TÜRKİYE’DEKİ HÜKÜMET SİSTEMİ TARTIŞMALARINA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ Mehmet Merdan HEKİMOĞLU Prof. Dr., İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Giriş Yeni anayasa yazım çalışmalarının başladığı şu günlerde Türkiye’deki kamuoyu gündemini işgal eden en önemli sorunlardan biri de hiç şüphesiz hükümet sistemi meselesidir. Meselenin bir ülkedeki siyasal yönetimin etkinliği ve istikrarı yanında özellikle demokratik kalitesi bakımından taşımış olduğu önem nedeniyle çok daha sağlıklı bir zeminde üzerinde ele alınması beklenmesine karşın, vuku bulan tartışmaların genel olarak düzeyi ne yazık ki bu beklentiyi karşılayacak düzeyde değildir. İşte biz bu yazımızla konuya ilişkin tartışmaların bilimsel kalitesine, kendi sınırları çerçevesinde, bir nebze de olsa katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Bu amaca ulaşabilmek için öncelikle genel olarak hükümet sistemleri konusunu ele aldıktan sonra, Türkiye’deki hükümet sistemi tartışmalarına eleştirel bir bakış açısıyla değineceğiz. Yazımız bütün bu değerlendirmelerden ortaya çıkarılan sonuç faslıyla bitirilecektir. 1. Genel Olarak Hükümet Sistemleri Hükümet sistemlerinin anayasa hukuku ve siyaset bilimi literatüründeki tasnifinin kuvvetler ayrılığı veya birliğine dayalı olarak yapılması adettendir ki bu durum aynı zamanda bir ülkedeki siyasi rejimin demokratikliği bakımından da tayin edici bir değerlendirme ölçütü olarak kabul edilmektedir. Buna göre modern bir devlette mevcut olan üç temel devlet organın ifa edeceği işlerin ayrı ayrı eller tarafından icrası demokratik rejimin temelini oluşturmaktadır. Özünde etkin bir fren ve denge mekanizmasına dayalı bulunan demokratik rejimlerin bu temel vasfının, en yüksek düzeyde, ancak kuvvetler ayrılığının mevcut bulunduğu bir ortamda tecelli edebileceği kabul edilmektedir. Zira gücün gücü sınırladığı bir ortamda ancak siyasi çoğulculuk, kamu hürriyetlerinin güvence altına alınması, önemli siyasi makamları yöneteceklerin seçimle tayini, muhalif olma hürriyeti, kanun önünde eşitlik, anayasal sınırlar dahilinde çoğunluğun yönetimi, hesap verebilirlik, şeffaflık, temsil, katılım, serbest ve adil seçimler gibi demokratik bir takım ilke ve değerlerin bir anlam ve değer ifade etmesi beklenir. Bütün devlet işlevlerinin aynı devlet organının bünyesinde toplandığı bir kuvvetler birliği ortamında bütün bu sayılan demokratik rejim unsurlarının herhangi bir öneme haiz olamayacağı hususu her türlü izahtan varestedir. Yasama, yürütme ve yargı Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi / Clt:1 / Sayı:1 / Haziran 2012 Journal of Economics and Management Research / Vol:1 / No:1 / June 2012 3 Türkiye’deki Hükümet Sistemi Tartışmalarına Eleştirel Bir Bakış işlevlerini tek elden yürüten bir siyasi yapıda ne devlet iktidarının sınırlandırılması ne de temel hak ve özgürlüklerin korunması mümkün olabilir. Nazizm, komünizm, faşizm gibi modern ve seküler bir takım ideolojilerle, padişahlık gibi geleneksel yönetim sistemlerinin devlet erklerini bir arada toplayan işte bu monist ortak yapılarının demokratik bir yönetim sistemine imkân vermemesinin nedeni buradan kaynaklanmaktadır. Kuvvetler birliğine dayalı bulunan antidemokratik hükümet sistemlerinin tersine kuvvetler ayrılığına dayalı bulunan demokratik hükümet sistemleri, kuvvetlerin sert veya yumuşak bir şekilde ayrılmasına göre tasnif edilmektedir. Buna göre kuvvetlerin katı ayrılığına dayalı demokratik hükümet sistemi olarak başkanlık rejimi ön plana çıkarken, kuvvetlerin karşılıklı bir etkileşim ve işbirliği temelinde yumuşak bir şekilde ayrılmasını esas alan hükümet sistemi olarak parlamentarizm mevcut bulunmaktadır. Fransız modeli bağlamında ortaya çıkarak şekillenen ve melez bir hükümet şekli olan yarı başkanlık sistemini ise başkanlık demokrasisi ile parlamentarizm karması bir model olarak kabul etmek gerekir. 2. Türkiye’de Hükümet Sistemi Tartışmaları Kuvvetler birliğine dayalı bulunan antidemokratik hükümet sistemlerini bir kenara bırakacak olursak demokratik hükümet sistemlerinden hangisinin Türkiye’deki yönetim sisteminin kalitesi bakımından daha iyi sonuçlara yol açacağı hususu öteden beri Türkiye’de önemli bir tartışma konusunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’deki geleneksel parlamenter sistem, parçalı parlamento yapısından mülhem koalisyon hükümetleri üzerinden zaman zaman etkin ve istikrarlı yönetimlere yol açmadığı gerekçesiyle eleştirilmekte ve başkanlık sisteminin yürütme yapısının gerek tekçi özelliği gerekse de parlamento tarafından belirli bir süre görevine son verilememesi nedeniyle istikrarlı yönetimlere yol açacağı iddia edilmektedir. Yarı başkanlık sisteminin General Charles de Gaulle liderliğinde Fransa’ya istikrarlı ve güçlü bir yönetim getirdiği gerekçe gösterilerek Türkiye’ye bu tür bir demokratik hükümet sistemi önerenlerin sayısı da hiç az değildir. Bununla birlikte bütün bu hükümet sistemi tartışmalarının sağlıklı bir zeminde yapıldığını iddia etmek mümkün gözükmemektedir. Zira bir ülkedeki yönetimin etkin, istikrarlı ve güçlülük özelliklerine sahip olması yalnızca hükümet sistemiyle değil, ondan çok daha makro boyutta olmak üzere, siyasal sisteminin geneli ve bütünüyle ilgili bir konudur. Siyasal kültür, siyaset sosyolojisi, siyasi tarih, seçim sistemi, seçim sistemi, siyasal antropoloji, siyaset sosyolojisi ve siyasi partiler yasası gibi siyasal sistemin diğer unsurlarını dikkate almadan yapılacak kolaycı bir değerlendirmeyle bir ülkenin yönetiminin demokratik ve işlevsel kalitesiyle ilgili sonuçlara ulaşmak doğru bir yaklaşım değildir. Zira parçanın bütünün kendisi değil yalnızca bir unsuru olduğu bilinen bir mantık kuralıdır. Hal böyleyken hükümet sistemlerinden bazılarının ülkelerin yönetimlerinde diğer hükümet sistemlerine kıyasla daha fazla etkinlik, istikrar ve güç ortaya çıkaracağını ileri sürmenin isabetli bir yaklaşım olmadığı ifade edilmelidir. Bu 4 Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi / Clt:1 / Sayı:1 / Haziran 2012 Journal of Economics and Management Research / Vol:1 / No:1 / June 2012 Mehmet Merdan HEKİMOĞLU bağlamda örneğin ABD’deki başkanlık rejiminin istikrarlı ve etkin bir yönetime yol açmasının nedenlerinden biri olarak serbest parti modelinin bu ülkedeki varlığı ifade edilmelidir. Bu ülkede sadece seçim dönemlerinde faaliyetlerini sürdüren, merkezi, hiyerarşik ve disiplinli bir parti modeline dayalı olmayan siyasi parti yapısının, yasama ve yürütmenin katı ayrılığı üzerine bina edilmiş bulunan siyasi rejimin kilitlenme ve tıkanmalara yol açmadan işlemesine önemli bir katkıda bulunduğu bilinmektedir. Böylece Demokrat bir Başkanın politikalarına Cumhuriyetçi Kongre üyelerinden de destek gelmesi son derece normal karşılanmakta, bu nedenle kimse partisinden ihraç edilmemekte ve Kongre ve Başkan arasında ortaya çıkabilecek olası uzlaşmazlıklar neticesinde, fesih veya güvensizlik oyu yoluyla bunların birbirlerinin görevine son verememelerinden doğan sistemik problem bertaraf edilmektedir. Buna, eylemlerini, sonucunda ortaya çıkaracağı yarara göre değerlendiren pragmatist siyasi kültürü de ilave etmek gerekir. Ayrıca aynı liberal ideolojinin çocukları olan iki partinin sisteme hâkim olmasının da ideolojik ve sosyal bölünmüşlükten kaynaklanan yönetim sorunlarına da engel olacağı açıktır. Bu örnekten de anlaşılacağı üzere, başkanlık sistemi diğer siyasi sistem öğeleriyle birleşerek oluşturduğu görevdeşlik üzerinden ABD’de istikrarlı ve etkin bir yöneten demokrasiyi mümkün kılarken, bu öğelerin yokluğu üzerinden Latin Amerika’da otoriter diktatörlüklere yol açmaktadır. Aynı şekilde Fransa’ya istikrarlı bir yönetim getiren unsur sadece yarı başkanlık sisteminden oluşmamış, siyasi sistemin diğer unsurlarından olarak iki turlu çoğunluk sisteminin siyasi yelpazeyi sağda ve solda toparlayarak parlamentonun parçalı kompozisyonuna son vermesi de belirleyici bir rol oynamıştır. 3. Sonuç Etkin, güçlü ve istikrarlı yönetim oluşturma adına başkanlık veya yarı başkanlık hükümeti sistemini önerenlerin siyasi sistemin diğer öğelerini de ortaya koymak suretiyle bu hükümet sistemlerinin Türkiye özelinde ortaya çıkaracağı genel yönetsel sonuçları kümülatif bir bakış açısıyla ortaya koymaları beklenir. Aksi takdirde yalnızca hükümet sistemini değişikliğe uğratarak demokratik rejimin yönetebilirlik seviyesinin arttırılabileceğini iddia etmenin kolaycılık ve indirgemecilikle malul sığ bir bakış açısı olduğunun ifade edilmesi gerekiyor. Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi / Clt:1 / Sayı:1 / Haziran 2012 Journal of Economics and Management Research / Vol:1 / No:1 / June 2012 5