1 Kapak Ýç dizayn Hasan Yar Selim Ayanoðlu Dizgi ÝCMAL Baský Ayyýldýz Matbaacýlýk Tel: (0212) 482 15 06 Adres: Mahmutbey Cad. No:5 Þirinevler / Ýstanbul Tel: (0212) 451 15 65 Fax: (0212) 551 08 37 Milli Ekonomi Modeli Prof. Dr. Haydar BAÞ Bakü Devlet Üniversitesi BAKÜ – 2005 1. baský 4 Milli Ekonomi Modeli ÝÇÝNDEKÝLER BÝBLÝYOGRAFYA - 5 TAKDÝM / Prof. Dr. Ata Selçuk - (15-21) TAKRÝZ / Prof. Dr. Goulnar Baltanova - (23-27) TAKRÝZ / Prof. Dr. Viktor Volkonskiy - (29-32) BÝRÝNCÝ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN TEMEL FELSEFESÝ - (35-58) 1) Milli Ekonomi Modeli Nedir? - 37 2) Milli Ekonomi Modelinde Ýnsan - 45 3) Bireyin ve Toplumun Çýkarlarýnýn Birleþtirilmesi - 51 ÝKÝNCÝ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN KAYNAKLARA TEMEL BAKIÞ AÇISI - (59-74) 1) Milli Ekonomi Modelinde Kaynak - 61 2) Kaynaklarýn Deðerlendirilmesinde Ýnsan - 67 3) Sýnýrsýz Kaynaklar ve Nüfus Artýþý - 69 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE PARA VE EMÝSYON - (75-96) 1) Para Nedir? - 77 2) Paranýn Temel Özellikleri - 79 A-Tahrik Unsuru Olmasý - 79 B- Emeðin ve Üretimin Karþýlýðý Olmasý - 80 C- Mübadele Aracý Olmasý - 81 D- Paranýn Tasarruf Özelliði - 83 3) Yeni Para Denklemi - 85 4) Emisyon - 89 5 Prof. Dr. Haydar BAÞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE MÝKRO ANALÝZ - ( 97-138) 1) Talep - 99 2) Arz ve Denge - 109 3) Deðer ve Kâr Kavramý - 115 4) Verimlilik - 119 5) Ýþ Gücü (Emek) - 125 A- Emek Talebi - 129 B- Emek Arzý - 134 BEÞÝNCÝ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NDE MAKRO ANALÝZ - ( 139-172) 1) Tüketim - 141 2) Üretim - 153 3) GSMH - 169 ALTINCI BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN BAZI TEMEL PROBLEMLERE YAKLAÞIMI - (173-222) 1) Enflasyon - 175 A- Talep Enflasyonu - 175 B- Maliyet Enflasyonu - 181 2) Deflasyon - 185 3) Faiz - 199 A- Faizsiz Üretim Denklemi - 202 B- Faizli Üretim Denklemi - 202 4) Gelir Daðýlýmýnda Dengesizlik - 215 A- Gelir Daðýlýmýný Bozan Faktörler - 218 B- Milli Ekonomi Modeli'nde Gelir Daðýlýmý - 220 6 Milli Ekonomi Modeli YEDÝNCÝ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NDE EKONOMÝ POLÝTÝKALARI - ( 223-284) 1) Devletin Ekonomideki Rolü - 225 2) Sosyal Devlet Politikasý - 233 3) Maliye Politikasý (Vergi Politikasý) - 237 4) Para Politikasý ve Senyöraj - 245 A- SENYÖRAJ - 252 B- MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE SENYÖRAJ - 266 5) Kur Politikasý - 269 6) Dýþ Ticaret Politikasý - 277 SEKÝZÝNCÝ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNÝN KAYNAKLARINA TÜRKÝYE ÖRNEÐÝNDE GENEL BÝR BAKIÞ - ( 285-320) 1) Tarým - 287 Milli Ekonomi Modelinde Tarým - 292 2) Hayvancýlýk - 295 3) Denizcilik - 299 4) Ormancýlýk - 301 5) Madencilik - 303 Bilinen Madenlerimiz - 309 6) Enerji - 311 A- Güneþ Enerjisi - 311 B- Nükleer Enerji - 312 C- Rüzgar Enerjisi - 313 D- Jeotermal Enerji - 314 E- Biomas Enerji - 316 G- Akýntý Enerjisi - 317 H- Dalga Enerjisi - 317 I- Yakýt Hücreleri - 318 DOKUZUNCU BÖLÜM: SONUÇ VE MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN DÝÐER EKONOMÝ GÖRÜÞLERÝ ÝLE MUKAYESESÝ - (321-331) KAYNAKÇA - ( 333- 335) 7 8 Milli Ekonomi Modeli PROF.DR.HAYDAR BAÞ'IN BÝYOGRAFÝSÝ: Prof. Dr. Haydar Baþ 1947 yýlýnda Trabzon'da doðmuþtur. Ýlk, orta ve lise tahsilini Trabzon'da tamamlamasýnýn ardýndan; 1970 senesinde, Kayseri'deki Erciyes Üniversitesi'ne baðlý Yüksek Ýslam Enstitüsü'nden mezun olmuþtur. Lisansüstü eðitimini ve doktorasýný "Veda Hutbesinde Ýnsan Haklarý" konusundaki tezi ile Bakü Devlet Üniversitesi'nde tamamlamýþ ve bu üniversitede göreve baþlamýþtýr. Doktora sonrasý akademik çalýþmalarýna devam ederek "Ýslam ve Hz. Mevlana", "Tasavvuf Tarihi", "Din Sosyolojisi" ve "Din Psikolojisi" konularýndaki tezleri neticesinde "Profesörlük" unvanýný da ayný üniversiteden almýþtýr. Dokuz yýldýr Bakü Devlet Üniversitesi'nde öðretim görevlisi olarak çalýþan Sayýn Baþ, halen Doðu Dilleri ve Edebiyatlarýný Araþtýrma Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatý Bölümü'nde vazifesini sürdürmektedir. Akademik kariyerini eðitim sahasýnda yapmasýna raðmen, ayný zamanda bir araþtýrmacý, yazar, iþadamý, sanayici ve tüccar olan Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn hayatýndan bazý kesitler þöyledir: 9 Prof. Dr. Haydar BAÞ a) Mefkureci Öðretmenler Derneði'nin Trabzon Þubesi Baþkanlýðýný yapmýþtýr. b) Beþ yýl Devlet Liselerinde, iki yýl Ticaret Liselerinde ve Ýmam Hatip Liselerinde olmak üzere yedi öðretim yýlý öðretmenlik yapmýþtýr. c) ÝPA A.Þ.'nin Bölge Müdürlüðünü yürütmüþtür. d) BAÞ Þirketler Grubunun, BAÞ Çelik Fabrikalarýnýn, BAÞ Ticaret A.Þ.'nin ve BAÞ Isý Sanayi'nin kurucusudur. e) Halen baþyazarlýðýný yapmakta olduðu ÝCMAL, ÖÐÜT ve MESAJ dergilerinin kurucusudur. f) Milli Basýn Kurultaylarý'ný tertip eden Basýn Kurulu'nun baþkanýdýr. g) Baðýmsýz Türkiye Partisi'nin (BTP) Genel Baþkaný'dýr. Kendisi Fransýzca, Arapça, Farsça ve Azerice bilmektedir. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn görüþleri ve tezleri dünyada ve Türkiye'de çeþitli üniversitelerde lisansüstü tezlere ve akademik araþtýrmalara konu edilmiþtir. * Illinois Universitesi (University of Illinois at Urbana Champaign) Intensive English Institute "Prof. Dr. Haydar BAÞ" Urbana2001 * Dallas Üniversitesi Ýþletme Fakültesi. "An Alternative Prescription to the IMF's Model for Economic Growth in Turkey (IMF Metoduna Alternatif olarak Türkiye'deki Ekonomik Büyümeye bir Reçete)" Dallas2002 * ODTÜ (Saciology of Religion Fall Semester 1993 ÝCMAL, 1994) * Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü (Haydar Baþ'a göre Ýdeal Ýnsan ve Ýdeal Ýnsanýn Topluma Yansýmasý, 1999) * Erciyes Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi (Prof. Dr. Haydar Baþ ve Tasavvuf, 1993) * Uludað Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi (Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn Tasavvufî Görüþleri, 1997) 10 Milli Ekonomi Modeli Prof. Dr. Haydar Baþ, yurt dýþýndaki araþtýrma ve düþünce kuruluþlarýnda otuzun üzerinde ödüle layýk görülmüþtür. Verilen uluslararasý ödüllerden bazýlarý þunlardýr: 1 Dünya Barýþýna, Ýnsan Haklarýna ve Ekonomiye katkýlarýndan ötürü verilen Saygýn Liderlik Ödülü. Amerikan Biyografi Enstitüsü, bu ödülle Prof. Dr. Haydar Baþ'ý "Uluslararasý Seçkin Liderler Ansiklopedisi"nin 5. baskýsýnda yer almak üzere seçmiþtir. 2 Ýnsan Haklarýna yapmýþ olduðu hizmetlerden dolayý verilen Þeref Sertifikasý. Bu sertifika Uluslararasý Biyografi Merkezi tarafýndan verilmiþtir. 3 "1994 Zirvede Kim Kimdir" ödülü. Bu sertifika Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafýndan yýlda bir kere, belli sahada hizmet veren sadece bir ilim adamýna verilmektedir. 4 Modern Ekonomik Görüþe hizmetlerinden dolayý verilen Uluslararasý Liyakat Topluluðu Sertifikasý. Bu ödül Uluslararasý Biyografi Merkezi'nce verilmiþtir. 5 Ýletiþim Endüstrisine katkýlarýndan dolayý verilen Saygýn Liderlik Ödülü. Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafýndan layýk görülmüþtür. 6 Uluslararasý Araþtýrmacý Üyelik Ödülü. Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafýndan verilen bu madalya, yapmýþ olduðu bilimsel araþtýrmalar ve Modern Ekonomik Görüþe olan hizmetleri nedeniyle enstitünün araþtýrmacý üyesi olduðunu belgelemektedir. 7 Uluslararasý Liyakat Topluluðu Excellantia (Mükemmel Þahsiyet) Ödülü: Bu ödül bulunduklarý ülkelerde Uluslararasý Biyografi Merkezi'ni yaþamlarý, þahsiyetleri ve sosyal iliþkileri ile temsil eden ilim adamlarýna verilmektedir. 11 Prof. Dr. Haydar BAÞ Fikir ve tezlerindeki bilimsel tutarlýlýðý ve isabeti, tarihi süreç içerisinde her zaman müþahade edilen Sayýn Baþ'ýn, Türkiye ve dünyadaki geliþmelerle alakalý bazý önemli çýkýþlarý þunlardýr: Prof. Dr. Haydar Baþ, "Milli Birlik ve Beraberliðin Temel Unsurlarý" isimli konferanslar dizisiyle Türkiye'de ve Avrupa'da milli birlik ve beraberliðin önemini anlatmýþtýr. Türkiye'nin AB üyeliðinin çokça gündem edildiði 1980'li yýllarda akademik çevrelerin ve iþ dünyasýnýn kesin gözüyle baktýðý üyeliðimiz ile ilgili olarak, yalnýzca Sayýn Baþ farklý bir yorumda bulunmuþtur. 1986 yýlýnda Berlin'de "AB Topluluðu bizi aralarýna kabul etmeyecektir" tezini savunmuþtur. 90'lý yýllarýn baþýnda ülkemizdeki politikacýlar ve aydýnlar, Gümrük Birliði'ne giriþimizi bir zafer olarak gösterirken; Prof. Dr. Haydar Baþ, "AB'ye girmeden, Gümrük Birliði'ne dahil olmak Türkiye'nin aleyhinedir" demiþtir. Her yýl 20 milyar dolarýn üstünde dýþ ticaret açýðý veren ülkemiz, Gümrük Birliði'nden dolayý 10 yýlda 150 milyar dolara yakýn zarar etmiþtir. Özellikle 2000 yýlýndan sonra kronikleþen ekonomik kriz ve enflasyon ortamýndan çýkýþý IMF ve Dünya Bankasý'nýn talimatlarý ve kredileri ile aþma çabasýndaki siyasi iradeye tek yanýt da Prof. Dr. Haydar Baþ'tan gelmiþtir: "Mevcut ekonomi politikalarýyla enflasyonun düþmesi mümkün deðildir. Bu gidiþatla Türkiye'yi batýracaklar. Türk coðrafyasýný pazarlýk konusu haline getirecekler." Ülkemizin siyasi ve iktisadi talepler doðrultusunda bugün taþýndýðý nokta Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn tespitleriyle ayný istikamettedir. Amerika'nýn 1991 yýlýndaki Irak çýkarmasýnda, o tarihte "Bu çýkarma her ne kadar Irak'a yapýlýyorsa da nihai hedef Türkiye'yi parçalamaya yöneliktir" þeklinde ikazda bulunmuþtur. 12 Milli Ekonomi Modeli Bugün hayata geçirilen ABD'nin Büyük Ortadoðu Projesi'nden maksat da budur; Ýslam coðrafyasýný ele geçirmek, Türkiye coðrafyasýný parçalamaktýr. Son dönemde, özellikle ülkemizin siyasi, kültürel ve stratejik kuþatma altýna alýnmasý, ekonomik kriz ve çýkýþ yollarý üzerine eserler veren Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn basýlmýþ ve basýlmakta olan eserleri þunlardýr: 1. Milli Ekonomi Modeli ve Kalkýnma Projeleri 2. Dar Bölge Yaygýn Kalkýnma Modeli 3. Dini ve Milli Bütünlüðümüze Yönelik Tehditler 4. Veda Hutbesinde Ýnsan Haklarý 5. Ýslamda Kadýn Haklarý 6. Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (sav) 7. Makalât 8. Mektûbât 9. Ýslam ve Mevlana 10. Ýslamda Zikir 11. Ýslamda Tevhid 12. Ýman ve Ýnsan 13. Ýnsaný Kamil ve Nefs Mertebeleri 14. Haccýn Hikmetleri 15. Hikmetin Sýrlarý 16. Dua ve Evrad 17. Hýristiyanlýk ve Yahudilik 18. Din Tahripçilerine Kuraný Kerimin Cevabý 19. Birliðe Doðru 20. Veda Hutbesi ve Evrensel Beyanname 21. Nefs Terbiyesi 22. Varoluþun Gayesi: Zikrullah 23. Hikmetin Sýrlarý 24. Yaþayan Kuran: Sünnet 25. Niçin Türkiye? 13 14 Milli Ekonomi Modeli TAKDÝM Ýnsanýn tabiatý icabý, kýsa ve mutlu dönemler hariç, daima ihtiraslarý ön plana geçmiþ, bunun neticesinde toplumun her zaman hükümran bölümü ekonomik refah içinde olurken, diðer bölümleri, deðiþen oranlarda sefalet ve yokluða doðru giden kaderde birleþmiþlerdir. Ýdare edenlerle açlýk çekenler arasýndaki topluluk, yetenekleri nispetinde pastadan parçalar koparmaya ve bu nedenle idare edenlere yakýn olmaya çalýþmýþlardýr. Orta sýnýf olarak isimlenen nüfus, devletlerin kaderleri üzerinde etkili olmuþtur. Topluluklarýn ekonomileri onlarý idare eden krallarýn veya baþkanlarýn aðzýndan çýkan emirlerle oluþtuðu devirlerde, ekonominin herhangi bir kesin kuralý yoktu. Kurallar, baþtaki sahsýn huyuna, karakterine, ahlakýna, aklýna ve yeteneklerine baðlý olarak tamamen emir ve direktifleri ile oluþmakta idi. Bu nedenle tarih boyunca güçlü devlet olmanýn en etkin þartý adaletli paylaþým olmuþtur. Sömürü düzeninin kurucularý olan kapitalist ülkeler, KÜRESELLEÞME adýný verdikleri, aslý sömürme olan sistemle, geliþmekte olan ülkelerin tüm kaynaklarýný ele geçirme operasyonunu hýzla sürdürmektedirler. 15 Prof. Dr. Haydar BAÞ Sömürü düzeni beþeriyet ile birlikte devam edip gelmektedir. Güçlü olan daima sömürmüþ, zayýf olan daima köle olup ezilmiþtir. Yüzelli yýldýr kapitalist düzen, harpler, ekonomik olarak borçlandýrma, özelleþtirmeye teþvik ve hükmetme yolu ile sürdürülmektedir. Her türlü kaynaklarý tükenmiþ olan, çok geliþmiþ kabul edilen bu ülkeleri aslýnda ayakta tutan geliþmemiþ ülkelerin kaynaklarýdýr. Bu kaynaklarýn kýsýtlanmasý, durumun tamamen tersine çevrilmesi demektir. Son yarým asýrda harp etmekten ziyade, barýþ ve beraberlik kandýrmasý ile, teknolojik üstünlüklerini tüm dünya ile paylaþmak istedikleri yalanýný koz olarak kullanan geliþmiþ ülkeler, geri kalmýþ ama aslýnda hazineler üzerinde oturan ülkeleri, KÜRESELLEÞME taktikleriyle avlamayý baþarý ile hýzla sürdürmektedirler. Küreselleþmenin bir þartý olan ÖZELLEÞTÝRME yaðmasý ile ülkelerin gelir getiren kurumlarýný, stratejik önemi olan kurumlarýný ele geçirmektedirler. Ülkede söz sahibi olan büyük yerel þirketleri önce küresel, tanýnmýþ þirketlerle ortaklýk yaptýrýp, daha sonra tek baþýna ele geçirme operasyonlarýný sabýrla gerçekleþtirmektedirler. Bütün bu taktik ve planlarla geliþmekte olan ülkelerin üretimlerini ele geçirerek, kalkýnma ve rekabet çabalarýný yok etmeðe devam etmektedirler. Geliþmekte olan ülkelerin büyük çapta yeraltý kaynaklarý küresel güçlere ait büyük þirketlerin ellerine geçmiþ veya geçmek üzeredir. Para politikalarý tamamen IMF ve Dünya Bankasý'na teslim edilmiþ, emisyon olayýna hiçbir þekilde müdahale imkaný býrakýlmadýðýndan, tüm emek ve üretimleri de küresel sömürünün elinde kalmýþtýr. 16 Milli Ekonomi Modeli Senyoraj haklarý dahi onlara yabancý para olarak faizli borç þeklinde verilmekte ve bu durumda tüm insanlýk küresel güçlere köle durumuna düþmektedir. Buraya kadar anlatýlanlar küresel veya kapitalist ekonominin yüzeysel manzarasýdýr. Küresel güçlerin, en çok çekindiði ULUSAL devletler olduðundan, öncelikle hedef olarak ulusal devlete yatkýn topluluklar üzerinde acil planlar üretmektedirler. Özelleþtirme ve borçlandýrma taktikleri, kültürlerarasý iþbirliði çalýþmalarý bu planlarýn önde olanlarýdýr. Milli Ekonomi Modeli bu nedenle milli devletin olmazsa olmazýdýr. Ve küreselleþmenin panzehiridir. Kapitalist ekonominin kolayca uygulanabilmesi için ilim adýna empoze edilen ekonomik modeller vasýtasý ile tüm ülkeler pembe hayaller ile uyutulmaktadýr. Ýþte bu eser, hakikatleri gözler önüne sermekle, mevcut ekonomik teorileri, uygulama temeline dayalý net matematiksel formülleriyle yerle bir etmektedir. Bu eserden de anlaþýlacaðý gibi Milli Ekonomi Modeli her topluluðun eþit þartlarda ekonomik geliþimlerini düzenlemektedir. Milli Ekonomi Modeli tüketim yanlýsý bir modeldir. Yani, toplumu oluþturan bireylerin tamamýnýn belli bir gelir düzeyine çýkartýlmasýný hedef almaktadýr. Bunun neticesinde küresel güçlerin küçülte küçülte ortadan kaldýrmak üzere olduðu ülkeler, bu modelle tekrar büyük ve güçlü devletler haline gelecektir. Toplumda fakir, aç, iþsiz kalmayacaktýr. Herkesin temel ihtiyaçlarý karþýlanacak devlet sosyal bir devlet, yani baba devlet olacaktýr. Devletin her türlü kaynaklarý, devlet-millet iþbirliði ile kullanýlacaktýr. Milli Ekonomi Modeli, daha önce kendilerine yeter durumda olan ülkeleri yeterli olduklarý dallarda politikalarýna müdahale ederek, kendilerine baðýmlý hale getiren kapitalist ülkelerin her türlü müdahalelerini boþa çýkaracaktýr. 17 Prof. Dr. Haydar BAÞ Tarýmda, ormancýlýkta, hayvancýlýkta ve her türlü üretimde halký ile birlikte, vergi almak yerine faizsiz kredilerle halkýna destek ve en önemlisi her kesimdeki fertlere emeklilik hakký tanýyan, ürettikleri her mamule alým garantisi veren tam bir sosyal devlet oluþacaktýr. Modelle, sömürme ve sömürülme ortadan kalkacaktýr. Bunun yerini adaletli bir dayanýþma ve paylaþma ortamý alacaktýr. Ekonomi, topluluktan topluluða, o kimselerin kültürel yapýsýna göre deðiþim göstermesi gereken bir uygulamadýr. Yýllarca Hýristiyan kültürünün ürünü olan ekonomi politikalarýnýn uygulanmasý bizi çýkmazlara sürüklemiþtir. Kapitalist düzenin para ve faiz uygulamalarý, para ile para kazanma imkanlarý, paranýn belli merkezlerde toplanmasý gerçeði kaçýnýlmazdýr. Milli Ekonomi Modeli'nde ise, uygulama tamamen bizim kültürümüzün bir ürünüdür. Gelir daðýlýmýnda denge, sürekli büyüme ve tam istihdam çok uyumlu biçimde gerçekleþmektedir. Sosyal devlet olmanýn gerekli temel þartlarý da bunlardýr. Faiz olmamasý enflasyonun sýfýrlanmasýdýr. Bizim kültürümüzde yalan söylemek yasaktýr. Bu gerçek bilindiði halde liberal ekonominin vergi alma tekniði esnafýmýzýn yalan söylemesini mecbur hale getirmiþ, ayakta kalmak için devletine yanlýþ ve eksik beyanlarda bulunmuþlardýr. Bu nedenle ruhsal olarak suçluluk hakimdir. Milli Ekonomi Modeli'nde, yüz milyarýn altýnda kazanan her kim olursa olsun kendisinden vergi alýnmayacak olmasý, halkýmýza kendine güven ve inançlarýna uygun hareket etmenin mutluluðunu kazandýracaktýr. Ve daha fazla imkanlara sahip olmak için geliþme çabalarýný sürdürmeye devam edecektir. 18 Milli Ekonomi Modeli Þunu açýkça söylemekte yarar görüyorum. Kapitalist düzene göre ekonomi: Ýnsanýn sýnýrsýz ihtiyaçlarýný karþýlamak için sýnýrlý imkanlarýn kullanýlmasý olarak tanýmlanmýþtýr. Bu tanýma dayanan ekonomi kendi toplumunun menfaati için diðerlerini ezecektir. Ýþte bu nedenledir ki sömürü, savaþ, iþkenceler ve haksýzlýklar dünyaya hakim olmaktadýr. Þurasý muhakkak ki insanýn ihtiyaçlarý sýnýrsýz deðil aksine yaradýlýþý nedeni ile bir elin parmaklarý sayýsý kadar bile deðildir. Yeme içme, giyme, aile kurma vs… Ama ona sunulan imkanlara baktýðýmýzda, tüm ihtiyaçlarýna karþýlýk sayýlamayacak kadar çok alternatifler ve bolluk vardýr. Seç, seç ye; beðen, beðen giy; seç, seç al. Demek ki ekonomi bilimi denilen ve toplumu yanlýþ bir tanýmýn peþinde sürükleyen, uðrunda harpler yapýlan, sayýsýný söylemede zorluk çekilen milyonlarca eserler yazýlan sayýsýz öðrenci ve öðretmen yetiþtirilen sonunda bir hiç olduðu, Prof. Dr. Haydar BAÞ tarafýndan cesaretle gösterilen temelsiz bilimin, beþeriyet adýna tam bir SKANDAL olduðu gerçeði ile karþý karþýya gelinmiþtir. Zaten uygulamalarda da görülmektedir ki sadece yüzde on gibi bir nüfus bu ekonomiden yarar saðlamýþ, geride kalanlar ise daima ezilmiþlerdir. Halbuki bunun tamamen aksinin olmasý, hatta yüzde yüzünün hayatlarýný rahatça sürdürmeleri topluluklar için idealdir. Prof. Dr. Haydar BAÞ Bey'in yazdýðý ve senelerce beyan ettiði Milli Ekonomi Modeli ilk önce ekonominin tanýmýný düzelterek: sýnýrsýz imkanlarý, insanýn sýnýrlý olan ihtiyaçlarýna kullanma ilmi olarak tanýmlamýþtýr. Hakikat bu olduðuna göre, kapitalizm ihtiyaçlarýn deðil fakat ihtiraslarýn peþine düþmüþ demektir. 19 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bu nedenle yýllar boyu ilim adýna temelde bozuk bir düzenin teorileri yapýlmýþ tüm insanlýk bunu bilim zannedip uygulamýþtýr. Teknolojide ileri olan topluluklar, GLOBALLLÝK demogojileri ile bir türlü kalkýnamayan ve global güçlerin ihtiraslarýnýn oluþmasýný saðlayan topluluklarý resmen suistimal etmiþtir. Milli Ekonomi Modeli sýnýrsýz imkanlarý halkýn önüne sermiþ, devleti, vergi toplayan, tefecilik yapan ve milletini global güçlere köle eden bir devlet halinden, halkýna sahip çýkan, onlardan vergi alacaðýna, onlara maddi imkanlar tanýyan, üretime katký saðlayacak bir tüketim topluluðu ortaya çýkaran bir sosyal devlet haline getirmiþtir. Fakirlik terimini tamamen lügatten çýkartan, her ferdinin gerekli ihtiyaçlarýný kimseye muhtaç olmadan temin etmesini saðlayan bir baba devletin oluþmasýný saðlamýþtýr. Ayný zamanda parayý, sadece bir mübadele ve deðer saklama aracý olmaktan çýkarmýþ, ona kalkýnmada tahrik unsurluðu, mal ve hizmet karþýlýðý olma özelliði kazandýrmýþtýr. Yani parayý para yapan gene Prof. Dr. Haydar BAÞ Bey olmuþtur. Bu eser bütün bu iþlevleri geniþ olarak dünyanýn gözü önüne sunmaktadýr. Dönüp geriye ibret ile baktýðýmýzda, asýrlar boyu insanlara ekonomi bilimi olarak anlatýlan, onbinlerce makale yazýlan, konferanslar düzenlenen, iþin garibi, sayýsýz master ve doktoralarýn yapýldýðý, yani nalýncý keseri ile yontula yontula son durumuna gelen, uðrunda milyonlarca insanýn periþan olduðu yanlýþa dayalý ve küreselleþmeye destek bir ekonomi modelini getirenleri, gafletleri veya gizli gayeleri ile baþbaþa býrakýrken, ben, bunlarýn karþýsýnda güçlü bir model ve bir hakiki eser görmekten ilim adamý olarak mutluluk, milletim adýna gurur duymaktayým. 20 Milli Ekonomi Modeli Kalkýnamayan, global bataklýkta kalkýnmak için çýrpýndýkça daha da batan topluluklara müjdeler olsun! Milli Ekonomi Modeli ile Sosyal Devlet Projesi'ni ortaya atan, zayýf devleti deðil her iþte halký ile eþit þartlarda el ele güçlü bir devleti, yani baba devleti tanýtan bu eser kurtuluþumuza kaynak olacaktýr. Þunu asla unutmayýnýz, bu model ekonomide bir alternatif model deðildir. Zaten yukarýda anlatýldýðý gibi temelden yanlýþ bir modelin alternatifi nasýl olur ki. Ekonomi bilimi bu temel eserle gerçek olarak baþlamýþtýr. Bu bir tarihi olaydýr. Bu eser sonsuza kadar rehber ve ders kitabý olarak anýlacaktýr. Bilime yaptýðý bu katkýdan dolayý Sayýn Prof. Dr. Haydar BAÞ Bey'i tebrik ediyor, Allah'tan (c.c) baþarýlar ve saðlýklar diliyorum. Prof. Dr. Ata SELÇUK Fýrat Üniversitesi 21 22 Milli Ekonomi Modeli Ekonomileri kurtaracak felsefe; geleceðin iktisat felsefesi Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn 'Milli Ekonomi Modeli' yalnýz Türkiye ve Müslüman dünyasý için deðil, günümüzün tüm medeniyetleri için mühim vakadýr. Ve bunun, dünya ekonomi düþüncesi geliþiminde yeni bir dönem olduðunu esaslý þekilde söyleyebiliriz. Rusya ve Tataristan bilim adamlarý, Prof. Dr. Haydar Baþ'ý derin felsefi, ilahiyat ve din bilgisi yazarý olarak tanýmaktadýr. Bu hizmetler Peygamberimizin hayatý veya Ýslam'da kadýn haklarý gibi geniþ spektrumlu meseleleri de ele almaktadýr. Bizce Prof. Dr. Haydar Baþ, Müslüman Þark dünyasýnýn Ýbn-i Sina, Farabi, Arabi, vs. ileri gelen alimlerinin çaðýmýzdaki temsilcisidir. Çünkü týpký onlar gibi hizmetlerinde ciddi bilimsellik ile maneviyat, kültür ve pratik bütünlüðü mevcuttur. Ýþte bu eser O'nun yeni hizmetidir. Kitabýn özelliði yenilik ve esaslýk, geleneklere sahip çýkmak ve cesaret, güncel iktisadýn sorunlarýn çözüm orijinalitesidir. Bu hizmette analitiðin parlak düþüncesi ile pratiðin tecrübesi, bilim adamýnýn cesareti ve iþ adamýnýn pragmatizmi birleþmiþtir. Kitapta ele alýnmýþ konular o kadar geniþ ki, yalnýz onlarýn kýsaca özeti ayrý bir yazý teþkil edebilir. O yüzden, Tataristan ve Rusya vatandaþlarý için bizce aktüel olan konularda duracaðýz. 23 Prof. Dr. Haydar BAÞ Tarihi geliþim süreci açýsýndan da, dünya ekonomisinde ve günümüzün sosyo-ekonomik süreçlerde yerini belirleme açýsýndan da Türkiye ile Rusya'nýn kaderi benzerdir. Ýki ülkenin önüne globalleþme süreci katý seçenek olarak konmuþtur; ya sanayileþmiþ ve geliþmiþ ülkeler arasýnda layýklý yeri almak, ya da ikinci sýnýf ülkesi olarak, doðal kaynak ve iþ gücü gibi ucuz kaynak satýcýsý olmaktýr. Batýnýn ülkelerimize empoze ettiði geliþim yolu, ülkelerimizin jeopolitik, tarihi, milli ve dini geliþim özelliklerini dikkate almamaktadýr. O yüzden, baðýmsýzlýðý kaybetmeden ve kendi gelenek, deðer ve prensipleri koruyarak bizi iktisadi elite dahil edecek öz modeli oluþturmak aktüellik kazanmaktadýr. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn çalýþmasý, dünya tecrübesine, en iyi beynelmilel iktisadi düþünce kazançlarýna dayanan, manevi ve sosyal, insani faktörleri dikkate alan ve insan için çalýþan bir modeli çizmektedir. Bizce, bu çalýþma, ekonomi düþüncesinin, teorik araþtýrmalarýn ötesindedir. Kanaatimizce, bu çalýþma güncel iktisat felsefesinin parlak izahýdýr. Çalýþma Prof. Dr. Haydar Baþ'ý Smith, Ricardo, Keins, Leontyev, Fridman, Kupmens gibi iktisatçýlar sýrasýna dahil etmektedir. Ekonomik model çalýþmalarýn önem ve deðerini, iktisat-matematik biliþiminde araþtýrma yapan Nobel ödülü sahip sayýsýna göre anlayabiliriz. Ýktisat üzerine Nobel ödülü 1969 yýlýnda verilmeye baþlandý. Hesaplarýmýza göre bu ödüle 36 (aralarýnda 26'sý iktisat-matematik biliþiminde araþtýrma yapan) iktisatçý layýk görülmüþtür. Sosyal-iktisadi sistemdeki yasal ve sayýsal iliþkilerin tespiti enformasyon teknolojilerin kullanýmý ile kolaydýr. Lakin iktisat teorisi, istatistik, matematik ve enformasyonun gerçek sentezi olan çalýþmasýyla Prof. Dr. Haydar Baþ'a da bir Nobel ödülü gerekecektir. Bunda milli sistemi ve modeli mühim rol oynayacaktýr. 24 Milli Ekonomi Modeli Günümüz iktisat teorisinde deðiþik ekonomik sistemler mevcuttur: Tam rekabetli serbest piyasa ekonomisi (tam kapitalizm), serbest piyasa ekonomisi, geleneksel ekonomi, idari ekonomi. Batý strateji uzmanlarý piyasa ekonomisi taraftarlarýdýr, geleneksel ekonomi ise, onlarýn analiz ve öngörülerinde ülkelerin geliþimini frenleyen geliþmemiþ sistem olarak gösterilmektedir. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn kitabýnda gösterilen kapitalizmi, globalleþme taraftarlarý geliþmekte olan ülkelere, onlarý tamamen kendi jeopolitik ve ekonomik çýkarlarýna uydurmak için empoze etmektedirler. Günümüzde dünya ekonomisinde Japon, Ýsveç, Amerika, Alman iktisadi modeller malum. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn çalýþmasýnda, insan, onun ihtiyaçlarý, imkân ve memnuniyeti ön plana alýndýðý için, beynelmilel modelin çizildiðini söyleyebiliriz. Teklif edilen model Ýslamiyet'in ebedi prensiplerine dayanmaktadýr. Bu prensipler temelinde orta çaðda Müslüman camiasý, her millet, sýnýf ve tabakanýn iktisadi ve sosyal güvencede bulunduðu geliþmiþ devletler kurmuþtur. Genel olarak, modele gerçeði daha derinden öðrenebilme amacý ile oluþturulan, hakiki objenin sembolik tasviri, þartlý þekli diye diyebiliriz. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn kitabýnda, tüm fertlerin refahýný yükseltmeyi amaç eden devlet idaresi iktisat modeli teklif edilmektedir. Belki ütopik duyula bilinir? Belki Marks hizmetlerinde eþit ideal toplum hakkýnda okumuþunuzdur? Prof. Dr. Haydar Baþ modelinin farký belirgin, çünkü para tedavül kanunlarýnýn, piyasa ve talep hareketleri vs. bilgilerinden oluþmaktadýr. Ýktisat biliminin önünde hep kýt kaynak kullanýmý sorunu durmuþtur. Bir çok iktisatçý optimum arayýþý içinde bulunmuþtur. Prof. Dr. Haydar Baþ prensip itibarý ile Batý burjuva biliminden farklý olarak, kaynaklarýn sonsuz, insan ihtiyaçlarýn kýsýtlý olduðunu söylemektedir. 25 Prof. Dr. Haydar BAÞ Sayýn bilim adamýnýn ileri sürdüðü "sonsuz kaynak" fikri çürütülmez argümanlar temelinde inþa edilmektedir. Ve en esaslý argüman Kur'an-ý Kerim'in beyanlarýdýr. 'Ýbrahim' suresinde Allah-ü Teala insanlara hitaben diyor ki: 'Sizlere, istediðiniz tüm imkanlarý vermekteyim', 'Lokman' suresinde ise: 'Allah, gökyüzünde ve yeryüzünde olan her þeyi hizmetinize sunmadý mý'. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn fikrini fizik, kimya, biyoteknoloji buluþlarý tasdik etmektedir. Bu buluþlar maddenin sýnýrsýz imkanlarýndan bahsetmektedir. Mesela, 2004 yýlý Nobel ödülü sahibi fizikçi J.Alferov XXI yüzyýlda sanayiinin esas kaynaðý olarak güneþ enerjisinin olacaðýný söylemektedir. Artý geri dönüþüm süreci akýllý topluma maddenin tekrar kullaným imkâný vermektedir. Sonsuz kaynak, sýnýrlý ihtiyaca dayanan, Milli Ekonomi Modeli'ni teklif ederek Prof. Dr. Haydar Baþ daha çok dikkati üretimde deðil, üretim-tüketim denge noktasýný yakalama meselesinde odaklamaktadýr. Baþka bir ifade ile, onun teklif ettiði iktisadi sistem, tüketim dengesi modelidir. Buna yakýn bir fikir Ýstikrarlý Geliþim Stratejinin temelinde de yatmaktadýr. Lakin asýl fark bu modeli hayata geçirecek zihniyettedir. 2002 yýlý Yohannesburg Dünya Forumu bunun ispatýdýr. Sebebi ise, Globalist ülkeler, ilk olarak Amerika, Forumun birçok inisiyatifini desteklemedi, çünkü çýkarlarýna ters idi. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn Milli Ekonomi Modeli'nde ekonominin para gibi mühim aracýna büyük önem verilmektedir. Bu meselede de sayýn bilimadamý günümüz biliminde oluþmuþ katý fikirlerden daha ileri gitmektedir. Bizim iktisat teorisi kitaplarýnda para daha çok tedavül aracýdýr. 26 Milli Ekonomi Modeli Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn fikrince, para, mal ve hizmet üretimi için iktisadi faaliyeti harekete getiren araçtýr. Baþka bir ifade ile para, üretim ve tüketime karþý gösterilen niyetin sebebi ve bir teþviktir. Þu ana kadar hiçbir iktisadi model paranýn iktisadi birimlerin niyetini ifade etme özelliðine dikkati çekmemiþtir. Milli Ekonomi Modeli'nde gerçekleþecek paranýn teþvik fonksiyonu günümüzde esas fonksiyonlarýndan biridir. Ülkelerimizin karþýlaþtýðý esas problem iktisadýn liberalleþmesi sonucu toplumun kutuplaþmasýdýr. Prof. Dr. Haydar Baþ kitabýnda, asgari ihtiyaçlarýný bile karþýlayamayan, gelirleri belli bir seviye altýnda olan fakir tabaka grubunu ayýrt etmektedir. Türkiye ve Rusya örneðinde bu grubun yüzdesi iki ülkede de %90 civarýndadýr. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn çalýþmasýnda, eðer ekonominin büyümesini istiyorsak, dikkatimizi toplayarak bu tabakaya yardým göstermemiz gerekiyor denmektedir. Günümüzün en büyük problemi ise, nüfusun bu tabakasý tüketim imkanýný kaybetmiþtir. Sayýn Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn teklif ettiði modelde bu tabaka ekonomik hayatta katkýda bulunmakta, sosyal ve iktisadi aktivitesini devam ettirmektedir. Tekrar edersek, Prof. Dr. Haydar Baþ hizmetinin açtýðý ufuklar sýnýrsýzdýr. Kitap, tekrar tekrar dönülmesini istemektedir. Ve kitabýn Rusça yayýnlanmasý Rusya, Tataristan ve BDT devletleri için faydalý olacaktýr. Prof. Dr. Goulnar BALTANOVA Kazan State Power Engineering University 27 28 Milli Ekonomi Modeli Bu eser sadece Türkiye için deðil, tüm dünya içindir XX. yüzyýlýnýn ikinci yarýsýnda iktisat biliminde, teoride kendisine zýt olan anlayýþlarý devre dýþý býrakan, Batý devletleri kontrolü altýnda olan ülkelerin devlet iktisat politikasýný oluþturan ve bu ülke gençlerinin üniversite kitaplarýnda okutulan liberalmonetarist anlayýþýnýn tartýþýlmaz tekeli oluþmuþtur. Bu anlayýþa ters düþen tüm teori ve araþtýrmalar, problem ve sonuçlar bilim adamlarýnýn, siyasi ve öðrencilerin dikkatlerinden deðiþik yollarla perde ediliyor, tali, önemi olmayan istisnalar, ya da "iktisadýn" temel kanununa ek olarak gösteriliyor. Böylelikle, "bilimin temel binasý", iktisat biliminin "mainstream"i, yeryüzündeki çoðunluðunun hayatý için çoktan derin problem ve tehlike haline gelmiþ sosyalekonomik hayat sorunlarýný ve gerçeklerini kýsmen yansýtýcýsý, gerçek sorunlarý göz ardý edicisi haline geliyor. Gerçek, liberaliktisat bilimi altýndan akýp gidiyor. Günümüzün sorunlarý ise, iktisadi ve siyasi merkezlerin ve taþranýn, parasalmali alanýn ve gerçek sektörün iletiþimi, çaðdaþ ekonomide devletin, tekelin ve rekabetin rolü vesairedir. Þu anda deðiþik ülkelerde, "herkes tarafýndan kabul edilen gerçek" halini alan ve hakim olan teorik modellerin ve önerilerin temelinde yatan birçok ekollerin "aksiyomlarýn" yeniden gözden geçirilmesini gerektiren daha fazla yeni yaklaþým ve çalýþmalar ortaya çýkmaya baþlamýþtýr. 29 Prof. Dr. Haydar BAÞ Ancak iktisat politikasýnda alternatif teorinin ve alternatif mefhumun oluþmasý için bu yeni giriþimlerin bir araya getirilme ihtiyacý þiddetle hissedilmektedir. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn kitabý bu sorunun çözülmesi için ciddi bir katkýdýr ve çalýþmanýn büyük deðeri bundan kaynaklanmaktadýr. Birçok Ýslam takipçisinin O'nu kendi öðretmeni olarak gören, derin inanca sahip þahsýn iktisat gibi, dünyevi bilim dalýnda parlayývermesi tesadüf deðildir. Ýþin aslý þu ki, çaðdaþ iktisat teorisi ve oluþmuþ dünya ekonomisi sistemi bireyin ve toplumun hedefi olarak sadece maddi ve parasal teþvik ve amaçlarý ele almaktadýrlar. Bu kategoriler sisteminde ise insanlýðýn önünde duran sorunlarýn, özellikle de ekonomi alanýnda olan sorunlarýn çözümü hiçbir þekilde yoktur. Ýnsanlýðýn ilkel fizyolojik ihtiyaçlarýn gidermesini gittikçe kolaylaþtýran teknik ve üretim organizasyonu geliþimi iktisadi süreçlerin ekonomi dýþý unsurlara; siyasi, sosyal ve ilk önce geniþ manasýyla manevi þartlara radikal olarak baðlý olduðu gerçeði ortaya çýkarmaktadýr. Prof. Dr. Haydar Baþ "Toplumun pozitif ya da negatif durumu bu toplumu oluþturan insanlarýn iç tabiatýnýn doðrudan yansýmasýdýr" diye yazmaktadýr. Toplumun yapýsý ve iktisadi iliþkiler ne kadar rasyonel gözükürse gözüksün, onlarýn halkýn refah seviyesini yükseltmesi ve etkisi, toplumun manevi beraberliðini esas almalarý ve toplum fertlerinin çoðunun ve elit temsilcilerin bu iliþki ve yapýnýn adil olduðuna inanmalarý ve topluma deðer vermeleri ile mümkün olmaktadýr. Tarih boyunca insanlýk bu kanaate varmýþtýr. Toplumun manevi beraberliðin temelinde dini inanç veya vatanperverlik veya mutlu topluluk kurma düþüncesi yatmaktadýr. 30 Milli Ekonomi Modeli Eðer toplumun manevi temelinde herhangi nedenlerle bozulma gerçekleþirse, toplumum tüm sosyal enstitülerinde ve onlarý destekleyen mekanizmalarda taklitçilik baþlýyor. Hem ahlak, hem adliye hukuk sistemi, hem hakimiyet kurumlarýn oluþmasýndaki demokratik tarz, hem medya ülkenin ve ülke toplumunun çoðunun çýkarlarýný temin etmemeye baþlýyor. Mali kaynaklara sahip olan ve bu sosyal sistemin egemenliðini ele geçiren az sayýdaki sosyal gruplarýn ve klanlarýn elinde malzeme haline geliyor. Ülkenin manevi beraberliði önemilidir, o olmadan devlet etkisiz hale gelmektedir. Milli Ekonomi Modeli'nin istisnai önemli ilkesi, her sosyal grubun maddi refah seviyesinden toplum ve devletin sorumlu olmasýdýr. Bu ilke, devletin iktisada katkýsýný minimize etme liberal ideoloji yaklaþýmýný reddetmektedir. Piyasa ve rekabet güçleri, yazarýn anlattýðý yapýsal eþitsizlikleri (Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn terimiyle, yapýsal açýklarý) tek baþýna düzeltemezler. Bunu ancak güçlü ve baðýmsýz devlet yapabilir. Parasal-mali kaynaklarýn çok az sayýda olan zengin banka gruplarýnýn, mali-siyasi klanlarýn ve cemiyetlerin ellerinde bilinçli olarak birikmesi Dünya Ekonomisi için (ve bütün sosyal-politik alanýn istikrarlýðýnýn korunmasý için) en büyük tehlike olduðunu Prof. Dr. Haydar Baþ görmektedir. Global problemlerle uðraþan birçok iktisatçý ve siyaset bilimcisi, önceden belirtilmiþ olan postulatlara açýklama bulma amacýyla deðil de, gerçekten þimdiki basit olmayan dünyada olan biten hakikatleri öðrenmek isteyenler ayný fikirde olacaklarýný düþünüyorum. 31 Prof. Dr. Haydar BAÞ Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn sonucuna göre: " Bugün Dünya Ekonomisinin gerçek yöneticileri üreticiler deðil, global maliyecilerdir. Þu anda, onlarýn iktisadi ve siyasi etkilerinin güçlenmesini ancak en azýndan düþünce açýsýndan, yapý olarak milletin yararý ve ekonomik büyümenin doðrultusunda hareket eden devletler engelleyebilir." Kitapta çok önemli sorun ele alýnmaktadýr, paranýn ürün alanýndan direktif olarak çekilerek mali spekülasyon alanýnda yoðunlaþmasý, fazladan harcanmasý ve onlarýn siyasi sorunlarýn giderilmesi için kullanýlmasý sorunu ve saire. Böyle paranýn çekilmesi ve sermayenin yurtdýþýna akmasý sonucunda üretimin ne kadar küçük miktarlara düþtüðünü ve ülkenin potansiyel ekonomisini yýktýðýný Rusya'nýn 90. yýllarda gösterdiði bariz örnekte görmekteyiz. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn kitabýnýn asýl deðeri, tekrarlamak istiyorum ki, þu anda iktisat biliminde hakim olan liberal görüþe ve (çoðu zaman alternatifsiz diye sunulan) liberal teoriye alternatif olan yeni görüþün oluþmasýnda temel atmaktadýr. Bu kitap tabii ki sadece Türkiye için deðil, tüm iktisat bilimi için ve ilk sýrada "Batý olmayan" tüm ülkeler için çok büyük önem taþýmaktadýr. Bu kitabýn meþhur olmasý ve geniþ kitle için, iktisatçýlar, siyaset bilicileri ve diðer sosyal bilim uzmanlarý için, ayný zamanda politikacý, üniversite öðrencileri ve öðretmenleri için ulaþýlýr olmasý çok önemlidir. Hizmetin fikir ve önerileri geniþçe istiþare edilmeli, konuþmalý, baþka uzmanlarýn fikirleri ile mukayese edilmeli, netleþtirmeli ve baþka meþhur iktisatçý uzmanlarýn fikirleri gibi geniþ yayýlma ve otorite bulmalýdýr. Prof. Dr. Viktor Volkonskiy Rusya Bilimler Akademisi 32 33 34 Milli Ekonomi Modeli BÝRÝNCÝ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN TEMEL FELSEFESÝ 1) Milli Ekonomi Modeli Nedir? 2) Milli Ekonomi Modelinde Ýnsan 3) Bireyin ve Toplumun Çýkarlarýnýn Birleþtirilmesi 35 36 Milli Ekonomi Modeli 1) MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ NEDÝR? Milli Ekonomi Modeli, insanýn sýnýrlý ihtiyaçlarýnýn sýnýrsýz kaynaklardan karþýlanmasý ilmi ve ülkelerin gerektiðinde her türlü mal ve hizmeti üretebilme gücüne sahip olmasý, iç ve dýþ harcamalarýnýn borçlanmadan temin edebilmesinin adý ve formülüdür. Bu manada Milli Ekonomi Modeli ülkelerin kalkýnmasýnýn, ekonomik baðýmsýzlýðýn tek (yegane) yoludur. Milli Ekonomi Modeli, ekonominin sadece bir meselesine odaklanmak yerine, bütününü kucaklayan bir modeldir. Hedefleri, dayanaklarý ve iþleyiþ mekanizmalarý ile baþlý baþýna bir sistem olan Milli Ekonomi Modeli, hayallerden deðil, var olan gerçeklerden yola çýkarak, bunlara uygun bir modeli hayata geçirmeyi amaçlamýþtýr (1). Ýnsaný tam manasý ile tarif etmeden onunla ilgili hiçbir meseleyi çözüme kavuþturamayýz (2). Oysa kapitalist anlayýþ insaný anlamak yerine kendi sistemine uygun bir insan tarifi yapmýþtýr. 1– Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 247, Ýcmal yay, Ýstanbul 1994, 2. baský 2– Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, s. 3–25, Ýcmal yay, Ýstanbul 1996, 4. baský 37 Prof. Dr. Haydar BAÞ Ýnsanýn fýtratýndan yola çýkarak ona uygun bir modeli hayata geçirmeden ona faydalý olmak mümkün deðildir (3). Kaynaklarýn sýnýrsýz, ihtiyaçlarýn sýnýrlý ama ihtiraslarýn sýnýrsýz olduðunu tespit ettiðimizde, kapitalist modellerin daha temelden meseleye yanlýþ yaklaþtýðýný görmek zor olmayacaktýr. Çünkü kapitalist anlayýþlar, kaynaklarý sýnýrlý görürken, insan ihtiyaçlarýný sýnýrsýz görmektedirler (4). Bireyler, kendi ihtiyaçlarýndan çok daha fazla bir deðer oluþturma kabiliyetindedir. Ancak var olan ekonomi modelleri insanlarýn kabiliyetlerini devreye koymak yerine, onlarý devre dýþý býraktýðý için sýnýrsýz kaynaklara raðmen insanlýðýn büyük bir kesimi yokluk içerisindedir. Artan nüfusun ihtiyaçlarýnýn sýnýrlý kaynaklarla karþýlanamayacaðý yanýlgýsý, kapitalist anlayýþý toplumun çok az bir kesiminin çýkarlarýna odaklanmaya yöneltmiþtir. Bu sebeple kapitalist anlayýþ azýnlýklarýn mutlu olduðu fakat çoðunluðun fakirlik ve açlýk çektiði bir modeldir. Gerçekte artan dünya nüfusu bir tehlike deðildir, kaynaklarýn kýt olmadýðýndan yola çýkýlarak bu kaynaklardan optimal ve adilane bir þekilde herkesin istifade edeceði bir sistem hayata geçirmek mümkündür. Zaten Milli Ekonomi Modelinde yaptýðýmýz da bundan ibarettir. 3 Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, s. 29 4 Prof. Dr. Erdogan Alkin, Ýktisat, Filiz Kitabevi, Ýst. 1992, s. 1 38 Milli Ekonomi Modeli Kapitalist anlayýþlarýn, kendi yapýlarýndan kaynaklanan yanlýþlardan dolayý, þu üç meseleyi çözmesi mümkün deðildir; kapitalizmin hâkim olduðu son 150 yýllýk dönem de bunun ispatýdýr: 1) Gelir daðýlýmýnda denge, 2) Sürekli büyümenin yakalanmasý, 3) Tam istihdamýn sürekli saðlanmasý. Her üçü de ekonomi politikalarý için olmazsa olmaz hedeflerdir. Ancak, kapitalist modeller bunlara ulaþamadýðý gibi, artýk gelir daðýlýmýnda dengesizliði, eksik istihdamý ve belli dönemlerde ekonomilerin krizlere girmesini doðal karþýlamaktadýr (5). Kapitalist anlayýþlar kaynaklarýn sýnýrlý olduðundan yola çýktýðý için üretime odaklanmýþtýr. Elde edilen mal ve hizmetlerin adilane daðýtýlmasý yerine, mutlu bir azýnlýðýn faydasýna sunulmasý da bu mantýðýn sonucudur. Oysa Milli Ekonomi Modeli tüketim yanlýsý bir modeldir. Tüketim yanlýsý olmaktan kastýmýz, toplumu oluþturan bireylerin tamamýnýn belli bir gelir düzeyine çýkartýlmasýdýr. En azýndan kimseye muhtaç olmadan hayatýný devam ettireceði seviye asgari hedef olarak kabul edilmiþtir. Milli Ekonomi Modelinde ortaya koyduðumuz hedefleri yakalamada, çok önemli iki güce sahibiz. Bunlardan birincisi para, bir diðeri ise devlettir. Para, kapitalist anlayýþlarda sadece bir mübadele ve deðer saklama aracý olarak görülmüþtür. 5 Prof. Dr. Osman Z. Orhon, Baþlýca Enflasyon Teorileri ve istikrar Politikalarý, Filiz Kitabevi 1993, s. 109 39 Prof. Dr. Haydar BAÞ Oysa paranýn çok önemli iki özelliði þu ana kadar ifade edilmemiþtir. Birincisi, paranýn bir tahrik unsuru olarak iþlemci özelliði, bir diðeri de paranýn üretilen mal ve hizmetlerin karþýlýðý olma vasfýdýr. Bir diðer konu da, serbest piyasa anlayýþý ve devlet kavramýdýr. Kapitalist modeller, serbest piyasayý savunurken, müdahale edilmeyen piyasalarýn kendi kendine dengeye geleceði kanaatindedir (6). Keynes Modeli dahi, teoride, böyle bir dengenin varlýðýný kabul ederken; spekülatif para talebinden dolayý bir kýsým paranýn piyasalarda bulunmayacaðýný ifade etmiþtir. Oysa teorik olarak arz talepten büyük olduðu için üretim esnasýnda üretim faktörlerine ödenen paranýn tamamý, piyasada dolaþýmda olsa bile; elde edilen gelir arzý karþýlayacak kadar bir talebin oluþmasýna yeterli gelmeyeceði için piyasalarýn dengeye gelmesi mümkün deðildir. Bu sebeple devletin emisyon hacmini geniþletip sosyal projeler ile, özellikle dar gelirli bireylerin bütçelerine katkýda bulunarak tüketim ile üretimi dengelemek için, piyasalara müdahale etmesi gerekir. Milli Ekonomi Modelinde devlet sadece alan el deðil, aldýðýndan daha fazlasýný verebilme kudretinde olan iradedir. Sosyal devlet yaklaþýmý hem sosyal adaleti, hem de sürekli büyümeyi saðlamaktadýr. Yani fakir bir insaný doðrudan desteklemek, dolaylý olarak sanayiciyi de desteklemektir. 6 A. Smith, Milletlerin Zenginliði, Çev. Haldun Derin, M.E.B. Yayýnlarý 1955 40 Milli Ekonomi Modeli Kapitalist anlayýþlar ise devleti, global sermayenin faizle sattýðý parasýný koruyan ve faiz gelirlerini karþýlamak için halkýndan vergi toplayan bir irade konumuna getirmiþtir. Oysa Milli Ekonomi Modelimizde devlet, vatandaþýnýn emeðini yine halkýna hizmet olarak sunan iradedir. Ýfade ettiðimiz üzere, sadece halkýndan topladýðý vergileri deðil, ayný zamanda emisyondan elde ettiði senyöraj gelirini de halkýna hizmet olarak aktaracaðý için, alan deðil, veren el konumunda bir devlet anlayýþý Milli Ekonomi Modeli ile hayata geçirilmektedir. Serbest piyasa, kaynaklarýn ve gelirlerin belli ellerde toplanmasýndan baþka bir þey deðildir. Piyasalar, serbestlik adý altýnda birkaç global sermaye grubunun kontrolüne terk edilmektedir. Kapitalist anlayýþýn hedefi, belli bir azýnlýk grubun refahý olduðu için, serbest piyasa adý altýnda kaynaklarýn ve elde edilen gelirlerin bu kesime aktarýlmasýný istemesi son derece normaldir. Devlet, bu tekelleþmenin önünde engel olarak görüldüðü için, devletin güçlenmesi ve piyasalarý kontrol etmesi istenmemektedir. Paranýn faizle birlikte piyasalardan çekilerek stoklanmasý, paranýn asýl vazifesini ifa etmesine engel olduðu gibi, parayý elinde tutanlarý piyasalara hâkim kýlmaktadýr. Bu sebeple faiz, Milli Ekonomi Modelinde bir hastalýk olarak tanýmlanmýþtýr. Faiz, gelir daðýlýmdaki dengeyi bozduðu gibi üretim ile tüketimi de engeller (7). 7- Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 253–254; Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, s. 238 41 Prof. Dr. Haydar BAÞ Kapitalist anlayýþlar, bankalarýn kaydi para üretmesini desteklerken, merkez bankalarýnýn emisyon ile parasal hacmi arttýrmasýna karþý çýkmaktadýr. Dolayýsý ile para talebi, maliyetli para ile karþýlandýðý için, kapitalist anlayýþlara faiz modelleri de diyebiliriz. Milli Ekonomi Modeli ise, kaynaklarýn ve paranýn tekelleþmelerini engelleyerek, herkesin rahatlýkla ulaþacaðý bir ortamýn oluþmasýný saðlamatadýr. Paranýn serbest dolaþýmý, proje sahibi herkesin üretim yapabileceði bir zemini oluþturduðu gibi, bireylerin kabiliyetlerinin açýða çýkmasýna da imkan tanýmaktadýr. Paranýn ve kaynaklarýn tekelleþmesinin önlenmesi, üretim ile tüketimin önündeki engelleri kaldýrmakta, maliyetleri de aþaðýya çekmektedir. Paranýn, maliyetsiz ve herkesin sahip olacaðý bir hale getirilmesi Milli Ekonomi Modelinin en önemli unsurlarýndandýr. Gelir daðýlýmýnda belli bir dengeyi saðlayamayan büyümeler, gerçek manada bir büyüme deðildir. Bu sebeple hedef, toplumun bir kesiminin deðil, tamamýnýn refah düzeyini yükseltmektir. Gelir daðýlýmýndaki dengeyi bozan para ile para kazanma yerine, toplumun her kesimine fayda saðlayan üretim ile para kazanma mantýðý, modelin hâkim unsurudur. Kapitalizm ekonomik olaylarý bir kavga mantýðýnda ele almaktadýr. Ýþçi ile iþveren, zenginle fakir, çalýþan kesim ile emekli olan kesim örnekleri çoðaltabiliriz arasýnda gelirin (kârýn) bölüþümünde bir kavga mantýðý hâkimdir (8). 8 A. Smith, Milletlerin Zenginliði, 1. kitap, 5. bölüm 42 Milli Ekonomi Modeli Oysa Milli Ekonomi Modelinde toplumun hiçbir kesimi bir diðerine karþý rakip olarak algýlanmamýþ, toplumu oluþturan bireylerin tamamýna fayda saðlayacak yaklaþýmlarýn önü açýlmýþtýr. Özellikle iþçi ücretlerini asgari geçim düzeyinde konumlandýran (9) kapitalist anlayýþlar yerine, gerçek ücret tanýmý getiren Milli Ekonomi Modeli, hem iþverenin, hem de iþçinin hakkýný sahibine vermektedir. Fiyatlar, tam esnek deðildir; yerine göre kýsmen esnek hatta yapýþkandýr. Yapýlan deneye dayalý çalýþmalar bunun böyle olduðunu doðrulamaktadýr. Ancak fiyatlarýn neden yapýþkan olduðu hususunda gereken izah þu ana kadar ortaya tam manasý ile konulmamýþtýr. Milli Ekonomi Modelinde fiyatlarýn neden yapýþkan olduðunun analizi yapýlýrken, genel ve kýsmi yeni denge analizleri de ortaya konmuþtur. Bu denge analizleri ekonomide ortaya çýkan hastalýklarý çok rahat seyretmemize imkan tanýmaktadýr. Milli Ekonomi Modeli, para ile GSYÝH arasýndaki baðýntýnýn izahýný yaparken; ekonomilerde, piyasalarda bulunmasý gereken parasal hacmi matematiksel olarak tarif ederek piyasalarda kurulacak dengenin rakamsal açýlýmýný ortaya koymuþtur. Her ekonomi modeli, onu ortaya koyan kültürün ve bakýþ açýsýnýn bir yansýmasýdýr. Kapitalizm, Batý insanýn meselelere bakýþ açýsýný yansýtmaktadýr. Milli Ekonomi Modeli ise bize ait deðerlerin bir açýlýmýndan ibaret olup, olaylara batý gözlüðü ile deðil, Müslüman Türk insanýnýn sahip olduðu ölçüyle çözüm getirmektedir (10) 9- Ýktisat'ýn Dama Taþlarý, II, 2002, ÝÜ Ýktisat Fak. Mez. Cem; Doç. Dr. Burak Atamtürk, Klasikler ve Adam Smith, s. 14 10- Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 248–249 43 Prof. Dr. Haydar BAÞ Kapitalizm olsun, sosyalizm olsun hiçbir modelin insanlýða huzur getirmesi mümkün deðildir. Bugün dünyada hâkim olan bu görüþler, mutlu azýnlýklarý çýkardýðýmýzda insanlýða dünya hayatýný zindan etmektedir. Milli Ekonomi Modeli, sadece ülkemizi deðil, dünya insanlýðýný da refaha kavuþturacaktýr. Milli Ekonomi Modeli, bir Rus dostumun Sosyalizmden biz çektik, kapitalizmden ise dünya çekiyor, bizi ve dünyayý kurtaracak; gelir daðýlýmýný düzeltecek, sürekli büyümeyi ve tam istihdamý saðlayacak ekonomi modeli nedir? sorusuna da bir cevap niteliðindedir. 44 Milli Ekonomi Modeli 2-MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE ÝNSAN Ýnsan, ekonomi politikalarýnýn hem hedefi, hem de konusudur. Ekonomi politikalarýnýn gayesi insana daha yaþanabilir, daha rahat bir dünya sunmaktýr. Elbette politikalarýn istenilen neticeler vermesi muhatabýn doðru tanýnmasýna baðlýdýr. Ýnsaný yanlýþ tarif eden bir ekonomi modelinin doðru neticeler elde etmesi mümkün deðildir. Maalesef bilinen ekonomi modelleri, kendi sistemlerine uygun bir insan tarifi yapmýþlardýr. Mesela kendi çýkarlarýný en yüksek düzeye çýkarma amacý güden homo economicus (iktisadi insan) kapitalizmin modelini üzerine inþa ettiði insandýr (11). Yapýlmasý gereken; insanýn doðasýndan kaynaklanan, gerçek özelliklerinden yola çýkarak onu tatmin edecek bir ekonomi modelini hayata geçirmek olmalý idi. Milli Ekonomi Modelini izah ederken, iþe önce insaný tarif ederek baþlayalým. Öyleyse ekonomiyi ilgilendiren yönüyle insan nedir? Bütün ekonomi modelleri, insanýn ihtiyaçlarýnýn sýnýrsýz olduðu yanýlgýsýndadýr. Sýnýrsýz olan insanýn ihtiyaçlarý deðil, ihtiraslarýdýr. Ýnsanýn doymayan tarafý karný deðil, gözüdür (12). 11- Bkz. A. Smith, Milletlerin Zenginliði 12- Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, s. 128 45 Prof. Dr. Haydar BAÞ Ancak þu ana kadar, insanýn ihtiyaçlarý sýnýrsýz, kaynaklar ise sýnýrlý görülmüþtür. Haddi zatýnda sýnýrsýz olan kaynaklardýr. Sýnýrlý olan ise ihtiyaçlardýr. Ýnsanýn ihtiyaçlarýnýn sýnýrlý olmasýna ve bu kadar sýnýrsýz kaynak bulunmasýna raðmen, dünya nüfusunun büyük bir kýsmýnýn açlýk çekiyor olmasý þu ana kadar uygulanan ekonomi modellerinin ve politikalarýnýn inanýlmaz yanlýþlar içermesinden kaynaklanmaktadýr. Gerçek olan þudur ki; insanýn yemek, içmek, ýsýnmak, giyinmek, barýnmak vb. çok karmaþýk olmayan sýnýrlý ihtiyaç kalýplarý varken; bu ihtiyaçlarýný karþýlamak için dünya üzerinde yüzlerce, hatta binlerce bilinen ve bilinmeyen kaynak mevcuttur. Kapitalist ekonominin kuramcýlarý, -baþta Malthus gibi karamsar ekonomistler olmak üzereihtiyaçlarý sýnýrsýz, kaynaklarý sýnýrlý gördükleri için nüfusun belli bir oranda tutulmasýna gayret göstermiþler, böylece doðum kontrolleri bu ekonomi modellerinin bir sonucu olarak karþýmýza çýkmýþtýr (13). Yine sömürgeci ülkeler de, kaynaklarýn sýnýrlý olduðu yanýlgýsýndan yola çýkarak, bu kaynaklarýn dünya insanlýðýna yetmeyeceði sonucuna varmýþ ve bunlarý kendi kontrollerine almak için dünyayý kana bulamýþlardýr. Elbette sömürgeciliðin tek sebebi bu deðildir, ancak bu anlayýþýn kökleri kaynaklarýn sýnýrlý, ihtiyaçlarýn sýnýrsýz olduðu yanýlgýsýna dayanmaktadýr. 13- Prof. Dr. Rona Turanlý, Malthus'un Nüfus Kuramý ve A.G.Ü., s.31 46 Milli Ekonomi Modeli Temel prensip olarak üretimi karþýlayacak talebin oluþturulmasý ve yoðunlaþmasý hedefine kilitlenmesi gereken ekonomi modelleri, tam tersi bir yaklaþýmla çözümü talebin kýsýlmasýnda görmüþlerdir. Neticede insanlýk adeta varlýk içinde yokluk çekmiþtir. Ýnsanla ilgili bir diðer konu da bireylerin davranýþlarýnýn hangi þartlarda ve ne derecede toplum çýkarlarýna katkýda bulunabildiðidir. Acaba tamamý ile serbest ve kuralsýz býrakýlan bireyler ekonomiyi hangi þekilde etkiler? Ekonominin ilerlemesine mi katkýda bulunur, yoksa ekonominin dengelerinin bozulmasýna mý neden olur? Gerek canlý, gerekse cansýz varlýklar olsun hepsinin baðlý olduðu bazý kurallar vardýr. Bir sabah kalktýðýmýzda Ayýn baþka bir yörüngede dönmeye baþladýðýný görmemiz mümkün olmadýðý gibi, koyunun ot yerine et yediðini görmemiz de mümkün deðildir. Ýster canlý, ister cansýz varlýklar olsun insan dýþýndaki varlýklarýn tamamý belli kurallar çerçevesinde mükemmel bir düzen içerisinde ömürlerini sürdürürler. Tabiatta, insanýn müdahil olmadýðý olaylarda mükemmel bir nizam olduðu doðrudur. Ancak bu kuralý, söz konusu insan olduðunda aynen alýp uygulamak son derece yanlýþtýr. Çünkü insan bütün bu varlýklar içerisinde irade ve tercih sahibi olan tek varlýktýr. Bir elektron kendi tercihini kullanarak yönünü deðiþtirip çekirdeðe çarparak bir nükleer patlamaya neden olmaz ama her insan, her zaman tercihini hem kendi yararýna, hem de toplumun yararýna kullanabilir mi? 47 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bütün insanlar için buna evet demek elbette mümkün deðildir. Ýstisnalar da kaideyi bozmaz. Özellikle toplumun çýkarlarý ile kiþisel çýkarlarýn çeliþtiði ortamlarda bireylerin tercihlerini toplumdan yana kullandýklarý nadiren karþýlaþýlan bir durumdur. Akþam herkesin evine erken gitmek için acele etmesinin akþamki trafik sýkýþýklýðýnýn en büyük sebebi olduðu bilinen bir gerçektir. Veya bir kargaþa anýnda herkesin bir noktaya hücum etmesiyle ortaya çýkacak olan sýkýþýklýk kaçýnýlmazdýr. Kâinatta nasýl bir doðal denge varsa, insaný ilgilendiren konularda, insan davranýþlarý müspet manada yönlendirilmediðinde birey ile toplum çýkarlarý arasýnda da bir o kadar uyumsuzluk söz konusudur. Dikkat edilirse toplumsal hayatta en basit olaylarda bile bireyin hayatýný düzenleyen gerek hukuki, gerekse ahlaki birçok kural vardýr. Bir apartmanda bile canýmýz istiyor diye radyonun sesini sonuna kadar açamayýz. Ýnsanlarýn bazen verdikleri kararlarla kendilerine bile zarar verdiði bilinen bir gerçektir. Ýþte uyuþturucu ve kumar baðýmlýsý insanlarýn hayatý ortadadýr. Kendisine bile zarar verebilen insanýn toplumsal olaylarda her zaman toplumun yararýna adým atacaðýný söylemek herhalde iþin doðasýna aykýrýdýr. Liberal anlayýþlar, insan ile eþyayý birbirine karýþtýrarak, eþyanýn tabiatýndaki dengenin insan için de geçerli olduðunu zannetmiþlerdir. Ancak yaratýlýþý itibarý ile insan kendi içerisinde sürekli bir mücadele ve deðiþim içerisindedir. 48 Milli Ekonomi Modeli Bu mücadelede eðitilmesi gereken insan aksine tamamen baþýboþ býrakýldýðýnda, kendi çýkarýndan baþka hiçbir ölçü tanýmayacaðý için çok rahatlýkla banka hortumlayabilir, devleti soyabilir, kendi adamýný da kayýrabilir, hatta insanlar açlýktan ölse bile elindeki gýda ürünlerini daha pahalýya satmak için bunlarý stok edebilir. Bugün liberalizm adýna insana tanýnan sözde serbestlik, beraberinde toplumun büyük bir kesiminin hem maðdur edilmesine, hem de yolsuzluk ekonomisinin ortaya çýkmasýna sebep olmuþtur. Ýþin bir baþka noktasý da, liberalizmden yola çýkarak piyasalar için en uygun anlayýþýn tam serbestlik olduðunu savunanlar, söz konusu kendi çýkarlarý olduðunda birçok yasaðý hayata geçirirler. Liberalizm adýna bugün Türkiyede tarým ürünlerine getirilen yasaklar, Merkez Bankasýnýn hazineye borç vermesine getirilen yasaklar, yerli üretime verilen desteklemelere getirilen kýsýtlamalar ve daha yüzlercesi yazýlabilir. Öyleyse yapýlmasý gereken serbest piyasa adý altýnda toplumu birkaç kiþinin kontrolüne terk etmek yerine, toplumun her ferdini koruyup kollayan bir ekonomi modelini hayata geçirmektir. Güçlünün karþýsýnda zayýfýn korunmadýðý bir ortamda, sonuçta tüm ekonominin zarar görmesi kaçýnýlmazdýr. Dikkat edilirse monopol (tekel) piyasalarda istenilen verimin elde edilememesinin sebebi de bireysel tercihlerin toplumsal çýkarlarýn önüne geçmesidir. 49 50 Milli Ekonomi Modeli 3- BÝREYÝN VE TOPLUMUN ÇIKARLARLARININ BÝRLEÞTÝRÝLMESÝ Konuya bir soruyla girelim: Bilinen ekonomi anlayýþlarýnda mümkün olmamasýna raðmen, toplumun her kesiminin çýkarlarý ayný anda maksimize edilebilir mi? Eðer, bireyin çýkarlarýný toplumun çýkarlarýna katký saðlayacak bir biçimde yönlendirebilirsek ayný anda hem bireyin, hem de toplumun maksimum fayda elde etmesi mümkün olacaktýr. Esasen Milli Ekonomi Modelinde yapýlmaya çalýþýlan da bundan ibarettir. Milli Ekonomi Modelinde insanlar, hem tüketirken, hem de üretirken topluma katkýda bulunacaklardýr. Gelirini arttýrma gayreti içerisinde bulunan her birey, diðer bireylerin de gelirini arttýracak, tüketim yapan her birey diðer bireylerin daha fazla kazanmasýný, dolayýsýyla daha fazla tüketebilmesini saðlayacaktýr. Mesela, dar gelirli insanlara verilen destek ayný zamanda yeni bir tüketim artýþýna sebep olduðu için bu daha fazla üretim, daha fazla istihdam imkaný saðlayacaktýr; yani toplumun bir kesimine doðrudan verilen destek Milli Ekonomi Modeli çerçevesinde toplumun diðer kesimlerine de dolaylý olarak, hatta misli oranýnda yansýyacaktýr. 51 Prof. Dr. Haydar BAÞ Mesela para kazanma hýrsýna sahip olan bireylerin bu talebi para ile para kazanma þeklinde deðil de emeði devreye koyacak þekilde karþýlandýðý takdirde bireyin bu isteði ayný zamanda topluma fayda olarak yansýyacaktýr. Aksi takdirde para ile para kazanýldýðýnda, toplumun diðer bireylerine ait olmasý gereken bir kazancýn haksýz yere bir bireye transferi söz konusudur (14). Ve yine elinde parasý olmadýðý için kahve köþelerinde âtýl olarak bekleyen bireylerin ne kendilerine, ne de topluma bir faydasý vardýr ama bu bireylere proje mukabili sýfýr faizli kredi imkaný sunulduðunda, âtýl duran bu enerjinin sinerjiye dönüþmesi elbette mümkün olacaktýr. Görüldüðü gibi bireylerin topluma ve kendilerine ekonomik olarak zarar verebileceði adýmlar, bu modelde tam tersine faydalý bir hale çevrilmektedir. Dolayýsýyla, eðer insaný konu alan bir model hayata geçiriyorsak, ona karýþmayan, onu uzaktan seyreden veya onun isteklerini kýsýtlayan deðil, aksine onun tercihlerini hem kendi lehine, hem de toplum lehine faydalý kýlacak bir anlayýþý hayata geçirmek zorundayýz. Bu konu, son derece önemlidir. Dünyada uygulanan ekonomi politikalarý hep toplumun bir kesimine destek verirken, diðer kesimini ihmal etmiþtir. 14- Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 253–257; Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, s. 238–241 52 Milli Ekonomi Modeli Bu anlayýþlara göre eðer siz doðrudan gelir vergisini arttýrýrsanýz, sosyal harcamalara daha çok para ayýrabilirsiniz ama bu sefer de daha çok vergi aldýðýnýz için istihdamý azaltmýþ olursunuz. Bu yüzden belli bir yaþa gelmiþ insanlarýn emekli maaþýný arttýrmak, iþsizlik sigortasý vermek kamu bütçesi üzerinde yük olarak gözükmektedir. Þu anda AB topraklarýnda baþta Almanya olmak üzere sosyal harcamalarda kýsýtlamaya gidiliyor. Yine örneðin Türkiyede sanki tarým kesimini desteklemek, diðer kesimlerden bu kesime gelir transferi olarak deðerlendiriliyor. Bu örnekleri çoðaltmak mümkündür ve bilinen ekonomi modelleri için bu kaygýlar doðrudur. Ancak þu ana kadar hiçbir ekonomi modelinin yapamadýðý bir uygulama, Milli Ekonomi Modeli ile hayata geçirilmektedir. Milli Ekonomi Modeli toplumun bütün kesimlerine ayný anda fayda saðlayacak mekanizmalarý devreye koymaktadýr. Mesela, tarým kesimini, paranýn tarifinden yola çýkarak ve belli oranlarda emisyon hacmini arttýrarak desteklemek, ayný zamanda toplumun diðer kesimlerini de desteklemektir. Çünkü ülkemizde halkýn % 35i tarým ile geçinmektedir. 2000 yýlý nüfus sayýmýna göre Türkiye'nin toplam nüfusu, 67.803.927 iken; köyde yaþayanlarýn sayýsý 23.797.653'tür(15). Eðer üretici o yýl elde ettiði üründen istediði geliri elde ederse, bu o yöredeki esnafa alýþveriþ olarak yansýyacaktýr. 15- D.Ý.E, 2000 Yýlý Nüfus Sayýmý 53 Prof. Dr. Haydar BAÞ Ayrýca tarým kesiminin desteklenmesi tarým ve tarýma dayalý sanayinin de geliþmesine imkan saðlayacaðý için büyük bir istihdam sahasý ortaya çýkacaktýr. Bugün tarým kesiminin satýn alma gücünde yaþanan ciddi orandaki azalma sadece bu kesimi deðil toplumun bütün kesimlerini etkilemektedir. Hükümetin yapacaðý transfer harcamalarýnda meydana gelecek artýþ sadece emekli memurlarý memnun etmeyecek, ayný zamanda piyasada eksik olan talebin tamamlanmasýný da saðlayacaktýr. Tabii ki bu kamu harcamalarýndaki artýþ Milli Ekonomi Modeli'nin ortaya koyduðu belli kurallar ve parasal oranlar çerçevesinde olacaktýr. Bir diðer konu da sahiplenme meselesidir. Daha çocuk yaþta iken ortaya çýkan bir duygu da sahiplenme duygusudur. Özel mülkiyet insanýn doðasýna uygun olup Milli Ekonomi Modelinin unsurlarý arasýnda yer alýr. Aksini kabul eden Marksist anlayýþlar bu konuda insanýn doðasýna aykýrý davranmýþlardýr. Burada yapýlmasý gereken ne komünizm gibi bir insanýn doðasýnda doðduðu günden beri var olan sahiplenme gibi duygularý reddetmek, ne de insaný topluma faydasýz bir kulvarda tutmaktýr. Milli Ekonomi Modeli insaný, taþýdýðý en temel duygularla kabul etmekte ve bu duygulardan kaynaklanan tercihlerini hem kendi, hem de toplum yararýna kanalize etmektedir. Yine, bir önemli konu da insanlarýn ekonomik olaylar karþýsýnda tercihlerinin her zaman rasyonel olamayacaðý noktasýdýr. Çünkü insanýn davranýþlarýna yön veren aklý deðil, taþýdýðý duygularýdýr. 54 Milli Ekonomi Modeli Mesela, saðlýðýmýza zararlý olduðunu bildiðimiz halde, sigara, alkol veya baðýmlýlýk yapan maddelerin kullanýmýndan vazgeçemeyiz. Veya fiyatý daha ucuz olsa bile domuz etinin Müslüman bir toplumda satýlamayacaðýnýn, insanlarýn hiçbir karþýlýk beklemeden bir baþkasýna bulunacaðý yardýmýn mantýksal deðil, duygusal ve ahlâkî bir izahý vardýr. Hem bireyler, hem de bireylerden oluþan toplumlar olaylara yaklaþýrken akýllarý ile deðil taþýdýklarý duygular ile yaklaþýrlar. Duygular ile gösterilen yaklaþýmlar bazen gerçeklerle örtüþebilir, bazen de tam tersi olabilir. Ayrýca insanlarýn kabiliyetleri farklý farklýdýr. Ýnsanlarý ayný diþlinin bir parçasý olarak görmek mümkün deðildir. Ayný miktardaki para ile bir birey üretim yapabilirken, diðer bir birey hiçbir þey yapamayabilir. Bu kabiliyet farklarý bireyden bireye deðiþebileceði gibi, toplumlar arasýnda da büyük farklara sebep olabilir. Bu yüzden ekonomi politikalarý oluþturulurken bu durum göz önüne alýnmak zorundadýr. Ýnsanýn bu özellikleri dikkate alýnmadan inþâ edilecek bir ekonomi modelinin insanlýða hizmet etmesi beklenemez. Çünkü yanlýþ temeller üzerine doðru binalar inþa edilemez. Sonuç olarak: Ekonomi kurallarýný vaaz edenler, insaný ve toplumu tanýyýp, varoluþ gaye ve maksadýna göre toplumun huzuru ve düzeni için kurallar ihdas etmelidirler. 55 Prof. Dr. Haydar BAÞ O yüzden Milli Ekonomi Modeli insandan ve insana ait özelliklerden yola çýkarak geliþtirilmiþtir. Milli Ekonomi Modeli toplumun sadece bir kesiminin deðil, toplumun bütün kesimlerinin hiç kimseye el açmadan hayatýný ikame edeceði bir seviye hedeflemektedir. Ýnsanlar ve devletler için esas özgürlük, baþka birey ve devletlere muhtaç olmadan yaþamaktýr. 56 57 58 Milli Ekonomi Modeli ÝKÝNCÝ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN KAYNAKLARA TEMEL BAKIÞ AÇISI 1) Milli Ekonomi Modelinde Kaynak 2) Kaynaklarýn Deðerlendirilmesinde Ýnsan 3) Sýnýrsýz Kaynaklar ve Nüfus Artýþý 59 60 Milli Ekonomi Modeli 1MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE KAYNAK Ýktisatçýlar insanlarýn ihtiyaçlarýný sýnýrsýz, fakat bu ihtiyaçlara cevap verecek olan mal ve hizmet miktarýný sýnýrlý olarak tarif etmiþlerdir. Buna gerekçe olarak kaynaklarýn sýnýrlý olmasý gösterilmiþtir. Þu âna kadar Ýktisat ilmi de, bu sýnýrlý kaynaklardan yola çýkarak sýnýrsýz ihtiyaçlarý karþýlama ilmi olarak tarif edilmiþtir. Ýnsan bahsinde esasýnda insanýn ihtiyaçlarýnýn sýnýrlý, ihtiraslarýnýn sýnýrsýz olduðunu ifade etmiþtik. Ýnsanýn ihtiyaçlarý konusunda yanýlan iktisatçýlarýn bir diðer yanýlgýsý da kaynaklarýn sýnýrlý olduðu zannýdýr. Esasen sýnýrsýz olan ihtiyaçlar deðil, kaynaklardýr. Kaynaklarý sýnýrlý olarak gören ekonomistler, arz yanlýsý modeller geliþtirerek, üretime odaklanmýþlardýr. Çünkü bu mantýða göre ihtiyaçlar sýnýrsýz olduðu için tüketimde her zaman fazlalýk olacaðýndan ekonominin asýl çözülmesi gereken problemi tüketim deðil, üretimdir. Ancak bugün gelinen noktada ekonomilerde deflasyonun yani tüketim eksikliðinin ortaya çýkmýþ olmasý, var olan üretim hacmini bile karþýlayabilecek tüketimin olmamasý bu modellerin yanlýþ temeller üzerine oturduðunu ispatlamaktadýr. 61 Prof. Dr. Haydar BAÞ Yani, insanlarýn var olan arz miktarýný çok kýsa zamanda bitirmeleri gerekirken, oluþan arz fazlalarý iktisat modellerinin olaylara bakýþ açýsýndaki yanlýþlýðýný ortaya koymaktadýr. Deflasyon hastalýðý ihtiyaçlarýn sýnýrsýz olduðu zannýný temelden çürütmektedir. Aksine çaðýmýzda ekonomileri bekleyen en büyük tehlikenin tüketimde yaþanan darlýk olduðu ortadadýr. Ürettiði mal ve hizmetleri tüketemediði için stoklarý her geçen gün artan kapitalist anlayýþ, diðer taraftan artan dünya nüfusunu problem olarak görmüþ, gerek savaþlarla, gerekse açlýk ve doðum kontrolleri ile nüfusun azaltýlmasýný desteklemiþtir. Doðum kontrolünü olmazsa olmaz bir çözüm olarak özellikle Afrika ve Asya insanýna dayatmýþlardýr. Biraz dikkatli bakýnca dünyada ve uzayda sýnýrsýz kaynaklara sahip olduðumuzu görmek mümkündür. Etrafýmýzda âtýl duran bu kaynaklarý devreye sokmak için sadece ihtiyaç duyulan bilimsel araþtýrmalarýn ve yatýrýmlarýn yapýlmasý yeterlidir. Her geçen gün teknolojinin ilerlemesi ile dün bizim için bir þey ifade etmeyen birçok madde artýk hayatýmýzýn bir parçasý haline gelmiþtir. Enerji olarak dün karbon eksenli yakýtlarý tanýyan dünya bugün hidrojen eksenli yakýtlarý da kullanmaya baþladý. Dün belki de hiçbir deðeri olmayan bor madenleri bugün altýn kýymetinde. Nükleer enerjiden istifade etmeye baþlayalý yýllar oldu. 62 Milli Ekonomi Modeli Sahip olduðumuz bilgi birikimi arttýkça kaynaklardan istifademiz de katlanarak artmaktadýr. Tükenmeye baþladýðý söylenen bir kaynaðýn yerini, bilgi ve teknolojide saðlanan geliþmeler sayesinde bir baþka kaynak almaktadýr. Bütün bu gerçekler açýk bir þekilde ortada olmasýna raðmen ekonomi modelleri, þu ana kadar, bu doðrulara sýrtýný dönerek, âfâki görüþlere yer vermiþtir. Yine yaþadýðýmýz dünyada mükemmel bir denge ile karþý karþýyayýz. Ekoloji bilimi bize doðada müthiþ bir denge ve geri besleme sistemleri olduðunu gösteriyor. Örneðin biz nefes alýrken oksijen tüketiyoruz ama kullandýðýmýz oksijen bitmiyor sürekli bitkiler tarafýndan yenileniyor, onlarýn ihtiyaç duyduðu karbondioksiti ise biz saðlýyoruz. Yine azot olsun, dünyaya yaðan yaðmur miktarý olsun, ozon tabakasý olsun doðada bulunan bütün maddelerde muazzam bir dairesel döngü söz konusudur. Yeri gelmiþken hemen belirtelim ki böyle bir dengenin tesadüfler sonucu olduðunu söylemek, elbette bunu saðlayan Ýrade'ye karþý büyük bir nankörlüktür. Böyle bir Ýrade'nin olmadýðýný varsaydýðýmýzda doðada ne kadar düzen olabilirse, baþýboþ bir serbestlik üzerine kurulu ekonomiler de ancak o kadar baþarýlý olabilir. Doðada var olan denge nasýl bir Ýrade'nin varlýðýný gösteriyorsa, serbest piyasa anlayýþý da ekonomilerde bir o kadar kaosa sebep olmaktadýr. Sýnýrsýz kaynaklara sahip olmamýza raðmen, günümüzde dünya nüfusunun büyük bir kýsmýnýn açlýk çekiyor olmasý hatta bir kesimin her yýl açlýktan ölüyor olmasý da bunun ispatýdýr. 63 Prof. Dr. Haydar BAÞ Dünya hem sýnýrsýz, hem de sürekli yenilenen kaynaklara sahiptir. Bu kaynaklarý kullanýp kullanmamak, yok edip etmemek bizim elimizde. Asýl bugün kontrol altýna alýnmasý gereken insan nüfusu deðil, bu kaynaklara dünyadaki doðal dengeleri bozacak þekilde zarar verenler ve onlarý kendi kontröllerinde stoklayanlardýr. Kaynaklardan daha fazla istifade etmek, daha fazla iþgücüne de baðlýdýr. Artan nüfus yeni iþgücü demek olduðu için, yeni kaynaklarýn devreye konmasýna imkan saðlamaktadýr. Mesela, doðru bir tarým politikasý ile kazanýlacak her yeni iþgücü topraktan daha fazla istifade etmemizi saðlayacaktýr. Ayrýca sýnýrsýz olan kaynaklarý açýða çýkartmak için, para muhakkak bir tahrik unsuru olarak kullanýlmalý ve emek devreye konulmalýdýr. Bugün geliþtirilecek ekonomi politikalarýnýn gayesi, ekosistemi bozmadan nasýl olur da sýnýrsýz olan kaynaklardan gerektiði kadar istifade ederiz olmalýdýr. Kaynaklarýn belli eller etrafýnda toplanmasý onlarýn verimli olarak kullanýlmasýný imkansýz hale getirmiþtir. Adeta sýnýrsýz olan kaynaklar belli ellerde tekelleþince, yetersiz ve sýnýrlý hale gelmiþtir. Dolayýsýyla, bir millete ait kaynaklarýn o milletin ortak deðerleri olduðunu ifade etmek zorundayýz. Özellikle büyük sermaye ve teknoloji gerektiren enerji ve yeraltý kaynaklarýnýn iþletilmesinde devlet-millet iþbirliði gerekmektedir. 64 Milli Ekonomi Modeli Dünyada en zengin kaynaklara sahip ülkelerin bir çoðunun, en fakir ülkeler olduðu hatýrlanýldýðýnda, bu yeraltý kaynaklarýnýn belli birkaç grubun kontrolünde olduðu görülecektir. Özgürlüklerin önünü açtýðýný söyleyen kapitalist politikalar, söz konusu, enerji ve yeraltý kaynaklarý olduðunda, bunlarýn devlet eli ile halkýn kullanýmýna açýlmasýndan ziyade belli ellerde tekelleþmesini savunmaktadýrlar. Oysa olmasý gereken, ülkelerin kalkýnmasýna temel olan her türlü yeraltý ve yerüstü kaynaklarýnýn bütün insanlarýn kullanýmýna açýlmasýdýr. Tabiatta olup da faydasý olmayan hiçbir madde yoktur. Öyleyse kurulacak sanayi tesislerinin entegre sistemlerden oluþmasý da gereklidir. En genel manada, var olan her þey bir kaynaktýr ve birbirine zincirleme baðlýdýr. 65 66 Milli Ekonomi Modeli 2 KAYNAKLARIN DEÐERLENDÝRÝLMESÝNDE ÝNSAN Kaynaklarýn verimli kullanýlmasý, kaynaklarý kullanan insanýn keyfiyetine baðlýdýr. En mükemmel sistemler bile onu uygulayacak insan olmadýðýnda hiçbir þey ifade etmeyecektir. Bugün dünyada bu kadar zulüm varsa, insanlar haksýz yere öldürülüyorsa, bunun sebebi insanlýðýn insan haklarý kavramýndan mahrum olmasý deðildir. Aksine problem bu insan haklarýný dünyaya doya doya yaþatacak insanlarýn olmamasýndan ya da olsa bile bu kadrolarýn söz sahibi olamamalarýndan kaynaklanmaktadýr (1). Dolayýsýyla, her þeyden önce kaynaklarýn verimli kullanýlmasý ve herkesin kullanýmýna sunulmasý için bu kaynaklarý kullanacak insanýn onu bütün insanlýðýn hizmetine sunacak bir sorumluluk ve hesap verme duygusuna sahip olmasý gerekir. Yukarýda da belirttiðimiz gibi bu olmadýðý takdirde, eðer bu kaynaklarý kontrol edenler bunu bir sömürge mantýðý ile ele alýrlarsa, sonsuz olan bu kaynaklarýn insanlýða faydasýz olmasý kaçýnýlmazdýr. 1- Bkz. Prof. Dr. Haydar Baþ, Veda Hutbesinde Ýnsan Haklarý, Ýstanbul 1993 67 68 Milli Ekonomi Modeli 3- SINIRSIZ KAYNAKLAR VE NÜFUS ARTIÞI Kaynaklarýn sýnýrsýz olduðu gerçeðinden hareketle, þu soruya cevap arayalým; insan nüfusu arttýkça ihtiyaç duyulan tüketim miktarý ile ortaya çýkan üretim miktarý arasýnda nasýl bir oran söz konusudur? Kapitalist anlayýþýn kuramcýlarýndan Malthus nüfusun geometrik olarak, gýda maddelerinin ise aritmetik olarak arttýðýný ifade etmiþti. Aþaðýdaki 1. grafik incelendiðinde, para miktarý ve teknoloji yatýrýmlarý sabit tutulursa ve kaynaklarýn sýnýrlý olduðu kabul edilirse, emek miktarýndaki artýþ ile toplam ürün miktarýndaki artýþ ayný oranda olmayacaktýr. Bu herkesin bildiði Azalan Verimler Kanunu'dur. Kapitalist anlayýþlar kaynaklarýn sýnýrlý olduðu yanýlgýsýndan yola çýkarak, emeðin marjinal veriminin sýnýrlý kaynaklardan dolayý azalacaðýný iddia etmiþ ve görüþünü de Azalan Verimler Kanunu olarak ifade etmiþtir. Buradan yola çýkarak artan dünya nüfusunun, kaynaklarýn yetersizliðinden dolayý kendisine bakamayacaðý sonucuna varmýþtýr. 69 Prof. Dr. Haydar BAÞ Oysa bu sübjektif görüþü bir kenara býrakýp dünyanýn gerçeklerinden yola çýkarsak, 2. grafikte olduðu gibi para miktarý ve teknoloji kýsýtlamalarý kaldýrýldýðýnda ve kaynaklarýn sýnýrsýz olduðu dikkate alýndýðýnda, hem emek, üretim eðrisi, hem de eðrinin eðimi sürekli artacaktýr. Diðer taraftan tüketilen malýn miktarý arttýðýnda marjinal fayda eðrisi grafik 3te olduðu gibi azalacaktýr. Dolayýsýyla, nüfus arttýkça tüketim eðrisi artacak ancak bu artýþ, nüfusun artmasýndan kaynaklanan üretim artýþýnýn altýnda kalacaktýr. Ekonomilerde emeðin devreye konulmasýnýn önündeki engeller (baþta sermaye engeli olmak üzere) kaldýrýldýðýnda, birim zamanda bir bireyin üreteceði katmadeðer, tüketeceði miktara oranla daha büyüktür. Bunu çok basit bir örnekle de açýklayabiliriz; annemizin evde yemek yaptýðýný düþünelim, eðer yeterli malzemeye sahip ise bir gün içerisinde sadece kendisinin yiyeceði kadar deðil, akþam eve gelecek bütün misafirleri doyuracak kadar yemek çok rahatlýkla yapabilir. Esasýnda potansiyel olarak her birey kendi tükettiðinden daha fazlasýný üretecek güce sahiptir. Bunun için gerekli olan kaynaklar mevcuttur. Yeter ki bu emeði devreye koyacak ve verimli kýlacak ekonomi politikalarý hayata geçirilsin. Bu sebeple Milli Ekonomi Modelimizde dünya nüfusu gelecek için bir tehlike deðil aksine ümit ýþýðýdýr. 70 Milli Ekonomi Modeli Grafik–1 Grafik–2 Grafik–3 71 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bu açýdan bakýldýðýnda; her doðan çocuk ekonomiye bir yük deðildir, bilakis tüketim miktarýný arttýrarak üretimi de teþvik eden güce sahiptir. Ekonomi bu mantýkla deðerlendirildiðinde, tüketilen her malýn ve emeðin, üretim kabiliyetini arttýracaðý gibi, üretim çeþitliðinin de önünü açacak imkan saðlamaktadýr. Dolayýsýyla, ihtiyaç duyulan sermaye miktarý saðlanýrsa, nüfus arttýkça, buna baðlý olarak emek miktarý da arttýðýnda, adeta tüketim aritmetik olarak artarken, üretim geometrik olarak artacaktýr diyebiliriz. Milli Ekonomi Modeli, kaynaklarýn sýnýrsýz, insan ihtiyaçlarýnýn ise sýnýrlý olduðu gerçeðinden yola çýkarak, üretime odaklandýðýndan daha fazla tüketimin yeterli denge düzeyine taþýnmasýna odaklanmýþtýr. Esasýnda bu açýdan bakýldýðýnda Milli Ekonomi Modeli tüketim yanlýsý bir denge modelidir. Toplumdaki bireyler, ekonomi için bir yük olarak görülmemiþ, aksine ekonominin büyümesi için bir kaldýraç olarak addedilmiþtir. Bireyler ister üretsinler, ister tüketsinler eðer attýklarý adým doðru olarak yönlendirilirse her zaman için ekonomiyi büyütecek bir rol üstlenirler. Bu sebeple, bizim için iktisat bilimi sýnýrsýz kaynaklardan maksimum istifade ederek, her doðan insana huzurlu bir hayat yaþatma ilmidir. 72 73 74 Milli Ekonomi Modeli ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE PARA VE EMÝSYON 1) Para Nedir? 2) Paranýn Temel Özellikleri A- Tahrik Unsuru Olmasý B- Emeðin ve Üretimin Karþýlýðý Olmasý C- Mübadele Aracý Olmasý D- Paranýn Tasarruf Özelliði 3) Yeni Para Denklemi 4) Emisyon 75 76 Milli Ekonomi Modeli 1- PARA NEDÝR? Para hakkýnda günümüz iktisat modelleri yanlýþ ve eksik tarifler yapmýþlardýr. Kapitalist anlayýþa göre para sadece mübadele ve tasarruf aracýdýr. Bu anlayýþta, paranýn tahrik unsuru olma özelliði ve emeðin devreye konmasý sonucu elde edilen üretimin karþýlýðý olma özelliði yok sayýlmýþtýr. Para hakkýnda bilgi sahibi olmak için, paranýn hangi fonksiyonlarý yerine getirdiðini incelemek gerekir. Para, bir mübadele (deðiþim) ve tasarruf (deðer saklama) aracýdýr, ekonomideki unsurlarý harekete geçiren bir tahrik unsurudur, ayrýca emeðin devreye girmesi sonucu elde edilen üretim ve hizmetin karþýlýðýdýr. Kýsaca paranýn tanýmý; mübadele, tahrik unsuru olma, tasarruf ve üretilen mal ve hizmetlerin karþýlýðý olmasý özelliklerinden hareketle yapýlabilir. 77 Prof. Dr. Haydar BAÞ Emeði devreye koyan, âtýl duran yeraltý ve yerüstü kaynaklarýný harekete geçirerek ekonomik deðer üreten, tüketicinin ihtiyaçlarýný talebe dönüþtüren, piyasalarda oluþan talebe cevap verecek üretimi devreye koyan, üretim faktörlerini tetikleyen, üretimde ve tüketimde tahrik unsuru olan, mal ve hizmetin karþýlýðý olan maliyetsiz para, ekonomide her þeydir. Bu gerçekler ýþýðý altýnda paranýn dört temel özelliðini ele alarak inceleyelim. 78 Milli Ekonomi Modeli 2- PARANIN TEMEL ÖZELLÝKLERÝ APARANIN TAHRÝK UNSURU OLMASI: Milli Ekonomi Modelinde para, emeði tahrik ederek mal ve hizmet üretimini saðlayan bir araçtýr. Baþka bir ifadeyle iþlemci olan para, üretim ve tüketimle ilgili niyetlerin ortaya çýkmasýna vesiledir. Bugüne kadar hiçbir ekonomi görüþü, paranýn niyetin zuhuruna vesile olmasý özelliðine deðinmemiþtir. Paranýn tahrik edici bir unsur (iþlemci) olduðu Milli Ekonomi Modelinde paraya yüklenen bir fonksiyondur. Tahrik unsuru olan para, insanla buluþturulduðunda, ekonomik bir niyetin zuhuruna neden olduðu gibi var olan niyetin de açýða çýkmasýna sebep olur. Para bu yönüyle iktisat ekollerinin iddia ettiði gibi ekonomiyi örten bir peçe deðildir. Yani nötr (etkisiz) deðildir. Bilakis üretim ve tüketimi tetiklediði için aktif bir rol oynamaktadýr. Paranýn tahrik unsuru olma özelliði kullanýldýðýnda, sýnýrsýz kaynaklar insanlarýn istifadesine sunulur ve bu þekilde sonu gelmeyen bir hazinenin de sahibi olunabilir. 79 Prof. Dr. Haydar BAÞ B- EMEÐÝN VE ÜRETÝMÝN KARÞILIÐI OLMASI Pratikte para olmadýðýnda gýda, giyim, barýnma, güvenlik, saðlýk gibi temel ihtiyaçlar karþýlanamayacaðý gibi, yeraltý ve yerüstü kaynaklarýný ortaya çýkaracak emeði de devreye koymak mümkün olmaz. Dolaysýyla üretim ve tüketim faaliyetleri yapýlamaz. Para, harekete geçirdiði emeðin ürettiði mal ve hizmetlerin karþýlýðýdýr. Üretimi devreye koyacak paranýn baþlangýçta karþýlýðý olmayabilir. Para, üretimle birlikte kendi karþýlýðýný ve hatta daha fazlasýný oluþturma kabiliyetine sahiptir. Zati deðeri olmayan paranýn maliyeti, üretim faktörlerini devreye koyarak elde edilecek mal ve hizmetin deðerinden çok daha az olacaktýr. Paranýn bu özelliði de týpký paranýn tahrik unsuru olmasý özelliði gibi tamamen Milli Ekonomi Modelinin ortaya çýkardýðý bir gerçektir. Milli Ekonomide piyasalarda dolaþan para maliyetsiz olduðu gibi emeði tahrik edecek üretim faktörlerini devreye koyacak para da maliyetsiz paradýr. Baþlangýçta zati deðeri olmayan para, tahrik özelliði ile beraber mal ve hizmet üretimini saðlayarak kendine karþýlýk bulur. Emeðin ve üretimin karþýlýðý olarak devreye girecek olan para, âtýl duran insanlarýn emeðini harekete geçirir. Örneðin; yol yapýmý için gerekli malzemeler daðlardan temin edilerek, insanlarýn ihtiyacý olan yollar hizmete sunulabilir. Bu sayede hem insanlarýn emeði deðerlendirilecek, hem de yol yapýlarak ekonomik bir deðer oluþturulacaktýr. 80 Milli Ekonomi Modeli Paranýn bu özelliðini farklý bir örnekle þöyle de açýklayabiliriz: 1 çuval mýsýrý topraða attýðýmýzý ve hasat zamaný 10 çuval mýsýr elde ettiðimizi varsayalým. Bu takdirde 9 çuval mýsýr, paranýn emek ve üretimin karþýlýðý olma özelliðinin kullanýlmamasý durumunda piyasalarda talep daralmasýna sebep olur. Piyasada olmasý gereken para, 10 çuval mýsýrýn karþýlýðý olmalýdýr. C- MÜBADELE (DEÐÝÞÝM) ARACI OLMASI Para bir deðiþim aracýdýr. Piyasada bulunan her türlü mal ve hizmet para ödenerek satýn alýnýr. Bu, paranýn mübadele özelliðidir. Mübadelenin tam olarak yapýlabilmesi için piyasada yeterli miktarda paranýn tedavülde olmasý þarttýr. Liberal ekonomilerde deðiþim aracý olarak dolaþýmda olan para maliyetlidir. Maliyetli para, üretimde daralmaya ve pahalýlýða neden olur. Satýn alma gücünün azalmasýna yani talep daralmasýna yol açar. Arz-talep dengesi bozulur. Üretilen mal ve hizmetler deðerinin üzerinde piyasalara arz edilir. Çeþitli yollarla piyasalardan paranýn faizle çekilmesi mübadelenin saðlýklý gerçekleþmesine engel teþkil eder. Liberal anlayýþ, Her arz kendi talebini oluþturur þeklinde ifade edilen miktar teorisi nin bir neticesi olarak, parasal büyüklükler üzerinde oynamamaya çalýþarak, belli bir parasal taban hedeflemesi yapýp mümkün olduðunca bu parasal miktarý koruma gayretinde olmuþtur. 81 Prof. Dr. Haydar BAÞ Paranýn piyasalardan faizle çekilerek belli ellere doðru akýþýnýn saðlanmasý ve paraya olan ihtiyacýn emisyonla piyasalara iadesinin miktar teorisiyle engellenmesi, piyasalara para satanlarýn önünü tamamen açmýþ oldu. Liberal anlayýþýn hâkim olduðu ekonomilerde piyasalar tüketim kabiliyetini kaybeder ve en temel ihtiyaçlar bile mübadele ile gerçekleþtirilememiþ olur. Günümüz ekonomilerinde tüketicinin mal ve hizmete olan ihtiyacý her geçen gün artmasýna raðmen ayný oranda mübadele kabiliyeti azalma gösterir. Bu süreç ekonomilerde resesyon ve deflasyonun habercisidir. Artan dünya nüfusunun tüketim yapamamasý, üretim miktarýnýn yetersizliðinden deðil, insanlarýn o tüketimi yapacak paradan mahrum olmalarýndan kaynaklanmaktadýr. Üretim problemi olmayan bir dünyada insanlar açlýktan ölüyor, diðer taraftan üretilen mallar depolarda stoklanýyorsa; bunun sebebi mübadeleyi gerçekleþtirmek için gerekli olan paranýn ve yeterli talebin piyasalarda bulunmamasýdýr. Milli Ekonomide mübadele için dolaþýmda olan para maliyetsizdir. Paranýn spekülatif alanlardaki kârlýlýðýný sýfýr limitine yaklaþtýran bu anlayýþ, paranýn piyasalara dönmesini, serbestçe dolaþýmýný ve reel ekonomiye katkýsýný saðlamaktadýr. Mübadelenin yaygýn þekilde yapýlmasýný saðlayan Milli Ekonomi Modeli, üretilen mal ve hizmetlerin deðerinde mübadele yapýlabilmesi için arz ve talebin denge noktasýna ulaþtýrýlmasýný þart koþmaktadýr. 82 Milli Ekonomi Modeli Milli Ekonomide denge, belirli bir matematik ölçüsü içerisinde arz ve talebin ayrý ayrý belli bir oranda ayný anda emisyonla desteklenmesiyle saðlanýr. Bu yaklaþým ekonominin temel hedefi olan sürekli büyümenin de formülünü içerir. Bu þartlarýn oluþtuðu ekonomilerde mübadele, herkes tarafýndan tam olarak, eksiksiz gerçekleþtirilmiþ olur. D- PARANIN TASARRUF ÖZELLÝÐÝ: Liberal ekonomilerde tedavüldeki para maliyetlidir. Üretmeden ve emek sarf etmeden para kazanmak bu anlayýþýn bir neticesidir. Bu anlayýþa göre paranýn tasarruf edilmesindeki amaç faiz yoluyla para kazanmaktýr. Onun için kapitalist ekonomilerde para, spekülatif alanlarda deðerlendirilir. Liberal anlayýþýn deðer saklama aracý olarak paraya yüklediði fonksiyon: a) Paranýn üretimden çekilip reel ekonominin dýþýna çýkmasýna, b) Paranýn tekelleþmesine, c) Dünyada üretilen mal ve hizmetlerin, parayý stok eden küresel güçlerin hâkimiyetine girmesine, d) Üretim maliyetlerinin artmasýna, e) Talebin daralmasýna, f) Ýþçi ücretlerinin ve verimliliðin düþmesine neden olmaktadýr. Milli Ekonomi Modelinde, paranýn piyasada tedavülü maliyetsizdir. 83 Prof. Dr. Haydar BAÞ Onun için deðer saklama aracý (tasarruf) olarak para; a) Mal ve hizmet üretimi, b) Günlük tüketim ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý, c) Ýleriye dönük ihtiyaçlarýn karþýlanmasý için tasarruf edilir. Örnek olarak düðün, hac, doðal afet ve hastalýk gibi durumlarda kullanýlmak üzere para tasarruf edilir. Tasarruf aracý olarak paraya yüklenen fonksiyon; 1) Paranýn serbest dolaþýmýna, 2) Üretim ve talebin artmasýna neden olur. Bugüne kadar uygulanan yanlýþ para politikalarý bireylerin istenilen düzeyde tüketim kabiliyetini engellediði gibi, kaynaklarýn da yeterince kullanýlmasýný imkansýz hale getirmiþtir. Oysa üretimi ve tüketimi ayný anda devreye koyacak doðru para politikalarý uygulandýðýnda ekonomiler için nihai hedef olan sürekli büyüme gerçekleþtirilmiþ olur. 84 Milli Ekonomi Modeli 3 YENÝ PARA DENKLEMÝ Milli Ekonomi Modelimizin paraya getirdiði tariflere yeniden göz attýðýmýzda, paranýn mübadele ve deðer saklama (tasarruf) özelliðinin dýþýnda iki yeni fonksiyonunun olduðunu görürüz. 1. Para, bir iþlemcidir. Emeði ve tüketimi devreye koyan bir tahrik unsurudur. 2. Para, emeðin devreye konulmasý sonucu elde edilen deðerin (mal ve hizmet) karþýlýðýdýr. Paranýn Milli Ekonomi Modelindeki tarifinden hareketle elde edilen yeni para denklemine göz atalým: iþlemci olarak para üretim miktarý paranýn nominal deðeri üretim faktörlerinin nominal deðeri 85 Prof. Dr. Haydar BAÞ Yeni para denkleminden hareketle üretimle dolaþýmdaki para arasýndaki baðýntý: Piyasada dolaþýmdaki para miktarý PT olsun. PT miktarýndaki paranýn, oluþturduðu tüketimin parasal deðeri Pt olsun (belli bir dt aralýðý için) PF+dp (piyasadaki üretim) miktarýndaki tüketimi yapabilecek para miktarý PE olsun. Pt Pf + dp PT PE baðýntýlarýndan, T PS senyoraj geliri olarak basýlacak para aþaðýdaki gibi olur: PS = PEPT 86 Milli Ekonomi Modeli Toplam tüketimin piyasadaki para miktarýna eþit olduðu dt aralýðý bulunur. Bu zamanda toplam üretim ile toplam tüketim arasýndaki fark kadar emisyon arttýrýlýr. Bu miktar bir yýl için hesaplanýrsa öncelikle 365/dt bulunur. Bu katsayý ile emisyon miktarý çarpýlarak yýllýk senyoraj geliri elde edilir: Ps = Ps Yeni Para Denklemi dikkatle incelendiðinde görülecektir ki: 1) Para ile GSMH arasýnda doðrudan bir iliþki vardýr. Çeþitli iktisadi görüþlerin iddia ettiði gibi para basma, enflasyon olur iddiasýnýn hiçbir temeli yoktur. Sorulmasý gereken kritik soru þu; Enflasyona veya deflasyona sebep olmayan para miktarý ne kadar olmalýdýr? Yeni Para Denklemi bize piyasada dolanýmdaki para miktarýnýn ne kadar olmasý gerektiðini gösterir. 2) Her arz kendinden daha az bir talep oluþturur. 3) Büyüyen ekonomilerde, formülize edilen oranlarda arz fazlasýna mukabil emisyon geniþletilmelidir. Aksi taktirde deflasyon kaçýnýlmaz bir süreçtir. Devreye konacak emisyon dar gelirli kesime sosyal hizmet kapsamýnda aktarýlarak ihtiyaç duyulan eksik talep tamamlanmalýdýr. 4) Ýki yeni kavramý daha tarif edersek; * Paranýn birim zamanda oluþturduðu üretim miktarýna paranýn üretim hýzý denir. 87 Prof. Dr. Haydar BAÞ * Paranýn birim zamanda gerçekleþtirdiði tüketim miktarýna paranýn tüketim hýzý denir. * Piyasada dolanýmdaki paranýn üretim ile tüketim hýzýnýn birbirine oraný 1 ise ekonomi dengededir. Bu oran 1den büyük ise üretim fazlasý, 1den küçük ise tüketim fazlasý vardýr. Denge bozulduðunda, emisyon hacmi deðiþtirilerek ekonomiye müdahale etmek gerekir. 5) Büyüyen ekonomilerde piyasa dengesini saðlamak için formülde ifade edilen miktar kadar emisyonun geniþlemesi zorunludur. Senyoraj olarak da ifade edilen bu uygulama mal ve hizmet üretimi karþýlýðý devlete verilmiþ bir haktýr. Aksi takdirde üretim artýþýndan dolayý olmasý gereken miktarda para piyasada olamayacaðý için, yeterli tüketim oluþmayacaktýr. 88 Milli Ekonomi Modeli 4 EMÝSYON Emisyon, Merkez Bankasýnýn dolanýma çýkardýðý paradýr ve piyasanýn talebine baðlý olarak üretilir. Emisyon ile devletlerin elde ettiði gelire ise senyoraj geliri denir. Azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerde kaydi para ve yabancý para, emisyonun yerine ikame edildiði için devletlerin senyoraj geliri elde etmesi mümkün olmamaktadýr. Kapitalist anlayýþ azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarýný devletten baðýmsýz hale getirerek, devletlerin merkez bankalarý üzerinden senyoraj geliri elde etmesine yasak getirmiþtir. Geliþmekte olan ülkelerde senyoraj geliri yerine geliþmiþ ülkelerin merkez bankalarýnýn bastýðý hard currencyler faizle borç alýnarak emisyon yerine kullanýlmaktadýr. Bu da geliþmekte olan ülkelerden geliþmiþ ülkelere gelir transferidir. Devletlerin senyoraj gelirinin önündeki bir diðer engel de özel bankalarýn ürettiði kaydi paradýr. Özel bankalar topladýklarý mevduat sayesinde kaydi para üreterek piyasanýn ihtiyaç duyduðu para talebinin bir kýsmýný karþýlamaktadýr. 89 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bu sebeple merkez bankalarý emisyon miktarýný istenilen oranlarda arttýramamakta, sonuçta devletler de senyoraj gelirinden mahrum kalmaktadýr. Emisyonun yerini yabancý veya kaydi paranýn almasýnýn ekonomilere birçok zararý vardýr. Bankalarýn ürettiði kaydi paranýn piyasaya faiz kanalýyla arz edilmesi, devletlerin senyoraj haklarýný kýsýtlamaktadýr. Bankalarýn kaydi para üretimi devletlerin saðlam bir para politikasý uygulamasýný imkansýz hale getirmektedir. Böylece piyasayý istediði gibi yönlendirecek güce sahip olmasý gereken devlet bu gücünü kaybetmektedir. Öte yandan piyasanýn ihtiyaç duyduðu emisyonun Merkez Bankasý üzerinden deðil de, özel bankalar üzerinden saðlanmasý, bu bankalara adeta senyoraj geliri elde etme hakký tanýmaktadýr. Bankalar ürettikleri bu kaydi parayý vatandaþýn üretiminin karþýlýðýnda yaptýklarý için, faiz geliri elde etmenin yanýnda toplum ve devletin gelirini de kendilerine transfer etmektedir. Azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkeler, piyasalarýn ihtiyaç duyduðu parayý kendi emisyonlarýyla karþýlamak yerine, geliþmiþ ülkelerden faizle aldýklarý yabancý para ile saðladýklarý için, küresel güçlere faiz ödemek zorunda kalmaktadýr. Ayný zamanda senyoraj gelirlerini devretmiþlerdir. Türkiye gibi kalkýnmakta olan ülkelerin toplam borç tutarýnýn trilyonlarca Dolarý bulmasýnýn temel sebebi budur. 90 Milli Ekonomi Modeli Büyüme gayreti içinde olan ülkeler ihtiyaç duyduklarý sermayeyi kendi emisyonlarý ile karþýlamak yerine maliyetli yabancý para ile karþýlama yoluna gittikleri için zaman içerisinde kendilerini büyük bir borç bataðýnýn içinde bulmuþlardýr. Ýnanýlmaz rakamlara ulaþan borçlarýn ödenebilmesi, ülkelerin borç bataðýndan kurtarýlmasý için her þeyden önce, maliyetli yabancý para yerine emisyonun hakim kýlýnmasý gerekmektedir. Kalkýnmakta olan ülkelerin 1970 yýlýnda global sermaye sahiplerine hemen hemen hiç borçlarý gözükmez iken; bu rakam 1990 yýlýnda 1.459 trilyon Dolara, 2000 yýlýnda ise 2.527 trilyon Dolara ulaþmýþtýr. Bu rakamlarýn sadece dýþ borçlar toplamý olduðu ve iç borç rakamlarýnýn dýþ borç rakamlarý toplamýndan daha fazla olduðu dikkate alýndýðýnda, meselenin boyutlarý daha net anlaþýlacaktýr (1). Yani kalkýnmaya karar vermiþ ülkeler, 1970 yýlýndan günümüze kalkýnmalarýný maliyetli para ile yapmaya kalktýklarý için adeta batma noktasýna gelmiþlerdir. Para basma enflasyon olur sözünü kendilerine bir tabu yapanlar, bankacýlýk sisteminin gereðini anlatýrken bu sistemin ekonomiye kaynak saðladýðýný, kaydi para ürettiðini söylerler. Bu mantýða göre Merkez Bankasý emisyonu arttýrýnca enflasyon, ayný iþi bankalar yapýnca kaynak aktarýmý olmaktadýr. 1- World Bank Debtor System DRS 91 Prof. Dr. Haydar BAÞ Uluslararasý kredi kuruluþlarý, emisyonumuzu artýrarak üretim yapmak yerine, faizle alýnan yabancý para ile ayný üretimi yapmamýzý tavsiye ediyorlar. Yani yerli para ile yapýlan üretim enflasyon oluþturur ama maliyetli yabancý para ile yapýlan üretim ülkemizi kalkýndýrýr gibi mantýk dýþý açýklamalara muhatap olmaktayýz. Maalesef Türkiye gibi geliþmekte olan ülkelerde ekonomi politikalarý adý altýnda uygulanan modeller esaret zincirinden baþka bir þey deðildir. O yüzden ekonomi modelimizde her þeyden önce maliyetsiz ve yerli para özgürlüðüne kavuþturulacak, önündeki tüm engeller kaldýrýlarak ekonomi küresel güçlere baðýmlý olmaktan kurtarýlacaktýr. Günümüzde uluslararasý kredi kuruluþlarýnýn etkisinde ve yönetiminde olan ülkeler, hazinenin üzerine oturmuþ dilenciler gibi yabancýlar gelsin yatýrým yapsýn, bizi iþe alsýn diye bekletilmektedir. Aslýnda sadece ülkemizdeki kaynaklar, bütün insanlýða yetecek durumdadýr. Öte yandan yabancý paranýn bir ülke topraklarýnda dolaþýmda bulunmasý, yerli halkýn emeði ve üretimi ile kendine karþýlýk bulmasý, o ülkenin sahip olduðu zenginliklerin, milletin alýnterinin o yabancý ülkeye aktarýlmasý anlamýna gelmektedir. Maalesef Türk ekonomisi de liberal ve kapitalist sistemlerin tuzaðýna düþmüþ, alternatif proje üretemeyen yönetimler sebebiyle bu kaderi yaþamaktadýr. 92 Milli Ekonomi Modeli Liberal anlayýþ paranýn serbest dolaþýmýndan bahsederken, global tefecilerin ellerindeki paralarla; ülkeleri sömürmek için piyasalarla istediði gibi oynamasýný kasteder. Oysa modelimizde paranýn serbest dolaþýmýný kastederken, paraya herkesin ulaþabildiði bir ekonomi sisteminden bahsediyoruz. Paranýn belli ellerde tekelleþmesi, piyasanýn birkaç insanýn kontrolü altýnda olmasý ve faizle birlikte gelirlerin sayýlarý çok az olan bu gruba transfer edilmesi manasýna gelir. Diðer taraftan paranýn spekülatif amaçla istediði gibi hareket etmesi ise sanal alemde ürettiði etkilerle birçok ülke ekonomisini batýrmaktadýr. Paranýn üretimin ve tüketimin dýþýnda spekülatif amaçla deðerlendirilmesi ekonomilerde tedavisi çok zor hastalýklara sebep olmaktadýr. Paranýn emeðin ve üretimin karþýlýðý olduðu hatýrlanýldýðýnda p miktarýndaki para eðer dp kadar üretimin dýþýnda bir sanal deðer üretmiþse bu miktarda piyasada bulunan üretimin para sahibine transfer olmasý anlamýna gelir. Ortada dp kadar bir para varken karþýlýðý olan reel bir deðer oluþturulmamýþsa, paranýn kendisine karþýlýk bulmasý ancak eskiden var olan piyasadaki deðer ile olacaktýr ki bu gelir daðýlýmýnda dengesizliði ve diðer taraftan da ekonominin kendi içine doðru daralmasýný beraberinde getirecektir. 93 Prof. Dr. Haydar BAÞ Baþka bir ifade ile toplam üretim miktarý artmaz iken sürekli olarak belli bir kesimin sahip olduðu parasal miktarýn arttýðýný düþündüðümüzde; bu kesimin toplam üretimden daha fazla pay almaya baþladýðý, diðer taraftan toplumun geri kalan kýsmýnýn ise oransal olarak daha az pay aldýðý gerçeði ile karþýlaþýrýz. Para bir tahrik unsuru ve emek ile üretimin karþýlýðý olarak görüldüðünde, buna uygun ekonomi politikalarý geliþtirildiðinde hayat artýk bizler için çok daha rahat olacaktýr. Aksi takdirde yine bugünkü problemlerle boðuþmaya devam edeceðimiz bir gerçektir. 94 95 96 Milli Ekonomi Modeli DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE MÝKRO ANALÝZ 1) Talep 2) Arz ve Denge 3) Deðer ve Kâr Kavramý 4) Verimlilik 5) Ýþ Gücü (Emek) A- Emek Talebi B- Emek Arzý 97 98 Milli Ekonomi Modeli 1 TALEP Ekonominin iki temel ayaðý vardýr: Biri tüketim diðeri de üretimdir. Bu makro kavramlar da arz ve talep üzerine oturur. Esasýnda tüketimin olmadýðý yerde üretimden bahsetmek mümkün deðildir. Hiçbir þeyin bir sebep yokken yapýlmýþ olmasý mümkün deðildir. Her þeyin bir sebebi vardýr. Ekonomilerde üretilen deðerlerin sebebi ise onun talep edilmesidir. Talebin olmadýðý yerde üretimin olmasýný beklemek mantýklý deðildir. Mesela pazara gittiðimiz zaman uzayda gezerken giymek için bir kýyafetin sâtýldýðýný göremeyiz. Zira böyle bir talebin olmadýðý ortadadýr. Veyahut çölde üretim sýfýrdýr. Çünkü tüketim yoktur. Bu yönüyle talep ekonomilerde olan her türlü faaliyetin kaynaðýdýr. Bir baþka açýdan meseleye yaklaþtýðýmýzda; bir reaksiyonun hýzýný onun en yavaþ basamaðý belirler veyahut beraber yürüyüþ yapan bir grubun hýzýný içlerindeki en yavaþ birey belirler. Büyüyen ekonomilerde ise üretim faktörlerine yapýlan harcamalardan elde edilen gelir, üretimi karþýyacak yeterli tüketimi oluþturamayacaðý için normal þartlarda talep arzdan eksik kalacaktýr. 99 Prof. Dr. Haydar BAÞ Dolayýsý ile talep ekonomilerin seyrini belirleyen ana unsurdur. Piyasalardaki talebe bakarak o ekonominin gidiþatý hakkýnda bilgi sahibi olmak mümkün olabileceði gibi, talebi kontrol ederek ekonominin genel seyrine yön vermek de mümkündür. Tabii ki yeterli düzeyde üretim için gerekli olan kaynaklarý da saðlayarak. Ancak dikkat edilirse adeta talep büyüme için olmazsa olmaz þart iken arz gerek-þart konumundadýr. Peki, öyleyse talebi belirleyen unsurlar nelerdir? Talebi belirleyen üç temel unsur vardýr: Bireyin o mamule veya hizmete duyduðu ihtiyaç, bireyin gelir düzeyi ve ürünün fiyatýdýr. Bu üç unsurun çeþitli koþullarda talep üzerindeki etkisi deðiþmektedir. Bazen gelir baskýn unsur iken, bazen ihtiyaç öne çýkmakta, bazen ise fiyatlar genel düzeyi etkili olmaktadýr. Dolayýsý ile denge analizini sadece bu unsurlardan birinin mesela fiyatlarýn deðiþtiðinden yola çýkarak yapmak mümkün deðildir. Talep fonksiyonu aþaðýdaki gibidir: : Talep Fonksiyonu a1 : Gelir deðiþkeni a2 : Fiyat deðiþkeni a3 : Ýhtiyaç deðiþkeni 100 Milli Ekonomi Modeli Kýsaca bu üç unsuru ele alýrsak: Bunlardan birincisi, ihtiyaçtýr. Bireylerin bir þeyi talep etmesi için talep ettiði þeyden bir fayda elde etmesi, ona ihtiyaç duymasý gerekir. Ýkincisi, talep ettiði þeyin fiyatý... Elbette fiyatta meydana gelen deðiþiklikler bireyin o mamule olan talebinin miktarýný deðiþtirecektir. Üçüncüsü ise, bireyin sahip olduðu gelirdir. Hem talepte, hem de talep miktarýnda deðiþiklik yapacaðý gibi gelirdeki deðiþiklik talep eðrisinin eðimini de deðiþtirir. Elbette talep dediðimiz zaman bireyin o anda talep edileni satýn alacak güce malik olmasýný kastediyoruz. Aksi takdirde maddi imkaný olmadýðý halde bireyin bir þey istemesi, sadece temenniden ibaret olacaktýr. Tek tek bu unsurlarýn talebi nasýl etkilediðini inceleyelim. Ýhtiyaç talebin olmazsa olmaz þartýdýr. Yeterþart deðildir ama gerek-þarttýr. Bireyin o mala veya hizmete duyduðu ihtiyaç elde ettiði maddi ve veya manevi fayda ile alakalýdýr. Ýkame mallar bu faydayý azaltýr. Mesela sadece kepek ekmek bulunan bir yerde, buðday ekmeði sâtýlmaya baþlarsa elbette kepek ekmeðe duyulan ihtiyaç da azalacaktýr. Ayrýca insanlarýn içinde bulunduklarý çevre, sosyoekonomik þartlar, inançlarý ve zamanla gelir düzeyinde meydana gelen deðiþiklikler de bireylerin ihtiyaçlarýnda deðiþiklikler meydana getirir. 101 Prof. Dr. Haydar BAÞ Ýhtiyaç duyulan mallarý sýnýflandýrmak gerekirse... A sýnýfýnda; olmazsa olmaz mallar ve hizmetler, B sýnýfýnda; zorunlu veya temel ihtiyaçlar, Cde ise; normal mallar var diyebiliriz. A sýnýfýnda olan mallarda o malýn veya hizmetin talep edilen miktarýný tamamý ile bireyin ona duyduðu ihtiyaç belirler. Fiyatý yükselse bile, bireyin gelir düzeyi onu elde etmeye müsait olmasa dahi borç para alýnýr ve talep edilen miktar elde edilir. Bde ise ihtiyaç yine önemli unsurdur. Ve gelir düzeyi, fiyattan daha baskýn unsurdur. Eðer bireyin geliri artýyorsa fiyat artmasýna raðmen talep edilen miktar artabilir. Çünkü bu ürünler için elde edilen gelirin tamamý tasarruf edilmeksizin bu ürünlere aktarýlýr. Yani gelir arttýkça bu ürünler için talep artacaktýr. Fiyatýn artmasý bu artýþý yavaþlatabilir ama durdurmaz. Tabii belli bir seviyeden sonra marjinal fayda azaldýðý için talep edilen mal veya hizmetin sýnýfý deðiþebilir. Diyelim ki dört kiþilik bir ailenin aylýk zaruri et ihtiyacý 5 kilodur. Ailenin geliri arttýkça beþ kiloya kadar bu ihtiyaç giderilir. Daha fazla bir tüketim için ise gelir kadar fiyat da etkilidir. Bu 5 kilodan sonraki tüketim için artýk et normal mal gibi deðerlendirilir. Ancak bu 5 kilo sýnýrýna kadar etkili olan ailenin gelir düzeyinde meydana gelen deðiþikliklerdir. 102 Milli Ekonomi Modeli C de ise fiyat ve gelir talep üzerinde etkin unsurdur. Bir gömleðin fiyatý arttýkça elbette talep edilen miktar azalacaktýr. Gelir seviyesinde meydana gelen düþüþte elbette talep edilen miktarý azaltýr. Diyelim ki fiyatlar genel düzeyinde maliyetlerden kaynaklanan bir artýþ yaþanýyor. Ama toplumun da gelirinde bir düþüþ var. Bu durumda A grubu mallarda fiyat artýþlarý ürünlere yansýrken C grubu mallarda gelir daralmasýndan dolayý deflasyon yaþanabilir. Bunun manasý o ekonomide hem maliyet enflasyonu, hem de deflasyon sürecinin ayný anda yaþandýðýdýr. Ama maalesef bugünkü enflasyon hesaplama teknikleri bu iki hastalýðý birbirine ekleyerek çok rahatlýkla enflasyon düþüþü olarak bunu ifade etmektedir. Dolayýsý ile mallar sýnýflandýrýlmadan ve gelirin taleb üzerindeki etkisi dikkate alýnmadan bütün mallarý kapsayan bir enflasyon hesaplamasý genellikle ekonomi hakkýnda çok yanlýþ tahlillere bizi götürebilir. Grafik–4 103 Prof. Dr. Haydar BAÞ Gelelim fiyatýn talep edilen miktar üzerindeki etkisine... Bu bilinen bir olaydýr. Eðer fiyat artarsa talep edilen miktar düþer. Bunun aksi olan mallar da olabilir ama onlar genellemeyi bozmazlar. Fiyatýn miktar üzerindeki etkisi gelir düzeyinden ve malýn cinsinden baðýmsýz deðildir. Eðer gelir düzeyi çok düþük ise, fiyatlarda meydana gelen düþüþ, talepte hiçbir deðiþiklik yapmaz; eðer gelir düzeyi kýsmen belli bir seviyede ise o zaman da fiyatlardaki düþüþ kýsmen talep miktarýnda artýþ saðlar. Yani gelir düzeyinde düþüþ belli seviyenin altýna inerse fiyatlar genel seviyesi ne kadar düþerse düþsün talep edilen mal miktarý eski seviyesini yakalayamaz. Bu sebeple klasik anlayýþýn ifade ettiði gibi fiyatlarýn elastik olmasýndan dolayý piyasa dengesinin kurulabileceði iddiasý doðru deðildir. Gelir düzeyi ve fiyatlarýn talep üzerindeki etkisi ayný anda ele alýndýðýnda ve gelir ile fiyatlarý belirleyen deðiþkenlerin farklý farklý olduðu dikkate alýndýðýnda; piyasalarýn kendi kendine dengeye geleceðini iddia etmek hayaldir. Talep üzerindeki bu çift yönlü baský deðer konusunda deðineceðiz fiyatlarýn esnekliðini engellemektedir. Üçüncü konu ise gelir düzeyidir. Bir yönüyle hane halklarýnýn eline geçen para da diyebiliriz. Bu konu belki de ekonomistler tarafýndan ve politika uygulayýcýlarý tarafýndan en fazla görmezlikten gelinen unsur olmuþtur. Eðer bireylerin yeterince satýn alma gücü yoksa piyasada olup bitenler onlarý çok da fazla ilgilendirmeyecektir. 104 Milli Ekonomi Modeli Gelir düzeyine göre bireyler piyasadaki geliþmelere deðiþik tepkiler verirler. Gelir düzeyine göre bireyleri sýnýflandýrýrsak, açlýk seviyesine kadar olan seviyede bireyler piyasaya karþý adeta ölü konumundadýr. Burada olmazsa olmaz ihtiyaçlar dýþýnda piyasa onlarý ilgilendirmez. Ýkinci seviye geçim düzeyidir. Bu düzeyin bitiþi bireylerin tasarrufa baþladýklarý düzeydir. Gelir tüketim eþitliðinin korunduðu sýnýra kadar devam eden sýnýftýr. Bireylerin bu seviyeye kadar piyasaya olan tepkileri ise hasta adam gibidir. Bu bölgede talebin gelir esnekliði birdir. Bu seviyeye kadar gelirdeki artýþ ne olursa ayný miktarda tüketime aktarýlýr. Ama fiyat esnekliði için ayný þeyi söyleyemeyiz eðer fiyat düþüyorsa talep esnekliði birden küçüktür, çünkü fiyatlar düþmesine raðmen gelir yeterli olmadýðý için ayný oranda talep artýþý olmayacaktýr. Adeta fiyatlar düþmesine raðmen talep bulunduðu yere yapýþmýþ gibi az oranda artacaktýr. Üçüncü seviyeye kadar gelir düzeyinde meydana gelecek pozitif ilerlemeler piyasada bulunmasý gereken eksik talebi hemen devreye koyar. Tersi de elbette doðrudur, bu düzeylerde meydana gelecek daralmalarýn piyasaya etkisi çok daha keskin olacaktýr. Gelir düþmeye baþladýkça fiyat talep eðrisinin eksen üzerinde sadece sola kaydýðýný söylemek yeterli deðildir, ayný zamanda bu eðrinin eðimi de deðiþecektir. Eðimi daha da artacaktýr. Bunun tersi de doðrudur, gelir yüksek oranlarda arttýkça bu sefer eðim daha azalacaktýr. Bunu þu grafik ile göstermek mümkündür... 105 Prof. Dr. Haydar BAÞ Esasýnda gelirin düþmesi talep eðrisini koordinat ekseninin sol tarafýna yani miktarýn eksi olduðu tarafa da taþýr. Talep eðrisinin y eksenini kestiði noktaya bitme noktasý Gelir azalýnca, Talep eðrileri sola diyebiliriz. kayar, eðim ise artar. (d1 d2 d3) Baþka bir ifade Gelir artýþý A grubu mallardan, B ve C ile bu noktagrubu mallara olan tüketimi artýracaktýr dan sonra denge mekanizmasýnýn çalýþmasý mümkün deðildir. Burasý kýrýlma noktasýdýr. J J Grafik–5 Grafik–6 Gelir seviyesi aþýrý þekilde düþerse, Bitme Noktasý sýfýra, eðim ise 90 dereceye yaklaþtýðý için, artýk fiyat düþse dahi talep artmaz 106 Milli Ekonomi Modeli Fiyatlar düþmesine raðmen miktarda bir artýþ yoktur. Yani fiyatlar düþmesine raðmen talep sýfýr olacaktýr. Bir talep eðrisinin eðimi bize ekonomideki problemin boyutlarý hakkýnda bilgi verir. Eðim ne kadar yüksek ise problem o kadar büyük demektir. Zira bu durum ortalama gelir seviyesinin ne kadar düþük olduðunu göstermektedir. Üçüncü seviye ise bireylerin gelir düzeylerinin onlara rahat bir hayat yaþattýðý seviyedir. Bu seviyede, genelde herkesin bildiði analizi yapmak doðru olacaktýr. Fiyat arttýkça talep edilen miktar azalýr. Fiyat düþtükçe talep edilen miktar artar. Gelir ve talep grafiðini incelediðimizde talep eðrisinin ilerledikçe eðiminin azaldýðýný göreceðiz. Dolayýsýyla özellikle talep eksikliðinin bir sonucu olarak ortaya çýkan deflasyon sürecini önlemek için gelir daðýlýmýný adil bir düzeye ve buna baðlý olarak bireylerin en azýndan gelirlerini geçim sýnýrýna taþýma zorunluluðu vardýr. Yýllar önce de ifade etmiþtik. Ekonomideki en büyük problemlerin baþýnda deflasyon süreci gelir. Þu ana kadar bilinen hiçbir ekonomi politikasýnýn bunu çözmesi de mümkün deðildir. Deflasyon sürecinde fiyatlarýn düþmesi ile enflasyon sürecinde fiyatlarýn artýþ hýzýnýn düþmesi veya çýkmasý birbirinden tamamý ile farklý sonuçlar doðurur. Gelir daðýlýmýnýn bozuk olduðu toplumlarda özellikle ülkemizde olduðu gibi, fiyatlar üzerinde meydana gelecek deðiþiklikler farklý gelir gruplarý üzerinde farklý etkiler yapacaðý için ekonominin bütünü için tek bir analiz yapmak pek kolay deðildir. 107 Prof. Dr. Haydar BAÞ Özellikle gelir daðýlýmýndaki dengesizlik sonucu toplumun belli bir kýsmý geçim sýnýrýnýn altýnda bulunuyorsa bu koþullarda ekonominin saðlýklý olmasý mümkün deðildir. Talebi belirleyen bu üç unsuru özellikle gelir seviyesini dikkate almadan denge analizi yapmak mümkün deðildir. 108 Milli Ekonomi Modeli 2 ARZ ve DENGE Arz, firmalarýn herhangi bir maldan üretip satmayý planladýklarý miktarlarý gösteren bir çeþit fonksiyondur. Gerek arz, gerekse talep kavramlarý mikro analizin konusudur. Bilindiði üzere makro yorumlar esasýnda mikro analizler üzerine oturur. Kapitalist anlayýþ genel ve kýsmi denge analizleri yaparken fiyatlarýn esnek olduðundan yola çýkmýþtýr. Bu sebeple çok basit bir mantýkla bir malýn fiyatý pahalandýðýnda onu üreten firmalarýn arz ettikleri miktar artacak, ancak talep edilen miktar azalacaðý için piyasa kendi kendine dengeye ulaþacak kanaatine varýlmýþtýr. Yani arz eðrisi pozitif eðimli artan bir doðru olarak tasarlanmýþtýr. Benzer mantýkla oluþturulan talep eðrisi sayesinde denge analizleri yapýlarak buradan makro yorumlara ulaþýlmýþtýr. Gerçekte arz eðrisi neye baðlýdýr, eðimi ne yöndedir? Bir firmanýn üretim miktarýný belirleyen ürettiði malýn fiyatý deðildir. Bazen malýn fiyatý düþer üretici üretim miktarýný arttýrabilir. Bazen de fiyat arttýðý halde üretici kapasitesini kýsabilir. Mesela maliyet enflasyonu olan bir ülkede ürünlerin fiyatlarý artacaktýr. Bu artýþtan dolayý hiçbir üretici arz miktarýný artýrmayacak tersine azaltma yoluna dahi gidebilecektir. 109 Prof. Dr. Haydar BAÞ Yine yoðun talep artýþýndan dolayý piyasaya yeni üreticiler girdiði için rekabetten dolayý fiyatlar düþebilir ancak firmalarýn arz miktarlarý artabilir. Peki, öyleyse arz eðrisini belirleyen nedir? Arzý belirleyen temel unsur taleptir. Eðer bir mamule olan talep artýyorsa arz eðrisi de artacaktýr. Bunun tersi de doðrudur. Eðer bir ürüne olan talep azalýyorsa üretim miktarý da otomatikman azalacaktýr. Örneðin siz yumurta üreticisisiniz. pazarda talep edilen yumurta miktarý 10 adet olsun bu miktar 11 adete çýkmadýðý sürece siz pazara daha fazla yumurta getirmezsiniz. Yani yumurta fiyatlarý artsa bile sizin pazara getireceðiniz yumurta miktarýný talep miktarý belirleyecektir. Bu sebeple arz miktarýnýn belirlenmesinde mamulün fiyatýnýn direkt olarak etkisi yoktur. Ýlk çýktýðýnda elektronik eþya fiyatlarý yüksek olduðu halde üretim miktarlarý düþüktür, daha sonra talep arttýðý için üretim miktarlarý artarken zaman içerisinde fiyatlar da düþer. Bu örnekleri çoðaltmak mümkündür. Daha önce ifade ettiðimiz üzere bazen üretim artarken fiyatlar düþer, bazen yerinde kalýr, bazen de artar. Bu fiyat deðiþikliklerini arz miktarýnda meydana gelen deðiþikliklerle iliþkilendirmek ise mümkün deðildir. Burada son derece önemli bir nokta var, o da fiyatlarda meydana gelecek deðiþikliklerin arz ve talep dengesini belirlemede yeterli olmayacaðý gerçeðidir. Arz ve talep oraný piyasa fiyatlarýný belirler, ancak piyasa fiyatlarý tek baþýna arz ve talep denge düzeyini belirleyemez. Genel denge grafiðimiz Grafik7 gibi olacaktýr. 110 Milli Ekonomi Modeli Grafik–7 Grafik–8 Grafik–9 111 Prof. Dr. Haydar BAÞ Talep arttýkça arz da ayný oranda artacaktýr. Burada akla þöyle bir soru gelebilir: Peki, öyleyse piyasa fiyatlarýný belirleyen ne olacaktýr? Bu konuya deðer analizimizde deðineceðiz ancak þunu belirtelim ki bir mamulün bir normal deðeri vardýr, bir de piyasadaki fiyatý vardýr. Piyasa fiyatý arz ve talep arasýndaki orana baðlý olarak belirlenir. Tekrar aþaðýdaki grafiðe dönersek, eðer piyasada yeterli miktarda arz yoksa 8. grafikte görüldüðü gibi arz ortaya çýkacaktýr. Eðer talep artmaya devam ederse ki gelir artýþý bunu rahatlýkla saðlayabilir bu durumda arz talep eðrisinin sanki eðimi artmýþçasýna bir deðiþiklik olduðunu görebiliriz. Bu 45 dereceden daha fazla olan açý fazlalýðýnýn tanjantý kadar bir fiyat artýþý olacaktýr. Bu fiyat artýþýnýn olmasý toplumun gelir düzeyine göre kýsmen talep daralmasýna sebep olmasý mümkündür. Ancak hiçbir zaman bu artýþýn tekrar eski konumuna talep daralmasýndan dolayý gelmesi mümkün deðildir. 9. grafikte olduðu gibi eðer çeþitli sebeplerden dolayý, mesela piyasa talebinin üreticiler tarafýndan tam hesaplanamamasý veya gelecekteki olumlu havaya dayanýlarak yapýlan fazla üretim miktarý sonucu bu sefer arz saða kayar. Ortaya çýkan yeni eðrinin 45 dereceden farkýnýn tanjantý da bize fiyat azalmasýný verir. Bu grafikleri çoðaltmak mümkündür. Ancak bu analizlerde altýný çizmemiz gereken önemli noktalar var. 112 Milli Ekonomi Modeli Eðer piyasada oluþan talep miktarýný karþýlayacak miktarda arz saðlanýrsa ekonomiler için sürekli büyüme olacaktýr. Yani sürekli büyümenin olduðu düzey ekonominin denge konumunu koruduðu düzeydir. Fiyatlar genel seviyesinde meydana gelen deðiþiklik bazen talep fazlasýndan, bazen maliyet farklarýndan ortaya çýkar; bu deðiþikliklerin her ikisi de talep üzerinde tek baþlarýna etkili olmadýðý için fiyat deðiþiklikleri tek baþýna dengeyi saðlamazlar. Fiyat deðiþiklikleri sadece doðrudan talep üzerinde etkilidir. Ancak dolaylý olarak arz üzerinde talep vasýtasý ile etkili olabilir. Sistemi denge konumundan uzaklaþtýran güç, sistemin kendi içinde dengelenerek absorbe edilemez. Yani tek baþýna býrakýlan sistem kendi kendine dengeye ulaþamaz. Muhakkak bir dýþ müdahale ile sistem dengeye getirilmelidir. Baþka bir ifade ile; eðer fiyatlarda bir artýþ varsa ve bu talep artýþýndan kaynaklanýyorsa, fiyat artýþý talebi kýsýp sistemi yeniden dengeye getiremez. Serbest piyasa ve liberal anlayýþlarýn mikro temellerini oluþturmak mümkün deðildir. Gerçek olan dýþ destek ile dengeye gelebilecek ve her kesimin hakkýný koruyabilecek olan ekonomi modelidir. 113 114 Milli Ekonomi Modeli 3 DEÐER VE FÝYAT Üretilen mal ve hizmetin iki türlü deðeri vardýr. Birisi normal deðeridir, diðeri ise piyasalarýn oluþturduðu deðerdir. Buna piyasa fiyatý da diyebiliriz. Üretilen mal ve hizmetin normal deðeri saðlayacaðý fayda ve onun aranmasý ile ilgilidir. Üretim faktörlerinin para ile devreye konulmasý sonucu elde edilen mal ve hizmetin normal deðeri, ekonomilerde dengenin saðlandýðý þartlarda oluþur. Tüketim ile üretimin kesiþtiði noktada veya tüketim arzý üretim arzýyla dengelendiðinde üretilen ürün ve hizmetin fiyatý normal deðerdedir. Üretilen mal ve hizmetin normal deðerinin altýnda veya üstünde oluþan piyasa deðerine piyasa fiyatý denir. Normal deðerden satýlan ürün ve hizmetten elde edilen kâr normal kazançtýr. Üretim ve tüketim arasýndaki dengenin bozulmasý durumunda normal kazançtan sapmalar görülür. Piyasalarda talep daralmasý varsa baþka bir ifade ile piyasalar tüketim kabiliyetini kaybetmiþ ise talep arzý karþýlamýyordur. Mal ve hizmet normal deðerinin altýnda piyasalarda fiyat bulacaktýr. 115 Prof. Dr. Haydar BAÞ Mal ve hizmet fiyatýnýn normal deðerinin altýnda seyretmesi belli bir süre sonra üretimi de azaltacaktýr. Bu sürecin devamý durumunda ekonomilerde resesyon ve deflasyon kaçýnýlmaz olur. Piyasalarda talep fazlasý varsa, arz talebi karþýlayamýyorsa; mal ve hizmet normal deðerinin üstünde piyasada fiyat bulacaktýr. Bu süreç pahalýlýða yani enflasyona neden olur. Üretilen mal ve hizmetlerin normal deðerinin altýnda veya üstünde fiyat bulmasý ekonomilerde dengesizliklerin ve krizlerin habercisidir. Kapitalist ekonomi modelinde mal ve hizmeti oluþturan üretim faktörleri hammadde, toprak (rant), emek ve para olarak ifade edilir. Burada para, üretimde maliyetli olarak bulunur ve üretim, tüketim faktörlerinin her birine ek bir yük getirir. Oysa karþýlýðý olduðunda deðeri oluþan veya mal ve hizmeti ortaya çýkartacak fonksiyonu icra eden para, maliyetsiz olmalýdýr. Dikkatle incelendiðinde görülür ki, hammadde, toprak ve emek gibi üretim faktörlerinin zati bir deðeri vardýr. Oysa paranýn zati deðerini piyasalar oluþturur. Para, üretim ve hizmet faktörlerini devreye koyan bir iþlemcidir. Mal ve hizmet üretiminde maliyeti arttýracak bir unsur deðildir. Onun için Milli Ekonomide tahrik unsuru olarak da görev yapan para maliyetsizdir ve bir iþlemci görevi görür. Emeði tahrik ederek üretim faktörlerini devreye koyan para, ürettiði mal ve hizmetlerin de karþýlýðý olur. 116 Milli Ekonomi Modeli Bir malýn normal deðeri, maliyet ile kârýn toplanmasýndan oluþur. Eðer maliyetler içerisinde sermaye faiz içeriyor ise kapitalist ekonomide dolaþýmdaki para maliyetlidir o malýn veya hizmetin maliyeti artacaktýr. Sonuçta maliyetlerde meydana gelen bu artýþýn bir kýsmý iþçi ücretlerine, bir kýsmý tüketiciye yansýtýlacaðý gibi bir kýsmý da iþverenin kârýndan alýnacaktýr. Milli Ekonomi Modelinin mikro analizinde para maliyetsiz olarak ele alýnmaktadýr. Kâr ise iþverenin hem emeðinin, hem de yaptýðý iþte üstlendiði riskin sonucudur. Kâr oraný toplumun sosyal yapýsýna, mal ve hizmetin üretildiði sektöre baðlý olarak makul bir düzeyde konumlanmasý gerekir. Ýnsanoðlu hiçbir þeyi yoktan var etmemiþtir. Ekonomilerde ifade edilen deðerin temel kaynaðý insanoðluna bahþedilen evrendir. Hususi olarak da dünyadýr. Toprak, yeraltý kaynaklarý, su, deniz, ateþ, rüzgar vs. gibi kaynaklar üretimin temel unsurlarýdýr. Bütün bu kaynaklar insan için, insanýn emeðine sunulmuþtur. Emek desteklenerek, kaynaklarla belli bir üretim hedefinde buluþturulduðunda mal ve hizmet üretilmektedir. Üretilen malýn maliyetini yatýrým ve iþletim giderleri belirler. Yatýrým giderleri ilk baþta yapýldýðý için bellidir. Ýþletim giderleri ise üretim faktörlerinin fiyatlarýna, vergi oranlarýna baðlý olduðu için deðiþkenlik arz eder. 117 Prof. Dr. Haydar BAÞ Yatýrýmlarý belli bir üretim planý çerçevesinde kullanarak deðer üreten ise emektir. Emek arzýnýn maliyeti iþçi ücretleridir. Ýþçi ücretleri, iþçiye verilecek paranýn üretime direkt olarak yansýyacaðý düþünülerek deðerlendirilmelidir. Maliyete eklenen iþçi ücretleri, iþçinin yeterli tüketim talebini gerçekleþtirebilir seviyede olmalýdýr; emeðinin karþýlýðýnda iþçi, iþin niteliðine göre onurlu bir hayat yaþayabilmelidir. Tüketimin desteklendiði, talep eksenli arzýn ele alýndýðý Milli Ekonomide, tam istihdam gerçekleþmiþ olur. Bu þartlarda üretilen mal ve hizmet gerçek deðerinden piyasalara arz edilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken þudur; normal kazancýn oluþmasý için gerekli ekonomik dengelerin saðlanmasýna raðmen, üreticiler üretilen mal ve hizmetin deðerinin üstünde kazanç elde ediyor veya stoklayarak karaborsa oluþturuyorlarsa, ekonomik dengelere müdahale ediliyor demektir. Üreticinin normal kazancýna gölge düþürecek, deðerinin üstünde piyasalarý zorlayarak fiyat oluþturmak gibi müdahaleleri ortadan kaldýrmak ekonomik bir zorunluluktur. 118 Milli Ekonomi Modeli 4 VERÝMLÝLÝK Verimlilik, genel hatlarýyla üretimin kullanýlan girdi miktarýna oranýdýr. Verimliliðin en yaygýn kullanýlan ölçüsü, emek saati baþýna üretim miktarýdýr. Buna göre tek bir kaynaðýn verimliliði ölçülebildiði gibi tüm kaynaklarýn da verimliliði ayný anda ölçülebilir. Verimlilik artýþýnýn temelinde; yetiþmiþ insan gücü, teknolojinin geliþmesi, yeni üretim tekniklerinin bulunmasý ve üretim faktörlerinin niteliklerinin geliþtirilmesi vardýr. Teknolojideki geliþmeler üretimin daha verimli olmasýný saðlar. Ancak bu özelliklerin içinde en önemli faktör yetiþmiþ insan gücüdür. Çünkü üretim ve verimlilik insan kabiliyeti ve çalýþmasýyla mümkündür. O halde yapýlmasý gereken, insaný en mükemmel bilgilerle donatmak suretiyle düþünce ve emeðinden azami derecede istifade ederek verimliliði en üst noktaya çýkarmak olduðu gibi, bütün insanlara kabiliyetlerini ortaya koyacak sermaye desteðinin verilmesidir. Kabiliyetlerini ifade etme imkaný bulacak insan, mevcut kaynaklarý en iyi þekilde deðerlendirmekle kalmayacak, ayný zamanda yeni kaynaklarý da devreye koyarak verimliliðin artmasýný saðlayacaktýr. 119 Prof. Dr. Haydar BAÞ Üretim yapmak için kullanýlan makineleri ve cihazlarý icat ederek verimlilik artýþýný saðlayan insanlara imkanlar verilmeseydi bugünkü üretim seviyesinden bahsetmek mümkün olmayacaktý. Klasik iktisatçýlar, uzun dönemde nüfusun artmaya devam edeceðini ve dünyadaki kýt kaynaklar yüzünden kiþi baþý üretimde yani verimlilikte azalma olacaðýný iddia eden, azalan verimler teorisini geliþtirmiþlerdir (1). Hatta bu iddialarýnda daha da ileri giderek nüfus artýþý karþýsýnda insanlarýn hayat standardýnýn düþeceðini, ortaya çýkacak açlýk ve hastalýklarýn insan ölümlerine sebep olacaðýný savunmuþlardýr. Oysa geliþen teknoloji sayesinde üretim miktarý ve çeþitliliði, tüketim miktarýndan kat be kat fazla oldu. Dünya nüfusu her geçen gün artmasýna raðmen, üretim artýþý o denli hýzlý bir artýþ gösterdi ki, firmalarýn ve uluslarýn bir numaralý sorunu, ürettikleri mallarýný tüketecek bireyler bulmak oldu. Uygulanan yanlýþ politikalar tüketimi daha da daralttýðý için 21. asýr üretim probleminin deðil tüketim probleminin yaþandýðý bir asýr olmuþtur. Tüketimde yaþanan bu daralma rekabet kavramýný beraberinde getirerek sadece firma ölçeðinde deðil, devletler arasýnda bile kýyasýya ticaret ve pazar savaþlarýný gündeme getirmiþtir. ABD ve AB ülkeleri ürettikleri tarým ve sanayi ürünlerini satabilmek için IMFyi kullanarak azgeliþmiþ ülkelerin üretimlerine tahditler koymaktan çekinmedirler. 1- Prof. Dr. Erdoðan Alkin, Ýktisat, s. 10 120 Milli Ekonomi Modeli Son yýllarda firmalarýn üretimden ziyade pazarlama ve reklama yatýrým yapmaya baþlamasý bu yüzdendir. Artýk pazarlama çaðýn mesleðidir Eðer kapitalistlerin iddia ettiði gibi her arz kendi talebini yaratsaydý bu mesleklere gerek kalmazdý. Verimlilik artýþýnýn en önemli unsuru buluþlar ve ARGE çalýþmalarýdýr. Buluþlar ve teknolojideki geliþmeler üretim artýþlarýný yüzlerce kat artýrma imkaný saðlayarak verimliliði yukarýya doðru çekmiþtir. Bu nedenle üretim yapmak isteyen, proje sahibi olan veya yeni üretim teknikleri geliþtirebilen herkese devlet tarafýndan faizsiz kredi verilmelidir. Bu desteklerle beraber ARGE harcamalarýnýn en üst düzeyde olmasý saðlanmalýdýr. Ayrýca teknolojiyi geliþtirecek bilimsel çalýþmalar çoðu kez yüksek maliyetler gerektirdiði için, bizatihi bu türlü bilimsel çalýþmalar devlet tarafýndan yapýlmalý, geliþtirilen yeni teknolojiler özel sektörün hizmetine sunulmalýdýr. Halbuki günümüz iktisat modellerinde para ve kaynaklarla beraber bilgi de tekelleþip tabana yayýlmadýðý için, bireyler çok kabiliyetli de olsa iþçi veya memur olmaktan öteye geçemezler. Kapitalist anlayýþlar insan emeðini, düþüncesini, teþebbüs gücünü israf etmekte ve de kabiliyetlerini yok etmektedir. Buna bir nevi kast sistemi de diyebiliriz. Milli Ekonomi Modeli, kabiliyetli olan her bireyin önünü para ve bilgi desteði vererek açarken, kapitalist anlayýþlarda ancak az bir zümre paraya maliyetini ödeyerek sahip olabilmektedir. 121 Prof. Dr. Haydar BAÞ Milli Ekonomi Modeli herkese hak tanýyarak demokratik bir sistemi temsil ederken; kapitalist anlayýþlar, ekonomilerde krallýk modelini ortaya koymaktadýr. Çünkü üretimi ancak paraya sahip olabilen az bir zümre yapmaktadýr. Bugün bankalardan faizli krediyi ipotek verebilecek sermaye birikimine sahip olanlar alabilmektedir. Bu sebeple verimlilik artýþýnýn önündeki en büyük engel paranýn stoklanarak maliyetli hale getirilmesi ve piyasalardan çekilmesidir, diyebiliriz. Verimliliðin emek saati baþýna üretim miktarý olduðunu söylemiþtik. Ancak bir baþka açýdan bakýldýðýnda verimliliði, elde edilen toplam üretimin toplam iþgücüne oraný olarak da görebiliriz. Ýþsizliðin olduðu âtýl emeðin bulunduðu ekonomilerde verimlilikten bahsetmek mümkün deðildir. Baþka bir ifade ile bir toplumda 10 kiþiden 5 kiþi çalýþýyor diðer 5 kiþi çalýþacak bir ortam bulamýyorsa ciddi bir emek israfý vardýr. Ýnsanlarýn çalýþamadýklarý toplumlarda verimliliðin artmasý mümkün deðildir Azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerde IMF ve Dünya Bankasý gibi uluslararasý kuruluþlarýn dayattýðý ekonomi politikalarý, talebi kýsma amacý taþýdýðýndan, yatýrýmlarý engelleyerek insanlarýn üretme isteklerini kýrmaktan baþka bir sonuç doðurmamýþtýr. Bu politikalarý uygulayan ülkelerdeki firmalar, üretim miktarlarýný hýzla düþürerek verimliliðin azalmasýna sebep olmuþlardýr. 122 Milli Ekonomi Modeli Ayný þekilde istihdam ve üretim üzerinden alýnan yüksek vergilerle tüketim üzerinden alýnan dolaylý vergilerin aþýrý boyutlara ulaþmasý ve iþletmeler için ciddi bir maliyet unsuru olan faiz, üretimin önünü kestiði için verimliliðin oluþmasýna imkan vermez. Bu durumda yatýrýmcýlar, vergi oranlarýnýn düþük olduðu ve finansman ihtiyaçlarýný daha rahat karþýlayabilecekleri ülkelere giderler. Tam istihdam düzeyinin bugünkü ekonomi politikalarý ile yakalanmasý mümkün olmadýðý için âtýl emeðin olduðu ekonomilerin de istenilen düzeylerde verimli olmasýný bekleyemeyiz. Oysa üretim ile tüketim arasýnda dengenin saðlanmasý ile Milli Ekonomi Modelinde tam istihdam düzeyi yakalanmaktadýr Paranýn tekelleþmesi, kabiliyetli insanlarýn deðil de sadece parayý elinde bulunduranlarýn üretim yapmasýna yol açtýðý için verimliliðin önündeki en büyük engel olduðunu söylemiþtik. Yine paranýn belli ellerde tekelleþmesinin önlenmesiyle kaynaklarýn adil bir þekilde daðýlýmý da saðlanacaktýr. Günümüzde kullanýlan birçok element ve enerji kaynaklarý 100150 yýl önce bilinmezken bugün sanayinin temel kaynaklarý haline gelmiþtir. Þu anda deðeri bilinemeyen birçok kaynak keþfedilip açýða çýkarýlarak verimlilik artýþýna katký saðlanabilir. Ekonomide fýrsat eþitliðinin saðlanmasý, bireylerin kabiliyetlerinin açýða çýkarýlmasý ve buna baðlý olarak paranýn tabana yayýlmasý Milli Ekonomi Modeli ile saðlanmaktadýr. 123 Prof. Dr. Haydar BAÞ Devlet, proje mukabili faizsiz kredi verdiðinde üretimle ilgili projesi olan herkes bu imkanlardan istifade ederek düþüncelerini kolaylýkla hayata geçirebilecektir. Böylece tam bir fýrsat eþitliði saðlanacaktýr. Kendine güvenen, bilgili, zeki ve üstün vasýflara sahip müteþebbisler ortaya çýkacaktýr. Ýnsanlar, üretim yapamamanýn sýkýntýsýný yaþamayacak, kendilerinde mevcut olan özelliklerini alabildiðine kullanma hürriyetine kavuþarak hem kendilerine, hem de topluma faydalý hale geleceklerdir. Alan el deðil, hep veren el olacaklardýr. Kabiliyetli insanlar çeþitli buluþlar yapacak ve tabiatta bulunan sýnýrsýz kaynaklar açýða çýkarýlarak tam kapasite kullanýmý saðlanacaktýr. Asýl verimlilik budur. Hedef, toplumdaki insanlarýn özelliklerine göre herkese fýrsat eþitliði saðlayan bir üretim seferberliðine geçerek verimliliði doruk noktaya çýkarmaktýr. 124 Milli Ekonomi Modeli 5 ÝÞ GÜCÜ (EMEK) Ekonomi politikalarý için önemli olan, toplumun bütün fertlerine iþ ve aþ imkaný saðlamaktýr. Belli bir geliri olmayan, iþi olmayan bireyler için enflasyonun düþmesi de, kamu bütçesinin fazlalýk vermesi de bir þey ifade etmez. Ýktisat politikalarýnda ilk hedef olmasý gereken iþsizlikle mücadele, son yýllarda birinci hedef olmaktan çýkmýþ onun yerine öncelikli hedef olarak artýk enflasyon seçilmiþtir. Geliþmiþ olduðu ifade edilen ülkelerdeki iþsizlik oranlarý nerede ise %10 seviyesini geçmektedir. Yine bu ülkelerde iþçi ücretlerinin, asgari geçim sýnýrýnda konumlandýðýný görüyoruz. Geliþmiþ kabul edilen ülkelerin 2002- 2003- 2004 yýllarýna ait iþsizlik rakamlarýna bakýlýnca bu dediðimiz daha iyi anlaþýlacaktýr. ABD : 2002 % 5.8, 2003 % 6, 2004 % 5.5 JAPONYA : 2002 % 5.4, 2003 % 5.3, 2004 % 4.7 FRANSA : 2002 % 8.9, 2003 % 9.5, 2004 % 9.7 125 Prof. Dr. Haydar BAÞ ALMANYA : 2002 % 8.2, 2003 % 9.1, 2004 % 9.6 EURO BÖLGESÝ: 2002 % 8.3, 2003 % 8.7, 2004 % 8.9 OECD: 2002 % 6.9, 2003 % 7.1, 2004 % 6.9 (2). Artýk %5 düzeyindeki iþsizlik oranlarý doðal iþsizlik oraný olarak kabul görüyor. Bu düzeydeki iþsizlik rakamlarýnýn ekonomilerin doðal yapýsýnýn bir gereði olduðuna inanýlýyor. Bir baþka açýdan baktýðýmýzda, kapitalist ekonomi modellerinin hiçbiri, toplumun tamamýnýn refah düzeyini yükseltmeyi hedeflememiþtir. O yüzden ne gelir daðýlýmýndaki dengesizlik, ne de belli bir düzeye kadar olan (Kapitalist anlayýþlarda iþsizlik, çok yükselirse ekonominin genel yapýsýnda büyük tahribatlar yapacaðý için belli oranlardan sonrasý tehdit olarak görülmektedir) iþsizlik oranlarý bir problem olarak görülmemiþtir. Hatta belli oranlardaki iþsizlik, emek arz fazlasý manasýna geleceði için iþçi ücretlerinin düþmesi üretim maliyetlerinin ucuzlamasýna sebep olacaðýna inanýldýðý için desteklenmektedir. Maliyet enflasyonun en önemli kaleminin iþçi ücretlerindeki artýþ olduðu görüþü de zaten bu anlayýþýn bir sonucudur. Gerçi enflasyon bahsinde bunun böyle olmadýðýný geniþ olarak anlattýk ancak kýsaca deðinmek gerekirse asýl maliyetleri yukarýya çeken üretim unsurlarý hammadde girdilerinde, istihdam vergilerinde ve enerji maliyetlerinde meydana gelen artýþtýr. 2- Bkz: EUROSTAT ( Statistical Office of The European Communities); OECD, Main Economic Indicators Agust 2005 126 Milli Ekonomi Modeli Toplam maliyetler içerisinde genellikle iþçi ücretleri çok fazla bir oran iþgal etmemektedir. Ekonomilerin emek yoðun üretimden, teknolojiye dayalý üretime doðru geçmesi kaçýnýlmaz bir süreçtir. Yine kapitalist anlayýþlara göre belli oranlardaki iþsizlik, çalýþan bireylerin iþten atýlma korkusuna kapýlmasýna sebep olacaðýndan dolayý daha verimli çalýþmasýný saðlayacaktýr. Ayrýca kapitalist anlayýþlara göre iþçi ücretlerinin düþük kalmasý iþçilerin kârdan daha az oranda pay almasý manasýna geleceði gibi, iþçi ücretlerinin düþük kalmasý nüfus artýþýný da azaltacaktýr. Kapitalist anlayýþlar kaynaklarýn sýnýrlý olduðu yanlýþýndan yola çýktýðý için, toplumun her kesiminin gelirinde meydan gelecek artýþlarýn nüfus artýþýna sebep olacaðý, böylelikle kaynaklarýn artan nüfusa yetmeyeceði endiþesini taþýmaktadýrlar. Kapitalist anlayýþ elde edilen kârýn bölüþümünü kavga mantýðýnda ele aldýðý için, kapital sahipleri ile iþçiyi kârýn bölüþümünde birer rakip olarak görmekte ve tercihini kapital sahiplerinden yana kullanmaktadýr (3). Bu sebeple kapitalist anlayýþlarýn ne tam istihdamý, ne de iþçi ücretlerinin istenilen düzeylerde konumlanmasýný saðladýðý veya hedeflediði söylenebilir. 3-Ýktisat'ýn Dama Taþlarý, II, 2002, ÝÜ Ýktisat Fak. Mez. Cem; Doç. Dr. Burak Atamtürk, Klasikler ve Adam Smith, s. 7 127 Prof. Dr. Haydar BAÞ Zaten sosyalist anlayýþlarýn kapitalist anlayýþlara karþý bir tepki olarak ortaya çýkmasýnýn sebebi de iþçi ücretlerinde ve iþçi haklarýnda yaþanan bu çarpýklýktýr. Kapitalist anlayýþlarda kapitali elinde tutan birkaç kiþi toplumun gelirlerini kendisine transfer ederken, sosyalist modelde de proletarya milli gelire hükmetmektedir. Her halükarda çalýþan kesim ne emeðinin hakkýný almakta, ne de milli gelirden olmasý gerektiði oranlarda istifade etmektedir. Oysa Milli Ekonomi Modeli'nde iþveren ile iþçi birbirini tamamlayan bir bünyenin iki parçasý olarak görülmekte, toplumun tamamýnýn refah düzeyini yükseltecek büyüme ekonomik büyüme olarak kabul edilmektedir. Milli Ekonomi Modeli'nin konuya nasýl çözüm getirdiðine þu sorularý sorarak baþlayalým: Kapitalist anlayýþlar için normal bir sonuç olan doðal iþsizlik oraný ekonomiler için bir kader midir? Ýþçi ücretleri asgari gelir düzeyinde neden konumlanýr? Emek talebini belirleyen parametreler nelerdir? Emek arzý nelere baðlýdýr? Tam istihdam gerçek hayatta yakalanabilir mi? 128 Milli Ekonomi Modeli A- EMEK TALEBÝ Emek talebini belirleyen parametreleri tespit ederek konumuza baþlayalým. Buna baðlý olarak emek arzý ile talebi arasýndaki dengenin fiyat esnekliði ile saðlanýp saðlanamayacaðý da bir diðer meseledir. Emek talebini belirleyen parametreleri üç kýsýmda ele alabiliriz: Üretim miktarýnda meydana gelen deðiþiklikler, iþçi ücretleri, teknolojik deðiþiklik. Emek talebi üzerinde üç parametrenin ayný anda etkisi olabileceði gibi, bazen iki ya da bir tanesinin etkisi de olabilir. Bu üç madde içerisinde en önemli olan birinci maddenin açýlýmýný sona býrakarak diðer maddeleri ele alalým. Ýþçi ücretlerinde meydana gelen artýþ emek talebini azaltacaðý gibi, iþçi ücretlerinde meydana gelen düþüþ de emek talebini arttýracaktýr. Teknoloji de ilerleme emeðin verimini arttýracaðý için iþsizliði arttýrýcý yönde etki yapacaktýr. Ancak teknolojinin ilerlemesi ayný zamanda milli gelirin artmasý ile doðru orantýlýdýr. Bu sebeple bir taraftan teknoloji geliþirken, diðer taraftan hizmet sektörü büyüyeceði için teknolojinin sebep olduðu iþsizlik, hizmet sektörü ve yeni iþ sahalarý ile giderilecektir. Yani teknolojide yaþanan ilerleme orta ve uzun vadede emek talebinde bir azalmaya sebep olmayacaktýr. 129 Prof. Dr. Haydar BAÞ Sadece belli sektörlerde emek talebinde yaþanacak daralma, baþka sektörlerde ortaya çýkacak emek talep artýþý ile dengelenecektir. Emek talebini etkileyen unsurlar içerisinde en önemlisi üretim miktarýnda yaþanacak deðiþikliktir. Bu deðiþiklik kapasite kullaným oranlarýnda yaþanacaðý gibi, yeni yatýrýmlardan yani sabit sermaye artýmýndan da kaynaklanabilir. Kapasitesini arttýrmak isteyen firmalar, buna baðlý olarak emek talep edecektir. Aksine kapasitesini azaltmak isteyen firmalar ise iþçi çýkartma yoluna gideceklerdir. Burada önemli olan firmalarýn kapasitelerinde meydana gelen deðiþimin sebebinin tüketimde yaþanan deðiþime endekslenmiþ olmasýdýr. Firmalarýn üretim kapasitelerinde meydana gelecek deðiþiklikler piyasadaki tüketim miktarý ile doðrudan alakalýdýr. Ancak tüketimde yaþanan deðiþikliklerin istihdam oranlarýna yansýmasý ayný anda olmaz. Piyasa beklentilerine göre bu yansýma süresi deðiþecektir. Örneðin tüketimde meydana gelen bir daralma karþýsýnda firmalar hemen kapasite kullaným oranlarýný düþürmez, gelecekle ilgili beklentileri olumlu ise firmalar belli bir dönem stoklarýnýn artmasýna sabredecektir. Yine stok maliyetleri düþük ise firmalarýn stoklara tahammül etmesi daha kolay olacaktýr. Ayrýca tüketimde meydana gelen daralmanýn þiddeti, firmalarýn üretim tarzlarý, iþçi çýkartmanýn maliyetleri gibi konular tüketim ile istihdam arasýndaki yansýmanýn gecikmesini belirler. 130 Milli Ekonomi Modeli Tüketimde meydana gelen artýþlar ise eðer kapasite artýmý ile karþýlanacaksa hemen, yeni yatýrýmlar gerekiyorsa belli bir zaman diliminden sonra gerçekleþeceði için istihdama yansýmasý belli bir süre sonra olacaktýr. Ancak belli bir süre sonra da olsa tüketimde meydana gelen deðiþiklikler üretim hacmini, o da istihdam oranlarýný etkileyecektir. Esasýnda Philips Eðrisi (4) olarak ifade edilen enflasyon ile iþsizlik arasýndaki baðýntý gerçekte tüketim ile iþsizlik arasýnda kurulabilir. Çünkü her tüketim artýþý enflasyon yapmayacaðý gibi maliyet enflasyonu tüketimde bir artýþ saðlamaz, iþsizliði de azaltmaz, dolayýsýyla ekonomilerde hem iþsizlik, hem de enflasyon ayný anda ortaya çýkar. Oysa baðýntý, tüketim ile iþsizlik arasýnda kurulduðunda tüketim hacminde meydana gelen deðiþimler ile iþsizlik oranlarý arasýnda ters yönlü bir iliþki olduðu görülecektir. Kapasite kullaným oranlarýnda meydana gelen azalmadan dolayý emek talebinde yaþanacak daralma, reel iþçi ücretlerini de olumsuz yönde etkiler. Örnek vermek gerekirse daha önce 10 iþçi ile çalýþan bir fabrika kapasitesini düþürme kararý verip eleman sayýsýný 7ye düþürdüðünde toplam istihdam azalacaðý için iþsizlik artacaktýr. Ýþsizliðin artmasýndan dolayý reel iþçi ücretleri de azalma eðilimine girecektir. 4-Hoover K., The New Classical Macroeconomics, s.24, 1998 131 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bir taraftan iþçi ücretlerinin düþmesi emek talebini arttýracak yönde etki yaparken, emek talep daralmasýnýn sebebi tüketim eksikliðinden dolayý olduðundan, iþçi ücretlerinde yaþanacak düþüþ firmanýn yeniden iþten çýkardýðý 3 iþçiyi iþe almasýný saðlamayacaktýr. Eðer emek talebinde yaþanan daralma iþçi ücretlerinin yüksekliðinden dolayý ise, iþçi ücretlerinde yaþanan düþüþ emek talebini eski seviyesine taþýyabilir. Ama eðer emek talebinde yaþanan daralma tüketimde meydana gelen azalmadan dolayý ise, bu sefer iþçi ücretlerinin azalmasý emek talebini eski seviyesine çýkaramayacaktýr. Reel iþçi ücretlerinin ucuzlamasý genel manada fabrikalarýn çalýþtýrdýðý iþçilerin ücretlerini de etkileyecektir. Dolayýsýyla, tüketimdeki gelirden dolayý meydana gelen daralmaya baðlý olarak hem iþsizlik olacak, hem de iþçi ücretleri düþük bir seviyede konumlanacaktýr. Bu analizimizi makro düzeye taþýrsak, üretim ve para konusunda da belirttiðimiz üzere büyüyen ekonomilerde üretim faktörlerine yapýlan harcamalardan elde edilen gelir, üretilen miktarý alacak bir tüketim oluþturamayacaktýr. Serbest býrakýlan ekonomilerde buna paranýn faizle birlikte piyasalardan çekilmesi eklendiðinde üretim ile tüketim arasýnda belli bir açýðýn oluþmasý kaçýnýlmazdýr. Bu açýk üretim hacmini olumsuz yönde etkileyeceði için kapitalist modellerde pi yasalarda belli bir iþsizlik görülecektir. 132 Milli Ekonomi Modeli Bugün doðal iþsizlik oraný olarak ifade edilen eksik istihdam, ekonomilerin doðasýndan deðil, kapitalist anlayýþlarýn yanlýþ yaklaþýmýndan kaynaklanmaktadýr(5). Yine iþçi ücretlerinin asgari geçim düzeyinde kararlanmasý da bu eksik istihdamýn doðal sonucudur. Üretim ile tüketim arasýndaki fark piyasanýn tam istihdam düzeyinde dengeye gelmesine imkan tanýmamaktadýr. Bu farktan kaynaklanan talep eksikliðini bugünkü ekonomi modelleri göremediði için çözme yoluna da gitmemiþlerdir. Tam istihdamýn yakalanamadýðý ekonomilerde emek arzýnda meydana gelen fazlalýk, iþverene pazarlýk avantajý saðladýðý için iþçi ücretleri asgari geçim düzeyinde konumlanmaktadýr. Grafik 10 5- Karl Brunner and Allan H.Meltzer, The Phillips Curve and Labor Markets, s.2, North-Holland Publishing Company, 1976 133 Prof. Dr. Haydar BAÞ B- EMEK ARZI Emek arzý ise kýsa ve orta vadede sabit bir deðiþkendir. Kapitalist anlayýþlara göre reel iþçi ücretleri artýðýnda emek arzý da artar(6). Oysa sanýldýðýnýn aksine reel iþçi ücretleri artýyor diye emek arzý artmaz. Grafik 11 Çalýþma ihtiyacý mecburidir. Örneðin bir ailede erkek evini geçindirmek zorunda ise çalýþmak zorundadýr. Ýþçi ücretleri düþtü diye evini geçindirmek zorunda olan kiþi çalýþmaktan vazgeçemez. Bu misalde de olduðu gibi emek arzý kolay kolay deðiþmez, bu miktar toplumun sosyal yapýsýna da baðlýdýr. Genç nüfus oraný, kültür yapýsý gibi parametreler dahi emek arzýný etkiler. 6- Prof. Dr. Zafer Tunca, Makro Ýktisat, s.37, Filiz kitabevi, 3. baský 2001 134 Milli Ekonomi Modeli Esasýnda reel iþçi ücretleri azaldýðýnda ailelerde ikinci birey çalýþmak zorunda kalabileceði gibi, bunun tersi olan reel iþçi ücretlerinin artmasý durumunda belli gelir düzeyine ulaþan ailelerde çalýþmak isteyen birey sayýsý azalabilecektir. Yani iþçi ücretleri azalýrken emek arzý artabileceði gibi, iþçi ücretleri artarken emek arzý azalabilir. Ancak burada bizim için önemli olan orta vadede emek arzýnýn çok fazla deðiþmeyeceði gerçeðidir. Emek arz ve talep grafiklerinin tek tek ifadesi aþaðýda gösterilmiþtir. Denge analizi de 12. grafikte açýklanmaktadýr: Grafik 12 12. grafik incelendiðinde tam istihdam düzeyinin emek arzý ile talebinin kesiþtiði yer olduðu anlaþýlacaktýr. 135 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bunun altýnda olan tüketim seviyelerinde iþçi ücretleri asgari geçim düzeyine hatta daha da alt seviyesi olan açlýk sýnýrýna kadar düþecektir. Tam istihdam düzeyinde ortaya çýkan iþçi ücreti gerçek iþçi ücretidir. Bu miktar emeðin bulunduðu üretim faaliyeti ile alakalýdýr. Baþka bir ifade ile bir mühendisin ücreti ile bir inþaat iþçisinin ücreti ayný olmayacaktýr. Tam istihdam düzeyine ulaþmak ancak piyasada yeterli miktarda tüketimin olmasýna baðlýdýr. Milli Ekonomi Modelimizde geliþtirdiðimiz sosyal devlet anlayýþý eksik kalan talebi tamamladýðý için bizim ekonomi politikalarýmýzda hedef tam istihdam düzeyi olacaktýr. Tam istihdam düzeyi gerçek iþçi ücretinin ortaya çýktýðý düzey olacaðý için iþçi ücretleri asgari geçim düzeyinin üzerinde konumlanacaktýr. Bunun sonucu olarak gelir daðýlýmýnda daha dengeli bir daðýlým ortaya çýkacaktýr. Reel iþçi ücretlerinde meydana gelen artýþ, maliyetlerin yükselmesine veya üreticinin kârýnýn azalmasýna neden olmayacaktýr. Çünkü Milli Ekonomi Modelinde kaynaklarýn devreye konulmasý sonucu elde edilen gelir karþýlýðýnda üretici de maliyetlerin artýþýna karþý çeþitli muafiyetlerle sübvanse edilecektir. Böylelikle sadece üretici deðil, tüketici de iþçi ücretlerinden kaynaklanan bir fiyat artýþý ile karþýlaþmayacaktýr. 136 137 138 Milli Ekonomi Modeli BEÞÝNCÝ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NDE MAKRO ANALÝZ 1) Tüketim 2) Üretim 3) GSMH 139 140 Milli Ekonomi Modeli 1 TÜKETÝM Ýkibinli yýllar tüketim probleminin olduðu üretim fazlalarýnýn verildiði yýllar olacaktýr. Üretime odaklanan ekonomi modelleri gerçek manada tüketimi göz ardý etmiþtir. Paranýn belirli ellerde bloke edilmesi, buna baðlý olarak gelir daðýlýmda ortaya çýkan uçurumlar, tüketimin her geçen gün daha da azalmasýna sebep olmuþtur. Bir taraftan teknolojinin de ilerlemesi ile hýzla artan üretim fazlalarý, diðer taraftan buna cevap veremeyen tüketim azlýðý ülke ekonomilerini içinden çýkýlmaz problemlerle karþý karþýya getirmiþtir. Ýþte biz tüketim ile ilgili analizimizde her þeyden önce tüketimin önündeki engellerin kaldýrýlmasý ve tüketimin olmasý gereken seviyeye nasýl çýkarýlacaðý üzerinde duracaðýz. Ekonomi politikalarýmýzýn hedefi üretim ile tüketimin arasýndaki dengenin oluþturulmasýdýr. Bu sebeple tüketim kesiminin desteklenmesi sürekli büyümenin saðlanmasý için olmazsa olmaz þarttýr. Tüketim kesiminin içinde özellikle hedefimiz, belli bir gelir seviyesinin altýnda kaldýðý için ihtiyacý olduðu halde bunu elde edemeyen hane halklarýdýr. Bu kitle özellikle ülkemiz için düþünüldüðünde toplumun en az % 90ýný oluþturmaktadýr. 141 Prof. Dr. Haydar BAÞ Eðer ekonomiyi büyütmek istiyorsak tüketim kesimini desteklemek zorundayýz, tüketim artmadan pazar problemi çözülmeden ekonomilerin büyümesi hiç mümkün deðildir. Bugün çaðýmýzýn en büyük problemi hane halklarýnýn büyük bir kýsmýnýn tüketebilme kabiliyetini yitirmiþ olmasýdýr. Ýþte asýl üzerinde konuþulmasý gereken nokta tüketebilme kabiliyetlerinin bu bireylere nasýl kazandýrýlacaðýdýr. Þu anda yapýlan tartýþmalarýn gerçek dünya ile örtüþtüðünü söylemek mümkün deðil. Bireyler hasta yataðýnda bir çorba kaþýðý suyu içecek gücü bile kalmamýþ, biz ise oturmuþ bu hastanýn önüne 10 tabak yemek koyduðumuzda kaç tabaðý yiyeceðini, kaç tanesini buzdolabýna koyup saklayacaðýný konuþuyoruz. Tüketim konusunu detaylandýrmadan önce önemli bir noktanýn altýný çizmemiz gerekiyor. O da üretim esnasýnda elde edilen gelirin elde edilen ürünü satýn alabilecek tüketimi oluþturamayacaðýdýr. Bir örnek ile olayý açýklayalým. Toplam 5 kiþinin iþçi olduðu ve bir iþverenin bulunduðu bir örnek üzerinde çalýþalým. Ýþveren ay sonunda her iþçisine 100 birim maaþ versin, üretim faktörleri de emekten ibaret olsun. Ay sonunda ise bu iþverenin elinde en az 500 birimden daha fazla bir ürün olacaktýr. Diyelim ki bu 600 birim olsun, iþte ay sonunda bu 500 birimlik gelirle 600 birimlik mamulün satýn alýnmasý mümkün olmayacaktýr. 142 Milli Ekonomi Modeli Belli miktarda bir tüketim açýðý ortaya çýkacaktýr. Bu açýk kapâtýlmadýðý sürece her geçen dönem bu eksik tüketim büyüyen ekonomileri içeriye doðru bükecektir. Büyüme hýzýna, miktarýna ve gelir daðýlýmýndaki düzensizliðe baðlý olarak er ya da geç bu ekonomide bir týkanma olmasý, duraðan bir döneme girilmesi kaçýnýlmazdýr. Grafik 13 Klasik denge analizindeki, gelirin çýktýya eþit olduðu görüþü grafik 13'te de gösterildiði üzere yanlýþtýr. Çünkü üretim, normal þartlarda üretim harcamalarýndan elde edilen gelirden büyüktür. Diðer taraftan elde edilen gelirin tamamýnýn tüketime dönüþtüðünü varsaysak bile, gelir en fazla kendisi kadar bir tüketim oluþturacaktýr. Sonuç olarak üretim ile tüketim arasýnda ET kadar, yani eksik tüketim miktarý kadar bir fark ortaya çýkacaktýr. 143 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bu tespitimiz klasik denge analizlerini de boþa çýkarmakta ve yeni denge analizleri yapmayý zorunlu kýlmaktadýr. Eðer düzenli olarak bu eksik tüketimi tamamlamak için hane halklarýnýn gelir düzeyini yükseltici bir sosyal devlet modeli devreye konmazsa, dönemsel krizler kaçýnýlmaz bir netice olur. Üretim ile tüketim arasýnda oluþan bu eksikliði tamamlamak için devletin senyoraj hakkýný kullanmasý ve bunu da sosyal devlet modeli ile tüketim kesimine aktarmasý gerekmektedir. Temelde üretim ile tüketim arasýnda meydana gelen farkýn iki sebebi vardýr. Birincisi yukarýda da ifade ettiðimiz gibi yapýsaldýr. Diðeri de paranýn stoklanmasý sonucu meydana gelen gelir daðýlýmýndaki dengesizliktir. Gelir yapýsýndaki bu bozukluk tüketim harcamalarýný daha da aþaðýya çekmektedir. Tüketimin eksik kalmasý yani üretim karþýsýnda yetersiz olmasý, zaman içerisinde üretimi de azaltacaktýr. Azalan üretim gelirlerinin azalmasýna ve tüketimin daha da düþmesine neden olur. Bu, zincirleme reaksiyon gibi devam eder. Çözüm olarak kamu harcamalarýný arttýrmak anlýk bir çözüm getirir. Oysa asýl olmasý gereken bu zincirleme tüketim daralmasýný tetikleyen yukarýda ifade ettiðimiz problemleri çözüme kavuþturmaktýr. Ayrýca belli bir hesap dahilinde yapýlmayan, hele hele faizle alýnan maliyetli para ile yapýlan kamu harcamalarý ekonomileri borç ve faiz bataðýnýn içine sokmaktadýr. 144 Milli Ekonomi Modeli Buna mukabil arttýrýlan vergiler sonuçta daha fazla bir tüketim daralmasý ve ayný zamanda maliyet enflasyonuna sebebiyet vermektedir. Bunun adý da stagflasyondur. Üretim mukabili piyasada bulunmasý gereken beli bir para miktarý vardýr. Para bahsinde bunu formülize etmiþtik. Ancak tüketim sadece piyasadaki para miktarýna deðil ayný zamanda hane halklarýnýn gelir düzeyine de baðlýdýr. Para miktarýnýn artmasý demek tüketimin ayný paralellikte artmasý demek deðildir. Bu para miktarýnýn ayný zamanda herkesin sahip olacaðý þekilde ekonominin çarklarý içerisinde dolaþýmda olmasý zaruridir. Ancak bu þartla tüketim harcamalarý piyasayý dengeleyecek seviyeye ulaþabilir. Özetle istenilen tüketim harcamalarýnýn yakalanmasý için hem belli miktarda paranýn dolaþýmda olmasý, hem de gelir daðýlýmýnda belli bir dengenin kurulmasý gerekir. Aþaðýda da görüldüðü üzere belli bir gelir düzeyine kadar bireyler elde ettikleri gelirleri harcarlar, çünkü normal geçim noktasýnýn altýnda gelirleri vardýr. Bu noktadan sonra ise artýk hane halklarý elde ettikleri gelirin bir kýsmýný tasarruf etmeye baþlarlar. Bu nokta tasarruf noktasý ya da normal yaþam noktasý olarak da ifade edilebilir. Bu noktadan sonra gelirin marjinal tüketim eðilimi azalacaktýr. Eðer belli bir dönem içerisinde kullanýlabilir milli gelir artmýþsa bu artýþýn ayný oranda tüketimi arttýracaðýný söylemek her zaman mümkün deðildir. 145 Prof. Dr. Haydar BAÞ Grafik 14 Eðer bu toplam gelir artýþý yüksek gelir grubundan kaynaklanýyorsa, gelir artýþý az bir miktar tüketimde artýþa sebep olacaktýr. Eðer gelir artýþý gelir daðýlýmýnda dengesizliði giderecek þekilde oluyorsa bu sefer toplam gelirdeki artýþ toplam tüketimi ayný paralellikte artýracaktýr. Bu sebeple eksik olan talebi gidermek için yapýlacak uygulama düþük gelir grubunun gelir seviyesini yükseltecek þekilde olmalýdýr. Milli Ekonomi Modelinde bu, sosyal devlet projesi ile saðlanmakta ve ihtiyaç duyulan talep, dar gelirlinin bütçesine katký yapýlarak saðlanmaktadýr. 146 Milli Ekonomi Modeli Grafik 15 Tüketimi iki kýsýmda ele almak mümkündür. Bunlardan birincisi hane halklarýnýn tüketimi, diðeri de yatýrým harcamalarýdýr. 147 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bunlarýn toplamý belli bir dönem içerisinde yapýlan tüketim harcamalarýný bize gösterecektir. Burada görüþlerimizi ifade ederken daha anlaþýlýr olmasý bakýmýndan kamu harcamalarýný ve dýþ ticareti deðerlendirmeye almýyoruz. Aðýrlýklý olarak bu analizimizde hane halklarýnýn tüketim harcamalarý üzerinde duruyoruz. Hane halklarýnýn tüketimi üzerine yapýlan analizler hep hane halklarýnýn sahip olduklarý kullanýlabilir gelirleri ne þekilde deðerlendirdikleri üzerinde durmuþtur. Oysa sahip olunan gelirin ne þekilde kullanýldýðý sorusundan daha önemli olan soru þudur; normal bir hayat standardý için hane halklarýnýn ihtiyaç duyduðu gelirleri ne olmalýdýr? Tüketim analizi yaparken kaba hatlarý ile hane halklarýný gelir seviyelerine göre ikiye ayýrmak lazým. Belli bir gelir seviyesinin altýnda olan hane halklarý elde ettikleri geliri tasarruf etmeden harcamayý tercih edeceklerdir. Dolayýsý ile tasarrufun baþladýðý gelir seviyesinden yukarýda olanlar ile aþaðýsýnda olanlarýn davranýþlarý birbirinden daha farklýdýr. Bazý hane halklarý ayda 1 birim gelir elde ederken bazý hane halklarý 100 birim gelir elde edebilir. Ýþte ayda bu yüz birim elde eden kesimin gelirinin 5 birim artmasýnýn tüketimlerinde meydana getireceði artýþ, geliri 1 birim olan hane halklarýnýn gelirlerinin 6 birime çýkmasýnýn oluþturacaðý tüketim harcamalarýndan elbette daha az olacaktýr. Çünkü dar gelirli hane halklarý elde ettikleri gelirin tamamýný tüketirken, geliri yüksek olan hane halklarý her yeni gelir artýþýnýn ancak az bir kýsmýný tüketime yansýtacaklardýr. 148 Milli Ekonomi Modeli Bu sebeple öncelikli olarak ele almamýz gereken konu hane halklarý için tasarruf noktasýný belirlemektir. Normalde gelir seviyesi arttýkça marjinal tüketim eðiliminin azalmasý gerekir. Ancak belli bir gelir seviyesine kadar marjinal tüketim eðilimi deðiþmeden sabit gider, bu bölge adeta suya hasret topraðýn gelen her suyu içine çektiði bölgedir. Marjinal tüketimin azalmaya baþladýðý nokta ise tasarrufun devreye girdiði noktadýr. Bu noktayý belirledikten sonra yapýlmasý gereken bu seviyenin altýnda bulunan hane halklarýnýn gelirlerinin bu seviyeye çýkmasý için ihtiyaç duyulan parasal hacmi saptamaktýr. Bu tasarruf seviyesine kadar hane halklarýna yapýlacak her türlü gelirlerini arttýrýcý desteklemeler ayný oranda karþýmýza tüketim artýþý olarak çýkacaktýr. Büyüyen ekonomide piyasaya girmesi gereken para, iþte bu kesime ihtiyaç duyulan miktar kadar gönderilmelidir. Bir ekonomi düþünün, üretilen her þeye pazar bulabiliyor, ayný zamanda yeni yatýrýmlar için ihtiyaç duyulan finansman ise sýfýr maliyetle istenilen miktarda saðlanabiliyor, acaba bu ekonominin olabilecek en büyük hýzla büyümemesi için bir engel olabilir mi? Belli bir gelir düzeyinin üstünde olan hane halklarýnýn davranýþýna gelelim. Eðer gelir seviyeleri dönemsel artýyorsa bireyler bunu hemen tüketime aktarmazlar gelecek kaygýlarýndan dolayý tasarruf ederler. Ama bu gelir artýþý düzenli hale gelmiþse elbette bu belli oranda tüketimi artýracaktýr. 149 Prof. Dr. Haydar BAÞ Burada aklýmýza önemli bir soru gelebilir. Yapýsý itibarý ile talep arzdan eksik olduðuna göre nasýl oluyor da enflasyon denen hastalýkla karþýlaþýyoruz? Dikkat ederseniz belli bir gelir düzeyini yakalamýþ ülkelerin geçmiþlerinde enflasyon sürecinin olduðunu þu anda ise deflasyon ile boðuþtuklarýný görürsünüz. Çünkü geçmiþte kalkýnmak için yatýrým harcamalarýný artýran ülkeler bunu karþýlayacak arza sahip oluncaya kadar enflasyon ile karþýlaþmýþlardýr. Yatýrýmlar üretime dönüþünceye kadar belli bir kýsa dönem için piyasada ürün az talep ise fazla olacaktýr. Çünkü yatýrým harcamalarý talebi arttýrýr. Kalkýnan ülkeler bu talep enflasyonuna hiç yakalanmayabilirlerdi. Ekonomi politikalarýný izah ederken Milli Ekonomi Modelimizin buna nasýl çözüm bulduðunu açýklayacaðýz. Bir diðer problem de faizden kaynaklanmaktadýr. Faiz, maliyetleri yukarý çekmektedir. Ayrýca faiz ödemeleri için (büyüme oranlarýna baðlý kalmaksýzýn) dengesiz bir þekilde emisyonu arttýran ülkeler veya kamu harcamalarýný bu dengeyi korumadan artýranlar tabii ki talep enflasyonu ile karþýlaþýrlar. Ekonominin doðasý bize tüketim desteklenmediði takdirde deflasyonun normal bir son olduðunu göstermesine raðmen ; enflasyona sebebiyet vermek, hem faizin ne olduðunu, hem de paranýn ne manaya geldiðini bilmemekten kaynaklanmaktadýr. Tüketimi artýrmak için faizli verilen krediler, ilk anda tüketimi arttýrsa bile bu paranýn faiz yükü gelecek aylarda zaten eksik olan tüketimi daha da daraltacaktýr. 150 Milli Ekonomi Modeli Adeta hasta olan bireyler geçici bir düzelme ile karþýlaþacak ama bu düzelme ölüm öncesi yaþanan hal gibi olacaktýr. Ayrýca teknolojide meydana gelecek deðiþiklikler tüketim fonksiyonunun daha yüksek seviyelere kadar eðimini deðiþtirmeden artmasýna sebebiyet verir. Teknoloji insanlarýn ihtiyaçlarýný çeþitlendireceði için toplam tüketim miktarýný daha yukarýya taþýyacaktýr. Milli Ekonomi Modeli hane halklarýnýn tamamýna tüketme kabiliyeti kazandýrmayý hedeflemektedir. Bu yüzden bireylerin gelir düzeyinin en azýndan tasarruf noktasýna kadar yükseltecek para ve maliye politikalarý, modelimizin ana hedefidir. Ayný zamanda bu hedef sürekli büyümenin saðlanmasý ve tüketim ile üretim arasýndaki dengenin kurulmasý için þarttýr. 151 152 Milli Ekonomi Modeli 2 ÜRETÝM Ekonomilerde gerek mal, gerekse hizmet anlamýnda üretim, kalkýnmanýn ve büyümenin tek kaynaðýdýr. Üretim olmadan ne insanlara istihdam saðlayabilir, ne de ihtiyacýmýz olan mal ve hizmetlere sahip olabiliriz. Ekonomi politikalarýnýn hedefi; üretmek ve bu üretilenleri halkýna tükettirebilecek bir geliri oluþturmaktýr. Para ile para kazanma yerine üretim ve pazarlama ile para kazanma anlayýþý ekonomilerde hayata geçirilmediði sürece ne gerçek manada ülke ekonomilerinin büyümesi ne de insanýna iþ imkaný sunmasý mümkündür. Milli Ekonomi Modelimizde hedef hem üreten, hem de tüketme kabiliyetine sahip bir toplum ortaya çýkarmaktýr. Üretmeden kaðýt üzerinde hayali spekülatif oyunlarla kalkýnmak mümkün deðildir. Düþünün ki bir kumar masasýnda bulunan insanlarýn cebinde 1000 YTL para var, günlerce kumar oynasalar bu para 1001 YTL olabilir mi? 153 Prof. Dr. Haydar BAÞ Ýþte bu þekilde sermaye piyasalarýnda yapýlan binlerce spekülatif hareketin reel manada ekonomiye hiçbir katkýsý yoktur. Bilakis zararý vardýr. Sýk sýk yeni bir kavram ile karþýlaþýyoruz; iþsizliði azaltmayan büyüme... Gerçekte böyle bir büyümenin olmasý mümkün mü? Hem ekonomi daha fazla üretecek, hem de çalýþan insan sayýsý ayný kalacak veya azalacak, bu mümkün deðildir. O yüzden gerçek büyüme, üretimle insanlara istihdam saðlayacak þekilde olabilir. Aksi anlayýþlar borç para ile tatile gitmeye benzer, ekonomiler büyüdüðünü zannettikçe daha fazla batarlar. Þimdi üretimi oluþturan deðiþken ve parametreleri irdeleyelim. Mikro manada üretimi iþletmeler yaparlar, o ülkedeki bütün iþletmelerin toplamý da elbette bize toplam üretim fonksiyonunu verecektir. Sermaye vasýtasý ile hammadde, emek, yer ve teknolojiyi biraraya getiren iþletmeler, ürün elde ederler. Öyleyse üretim fonksiyonu, emeðe, sermayeye, hammadde, yer ve teknolojiye baðlýdýr. Ancak buradaki sermaye diðer üretim faktörlerinden farklý olarak bu üretim faktörlerini devreye koyan tahrik unsuru vazifesini görür. Dolayýsý ile üretim denklemi aþaðýdaki gibidir: 154 Milli Ekonomi Modeli Üretimi oluþturan bu parametre ve deðiþkenleri tek tek irdelemeye önce sermaye ile baþlayalým. Üretimin temeli elbette yatýrýmlardýr. Yatýrým olmadan üretim olmasý mümkün deðildir. Öyleyse bu yatýrým ve üretim için ihtiyaç duyulan sermaye nereden elde edilecektir? Faizle parayý piyasanýn dýþýna çeken kapitalist anlayýþ paranýn en temel vazifelerinden biri olan üretimin tahrik edilmesini engelledi. Eðer üretimin önünü açmak istiyorsak öncelikle bloke edilmiþ olan sermayeyi özgürlüðüne kavuþturmak zorundayýz. Kapitalist anlayýþ, yatýrýmlarýn kaynaðýný tasarruflar olarak görmüþtür(1). Bu sebeple kalkýnmak isteyen ülkelerin önüne iki seçenek konuldu. Bunlardan birincisi tasarruflardýr. Yani vatandaþýn bankalarda faizde duran parasýnýn yine bankalar kanalý ile faizle birlikte yatýrýma aktarýlmasýdýr. Bir diðeri ise faizle alýnan yabancý paradýr. Dikkat edilirse her iki yöntemde de faizli para ile yatýrým esastýr. Zaten kapitalist anlayýþýn temellerinden biri de budur. Maliyetli para ile yatýrým yapmanýn en önemli problemlerinden biri üretim maliyetlerinin artmasý ve maliyet enflasyonuna sebebiyet vermesidir. Maliyetlerin artmasý ya fiyatlarý yukarý çekecek; bu da mala olan talebi kýsacak, ya da üreticinin kârýndan veya iþçi ücretlerinden kýsýntýya sebep olduðu için yatýrým cazibesini azaltacaktýr. 1- Bkz, A. Smith, Milletlerin Zenginliði, Ç. Haldun Derin, M.E.B. Yay. 1955 155 Prof. Dr. Haydar BAÞ Diðer taraftan kalkýnma için ihtiyaç duyulan finansman ya tasarruf miktarý ile ya da yabancýlarýn tanýdýðý kredi miktarý ile sýnýrlandýrýlmýþtýr. Ancak kalkýnma gayreti içerisinde olan ülkelerin milli gelirleri son derece az olduðu gibi buna baðlý olarak da tasarruf miktarý o nispette azdýr. Tasarruflarý, ülkelerin kalkýnmasýnda yeterli bir kaynak olarak görmek, fakir hane halklarýnýn geliriyle fabrika kurmasýný ümit etmek kadar anlamsýzdýr. Zaten az olan bu tasarruflar da faizle birlikte piyasadan çekildiði için üretimi devreye koymasý gereken para tamamý ile devreden çýkmýþtýr. Bunun yerine bu bloke edilen para devlete satýlarak devletler adeta haraca baðlanýrcasýna büyük bir borç bataðýnýn içerisine çekilmiþtir. Özellikle 1970'li yýllardan sonra bu anlayýþla yurt dýþýndan faizli para alarak kalkýnma yolunu seçen ülkeler, Global sermayeye trilyonlarca Dolar borçlu konuma gelmiþlerdir. Yani kalkýnmaya çalýþýp ürettikçe batmýþlardýr. Enflasyon bahsinde geniþ olarak bu maliyetli parayý analiz edeceðiz. Ancak kesin olan þu ki yatýrýmlar için tasarruflarý veya yabancý sermayeyi çözüm olarak görmek hele hele bunlarý maliyetli olarak kullanmak asla bir çözüm deðildir. Aksine sürekli ve verimli üretimin önündeki en önemli engellerdir. Olmasý gereken, paranýn tarifinde de ifade ettiðimiz gibi, paranýn tahrik gücünden istifade ederek emisyon mukabili emeði devreye koyarak üretimi saðlamaktýr. 156 Milli Ekonomi Modeli Devlet sýfýr faizle proje mukabili isteyen herkese ama herkese sermaye desteði saðlamalýdýr. Ayrýca faizlerin sýfýrlanmýþ olmasý vatandaþýn elindeki tasarruflarýn da belli ellerde bloke edilmesine deðil, aksine piyasada dolaþarak hem üretimi, hem de tüketimi desteklemesine imkan verecektir Bugün üretim belli ellerde tekelleþmiþ durumdadýr. Maliyetli paraya dahi herkes sahip olamamaktadýr. Liberal anlayýþ her sahada serbestlikten bahsetmesine raðmen para bugün belli ellerde bulunmakta, üretim yapmak için sadece müteþebbis olmak yetmemektedir. Paranýn tekelleþmesi, isteyen herkesin deðil sadece parayý elinde bulunduranlarýn müsaade ettiði kimselerin üretim yapmasýna neden olmaktadýr. Bu bireyler için böyle olduðu gibi kalkýnmak isteyen ülkeler için de böyle olmuþtur. Kendi emisyonu ile yatýrým yapmak isteyen ülkelere liberalizm adýna yasak getiren kalkýnmýþ ülkeler böylelikle diðer ülkelerin kalkýnmasýný bilinçli olarak engellemektedir. Ayrýca onlara kendi paralarýný satarak zaman içerisinde bu ülkeleri büyük bir borç bataðýnýn içine itmektedirler. Hemen akabinde bu borçlara mukabil bâkir yeraltý kaynaklarý borçlu ülkelerin elinden alacaklý olanlara geçmektedir. Aþaðýdaki grafikte bunu daha net analiz edebiliriz: 157 Prof. Dr. Haydar BAÞ Yetersiz Sermayenin Neden Olduðu Üretim Kaybý Grafik 16 Faizsiz Grafik 17Para Ýle Yapýlan Üretim 158 Milli Ekonomi Modeli Grafik 18 Faizli Para Ýle Yapýlan Üretim Daha öncede deðindiðimiz gibi proje mukabili isteyen her insana finansman desteði saðlanmasý, tekel piyasalarýn oluþmasýna da engel olacaktýr. Liberal anlayýþýn uygulandýðý ülkelerde bir kast sistemi oluþmuþtur. Eðer para sahibi deðilseniz ne kadar gayretli ve müteþebbis olursanýz olun, bireyler hiçbir zaman üretici olamamaktadýr. Tabii ki bunun istisnalarý var; milyonda bir kiþi kendi gayretiyle adeta aradan imalat hatasý olarak sýyrýlýyor. Ancak genel uygulama, özgürlükler adýna yola çýkan bu kapitalist anlayýþýn insanlarýn hayatlarýna sýnýrlamalar getirdiði adeta bir kast anlayýþýnýn toplumda hâkim olduðunu göstermektedir. Þunu unutmamamýz lazým ki; zengin olmak herkesin en doðal hakkýdýr. Ekonomi modellerinin gayesi insanlarýn önünü týkamak deðil, aksine açmak olmalýdýr. 159 Prof. Dr. Haydar BAÞ Tabii emisyonla üretimin desteklenmesi belli bir kural çerçevesinde olmalýdýr. Projenin hayata geçirilebilir olmasý bizatihi sermayeyi saðlayan devlet tarafýndan kontrol edilmelidir. Bu yatýrýmlarýn belli bir kýsmý için elbette ithalata ihtiyaç duyulacaktýr. Ancak bunun için ihtiyaç duyulan sermaye eðer ithalat yapýlan ülke yerli parayý kabul etmiyorsa ihracat ile karþýlanacaktýr. Bunun için dahi uygun bir dýþ ticaret politikasý ile maliyetli borç paraya ihtiyaç duyulmadan mesele çok rahatlýkla çözülebilir. Üretim için ihtiyaç duyulan sermayenin maliyetsiz olmasý ülkeler açýsýndan son derece önemlidir. Aksi düþünüldüðünde ülkelerin zaman içerisinde borç bataðýna girmesi kaçýnýlmazdýr. Örneðin Türkiyede otoyol yapmak için maliyetli yabancý paraya ihtiyaç var mý? Elbette hayýr, çok rahatlýkla yollar yerli ve maliyetsiz para ile yapýlabilir. Oysa biz kendi topraklarýmýzda dahi yapacaðýmýz yatýrýmlar için kendi emisyonumuzu devreye koymak yerine faizle alýnan borç parayý tercih ediyoruz. Burada dikkat edilecek tek husus emisyonun enflasyona sebebiyet verip vermeyeceðidir. Yerli para ile üretim yapmayýn, enflasyon olur diyenlerin, maliyetli para ile bunu yapmayý tavsiye etmeleri, yabancý sermayenin yatýrým yapmasýný önermeleri veya gelen turistin cebindeki dövizi enflasyon sebebi olarak görmemeleri gerçekten anlaþýlýr deðildir. Bu nasýl bir enflasyon ki yerli parayý görünce birden ayaða kalkacak ama maliyetli dövizi görünce uykuya dalacak. 160 Milli Ekonomi Modeli Acaba emisyon hangi þartlarda enflasyon yapar? Öncelikle bunu ikiye ayýralým; birincisi var olan üretim hacmini arttýrmak için kullanýlan sermaye kýsa dönemde kapasite kullanýmýný arttýracak, emisyon mukabili ürün olduðu için enflasyona sebebiyet vermeyecektir. Eðer bu sermaye artýþý yatýrýma gidiyor ve mesela bu yatýrýmlarýn devreye girmesi için bir yýllýk zamana ihtiyaç duyuluyorsa, orta vadede yine bir sýkýntý olmayacaktýr. Ancak kýsa vadede olabilecek talep artýþý için alýnacak çok basit tedbirler elbette vardýr. Enflasyon analizinde buna da deðineceðiz. Ayrýca bizim gibi talep daralmasý yaþanan buna mukabil eksik kapasite kullanýmlarý olan ülkeler için kýsa vadede bu geçiþ dönemi çok rahatlýkla geçilecektir. Bu geçiþ belli parasal hacimler korunarak (ki piyasada bulunan paranýn toplam üretime karþýlýk belli bir oraný vardýr) hiçbir talep enflasyonu riski ile karþýlaþýlmadan yapýlacaktýr. Diðer bir etken de emektir. Özellikle genç bir nüfusa sahip ülkemizde milyonlarca insan kahve köþelerinde, sokaklarda iþsiz olarak dolaþmaktadýr. Bu âtýl duran emeði devreye koyarak çok rahatlýkla üretim hacmimizi hayal bile edemeyeceðimiz bir düzeye çýkartabiliriz. Bu iþgücünün ciddi bir kýsmýnýn eðitimli olduðu düþünülürse olayýn vahameti daha da iyi anlaþýlacaktýr. Milli Ekonomi Modelimizde biz bu bireyleri sadece ekonomide bir iþçi olarak deðerlendirmeyi düþünmüyoruz. 161 Prof. Dr. Haydar BAÞ Sermaye desteði çözüldüðünde bu iþsiz kesim içerisinden ciddi bir kýsmýnýn müteþebbis olacaðý, sanayiciüretici olacaðý aþikardýr. Dolayýsý ile emisyon ile birlikte devreye konan bir âtýl emek beraberinde belki de yüzlerce insana iþ sahasý açacaktýr. Avrupaya giden iþçilerimiz yýllar sonra elde ettikleri birkaç kuruþ ile sýfýrdan iþadamý konumuna gelebilmiþtir. Yýllar sonra elde edilen bu kapital eðer devlet tarafýndan ayný insanlara kendi topraklarýmýzda saðlanmýþ olsa idi bugün bu insanlar Avrupayý deðil kendi memleketini kalkýndýrmýþ olacaklardý. Ayrýca sadece iþsiz kesim deðil, çalýþan kesim için düþünüldüðünde, sermaye artýmý emeðin marjinal verimini de arttýracaktýr. Bir diðer etken de hammaddedir. Kalkýnmasýný belli bir oranda baþaran hiçbir ülke yoktur ki sahip olduðu yeraltý ve yerüstü kaynaklarýný devreye koymamýþ olsun. Daha önce ifade ettiðimiz gibi sýnýrsýz ve sürekli yenilenen kaynaklarýn olduðu bir dünyada yaþýyoruz. Özellikle ülkemiz için düþünüldüðünde sahip olduðumuz yeraltý ve yerüstü kaynaklarýný devreye koymadan kalkýnmamýz mümkün deðildir. Eðer bir ülke sahip olduðu bu kaynaklarý yabancýlarýn iþletimine açýyor veya satýyorsa kendisi kalkýnmayý düþünmüyor demektir. Eðer demirinizi, bakýrýnýzý, çinkonuzu iþletmiyor satýyorsanýz, acaba kendi sanayiinizde ne kullanacaksýnýz? Zaten üretim dediðimiz þey, var olan bu kaynaklarýn sermaye ile birlikte emeðin devreye konarak iþlenmesi ve katma deðer oluþturulmasýndan baþka bir þey deðildir. 162 Milli Ekonomi Modeli Bir diðer konu da tarýmdýr. Tarým baþlý baþýna ele alýnmasý gereken bir konudur. Bir iþletme için önemli olan bir malý kaça sattýðý deðil ondan ne kadar kâr elde ettiðidir. Çünkü firmalar için hedef yüksek ciro deðil elbette yýl sonunda çok kâr elde etmektir. Bu aynen ülkeler için de geçerlidir. Ýhracat yapmak önemli ama bu ihracatý en az ithalat ile elde etmek, yani dýþ ticaret fazlasý saðlamak ülkeler için asýldýr. Bu sebeple tarým kesimi en az ithalat ile en fazla ihracatýn yakalanacaðý kesimlerden biri olduðu için ülkelerin büyümesinde ve iþsizliðe çözüm bulmasýnda son derece önemli bir sektördür. Eðer ithalata dayalý bir üretiminiz varsa net hasýla, ithalatýn çýkarýlmasýndan sonra elde edilendir. Oysa tarým kesiminde durum elbette daha farklýdýr. Dolayýsý ile tarýmda emisyon ile sübvansiyon uygulamasý çok rahatlýkla ve yüksek oranlarda yapýlabilir ve özellikle ülkemiz için çok hýzlý bir büyüme bu sayede elde edilebilir. Daha üretici ürününü tarlaya atmadan tahmini elde edilecek ürünün karþýlýðýnýn yarýsý devlet tarafýndan bu insanlara sýfýr faizle takdim edilmelidir. Mahsul alýndýktan sonra kalan kýsým net hesaplanarak verilmelidir. Destekleme fiyatlarýnýn olmasý þarttýr. Þu ana kadar bu uygulamalar kýsmen az bir miktar yapýlmýþ ama bunun finansmaný faizle alýnan para ile karþýlanmýþtýr. Bu ve benzeri uygulamalar, ülkelerin borç bataðýna girmesine sebeb olmuþtur. Tarým kesiminin finansmaný, ürün mukabili emisyonla karþýlanmalýdýr. 163 Prof. Dr. Haydar BAÞ Üretim ile emisyon arasýndaki denge oranlarýna uyulduðu taktirde hem hýzlý bir büyüme yakalanacak ama buna mukabil ne ülke borçlandýrýlacak ne de talep enflasyonu ile karþýlaþýlacaktýr.Net hasýlanýn tarým kesiminde yüksek olmasý devlete daha rahat sübvanse etme hakký verecektir. Grafik 19 Bir diðer konu da arazi ve yer meselesidir. Öncelikle tarým, maden ve sanayi arazileri tespit edilmelidir. Ülkemizde en verimli topraklarda sanayi üretimi yapýldýðýný görüyoruz. Bu son derece yanlýþtýr. Akabinde dar bölge sanayi kalkýnma modeli hayata geçirilmelidir. 164 Milli Ekonomi Modeli Yani kýrsal alan denilen yerlerde, köylerin yanýnda sanayi tesisleri oluþturulmalý, hammadde ve nakliye durumlarý tespit edilerek belli sanayi bölgeleri þehirlerin dýþýnda ve ülkenin her yerinde devreye konulmalýdýr. Nüfus göçünün doðudan batýya doðru veya kýrsal alandan þehre doðru yaþanmasýnýn sebebi bu bölgelerdeki insanýmýzýn kendisine iþ imkaný bulamamasýdýr. Halbuki dar bölge kalkýnma modeli ile bu göçün önüne geçilebileceði gibi, iþçilik maliyetleri ve nakliye giderleri çok daha ucuz kalacak üretici için rekabet imkanlarý da artacaktýr. Bu modelde pazarlama problemi de olmaz. Küçük çaplý atölye ve KOBÝler çevredeki ihtiyaca göre yönlendirilir. Böylece pazarýn ihtiyacý da yerinden karþýlanýr. Dar Bölge Yaygýn Kalkýnma Modeli'nin önemli bir özelliði de; sanayiinin yaygýnlaþtýrýlmasý ile milletin topyekûn bir atýlým hamlesine baþlamasý ve her bölgenin devreye girmesi ile üretimin ve sermayenin tabana yayýlmasýdýr. Ayrýca ülkemizde âtýl duran birçok arazi çok rahatlýkla halkýn kullanýmýna açýlabilir. Ýsterse devlete veya bireylere ait olsun hiç kimsenin, sahip olduðu bir araziyi boþ tutmasýnýn ekonomiye bir katkýsý olmayacaktýr. Öyleyse âtýl duran yerler için daha yüksek bir vergi uygulamasý ile her yerin üretime kâtýlmasý teþvik edilmelidir. Teknoloji ise son derece önemli bir baþka konudur. Eðer bir ülke gerçekten kalkýnmaya karar vermiþse teknolojiye yatýrým yapmak zorundadýr ama bu yeterli deðildir. 165 Prof. Dr. Haydar BAÞ Önemli olan bu teknolojinin ilmine sahip olmaktýr. Bu bilgiyi elde etmeden her yýl teknoloji transferi yapmak elde edilen gelirlerin her yýl dýþarýya transfer edilmesi demektir. Teknoloji ayný sermaye ve emek miktarýnda daha fazla hasýla demek olduðu için hem emeðin, hem de sermayenin marjinal verimini arttýracaktýr. Her ülke için özellikle kendi ülkemiz için muhakkak bilim üretim üslerinin kurulmasý, üniversiteler ve özel sektör ile entegreli çalýþýlmasý gerekir. Buralarda elde edilecek yeni teknolojiler yerli sanayiye uyarlanarak hem maliyetler aþaðýya çekilmeli, hem de dýþ pazarlarda yerli sanayicinin rekabet þansý arttýrýlmalýdýr. Sadece özel sektör bünyesindeki ARGE çalýþmalarý bunun için yeterli olmayacaðýndan muhakkak devlet tarafýndan bu bilim üslerinin finanse edilmesi gerekir. Çünkü bazen araþtýrmalarýn bütçesi ancak devlet tarafýndan finanse edilecek kadar yüksek düzeydedir. Bir diðer konu da devletin üretimde yer alýp almayacaðý meselesidir. Devlet sadece ekonomiyi düzenleyici olarak görev almak yerine özellikle kamuya ait ve stratejik sahalarda muhakkak üretici olarak piyasada bulunmalýdýr. Yüksek sermaye gerektiren sahalara yatýrým yapmalýdýr. Böylelikle monopol piyasalarýn oluþumu da engellenmiþ olacaktýr. Ülkemizde sanki bir ekonomi kuralý imiþ gibi savunulan özelleþtirmenin ne iktisadi izahý, ne de fiili uygulamasý vardýr. 166 Milli Ekonomi Modeli Fransa' da devletin ekonomide ki aðýrlýðý % 54, Belçika'da % 54.3, Ýsveç'te % 62.3, Ýtalya'da % 50.2, Almanya'da % 49, ABD' de % 32, Ýngiltere'de % 41 düzeyinde iken bu oran Türkiye'de 1998 yýlý itibariyle % 26'dadýr (2). Türkiye'de en son yapýlan özelleþtirmeler sonucunda bu oran, 2005 yýlý itibariyle % 20'nin altýna inmiþtir. Balkanlarda ülkemizde olduðu gibi özelleþtirme adý altýnda bölgenin yer üstü ve yer altý kaynaklarý, global güçler tarafýndan elde edilmeye çalýþýlmasýna raðmen, bu ülkelerde devletin ekonomideki payý, ülkemize oranla çok daha yüksektir. SýrbistanKaradað'da devletin ekonomideki aðýrlýðý % 60, Hýrvatistan'da % 40, BosnaHersek'te % 55, Romanya'da % 35'tir (3).. Yüksek sermaye gerektiren sahalarda veya stratejik öneme haiz sektörlerde devlet ve millet iþbirliðine muhakkak gidilmelidir. Ülkemizin bugün sahip olduðu ve yabancýlar tarafýndan katrilyon Dolarlar ile ifade edilen yeraltý kaynaklarý maalesef bedava bile kabul edilmeyecek fiyatlar ile sâtýlmaktadýr. Oysa yukarýda da deðinmiþtik, bu kaynaklar olmadan bir ülkenin üretim hamlesi yapmasý mümkün deðildir. Diðer taraftan devlet, millete ait olan kaynaklarý yine milleti ile birlikte iþletmelidir. Bu sayede bu kaynaklar hem yerli sanayiinin imkanýna ucuz fiyattan sunulabilecek hem de bu iþletmelerden elde edilen kârlar ortak olan halk için büyük bir gelir kapýsý olacaktýr. 2- Bkz, IMF Economic Outlook, June 1998; OECD Analytical Databank 3- Bkz, EBRD (European Bank for Recostruction and Development 2002) 167 168 Milli Ekonomi Modeli 3 GSMH Gayri Safi Milli Hâsýla (GSMH), bir ülkede belirli bir zaman diliminde (genellikle bir yýlda) üretilen mal ve hizmet biçimindeki çýktýlarýn parasal deðerlerinin toplamýdýr. Büyüme ise; GSMHnýn belli bir dönem içersinde oransal olarak ne kadar arttýðýný gösteren ölçüdür. Milli Ekonomi Modelimizde büyüme, gelirde dengeli bir daðýlýmý saðlamalýdýr. Aksi takdirde gelir daðýlýmýnda dengesizliði getiren büyüme, toplumda sosyal yapýyý bozduðu gibi, ekonominin dengesini de bozmaktadýr. Gerek yeni vergi ve sosyal devlet politikasý ve gerekse para politikasý sayesinde Milli Ekonomi Modeli toplumun her kesiminin gelir düzeyini yükseltecek bir büyümeyi hayata geçirmektedir. GSMH rakamlarý büyümede esas kabul edilmelidir. GSÝH (Gayri Safi Ýç Hâsýla)da yabancýlarýn içeride oluþturduklarý katma deðer artýþý da hesaba katýldýðý için, ekonomilerde reel büyümeyi yansýtmaz. 169 Prof. Dr. Haydar BAÞ Yabancýlar elde ettikleri gelirleri o topraklarda tutmazlar. Dolayýsýyla, yerli bireylerin üretimi o ülke ekonomisindeki büyümeyi daha iyi yansýtacaktýr. Belli bir dönem içerisinde yapýlan mal ve hizmet üretiminden stok artýþlarý çýkartýldýktan sonra elde edilen rakamlar gerçek büyüme oranlarýný bize verecektir. Çünkü üretildiði halde satýlmayan malýn ekonomiye faydasý deðil zararý vardýr. Belli bir zaman sonra stoklarda meydana gelen artýþ ekonominin krize girmesine sebep olur. Ülkemizde her sektördeki stok artýþlarý hesaplanmamaktadýr. Stok artýþ veya azalmalarýnýn hesaplandýðý sektörlerde, yapýlan üretim ile stok deðiþikliði birbirine oranlanarak özelde o sektörün, genelde ekonominin gidiþatý hakkýnda bilgi sahibi olunabilir. Eðer yapýlan üretime mukabil her dönem stoklarda bir artýþ varsa piyasalarda yeterli tüketimin olmadýðý tespit edilebileceði gibi, bunun tersi olan stok azalmalarýnda ekonominin talep enflasyonuna girme eðiliminde olduðu tespit edilir. Oysa günümüzde harcamalar yönlü yapýlan hesaplamalarda stok artýþlarý da hesaba dâhil edilmektedir (4). GSMH hesaplamalarý üç yönlü yapýlmaktadýr. Üretim, harcama ve gelir yönlü hesaplamalardan elde edilen sonuçlar birbirine eþitleniyor. Birazdan izah edeceðimiz sebeplerden dolayý üç ayrý þekilde yapýlan hesaplamalarýn birbirine eþitlenmesi doðru deðildir. 4- Bkz, D.Ý.E, GSMH Hesaplarý 170 Milli Ekonomi Modeli Kapitalist anlayýþlar üretim faktörlerine yapýlan harcamalardan elde edilen gelirin, elde edilen deðere eþit olduðu yanýlgýsýnda olduðu için Üretim=gelir=tüketim eþitliði kurulmuþtur(5). Para ve üretim bahsinde açýkladýðýmýz üzere gerçekte üretim elde edilen gelirden büyüktür. Gelir ise tüketimden büyük eþittir. Olmasý gereken eþitlik aþaðýdaki gibidir: Üretim> Gelir >= Tüketim Üretimden elde edilen gelirin, elde edilen üretime eþ olmasý mümkün olmadýðý gibi, elde edilen gelirin çok özel þartlarda tamamý tüketime aktarýlacaktýr. Kapitalist anlayýþlarda üretim yönlü yapýlan hesaplamalarýn harcamalar ve gelir yönlü yapýlan hesaplamalara eþit olduðunu var saydýðýmýzda ekonominin tam istihdam düzeyinde dengede olmasý gerekmektedir. Çünkü üretilen kadar tüketim olmakta, elde edilen gelir kadar da tüketim olmaktadýr. Böyle bir tablonun kapitalist modeller ile yakalanmasý mümkün deðildir. Ekonomi ile ilgili rakamlar böyle bir tablonun kapitalist modellerin uygulandýðý son 150 yýldýr yaþanmadýðýný göstermektedir. Esasýnda harcamalar ile üretim arasýnda böyle bir eþitliðin olmadýðý yapýlan GSMH hesaplamalarýnda hemen belli olmaktadýr. Harcamalar yönlü yapýlan hesaplamalarda stok deðiþiklikleri de harcamalara dahil edilmektedir. 5- Prof.Dr. Erdoðan Alkin, Ýktisat, s.157 171 Prof. Dr. Haydar BAÞ Aksi takdirde üretim yönlü hesaplamalar harcamalar yönlü yapýlan hesaplamalardan büyük olacaktýr (6). Örneðin; 2003 yýlý üretim ve harcamalar yönüyle hesaplanan GSYÝH (cari fiyatlarla) 359.762.925.944 milyon TL 2003 yýlýnda harcamalar yönlü GSYÝH' ya eklenen stok artýþý 26.328.923.634 milyon TL ( % 7. 3) 2004 yýlý üretim ve harcamalar yönüyle yapýlan GSYÝH (cari fiyatlarla) 430.511.476.968 milyon TL 2004 yýlýnda harcamalar yönlü GSYÝH'ya eklenen stok artýþý (cari fiyatlarla) 33.973.662.533 milyon TL ( % 8) (7). Ayrýca yatýrýmlarýn tasarruflara eþitlenmesi Milli Ekonomi Modelinde kabul edilmemektedir. Yatýrýmlarýn kaynaðý sadece yapýlan tasarruflar olamayacaðý gibi her tasarrufun yatýrýma aktarýlmasý da mümkün deðildir. Yatýrýmlar modelimizde maliyetsiz para ile yani emisyon ile destekleneceði için büyüyen ekonomilerde yatýrýmlar tasarruflardan büyük olacaktýr. Milli Ekonomi Modelinde GSMH hesaplamasý üretim yönlü yapýlýrken stok artýþlarýndan arýndýrýlarak yapýlacaktýr. Harcamalar yönlü yapýlan hesaplamalar ile üretim yönlü hesaplamalar stok artýþlarýndan arýndýrýldýktan sonra hesaplanacaktýr. 6- Bkz, D.Ý.E, GSMH Hesaplarý 7- Bkz, D.Ý.E, Ekonomik ve Finansal Veriler 172 Milli Ekonomi Modeli ALTINCI BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN BAZI TEMEL PROBLEMLERE YAKLAÞIMI 1) Enflasyon A- Taleb Enflasyonu B- Maliyet Enflasyonu 2) Deflasyon 3) Faiz A- Faizsiz Üretim Denklemi B- Faizli Üretim Denklemi 4) Gelir Daðýlýmýnda Dengesizlik A- Gelir Daðýlýmýný Bozan Faktörler B- Milli Ekonomi Modeli'nde Gelir Daðýlýmý 173 174 Milli Ekonomi Modeli 1 ENFLASYON Enflasyon en basit tarifi ile fiyatlar genel seviyesinin yükselmesidir. Bu artýþ mal piyasalarýnda olabileceði gibi faktör piyasalarýnda da olabilir. Enflasyon ekonominin denge durumunda olmamasýndan kaynaklanan bir hastalýktýr. Bu dengesizliðin bir ucunda deflasyon diðer ucunda ise enflasyon vardýr. Enflasyon en fazla sabit gelirli kesimde gelir kaybýna sebep olduðu için gelir daðýlýmýnda dengesizliði de artýrmaktadýr. A- TALEP ENFLASYONU Enflasyonu iki kýsýmda ele almak gerekir. Birincisi talep enflasyonu diðeri ise maliyet enflasyonudur. Ýsimlerinden de anlaþýldýðý üzere birincisi talep fazlasý ile ilgili, diðeri ise üretim maliyetlerinin artýþýna baðlýdýr. Talep enflasyonu hakkýnda kapitalist anlayýþýn iki temel yorumu vardýr. Bunlardan bir tanesi miktar teorisi olarak ifade edilen klasik veya güncel ifadesi ile monetarist yaklaþýmdýr. Fiyat artýþlarý para stokundaki artýþ ile izah edilmektedir(1). 1- Prof. Dr. Osman Z. Orhan, Baþlýca Enflasyon Teorileri ve Ýstikrar Politikalarý, s. 43, Filiz kitabevi 1995 175 Prof. Dr. Haydar BAÞ Ekonomi tam istihdam düzeyinde kabul edilmektedir. Arzýn talebe eþit olduðu yaklaþýmýndan yola çýkýlmaktadýr. Oysa üretim faktörlerine ödenen paranýn elde edilen üretimi satýn alamayacaðýný ifade etmiþtik. Dolayýsý ile mv=py denklemi doðru deðildir. Bu sebeple üretimle orantýlý olarak her dönem emisyonu arttýrmak enflasyona sebebiyet vermek þöyle dursun ekonomiler için bir zarurettir. Diðer yaklaþým ise Keynese aittir. Enflasyonist Açýk olarak ifade edilen bu yaklaþým tarzýnda ise tam istihdam düzeyinden sonra toplam harcamalardaki artýþ enflasyona sebep olmaktadýr (2). Öncelikle enflasyonist açýk analizindeki denge noktasý, 45 derecelik denge gelir doðrusu kabul edilmektedir. Ancak ekonomideki denge hali gelirin tüketime eþit olduðu nokta deðildir. Çünkü üretim miktarý gelirden büyüktür. Denge noktasý tüketimin üretime eþit olduðu noktadýr. Ayrýca tam istihdam noktasýna kadar kamu harcamalarýný maliyetli para ile arttýrmak belli bir dönem sonra vergi oranlarýný ve faiz oranlarýný arttýracaðý için hem maliyet enflasyonuna, hem de tüketim daralmasýna sebebiyet verecektir. Tam istihdam düzeyine kadar tüketimin artmasý talep enflasyonuna sebep olmaz ancak bu tüketimin ne þekilde elde edildiði önemlidir. Aksi takdirde çok daha kronik bir enflasyon çeþidi olan maliyet enflasyonu ile karþý karþýya kalýnacaktýr. 2- John Maynard Keynes, The General Theory and Employment, Ýnterest and Money, s. 296, The Macmillian Press ltd, London 1973 176 Milli Ekonomi Modeli Dikkat edilirse her iki kapitalist anlayýþ temelde aynýdýr. Her ikisinde de denge gelir eðrileri aynýdýr. Aradaki fark tam istihdam ve eksik istihdam analizi ile ilgilidir (3). Sonuç itibari ile, her iki görüþ deðiþik ülkelerde deðiþik dönemlerde uygulanmýþ ama sonuç olarak enflasyonu çözerken bazen deflasyon bazen de stagflasyon ile karþýlaþýlmýþtýr. Ayrýca mesele sadece enflasyonu çözmek deðil ayný zamanda büyüyen bir ekonomiyi yakalamak olmasý gerekirken þu ana kadar çözüm diye ortaya konan modeller hastalýðý tam teþhis edemediði için enflasyonu çözmek hep baþka hedeflerden vazgeçmek olarak önümüze konmuþtur. Paranýn tek yönlü olmadýðýný, deðiþik yerlerde deðiþik biçimde ekonomiyi etkilediðini daha önce ifade etmiþtik. Para stokundaki artýþýn üretim miktarýný artýrmak için kullanýldýðýnda ekonomiye etkisi ile kamu harcamalarýný finanse etmek için kullanýldýðýndaki etkisi farklýdýr. Yani, herzaman para stokundaki artýþý enflasyonun sebebi olarak görmek son derece yanlýþtýr. Dolayýsý ile paranýn üretim hýzý ve tüketim hýzý diye iki yeni terime ihtiyacýmýz var. Bu terimleri birim zamanda dolanýmdaki paranýn yaptýðý üretim ile birim zamanda ayný paranýn tüketimde meydana getirdiði artýþ olarak ifade edebiliriz. 3- John Maynard Keynes, The General Theory and Employment, Ýnterest and Money, s. 296, The Macmillian Press ltd, London 1973 177 Prof. Dr. Haydar BAÞ Grafik 20 Grafik 21 178 Milli Ekonomi Modeli Eðer piyasaya sunulan para gelir düzeyi düþük kesimlere gönderilirse, paranýn tüketim hýzýnda bir artýþ meydana gelecek. Ama ayný para üretime aktarýlýrsa, bu sefer hem üretim, hem de tüketimde artýþ meydana gelecek ama üretim artýþý tüketimden fazla olacaktýr. Ekonominin yapýsýna göre belli bir üretim hacmine mukabil piyasada bulunmasý gereken bir para miktarý vardýr. Bunun olmasý gerektiðinden fazla olmasý üretimin o anda karþýlayamayacaðý bir talep fazlasý oluþturacaktýr. Ancak bu koþulda enflasyondan söz etmek mümkündür. Bu parasal oran ülkeler arasýnda farklýlýklar göstereceði gibi ülkelerin kendi içlerinde dönemsel farklýlýklar gösterir. Asýl önemli olan hangi miktardaki para talep fazlasýna, hangi miktardaki para talep azlýðýna sebep olmaktadýr? Bunun cevabýný para bahsinde vermiþtik. Tabii ki bu parasal oran, dolanýmdaki paranýn nerede kullanýldýðýna ve gelir daðýlýmýndaki yapýya sýký sýkýya baðlýdýr. Ekonomiyi kabaca tam istihdam düzeyi ve eksik istihdam olarak ikiye ayýrabiliriz. Tam istihdam düzeyine ulaþmýþ bir ekonomide piyasadaki para miktarýndaki artýþ direkt olarak tüketim harcamalarýný arttýrmak için mesela kamu harcamalarýný karþýlamak için kullanýlýyorsa bu durumda enflasyon elbette kaçýnýlmaz olacaktýr. 179 Prof. Dr. Haydar BAÞ Eðer bu noktada para miktarýndaki artýþ, yatýrýmlarý dolayýsý ile üretimi arttýrmak için kullanýlýyorsa orta vadede meydana gelecek üretim fazlasý kesinlikle talep enflasyonuna sebebiyet vermeyecektir. Kýsa vadede ise uygulanacak basit bir maliye politikasý ile bu dönemi enflasyonsuz geçirmek mümkündür. Eksik istihdam olan bir dönemde ise tüketim miktarýnda meydana gelecek artýþa üretimin hemen cevap vermesi çok daha rahat olacaktýr. Dolayýsý ile tüketimi arttýran para miktarýndaki artýþ enflasyona sebep olmayacaktýr. Ancak sermaye baþta olmak üzere üretimi saðlayan faktörlerin birinde yaþanacak bir darboðaz üretim artýþýný yavaþlatacaðý için enflasyona sebep olmasý kaçýnýlmazdýr. Para basma enflasyon olur olarak bilinen bu görüþ sadece tam istihdam düzeyinde ve sadece üretimle karþýlýk bulamayacak tüketime kanalize edilen para için geçerli çok spesifik bir durumdur. Diðer taraftan faizle birlikte piyasadan parayý çekip talebi azaltýp enflasyonu engelleme anlayýþý son derece yanlýþtýr. Birazdan deðineceðimiz maliyet enflasyonunun ana sebebi bu faizle borçlanma anlayýþýdýr.Devletin faizle borçlanmaya gitmesi sonucunda, rantiyeye verilen DÝBSler sayesinde para miktarý üretim ile karþýlýk bulmadan artmaktadýr. Mesela %20 faizle bir yýl sonra 100 birim para 120 birime çýkmaktadýr. Para miktarý artarken bu artýþ mal ve hizmet miktarýnda bir artýþ yapmamaktadýr. 180 Milli Ekonomi Modeli Bu 120 birimlik para piyasaya girdiðinde talep enflasyonu kaçýnýlmaz olacaktýr. Bu para sürekli piyasaya girmesin diye yeniden faizle bunu toplamak da mümkün deðildir. Çünkü parasýný satanlar, her yýl gelirleri arttýðý için, paralarýnýn tamamýný faizde tutmak istemeyebilirler. Enflasyondaki artýþýn faiz oranlarýný arttýrdýðý görüþü yanlýþtýr. Aslýnda hakikat tam tersidir. Faizin varlýðý hem maliyet hem de talep enflasyonuna sebebiyet vermektedir. Faiz enflasyonu oluþturmakta enflasyon oranlarý da faizi yanlýþ para politikalarý uygulandýðý için beslemektedir. Ülkemizde son dönemlerde üretim yerine para ile para kazanýlmasý modeline geçilmesi yüksek talep enflasyonlarýna sebep olmuþtur. Bunu önlemek için daha yüksek reel getirilerle piyasadan çekilen para son yýllarda ise maliyet enflasyonuna sebep olmaktadýr. B- MALÝYET ENFLASYONU Enflasyonun ikinci sebebi de maliyettir. Maliyet enflasyonu, hammadde fiyatlarý, enerji giderleri, sigorta primleri, vergiler ve kredi faizlerindeki artýþ veya iþçi ücretlerinde meydana gelen artýþ olarak ifade edilebilir. Ekonomide talep fazlasý olmadýðý durumlarda bile enflasyonla karþýlaþmak mümkündür. Bunun sebebi maliyetlerde meydana gelen artýþtýr. Peki, maliyetlerde neden artýþlar olmaktadýr? 181 Prof. Dr. Haydar BAÞ Kapitalist anlayýþ iþçi ücretlerindeki artýþa dolayýsý ile sendikalarýn etkisine odaklanmýþtýr (4). Fakat sadece iþçi ücretlerinde meydana gelen bu türlü bir artýþýn ekonominin genelinde bir enflasyon oluþturmasý hele bunun sürekli olmasý mümkün deðildir. Öncelikle iþçi ücretlerinin üretim içerisinde oraný her geçen gün teknoloji ile birlikte daha da düþmektedir. Maliyet enflasyonu tam istihdam düzeyinde olmayan ekonomilerde de ortaya çýktýðý için eksik istihdam düzeyinde maliyetleri yukarýya çekecek bir iþçi ücret artýþý beklemek mantýklý deðildir. Zaten iþçi talebi eksikken bir de bunlarýn fiyatlarýnýn artacaðýný düþünmek son derece manasýzdýr. Maliyet enflasyonun sebebi hammadde artýþlarýný hesaba koymazsak faiz oranlarý veya kamunun bütçe açýklarýný maliyetli para ile kapama yoluna gitmesidir. Örneðin bir üretici %30 faizle para kullanmýþsa bunu muhakkak ürüne yansýtmak zorundadýr. Otomatikman kredi faiz oranlarý kadar maliyetlerin yukarý çýkmasý kaçýnýlmazdýr. Diðer taraftan faizle borçlanan hükümetler belli bir süre sonra bu parayý ödemek için vergi oranlarýný arttýracaktýr. Bu üretici için hem kurumlar vergisinin, hem de istihdam vergilerinin artmasý manasýna gelir ki üretici mecburen bunu ürettiði mala yansýtacaktýr. 4- Bkz, Gardner Ackley, Macroeconomic Theory, The Macmillion Company, New York, 1970 182 Milli Ekonomi Modeli Dolayýsý ile maliyet enflasyonunun asýl sebebi ülkelerin kendi emisyonlarýný devreye koymak yerine yabancý veya maliyetli yerli parayý tercih etmeleridir. Ülkemizde son yýllarda yaþanan enflasyon çeþidi maliyet enflasyonudur. Bu kadar açýk olan bu gerçeði IMF ve onun dediðini hayata geçiren iktidarlar görmemiþtir. Ve ülkemizde talep enflasyonu varmýþ gibi piyasadan para çekilerek talebi kýsma yoluna gidilmiþtir. Yüksek faizle piyasadan çekilen para karþýlýðý vergi oranlarý arttýrýlmak zorunda kalýnarak, bizzat maliyetlerin daha da artmasýna sebep olunmuþtur. Diðer taraftan talebi daraltýcý maliye ve para politikasý ülkemizi resesyon sürecinin içine itmiþtir. IMF tarafýndan bize enflasyonu düþürme adýna tavsiye edilen piyasadan para çekme, bütçedeki harcamalarý kýsma, vergileri arttýrma ve faiz dýþý fazlayý yakalama hedefi aslýnda ülkemize para satan global tefecilerin paralarýný garanti altýna almaktan ve daha çok para satmalarýný saðlamaktan baþka bir þey deðildir. Bugün ülkemizin en önemli sorunu iþsizlik, buna baðlý olarak reel büyüme olmasý gerekirken, enflasyonu engelleme adý altýnda yanlýþ teþhis konulduðu için ne enflasyon önlenmiþ, ne de genç nüfusa iþ ve aþ imkaný saðlanmýþtýr. Ülke ekonomileri için enflasyonu kontrol altýna almanýn tek hedef olarak ortaya konmasý son derece yanlýþtýr. 183 Prof. Dr. Haydar BAÞ Hedef ekonomilerin istihdam yaratacak þekilde sürekli büyümesini saðlamaktýr. Bu büyüme esnasýnda piyasadaki para miktarý olmasý gereken oranlarda ve herkesin sahip olacaðý biçimde tutularak ekonominin enflasyona yada deflasyona girmesi engellenmelidir. 184 Milli Ekonomi Modeli 2 DEFLASYON Deflasyon fiyatlar genel seviyesinde meydana gelen sürekli düþüþün adýdýr. Enflasyon ile mukayese edildiðinde ekonomiler için çok daha tehlikeli bir durumu ifade etmektedir. Fiyatlar genel seviyesinde yaþanan düþüþ toplam talebin yetersiz kalmasýndan kaynaklandýðý için, firmalar üretim kapasitelerini kýsma yoluna giderek iþçi çýkartýr. Bu ise daha fazla bir talep daralmasýný beraberinde getirir. Bir taraftan tüketiciler, fiyatlar düþüyor diye var olan taleplerini bile ertelerken; diðer taraftan artan iþsizlik, zaten eksik olan talebi daha da aþaðýya çeker, böylece adeta ekonominin ortasýndaki bir kara delik misali deflasyon süreci her þeyi yutup ekonomileri durma noktasýna getirir. Kapitalist anlayýþýn klasik ayaðý, sistemin kendi kendini tamir edeceðine, fiyatlarýn ve iþçi ücretlerinin ise esnek olduðuna inanmaktadýr. Ancak gerçek hayatta uygulamanýn bu þekilde olmadýðýný gören kapitalist anlayýþýn diðer ayaðý Keynes modeli, kamunun harcamalarýný arttýrarak talebi desteklemesi gerektiðini savundu (5). 5- John Maynard Keynes, The General Theory s. 129, 185 Prof. Dr. Haydar BAÞ Yapýlan uygulamalar kýsmen netice verdi ancak kamu harcamalarýný maliyetli para ile arttýran uygulama zaman içerisinde ülkeleri hem enflasyon, hem de borç sarmalý ile karþý karþýya getirdi. Çünkü faizle alýnan borç para ile yapýlan harcamalar neticesinde bu paralarýn ödemesi için hükümetler vergi oranlarýný arttýrmak ve orta vadede hem cari, hem de sosyal harcamalarýný kýsmak zorunda kaldýlar. Bir taraftan artan vergiler üretim maliyetlerini yukarý çekerken, diðer taraftan hem kamunun orta vadede harcamalarýný kýsmak zorunda kalmasý, hem de vergilerle piyasadan paranýn çekilmesi hane halklarýnýn talebini daha da kýstý. Netice olarak kýsa vadede kýsmen fayda vermiþ gibi gözüken Keynesin yaklaþýmý orta ve uzun vadede hem maliyet enflasyonuna ve hem de talep daralmasýna sebep oldu. Sonuç olarak dünya ekonomileri hem iþsizlik, hem de enflasyon denen yeni bir hastalýkla yani stagflasyon ile tanýþtý. Deflasyonla mücadelede hastalýðýn sebepleri teþhis edilemediði için uygulanan reçeteler adeta aðrý kesici mesabesinde kalmýþtýr. Hastalýk devam etti ancak tesiri kýsmen azaltýldý. Çünkü hastalýðýn temeli hane halklarýnýn tüketmemesi iken, bu açýk maliyetli para ile yapýlan kamu harcamalarý ile kapatýlmaya çalýþýldý. Talebi artýrmak için kullanýlan maliyetli paranýn geri ödemesi, orta vadede hem kamu harcamalarýnýn kýsýlmasýna hemde vergi oranlarýnýn artýrýlmasýna neden oldu. 186 Milli Ekonomi Modeli Deflasyondan çýkmak için neler yapmalý sorusuna ve þu ana kadar uygulanan politikalarýn neden yanlýþ veya eksik olduðuna cevap bulmadan önce, daha önemli bir soruya cevap arayalým; neden ekonomiler deflasyona girerler? Halen bilinen ekonomi modellerinin cevabýný bulamadýðý bu soruyu þu þekilde de sorabiliriz; büyüyen ekonomiler neden belli bir süre sonra duraðan bir döneme girmekte ve sürekli bir büyüme yakalanamamaktadýr? Çünkü ekonomilerde zaman zaman ortaya çýkan bu durgunluk dönemleri ile deflasyon hastalýðýnýn sebepleri paralellik arzeder. Önceleri geliþmiþ kabul edilen ülkelerde baþ gösteren bu problem bugün baþta ülkemiz olmak üzere dünyanýn hemen hemen her yerinde en önemli hastalýk olarak dünya ekonomilerini tehdit etmektedir. Öyleyse hastalýðý tedavi etmeden önce hastalýðýn sebeplerini teþhis etmek gerekir. "Her arzýn kendisine yetecek talebini oluþturacaðý"(6) düþüncesi ciddi bir yanýlgý idi. Eðer büyüyen bir ekonomiye sahipseniz yakaladýðýnýz bu büyümeyi karþýlayacak tüketim miktarýnýn üretimden elde edilen gelirle saðlanmasý mümkün deðildir. Her dönem bu büyümeye mukabil eksik kalan tüketim miktarýnýn emisyonla birlikte dengelenmesi zaruridir. Bu temel ölçüye sahip olmayan ülkelerde belli bir büyüme trendi yakaladýðýnda, büyüme olduðu her yýl talep eksikliði daha da artmaktadýr. Birkaç yýl sonra artýk bu talep yetersizliði büyüyen ekonomilerde kendi içine doðru bir çöküþü baþlatacaktýr. 6- Bkz; Denis Henri, Histoire de la pensée économique, Presses Universitaires de France, 1971 187 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bu durumu vücudu büyüyen bir insanýn o bünyeyi taþýyacak kemik yapýsý geliþmediði için bütün bünyenin bu aðýrlýk karþýsýnda kýrýlýp daðýlmasýna benzetebiliriz. Grafik 22 1. tan u= 1; Gelir üretmeyen üretim vardýr; mesela ev hanýmlarýnýn evdeki üretimi sonuçta bir üretimdir. 2. tan u= 0; Üretimin gelire eþit olduðu durumdur, kâr amacý olmayan hizmetler bu kapsama girmektedir. 3. tan u< 0 ise normal üretim düzeyidir. 188 Milli Ekonomi Modeli 90lý yýllarýn baþýnda bu konuda ilk görüþlerimizi bildirdiðimizde henüz dünya deflasyon ile tanýþmamýþtý. O günlerde gelecek on yýllarda dünya ekonomilerinde çok ciddi bir pazar problemi yaþanacaðýný özellikle hýzlý büyüyen ülkelerin gerekli emisyon ayarlamalarýný yapmamalarý sonucunda deflasyon ile karþý karþýya kalacaklarýný ifade etmiþtik. Hatýrlanýrsa 90lý yýllarýn ortalarýndan sonra önce Japonya deflasyon sürecine girdi, nominal faizler sýfýrlanmasýna raðmen reel faiz oranlarý pozitif kaldý. Japon hane halklarý satýn alma güçleri düþtüðü ve geleceðe de güvenle bakamadýklarý için harcamalarý daha da kýstý, bu da fiyatlarýn düþmesini, stoklarýn artmasýný ve buna baðlý olarak iþçi çýkarýmlarýný tetikledi. O günden beri Japon mucizesi olarak ifade edilen o büyük ekonomiyi yakýndan takip edenler halen bu ekonominin kendine gelemediðini göreceklerdir: 1993 yýlý GSMH 1994 yýlý GSMH 1995 yýlý GSMH 1996 yýlý GSMH 1997 yýlý GSMH 1998 yýlý GSMH 1999 yýlý GSMH 2000 yýlý GSMH 2001 yýlý GSMH 2002 yýlý GSMH 2003 yýlý GSMH 2004 yýlý GSMH 4 353.885 milyar Dolar 4 794.274 milyar Dolar 5 280.563 milyar Dolar 4 691.726 milyar Dolar 4 307. 697 milyar Dolar 3 930.101 milyar Dolar 4 457.198 milyar Dolar 4 748.025 milyar Dolar 4 163.847 milyar Dolar 3 976.137 milyar Dolar 4 296.189 milyar Dolar 4 621. 195 milyar Dolar (7). 7- Bkz. IMF World Outlook 2005 189 Prof. Dr. Haydar BAÞ Doksan beþ yýlýndan sonra Japon ekonomisi GSMH'da 5 trilyon Dolar'ýn üzerine bir daha çýkamamýþtýr. Diðer taraftan 2003 yýlý Ocak ayýnda TV kanallarýnda yaptýðýmýz çeþitli açýklamalarda Alman ekonomisinin de 2003 yýlýnda duraðanlaþacaðýný, bunun akabinde iþsizliðin artacaðýný ifade etmiþtik. Almanyanýn Maastrich Kriterlerini askýya alýp kamu harcamalarýný arttýrmak zorunda kalacaðýný hatta çok kýsa bir zaman içerisinde borç almak zorunda kalacaðýný söylemiþtik. Alman ekonomisini yakýndan takip edenler bilir ki 2003 yýlýnda Alman ekonomisi önce duraðan bir döneme girdi. Arkasýndan iþsizlik artmaya baþladý. Bugün itibarý ile son 72 yýlýn en yüksek iþsizlik oranlarý Almanyanýn önünde durmaktadýr. 5 milyonu aþan iþsizi ile Almanya, tarihinin en büyük açmazý ile karþý karþýya olduðunu kendisi ifade ediyor. 2002 yýlý iþsizlik oraný % 8.2, 2003 yýlý iþsizlik oraný % 9.1, 2004 yýlý iþsizlik oraný % 9.6'dýr (8). Bu arada Almanya'nýn Maastrich kriterlerine de uymuyor olmasý, AB içerisinde ciddi bir tartýþma baþlatmýþ Daha önce söylediðimiz gibi bu uygulama ile AB en geç 15 sene içerisinde daðýlmak zorunda kalacaktýr. Almanya büyüyen bir ekonomiye sahipti, ancak Marký býrakýp Euroya geçtikten sonra, bu büyüyen ekonomiye karþýlýk piyasada bulunmasý gereken para miktarý saðlanamadý. 8- Bkz: EUROSTAT ( Statistical Office of The European Communities 190 Milli Ekonomi Modeli Çünkü artýk para basma hakký Berlindeki Bundesbankta deðil, Frankfurttaki Avrupa Merkez Bankasýndadýr. Senyoraj geliri yerine borç alma yoluna giden baþta Almanya olmak üzere AB ülkelerinin borç rakamlarýnda Euro'ya geçtikten sonra gözle görülür bir artýþ olduðunu gözlemlemekteyiz. Mesala Fransa'nýn Konsolide borç stoðunun GSMH'sýna oraný 2001 yýlý sonunda % 57 iken 2004 yýlýnda bu oran % 65.6'ya çýktý. 2005 yýlýnda ise bu oran, % 66. 6 olarak beklenmektedir. Almanya'nýn Konsolide borç stoðunun GSMH'sýna oraný ise 2001 yýlý sonunda % 59.4 iken, 2004 yýlýnda bu oran % 66.3'e çýkmýþtýr. 2005 yýlýnda ise % 67.8 olarak beklenmektedir. Genel olarak AB ortalamasýna baktýðýmýz zaman, Euro'ya geçmeden önce borç stoðunun toplam GSMH' ya oraný 90'lý yýllarýn baþýnda % 76.5 düzeyinden Euro'ya geçiþ tarihi olan 2002 yýlý sonunda % 69.5'e düþmüþken; bu tarihten sonra yeniden artmaya baþlamýþtýr. 2004 yýlýnda bu oran % 71. 2'ye çýkmýþ, 2005 yýlýnda ise % 72.2 olarak beklenmektedir (9). Peki deflasyonun sebebi sadece büyüyen ekonomilerde ortaya çýkan eksik talep mi? Elbette hayýr. Bazen piyasada aksine fazla miktarda para olmasýna raðmen yine de eksik talepten dolayý ekonomiler deflasyona girebilir. Gelir daðýlýmýnda dengesizlik þüphesiz deflasyonu doðuran en temel sebeplerden biri. 9- Bkz: EUROSTAT ( Statistical Office of The European Communities 191 Prof. Dr. Haydar BAÞ Eðer toplumun büyük bir kýsmý belli bir gelir seviyesinin altýna düþerse artýk tüketme kabiliyetini yitirmiþ demektir. Piyasada fazla miktarda para olsa bile, bu para belli ellerde toplandýðýndan dolayý, toplumun geri kalan büyük kesimine yeniden tüketme kabiliyeti kazandýrýlmadan ekonominin deflasyondan çýkmasý mümkün deðildir. Yani faiz oranlarýný düþürüp tüketimi arttýrarak deflasyondan çýkýlacaðý kýsmen doðrudur. Ancak asla yeterli deðildir. Çünkü faiz oranlarý sýfýrlansa dahi bankada parasý olan kesim parasýný tüketime kaydýracaktýr. Ya parasý olmayanlar? Onlar için bu politikanýn hiçbir faydasý olmayacaktýr. ABD örneði bu dediklerimizi ispatlamaktadýr. Faiz oranlarýný uzunca bir süre % 1lere çeken FED deflasyondan çýkmayý hedefledi ancak kýsmen baþarýlý oldu. ABD'de son üç yýlýn gecelik faiz oranlarý þu þekildedir. 2002 yýlý ortalamasý % 1.67, 2003 yýlý ortalamasý % 1.13 oldu. 2004 yýlýnda ise % 1. 35 oldu (10). Çünkü gelir daðýlýmýndaki çarpýklýktan dolayý ABD halkýnýn belli bir kýsmýnýn gerçekten geçim sýkýntýsý bulunmaktadýr. Bu çözülmeden deflasyondan çýkmalarý mümkün deðildir. Ülkemiz için de durum bundan farklý deðildir. Bir taraftan yüksek girdi maliyetlerinden dolayý maliyetler artarken bir taraftan da gerek maliye gerekse faiz politikalarý ile piyasadan para çekildiði için talepte daralma yaþanýyor. 10- Bkz: FED 09/ 06/ 2005 192 Milli Ekonomi Modeli Türkiye þartlarýnda TEFE ve ÜFE hesaplamalarýnda uygulanan teknik eksik kalmaktadýr. Yapýlmasý gereken; Grafik 23 Gelir deðiþtikçe saða ve sola doðru eðimi de deðiþtirerek hareket eder (+) olan ürünler ayrý bir kategoride toplanmalý ve ortalama artýþ hesaplanmalý; () olan ürünler ayrý bir kategoride toplanmalý ve ortala artýþ hesaplanmalýdýr. Örneðin 2004 yýlý TEFE ve ÜFE rakamlarýna baktýðýmýzda bazý mamüllerde fiyatýn talep esnekliði düþük olduðu için, maliyetlerden (vergi, enerji, hammadde) gelen artýþlarýn fiyatlarý ortalama % 40'lara varan oranlarda arttýrdýðýný görüyoruz. Örneðin 2004 yýlý TEFE'de sac % 66.5, motorin % 34.9, ana metal sanayii % 34.1; ÜFE'de ise doðalgaz % 28, konut %21.1 artmýþtýr (11) . Bazý mamüllerde ise fiyatlar, talebe karþý duyarlý olduðu için piyasada var olan talep daralmasý bu ürünlerin fiyatlarýnýn düþmesine sebep olmaktadýr. 11- Bkz: DÝE verileri, www.die.gov.tr 193 Prof. Dr. Haydar BAÞ Örneðin 2004 yýlý ÜFE'de elektrikli ev eþyasý % 10.8 düþmüþtür (12) . Elektrikli ev eþyasý modeli çok hýzlý deðiþtiði için eðer piyasada yeterli talep yoksa, üretici mecburen üretim maliyetleri artsa dahi fiyatlarý düþürerek elindeki stoklarý satma yoluna gidecektir. Böyle bir ekonomide, yani hem vergi, enerji, hammadde, istihdam vergileri vb. leri artmasýndan dolayý maliyetlerin arttýðý, hem de yetersiz talepten dolayý stoklarýn yükseldiði bir ortamda TEFE ve ÜFE sonuçlarý bizi yanýltýcý neticelere ulaþtýracaktýr. Ýki farklý hastalýk, yani maliyet enflasyonu ve talep daralmasý (+)'nýn ()'yi yok etmesi gibi birbirini götürmekte; sanki ekonomide bu hastalýklarýn hiç bir yokmuþ ve ekonomi dengede imiþ gibi bir sonuç ortaya çýkmaktadýr. Örneðin buðday ektiðinizi düþünelim. Buðdayýn fiyatý talep azlýðýndan veya arz çokluðundan dolayý % 30 düþsün. Ama bu buðdayý elde ederken kullandýðýnýz gübre ve mazot yani maliyetleriniz % 35 artsýn bu þartlarda bu günkü TEFE hesaplama tekniðine göre eðer enflasyon buðday, mazot ve gübre dikkate alýnarak hesaplanmýþ olsaydý sonuç % 2.5 çýkacaktý. + % 35 % 30 = % 5 bölün ikiye; = enflasyon % 2.5 çýkacaktýr. (buðday ve mazot + gübrenin aðýrlýklý ortalamalarýný eþit kabul ediyoruz). Halbuki köylü için enflasyon % 65'tir. Zira üreticinin satýn alma gücü % 65 daralmýþtýr. 12- Bkz: DÝE verileri, www.die.gov.tr 194 Milli Ekonomi Modeli % 30 sattýðý üründen, % 35'te üretimden bir önceki yýla göre zarar etmiþtir. Zaten enflasyon hane halklarýnýn gelirindeki daralmayý gösterir. Gerçekten ülkemiz þartlarýnda bir çözüm aranýyorsa; bu gün yapýlanýn aksine maliyetleri aþaðýya çekecek bir maliye politikasý ve tüketimi tetikleyecek bir para politikasýnýn ayný anda devreye konmasý gerekir. Burada maliyetleri aþaðýya çekecek bir maliye politikasýndan kastýmýz þudur: Bu kadar yüksek vergi alýnmasýnýn sebebi hazinenin bu kadar yüksek oranda borçlanma ihtiyacýdýr. Bu ihtiyacýn sebebi de kendi parasý yerine maliyetli yabancý para karþýlýðý emisyonunu geniþletme isteðidir. Dolayýsý ile doðru para politikalarý uygulanmadan bu borçlarýn, buna baðlý olarak bu kadar yüksek vergilerin de aþaðýya düþürülmesi mümkün deðildir. Öyleyse saðlam mali politikalar için öncelikle doðru para politikalarýnýn uygulanmasý gerekir. Peki, gelir daðýlýmýnda bu boyutta bir dengesizlik neden meydana gelmektedir? Bu gün dünya'da hakim olan anlayýþ, üretim ile para kazanma yerine para ile para kazanma anlayýþýdýr. FEX piyasalarýnda günde ortalama 1.9 trilyon Dolar iþlem görmektedir. Bunun yaklaþýk 1.5 trilyon Dolar'lýk kýsmý USD dolarý cinsindendir(13) . 13- Bkz. BIS - Bank of International Settlement, Trennial Survey 2004 195 Prof. Dr. Haydar BAÞ Büyüklük sýrasýna göre Ýngiltere (637 milyar Dolar), ABD (350 milyar Dolar), Japonya (149 milyar Dolar), Singapur ( 139 milyar Dolar), Almanya ( 94 milyar Dolar), Hong Kong, Avusturya, Ýsviçre, Fransa, Kanada borsalarýnda bu iþlemler olurken dünyanýn yýllýk toplam üretimi (GDP) sadece 36 trilyon Dolar civarýndadýr(14) . Faizin varlýðý ve spekülatif para anlayýþý paranýn belli ellerde toplanmasýný saðladý. Toplumun ciddi bir kýsmý geçim derdi yaþarken azýnlýk bir kesim de milyar Dolarlara sahip oldu. Sonuçta paranýn belli ellerde stoklanmasý toplumda istenilen talebin ortaya çýkmasýna da engel oldu. Bu sebeple bugünkü kapitalist anlayýþlarýn deflasyonun sebeplerinden biri olan gelir daðýlýmýndaki dengesizliði çözmesi mümkün deðildir. Çünkü uyguladýklarý bütün politikalarýn temeli faize dayanmaktadýr. Deflasyondan kurtulmak için sadece bir tek düzenleme yeterli deðildir. Ayný anda hem para politikasý, hem maliye politikasý, hem bunlara uygun dýþ ticaret modeli, hem de sosyal devlet anlayýþýný hayata geçirmek gerekir. Bu konuda þunu çok rahatlýkla söyleyebiliriz: Deflasyon kapitalist anlayýþýn çocuðudur. Bu sistemin kendisi bu hastalýðý üretmektedir. Ve bu hastalýk kendisini ortaya çýkaran bir modelle çözülemez. O yüzden ortaya koyduðumuz bu Milli Ekonomi Modelini ülkeler hayatlarýna geçirip kapitalist anlayýþý terk etmeden bu hastalýktan kurtulamazlar. Biz bu görüþümüzü 90lý yýllarýn baþýndan beri ifade ediyoruz. 14- Bkz: World Bank, 2003 196 Milli Ekonomi Modeli Bir dönem ABDnin faizleri adeta sýfýrlama gayreti, kapitalist anlayýþýn dýþýnda yýllardýr ifade ettiðimiz bu modeli kýsmen hayatýna geçirme gayreti idi. Ancak ABD faizleri sýfýrladýðýnda kendi topraklarý dýþýnda bulunan karþýlýksýz parasýnýn kendisine geri geleceðinden korktuðu için bunu uzun süre devam ettiremedi. ABD için her iki yol da çýkmaz sokak görünüyor. Þu ana kadar kapitalist anlayýþýn göremediði ve göremeyeceði ve bu derece batmýþ bir ekonomiyi dahi kurtaracak bir yol mevcuttur. Ancak buradaki analizimizin dýþýnda kalmaktadýr. 197 198 Milli Ekonomi Modeli 3 FAÝZ Hemen þunu baþta ifade etmek gerekir ki faiz bir hastalýktýr. Ekonomilerin dengesini bozan ve sermayenin belli ellerde tekelleþmesine yol açmak sureti ile sosyal adaletin gerçekleþmesine mani olan iktisadi bir yaradýr (15). Ayrýca, günümüzde ortaya çýkan resesyon, stagflasyon, deflasyon, enflasyon, iþsizlik gibi bir çok hastalýðýn ana kaynaðý yine faizdir. Her þeyde olduðu gibi ekonomilerde de hedef piyasanýn denge konumunda bulunmasýný saðlamaktýr. Birazdan ifade edeceðimiz üzere faiz, yapýsý gereði bu dengeyi bozan veya saðlanmasýna engel olan mekanizmadýr. Üretim ve tüketim için herkesin cebinde olmasý gereken para, faiz ile birlikte piyasada halkýn arasýnda serbestçe dolaþamamakta ve belli ellerde stoklanmaktadýr. 15- Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 253–257; Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, s. 238–241 199 Prof. Dr. Haydar BAÞ Paranýn esaret altýnda olduðu ekonomilerde para vazifesini ifa edemediðinden dolayý ekonomileri dengeye getirecek veya dengede tutacak üretim ve tüketim mekanizmalarý iþleyememektedir. Dolayýsý ile yukarýda isimlerini verdiðimiz birçok ekonomik hastalýk ortaya çýkmaktadýr. Dünyada toplam üretim ve ticaret hacminin çok üstünde bir para, faiz geliri elde etmek üzere piyasalarda dolaþmaktadýr. Baþta kalkýnmakta olan ülkeler olmak üzere dünya ülkelerinin birçoðu belli baþlý birkaç sermaye grubu tarafýndan adeta haraca baðlanmýþ durumdadýr. Ýlk baþta yatýrým ve üretim yapmak için bu sermaye gruplarýndan faizle para alan ülkeler, zaman içerisinde önce aldýklarý parayý ödemek, sonra da aldýklarý paranýn faizini ödemek için tekrar para almak zorunda kalmýþtýr. Gelinen bu noktada ise ülkemizde de olduðu gibi toplanan vergiler halka hizmet etmek yerine bu global birkaç rant grubu ve onlarýn yerli taþeronlarýna aktarýlmasýna raðmen borçlar her geçen gün katlanarak artmaktadýr. Faizle alýnan bu paralar ülke ekonomilerinin tamamý ile belli baþlý yabancýlarýn kontrolüne geçmesine yol açmaktadýr. Artýk bu ülkeler için hem ekonomide, hem de siyasette baðýmsýzlýktan bahsetmek mümkün deðildir. Faiz, dünya insanlýðýna üretenin, çalýþanýn, emek verenin deðil, oturduðu yerde para ile para kazananýn avantajlý olduðu bir model sunmuþtur. O yüzden faiz, toplumlarý üretimden uzaklaþtýrmýþ böylece reel deðil sanal ekonomik büyüklükler ortaya çýkmýþtýr. 200 Milli Ekonomi Modeli Faizin ekonomilerde yaptýðý tahribatlarý birkaç ana baþlýk altýnda toplayabiliriz. Bunlar sýrasý ile; parayý stoklamasý, maliyetleri arttýrmasý, talebi daraltmasý, iþçi ücretlerini aþaðýya çekmesi ve nihayet verimliliði düþürmesidir. Teker teker bu tahribatlarý ele almaya faizin maliyetleri arttýrmasýndan baþlayabiliriz. Üretici veya pazarlamacý ister yatýrým için ister üretim veya pazarlama için elde ettiði paranýn maliyetini ürettiði ürüne veya hizmete yansýtmak zorundadýr. Bu da maliyet enflasyonuna sebep olacaktýr. Yani faiz oranlarý arttýkça fiyatlar genel düzeyi de maliyetlerden dolayý artacaktýr. Kapitalist anlayýþa göre ise tam tersi olmalý idi, artan faiz oranlarýnýn tüketimi dolayýsý ile fiyatlar genel seviyesini aþaðýya çekmesi gerekirdi. Ancak yapýlan ampirik araþtýrmalar bunun böyle olmadýðýný bir çok ülkede faiz oranlarý arttýkça fiyatlar genel seviyesinin de arttýðýný göstermiþtir. Gibson paradoksu (16). olarak ifade edilen bu durumu izah ederken Fisher ve Wicksell enflasyon beklentilerinin veya konjonktürel fiyat artýþlarýnýn faizleri yukarý çektiðini iddia etmektedir. Oysa fiyatlar genel düzeyi ile faiz oranlarýnýn ayný anda artmasýnýn sebebi yukarýda da ifade ettiðimiz üzere son derece basittir. Paranýn maliyetli hale getirilmesi, üretilen mamüllerin maliyetlerini dolayýsý ile fiyatlarý yukarý çekmektedir. Dikkat edilirse enflasyon faiz oranlarýný deðil tam aksine faiz oranlarý (maliyetli para) üretim maliyetlerini yani enflasyonu yukarýya çekmektedir. 16- Visser H., The Quantity of Money, s.143,146, 1974 201 Prof. Dr. Haydar BAÞ A FAÝZSÝZ ÜRETÝM DENKLEMÝ iken B FAÝZLÝ ÜRETÝM DENKLEMÝ olduðu için genel denklem; olacaktýr. Maliyetler ise F oraný kadar artacaktýr. Faizin diðer ve en önemli tahribatý ise paranýn stok edilip belli ellerde toplanmasýna sebep olmasýdýr. Piyasada bulunan para faizle birlikte belli ellerde belli baþlý global sermaye odaklarýnda toplanmaktadýr. Bunun sonucu olarak piyasada herkesin ulaþabileceði bir þekilde bulunduðunda ekonomilerin ihtiyaç duyduðu tüketimi ve üretimi saðlayacak olan para, piyasadan çekilip stoklanmaya baþladýkça bu vazifesini ifa edememektedir. Sonuç olarak talep daralmasý olarak baþ gösteren kriz resesyon ve nihayet deflasyon olarak devam etmektedir. 202 Milli Ekonomi Modeli Bu þuna benzer; her yýl dünyamýza yaðan yaðmur aynýdýr. Ama eðer bu yaðmur dünyanýn her yerine orantýlý bir þekilde deðil de, birçok yerine hiç yaðmazken bazý yerlerine aþýrý yaðarsa dünyanýn birçok yeri çöl olur, az bir yeri de sel altýnda kalýr; aynen bu þekilde ekonomide dolaþýmda olmasý herkesin rahatlýkla ulaþabileceði bir þekilde piyasada bulunmasý gereken para bu konumunu kaybedip esaret altýna alýndýðýnda ekonomi çöl haline gelecektir. Herhangi bir þeyin stoklanmasýnda olduðu gibi paranýn stoklanmasý da onun nominal deðerini hak etmediði bir þekilde yükseltmektedir. Bu yükseliþin iki büyük zararý vardýr. Birincisi para piyasada istenilen oranda bulunmadýðý için parayý elinde tutanlar ihtiyaç duyanlardan sadece faiz elde etmekle kalmýyor. Birçok siyasi ve politik isteklerini de elde ediyorlar. Bugün borç bataðýna batmýþ ülkelerin IMF ve global sermaye sahiplerinin her dediðine evet demek zorunda kaldýðý bilinen bir gerçektir. Bir örnek ile olayý açarsak, mesela çölde yolculuk yapan bir grup insan düþünelim. Grupta sadece bir tek kiþide su bulunsun diðerleri ise son derece güçlü kuvvetli, gayretli vs olsun. Sonuçta bu yolculukta herkes elinde suyu bulundurana muhtaç olacaktýr. Eðer aralarýnda bir yarýþ olsa idi diðerleri ne kadar gayretli ve çalýþkan olursa olsun yarýþý her zaman elinde suyu tutan kazanacaktýr. 203 Prof. Dr. Haydar BAÞ Aynen örnekte de olduðu gibi paranýn stoklanmasý onu hem asli görevinden uzaklaþtýrýyor, hem de reel ekonominin üzerinde baskýn unsur haline getiriyor. Reel ekonomi tamamý ile sýcak paraya endeksleniyor, tabii ki nakiti elinde bulunduran irade bütün ekonominin kontrolünü ele geçirmiþ oluyor. Bugün dünya ekonomisi üzerinde söz sahibi olanlar üretim tesisleri olanlar deðil kasasýnda nakit parasý bulunan global tefecilerdir. Burada kendi parasýný dünyada konvertibl yapan ülke ise bütün diðer ülkeler, üzerinde söz sahibidir. Paranýn stoklanmasýnýn bir diðer zararý ise sahip olacaðý nominal deðerinin üzerindeki izafi deðerden kaynaklanmaktadýr. Para ile para kazanan bir kimse örneðin 1000 YTL karþýlýðý yýlda 250 YTL kazandýðýnda elindeki para miktarý 1250 YTL ye çýkaracaktýr. Paranýn emeðin ve buna baðlý üretimin karþýlýðý olduðu düþünüldüðünde para ile para kazanýlýrken piyasada toplam üretim artmamakta ama parayý elinde tutanlarýn sahip olduðu miktar artmaktadýr. Örneðin piyasadaki toplam mal miktarýnýn 100 kalem olduðunu düþünelim baþta 1000 YTL ye sahip olan sermaye sahibi bu 100 birim maldan 10 tanesine sahip iken sonuçta parasý arttýðý için sahip olabileceði mal miktarý artacak ancak diðer taraftan toplumun diðer kesiminin var olan üretimden elde edeceði pay ise azalacaktýr. 204 Milli Ekonomi Modeli Eðer bu parayý satan kiþi bunu devlete satmýþsa devlet bunu ödemek için toplumun diðer kesiminden topladýðý vergileri faize aktararak hem gelir transferine sebep olacak, hem de topluma sunmasý gerektiði hizmeti sunamayacaktýr. Bugün ülkemizdeki bütçe yapýlarýna bakýldýðýnda faiz dýþý fazla adý ile toplanan vergilerin rantiyeye aktarýldýðý buna mukabil her geçen gün yatýrým, sosyal ve cari harcamalarýn kýsýldýðý görülecektir. Eðer parayý satan kiþi bunu ikinci bir þahsa satmýþsa bu þahsýn gelirini faiz oraný kadar kendisine transfer edecektir. Kapitalist anlayýþ parayý bir mal gibi görmektedir. Nasýl ki ev sahibi evini kiraya verdiðinde kiracýsýndan kira almaktadýr, para sahibi de parasýný kiraya verdiðinde karþý taraftan belli bir kira almalýdýr denmektedir. Evin kiracýya sunduðu hizmet onun iþlevinden kaynaklanmakta dolayýsý ile kira olarak ödenen para bu hizmete karþýlýk olmaktadýr. Faiz olarak verilen para ise paranýn zatýna ait olmayýp piyasada bulunmamasýndan dolayý üzerine yüklenen izafi deðerden kaynaklanmaktadýr. Eðer para herkesin ulaþabileceði þekilde piyasada olsa idi hiç kimse paraya faiz vermek zorunda kalmayacaktý. Özetle paranýn stoklanmasý toplumun diðer kesiminden parayý elinde tutanlara gelir akýþýna sebep olurken, sermaye sahipleri hem ellerindeki paranýn miktarýnýn artmasýndan, hem de toplumun diðer kesiminin sahip olduðu para miktarýnýn azalmasýndan dolayý oransal olarak var olan gelirden daha fazla pay almaya baþlayacaklardýr. 205 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bugün ekonomilerin en ciddi hastalýklarýndan biri olan gelir daðýlýmýndaki dengesizliðin sebeplerinden biri de budur. Nisan 2005 yýlý sonu itibariyle Türkiye Hazinesinin iç borcu 236. 185 Katrilyon TL idi. Oysa fazla deðil 2003 yýlý baþýnda borcu sadece 149. 870 Katrilyon TL' idi. Hazinenin özel kesime olan borçlarý ise 2003 yýlý baþýnda sadece 70. 763 Katrilyon TL iken Nisan 2005'te bu borç 154.501 Katrilyon TL'ye çýkmýþtýr. 30 ay içerisinde % 120 artmýþtýr (17). Acaba Hazinenin borçlu olduðu bu kesim, bu miktarda bir parayý üretim veya ticaretle mi elde etmiþtir. Elbette hayýr. Hükümet DÝBS senetleri çýkararak para basmakta ancak bu para üretime deðil sadece rantiyenin eline gitmektedir. Basýlan bu paranýn karþýlýðý üretim olarak ortaya çýkmadýðý için piyasada bulunan para karþýlýksýz bir paradýr. Hükümet de talep enflasyonundan çekindiði ve zaten bu borcu ödeyecek gücü olmadýðý için sürekli olarak faizle bu parayý yeniden piyasadan çekmekte ve yarayý büyütmektedir. Sonuçta hem vatandaþýn gelirleri vergiler kanalý ile bu kesime aktarýlmakta böylelikle gelir daðýlýmýnda büyük bir uçurum oluþturulmakta, hem de devlet her geçen gün daha da büyük bir borç bataðýnýn içerisine çekilmektedir. Faizin yaptýðý tahribatlardan biri de talep daralmasýna sebep olmasýdýr. Bunun sonucu ortaya çýkan hastalýk deflasyondur. Faizin talep daralmasýna neden olmasý birkaç þekilde olur. 17- Hazine Müþteþarlýðý, Ýç Borç Stokunun Alýcýlara Göre Daðýlýmý, 206 Milli Ekonomi Modeli Yukarýda anlattýðýmýz gibi gelir daðýlýmýnda meydana gelen bozukluk zaman içerisinde toplumun ciddi bir kýsmýnýn tüketme kabiliyetini yitirmesine neden olur. Faiz ödemeleri için vergileri arttýrmak zorunda kalan hükümet vatandaþýn cebinde bulunan parayý piyasadan çekerek hane halklarýnýn tüketim harcamalarýný kýsar. Öte yandan faiz ödemelerinden dolayý kamu harcamalarý da kýsýldýðýndan piyasada ciddi bir talep eksikliði yaþanýr. Ayrýca faiz ile birlikte cebinde parasý olan da parasýný bankaya yatýrdýðý için piyasada dolaþan para miktarý iyice azalýr. Sonuç deflasyondur. Bir taraftan maliyet enflasyonu diðer taraftan deflasyon ayný anda olduðunda stagflasyon ortaya çýkacaktýr. Üretim ile para kazanma mantýðýnýn temeli kazan kazandýr. Çünkü siz üretim veya ticaretle para kazanýrken birçok insan için iþ imkaný oluþturmakta, sadece kendinizi deðil diðer bireyleri de gözetip kollamaktasýnýz. Ama para ile para kazanýyorsanýz bu kazan kaybet üzerine kuruludur. Çünkü bir taraf kazanýrken diðer taraf zarar etmektedir. Para ile para kazanma anlayýþý yeni iþ sahalarý açmadýðý için talebi arttýrmamakta, diðer taraftan da var olan gelirin rantiyeye aktarýlmasý sonucu piyasadaki talebi kýsmaktadýr. Örneðin siz %20 ile paranýzý bankaya sattýnýz. Banka da bunu üreticiye kredi olarak %30 ile sattý, üretici de bunu mamule fiyat artýþý olarak yansýttý. 207 Prof. Dr. Haydar BAÞ Sizin satýn alma gücünüz ve buna baðlý talebiniz artmýþ gibi gözükse de sonuçta sizin cebinizdeki paranýn reel deðeri düþecek ve piyasa talebi buna paralel olarak azalacaktýr. Faizin yaptýðý tahribatlardan biri de iþçi ücretleri üzerinde olmaktadýr. Faizle para alan üretici bunu mamule yansýtmak zorundadýr. Ancak diðer taraftan faizle piyasadan çekilen para gelir daðýlýmýný bozduðu ve piyasada olmayan para tüketimi kýstýðý için ortaya çýkan talep daralmasýndan dolayý üretici bir karar vermek zorunda kalýr. Eðer bu artýþý tam olarak mamule yansýtsa zaten talep olmadýðý için hiç mal satamayacak ve batacaktýr. Eðer hiç yansýtmasa ürettiðinin belki de altýnda satmak zorunda kalacak yine batacaktýr. Veya faiz oranlarýný fiyata yansýtacak ancak diðer üretim maliyetlerinden ve kýsmen kârýndan kesintiye giderek fiyatlarýn faiz oranlarýndan daha az artmasýný saðlayacaktýr. Diðer üretim maliyetlerinden en kolay aþaðýya düþürülecek olan da iþçi ücretleridir. Çünkü yeterli iþgücü talebi olmadýðý için iþçi ücretlerini belirlemede taraflar arasýnda iþveren daha aðýrlýklý söz sahibidir. Karl Marks kendi görüþlerini açýklarken "artýk deðer" kavramýný ortaya atarak iþverenin elde ettiði kârýn iþçinin emeðinden çalýnan artýk bir deðer olduðunu ifade etmiþtir(18). Halbuki kâr iþverenin hem emeðinin hem de koyduðu sermayesinin karþýlýðýdýr. Asýl burada artýk deðer olan faizdir. Faizi zararsýz olarak gören Marks iþverenin kârýný iþçinin emeðinin artýk deðeri görmüþtür. 18- K. Marx, Kapital, c. III, kýsým 1, s. 56 208 Milli Ekonomi Modeli Ancak artýk deðer karþýlýðý olan faizin ta kendisidir. Çünkü faiz ister istemez iþçinin alýnterinde kesintiye sebebiyet verecek böylece hem iþçinin alýnterinin bir kýsmý hem de iþverenin kârýnýn bir diðer kýsmý parayý satan iradeye aktarýlmýþ olacaktýr. Ýlk bakýþta birbirlerinden farklý iki kutupmuþ gibi gözüken kapitalist ve sosyalist anlayýþlarýn her ikisi de faizi sistemlerinin merkezine oturtmaktadýr. Sosyal adalet madem gelir daðýlýmýndaki dengeyi elde etmekten geçer, bunu bozan faiz mekanizmasýný da devredýþý býrakmak herhalde bu yolda atýlacak en ciddi adýmdýr. Kapitalist anlayýþýn ana hatlarý ile iki ayaðý söz konusudur. Birincisi klasik anlayýþ veya çaðdaþ versiyonu ile monetarist yaklaþým. Diðeri de likidite tercihi görüþünün sahibi Keynes modelidir. Klasik anlayýþý temellendirirken Adam Smith ekonominin kendi kendine dengede olacaðýna inanýyor, her arzýn kendisine denk bir talep oluþturacaðýný düþünüyordu (19). Biz bunun yanlýþlýðýný deðiþik vesilelerle izah ettik. Adam Smithin kafasýndaki bu hayali dengeyi saðlayabilmesi için, elde edilen gelirin tamamýnýn tüketime aktarýlmasý gerekmekte idi. Ýþte klasik anlayýþta yapýlan tasarruflarýn yatýrým harcamalarýna dönüþmesini saðlayan mekanizmanýn adý faizdir. Yani klasik anlayýþa göre tasarruf ile yatýrým arasýndaki bað ancak faiz ile kurulabilmektedir. 19- Bkz. Ýktisat'ýn Dama Taþlarý, II, 2002, ÝÜ Ýktisat Fak. Mez. Cem; Doç. Dr. Burak Atamtürk, Klasikler ve Adam Smith 209 Prof. Dr. Haydar BAÞ Çaðdaþ ifadesi ile ödünç verilebilir fonlar teorisine göre yatýrým için ihtiyaç duyulan sermaye tasarruflarla oluþturulmuþ fonlar aracýlýðý ile tabii ki belli bir faiz oraný karþýlýðýnda saðlanmaktadýr. Klasik anlayýþ, sistemini iþletebilmek için, kendi mantýðýna göre faizi, yatýrým ile tasarruf arasýna oturtmuþtur. Elbette sonuç tam bir hüsrandýr. Kapitalist anlayýþýn diðer yaklaþýmý; Keynese ait olan, para arzý ile para talebi arasýndaki dengeyi faiz ile saðlayan likidite tercihi anlayýþýdýr (20). Baþka bir ifade ile ihtiyaç duyulan yani talep edilen paranýn karþýlanmasý için belli bir faiz oranýna ihtiyaç vardýr. Dikkat edilirse her iki yaklaþýmýn da temelinde ayný mantýk vardýr. Ýhtiyaç duyulan paranýn karþýlanmasý ancak belli bir faiz oraný ile mümkün olmaktadýr. Yani piyasanýn ihtiyaç duyduðu paranýn ister buna siz yatýrým deyin ister para talebi deyin karþýlanmasý ancak maliyetli para ile olmaktadýr. Bu anlayýþýn neticesi olarak Merkez Bankasýnýn piyasanýn ihtiyaç duyduðu parayý piyasaya sürmesine þiddetle karþý çýkan kapitalist anlayýþ ayný ihtiyacýn özel bankalar üzerinden faizli para ile karþýlanmasýný desteklemektedir. Merkez Bankasýnýn piyasanýn ihtiyaç duyduðu parayý karþýlamasýna enflasyon olur düþüncesiyle karþý çýkanlar ayný miktarda paranýn özel bankalar tarafýndan kaydi para üretilerek faizli olarak karþýlanmasýna destek olmaktadýr. 20- Prof. Dr. M.Merih Paya, Para Teorisi ve Para Politikasý, s. 123, 2.b. Ýstanbul, Filiz Kitabevi,1999. 210 Milli Ekonomi Modeli Diyelim ki siz devlet olarak bir yere okul yapacaksýnýz bunu kendi emisyonunuzla karþýlamak yerine yurt dýþýndan veya içeriden faizle para alarak bu okulu yaptýrýyorsunuz. Kapitalist anlayýþýn ekonomi teorisi adý altýnda söylediði faizli paranýn enflasyona yol açmayacaðýdýr. Ancak ayný miktarda faizsiz paranýn Merkez Bankasý kanalý ile karþýlanmasý durumunda ise enflasyon meydana gelir. Adeta maliyetli parayý gören enflasyon sesini çýkarmýyor ama ne hikmetse yerli ve maliyetsiz parayý gören enflasyon birden ayaða kalkýyor. Bu mantýkla özellikle kalkýnmaya karar vermiþ ülkeler kalkýnmalarý için ihtiyaç duyduklarý finansmanlarý kendi emisyonlarý üzerinden sýfýr maliyet ile karþýlama yerine faizle bu sermayeyi elde etme yoluna gitmiþtir. Netice olarak kalkýnmaya çalýþýrken kendilerini kýsa bir zaman sonra büyük bir borç bataðýnýn içinde bulmuþlardýr. Bir diðer konu da verimlik meselesidir. Paranýn bloke edilmesi sadece paranýn belli ellerde bulunmasýna sebep olduðu için isteyen herkes kendi kabiliyetini ortaya koyacak sermayeye sahip olamamaktadýr. Üretim bu paraya maliyetini ödeyerek ulaþanlar tarafýndan yapýlabilmektedir. Yani siz faizini ödemeye razý olsanýz bile eðer belli bir teminat gösteremezseniz mesela 1 trilyon lira para alamazsýnýz. 211 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bu durumda siz çok çalýþkan ve çok baþarýlý bir sanayici ve tüccar olabilecekken günümüz þartlarýnda iþ bulmakta bile zorlanacaksýnýz. Bu þuna benzer babadan oðula geçen krallýk sistemi mi daha verimli bir sistemdir, yoksa demokratik sistem mi? Birinci þýkta, ne kadar kabiliyetli olursanýz olun, eðer siz kralýn oðlu deðilseniz baþa geçemezsiniz; aynen bu þekilde günümüz þartlarýnda siz belki dünyanýn en baþarýlý iþ adamý olacakken bu sermayeden mahrum kaldýðýnýz için kendinize iþ bile bulamayacaksýnýz. Dolayýsý ile faiz ile bloke edilen sadece piyasada dolaþan para deðil ayný zamanda milletin kabiliyetidir. Parayý özgürlüðüne kavuþturmak gizli olan bu kabiliyetleri açýða çýkaracaðý için ekonomilerde verimliliði arttýracaktýr. Esasýnda faiz, sadece faiz verene deðil ayný zamanda faiz alana da zarar vermektedir. Çünkü zaman içerisinde piyasa dengelerini bozan faiz piyasa aktörlerinin tamamýný etkileyecek bir çarpýk yapýlanmayý da beraberinde getirmektedir. Bugün dünyayý haraca baðlayan global sermaye adeta kendi bindiði dalý kesmiþ, dünya halklarýnýn fakirleþmesi diðer mutlu azýnlýk için de bir felaket olmuþtur. Bu çarpýk yapýlanmanýn sonucu artýk dünya ekonomileri hem ürettikleri mala pazar bulmakta zorlanýyor, hem de toplam üretimin kat kat fazlasý para yeryüzünde bulunuyor. 212 Milli Ekonomi Modeli Milli Ekonomi Modelimiz faizi tamamý ile sistemin dýþýnda tutmaktadýr. Böylelikle para özgürlüðüne kavuþturulacak, hem gelir daðýlýmýnda denge saðlanacak, hem de üretimin önündeki engeller kaldýrýlacaktýr. Paranýn piyasaya sunuluþu tamamý ile maliyetsiz bir þekilde saðlanacaðý için ne enflasyona zemin hazýrlanacak, ne de para faizle piyasanýn dýþýna çekildiði için talep daralmasý ve onun sonucunda deflasyon ile karþýlaþýlacaktýr. 213 214 Milli Ekonomi Modeli 4 GELÝR DAÐILIMINDA DENGESÝZLÝK Ekonomi politikalarýnýn en önemli hedeflerinden birisi de gelir daðýlýmýný adil bir þekilde yaparak, fertlerin gelirleri arasýndaki farký mümkün olan en az seviyeye indirmektir. Gelir daðýlýmýnýn düzeltilmesi sosyal adaleti saðlayacaðý gibi, ülke ekonomileri için sürekli büyümenin de temelini oluþturmaktadýr. Ekonomilerde pazarýn büyümesi, yani tüketimin artmasý toplumdaki fertlerin gelirlerini dengeli bir þekilde artýrmaktan geçmektedir. Bu manada en temel ihtiyaçlarýný bile alamayan dar gelirli insanlarýn desteklenmesi, sadece gelir daðýlýmýndaki dengesizliði gidermemekte, tüketim artýþýna sebep olduðu için sürekli büyümeye de imkan tanýmaktadýr. Hiçbir dönemde bütün insanlarýn gelirleri birbirine eþit olmamýþtýr, zaten ideal olan da bu deðildir. Gelir düzeyi yüksek olan bireylerin yanýnda daha düþük gelire sahip bireylerin toplumdaki varlýðý yaþanan bir gerçektir. 215 Prof. Dr. Haydar BAÞ Önemli olan bireylerin gelirleri arasýnda toplumsal dokuyu zedeleyecek bir uçurumun oluþmamasýdýr. Ancak mevcut ekonomi modellerinin yanlýþ uygulamalarý açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþamaya çalýþan bireylerle þatafatlý bir tüketim çýlgýnlýðý içinde olan bireylerin iç içe olduðu çarpýk bir toplum modeli meydana getirmiþtir. Yanlýþ olan budur. Toplumun geniþ bir kesiminin gýda, giyim, konut, saðlýk, ulaþým, eðitim gibi temel ihtiyaçlarýnýn gelir daðýlýmýndaki bozukluk sebebiyle karþýlanmamasý, gelirin büyük bir kýsmýnýn mutlu bir azýnlýk tarafýndan türlü þekillerle elde edilmesi, ekonomik bir sorun teþkil etmesinin yanýnda sosyal tahribatlara yol açmaktadýr. Örneðin Türkiye'de 2003 yýlý itibari ile nüfusun en yoksul % 10 kesimi gelirin % 1.9'unu alýrken; en zengin % 10'un aldýðý pay, % 34.6'ya kadar çýkmaktadýr(21). Bu tabloya göre en zengin ve en fakir % 10'luk dilimlerin gelirden aldýðý paylar arasýnda 18 kat fark vardýr. Günlük geliri 4.3 ABD Dolarýndan az olanlarýn oraný ise 2002 yýlý itibari ile % 30.3'tür(22). Sýfýra doðru inildikçe gelir daðýlýmýndaki adaleti 100'e yaklaþtýkça da adaletsizliði gösteren "Gini Katsayýsý", 2003 yýlý için 42 olarak hesaplanmýþtýr(23). Dünyanýn diðer ülkelerinde de durum pek farklý deðildir. 21-Bkz. The World Bank, World Development Indicators 22-DÝE Turkey, Istatistical Year Book 2004 23-Bkz. The World Bank, World Development Indicators 216 Milli Ekonomi Modeli Küreselleþme adý altýnda geliþmiþ ülkeler çeþitli para oyunlarý ve çýkarttýrdýklarý kanunlarla birlikte, azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin kaynaklarýný ve gelirlerini sömürerek kendilerine aktarmýþlardýr. Kapitalist politikalar sonucu 1998 yýlý itibari ile 973.7 milyon kiþi günde 2 ABD Dolarýnýn altýnda gelir elde ederken; 352.9 milyon kiþi ise günde 1 ABD dolarýnýn altýnda gelir elde etmektedir (24). Ayný yýl itibari ile dünya nüfusunun 5.240 milyar olduðu dikkate alýndýðýnda felaketin boyutlarý daha iyi anlaþýlacaktýr. Çoðunlukla Afrika'da, Doðu ve Güney Asya'da ve Güney Amerika'da açlýk sýnýrýnda yaþayan insanlar, kaynaklarý olmadýðý için deðil, küresel güçler tarafýndan sömürüldügü için bu durumu yaþamaktadýr. Geliþmiþ kabul edilen ülkelerde bile gelir adaletsizliðine iþaret eden Gini katsayýsý son derece yüksektir. ABD'nin 2000 yýlý Gini katsayýsý 40.8, Ýngiltere'nin 1999 yýlý Gini katsayýsý 36, Almanya'nýn 2000 yýlý Gini katsayýsý 28.3'tür(25). Yine 1993 yýlý itibariyle dünyadaki en zengin % 1'lik kesim, toplam gelirden % 9.5 pay alýrken; en fakir % 10'luk nüfus sadece % 0,8 gelirden pay almaktadýr. Bu da 100 kattan daha fazladýr(26). 24- The World Distribution of Income Xavier Sala-i Martin Department of Economics, Colombia University Working, Paper no 8933, May 2002. 25- The World Bank, 2004 (Census and Statistics Department) 26- The Economic Journal, 112 51-92, January 2002, Royal Economic Society, True World Income Distribution 1988 and 1993, Branko Milanovic 217 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bu sebeple kapitalist modellerin çözemediði problemlerden biri de gelir daðýlýmýnda dengesizliktir. Zira bu problem kapitalizmin doðasýndan kaynaklanmaktadýr. Gelir daðýlýmýnda bozukluða sebep olan etkenler incelendiðinde bu daha iyi anlaþýlacaktýr. A GELÝR DAÐILIMINI BOZAN FAKTÖRLER Gelir daðýlýmda bozukluk liberal görüþün býrakýnýz yapsýnlar býrakýnýz geçsinler ilkesinin kapitalizm adý altýnda ekonomik bir sistem olarak kendisine hayat imkaný bulmasýyla baþlamýþtýr. Kapitalistler devlete ve paraya getirdikleri tarifler ve yükledikleri görevlerle beraber gelir daðýlýmýnýn bozulmasýna neden olmuþlardýr. Liberal anlayýþa göre devlet; güvenlik, asayiþ, altyapý yatýrýmlar gibi iþlerle uðraþmalý, ekonomiye ve ticarete kesinlikle müdahale etmemelidir(27). Devlete bu rol biçilince kamu harcamalarýnýn hacmi artmýþ, harcamalarýn finansmaný için hükümetler, yüksek faizlerle iç ve dýþ borç alma yoluna gitmiþlerdir. Zaman içerisinde alýnan borçlarýn faizlerini bile ödemeyen devletler halktan yüksek vergiler alarak bu gelirleri borç aldýðý sermaye gruplarýna aktarmasýna raðmen girdiði bu borç bataðýndan kurtulamamýþtýr. Faizle satýn alýnan paralar vergilerle karþýlanmaya baþlayýnca toplumun büyük bir kesimine ait gelirler, azdan da az bir gruba aktarýlmaya baþlamýþtýr. 27- Bkz. A. Smith, Milletlerin Zenginliði, Çev. Haldun Derin, M.E.B. Yayýnlarý 1955 218 Milli Ekonomi Modeli Global sermaye gruplarý bu mantýkla ülkeleri adeta haraca baðlayarak, ülkelerin kaynak ve gelirlerini faizle birlikte kendilerine aktarmaktadýr. Diðer taraftan Merkez Bankalarý, baðýmsýzlýklarý savunularak, devletlerin kontrolünden çýkartýlmýþ global sermayenin çýkarlarýna hizmet eden bir kurum haline getirilmiþtir. Geliþmekte olan devletler senyoraj gelirinden vazgeçerken, baþta ABD olmak üzere geliþmiþ ülkeler kendi paralarý ile bu emisyon açýðýný kapatarak, geliþmekte olan ülkelerin emeðini ve üretimini kendilerine aktarmaktadýrlar. Senyoraj hakkýný kullanan kendi parasýnýn kullaným alanýný dünyada geniþleten ülkelerin baþýnda ABD gelmektedir. Gelir daðýlýmýndaki dengesizliðin en önemli sebeplerinden birisi de paranýn belli ellerde tekelleþmesidir. Paranýn faiz kanalýyla stoklanmasý, piyasada herkesin ihtiyaç duyduðu anda üretim veya tüketim faaliyetlerini yapmak için paraya ulaþamamasý, paranýn belli ellerde toplanmasýna sebep olur ki gelir daðýlýmýnýn bozulmasýnýn en önemli sebebi de budur. Üretim ile para kazanmak yerine para ile para kazanmanýn teþvik edildiði kapitalist modeller faizi sistemlerinin merkezine oturttuðu için gelirde dengesizlik ortaya çýkmaktadýr. Özelleþtirme adý altýnda devletin en kârlý ve stratejik kurumlarýnýn piyasa deðerinin çok altýnda satýlmasý ile devletin yerini çokuluslu þirketlerin almasýna yol açmýþtýr. Global güçler satýn aldýklarý bu kurumlar vasýtasýyla ülkenin zenginliklerini yurtdýþýna aktarmaktadýrlar. Oysa yeraltý ve yerüstü kaynaklarýn devletmillet iþbirliði ile iþletilmesi bu kaynaklardan toplumun her kesiminin istifade etmesine imkan tanýyacaktýr. 219 Prof. Dr. Haydar BAÞ B MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE GELÝR DAÐILIMI Milli Ekonomi Modelinin paraya ve devlete getirdiði tarif ve yüklediði görevler, mevcut ekonomi modellerinin gelir daðýlýmýnýn bozulmasýna sebep olan bakýþ açýlarýnýn dýþýnda yepyeni bir mahiyet arz etmektedir. Devletin asli görevlerinden biri de senyoraj hakkýný kullanarak, ülke içinde yeterli miktarda yerli paranýn bulunmasýna ve piyasalara hâkim olmasýna, imkan saðlamasýdýr. Böylece milletin emeði sayesinde elde edilen gelir, sosyal devlet projesi ile yine millete hizmet olarak aktarýlacaðý için elde edilen gelirin hem ülke topraklarýnda kalmasý, hem de herkesin istifade edebileceði þekilde adilane bölüþülmesine imkan tanýyacaktýr. Bu sebeple Merkez Bankasýnýn, IMF'nin deðil, milleti temsil eden siyasi güç tarafýndan yönetilmesi þarttýr. Yine devlet, piyasalarý düzenleyen hakem rolünü üstlenerek, piyasalarýn belli baþlý küresel güçlerin denetimine geçmesini önlemelidir. Serbest piyasa adý altýnda piyasalarýn dolayýsý ile elde edilen gelirlerin belli global güçlerin kontrolüne geçmesine müsaade etmeyen devletler, hem kaynaklarý, hem de parayý serbest hale getirerek bireylere fýrsat eþitliði tanýdýðý gibi elde edilecek gelirlerin adil paylaþýmýný saðlayacaktýr. Ýsteyen herkese proje mukabili faizsiz kredilerin verilmesi paranýn tekelleþmesini önleyeceði gibi, milli gelirin de adil bir þekilde daðýtýlmasýna sebep olacaktýr. 220 Milli Ekonomi Modeli Para ulaþýlamaz bir nesne olmaktan çýkarýlýp herkesin istifadesine sunulursa kaynak daðýlýmý geniþ bir tabana yayýlacaktýr. Üretimle oluþturulacak gelir de geniþ halk kitleleri arasýnda adil bir þekilde bölüþülecektir. Milli Ekonomi Modelinde devlet, vatandaþlarýnýn gýda, barýnma, eðitim, saðlýk, güvenlik gibi temel ihtiyaçlarýný karþýlamakla yükümlüdür. Bu haklar doðumla kazanýlýr. Bir insanýn üretim kabiliyeti olsun veya olmasýn her yaþta tüketim hakkýna sahiptir. Bu insan olarak dünyaya gelmesinin sonucudur. Bu amaçla devlet, emisyon hacmini artýrmak suretiyle, proje karþýlýðýnda üretimi teþvik ettiði gibi, sosyal devlet olmasýnýn gereði olarak tüketici kesimini destekleyerek gelirin adil bir þekilde daðýlýmýný saðlar. Ev hanýmlarýný emekli etmek, yeni doðan her çocuða, iþsizlere ve kimsesiz yaþlýlara maaþ vermek, öðrencilere karþýlýksýz burs vermek gibi insanlara doðrudan gelir desteði saðlanmasý, tüketim kabiliyeti olmayan kesimlere ihtiyaçlarýný karþýlama fýrsatý verecektir. Ayrýca eksik kalan talebi tamamlayacak ve gelir daðýlýmýnda dengeyi saðlayacaktýr. Sosyal devlet anlayýþý, alt gelir grubuna ait insanlarý, üst gelir grubuna ait insanlarýn hayat standardýna yaklaþtýrarak aradaki açýðý kapatmaktadýr. Böylece fertler arasýndaki servet ve gelir uçurumlarý kapatýlacaðý gibi insanlarýn birliði ve beraberliði de gerçek anlamda saðlanacaktýr. Toplumdaki gelir farklýlýðý insanlarýn meslekleri ve kabiliyetleriyle ilgili bir detaya dönüþecektir. 221 Prof. Dr. Haydar BAÞ Milli Ekonomi Modelinde gelir düzeyinde uçurumlar yerine toplumun en üst gelir grubu ile en alt gelir grubu arasýnda belli bir denge olacak, asla açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþayan insanlarla, ayný anda tüketim çýlgýnlýðý bir anda olmayacaktýr. Ýnsan onuruna yakýþmayan tablolar sona erecek, çöplüklerde gýda arayan insan manzaralarý tarih olacaktýr. Milli Ekonomi Modelinin vergi politikasý ise gelir daðýlýmýný düzelten pratik uygulamalarýyla alt gelir grubunda bulunan insanlarý koruyan bir yapýya sahiptir. Özellikle tüketim üzerinden tahsil edilen dolaylý vergiler, dar gelirli insanlarýn gelirini daha da düþürerek üst gelir grubuna mensup fertlerle aradaki gelir farkýný daha da açmaktadýr. Yýllýk geliri 100 000 YTLnin altýnda olan kesimden vergiyi kaldýran vergi politikasý, sosyal devlet anlayýþý ile birlikte uygulandýðýnda dar gelirli kesim her iki açýdan da desteklenecektir. Böylece hem dar gelirli kesimin gelir düzeyi yükseltilerek istenilen seviyeye çýkarýlacak, hem de bu kesimin istenilen düzeylerde tüketmesi, üretici için ihtiyaç duyulan pazarýn da oluþmasýný saðlayacaktýr. 222 Milli Ekonomi Modeli YEDÝNCÝ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NDE EKONOMÝ POLÝTÝKALARI 1) Devletin Ekonomideki Rolü 2) Sosyal Devlet Politikasý 3) Maliye Politikasý (Vergi Politikasý) 4) Para Politikasý ve Senyöraj A- SENYÖRAJ B- MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE SENYÖRAJ 5) Kur Politikasý 6) Dýþ Ticaret Politikasý 223 224 Milli Ekonomi Modeli 1-DEVLETÝN EKONOMÝDEKÝ ROLÜ Devlet ekonomiye müdahale etmeli mi? Yoksa etmemeli mi? Edecekse ne kadar etmeli. Belki de iktisat tarihinde üzerinde en fazla tartýþýlan konulardan biri de devletin ekonomideki rolü olmuþtur. Liberal anlayýþa dayanan kapitalist modeller ekonominin kendi kendine dengeye gelebileceðinden yola çýkarak, devletin ekonomiye karýþmasýna karþý çýkmýþlardýr. Serbest piyasa hareketlerinin önünde bir engel olarak devlet görülmüþ, küçültülmesinden yana tavýr konulmuþtur. Sadece duraðan dönemlerde piyasanýn canlanmasý için kamu harcamalarýný arttýrýcý maliye politikalarý izlemesini savunan Keynes bu harcamalarýn kaynaðýný faize dayandýrdýðý için sonuçta piyasada söz sahibi olan yine devlete para satan sermaye gruplarý olmuþtur. Yani klasik model direkt devletin müdahalesine karþý çýkarak piyasayý belli sermaye gruplarýnýn kontrolüne terk etmiþ, Keynes modeli ise uyguladýðý faiz anlayýþý ile piyasalarýn ve hatta devletin belli baþlý gruplarýn kontrolüne girmesine zemin hazýrlamýþtýr. Biz konuya çok farklý bir açýdan yaklaþacaðýz. 225 Prof. Dr. Haydar BAÞ Öncelikle þu soruyu kendimize soralým acaba kendi baþýna býrakýlan piyasalarda üretim harcamalarýndan elde edilen gelir bu üretimi karþýlayacak tüketimi oluþturabilir mi? Bu sorunun cevabýný para bahsinde vermiþtik. Her zaman büyüyen ekonomilerde üretim ile tüketim arasýnda belli bir açýk olacaktýr. Eðer bu açýða müdahale edilmezse ekonominin zaman içerisinde kendi kendini dengelemesi mümkün deðildir. Ýþte üretim ile tüketim arasýnda ekonominin yapýsýndan kaynaklanan bu açýðýn kapatýlmasý ancak devlet tarafýndan yapýlabilir. Devletin bu açýðý kapatmasý piyasalar için bir zorunluluktur. Milli Ekonomi Modelimizde devletin bu açýðý kapatmak için uygulayacaðý model Sosyal Devlet Projesi olarak ortaya konmaktadýr. Ýleride sosyal devlet projesine deðineceðiz. Ancak devletin ekonomideki tek vazifesi tüketim ile üretim arasýndaki açýðý kapatmak deðildir. Devletin bir diðer vazifesi de baþta sermaye piyasalarý olmak üzere piyasalarý düzenlemektir. Büyük sermaye gruplarýnýn kontrolüne býrakýlan piyasalarda haksýz rekabetin olmasý kaçýnýlmazdýr. Tekelleþme sonucu ortaya çýkan yeni yapýlanma hem verimsiz, hem de fiyatlar genel düzeyinin normal seviyesinin üzerinde olduðu bir ekonomik yapýyý da beraberinde getirecektir. Büyük balýk küçük balýðý yutar anlayýþýna terk edilen piyasalarda zaman içerisinde büyük balýklarda açlýktan ölürler. 226 Milli Ekonomi Modeli Devlet piyasalarda herkese hayat þansý verecek, herkesin çýkarýný koruyacak olan hakemlik vazifesini ifa etmek zorundadýr. Devletin bir baþka vazifesi de millete ait olan yeraltý ve yerüstü kaynaklarýnýn milletin kullanýmýna açýlmasýný saðlamaktýr. Örneðin ülkenin herhangi bir yerinde bulunan petrol madeni bu milletin tamamýna aittir. Ve milletin tamamýna fayda verecek þekilde devlet tarafýndan iþletilmelidir. Burada uygulanacak model devletmillet ortaklýðý olarak tarif edilebilir. Kurulacak þirketin bir kýsmýnýn hissesi vatandaþlara ait olmalý, diðer kýsmýnýn gelirini ise devlet kamu harcamalarý için kendine ayýrmalýdýr. Ülkemiz açýsýndan bakýldýðýnda katrilyon Dolarlar düzeyinde bulunan yeraltý kaynaklarýmýzý devletmillet el ele iþletmek yerine son yýllarda çýkarýlan kanunlarla yabancýlara devretmekteyiz. Sonuçta hazine üzerinde oturan dilenci konumuna getirildik. Kaynaklarýmýzý devrettiðimiz yabancýlardan, gidip faizle para alýyoruz. Bizim paramýzý yine bize satýyorlar. Devletin vazifelerinden bir diðeri de yatýrým ve üretim için gerekli olan finansmaný sýfýr faizle kendi vatandaþýna saðlamak olmalýdýr. Böylelikle hem üretimin önünü açacak, hem maliyetleri düþürecek, hem de kendi vatandaþlarý arasýnda fýrsat eþitliði saðlamýþ olacaktýr. Proje mukabili saðlanacak bu krediler baþýboþ bir þekilde deðil, kademe kademe kontrol edilerek proje sahiplerine aktarýlmalý hukuki müeyyideler ile iþleyiþi saðlanmalýdýr. 227 Prof. Dr. Haydar BAÞ Yine devlet, içeride ve dýþarýda gerek sosyal devlet politikalarý ile gerekse para politikalarý ile kendi üreticisine pazar oluþturmakla mükelleftir. Bu pazarý oluþturmak üreticiye kredi saðlamaktan bile önemlidir. Çünkü ürettiðine pazar bulamayan üretici ürettiði oranda batacaktýr. Yine devlet kendisi bizatihi piyasalarda alýcý olarak rol alarak kamu harcamalarý ile özellikle belli baþlý sanayii desteklemelidir. Genel olarak ekonomiye talep arttýrýcý katkýsý olan kamu harcamalarý ayný zamanda stratejik sanayiinin geliþmesi için de þarttýr. Uçak sanayii, silah sanayii gibi bu türlü stratejik öneme haiz sektörlerde devlet alým garantisi ile yerli üretimi dýþarýsý ile rekabet edecek noktaya kadar en azýndan desteklemelidir. Ve yine silahtan, ileri teknoloji yatýrýmlarýndan daha önemli olan tarým sektörü de alým garantisi ile devlet tarafýndan desteklenmelidir. Ayný zamanda devlet ileri teknoloji ve yüksek sermaye gerektiren sahalarda üretici olarak piyasada yerini almalýdýr. Özellikle hammadde üretimini veya altyapý desteðini saðlayan sektörlerde devletin bizatihi üretici olarak bulunmasý fiyatlarýn tekelleþmeden dolayý yükselmesini engelleyecek ve tek baþýna özel sektörün yapamayacaðý büyüklükte yatýrýmlar saðlanarak ülke ekonomisi dýþa baðýmlý olmaktan kurtarýlacaktýr. Özellikle kâr amacý gütmeyen altyapý yatýrýmlarýnýn yine devlet tarafýndan saðlanmasý kaçýnýlmazdýr. 228 Milli Ekonomi Modeli Devlet ayný zamanda yerli sanayii korumak üzere her türlü antidamping uygulamalarýný, gümrük ayarlamalarýný yaparak kendi insanýný korumak zorundadýr. Yerli sanayii korumak rekabeti engellediði için fiyatlarýn yüksek kalmasýna sebep olur mu, diye düþünülebilir. Bu anlayýþ, diðer ekonomi modelleri için geçerli olabilir; ancak Milli Ekonomi Modeli sýfýr faizle üretim desteði saðlayan bir modeli hayata geçirdiði için eksik kalan rekabet içerideki yeni yerli üreticiler tarafýndan rahatlýkla saðlanacak ve fiyatlar genel seviyesi istenilen düzeylerde olacaktýr. Yine devlet yerli sanayinin yurt dýþýnda rekabet edebileceði maliyet ve fiyat avantajlarýný kendi ihracatçýsýna emisyonla birlikte ihracat teþviki olarak saðlamak zorundadýr. Devlet kendi topraklarýnda kendi parasýnýn dolaþýmýný saðlarken, yabancý paranýn dolaþýmýný kontrol altýna almak zorundadýr. Aksi takdirde kendi insanýnýn emeði, dolaþýmda olan her yabancý para miktarý kadar yabancý ülkelere transfer edilmiþ olacaktýr. Devletin küçülmesini savunanlar devletin topluma hizmet sunan yönünün küçülmesini isterler. Yoksa devletin kendi halkýndan vergi toplamasý söz konusu olduðunda kayýtdýþýnýn kayýt altýna alýnmasý adý altýnda devletin elinin son derece güçlü bir þekilde halkýnýn üzerinde olmasýný savunurlar. Devlet ile hane halklarý arasýnda iki türlü etkileþim vardýr. Bunlardan birincisi devlet vergi olarak alandýr. Diðerinde ise sosyal ve kamu harcamalarýnda verendir. 229 Prof. Dr. Haydar BAÞ Ýþte devleti küçültelim diyenler vergi toplayan devleti deðil aksine halkýna hizmet sunan devleti küçültmeyi kastederler. Çünkü ne kadar çok vergi toplanýr ne kadar az harcama yapýlýrsa faize o kadar para aktarýlacak global tefeciler ve onlarýn yerli taþeronlarý o kadar kazanç elde edecektir. Kapitalist anlayýþta devletin tek gelir kaynaðý olarak vergiler gösterilmektedir. Oysa Milli Ekonomi Modelimize göre devletin gelirleri üçe ayrýlýr. Birincisi vergi gelirleridir. Ýkincisi devletin kendi iþletmelerinden elde ettiði gelirlerdir. Üçüncüsü büyüyen ekonomilerde devletin elde edecek olduðu senyoraj geliridir. Bu üçünün toplanmasý sonucu devletin girdileri oluþur. G(v)=Vergi Gelirleri, G(t)=Ýþletme Gelirleri, G(s)=Senyoraj Gelirleri GT=Toplam Gelir HT=Harcamalar Toplamý SD=Sosyal Devlet Katsayýsý GT=G(v) + G(t) + G(s) Denk Bütçe: HT = GT 230 Milli Ekonomi Modeli G(v)nin G(T)ye oraný ne kadar az olursa, hükümetler o kadar baþarýlý bir idare sergiliyorlar demektir. Çünkü önemli olan en az vergi ile devletin ihtiyaçlarýný karþýlayacaðý yapýyý hayata geçirmesidir. Devlet alan el deðil veren el olmalýdýr. Ülkemizde devlet denilince akla nerede ise sadece vergiler gelmektedir. Devlet sanki bir tahsilat kurumu haline getirilmiþtir. Buradaki senyoraj gelirinin ise hangi oranda olacaðýný senyoraj bahsinde detaylý olarak anlatacaðýz. Ancak senyoraj gelirinin artýyor olmasý ekonomideki büyümeyi, devletin iþletmelerinden elde ettiði gelirlerin artmasý da ülkenin sahip olduðu kaynaklarýn daha verimli bir þekilde kullanýldýðýný gösterir. Temelde kendi milletine hizmet etmek üzere yapýlandýrýlmasý gereken devlet, halkýndan topladýðý vergileri, global tefecilere aktaran bir aracý kurum haline getirilmiþtir. Bugün kapitalist sistem adýna devleti savunanlar bu tarzda bir devleti savunmaktadýr. Bu anlayýþlara göre devlet halkýndan aldýðý paranýn az bir kýsmýný yine halkýna hizmet olarak aktarýrken aslan payý faizle birlikte belli sermaye gruplarýna aktarýlmaktadýr. Oysa Milli Ekonomi Modelimizde devlet halkýndan topladýðý vergilerden çok daha fazlasýný (senyoraj ve üretim gelirleri) halkýna hizmet olarak aktarmaktadýr. 231 Prof. Dr. Haydar BAÞ Devletin harcamalarýnýn, topladýðý vergilere oranýna o devletin sosyal devlet katsayýsý diyebiliriz. Ve SD=H(t)/G(v) olarak gösterebiliriz. O yüzden bu manada güçlü devlet demek güçlü millet demektir. Bugünkü kapitalist anlayýþa göre ise güçlü devlet tahsilatçý devlettir. Güçlü devlet zayýf millet manasýna gelmektedir. 232 Milli Ekonomi Modeli 2- SOSYAL DEVLET POLÝTÝKASI Milli Ekonomi Modelimizde daha önce de ifade ettiðimiz üzere, bizim için devlet "Sosyal Devlet"tir. Peki, sosyal planda devlet neler yapmalýdýr dersek, bunlarý þöyle sýralayabiliriz: 1. Ev hanýmlarý iþçi statüsüne kavuþturulup emekli olma hakkýný elde edecektir. Böylece her aileye belli bir maaþ baðlanacaktýr. 2. Ýstihdam vergileri ve emeklilerin maaþlarýndan vergi ve kesintiler alýnmayacak, vergi olarak yapýlan kesintiler maaþlarýna ilave edilecektir. 3. Gençlere faizsiz uzun vadeli evlenme kredisi verilecektir. 4. Doðum yapan her anneye ortalama bir memur maaþý kadar doðum yardýmý yapýlacaktýr. Her doðan çocuk için vasat memur maaþýnýn beþte biri kadar çocuk yardýmý yapýlacaktýr. Bu yardým çocuðun iþ sahibi olmasýna kadar devam edecektir. 5. Kimsesiz yaþlýlara maaþ baðlanacaktýr. Geçimleri devlet garantisinde olacaktýr. 6. Þehit yakýnlarý, dul, yetim ve özürlülere devlet sahip çýkacaktýr. 233 Prof. Dr. Haydar BAÞ 7. Lise mezunlarý sýnavsýz üniversiteye alýnacaktýr. 8. Üniversite harçlarý kaldýrýlacaktýr. 9. Evi olmayan vatandaþlarýmýzýn,1520 yýl vadeli, faizsiz kredi ile konut sahibi olmalarý saðlanacak. 10. 100 milyarýn altýnda yýllýk geliri olan kesimden vergi tamamý ile kaldýrýlacaktýr. 11. Çiftçiden vergi alýnmayacak ve emeklilik hakký tanýnacaktýr. 12. KOBÝlere ve esnaf kesimine uzun vadeli faizsiz kredi verilecektir. 13. Tarým kesimine, ürününe karþýlýk daha ürününü tarlaya atmadan faizsiz yarý bedeli avans olarak verilecektir. 14. Nakliyecilere, otobüs, taksi taþýma araçlarýna araçlarýn yenilenmesi için faizsiz uzun vadeli kredi verilecektir. 15. Sanayiciye proje mukabili faizsiz uzun vadeli kredi verilecektir. Bu ve benzeri projelerle devlet, halkýn özellikle dar gelirli kesimini desteklemek zorundadýr. Devlet tarafýndan bir hizmet olarak yapýlan bu uygulamalar, Milli Ekonomi Modelimiz gereði bir ekonomi kuralýdýr. Çünkü ancak bu yol ile piyasada eksik olan talep devreye konulabilir. Sosyal Devlet Projesi bir yönü ile dar gelirli insanlara destek olurken ve bu sayede gelir daðýlýmýnda dengesizliði ortadan kaldýrmaktadýr. 234 Milli Ekonomi Modeli Bir diðer yönü ile de eksik kalan talebi devreye koyduðu için ekonomilerin dengeye ulaþmasýný saglayarak, üretici için gerekli pazarý oluþturmaktadýr. Böylece sürekli büyümenin de önünü açmaktadýr. Sosyal Devlet Projesi kapsamýnda dar gelirli kesime aktarýlacak olan para direkt tüketime gidecek, tasarruf edilmeyecektir. Paranýn yýlda 16 kez piyasalarda el deðiþtirdiðini dikkate aldýðýmýzda, devlet bir eli ile dar gelir gruplarýný desteklerken, ekonominin büyümesine de imkan tanýdýðý için bir diðer eli ile verdiðinden daha fazlasýný vergi olarak üreticilerden alabilecektir. Sosyal Devlet Projesi, ekonomilerdeki eksik halka gibidir. Zincirin eksik kalan halkasý, Sosyal Devlet Projesi anlayýþý ile saðlandýðýnda ekonominin birbirine baðlý çarklarý dengeli olarak çalýþmaya baþlamaktadýr. Devleti küçültüp piyasalarý birkaç sermaye grubunun eline býrakan kapitalist anlayýþlarýn aksine modelimizde devlet halký adýna yeri gelip onlarýn önünü açan yeri gelip onlarý koruyup kollayan hamisi olan kâinat devleti olan devlettir. 235 236 Milli Ekonomi Modeli 3 MALÝYE POLÝTÝKASI (VERGÝ POLÝTÝKASI) Devletin kamu harcamalarýný karþýlayýp kendi halkýna hizmet vermek için yine kendi halkýndan aldýðý belli miktardaki paraya vergi demekteyiz. Vergi konusuna yaklaþým tarzý ekonomi modellerinin ve onlarý uygulayan hükümetlerin hem ekonomiye, hem de toplumsal olaylara ne þekilde baktýðýný ortaya koyar. Vergiye getirilen yorum ekonomi modellerinin üzerine oturtulduðu bakýþ açýsýnýn da özeti gibidir. Günümüz ekonomi anlayýþlarýnýn felsefesini oluþturan liberal anlayýþ, devletin küçültülmesini benimser. Ancak devleti ve kamu harcamalarýný küçülten liberal anlayýþlar, diðer taraftan devletin topladýðý vergileri arttýrmasýndan yanadýr. Devlet eðer harcamalarýný kýsýyorsa neden daha fazla vergi toplamaya ihtiyaç duyar, sorusu akla gelebilir. Özellikle son 25 yýl içerisinde kalkýnma modeli olarak faizle alýnan sermayeyi kendilerine kaynak olarak seçen ülkeler bugün itibarý ile býrakýn kalkýnmayý belli baþlý global ve onlarýn yerli taþeronu sermaye gruplarýna trilyon Dolarlar düzeyinde borçlanmýþlardýr. 237 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bugün liberal anlayýþlarýn devlete biçtiði rol son derece basittir; halkýndan maksimum miktarda vergi toplamak, bunun minimum miktarýný halkýna hizmet olarak sunmak, aradaki farký ise global tefecilere aktarmak... Bu mantýkla hareket eden devlet býrakýn sosyal devlet olmayý haraç alan devlet konumuna getirilmiþtir. Dünya insanlýðý adeta haraca baðlanmýþ durumdadýr. Bu esaret zincirinin bekçiliði yine o toplumlarý yöneten hükümetler tarafýndan yapýlmaktadýr. Maliyetli para ile borç bataðýna sokulan devletlerin gelirleri toplanan vergiler kanalý ile belli yerlere aktarýlmaktadýr. Dikkat edilirse liberal anlayýþlar hükümetlerin önüne borçlarý ödeyecek bir modeli deðil, borçlarýn sürdürülmesi adý altýnda bu esaret zincirini devam ettirecek anlayýþlarý koymaktadýr. Bu durum ülkemiz için de farklý deðildir. Bu çarpýk anlayýþa birkaç süslü kelime ile sanki bilimsel bir görüntü kazandýrýlmaktadýr. Borcun milli gelire oraný þu rakamý geçmezse problem olmaz, faiz dýþý fazla belli bir oranýn üstüne çýkarsa gelecek yýllarda borç yine döndürülebilir gibi... Dikkat ederseniz bütün bu ifadeler bu ülkelere para satanlarýn parasýný korumaya yöneliktir. Toplumun çýkarlarýný korumaya yönelik deðildir. Dolayýsý ile vergi konusunda her þeyden önce tespit etmemiz gereken nokta toplanan vergilerin ne amaçla kullanýlacaðý sorusudur. Milli Ekonomi Modelimizde her þeyden önce maliyetsiz para modeli hayata geçirileceði için bütçe giderlerinde faiz ödemeleri diye bir kalem olmayacaktýr. 238 Milli Ekonomi Modeli Toplanýlan vergilerin az bir kýsmýný halkýna hizmet olarak sunan devlet anlayýþýndan, topladýðý vergiden daha fazlasýný halkýna hizmet olarak sunan bir sosyal devlet modeli hayata geçirilecektir. Bu konuyu devlet bahsinde ifade etmiþtik. Devletin gelirlerinden sadece bir tanesi vergidir, senyoraj gelirleri, ticari iþletme gelirleri devleti, halkýndan topladýðýndan daha fazlasýný halkýna hizmet olarak sunabilecek konuma getirmektedir ama her þeyden önce sýfýr faiz harcamasý olmazsa olmaz þarttýr. Yani sadece maliye politikasý deðil onunla iç içe doðru bir para politikasý da þarttýr. Þimdi cevabýný aramamýz gereken soru kimlerden hangi oranlarda vergi alýnacaðý sorusudur. Çünkü vergi bir taraftan tüketimi kýsarken diðer taraftan da üretimi kýsmakta ve üretim maliyetlerini yukarý çekmektedir. Önce vergi oranlarýnýn tüketimi nasýl etkilediðine ve kimlerden vergi alýnmasý gerektiðine bakalým. Hatýrlanýrsa gelir tüketim eðrisinin düz bir eðri olmadýðýný ifade etmiþtik. Yani belli bir noktaya kadar düz doðru olarak giden eðri ondan sonra logaritmik bir eðilim göstermektedir. Yine altýný çizmemiz gereken önemli bir nokta da ekonominin denge noktasýnýn gelirin tüketime eþit olduðu nokta deðil, tüketimin üretime eþit olduðu noktadýr. Eðer her gelir düzeyi için ayný oranlarda vergi almaya baþlarsak bu adalet olmayacak, ayný zamanda ekonomide ciddi oranda bir talep daralmasýna sebep olacaktýr. Oysa bizim cevabýný aradýðýmýz soru ayný miktarda vergiyi en az talep daralmasý ile toplumdan toplamak olmalýdýr. Bu yaklaþým hem ekonominin büyümesini yavaþlatmayacak, hemde sosyal adaleti saðlayacaktýr. 239 Prof. Dr. Haydar BAÞ Grafik 24 Grafik 25 240 Milli Ekonomi Modeli Grafikler dikkatle incelendiðinde görülecektir ki; gelir düzeyi tasarruf çizgisinin altýnda olan kesimden alýnan vergi, direkt olarak tüketim miktarýný aþaðýya düþürecektir. Örneðin 1000 birim vergi aldýðýmýzý varsayalým. Eðer bu miktarý dar gelirli kesimden alýyorsak tüketime yansýmasý 1000 birim daralma þeklinde olacaktýr. Eðer bu vergiyi çok yüksek gelir grubundan alýyorsak tüketime yansýmasý nerede ise sýfýr daralma olarak ortaya çýkacaktýr. Bireylerin gelir düzeyi arttýkça elde ettikleri gelirlerin tüketime yansýma oraný azalmaktadýr. Bu nedenle belli gelir düzeyinin altýnda olanlardan vergi almak ekonomiye sadece zarar verir. Dar gelirli kesim için kullanýlabilir gelir düzeyinde meydana gelen azalma ayný miktarda tüketimde de bir azalma yapacaktýr. Gelirin kaynaðý üretimdir. Üretim düzeyi de tüketim miktarýna baðlýdýr. Yeterli tüketim olmadýðýnda üretim düzeyi düþeceði için gelir düzeyinde de azalma olacaktýr. Her ne kadar tüketimin sebebi elde edilen gelir gözükse de, elde edilen gelirin sebebi de tüketimdir. Ayrýca dar gelirli kesimden vergi almayarak gelir daðýlýmýnda meydana gelebilecek dengesizliði de önlemiþ olacaðýz. Bunun sosyal yapýda faydasý olduðu gibi ayný zamanda ekonominin dengede olmasýnda büyük faydasý vardýr. Daha önce de ifade ettiðimiz üzere, ayný miktarda paranýn gelir daðýlýmý bozuk olan bir toplumda oluþturacaðý tüketim miktarý ile gelir daðýlýmýnda dengenin saðlandýðý bir toplumda oluþturacaðý tüketim miktarý bir deðildir. 241 Prof. Dr. Haydar BAÞ Dar gelirli kesimin elindeki paranýn dolaným hýzý, buna baðlý olarak tüketim hýzý ile ayný miktarda paranýn gelir seviyesi yüksek kesimin elindeki tüketim hýzý bir deðildir. Yatýrým harcamalarý üzerinde de vergilerin etkisi vardýr. Özellikle küçük esnafýn yapacaðý küçük çaplý yatýrýmlar için ihtiyaç duyduðu sermaye vergi ile bu kesimin elinden alýnmaktadýr. Büyük kuruluþlar için ise daha önce belirttiðimiz gibi ihtiyaç duyulan sermaye devlet tarafýndan sýfýr faizli kredi ile karþýlanacaktýr. Bunun manasý sadece belli gelir düzeyinin üzerinde olanlara sýfýr faizli kredi verileceði deðildir. Elbette proje sahibi herkes bu imkanlardan yararlanacaktýr. Ancak küçük esnaftan alýnmayacak vergiler de ayný zamanda esnafýn ihtiyaç duyduðu ufak sermaye oluþumunu saðlamýþ olacaktýr. Öyleyse vergi de yapýlmasý gereken belli gelir düzeyinin altýnda olan kesimden vergi almamaktýr. Bu miktar ülkeden ülkeye dönemden döneme deðiþmekle birlikte ülkemiz için þu þartlarda yýllýk geliri 100 milyarýn altýnda olandan vergi almamaktýr. Bu miktarda vergi almamak hükümetler için bir kayýp olmayacaktýr. Çünkü yukarýda da anlattýðýmýz gibi örneðin yýllýk kârý 20 milyar olan bir bireyden alacak olduðumuz 8 milyarlýk vergiyi almadýðýmýz taktirde,bu 8 milyarlýk para tüketim olarak piyasaya girecek ve elden ele dolaþacaktýr. 242 Milli Ekonomi Modeli Bunun ülkemiz þartlarýnda yýlda 16 kez el deðiþtirdiðini düþünebiliriz. 2004 yýlý GSYÝH 430.511.476.968'dir(1). M1 ise 26.906.087.000'dýr(2). GSYÝH / M1 = 16 olacaktýr. Bu meblaðda bir para vergi olarak alýnmadýðý taktirde ortaya çýkacak artý tüketim miktarý 128 milyar olacaktýr. Buna mukabil artý bir üretim artýþý olacaðý göz önüne alýndýðýnda bu yeni üretim artýþýndan alýnacak vergi miktarý bizim baþta almadýðýmýz 8 milyar dan en az 4 kat daha fazla olacaktýr. Bu vergiyi yüksek gelir grubundan almadýðýmýz taktirde bunun yapacaðý tüketim artýþý çok az olacaktýr. Çünkü ciddi bir kýsmý tasarruf olarak alýkonulacak tüketime ayrýlan paranýn dolaným hýzý ise daha düþük kalacaktý. Yukarýda zaten bu iki farklý kesim arasýndaki vergiden dolayý meydana gelen tüketim daralmalarýný ele aldýk. Sonuçta 100 milyarýn altýnda olan kesimden vergi almamak devletin topladýðý vergi miktarýný azaltmayacak tam tersine, arttýracaktýr. Ayrýca sadece vergi almayarak deðil sosyal devlet anlayýþý ile de desteklenen dar gelirli kesim ekonomiyi ayaða kaldýran kaldýraç vazifesi görecek, dolayýsý ile büyüyen ekonomilerde daha fazla vergi geliri elde etmek de mümkün olacaktýr. 1- Bkz. D.Ý.E, 25 /01/ 01 2- Bkz. T.C. Merkez Bankasý 243 Prof. Dr. Haydar BAÞ Diðer taraftan dolaylý vergilerin de kaldýrýlmasý gerekmektedir. Aksi takdirde her kesimden ayný vergi alýnmakta ve bu büyük bir sosyal adaletsizliðe sebep olmaktadýr. Gerek dolaylý vergiler gerekse istihdamdan alýnan vergiler 100 milyarýn altýnda olan vergi kapsamýna girdiði için kaldýrýlmasý gerekir. 244 Milli Ekonomi Modeli 4 PARA POLÝTÝKASI VE SENYORAJ GELÝRÝ Doðru bir para politikasý, hem sürekli büyüme, hem de ekonominin denge düzeyini yakalamasý için kaçýnýlmazdýr. Paranýn sadece bir mübadele ve deðer saklama (tasarruf) aracý olmadýðý, ayný zamanda bir tahrik unsuru ve üretilen deðerin karþýlýðý olduðu düþünüldüðünde aktif bir para politikasý ekonomi uygulayýcýlarý için þart ve zaruridir. Paranýn, hem emeði ve üretimi, hem de talebi devreye koyan bir tahrik unsuru, ayný zamanda üretilen deðerin karþýlýðý olduðunu para bahsinde izah etmiþtik. Paranýn bu iki yeni özelliðini dikkate aldýðýmýzda, klasik para politikalarýnýn yeniden gözden geçirilmesinin gerekliliði anlaþýlmýþ olur. Bu nedenle nasýl bir para politikasýna ihtiyaç var sorusuna cevap ararken, paranýn yeni tarif etmiþ olduðumuz özelliklerinden yola çýkarak ilk önce para talebi konusuna, buna baðlý olarak da senyoraj meselesine deðineceðiz. Buna baðlý olarak da para arzý konusunu açýklayýp, paranýn piyasaya ne þekilde ve hangi vasýtalar ile sunulmasý gerektiðini izah edeceðiz. 245 Prof. Dr. Haydar BAÞ Ekonomi modellerinin temel bakýþ açýlarýný para politikalarý belirler. Milli Ekonomi Modelinin para politikasý; emeðe, tüketime, üretime ve faize getirdiði bakýþ açýsý ile diðer ekonomi modellerinden farklýlýk arz eder. Ancak, önce bilinen ekonomi modellerinin konuya nasýl yaklaþtýðýna kýsaca deðinelim. Para talebi konusunda kapitalist anlayýþýn hem monetarist ayaðý, hem de Keynes modeli, hane halklarýnýn neden elinde para tutmak istediðine cevap aramýþtýr. Monetarist görüþü temsil eden Irving Fýsherin üretimin tüketime eþit olduðu mübadele denklemi (mv=py) ile Cambridge yaklaþýmý paranýn sadece bir takas aracý olmasýndan yola çýkarak meseleyi ele almýþtýr. Bu manada Friedmanýn konuyu ele alýþ tarzý da farklý deðildir. Friedman; kiþilerin ellerinde tutmayý düþündükleri para miktarýný istikrarlý bir büyüklük olarak görür(3). Piyasalarýn kendi içinde dengeye geleceði düþüncesinden hareketle Friedman; Üretim faktörlerini devreye koyacak para miktarý, üretim neticesinde elde edilen mal ve hizmetlerin deðeri kadar tüketim oluþturur fikrini savunmuþtur. Bu düþüncenin neticesi olarak piyasalardaki para miktarýnda meydana gelen artýþlarýn fiyat artýþlarýna sebep olacaðý sonucuna varmýþtýr(4). 3- Bkz.M.Firiedman, Qantity Theory of Money, 1956 4- Nicholas Kaldor, The New Monetarism, Lloyd Bank Review, No 97,1970 246 Milli Ekonomi Modeli Paranýn yansýz olduðunu iddia eden bu anlayýþ, piyasaya, parasal büyüklükleri deðiþtirerek yapýlan müdahalelerin reel ekonomiye hiçbir fayda vermeyeceðini, aksine birçok dengesizliði de beraberinde getireceðini ifade etmiþtir(5). Türkiyede uygulanan para politikasý bu anlayýþa örnek olarak gösterilebilir. Ýþin ilginç tarafý, Friedman yaptýðý ampirik çalýþmalar sonucu geçmiþ yýllarla ilgili yaptýðý analizlerde, para miktarý ile milli gelir arasýnda bir iliþkinin olduðunu görerek, en mantýklý para politikasýnýn büyüyen ekonomilerde belli bir sabitlikte emisyon hacmini arttýrmak olduðunu tavsiye etmiþtir. Keynes modeli ise spekülasyon sebebi ile paranýn talep edilebileceðini ifade etmiþ, paranýn deðer saklama (tasarruf) özelliðine dikkat çekmiþtir. Aktif bir para politikasýný savunduðu iddia edilen Keynes, para miktarýný arttýrarak piyasa faizlerini düþürüp eksik olan talebi devreye sokmayý tavsiye etmiþtir. Keynes, çözümü faizle alýnan borç para ile kamu harcamalarýnýn desteklenmesi olarak görür. Görünüþte birbirinden farklý gibi gözükse de aslýnda bu iki anlayýþýn temel yaklaþýmlarý aynýdýr. Her iki görüþ, serbest býrakýlan piyasalarýn kendiliðinden ekonomik dengeye ulaþacaðýna inanmakla birlikte, Keynes reel dünyada insanlarýn spekülasyon amacý ile de para talep edeceðini bu talebin ise ekonomideki dengeyi tüketim azalmasý yönünde bozacaðýný ifade etmektedir. 5- Bkz. Prof. Dr. Osman Z. Orhon, Baþlýca Enflasyon Teorileri ve Ýstikrar Politikalarý, s. 163 247 Prof. Dr. Haydar BAÞ Faiz oranlarý üzerinden tüketim miktarýnýn deðiþebileceðini, bunun da üretimi deðiþtirebileceðini ifade etmiþtir. Dikkat edilirse aktif para politikasýný savunduðunu söyleyen Keynes modeli, aktiflikten kastettiði faiz oranlarýný deðiþtirerek tüketim hacmi üzerinde oynanmasýndan baþka bir þey deðildir. Oysa faiz oranlarýnýn fiyatlarý üzerindeki etkisi tüketme kabiliyetini yitirmiþ insanlar için hiçbir þey ifade etmemektedir. Teoride piyasadaki para miktarýný arttýrýp faiz oranlarýný düþürmeyi tavsiye eden Keynes modelinin uygulayýcýlarý, gerçek hayatta çok farklý bir yaklaþým içerisine girerek faizle alýnan borç paralar ile kamu harcamalarýný arttýrma yoluna gitmiþlerdir. Bir ülkenin kamu harcamalarýný faizli para ile artýrmasý, tefecilere her ay düzenli olarak faiz ödemesi manasýna gelir. Friedman ise, bankacýlýk sisteminin tamamý ile devre dýþý býrakýlmasý anlamýna gelen, bir dönem bankalarýn topladýklarý mevduatlarýn tamamýný Merkez Bankasýna yatýrmalarý gerektiðini savunmuþ, ancak kýsa bir süre sonra bu görüþünden vazgeçmiþtir. Çünkü kapitalist sistem üzerinden ülkeleri haraca baðlayan global tefecilerin ve yerli ayaklarýnýn bunu kabul etmesi mümkün deðildir. Çünkü paranýn belli ve sýnýrlý ellerde tekelleþmesi saðlamak, ekonomileri sömürülmesini saðlayacaktýr. Teori ile uygulamalar arasýndaki farkýn veya zaman içerisinde bazý görüþlerin deðiþime uðramasýnýn sebebi, dünyayý haraca baðlayan global tefecilerin çýkarlarýna uygun düþmeyen görüþlerin kendilerine hayat þansý bulamamasýndandýr. 248 Milli Ekonomi Modeli Bugüne kadar bilinen bütün ekonomi modelleri, paranýn sadece mübadele ve deðer saklama (tasarruf) özelliðinden yola çýkarak tezlerini geliþtirmiþ ve global tefecilerin çýkarlarý doðrultusunda modellerini ortaya koymuþlardýr. Milli Ekonomi Modelinde, tüketim kabiliyetini artýran, üretimi tetikleyen, paranýn piyasalarda serbestçe dolaþýmda olmasýný saðlayan aktif bir para politikasý hayata geçirilmektedir. Tam istihdamýn saðlandýðý, yani arz ve talebin kesiþtiði nokta, ekonomilerde denge noktasýdýr. Öyle ise ekonominin dengede bulunmasý için piyasada olmasý gereken para miktarý ne olmalýdýr? Bunun cevabýný çok basit, ama bir o kadar da çarpýcý bir örnekle açýklayabiliriz: Bir çiftçinin tarlasýna mýsýr ekmeye karar verdiðini varsayalým. Elindeki bir milyar lira ile tohumunu almýþ, tarlasýný sürmüþ, gübresini atmýþ olsun. Sene sonunda ise eline beþ milyarlýk ürün geçtiðini varsayalým. Dikkat edilirse sene sonunda eldeki ürün miktarý beþ milyar, üretimin yapýlmasý esnasýnda piyasaya sürülen para miktarý ise bir milyardýr. Paranýn; elde edilen mal ve hizmetlerin karþýlýðý olduðu düþünüldüðünde beþ milyar mala karþýlýk piyasada bulunan bir milyarýn yetersiz olduðu, dört milyar deðerinde yeni paraya ihtiyaç olduðu açýkça anlaþýlacaktýr. Aradaki farký kapatmak için emisyon hacmini dört milyar daha arttýrmak zorundayýz. 249 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bu örnekten yola çýktýðýmýzda, her yýl büyüyen ekonomilerde büyüme oranýna baðlý olarak emisyon hacminin arttýrýlmasý gerektiði sonucuna varýrýz. Mýsýr örneði dikkatle incelendiðinde piyasada bulunan 1 milyarla, 1 milyarýn ürettiði 5 milyarlýk malýn satýn alýnamayacaðý görülür. Bu þartlarda liberal anlayýþýn hâkim olduðu ekonomilerin iddia ettiði gibi, serbest piyasa koþullarýnda arz talebe eþit olur veya her arz kendi talebini oluþturur demek; piyasa deðeri 5 milyar olan malýn, 1 milyara satýlmasý veya 1 milyarýn, piyasa deðeri 5 milyar olan malý satýn almasý manasýna gelir ki; bu durum hem üretim, hem de tüketim kabiliyetini bitirir. Ekonomi ilk önce resesyona daha sonra ise deflasyon ve stagflasyona sürüklenmiþ olur. Ekonomide dengelerin bozulmasý, krizlerin çýkmasý kapitalizmi kullanan nimetlerinde istifade eden global güçlerin istediði þartlardýr. Çünkü hem parasýný satacaðý pazarý, hem de parasýný daha yüksek faizle satma imkaný bulmuþ olur. Ekonomilerin krizlere sürüklendiði þartlar global güçlerin daha da güçlenerek çýktýðý þartlardýr. Yeniden mýsýr örneðine dönersek, sene sonu elde edilen ürünü sayarak açýðýmýzýn dört milyar olduðunu öðrendik fakat söz konusu olan ekonominin tamamý olunca acaba hangi oran ve miktarlarda emisyon hacmini geniþletmemiz gerekmektedir. Piyasadaki toplam para miktarýna eþdeðer bir tüketim olduðu an üretim ile tüketim arasýndaki fark kadar emisyon hacminin arttýrýlmasý gerekir. Dikkat edilirse arttýrýlacak emisyon miktarý tüketim hýzýna da baðlýdýr. 250 Milli Ekonomi Modeli Örneðimize dönersek, teoride arttýrýlmasý gereken miktar dört milyardýr. Ancak piyasada emisyonun arttýrýlmasý sonucu bulunacak olan beþ milyarýn bir an için sadece bir kiþinin elinde olduðunu veyahut bir yerlerde bloke edildiðini düþünelim, bu sefer piyasada bulunan para miktarý yeterince talep oluþturmadýðý için ekonominin denge konumuna ulaþmasý yine mümkün olmayacaktýr. Piyasa dengelerini saðlamak için uygulanmasý gereken aktif para politikasý, emisyon miktarýnýn büyüyen ekonomilerde arttýrýlmasýný zorunlu kýldýðý gibi emisyon yetkisini elinde tutan devletlere de senyoraj geliri elde etme imkaný saðlamaktadýr. Friedmanýn yaptýðý ampirik çalýþmalar sonucu karþýlaþtýðý ve sebebini bilemediði gerçeðin yani emisyon hacminin neden ve hangi oranlarda arttýrýlmasý gerektiðinin izahý bundan ibarettir. Milli Ekonomi Modelimizdeki para politikasýnýn birinci ayaðý eksik kalan dengenin saðlanmasýdýr. Diðer kýsmý ise kapitalist anlayýþlarýn da üzerinde durduðu neden insanlar para talep ederler konusudur. Bu konuyu tüketim bahsinde geniþ olarak deðerlendirdik. Ýnsanlarýn gelir seviyesi ile tüketim miktarlarý arasýnda bir baðýntý vardýr. Ancak bu baðýntý daha önce açýkladýðýmýz üzere belli bir sabitlikte deðil aksine gelirin artmasý ile belli oranlarda azalan bir biçimdedir. Dolayýsý ile piyasada artan para miktarýnýn tüketim düzeyinde ne þekilde deðiþiklik yapacaðý, tamamý ile bunun hangi gelir seviyesindeki bireylerin eline geçtiði ve yatýrým harcamalarý veya tüketim harcalamalarý olarak kullandýðý ile alakalýdýr. 251 Prof. Dr. Haydar BAÞ A SENYÖRAJ Senyoraj, genel anlamda paranýn üretim maliyeti ile üzerinde yazýlý deðer arasýndaki farktýr. Bu farkýn devletin kasasýna gelir olarak girmesiyle devlet, vergi gelirlerinin dýþýnda ciddi bir gelir daha elde eder. Eski dönemlerde, altýn para sisteminde altýnýn itibari deðeri ile maddi deðeri arasýnda bir fark bulunmadýðý için, para otoritesi olan devletin senyoraj geliri elde etme imkaný yoktu. Paranýn maden deðeri düþürülerek elde edilebilecek senyoraj geliri ise, paraya olan güveni azaltacaðý için, hem içeride, hem de dýþarýda ticareti olumsuz etkilemekteydi. Bu tür para sistemlerinin zamanla yerini kâðýt yani itibari paraya býrakmasý devletlerin de senyoraj geliri elde etmesine olanak saðlamýþtýr. Senyoraj geliri devletlerin hükümranlýk hakkýný ifade eder. Devletler coðrafyalarýnda elde edilen hizmet ve üretim karþýlýðýnda senyoraj geliri elde etme hakkýna sahiptir. Devletler, elde ettikleri bu kârý vatandaþýna hizmet olarak kamu harcamalarýnda kullanýr. Ayný zamanda devletler, halkýnýn emek ve üretiminin kârý ortada olmadýðý halde bu hakký kullanabilirler. Senyoraj geliri elde edebilirler. O takdirde mal ve emek mukabili olmayan emisyon artýþý talebi arttýrýr. Bunun neticesi talep enflasyonu meydana gelir. Bu takdirde devlet talebin önüne kontrol mekanizmasý ile geçerek enflasyonu önler. Devlet tarafýndan basýlan kâðýt paranýn maliyetinin çok düþük olmasý nedeniyle, maliyet ile yazýlý deðer arasýndaki fark çok yüksek olmakta bu sayede devletler yepyeni bir gelir imkanýna kavuþmaktadýr. 252 Milli Ekonomi Modeli Senyoraj geliri kamu harcamalarý ile halka hizmet olarak aktarýlacaðý için, devletlerin senyoraj geliri elde etmesi halkýn emeðinin kendisine hizmet olarak dönmesidir. Ülkelerin kalkýnmasýnda kaldýraç vazifesi gören senyoraj gelirine globalleþme adýna karþý çýkanlar yerli paranýn yerine, yabancý ve maliyetli paranýn ülke ekonomilerinde dolaþýmda bulunmasýný savunmaktadýrlar. Globalleþme adýna Merkez bankalarýna senyoraj geliri elde etme hakkýna yasak getirilen devletler, üretimlerinin karþýlýðý kendi paralarýný piyasaya sürmek yerine, piyasadaki para talebini faizle alýnan yabancý para ile karþýlamaktadýrlar. Globalleþme, devletlerin sahip olduðu yeraltý ve yerüstü kaynaklarýnýn yabancý güçlere aktarýlmasý demektir. Globalleþmenin bir ayaðý özelleþtirme, bir diðer ayaðý ise senyoraj gelirine getirilen yasaktýr. Ülkelerin, özelleþtirme ile sahip olduðu yeraltý kaynaklarý, en önemli kamu iktisadi teþekkülleri ve getirilen yasakla da senyoraj gelirleri global sermaye sahiplerine aktarýlmaktadýr. Geliþmiþ ülkeler, IMF ve Dünya Bankasý kanalý ile geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarýna emisyon yasaðý getirmekle, devletlerin senyoraj gelirinden mahrum kalmalarýna sebep olduðu gibi, ayný zamanda piyasalardaki emisyon açýðý hard currency ile kapatýldýðý için, bu devletlerin gelirlerini kendilerine transfer etmiþlerdir. 253 Prof. Dr. Haydar BAÞ Geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarýný baðýmsýzlaþtýrarak senyoraj geliri elde etmelerine yasak getirilmesinin, bu ülkelerin sömürülmesi demek olduðunu yýllarca çeþitli TV programlarýnda ve makalelerde ifade ettik. Yýllardýr ortaya koyduðumuz gerçekler, artýk Türkiyede ve dünyada sahasýnda saygýn isimler tarafýndan da ifade edilmektedir. T.C. Merkez Bankasý eski Baþkaný Yaman Törüner, 24-26 Mart 2005 tarihli Milliyet gazetesindeki makalelerinde geliþmekte olan ülkelerin senyoraj geliri elde etmesine müsaade edilmediðine, bunun yerine geliþmiþ ülkelerin o ülkeler adýna senyoraj hakkýný kullanýp hard currencyleri dolaþýma sokarak geliþmekte olan ülkelerden vergi aldýðýna dikkat çekmiþtir. Yaman Törüner þöyle diyor: Merkez bankacýlýðý, ateþ ve tekerlekle beraber dünyada yapýlan en büyük üç icattan biridir. Merkez bankalarý sayesinde, devletler para basar ve bastýklarý para kadar senyoraj geliri elde ederler. Yani, bastýklarý para kadar halktan vergi toplamýþ olurlar. Bu açýdan bakýldýðýnda, Merkez bankalarý devletlerin bir parçasýdýr ve prensip olarak devletten baðýmsýz olamazlar. Diðer bir deyiþle, Merkez bankalarýnýn baðýmsýz olmalarý, kendi devletlerini deðil, kapitalist sistem yöneticilerini dinlemeleri anlamýna gelir. Bir devlet, zaten kapitalist sistem yöneticilerinin isteklerini yerine getirmeye hazýrsa, o devletin de onayýyla merkez bankasý baðýmsýz yapýlýr. Asýl senyoraj gelirini, geliþmiþ ülkeler Merkez bankalarý elde eder. 254 Milli Ekonomi Modeli Bu gelirin kontrollü biçimde elde edilmesi için geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarýnýn baðýmsýz olmasý, baðýmsýzlýðýn prensip edinilmesi, yani kendi devletlerinin çýkarlarýný fazla korumamalarý þarttýr. Geliþmiþ ülke merkez bankalarý gerçek deðiþim aracý sayýlan hard currency basarlar. Geliþmekte olan ülkelerin halklarý, karþýlýksýz basýlan hard currencyleri ödeme, tasarruf ve borç alma aracý olarak kullanýrlar. Geliþmekte olan ülkelerin baðýmsýz merkez bankalarý da hard currency üzerinden döviz rezervi bulundururlar. Hard currency basabilen merkez bankalarý, kendi ülkelerinde talep edilenin katlarca fazlasý kadar dýþarýdan para talebiyle karþýlaþýrlar. Dýþarýdan olan para talebi kadar da karþýlýksýz para basýp, baþka ülke halklarýndan senyoraj geliri elde ederler. Yani, bir bakýma geliþmiþ ülkeler, merkez bankalarý aracýlýðýyla geliþmekte olan ülke halklarýndan vergi alýrlar. Yabancýlarýn geliþmekte olan ülkelerden aldýklarý verginin diðer bir biçimi, onlarý borçlandýrma yoluyla gerçekleþtirilir. Borçlar için ödenen faizlerin büyük bir bölümü aslýnda yabancýlarýn aldýðý senyorajdýr. Bu senyoraj genellikle bankalar aracýlýðýyla tahsil edilir. Borçlandýrma iç ve dýþ borçlar aracýlýðýyla yapýlýr. Ülkelere borçlarýn rahatlýkla ödenip ödenmeyeceði konusunda notlar verilir ve bu notlara göre verilecek kredilere faiz uygulanýr. 255 Prof. Dr. Haydar BAÞ Devletlerin iç borçlarýnýn önemli bir bölümü de yabancýlar tarafýndan verilir. Buna sýcak para deniliyor. Dýþ borçlarýn çok önemli bölümü de yabancýlar tarafýndan karþýlanýr. Borç vermede kullanýlan hard currency, geliþmiþ ülke merkez bankalarý tarafýndan basýlmýþ paralardýr. Gerçekte, baský masrafý dýþýnda bir gideri yoktur. Geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarý ve ticari bankalarý rezerv adýný verdikleri hard currencylerini geliþmiþ ülke bankalarýnda tutar. Sonuç olarak, her ülkeye aslýnda kendi parasý borç verilir. Alýnan borcun çoðu da borcu veren yabancý ülkeden mal almakta kullanýlýr. Böylece, alýnan borç vadesi beklenmeden borcu veren ülkeye geri döner ve tekrar borç olarak verilir. Merkez bankalarý iç ve dýþ talepten fazla para basarlarsa, enflasyon yaratýrlar. Yani, talep kadar basýlan para enflasyon yaratmaz. Ancak, dýþ talep kadar karþýlýksýz hard currency basan geliþmiþ ülke merkez bankalarý, para bastýklarý halde enflasyona neden olmazlar. Talebin üstünde para basarak yaratýlan enflasyon, bir çeþit vergidir ve toplumu fakirleþtirir. Enflasyonist ortamda, zenginler kendilerini koruyacak tedbirler alabilirler. Vergi yükü genellikle dar gelirli halkýn sýrtýna biner. Zenginlerin aldýklarý tedbirler arasýnda, paralarýna yüksek reel faizler almak, servetlerinin bir bölümünü yurtdýþýnda tutmak, enflasyon muhasebesi gibi uygulamalar vardýr. Senyoraj geliri elde etmeyen ülkeler, üretim yapmalarýna raðmen refah düzeyini arttýramamaktadýrlar. 256 Milli Ekonomi Modeli Ancak kendi parasýný o ülkenin yerli parasýnýn yerine devreye koyan ülkeler elde ettikleri gelirle, kendi refah seviyelerini arttýrmaktadýrlar. Geliþmekte olan ülkeler üretim yapmak için çalýþarak iþin cefasýný çekerken, bu üretimin karþýlýðý senyoraj geliri elde eden geliþmiþ ülkeler iþin sefasýný sürmektedirler. Öte yandan, senyoraj geliri elde etmeyen ülkeler piyasalarýnýn ihtiyaç duyduðu parayý dýþardan faizle temin ederler. Bir ülkenin kendi Merkez bankasýnda baþka bir ülkenin parasýný bulundurmasý veya kendi topraklarýnda dolaþýma sunmasý o ülkeyi finanse etmesi demektir. Bugün baþta Türkiye olmak üzere, özellikle Uzakdoðu ülkelerinin merkez bankalarýnda büyük miktarda ABD Dolarý saklanmaktadýr. Japonya Merkez Bankasýnda, Aðustos 2005 itibari ile 847.777 milyar ABD Dolarý bulunurken(6) ; Çin Merkez Bankasýnda ise Temmuz 2005 itibari ile 711 milyar Dolar bulumaktadýr (7). Bunun manasý þudur: Japon ve Çin halký yüz milyarlarca Dolarlýk üretim yapmýþ; karþýlýðýnda ABD, kaðýt boyayýp onlara vererek bu üretimi kendisine aktarmýþtýr. Türkiyede ise durum daha vahimdir. Çünkü biz sadece Merkez Bankamýzda deðil, dolaþýmda da yabancý paralara izin vermekteyiz. Yani üretimimizin karþýlýðýnda piyasada bulunmasý gereken emisyon miktarýný, senyoraj hakkýmýzý kullanmak suretiyle karþýlamýyoruz. 6-Ministery of Finance of Japan, (06.09.005). 7-State Administration on Foregien Exchange,People’s Republic of China. 257 Prof. Dr. Haydar BAÞ Yabancý ülkeler de emisyonlarýný arttýrýp bize paralarýný gönderiyor ve senyoraj geliri elde ediyorlar. Senyoraj gelirinin bizim gibi ülkelere yasak, ancak parasýný dünya parasý yapma gayreti içerisinde olan ülkelere serbest olmasý, o ülkelerin ilerlemesine katkýda bulunurken, bizim ise batmamýza neden olmaktadýr. Günümüzde devletlerin senyoraj geliri elde etmesi, bir çeþit enflasyon vergisi olarak tanýmlanmakta ve ekonomiler açýsýndan bir hastalýk olarak görülmektedir. Bunun yerine devletlerin iç ve dýþ borçlanmaya gitmesi tavsiye edilmektedir. Ancak, Milli Ekonomi Modelimizde belirtilen oranlarda emisyon hacminin arttýrýlarak senyoraj geliri elde edilmesi devletler için bir mecburiyettir. Aksi takdirde, piyasada yeteri miktarda tüketim olmayacaðý için, ekonominin dengeye oturtulmasý mümkün olamaz. Geçmiþte senyoraj geliri elde eden bazý devletler bunu belli bir mantýk çerçevesinde ve belli oranlar dahilinde uygulamamýþtýr. Daha çok siyasi kaygýlar neticesinde bütçe açýklarýný kapatmak için yapmýþtýr. Belli bir kural çerçevesinde uygulanmayan emisyon artýþý elbette talep enflasyonuna yol açar. Senyoraj gelirine karþý çýkýlmasýnýn sebebi, görünüþte artan para miktarýnýn piyasalarda fiyatlar genel seviyesinde bir artýþa sebep olacaðý iddiasýdýr. Ancak bu iddiayý ortaya atanlar bir taraftan faizle alýnan dýþ kredilere destek olmuþ, diðer taraftan da bankacýlýk sisteminin kaydi para üretimini desteklemiþlerdir. 258 Milli Ekonomi Modeli T.C. Merkez Bankasý Baþkaný S. Serdengeçtinin bu konudaki açýklamalarý dikkat çekicidir: Bu ülkede emisyonun mili gelire oraný düþüktür. Merkez Bankasý evvelden beri basmasý gereken parayý basmamakta ve bunu faizleri yüksek tutmak için yapmaktadýr. Rantiyeye hizmet etmeyi býrakýp çok para basýlsa faizler düþecek, üretim ve yatýrým artacak, üretim artýnca enflasyon da düþecektir(8). Dikkat edilirse senyoraj gelirine karþý olanlar, devlete para satmak için karþýdýrlar. Eðer devletler emisyonlarýný arttýrýp, senyoraj geliri elde ederlerse, global tefeciler ve yerli taþeronlarý büyük bir gelir kapýsýndan mahrum kalacaklardýr. Milli Ekonomi Modelimizde senyoraj gelirini hem bir ekonomi kuralý olarak ele alýyor, hem de emisyon oranlarýnýn nelere baðlý olduðunu formülize ediyoruz. Ülkemiz þartlarýnda olayý ele aldýðýmýzda þunu görüyoruz; yýllardan beri belli bir büyüme oranýna sahip olan ülkemizde piyasada bulunmasý gereken yerli para piyasaya sürülmemiþtir. Bunun aksine dýþarýdan faizle alýnan borç para ile Merkez Bankamýz yükümlülüðünü yerine getirmeye çalýþmýþtýr. Þu ana kadar devlet olarak emisyonumuzu devreye koymuþ olsaydýk, bugün yüzlerce milyar Dolar borç yükü ile karþý karþýya kalmamýþ olacaktýk. Ayný zamanda olmasý gereken para piyasada bulunacaðý için reel piyasada istenilen canlýlýk oluþacak, üretici de istediði pazara kavuþmuþ olacaktý. 8- Hürriyet Gazetesi, 17.01.2005 259 Prof. Dr. Haydar BAÞ TC. Merkez Bankasý'nýn yükümlülüklerine baktýðýmýzda, 01.09.2005 itibari ile toplam yükümlülük 78.704.003 milyar TL dir. Bunun 45.986.083 milyarlýk kýsmý döviz yükümlülüðü iken, sadece 17.525.915 milyar TL'lik kýsmý emisyondur(9). Yani Merkez Bankamýzýn yükümlülüklerinin sadece % 22si emisyon iken, % 58'i döviz, geri kalaný da mevduat olarak bulunmaktadýr. Oysa bu oran, geliþmiþ kabul edilen ülkelerde kendi emisyonlarý lehine son derece yüksek iken, döviz yükümlülüðü olarak son derece düþüktür. Ayrýca son derece önemli bir nokta da bizim emisyonumuzun yurt dýþýndan alýnan faizli para karþýlýðý olduðudur. Yani gerçekte bizim emisyon oranýmýz 0% 00 dýr. Çünkü emisyon ülkemizde faizle alýnan yabancý para karþýlýðý yapýlmaktadýr. Mesela ABDde emisyon oraný, % 81.52 iken, döviz yükümlülüðü % 0 dýr. Almanyada emisyon % 53.51 iken, döviz yükümlülüðü % 10dur. Ýspanyada ise döviz yükümlülüðü % 0,57 iken, italyada döviz yükümlülüðü % 6dýr (10). Bu rakamlara baktýðýmýzda karþýlaþtýðýmýz gerçek þudur; biz üretimimiz karþýlýðý piyasada kendi emisyonumuzu bulundurmak yerine baþka ülkelerin paralarýný emisyonumuz yerine ikame ederek, gelirlerimizi bu ülkelere transfer ederken; kalkýnmýþ kabul edilen ülkelerin tam tersine kendi emisyonlarýna baðlý bir para politikasý izlediklerini görmekteyiz. 9- T.C. Merkez Bankasý verileri 10- Prof. Dr. Nuri Uman, Baþka Ülkelerin Bilançolarý ile T.C. Merkez Bankasý Bilançolarýnýn Karþýlaþtýrýlmasý, 1991 260 Milli Ekonomi Modeli Diðer taraftan dolaþýmdaki para ile vadesiz mevduatýn toplamý manasýna gelen M1 rakamlarýnýn GSMHya oranlarýna baktýðýmýzda ülkemizde nasýl bir oyun oynandýðýný daha rahat anlarýz. Ülkemizde M1 \ GSMH oranýna baktýðýmýzda bu oranýn % 6.2 olduðunu görmekteyiz (2005 yýlý ocak ayý M1 rakamý 26.906.087 YTL GSMH rakamý 430.511.476.968 YTL'dir; oranlarsak, yukarýdaki yüzdeyi elde ederiz (11). Oysa bu oran daha öncede belirttiðimiz üzere kalkýnmýþ kabul edilen ülkelerde çok çok daha yüksektir. Örneðin EURO bölgesinde (EUROnun geçerli olduðu ülkeler, Ýngiltere buna dahil deðil) 2004 yýlý GSMH 7.601 milyar Euro, M1 rakamý ise 2.937 milyar Euro olmuþtur; buna göre M1/ GSMH= %38'dir(12). Çin'in 2004 yýlý GSMH'sý 1.649 milyar dolar, M1 rakamý ise 1.150 trilyon dolar olmuþtur; buna göre, M1/GSMH= %69.7' dir(13). Ülkemizde, Para basma, enflasyon olur sözü ile hem halký, hem de kamu kesimini global tefecilere muhtaç edenlerin iddiasýnýn ne kadar boþ olduðunu anlamak için sadece Çindeki parasal oranlarýn ülkemizden 10 kattan daha fazla olduðuna, buna raðmen enflasyon oranlarýnýn bizden daha düþük olduðuna bakmak yeterlidir. 11- T.C. Merkez Bankasý verileri 12- European Central Bank; OECD; Eurostat 2005 13- China Statistical Yearbook, Bank of China 261 Prof. Dr. Haydar BAÞ Devletin senyoraj ile para arzýný arttýrmasýnýn enflasyona yol açtýðý iddiasýyla emisyon hacminin geniþletilmesine karþý çýkanlar, yabancý paralarýn ülkemizde dolaþmasýna ses çýkarmamaktadýrlar. Kaldý ki, bu yabancý para, piyasada kendi insanýmýzýn emeðinin karþýlýðý olarak bulunmaktadýr. Devletlerin piyasadaki para ihtiyacýný kendi parasýyla karþýlamasý Milli Ekonomi Modelimizin para arzý ayaðýný oluþturmaktadýr. Bunun hangi oranlarda olmasý gerektiðini ise para bahsinde formülize etmekteyiz. Kapitalist anlayýþ, henüz böyle bir bilgiye sahip olmamakla birlikte; yaptýklarý ampirik çalýþmalar, her yýl büyüme oranlarýna yakýn ama az olmamak üzere onlarý para basmaya götürmüþtür. Nitekim M. Friedman bu týkanýklýða dikkat çekmektedir: 'Benim þu anki tercihim, parasal otoritenin para stokunu belirlenen bir oranda artýrmasýna izin veren bir yasal düzenlemenin yapýlmasýndan yanadýr. Para stokunun yýllýk artýþ oraný % 3 ile % 5 arasýnda bir oran olabilir. önemle belirtmeliyim ki bu önerim paranýn yönetiminde her zaman ve sonsuza dek geçerli olacak bir kural olarak görülmemelidir. Bizim þu an para konusundaki bilgilerimize göre en uygun olan kuralýn bu olduðunu düþünüyorum. Para konusunda daha fazla bilgi sahibi olduðumuzda daha iyi kurallarý bulmamýz mümkün olacaktýr.'(14). 14- M. Friedman, Kapitalizm ve Özgürlük, s. 54, ç. D. Erberk ve N. Himmetoðlu; Prof. Dr. C. Can Aktan, Monetarizm ve Rasyonel Beklentiler Teorisi, Politik iktisat, Ýzmir 2000 262 Milli Ekonomi Modeli Gerçekten de ABD uzun zamandan beri bunu uygulamaktadýr. 1950, 1971 reel GSMH artýþý %3.84, M1 artýþý %3.94,1994,2002 reel GSMH artýþý %3.19, M1 artýþý %3.80'dir(15). Japonya örneðine geri dönersek; Japonya, 19501971 yýllarý arasýnda iyi bir büyüme trendine sahip olduðu dönemlerde reel GSMH artýþý %9.45 iken, M1 artýþýný ortalama %16.1 de tutmakta idi(16). Ancak deflasyona girdiði 90lý yýllarýn ortalarýnda 1995 yýlýnda M1/GSMH oraný 44.7 trilyon yen / 484.3 trilyon yen= %9.2 olarak düþük olduðunu görüyoruz. Japonya'nýn son dönemde bunu arttýrmaya çalýþtýðý gözlemlenmektedir. 2004 yýlýnda M1/GSMH, yani 108.3 trilyon yen / 534 trilyon yen= %20.2. olmuþtur(17). Ancak tek baþýna piyasadaki para miktarýný arttýrmak elbette gerekli tüketimin oluþmasý için yeterli deðildir. Çünkü gelir daðýlýmýnda denge saðlanmadan ve piyasaya arz edilen paranýn dar gelirli kesiminin gelirini arttýrýcý yönde piyasada bulunmasýna imkan tanýmadan, sadece parayý arttýrmak tek baþýna çözüm deðildir. Bu yüzden Japonya, dolanýmdaki parayý arttýrarak az bir miktar rahatlama yakalamasýna raðmen, halen daha ekonomisini toparlayabilmiþ deðildir. 15- IMF International Financial Statistics, October 2003 16- Ekonomic Survey of Japan 54-59; Japan Ekonomic Yearbook 60-71; IMF International Financial Statisticis, October 2003. 17- Bank of Japan 263 Prof. Dr. Haydar BAÞ Kapitalist anlayýþlarýn tamamý modellerinin merkezine faizi oturtmuþlardýr. Ve piyasalarýn ihtiyaç duyduðu paranýn maliyetli kanallardan karþýlanmasýný tez olarak ortaya koymaktadýrlar(18). Bankacýlýk sistemi mevduatlar sayesinde, topladýðýndan çok daha fazla parayý piyasalara satmaktadýr. Buna, yani bankacýlýk sisteminin ürettiði paraya kaydi para denmektedir. Bankacýlýk sistemi piyasanýn ihtiyaç duyduðu parayý kaydi para ile karþýlamaktadýr. Bu uygulama mantýk olarak merkez bankalarýnýn para basmasýndan farklý deðildir. Her ikisi de emisyon hacmini arttýrmaktadýr. Bankacýlýk sistemi bunu faiz karþýlýðý yaparak kâr elde etmektedir. Ancak Merkez Bankasý üzerinden piyasaya para arz edildiðinde bankacýlýk sektörü faiz geliri elde edememektedir. Merkez bankalarýnýn emisyon hacmini arttýrmasý yerine, bankalarýn kaydi para üretmesi veya kredi kartý daðýtmasý, piyasalardaki her türlü faaliyetten bankalarýn faiz geliri elde etmesini saðlamaktadýr. Böylece piyasalarda elde edilen her türlü gelirin belli bir miktarý buralara aktarýlmaktadýr. Diðer yandan kaydi para üretimi, emisyon hacmini de kýsýtlamaktadýr. Çünkü piyasada olmasý gereken belli bir parasal hacim vardýr. Bunun büyük kýsmý kaydi para ile karþýlanýnca, Merkez Bankasý emisyon hacmini kýsmak zorunda kalacaktýr. Böylece devletin elde edeceði senyoraj gelirini, faiz yoluyla bankacýlýk sistemi elde etmektedir. 18- Prof. Dr. M. Merih Paya, Para Teorisi ve Para Politikasý, s. 123, 2.b. Ýstanbul, Filiz Kitapevi,1999. 264 Milli Ekonomi Modeli Piyasanýn ihtiyaç duyduðu paranýn karþýlanmasýnda kapitalist modellerin tavsiye ettiði ikinci anlayýþ ise yine faizle yabancý para almaktýr. Bu ise yabancýlarýn o devletten hem faiz, hem de senyoraj geliri elde etmesine sebep olur. Her iki anlayýþ da ekonomilerin geliþmesine deðil, faizle para satan belli azýnlýk gruplarýn çýkarlarýna hizmet etmektedir. Bu konuda T.C. Merkez Bankasý eski Baþkaný Y. Törüner Milliyet gazetesinde yer alan makalesinde þunlarý söylüyor: Dünyada hâkim düzen kapitalist sistemdir. SSCBnin yýkýlmasýndan sonra, yeni bir düzen yerleþtirme olasýlýðý da kalmamýþtýr. Kapitalizmi, sadece ekonomik düzen olarak algýlamak yeterli deðildir. Kapitalizm bir dünya görüþüdür. Bu açýdan bakýldýðýnda, kapitalizmin siyasi boyutu demokrasi, ekonomik boyutu piyasa ekonomisi ve sosyal boyutu da insan haklarý olarak ifade edilir. Kapitalist sistem ve onun prensipleri, bu sistemden en çok yararlanan ülke ve gruplar tarafýndan hararetle savunulur ve savunulmak durumundadýr. Kapitalist sistemden en büyük faydayý, geliþmiþ ülkeler, çokuluslu þirketler ve AB gibi geniþ ölçülü iþbirliði anlaþmalarý saðlarlar. Kapitalist sistem içinde bu güçlerin her istediklerini yapabilmeleri, her devletin oyunun kurallarýna sýký sýkýya uymalarý sayesinde gerçekleþebilir. 265 Prof. Dr. Haydar BAÞ Oyunun kurallarý arasýnda, demokratik rejimleri en geniþ ölçüde yerleþtirmek, insan haklarýný yaygýn biçimde uygulanýr hale getirmek, piyasa ekonomisi uygulamalarýný mümkün olduðu kadar yaygýnlaþtýrmak, sermaye hareketlerinin ve para transferlerinin önündeki engelleri kaldýrmak, kara parayla mücadele etmek, vergi ve diðer ekonomik sistemler arasýnda bir örneklik saðlamak vardýr. IMF, Dünya Bankasý, Birleþmiþ Milletler, GATT gibi kuruluþlar da aslýnda oyunun kurallarýný istenilen normlarda yerleþtirmek amacýyla kurulmuþlardýr. Milli Ekonomi Modelinde para sadece Merkez bankalarý üzerinden maliyetsiz olarak piyasalara arz edilecektir. Böylece hem üretimin, hem tüketimin önü açýlýrken piyasalarýn kontrolü devletlerin kendi elinde olacaktýr. B MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE SENYORAJ Senyoraj, insanýmýzýn emek ve üretiminin karþýlýðý olan paranýn devletin hükümranlýk hakkýný kullanarak, Merkez Bankasýnda emisyonunu geniþletmesiyle karþýlanmasý demektir. Modelimizde, devlet borçlanmayacak, senyoraj hakkýný kullanarak emisyonunu geniþletecek; yani kendi insanýnýn emek ve üretiminin karþýlýðý olan parayý kendisi basacaktýr. Bu senyoraj geliri, ev kadýnlarýna maaþ olarak, çiftçiyeköylüye faizsiz kredi olarak, esnafa yine kredi olarak verilecektir. 266 Milli Ekonomi Modeli Bu þekilde; 1 Üretim tetiklenecek, 2 Eksik kalan tüketim devreye konacaktýr. Senyoraj geliri, sosyal devlet projesinde tüketicinin tetikleyicisi olacaktýr. Þöyle ki, senyoraj geliri maaþ olarak halka verildiði zaman iþçimemurköylüçiftçi, yani tüketici sýnýfýn tüketim kabiliyeti artacaktýr. Buna mukabil üretici de, talep olduðu için daha çok üretecektir. Bu iki unsur emmebasma tulumba gibi birbirini harekete geçirecek ve ekonomide istenilen denge elde edilebilecektir. Mal ve hizmet karþýlýðý olarak senyoraj gelirini devreye koyan devletler, kamu harcamalarýný rahat bir þekilde yani borçlanmadan, borç yüküne girmeden yerine getirebilir. Þayet hizmet ve mal karþýlýðý elde edilen kâr mukabili para devreye girmezse para kýtlýðý oluþur. Böylece hem mübadele, hemde talep kýsýrlaþýr. Piyasalar duraðanlaþýr. Bu sebeple senyoraj geliri, piyasalardaki dengeyi temin eden unsurdur. Senyoraj geliri ekseriyetle hitmet ve malýn karý karþýlýðýnda devreye girmesi gereken bir hak olmasýna raðmen, bazen de ilk baþta karþýlýðý olmadýðý zaman da devreye girebilir ve böylece ekonomiyi de büyütebilir. Mesela; karayollarý yapýmýnda gerekli finans yoksa araçgereç ve iþçiler tamamen sizden, dolayýsýyla emek ve üretim tamamen sizden olacaðý için, buna karþýlýk senyoraj hakkýnýn kullanýlmasý büyümede bir taktik olarak karþýmýza çýkmaktadýr. 267 Prof. Dr. Haydar BAÞ Yeraltý kaynaklarýnýn deðerlendirilmesinde de ayný durum geçerlidir. Ayný kural, tarým için de geçerlidir. Tarým kesimine muhakkak eldeki parayla avans kredisi verilecek diye bir þart yoktur. Bu þartlarda üretilecek tarým mamulleri karþýlýðýnda emisyonun geniþletilmesi yani senyoraj hakkýnýn kullanýlmasý üretimi destekler. Dolayýsýyla emisyonun devreye girebilmesi için ilk baþta elde edilecek katma deðerin ortada olmasý gerekmez. Emek ve üretim karþýlýðýndan kâr neticesi emisyonun geniþletilmesi þartlý enflasyon rizikosunun olmamasý içindir. Yukarýda saydýðýmýz enflasyon rizikosu varsa da devlet, fiyat kontrollerindeki ýsrarlý davranýþý neticesi enflasyon tehlikesinin önüne geçebilir. 268 Milli Ekonomi Modeli 5 KUR POLÝTÝKASI Nasýl bir kur politikasý sorusuna cevap aramadan önce kambiyo sisteminin bugünkü durumuna ve de kýsaca tarihçesine bakalým. Bugünkü kambiyo sisteminin temelleri 1944 yýlýnda ABDnde New Hemshire eyaletinin Bretton Woods kasabasýnda yapýlan bir konferans neticesinde ortaya çýktý. Dünya Bankasý ve IMFnin de temelleri de bu toplantýda atýldý 1971 yýlýna kadar yürürlükte kalan bu sisteme göre 1 ons (yaklaþýk 31 gram) altýn= 35 ABD Dolarý olmak üzere dünya ülkeleri ulusal para birimlerini belli bir deðer üzerinden ABD Dolarýna endekslemiþtir. Ulusal paralarýn maksimum %1 oranýnda aþaðý ve yukarýya oynayabileceði bir bant aralýðý belirlendi. Bu oranlarýn daha fazla deðiþmesi durumunda ülkelerin para otoriteleri piyasalara müdahale edecek, bunun için döviz rezervlerini devreye sokacak, bu da yetmezse IMFden kredi kullanacak. Ancak bu þartlardan sonra IMFden izin alýnarak devalüasyon yapýlabilecekti(19). 19- Doç. Dr. Sadi Uzunoðlu, Para ve Döviz Piyasalarý, s. 4-6, 2.bas. 2003 269 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bu sistem 15 Aðustos 1971 tarihinde ABDnin Dolarýn altýn ile baðlantýsýný kopartmasý neticesinde çökmüþtür. Bu tarihten sonra Dolarýn altýn olarak artýk bir karþýlýðýnýn olma zorunluluðu kalkmýþtýr. 17/18 Aralýk 1971de Washington, Smýthosoianda yapýlan toplantý ile ABD karþýsýnda Mark ve Yen baþta olmak üzere ülkelerin paralarý devalüe edildi. ABDde 12 Þubat 1973te ikinci kez devalüasyon oldu. Nihayet Mart 1973te Smýthosian antlaþmasý da yürürlükten kalktý(20). Bu tarihten itibaren her ülke kendine ait bir sistem hayata geçirmeye çalýþmýþtýr. Tabii ki Dolarýn hard curency yani bütün dünyada geçerli olma vasfý günümüzde de devam etmektedir. Bretton Woods sisteminin en önemli özelliði ABD Dolarýna bütün paralarýn endekslenmesi ile birlikte ABD Dolarýnýn dünya parasý olmasýdýr. Baþka bir ifade ile ülkeler kendi aralarýnda, hatta kendi topraklarýnda yaptýklarý iþlemleri Dolar üzerinden gerçekleþtirmeye baþlamýþlardýr. ABD her ne kadar bastýðý Dolar karþýlýðý rezervlerinde altýn bulunduracaðý sözü vermiþ de olsa hiçbir ülkenin Dolarýn karþýlýðý rezerv edilmesi gereken altýn miktarýný denetleme imkaný olmadýðý için ABD özellikle 60lý yýllarýn sonucunda ortaya çýkan cari açýklarýný karþýlýðý olmayan para basarak kapatma yoluna gitmiþtir. Marshall yardýmlarý olarak bilinen yardýmlarýn ABDye hiçbir maliyeti olmadýðý gibi, bu sayede kendi parasýný baþka ülkelerin topraklarýnda hâkim kýlmýþtýr. 20- Bkz. Doç. Dr. Sadi Uzunoðlu, a.g.e. 270 Milli Ekonomi Modeli Matbaa maliyeti dýþýnda bir maliyeti olmayan Dolarlarý basýp bütün dünyaya daðýtan ABD hem siyasi hegemonyasýný, hem de dünyadaki gelirleri kendisine aktaracak sistemi kurmuþtur. Zaman içerisinde altýn ile baðlantýsý da ortandan kalkan Dolar artýk gerçekte karþýlýðý olmayan ancak itibarýndan dolayý bütün dünyada kullanýlan para haline gelmiþtir. ABD deðil rezervlerindeki altýnýn, sahip olduðu bütün yeraltý ve yerüstü kaynaklarýnýn da üzerinde para basarak dünya ülkelerine göndermiþtir. Göndermeye de devam etmektedir. ABD sanýldýðýnýn aksine üreten deðil, tüketen bir ülkedir. Yýlda ortalama 600 milyar Dolar cari açýk vermektedir. 2002 yýlý cari açýðý 473.9 milyar Dolar, 2003 yýlý cari açýðý 530.7 milyar Dolar, 2004 yýlý cari açýðý 660.4 milyar Dolar olan ABD' de, 2005 yýlýnda cari açýk 691.1 milyar dolar olarak beklenmektedir(21). ABD bu açýðýný ise para basarak ve tahvil çýkararak kapatmaktadýr. Halihazýrda ABD'nin dýþ borcu 2.7 trilyon dolar olarak hesaplanmaktadýr. Bu rakam ise dünyanýn toplam GSMH' nýn % 7.5'ine karþýlýk gelmektedir(22). Kambiyo sistemini konuþurken üzerinde durmamýz gereken en önemli konu para alanlarý meselesidir. Ulusal paralarýn geçerli olduðu alanlar konusu belki de ekonomi politikalarý içerisinde en önemli olanýdýr. 21- www.worldbank.org/globaloutlook. 22-World Bank (Prospects for The Global Economiy) 271 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bugün dünyanýn deðiþik yerlerinde FEX piyasalarýnda ulusal paralarýn alým ve satýmý yapýlmaktadýr. Ancak her ülkenin parasýnýn günde 1.9 trilyon Dolarý bulan bu piyasalarda alým ve satýma konu olmasý mümkün deðildir(23). Londra, Newyork, Paris, Tokyo gibi piyasalarda belli baþlý ülkelerin paralarý alýnýp satýlmaktadýr. Ülkemiz açýsýndan deðerlendirdiðimizde, Türk parasý ile bu piyasalarda Dolar ya da Euro almamýz mümkün deðildir. Baþka bir ifade ile TL konvertibl deðildir. Ulusal paramýz dünyanýn herhangi bir yerinde Dolar ile deðiþtirilemezken, kendi topraklarýmýzda hem halkýn arasýnda, hem de bankalar arasý piyasalarda, Kapalý Çarþýda rahatlýkla baþta Dolar olmak üzere hard curencyler iþlem görebilmektedir. Madem ki ulusal paramýz FEX piyasalarýnda iþlem görmemektedir, öyleyse kendi topraklarýmýzda yabancý paralarýn konvertibl olmasýna müsaade etmemizin hiçbir haklý izahý olamaz. Yabancý paralarýn bir ülkenin topraklarýnda dolaþýmda bulunmasý demek o ülkenin zenginliklerinin yabancý ülkelere aktarýlmasý demektir. Özellikle karþýlýðý bulunmayan ABD Dolarýnýn dünya ekonomilerinde hâkim olmasý dünyayý içinden çýkýlmaz bir krizin eþiðine götürmüþtür. Bugün rezervlerini Dolar cinsinden tutan ülkeler bu paralarý sahibine geri götürdüðünde bunlara karþýlýk bulamayacaktýr. 23- BIS (Bank for Internatýonal Settlements) 272 Milli Ekonomi Modeli Bu açýdan bakýldýðýnda zengin kabul edilen birçok ülke esasýnda karþýlýðý olmayan kâðýt parçalarýna sahip hayali zenginlikler üzerine oturmuþ ülkelerdir. Milli Ekonomi Modelindeki kambiyo sistemi ithalat ve ihracata dayalý sabit kur sistemidir. Günlük iþlem hacminin çok üstünde FEX piyasalarýnda iþlem olmaktadýr. Bu iþlemlerin mal ve hizmet ticareti ile alakasý yoktur. Son dönemlerde çýkan hem Asya, hem de Meksika krizleri incelendiðinde; ülkemizde çýkan krizlerle ayný yapýda olduklarý görülecektir. Ekonomi büyüyor gözükürken, enflasyon düþme eðiliminde iken bir anda kriz patlamaktadýr. Sebebine bakýldýðýnda bu ülkelerin tamamýnda buna ülkemiz de dahil kriz öncesinde portföy akýþýnýn olduðu görülecektir. Ulusal piyasalara kademeli olarak giren yabancý para bir anda piyasalardan çekildiðinde ülke ekonomilerini de beraberinde batýrmaktadýr. Ýster sabit, ister dalgalý sistem olsun, yabancý paranýn deðeri, serbest piyasa adý altýnda belirlendiðinde bu piyasalara hakim olan global sermaye sahipleri bir anda ellerindeki ulusal veya yabancý parayý satarak veya alarak piyasalarý bir anda darmadaðýn etmektedirler. Boom bust cycle denilen anlayýþa göre; her þey yolunda iken cari açýk yabancý para ile finanse edilmekte, arkasýndan birden piyasalardan çýkan global sermaye ekonomilerde bomba etkisi yapmaktadýr(24). 24- Doç. Dr. Gülsün Yay, 1990'lý yýllarda Finansal Krizler, Ýktisat'ýn Dama taþlarý- 2002, Eðitim serisi-2, s. 224 273 Prof. Dr. Haydar BAÞ Oysa ithalat ve ihracata dayalý bir kambiyo sistemi uygulandýðýnda yabancý paranýn deðerini global sermaye sahipleri deðil, ülkelerin merkez bankalarý belirleyecektir. Hem kontrol devletlerin kendi elinde olacak, hem de yabancý paranýn fiyatý gerçek deðerinde ülkelerin çýkarlarýna uygun bir fiyat düzeyinde konumlanacaktýr. Ünlü spekülatör G. Sorosun Ýngiltere Merkez Bankasýna bile devalüasyon yaptýrdýðý düþünüldüðünde, devletlerin kendi kontrollerinde olmayan bütün kambiyo sistemlerinin o ülkelerin ekonomilerinde eninde sonunda büyük tahribatlara sebep olacaðý açýktýr. Yabancý paranýn ithalat ve ihracata baðlý olarak deðerini bulmasý, yine sabit bir deðiþken olarak merkez bankalarý tarafýndan belirlenmesi, dövizi bir yatýrým aracý olmaktan çýkaracaðý gibi, ülke ekonomilerine çok önemli iki kazancý olacaktýr. Birincisi; milli gelirin küresel güçlere transferi engellenecek, ikincisi yabancýlar ülke ekonomileri üzerinde istedikleri gibi oyun oynayamayacaklardýr. Bu manada serbest piyasa demek piyasalarýn geliþmiþ ülkelerin ve onlarýn destekçisi global sermaye sahiplerinin kontrolüne geçmesi demektir. Oysa Milli Ekonomi Modelimizde halkýn yararýna devlet kontrolünde piyasa anlayýþý olduðu için piyasalarýn hakimi global sermaye sahipleri deðil bizatihi milletin kendisi olacaktýr. 274 Milli Ekonomi Modeli Ülkemizde þu anda uygulandýðý söylenen dalgalý kur sisteminin yararýmýza olmadýðý anlamak için arka arkaya bu kadar yüksek cari açýk vermemize raðmen düþük döviz fiyatlarýna bakmak yeterlidir. Normalde cari açýk olan yerlerde döviz talebinden dolayý döviz fiyatlarý yükselmesi gerekirken ülkemizde fiyatlar düþmektedir. Global sermaye sahipleri getirdikleri dövizi ulusal paraya çevirip devlete satmakta hem faizden, hem de düþük kurdan dolayý iki kat fazla para kazanmaktadýrlar. Ýster dalgalý, ister sabit kur sistemi olsun serbest piyasa mantýðý içerisinde interbank ortamýnda belirlenen döviz fiyatlarý yabancýlarýn kontrolünde bir kambiyo sistemidir. Bunun yerine devletin kontrolünde bir kambiyo sisteminde yabancý para gerçek deðerini bulacaktýr. Bir ülkenin parasýnýn deðerini gerçekte o ülkenin ihraç mallarýna olan talebin belirlemesi gerekirken, bugün serbest piyasa adý altýnda bu deðer dünya çapýnda sermaye sahipleri tarafýndan belirlenmektedir. Milli Ekonomi Modeli döviz piyasalarýný ülke ekonomilerini kontrol etmekte kullanýlan bir araç olmaktan çýkarmaktadýr. Bir paranýn hard currency olmasý hayali þeylere deðil, ülkelerin sahip olacaðý kaynaklara ve üretim gücüne baðlý olacaktýr. 275 276 Milli Ekonomi Modeli 6 DIÞ TÝCARET Dýþ ticaret, bir ülkenin diðer ülkelerle olan alýþveriþidir. Baðýmsýz ülkeler dýþ ticaret rejim ve uygulamalarýný kendi lehlerine göre düzenler. Gümrük tarifeleri, kur politikasý, dýþ ticaret anlaþmalarý, kotalar gibi mevzular o ülkenin siyasi ve ekonomik hedeflerine göre belirlenir. Dýþ ticaret bu açýdan bakýldýðýnda sadece kâr amacý güden basit bir takas anlayýþýndan öte ülkelerin siyasi, askeri, kültürel ve ideolojik hesaplarýný hayata geçirmek için kullandýklarý en etkin vasýtadýr. Firmalar veya devletler ürettikleri mal ve hizmetlere öncelikli olarak içeride pazar ararlar. Uygulanan yanlýþ politikalar neticesinde tüketim hacminin yeterli düzeyde olmamasý veya dahili pazarýn istenilen büyüklüðe ulaþmamýþ olmasý, firmalarý ve devletleri dýþ pazarlara yöneltmiþtir. Þüphesiz dýþ ticaretin tek sebebi bu deðildir. Ancak son yýllarda birçok firmanýn dýþa açýlmasýnýn sebebi içeride yeterli pazar imkanýna sahip olamamasýdýr. Her ne kadar firmalarýn dýþ ticarette hedefi mal ve hizmet satmak olsa da, devletler için asýl hedef mal ve hizmet satmak deðildir. Asýl hedef kendi mal ve hizmetlerine olan talepten yola çýkarak paralarýnýn geçerli olduðu alaný büyütmek ve paralarýný dýþ topraklarda konvertibl yapmaktýr. 277 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bu sebeple ülkeler ihracat yaparken karþýlýðýnda kendi paralarýný talep ederler. Aksi takdirde kendi paralarý yerine karþý ülkenin para birimini veya üçüncü bir ülkenin para birimini kabul ettiklerinde bunun adý ihracat deðil, yerli kaynaklarýn baþka ülkelere aktarýlmasý olacaktýr. Ýhracatta yerli paranýn talep edilmesi, ithalat yapan ülkenin de mal aldýðý ülkenin parasýný elde etmek için o ülkeye bir mal veya hizmet sunmasý demektir. Böylece dýþ ticaret ülkelerin karþýlýklý olarak kendi ihtiyaçlarýný mal ve hizmet takasý yaparak karþýlamasýdýr. Oysa baþta ülkemiz olmak üzere geliþmekte olan ve azgeliþmiþ ülkeler, ihracat yaparken kendi paralarý yerine hard currecy(yabancý para) kabul ettikleri için ihracat yapmaya çalýþýrken sömürülmektedir. Mesela biz ABDye ihracat yaparken sevinirken ABD ise bizden ithalat yaparken sevinmektedir. Anlattýklarýmýzý þu iki örnekle açýklayabiliriz: Örnek: 1. durum: ABDnin bizden buðday talep ettiðini varsayalým. Eðer bunun karþýlýðýnda TL istersek, ABD bu YTL yi temin etmek için cari fiyatlarla örneðin ihtiyacýmýz olan bilgisayarý bize satmak zorundadýr. Bilgisayar karþýlýðýnda 1000 YTL alan ABD, 1000 YTLyi bize vererek 1 ton buðdayý alýr. Sonuçta Türkiye bilgisayarýný elde ederken ABD ise buðday alýr. 278 Milli Ekonomi Modeli 2. durum: ABDnin buðday karþýlýðýnda bize 1000 Dolar verdiðini varsayalým. Bizim de bu parayý Merkez Bankamýzýn kasasýnda veya kendi topraklarýmýzda emisyonumuz yerine tuttuðumuzu varsaydýðýmýzda ki bugün ülkemizde olan bundan ibarettir o zaman ABD kendisine baský masrafýnýn dýþýnda hiçbir maliyeti olmayan kâðýt ile buðdayýmýzý elde ederken, gelirlerimizi kendisine transfer etmiþ olmaktadýr. ABDnin yýlda 600 milyar Dolar açýk vermesine raðmen, halen ayakta kalmasýnýn sebebi ithalatýný kendi parasý ile yapmasýdýr. Devletler ihracata karþýlýk kendi yerli paralarýný talep etmez, ihracat ile turizm gibi faaliyetlerle elde ettiði dövizi emisyonunun yerine iç piyasada dolaþtýrýrsa, ihraç ettiði ürünleri bedelsiz vermiþ olacaktýr. Ýhraç mallar karþýlýðýnda örneðin Dolar, emisyon olarak iç piyasada dolaþýrsa o taktirde verilen ürünün karþýlýðýnda gerçekte ABDnin karþýlýksýz Dolarý alýnmýþ demektir ki bunun adý sömürülmektir. Milli Ekonomi Modelinde dýþ ticaret bir sömürü araca olmaktan çýkartýlýp alýþveriþ kurallarýna göre yürütülecektir. Ýhracat, yerli paranýn etki alanlarýnýn oluþturulmasý için kullanýlacaktýr. Üretilen ürünlerin pazar bulduðu alanlar, ayný zamanda yerli paranýn da kullaným alaný olacaktýr. Kapitalist anlayýþýn dýþ ticaret konusunda çeþitli modelleri vardýr. 279 Prof. Dr. Haydar BAÞ Azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin dýþ ticaret rejimlerinin geliþmiþ ülkelerin çýkarlarý doðrultusunda düzenlenmesini saðlamak için baþta Karþýlaþtýrmalý Üstünlükler, Mutlak Üstünlükler ve Faktör Donatýmý Kuralý gibi teorileri o ülkenin ekonomistlerine ve siyasilerine kabul ettirmiþlerdir. Bu teorilerin hayat bulduðu ülkelerin kaynaklarý, üretimleri ve gelirleri bu teorileri üreten geliþmiþ ülkelere aktarýlmýþtýr. Kýsaca bu görüþleri ele alýrsak: Karþýlaþtýrmalý ve Mutlak Üstünlükler Teorilerine göre, ülkeler ucuza ürettikleri ve üstün olduklarý mallarý üretip ihraç etmeli, üstün olmadýðý yani pahalýya ürettiði mallarý ise üretmemeli ve ithal etmelidir. Böylece bütün ülkeler mallarý ucuza üretip satacaðý için herkes bu alýþveriþten kazançlý çýkacaktýr(25). Bu tavsiyelere göre hareket eden azgeliþmiþ ülkelerin, zamanla avantajlý olduklarý ve hammadde bakýmýndan zengin olduklarý birçok sektörde iflas ettiklerini, krizden krize sürüklendiklerini ve küresel güçlere boyun eðerek onlara her alanda baðýmlý hale geldiklerini görürüz. Çünkü bir ülke maliyeti ne olursa olsun gýda, savunma, barýnma, giyim, eðitim ve saðlýk gibi temel ihtiyaçlarýný kendisi üreterek karþýlayamýyorsa, ayakta durmasý ve mevcudiyetini sürdürmesi mümkün deðildir. Aksi takdirde ülke açýk pazar haline gelerek iktisadi ve siyasi baðýmsýzlýðýný kaybedecektir 25- Prof. Dr. Erdogan Alkin, Ýktisat, s. 269 280 Milli Ekonomi Modeli Çinnin baþta enerji, hammadde, vergi gibi giderleri dünya standartlarýnýn çok altýna çekerek üreticisine destek olmasý sonucu Çinli firmalar birçok sektörde, bizden çok daha aþaðýdaki maliyetlerle ürün satmaktadýr. Bu mantýða göre bizim hiçbir þey üretmeyip daha ucuz olan Çinden almamýz lazým. ABD ve AB kendi çiftçisine yýlda 100 milyarlarca Dolar üretim desteði verdiði için ABD ve AB tarým ürünlerini bizden daha ucuza mal etmekte. O zaman bu teoriye göre tarým ürünlerini de buralardan temin etmeliyiz. Diðer taraftan IMFnin de tarýma getirdiði tahditlerle beraber tarým sektörümüz tamamen devre dýþý býrakýlmaktadýr. Çiftçimizin dünyanýn en pahalý mazotunu, gübresini, tohumunu kullanarak üretim yapmasý neticesinde 4 YTLye mal ettiði buðdayýn kilosuna devlet 3.50 YTL fiyat verdiðinde, Mukayeseli Üstünlük Teorisine göre ülkemizin buðday üretmeyip, daha ucuz fiyatý olan ABDden almasý gerekir. Oysa bu mantýkla birlikte geliþmekte olan ülkelerin tamamý açýk pazar haline gelmektedir. Mukayeseli Üstünlük Teorisi gereði siz tarým ürünlerini üretin sanayi ürünlerini biz size satarýz þeklindeki öneriye Atatürk devlet üretme çiftlikleri kurarak ve bizzat traktöre binerek poz verirken, diðer taraftan Kayseride kurduðu uçak fabrikasýndan Belçikaya uçak ihraç etmek suretiyle kapitalist anlayýþýn kurnazca oyunlarýna gereken cevabý en güçlü bir þekilde vermiþtir. 281 Prof. Dr. Haydar BAÞ Liberalkapitalist anlayýþýn, iþgücü açýsýndan zengin ülkeler, emek yoðun mallarý üretsin, sermaye bakýmýndan güçlü ülkeler ise sermaye yoðun ürünler üretsin böylece her ülke sahip olduðu üretim faktörünün avantajýný kullanarak üstünlük saðlasýn þeklinde özetlenebilecek Faktör Donatým Teorisi de Mukayeseli Üstünlükler Teorisinin bir baþka versiyonudur(26). Hemen belirtelim ki, bu teori iþçi ülkeefendi ülke kavramýný doðurur. Bu anlayýþa göre azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkeler, bu teorinin sonucunda sanayileþen ülkelerin fasoncusu konumuna düþmüþlerdir. Diðer taraftan katma deðeri düþük, çevreyi kirleten ve modasý geçmiþ üretim tekniklerine sahip fabrikalar iþgücünün daha ucuz olduðu ülkelere aktarýlmýþtýr. Emeðin daha ucuz olduðu bir ülke bulununca da yatýrýmlar o ülkeye kaydýrýlmaktadýr. Hatýrlanacaðý gibi ülkemiz, tekstil, ayakkabý, deri gibi sektörlerde ABD ve AB ülkelerine bu nedenden dolayý ihracatçý konumunda iken, Çinde ve Doðu Avrupada emek fiyatlarý aþaðýya çekilince övünç kaynaðýmýz olan bu sektörlerde çöküþ yaþanmýþtýr. Bu ve benzer görüþlerin uygulanmasý neticesinde, dýþ ticaret açýðýmýz her ay rekor kýrmaktadýr. Uygulanan kur rejiminin de desteðiyle, kur düþük tutularak ithalat her alanda büyük boyutlara ulaþmýþ durumdadýr. 2002 yýlý ihracatýmýz 36.059 milyar Dolar iken, ithalatýmýz 51.554 milyar Dolar oldu. Dýþ ticaret açýðýmýz ise 15. 495 milyar dolardý. 26- Ýktisat'ýn Ýlkeleri, Ortak Kitap, Alkým Yay., s.630-631, Ankara 1996 282 Milli Ekonomi Modeli Bu açýk 2003 yýlýnda daha da arttý. Ýhracatýmýz 47. 253 milyar Dolar iken, ithalatýmýz 69. 344 milyar Dolar oldu. Dýþ ticaret açýðýmýz ise 22.087 milyar Dolara çýktý. 2004 yýlýnda ise büyük bir artýþla dýþ ticaret açýðýmýz 34. 419 milyar Dolara fýrlarken, ihracat 63.121 milyar Dolar ithalat ise 97. 540 milyar Dolara ulaþtý(27). Yabancý sermayenin yaptýðý ihracat ile yerli sanayiinin yaptýðý ihracat da bir deðildir. Çünkü yabancý sermaye ihracattan elde ettiði geliri içeride tutmaz. Yabancý sermaye ile elde edilen gelirin ülke ekonomisine katkýsý yerli sanayi ile ayný deðildir. Milli Ekonomi Modelinde yerli üretimin korunmasý öncelikli hedef olarak kabul edildiði için yerli üretime katkýda bulunacak veya sahip olunmayan kaynaklarýn ithalatýnýn önü açýlacaktýr. Ýhracat teþvikleri ile yerli üretici desteklenirken, dýþ pazarlarýn bulunmasýnda devlet yerli sanayicinin önünü açacaktýr. Doðru bir para politikasý ile yerli üretimlere dýþarýda pazar bulmak mümkündür. Ýstenildiði takdirde sosyal devlet anlayýþýnda olduðu gibi dýþ ticarette de pazarlarýn bulunmasý mümkündür. 27- Bkz. Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý Verileri 283 284 Milli Ekonomi Modeli SEKÝZÝNCÝ BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNÝN KAYNAKLARINA TÜRKÝYE ÖRNEÐÝNDE GENEL BÝR BAKIÞ 1) Tarým Milli Ekonomi Modelinde Tarým 2) Hayvancýlýk 3) Denizcilik 4) Ormancýlýk 5) Madencilik Bilinen Madenlerimiz 6) Enerji A- Güneþ Enerjisi B- Nükleer Enerji C- Rüzgar Enerjisi D- Jeotermal Enerji E- Biomas Enerji G- Akýntý Enerjisi H- Dalga Enerjisi I- Yakýt Hücreleri 285 286 Milli Ekonomi Modeli 1-TARIM Ülkeler için günümüzdeki en önemli kaynaklardan biri tarýmdýr. Ancak bu konuda da küresel güçlerin uyguladýðý tarým politikalarý sebebiyle, azgeliþmiþ veya geliþmekte olan ülkelerin dünya besin kaynaklarýndan çok az pay aldýðýný görmekteyiz. Hatta bazý ülkeler açlýk sýnýrýna kadar yaklaþmýþlardýr. Hiç þüphesiz tarým, bir milletin besin ihtiyacýný karþýlayabilmesi için en stratejik sektördür. Geçmiþte çok geniþ tarým alanlarýnda elde edilen üretim, günümüzde geliþen teknoloji sayesinde çok daha az büyüklükteki tarým alanlarýnda üretilebilmektedir. Ayrýca geçmiþte coðrafi nedenlerden dolayý bazý alanlarda yapýlamayan tarým, bugün çað atlamýþ, çölde veya suda bile üretim yapýlabilecek hale gelmiþtir. Tarým sektörünün makineleþmesi ile birlikte, geçmiþe göre az zamanda çok daha fazla iþ yapma imkaný doðmuþtur. Buna raðmen azgeliþmiþ veya geliþmekte olan ülkelerde artmasý gereken tarým üretimi, geliþmiþ ülkelerin etkisiyle azalmýþtýr. Oysa geliþmiþ ülkeler kendi ülkelerinde ise tam tersine tarýmý teþvik etmiþ, geliþmesi için her türlü desteði vermiþtir. 287 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bugün dünyaya baktýðýmýzda, tarým ürünleri açýsýndan sýkýntý çeken ülkelerin, tarýma uygun verimli topraklara sahip olmasýna raðmen, bu topraklarý devreye koyabilecek finansmana ve bir modele sahip olmadýklarýný görüyoruz. Tarýma uygun arazilerin envanteri çýkarýlarak, iklim ve toprak özelliklerine göre tarýmsal ürün gruplarý belirlenmeli, coðrafya, iklim, nüfus ile iç ve dýþ piyasa dengelerini göz önünde tutarak, üretim, miktar, çeþit, nitelik planlamalarý ve ARGE çalýþmalarý yapýlmalýdýr. Tarýma elveriþli devlet arazilerinin uzun vadeli 99 yýl sembolik fiyatlarla tarým köylüsüne tarýmla uðraþmak isteyenlere kiraya verilmesi saðlanacaktýr. Bu sayede yeni istihdam saðlanacaðý gibi, artan üretim sayesinde hem tarýmla uðraþan insanýmýz, hem de devlet kazanmýþ olacaktýr. Tarým tek baþýna bir sektör olarak ele alýnmayýp tarýma dayalý sanayi ile birlikte deðerlendirilmelidir. Devlet tarým kesimini destekleyerek yeni teknolojilerin transfer edilmesini, yatýrýmlarýn günümüz koþullarýna göre yenilenmesini ve yeni yatýrým olanaklarýnýn geliþtirilmesini saðlamalýdýr. Hepsinden önemlisi devlet çiftçiye gerekli finansal desteði daha ürününü ekmeden önce vererek, ürettiði ürüne pazar garantisi vermelidir. Adeta çiftçinin görevi üretmek olmalý, pazarlama ile ilgili bir problemi olmamalýdýr. Yani bir fabrikada üretim bölümünde çalýþan personel nasýl ki pazarlamayý düþünmez, görevi üretmektir, çiftçi de sadece üretmeye odaklanmalýdýr. 288 Devlet tarým ürünlerinin alým fiyatlarýný, üretim maliyetlerini hesaplayarak çiftçiye tatminkâr bir kâr býrakmalýdýr. Böylece çiftçinin zarar etmesi gibi bir durum ortadan kalkacaktýr. Tarým ürünlerinde uygulanacak devlet desteðinin kaynaðý para konusunda anlattýðýmýz üzere senyoraj geliridir. Tarým sektörü en az ithalatla en fazla ihracat yapýlabilecek bir sektördür. Baþka bir ifade ile devletlere en fazla senyoraj geliri elde etme hakkýný veren sektörlerin baþýnda tarým sektörü gelmektedir. Dolayýsý ile tarým sektörü Milli Ekonomi Modelinde emisyon ile sübvanse edilecek ve çiftçinin Atatürkün ifadesi ile milletin efendisi olmasý saðlanacaktýr. Ýthal ürünlere karþý yerli üreticinin korunmasý þarttýr. Aksi takdirde ülkemizde halkýn % 34ünün geçim kaynaðý olan tarýmda yaþanacak daralma ülke ekonomisinin tamamýný etkileyecektir. Türkiyede tarým sektörü, gerek beslenme ve sanayi bakýmýndan gerekse 23 milyon insanýn geçimini saðladýðý bir sektör olmasý bakýmýndan ekonomide çok önemli bir yere sahiptir(1). Yanlýþ politikalar neticesinde, tarým kesimine verilen desteklerin kaldýrýlmasý hatta tahditlerin getirilmesi, öte yandan ithal ürünlere uygulanan gümrük duvarlarýnýn aþaðýya çekilmesi sonucu ülkemizde tarým kesimi tamamýyla bitirilmiþtir. Düne kadar tarým ürünlerinde kendi kendine yeterli birkaç ülkeden biri olan Türkiye, þimdi buðdayýný bile çok büyük oranda dýþarýdan ithal etmektedir. 1- Türkiye Ziraat Odalarý Birliði,14.05.2002, A.A 289 Prof. Dr. Haydar BAÞ Yani kendi çiftçimizi açlýða mahkum ederken baþka ülkelerin çiftçilerini zengin etmekteyiz. Üstelik yüklü miktarda cari açýk veren ve bu açýðý yüksek faizle alýnan kredilerle kapatan bir ülke olduðumuz düþünüldüðünde, sadece yabancý ülke çiftçisini finanse etmekle kalmayýp ayný zamanda bu sebepten dolayý yüklü miktarda faiz ödediðimiz görülecektir. Ülkemizde tarým kesimi, kiþi baþýna düþen gelir bakýmýndan en yoksul kesimi oluþturuyor. Türkiyedeki toplam yoksul kesimin yüzde 42si tarým kesiminde çalýþmaktadýr. Tarým kesimindeki yýllýk gelir, kiþi baþýna ortalama gelirin üçte biri kadardýr(2). Yani Türkiyede milyonlarca insan dengesiz deðil, yetersiz beslenmektedir. Acaba bunun nedeni Türkiyede tarým yapýlabilecek topraðýn olmamasý mý? Bu sorunun cevabýný vermeden önce Hollanda ile bir karþýlaþtýrma yapalým. Hollanda 1 milyon hektar alanda tarým yapmakta; Türkiye ise 27 katý daha büyük bir alanda yani 27 milyon hektar tarým yapmaktadýr. Hollandada 200.000 kiþi tarým yapmakta; Türkiyede ise býrakýn toplam çalýþaný, ziraat mühendisi, veteriner, gýda mühendisi, peyzaj mimarý gibi mesleki eðitimi olanlarýn toplamý 200.000 kiþi(3). Hollandada tarým yapan çiftçi sayýsý kadar Türkiyede eðitimli ziraat mühendisi vardýr. Bütün bunlara raðmen Hollanda 30 milyar Dolar ihracat yapabilmektedir(4). 2- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14 3- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14 4- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14 290 Üstelik Türkiyede ürettiði (Antalya, Ýzmir, Urfa...) tohumlarý tekrar Türkiyeye satmakta. Mesela 1 kg domates tohumunu 25 milyar TLye satýn alýyoruz. Küresel güçler Türkiyede olduðu gibi ürettikleri tarým ürünlerini satabilmek için azgeliþmiþ veya geliþmekte olan ülkelere bir takým tahditler getirmiþ ve tarýmýn o ülkede dýþa baðýmlý bir hale gelmesini saðlamýþtýr. Geliþmiþ ülkeler tarým ve sanayilerini eþzamanlý olarak geliþtirdiklerinden biyolojik ve genetik teknolojide ileri noktalara geldiler. Tarýmda daha az istihdam ile daha fazla ürün elde ettiler. Ürettikleri tarýmsal ürünler, kendi nüfuslarýný beslemenin ötesinde, ABDde hububat daðlarý, Avrupada süt nehirleri ile et buzullarý oluþtu. Tarýmsal desteði sürekli artýran bu ülkeler, diðer yandan da bize ve bizim gibi ülkelere tarýma desteði çekin diyorlar. Daha önce katma deðeri düþük diye tarým ülkesi olun diye telkinde bulunduklarý Türkiyeye þimdi tarýmdan destekleri kaldýrýn, doðrudan ve dolaylý destekleme kuruluþlarýný özelleþtirin, geliþmiþ ülkelere pazar olun demektedirler. Milli Ekonomi Modeli tarým sektörünü stratejik bir alan olarak görmektedir. Alým garantisi verilerek en uygun fiyattan tarýmsal ürünleri alabilecek finansmaný da modelin iç dinamiklerinden yola çýkarak oluþturmaktadýr. 291 Prof. Dr. Haydar BAÞ MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE TARIM: * Çiftçiden, planlý ve sürekli üretime katýldýðý sürece vergi alýnmayacak ve ürün alým garantisiyle doðrudan desteklenecektir. * Topraðý olmayan köylüye, üretim yapýlmasý þartýyla toprak verilerek üretime katýlmasý saðlanacak. * Devlet tarafýndan ürünün tahmini bedelinin yüzde ellisi üreticiye avans olarak ürün ayýndan altý ay önce peþin olarak ödenecektir. * Kuraklýk, don, sel gibi doðal afetlere karþý, ürün sigorta sistemi, getirilerek üreticilerin zararlarý karþýlanacaktýr. * Stratejik öneme sahip tarým sektöründe yerli üretim, ithal ürünlere karþý gümrük duvarlarý yoluyla korunacaktýr. * Tarým ürünlerine IMF ve Dünya Bankasý dayatmasýyla getirilen tahditler tamamen kaldýrýlacak, yerli üretimin arttýrýlmasý teþvik edilecektir. * Çiftçiye devlet tarafýndan tohum, fidan, gübre ve ilaç konularýnda yardým edilecektir. * Çiftçilere sosyal güvenlik ve emeklilik hakký saðlanacaktýr. * Türkiyede tarým alternatifsizdir. Onun için tarým ürünlerine alternatif aramak yerine, tarýma dayalý sanayinin kurulmasý teþvik edilecektir. Bu amaçla devlet tarýma dayalý sanayi üzerine yatýrým yapmak isteyen giriþimcilere proje mukabili sýfýr faizli, gerekirse geri ödemesi üretim olarak alýnabilecek kredi doðrudan verilecektir. 292 Milli Ekonomi Modeli * Hükümet, bizzat pazarlama hususunda üreticilerimize öncülük edecektir. Dünyanýn her yerinde pazar bulacaktýr. Çiftçinin pazar problemi olmayacaktýr. * Ülkemizdeki tarýma uygun arazilerin envanteri çýkarýlacak, iklim ve toprak özelliklerine göre uygun tarýmsal ürün gruplarý belirlenecektir. * Tarým tek baþýna bir sektör olarak deðil, tarýma dayalý ilgili sanayi dallarý ile bir bütün olarak alýnacaktýr. Bu amaç doðrultusunda tarým ürünlerinin son mamul haline getirilmesi için entegre sanayi kuruluþlarý teþvik edilecektir. * Coðrafya, iklim, nüfus ile iç ve dýþ piyasa dengeleri göz önünde tutularak, tarým sektörünün üretim, miktar, çeþit, nitelik planlamalarý ve ARGE çalýþmalarý yapýlacaktýr. * Atatürkün öncülüðünü yaptýðý örnek tarým üretme çiftliklerinde modern tarým teknikleri ve ürün geliþtirme yöntemleriyle çiftçiye örnek olacak çalýþmalar yapýlacaktýr. * Sanayileþme ve þehirleþmenin tarým arazilerini yok etmesi önlenecektir. * Çiftçinin kooperatifleþerek güç birliði yapmasý desteklenecektir. Kooperatiflere tarýmsal alet ve makine desteði verilecektir. * Erozyon ve toprak kaybýna karþý etkin önlemler alýnacaktýr. * Üretici ile tüketici arasýndaki zincir kýsaltýlarak üreticinin yüksek gelir, tüketiciye ucuz ürün saðlanacak, kooperatiflerden bu amaçla istifade edilerek, hal yasasý tekrar gözden geçirilecek. 293 Prof. Dr. Haydar BAÞ * Sanayinin hammaddesi olan tarým ürünlerinin Dar Bölge Kalkýnma Modeliyle, ilgili sanayi kollarýyla entegrasyonu saðlanacaktýr. * Tarýmsal üretim merkezlerine, maliyetleri azaltmak için ucuz taþýma aracý olan demiryollarý hatlarý çekilerek etkin kullanýmý saðlanacaktýr. * Eko-stratejik komþularýmýzla (Orta Asya, Ortadoðu) tarým ihracatýna daha fazla önem verilecektir. * Yerli gübre üretimine destek verilecektir. * Minimum su sarfiyatýyla, yüksek ürün miktarý ve kalite saðlayan modern tarým teknolojileri (damýtma sistemi, hidrofilik katký maddeleri) yaygýnlaþtýrýlacaktýr. * Jeotermal enerji ve güneþ enerjisinden istifade edebilen bölgelerde seracýlýk yaygýnlaþtýrýlarak, her mevsim tarým üretimi yapýlmasý saðlanacaktýr. * Yeni su kaynaklarý bulunarak, tarýmýn hizmetine sunulacaktýr. * Katma deðeri yüksek olan hayvancýlýðýn temel girdi kalemlerinden olan yem ihtiyacýnýn saðlanabilmesi amacýyla, ilgili tarým ürünlerinin yeterli miktarda üretimi teþvik edilecektir. 294 Milli Ekonomi Modeli 2HAYVANCILIK Bugün ve gelecekte önemi deðiþmeyecek konularýn baþýnda yeterli ve dengeli beslenme gelmektedir. Bu açýdan bakýldýðýnda hayvansal ürünler taþýdýklarý özellikler nedeniyle vazgeçilmez bir konumdadýr. Hayvancýlýk ayný zamanda yeni nesillerin saðlýklý geliþmesi bakýmýndan, orta ve uzun vadede milletlerin geliþimini etkileyen stratejik bir sektördür. Geliþmiþ ülkelerin birçoðunda hayvancýlýk ileri konumdadýr. Günümüzde ülkelerin geliþmiþlik düzeylerinin belirlenmesinde kullanýlan kriterlerden birisi de kiþi baþýna tüketilen hayvansal ürünler miktarýdýr. Ýnsanlarýn yeterli ve dengeli beslenmesinde önemli rolü bulunan hayvancýlýk sektörü; * Ulusal geliri ve istihdamý artýrmak, * Et, süt, tekstil, deri, kozmetik ve ilaç sanayi dallarýna hammadde saðlamak ve dengeli kalkýnmaya katkýda bulunmak, * Kýrsal alandaki açýk ve gizli iþsizliði azaltmak ve önlemek, * Kalkýnma ve sanayileþme finansmanýný öz kaynaklara dayandýrmak, * Ýhracat yoluyla döviz gelirlerini artýrmak, * Göç olaylarýný ve bunun ortaya çýkardýðý sosyal sýkýntýlarý azaltmak ve önlemek gibi önemli ekonomik ve sosyal fonksiyonlara sahiptir. 295 Prof. Dr. Haydar BAÞ Türkiyede hayvancýlýk sektörü denildiðinde ilk aklýmýza sýðýrcýlýk gelir. 1980lerin baþýnda Türkiyede 16 milyon adet sýðýr bulunuyordu. 1990larda bu rakam 11 milyona düþtü. 2002de ise toplam sýðýr sayýsý 10 milyona indi. Koyun varlýðýmýz ise 1995 yýlýnda 34 milyon iken, 2002de bu rakam 25 milyona inmiþtir. Dolayýsýyla özellikle et ve süt ürünleri üreten firmalar hammadde bulmakta sýkýntý çekmiþlerdir. Yaþanan bu sýkýntýlar et ve süt sektöründe fiyatlarý diðer ülkelere göre yüksek düzeye çýkartmýþ, dolayýsýyla fiyatlar yükselince kiþi baþýna düþen et ve süt tüketimi de düþmüþtür. Milli Ekonomi Modeli diðer doðal kaynaklarda olduðu gibi, özellikle tarým kesimindeki bakýþ açýsýný hayvancýlýk alanýnda da korumaktadýr. Bugün yanlýþ politikalar ile bitme noktasýna getirilen hayvancýlýðýn yeniden ayaða kaldýrýlmasý için öncelikle üreticiye sýfýr faizli kredi verilerek gerek yem desteði, gerekse yüksek fiyat alým garantisi ile hayvancýlýk sektörü desteklenmelidir. Devlet bir taraftan hayvancýlýðýn geliþmesi için üreticiye sýfýr faizli kredi vererek finansal problemleri aþmalý, diðer taraftan gerekli olan teknik bilgi ve teknolojiyi üreticisi ile buluþturmalýdýr. Fiyatlarýn belirlenmesine devlet müdahale ederek etkin rol almalýdýr. Doðrudan gelir desteði dýþýnda üretim teþvikleri, sigortalar ve ýslah çalýþmalarý olmalýdýr. Ýthalata sýnýrlamalar getirilmeli, kaçak et giriþlerinin önü kesilmelidir. Yerli üretici hem yurt içinde, hem yurt dýþýnda desteklenmelidir. 296 Milli Ekonomi Modeli Gerek tarým ve gerekse hayvancýlýkta devletin yüksek fiyat alým garanti ile üreticiyi desteklemesi, tüketicinin bu ürünleri pahalý fiyattan elde etmesi anlamýna gelmemektedir. Çünkü ürün destek fiyatlarý piyasa fiyatlarýna ilave olarak devlet tarafýndan finanse edilecektir. Örneðin AB'nde et üreticisi, pazarda sattýðý her kilo et için devletten ayrýca destekleme ücreti almaktadýr. Dolayýsýyla üretici, ürününü ister özel sektöre, isterse devlete satsýn bu desteklemelerden istifade edecektir. 297 298 Milli Ekonomi Modeli 3DENÝZCÝLÝK Üç tarafý sularla çevrili olan Türkiyenin bu imkandan yeterince faydalanamadýðý ortadadýr. Su ürünlerinin ekonomideki yerinin yüzde 45lerde olduðu düþünülürse bu alanda ülkemizin ne kadar geri kaldýðý daha iyi anlaþýlýr. Her tarafýmýz denizlerle çevrili olmasýna raðmen balýk tüketimimiz çok düþüktür. Örneðin Japonyada kiþi baþýna yýllýk balýk tüketimi 6070 kilolara kadar varabilirken, Türkiyede kiþi baþýna gramlar mertebesinde bir balýk tüketimi vardýr. Bu da denizlerimizden hiç faydalanmadýðýmýzý göstermektedir(5). Türkiyede balýk çiftlikleri bugüne kadar hep engellenmiþtir ancak iyi deðerlendirildiði takdirde büyük verim elde edilebilir. Bodrumda Salih Adasý civarýnda üretilen levrek ve çipuradan elde edilen gelir yýlda 200 milyon Dolar civarýndadýr. Bu çiftliklerde üretilen balýðýn büyük bir kýsmý Avrupaya ihraç olarak gitmektedir. Öte yandan bir kilo sýðýr eti elde edebilmek için yaklaþýk 7 kilo yem harcamak gerekiyor. Bir kilo tavuk eti üretebilmeniz için, yaklaþýk 3.3 buçuk kilo yem vermeniz gerekiyor. 5- Anadolu Ajansý (A.A), 08.06.2004 299 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bu balýktaysa bir kilo balýk için 1.7, en fazla 2 kilo yem düzeyinde. Ve balýðýn et verimliliði de yüksek, yani bir kilo tavuktan alacaðýnýz etle kýyaslandýðýnda balýðýn et miktarý daha fazla. Dünyaya baktýðýmýzda, mesela Norveç bir balýk ülkesi olmakla birlikte 5 milyonluk nüfusu vardýr ve Norveçin fert baþýna milli geliri 50 bin Dolardýr(6). Türkiye yýlda 130 bin ton ile dünya balýk üretiminde 35. sýrada yer alýyor. Dünyanýn 2030da 160 milyon ton balýk ihtiyacý var. Avcýlýk yoluyla elde edilecek miktar 100 milyon ton. 60 milyon ton açýk var. Türkiye balýkçýlýk sektörüne gereken önemi vererek bu pazardan çok ciddi gelir elde edebilir. Burada ihtiyaç duyulan finansman desteði devlet tarafýndan saðlanýrken, soðuk hava depolarý, ucuz mazot desteði ile balýkçýlýk sektörü desteklenecek ve deniz ürünlerine dayalý sanayi de bu kapsamda ele alýnacaktýr. 6- Akýn Önder, Muðla Su Ürünleri Yetiþtiricileri Birliði, 19.09.2004, A.A 300 Milli Ekonomi Modeli 4ORMANCILIK Orman, aðaç topluluklarýnýn bulunduðu mekan olmasýnýn yanýnda, baþta odun hammaddesi olmak üzere çok deðiþik ürünler ve hizmetler üreterek topluma fayda saðlayan canlý ve dinamik bir kaynaktýr. Ormancýlýk toplumun orman ürünlerine olan ihtiyacýný sürekli olarak karþýlamak amacýyla yapýlan faaliyetlerdir. Ormancýlýðý bir kaynak olarak diðerlerinden ayýran birçok özelliði vardýr. Üretim süresi diðer sektörlere göre daha uzundur. 20 yýldan az olmayan üretim süresi bazý aðaç türleri için 200 yýla kadar çýkmaktadýr. Ülkemizin % 27.22sine tekabül eden 21.188.746 hektar ormanlýk alaný mevcuttur. Türkiyede sadece ýsýnma amacýna yönelik ormanlardan elde edilen yakacak odunun enerjisi 3.5 milyon ton fueloil ile eþdeðerdir. Ancak ormanlarýmýzýn etkin bir þekilde kullanýmýndan bahsetmek mümkün deðildir. Birçok alanda olduðu gibi ormancýlýkta da kaynak israfýnýn had safhada olduðunu görüyoruz. Bir tarafta binlerce hektar orman alanlarýmýz yangýnlarla yok olurken, diðer taraftan bilinçsiz aðaç kesimi yok oluþ sürecini hýzlandýrmaktadýr. 301 Prof. Dr. Haydar BAÞ Ormaný yakacak odun olarak gören zihniyeti bir kenara koyup katma deðeri yüksek mamuller üretmek lazýmdýr. Mobilya ve inþaat sektörünün en önemli temel kaynaðý olan ormanlarý bu sahalarda deðerlendirmek temel hedef olmalýdýr. Türkiye endüstriyel odunda kiþi baþýna 0.252 metreküplük bir üretim yapmaktadýr. Bu durum mevcut orman varlýklarýmýzý orman sanayiinde kullanamadýðýmýzý göstermektedir. Milli Ekonomi Modelinde ormancýlýk ve ona baðlý sanayi kollarý da tarýmsal ürünlerde olduðu gibi desteklenmektedir. Orman topraktan yetiþen ve dýþarýdan herhangi bir þey ithal etmeden katma deðer üreteceðimiz bir alandýr. Tarým ürünleri gibi ele alýnýp desteklenmektedir. 302 Milli Ekonomi Modeli 5MADENCÝLÝK Yeraltý kaynaklarý bir millete ait olan doðal zenginliklerdir. Devletlerin yapmasý gereken, bu kaynaklarý milletinin menfaatine millet ile birlikte çýkarmak, iþlemek ve satmaktýr. Bu kaynaklarýn, ait olduðu ülke menfaatine kullanýlmasýný istemeyen küresel güçler ise, bu kaynaklarý kendi tekellerine almak isterler. Bu amaç doðrultusunda o ülkenin ekonomi politikalarýna müdahale ederek adeta o ülkenin ekonomik baðýmsýzlýðýný kýsýtlarlar. Bir ülke, yeraltý kaynaklarýný yabancýlara çýkarttýrýyor ve iþlemeden (ham madde olarak) satýyorsa, bu o millete ait olan yeraltý kaynaklarýnýn küresel güçlere aktarýlmasý demektir(7). Çünkü birçok ülke, ihraç ettiði yeraltý kaynaklarýný iþlendikten sonra 100 hatta 1000 kat daha fazla para vererek tekrar satýn almaktadýr. Global güçler bu yeraltý kaynaklarýnýn maden iþletim haklarýný alýp, çýkardýklarý madenleri iþledikten sonra, bu kaynaklara sahip olan ülkelere kat kat pahalý fiyattan geri satmaktadýrlar. 7– Bkz. Mustafa Çýnký, Rant Lordlarý, Ankara 2004 303 Prof. Dr. Haydar BAÞ Daha önceleri ülkelerin kaynaklarýný hammadde olarak satýn alýp, iþledikten sonra satan küresel güçler, artýk direkt olarak maden yataklarýný ele geçirerek hammaddeleri de tekellerine almýþlardýr. Göz önünde tutulmasý gerekli bir baþka nokta da þudur ki; maden potansiyelinin deðerlendirilmesi, deðiþken (dinamik) bir süreçtir. Deðiþen ekonomik þartlar ve teknolojik ilerlemeler yeni kaynaklarýn keþfedilmesine imkan saðladýðý için ülke rezervlerinde ciddi deðiþikliklere yol açabilir. Bugün önemli olmayan düþük kalitedeki yataklar, madenciliðin ilgisi dýþýnda kalan doðal zenginlikler yarýn cazip hale gelebilir. Baþka bir ifade ile, bugünün çöpü, yarýnýn serveti olabilir. Yeni kaynaklar açýsýndan ülkelerin potansiyelleri çok farklý olabilir ve bu durum maden potansiyellerine göre yapýlan ülke sýralamalarýný altüst edebilir. Küresel güçler, geliþmekte olan veya geri kalmýþ ülkelerin sahip olduklarý yeraltý kaynaklarýnýn farkýna varýlmamasý için her türlü yolu denemektedirler. Bu ülkelerdeki maden araþtýrmalarýnýn önünü kesmeye çalýþarak, bulunan yeraltý rezervlerini olduðundan az göstermektedirler. Bu kaynaklarý kendi menfaatleri doðrultusunda kullanabilecekleri ortam oluþtuðunda ise, daha önce olmadýðý söylenen kaynaklar bir anda açýða çýkar ve bu küresel güçlerin mülkiyetine geçer. 304 Milli Ekonomi Modeli Bu konuda son dönemlerde çýkartýlan kanunlarla birlikte sahip olduðu yeraltý ve yerüstü kaynaklarý, yabancýlarýn kontrolüne geçen ülkemizi örnek olarak verebiliriz. Mustafa Çýnkýnýn Rant Lordlarý kitabýnda ülkemizdeki yeraltý kaynaklarýnýn nasýl küresel güçler tarafýndan ele geçirildiðini detaylarý ile görmek mümkündür (8). Kitaptaki bilgilere göre: Rio Tinto 30 Cominco 190 Yamas 233 Tuprak 63 Geomar 3 Omya 85 Normandi 149 Maden Arama Ruhsatý Maden Arama Ruhsatý Maden Arama Ruhsatý Maden Arama Ruhsatý Maden Arama Ruhsatý Maden Arama Ruhsatý Maden Arama Ruhsatý Ýsimli yabancý firmalarýn yanýnda Magnezit, Eldorado, Anatolia Minerals, Odysf resources, BHP madencilik, Norando, Knauf gibi yabancý firmalarýnýn da ruhsatýný aldýðý maden yataklarýnýn toprak ölçümü 400.000 kilometrekareyi aþmýþ durumda.Yani topraklarýmýzýn yarýsýndan fazlasý bugün maden ruhsatý adý altýnda küresel firmalarýn kontrolünde bulunmaktadýr. 8– Mustafa Çýnký, Rant Lordlarý, s. 558- 632 305 Prof. Dr. Haydar BAÞ Türkiye üretim yapýlabilecek nitelik ve nicelikteki 50 çeþit maden türüyle, maden rezervleri bakýmýndan belki de dünyanýn en zengin ülkesidir. Ülkemizdeki madenlerin deðerinin 3 katrilyon Dolar olduðu hesaplanmaktadýr. Bu kaynaklarýn birkaç milyar Dolar karþýlýðý küresel güçlere devredildiði düþünüldüðünde, ülkemizin nasýl bir kuþatma ile karþý karþýya olduðu daha iyi anlaþýlacaktýr. Türkiyenin maden kaynaklarý bir kýtanýn maden kaynaklarýyla ayný çeþitlilik ve büyüklüktedir(9). Nitekim yetersiz aramalara karþýn bor, mermer, toryum, trona, zeolit, pomza, selestit, perlit gibi madenlerde dünyanýn en büyük rezervleri ülkemizde bulunmaktadýr. Örneðin dünya bor rezervinin % 67si ülkemizdedir. Bilinen altýn rezervleri bakýmýndan 6500 ton ile G. Afrika Cumhuriyetinden sonra dünyada ikinci sýrada yer almaktadýr. Altýnýn yaný sýra, ülkemizin jeolojisi, baþta endüstriyel hammaddeler, bakýr, kurþun, çinko, gümüþ, linyit gibi çok deðiþik madenler ile ilgili yeni kaynaklarýn bulunmasýna elveriþlidir. Ülkemiz arama yoðunluðu açýsýndan özellikle geçmiþte çeþitli nedenlerle madencilere pek cazip gelmemiþ olan skarn yataklarý ile son 20-25 yýlda ekonomik kaynaklar haline gelen porfiri bakýr, epitermal altýn gibi düþük tenörlü yataklar açýsýndan yeterince aranmamýþtýr. Sürdürülecek aramalarla yeni kaynaklar bulma þansý son derece yüksektir. 9– Prof. Dr. Güven Önal, Akþam, 02.07.2001 306 Milli Ekonomi Modeli Madenciliðimizin bugünkü cýlýz durumunun asýl nedeni, kaynak yetersizliði deðil, onlardan yeterince yararlanamayýþýmýzdýr. Bulunuþlarýnýn ardýndan onlarca yýl geçtiði halde SiirtMadenköy bakýrpirit yataðý, SivrihisarBeylikahýr NTEtoryumfluorit karmaþýk yataðý, Beypazarý trona yataðý, AdanaAladað düþük tenörlü krom yataðý, ManisaÇaldað nikel yataðý, Hasançelebi demir yataðý ve son olarak yatýrýmlarý yabancý þirketlerce yapýlmýþ, finansman, teknoloji, pazar sorunlarý olmayan iþletmeye hazýr altýn yataklarýnýn varlýðý bunun açýk kanýtýdýr. Zengin kaynaklara sahip olmak yeterli deðil, bu kaynaklarý zenginliðe dönüþtürecek maharete de sahip olmak gerekir. Shell firmasýnda 20 yýl genel müdürlük yapmýþ olan Antony Robinsonun dediði gibi, Bütün Amerikan petrol þirketleri bilir ki, yapýlan araþtýrmalar Türkiyenin bir petrol denizi üzerinde olduðunu gösteriyor. Çekilen uydu fotoðraflarýyla da bu tespit edilmekte, bilhassa 5.000 metreden sonra yoðun petrol yataklarý görülmektedir. 1980 yýllarýnda, yabancýlarla yapýlan petrol anlaþmalarýnda 5.000 metreye kadar inilmesi planlanmýþken, 300 metrede aramalar býrakýlmýþ, petrol bulunan yerlerin de üzerine çimento dökülmüþtür. Bugün o çimento dökülen kuyularda yapýlan çalýþmalarda petrol fýþkýrmaktadýr. Ayrýca Türkiyede petrol aramak için ayrýlan bütçenin çok az olmasý da, bu kaynaklarýn ortaya çýkmasýný istemeyen küresel güçlerin etkinliðinden kaynaklanmaktadýr. 307 Prof. Dr. Haydar BAÞ Ayrýca Türkiye krom, uranyum, demir, manyezit, trona, pirofillit, feldspat barit, kil, kömür, gümüþ ve bazý endüstriyel hammaddelerin üretimi ve rezervi bakýmýndan dünyanýn söz sahibi ülkeleri arasýnda yer almaktadýr. Bakýr, kurþun, çinko, linyit, volfram, boksit, talk, civa, antimuan, kaolen, zýmpara, platin grubu, dolomit gibi madenler de mevcuttur. Ülkemiz maden potansiyelinin kullanýmýna dayalý sektörlerin geliþtirilmesi, Türkiyede geliþen sanayi kollarýnýn ihtiyaç duyduðu hammaddelerin dünya piyasalarý ile rekabet edebilecek fiyatlarla bu sektörlere verilmesi ve bu kuruluþlar arasýnda organik baðlarýn geliþtirilmesi uluslararasý rekabet koþullarý dikkate alýndýðýnda ülkemizin dýþ ticareti açýsýndan büyük önem taþýmaktadýr. Bu konuda ülkemizde var olan ve üretimi yapýlan hammaddelerin uzantýsýnda yer alan sanayi kollarýnýn belirlenmesi ve iþbirliði olanaklarýnýn oluþturulmasýyla þüphesiz büyük yararlar saðlanacaktýr. Ülkemizde farklý sektörlerin ihtiyaç duyduðu hammaddelerin aramalarýnýn yapýlarak rezervlerinin belirlenmesi, kalite iyileþtirilmesi gereken ürünler için gerekli teknolojik araþtýrmalar yapýlarak bu tesislerin kurulmasýna öncelik verilmesi ve ihtiyaçlarý doðrultusunda üretim hedeflerinin belirlenmesi gerekmektedir. Ve her þeyden önemlisi bu kaynaklar devlet-millet ortaklýðý ile kurulacak þirketler tarafýndan çýkartýlmalý ve iþlenmelidir. 308 Milli Ekonomi Modeli BÝLÝNEN MADENLERÝMÝZÝN ÝSÝMLERÝ: * ENERJÝ HAMMADDELERÝ * Taþkömürü * Linyit * Bitümlü þiþt * DEMÝRÇELÝK HAMMADDELERÝ * Demir cevheri * Manganez * GÜBRE HAMMADELERÝ * Fosfat * Pirit S * Bor * Krom * Manyezit * DEMÝR DIÞI METAL HAMMADDELER * Bakýr * Kurþun * Boksit * Çinko * SOY METALLER VE NADÝR TOPRAK HAMMADDELERÝ * Altýn * Gümüþ * Nadir Toprak 309 Prof. Dr. Haydar BAÞ * ENDÜSTRÝYEL HAMMADDELER * Kaolen * Kil * Bentonit * Feldspat * Talk ve Pirofillit * Kuvars,Kuvarsit * Silis kumu * Selestit * Pomza * Perlit * Barit * Zeolit * Trona * Tuz * Sodyum Sülfat * Kireç Taþý * Dolomit * Alçý Taþý * MERMER VE YAPI TAÞLARI * Mermer 310 Milli Ekonomi Modeli 6ENERJÝ Teknolojinin her geçen gün ilerlemesi, enerjiye olan ihtiyacýn da günden güne artmasýný saðlamýþtýr. Dolayýsýyla enerji kaynaklarýnýn stratejik önemi her geçen gün artmaktadýr. Þüphesiz enerji kaynaklarý denince ilk önce petrol ve doðalgaz gündeme gelmektedir. Ayrýca artan enerji ihtiyacýný giderebilmek için yeni kaynak arayýþlarý devam etmektedir. Nitekim geçmiþte nükleer enerji kullanýmýndan söz edilmezken, bugün bazý ülkeler enerji ihtiyacýnýn belli bir kýsmýný nükleer enerjiden elde eder hale gelmiþtir. Günümüzdeki alternatif enerji kaynaklarýný sýralamak gerekirse; A-GÜNEÞ ENERJÝSÝ: Türkiyenin yýllýk güneþlenme süresi 2700 saat olup, ülkemiz üzerine yýlda 80 Mtep güneþ enerjisi düþmektedir(10). Türkiyede genel olarak güneþ enerjisinden sýcak su elde edilmektedir. Halihazýrda güneþten, 1 MW/yýl deðerinde çok az bir miktarda elektrik üretilmektedir; bu miktar çok azdýr. Ülkemizde þebekeden baðýmsýz güneþ pili aydýnlatma sistemleri kullanýlmasý ve binalarda güneþten etkin yararlanma (ýsýtmasoðutmaelektrik eldesi; güneþ mimarisi) saðlanmasý gereklidir. 10– Muðla Ünv. Temiz Enerji Kaynaklarý Araþtýrma Geliþtirme Merkezi 2005 yýlý Etkinlikleri, Oturum 6 311 Prof. Dr. Haydar BAÞ Dünyada her geçen gün yaygýnlaþan güneþ evi ve sera uygulamalarýndan yararlanýlmalýdýr. Güneþ enerjisinden, güneþ termik santralleri ve güneþ pilleri ile doðrudan elektrik elde edilmektedir. Güneþ pillerinin ticari uygulamalarý baþarýya ulaþmýþtýr. Anadolu, güneþ enerjisi için önemli bir potansiyele sahiptir; bu enerjinin uygulamasýnýn arttýrýlmasý enerji kaynak sorununun çözümüne destek olacaktýr. Bu tür enerji kaynaklarý tükenmeyen enerji kaynaðý grubunda yer alýr. B-NÜKLEER ENERJÝ: Geliþmiþ ülkeler, toplam elektrik üretimlerinin büyük bir bölümünü nükleer enerji santrallerinden karþýlamaktadýr. Fransa, Belçika, Tayvan gibi ülkeler ürettikleri elektriðin %50den fazlasýný Ýsveç, Ýsviçre, Finlandiya, Bulgaristan ve Almanya ise ürettikleri enerjinin takriben 1/3ünü nükleer santrallerden saðlamaktadýr(11). Nükleer santraller aleyhine ileri sürülen uydurma veya abartýlmýþ iddialarýn hedeflerinden biri de geliþmekte olan ülkelerin nükleer silah teknolojisine sahip olmamasýdýr. Ayrýca nükleer santraller tüm enerji sistemleri içinde en az riskli olanýdýr. Türkiyede nükleer enerji konusunda uzun süreden beri bazý çalýþmalar yapýlmaya çalýþýlmýþ ancak bu çalýþmalarýn hiçbirinde yol alýnamamýþtýr. Türkiye nükleer enerji konusunda hem hammadde yataklarýna, hem de yeteri kadar bilim adamýna sahip olmasýna raðmen henüz bir nükleer enerji santraline sahip deðildir. 11– www.gantep.edu.tr /~mmp / 8458/ bilim. html 312 Milli Ekonomi Modeli CRÜZGAR ENERJÝSÝ: Fosil yakýt kaynaklarýnýn sýnýrlý oluþu ve çevresel sorunlar nedeniyle, yenilenebilir enerji kaynaklarý tüm dünyada giderek artan bir ilgi ile karþýlanmakta ve enerji gereksiniminin karþýlanmasýnda önemli bir yer iþgal etmektedir. Pek çok ülke 2010 yýlýnda elektrik enerjisi gereksinimlerinin %10unu rüzgar enerjisinden karþýlamayý planlamaktadýr. Bu nedenle, pek çok ülke ulusal programlar ve teþvikler uygulayarak rüzgar enerjisi teknolojisini geliþtirmeye çalýþmaktadýrlar. Rüzgâr enerjisi, doðada serbest bir halde ve bol olarak bulunmakta, enerji kaynaðý çeþitliliði yaratmaktadýr. Bunun yanýnda dýþa baðýmlý olmayan temiz bir enerji kaynaðý olmasýndan dolayý da çok hýzlý geliþmektedir. Ülkemizde uygulamalarý 1998 yýlýnda baþlayan rüzgar santralleri küçük ölçeklidirler. Þu anda, toplam kurulu gücü 17,4 MW olan iki santral YapÝþletDevret modeliyle üretim yaparken, toplam kurulu gücü 1,7 MW olan bir diðer santral otoprodüktör statüde üretim yapmaktadýr. Bu santrallerden üretilen yýllýk elektrik enerjisi de yaklaþýk 54 milyon kWhdýr ve toplam üretim içerisinde çok küçük bir orana karþý gelmektedir. Neticede bugüne kadar Türkiye bu enerji kaynaðýndan istifade edememiþtir. Ülkemizde âtýl bekleyen rüzgâr enerjisi potansiyeli: en az 75 milyar kWh olduðu tespit edilmiþtir. 313 Prof. Dr. Haydar BAÞ Görüldüðü gibi ülkemiz bu enerji kaynaðý bakýmýndan çok zengin imkanlara sahiptir. Bunun en iyi örneklerinden biri, Avrupa Birliði ülkelerindeki rüzgar enerjisi potansiyelini belirlemek için 200den fazla yerde kurulan uygun meteoroloji istasyonlarýnýn 10 yýlý aþan verileri sonucu oluþturulan Avrupa Rüzgâr Atlasý'dýr. Bu Atlas, Ege Denizi ve buna komþu kýyýlarda yüksek rüzgar enerjisi kapasitelerinin varlýðýndan bahsetmektedir. Ülkemizin özellikle Ege Denizine kýyýsý olan batý bölgelerinde yapýlan rüzgar ölçümleri bu potansiyeli doðrulamaktadýr. Ayrýca Sinopta yapýlan araþtýrmalar da bu ilimizin yüksek rüzgar enerjisi potansiyeline sahip olduðunu göstermektedir(12). DJEOTERMAL ENERJÝ: Dünyada jeotermal zenginliði ile yedinci sýrada yer alan Türkiye, jeotermal potansiyeli ile toplam elektrik enerjisi ihtiyacýnýn(13). % 5ini, ýsýtmada ýsý enerjisi ihtiyacýnýn %30unu karþýlayabilecek imkana sahiptir. Ancak bunlarýn aðýrlýk ortalamasý alýndýðýnda, jeotermal potansiyeli Türkiyenin enerji (elektrik+ýsý enerjisi) ihtiyacýnýn %14ünü karþýlayacak potansiyele sahiptir(14). Toplam jeotermal potansiyelimizin (2000 MWe, 31500 MWt) elektrik üretimi, þehir ýsýtma, soðutma, sera ýsýtma, termal tesis ýsýtma, kaplýca kullanýmý, kimyasal maddeler üretimi, sanayide kullaným vb. uygulamalarda tam deðerlendirilmesi ile saðlanacak hedef yýllýk net yurtiçi katma deðeri 20 milyar USD civarýndadýr. 12- Elektrik Mühendisleri Odasý Dergisi, sayý 451 13- Bkz.Türkiye Jeotermal Derneði, www.jeotermal-dernegi.org.tr 14- Bkz.Türkiye Jeotermal Derneði, www.jeotermal-dernegi.org.tr 314 Milli Ekonomi Modeli Ülkemizde jeotermal kaynak potansiyelimizin ancak % 3ü deðerlendirilmektedir. ÝZMÝR DENÝZLÝ + CÝVARI BURSA BALIKESÝR + CÝVARI AFYON + CÝVARI AYDIN MANÝSA + TURGUTLU BOLU + CÝVARI KÜTAHYA + CÝVARI ÇANAKKALE + CÝVARI 220 000 Konut 90 000 75 000 55 000 55 000 60 000 46 000 38 000 37 500 35 000 31 500 SAKARYAAKYAZIKUZULUK NAZÝLLÝ 30 000 ERZURUM 25 000 SALÝHLÝ 24 000 ÞANLIURFA + SÝVAS 20 000 DÝKÝLÝ + BERGAMA 15 000 ALÝAÐA 10 000 KIRÞEHÝR 10 000 Diðer Yerleþim Birimleri Toplamý 68 000 GENEL TOPLAM 945 BÝN KONUT (6515MWt) FUELOIL (KALORÝFER YAKITI) TASARRUFU 3 Milyon Ton/Yýl (1 Milyar 150 Milyon USD/Yýl) 315 Prof. Dr. Haydar BAÞ Türkiyede jeotermal enerji ile ýsýtýlabilecek potansiyel yerleþim birimlerinin toplamýnýn meydana getirdiði 945 bin konutluk kapasite, sadece þehir ýsýtmasýna yöneliktir. Sera ve kaplýca ýsýtma, soðutma, endüstriyel kullaným, mineral eldesi, balýk üretimi vb. için kullanýlabilecek enerji bu deðerin dýþýndadýr. EBÝOMAS ENERJÝ: Her türlü artýk madde karbon içermekte, yakýlýnca enerji vermektedir. Aðaç, bitki, insan ve hayvan dýþkýsý, tahýl sapý, su yosunu gibi artýk maddeler önemli miktarlarda enerjiye sahiptir. Çevreyi kirleten atýklar yakýlarak, hem çevre temizlenebilmekte, hem de enerji (ýsý ve elektrik) elde edilebilmektedir. Yapýlan araþtýrmalar biomas üretimi ile yýlda 75 milyar ton veya günde 1500 milyon varile eþdeðer bir enerji elde edilebileceðini göstermiþtir. Bu miktar dünyanýn yýllýk enerji tüketiminin yaklaþýk 10 katýdýr. Organik maddelerin enerjisinin güneþten geldiði ve her yýl yenilendiði dikkate alýnýrsa, tükenmeyen ve yenilenebilir kaynak olduðu kolayca görülür. Birçok ülkede biyogaz üretilmektedir. Ancak en yaygýn üretimi 4 milyon metreküp ile Çin gerçekleþtirmiþtir. Biyogaz üretiminde Türkiye çok büyük bir potansiyele sahiptir. 1 kg yaþ gübreden 50 lt biyogaz üretildiðine göre, Türkiyede yýlda toplam 3 milyar metreküp gaz üretilebilecek potansiyel olduðu tahmin edilmektedir. Bu, 2.3 milyon ton taþkömürüne eþdeðerdir. Diðer organik atýklarýn deðerlendirilmesiyle birlikte Türkiyenin toplam biyogaz potansiyeli 26 milyar m3 olarak tahmin edilmektedir. 316 Milli Ekonomi Modeli FAKINTI ENERJÝSÝ: Türkiyede mevcut su potansiyelinin %30u kullanýlmakta %70i ise kullanýlmamaktadýr. DSÝ verilerine göre; Türkiyede planlanan 485 adet santralin 108 adedi çalýþmaktadýr. Türkiyenin ekonomik su potansiyeli 123 milyar kWhtýr, barajlar yapýlýrsa bu rakam teknik olarak 216 milyar kWha yükseltilebilir. Türkiye; kullandýðý bu %30 su potansiyelinden 2000 yýlýnda tüketilen elektriðin %40ýný elde etmiþtir. 2000 yýlý elektrik tüketimine baktýðýmýzda 118 milyar kWh (kilowat saat) olduðunu görürüz. Türkiyenin âtýl bekleyen su potansiyeli karþýlýðý elektrik enerjisi ise 76 milyar kWhtýr. Büyük santraller yerine nehirlerin üzerine ufak ufak birçok santraller yapýlarak her ilin enerji ihtiyacý en yakýn nehir üzerine yapýlan santraller ile karþýlanabilir. Böylece enerjinin nakledilme maliyeti azalýrken ufak çaplý birçok barajýn varlýðý hem çevreye zarar verilmesini engellemekte, hem de olasý dýþ saldýrýlarda, doðal afetlerde ülkenin enerji aðýna zarar verilmesi zorlaþmaktadýr. GDALGA ENERJÝSÝ: Dalga enerjisi üzerine süren çalýþmalar, petrol krizleri sonrasýnda daha da artmýþ, uygulamalar 90lý yýllarda önem kazanmýþtýr. Çevresel avantajlarý ortada olan dalga enerjisinin, yatýrým maliyeti diðer yenilenebilir kaynaklara göre daha yüksektir. Ýngiltere, Ýrlanda, Norveç ve Portekiz gibi ülkelerde dalga enerjisinin önemi anlaþýlmýþ; santraller kurulmuþ, devlet desteði ile pilot çalýþmalar baþlatýlmýþ ya da enerji planlamalarýnda kýsa vadede hedef olarak konu yer almýþtýr. 317 Prof. Dr. Haydar BAÞ Marmara Denizi hariç, Türkiyenin açýk deniz kýyý uzunluðu 8210 km civarýndadýr. Turizm, balýkçýlýk ve kýyý tesislerinin haricinde, kullanýma uygun beþte birlik kýsýmda 18.5 TWh/yýl düzeyinde bir dalga enerjisi elde edilebileceði hesaplanmýþtýr. Dalga enerjisi, Türkiyenin uzun vade enerji planprogramlarý içinde yer alabilecek önemli bir seçenektir. HYAKIT HÜCRELERÝ: Dünyada karbondioksit miktarýndaki artýþ, sera etkisi ve iklim deðiþiklikleri sonucu gelinen son durum göstermektedir ki, geleceðin en önemli yakýtý hidrojen, geleceðin yakýt teknolojisi ise yakýt pilleri olacaktýr. Hidrojen alýþýlagelmiþbirincil yakýtlarýn tümüne alternatif olarak doðrudan yakýlarak veya yakýt pillerinde elektriðe dönüþtürülerek kullanýlabilir. Avrupa Birliðinin hidrojen ve yakýt piline bakýþýný inceleyecek olursak; Avrupanýn Amerika ve Japonyadan önce hidrojen enerjisine geçmesinin Avrupaya büyük teknolojik ve ekonomik avantajlar saðlayacaðý öngörülerek gerekli ARGE çalýþmalarý için kullanýlmak üzere ilk beþ yýl için 5 milyar Euro ayýrdýðý görülmektedir. Amerika Birleþik Devletlerindeki geliþmeler incelendiðinde hidrojenli otomobillerin geliþtirilmesi için 1.7 milyar Dolarlýk bir proje baþlattýðý ve ardýndan da kömür ve hidrokarbon tipi yakýtlardan ucuz hidrojen üretimi için de 1.2 milyar Dolar fon ayýrdýðý görülmektedir. Gerek Japonya ve Ýzlanda baþta olmak üzere, tüm dünyada hidrojene verilen deðer ve üzerinde yapýlan çalýþmalardaki artýþ gözle görülmektedir. 318 Milli Ekonomi Modeli Türkiye hidrojeni enerji planlamalarý içine en kýsa zamanda almalýdýr. Bu konu için araþtýrmageliþtirme alt yapýmýz uygun olup, ülkemizde Ýstanbul Teknik Üniversitesi, Ortadoðu Teknik Üniversitesi ve Yýldýz Teknik Üniversitesinde bu konuda uluslararasý boyutta çalýþmalar gerçekleþtiren saygýn bilim adamlarý vardýr. Kurulan Ulusal Bor Araþtýrma Enstitüsü ve kurulmasý hedeflenen Ulusal Enerji Enstitüsü ve Ulusal Su Enstitüsü hidrojen enerjisinin ülkemizde yerinin belirlenmesi ve konuya verilen önemin artmasýnda önemli bir rol oynayacaktýr. Hidrojen eksenli yakýtlarýn kullanýlmasýnda en önemli madde hidrojen bor hibriddir. Ülkemizin bor rezervlerinde dünya birincisi olduðu dikkate alýndýðýnda yakýn gelecekte petrolün yerini alacak olan hidrojen eksenli yakýtlarda açýk farkla önde olduðumuz görülecektir. Dünyada var olan enerji kaynaklarýný ele geçirmek ve söz sahibi olmak için devletler birbirleriyle ciddi mücadeleler vermektedir. Global güçler enerji kaynaklarýnýn kontrolünün kendilerinde olmasýný istemekte, bu konuda milletlerin kendilerine baðýmlý olmalarý için çalýþmaktadýrlar. Örneðin bu güçler bir taraftan nükleer enerjiyi kullanýrken, diðer taraftan bu enerjiyi kullanmak isteyen diðer ülkelerin de önünü kesmektedirler. Enerji ekonomik ve sosyal kalkýnmanýn motor gücüdür. Enerji, sanayide kullanýlmasý zorunlu olan bir ana unsur ve toplumun hayat seviyesini yükselten bir itici güçtür. 319 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bu nedenle enerji, zamanýnda, yeterli, kaliteli, düþük maliyetli olarak sanayinin ve sosyal hayatýn hizmetine sunulduðunda; hem refahýn yükseltilmesi saðlanmýþ olur, hem de yerli sanayinin dýþ pazarlarda rekabet gücü artar. Dolayýsýyla her milletin milli bir enerji politikasýnýn olmasý þarttýr. Aksi takdirde bu gücü elinde bulunduranlara baðýmlý olunur ki, bu da ekonomik ve siyasi baðýmsýzlýðýn tehdit altýnda olmasý demektir. Enerji ayný zamanda üretimin bir fonksiyonudur. Yani üretim maliyetleri arasýnda yer alýr. Dolayýsýyla enerji politikalarý ekonomileri direkt olarak etkiler. Enerjiyi ucuza kullandýran ülkelerde, üretilen ürünlerdeki enerji maliyeti düþük olduðundan firmalarýn rekabet gücü daha fazladýr. Ayrýca halkýn enerji kullanýmýna harcadýðý para azaldýkça, bunun yansýmasý olarak tüketim kabiliyeti de artacaktýr. Maliyet enflasyonunun önüne geçilmesi için maliyeti oluþturan kalemlerde fiyatlarýn aþaðý çekilmesi gereklidir. Enerji giderleri üretim maliyetinde çok ciddi yer tutan bir kalemdir. Milli Ekonomi Modelimizde sadece tüketici kesim desteklenmeyecek, ayný zamanda üretici kesim de hem faizsiz krediler ile, hem de ücretsiz enerji desteði ile sübvanse edilecektir. 320 Milli Ekonomi Modeli DOKUZUNCU BÖLÜM: MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNÝN DÝÐER EKONOMÝ GÖRÜÞLERÝ ÝLE MUKAYESESÝ VE SONUÇ 321 322 Milli Ekonomi Modeli MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNÝN DÝÐER GÖRÜÞLER ÝLE MUKAYESESÝ VE SONUÇ Kapitalizm'de, insan ihtiyaçlarýnýn sýnýrsýz, kaynaklarýn sýnýrlý olarak ele alýnmasý, aile planýnda doðum kontrolüne, sosyal planda gelir daðýlýmýndaki adaletsizliðe, global manada dünyanýn sýnýrlý kaynaklarýný ele geçirmek için yapýlan savaþlara, paranýn serbestçe dolaþýmýnýn engellenmesine dolayýsýyla emek ve üretimin kontrol edilip yönlendirilmesine neden olmaktadýr. Komünizm'de ise mutlu edilmesi gereken ve emeðin de kaynaðý olan insanýn doðuþtan getirdiði mülk edinme hakký yok sayýlmýþ, insan devleti yöneten sýnýfa hizmet eder hale getirilmiþtir. Kapitalizm'de, parayý kontrol edenler ile komünizm'de sistemi yönetenler efendi, insanlar ise efendilerini mutlu etmeye çalýþan iþçi konumundadýrlar ve böyle kalmaya da mahkumdurlar. Milli Ekonomi Modeli, ilk baþta insana ve ekonomiye getirdiði yorumla, diðer modellerden farklýlýðýný ortaya koyar. Milli Ekonomi Modeli'nde, insan ihtiyaçlarý sýnýrlý, kaynaklar ise sýnýrsýzdýr. Sýnýrsýz olan insanýn ihtiyaçlarý deðil ihtiraslarýdýr. 323 Prof. Dr. Haydar BAÞ Milli Ekonomi Modeli insanýn sýnýrlý ihtiyaçlarýný sýnýrsýz kaynaklardan karþýlama ilmi olarak tanýmlanýr. Milli Ekonomi Modeli, ülkelerin kalkýnmasýný ve tam baðýmsýzlýðýný hedefleyen ve bunun için gerekli formülasyonu ortaya koyan ilmin adýdýr. Milli Ekonomi Modelinde mutlu edilmesi, zengin edilmesi ve hizmet edilmesi gereken insandýr. Ekonomilerde sürekli büyüme, gelir daðýlýmýndaki adalet, tam istihdam çözülemeyen bir problem olarak ele alýnýrken, Milli Ekonomi Modelinde sürekli büyümenin, gelir daðýlýmýndaki adaletin, tam istihdamýn saðlanmasýnýn formülleri ortaya konmaktadýr. Üretim miktarýný belirleyen malýn fiyatý deðildir. Mala olan taleptir. Kapitalist anlayýþýn genel ve kýsmi denge analizi; pahalýlýktan dolayý talebin daralmasý, üretimin artmasý durumunda talebi oluþmayan mal fazlalýðýna getirdiði yorum yeterli deðildir. Fiyat deðiþikliklerinin talep üzerinde direkt etkisi, arz üzerinde ise dolaylý etkisi vardýr. Kapitalist anlayýþ bozulan dengenin kendi kendine tekrar kurulacaðýný savunur. Bu anlayýþýn bilimsel hiçbir yönü olmadýðý gibi sürekli büyümenin önünde de ciddi bir engel olarak durmaktadýr. Milli Ekonomi Modelinde ise bozulan dengenin tekrar denge düzeyine ulaþabilmesi için dýþarýdan bir müdahalenin þart olduðu öngörülür. Yapýlan müdahale ekonominin büyümesine de ýþýk tutar. Milli Ekonomi Modelinin öngördüðü para arzý politikasý uygulandýðý ülkeyi kalkýndýrdýðý gibi, diðer fakir ülkeleri zenginleþtirerek açlarý doyurarak parasýnýn deðerini arttýrýr. 324 Milli Ekonomi Modeli Ýhtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarýný giderdikçe, tüketicinin gelir düzeyini arttýrdýkça büyüyen bir ekonomiyi öngörür. Milli Ekonomi Modelinde öngörülen talep analiz grafiðinden hareketle ilk önce talep desteklenir, oluþan talep miktarýný karþýlayacak arz saðlanýr. Üretim desteklenir oluþan arz miktarý tüketim desteklenerek saðlanýr. Bu interaktif denklemler sürekli büyümenin formülüdür. Talebi arttýrmak için kamu harcamalarýnýn maliyetli para ile desteklenmesini öngören Keynes modelinin uygulandýðý ekonomilerde, ülkeler er veya geç enflasyon ve borç sarmalýna sürüklenmiþ olur. Borç olarak alýnan maliyetli paranýn geriye ödenmesinin faturasý vergi ile millete kesilir. Vergi yükünün artmasý cari ve sosyal harcamalarýn kýsýlmasýna neden olduðu gibi, üretim maliyetlerinin yükselmesine, talebin daralmasýna, kamu harcamalarýnýn kýsýlmasýna neden olur. Netice olarak ekonomiler maliyet enflasyonu ile talep daralmasýnýn ayný anda yaþanmasý manasýna gelen stagflasyon sürecine girer. Büyümeyi karþýlayacak tüketim miktarýnýn üretimden elde edilen gelirle saðlanmasý mümkün deðildir. Bu gerçekten hareketle Milli Ekonomi Modeli, eksik kalan tüketim miktarýnýn emisyonla kapatýlmasýnýn zaruri olduðunu öngörür. Emisyonun ekonomiye giriþ noktasýný sosyal devlet projeleriyle formülize etmiþtir. Bu yaklaþým gelir daðýlýmýndaki dengesizliði ortadan kaldýrdýðý gibi talebi arttýrýcý, deflasyonu engelleyicidir. 325 Prof. Dr. Haydar BAÞ Üretimden para kazanmayý öngören Milli Ekonomi Modeli, üretimde maliyetli parayý reddeder. Maliyetli parayý üretim faktörlerinin dýþýnda tutar. Parayý, tüketim kabiliyetini ve üretim arzýný arttýrýcý bir iþlemci olarak görür. Paranýn spekülatif alanlara kaçýþýný engeller. Global sermaye güçleri, kapitalist ekonominin bir sonucu olarak ortaya çýkmýþtýr. Kapitalist ekonomi sadece bu global güçlere hizmet eder duruma gelmiþtir. Bu güçler kapitalist ekonominin neticelerinden olan enflasyon, deflasyon ve stagflasyon ortamlarýndan güçlenerek çýkarlar. Devletin ekonomi piyasalarýna müdahalesini ekonomik dengelerin bozulmasý olarak yorumlayan kapitalist anlayýþ, yönetilen ve yönlendirilen güçsüz devletten yanadýr. Bu anlayýþýn öngördüðü devlet, sadece global güçlere çalýþan ve onlara kazandýran iþçi durumundadýr. Kapitalist ekonomilerde fakirlik milletin adeta kaderi gibidir. Milli Ekonomi Modelinin öngördüðü devlet ise güçlüdür ve milletinin hizmetindedir. Devlet senyoraj geliriyle tüketiciyi ve üreticiyi destekler. Devlet ekonomiye gerekli müdahalelerde bulunarak sürekli büyümenin de gerçekleþmesini saðlar. Yeraltý zenginliklerinin sahibi olan devlet, bu kaynaklarý ortaklýklar kurarak milletiyle paylaþýr. Devlet vergi, senyoraj ve üretimden elde ettiði geliri arz ve talebin canlanmasý için ekonomiye kazandýrýr. 326 Milli Ekonomi Modeli Milli Ekonomi Modelinde devlet babadýr. Alan deðil veren eldir. Verdikçe büyüyendir. Sosyal devlet projeleriyle gelir daðýlýmýndaki dengesizliði ortadan kaldýrandýr. Bütün vatandaþlarýn güvendiði, sýðýndýðý, adaletinden emin olduðu, tam istihdam saðlayan iradenin adýdýr. Talep ve maliyet olarak karþýmýza çýkan enflasyon, kapitalist ekonominin kaçýnýlmaz sonuçlarýndandýr. Talep enflasyonu, fiyat artýþýný para stoklarýndaki artýþla izah eden monetarist anlayýþ ile tam istihdam düzeyinden sonra toplam harcamalardaki artýþý enflasyonist açýk olarak ifade eden Keynes modeli enflasyon problemine çözüm üretememiþtir (noksan veya yanlýþ teþhis çözümü imkansýz kýlar). Maliyet enflasyonunu ise agýrlýklý olarak sendikalarýn desteklediði iþçi ücretlerindeki artýþ olarak ifade etmiþlerdir. Üretimi devreye koyan paranýn, üretim sonucu elde edilen malýn deðerini karþýlamasý mümkün deðildir. Doðal olarak arztalep dengesi arz eksenli olarak bozulacaktýr. Gelirin tüketime eþit olmasý ekonomideki dengeyi saðlamaz. Üretimin tüketimle veya tüketimin üretimle eþitlendiði nokta ekonomideki dengenin saðlandýðý durumdur. Maliyetli paranýn üretime veya tüketime girmesi her türlü enflasyonun kaynaðýný oluþturur. Milli Ekonomi Modeli paraya, üretim ve tüketime, sürekli büyümeye getirdiði yeni yorumla enflasyonun her türlüsünü ekonominin dýþýna çýkarmýþtýr. 327 Prof. Dr. Haydar BAÞ Devletin üretim ve tüketim ayaðýný bilinçli ve kontrollü bir þekilde emisyonla desteklemesi enflasyonu sýfýrladýðý gibi, sürekli büyümeyi de saðlar. Bir merdivenin basamaklarý gibi yatay talebi, dikey ise arzý gösterir. Ekonomilerin içinde bulunduðu duruma göre bazen yatay, bazen dikey desteklenir. Bazen de öyle olur ki oranlarý ayný veya sabit bir katsayý ile yatay ve dikey eksen ayný anda desteklenir. Bu bilinçli dengeli ve kontrollü müdahaleler ekonominin sürekli büyümesini de saðlar. Grafik 26 Kapitalist ekonomilerde haksýz kazanç olarak ortaya çýkan faiz, klasik anlayýþý temellendiren Adam Smith e göre tasarruf ile yatýrým arasýndaki iliþkiyi saðlayan unsurdur. Keynese göre ise faiz piyasalarýn ihtiyacý olan paranýn piyasalara arzýnda ortaya çýkar. 328 Milli Ekonomi Modeli Oysa ekonomilerin belasý olan enflasyon,denflasyon, stagflasyon, maliyetli paranýn kullanýmý sayesinde kendisine hayat bulur. Paranýn spekülatif alanlara kaçmasý,ekonomilerde sanal büyüklükler ve ödem alanlarý oluþturur. Faizin saðlayacaðý haksýz kazançla paraya hükmeden global güçler, hiçbir emek sarf etmeksizin bütün dünya insanýnýn ürettiði mal ve hizmetlere ortak olmaktadýrlar. Maliyetli paranýn (faiz) ele geçirdiði kapitalist ekonomilerde, gelir daðýlýmýndaki dengesizlik ve halkýn fakirliði kaçýnýlmaz neticedir. Dünya piyasalarýnda dolaþan para, dünya insanýnýn ihtiyaçlarýnýn kat kat fazlasý olmasýna raðmen, birçok ülkede insanlar açlýktan ölüyorlarsa, bunun en temel nedeni maliyetli paranýn yani faizin varlýðýdýr. Kapitalist ekonomilerde paranýn akýþý ve yönü tek boyutludur ve global güçlere doðrudur. Piyasalarda bulunan her maliyetli paradan global güçler pay sahibidir. Milli Ekonomi Modelinin öngördüðü para tanýmý gereði faizli para ekonominin dýþýna çýkartýlýr. Zati deðeri olmayan para, mal ve hizmet üretiminde, tüketim ve üretim kabiliyetinin arttýrýlmasýnda duraðan ekonomik deðerlerin harekete geçirilmesinde sadece bir iþlemcidir. Neticede iþlemcinin ürettiði deðer paranýn karþýlýðýdýr. Kendi çýkarlarý için her þeyi mubah gören insan insanýn kurdudur mantýðý ile insana yaklaþan liberalizm insaný tek boyutu ile ele alýr. 329 Prof. Dr. Haydar BAÞ Bencil insandan hareketle de homo ekonomicus u tanýmlar. Veya kapitalizmi kullanan global güçler bütün insanlýðýn ürettiði deðer ve hizmetleri sömürebilmek için ihtiyaç duyduklarý insan modeline homo ekonomicus adýný verdiler. Ýnsana sunulan sonsuz kaynaklarý sýnýrlý, insanýn sýnýrlý ihtiyaçlarýný sonsuz gören liberal anlayýþ, bu yanlýþa, insaný tanýyamadýðý için saplanmýþtýr. Ýnsanýn ihtiyaçlarý sýnýrlýdýr, sýnýrsýz olan ihtiraslarýdýr. Yerküredeki sonsuz kaynaklar netice olarak insanýn emeðine sunulmuþtur. Ýnsan da doðuþtan getirdiði deðerleri koruyup geliþtirerek ekonominin bütün parametrelerini kendinin ve toplumun menfaatlerine sunmalýdýr. Toplumun menfaatleri ile bireyin menfaatleri arasýndaki açý sýfýr olduðunda, tam istihdam gerçekleþtiði gibi insan her türlü saadeti yakalamýþ olur. Bireylerin çýkarlarý ile toplumun hedeflerini buluþturan irade devlet iradesi olmalýdýr. Baþka bir ifade ile bireylerin hedeflediði ekonomik düzey vektörlerinin toplamý toplumun ekonomik hedefini oluþturmalýdýr. Ýnsanýn doðuþtan getirdiði deðerleri koruyan, geliþtiren ve ekonomiye kazandýran, insanýn insana faydalý olduðu toplumlar öngörülen örnek toplumlardýr. Her ülkenin sosyoekonomik yaþam standartlarý göz önünde bulundurularak vergi alacak veya vergiden muaf olacak gelir düzeyi belirlenmelidir. Dar gelirli gruplardan verginin kaldýrýlmasý, ekonomilerde tüketim kabiliyetinin artmasýna, üretimin devreye girmesine neden olacaktýr. 330 Milli Ekonomi Modeli Üreticinin üretim kabiliyetini artýran bu yaklaþým yeni ekonomik kabiliyetlerin ortaya çýkmasýna da katkýda bulunacaktýr. Milli Ekonomi Modelinde hayat standartlarýnýn alt limiti birey ve ailelerin onurlu bir hayat yaþamalarýdýr. Devletin vergiden muaf tuttuðu kesimden toplayacaðý vergi geliri alýnmadýðýnda; bu paranýn piyasaya girerek dolaþým hýzýna baðlý olarak oluþturduðu iþlem hacmi, sonuçta devlete daha fazla vergi geliri olarak dönecektir. Örneklemeyi Türkiye için yapacak olursak, Milli Ekonomi Modeli, yýllýk geliri 100 milyar ve altýnda olan kesimden vergi almamayý öngörür. 331 332 Milli Ekonomi Modeli KAYNAKÇA 1. Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, Ýcmal yay, Ýstanbul 1994, 2. baský 2. Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, Ýcmal yay, Ýstanbul 1996, 4. baský 3. Prof. Dr. Haydar Baþ, Veda Hutbesinde Ýnsan Haklarý, Ýstanbul 2001. 4. A. Smith, Milletlerin Zenginliði, Çev. Haldun Derin, M.E.B. Yayýnlarý 1955 5. Akýn Önder, Muðla Su Ürünleri Yetiþtiricileri Birliði, 19.09.2004, A.A 6. Bank of Japan, www.boj.or.dp 7. BIS - Bank of International Settlements, Trennial Survey 2004 8. D.Ý.E, Ekonomik ve Finansal Veriler, www.die.gov.tr 9. D.Ý.E, GSMH Hesaplarý, www.die.gov.tr 10. Denis Henri, Histoire de la pensée économique, Presses Universitaires de France, 1971 11. IMF World Outlook 2005 12. Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý, www.dtm.gov.tr 13. DÝE, www.die.gov.tr 14. Doç. Dr. Gülsün Yay, 1990'lý yýllarda Finansal Krizler, Ýktisat'ýn Dama taþlarý- 2002, Eðitim serisi-2, 15. Doç. Dr. Sadi Uzunoðlu, Para ve Döviz Piyasalarý, 2.bas. 2003 16. EBRD (European Bank for Recostruction and Development 2002) 17. EUROSTAT ( Statistical Office of The European Communities 18. OECD, Main Economic Indicators Agust 2005 19. FED, 09/ 06/ 2005, www.federalreserve.gov 20. Gardner Ackley, Macroeconomic Theory, The Macmillion Company, New York, 1970 21. Hazine Müþteþarlýðý, Ýç Borç Stokunun Alýcýlara Göre Daðýlýmý, www.treasury.gov.tr 22. Hoover K., The New Classical Macroeconomics, 1998 333 Prof. Dr. Haydar BAÞ 23. IMF Economic Outlook, June 1998; OECD Analytical Databank 24. Ýktisat'ýn Dama Taþlarý, II, 2002, ÝÜ Ýktisat Fak. Mez. Cem; Doç. Dr. Burak Atamtürk, Klasikler ve Adam Smith 25. Ýktisat'ýn Ýlkeleri, Ortak Kitap, Alkým Yay, Ankara 1996 26. Japan Ekonomic Yearbook 27. IMF International Financial Statisticis, October 2003. 28. John Maynard Keynes, The General Theory and Employment, Ýnterest and Money, The Macmillian Press ltd, London 1973 29. K. Marx, Kapital 30. Karl Brunner and Allan H.Meltzer, The Phillips Curve and Labor Markets, North-Holland Publishing Company, 1976 31. IMF International Financial Statistics, October 2003 32. Ekonomic Survey of Japan 33. M. Friedman, Kapitalizm ve Özgürlük, ç. D. Erberk ve N. Himmetoðlu 34. Prof. Dr. C. Can Aktan, Monetarizm ve Rasyonel Beklentiler Teorisi, Politik iktisat, Ýzmir 2000 35. M.Firiedman, Qantity Theory of Money, 1956 36. Ministery of Finance of Japan, (06.09.005). 37. State Administration on Foregien Exchange, People's Republic of China. 38. Muðla Ünv. Temiz Enerji Kaynaklarý Araþtýrma Geliþtirme Merkezi 2005 yýlý Etkinlikleri, Oturum 6 39. Mustafa Çýnký, Rant Lordlarý, Ankara 2004 40. Nicholas Kaldor, The New Monetarism, Lloyd Bank Review, No 97,1970 41. Prof. Dr. Güven Önal, Akþam, 02.07.2001 42. Mustafa Çýnký, Rant Lordlarý, 1.baský, Ankara 2004 43. Prof. Dr. Erdogan Alkin, Ýktisat, Filiz Kitabevi, Ýst. 1992 44. Prof. Dr. M.Merih Paya, Para Teorisi ve Para Politikasý, 2.b. Ýstanbul: Filiz Kitapevi,1999. 45. Prof. Dr. Osman Z. Orhon, Baþlýca Enflasyon Teorileri ve Ýstikrar Politikalarý, Filiz Kitabevi 1993 46. Prof. Dr. Rona Turanlý, Malthus'un Nüfus Kuramý ve A.G.Ü. 334 Milli Ekonomi Modeli 47. World Bank's Debtor Reporting System (DRS) 48. Prof. Dr. Zafer Tunca, Makro Ýktisat, Filiz kitabevi, 3. baský 2001 49. T.C. Merkez Bankasý, www.tcmb.gov.tr 50. European Central Bank, OECD, Eurostat 2005 51. China Statistical Yearbook, Bank of China 52. Prof. Dr. Nuri Uman, Baþka Ülkelerin Bilançolarý ile T.C. Merkez Bankasý Bilançolarýnýn Karþýlaþtýrýlmasý, 1991 53. TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14 54. The World Bank, World Development Indicators 55. DÝE Turkey, Istatistical Year Book 2004 56. The World Bank, World Development Indicators 57. The World Distribution of Income Xavier Sala-i Martin Department of Economics, Colombia University Working, Paper no 8933, May 2002. 58. The World Bank, 2004 (Census and Statistics Department) 59. The Economic Journal, 112 51-92, January 2002, Royal Economic Society, True 60. World Income Distribution 1988 and 1993, Branko Milanovic 61. Türkiye Ziraat Odalarý Birliði,14.05.2002, A.A 62. Visser H., The Quantity of Money, 1974 63. World Bank, 2003 64. www.worldbank.org/globaloutlook. 65. World Bank (Prospects for The Global Economy) 335