Özge Norman DIŞ DÜNYAYA DAİR GÖZLEMLERİMİZ ve KURGU ÜRÜNÜ HAYATLAR Yolculukları kitap okumaya benzetiyorum ben. Kitaplar gibi yolculuklar da ufkumuzu geliştirir çünkü dış dünyayı gözlemlerken yepyeni düşünceler biçimlenir kafamızda. Çok sayıda yaşam kesiti geçer önümüzden bir film şeridi gibi adeta. Anlık belki de saniyelik olarak geçen bu sürede, daha önce tanık olmadığımız kişileri ve yaşamları gözlemleriz. Her gözlemimizden yeni tahminler çıkarabilir, dahası bunlar arasında ilişkiler kurabiliriz. İçimizdeki karşı konulmaz merak duygusu ve anlamlandırma içgüdüsü bu safhada açığa çıkar. Yolculukların bağımlılık etkisi yaratmasının bir nedeni de merak duygumuzu harekete geçirmesi “Dünya meğer ne kadar da büyükmüş, aynı anda ne kadar çok şey yaşanıyor!” dedirtebilmesidir insana. Kimi zaman dahil olmak isteriz gözlemlediğimiz yaşamlara, kimi zaman onları usulca uzaktan seyretmek. Uzaktan bile olsa dokunabiliriz o yaşamlara; hayal gücümüz gitmek istediğimiz yerleşim yerlerine, dahil olmak istediğimiz hayatlara ve insan ilişkilerine bizi ulaştırabilecek bir güce sahip. Evet, bunları sadece oturduğumuz yolcu koltuğundan yapabiliyoruz. Yazarların da yolculukları sırasında bazı yapıtlarını kalem aldıklarını duymuşuz veya okumuşuzdur. Yolculuk denilen bu yaratıcı süreçte gözlemleme fırsatı buldukları küçük bir detaydan ilham alabiliyor, buna göre bir karakter veya olay yaratabiliyorlar. Fakat kimsenin farkına varmadığı şey, her gün on binlerce insanın aynı yaratıcı süreç içerisinden geçmesi. Bu durumda herkes bir yazar gibi hareket ediyor, herkes karakter çözümlemesi yapabiliyor. Paula Hawkins’in kaleme aldığı Trendeki Kız adlı yapıtın başkahramanı Rachel da içinde bulunduğu trenden gördüğü bir çift ile arasında görünmez bir bağ kuruyor ve onlara belli başlı kişilik özellikleri addediyor. Zihninde kurguladığı her şeyin kaynağı sadece anlık bir görüntüden ibaret olmasına rağmen, hiçbir fiziksel iletişimi olmadığı kişilerin hayatlarına bir şekilde dahil olma imkanı buluyor. Günlük hayatta biz de merak duygumuzu geliştirerek ve hayal gücümüzün sınırlarını zorlayarak hiç ummadığımız evrenlerin kapısını aralayabilir ve insan zihnine bu şekilde içsel bir yolculuk yapabiliriz. Koskocaman dünyadaki yerimizi konumlandırmaya çalışırken kendimizi durağan biri veya etkisiz eleman gibi görebiliyoruz bazen. Halbuki bir yaşamlar zinciri bu içinde bulunduğumuz. Yolda gördüğümüz bir kişi bile hayatımızda bir şekilde yer edinebilir ya da karşılaştığımız yaşam manzaraları hiç tahmin etmediğimiz biçimde yön verebilir hayatımızın gidişatına. Bir yolcu olarak biz, pasif kalmayıp düşüncelerimizi hayata geçirirsek de aynı etkiyi yaratabiliriz hiç tanımadığımız insanların hayatında. Aynı zamanda kendi geçmişimizi ve hayallerimizi dış dünyada vücut bulmuş bir halde görebiliriz. Bu durum bizim aslında dışarıdaki insanlardan çok da farklı olmadığımızı gösteriyor. Hepimizin bir ortak noktası var. Sokakta gördüğümüz tanışıklığımızın olmadığı yabancı kişilerle bir şekilde bağlantı kurabileceğimiz ortak özellikler bulabiliyoruz hayal gücümüzün de eşliğiyle. Varlığımız, kurgu dünyamızın içinde yok olup gitmektense ait olduğu şekilde konumlandırıyor kendini, dış dünyayla olan bağlantılarını o şekilde kuruyor. Bir trende, bir arabada ya da otobüste hatta vapurda, uçakta giderken camdan dışarıyı seyretmek en büyük zevklerimizden biri. Yolculuğumuz sırasında kulaklıklarımızı takar, en güzel şarkı listemizi oluşturur ve gerçekte olduğumuz kişiden bir an için sıyrılır, hayallerin büyülü dünyasına kaptırırız kendimizi. Yolda gördüğümüz her bir canlıya ve hatta nesneye anlam yüklemeye başlarız, onlarla ilgili hikayeler, yaşanmışlıklar tasarlarız zihnimizde. Üzerine ne kadar çok düşünürsek zihnimizdekilerin o kadar somut bir hal aldığını görürüz. Zihin ürünlerimizin bu gerçeğe aktarımı, kontrolümüz dışında gerçekleşen olaylarda bile etkiye sahip olduğumuz ve domino efekti gibi bir etkiyle çevremizde olup bitenlere nasıl yön verdiğimiz konusunda bize ipuçları verir. Yolculuklar, insanın iç dünyasına açılan bir kapı. Gözlemlediklerimizin kişiliğimize olan katkısı hatırı sayılır ölçüde önemli. Kendimizi hayal kurarken kaptırabiliyoruz, başka hayatların yaşantılarıyla iç içe geçebiliyor zihnimizin ürünleri. Yine de, bir çıkış yolu buluyoruz. Kendimizle bağdaşlaştırdığımız veya ilgimizi çeken her yeni varlık ve olay karakterimizi oluşturmamıza yardımcı oluyor. Karşılıklı bir etkileşim halinde bulunuyoruz yolculuklarımız sırasında bile, ne kadar akla yatkın olmasa da, ne kadar olağanüstü gelse de kulağa...