye göre; kadınlar nüfusun yarısını oluştururken statülerini belirleyen temel değerlendirmeye göre; kad�nlar nüfusun yar�s�n� oluş tururken statülerini belirleyen göstergelere bakıldığında erkeklerle eşit statüde olmadıkları görülmektedir. İşyerinde ve temel göstergelere bak�ld�ğ�nda erkeklerle eş it statüde olmad�klar� görülmektedir. evdeki toplam çalışma süreleri erkeklere oranla iki kat daha fazla olmakla birlikte eğitim İş yerinde ve evdeki çal�şpayları ma süreleri erkeklereoranla oranla kat azdır daha(Population fazla seviyeleri, gelir toplam ve mülkiyet erkeklerinkine çokikidaha Ac- olmakla eğitim, 1998). gelir ve mülkiyet paylar� erkeklerinkine oranla çok daha tionbirlikte International, azd�r (Population Action International, 1998). Sosyal Statü: Toplumun ve sosyal çevrenin bireye atfettiği “sosyal değer” dir. Kadının sosyal statüsü pek çok psikososyal faktörün etkilemesi ve etkileşmesi ile bu faktörlerin bir bileşkesi olarak ortaya çıkan bir sonuçtur. Ancak bu sonuç, kadın sağlığı ile ilgili pek çok olumlu ya da olumsuz tablonun hazırlayıcısı olarak rol oynamaktadır. 28 23 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Kadının sosyal statüsünde belirleyici olan faktörler: • Toplumsal cinsiyet rolü • Toplumsal cinsiyet eşitliği • Toplumsal cinsiyette hakkaniyet • Eğitimde ve çalışma yaşamında fırsat eşitliği • Siyasi yaşama eşit katılım • Kadına karşı ayrımcılık, şiddet ve zararlı geleneksel uygulamalar. Uluslararası kararlarda bütün bu faktörler “kadının insan hakları” kapsamında temel haklar olarak vurgulanmaktadır! Toplumsal Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık: Toplumsal olarak kurgulanan toplumsal cinsiyet rolleri ve normlarından kaynaklanan, kişinin insan haklarını ihlal eden her türlü ayrımcılık, dışlanma ve engellenme durumudur. Toplumsal, ekonomik, siyasi kaynaklara, bilgi-eğitim olanaklarına erişim ve bu kaynaklar ve olanaklar üzerindeki kontrol hakkı, güç ve karar mekanizmalarına katılım hakkını da beraberinde getirmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve/veya ayrımcılık temel olarak bu sürecin kadınlar ve erkekler arasında aynı biçimde işlememesi ve kadınların güç ve karar mekanizmalarına katılımdan uzak tutulması sonucunu doğurmaktadır. Toplumsal Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık, kadının EĞİTİM, ÇALIŞMA, KARAR MEKANİZMALARINA KATILIM, SAĞLIK gibi temel haklardan eşit düzeyde yararlanmasını engellemektedir. Eğitimde Karşılaşılan Eşitsizlikler Kadınların eğitimi uluslararası düzeyde insani gelişmenin temel göstergelerinden biridir. Eğitim düzeyi yükseldikçe kadın daha önce “ev”le sınırlı kalan ilgi, beceri ve bilgisini artırma şansı bulmaktadır. Çalışma yaşamına ve karar mekanizmalarına katılım olanak29 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER ları artmaktadır. Kendi yaşamını olduğu kadar, sorumlu olduğu diğer insanların yaşamlarını da etkileyecek doğru kararları verebilecek düzeye gelmekte aynı zamanda sağlık hizmetlerine erişim ve kullanımı önemli ölçüde artmaktadır. Türkiye’nin de imzalamış olduğu uluslararası yasa niteliğinde olan Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW-1979) taraf devletlerin eğitim alanında erkeklerle eşit haklara sahip olmalarını garanti altına almak üzere, kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi için gerekli tüm önlemlerin alınması (Madde 4) gerektiğini vurgulamaktadır. Türkiye’nin, 1995 Pekin Dördüncü Dünya Kadın Konferansı’nda 2000 yılına kadar çözüme ulaştırmayı taahhüt ettiği sorun alanlarından ikisi: • Zorunlu eğitimin 8 yıla yükseltilmesi • Kadın okumaz-yazmazlığının ortadan kaldırılmasıdır. UNESCO’nun saptamalarnagöre göre dünyadaki dünyadaki 876 okumazyazmaz UNESCO’nun saptamalarına 876milyon milyon okumazyazmaz insainsann üçte ikisini kadnlar oluúturmaktadr (UNESCO, 2005). nın üçte ikisini kadınlar oluşturmaktadır (UNESCO, 2005). Türkiye’de Nüfus Saym Yllarna ve Cinsiyetlere Göre Okuryazarlk Oranlar Türkiye’de Nüfus Sayım Yıllarına ve Cinsiyete Göre Okuryazarlık Oranları 100 80 60 40 20 0 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000 ERKEK KADIN Kaynak: DİE Genel Nüfus Sayım Sonuçları, TÜİK, Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006. 30 Kaynak: DøE Genel Nüfus Saym Sonuçlar, TÜøK, Türkiye østatistik Yll÷, 2006. Türkiye’de 1930’larda %20 civarnda olan okuryazarlk her iki cinsiyet için giderek artmútr, ancak kadn ve erkek arasndaki fark hala kapanmamútr. KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye’de 1930’larda %20 civarında olan okuryazarlık her iki cinsiyet için giderek artmıştır, ancak kadın ve erkek arasındaki fark hala kapanmamıştır. Okuryazarlık ve Cinsiyete Göre Nüfus, (6≥yaş), (Türkiye, 1975, 1980, 1985, 1990, 2000) Okuryazarlık 1975 1980 1985 1990 2000 Okuma-yazma bilmeyen 4.096.110 (%23,79) 3.802.455 (%20,02) 2.932.964 (%13,48) 2.779.172 (%11,19) 1.857.132 (%6,14) Okuma-yazma bilen 13.118.658 (%76,21) 15.188.078 (%79,98) 18.824.697 (%86,52) 22.065.860 (%88,81) 28.384.266 (%93,86) 41.645 8.568 43.193 10.496 4.047 Okuma-yazma bilmeyen 8.048.078 (%49,49) 8.394.868 (%45,33) 6.770.698 (%31,84) 6.808.809 (%28,02) 5.732.525 (%19,36) Okuma-yazma bilen 8.212.708 (%50,51) 10.123.133 (%54,67) 14.497.065 (%68,16) 17.488.623 (%71,98) 23.875.115 (%80,64) 13.406 6.521 43.720 9.150 6.158 Erkek Bilinmeyen Kadın Bilinmeyen Not: Oranlar hesaplanırken bilinmeyen hesaplanmamıştır. Kaynak: TÜİK, Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006. 2000 Verilerine Göre Türkiye’de Yetişkin Okuryazarlık Oranı Kadın Erkek %80,64 %93,86 2000 yılı genel nüfus sayımı sonuçları göstermektedir ki Türkiye’de hala, 5.732.525 kadın ve 1.857.132 erkek okur-yazar değildir. 31 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Kız çocukları için önemli bir sorun: “Okullulaşamamalarıdır” Okullulaşma, okula gidebilecek yaşta olan nüfusun okula gitme oranını gösterir. Öğretim Yılı, Okul Grubu ve Cinsiyete Göre Okullulaşma Oranı (Türkiye, 2002-2007) Yıllara ve Cinsiyete Göre Eğitim Seviyesi, Türkiye (%) 2002/03 2003/04 2004/05 2005/06 2006/07 Brüt Net Brüt Net Brüt Net Brüt Net Brüt Net 96,49 90,98 96,30 90,21 95,74 89,66 95,59 89,77 96,34 90,13 Erkek 100,89 94,49 100,31 93,41 99,48 92,58 98,83 92,29 99,21 92,25 Kadın 91,91 87,34 92,14 86,89 91,85 86,63 92,24 87,16 93,37 87,93 80,76 50,57 80,97 53,37 80,90 54,87 85,18 56,63 86,64 56,51 Erkek 93,36 55,72 90,80 58,08 89,53 59,05 95,07 61,13 96,24 60,71 Kadın 67,52 45,16 70,67 48,43 71,88 50,51 74,88 51,95 76,66 52,16 27,12 14,65 28,15 15,31 30,61 16,60 34,46 18,85 -- -- Erkek 31,00 15,73 32,23 16,62 34,79 18,03 38,78 20,22 -- -- Kadın 23,04 13,53 23,88 13,93 26,23 15,10 29,94 17,41 -- -- İlköğretim Orta öğretim Yüksek öğretim Not: Yıl ortası nüfus projeksiyonları kullanılmıştır. Kaynak: TÜİK Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006. Tüm yaş gruplarında kız çocukları erkeklere göre daha düşük oranda okula devam etmektedir. Türkiye’de kadınların eğitim hakkından tam olarak yararlanamamalarının en sık görülen nedenleri, kız çocuklarının okula gönderilmemesi, eğitim sırasında okula devam etmelerinin veya bir sonraki eğitim kademesine geçişlerinin çeşitli nedenlerle engellenmesidir. Aileler tarafından bir başka ailenin reisi olmak üzere yetiştirilen erkek çocukların eğitimine daha fazla önem verilmektedir. 32 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Yeni Türk Medeni Kanunu’nda “aile reisi kocadır” hükmü değiştirilerek, evlilik birliğini eşlerin birlikte yöneteceği esası getirilmiştir. Türkiye’de zorunlu eğitim süresi 1997 yılında kabul edilen 4306 sayılı Yasa ile 8 yıla çıkarılmıştır. Bu karar, Türkiye’de kadınların güçlenmesine yönelik en önemli adımlardan biri olarak görülmektedir. Çağdaş bilgi toplumu olma sürecinde eğitim sisteminin temel ve önemli ilk aşaması olan ilköğretimin 8 yıla çıkarılmasının ülkede birçok olumlu gelişmeye yol açacağı kuşkusuzdur. Ayrıca, bu Yasanın uygulanması ile kadının evlenme ve doğurganlığa başlama yaşı daha ileriki yıllara kayacağından kadının genel sağlığı ve üreme sağlığı olumlu etkilenecektir. Yükseköğrenim, kadınların iş bulma olanaklarını önemli ölçüde arttırmaktadır. Türkiye’de cumhuriyetin kuruluşundan itibaren kadınlar her alanda olduğu gibi üniversiteye gitmesi konusunda da devlet tarafından desteklenmiştir. Türkiye’de kız çocuklarının eğitimi ile ilgili esas üzerinde durulup çözümlenmesi gereken sorun; kız çocuğunun üniversite düzeyine kadar gelebilmesini engelleyen faktörlerin varlığıdır. 2006-2007 öğretim yılı verileri göstermektedir ki; üniversitelerdeki (lisans, önlisans, lisansüstü, ikinci öğretim, tıpta ihtisas) toplam öğrenci sayısı 2.419.214’ü bulmuştur. Bu sayının 1.040.008’ini kız öğrenciler oluştururken, 1.379.206’sı erkek öğrencilerdir. Böylece, ÖSYM verilerine göre 1933 yılında % 14 olan kadın öğrencilerin oranı 2006-2007 yılında % 43’e yükselmiştir. Erkek öğrencilerin oranı ise % 57’dir (Öğrenci Sayıları Özet Tablosu, www.osym.gov.tr). Kız ve erkek öğrencilerin fakülte ve bölümler arasındaki dağılımlarında hala toplumsal cinsiyet rolünden kaynaklanan eşitsizlikler mevcuttur. Yükseköğrenime devam eden kadınlar kendilerine atfedilen toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde genellikle “kadın” alanları olarak görülen dil ve sosyal bilimler dallarında yoğunlaşmaktadır. Son yıllarda mühendislik bilimleri gibi daha teknik ve “erkek” alanları olarak görülen disiplinlerde yükseköğrenim gören kadınların sayısı artmakla birlikte, bu disiplinlerde bazı bölümler hala erkeklere ait olarak görülmektedir. 33 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Çalışma Yaşamında Karşılaşılan Eşitsizlikler Ücretli çalışma, kadınların güçlendirilmesinde en önemli faktörlerden biridir. Ev dışında ücretli çalışma kadınların toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıkla karşılaştıkları temel alan olmaklaCinsiyete birlikte, kadınlar için toplumsal eşitliğine giden yolda çok önemli bir göre iúgücü durumu,cinsiyet 2006 (Türkiye) basamaktır. 80 Cinsiyete Göre göre iúgücü Cinsiyete İşgücü durumu, Durumu,2006 2006(Türkiye) (Türkiye) yüzde 60 Erkek 40 80 20 Kadn 60 yüzde 0 40 katlma iúgücüne istihdam edilme iúsizlik oran (%) oran (%) oran (%) 20 71,5 9,7 64,5 Erkek 024,9 10,3 22,3 Kadn iúgücüne katlma istihdam edilme iúsizlik oran (%) oran (%) oran (%) Erkek Kadn Kaynak: TÜøK,Erkek Türkiye østatistik Yll÷, 2006; TÜøK, Hane 71,5 9,7 64,5Halk øúgücü Anketi Veri Taban. Kadn 24,9 10,3 22,3 Kaynak: TÜøK, Türkiye østatistik Yll÷, 2006; TÜøK, Hane Halk øúgücü Anketi Veri Kaynak: TÜİK, Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006; TÜİK, Hane Halkı İşgücü Anketi Veri Tabanı. Taban. İşsizlik Oranı - Unemployed Rate [15 ≥ yaş - age] Kaynak: TÜİK Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006. Kaynak: TÜøK Türkiye østatistik Yll÷, 2006. Erkeklerde işsizlik oranı2005 2005ylndan yılındansonra sonraazalrken azalırken kadnlarda kadınlarda giderek Erkeklerde iúsizlik oran giderekartmaktaKaynak: TÜøK Türkiye østatistik Yll÷, 2006. dır. Bu eğilim, ülke politikalarında önemle üzerinde durulması gereken bir konudur. artmaktadr. Bu e÷ilim, ülke politikalarnda önemle üzerinde durulmas gereken bir 34 konudur. Erkeklerde iúsizlik oran 2005 ylndan sonra azalrken kadnlarda giderek artmaktadr. Bu e÷ilim, ülke politikalarnda önemle üzerinde durulmas gereken bir konudur. KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye’de Cinsiyete ve Yıllara Göre Nüfusun İşgücüne Katılım Durumu (1980-2006) Sayım yılı İşgücüne katılma oranı (%) İşsizlik oranı (%) 1980 45,8 1,7 1985 43,6 2,0 1990 42,8 2,8 2000 39,6 7,2 2002 27,9 9,4 2003 26,6 10,1 2004 25,4 9,7 2005 24,8 10,3 2006 24,9 10,3 1980 79,8 4,7 1985 78,3 6,2 1990 78,2 6,8 2000 70,6 9,9 2002 71,6 10,7 2003 70,4 10,7 2004 72,3 10,5 2005 72,2 10,3 2006 71,5 9,7 1980 62,9 3,6 1985 61,1 4,7 1990 60,6 5,4 2000 55,2 8,9 2002 49,6 10,3 2003 48,3 10,5 2004 48,7 10,3 2005 48,3 10,3 2006 48,0 9,9 Kadın Erkek Toplam Kaynak: DİE verileri; TÜİK, Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006. 35 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Yıllara göre işgücüne katılım durumu incelendiğinde, işgücüne katılımın kadınlarda erkeklere göre belirgin olarak daha düşük olduğu görülmektedir. Türkiye’de Cinsiyete ve Yerleşim Yerine Göre İşgücüne Katılım, İstihdam ve İşsizlik Oranları, 2006 (%) Türkiye Kent Kır İşgücüne Katılım İstihdam İşsizlik Erkek 71,5 64,5 9,7 Kadın 24,9 22,3 10,3 Erkek 70,8 63 10,9 Kadın 19,9 16,7 16,4 Erkek 72,7 67,2 7,6 Kadın 33 31,6 4,3 Kaynak: TÜİK, Hane Halkı İşgücü Anketi Veri Tabanı. Türkiye verileri, kadınların yerleşim yerine göre işgücüne katılımında büyük farklar olduğunu göstermektedir. Ancak, hem kentte hem kırda kadın ve erkek işgücü katılım yüzdeleri arasındaki fark çok daha çarpıcıdır. Yllara ve cinsiyete göre Türkiye’de iúgücüne katlm yüzdeleri (Türkiye, 1990Yıllara ve Cinsiyete Göre Türkiye’de İşgücüne Katılım Oranları (Türkiye, 1990- 2006) 2006) 80 70 60 50 40 Kadn 30 Erkek 20 10 0 1990 1995 2000 2002 2003 2004 2005 2006 Kaynak: TÜøK, Türkiye 2006;Göstergeler, TÜøK, østatistik Göstergeler, 1923Kaynak: TÜİK, Türkiye İstatistikøstatistik Yıllığı, 2006;Yll÷, TÜİK, İstatistiki 1923-2006; KSGM, Türkiye’de Kadın 2001. 2006; KSGM, Türkiye’de Kadn 2001. Türkiye’de tüm yaú gruplarna ve yllara göre kadnlarn iúgücüne katlm oranlarn 36 erkeklere kyasla çok daha düúük oldu÷u görülmektedir. Erkeklerin iúgücüne katlm orannda 1990-2000 yllar arasnda ve 2003 ylnda çok az düúüú olmasna karú kadnlarda 1990-2000 yllar arasndaki düúüú daha yüksektir. KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye’de tüm yaş gruplarına ve yıllara göre kadınların işgücüne katılım oranlarının erkeklere kıyasla çok daha düşük olduğu görülmektedir. Erkeklerin işgücüne katılım oranında 1990-2000 yılları arasında ve 2003 yılında çok az düşüş olmasına karşın kadınlarda 1990-2000 yılları arasındaki düşüş daha yüksektir. Türkiye’de Eğitim Durumuna ve Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım (≥ 15 Yaş) (Türkiye, 2002) Eğitim Durumu Kadın Erkek Okumazyazmaz 22,9 47,0 Okuryazar-Okul Bitirmemiş 20,9 46,7 İlkokul 25,8 78,2 Ortaokul 17,9 67,1 Lise 28,2 63,6 Yüksekokul veya Fakülte 70,9 84,0 Kaynak: TÜİK, Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006. Eğitim, kadının çalışma yaşamına katılımını etkileyen önemli faktörlerden biridir. Okuryazar olmayan 100 kadının yaklaşık 23’ü işgücüne katılırken, yüksekokul veya fakülte mezunu olanlarda bu oran 71’e yükselmektedir. Eğitim erkeklerde de benzer etkiyi yapmakla birlikte çalışma yaşamına katılımda kadınlarda olduğu kadar belirleyici olmamaktadır. Kuşkusuz işgücüne katılım oranı, eğitim seviyesi ile doğru orantı göstermektedir. TÜİK Hane Halkı İşgücü Anketi verileri göstermektedir ki ilkokul mezunu kadınlarda işgücüne katılım % 11,30 iken, bu oran meslek lisesi mezunlarında %28,30’a ve üniversite mezunlarında % 60,9’a yükselmektedir (TÜİK, Hane Halkı İşgücü Anketi Veri Tabanı). Türkiye’de kadınların %41’inin ücretli veya maaşlı, %6’sının yevmiyeli, %1’inin işveren olarak ve % 41’inin ücretsiz aile işçisi olarak çalıştığı belirlenmiştir. Ayrıca kadınların erkeklere oranla daha fazla kayıt dışı çalışmakta oldukları saptanmıştır ki bu durum kadınların sağlık, emeklilik gibi en temel insan haklarından yoksun kalmasını, güvence37 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER siz ve güçsüz bir duruma düşmesini beraberinde getirmektedir. Mevcut kayıtlara göre, tarım dışı sektörde erkeklerin kayıt dışı çalışma oranı %33,5 iken bu oran kadınlarda %35,2’ye yükselmektedir. Tarım sektöründe kayıtlı çalışma oranları arasındaki fark, erkekler (%22) ve kadınlar (%1,3) arasında daha da belirginleşmektedir (Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu, 2007). Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın kadınların çalışma yaşamına en önemli yansımaları işe alınma, ücret, terfi gibi uygulamalarda görülmektedir. Kadınların iş bulması için erkeklere göre daha nitelikli olması gerekmektedir. Kamu dışı sektörde çalışan erkek, aynı nitelikte ve aynı tür işi yapan kadından daha fazla ücret almakta, yine bu iş yerlerinde kadınlar terfi olanaklarından daha az yararlanmaktadır. Kadınların Yıllara Göre İşgücüne Dahil Olmama Nedenlerinin Dağılımı (1988- İş bulma ümidi yok İş aramıyor ama çalışmaya hazır Ev işleri ile meşgul Öğrenci Emekli İrad sahibi Özürlü, hasta, yaşlı Ailevi, kişisel nedenler Diğer İşgücüne dahil olmayan nüfus Mevsimlik çalışan 2006), (Bin), Türkiye 1988 245 178 21 8.860 564 195 148 813 -- 205 11.229 1990 93 49 85 9.408 655 194 170 1.100 -- 128 11.882 1991 62 75 62 9.250 655 178 196 1.378 387 5 12.247 1995 33 95 145 10.935 1.029 258 218 1.289 325 32 14.359 2000 49 171 339 12.339 1.144 443 332 1.359 703 228 17.108 2006 295 810 310 12.780 1.560 575 -- 2.035 911 314 19.588 Nedene göre toplam içindeki pay (%) (2006) 2 4 2 65 8 3 0 10 5 2 100 1988’e göre artış oranı (%) 20 355 1376 44 177 195 -100 150 135 53 74 Yıllar Kaynak: Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu, 2007; TÜİK, Hane Halkı İşgücü Anketi Veri Tabanı. 38 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Ücretli Çalışan Kadınların En Yüksek Oranda İstihdam Edildiği Sektörler Meslek Gruplarına Göre İstihdam Edilenler (15 ≥ yaş) Meslek grubu (USMS 88) 2002 2004 2006 1755 1636 (93,22) 119 (6,78) 1859 1737 (93,44) 122 (6,56) 2026 1869 (92,25) 157 (7,75) Profesyonel meslek grupları Toplam (Sayı) Erkek (Sayı, %) Kadın (Sayı, %) 1324 882 (66,61) 442 (33,38) 1317 892 (67,73) 425 (39,94) 1470 959 (65,24) 511 (34,76) Yardımcı profesyonel meslek mensupları Toplam (Sayı) Erkek (Sayı, %) Kadın (Sayı, %) 1036 737 (71,14) 299 (28,86) 1064 755 (70,96) 309 (29,04) 1324 915 (69,11) 409 (30,89) 1140 715 (62,72) 425 (37,28) 1115 695 (62,33) 420 (37,67) 1323 823 (62,21) 500 (37,79) 2172 1830 (84,25) 342 (15,75) 2195 1842 (83,92) 353 (16,08) 2538 2055 (80,97) 483 (19,03) Kanun yapıcılar, üst düzey yöneticiler ve müdürler Toplam (Sayı) Erkek (Sayı, %) Kadın (Sayı, %) Büro ve müşteri hizmetlerinde çalışan elemanlar Toplam (Sayı) Erkek (Sayı, %) Kadın (Sayı, %) Hizmet ve satış elemanları Toplam (Sayı) Erkek (Sayı, %) Kadın (Sayı, %) Kaynak: TÜİK, Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006. Her ne kadar 10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren Yeni İş Kanunu ile resmi olarak fırsat eşitliği ilkesinin uygulanması gerekse de, kamu kurumlarında bile kadınların üst düzey yönetici olma ve karar alma mekanizmalarına katılım şansları yüksek değildir. 39 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye’de cinsiyete göre, iú türü ve ekonomik faaliyetlerin da÷lm [15yaú] Türkiye’de Cinsiyete Göre Ekonomik Sektörlerin Dağılımı, 2006 (15≥yaş) Erkek 20% Hizmetler 51% 29% Sanayi Tarm Kadn 37% 48% 15% Hizmetler Sanayi Tarm Kaynak: TÜİK Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006. Kaynak: TÜøK Türkiye østatistik Yll÷, 2006. Eğitimde olduğu gibi mesleklerde de toplumsal cinsiyet temelli bir ayrışma vardır. Ka- E÷itimde oldu÷uatfedilen gibi mesleklerde de toplumsal cinsiyet temelli bir ayrúma dına toplumsal cinsiyeti nedeniyle bakım hizmetleri, ev işleri gibi sorumluluklara paralel olarak öğretmenlik, hemşirelik,cinsiyeti hizmet sektöründeki olmayan pozisyonlar Kadna toplumsal nedeniyle idari atfedilen bakm, ev içi hizmetle uygun bulunmakta, bu meslekler “kadın” meslekleri olarak görülmekte ve kadınlar bu sorumluluklara paralel olarak ö÷retmenlik, hemúirelik, hizmet sektöründek alanlarda daha çok istihdam edilmektedir. Öte yandan son yıllarda erkek meslekleri ola- olmayan pozisyonlar uygun bulunmakta, bu meslekler “kadn” meslekleri rak görülen girişimcilik, üst düzey yöneticilik gibi alanlarda kadınların sayısının az da görülmekte ve kadnlar bu alanlarda daha çok istihdam edilmektedir. Öte y olsa artmakta olduğu söylenebilir. Bakanlıklar ve bağlı kuruluşlardaki orta ve üst düzey son yllarda erkek meslekleri giriúimcilik, üst düzey yönetici yöneticilere ilişkin eldeki mevcut veriler aşağıdaki olarak tablodagörülen yer almaktadır. alanlarda kadnlarn saysnn yavaú ve az da olsa artmakta oldu÷u söyle Bakanlklar ve ba÷l kuruluúlardaki orta ve üst düzey yöneticilere iliúkin 40 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlardaki Orta ve Üst Düzey Yöneticiler (Türkiye, 2001) UNVANI KADIN TOPLAM Müsteşar 0 19 TOPLAM İÇİNDEKİ PAY (%) 0 Müsteşar Yrd. 2 79 2,5 Vali 0 155 0 Vali Yardımcısı* 5 408 1,2 Genel Müdür 7 177 3,9 Genel Müdür Yardımcısı 34 514 6,6 ARA TOPLAM 48 1352 3,5 Başkan 9 131 6,8 Başkan Yardımcısı 5 57 8,7 Genel Sekreter 3 10 30 Genel Sekreter Yardımcısı 2 8 25 Daire Başkanı 280 1979 14,1 Daire Başkan Yardımcısı 24 318 7,5 Bölge Müdürü 11 422 2,6 Kaymakam* 16 857 1,8 Müdür 1737 10839 16 Müdür Yardımcısı 2118 7731 27,3 GENEL TOPLAM 4253 23704 17,9 Kaynak: Devlet Personel Başkanlığı (2007). *Vali Yardımcısı ve Kaymakam unvanları ile ilgili sayılar İçişleri Bakanlığı’ndan alınarak tabloya yansıtılmıştır. Kadının istihdamı konusundaki olumlu gelişmelere karşın, hala kadın emeği erkek emeğine oranla çok daha görünmez durumdadır. İşgücüne katılım ve istihdam oranlarında cinsiyetler arasında varolan eşitsizliği gidermek, kadının işgücü piyasasına katılımını sağlamak için hukuki düzenlemelerin yanısıra, aktif istihdam politikalarından kadınların yararlanmalarının sağlanması ve kadın-erkek eşitliği konularının her alanda uygulamalara yansıtılması gerekmektedir. 41 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Ev İşlerinin Cinsiyete Göre Dağılımı (%) (Türkiye, 2006) Aile Fertleri beraber Hane ferdi olmayan akraba Dışarıdan biri ücret karşılığı Evde yapılmıyor Erkek Kadın Yemek yapma 2,0 87,1 9,5 0,8 0,4 0,2 Ütü 2,2 84,3 9,5 1,1 0,9 2,2 Sofranın kurulup kaldırılması 2,4 74,1 22,6 0,6 0,2 0,1 Günlük yiyecekiçecek alışverişi 33,3 37,7 26,8 1,3 0,3 0,6 Aylık faturaların ödenmesi 69,1 17,0 10,2 2,8 0,4 0,5 Küçük bakımonarım, tamir 68,4 6,7 6,4 4,0 13,5 1,2 Kaynak: TÜİK, Aile Yapısı Araştırması, 2006. Ev işleri çok büyük oranda kadınların sorumluluğunda iken aylık faturaların ödenmesi, bakım ve tamirat işleri erkekler tarafından gerçekleştirilmektedir. 6 Yaşından Küçük Çocuğu Olan ve Çalışan Kadınların Çocuklarının Bakım Durumu (%) (Türkiye, 2003) Anne kendisi Koca/ eş Büyük kız çocuk Kadının annesi Kocanın annesi Büyük erkek çocuk Diğer akraba Yardımcı para karşılığı Kurumsal bakım Doğduğundan beri çalışmıyor Kent 34,0 2,7 7,4 13,4 16,5 0,5 5,4 7,6 8,9 2,9 Kır 40,2 2,3 13,5 4,8 26,2 1,6 7,5 0,5 0,3 2,2 İlköğretim bitirmemiş/ eğitim yok 39,8 0,7 28,3 3,2 15,7 3,4 6,6 0,0 0,0 0,7 İlköğretim 1. kademe 44,4 3,1 7,3 8,9 24,4 0,3 7,2 0,7 0,3 2,7 İlköğretim 2. kademe 43,7 7,7 1,5 9,1 21,2 1,6 7,2 0,0 4,0 3,3 Lise ve üzeri 13,3 1,6 0,2 16,2 20,0 0,0 4,4 18,5 21,3 4,0 Tüm yıl 28,8 1,8 11,7 10,1 20,0 0,5 5,7 8,3 9,2 2,9 Mevsimlik 39,0 2,1 11,4 5,7 27,4 1,2 8,3 0,1 0,7 2,8 Ara sıra 58,3 5,4 4,3 12,9 11,0 2,3 4,7 0,3 0,0 0,8 37,1 2,5 10,4 9,0 21,3 1,1 6,5 4,0 4,6 2,6 Yerleşim Yeri Eğitim İşin sürekliliği Toplam Kaynak: TNSA, 2003. 42 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Kadının evdeki sorumlulukları ve doğurganlığı temel olarak onu iş yaşamından uzak tutmaktadır. Medeni durum Eğitim Yerleşim yeri Kazancın Kullanımına İlişkin Karar Verme (%) (Türkiye, 2003) SADECE Kendisi Kocası ile birlikte sadece başkası Kent 40,3 53,8 5,9 Kır 27,9 47,5 24,3 Eğitimi yok / ilkokulu bitirmemiş 34,7 43,2 21,7 İlköğretim birinci kademe 39,1 48,8 12,0 İlköğretim ikinci kademe 40,4 52,8 6,8 Lise ve üzeri 36,0 62,6 1,3 Evli veya birlikte yaşıyor 32,0 57,1 10,7 Boşanmış / ayrı yaşıyor / eşi ölmüş 84,6 12,3 3,1 37,6 52,4 9,9 Toplam Kaynak: TNSA, 2003. İşgücüne katılım ve gelir getiren bir işte çalışmada kadınların karşılaştığı diğer bir sorun alanı ise kazançlarını kullanmada çoğunlukla kendilerinin söz sahibi olamamasıdır. Kazancın kullanımına ilişkin karar vermede yaşanılan yer (kent/kır) ve halen evli olup olmamak etkili olurken, eğitimin belirleyici olmadığı dikkat çekmektedir. 43 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Siyasal Yaşama Katılımda Karşılaşılan Eşitsizlikler TBMM’de Yer Alan Kadın Milletvekilleri (Türkiye, 1935-2007) Seçim Yılı 1935 1939 1943 1946 1950 1965 1977 1983 1987 2002 2007 Toplam Milletvekili Sayı 395 400 435 455 487 450 450 450 450 550 550 Kadın Milletvekili Sayı % 18 4,6 15 3,8 16 3,7 9 2,0 3 0,6 8 1,8 4 0,9 12 3,0 6 1,3 24 4,4 50 9,1 Kaynak: http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tb_id=42&ust_id=12; 2007 seçim sonuçları için www.tbmm. gov.tr; KSGM, Türkiye’de Kadın 2001. Türkiye’de yaklaşık 84 yıllık Cumhuriyet döneminde meclisteki kadın milletvekili oranı ancak %9,1’e ulaşmıştır. Bu oran, olması gerekenin oldukça altındadır. 1970’ten bugüne dek kurulan hükümetlerde sadece 29 kadın bakan görev almıştır. Yerel yönetimlerde de kadınların yönetici konumunda olması bağlamında durum farklı değildir. Yerel Yönetimlerde Kadın, 1999, 2004, Türkiye Toplam Kadın Toplama göre Kadın (%) Belediye Başkanı 3215 18 0,56 Belediye Meclis Üyesi 34084 541 1,59 İl Genel Meclisi Üyesi 3122 44 1,41 Belediye Başkanı 3225 18 0,56 Belediye Meclis Üyesi 34477 834 2,42 İl Genel Meclisi Üyesi 3208 58 1,81 1999 Seçimleri 2004 Seçimleri Kaynak: İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü; KSGM, Türkiye’de Kadının Durumu. 44 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Yerel yönetimlerin seçilmiş karar organları olan belediye meclisleri ve il genel meclislerinde kadınlar çok düşük oranda temsil edilmekte olup 2004 yılı seçim sonuçlarına göre 3225 belediye başkanından yalnızca 18’i (%0,6) kadındır. Avrupa Birliği ülkelerinde ise seçilmiş her 5 yerel yöneticiden biri kadındır. Kadınların belediye meclislerinde temsil oranı İsveç’te %41, Finlandiya’da %30, Almanya ve Hollanda’da %23, İtalya’da ise %22 olarak kaydedilmiştir (www.undp.org.tr/undp/docs/ Cinsiyet%20Esitligi%20Yolunda%20Yerel%20Politikalar.%20Yildiz%20Tokman.%20 Sunum.ppt). Bazı Ülkelerin Toplumsal Cinsiyet Gelişim İndeksi Sıralaması ve Bazı Toplumsal Cinsiyet Göstergeleri ile İlgili Durumu (2007/2008) Toplumsal cinsiyet gelişim indeksi –GDI (ülke sıralaması), 2007/2008 Toplumsal cinsiyet güçlendirme ölçütü – GEM** (ülke sıralaması), 2007/2008 Parlamentodaki kadın oranı (%), 2007/2008 Ülkeler Norveç 3 1 Kadınlara seçme ve Seçilme hakkının verildiği yıllar 15 yaş ve üstü kadınların iktisadi faaliyette bulunma oranı (%), 2005 Seçme Seçilme 37,9 1913 1907, 1913 63,3 1915, 1920 70,5 İzlanda 1 5 31,7 1915, 1920 İsveç 5 2 47,3 1919, 1921 1919, 1921 58,7 Brezilya 60 70 9,3 1932 1932 56,7 1930, 1934 27,7 Türkiye 79 90*** 9,1**** 1930, 1934 Kanada 4 10 24,3 1917, 1960 1920, 1960 60,5 Etiyopya 149 72 21,4 1955 1955 70,8 Tanzanya 138 44 30,4 1959 1959 85,8 Kaynak: Human Development Report, 2007/2008. * Gender-related development index (GDI), beklenen yaşam süresi, eğitim ve gelir düzeyi ile hesaplanmaktadır. **Gender empowerment measure (GEM), parlamenter katılım, ekonomik katılım ve gelir düzeyi ile hesaplanmaktadır. *** Bu değer raporda Türkiye’deki 2002 seçimlerinin verileri baz alınarak elde edilmiştir. Bu seçimlerde parlamentodaki kadın temsil yüzdesi 4,4’tür. **** 2007 seçimlerine göre hesaplanmıştır. 45 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Ülkemizde kadınlara seçme ve seçilme hakkı dünyadaki birçok ülkeden önce verilmesine karşın, bugün parlamentodaki kadın temsil oranı ve kadınların iktisadi faaliyette bulunma oranında hala istenen düzeye ulaşılamamıştır. Parlamentoda kadın temsil oranına bakıldığında Türkiye, Etiyopya ve Tanzanya’dan sonra gelmektedir. 2006 yılında yayınlanan İnsani Gelişme Raporu, 2007/2008 yılları için hazırlanan rapor sonuçları ile karşılaştırıldığında, Türkiye’de toplumsal gelişim indeksinde ülke sıralaması olarak 71’den 79’a, toplumsal cinsiyet güçlendirme ölçütünde ise ülke sıralamasında 72’den 90’a gerileme olmuştur (Human Development Report, 2006; Human Development Report 2007/2008). Ancak bu hesaplamalarda Türkiye verisi olarak 2002 seçim sonuçlarının kullanılması ve dolayısıyla parlamentodaki kadın oranının 9,1 yerine 4,4 alınmasının yanıltıcı etkisi de göz önünde bulundurulmalıdır. Sonuç: Türkiye’de kadın-erkek eşitliği ilkesi “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” hükmünün Anayasanın 10. maddesine eklenmesi ve diğer birçok yasal düzenleme ile güçlendirilmiştir. Ancak yasal düzenlemeler yaşama geçirilmeden hedefe ulaşmak olası değildir. Türkiye’deki uygulama sonuçları, bu konuda hedeften ne kadar uzak olunduğunu ortaya koymaktadır. Eğitimin yaygınlaşması çabalarına ve kaydedilen iyileşmelere karşın, kadınların eğitimi konusunda hem Türkiye’de hem de dünyada önemli sorunlar ve eşitsizlikler mevcuttur. Kadınların, yaşam standartlarını, statülerini yükseltecekleri, toplumsal değişime uyum sağlamalarını kolaylaştırmanın yanı sıra toplumsal değişimin öncüsü de olabilecekleri her türlü bilgi ve hizmete erişimleri kolaylaşmalı, eğitimin niteliği, etkililiği artırılmalı, eğitim herkes için eşit şekilde ulaşılabilir ve kapsayıcı olmalıdır. Kaldı ki, Türkiye taraf olduğu veya çekincesiz olarak kabul ettiği uluslararası sözleşmelerde kadın okuryazarlığını %100 düzeyine ulaştırma taahhüdünde de bulunmuştur. Kadının işgücüne ve üretime katılımı, kalkınmanın olmazsa olmaz gereklerinden biridir. Ancak Türkiye’de kadının işgücü piyasasına girişini sağlayacak önkoşullar sağlanamadığından, çalışma yaşamında kadınların oranı halen yeterli değildir. Kadın işgücü çoğu kez görünmez olarak karşımıza çıkmaktadır. İstihdam edilen kadınlar ise çoğunlukla düşük konumda, düşük ücretle, sosyal güvenceleri olmadan çalıştırılmaktadırlar. Kadınlar yaşlı, hasta ve çocuk bakımı nedeniyle de çalışma yaşamından uzaklaşmakta, yeterli ve gerekli sosyal destek mekanizmalarından mahrum kalmaktadırlar. Bu neden46 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER le, kadın istihdamını artırmak açısından kadınların gündelik yaşamlarını kolaylaştırıcı, dönüştürücü çabalar gerekmektedir. Mevzuat düzenlemeleri ve hizmetlerin planlanmasında, kadınların gereksinimleri dikkate alınmalıdır. Kadın istihdamı artırılmalı, çalışma yaşamında fırsat eşitliği sağlanmalı ve kadın yoksulluğu ile mücadele edilmelidir. Türkiye’de kadınlar 1930 yılında yerel seçimlerde, 1934 yılında ise milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına sahip olmalarına karşın ilerleyen zaman içerisinde siyaset ve karar alma mekanizmalarında yeteri kadar aktif ve etkin yer almamışlardır. Bunun en açık göstergesi TBMM’deki kadın oranının hala %9,1 olmasıdır. Kadınlar karar verici ve yasa koyucu olmadıkları gibi işgücü piyasasında da kadınların üst düzey yöneticiliklerde temsil düzeyi çok düşüktür. Kadınların siyasete ve karar alma mekanizmalarına tam katılımı sağlanmadan, kadınlar siyasete girmeleri için güçlendirilmeden veya teşvik edilmeden, kadının statüsünün yükselemeyeceği ve kadın bakış açısının yasa ve uygulamalara yansıtılamayacağı görülmesi gereken bir gerçektir. Toplumda durumun saptanması, ona ilişkin plan ve programların, stratejilerin geliştirilmesi, müdahalelerin planlanması ve sonrasında izlemelerin yapılabilmesi açısından toplumsal cinsiyet farklılığını ortaya koyabilecek göstergelerin irdelenmesi, değerlendirilmesi sağlıklı bir kayıt sistemini gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda doğru, net, güncel, güvenilir ve kapsamlı verilere erişim önemlidir. Ülkemizde bu konuda büyük ilerleme kaydedilmiş olmasına karşın halen bazı toplumsal cinsiyet göstergeleri mevcut verilerle hesaplanamamaktadır. Bu konuda eksik, yetersiz ya da hiç üretilmemiş verilerin belirlenerek bundan sonraki kayıt ve veri toplama sisteminin ona göre şekillendirilmesi gerekmektedir. Sağlık; sadece hastalık ya da sakatlığın yokluğu olmayıp; fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Kadın Sağlığı; zihinsel, sosyal ve fiziksel iyilik halini içerir ve tüm bunlar yaşamlarının biyolojik olduğu kadar sosyal, ekonomik ve siyasi çerçevesi ile de belirlenir (UN Platform for Action 1995 p.89). SOSYAL YÖNDEN SAĞLIKLI OLMAK EĞİTİM, ÇALIŞMA, FIRSAT EŞİTLİĞİ, KARAR VERME, SEÇME VE SEÇİLME, SAĞLIK HİZMETLERİNDEN YARARLANMA gibi hakların kullanımı ile mümkündür. 47 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Son 10 yılı aşan sürede, uluslararası platformda olduğu kadar ulusal düzeyde de sağlıkla ilgili sorunlar, çözüm önerileri ve programlar toplumsal cinsiyet bakış açısıyla değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmelerde, eşitsizliklerin kadınların yaşamlarına, sağlıklarına ve iyilik hallerine olan etkileri göz önüne alınmaktadır. Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de kadınların statülerindeki düşüklüğün ve karar verme mekanizmalarında yeterince yer almamalarının kendi sağlıklarını koruyacak kaynaklara ulaşma ve bunları kontrol etme olanaklarını kısıtladığı görülmektedir. Sağlık konusunda da Türkiye, imzaladığı uluslararası sözleşmeler ve çekincesiz olarak kabul ettiği belgelerde, ülkede verilen sağlık hizmetlerini nitelik ve nicelik açısından belirli bir standarda getirme sözünü vermiştir. Özellikle kadının doğurganlığı dikkate alındığında, kadınların her dönemde erkeklere göre daha fazla sağlık hizmetine gereksinimlerinin olduğu açıktır. Dolayısıyla sağlık hizmetlerinin daha kapsamlı hale getirilerek kadın ve erkeği yaşam döngüsü yaklaşımı ile bütüncül olarak ele alan, hizmetin nicelik ve niteliğinin gereksinimlere göre düzenlendiği, sağlığı kadın-erkek ayırt etmeksizin geliştiren, korunma ve önleme yaklaşımlarını içeren programların oluşturulup, güçlendirilip yaygınlaştırılması gerekmektedir. Sağlık alanında yapılan toplumsal cinsiyet değerlendirmeleri, eşitsizliklerin kadın sağlığını nasıl dezavantajlı kıldığını, sağlık hizmetlerine ulaşmada kadının karşılaştığı sınırlamaları ve bu sınırlamalarla baş edebilme yollarını; aynı zamanda, sosyal yapının erkeklere dayattığı rollerin bir sonucu olarak onların karşılaştığı sağlık riskleri ve problemlerini de ortaya koymaktadır. Sonuç olarak; Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, toplumsal cinsiyet duyarlılığının tüm plan ve programlara yansıtılması, kadının insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, toplumsal yaşamın her alanında kadının güçlendirilmesi, kadınların tüm karar alma konumlarına eşit katılımlarının sağlanması için politikalar ve stratejiler geliştirilmeden, toplumların ne sağlıklı olmaları ne de ilerlemesi olanaklı olacaktır. 48 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Kaynaklar 1) 2000 Genel Nüfus Sayımı, Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri - Türkiye, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara, 2003. 2) 2007 seçim sonuçları için www.tbmm.gov.tr, Erişim tarihi: 12.12.2007. 3) Akın, A., Bahar Özvarış, Ş., Kadın Sağlığı/Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması, Halk Sağlığı Temel Bilgiler kitabı içinde, Ed. Güler, Ç., Akın, L., s.188-314, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 2006, Ankara. 4) Cinsiyet Eşitliği Konusunda Yerel Politikalar, KADER Yerel Siyaset Çalışma Grubu sunumu, 30 Mayıs 2006 – Ankara, www.undp.org.tr/undp/docs/Cinsiyet%20Esitligi%20Yolunda%20Yerel%20Politikalar.%20Yildiz%20Tokman.%20Sunum.ppt, Erişim tarihi: 29.02.2008. 5) Educating Girls: Gender Gaps and Gains, 1998 Report on Progress Towards World Population Stabilization, Population Action International, Washington D.C., 1998. 6) Human Development Report 2006, Beyond Scarcity, Power, Poverty and the Global Water Crisis, UNDP, http://78.136.31.142/en/media/hdr06-complete.pdf, Erişim Tarihi: 12.12.2007. 7) Human Development Report, 2007/2008, Fighting Climate Change: Human Solidarity in a Divided World, UNDP, http://hdr.undp.org/en/media/hdr_20072008_en_complete.pdf, Erişim Tarihi: 09.03.2008. 8) İş Dünyasında Kadın, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu, İstanbul, Aralık, 2007. 9) Öğrenci Sayıları Özet Tablosu, www.osym.gov.tr, http://www.osym.gov.tr/dosyagoster.aspx?DIL=1&BE LGEANAH=19176&DOSYAISIM=1_Ogrenci_Say.pdf, Erişim tarihi: 20.12.2007. 10) T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) Veri Tabanı, http://report.tuik.gov.tr/reports/rwservlet?adnks=&report=turkiye_yasgr.RDF&desformat=html&ENVID= adnksEnv, Erişim Tarihi: 21.02.2008. 11) T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu Haber Bülteni, Evlenme ve Boşanma İstatistikleri 2006 Yılı Sonuçları, Sayı:100, Haziran 2007, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=519, Erişim tarihi: 22.02.2008. 12) T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu Hane Halkı İşgücü Anketi Veri Tabanı www.tuik.gov.tr, Erişim Tarihi: 25.09.2007. 13) T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu İstatistik Göstergeler, 1923-2006, Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Aralık 2007 (http://www.tuik.gov.tr/yillik/Ist_gostergeler.pdf, Erişim tarihi: 29.02.2008. 14) T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu, İstatistiksel Tablolar, http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tb_ id=42&ust_id=12, Erişim tarihi: 12.12.2007. 15) T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu, Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006, Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Mayıs 2007, Ankara. 16) T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu, Aile Yapısı Araştırması, 2006, T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu, Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Ankara, Aralık 2006, www.tuik.gov.tr, Erişim tarihi: 22.02.2008. 17) The World Health Report 2006, “Working Together for Health”, World Health Organization, 2006. 49 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 18) Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2003, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Ankara, Ekim 2004. 19) Türkiye Ulusal Anne Ölümleri Çalışması, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, 2005, Ankara. 20)Türkiye’de Kadın 2001, T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, Ağustos 2001, Ankara. 21)Türkiye’de Kadının Durumu, T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Ocak 2008, Ankara, http://www.ksgm.gov.tr/kadindurumu.pdf, Erişim tarihi: 29.02.2008. 22)UNESCO, Literacy for Life: 2006 Education for All Global Monitoring Report. Paris: UNESCO, 2005. 23)Women 2000, Gender Equality, development and peace for the Twenty-first Century, New York, 5-9 June 2000, Fact Sheet No.1 based on “Review and Appraisal of the Implementation of the Beijing Platform for Action: Report of the Secretary-General” (E/CN.6/2000/PC/2). United Nations, Department of Public Information, DPI/2035/A, May 2000, http://www.un.org/womenwatch/daw/followup/session/presskit/fs1. htm, Erişim Tarihi: 12.03.2008. 24)Women in National Parliaments, Situation as of 31 December, 2007, Inter-Parliamentary Union, http:// www.ipu.org/wmn-e/world.htm, Erişim tarihi: 29.02.2008. 50 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER BÖLÜM 3 KADIN VE SAĞLIK 51 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 3.1. Kadın ve Erkeklerde Hastalık ve Ölüm Nedenleri Dünya Sağlık Örgütü sağlığı yalnız hastalık ve sakatlığın olmaması değil bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlamaktadır (WHO, 1986). Sağlığın önemli belirleyicilerinden biri olan toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, sağlık ve bağlantılı hizmetlere erişebilmede ve hastalıkların önlenmesi ve tedavisi için sunulan sağlık hizmetlerini ve temel sağlık kaynaklarını kullanabilmede eşitsizliklere neden olmaktadır. Gelişmekte Olan Ülkelerde 15-44 Yaş Arası Seçilmiş Bazı Hastalık Nedenleri (%) Kadın Erkek Savaş 1,8 4,2 Alkol bağımlılığı 0,4 2,7 Kendi kendine yaralanma 3,2 4,0 Motorlu araç yaralanmaları 2,1 8,2 Cinayet ve şiddet 1,0 6,1 Depresif bozukluklar 5,8 2,9 Anemi (kansızlık) 2,5 1,5 Solunum yolu enfeksiyonları 2,5 2,4 Tüberküloz 7,0 8,4 Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH) 8,9 1,5 HIV 6,6 9,3 18,0 - Anneliğe bağlı nedenler Kaynak: Akın & Özvarış, 2006. Gelişmekte olan ülkelerde 15–44 yaş arası seçilmiş bazı hastalık nedenleri incelendiğinde hem kadın hem de erkek için toplumsal cinsiyet rollerinin sağlık üzerine etkileri görülebilmektedir. Şöyle ki; yaralanmalar ve HIV erkeklerde fazla iken CYBH’lar, anemi (kansızlık) ve anneliğe bağlı nedenler kadınlarda daha fazla görülmektedir. 53 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Temel Hastalık Grupları ve Cinsiyete Göre Ölüm Yüzdelerinin Dağılımı (Türkiye, 2004) Ölüm nedenleri Erkek (%) Kadın (%) Kalp damar hastalıkları 43,89 52,27 Kanserler 15,04 10,74 HIV/AIDS hariç diğer enfeksiyon hastalıkları 8,65 9,06 Solunum sistemi hastalıkları 9,38 6,25 Doğum ile ilgili nedenler 5,63 6,44 Yaralanmalar 7,66 3,63 Sindirim sistemi hastalıkları 3,05 3,05 Şeker hastalığı 1,61 2,94 Kaynak: Türkiye’de Sağlığa Bakış 2007. Temel hastalık gruplarının, cinsiyete göre ölüm yüzdeleri incelendiğinde toplumsal cinsiyet ayrımcılığının her iki cinsiyete olan etkisini görmekteyiz. Kalp damar hastalıkları ve şeker hastalığı erkeklere göre kadınlarda daha yüksek oranda ölüme neden olurken kanserler, solunum sistemi hastalıkları ve yaralanmalar erkeklerde daha sık ölüme neden olmaktadır. Kadınlar daha uzun süre yaşamaktadır. Doğumda beklenen yaşam süresi (TÜİK, 2006) Erkek 69,1 yıl Kadın 74,0 yıl Daha fazla yaşamak daha iyi yaşamak değildir. Yaşama yıllar katmak kadar, yıllara yaşam katmak da önemlidir. 54 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Dünyanın gelişmiş ülkelerinde kadınlar, ortalama 6–8 yıl daha fazla yaşamaktadır. Kadınlar için beklenen yaşam süresi en az 35 ülkede 80 yılın üzerine çıkmıştır, ancak yapılan incelemeler kadınların yaşam kalitesinin erkeklere kıyasla daha olumsuz olduğunu göstermektedir. Beklenen yaşam süresi ülkelerin gelişmişliklerine göre farklılıklar göstermektedir, örneğin en az gelişmiş ülkelerde kadınlar için beklenen yaşam süresi 50 yıl civarındadır (The World’s Women 2006 Progress in Statics). Kadınların beklenen yaşam süresi uzadıkça, toplumda ileri yaş kadın sayısında da artış görülmekte sonuçta da bu yaş grubunda görülebilecek hastalıklar da artmaktadır. Yaúa Göre Ölüm Hzlarnda Erkek/Kadn Oran (Türkiye, 2005) Yaşa Göre Ölüm Hızlarında Erkek/Kadın Oranı (Türkiye, 2005) E/K Ölüm Hz Oran 2,5 2 1,5 1 0,5 0 0- 4 5- 9 10-14 15-19 20-24 25-29 30-34 35-39 40-44 45-49 50-54 55-59 60-64 65-69 70-74 75+ Yaú Grubu Kaynak: TÜİK Ölüm İstatistikleri, TÜİK, 2000–2050 Yılları Arası Nüfus Projeksiyonları. Kaynak: TÜøK Ölüm østatistikleri, TÜøK, 2000–2050 Yllar Aras Nüfus Projeksiyonlar “0–4” yaú grubunda 1,25 olan ölüm hzlarnda erkek kadn oran yaúla birlikte giderek artmakta ve ““50–54” yaú grubunda en üst düzeye ulaúmaktadr (2,12). Ölüm hzlarnda erkek kadn oran daha sonra giderek azalmakla birlikte daima “ 1” den büyük kalmaktadr. Bunun anlam her yaú grubunda erkeklerin ölüm hzlarnn kadnlara göre daha yüksek olmasdr. 55 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER “0–4” yaş grubunda 1,25 olan ölüm hızlarında erkek kadın oranı yaşla birlikte giderek artmakta ve “50–54” yaş grubunda en üst düzeye ulaşmaktadır (2,12). Ölüm hızlarında erkek kadın oranı daha sonra giderek azalmakla birlikte daima “1” den büyük kalmaktadır. Bunun anlamı her yaş grubunda erkeklerin ölüm hızlarının kadınlara göre daha yüksek olmasıdır. Nedenlerine ve Cinsiyete Göre İntiharların Yüzde Dağılımı (Türkiye, 2005) İntihar nedenleri Kadın Erkek Hastalık 19,31 16,55 Aile geçimsizliği 18,90 10,40 Geçim zorluğu 3,63 10,92 Ticari başarısızlık 0,21 3,51 Hissi ilişki ve istediği ile evlenememe 7,79 5,80 Öğrenim başarısızlığı 1,45 0,96 Diğer 6,13 7,87 42,58 43,97 Bilinmeyen Kaynak: TÜİK Ölüm İstatistikleri. Bilinen intihar nedenlerinin cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde toplumsal cinsiyet ayrımcılığının her iki cinsiyete olan etkisi açıkça görülmektedir. Eve ekmek getirme zorunluluğu olan erkekler geçim zorluğu ve ticari başarısızlık gibi nedenlerle intihara daha fazla yönelirken, aile geçimsizliği kadınları daha fazla etkilemektedir. 56 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 3.2.3.2. Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığı ve Sağlık Toplumsal Cinsiyet Ayrmcl÷ ve Sa÷lk Yaşlılık Sorunları Menopoz Sorunları Bebeklik ve Çocukluk Dönemi Sorunları Toplumsal Cinsiyet Adölesan Dönemi Sorunları Erişkin Dönemi Sorunları Toplumsal cinsiyet ayrmcl÷ yaúamn her döneminde her iki cinsiyette de sa÷lk sorunlarna neden olmaktadr. Ancak kadnlarda toplumsal cinsiyet ayrmcl÷nn olumsuz sonuçlar her döneminde çok daha (Akn&Özvarú, Toplumsal cinsiyetyaúamn ayrımcılığı yaşamın her döneminde her fazladr. iki cinsiyette de sağlık so2006). runlarına neden olmaktadır. Ancak kadınlarda toplumsal cinsiyet ayrımcılığının olumsuz sonuçları yaşamın her döneminde çok daha fazladır (Akın&Özvarış, 2006). 57 60 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER YAŞAM BOYU DÖNEMLERİNE GÖRE “KADIN” CİNSİYETİNİN KARŞILAŞTIĞI SORUNLAR / OLAYLAR: BEBEKLİK ÇOCUKLUK DÖNEMİ BEBEKLøK VEVE ÇOCUKLUK DÖNEMø Yaúam boyu dönemlerine göre “KADIN” cinsiyetinin karúlaút÷ sorunlar / Cinsiyet bir hastalık değil biyolojik bir farklılıktır. Cinsiyeti nedeniyle kız çocuğunun olaylar: yaşadığı ve sağlığını etkileyen olumsuzluklar aşağıdaki şekilde özetlenebilir. Bebeklik ve çocukluk dönemi ➢Gebelik süresince cinsiyet seçimi, erkek çocuk tercihi Cinsiyet bir hastalk de÷il biyolojik bir farkllktr. Cinsiyeti nedeniyle kz çocu÷unun ➢Gebeliğin bebeğin kız olması nedeni ile istenmemesi yaúad÷ ve sa÷l÷n etkileyen olumsuzluklar aúa÷daki úekilde özetlenebilir. ➢Gebeliğin bebeğin cinsiyeti kız olduğu içinerkek sonlandırılması ¾ Gebelik süresince cinsiyet seçimi, çocuk tercihi ¾ Gebeli÷in kz uygulanan olmas nedeni ile istenmemesi ➢Daha çok Afrikabebe÷in ülkelerinde pek çok sağlık riski taşıyan kadın sünneti ¾ Gebeli÷in bebe÷in cinsiyetin kz oldu÷u için sonlandrlmas ➢Beslenme bozukluğu ¾ Daha çok Afrika ülkelerinde uygulanan pek çok sa÷lk riski taúyan kadn ➢İhmal, hizmetten yararlanamama sünneti ➢Bebeklik döneminde erkek çocuklarda daha yüksek olan hastalık ve ölüm hızının ¾ Beslenme bozuklu÷u özellikle 2-5 yaş arasında kız çocuklarında artması ¾ øhmal, hizmetten yararlanamama ¾ Bebeklik döneminde erkek çocuklarda daha yüksek olan hastalk ve ölüm 58 hznn özellikle 2-5 yaú arasnda kz çocuklarnda artmas KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER ERGENLİK DÖNEMİ (10-19 YAŞ) ERGENLøK DÖNEMø (10-19 YAù) Ergenlik dönemi 10-19 yaú grubunu kapsar ve her iki cinsiyet için de önemlidir. Ergenlik dönemi 10-19 yaş grubunu kapsar ve her iki cinsiyet için de önemlidir. Ancak Ancak kz ergenler için toplumsal cinsiyet ayrmcl÷ nedeniyle daha fazla risk söz kız ergenler için toplumsal cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle daha fazla risk söz konusudur. konusudur. Bu dönemde sk rastlanan olumsuzluklar: Bu dönemde sık rastlanan olumsuzluklar: > Toplumsal bask ➢Toplumsal baskı > Bekâret denetimi > Cinsiyet temelli úiddet ➢Bekâret denetimi > Cinsel taciz / istismar ➢Cinsiyet temelli şiddet > Cinsel yolla bulaúan hastalklar > østenmeyen gebelikler ➢Cinsel taciz / istismar > østeyerek düúükler ➢Cinsel yolla bulaşan hastalıklar > Paral seks ➢İstenmeyen gebelikler > Kanszlk / beslenme bozuklu÷u > Madde ba÷mll÷(alkol, sigara, uyuúturucu) ➢İsteyerek düşükler ➢Paralı seks ➢Kansızlık / beslenme bozukluğu ➢Madde bağımlılığı(alkol, sigara, uyuşturucu) 62 59 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER ERİŞKİN DÖNEMİ ERøùKøN DÖNEM Eriúkin dönem do÷urganlkla ilgili olaylarn en yo÷un yaúand÷ dönemdir. Bu Erişkin dönem doğurganlıkla ilgili olayların en yoğun yaşandığı dönemdir. Bu dönemdönemde; de; Gebelik, do÷um, do÷um sonu komplikasyonlar ➢Gebelik, doğum, doğum sonrası komplikasyonlar østenmeyen gebelikler østeyerek düúükler ➢İstenmeyen gebelikler Cinsel yolla bulaúan enfeksiyonlar ➢İsteyerek düşükler Kanszlk / beslenme bozuklu÷u ➢Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar Paral seks Cinsel taciz - istismar ➢Kansızlık / beslenme bozukluğu Cinsiyet temelli úiddet ➢Paralı seks Hizmetlerden mahrum braklma Anne ölümü ➢Cinsel taciz / istismar toplumsal cinsiyet ayrmcl÷nn etkili oldu÷u durumlardr. ➢Cinsiyet temelli şiddet ➢Hizmetlerden mahrum bırakılma ➢Anne ölümü toplumsal cinsiyet ayrımcılığının etkili olduğu durumlardır. 63 60 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER MENOPOZ VE SONRASI MENOPOZ VE SONRASI Kadnn sa÷lk sorunlarnn en ihmal edildi÷i dönemdir. Bu dönemde karúlaúlan sorunlar ço÷u kez kadnn cinsiyeti ya da üreme fonksiyonlar ile iliúkilendirilmez. Kadının sağlık sorunlarının en ihmal edildiği dönemdir. Bu dönemde karşılaşılan soMenopoz sonras, bu döneme özgü semptomlarn yan sra, kalp damar runlar çoğu kez kadının cinsiyeti ya da üreme fonksiyonları ile ilişkilendirilmez. Menopoz hastalklar, kanserler ve osteoporoz görülme skl÷ giderek artmaktadr. Kalp sonrasında, bu döneme özgü semptomların yanı sıra, kalp damar hastalıkları, kanserler ve inmenin çokgiderek erkek hastal÷ olarak görülmesi ileri çok vehastal÷ osteoporoz görülmedaha sıklığı artmaktadır. Kalp hastalığıbuvehastalklarn inmenin daha yaú hastalığı kadnlar üzerindeki etkilerinibu gölgelemektedir. Oysa yaú kadnlarda erkek olarak görülmesi hastalıkların ileri yaşileri kadınlar üzerindekiönemli etkilerini ölüm ve hastalk nedeni olankadınlarda kalp hastalklar inme yetiúkin nedeni kadn ölümlerinin gölgelemektedir. Oysa ileri yaş önemli ve ölüm ve hastalık olan kalp has- talıkları ve oluúturmaktadr. inme yetişkin kadın %60’ını oluşturmaktadır. iskelet sistemi %60’n Kasölümlerinin iskelet sistemi hastalklar, diyabet,Kas yaralanmalar, hastalıkları, diyabet, yaralanmalar, yalnızlıksorunlar ve depresyon gibi psikolojik sorunlar ileri yalnzlk ve depresyon gibi psikolojik ileri yaú grubu kadnlarda sk yaş grubu kadınlardaøleri sık görülmektedir. kadınlar,cinsiyet yaş vefaktörlerine toplumsal cinsiyet faktörgörülmektedir. yaúta kadnlar, İleri yaú yaşta ve toplumsal ba÷l “çifte lerine bağlı “çifte ayrımcılıkla” karşı karşıya kalırlar. ayrmclkla” karú karúya kalrlar. 64 61 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 3.3.TOPLUMSAL CİNSİYET AYRIMCILIĞININ KADIN SAĞLIĞINA ETKİLERİ 3.3.1. Kadın ve Üreme Sağlığı Birleşmiş Milletler Nüfus ve Kalkınma Konferansında üreme sağlığı, “üreme sistemi, işlevleri ve süreci ile ilgili sadece herhangi bir sakatlık veya hastalığın olmaması değil fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan bütünüyle iyi olma durumudur” şeklinde tanımlanmıştır (UN, 1995). ÜREME SAĞLIĞINDA ÖNEMLİ DÖNEMLER Hizmet Gereksinimi Hizmet Gereksinimi DOĞUM Hizmet Gereksinimi BEBEKLİK/ ÇOCUKLUK ERGENLİK ERİŞKİN YAŞLILIK Kadının üremeye ilişkin özellikleri ve fonksiyonları “Kadın sağlığını” çok özel yapmaktadır. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının en çarpıcı sonucu sağlık hizmetlerinden yararlanmada ortaya çıkmakta, kadının statüsünün düşük olması en fazla doğurganlık davranışını etkilemektedir. Üreme sağlığı sorunları ile ilgili olarak kadın ve erkek arasındaki eşitsizlikler doğumdan ölüme kadar kadınların aleyhine olarak devam etmektedir. Kadın- erkek arasındaki üreme sağlığı açısından hizmet gereksinimleri yaş dönemlerine göre farklılık göstermektedir. Ergenlik döneminden başlamak üzere bu gereksinim kadınlar için erkeklere göre daha fazladır (Akın&Özvarış, 2006). 62 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER ÜREME HASTALIKLARINA BAĞLI YÜK KADIN % 36,6 ANNELİĞE BAĞLI NEDENLER % 18,0 ERKEK % 12,3 SERVİKS KANSERİ % 0,6 HIV % 6,6 HIV % 9,3 CYBE % 8,9 CYBE % 1,5 ANEMİ % 2,5 ANEMİ % 1,5 Kaynak: Akın&Özvarış, 2006. Gelişmekte olan ülkelerde 15–44 yaş grubunda hastalık yükü nedenleri arasında üreme hastalıklarına bağlı yük kadında erkeğe göre üç kat daha fazladır. Bu yaş grubu kadınlardaki hastalık yükünün beşte biri anneliğe bağlı nedenlerle meydana gelmektedir (Akın&Özvarış, 2006). Dünyada Üreme Hastalıklarının Boyutları Üreme hastalıkları Sayı Aile planlamasında karşılanamayan gereksinimi olan çift İnfertil (kısır) çift Anne ölümleri Ciddi maternal hastalık (yılda) Perinatal bebek ölümü (yılda) HIV/AİDS’li yetişkin Yeni HIV enfeksiyon vakası (yılda) Sağlıksız koşullarda düşük (yılda) Tedavi edilebilir cinsel yolla bulaşan hastalık vakası (yılda) İnvaziv servikal kanserli kadın Yeni servikal kanserli vaka (yılda) Genital mutilasyonlu kadın (kadın sünneti) 120 milyon 60-80 milyon 585 bin 20 milyon 7,2 milyon 45 milyon 2,75 milyon 20 milyon 333 milyon 2 milyon 450 bin 135 milyon Kaynak: Akın, 2004. 63 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Üreme sağlığı ile ilgili sorunlar bütün dünyada oldukça önemli boyutlardadır. Tabloda da görüldüğü gibi yılda 333 milyon tedavi edilebilir cinsel yolla bulaşan hastalık vakası ortaya çıkmaktadır. Günümüzde kadın sünneti yapılmış 135 milyon kadının yanı sıra 120 milyon çiftin aile planlama gereksinimi karşılanamamakta ve 60–80 milyon çift kısırdır. Kadının Statüsü ve Doğurganlık DÜŞÜK % 28 3,9 ÇOK DÜŞÜK % 22 ORTA % 10 2,9 4,0 2,1 İYİ % 15 5,9 ÇOK ÇOK DÜŞÜK % 11 1,9 BİLGİ YOK %8 GERİ - GÜÇSÜZ ÇOK İYİ %6 GEBE Kaynak: Akın, 2004. Yapılan çalışmalar kadının statüsünün düşük olması ölçüsünde doğurganlığının da buna paralel olarak arttığını göstermektedir. Gelişmekte olan 99 ülkede Uluslararası Nüfus Kriz Bürosunun yaptığı bir değerlendirmeye göre statüsü iyi olan kadın iki veya daha az sayıda çocuk doğururken, statüsü düşük grup altı civarında doğum yapmaktadır. Bu sonuç değerlendirmeyi yapanlar tarafından “Geri-Güçsüz ve Gebe” olarak özetlenmektedir. Bu eğilim Türkiye için de geçerlidir (Akın, 2004). 64 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Toplam Doğurganlık Hızı, 2,23 (Türkiye, 2003) Toplam Do÷urganlk Hz, 2,23 (Türkiye, 2003) Toplam Do÷urganlk Hz, 2,23 (Türkiye, 2003) 1,94 1,94 1,88 1,88 1,86 1,86 3,65 3,65 2,30 2,30 TNSA, 2003. Kaynak:Kaynak: TNSA, 2003. Kaynak: TNSA, 2003. Türkiye’de doğurganl�k döneminin sonunda bir kad�na düş en canl� doğum say�s� Türkiye’de doğurganl� k) döneminin sonunda bir kad� na düş en nda canl�ve doğum say� (toplam doğurganl� k h�z� 2,23'dür ve bu say� aras� kad� n� n s� Türkiye’de doğurganlık döneminin sonunda birbölgeler kadına düşen canlı doğum sayısı (top(toplam doğurganl� k h� z� ) 2,23'dür ve bu say� bölgeler aras� nda ve kad� n� n eğitimine göre farkl�l�hızı) k göstermektedir. h�z bölgeler doğu ve arasında güneydoğu bat� göre lam doğurganlık 2,23’tür ve buBusayı vebölgelerinde kadının eğitimine eğitimine göreve farkl� l�k göstermektedir. h�zgöre doğudaha ve güneydoğu farklılık göstermektedir. Bugrupta hız doğu veBu güneydoğu bölgelerinde bölgelerine bat� göre ve bölgelerine göre eğitimsiz eğitimlilere fazlad�r. batıbölgelerinde eğitimsiz grupta eğitimlilere daha fazladır. göre daha fazlad�r. bölgelerine göre ve eğitimsizgöre grupta eğitimlilere Türkiye’de Yllara Göre Toplam Do÷urganlk Türkiye’de Yllara Hz Göre Toplam Do÷urganlk Hz Türkiye’de Yıllara Göre Toplam Doğurganlık Hızı 4,3 4,5 4 3,5 3 2,5 2 1,5 1 0,5 0 4,5 4,1 4,3 4,1 3,4 4 3,4 3,5 2,7 2,6 2,7 3 2,2 2,6 2,2 2,5 2 1,5 1 0,51978 0 1983 1978 1988 1983 1993 1988 1998 1993 2003 1998 2003 Kaynak: TNSA, 1978, 1983, 1988, 1993, 1998, 2003. 65 70 70 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Okuma Yazma Bilmeyen Kadınlar ve Doğurganlık Davranışları (Türkiye) Okuma Yazma Bilmeyen Kadnlar ve Do÷urganlk Davranúlar (Türkiye) 2,8 2,5 Sahip Olmak İstedikleri Ortalama Çocuk Sayısı 2,6 3,7 3,2 5,0 Sahip Oldukları Ortalama Çocuk Sayısı 4,9 4,9 5,9 5,0 20 Kaynak: TNSA 1998-İleri analiz sonuçlar�, 2002. Kaynak: TNSA 1998-İleri analiz sonuçları, 2002. Kad�n�n statüsü ile doğurganl�k davran�ş lar�n�n iliş kisi konusunda, Türkiye’de yap�lan değerlendirme sonuçlar�na göre; okuma yazma bilmeyen kad�nlar hangi bölgede yaşstatüsü arlarsa ile yaşdoğurganlık as�nlar istediklerinin yaklaş �kilişkisi iki kat� say�da çocuğa sahip yapılan Kadının davranışlarının konusunda, Türkiye’de olmaktad�r. değerlendirme sonuçlarına göre; okuma yazma bilmeyen kadınlar hangi bölgede yaşar- larsa yaşasınlar istediklerinin yaklaşık iki katı sayıda çocuğa sahip olmaktadır. 71 66 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Okuma Yazma Bilen Kadınlar ve Doğurganlık Davranışları (Türkiye) Okuma Yazma Bilen Kadnlar ve Do÷urganlk Davranúlar (Türkiye) 2,4 2,2 Sahip Olmak İstedikleri Ortalama Çocuk Sayısı 2,2 2,8 2,5 2,8 Sahip Oldukları Ortalama Çocuk Sayısı 2,5 2,6 3,0 2,6 21 Kaynak: TNSA 1998-İleri analiz sonuçlar�, 2002. Kaynak: TNSA 1998-İleri analiz sonuçları, 2002. Türkiye’de kadının sadece okuma yazma bilmesi bile istediği sayıda çocuğa sahip Türkiye’de kad�n�n sadece okuma yazma bilmesi bile istediği say�da çocuğa sahip olmasını sağlamaktadır. Bu sonuç her coğrafi bölge için benzerdir. olmas�n� sağlamaktad�r. Bu sonuç her coğrafi bölge için benzerdir. Eğitim Durumuna Göre Kadınların İdeal Çocuk Sayıları ve Ortalama Çocuk Sayıları (Türkiye, 2003) Eğitim durumu İdeal çocuk sayısı Ortalama canlı çocuk sayıları Eğitimi yok 3,1 5,0 İlkokul mezunu 2,5 3,2 Ortaokul mezunu 2,3 2,5 Lise ve üzeri 2,2 2,0 Kaynak: TNSA, 2003. 72 67 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Araştırma sonuçları Türkiye’de, kadının eğitim düzeyi arttıkça arzu ettiği ideal çocuk sayısının azaldığını, lise ve üzeri eğitimi olanların düşündükleri sayıda çocuğa sahip olduğunu göstermektedir. Türkiye’de her 5 gebeden 1’i hiç 1’i DOĞUM ÖNCESİ BAKIM almamaktadır (TürkiTürkiye’de her 5 gebeden hiç DOöUM ÖNCESø BAKIM almamaktadr ye, 2003) (Türkiye, 2003) Kaynak: TNSA, 2003. Kaynak: TNSA, 2003. Gebelik riskli bir olaydr. Her gebede komplikasyon geliúebilir ve hangi gebede istenmeyen bir durumun geliúece÷inin tam olarak bilinmesi olas de÷ildir. Erken tans ve müdahalesi yaúamsal önemde olan komplikasyonlar do÷um öncesi Gebelik riskli bir olaydır. Her gebede komplikasyon gelişebilir ve hangi gebede is- bakmla önlenebilir. Do÷um öncesi bakm anne ve bebe÷in gebelik boyunca tenmeyen bir durumun gelişeceğinin tam olarak bilinmesi olası değildir. Erken tanısı ve düzenli aralklarla gerekli muayene ve önerilerde bulunarak dikkatli bir úekilde müdahalesi yaşamsal önemde olan komplikasyonlar doğum öncesi bakımla önlenebilir. e÷itimli bir sa÷lk personeli tarafndan izlenmesidir. Do÷um öncesi bakm annelerin Doğum öncesi bakım anne ve bebeğin gebelik boyunca düzenli aralıklarla gerekli musa÷lkl gebelik geçirmelerini, kendilerinin ve bebeklerinin sa÷lkl olmasn sa÷lar. ayene veTürkiye önerilerde bulunarak dikkatli bir şekilde eğitimli bir sağlık personeli tarafından genelinde do÷um öncesi yeterli bakm alanlar %46, hiç bakm almayanlar izlenmesidir. Doğum öncesi bakım annelerinmevcuttur. sağlıklı gebelik geçirmelerini, kendilerinin ise %19 olup bölgeler aras farkllklar Di÷er bir ifade ile Türkiye’de her 5 ve bebeklerinin olmasını gebedensağlıklı 1‘i do÷um öncesisağlar. bakm almamaktadr Türkiye genelinde doğum öncesi yeterli bakım alanlar %46, hiç bakım almayanlar ise %19 olup bölgeler arası farklılıklar mevcuttur. Diğer bir ifade ile Türkiye’de her 5 gebeden 1’i doğum öncesi bakım almamaktadır. 68 74 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Sa÷lk Personeli Yardm ile Do÷um % 82,2 (Türkiye, 2003) Sağlık Personeli Yardımı ile Doğum % 82,2 (Türkiye, 2003) Yaklaúk her 5 gebeden 1’i sa÷lk personeli yardm olmadan do÷um yapmaktadr Kaynak: 2003. Kaynak:TNSA, TNSA, 2003. Türkiye’de bölgeler aras farkllk olmakla birlikte do÷umlarn %77,4’ü sa÷lk kuruluúunda, %4,8’i evde sa÷lk personeli yardm ile yaplmaktadr. Di÷er taraftan Türkiye’de bölgeler arası farklılık olmakla birlikte doğumların %77,4’ü sağlık kuruluyaklaúk olarak her 5 gebeden 1’i sa÷lk personeli yardm olmadan do÷um şunda, %4,8’i evde sağlık personeli yardımı ile yapılmaktadır. Diğer taraftan yaklaşık yapmaktadr. olarak her 5 gebeden 1’i sağlık personeli yardımı olmadan doğum yapmaktadır. 75 69 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye’de Öğrenim Durumuna Göre Doğum Hizmetlerinden Yararlanma DuruTürkiye’de Ö÷renim Durumuna Göre Do÷um Hizmetlerinden Yararlanma mu (TNSA, 2003) Durumu (TNSA, 2003) Kaynak: TNSA, 2003. Kaynak: TNSA, 2003. Türkiye' de yaplan araútrmalar, kadnlarn ö÷renim durumu ile do÷um öncesi bakm alma ve sa÷lkl koúullarda do÷um yapmalar arasnda do÷rusal bir iliúki Türkiye’de yapılan araştırmalar, kadınların öğrenim durumu ile doğum öncesi bakım oldu÷unu göstermektedir. Esasen Türkiye’de, do÷urganlk ve gebelikle ilgili alma ve sağlıklı koşullarda doğum yapmaları arasında doğrusal bir ilişki olduğunu göshizmetlerden yararlanma konularnda bölgeler aras farkll÷n en önemli nedeni, termektedir. Esasen Türkiye’de, doğurganlık ve gebelikle ilgili hizmetlerden yararlanma kadnn ö÷renim E÷itimsiz kadndan sadece 1’i do÷um öncesi bakm Eğikonularında bölgelerdüzeyidir. arası farklılığın en2önemli nedeni, kadının öğrenim düzeyidir. alrken lise ve üzeri ö÷renim düzeyine sahip kadnlarn yakn do÷um timsiz 2 kadından sadece 1’i doğum öncesi bakım alırken tamamna lise ve üzeri öğrenim düzeyiöncesi bakm almaktadr. Sa÷lk personeli yardm ile do÷um yapmada da benzer ne sahip kadınların tamamına yakını doğum öncesi bakım almaktadır. Sağlık personeli bir tablo Liseda ve benzer üzeri ö÷renim düzeyine sahip kadnlarn yardımı ile görülmektedir. doğum yapmada bir tablo görülmektedir. Lise ve tamamna üzeri öğrenim yakn sa÷lk personeli yardm ile do÷um e÷itimsiz gruptaile 2 kadndan 1’i düzeyine sahip kadınların tamamına yakını yaparken sağlık personeli yardımı doğum yaparken kendi kendine yapmaktadr. eğitimsiz grupta 2do÷um kadından 1’i kendi kendine doğum yapmaktadır. 76 70 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye’de Yllara Göre Aile Planlamas Yöntem Kullanm (1978–2003) Türkiye’de Yıllara Göre Aile Planlaması Yöntem Kullanımı (1978–2003) Toplam yöntem kullanan Modern yöntem kullanan Geleneksel yöntem kullanan Kaynak: TNSA, 1978, 1983, 1988, 1993, 1998, 2003. Kaynak: TNSA, 1978, 1983, 1988, 1993, 1998, 2003. Türkiye’de aile planlamas uygulamalar yllara göre giderek artmaktadr. 1983’de kabul edilen Aile Planlamas Yasas’ndan sonra etkili yöntem kullanm, geleneksel Türkiye’de aile planlaması uygulamaları yıllara göre giderek artmaktadır. 1983’te ka- yöntem kullanmn aúmútr. Ancak Türkiye’de hala üreme dönemindeki ailelerin bul edilen Aile Planlaması Yasası’ndan sonra etkili yöntem kullanımı, geleneksel yön%28,5’i geleneksel yöntem kullanmakta, %6,0 aile ise artk çocuk istemedi÷i halde tem kullanımını aşmıştır. Ancak Türkiye’de hala üreme dönemindeki ailelerin %28,5’i hiçbir yöntem kullanmamaktadr. Bu sayya korunmak isteyen ancak geleneksel geleneksel yöntem kullanmakta, %6,0’ı ise artık çocuk istemediği halde hiçbir yöntem yöntem kullananlar da eklenirse %34,5 etmektedir. Sonuç olarak Türkiye’de aile kullanmamaktadır. Bu sayıya korunmak isteyen ancak geleneksel yöntem kullananlar planlamasnda “hizmete ulaúamama” sorundur. aile Her planlamasında üç aileden birinin da eklenirse %34,5 etmektedir. Sonuçönemli olarakbirTürkiye’de “hizmete aile planlamas yönünden “karúlanamayan gereksinimi” ulaşamama” önemli bir sorundur. Her üç aileden birinin mevcuttur. aile planlaması yönünden “karşı- lanamayan gereksinimi” mevcuttur. 77 71 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye’de Öğrenim Durumuna Göre Aile Planlaması Yöntemi Kullanma Durumu Türkiye’de Ö÷renim Durumuna Göre Aile Planlamas Yöntemi Kullanma (TNSADurumu – 2003)( TNSA – 2003) Kaynak: TNSA, 2003. Kaynak: TNSA, 2003. Türkiye’de modern modernaile aile planlamas yöntemleri en kadınlar fazla kadnlar tarafndan Türkiye’de planlaması yöntemleri en fazla tarafından kullanılmakkullanlmaktadr. Kadnn toplumsal statüsü ile aile planlamas hizmetlerine tadır. Kadının toplumsal statüsü ile aile planlaması hizmetlerine ulaşma veulaúma kullanması ve kullanmas do÷rusal bir iliúkibirvardr. Herhangi bir aile planlamas arasında doğrusalarasnda bir ilişki vardır. Herhangi aile planlaması yöntemi ve herhangi bir yöntemi ve herhangi bir kadının modern yöntem kadnn düzeyi artmaktadır. ile do÷ru modern yöntem kullanma öğrenimkullanma düzeyi ile doğruö÷renim orantılı olarak orantl olarak artmaktadr. Yerleşim Yeri ve Cinsiyete Göre Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkları Bilme Durumu (%) Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkları Bilme HIV/AIDS’i Bilme Kaynak: TNSA, 1998. 72 Kadın Erkek Kent 40,2 59,0 Kır 25,5 43,4 Kent 88,9 Kır 71,5 95,1 78 88,3 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Cinsel yolla bulaşan hastalıklar kadınlarda daha sık görülmektedir. Bunun nedeni, kadınların biyolojik ve fizyolojik özelliklerinin yanı sıra sosyal yönden olan duyarlılıkları ve daha zayıf konumlarıdır. Sonuçta kadınlar HIV/AIDS ve diğer tedavi edilebilir cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara karşı daha duyarlıdır. Erkekten kadına bulaşma kadından erkeğe bulaşmadan 10 kat daha fazladır. Sonuçta her dakika iki kadın HIV/AIDS ile enfekte olurken, her iki dakikada bir kadın HIV/AIDS’ten ölmektedir. Kadınlarda HIV/AIDS’in artması hasta çocuklar doğmasına neden olmaktadır. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar kadınlar yönünden çok daha önemli olmasına rağmen kadınların bu konudaki bilgi düzeyi daha düşüktür. Ayrıca Türkiye’de cinsel yolla bulaşan diğer enfeksiyonlar, daha sık görülmesine rağmen HIV/AIDS’e kıyasla toplum tarafından daha az bilinmektedir, bu sonuç ülkede yapılan sağlık eğitiminin yerinde olmayan yanlılığına işaret etmektedir. Türkiye’de 1998 yılında yapılan nüfus ve sağlık araştırmasına göre önemli sağlık konularında kadınlar erkeklere göre, kırsal bölgelerde yaşayanlar kentlerde yaşayanlara göre daha az bilgi sahibidirler. Her iki cinsiyette de bu sonuçları öğrenim düzeyleri önemli ölçüde etkilemektedir. Türkiye’de Düşüklerle İlgili Durum ve Bazı Bilgiler Türkiye’de Yıllara Göre İsteyerek Düşükler (Araştırma Tarihinden Önceki Yıl İçerisinde,1983–2003) İsteyerek Düşükler TNSA 100 Gebelikte 100 Kadında 100 Canlı Doğumda 1983 12,1 2,8 15,4 1988 23,6 5,5 35,1 1993 18,0 3,1 26,0 1998 15,7 2,5 20,9 2003 11,3 - 13,9 Kaynak: TNSA, 1983, 1988, 1993, 1998, 2003. 73 TNSA 100 Gebelikte 100 Kadnda 100 Canl Do÷umda 1983 12.1 2.8 15.4 1988 23.6 5.5 35.1 1993 18.0 3.1 26.0 1998 15.7 2.5 20.9 2003 11.3 - VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ 13.9 GERÇEKLER KADININ STATÜSÜ Kaynak: TNSA, 1983, 1988, 1993, 1998, 2003. Türkiye’de Yıllara Göre İsteyerek Düşük Hız ve Oranları (Araştırma tarihinden Türkiye’de yllara göre isteyerek düúük hz ve oranlar (araútrma tarihinden önceki bir yıl içerisinde), Türkiye 1983 – 1998 önceki bir yl içerisinde), Türkiye 1983 – 1998 Kaynak: TNSA, 1983, 1988, 1993, 1998. Kaynak: TNSA, 1983, 1988, 1993, 1998. Toplam düúük düşük hz hızı (15-49 (15-49yaú) yaş)0.38 0,38 Do÷urganl÷ konusunda karar verme özgürlü÷ü kadnn insan haklarndan olan Doğurganlığı konusunda karar verme özgürlüğü kadının insan haklarından olan “üreme hakk” dr. Türkiye’de 1983 ylnda kabul edilen kapsaml ve liberal bir yasa “üreme hakkı” dır. Türkiye’de 1983 yılında kabul edilen kapsamlı ve liberal bir yasa ile kadınların bu hakları kendilerine verilmiştir. Bu yasa kabul edilirken en önemli endişe Türkiye’de isteyerek düşük hızlarının giderek artabileceği idi. Ancak geçen zaman bu endişenin yerinde olmadığını gösterdi, tablo ve grafikte görüleceği gibi yasadan80sonra hafif bir yükseliş gösteren isteyerek düşük hızı 1990’lardan sonra giderek azalmıştır. İsteyerek düşükleri daha da azaltmanın yolu, onu yasa ile yasaklamak olmayıp, gebeliği önleme yöntemlerinin yaygın ve ulaşılabilir olarak verilmesidir. Halen 4 Gebelikten 1’i Düşükle Sonuçlanmaktadır Kaynak: TNSA, 2003. 74 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER İstenmeyen gebelikler kadın sağlığı yönünden önemlidir. Türkiye’de her yıl meydana gelen 2 milyon civarındaki gebeliğin yaklaşık dörtte biri düşükle sonuçlanmaktadır. Her üç düşükten ikisi istenmeyen gebeliklere bağlı isteyerek düşüktür. İsteyerek düşüğün yasal olmadığı ülkelerde düşük önemli bir anne ölüm nedenidir. Türkiye bu açıdan 1983 yılında kabul ettiği kapsamlı ve liberal Nüfus Planlaması Yasası ile konu ile ilgili olumlu adım atmış ülkeler arasında yer almaktadır. İsteyerek düşüğe bağlı meydana gelen anne ölümleri Türkiye’de artık görülmemektedir. Bu olumlu sonuçta 1983’te kabul edilen 2827 sayılı yasanın önemli etkisi olmuştur. İsteyerek Düşüklerde Gebeliğin Sonlandığı Kurum (Türkiye) Kurum (%) Devlet Hastanesi 9,2 Doğumevi 5,2 Sağlık Ocağı 0,5 SSK 3,9 Özel Hastane 20,9 Muayenehane 56,5 Üniversite Hastanesi 1,9 Diğer 1,8 Bilinmiyor 0,2 Kaynak: TNSA, 2003. İsteyerek düşüklerde gebeliklerin yarıdan fazlası özel muayenehanelerde sonlanmaktadır. Özel muayenehaneleri %20,9 ile özel hastaneler izlemektedir. Bu sonuçlar Türkiye’de kamu sağlık kuruluşlarından isteyerek düşükle ilgili verilen hizmetler yönünden hizmet açığının varlığına işaret etmektedir. Bunun çözümü belki de Türkiye’de “mifeprison ve misoproptol kombinasyonu” ile yapılan tıbbi düşük yönteminin ulusal programlarda yer almasının sağlanmasıdır. İsteyerek düşüklerde gebeliklerin %73,4’ü ilk ay ve %21,9’u ikinci ay içerisinde sonlanmaktadır. 75 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER DünyadaHer Her Dakika Dakika Gebeli÷e Gebeliğe Bağlı ANNE Ölmektedir Dünyada Ba÷lNedenlerle NedenlerleBİR BøR ANNE Ölmektedir Bütün dünyada, gebelik, do÷um, ya ya da da lohusalk döneminde do÷rudan Bütün dünyada, gebelik, doğum lohusalık döneminde doğrudanveya veyadolayl dolaylı olarak 600 bin bin kadın kadnhayatını hayatnkaybetmekte kaybetmekte olarakdo÷urganl÷a doğurganlığaba÷l bağlı nedenlerle nedenlerle ylda yılda 600 veve 20 20milyon milyonkadın kadn kronik hasta sakat kalmaktadr. kronik hasta ya ya da da sakat kalmaktadır. 76 83 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Annelikte Ölüme Giden Yol BEBEKLİK/ ÇOCUKLUK ERGENLİK TIBBİ SAĞLIK HİZMETLERİ ÜREME ÖLÜM Ö L Ü M E G İ D E N Y O L SOSYAL EKONOMİK DÜZEY ERİŞKİN YAŞLILIK BAKIM UYGUNLUK KULLANIMI DAVRANIŞI KADININ STATÜSÜ ANNELİK Kadının toplumdaki statüsünün düşüklüğü hem sağlık düzeyini hem de doğurganlığını etkilemektedir. Kadının üreme davranışı, sağlık hizmetlerinin mevcudiyeti ve kullanımı ile o toplumdaki tıbbi bakım hizmetlerinin düzeyi, niteliği anne ölümlerinde belirleyici olmaktadır. 77 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Anne Ölüm Oranları (100 000 canlı doğumda, 2000) Anne Ölüm Oranı (100.00CD) 400 20 Dünya Gelişmiş ülkeler Kuzey Amerika Kuzey Avrupa Avrupa Gelişmekte olan ülkeler Latin Amerika ve Karayipler Okyanusya Asya Doğu Asya Güney-Orta Asya Güney- Doğu Asya Batı Asya Afrika Az gelişmiş ülkeler 440 1000 11 11 24 190 240 330 55 520 210 190 830 Kaynak: WHO, 2004-a. Dünyada Anne Ölümlerinin Nedenleri Anne ölüm hızları açısından gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasında çok büyük bir fark bulunmaktadır. Anne ölümlerinin %99’u gelişmekte olan ülkelerde meydana gelmektedir. Dünyada Anne Ölümlerinin Nedenleri enfeksiyon %15 dolayl nedenler %19 engellenmiú eylem gebelik %8 toksemisi %12 kanama %25 düúük %13 di÷er do÷rudan nedenler %8 Kaynak: Akın, 2006. 78 Geliúmekte olan ülkelerde kanama, engellenmiú do÷um, enfeksiyon, gebelik KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Gelişmekte olan ülkelerde kanama, engellenmiş doğum, enfeksiyon, gebelik toksemisi ve düşük anne ölüm nedenlerinin ilk beşini oluşturmaktadır. Bu nedenlerin hepsi erken tanı ve tedavi ile önlenebilir. 2003 Türkiye’de her yl : 1.780.556 gebelik, 402.404 düúük ve ölü do÷um 178.056 k.düúük 201.203 ist.düúük 1.378.150 canl do÷um 23.147 ölü do÷um Bebek Ölümü 38.170 Neonatal 22.931 Post Neonatal 15.239 Türkiye’de her yl meydana gelen gebeliklerin 1,3 milyonu canl do÷um, 400 binin Türkiye’de yıl meydana gelen gebeliklerin 1,3 milyonu canlı doğum, 400 binin üzerinde iseher düúük ya da ölü do÷umla sonuçlanmaktadr. Canl do÷anlarda yeni üzerinde düşük ya de da ölü doğumla sonuçlanmaktadır. yeni doğan do÷an ise ölümlerinin fazla olmas ölü do÷umlarlaCanlı da doğanlarda birleútirildi÷inde, anne ölümlerinin de fazla olması ölü doğumlarla da birleştirildiğinde, anne sağlığının çok daha sa÷l÷nn çok daha fazla iyileútirilmesine gereksinim oldu÷una iúaret etmektedir. fazla iyileştirilmesine gereksinim olduğuna işaret etmektedir. Türkiye’de bir ylda meydana gelen 20 binin üzerindeki ölü do÷umlar ve 40 bin’e Türkiye’de bir yılda meydana gelengelmeden 20 binin üzerindeki ölü doğumlar 40 bin’e önlem yakyaklaúan canl do÷up bir yaúna ölen bebekler, karar ve vericilerin laşan canlı doğup bir yaşına gelmeden ölen bebekler, karar vericilerin önlem almada almada dikkatlerini çeken öncelikli hususlar olmaldr. dikkatlerini çeken öncelikli hususlar olmalıdır. 79 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Anne Ölümleri Anne Ölümleri Türkiye’de Yıllara Göre Anne Ölüm Hızları (100 000 canlı doğumda) Türkiye’de Yllara Göre Anne Ölüm Hzlar (100 000 canl do÷umda) 250,0 200,0 150,0 208,0 100,0 132,0 100,0 50,0 49,2 70,0 28,5 0,0 1974 1981 1990 1998 2000 2006 Kaynak: Akn, 1987; Mhçokur&Akn 1998; Akn, Güçiz Do÷an&Mhçokur, 2000; Kaynak: Akın, 1987; Mıhçıokur&Akın 1998; Akın, Güçiz Doğan&Mıhçıokur, 2000; Ulusal Anne Ölümleri Ulusal Anne Çalışması, 2005. Ölümleri Çalúmas, 2005. Türkiye’de yllara göre anne ölüm hzlar giderek azalmakta olmakla birlikte hala Türkiye’de yıllaraolmayp göre anne ölüm hızları giderek azalmakla birlikte istenen düistenen düzeyde geliúmiú ülkelere göre en az 6 misli dahahala fazladr. zeyde olmayıp gelişmiş ülkelere göre en az 6 misli daha fazladır. Türkiye’de 1997-98 1997-98 yılları Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk PlanlaTürkiye’de yllararasında arasnda Sa÷lk Bakanl÷ Ana Sağlığı Çocuk Aile Sa÷l÷ Aile ması Genel Müdürlüğü ve Hacettepe ÜniversitesiÜniversitesi Halk SağlığıHalk Anabilim DalıAnabilim işbirliğinde Planlamas Genel Müdürlü÷ü ve Hacettepe Sa÷l÷ Dal 53 ilin 615 hastanesinde anne ölüm nedenine yönelik bir yıl süren en geniş serinin ince- iúbirli÷inde 53 ilin 615 hastanesinde anne ölüm nedenine yönelik bir yl süren en lendiği (323 ölüm) bir araştırma yapılmıştır. Daha sonra Hacettepe Nüfus Etütleri Ens- geniú serinin incelendi÷i (323 ölüm) bir araútrma yaplmútr. Daha sonra titüsü, ICON, Sağlık Bakanlığı ve Avrupa Birliği işbirliğinde 2005 yılında yürütülen 293 Hacettepe NüfusbirEtütleri Enstitüsü, ICON, Her Sa÷lk Bakanl÷da ve Avrupaanne Birli÷i ölümün incelendiği araştırma daha yapılmıştır. iki araştırma Türkiye’de ölümlerinin önlenme stratejileri293 ile ilgili yol göstericidir. iúbirli÷indedurumu 2005 veylnda yürütülen ölümün incelendi÷i bir araútrma daha yaplmútr. iki büyük araútrma da Türkiye’de anne ölümlerinin durumu ve önlenme Bu bölümdeHer bu iki araştırmanın sonuçları sunulmaktadır. stratejileri ile ilgili yol göstericidir. Bu bölümde bu iki büyük araútrmann sonuçlar sunulmaktadr. 80 88 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye’de Seçilmiş 53 İlin Doğum Yapılan Bütün Hastanelerinden Araştırma ile Saptanan Anne Ölümleri (1997-1998) Kadın ölüm sayısı 6371 Anne ölüm sayısı 323 Canlı doğum sayısı 656 446 Anne ölüm hızı (yüz bin canlı doğumda) 49,2 Orantılı anne ölüm hızı (yüzde)* 5,1 * 12-55 yaş kadın ölümlerine göre Kaynak: Akın, Güçiz Doğan&Mıhçıokur, 2000. Bu araştırmada bütün kadın ölümleri içerisinde anne ölümlerinin payı %5,1’dir. Gelişmiş ülkelerde bunun %1’in altında olduğu düşünülürse Türkiye’de anne ölümlerinin kadın ölümleri içindeki payı çok yüksektir. Bu çalışmada 5 anne ölümünden 4’ü önlenebilir bulunmuştur. Türkiye’de seçilmiş 53 ilin hastanelerinden araştırma sonuçlarına göre mevcut koşullarda anne ölümlerinin % 58’i, ileri koşullarda ise % 23’ü önlenebilir. Ölümlerin temelinde ailenin ve toplumun sosyo ekonomik düzeyi, kadının statüsü, beslenme (özellikle kansızlık), doğurganlık davranışları, sağlık hizmetlerinin varlığı, niteliği ve kabul edilebilirliği, kullanımı gibi faktörler bulunmaktadır (Akın, Güçiz Doğan&Mıhçıokur, 2000). 81 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Annelerin Temel Ölüm Nedenlerinin Dağılımı (1997- 1998, Türkiye, 53 il Hastane Annelerin Temel Ölüm Nedenlerinin Da÷lm (1997- 1998, Türkiye, 53 il Araştırması) Hastane Araútrmas) Do÷rudan gebelikle ilgili nedenler %24 Riskli gebelik %25 Hizmet eksikli÷i %18 Di÷er %5 Dolayl gebelikle ilgili nedenler %28 Kaynak: Akn, Güçiz Do÷an&Mhçokur, 2000. Kaynak: Akın, Güçiz Doğan&Mıhçıokur, 2000. Türkiye’de 53 ilin 615 hastanesinde yaplan anne ölüm araútrmasnda, annelerin Türkiye’de 53ölüm ilin nedenleri 615 hastanesinde yapılan anne, ölüm araştırmasında, annelerin tetemel arasnda %25 riskli gebeliklerin %18 hizmet eksikli÷inin olmas önleme programlarnda gereken hususlardr. mel ölüm nedenleri arasında %25dikkate riskli alnmas gebeliklerin, %18 hizmet eksikliğinin olması ön- leme programlarında dikkate alınması gereken hususlardır. Türkiye’de Anne Ölümlerinin Son Ölüm Nedenine Göre Da÷lm (1997- 1998, Türkiye’de Anne Ölümlerinin Son Ölüm Nedenine Göre Dağılımı (1997- 1998, Türkiye, 53 il Hastane Araútrmas) Türkiye, 53 il Hastane Araştırması) Engellenmiş Gebelik Toksemisi Eylem % 0,9 Enfeksiyon % 9,6 % 15,5 Diğer Doğrudan Nedenler 90 % 14,5 Kanama Dolaylı % 30,3 Obstetrik Nedenler Diğer Bilgi Eksik Nedenler % 5,0 % 13,3 % 10,8 Kaynak: Ak�n, Güçiz Doğan&M�hç�okur, 2000. Kaynak: Akın, Güçiz Doğan&Mıhçıokur, 2000. 82 Ayn� araş t�rmada annelerin son ölüm nedenleri aras�nda kanama ve toksemiyi, gebelikle ilgili dolayl� nedenler ve enfeksiyon izlemektedir. Bu bulgular�n anlam�; bu ölümler, yeterli doğum öncesi bak�m, sağl�kl� doğum ve gebelikle ilgili acil bak�mla diğer bir ifade ile “Güvenli Annelik Yaklaş �m�” ile önlenebilir ölümler olduğudur. KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Aynı araştırmada annelerin son ölüm nedenleri arasında kanama ve toksemiyi, gebelikle ilgili dolaylı nedenler ve enfeksiyon izlemektedir. Bu bulguların anlamı; bu ölümlerin, yeterli doğum öncesi bakım, sağlıklı doğum ve gebelikle ilgili acil bakımla diğer bir ifade ile “Güvenli Annelik Yaklaşımı” ile önlenebilir ölümler olduğudur. Anne Ölümleri ile İlgili Bazı Özellikler (1997- 1998, Türkiye, 53 il Hastane Araştırması) Özellik Anne ölümünün kadın ölümleri içindeki payı (%) Anne ölüm oranı (100 bin canlı doğumda) Gebeliğe bağlı ölüm oranı (100 bin canlı doğumda) Doğum Şekli (%) Normal Sezaryen Doğuma yardım eden (%) Sağlık Personeli Yok Ölüm zamanı (%) Gebelik süresinde Doğumda Doğumdan sonra Bebeğin durumu (%) Canlı doğum Ölü doğum Düşük Dış gebelik Bilinmeyen Yerleşim yeri (%) Köy İlçe merkezi İl merkezi Ölümün olduğu yer (%) Sağlık Kuruluşunda Evde Yolda Doğum öncesi bakım (DÖB) almamış (%) Doğum öncesi bakım (DÖB) almış (%) Yetersiz DÖB almış Yeterli DÖB almış Sistemik hastalığı olan (%) Komplikasyon gelişen (%) Ölüm önlenebilirdi Hizmet eksiği var (%) Ölenin ikamet yerinin hastaneye uzaklığı (km) < 5 5-10 11-50 > 50 Değer 5,1 46,7 49,2 56,6 43,4 71,3 11,6 22,0 18,9 59,1 62,0 27,4 7,6 1,2 1,9 36,5 26 37,5 83,7 14,2 2,1 21,6 78,4 82,1 17,9 40,3 80,7 86,5 45,6 22,9 19,3 22,5 35,4 Kaynak: Akın, Güçiz Doğan&Mıhçıokur, 2000. 83 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 1997–1998 anne ölümleri ile ilgili araştırma sonuçlarında dikkat çeken bulgular; • Anne ölümlerinin çoğunlukla doğum sonrası dönemde meydana gelmesi, • Üç anne ölümünden yaklaşık birinin ölü doğum ile sonuçlanması, • Hala düşük nedeni ile anne ölümü olması, • Doğum öncesi bakımın yetersizliği, • Ölen annelerde sistemik hastalıkların yaygınlığı, • Ölen her iki anneden birinin ikamet yerinin ölümün olduğu hastaneye uzaklığının 10 km’den daha az olduğu, ancak ölen her 3 anneden birinin ise ölümün olduğu hastaneye uzaklığının 50 km’ den daha fazla olduğudur. Anne Ölümlerinin Nedenlerine Göre Dağılımı (1998 Hastane Araştırması %) Nedenler Temel Neden Ara Neden Son Neden Doğrudan gebelikle ilgili 24,2 71,7 79,5 Dolaylı gebelikle ilgili 27,9 17,9 14,9 Riskli gebelik 25,0 1,4 - Hizmet eksikliği 18,4 5,0 - Diğer 4,5 3,9 5,6 Toplam 100 100 100 Kaynak: Akın, Güçiz Doğan&Mıhçıokur, 2000. Anne ölümlerinin temel nedenleri arasında; annenin sistemik hastalıkları, riskli gebelikler ve hizmet eksikliği yer alırken, son nedenler arasında; doğrudan gebelikle ilgili olanlar yer almaktadır. 84 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 2005 Ulusal Anne Ölümleri (UAÖ) Araştırmasının Bazı Sonuçları: Türkiye’de Anne Ölüm Oranı ve Yaşam Boyu Annelik Nedeni ile Ölüm Riski (2005 UAÖ Araştırması) Bölge Anne Ölüm Oranı (100 000 CD da) Yaşam boyu Risk(*) (…….kadından biri ) Türkiye 28,5 1536 Kentsel 20,7 2391 Kırsal 40,3 869 İstanbul 11,0 4876 Batı Marmara 42,1 1560 Ege 31,5 1764 Doğu Marmara 21,7 2549 7,4 6947 Akdeniz 25,1 1737 Orta Anadolu 11,9 3067 Batı Karadeniz 26,8 1956 Doğu Karadeniz 68,3 883 Kuzeydoğu Anadolu 68,3 439 Orta Doğu Anadolu 36,9 755 Güney Doğu Anadolu 38,9 626 Batı Anadolu (*) Tabloda belirtilen sayının içinden bir kadının öleceği anlamına gelmektedir. Kaynak: Ulusal Anne Ölümleri Çalışması, 2005. Türkiye genelinde yaşam boyu annelik nedeni ile ölüm riski,1536 kadında 1’dir. Bu risk yerleşim yerinin kırsal, kentsel olmasına, coğrafi bölgelere göre önemli ölçüde değişmektedir. Benzer şekilde anne ölüm oranları da kırsal, kentsel ve coğrafi bölgelere göre önemli farklılıklar göstermektedir. Bu bulguların anlamı; Türkiye’de anne ölümlerinin önlenmesi için geliştirilecek müdahale programlarında bu farklılıklar ve temelinde yatan nedenler de göz önüne alınmalıdır. 85 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Anne Ölümleri ile İlgili Bazı Özellikler (2005 UAÖ Araştırması – Türkiye) Özellik Anne ölümünün kadın ölümleri içindeki payı (%) Değer 3,2 Anne ölüm oranı (100 bin canlı doğumda) 28,5 Gebeliğe bağlı ölüm oranı (100 bin canlı doğumda) 38,3 Doğum Şekli (%) Vajinal Sezaryen Doğuma yardım eden (%) Sağlık Personeli Diğer 51,5 48,5 75,5 21,0 Ölüm zamanı (%) Gebelik süresinde Doğumda Doğumdan sonra 37,0 8,9 54,1 Bebeğin durumu (%) Canlı doğum Ölü doğum Düşük Dış gebelik Bilinmeyen 47,2 28,5 15,7 0,9 7,6 Ölümün olduğu yer (%) Sağlık Kuruluşunda Evde Yolda Diğer 60,0 21,0 10,4 8,6 Doğum öncesi bakım (DÖB) almamış (%) Ölümün önlenebilirliği (%) : Anne Ölümleri için Gebeliğe bağlı ölümler için Anne ölüm nedenleri (%) Kanama Toksemi Gebelikle ilgili enfeksiyonlar Diğer doğrudan gebelikle ilgili nedenler Dolaylı gebelikle ilgili nedenler Dolaşım sistemi hastalıkları Kanserler İntihar Kaynak: Ulusal Anne Ölümleri Çalışması, 2005. 86 21,2 61,6 49,3 24,9 18,4 4,6 25,8 21,2 47,8 13 3,2 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 2005 Ulusal Anne Ölümleri Araştırmasında da, ölü doğumların %28,5 olması, vakaların gecikerek sağlık hizmetine ulaştığını düşündürmektedir. Bu araştırmada da ölümlerin çoğunluğu doğum sonrası dönemde meydana gelmiştir. Ölümlerin önlenebilirliği bu çalışmada da yüksek olup kanama, toksemi ve annenin sistemik hastalıkları en sık görülen anne ölüm nedenleri arasındadır. Üreme Sağlığını İyileştirmede Önleme Yaklaşımları Türkiye’de kadın sağlığının iyileştirilmesi ve anne ölümlerinin önlenmesine yönelik yapılması gerekenler şöyle özetlenebilir: Anne ölümlerinin önlenmesinde temel strateji Güvenli Annelik yaklaşımının uygulanması olmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1987 yılından beri tanımlanarak uygulanması önerilen bu yaklaşımda; • Toplumda kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, • Temel Sağlık Hizmetleri yaklaşımı ile “riskli gebeliklerin” önlenmesi, • Hizmetlerin nitelikli olarak verilmesi, • Sevk zincirinin varlığı, • Obstetrik müdahalelerde standartların ve protokollerin olması, uygulanması, • Kadın sağlığında bütüncül yaklaşım, • Kadının güçlendirilmesi, • Kadın sağlığının iyileştirilmesi toplumsal ve politik zorunluluk olarak yer almaktadır. Temel ve Acil Obstetrik Bakım Doğum Sonu Bakım Sağlıklı Doğum Doğum Öncesi Bakım Aile Planlaması GÜVENLİ ANNELİK YAKLAŞIMI Temel Anne Sağlığı Hizmetleri Temel Sağlık Hizmetleri Kadın - Erkek Eşitliği Kaynak: WHO, 1994; WHO, 2004-b. 87 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER “Güvenli Annelik Yaklaşımı” nda; kadın erkek eşitliğinin sağlanması, temel anne sağlığı hizmetlerini de içeren temel sağlık hizmetlerinin topluma eksiksiz verilmesi temelinde, aile planlaması ile riskli gebeliklerin önlenmesi, doğum öncesi bakım, sağlıklı doğum ve doğum sonrası bakımın nitelikli olarak sağlanması, acil durumlarda gerekli sevk hizmetlerinin veriliyor olması yer almaktadır. Bütün bunların “Güvenli Annelik Yaklaşımı” ile sağlanması anne ve yenidoğan sağlığını iyileştirmede ve anne ve yenidoğan ölümlerinin önlenmesinde çok etkili bir yaklaşımdır ve mutlaka uygulanmalıdır. Kadın Sağlığını İyileştirmede Müdahale Piramidi (DSÖ-2004) Sağlık Hizmeti Hemen Etkiler Orta Sürede Etkiler Kadın-Erkek Eşitliği Kadının güçlendirilmesi Hakkaniyet Beslenme Gelir Eğitim Uzun Dönemde Etkiler Kalıcıdır Kaynak: WHO, 1994; WHO, 2004-b. Kadın sağlığını iyileştirmede Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen müdahale piramidinde kadın sağlığını hızla iyileştirmek için, sağlık hizmetlerinin nitelikli verilmesi önerilmektedir. Bu müdahale hemen etkisini gösterir ancak uzun etkili değildir. Eğer kadınların beslenme, gelir ve eğitimi iyileştirilirse orta sürede etkiler ve daha uzun etkilidir. Eğer etkinin uzun dönemde ancak kalıcı olması isteniliyor ise; toplumda kadın erkek eşitliği sağlanarak, kadının güçlenmesi ve statüsünün yükseltilmesi gerçekleştirilmeli ve gereken alanlarda hakkaniyet ilkeleri uygulanmalıdır. Bütün bunların yapılması kadın sağlığını iyileştirmede temel müdahaleler olarak ülke düzeyinde gerçekleştirilmelidir. 88 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Kaynaklar 1) “Beyond The Numbers” Publication of the Department of Reproductive Health and Research, World Health Organization, Geneva, 2004-b 2) “Maternal Mortality in 2000- Estimates developed by WHO,UNICEF and UNFPA”, Departent of RHR , World Health Organization , Geneva,2004-a. 3) “Mother-Baby Package: Implementing Safe Motherhood in Countries” Publication of the Division of Family Health, World Health Organization, Geneva, 1994 4) “The World’s Women 2006 Progress in Statics”. United Nations- Statics Division 2007 New York. 5) Akın A, “Population Dynamics and Reproductive Health” in population challenges, international migration and Reproductive in Turkey and the European Union, Turkish Family Health and Planning Foundation, İstanbul 2004: 64-69 6) Akın, A., Bahar Özvarış, Ş., Kadın Sağlığı/Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması, Halk Sağlığı Temel Bilgiler kitabı içinde, Ed. Güler, Ç., Akın, L., s.188-314, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 2006, Ankara. 7) Akın A. (ed), Türkiye’de Ana Sağlığı, Aile Planlaması Hizmetleri ve İsteyerek Düşükler, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması- 1998 İleri Analiz Sonuçları, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Türkiye Aile Sağlığı Ev Planlaması Vakfı, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), Kum Baskı Hizmetleri, Ankara, 2002 8) Akın, A., “Türkiye’de Anne Ölümleri” Toplum ve Hekim Mecmuası No. 42, pp. 5-15 Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yayını Ankara, Mart 1987. 9) Akın, A., Güçiz Doğan B, Mıhçıokur,S.; “Türkiye’de Hastane Kayıtlarından Anne Ölümleri ve Nedenleri Araştırması” Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD, Sağlık Bakanlığı AÇSAP Genel Müdürlüğü (Çoğaltılmış Rapor) Ankara. 2000 10) Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, ICON-Institut Public Sector GmbH ve BNB Danışmanlık (2006) Ulusal Anne Ölümleri Çalışması, 2005, SB- AÇSAP GMd. ve Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu, Ankara 11) Mıhçıokur, S., Akın, A., “Dünya’da ve Türkiye’de Anne Ölümleri”, Sağlık ve Toplum dergisi içerisinde pp. 37-44, 8, 3-4, 1998 Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı (SSYV) Yayını Ankara. 12) Ottawa Charter for Health Promotion. WHO/HPR/HEP/95.1. WHO, Geneva, 1986 13) Population and Development Programme of Action Adopted at the ICPD, UN Publication, 1995 14) TÜİK Ölüm İstatistikleri- İntihar İstatistikleri(http://www.tuik.gov.tr) 15) TÜİK Ölüm İstatistikleri- Yaş Grubu ve Cinsiyete Göre Ölümler (http://www.tuik.gov.tr) 16) TÜİK Türkiye İstatistik Yıllığı, 2006, Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Mayıs 2007, Ankara 89 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 17) TÜİK, 2000-2050 Yılları Arası Nüfus Projeksiyonları-Yaş Grubu ve Cinsiyete Göre Yıl Ortası Nüfus Projeksiyonları (http://www.tuik.gov.tr) 18) Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 1978, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü, Ankara, 1979. 19) Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması-1983, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü, Ankara, 1987. 20) Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması-1988, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü, Ankara, 1989. 21) Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması-1993, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü, Ankara, 1994. 22) Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması-1998, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü, Ankara, 1999. 23) Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması-2003, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Ankara, 2004. 24) Türkiye’de Sağlığa Bakış 2007. TC Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı Hıfzısıhha Mektebi Müdürlüğü Yayınları. Mollahaliloğlu S ve ark (Eds), Ankara, 2007. 90 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 3.3.2. Kadına Yönelik Şiddet Kadına yönelik şiddet, bir insan hakkı ihlalidir! (UN, 1993) Kadına Yönelik Şiddetin Tanımı Kadına yönelik şiddet (violence against woman), cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında kadına baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır (UN, 1993). Kadına Yönelik Şiddet Şekilleri Fiziksel şiddet Psikolojik (duygusal, sözel) şiddet Cinsel şiddet Ekonomik şiddet Kontrol etme davranışı Kadınlar şiddet karşısında en duyarlı gruplardan birisidir ve doğum öncesinden başlayarak ölünceye kadar çeşitli şekillerde şiddete maruz kalmaktadır (WHO, 2002). Kadına Yönelik Şiddet Sıklığı Dünyada kadınlar arasında yaşam boyu fiziksel şiddet görme sıklığı %13 ile %61 arasında değişmektedir (WHO, 2005). • ABD’de kadınların yaklaşık %25’i şimdiki ya da eski eşlerinden fiziksel şiddet görmüş ya da tecavüze uğramıştır (United States The National Violence Against Women Survey, 2000). • Kanada’da kadınların %7’si son beş yıl içinde birlikte oldukları kişilerden ya da eşlerinden fiziksel şiddet gördüklerini söylemişlerdir (Measuring Violence Against Women Statistical Trends-Canada, 2006). 91 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER • Ülkemizde 1997’de Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu tarafından yapılan araştırmaya göre evli ya da başından evlilik geçmiş kadınların % 35,1’i eşlerinden fiziksel şiddet gördüğünü beyan etmiştir (Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, 1997). • TUBİTAK tarafından desteklenen ve sonuçları 2007’de yayınlanan “Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet” araştırmasına göre Türkiye’de kadınların %34,5’i hayatları boyunca en az bir kez eşlerinden fiziksel şiddet görmektedir ( Altınay AG, Arat Y, 2007). Fiziksel şiddet, kaba kuvvetin bir korkutma, sindirme ve yaptırım aracı olarak kullanılmasıdır. Fiziksel şiddet, kadının ölümüne, sakatlanmasına, yaralanmasına, hastalanmasına ve yaşam kalitesinin bozulmasına neden olur. Bir Kadın Cinayeti Tipi “Namus Adına İşlenen Cinayetler” Dünyada her yıl 5000 civarında kadın namus adına işlenen cinayetlerle öldürülmektedir. Bu cinayetler, dünyanın her yerinde görülmekle birlikte esas olarak Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve bazı Uzak Doğu ülkelerinde işlenmektedir (WHO, 2002). “Namus adına işlenen cinayet” toplum tarafından kadının bedeni, cinselliği ve davranışları üzerinden şekillendirilmiş “namus” kavramına ters düşen tutum ve davranış içinde bulunan ya da bulunduğu düşünülen kadının, onun namusundan sorumlu olduğu düşünülen erkek/erkekler tarafından öldürülmesidir. Türkiye’de Namus Adına İşlenen Cinayetler Türkiye’de namus adına işlenen cinayetlere özel veri toplanmamaktadır. T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından “Türkiye Büyük Millet Meclisi Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadın ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu” için yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında 2000-2005 yılları arasında töre ya da namus adına işlendiği ifade edilen 1091 cinayet vardır. Bu cinayetlerde 480 kadın öldürülmüştür (TBMM, 2006). 92 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Buzda÷nn görünen ksm Buzdağının Görünen Kısmı 2000-2005 yllar arasnda Türkiye genelinde meydana gelen töre ve namus adna iúlenen cinayetlerde ölen kadnlarn yaúmeydana gruplarna göre 2000-2005 yılları arasında Türkiye genelinde gelen töreda÷lm ve namus adına işlenen cinayetlerde ölen kadınların yaş gruplarına göre dağılımı 41-45 yaú 40 kadn %10 36-40 yaú 47 kadn %12 46 yaú ve üzeri; 84 kadn %18 31-35 yaú 71 kadn % 18 0-18 yaú 50 kadn %13 19-25 yaú 99 kadn %25 26-30 yaú 89 kadn %22 Kaynak: TBMM, Kaynak: TBMM,2006. 2006. Psikolojik (duygusal, sözel) Şiddet • Dünyada kadınların %20-75’inin psikolojik şiddet gördüğü saptanmıştır (WHO, 2005). • Türkiye’de ise kadına yönelik sözel şiddet sıklığı %12,3 olarak belirtilmiştir (Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, 1997). Psikolojik şiddet, duyguların ve duygusal ihtiyaçların, karşı tarafa baskı uygulayabilmek için sürekli bir şekilde istismar edilmesi, bir tehdit aracı olarak kullanılmasıdır. Kişinin söz ve davranışla aşağılanması, isim takılması, tehdit edilmesi, kişinin kendini kötü hissetmesinin sağlanması, sistematik bir şekilde kişinin özgüvenini zedeleyici söz ve davranışlarda bulunulması, kontrolünün, beğenisinin yok edilmesi, aciz, çaresiz olduğunun söylenmesi, kişinin sürekli suçlanması, kişinin yalnızlaşmasını ve ilişkilerinin bozulmasını sağlayacak şeylerin yapılması, sürekli hesap vermeye zorlanması gibi eylemler psikolojik şiddet kapsamına girmektedir (WHO, 2002). Cinsel Şiddet • Dünyada kadınların %6-59’u cinsel şiddet görmektedir (WHO, 2005). • Türkiye’de kadınların % 14’ü en az bir kez “istemediği zamanlarda cinsel ilişkiye zorlandığı” nı ifade etmiştir (Altınay AG, Arat Y). 93 107 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Cinsel şiddet kapsamına aile içinde ya da flörtte tecavüz, yabancı tecavüzü, savaş ortamındaki sistematik tecavüz olayları, cinsel ilişki talebinde bulunma önerisi, istenmeyen diğer cinsel öneriler ve sarkıntılık girişimleri, zihinsel ya da bedensel özürlülerin cinsel istismarı, çocukların cinsel istismarı, evliliğe zorlama, çocuk yaşta evlendirmeler, doğum kontrol yöntemi kullanma hakkını engelleme ya da cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara karşı korunma önlemlerini reddetme, zorla düşük yaptırtma, kadın sünneti ve bekaret muayenesi gibi kadının cinsel kimliğine yönelik şiddet davranışları, maddi çıkar sağlamak amacı ile kadını fahişeliğe ve seks ticaretine zorlama girmektedir (WHO, 2002). Ekonomik Şiddet • Türkiye’de evli ve çalışmayan kadınların % 36’sı gelir getiren bir iş yapmak, çalışmak isterse eşi tarafından engelleneceğini düşünmektedir (Altınay AG, Arat Y). Ekonomik şiddet, kişinin yaşamını sürdürebilmek için gerek duyduğu ekonomik olanaklardan mahrum bırakılmasıdır. Ekonomik kaynakların ve paranın kişi üzerinde bir yaptırım, tehdit ve kontrol aracı olarak düzenli bir şekilde kullanılmasıdır (WHO, 2002). Kadının çalışmasına engel olmak, çalışıyorsa kazancına el koymak, kazancından sadece harçlık almak biçiminde yararlanmasına izin vermek, kadına çok az para bırakarak evi döndürmesini istemek, var olan mallarına el koymak, evlilik töreni sonrası takılan takılarını almak, başlık parası, çeyiz isteme gibi davranışlar ekonomik şiddet olarak değerlendirilir. Kontrol Etme Davranışı • Türkiye’de kadınların %39,5’i, eşinin iznine tabi olmadan komşu/arkadaş ziyareti yapabilmekte, %29,0’ı eşinden izin almaya ihtiyaç duymadan ailesini ziyaret edebilmekte, %31,0’ı alışverişe/çarşıya gidebilmekte, %17,0’ı tiyatroya/sinemaya gidebilmekte ve %11,3’ü başka bir şehre/köye gidebilmektedir (Altınay AG, Arat Y). Kadını eşinin ya da birlikte olduğu kişinin kontrol etme davranışı bir diğer yaygın kadına yönelik şiddet şeklidir. Kontrol etme davranışı, kadını arkadaşları ile görüştürmemek, ailesi ile ilişkilerini kısıtlamak, her zaman nerede olduğunu söylemesi konusunda baskı yapmak, bir başka erkekle konuştuğunu gördüğünde kızmak, sadakatsizlikle suçlamak, kadının giyim kuşamına karışmak, sağlık hizmetine ulaşımını kontrol etmek, aile planlaması yöntemi kullanmasını kontrol etmek gibi davranışları kapsar (WHO, 2002). 94 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Dünyada ve ülkemizde kadınların bir çok fiziksel, duygusal, sosyal nitelikteki ihtiyaçları ile sağlık hizmeti gibi diğer gereksinimleri bilinçli bir şekilde giderilmemekte ya da ihmal edilmektedir. Bu durum toplumsal, ailesel ya da bireysel ilişkiler düzeyinde görülebilmektedir. Toplumsal düzeyde kadının yaşadığı sorunları görmezden gelme ya da yetersiz müdahalelerde bulunma, kadının ihtiyacı olan hizmetlerin verilmemesi ya da yetersiz sunulması, aile içinde ya da bireysel ilişkilerde sevgi, saygı ve güven duyma gereksinimini gidermeme, destek alabileceği sosyal bir çevre oluşturmasını engelleme, yeterli ve dengeli beslenme olanağı vermeme, gebelikte izlem ve sağlık kuruluşunda doğum yapma gereksinimini görmezden gelme, aile planlaması hizmetlerini sunmama ya da yöntemöteki kullandırmama, sağlık úiddeti sorunu olduğunda sağlık hizmeti alma gereksinimini Madalyonun yüzü: Kadnn içselleútirmesi görmezden gelme gibi durumlar kadınlar tarafından sıklıkla yaşanmaktadır. Madalyonun Öteki Yüzü: Kadının Şiddeti İçselleştirmesi %Koca karısına Koca karsna vurmakta da onu hakldr, e÷er kadn: vurmakta yayada onudövmekte dövmekte haklıdır, eğer kadın: %39,2 %29,1 %27 %23,2 %16,3 %5,8 Ye me ği y aka rs a Ko cas ına kar şılı Lü zum s uz kv eri rse Ço cuk lar a par ah arc ars a ba C in s el kım ını ihm al e iliş k de Be ilrt i iyi red ded ers e rse len ned enl erd en he rh an gi bir isi Kaynak: TNSA, 2003. Kaynak: TNSA, 2003. Türkiye’de 2003 ve 2007’de yapılan ve kadınların kadına yönelik aile içi şiddete bakışını değerlendiren iki çalışmanın sonuçları çeşitli nedenlere bağlı olarak farklı sonuçlar vermektedir. 2003veTürkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasının sonuçlarına göreiçiTürkiye’de Türkiye’de 2003 2007’de yaplan ve kadnlarn kadna yönelik aile úiddete kadınların %39,1’i yemeği yakmak, kocaya karşılık vermek, lüzumsuz para harcamak, bakún de÷erlendiren iki çalúmann sonuçlar çeúitli nedenlere ba÷l olarak farkl çocukların bakımını ihmal etmek, cinsel ilişkiyi reddetmek gibi durumlardan herhangi sonuçlar vermektedir. 2003 Türkiye Nüfus ve Sa÷lk Araútrmasnn sonuçlarna birinin söz konusu olması durumunda kocasının ona vurmasını ya da onu dövmesini göre %39,1’i yeme÷i kocaya karúlk vermek, haklı Türkiye’de bulmaktadır. kadnlarn Ancak 2007’de yapılan Altınay yakmak, ve Arat’ın çalışmasına göre kadınların %89,4’ü haklı dayak olmadığını (TNSAiliúkiyi 2003; reddetmek Altınay AG, lüzumsuz para görülebilecek harcamak, çocuklarn bakmndüşünmektedir ihmal etmek, cinsel Aratdurumlardan Y). gibi herhangi birinin söz konusu olmas durumunda kocasnn ona 95 vurmasn ya da onu dövmesini hakl bulmaktadr. Ancak 2007’de yaplan Altnay ve Arat’n çalúmasna göre kadnlarn %89,4’ü hakl görülebilecek dayak olmad÷n düúünmektedir (TNSA 2003; Altnay AG, Arat Y). KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Kadına Yönelik Şiddetin Sağlık Sonuçları Kadına yönelik şiddetin, kadını öldüren, sakat bırakan, yaralayan, hastalandıran ve onun yaşam kalitesini bozan olumsuz sonuçları vardır. Kadına yönelik şiddetin fiziksel sağlık üzerindeki bazı olumsuz sonuçları Kafa, karın ve göğüs kafesi yaralanmaları, çürükler, ezik ve sert cisimlerin oluşturduğu izler, yırtık ve kesikler, göz içi yaralanmaları, kırıklar, ağrı yakınmaları ve sindirim sistemi bozuklukları gibi fiziksel sağlık sorunları şiddet gören kadınlarda daha sık görülmektedir (WHO, 2002). Kadına Yönelik Şiddetin Ruh Sağlığı Üzerindeki Bazı Olumsuz Sonuçları Travma sonrası stres bozukluğu, depresyon ve bunaltı, fobiler, panik bozukluklar, psikosomatik bozukluklar, yeme ve uyku bozuklukları, alkol ve madde kullanımı, sigara bağımlılığı, utanç ve suçluluk duyguları, azalmış benlik saygısı, güvenli olmayan cinsel davranışlar, intihar ve kendine zarar verme davranışı gibi ruhsal sorunlar şiddet mağduru kadınlarda daha fazla görülür (WHO, 2002). Kadına Yönelik Şiddetin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Üzerindeki Bazı Olumsuz Sonuçları Kısırlık, gebelik komplikasyonları/düşükler, cinsel işlevlerde bozukluklar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar/HIV/AIDS ve istenmeyen gebelikler şiddet gören kadınlar arasında daha sık görülür (WHO, 2002). Kadına Yönelik Şiddetin Ölümcül Sonuçları AIDS’e bağlı ölümler, anne ölümleri, cinayet ve intiharlar şiddet gören kadınlar arasında daha sıktır (WHO, 2002). Türkiye’de 1998’de esas olarak aile içinde kadına yönelik şiddeti önlemek üzere “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” çıkarılmıştır. 96 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 4320 Sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun”un Kadınlar Tarafından Bilinme Durumu Türkiye’de kadınların sadece %57,2’si Ailenin Korunması Hakkındaki Kanun’dan haberdardır (Altınay AG, Arat Y). 4320 Sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun”dan Yararlanma Durumu Türkiye’de aile içi şiddeti önlemek üzere çıkarılan “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” dan yararlananların sayısı yıllar içinde artmakla birlikte, azdır! 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun ile İlgili Olarak Hukuk Mahkemelerine Açılan Davaların Yıllara (2001-2005) Göre Dağılımı (Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesine sunulmak üzere hazırlanan altıncı periyodik Türkiye Raporu taslağı, 2007) Yıl Açılan dava sayısı Davacı sayısı Davalı sayısı 2001 3207 3265 3636 2002 4114 4343 4325 2003 6147 6570 6542 2004 8276 8698 8700 2005 8966 9500 9610 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun ile İlgili Olarak Hukuk Mahkemelerinde Karara Bağlanan Davaların Yıllara (2001-2005) Göre Dağılımı (Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesine sunulmak üzere hazırlanan altıncı periyodik Türkiye Raporu taslağı, 2007) Yıl Karara bağlanan dava sayısı Davacı sayısı Davalı sayısı 2001 3166 3212 3403 2002 4248 4461 4595 2003 6375 6709 6807 2004 8221 8738 8643 2005 9132 9648 9617 97 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Kadın Sığınma Evleri Kadın sığınma evleri, şiddet nedeniyle yaşadığı ortamı terk eden ve bir süre varsa çocukları ile birlikte kalabileceği güvenli bir yere gereksinim duyan kadınlara başta psikolojik ve hukuksal destek hizmetleri olmak üzere çeşitli hizmetlerin sunulduğu kuruluşlardır. Türkiye’de Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, belediyeler ve sivil toplum kuruluşları kadın sığınma evi açabilmektedir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14. Maddesi (a bendi) uyarınca büyükşehir belediyeleri ile nüfusları 50 bini geçen belediyeler “kadınlar ve çocuklar için korunma evleri” açmakla yükümlü kılınmıştır. Avrupa Birliği standartlarına göre ise her 10 000 nüfusa bir sığınma evi açılması gerekmektedir (EU, 1999). Türkiye’de şiddet gören ve evini terk eden kadının ve varsa çocuklarının barınma ihtiyacını, güvenlik sorunlarını ve kendine yeni bir hayat kurma çabalarını desteklemek üzere kurulmuş kadın sığınma evi sayısı sadece 47’dir. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’ne bağlı 23 sığınma evi bulunmaktadır. Bu sığınma evlerinin kapasitesi 477’dir. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’ne bağlı sığınma evlerinden yararlanan kadın sayısı 7552, çocuk sayısı 5575’tir (Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, 2008). Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde temel yaklaşım şiddetin kadın tarafından hiçbir şekilde yaşanmamasıdır. Kadınlara kendilerini güven içinde hissedebilecekleri her türlü şiddetin önlendiği yaşam koşullarının sunulması toplumun ve devletin görevidir. Çünkü şiddet, şiddeti yaşayan kişiler üzerinde hiç bir şekilde giderilemeyen olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Ancak her türlü önleyici tedbire rağmen yine de şiddet gören kadınları ve de varsa çocuklarını korumak ve şiddetin zararlarını en aza indirecek önlemleri almak da gerekmektedir. Bu kapsamda kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik müdahaleleri üç aşamalı olarak ele almak mümkündür. Bu önlemler genel olarak aşağıdaki şekilde sıralanabilir: 98 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 1) Kadına yönelik şiddetin hiç yaşanmamasını sağlayıcı önlemler • Toplumda kadın erkek eşitliğini sağlayıcı önlemler alınması • Kadının statüsünün yükseltilmesine yönelik müdahalelerin yapılması • Gerekli konularda kadınlara pozitif ayrımcılık yapılması • Devletin “şiddete “0” tolerans” politikasını benimsemesi • Kadına yönelik şiddetle mücadelenin devlet tarafından, toplumun da desteği ile belirlenmiş politika, plan ve programlar kapsamında ve uzun erimli olarak yapılması • Kadına yönelik şiddetin gerçek boyutlarının görünür hale getirilmesi için ilgili kuruluşlarca düzenli veri toplanması, araştırmalar yapılması • Kadına yönelik şiddet konusunda toplumsal farkındalık ve duyarlılığın sağlanması • Şiddetin toplum tarafından ayıplanması • Şiddet uygulayanlara caydırıcı nitelikte cezalar verilmesi • Bireylere iletişim becerilerini artırıcı eğitimler verilmesi • Bireylerin çatışma çözme becerilerinin artırılması • Evlilik okulları • Anne baba okulları • Çocuklara yönelik şiddetin önlenmesi • Yasal okuryazarlığın sağlanması gibi önlemleri içerir. 2) Aile içinde şiddet gören kadın ve varsa çocuklarının korunmasına yönelik önlemler • Şiddet mağduru kadınların erken dönemde tespiti Bu tespit esas olarak sağlık çalışanları tarafından yapılmalıdır. Başka nedenlerle de olsa sağlık kuruluşlarına başvuran kadınlara şiddet görüp görmedikleri sorulmalıdır. • Şiddet gören kadınları ve varsa çocuklarını korumak üzere ülke düzeyinde adalet, kolluk, sosyal hizmet ve sağlık hizmetlerini kapsayan bir iletişim, işbirliği ve hizmet sisteminin kurulması Bu sistem içinde hizmet veren kamu çalışanlarının şiddet mağduru kadınlara uygun şekilde hizmet vermelerini sağlayacak biçimde eğitilmelerinin sağlanması gerekir. • Şiddet gören kadınlar için acil ve ücretsiz yirmi dört saat hizmet sunan bir yardım hattının kurulması 99 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER • Şiddet gören kadınlar şiddet ortamından uzaklaşmak isterlerse onlara ve varsa çocuklarına güvenli bir barınma, yasal danışmanlık, sosyal destek ve sağlık hizmeti sunan yeterli sayıda kadın sığınma evinin kurulması • Kadına şiddet uygulayan kişileri kadının ve varsa çocuklarının yaşadığı evden uzaklaştıran, cezalandıran, rehabilitasyonlarını sağlayan, şiddet gören kadına geçinmesini sağlayacak düzeyde nafaka bağlayan yasal düzenlemelerin yapılması ve bu yasal düzenlemelerden yararlanmak isteyen kadınlar için ücretsiz, acil ve ispat yükümlüğünün aranmadığı adli karar alınmasını sağlayıcı önlemleri içerir. 3) Şiddet gören kadınların kendi ayakları üzerinde durmalarına yardımcı olacak destek hizmetlerinin sağlanması • Bu hizmetler şiddet ortamından uzaklaşıp kendisine ve çocuklarına yeni bir düzen kurmak isteyen kadınlara barınma, iş, sağlık hizmeti gibi destek hizmetlerinin sunulmasıdır. SONUÇ Kadına yönelik şiddet, bir insan hakları ihlalidir ve neden olduğu sağlık sonuçları ağırdır. Kadına yönelik şiddet ÖNLENEBİLİR. Önlenmesinde başta devlet olmak üzere toplumun bütün bireylerinin sorumluluğu ve görevi vardır. 100 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Kaynaklar 1) “Aile İçinde ve Toplumsal Alanda Şiddet Araştırması” Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, 1997. 2) “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi için Alınacak Tedbirler ile İlgili 2006/17 Sayılı Başbakanlık Genelgesi” h t t p : / / r e g a . b a s b a k a n l i k . g o v. t r / m a i n . a s p x ? h o m e = h t t p : / / r e g a . b a s b a k a n l i k . g o v. t r / e s k i ler/2006/07/20060704.htm&main=http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2006/07/20060704.htm. Erişim tarihi 16 ocak 2008. 3) Altınay AG, Arat Y. “Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet” Punto: İstanbul, 2007. 4) Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesine sunulmak üzere hazırlanan altıncı periyodik Türkiye Raporu taslağı, 2007, Ankara 5) Committee on the Elimination of Discrimination against Women, General Recommendation 19, Violence against women (Eleventh session, 1992), U.N. Doc. A/47/38 at 1 (1993), reprinted in Compilation of General Comments and General Recommendations Adopted by Human Rights Treaty Bodies, U.N. Doc. HRI/GEN/1/Rev.6 at 243 (2003). http://www1.umn.edu/humanrts/gencomm/generl19.htm. Erişim tarihi: 16. Ocak 2008. 6) Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2003. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü, Devlet Planlama Teşkilatı ve Avrupa Birliği, Ankara, Türkiye. 7) http://www.statcan.ca/english/research/85-570-XIE/2006001/findings.htm. Erişim tarihi 18 Aralık 2007 8) http://www2.ohchr.org/english/law/eliminationvaw.htm. Erişim tarihi:16 Ocak 2008. 9) Measuring Violence Against Women Statistical Trends 2006, Minister responsible for Statistics Canada,. Minister of Industry. Catalogue no. 85-570-XIE October 2006. 10) Recommendations of the Expert Fora of the EU Conference on Violence Against Women Cologne, 29 and 30 March, 1999. 11) The National Violence Against Women Survey July 2000 NCJ 181867 http://www.ncjrs.gov/pdffiles1/ nij/181867.pdf. Erişim tarihi 18 Aralık 2007. 12) The UN General Assembly Declaration on the Elimination of Violence against Women. General Assembly resolution 48/104 of 20 December 1993. 13) The United Nations Fourth World Conference on Women http://www.un.org/womenwatch/daw/beijing/ platform/violence.htm. Erişim tarihi: 16 Ocak 2008 14) Türkiye Büyük Millet Meclisi Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadın ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu, 2006. 15) WHO Multi-country Study on Women’s Health and Domestic Violence Against Women; 2005. http://www.who.int/gender/violence/who_multicountry_study/Chapter3-Chapter4.pdf erişim tarihi 16 Ocak 2008 16) World Report on Violence and Health, Geneva, World Health Organization, 2002. 17) www.shcek.gov.tr/hizmetler/kadin_Aile_Toplum/Kadin_Konukevleri.asp . Erişim tarihi 16 Ocak 2008. 101 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 3.3.3. TÜTÜN KULLANIMI VE KADIN SAĞLIĞI Tütün ürünlerinin kullanımı yaygın bir davranış olarak dikkat çekmektedir. Günümüzde en sık tüketilen tütün ürünü sigaradır. Dünyada yaklaşık 1,5 milyar kişinin sigara içtiği ifade edilmektedir ve bu sayının 2025 yılına kadar 1,6 milyarın üzerinde olması beklenmektedir. Her yıl 4,5 milyon insan sigaraya bağlı bir nedenden yaşamını yitirmektedir. Bu sayının da 2020 yılında 8,5 milyona, 2025-2030 yıllarında da 10 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir (The European Tobacco Control Report 2007). Sigara içmeye başlamanın temel nedenleri akran etkisi ve stres olarak tanımlanmaktadır. Sigara firmalarının kadın ve çocuklar üzerindeki teşvik edici propagandaları son yıllarda artış göstermiş olup kadınların sigara içmeye başlamalarını artırmak için sigara firmaları tarafından kullanılan en önemli argümanlar “özgürlük”, “ekonomik bağımsızlık” gibi konulardır. Sigara ile mücadele programlarında bu durumun engellenmesi için çok dikkatli olmak gerekir. Kadınlar ve erkekler arasında sigara içme sıklığı farklı olup bu durum ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre farklılaşır. Ülkelerin Gelişmişlik Düzeyine Göre Sigara İçme Sıklıkları (2000) Gelişmişlik Düzeyi Sıklık (%) Erkek Kadın Toplam Yüksek 35,6 20,3 27,8 Orta 52,4 7,7 30,2 Düşük 36,7 6,7 21,9 Ortalama 47,5 10,3 28,9 Kaynak: Bilir N. Sigara Kullanımının Kadın Sağlığına Etkileri ve Kontrolü, 2003. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi’nde 2005 yılı itibarıyla İzlanda ve İsveç dışındaki bütün ülkelerde tütün kullanım sıklığı erkekler arasında kadınlardan daha yüksektir. Gürcistan’da bu fark en fazla olup Gürcistan’ı Ermenistan, Belarus, Kırgızistan, Moldova Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu takip etmektedir. Erkek ve kadınlar arasındaki farkın %10’dan daha az olduğu ülkelerin çoğu ise Batı Avrupa’da olup sayıları 18’dir (The European Tobacco Control Report 2007). 102 dúndaki bütün ülkelerde tütün kullanm skl÷ erkekler arasnda kadnlardan daha yüksektir. Gürcistan’da bu fark en fazla olup Gürcistan’ Ermenistan, Belarus Krgzistan, Moldova Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu takip etmektedir. Erkek ve kadnlar arasndaki farkn %10’dan daha az oldu÷u ülkelerin ço÷u ise Bat olup saylar 18’dir . KADININ STATÜSÜ VEAvrupa’da SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER (The European Tobacco Control Report 2007) DSÖ Avrupa Bölgesi: Sigara içme hz tahminleri, 2002-2005 DSÖ Avrupa Bölgesi: Sigara İçme Hızı Tahminleri, 2002-2005 % Erkek Kadn Toplam Kaynak: The European Tobacco Control Report 2007, WHO Regional for Europe, Kaynak: The European Tobacco ControlOffice Report 2007, 2007. WHO Regional Office fo Europe, 2007 Erkekler arasında öğrenim durumu ve gelir düzeyi ile sigara tüketimi arasında ters ilişki bulunurken kadınlar arasında sigara içenlerin yüzdesi ve günde içilen sigara sayısı yüksek gelir düzeyindeki kadınlarda, daha düşük sosyo-ekonomik düzeydeki Erkekler arasnda ö÷renim durumu ve gelir düzeyi ile sigarakadınlara tüketimi arasnda ters göre fazladır. iliúki bulunurken kadnlar arasnda sigara içenlerin yüzdesi ve günde içilen sigara says yüksek düzeyindeki kadnlarda, düúükbir sosyo-ekonomik düzeydek Sigara başta olmak üzere tütüngelir mamullerinin kullanımı DSÖ daha tarafından salgın (epidemi) olarak kabul kadnlara edilmektedir. salgın şekilde de görüleceği gibi dört evrede incelengöreBufazladr. mekte olup kadınlar ve erkekler için farklı seyretmektedir. Sigara baúta olmak üzere tütün mamullerinin kullanm DSÖ tarafndan bir salgn Tütün Salgınının Basamakları (epidemi) olarak kabul edilmektedir. Bu salgn úekilde de görülece÷i gibi dör EVRE 3 EVRE 4 EVRE 2 evrede incelenmekte olup kadnlar ve erkekler için farkl seyretmektedir. EVRE 1 Sigara içme sıklığı (%) Erkek Erişkinlerde sigara içme sıklığı (%) Sigara içme sıklığı (%) Kadın Ölüm hızları (%) 125 Ölüm hızı (%) Erkek Ölüm hızı (%) Kadın Sahra altı Afrika Çin Japonya Güney-doğu Asya Latin Amerika Kuzey Afrika Batı Avrupa Güney Avrupa Latin Amerika Batı Avrupa İngiltere Amerika Kanada Avustralya 103 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Evre 1-Tütün kullanma sıklığı az (%20 civarlarında). Evre 2-Tütün kullanma sıklığı erkeklerde %50’lere ulaşmakta. Evre 3-Tütün kullanımına bağlı hastalık ve ölümlerde yükselme. Evre 4-Tütün kullanma sıklığı azalmakta. Kaynak: Salgını Durdurmak (Curbing the Epidemics), 2001. Türkiye genelinde 1988 yılında yapılmış olan çalışmada erkeklerin %62’si, kadınların %24’ü sigara içmektedir (Bilir N. ve ark, 1997). 2002 yılında ulusal düzeyde yapılmış olan bir başka çalışmada erkeklerin %50,9’u; kadınların ise %25,5’i sigara içmektedirler (Emri S. ve ark, 2003). Türkiye’de ulusal düzeyde ölüme ve hastalık yüküne neden olan ilk 10 hastalık arasında serebrovasküler hastalıklar, iskemik kalp hastalıkları, akciğer kanseri, alt solunum yolu enfeksiyonları, kronik obstrüktif akciğer hastalığı görülmektedir. Bu sorunları yaratan en önemli risk faktörlerinden birisi sigara içilmesidir (Türkiye’de Sağlığa Bakış, 2007). 2003 yılında yapılmış olan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre ise 15-49 yaş evli kadınlar arasında sigara içme sıklığı %27,6’dır. Eğitimi olmayan kadınlar arasında sıklık %18,4 iken bu sayı lise ve üzeri grupta %43,9’dur (Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2003). Sigara Kullanımının Sağlık Riskleri: Sigara içimi sonucu pek çok sağlık sorunu meydana gelmektedir. Akciğer kanseri başta olmak üzere pek çok kanser, kalp ve damar hastalıkları, akciğerde meydana gelen kanser dışı hastalıklar, mide bağırsak sistemi hastalıkları, üreme sistemi sorunları bu durumların başında gelir. Sigaraya bağlı meydana gelen ölümler sadece akciğer kanseri nedeniyle olmamaktadır. Kalp-damar ve akciğer hastalıklarına bağlı meydana gelen ölümler de bu konuda önemli ölüm nedenleri arasında yer almaktadır. Sigara İçinde Sağlığa Zararlı Hangi Maddeler Bulunuyor? Sigaranın içinde 4000’den fazla zararlı madde bulunmaktadır. Bunların başında karbon monoksit, nikotin ve katran gelmektedir. Karbon monoksit; arabaların egzoz gazının aynısıdır. Kanın oksijen taşıma yeteneğini azaltır. Nikotin; bağımlılık yapar. Kan basıncını (tansiyon) ve kalp hızını artırır, karbon monoksit ile birlikte kalp ve beyindeki damarlara zarar verir. Katran da kanser yapıcı etkiye sahiptir (Boztaş G. ve ark, 2006). 104 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Sigara Kullanımı ve Ekonomik Kayıplar Sigara içildiği zaman ekonomik açıdan da kayıplar çok büyüktür. Kişiler sigaraya verdikleri paraları biriktirdikleri takdirde farklı kazançlar sağlayabilirler. Bu durum kişisel olduğu kadar ülke ekonomisine de katkı sağlar. Günde bir paket sigara içen bir kişi bu davranışını terk ettiği zaman çok kabaca yapılan bir hesaba göre aşağıdaki durum ortaya çıkmaktadır. Sigara içilmemesi durumunda; Bir günde: Beş gazete, bir demet çiçek…. Bir haftada: Bir tane kazak, birkaç tane kitap… Bir ayda: Bir adet VCD, kol saati… Bir yılda: Dört kişilik bir hafta tatil….olanaklarından yararlanılabilir…. Bu liste uzayabilir. Önemli olan sigaradan uzaklaşıldığı takdirde yapılabileceklerin düşünülmesi ve bu dönüşümü kolaylaştırmak için olanakların zorlanmasıdır. Sigaranın kişiye yarattığı maliyet dışında ülke ekonomisine de yükü çok büyüktür. Orman yangınlarının en önemli nedeninin sigara olduğu düşünüldüğünde bu zararın boyutları değerlendirilebilir. Ayrıca izmaritlere bağlı olarak çevreye verilen zararlar da dikkate alınmalıdır (Salgını Durdurmak (Curbing the Epidemics), 2001). Sigara içildiği zaman iki temel etki görülür: 1. Sigara içen kişinin kendisi doğrudan zarar görür. 2. Sigara içmeyenler sigara içilen ortamlarda sigara dumanından pasif olarak etkilenir. Sigara dumanından pasif etkilenim açısından özellikle çocuklar, kadınlar, yaşlılar, kendi haklarını savunamayacak kişiler risk altındadır. Gebelik döneminin pasif etkilenim açısından özel bir önemi bulunmaktadır. Gebelik kadınlar için önemli bir dönemdir. Bu dönemde sigara içmek hem annenin hem de bebeğin sağlığını tehdit etmektedir. Sigara içen gebe kadınlarda ve yeni doğan çocuklarda da sağlık sorunları sigara içmeyenlere göre daha yüksek bulunmuştur. 105 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Sigara içen annelerin bebeklerinin, içmeyenlerinkine göre daha düşük doğum ağırlığına sahip olduğu bilinmektedir. Bu bebeklerde solunum sistemi hastalığı ve ani bebek ölümüne bağlı kaybedilme riski daha yüksektir. Sigara içiminden pasif olarak etkilenim önemli sağlık sorunları yaratır. Bu konuda sigara içmeyen kişilerin sağlık hakları ellerinden alınmış olur. Özellikle kadınlar ve çocuklar risk altındadırlar. Sigara içiminin önlenmesinde üç temel yaklaşım bulunmaktadır: 1. Sigaraya hiç başlanmaması 2. Sigara içenlerin sigarayı bırakmaları 3. Sigara dumanından pasif etkilenimin önlenmesi Bu basamaklardan en etkilisi sigaraya hiç başlanmamış olmasıdır. Sigara dumanından pasif etkilenimin önlenmesi özellikle kadınlar (gebeler başta olmak üzere) için çok önem taşır. Ancak sigara içenlerin bırakabilmeleri için de çalışmalar yapılmalıdır. Sigarayı bırakmak isteyen kişiler için temel öneriler: 1.Sigarayı bırakmak için önemli gerekçeleri belirlemek, bunları yazılı hale getirmek, 2. Sigarayı anımsatan objeleri ortadan kaldırmak (kül tablası, çakmak gibi), 3. Sigara ile birlikte yapılan davranışlardan kaçınmak (kahve içmek vb.), 4. Sigarayı bırakmak için bir gün belirlemek (bu günün tercihen doğum günü, evlilik yıl dönümü gibi bir gün olması daha güdüleyici olur), 5. Sigara içmek aklına geldiğinde başka bir davranışa yönelmek, Bu basamakta bireyler el ve ağız alışkanlıklarının sigaraya yönelmesini engellemek için bir şey yeme eğilimi içinde olurlar. Ancak yeme alışkanlıkları açısından bu dönemde çok dikkatli olmak gerekir. Sürekli yeme eğilimi kişilerin kilo almasına neden olabilir. Bu nedenle kişilerin kendilerini yeme dışındaki davranışlara yönlendirmeleri önerilir. En sık önerilen davranışlar su içmek, sigara aklına geldiğinde oturuyorsa ayağa kalkmak, arkadaşıyla sohbet etmek, yürümek gibi davranışlardır. Suyun her yaş döneminde vücut için gerekliliği bilinmektedir. Kişi sigarayı bıraktığı dönemde bir şey yeme ihtiyacı içinde ise de meyve veya çiğ sebze tüketmesi önerilir. Nefes alma egzersizleri veya basit egzersiz hareketleri de kişinin yeme davranışına yönlenmesini engelleyebilir. El ve ağız alışkanlığının kişiyi zorladığı noktada stres topu ile oynama, şekersiz sakız çiğneme gibi davranışların uygulanması da önerilebilir. 6. İçmemeyi başardığı ölçüde kendi kendini ödüllendirmek. 106 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Sigara İçme Davranışı Bırakıldığı Zaman Meydana Gelen Zararlar Azalır mı? Yapılan çalışmalar sonucunda, sigara kullanımının azaltılmasıyla, akciğer hastalıkları başta olmak üzere hemen bütün hastalıkların önemli miktarda önlenebileceği ve buna bağlı olarak da her yıl binlerce kişinin sağlığının olumlu yönde düzelebileceği bilinmektedir. Sigarayı bıraktıktan 10 yıl sonra akciğer kanserine yakalanma riski sigara içmeye devam eden birinin taşıdığı riskin yarısına iner, kalp hastalığı riski hiç sigara içmemiş birinin taşıdığı riskle aynı düzeye gelir. Onbeş yıl sonra felç geçirme ve kalp krizi riskiniz hiç sigara içmemiş birinin taşıdığı riskle aynı düzeye gelmektedir. Mücadelede küresel bir yaklaşım gereklidir !! DSÖ, sigara ve diğer tütün mamullerinin yarattığı etkilerle mücadelenin küresel düzeyde sürdürülmesi gerektiğini kabul emiş; bu kapsamda küresel bir yaklaşım geliştirmiştir. Bu küresel yaklaşımın adı TÜTÜN KONTROLÜ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ (TKÇS-Framework Convention on Tobacco Control-FCTC) dir. TKÇS 2005 yılında yürürlüğe girmiştir (Aslan D, 2005). Bu sözleşmeye taraf olan Türkiye Cumhuriyeti de tütün ile mücadelede kendine düşenleri yapma gayreti içindedir. Türkiye’de sigara ile mücadeleye TKÇS bir ivme kazandırmış ve 1996 yılından bu yana yürürlükte olan 4207 sayılı “Tütün ve Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun”u desteklemiştir. TKÇS nedeniyle ülke çapında tütün mücadelesini güçlendirme çalışmaları devam etmektedir (Aslan D. Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi, STED 2005, 14(1): 19-20). Türkiye’de tütün mücadelesi konusunda 3 Ocak 2008 tarihinin de önemi vardır. Bu tarihte Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda tütün yasağını genişleten ve FCTC-TKÇS tarafından önerilen gelişmelere uyuma katkı sağlayan 5727 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun kabul edilmiştir. Sürecin toplum tarafından daha fazla desteklenmesi için de çalışmalar sürdürülmelidir (http://www.meclishaber.gov.tr, 2008). FCTC-TKÇS’nin sigara mücadelesi kapsamında Dünya ve Türkiye için getirmiş olduğu en önemli yenilik daha önce de ifade edildiği gibi ilk uluslararası düzenleme olmasıdır. Uluslararası yasa niteliğinde olan bu sözleşmede kadınlara özel olarak vurgu yapılmıştır. Kadınlar geçmiş yıllara göre daha fazla sigara içmektedirler ve cinsiyete özgü kontrol programları ve mekanizmalar bir gerekliliktir. 107 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Kadınlar Arasında Tütün Kullanımının Önlenmesine Yönelik GENEL Öneriler Kısa Dönem a. Müdahale programlarının izlenmesi ve yaygınlaştırılması b.Altta yatan faktörlerin belirlenmesi c.Uluslararası yaklaşımların ulusal uyarlamalarının yapılması d.Sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi a. Uygulamalardaki zorlukların ortadan kaldırılması için çalışmaların yapılması (yasa, vb) b.Kadınlar arasında sigara içme sıklığı ile ilgili durum saptamasının yapılması c.Müdahale programlarının geliştirilmesi ve uygulanması Orta Dönem Uzun Dönem a. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması b.Kadının statüsünün yükseltilmesi Sonuç olarak; sigara başta olmak üzere her türlü tütün ürününün kullanımı herkes için çok zararlıdır. Ancak kadınlar bu noktada daha önemli bir risk grubudur. Bu zararların engellenmesi açısından özel programlara ihtiyaç olup kadının statüsünün yükseltilmesi dahil bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. 108 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Kaynaklar 1) Aslan D. Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi, STED 2005, 14(1): 19-20. 2) Bilir N. Sigara Kullanımının Kadın Sağlığına Etkileri ve Kontrolü. Toplumsal Cinsiyet, Sağlık ve Kadın. Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 2003: 209-219 3) Bilir N, Doğan BG, Yıldız AN. Smoking Behavior and Attitudes-Ankara, Turkey. Hacettepe Public Health Foundation and International Development Research Center. Ankara, 1997 4) Boztaş G, Aslan D, Bilir N. Çevresel Sigara Dumanından Etkilenim ve Çocuklar. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi 2006; 15 (5): 75-78 5) Emri S, Başoğlu A, Turnagöl H, Bacanlı S, Tuncer M. Epidemiology of Smoking Among Turkish Adults: A National Household Survey, 2002. The Second International Symposium on Medical Geology, Nutrition, and Cancer. Abstract Book, March 31-April 03, 2003: 33-36. 6) http://www.meclishaber.gov.tr/develop/owa/haber_portal.haber_detay_dokuman?p1=47622. Erişim tarihi: 15 Ocak 2008. 7) Salgını Durdurmak (Curbing the Epidemics) Dünya Bankası Yönetimler ve Tütün Ekonomisi, Dünya Bankası Yayınları, Çeviri Yayın (Çeviri Yapan: Taş Ş.), Ofset Baskı, İstanbul, 2001. 8) The European Tobacco Control Report 2007, WHO Regional Office for Europe, 2007. 9) Türkiye’de Sağlığa Bakış, 2007. TC Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı Hıfzısıhha Mektebi Müdürlüğü Yayınları. Mollahaliloğlu S ve ark (Eds), Ankara, 2007: 52-53. 10) Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2003, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Ankara, Ekim 2004. 109 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 3.3.4. BESLENME SORUNLARI VE KADIN SAĞLIĞI Türkiye’de tüm dünyada olduğu gibi önemli beslenme sorunları yaşanmaktadır. Beslenme; bireyin en önemli yaşamsal gereksinimlerinden birisi olup 1978 yılı Alma Ata Bildirgesinden bu yana da bir Temel Sağlık Hizmeti olarak tanımlanmaktadır. Kadın ve erkek, ayrım yapılmaksızın toplumdaki her birey “yeterli” ve “dengeli” beslenme hakkına sahiptir. Bu hak uluslararası Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO) tarafından da sürekli olarak vurgulanmaktadır (West KP ve ark, 2005). DSÖ, yetersiz beslenme ile ilgili sürecin bireyin yaşam döngüsü içinde bebeğin doğumundan önce başlayıp ölümüne dek devam ettiğini vurgulamaktadır. Kalp ve damar hastalıkları, kanser gibi daha çok ileri yaş grubunda görülen sağlık sorunlarının temelinde erken yaşlarda edinilen beslenme alışkanlıklarının çok önemli bir rolü olduğu bilinmektedir. Yetersiz beslenme sorunları, özellikle gelişmekte olan ülkelerde hayatın bütün dönemlerinde bir problem olarak ortaya çıkmakta; zincir kırılmadığı takdirde başka önemli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. 110 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Yetersiz Beslenme Döngüsü Düşük doğum ağırlıklı bebek Kavruk çocuk Yetersiz beslenen kadın Gebelik döneminde yetersiz beslenme Kavruk ergen Yetersiz beslenen yaşlı Anne Ölümleri Kaynak: Allen L. ve ark, 2001. Beslenme sorunları bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemi, gençlik, yetişkin dönem ve yaşlılık dönemi olmak üzere her dönemde farklıdır. Bu farklılığı yaratan temel durumlar gıdaların yetersiz alınması, sağlık bakım hizmetlerinden yararlanamama, kişilerin taşıdıkları bireysel sağlık riskleri gibi koşullardır (Aslan D, 2003). 111 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Yetersiz Beslenmenin Ortaya Çıkma Koşulları YETERSİZ BESLENME Gıdaların alımında yetersizlik Gıdalara ulaşımda yetersizlik Anne ve bebeklerin yetersiz bakımı Hastalık Sağlık hizmetlerine ulaşamama sorunu Öğrenim durumunun yetersiz olması Siyasal, ekonomik, kültürel, sosyal ve diğer nedenler } Altta yatan nedenler } Temel nedenler Kaynak: Allen L. ve ark, 2001. Beslenme sorunlarına çözümler üretilirken altta yatan nedenlerin de bilinmesi gerekir. Siyasal, ekonomik, kültürel, sosyal nedenleri temel alan faktörler her toplum için değişiklik gösterebilir. Bu faktörler bireylerin öğrenim durumunu etkilemektedir. Toplumsal cinsiyet kavramı içinde de bu koşul ve durumları dikkatle incelemek gerekmektedir. 112 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Bebeklik, Çocukluk ve Adolesan Dönemleri: Bebeklik ve çocukluk dönemlerinde görülen en önemli beslenme sorunları: Düşük doğum ağırlığı Anne sütü ile beslenmede yetersizlikler Protein-enerji malnütrisyonu Demir eksikliği anemisi Vitamin ve mineral yetmezlikleri (Vitamin A, Vitamin D, kalsiyum vb.). Anne sütü doğduğu andan itibaren bebek için ilk ve en temel gıdadır. Bebeğin yaşamındaki ilk 6 aydaki tüm besin gereksinimlerini içermektedir. Ayrıca anne sütü temizdir, her zaman aynı ısıdadır ve emzirme anne ile çocuk arasında yakın bir bağ oluşmasını sağlamaktadır. Bunlara ek olarak, bebeklerin hastalıklara karşı dirençli olmasını sağlamakta ve beslenme bozukluklarının sıklığını ve gıda kaynaklı enfeksiyonları azaltmaktadır. Doğan bütün bebeklerin doğdukları andan itibaren ilk 6 ay anne sütü ile beslenmesi gerekmektedir. Cinsiyete Göre Bebeklerin Anne Sütü ile Beslenme Durumu (Türkiye, 2003) (%) Bir süre emzirilenler Emzirilmeye başlayanlar Doğumdan sonraki ilk bir saat içinde Doğumdan sonraki ilk bir gün içinde Anne sütünden önce başka gıda alanlar Erkek 96,4 53,7 88,2 40,3 Kız 97,3 54,2 84,0 38,4 Kaynak: TNSA, 2003. 113 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Cinsiyete Göre Bebeklerin Emzirme Süreleri ve Emzirilen Altı Aylıktan Küçük Çocuklara İlişkin Özellikler (Türkiye, 2003) Bebeklerin emzirme süresi (ay) Emzirilen 6 aylıktan küçük çocuklar Emzirilen Sadece anne sütü Anne sütü, su ve su içerikli sıvılar Son 24 saatte 6 ve daha fazla kez emzirilen (%) Ortalama gündüz emzirme sayısı Ortalama gece emzirme sayısı Erkek 14,1 0,7 3,4 92,5 6,2 5,1 Kız 14,0 0,6 2,9 88,5 6,0 4,7 Kaynak: TNSA, 2003. Tabloda da görüldüğü gibi kız bebeklerin erkek bebeklere göre “son 24 saatte” 6 kez ve daha sık emzirilmeleri daha düşüktür. Demir eksikliği anemisi 6-24 aylık çocuklarda görülen en önemli kansızlık nedeni olarak dikkat çekmektedir. Türkiye’de yapılan çalışmalar kız çocuklarda demir eksikliğine bağlı gelişen kansızlığın erkek çocuklara göre daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır. 114 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Protein-enerji malnütrisyonu beş yaş altı çocuklarda görülen önemli bir beslenme sorunudur. Cinsiyete Göre Protein-Enerji Malnütrisyon Durumu (Türkiye, 2003) (%) -3SD’nin altında -2SD’nin altında -3SD’nin altında -2SD’nin altında Yaşa göre ağırlık (Düşük Kiloluluk) -3SD’nin altında Erkek 2,9 10,9 0,4 1 0,6 3,2 Kız 4,5 13,6 0,1 0,4 0,7 4,7 Yaşa göre boy (Bodurluk) Boya göre ağırlık (Zayıflık) -2SD’nin altında Kaynak: Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması, 2003. Ergenlik döneminde beslenme alışkanlıkları değişiklik gösterebilir. Özellikle ayak üstü beslenme alışkanlıklarında artma, kişilerin bedenleri ile ilgili algılamalarında değişiklikler görülür. Ayak üstü beslenme alışkanlıklarında değişiklik dengesiz beslenme sonucu ortaya çıkan şişmanlık ile sonlanırken bireylerin bedenleri ile ilgili algılama sorunları yeme bozukluklarına neden olur. Yeme bozuklukları geçmiş yıllarla kıyaslandığında daha fazla görülmektedir. En sık görülen yeme bozuklukları anoreksiya nervosa ve bulimia nervosa olarak dikkat çekmektedir. Bu iki durum da kızlarda erkeklere göre daha fazla görülmektedir. Yeme bozuklukları konusunda yapılan çalışmalar toplumda görülme sıklığının %2-10 arasında değiştiğini ortaya koymaktadır (Kara B. ve ark, 2006; Aslan D, 2007). Ergenlik döneminde kız ve erkeklerin besinlere olan gereksinimleri birbirinden farklıdır. Bu fark aşağıdaki tabloda sunulmaktadır. 115 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Adolesan Dönemde Kız ve Erkekler İçin Günlük Önerilen Besin Miktarları (RDA) Besin Kız Erkek 11-14 yaş 15-18 yaş 11-14 yaş 15-18 yaş 2200 2200 2500 3000 Protein (g) 46 44 45 59 Demir (mg) 15 15 12 12 1200 1200 1200 1200 800 1000 800 1000 Vitamin D (µg) 10 10 10 10 Vitamin C (mg) 50 60 50 60 Folik asit (mcg) 150 180 150 200 Enerji (kcal) Kalsiyum (mg) Vitamin A (µg RE) Kaynak: Adolescent Nutrition: A View of the Situation in Selected South Asian Countries, 2006. Üreme Çağı: Bu dönemde kadınların en fazla karşılaştıkları beslenme sorunları demir eksikliği anemisi, şişmanlık olarak öne çıkmaktadır. Şişmanlık kendi başına bir sağlık sorunu olduğu gibi aynı zamanda pek çok süregen hastalığın altında yatan en önemli nedenler arasında yer almaktadır. Türkiye’de 15-49 yaş grubu evli kadınların önemli bir kısmı fazla kilolu ya da şişmandır. Bu değerlendirmelerin yapılması için kullanılan en pratik değerlendirme Beden Kitle İndeksi (BKİ) hesaplamasıdır. BKİ = vücut ağırlığı(kg) boy uzunluğu2(m2) Türkiye’de 15-49 Yaş Evli Kadınların BKİ Değerlendirmesi BKİ değeri (kg/m2) <18,5 18,5-24,9 25-29,9 ≥30 Kaynak: TNSA, 2003. 116 Değerlendirme Türkiye, 2003 (%) zayıf 1,8 normal kilolu 41,2 fazla kilolu 34,2 şişman 22,7 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Üreme Çağı Sonrası ve Yaşlılık Dönemi Üreme çağı sonrası 49 yaş sonrası olarak kabul edilmektedir. Yaşlılık ise DSÖ tarafından 65 yaş ve üzeri olarak kabul edilmektedir. Bu dönemlerde kadınlar şişmanlık, şeker hastalığı, kalp ve damar hastalıkları, kanser, osteoporoz ve yeme bozuklukları gibi sağlık sorunları yaşamaktadırlar. Kadınların Beslenme Sorunlarının Çözümüne Yönelik GENEL Öneriler Kısa Dönem a. Altta yatan faktörlerin belirlenmesi b.Uluslararası yaklaşımların ulusal uyarlamalarının yapılması c.Sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi d.Beslenme sorununu yaratan koşulların ortadan kaldırılması için çalışmalar yapılması a. Sorunların anında saptanması b.Çözümlerin üretilmesi, hedef kitlelerin belirlenmesi c.Uygulamalardaki zorlukların ortadan kaldırılması için çalışmaların yapılması (yasa, vb) Orta Dönem Uzun Dönem a. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması b.Kadının statüsünün yükseltilmesi Sonuç olarak; beslenme sorunlarının önemli ve önlenebilir sağlık sorunları olduğunun bilinmesi ve vurgulanması gerekir. Bu sorunların saptanması ve gerekli müdahale programlarının geliştirilebilmesi için altta yatan faktörlerin ve özellikle de kadınlar açısından daha riskli durumları yaratan düşük statü, toplumsal cinsiyet etkilerinin değerlendirilmesi ve çözümlerin bu bakış açısıyla üretilebilmesi önem taşımaktadır. 117 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Kaynaklar 1) Adolescent Nutrition: A View of the Situation in Selected South Asian Countries. WHO, SEA-NUT-163. March 2006; 16. 2) Aslan D. Bir Sağlık Sorunu Olarak Kadın ve Beslenme. Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Kitabında, ed. A. Akın, Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi-Hacettepe Üniversitesi Yayınları,2003; 141-151. 3) Aslan D. Kadın Sağlığı ve Beslenme Sorunları. STED 2007; 16 (6): VIII-XI. 4) Allen L, Gillespie S. What Works? A review of the Efficacy and Effectiveness of Nutrition Interventions. United Nations Administrative Committee on Coordination Sub-Committee on Nutrition, Asian Development Bank, September 2001, ACC/SCN Nutrition Policy Paper No.19. 5) Kara B, Cal S, Aydoğan A, Sarper N. The prevalence of anemia in adolescents: a study from Turkey. J Pediatr Hematol Oncol 2006; 28(5): 316-21. 6) West KP, Caballero B, Black RE. Nutririon. In: Merson MH, Black RE, Mills AJ (Eds). International Public Health. Jones and Barlett Publishers, Massachusetts, 2005; 07-291. 118 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER BÖLÜM 4 Ulusal ve Uluslararası Düzeyde Kadın Haklarını ve Kadın Sağlığını İyileştirmeye Yönelik Çalışmalar 119 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER Uluslararası Düzeyde “Kadın Konularında” YapılaN ve Düzenlenen Toplantılar Kronolojik Sırayla 1935: 12. Milletlerarası Kadın Konferansı (Atatürk’ün liderliğinde, İstanbul/Beylerbeyi Sarayı) düzenlendi. 1945: Birleşmiş Milletler (BM) Beratı; kadın-erkek eşitliğinin ilkelerini belirleyen ilk uluslararası BM belgesi kabul edildi. 1946: Kadınların politik, ekonomik ve sosyal haklarını iyileştirmek amacı ile BM Kadının Statüsü Komisyonu kuruldu. 1948: Uluslararası İnsan Hakları Beyannamesi kabul edildi. 1949: “İnsan Ticareti ve Paralı Seks veya Benzer İşletmeciliğin Engellenmesi Sözleşmesi” BM Genel Kurulu’nda kabul edildi. 1951: Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından “Benzer İşlerde Çalışan Kadın ve Erkeğe Eşit Ücret Ödenmesi Sözleşmesi” kabul edildi. 1952: “Kadının Siyasal Hakları Sözleşmesi” BM Genel Kurulu’nda kabul edildi. 1957: “Kadının Milliyeti Sözleşmesi” kabul edildi; böylece kadına, eşinden bağımsız olarak kendi isteği ile milliyetine karar verme hakkı tanındı. 1960: Meslek ve iş konusundaki eşitsizliklerle ilgili ILO sözleşmesi kabul edildi. 1962: “Evlilikte Onay, Evlilikte Minimum Yaş ve Evliliğin Kayda Geçmesi Sözleşmesi” BM tarafından kabul edildi. 1967: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Deklarasyonu BM tarafından kabul edildi. 1972: BM Genel Kurulu, 1975 yılını; Uluslararası Kadın Yılı (UAKY) olarak deklare etti ve bu yılı kadın konularına odaklanmaya ayırdı. 1974: BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi, 1975-UAKY’de Mexico City’de “Dünya Kadın Konferansı” yapılması kararını aldı. 121 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 1975-1985: Uluslararası Kadın On Yılı olarak pek çok ülke kadın konularına odaklandı. 1976: BM Genel Kurulu tarafından, BM-kadın on yılı için gönüllü fon (UNIFEM) ve kadınların ilerlemesi için BM Uluslararası Eğitim ve Araştırma Enstitüsü (INSTRAW) kuruldu. 1979: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) BM Genel Kurulu’nda kabul edildi. 1979: Avrupa Konseyi, kadın erkek eşitliğinden sorumlu ilk Komitesini kurdu. 1980: Kadın on yılında kadınlarla ilgili ilerlemelerin ara değerlendirmelerinin yapılması için; II. Dünya Kadın Konferansı, Kopenhag’da BM tarafından düzenlendi. 1981: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi yürürlüğe girdi. 1985: III. Dünya Kadın Konferansı, BM tarafından Nairobi’de toplandı ve “2000 yılı için, kadının ilerlemesinde ileriye dönük stratejileri (FLS) kabul etti. 1986: “Kalkınmada Kadının Rolü” İlk Dünya Araştırma sonuçları yayımlandı. 1986: Strazburg’da Avrupa Konseyi Kadın Erkek Eşitliğinden Sorumlu 1. Bakanlar Konferansı toplandı. 1988: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kadın Erkek Eşitliği Deklarasyonu’nu yayımlayarak, kadın erkek eşitliğinin insan haklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu ve cinsiyet temelli ayrımcılığın insan hakları ve temel özgürlüklerin kazanılmasının önünde bir engel olduğunu vurguladı ve kadın erkek eşitliği meselesi, ekonomik ve sosyal konular kapsamından çıkarılarak insan hakları konularına dahil edildi. 1988: Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi bünyesinde “Kadın Erkek Fırsat Eşit liği Komitesi” kuruldu. 1989: Viyana’da Avrupa Konseyi Kadın Erkek Eşitliğinden Sorumlu 2. Bakanlar Konferansı toplandı. 1990: BM’de Dünya Çocukları Zirvesi toplanarak “Çocukların yaşatılması, korunması ve geliştirilmesi Dünya Deklarasyonu” yapıldı. Uluslararası Çocuk Sözleşmesi kabul edildi. 122 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 1991: BM tarafından, kadınlarla ilgili toplanan bilgiler değerlendirilerek; istatistikleri ve trendleri içeren “Dünya Kadınları” dokümanı basıldı. 1992: BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda, çevrenin korunması yönünden kadının kilit rolü vurgulandı. 1992: Avrupa Konseyi’nin kadın erkek eşitliğinden sorumlu en öncelikli Komitesi olan Kadın Erkek Eşitliği Yönetim Komitesi (CDEG) Avrupa Konseyi İnsan Hakları Müdürlüğüne bağlı olarak kuruldu ve çalışmalarına başladı. 1993: Roma’da Avrupa Konseyi Kadın Erkek Eşitliğinden Sorumlu 3. Bakanlar Konferansı kadına yönelik şiddetle mücadele teması ile toplandı. 1993: BM tarafından; İnsan Hakları Dünya Konferansı Viyana’da toplanarak; kadına karşı şiddet ve kadının diğer insan hakları konularını, BM’nin genel insan hakları gündem ve çalışmaları içerisine entegre etti. 1993: “Kadınlara Karşı Şiddetin Eliminasyonu Deklarasyonu” BM Genel Kurulu tarafından kabul edildi. 1994: BM tarafından Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı, Kahire’de toplanarak ilk kez “Kadının güçlenmesinin kalkınmanın ayrılmaz bir parçası olduğuna” işaret etti ve gelecek 20 yılın hedef, strateji ve aksiyonlarını saptadı. İlk kez üreme sağlığı tanımlandı ve her iki cinsiyet için yaşam boyu yaklaşımı vurgulandı. 1995: Sosyal Kalkınma Dünya Zirvesi Gündemi, kadınla ilgili bütün konulara yer verdi. 1995: BM tarafından IV. Dünya Kadın Konferansı, Pekin’de, “Eşitlik, Kalkınma ve Barış İçin Eylem” sloganı ile bir taahhütler konferansı olarak düzenlendi ve tespit edilen 12 kritik sorunla ilgili alanlarda 2000 yılına dek yapılması gerekenler belirlendi (12 Kritik Sorun Alanı: Kadın ve yoksulluk, Kadın ve eğitim, Kadın ve Sağlık, Kadın ve Şiddet, Kadın ve Silahlı Çatışmalar, Kadın ve ekonomi, Karar alma mekanizmalarında kadın, Ulusal mekanizmalarda kadın, Ulusal mekanizmalar, Kadının insan hakları, Kadın ve çevre, Kız çocukları.). 1996: İstanbul’da düzenlenen BM Dünya Yerleşimleri Konferansı, “Habitat-2” kadınlar için önemli kazanımlara neden oldu. 123 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 1997: 3-14 Kasım 1997 tarihleri arasında İstanbul’da Avrupa Konseyi Kadın Erkek Eşitliğinden Sorumlu 4. Bakanlar Konferansı düzenlendi. Konferansın ana teması “Demokrasi ve Kadın Erkek Eşitliği” olmuştur. Konferans sonunda kabul edilen İstanbul Deklarasyonunda, eşitlik konusunda atılması gereken adımlar ve çeşitli öneriler yer aldı. 1999: BM, 1994 yılında Kahire’de yapılan, Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı’nda alınan kararların ülkelerde ne ölçüde uygulanabildiğinin değerlendirilmesi toplantısını gerçekleştirdi (Hollanda) ve değerlendirmeleri paralelinde yeni hedef ve stratejiler benimsendi. 2000: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, tarihinde ilk kez bir oturumun tamamını kadın konusuna ayırarak, “Kadın, Barış ve Güvenlik” temalı toplantı ile kadınların çatışma ve çatışma sonrası süreçlerdeki deneyimleri ve barışa katkıları konularını tartışmak üzere 24-25 Ekim 2000 tarihlerinde toplandı. 2000: BM Genel Kurulu, 1995 yılında Pekin’de yapılan, IV. Dünya Kadın Konferansı’ndan sonra meydana gelen gelişmeleri değerlendirmek ve yeni eylem ve girişimleri belirlemek amacıyla New York’ta “Kadın 2000: 21. Yüzyıl İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış” konulu bir özel oturum gerçekleştirdi. Özel oturum sonucunda “Siyasi Deklarasyon ve Sonuç Belgesi” kabul edildi. Hükümetler, siyasi deklarasyon ile; 1976-1985 yıllarının bir özeti niteliğinde olan Nairobi İleriye Dönük Stratejileri ile 1995 Pekin Deklarasyonu ve Pekin Eylem Planı’na konulan hedefler ve bu hedeflere bağlılıklarını, ayrıca Pekin Eylem Platformu’nda yer alan 12 kritik alanda verdikleri taahhütlerini teyit etmişlerdir. Yeni Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Bildirgesi (BM, 2000) Sonuç Hedefleri 1. Mutlak yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması 2. Herkes için evrensel temel eğitim hedefine ulaşılması 3. Toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik ederek kadının durumunun güçlendirilmesi 4. Çocuk ölümlerinin azaltılması 5. Anne sağlığının iyileştirilmesi 6. HIV-AIDS, sıtma ve diğer salgın hastalıklarla mücadele edilmesi 7. Çevre ve doğal kaynakların sürdürülebilirliğinin sağlanması 8. Kalkınma için küresel işbirliğinin geliştirilmesi 124 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER • 2002: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, kadınların şiddete karşı korunması konulu 5 numaralı tavsiye kararını kabul etti. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki en önemli girişimlerden biri olan bu Tavsiye kararı, şiddetin önlenmesi ve kurbanların korunması için küresel bir strateji oluşturan ilk uluslararası dokümandır ve cinsiyet temelli tüm şiddet biçimlerine yönelik bir strateji getirdi. • 2003: Türkiye, Birleşmiş Milletler Antlaşmalarından ‘İkiz Sözleşmeler’ diye bilinen sözleşmeleri 4 Haziran 2003 tarihinde kabul etti. • 2003: Üsküp’te Avrupa Konseyi Kadın Erkek Eşitliğinden Sorumlu 5. Bakanlar Konferansı, çatışmaların önlenmesi, çözümü ve barışın inşasında kadının rolü temaları ile toplandı. • 2006: Stockholm’de Avrupa Konseyi Kadın Erkek Eşitliğinden Sorumlu 6. Bakanlar Konferansı toplandı. • 2006: Avrupa Konseyi üyeleri, Konsey’in diğer organları ve STK’ların katılımıyla 2006 yılında başlatılan ve 2008 yılına dek sürecek olan “Aile İçi Şiddet Dahil Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kampanyası” başlatıldı. Kampanya, duyarlılık yaratmayı, hükümetlerin siyasi irade göstermesini ve gerekli kaynakları ayırmalarını, uygulamaları takip ederek veri toplamasını hedeflemektedir. • 2006: Avrupa Birliği bünyesinde, “ Avrupa Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü” kuruldu. Enstitü Ocak 2008 itibariyle işlerlik kazanmıştır. • 2006: 28-29 Ocak 2006 tarihleri arasında İstanbul’da “Medeniyetler İttifakında Kadın” başlıklı uluslararası kongre gerçekleştirildi. • 2006: 14-15 Kasım 2006 tarihlerinde İstanbul’da Avrupa-Akdeniz (Euromed) Süreci çerçevesinde “Kadının Toplumdaki Yerinin Güçlendirilmesi” konulu I. Bakanlar Konferansı toplandı. • 2006: 20-21 Kasım 2006 tarihlerinde İstanbul’da “İslam Konferansı Örgütü’ne Üye Ülkelerin Kalkınmasında Kadının Rolü” 1. Bakanlar Konferansı düzenlenmiştir. • 2007: Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi “Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komitesi” Başkanlığına Türk Milletvekili Gülsün BİLGEHAN seçildi. Türkiye, bu bölümde yer alan kadınla ilgili uluslararası sözleşmeleri imzalayarak uygulanacağına dair taahhütte bulunmuştur. 125 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER TÜRKİYE’DE KADINLAR VE EĞİTİMDE YAPILANLAR Türkiye’de kadın sağlığının iyileşmesine etkisi olan girişimler uzun yıllardan beri devam etmektedir. Ancak; kadın konusunda en önemli adımlar, Milli Mücadele ve Cumhuriyet döneminde, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlatılmış ve sürdürülmüştür. Kronolojik olarak: 1827: Tıphane-i Amire açıldı. 1843: Tıbbiye bünyesinde ebelik eğitimi başladı. 1845: Padişah fermanı ile kız ve erkek çocuklar için ilköğretim zorunlu hale getirildi. 1858: Kız ortaokulu (Rüştiye) açıldı. 1864: Kız teknik eğitim okulu açıldı. 1869: Kız sanayi mektebi açıldı. 1870: Kız Öğretmen Okulu (Dar-ül Muallimat) açıldı. 1876: İlk anayasa ile kız ve erkek çocuklar için ilköğretim zorunlu hale getirildi. 1880: Kızlar için ilk ortaöğretim hazırlık okulları (İdadi) açıldı. 1913: Kız lisesi (Sultani) açıldı. 1915: Kadınlar için ilk üniversite (İnas Darülfünunu) açıldı. 1922: Yedi kız öğrenci, tıp fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı. 1923: Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmelerini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı. 1924: Eğitim ve Öğretim birliğini sağlayan (Tevhid-i Tedrisat) kanunu çıkarıldı. 1932: Kadınlar için akşam kız sanat okulları açıldı. 1938: Kadınlar için el sanatları ve biçki dikiş kursları açıldı. 1945: Olgunlaşma enstitüleri açıldı. 126 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 1989: Üniversitelerde kadın sorunları ve araştırmaları merkezleri açıldı. İstanbul Üniversitesi bünyesinde kadın çalışmaları alanında yüksek lisans programı başladı. 1996: Kadın çalışmaları alanında ilk yüksek lisans diploması verildi. 1997: Zorunlu temel eğitimi 5 yıldan 8 yıla çıkaran 4306 sayılı Kanun yürürlüğe girdi. 2000: Özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği ile maddi yetersizliği nedeniyle öğrenimlerine devam edemeyen kız çocuklarına eğitimde fırsat eşitliği sağlanması ve kız çocuklarının meslek sahibi, ufku açık “birey”ler haline gelmelerini amaçlayan “Kardelenler-Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları” isimli Proje başlatıldı. 2000: Toplumsal cinsiyet yaklaşımını ana plan ve programlara yerleştirmek için resmi, özel ve sivil toplum kuruluşları çalışanlarına yönelik olarak kullanılması planlanan ve modüler bir eğitim materyali olan Toplumsal Cinsiyet Eğitim paketi hazırlandı ve pilot uygulamaları yapıldı. 2003: “Haydi Kızlar Okula Kampanyası”, kız çocuklarının okullulaşma oranının en az olduğu 10 ilde başlatıldı. 2004: 23 yeni il Haydi Kızlar Okula Kampanyası kapsamına dahil edildi. 2005: Haydi Kızlar Okula Kampanyası kapsamına dahil edilen il sayısı 53’e yükseldi. 2006: Haydi Kızlar Okula Kampanyası, tüm Türkiye geneline yaygınlaştırıldı. 127 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER “Kadınlık meselesinde dış görünüş ve kıyafet ikinci derecededir. Asil mücadele alanı, kadınlarımız için görünüş ve kıyafette başarıdan daha çok, asıl başarılı olunması gereken alan ışıkla, kültürle, gerçek faziletle süslenmek ve donanmaktır. Ben saygıdeğer hanımlarımızın Avrupa kadınlarından daha aşağıda kalmayacak, tersine pek çok yönlerde onların üstüne çıkacak ışık ve kültürle donanacaklarına kesinlikle kuşku duymayan ve buna kesinlikle emin olanlardanım.” 128 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER TÜRKİYE’DE KADINLAR VE EKONOMİDE YAPILANLAR Kronolojik olarak: 1897: Kadınlar ücretli işçi olarak çalışmaya başladı. 1913: Kadınlar devlet memuru olarak çalışmaya başladı. 1914: Kadınlar tüccarlık ve esnaflığa başladı. 1915: Kadın işçiler için sosyal haklar açısından ilk düzenleme yapıldı. 1930: Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenlemeler Umumi Hıfzıssıha Kanunu ile yapıldı. 1945: Analık sigortası (doğum yardımı) 4772 Sayılı Yasa ile düzenlendi. 1949: Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 Sayılı Yasa ile sağlandı. 1971: Kadınların yeraltında, ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması yasaklandı. 1990: Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan yasa maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. 1993: Girişimciliğe özendirmek amacıyla kadına özel düşük faizli kredi uygulaması başlatıldı. 1994: Dünya Bankası ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında imzalanan İkraz Anlaşması gereğince başlayan İstihdam ve Eğitim Projesi’nin alt bileşenlerinden Kadın İstihdamının Geliştirilmesi Projesi (KİG) Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nce yürütülmeye başlandı. Proje kapsamında on altı araştırma projesi gerçekleştirildi, on üç tanesi kitap haline getirildi. • 1995: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nce Dünya Bankası Japon Hibe Fonundan 1993 yılında elde edilen finansman ile ülkemizde kadın girişimcilere sağlanan finans ve finans dışı hizmetlerin neler olduğunu ve kadın girişimcilerin bu hizmetlere ulaşımlarını araştırmak üzere “Küçük Girişimcilik Projesi gerçekleştirildi. Proje çıktıları bir kitap haline getirildi. • 2001: Ege Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından “Girişimci Kadını Destekleme Projesi” gerçekleştirildi. 129 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER • 2002: Yeni Medeni Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte, eşlerin iş ve meslek seçiminde birbirlerinden izin almak zorunda olmadıkları hükme bağlandı. • 2003: İşçi işveren ilişkisinde cinsiyet dahil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılamayacağı, iş sözleşmesinin yapılmasında, uygulanmasında ve sona erdirilmesinde cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapılamayacağı, cinsiyet nedeniyle eşit değerde iş için daha düşük ücret verilemeyeceği, cinsiyet, medeni hal ve aile yükümlülükleri, hamilelik ve doğumun iş aktinin feshi için geçerli sebep oluşturamayacağı gibi ihükümleri içeren yeni İş Kanunu yürürlüğe girdi. • 2003: Türkiye’de kadın istihdamının geliştirilmesine yönelik olarak “Aktif İşgücü Programları Projesi” başlatıldı. Proje, Ekim 2003-Mart 2006 arasında uygulandı. • 2004: “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” yürürlüğe girdi. • 2004: “Kadın İşçilerin Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik” yürürlüğe girdi. • 2004: Personel alımlarında cinsiyet ayrımcılığı yapılmamasına ilişkin “Personel Temininde Eşitlik İlkesine Uygun Hareket Edilmesi” konulu Başbakanlık Genelgesi yürürlüğe girdi. • 2005: 1 Haziran 2005’te yürürlüğe giren yeni TCK ile, işyerinde cinsel taciz kavramı düzenlendi ve sadece üst yönetici değil çalışanlar arasında da cinsel taciz suçuna yaptırım getirildi. • 2006: İşe yerleştirmede cinsiyet ayrımını ortadan kaldırmaya yönelik olarak 2006 yılında İŞ-KUR tarafından yayımlanan Tebliğ ile, Kamuya işe yerleştirme ile ilgili taleplerde cinsiyet ayrımı kaldırıldı. • 2006: Genç Kız ve Kadınların Mesleki Eğitimi ve İstihdamı Projesi kapsamında çeşitli illerde açılan kurslara kadınların katılımı sağlandı. • 2006: İŞ-KUR İl Müdürlüklerine iletilen bir talimat ile, özel sektör işyerlerinin, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça iş ilişkisinde cinsiyete dayalı ayrım yapamayacakları konusunda işverenlerin bilinçlendirilmesi istendi. • 2007: Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişikle kadınların hane içinde ürettikleri ürünlerin satılmasından elde edilen gelirler vergiden muaf tutuldu. 130 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER • 2007: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından “Kadın Girişimciler Kurulu” kuruldu. Hazır Giyim Sektörüne İşgücü Yetiştirme Projesi, Kadın Girişimciler Programı, Kadınların İş Hayatındaki Yeri ve Karar Verme Projeleri ile kadın girişimciliği desteklendi. ! ! Dünyada hiçbir milletin kadını “Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret sarfettim” diyemez. (1923, Konya) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C.II, Ankara, 1997, s. 152) 131 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER TÜRKİYE’DE KADINLAR VE SAĞLIK KONULARINDA YAPILANLAR Kronolojik olarak: 1920: T.C. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı kuruldu. 1926: Kasti çocuk düşürme ve düşürtme eylemleri suç olarak düzenlendi. 1930: Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme; Umumi Hıfzıssıha Kanunu ile yapıldı. 1937: Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması, 1935 tarihli 45 sayılı ILO Sözleşmesi ile yasaklandı. 1952: Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bünyesinde Ana Çocuk Sağlığı Müdürlüğü kuruldu ve ana çocuk sağlığı hizmetleri AÇS merkezleri modeli ile verilmeye başlandı. 1961: Kadın ve çocuk sağlığının iyileştirilmesinde son derece önemli olan “224 sayılı- Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesine Dair Kanun” kabul edildi. 1965: Nüfus Planlaması hakkında 557 sayılı Yasa çıkarıldı. Bu yasa ile; geriye dönüşümlü aile planlaması yöntemleri serbest bırakıldı ve ancak tıbbi zaruret halinde kürtaj hakkı tanındı. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bünyesinde Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü kuruldu. 1982: Ana Çocuk Sağlığı Müdürlüğü ve Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü birleştirilerek “Sağlık Bakanlığı- Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü” adı altında işlev görmeye başladı. 1983: Aile Planlaması (AP) hakkında 2827 Sayılı Yasa kabul edilerek: Türkiye’de AP hizmetlerinin yaygınlaştırılması amacı ile sertifikalandırılmış ebe hemşirelerin etkili yöntem uygulama yetkileri arttırıldı. 10 haftaya kadar olan gebeliklerde kürtaj hakkı tanındı. Sertifikalandırılmış genel pratisyenlere gebeliği sonlandırma yetkisi verildi. Kadın ve erkekte cerrahi AP yöntemleri serbest bırakıldı. 132 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 1985: Türkiye, “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi”ni (CEDAW) imzaladı (1986’da TBMM tarafından onaylandı). 1990: Türkiye “Çocuk Hakları Sözleşmesi”ni imzaladı (1994’de TBMM tarafından onaylandı). 1994: Türkiye, Kahire-Nüfus ve Kalkınma Konferansı’na (ICPD) resmi düzeyde katılarak bütün kararları kabul ederek imzaladı. 1995: Türkiye, Pekin-IV. Dünya Kadın Konferansı’na resmi düzeyde katılarak bütün kararları çekincesiz olarak imzaladı. 1996: ICPD paralelinde hazırlanmış olan “ Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması - Ulusal Stratejik Eylem Planı” uygulamaya konuldu. 2003: 1963 yılından beri her 5 yılda bir tekrarlanan “Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA)” yapıldı. 2003: 55 milyon avro bütçeli “Türkiye Üreme Sağlığı Programı” başlatıldı. Program, 2003-2007 yılları arasında uygulandı. 2005: “Sağlık Sektörü İçin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Ulusal Stratejik Eylem Planı” güncellenerek, 2005-2015 yıllarını kapsayacak biçimde uygulamaya kondu. 133 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?” Mustafa Kemal Atatürk 134 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARI ALANINDAKİ YASAL GELİŞMELER Kronolojik olarak: 1567: Kadınlar taşınmaz mallar üzerinde miras hakkına sahip oldular. 1839: Bir ferman (Gülhane Hatt-ı Hümayunu) ile kanun önünde eşitlik ilkesi kabul edildi. 1856: Köle ve cariye alınıp satılması yasaklandı. 1858: Kadınların taşınmaz mallar üzerindeki miras hakkı erkeklerinkiyle eşitlendi. 1876: İlk anayasa (Kanun-i Esasi) kabul edilerek temel haklar düzenlendi, kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi. 1911: Zina suçunun cezası kadın ve erkek için eşitlendi. 1917: Osmanlı Medeni Kanunu’nun uygulanması için çıkarılan Aile Hukuku Kararnamesi ile; Evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, Evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması, Zorla evlendirmenin geçersiz sayılması hususları düzenlendi. 1923: Cumhuriyet ilan edildi. 1926: Türk Medeni Kanunu’nun kabulü ile tek eşlilik zorunlu hale getirildi, kadınlar boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf yetkisine sahip oldular. 1934: Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1935: Atatürk’ün desteği ile; 12. Uluslararası Kadınlar Kongresi İstanbul’da yapıldı. 1938: Reşit olmayanlar için evlilik yaşı ailenin izni alınmak kaydıyla; erkeklerde 17, kadınlarda 15 olarak düzenlendi. 135 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 1990: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM) kuruldu. 1990: Türkiye, “Çocuk Hakları Sözleşmesi”ni imzaladı. 1990: Tecavüz mağdurunun hayat kadını olması halinde cezanın indirilmesini öngören kanun hükmü, TBMM tarafından yürürlükten kaldırıldı. 1996: Erkeğin zinası suç olmaktan çıkarıldı. 1997: Kadınlar, kocalarının soyadı ile birlikte kendi soyadlarını da kullanma hakkını elde ettiler. • 1997: İçişleri Bakanlığı nüfus cüzdanlarında medeni hal kısmında “evli/ bekar/ dul/ boşanmış” gibi ifadelerin yerine sadece “evli” veya “bekar” ifadelerinin kullanılmasını düzenleyen bir genelge yayımladı. 1998: Kadının zinası suç olmaktan çıkarıldı. 1998: Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınması düzenleyen 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlüğe girdi. 1998: Gelir vergisinde aile reisinin beyanname vermesi esasının kaldırılması ile kadınlar kocalarında ayrı olarak beyanname verme hakkına kavuştu. • 1998: “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na Bağlı Kadın Konukevleri Yönetmeliği” yürürlüğe girdi. • 1998: Adalet Bakanlığı, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve kadın kuruluşlarının oluşturduğu gündem sonucunda bekaret kontrolünün, ancak takibi şikayete bağlı suçlarda, mağdurun rızası alınarak, ırza geçme gibi re’sen takip edilen suçlarda ancak hakim kararı ile; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise Cumhuriyet savcısının yazılı izni ile yapılabileceğini düzenleyen bir Genelge yayımladı. • 1998: İçişleri Bakanlığı’nca nüfus cüzdanlarında yapılan düzenlemeye paralel olarak Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü’nce verilen dul ve yetim tanıtım kartlarındaki “Emekliye Yakınlığı” bölümünde yer alan “dul kadın vb.” ifadelerin yerine sadece “eşi, kızı, oğlu, annesi, babası” gibi ifadelerin kullanılması sağlandı. • 1998: Yasalara aykırı olarak yapılan bekaret kontrollerinin önlenmesi amacıyla Valiliklerin dikkatine sunulmak üzere hangi hallerde bekaret kontrolünün yapılacağını içeren Genelge İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlandı. 136 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER • 2001: Anayasa’da yapılan değişiklik ile Türk anadan ya da Türk babadan doğan çocuğun Türk olması hükmü getirilerek, bu konuda var olan eşitsizlik ortadan kaldırıldı. • 2001: “Özel Hukuk Tüzel Kişileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca Açılan Kadın Konukevleri Yönetmeliği” yürürlüğe girdi. 2002: Yeni Medeni Kanun kabul edildi. 2002: “Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Ödül ve Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yeniden düzenlenerek yayımlandı. Eğitim kurumlarında bekâret denetimi uygulamasına gerekçe olarak kullanılan söz konusu Tüzüğün, “iffetsizlik”ten söz eden bölümü metinden çıkarılarak toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ortadan kaldırıldı. 2003: Birleşmiş Milletler Sözleşmelerinden Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (İkiz Sözleşmeler) TBMM tarafından onaylandı. 2003: Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun yürürlüğe girdi. 2003: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin taraf ülkelerce uygulanmasının denetlenmesi konusunda, BM Ayrımcılık Sözleşmesi Komitesine; Sözleşmenin tanıdığı hakların ihlali durumunda bireylerce veya gruplarca veya onların rızası ile onlar adına yapılan şikayetleri kabul etme ve inceleme yetkisini tanıyan “İhtiyari Protokol” yürürlüğe girdi. 2003: Türk Vatandaşlığı Kanununda kadın-erkek eşitliği bakış açısı ile değişiklik yapıldı. 2003: İşveren işçi ilişkisinde cinsiyet dahil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılmayacağı, iş sözleşmesinin yapılmasında, uygulanmasında ve sona erdirilmesinde cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapılamayacağı, cinsiyet nedeniyle eşit değerde iş için daha düşük ücret verilemeyeceği, cinsiyet, medeni hal ve aile yükümlülükleri, hamilelik ve doğumun iş akdinin feshi için geçerli sebep oluşturamayacağı gibi hükümleri içeren İş Kanunu yürürlüğe girdi. 2004: Eşitlik ilkesini düzenleyen Anayasanın 10 uncu Maddesine “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” ifadesi eklendi. 137 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 2004: Anayasanın 90’ıncı maddesinde değişikliğe gidilerek, temel hak ve özgürlüklere ilişkin “Milletlerarası Antlaşmaların iç hukuk hükümleri ile çelişmesi durumunda Milletlerarası Sözleşmelerin esas alınacağı” şeklinde yeni bir düzenleme getirildi. 2004: Doğum izinlerinin artırılmasına ilişkin düzenlemeler içeren Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun yürürlüğe girdi. 2004: 5251 sayılı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. 2004: Cinsiyet eşitliği ve kadına karşı şiddet konusunda çağdaş düzenlemeler içeren Yeni Türk Ceza Kanunu kabul edildi. 2004: Personel alımlarında cinsiyet ayrımcılığı yapılmamasına ilişkin “Personel Temininde Eşitlik İlkesine Uygun Hareket Edilmesi” başlıklı Başbakanlık Genelgesi yürürlüğe girdi. 2004: “Gebe ve Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” yürürlüğe girdi. 2004: “Kadın İşçilerin Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik” yürürlüğe girdi. 2005: Yeni Türk Ceza Kanunu 1 Haziran’da yürürlüğe girdi. 2005: Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyelerin kadınlar ve çocuklar için sığınmaevi açmalarının belediyelerin görev ve sorumlulukları arasında olduğuna ilişkin düzenlemenin bulunduğu Belediye Kanunu yürürlüğe girdi. 2005: Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu çalışmalarını yürüttü ve sonuçlar rapor halinde yayımlandı (2006). 2006: “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler” konulu Başbakanlık Genelgesi yayımlandı. 138 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 2007: 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un kapsamı 5636 sayılı kanunla genişletildi. 2008: Türkiye, CEDAW’ın 9. maddesine yönelik beyanını kaldırdı. 2008: 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun uygulanmasına ilişkin Yönetmelik yürürlüğe girdi. ! ! 139 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER TÜRKİYE’DE KADINLAR VE KARAR MEKANİZMALARINA KATILIM Kronolojik olarak: 1923: Kadınların siyasal haklarını savunmak üzere “Kadınlar Halk Fırkası” adıyla bir siyasi parti kuruldu. 1924: Türk Kadınlar Birliği Derneği kuruldu. 1930: Kadınlar belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde etti. 1933: Kadınlar muhtar ve ihtiyar heyeti seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde etti (Belediyeler Yasası). 1934: Kadınlar milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde etti. 1935: Kadınların seçme ve seçilme hakkını ilk kez kullandığı seçimler yapıldı. Cumhuriyet döneminde %4,6 ile 2007 yılına kadar parlamentoda ulaşılan en yüksek kadın üye oranına ulaşıldı. 1946: Çok partili hayata geçildi. 1971: İlk kadın bakan parlamento dışından atandı. 1986: Parlamento üyesi bir kadın bakan hükümette yer aldı. 1994: İlk kadın başbakan göreve geldi. 1995: Kadınların parlamentoda temsil oranlarında ilk seçimden sonra görülen düşüşte küçük de olsa bir artış oldu. 2002: 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan Genel Seçimler sonrasında Meclise 24 kadın milletvekili girdi. Kadın vekil oranının %4,4’te kaldığı bu yasama döneminde kabinede 1 kadın Bakan yer aldı. 2004: Mart ayında yapılan Yerel Seçimlerde 18 kadın Belediye Başkanı seçildi. 2007: 2007 seçimleri hazırlık döneminde bir sivil toplum kuruluşu, “Bu Meclise Kadın Şart” sloganı ile kadınların Parlamentoda temsil oranını artırmayı amaçlayan bir Genel Seçim Kampanyası başlattı. 140 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 2007: 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan Genel Seçimler ile Parlamentoya giren kadın milletvekili sayısı %100 artarak kadın vekil oranı %9’a ulaştı. Kabine’de ise sadece bir kadın Bakan bulunmaktadır. 2007 yılı seçimlerinden sonra oluşan yeni Meclis’te Başkan Vekilliğinin ikisi de kadınlar tarafından yürütülmektedir. 141 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER TÜRKİYE’DE KADINLARIN İLERLEMESİNİ DESTEKLEYEN KURUMSAL MEKANİZMALAR Kronolojik olarak: 1920: Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı kuruldu. 1952: Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bünyesinde Ana Çocuk Sağlığı Müdürlüğü kuruldu. 1965: Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bünyesinde Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü kuruldu. 1982: Ana Çocuk Sağlığı Müdürlüğü ve Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü birleştirilerek “Sağlık Bakanlığı- Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Gnel Müdürlüğü” adı altında işlev görmeye başladı. 1985: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) imzalandı. 1986: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi TBMM tarafından onaylandı. 1987: Devlet Planlama Teşkilatı’nda Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulu kuruldu. 1989: Çalışma Bakanlığı bünyesinde “Kadın Birimi “ kuruldu. 1989: İstanbul Üniversitesi’nde Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezlerinin ilki kuruldu. 1990: Türkiye “Çocuk Hakları Sözleşmesi”ni imzaladı. 1990: Kalkınma Plan ve Programlarında kadın konusu başlı başına bir sektör haline geldi. 1990: Büyükşehir belediyelerinde “Kadın Büroları” kuruldu. 1990: 422 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kadının Statüsü ve Sorunları Başkanlığı kuruldu. 142 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 1990: 3670 sayılı Kanun ile Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM) yeniden teşkilatlandırıldı. 1991: Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’ne bağlı ilk kadın sığınmaevi kuruldu. 1992: BM desteği ve KSSGM’nin teknik işbirliği ile “Toplumsal Cinsiyet ve Kalkınma Projesi” başladı. 1993: Toplum Merkezleri Projesi başlatılarak ilk Toplum Merkezi kuruldu. 1993: Tüm işçi ve memur sendikalarında “Kadın Büroları” kuruldu. 143 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER TÜRKİYE’DE KADINLARIN İLERLEMESİNİ DESTEKLEYEN KURUMSAL MEKANİZMALAR Kronolojik olarak: 1993: DİE’de Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri Şubesi kuruldu. 1993: Sağlık Bakanlığı-AÇSAP Genel Müdürlüğü, sektörler arası işbirliği sağlamada önemli bir mekanizma olarak, 509 sayılı Nüfus Planlaması Hizmetlerini Yürütme Yönetmeliği’nde yer alan “Nüfus Planlaması Danışma Kurulu” periyodik olarak çalışmaya başladı. 1994: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nde kitap, makale, tez, seminer, konferans dokümanları ve gazete kesiklerinin derlendiği ve Ankara’nın tek kadın kütüphanesi olarak da nitelendirilebilecek bir Dokümantasyon Merkezi kuruldu. 1000 saydamdan ve web sayfasından oluşan “Kadınlara Görsel Tanıklık” adlı kadın fotoğrafları arşivi oluşturuldu. Kadınların çalışma yaşamlarına dair “Kadın Çalıştıkça” adlı bir belgesel/tanıtım filmi yaptırıldı. 1994: Türkiye, Kahire’de yapılan BM Nüfus ve Kalkınma Konferansı’na katıldı ve uygulamaların izlenme ve değerlendirilmesinde DPT görevlendirildi. 1994: Çocuk Hakları Sözleşmesi TBMM tarafından onaylandı. 1995: Türkiye, Dünya Sosyal Kalkınma Zirvesi’ne katılarak insan refahına öncelik verilmesinin altını çizen Deklarasyon ve Eylem Programı’nı imzalandı. 1995: Şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık hizmeti veren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, kadın sığınağını açtı. 1995: Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından bölgedeki kadınların durumunun iyileştirilmesi ve kalkınma sürecine entegre edilmesi amacıyla planlanan Çok Amaçlı Toplum Merkezlerinin (ÇATOM) ilki Urfa’da açıldı. 1995: Türkiye, IV. Dünya Kadın Konferansına katılarak taahhütleri çekincesiz olarak imzaladı. 144 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 1996: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nce, 4. Dünya Kadın Konferansı’nda kabul edilen eylem planı ve taahhütler çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, gönüllü kadın kuruluşları, siyasal partiler, sendikalar, meslek örgütleri ve basının katılımı sağlanarak ulusal eylem planı hazırlandı. 1996: 4. Dünya Kadın Konferansında verilen taahhütler gereğince Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda gönüllü kadın kuruluşlarının katılımıyla kadın sorunlarının yoğunlaştığı dört alanda; eğitim, sağlık, hukuk ve istihdam komisyonları oluşturuldu. 1997: Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Bünyesinde “Kırsal Kalkınmada Kadın Daire Başkanlığı” kuruldu. 1997: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda 13 il valiliği bünyesinde “Kadının Statüsü Birimleri” kuruldu. 1997: “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi Projesi” başlatıldı. 1998: TBMM’de Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin ana hedefleri çerçevesinde Türkiye’de kadının durumunu inceleyen ve sonuçlarını BM’e rapor etme yükümlülüğü olan Araştırma Komisyonu kuruldu. 1998: Ankara Barosu Kadın Hukuku Komisyonu tarafından Ankara Adliyesi içinde şiddete uğrayan kadınlara hukuki danışmanlık ve psikolojik destek hizmetleri vermek üzere Kadın Danışma Merkezi kuruldu. 1999: İstanbul Barosu Kadın Hukuku Komisyonu tarafından Kadın Hakları Uygulama Merkezi kuruldu. 1999: Barolar bünyesindeki Kadın Hakları/Hukuku Komisyonları arasında koordinasyonu sağlamak amacıyla “Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları Komisyonları Ağı (TÜBAKKOM)” kuruldu. 2000: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünce istismara uğrayan ya da uğrama riski taşıyan, desteğe gereksinimi olan kadınlara psikolojik, hukuki ve ekonomik alanda danışmanlık hizmetleri sunmak ve yararlanabilecekleri hizmet kuruluşları konusunda rehberlik hizmeti sunmak üzere “183 Alo Kadın ve Çocuk Hattı” 20 ilde faaliyete geçirildi. 145 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 2000: Yerel Gündem 21 uygulaması Proje kapsamından çıkarılarak uzun erimli bir Program’a dönüştürüldü. 2001: Üniversite Kadın Merkezlerinden 14.sü olan “Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (HÜKSAM)” kuruldu. Türkiye’de halen, üniversite kadın merkezlerinin sayısı 15’tir (2008). 2001: Kadının kentsel yaşama katılımının arttırılmasına ve yerel karar alma süreçlerinde kadınların etkin katılımını sağlamaya yönelik çalışmalar yapan Yerel Gündem 21 Kadın Meclisleri faaliyetlere başladı. 2001: Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’ne bağlı ilk Aile Danışma Merkezi kuruldu. 2002: Dışişleri Bakanlığı’nın koordinasyonunda ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, STK’lar ve uluslararası örgütlerin yer aldığı “İnsan Ticaretiyle Mücadele Ulusal Görev Gücü” oluşturuldu. 2004: 5251 Sayılı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, “Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü” olarak yeniden yapılandırıldı. 2004: 5251 sayılı Kuruluş Kanunu ile, KSGM bünyesinde kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve üniversite temsilcilerinin katılımıyla Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı’nın başkanlığında toplanan Kadının Statüsü Danışma Kurulu oluşturuldu. İlk toplantısını 2006 yılında yapan ve kadının statüsüne ilişkin sorunları incelemek, değerlendirmek, görüş oluşturmak ve önerilerde bulunmak üzere toplantılar gerçekleştiren Danışma Kurulu’nun aldığı kararların takibi KSGM tarafından yapılmaktadır. 2005: Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu çalışmalarına başladı. 2005: Türkiye İstatistik Kanunu’nun kabul edilmesi ile yeniden yapılandırılan Türkiye İstatistik Kurumu bünyesinde Sosyal İstatistikler Daire Başkanlığı bünyesinde yer alan “Nüfus ve Demografi Grubu” altında “Toplumsal Cinsiyet İstatistikleri Takımı” oluşturuldu. 2006: Komisyon çalışmaları sonucunda hazırlanan kapsamlı Raporu takiben konuya ilişkin öneriler ve bundan sorumlu kuruluşlar, “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler” konulu Başbakanlık Genelgesi yayımlandı. 146 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 2006: 1996 yılında kurulan ve çalışmaları devam eden eğitim, sağlık, hukuk, istihdam komisyonlarının yanı sıra, 2006 yılında uluslararası ilişkiler, medya, çevre ve afet komisyonları oluşturuldu, daha önce var olan istihdam komisyonu ise istihdam ve girişimcilik biçiminde yeniden düzenlendi. 2007: İlgili tüm kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve kadına yönelik şiddet konusunda çalışan sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katılımı ile “Kadınlara Yönelik Şiddet İzleme Komitesi” oluşturuldu. 2007: Türkiye–Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali İşbirliği Programı kapsamında 2007–2008 yıllarını kapsayacak olan, yürütücülüğünü Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün yaptığı “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Yaygınlaştırılması (Promoting Gender Equality)” başlıklı proje başlatıldı. 2007: Aile yaşamını korumak, desteklemek ve sorunların çözümünde yardımcı olmak amacıyla aile bireylerine yönelik koruyucu-önleyici, eğitici-geliştirici, tedavi ve rehabilite edici hizmetlerin yanı sıra rehberlik ve danışmanlık hizmetleri verilen Aile Danışma Merkezlerinin sayısı 34 ilde 39’a ulaştı. 2007: Kadının kalkınmaya katılımı çerçevesinde, hizmet verdiği bölgede yaşayan tüm yöre halkının daha iyi yaşam koşullarına ulaşma hakkını sağlamak, varolan sorunları resmi, hükümet dışı kuruluşlar ve halkın doğrudan katılımı ile çözmek, kentsel yaşam biçimine uygun tutum ve davranışlar geliştirmesini sağlamak, kadına ilişkin projeleri yaşama geçirmek amacıyla, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet veren Toplum Merkezlerinin sayısı 70’e ulaştı. 2007: Çok Amaçlı Toplum Merkezleri’nin sayısı 9 ilde 30’a ulaştı. 2007: Tüm üyeleri kadınlardan oluşan “Tarımsal Kalkınma Kooperatifi” sayısı 17’ye ulaştı. 2007: Yerel Gündem 21 (YG-21) Programı ortağı Yerel Yönetimlerin sayısı 60’ı buldu. 2007: Aralarındaki bilgi ve deneyim alışverişini güçlendirmek amacıyla, YG-21 Kadın Meclisleri tarafından oluşturulan “Yerel Gündem 21 Kadın Meclisleri Ulusal Koordinasyon Ağı”nda yer alan Kadın Meclisi sayısı 37’ye ulaştı. 2008: Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde hizmet veren kadın sığınma evlerinin sayısı 23’e, sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimler bünyesinde hizmet veren kadın sığınma evlerinin sayısı ise, 2 adedi kadın ticareti mağduru kadınlar için olmak üzere, 24’e ulaştı. 147 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER TÜRKİYE’DE KADIN SAĞLIĞI ALANINDA UYGULANMIŞ VE UYGULANMAKTA OLAN PROGRAM VE PROJELER 1994, Kahire Konferansı Eylem Programı ışığında, nüfus ve ÜS/AP konularında ülkemizde yapılan çalışmaları izlemek, teknik işbirliği çerçevesinde yürütülen projeleri koordine etmek, izlemek ve değerlendirmek amacı ile Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) koordinatörlüğünde ilgili sektörlerden oluşan bir çalışma grubu oluşturulmuştur. 1993 yılında 2827 sayılı Yasanın 1983’te ön gördüğü “Sektörler Arası Nüfus Planlama Danışma Kurulu” Sağlık Bakanlığının başkanlığında işletilmeye başlanmıştır. Bu kurulun kapsamı ve işlevi, 1994 Kahire Konferansı’ndan sonra genişletilerek “Kadın Sağlığı/Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Danışma Kurulu” şeklinde çalışmalarını sürdürmüştür. Bu Kurul, sektörlerin motivasyonu, yeni proje, program ve yaklaşımların başlatılması, konuya ilişkin uygulamaların izlenmesi ve değerlendirilmesi açısından; düzenli ve sürekli olarak yürütüldüğü takdirde, kadın sağlığı konularının savunulmasını kurumsallaştırabilecek çok önemli bir mekanizmadır. ICPD’nin ulusal ölçekte uygulamalara daha gerçekçi bir şekilde yansıması olarak; “Ulusal Stratejiler ve Aksiyon Planları” nın geliştirilmesine 1994 yılında başlanmıştır. DPT tarafından hazırlanan VII. Beş Yıllık Kalkınma Planına; “doğurganlığın düzenlenmesi, özgür ve bilinçli seçim yapabilecek türde kadın sağlığı ve aile planlaması hizmetlerinin verilmesi, hedef kitlelerin ihtiyaç ve yaklaşımlarını dikkate alan bir yaklaşım” gibi yeni bazı kavramların plan stratejisine girmesi sağlandı. Bunun yanında nüfus ve aile planlaması ayrı bir yapısal proje olarak 20 yeni ulusal projede yer almaktadır. 1990 yılında kurulan Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM), halen ulusal bir mekanizma olarak Türkiye’nin CEDAW ve Pekin taahhütlerinin ne ölçüde yerine getirildiği konusundaki çalışmaları izleme, değerlendirme ve BM’ye rapor edilmesinden sorumlu olup konuya ilişkin araştırmalar yaparak, konunun savunulması, yasalarda mevcut eksikliklerin veya yanlış uygulamaların giderilmesi için çalışmalarını sürdürmektedir. Hekim ve hekim olmayan sağlık personelinin ÜS/AP mezuniyet öncesi ve hizmet içi eğitimlerinin güçlendirilmesi için müfredat programları yeniden düzenlenmiştir. Danışmanlık hizmetleri konusu eğitim programlarında güçlendirilmiştir. İlk kez 1994 148 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER yılında “Ulusal Aile Planlaması Hizmet Rehberi” yayımlanarak ülke düzeyinde dağıtımı yapılmış olup güncelleştirilerek yeniden basılan bu rehber, halen aile planlaması danışmanlığı verilen kurumlarda kullanılmaktadır. CYBH ve HIV/AIDS konusunda Sağlık Bakanlığı’nda bir örgütlenme ile sekreteryasını bir gönüllü kuruluşun yürüttüğü Ulusal AIDS Komisyonu kurulmuştur. ÜS/AP hizmetlerinde gönüllü kuruluşların ve özel sektörün katılımını özendirici çalışmalar başlatılmış olup bu amaçla 1996 yılında “Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Hizmet Sistemi (KAPS) oluşturulmuştur. Ayrıca 17 gönüllü kuruluşun bir araya geldiği, sekreteryasını Türkiye Aile Planlaması Derneği’nin yaptığı Kadın Sağlığı Komisyonu (KASAKOM) kurulmuştur. Ayrıca ülke çapında kadın sağlığı ile ilgili pek çok gerçeği ortaya koyan çeşitli araştırmalar yapılmaktadır; örneğin 1963 yılından beri her 5 yılda bir Türkiye örneklemi üzerinde nüfus ve sağlık araştırmaları (TNSA) gerçekleştirilmektedir. İleri analizleri de yapılmış olan 1993 ve 1998 TNSA’larının sonuncusu olan 2003 TNSA çalışması da tamamlanarak yayımlanmıştır. 1997 yılında başlatılıp bir yıl süre ile Türkiye nüfusunun % 80’ini içeren 53 ilin doğumların yapıldığı 615 hastanesinde “Anne Ölüm Nedenleri”nin incelendiği araştırma tamamlanmış olup yayımlanmıştır. Ulusal Anne Ölümleri Araştırması 2005 yılında yapılmış olup yayımlanmıştır. Türkiye’de STI, HIV/AIDS Sürveyans Programı Geliştirme Araştırması 2007 yılında tamamlanmış olup yayımlanmıştır. Sağlık Sektörü İçin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Ulusal Stratejik Eylem Planı: İlk kez 1996 yılında ICPD paralelinde hazırlanmış olan ve kadının statüsü ve üreme sağlığı konularının öncelikli olarak ele alınması ile oluşturulan “ Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması - Ulusal Stratejik Eylem Planı”, belirlenen hedefler doğrultusunda 2000 yılına kadar uygulanmıştır. Söz konusu Plan, ortaya çıkan gelişmeler ve gereksinimler doğrultusunda 2005 yılında “Sağlık Sektörü İçin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Ulusal Stratejik Eylem Planı” şeklinde güncellenmiş olup, plan Türkiye’nin 2005- 2015 yılları arasındaki hedeflerini, önceliklerini ve yapılması gerekenleri ortaya koymaktadır. Bu stratejik plan ile Türkiye’nin öncelikleri, anne ölümlerinin azaltılması, istenmeyen gebeliklerin önlenmesi, gençlerin sağlığının iyileştirilmesi, Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonların önlenmesi ve sağlıkta bölgelerarası eşitsizliklerin azaltılması olarak belirlenmiştir. 149 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER 1. Anne ölümlerinin azaltılması için belirlenen başlıca iki hedeften biri, 2015 yılına kadar anne ölümlerinin, tüm Türkiye’de ve coğrafi bölgeler ve yerleşim birimleri bazında 2005 yılında tespit edilecek düzeyinden %50 oranında azaltılmasıdır ve bu çerçevede her bir coğrafi bölge ve yerleşim biriminin hedefi ayrı ayrı belirlenecektir. İkinci hedef ise, bölge ve yerleşim birimleri arasındaki farklılıkların 2015 yılına kadar %50 oranında azaltılmasıdır. Bu hedeflere ulaşmak için doğum öncesi bakım alan kadınların oranı, sağlıklı koşullarda yapılan doğumların oranı, artırılacak, perinatal ölüm hızı, yenidoğan ölüm hızı, anne ölüm oranı, 20 yaş altı doğum oranı azaltılacaktır. 2. Diğer bir öncelik alanı olan istenmeyen gebeliklerin önlenmesi için belirlenen hedefler karşılanmamış aile planlaması ihtiyacının tüm Türkiye’de ve coğrafi birimler ve yerleşim birimleri bazında 2013 yılına kadar %100 oranında kapatılması, bölge ve yerleşim birimleri arasındaki farklılıkların da 2008 yılına kadar %50 oranında azaltılmasıdır. 3. Üçüncü kritik alan cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve HIV/AIDS sıklığının artmasının engellenmesi ve azaltılması olarak belirlenmiştir. Bu amaca ulaşmak için belirlenen hedefler, cinsel yolla bulaşan hastalıkların tüm Türkiye’de ve coğrafi bölgeler bazında azaltılması ve bölgeler arası farklılıkların en aza indirilmesidir. 4. Dördüncü kritik alan ise, gençlerin cinsel sağlık ve üreme sağlığı düzeylerinin yükseltilmesidir. Adolesan gebeliklerin azaltılması, tüm Türkiye’de ve coğrafi birimler bazında genç dostu cinsel sağlık/üreme sağlığı hizmetlerinin artırılması ve bu hizmetlerin sunumunda bölge ve yerleşim birimleri arasındaki farklılıkların azaltılması hedeflenmektedir. Türkiye Üreme Sağlığı Programı: “Sağlık Sektörü İçin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Ulusal Stratejik Eylem Planı”ndan yola çıkarak Avrupa Komisyonu ile Sağlık Bakanlığı arasında yapılan işbirliği sonucu, 2003–2007 yılları arasında uygulanmakta olan “Türkiye Üreme Sağlığı Programı (TÜSP) başlatılmıştır. Toplam 55 Milyon avro bütçesi olan bu program ile, güvenli annelik, acil obstetrik bakım, cinsel yolla bullaşan hastalıklar, aile planlaması, gençlerin sağlığı, hizmet içi eğitimler, üreme sağlığında müfredat geliştirme, üniversite öğrencileri için “genç dostu üreme ve cinsel sağlık hizmet modeli” geliştirme çalışmaları yürütülmüş olup bu çalışmalar sonucunda sözü edilen başlıklarda eğitenler ve eğitilenler için yazılı rehberler, eğitim materyalleri üre150 KADININ STATÜSÜ VE SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GERÇEKLER tilmiştir. Ayrıca bu Program kapsamında toplam 87 sivil toplum kuruluşu projesine de 20 milyon avro destek sağlanmıştır. Diğer Program ve Projeler: 2007 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından “Evlilik Öncesi Danışmanlık ve Cinsel Sağlık Programları” başlatılmıştır. Bu program kapsamında toplumsal cinsiyet vurgulanarak, sağlık alanında kadının statüsünü yükseltmek, erken yaşta evlilikleri azaltmak, modern aile planlaması yöntemleri kullanımını artırmak, istenmeyen gebelikler, isteyerek gerçekleşen düşükler ve anne ölümlerini azaltmak amaçlanmaktadır. Bu çalışmalara ilaveten Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tarafından “Güvenli Annelik Programı, Uluslararası Üreme Sağlığı Eğitim Merkezi Projesi, T.C. Hükümeti Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Üçüncü ve Dördüncü Ülke Programları ve “Anne Çocuk Ölümlerini Önleme Projesi” yürütülmüştür. Gençlerin üreme sağlığı konularında bilinçlendirilmeleri amacıyla pilot illerde 2001–2005 yılları arasında “Adolesanların Üreme Sağlığı Bilgi ve Hizmet Gereksinimlerinin Karşılanması İçin Strateji Geliştirilmesi Projesi” ve “Adolesan Sağlığı ve Gelişmesi Projesi” gerçekleştirilmiştir. 151