ERĐŞEBĐLĐRLĐK (*) Sefa Targıt Herkes için bina içi erişim, uygar ülkelerde son yılların en önemli gündem maddesidir. Asansörler, yürüyen bantlar ve merdivenler, bina içi ulaşımı temin eden en önemli elemanlar olduğuna göre, konunun odak noktasında bizler bulunuyoruz demektir. Erişebilirlik, bu yılki ELA Genel kurulunun da ana temasıydı. Herkes için bina içi erişim, muhtelif nedenlerle bedensel hareket yeteneği kaybolmuş kişilerin dahi binanın her noktasına kendi imkanları ile ulaşabilmesi anlamına gelmektedir. Konunun kapsadığı alanı iyi tahayyül edebilmek için, 5378 sayılı “Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” metnindeki özürlü tanımına bakalım: Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi, Bu tanıma bakarak, bugün bedensel ve ruhsal özellikleri mükemmel olanlar dahil, her bireyin risk altında olduğu, bir gün “özürlü” olabileceği gerçeğini görmek mümkündür. Tanrı herkesi korusun ama, engelli olmak için herhangi bir nedenle vücudunuza alacağınız sertçe ya da hafif ama biçimsiz bir darbe kafidir. Aynı kanun temel esas olarak şu hükmü amir kılıyor: Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır. Bina tasarımı ve bu çerçevede bina bölümlerine ulaşımın temin edilmesi mimarların işidir. Tasarım yaparken sadece bedensel özellikleri mükemmel olan insanları esas alan ve erişebilirlik problemini onlara göre çözen her mimar, yukarıdaki temel esasla çelişkiye düşmüş olacaktır. Asansör ve yürüyen merdivenler konusunda asansör mühendisleriyle işbirliği yapılamadan ortaya çıkan tasarımların aksaklıklar taşıyacağı da bilinen bir gerçektir. Çağdaş bina tanımı, engellilerin rahatlıkla erişebileceği mekanlar talep etmektedir. Dünyanın ve insanlık bilincinin nereye geldiğinden haberdar olmayanlar için, binanın bağımsız bölümlerinin net kullanım alanın 3 - 4 m2 büyük oluşu, asansörün yetersiz oluşundan daha önemlidir. Daha ötesi, binaya asansör yapmamak için bina projesinin imar durumunun izin verdiği yükseklikten az yapıldığı, daha sonra tadilat projesiyle kat çıkılarak by-pass yapıldığı görülmedik hadise değildir. Üzücü olan taraf, bina içinde ulaşım sorunu yaşayan ve asansörleri yetersiz bulanların, Türkiye’de uygulanır olan bina tasarım sürecini bilmediklerinden dolayı, faturayı asansör imalatçılarına çıkarmalarıdır. Çok kaliteli yüksek binalarda ve alışveriş merkezlerinde doğru yöntemler izlenerek nispeten doğru çözümlere ulaşılmaktadır. Ancak, kentler, bu sınıfa dahil binalardan ibaret değildir. Geniş kitlelerin günlük hayatını geçirdiği orta sınıf konut ve işyeri binalarında durum endişe vericidir. Birkaç çarpıcı örnek vermek gerekirse; Gazeteci Ersin KALKAN, 2004 yılında bir araştırma yapmış ve Kurtuluş Savaşına katılmış, istiklal madalyası sahibi olmuş kahramanlardan hayatta olanları bularak, 6 kıymetli insanın hikayesini Son Kahramanlar kitabında toplamıştı. Kitapta anlatıldığına göre, son 6 kahramandan biri olan 105 yaşındaki Gazi Veysel Turan, Konya’nın Selçuklu ilçesinde asansörsüz bir apartmanın dördüncü katında yaşadığı için yıllardır evden dışarı çıkmıyormuş. Geçen yıl, Đletim Teknolojileri kongresi hazırlık çalışmaları çerçevesinde MMO Đstanbul Şubesinin Taksim’deki merkezinde yapılan toplantıya, Omurilik Felçlileri Derneği temsilcileri davet edilmişti. Kendileri de ortopedik engelli olan Dernek temsilcileri, Oda merkezinin bulunduğu binanın kapısına kadar geldiler ve binaya giremedikleri için toplantıya katılamadan geri döndüler. Yaşadığımız mahcubiyet hakikaten büyüktü. Yeni binalarda uygun ölçülerde ve yeter sayıda asansör yapımını temin etmek şarttır. Bunun ötesinde eski ve asansörsüz binalara da, bina gabarisi dışında da olsa asansör tesis edilmesine izin verilmesi, benim ihtiyacım var diyen herkesin asansör yaptırma olanağına kavuşması, uygar kent yaşamının gereğidir. Đmar yönetmelikleri zamana uymak ve bu yönde değişikliklere uğramak zorundadır. Yukarda söz edilen 5378 sayılı yasa kat mülkiyeti kanununda şu değişikliği öngörüyor: MADDE 19. — 23.6.1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 42 nci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. Özürlülerin yaşamı için zorunluluk göstermesi hâlinde, proje tadili kat maliklerinin en geç üç ay içerisinde yapacağı toplantıda görüşülerek sayı ve arsa payı çoğunluğu ile karara bağlanır. Toplantının bu süre içerisinde yapılamaması veya tadilat talebinin çoğunlukla kabul edilmemesi durumunda; ilgili kat malikinin talebi üzerine bina güvenliğinin tehlikeye sokulmadığını bildirir komisyon raporuna istinaden ilgili mercilerden alınacak tasdikli proje değişikliği veya krokiye göre inşaat, onarım ve tesis yapılır. Đlgili merciler, tasdikli proje değişikliği veya kroki taleplerini en geç altı ay içinde sonuçlandırır. Komisyonun teşkili, çalışma usûlü ile özürlünün kullanımından sonraki süreç ile ilgili usûl ve esaslar Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı ile Özürlüler Đdaresi Başkanlığı tarafından müştereken hazırlanacak yönetmelikle belirlenir. Bu maddeye göre, bir engelli için, diğer kat malikleri izin vermese dahi, binadaki engelleri ortadan kaldıracak tadilat ve tesisleri yaptırma yolu açıktır. Asansör talep eden engellilerin karşılaşacağı hukuksal engelleri aşmalarına yardım etmek üzere, her asansör firmasının bu açık kapıları bilmesi gerekir. Yasayla, halihazır binaların engellilerin erişimine imkan tanıyacak hale getirilmesi yönünde aşağıdaki hüküm getirilmektedir. GEÇĐCĐ MADDE 2. – Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir. Kanun maddesi, engeç 6 Temmuz 2012 günü tüm umuma açık binaların erişilebilir hale gelmiş olmasını emretmektedir ama, o güne kadar beklemek şart değildir. Serbest piyasa ekonomisinde patron tüketicidir. Tüketici, satın alacağı malı doğru seçme yolunda yeterince aydınlanmamış olunca, rekabet koşulları ve dolayısıyla kalite düşmektedir. Dikkatini, emniyet şartları ve ruhsat alma süreci üzerine yoğunlaştıran asansör endüstrisi, toplum ve bizzat sektör lehine olan değişik boyutları ihmal etmektedir. Asansör ve yürüyen merdivenlerle sağlanan konfor, binaya değer katan en önemli unsurdur. Bu gerçeği anlatmak, kabul edilmesini sağlamak sektörün ve tüketicilerin menfaati icabıdır. Genel alışkanlık gereği, anlaşılır olmak adına, uzuvlarından bir kısmını yitirmiş insanları engelli sıfatıyla anmak zorunda kaldım. Aslında engel sahibi olan yapılardır. Engelleri kaldıralım... (*) Makale ilk kez Asansör Dünyası Dergisi Mayıs 2006 Sayısında yayınlamıştır.