abbaslern syasî emellernn tarh kökler

advertisement
193
ABBAS LER N S YASÎ EMELLER N N TAR H KÖKLER
*
Yazan: Faruk ÖMER
Çeviren: Doç. Dr. Cem ZORLU**
Abstract
The Historical Roots of Abbasids’ Political Goals
Abbasids based their claims of Caliphate on two basic elements. First
one is the testament of Abu Hashim for Muhammad b. Ali, the second one is
the claim that Abbasids come from the ancestry of Abbas who is uncle of
prophet Muhammad. They used the testament of Abu Hashimm as the ground
of their claims of Caliphate before taking-over the power. After having established the Abbasid State, they used the theme, that they come from the ancestry of Abbas, to ground their claims.
Giri"
Abbasîlerin hilâfette haklar$ oldu%u iddialar$, her biri di%erinden anlam
ve önem aç$s$ndan farkl$ iki ayr$ dönem geçirmi(tir. Bunlardan ilki, Emevî rejimine kar($ gizli davet dönemidir ki, bu dönemde Abbasî davetçileri, mümkün
olabilen en fazla say$da Emevî muhalifini saflar$na katmay$ hedeflemi(lerdi. Bu
dönemde davet, Peygamber (s.a.v.)’den sonra 2slâm toplumunun idaresini ele
geçirmek için “Hâ$im o%ullar'n'n” veya “Ehl-i Beyt’in hakk'” gibi genel nitelikli
sloganlar$ kullanm$( ve Abbasî davetçileri de, Abbasîlerin hilâfet haklar$n$n Ebû
Hâ(im Abdullah b. Muhammed b. Ali’nin vasiyetinden kaynakland$%$n$ yüksek
sesle dile getirmi(lerdir. Bu, Abbasîlerin hilâfet haklar$n$, Ali o%ullar$n$n elHanefî kolundan (Çünkü Muhammed’e, annesi Havle el-Hanefiyye’ye nisbetle
Muhammed el-Hanefiyye deniliyordu.) me(ru yolla miras olarak ald$klar$ an*
Bu çeviri, yazar n makalelerini toplad Buhûs fi't-Târîhi'l-Abbâsî, (Beyrut, 1977) adl eserinin
52-71 sayfalar aras tercemesidir. Gerekli gördü ümüz yerlere çev. kayd ile baz ilavelerde
bulunduk
**
Selçuk Üniversitesi lahiyat Fakültesi, slâm Tarihi Anabilim Dal Ö retim Üyesi
194
ABBAS8LER8N S8YASÎ EMELLER8N8N TAR8H8 KÖKLER8
lam$na gelmektedir. Fakat, isyan ba(ar$ya ula($p yeni devlet kurulur kurulmaz
Abbasîler, Ebû Hâ(im ve onun gizli te(kilat$ “Hâ$imiyye” ile olan ili(kilerini
unutarak hilâfetteki haklar$n$n Rasûlullah (s.a.v.)’$n amcas$ Abbas b.
Abdilmuttalib’e ve onun miras$na dayand$%$n$ vurgulamaya ba(lad$lar.
Ebû Hâ"im’in Vasiyeti (Sar* Sahife)
2lk iddiay$ tart$(maya ba(lamadan önce, Muhammed b. el-Hanefiyye ad$na kurulan ve kendisinden sonra o%lu Ebû Hâ(im’in yönetti%i daha sonra da
Ebû Hâ(im’in, ö%rencisi ve dostu Muhammed b. Ali el-Abbasî’ye idaresini teslim etti%i gizli hareketin faaliyetlerini k$saca aktarmam$z gerekir. Ben, Muhtâr b.
Ebî Ubeyd es-Sekafî (66/685-67/686)’nin Kûfe’de önderlik etti%i1 Irak el-Arabî
ile Cezire bölgesinin bir k$sm$n$ içerisine alan isyan$n Muhammed el-Hanefiyye
ad$na oldu%u kanaatini ta($yorum. Bu hareketin, Fiî muhalefet hareketinin
geli(iminde yeni prensipler ortaya koydu%unu söylemek gerekir. Nitekim Muhtâr, Muhammed b. el-Hanefiyye’nin “beklenen mehdi” oldu%unu dile getirmi(;
sonra da kendisinin peygamber oldu%unu iddia etmi(tir. Ancak, bu konu ile
ilgili olarak Muhtar’$n hareketinin bizi ilgilendiren yönü, bu hareketin imameti
el-Fat$mî (Hasan ve Hüseyin) kolundan Muhammed b. el-Hanefiyye’ye geçirmi( olmas$d$r.
Muhtâr’$n hareketi tarihi kaynaklarda ve f$rkalarla ilgili eserlerde farkl$ isimlerle tan$nmaktad$r. Baz$lar$ (unlard$r: el-Keysâniyye2, el-Muhtâriyye ve elHa(ebiyye3. Ancak Muhammed b. el-Hanefiyye’nin 81/700 y$l$nda vefat etmesi, taraftarlar$n$n f$rkalara ve gruplara ayr$lmas$na neden oldu. Bunlar$ iki ana
gruba ay$rabiliriz:
1-el-Kürabiyye4: Bunlar, Muhammed b. el-Hanefiyye’nin vefat etti%ini
kabul etmeyen ve onun Radvâ da%$nda veya muhtemelen bir ba(ka yerde gizlendi%ini dile getiren gruptur. Muhammed b. el-Hanefiyye’nin ilah, kendisinin
de onun peygamberi oldu%u inanan Hamza b. Umâra, bu f$rkan$n reislerinden
idi. O, böyle a($r$ ve sap$k görü(ler yaym$(t$r.
2-Muhammed b. el-Hanefiyye’nin öldü%üne inanan taraftarlar: Bunlar,
Muhammed’den sonra kimin imam olaca%$ konusunda ihtilaf etmi(lerdir:
1
Wellhausen, ed-Devletu’l-Arabiyye ve Sukûtuha, ter. Abdülhâdî Ebû Ride, Kahire, 1938, s.181
v.d.; G. Levi Della Vida, “Muhtâr”, .A., stanbul, 1960, VIII, 513-516.
2
Raviler, ismin nisbetinde ihtilaf etmi lerdir. Baz s bu nisbeti Muhtâr’ n lakab na dayand rm lar,
baz s da Muhtâr’ n polis efiyle ili kili oldu unu söylemi lerdir. E ’arî, Makâlâtu’l- slâmiyyîn,
stanbul, 1929, I, 17; bn Kuteybe, Maârif, Göttingen, 1850, Kahire, 1960, s.622.
3
Bu isimlendirme, Muhtâr’ n yak nla maya çal t mevalinin biricik silah olan sopa (ha eb) ve
bastondan kaynaklanmaktad r.(Bk.Nevbahtî, F raku’ - îa, Necef, 1959, n r. Helmut Ritter, stanbul, 1931, s.20-21.)
4
Nevbahtî, a.g.e., s.23 v.d.; el-Kummî, el-F rak ve’l-Makâlât, Tahran, 1963, s.21, 35-38; E ’arî,
a.g.e., I, 19; el-Ke î, Ma’rifetu Ahbâri’r-Ricâl, Necef, 1964, s.266.
Faruk Ömer
195
a-Bir k$sm$ Muhammed’den sonra imametin Ali b. Hüseyin’e
(Zeynelabidin) intikal etti%ini iddia etmi(lerdir. Bu rivayet5 tekdir ve di%er kaynaklarda onu destekleyen bir ba(ka rivayet yoktur. Ancak konusunda yine tek
olan bir ba(ka rivayet6 daha vard$r ki, imametin Ali Zeynelabidin’e geçti%ini
desteklemesi aç$s$ndan önceki rivayetle uyu(maktad$r; fakat imametin kimden
intikal etti%i konusunda farkl$l$k arz etmektedir. Bu rivayete göre, Ali
Zeynelabidin’e imametin intikal etti%i (ah$s, Ebû Hâ(im’dir; Muhammed b. elHanefiyye de%ildir. O halde, (unu kesinlikle söyleyebilirim: Bu gibi rivayetlerde
tarihî aç$dan bir do%ruluk pay$ varsa, bunlar, 2bn el-Hanefiyye’nin vefat$n$n
taraftarlar$ndan bir k$sm$n$, Fiî Hüseynî kitleye kat$lmaya itti%ini iddia etmekten
öte bir mana ifade etmez.
b-Bir k$sm$ da imametin Ebû Hâ(im Abdullah b. Muhammed b. elHanefiyye’ye geçti%ini iddia etmi(lerdir.7 2(te bu Ebû Hâ(im, taraftarlar$n$, “elHâ$imiyye” ad$ verilen ve faaliyetleri Emevîler ile casuslar$ taraf$ndan yak$n
takibe al$nan, gizli ve etkin bir te(kilat$n çat$s$ alt$nda toplayarak organize etmi(tir.
Ebû Hâ(im’in kendisinden sonra yerine geçecek bir çocuk b$rakmadan
97/715 veya 98/716 y$l$nda vefat etmesiyle taraftarlar$, her biri belirli bir (ahs$n
imametine inanan kitlelere ve gruplara ayr$ld$lar. K$saca onlar$ (u gruplara ay$rabiliriz:
Birinci grup: Bunlara göre imamet, Ebû Hâ(im’den karde(i Ali b. Muhammed b. el-Hanefiyye’ye geçmi(; daha sonra da onun evlatlar$ aras$nda
birinden di%erine intikal etmi(tir.8 Görünen o ki, bu grup Muhammed’in hat$ras$na ba%l$ kalm$( ve ondan sonra da neslini desteklemi(tir.
kinci grup: Bunlar, Ebû Hâ(im’in vefat etmesiyle imametin Ali evlad$ndan Abbasî ailesine intikal etti%ini iddia etmi(tir. Bu geçi(, Ebû Hâ(im’in
Muhammed b. Ali b. Abdillah b. Abbas’a vasiyetine dayanmaktad$r.9 Her ne
olursa olsun, bu f$rkaya göre de imamet, Rasûlullah (s.a.v.)’$n ailesi
Hâ(imo%ullar$ içerisinde kalmaktad$r.
Üçüncü grup: Bunlar, Beyân b. Sem’ân et-Temîmî el-Kûfî’nin taraftarlar$d$r.10 Bu grup, Beyân’$n Ebû Hâ(im’in yerine geçti%ine ve onun peygamber
5
Ba dâdî, el-Fark beyne’l-F rak, Kahire, 1328/1910, s.28.
E ’arî, a.g.e., I, 23.
7
Nevbahtî, a.g.e., s.27; Kummî, a.g.e., s.38, 69; E ’arî, a.g.e., I, 20.
8
Nevbahtî, a.g.e., s.28-29; Kummî, a.g.e., s.38; E ’arî, a.g.e., I, 20-21.
9
Ahbâru’l-Abbâs ve Veledihî, El yazmas , Evkaf Kütüphanesi, Ba dat, v.85a; Nevbahtî, a.g.e.,
s.29-30; Kummî, a.g.e., s.39-40; E ’arî, a.g.e., I, 21; el-Kâdî en-Nu’mân, erhu’l-Ahbâr fî Tarihi’l-Eimmeti’l-Ebrâr, Do u ve Afrika Ara t rmalar Enstitüsü Kütüphanesi (Londra Üniversitesi), Londra, nr. 25732, v.50; Ba dâdî, a.g.e., s.28; ehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, Leipzig,
1923, s.15.
10
Nevbahtî, a.g.e., s.30 v.d.; Kummî, a.g.e., s.33-34; E ’arî, a.g.e., I, 23; Ba dâdî, a.g.e., s.28;
bn Hazm, el-Fasl fi’l-Milel ve’n-Nihal, Kahire, 1317-1320, I, 34; ehristânî, a.g.e., s. 113-114.
Burada u bilgiyi aktarmadan geçemeyece iz: Ba dâdî bu ahs n taraftarlar n n iki gruba ayr l6
196
ABBAS8LER8N S8YASÎ EMELLER8N8N TAR8H8 KÖKLER8
oldu%una inanmaktad$rlar. Beyân et-Temîmî insanlar$ hulûl ve tenasüh prensibine ça%$rm$( ve ilahî ruhun ard$ ard$na imamlara geçti%ini ve sonunda kendisine hulûl etti%ini ileri sürmü(tür. Bu (ahs$n ak$beti ise (öyle olmu(tur: Kûfe
valisi Halid b. Abdillah el-Kasrî 119/737 senesinde onu yakalam$( ve dostu
Mu%ire b. Said el-Iclî ile birlikte Kûfe’de yakm$(t$r.
Dördüncü grup: Bunlar, Abdullah b. Amr b. Harb’in taraftarlar$d$r.11
Bunlar, Ebû Hâ(im’den sonra 2bn Harb’in imam oldu%unu dile getirmi(lerdir.
Fakat görünen o ki, hareketleri pek aktif ve liderleri de, hareketin önderli%ine
lay$k veya yeterli de%ildi; bundan dolay$ da hareket, ilkelerinden sapm$(t$. 2(te
bu yüzden, bu hareketin önemli bir yeri olmam$(; tarihî veya tarihî olmayan
kaynaklar, ondan çok az bahsetmi(lerdir.
Be"inci grup: Bu grup tarihte el-Cenâhiyye ismiyle tan$nmaktad$r.
Bunlar, Abdullah b. Muaviye b. Abdillah b. Cafer b. Ebî Talib’in taraftarlar$d$r.
Bu (ah$s, tabiat$yla ne Hz. Ali ne de Hz. Fat$ma evlad$ndand$r. Abdullah b.
Muaviye 127/744-745 y$l$nda Kûfe’de isyan etmi(ti. Onun isyan$n$n Hâ(imî
muhalefet tarihinde büyük bir önemi vard$r. Çünkü, a($r$ görü(lere davet eden
hareketi, Irakdan Fars’a kadar yay$lm$( ve siyasî otoritesinin eri(ti%i bölgeleri
içerisine alan genç bir devlet kurmu(tur. Ayr$ca baz$ Abbasî (ahsiyetler de devletin idaresinde ona yard$mc$ olmu(lard$r. Ancak Emevî ordusu ona hareket
alan$ b$rakmam$( ve k$sa bir süre içerisinde isyan$na son vermi(tir. Abdullah ise
Horasan’a kaçmak zorunda kalm$(; orada Ebû Müslim onu yakalay$p bir müddet hapsetmi( ve sonra da öldürmü(tür. Çünkü, Abbasî daveti o vakit Horasan’da olgunla(m$(t$ ve gerçekten Horasan, Abdullah b. Muaviye gibi Abbasîlere kar($ yeni ve etkili bir rakibi kald$ramazd$. el-Cenâhiyye’nin, Ebû Hâ(im’in
kendisinden sonra Abdullah b. Muaviye’yi imam olarak vasiyet etti%i iddias$ ise
dikkat çekici bir husustur. Kaynaklar, Cenâhiyye ile Abbâsiyye aras$nda Ebû
Hâ(im’den sonra imametin intikali çerçevesinde sert kelamî tart$(malar$n meydana geldi%ini aktarmaktad$r. Her biri, Ebû Hâ(im’in kendi imamlar$n$ vasiyet
etti%ini iddia etmektedir.12
Ebû Hâ(im’in vasiyetinde hak iddia eden dinî ve siyasî f$rka ve gruplar
hakk$ndaki bu genel bilgi, imamet meselesi etraf$nda farkl$ cemaat ve gruplar
aras$ndaki keskin ve net bölünmeleri yans$tt$%$ gibi, bu vasiyet etraf$nda sert
tart$(malar$n da var oldu%unu aç$kça ortaya koymaktad$r.
Mesele, Abbasîlerin bu vasiyetten hak iddia etmeleri ile ba%lant$l$ hale gelince de, ça%da( Müslüman ve müste(rik tarihçilerin bu olay kar($s$nda tutumlad klar n söylemektedir: “Onlardan bir k sm onun peygamber oldu unu ve Muhammed
(s.a.v.)’in eriat ndan baz hükümleri neshetti ini iddia etmektedir. Di er bir k sm ise onun ilah
oldu unu ileri sürmektedir.”
11
E ’arî, a.g.e., I, 22; Ba dadî, a.g.e., s.28; bn Hazm, a.g.e., I, 37; ehristanî, a.g.e., s.112.
12
Nevbahtî, a.g.e., s.26; E ’arî, a.g.e., I, 22 “ mam tan yan birisi diledi ini yaps n.”; ehristânî,
a.g.e., s.16, 113; Taberî, Târîhi’r-Rusul ve’l-Mulûk, n r.M. Ebu’l-Fadl brahim, Kahire, 13801387/1960-1967, VII, 302.
Faruk Ömer
197
r$ farkl$ farkl$ olmu(tur. Van Vloten, Profesör Lewis ve Profesör Moscati13 tarihî
aç$dan bunun do%ru oldu%unu kabul ederken, Wellhausen14 bu rivayeti, “Muhtemelen hayalî veya efsanevî bir rivayettir.” (eklinde de%erlendirmi(tir.
Zetterstéen(?), De Goeje ve Quatremére de, vasiyet ve Ebû Hâ(im’in zehirlenmesi rivayetinin yalan oldu%unu söylemektedir.15
Üstad Doktor ed-Dûrî ise, ba(lang$çta bu rivayeti kabul etme noktas$nda
ihtiyatl$ davranm$(t$r: “Her halükarda $unlar' kesin bir $ekilde ifade edebiliriz:
Ebû Hâ$im hiçbir çocuk b'rakmadan vefat etmi$ ve onunla Muhammed b. Ali
aras'ndaki iyi ili$kiler, Hâ$imiyye’nin Muhammed’e kat'larak Abbasî davetinin
çekirde%ini olu$turmas'n' sa%lam'$t'r.” Ancak Doktor ed-Dûrî, “Ahbâru’lAbbas” isimli el yazmas$ esere muttali olduktan sonra bu görü(ünden vazgeçerek vasiyetin önemine ve tarihî gerçekli%ine dikkat çekmi(tir.16
Doktor Hasan 2brahim Hasan da, “Ebû Hâ$im’in vas'yetiyle imamet hakk' Ali o%ullar'ndan Abbasîlere geçinceye kadar, iki aile (Ali o%ullar' ile Abbas
o%ullar'), ortak dü$man olan Emevîlere kar$' ittifak halinde idiler.” diyerek vasiyetin do%rulu%unu kabul etmektedir.17
Profesör Claude Cahen ise, kendisini herhangi bir görü(ün ba%lay$c$l$%$
alt$na sokmayarak (öyle demektedir: “Ebû Hâ$im’in Muhammed b. Ali elAbbasî’ye vasiyetinin gerçek olup olmad'%' meselesi günümüzde, daha önce ve
yak'n zamana kadar sahip oldu%u öneme art'k sahip de%ildir.” Sonra (unlar$
ilave etmektedir: “Ancak, Ebû Hâ$im’in taraftarlar'n'n Muhammed’e ba%l'l'k
yemini ettiklerinden ve Muhammed’in de imamlar' gibi davrand'%'ndan $üphe
edemeyiz.”18
2lk dönem tarihçilerinden pek ço%u ise, Ebû Hâ(im’in Muhammed elAbbasî’ye vasiyet etti%ini kabul etmektedir. Bunlardan Belâzurî (v.279/892) (u
bilgileri aktarmaktad$r: “Süleyman b. Abdilmelik (96-99/715-717) halife olunca, Ebû Hâ$im Abdullah b. Muhammed b. el-Hanefiyye (Kam’a) gelerek Kiadan birkaç ki$i ile birlikte huzuruna ç'kt'... Muhammed b. el-Hanefiyye vefat
ederken ona vasiyet etmi$ ve Kian'n sevk ve idaresiyle onu görevlendirmi$ti.
13
Van Vloten, es-Siyâdetu’l-Arabiyye ve’ - îa ve’l- srâîliyyât, ter. Hasan brahim Hasan, Kahire,
1934, s.92 v.d.; Bernard Lewis, el-Arab fi’t-Tarih, ter. N. E. Faris-M. Y. Zayid, Beyrut, 1954,
s.78; Moscati, “Vasiyyetu Ebî Hâ im”, Mecelletu’d-Dirâsâti’ - ark yye, say :27, 1953, s.9 v.d.
14
Wellhausen, The Arab Kingdom and its fall, Kalküta, 1922, s.503.
15
Zetterstéen, “Ebû Hâ im”, .A., stanbul, 1964, IV, 28; De Goeje, “Ensâbu’l-E râf li’lBelâzurî”, Mecelletu Z.D.M.G., 1881, s.394. Ancak De Goeje’nin, “Abbasîler, Ebû Hâ im’i zehirlemi lerdir ve Ebû Hâ im’in, gizli hareketin önderli ini kendilerine b rakt n iddia etmi lerdir.” eklindeki iddias , do ru bir izah olarak kabul edilemez. Çünkü, tarihî kaynaklara dayanmamaktad r. Quatremére, “Havle Devleti’l-Hulefâi’l-Abbasîyyîn”, el-Mecelletu’lAsyeviyyetu’l-Cedîde, 1835, s.324-325.
16
Abdülaziz ed-Dûrî, el-Asru’l-Abbâsiyyu’l-Evvel, Ba dat, 1945, s.21; Abdülaziz ed-Dûrî,
“Davun Cedîdun ale’d-Da’veti’l-Abbâsiyye”, Mecelletu’l-Kulliyyeti’l-Adâb ve’l-Ulûm, say :2,
1957, s.68.
17
Hasan brahim Hasan, Târîhu’l- slâm, Kahire, 1964, II, 11.
18
Claude Cahen, “Points de vue sur la Révolution Abbâside” in R.H., 1963, s.311.
198
ABBAS8LER8N S8YASÎ EMELLER8N8N TAR8H8 KÖKLER8
Ebû Hâ$im huzura girince konu$mas' ve zekas'yla Süleyman b. Abdilmelik’i
hayrette b'rakt'... Sonra oradan ayr'ld'. Süleyman da onunla birlikte bir rehber
göndererek, ona hizmet etmesini emretti. Rehber, Ebû Hâ$im’i gittikleri yoldan
uzakla$t'rarak bir çad'r'n yan'na götürdü. Burada onu öldürmek için haz'rl'k
yapm'$, yan'nda koyunlar ve zehir olan bir bedevi vard'. Oraya ula$t'klar'nda
susuzluktan ölmek üzere idi. Ebû Hâ$im bedeviden su istedi, o da ona içerisine
zehir koydu%u sütü ikram etti. Ebû Hâ$im bu zehirli sütü içince hastaland' ve
Humeyme’de bulunan Muhammed b. Ali’nin yan'na gitti. Bir müddet sonra da
orada öldü.”19 Belâzurî’ye ait ikinci bir rivayetteki bilgiler ilkinden çok farkl$
de%ildir. Bu rivayete göre, Ebû Hâ(im Muhammed el-Abbasî’ye (öyle demektedir: “Ey amcam'n o%lu! Gerçekten biz imametin bizim olaca%'n' zannediyorduk. Art'k $üphe kalmam'$ ve net bir $ekilde anla$'lm'$t'r ki imam sensin, babam de%il. Ve ard'ndan kendisine ait belgeleri ona verdi ve taraftarlar'n'n isimlerini birer birer sayd'.”20 Belâzurî’ye ait üçüncü bir rivayette ise Ebû Hâ(im,
Muhammed’e (öyle demektedir: “Bu i$ (hilâfet), senin i$indir; önce bunu sen
üstleneceksin sonra da çocuklar'n.”21
Ya’kûbî de vasiyet rivayeti konusunda Belâzurî’yi desteklemektedir; ancak o, her zaman yapt$%$ gibi, bu rivayetin ba($nda da kaynaklar$n$ aktarmadan
(öyle demektedir: “Ebû Hâ$im zehiri içtikten sonra, ‘Beni amcam'n o%lu Muhammed b. Ali b. Abdillah b. Abbas’'n yan'na götürün!’ dedi. O esnada Ebû
Hâ$im, e$-Kerât bölgesinde idi. Hemen onu Humeyme’de bulunan Muhammed’in yan'na götürdüler. Onun yan'na var'nca, 'Ey amca o%lu! Ben ölece%im.
Babam'n bana $u vasiyeti ile birlikte sana geldim. Bu vasiyetin içerisinde emrin
(hilâfetin) sana ve o%ullar'na geçece%i bildirilmektedir. Art'k zaman' ve alameti
gelmi$tir; onun için çal'$man'z gerekmez.' dedi”22
Taberî’nin rivayeti ise, özü itibariyle önceki iki rivayetle uyu(maktad$r.
Ancak o, Ebû Hâ(im’in Muhammed’e (öyle dedi%ini aktarmaktad$r: “Ey amcam'n o%lu! Ben bir $eyler biliyorum; onu sana aktaraca%'m. Fakat, onu kimseye söyleme! 8nsanlar'n beklenti içerisinde oldu%u bu i$ (hilâfet), sizindir.”23
Funu belirtmek gerekir ki, Belâzurî (v.279/892)’nin, Ya’kûbî
(v.284/897)’nin ve Taberî (v.310/923)’nin rivayetleri muhtemelen ayn$ kaynaktan al$nm$(t$r; bu kaynaklar, Heysem b. Âdiy (v.206/8219) ile Medâinî (v.215223/830-848 aras$)’dir. Her iki ravi de tarihî rivayetlerinin s$hhati aç$s$ndan
küçümsenemeyecek bir konumdad$r. Bir yandan durum böyle iken, di%er yandan rivayetler aras$ndaki farkl$l$k üslupta ve kelimelerdedir. Netice itibariyle
19
Belâzurî, Ensâbu’l-E râf, n r. S. Zekkâr-R.Ziriklî, Beyrut, 1996, III, 467. Bu rivayeti Belâzurî,
Heysem b. Adiy’den aktarm t r.
20
Belâzurî, a.g.e., III, 468. Bu rivayeti Ebû Mes’ûd el-Kûfî, Avâne’den rivayet etmi tir.
21
Belâzurî, a.g.e., III, 466. Bu rivayeti ise Medâinî aktarm t r. Ayr ca bk. IV, 108. Burada rivayet
“kâlû” ifadesi ile ba lamaktad r.
22
Ya’kûbî, Tarih, Necef, 1964, III, 42.
23
Taberî, a.g.e., VII, 421.
Faruk Ömer
199
rivayetler ayn$ manay$ vermekte ve ayn$ olay$ anlatmaktad$r. Bu durum, rivayet edilen haberin s$hhatini güçlendirir ve ona güven oran$n$ art$r$r.
Vasiyet konusu ile di%er tarihçiler de ilgilenmi(tir. Örne%in 2bn Sa’d
(v.230/845) Tabakât$'nda (u bilgileri vermektedir: “Ebû Hâ$im vefat ederken
Muhammed b. Ali’ye vasiyet etmi$tir/görevi devretmi$tir... Bu i$in sahibi sensin
ve senin çocuklar'na ait olacak, diyerek taraftarlar'n' ona yönlendirmi$ ve kendisine ait belgeler ile sanca%' Muhammed’e teslim etmi$tir.”24 2bn Habib
(v.245/859) de “Süleyman, Muhammed el-Abbasî’nin yan'nda vefat eden Ebû
Hâ$im’i zehirlemi$tir.” diyerek bunu desteklemektedir.25 Ayn$ (ekilde 2bn
Kuteybe (v.267/889) de, Ebû Hâ(im’in adamlar$n$ Muhammed el-Abbasî ile
tan$(t$rd$%$n$ ve elindeki evraklar$ ona verdi%ini aktarmaktad$r.26 Fayet el8mâme ve’s-Siyâse isimli eserin 2bn Kuteybe’ye ait oldu%unu do%ru kabul edersek, 2bn Kuteybe orada da vasiyet haberini zikrederek (öyle demektedir: “Ebû
Hâ$im, Kiadan baz' $ah'slar' onun (Muhammed el-Abbasî) için $ahit gösterdi.”27
Mes’ûdî (345/956) de Ebû Hâ(im’in vasiyeti ile imametin Ali o%ullar$ndan Abbaso%ullar$na geçti%i haberini do%ru kabul etmektedir;28 ancak o, vasiyetin o%lu Muhammed b. Ali’ye de%il de babas$ Ali b. Abdillah’a oldu%unu
söyleyerek hata etmi(tir.
Kitabu’l-Uyûn ve’l-Hadâik ise, Ebû Hâ(im’in süt içirilerek de%il de tatl$
yedirilerek zehirlendi%ini söylemi( ve bunu fark ettikten sonra “Ebû Hâ$im
Humeyme’ye gitti. Ard'ndan amcas'n'n o%ullar' Abdullah b. Abbas’'n çocuklar'na bir mektup yazarak onlara davetçilerin durumunu bildirdi ve davetçilerine
yazd'%' mektuplar' mühürledi%i bir mührü onlara teslim etti. Ayr'ca taraftarlar'na bir mektup yazarak i$i (hilâfeti) Abbaso%ullar'na teslim etti%ini bildirdi.” ifadelerine yer vermi(tir.29 Burada, Câh$z (255/868)’$n30 Ebû Hâ(im Abdullah’$
zehirledikleri için Emevîleri ele(tirdi%ini zikretmeden geçemeyece%iz.
Vasiyet meselesini tart$(an önemli kaynaklardan birisi de müellifi meçhul
olan “Ahbâru’l-Abbâs ve Veledihî” isimli el yazmas$ eserdir. Bu eser “Ahbâru’l8mâme” ba(l$%$ alt$nda (u bilgileri vermektedir: “Keysâniyye, Muhtâr b. Ebî
Ubeyd’e nisbet edilmektedir... Onun lakab' Keysân idi. O, Muhammed b. Ali’nin imametini ileri süren ilk $ah'st'r. Ali b. Abdillah ile o%ullar' da Mehdi dönemine kadar bunu savunuyorlard'. Abbâsiyye’nin bir f'rka haline geli$inin
kökü, Muhammed b. el-Hanefiyye’ye dayanmaktad'r.” Eser (öyle devam et24
bn Sa’d, et-Tabakâtu’l-Kübrâ, Leyden, 1905, V, 241.
bn Habib, Esmâu’l-Mu tâlîn mine’l-E râf, Kahire, 1954, s179-180.
26
bn Kuteybe, Maârif, s.111.
27
bn Kuteybe, el- mâme ve’s-Siyâse, Kahire, 1904, II, 207-209. bn Kuteybe bu rivayeti Heysem b. Adiy’den aktarm t r.
28
Mes’ûdî, Murûcu’z-Zeheb, Paris, 1873, VI, 58-59.
29
Uyûn ve’l-Hadâik, (Müellifi meçhûl), Leyden, 1869, s.180.
30
Câh z, Fadlu Benî Hâ im alâ Benî Abdi ems, (Resâil), n r. Sendûbî, Kahire, 1933, s.79.
25
200
ABBAS8LER8N S8YASÎ EMELLER8N8N TAR8H8 KÖKLER8
mektedir: “Ebû Hâ$im geldi... Muhammed b. Ali (el-Abbasî)’nin yan'na yerle$ti. Ard'ndan rahats'zland' ve Muhammed’e vasiyet ederek kendisinden sonra
onu imam olarak isimlendirdi.” Eser, Muhammed’in Ebû Hâ(im’le ili(kisine ve
Ebû Hâ(im’in vefat$na sebep olan olaylara dair ayr$nt$lar da vermektedir. Ancak o, Ebû Hâ(im’in zehirlendi%ini zikretmeyerek, sadece onun tabiî bir (ekilde
vefat etti%ini belirtmektedir.31
Her ne olursa olsun, “Ahbâru’l-Abbâs ve Veledihî” adl$ yazma eserde bu
vasiyet konusu ile ilgili aktar$lan en önemli bilgi, “Sar' Sahife” dir. Bu sahifenin
asl$, onu, babas$ Ali b. Ebî Talib’den miras olarak alan Muhammed b. elHanefiyye’ye dayanmaktad$r. Bu sahifeyi Muhammed’e de karde(i Hüseyin b.
Ali vermi(tir. Bu sahife (unlar$ içermektedir: “Horasan’da siyah sancaklar'n ne
zaman ve nas'l ortaya ç'kaca%'; bu sancaklar'n ne zaman dikilece%i; alametlerinin ve i$aretlerinin zaman'; hangi Arap kabilelerinin yard'mc' olaca%'; bunlar'
yapacak olan ki$ilerin isimleri; bu $ah'slar'n, adamlar'n'n ve taraftarlar'n'n özellikleri… Bu sahife, Muhammed b. Ali b. el-Hanefiyye’nin yan'nda idi ve vefat
ederken onu, künyesi Ebû Hâ$im olan o%lu Abdullah b. Muhammed’e verdi.
Bu sahife ölünceye kadar onun yan'nda kald'... Ebû Hâ$im, Humeyme’de Muhammed b. Ali’nin yan'nda vefat ederken sahifeyi ona verdi ve yapmay' istedi%i $eyleri ona vasiyet etti...”32
Sonra bu eser Ebû Hâ(im’in Muhammed’e yapt$%$ sözlü vasiyeti
serdetmektedir. Bu vasiyet, ayr$nt$l$ ve kapsaml$ olsa da, anlam itibariyle daha
önceki kaynaklarda zikredilenlerden farkl$ de%ildir. Eser, Ebû Hâ(im’in vefat$n$n ard$ndan Muhammed el-Abbasî’nin aya%a kalkarak (iaya/taraftarlar$na
(öyle bir hutbe okudu%unu aktarmaktad$r: “Onun ölümü sebebiyle s'k'nt'ya
dü$tü iseniz, ben onun taraf'ndan bu i$ için seçildim. O, beni ve sizi bu i$i gerçekle$tirmek için toplam'$t'. Ondan sizin bilmedi%iniz pek çok $eyi ö%rendim.
Rabbiniz Allah’tan sak'n'n! Gerçekle$tirmek için çaba sarf etti%iniz bu hakk'n
pe$ini b'rakmay'n! Dillerinize sahip olun, onlar' faydal' ve gerekli yerlerde kullan'n! S'k'nt'ya kar$' sab'rl' olun ki, size güç versin. Kayet bunlara dikkat ederseniz siz benim $iams'n'z/ taraftarlar'ms'n'z, benim has adamlar'ms'n'z ve hem
hayatta iken hem de öldükten sonra bana en lay'k olan ki$ilersiniz.” Önde gelen taraftarlardan birisi ona (öyle cevap verdi: “Kendisini imam olarak kabul
etti%imiz dostumuz, sana vasiyet etmi$ ve bu i$in sana, sonra da çocuklar'na
geçece%ini zikretmi$; biz de bunu kabul ettik. O halde bize emrini söyle ki, onu
bilelim ve çi%nemeyelim.”33
31
Ahbâru’l-Abbas, v.74a-84b.
Ahbâru’l-Abbas, v.84b-185a. Bu rivayet, Yunus b. Dabyan’dan aktar lm t r. O da, Ebû Cafer
Muhammed el-Bak r’dan rivayet eden kimselerden aktarm t r.
33
A.g.e., v.85a-87b. Bu rivayet, brahim b. Seleme’den aktar lm t r. unun da zikredilmesi
gerekir ki, burada vasiyeti, Ebû Hâ im’in vefat ndan çok önce gerçekle mi gibi aktaran bir rivayet daha vard r. Bu rivayete göre Ebû Hâ im, Muhammed’in kendisinden ders okudu u
dönemde, taraftarlar na vefat ndan sonra Muhammed’e tabi olmalar n vasiyet etmi tir.
32
Faruk Ömer
201
XI. y.y. da ya(am$( meçhul bir müellife ait “Nebzetun mine’t-Târîh” isimli
eser, az önce söz konusu etti%imiz “Ahbâru’l-Abbas” isimli el yazmas$ eserin bir
muhtasar$ oldu%u için vasiyet ile ilgili Ahbâr’da zikredilen bilgiler, özet olarak
“en-Nebze”de de zikredilmi(tir.34
Geç dönem tarih kaynaklar$na gelince, bu eserler, vasiyetle ilgili olarak
büyük bir tarihî de%ere sahip de%ildir. Fakat, her ne olursa olsun biz, bu eserlerin de (u veya öteki rivayete dayanarak vasiyetin do%rulu%undan (üphe duymad$klar$ konusunda birle(tiklerini söyleyebiliriz. Örne%in 2bn Abdirabbih
(v.328/940)35 vasiyeti Heysem b. Adiy’e dayanarak nakletmektedir. Fakat,
rivayette, özellikle bir bölümünde türetme ve ilave yap$ld$%$n$ gösteren pek çok
ayr$nt$ ve laf kalabal$%$ vard$r. Bu rivayet, gerçekten Abbasî daveti ve devrimi
esnas$nda meydana gelmi( tarihî olaylar$ anlatmakla birlikte, ayn$ zamanda
Muhammed el-Abbasî’nin daha sonra Horasan’a gönderdi%i davetçilerine yapt$%$ vasiyetle kar$(m$(t$r.
Ayn$ (ekilde Makdisî, 2bn Asakir, 2bnu’l-Esîr, 2bn Hallikan, 2bn Haldun,
Makrizî, 2bn Ta%rîberdî ve Dâvûdî de bu vasiyetin do%rulu%unu kabul etmektedir. Ancak, bunlar$n aktard$klar$ bilgiler, bazen birbirlerine kar$(m$(t$r. Çünkü
bu bilgiler, kendilerinden as$rlarca önce meydana gelmi( olaylar$n gerçeklerini
aktar$rken, bu yazarlar$n bu olaylara ne kadar dikkat ettikleri ve ne kadar önem
verdiklerine ba%l$d$r. Bundan dolay$, geç dönem tarih yazarlar$n$n kendilerinden önceki kaynaklardan olaylar$ harfi harfine istinsah ettiklerini görmekteyiz.
Hatta bu istinsah esnas$nda isimler, olaylar ve senelerle ilgili affedilemez hatalar
ortaya ç$kmaktad$r.36
Verdikleri bilgiler az ve 2slâm’$n siyaset ve akaid tarihi aç$s$ndan bu önemli vasiyetin tam bir portresini çizmemiz için yetersiz olmakla birlikte, dinî
gruplar ve itikâdî mezhepler hakk$nda yaz$lan kitaplar$n bize baz$ net bilgiler
verdiklerini de burada ilave etmemiz gerekmektedir. F$rkalar ve akaid ile ilgili
ilk eser yazanlardan Nevbahtî (v.300/912) ile Sa’d el-Kummî (v.~301/913)
mü(tereken (u bilgiyi vermektedir: “Ebû Hâ$im, Muhammed b. Ali b. Abdillah
el-Abbasî’ye vasiyet etmi$, o da bu vasiyeti babas' Ali b. Abdillah’a vermi$tir.
Ard'ndan Ebû Hâ$im Kam’daki e$-Kerât bölgesinde vefat etmi$tir. Bunlar,
34
Nebzetun min Kitabi’t-Tarih, (Müellifi meçhul), Moskova’da 1960 y l nda Do u Ara t rmalar
Enstitüsü kontrolünde Rusçaya çevrilmi , baz notlar dü ülmü ve fotokopi halinde bir nüsha,
v.248b-250b.
35
bi Abdirabbih, el-Ikdu’l-Ferîd, n r. Mufîd Muhammed Kamiha v.d r., Beyrut, 1407/1987, V,
218-219.
36
Makdisî, el-Bed’ ve’t-Tarih, Paris, 1899-1906, VI, 56-60; bn Asakir, Tarihu Dima k, Paris,
Millî Kütüphane, nr. 2147, V, 460; bnu’l-Esir, el-Kamil fi’t-Tarih, Leyden, 1851-1867,V,3839; bn Hallikan, Vefeyâtu’l-A’yân, Kahire, 1882, II, 228-229; bn Haldun, el-Iber, Kahire,
1384/1967, II, 100; Makrizî, Muntehabu’t-Tezkira, Paris, Millî Kütüphane, nr. 1514, v.80a-80b;
Makrizî, el-H tat, Kahire, 1959, IV, 177; bn Ta rîberdî, en-Nucûmu’z-Zâhira, n r. F. Muhammed altût v.d r., Kahire, 1390-1392/1970-1972, I, 19 (Bu rivayeti bn Ta rîberdî Rü d b.
Küreyb’den aktarmaktad r.); Dâvûdî, Umdetu’t-Tâlib, n r. N. R za, Beyrut, ts. (Daru’l Mektebi’l-Hayat), s.281-282.
202
ABBAS8LER8N S8YASÎ EMELLER8N8N TAR8H8 KÖKLER8
Râvendiyye f'rkas'n'n a$'r'lar'd'r (Xulât-' Râvendiyye’dir).”37 E(’arî ise
Keysâniyye’den bahsederken (öyle demektedir: “Onlar, Ebû Hâ$im’den sonra
imam'n Muhammed el-Abbasî oldu%unu iddia etmektedirler. Ebû Hâ$im,
Kam’dan dönerken e$-Kerât bölgesinde vefat etmi$ ve burada Muhammed’e
vasiyetini b'rakm'$t'r.”38 Ba%dâdî, Fehristânî ve 2sferâyînî de bu görü(ü desteklemektedir.39
Ancak bu yazarlar, Abbasî hareketinin asl$n$n Keysâniyye ile
Hâ(imiyye’ye dayand$%$n$ kabul etmekle birlikte, Abbâsiyye f$rkas$n$,
Keysâniyye’yi itham ettikleri gibi a($r$l$k veya sap$kl$kla itham etmemi(lerdir.
Onlar, a($r$l$k veya sap$kl$%$ Cenâhiyye, Mansuriyye, Harbiyye ve Beyâniyye
gibi di%er pek çok f$rkaya nisbet etmi(lerdir.40 Belki bu nokta, kitaplar$n bizzat
Abbasî Devleti döneminde yaz$lm$( olmas$yla ilgili olabilir. Muhtemelen bu
(ah$slar, daha aç$k konu(maya ve daha fazla aç$klama yapmaya cesaret edememi(lerdir. Burada bir ilave yapmay$ gerekli görüyor ve (öyle diyorum: Bu
kitaplar, sap$kl$k ve a($r$l$%$ yeni devletin kurulmas$ndan sonra Abbâsiyye f$rkas$ndan ayr$lan ve ona kar($ ç$kan a($r$ Râvendiyye, Rizâmiyye, Muslimiyye,
Mukanna'$yye ve Hurremiyye v.b. gibi f$rkalara nisbet etmi(lerdir. Bu f$rkalar,
ilk Abbasî döneminde zaman zaman mevcut iktidara kar($ isyan etmi(lerdir. 2(te
bundan dolay$ bu yazarlar, devleti destekleyen Abbâsiyye ile bu f$rkadan kopan di%er f$rkalar aras$nda ay$r$m yaparak, bu ayr$lan f$rkalar$ a($r$l$k ve sap$kl$kla itham etmi(lerdir.
Örne%in Taberî,41 Râvendiyye’yi a($r$l$kla itham ederek (unlar$ ileri sürmektedir: “Onlar, 8sa b. Meryem’de bulunan ruhun Ali b. Ebî Talib’e, sonra
ard' ard'na imamlara ve sonunda 8brahim b. Muhammed’e geçti%ini ve onlar'n
ilah olduklar'n' iddia etmi$lerdir. Bu f'rka, haramlar' helal saym'$t'r... Halife
Ebû Cafer el-Mansur’a tapm'$lard'r...” Bu, onlar$n hulûl ve tenasüh prensibini
benimsediklerini göstermektedir.42 Ancak Taberî, Abbasî yönetiminin a($r$l$klar$ndan dolay$ onlar$ cezaland$rd$%$na dikkat çekmektedir.
Nevbahtî ile Sa’d el-Kummî, a($r$/%ulât Râvendiyye’nin Ebû Hâ(im’in
Muhammed’e (u (ekilde vasiyet etti%ine inand$klar$n$ aktarmaktad$r: “O, imamd'r; o Allah’t'r; o, her $eyi bilendir. Onu kim tan'm'$sa diledi%ini yaps'n.
37
Nevbahtî, a.g.e., s.28; Kummî, a.g.e., s.39.
E ’arî, a.g.e., I, 21.
39
Ba dâdî, a.g.e., s.27-28; ehristânî, a.g.e., s.15-16; sferâyînî, et-Tebsîr bi’d-Dîn, Kahire,
1939-1940, s.75.
40
Nevbahtî, a.g.e., s.33-50; Kummî, a.g.e., s.26, 46-47; E ’arî, a.g.e., I, 5; Ba dâdî, a.g.e.,
s.227-242; ehristânî, a.g.e., s.132 v.d.; bn Hazm, a.g.e., s.180-185; sferâyînî, a.g.e., s.7074; Malatî, et-Tenbîh ve’r-Red, stanbul, 1936, s.118-122.
41
Taberî, a.g.e., VIII, 83 (Taberî, rivayeti Medâinî’den aktarmaktad r.) Ayn ekilde Makdisî,
a.g.e., I, 83.
42
Taberî, a.g.e., VII, 505; bnu’l-Adîm, Zübdetu’l-Haleb, Dime k, 1951, 1954, I, 59-60; bnu’tT ktakâ, el-Fahrî, Paris, 1895, s.142-143; bn Haldun, a.g.e., III, 395-396.
38
Faruk Ömer
203
8$te bunlar a$'r' Ravendilerdir.”43 Böylece görüyoruz ki, her iki müellif de sözü
devam ettirerek bu tür bir inanc$ Abbâsiyye f$rkas$na de%il, %ulât/a($r$
Râvendiyye’ye nisbet etmektedir.
Mes’ûdî44 ise Abbâsiyye f$rkas$ndan ayr$lm$( bir di%er f$rka olan ve
137/754 y$l$nda Mansur taraf$ndan öldürülmesinden sonra taraftarlar$n$ Ebû
Müslim’in imametine ça%$ran Müslimiyye’ye baz$ a($r$ görü(ler nisbet etmektedir: “O (Ebû Müslim) ölmemi$tir, ortaya ç'k'p yeryüzünü adaletle dolduruncaya
kadar da ölmeyecektir...”
Fakat Abbasî davetinin Horasan’daki faaliyetleri; davetin duayenlerinden
ve davetçilerin ileri gelenlerinden olan Hida(’$n davet etti%i görü(ler;45 ayn$
(ekilde, davetin Hâ(imiyye f$rkas$ndan do%an kökleri ve devrim ba(ar$ya ula(t$ktan sonra ayr$lan kollar$; i(te bütün bunlar, Abbasî davetinin a($r$ bir yönünün/yüzünün oldu%unu göstermektedir. Ancak davetin bu yüzü, Emevî idaresinden (ikayetçi ve rahats$z olan ki(ilerden mümkün olabildi%i kadar fazla taraftar kazanabilmek için Abbasî devriminin ortaya koydu%u bir çok veçhesinden
sadece biri idi. Abbasî daveti, bu insanlar$ cezp edecek inançlar$ içeren sloganlar atmak ve mesajlar vermek suretiyle bunu yap$yordu.
Fu ana kadarki anlatt$klar$m$zdan anla($lmaktad$r ki, farkl$ ravilere isnad
ettikleri rivayetlerini tart$(t$%$m$z temel kaynaklar, vasiyetin tarihî bir hakikat
oldu%unda müttefiktirler ve bunun, Ebû Hâ(im’in Süleyman b. Abdilmelik’i
ziyaretinden sonra Fam’dan Hicaz’a dönü( yolunda iken 97-98/715-716 y$l$nda oldu%unu zikretmektedirler. Ebû Hâ(im e(-Ferât bölgesinde iken ya Emevî
halifesinin tertipledi%i bir zehirlenme ya da tabiî bir (ekilde hastalanma sebebiyle rahats$zlanm$( ve bunun üzerine dostlar$ndan kendisini Abbasîlerin merkezi
Humeyme’ye götürmelerini istemi(tir. Orada bu (ekilde Muhammed b. Ali elAbbasî’ye vasiyet etmi( ve onu, gizli Hâ(imî hareketinin imaml$%$na tayin etmi(tir. Ebû Hâ(imin çocu%u yoktu; bu sebepten o, taraftarlar$na Muhammed
el-Abbasî’yi imam edinmelerini emretmi(ti. Çünkü o, di%erlerinden daha alimdi.46 Nas$l olmas$n? Çünkü Muhammed, ilmi bizzat Ebû Hâ(im’in yan$nda alm$(t$. Bundan itibaren Muhammed el-Abbasî, Hâ(imî te(kilat$n$ her yönüyle
Abbasî te(kilat$ haline getirdi.
Rasûllullah (s.a.v.)’*n Amcas* Abbas b. Abdilmuttalib
Yeni Abbasî Devleti kurulduktan ve Abbasîler iktidar$ ele geçirdikten sonra bir çok münasebetle “Allah’'n Kitab' ve Peygamberinin sünnetine uyma”
arzu ve kararl$l$klar$n$ deklare ettiler ve “zalimleri”, yani adalet, emr-i bi’l-maruf
43
Nevbahtî, a.g.e., s.28-29; Kummî, a.g.e., s.39-40, 69-70.
Mes’ûdî, a.g.e., VI, 186-187; Ahbâru’d-Duveli’l-Munkat a, ( Müellifi meçhul el yazmas bir eser
olup Ali b. Zafir el-Ezdî’ye nisbet edilmektedir.), Biritanya Müzesi, nr.3685, v.109b.
45
Taberî, a.g.e., VII, 109; V. Vloten, a.g.e., s.98; C. Cahen, a.g.e., s.324 v.d.; Bernard Lewis,
“el-Abbâsiyyûn”, Dâiratu’l-Meârifi’l- slâmiyye, (Yeni Bask ).
46
Ahbâru’l-Abbas, v.79b.
44
204
ABBAS8LER8N S8YASÎ EMELLER8N8N TAR8H8 KÖKLER8
ve nehy-i ani’l-munker prensiplerini uygulamada ba(ar$s$z olan Emevîleri ele(tirdiler. Abbasîler yeni sisteme desteklerini kazanabilmek için fakihler ile hadisçilere yakla(t$lar. Böylece Abbasîler, her unsurdan özellikle de devrim esnas$nda kendilerine yard$m ve destek veren a($r$ gruplardan uzakla(t$lar. Ard$ndan
yeni iktidar, her muhalif hareketi ve k$zg$nl$%$n$ ifade etmeye çal$(an her isyanc$y$ (iddetli bir (ekilde ezmeye ba(lad$. Çünkü yeni nizam, onlar$n bekledi%i
gibi olmam$( veya devrim esnas$nda att$%$ sloganlar$n gere%ini yapmam$(t$.
Abbasîlerin hilâfet davalar$n$ dayand$racaklar$ yeni bir esas bulmalar$ gerekirdi. Zira Ebû Hâ(im’in vasiyeti, otoriteyi ele geçirdikten sonra art$k (artlara
uygun de%ildi. Çünkü bu vasiyet, siyasî aç$dan, onlar$ Ali o%ullar$na ba%layarak
hilâfet haklar$n$n 2mam Ali b. Ebî Talib (ra)’in o%ullar$ yoluyla kendilerine geldi%ini ortaya koyuyor; akaidî aç$dan ise, gizli hareketlerine ait köklerin a($r$
Keysâniyye ve Hâ(imiyye te(kilat$na dayand$%$ ay$b$n$ if(â ediyordu. Ba(ka bir
ifadeyle, Abbasîlerin, yeni sistemleri için fukaha ve halk$n deste%ine ihtiyaç
duymalar$, onlar$ Ebû Hâ(im ve onun a($r$ te(kilat$ ile ba%lar$n$ koparmaya ve
Kitap ve sünnete sar$ld$klar$n$ ilan etmeye sevk eden unsur olmu(tur. Abbasîlerin hilafet davalar$ için yeni temele gelince, bu, Rasûlullah (s.a.v.)’$n vefat ederken amcas$ Abbas’$ varis olarak b$rakmas$na dayan$yordu. Bundan dolay$
imamet, onun çocuklar$na ait olacakt$.
2ki iddia aras$ndaki bu de%i(imin aniden olmad$%$n$ söylememiz gerekir.
Aksine birinci iddia ile ikincisi aras$nda bir intikal süreci olmu(tur. Bu ara dönemin karakteristik özelli%i, esneklik ve belirsizliktir ve özellikle, yöneticiler ile
Abbasî halifelerinin hutbeleri ve beyanatlar$nda tezahür etmektedir. Mesela
Ebu'l-Abbas es-Seffah(132/750-136/754) ilk hutbesinde,47 Abbasîlerin soylar$n$n babalar$ taraf$ndan Peygamber (s.a.v.)’e uzand$%$n$ vurgulayarak (öyle
demektedir: “...Allah takva kelimesini bize yolda$ yapt' ve bizi ona lay'k hale
getirdi; takva ehli olmakla onurland'rd'. Rasûlullah’a akrabal'k ve yak'nl'kla
$ereflendirdi. Bizleri onun babalar'ndan ve soyundan türetti.” Sonra Ebu'lAbbas, “Ehl-i Beyt”in ve Zevi’l-kurba/yak$n akrabalar$n hakk$ndan bahsetmektedir. Bu terimlerin anlamlar$nda bir esneklik oldu%u için bu anlam$n yorumunda da rivayetlerin farkl$ olaca%$ a(ikard$r. Sonra Halife, yeni devlet kurulduktan sonra k$p$rdanmaya ba(layan muhalif gruplara sald$r$ya geçmektedir.
Fakat hutbesinde genel olarak, baz$ taahhütlerle tehditleri birbirine kar$(t$rd$%$
siyasî bir ustal$k ve manevra göze çarpmaktad$r. Amcas$ Davud b. Ali’nin hutbesi48 de, Abbasîlerin hak ve hukukuna Halifenin hutbesinden daha çok vurgu
yapmas$na ra%men, siyasî tolerans ve Ali o%ullar$ ile Abbasîlerin aralar$n$ bulma çabas$ aç$s$ndan ilkinden farks$zd$. Davud b. Ali Allah’a hamd ve (ükr etmektedir; çünkü O, “Peygamber (s.a.v.)’den miraslar'n' onlara ula$t'rm'$t'r.”
47
Dîneverî, Ahbâru’t-T vâl, Leyden, 1888, s.467-468; Taberî, a.g.e., VII, 425-426; Mes’ûdî,
a.g.e., VI, 97-99; Nebzetun min Kitabi’t-Tarih, v.292a.
48
Taberî, a.g.e., VII, 426-428; Muberred, el-Kamil, n r. Muhammed Ebu'l-Fadl brahim, Kâhire,
ts (Dâru’l-Fikri’l-Arabî), IV, 110-111.
Faruk Ömer
205
Yani, Abbasîler Peygamber (s.a.v.)’in varisleridir ve ondan sonra, insanlar içerisinde hilâfete en lay$k olanlard$r. Ancak Davud b. Ali sözlerini sürdürerek (öyle demektedir: “Kuna dikkat edin! Rasûlullah (s.a.v.)’'n vefat'ndan bu
güne kadar geçen zaman içinde sizin $u minberinize Emiru’l-Mü’minin Ali b.
Ebî Talib ve (eliyle Ebu'l-Abbas’' i$aret ederek) Mü’minlerin Emiri Abdullah b.
Muhammed haricinde hiçbir halife ç'kmam'$t'r.” Davud b. Ali as$l konuya dönerek sözlerini (öyle tamamlamaktad$r: “Biliniz ki ele geçirdi%imiz hilâfet, 8sa b.
Meryem’e teslim edinceye kadar bizden ç'kmayacakt'r.” Fakih el-Evzaî ile Halifenin amcas$ Abdullah b. Ali aras$nda Fam’da geçen bir tart$(mada Abdullah
da, hilâfet hakk$n$n Hâ(im o%ullar$nda oldu%unu vurguluyor ve Abbasîlerin bu
hakka, Fam’da Ali o%ullar$ kanal$yla varis olduklar$na dikkat çekiyordu.49
Fakat durum, uzun süre bu kapal$ ve esnek (ekilde kalmad$. Neticede
Hâ(im o%ullar$, yönetimdeki Abbasîler ve muhalefetteki Ali o%ullar$ olmak üzere ikiye parçaland$ ve zamanla Abbasîlerin ve Ali evlad$n$n bak$( aç$lar$ kristalize oldu. 2kinci halife ve devletin gerçek kurucusu olan Mansur, Abbasî bak$(
aç$s$n$ son derece aç$k ve net bir (ekilde ortaya koyan ilk (ah$s olarak kabul
edilmektedir. O, Hicaz’da isyan eden Muhammed en-Nefsüzzekiyye el-Alevî
(el-Hasanî) ile kar($l$kl$ yazd$klar$ mektuplarda50 (öyle demektedir: “Biliyorsun
ki Peygamber (s.a.v.)’den sonra Abdülmuttalib o%ullar' içerisinde ondan
(Abbas’dan) ba$ka kimse hayatta kalmam'$t'; dolay's'yla amcas' olarak onun
varisi oldu. Sonra bu i$i (hilâfeti) Hâ$im o%ullar'ndan pek çok ki$i istedi; ancak
ona sadece Abbas’'n çocuklar' eri$ti. Sikaye onun i$idir; Peygamber (s.a.v.)’in
miras' da ona aittir; hilâfet ise onun çocuklar'ndad'r. Cahiliyyede ve 8slâm'da,
dünyada ve ahirette fazilet ve $eref ad'na ne varsa, Abbas hepsinin varisi ve
murisi(miras b'rakan')dir.”51
Mansur döneminde, Ali o%ullar$ ile Abbasîler aras$ndaki siyasî ve fikrî çat$(ma en (iddetli noktaya ula(t$. Bundan dolay$ Mansur, 2mam Cafer es-Sad$k
ile o%lu 2smail’i gözetim alt$nda tutmu(;52 ayr$ca Abdullah b. Hasan el-Mahd ile
Ali ailesinden pek çok ki(iyi hapsetmi( ve Muhammed en-Nefsüzzekiyye ile
karde(i 2brahim’i yakalamak için de çok s$k$ bir takip ba(latm$(t$. Sonunda Mu49
Zehebî, Tezkiratu’l-Huffâz, Haydarabat, 1333/1915-18, I, 170.
Bu mektuplar n de erlendirilmesi ile ilgili olarak bk. Cem Zorlu, “Abbâsi Devleti’nin Me rûiyeti
Problemi Çerçevesinde Mansur ile Muhammed en-Nefsüzzekiyye’nin Kar l kl Yazd klar Mektuplar n Analizi”, Akademik Ara t rma, Konya, 2001, 1, 5-24. (Çev.)
51
Mektuplar n tam metinleri için bk. Mübarred, a.g.e., IV, 113-120; Taberî, a.g.e, VII, 566-571;
bn Abdirabbih, a.g.e., V, 338-342; Ezdî, Tarihu’l-Mevs l, n r. Ali Habibe, Kâhire, 1387/1967,
s. 182-187; bnu’l-Esîr, a.g.e, IV, 115-118; Kalkâ endî, Subhu’l-Â’ a fî Sinâati’l- n â, n r. M. .
Ü. Hüseyin emsuddîn v.d r. Beyrut, 1407/1987, I, 277-282. Ayr ca baz kaynaklar bu mektuplar özet olarak vermi lerdir: Belâzurî, a.g.e., III, 323-325; bnu’l-Cevzî, el-Muntazam fi Tarihi’l-Umem ve’l-Mulûk, n r. Muhammed Abdulkadir Atâ-Mustafa Abdulkadir Atâ, Beyrut,
1412/1992, VIII, 64-66. Zehebî, Tarihu’l- slâm (h. 141-160), n r. Ö. Abdusselam Tedmurî,
Beyrut, 1415/1994…, s. 24-26; bn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, n r. A. Ebû Müslim v. d r.,
Beyrut, 1407/1987, X, 87-89.(Çev.)
52
Taberî, a.g.e., VII, 603; Ezdî, a.g.e., s.196.
50
206
ABBAS8LER8N S8YASÎ EMELLER8N8N TAR8H8 KÖKLER8
hammed ile 2brahim’i isyana zorlayarak onlar$n i(ini bitirdi53 ve Ali o%ullar$na
kar($ bu ba(ar$s$ndan sonra “el-Mansur” lakab$n$ kullanmaya ba(lad$. “Zafer
kazanmas' için Allah taraf'ndan desteklenen $ah's” anlam$na gelen bu lakab$n
halk aras$nda manevî bir öneminin oldu%u a(ikard$r. Ba(ka bir ifadeyle bu lakap, beklenen kurtar$c$ veya insanlar$n ümit ba%lad$%$ beklenen hâmî manalar$na gelmektedir.54
Mansur bu lakab$ almakla Ali o%ullar$n$n liderlik iddialar$na cevap veriyor
ve halka kendi önderli%inin do%ru oldu%unu gösteriyordu. Mansur, Abdullah b.
Hasan el-Mahd’$n, o%lu Muhammed (b. Abdillah) en-Nefsüzzekiyye’nin beklenen mehdi oldu%u iddias$na kar($l$k, “Mehdi, Muhammed b. Abdillah’d'r; fakat
annesi Hâ$imî de%ildir.”55 (eklindeki hadisleri yaym$(t$r.56 Böylece Mansur,
beklenen Mehdi’nin o%lu Muhammed b. Abdillah el-Mansur oldu%unu ortaya
koyarak onu veliaht ilan etmek için bir ön haz$rl$k yapmak istemi(tir.
Mansur, o dönemde propaganda silahlar$ndan olan (airleri Abbasî iddias$n$ yaymalar$ için te(vik etmi(; ayr$ca imametle ilgili kitap yaz$m$n$ da desteklemi(tir. Muhtemelen Abbasî bak$( aç$s$n$ desteklemek için, Mansur’un dostu
ve iyi bir kelamc$ olan 2sa b. Ravza, imamet hakk$nda bir eser kaleme alm$(t$r.
Ayn$ (ekilde Mansur’un dostu Ebû Sehl Fadl b. Nevbaht de imametle ilgili bir
kitap yazm$(t$r.57 Bu esnada Abbasîlerin hilâfetle ilgili görü(lerini destekleyen
Rasûlullah (s.a.v.)’a, Abdullah b. Abbas ( r.a.)’a, 2mam Ali b. Ebî Talib (r.a.)’e
2mam Cafer es-Sad$k’a ve ba(kalar$na nisbet edilen pek çok hadis ve söz ne(vünema buldu.58 Nitekim baz$ rivayetlere göre, bizzat Abdullah b. Hasan el-
53
Bu isyanlar için bk.Cem Zorlu, Abbasîlere Yönelik Dinî ve Siyasî syanlar, Ankara, 2001,
s.211-287. (Çev.)
54
bnu’l-Hâik el-Hemedânî, el- klîl, Ba dat, 1931, s.71-72; Ne vân el-Himyerî, emsu’l–Ulûm,
Leyden, 1916, s.103. Mansur lakab , efsanevî veya tarihî rivayetlerde mehdî veya beklenen
kurtar c eklinde geçmektedir. Mesela, “Himyer’in Mansuru” ve “Yemen’in Mansuru” buna
bir örnektir. Muhtâr’ n taraftarlar reislerine “Ey Mansur, öldür!” eklinde hitab ediyorlard .
Zeyd’in taraftarlar da onun “Mansur” oldu u ve Emevîlerin y k l vaktinin geldi ini umarak
ona böyle hitab ediyorlard . Abbasî davetinin sloganlar ndan birisi de, Muhammed elAbbasî’ye i aret eden “Ya Muhammed,Ya Mansur!” idi. Taberî, a.g.e., V, 350, VII, 182, 434.
Ahbâru’l-Abbas, v.110a v.d.; Wellhausen, ed-Devletu’l-Arabiyye, s.234, 245. Ayr ca bu lakap
için bk. Faruk Ömer, “Elkâbu’l-Hulefâi’l-Abbasîyyîn ve Delâletuha’d-Dîniyye-es-Siyâsiyye”,
Buhûs fi’t-Tarihi’l-Abbasî, Beyrut, 1977, s197-226; Hüseyin Atvan, ed-Da’vetu’l-Abbâsiyye:
Mebâdi’ ve Esâlîb, Beyrut, ts., (Daru’l-Cîl), s173-177. (Çev.)
55
Mansur’un o lu Muhammed b. Abdillah’in annesi Hâ imî de il Himyerîdir. (Bk. Taberî, a.g.e.,
VIII, 102.) Hadis oldu u iddia edilen bu cümledeki “fakat annesi Hâ imî de ildir.” ifadesi ile
annesi Hâ imî olmayan Muhammed b. Abdillah el-Mansur’un mehdili ine vurgu yap lmaktad r. (Çev.)
56
Ebu'l-Ferec el- sfehânî, Kitabu’l-E ânî, Bulak, 1284-1285, Leyden, 1306, XII, 85.
“...Peygamber (s.a.v.) öyle buyurmu tur: Mehdi Muhammed b. Abdillah, bizdendir; ancak
annesi bizden de ildir. Yeryüzü nas l zulümle dolmu sa onu öyle adaletle dolduracakt r.”
57
Necâ î, Ricâl, Bombay, 1917, s.208; A a Buzurk, Zerîa ilâ Tesânîfi’ - îa, Necef, 1936, II, 331.
58
Belâzurî, a.g.e., VI, 63; Ebu'l-Ferec el- sfehânî, Makâtilu’t-Tâlibiyyîn, Necef, 1934, Necef,
1965, s.177-178; Nebzetun mine’t-Tarih, v.239a, 240a, 242a; Ahbâru’l-Abbâs, v.5a v.d.;
Ahbâru’d-Duveli’l-Munkat a, v.97b-98a; bn Asâkir, a.g.e., V, 226-241; Ebû Nuaym, el-
Faruk Ömer
207
Mahd, bir grup Horasanl$ya Hâ(im o%ullar$n$n en faziletlisi ve efendisi olmas$
dolay$s$yla Muhammed b. Ali el-Abbâsî’yi imam ve komutan edinmelerini tavsiye etmi(tir.59
Böylece Mansur, Ali o%ullar$ ile siyasî ve fikrî bir sava(a girmi(tir; bunun
bir neticesi olarak da Abbasî bak$( aç$s$ netlik kazanm$(t$r. Bundan dolay$
Mehdi (158/775-169/785) hilâfete geldi%i zaman, dönemi nisbeten bir istikrar
dönemi olmu( ve o, Abbasîlerin hilâfet haklar$n$n Rasûlullah’$n amcas$ ve varisi
Abbas’a dayand$%$n$ deklere etmi(tir. Bu konu ile ilgili olarak Abbasî Fîas$n$n
köklerinden bahsederken Nevbahtî (öyle demektedir: “...Ebû Hâ$im, Muhammed b. Ali’ye vasiyet etti/görevi devretti... Muhammed ise, imam olarak isimlendirilen o%lu 8brahim’e vasiyet etti/görevi devretti. Abbas o%ullar'n'n imameti
ilk olarak 8brahim’le kesinlik kazanm'$t'r. Ebû Müslim daveti onun ad'na yapm'$t'r. Daha sonra 8brahim karde$i Ebu’l-Abbas’a vasiyet etti; Ebu’l-Abbas da
Mansur’a Mansur da Mehdi’ye vasiyet etti. Mehdi ise, Abbas o%ullar'n'n imameti Muhammed b. el-Hanefiyye ile o%lu Ebû Hâ$im kanal'yla ald'klar' iddias'n' terk ederek imametin Peygamber ve âlinden sonra Abbas b.
Abdilmuttalib’e ait oldu%u görü$ünü ortaya koydu ve onlar' buna davet ederek
$öyle dedi: Abbas, onun amcas' ve insanlar aras'nda Peygambere en yak'n ki$i
olarak onun varisi idi....” Sa’d el-Kummî de bunu desteklemektedir.60
Mes’ûdî ise Râvendiyye’nin (unlar$ iddia etti%ini söylemektedir:
“Rasûlullah (s.a.v.) vefat ettikten sonra halk içerisinde imamete en lay'k olan
Abbas b. Abdilmuttalib’dir. Çünkü o, onun amcas', varisi ve 'Allah’'n kitab'na
göre yak'n akrabalar birbirlerine (varis olma%a) daha uygundur.'(Enfal,8/75)
ayet-i kerimesine göre de onun asabesi(baba taraf'ndan akrabalar)dir. Ancak
insanlar onun hakk'n' gasbettiler ve Allah onlara bu hakk' geri verinceye kadar,
ona zulmettiler.” Ayr$ca Râvendiyye Ebû Bekir ile Ömer’in imametinden
teberrî etmekte; Ali b. Ebî Talib’e biat$ da, Abbas’$n “Ey karde$imin o%lu! Hadi
gel sana biat edeyim de senin hakk'nda iki ki$i ihtilafa dü$mesin.” sözleriyle
ona biat$ caiz gördü%ü için onaylamaktad$r.61
E(’arî, Mehdi döneminde resmîle(en iddian$n, daha önceki iddiadan bir
vazgeçme oldu%unu ifade ederek (unlar$ söylemektedir: “Sonra bunlardan
(Keysâniyye) bir k'sm' görü$lerinden vazgeçerek Peygamber (s.a.v.)’in (kendisinden sonra) Abbas b. Abdilmuttalib’i imam olarak tayin etti%ini onun da Abdullah’' imamete atad'%'n' iddia etmi$lerdir... 8$te bunlar, Râvendiyye’dir.”62 Bu
konuda Fehristânî ise Hâ(imiyye’nin kollara ayr$ld$%$n$ ve bunlardan birinin
“Nesep ba%'ndan dolay' Abbasîlerin hilâfette hakk' vard'r. Rasûlullah vefat
sbehânî, Hilyetu’l Evliyâ, Kahire, 1938, I, 315-318; Âmilî, A’yânu’ - îa, Dime k, 1936, II,
133, IV, 554, VI, 24, 279.
59
Uyûn ve’l-Hadâik, s.169 v.d.
60
Nevbahtî, a.g.e., s.42-43.
61
Mes’ûdî, a.g.e., VI, 54-55.
62
E ’arî, a.g.e., I, 21.
208
ABBAS8LER8N S8YASÎ EMELLER8N8N TAR8H8 KÖKLER8
etti%inde amcas' Abbas verasete en lay'k ki$i idi.” prensibine davet etti%ini söylemektedir.63
2bn Hazm ise, (u noktalara dikkat çekmektedir: “Râvendiyye, hilâfetle ilgili olarak, 'Hilâfet, ancak Abbas b. Abdilmuttalib’in o%ullar' için caizdir ve
Abbas, Rasûlullah’'n asabesi ve varisidir. Böyle olunca da Abbas onun makam'na varis olmu$tur.' görü$lerini ta$'maktad'r.” Ayr$ca 2bn Hazm bunlara cevap
olarak (öyle demektedir: “Durum böyle olsa bile, bu malda caiz olur. Makama
gelince, dinlerde ona asla varis olunamaz. Gerçekten, Peygamber (s.a.v.) vefat
etti%inde Abbas hayatta idi. Ancak o, bu konuda asla kendisi için hiçbir hak
iddia etmemi$tir.”64
2bn Hazm’$n bu son yorumu, Abbasîlerin siyasî arzular$n$n tarihine h$zl$ca
bir göz atmam$z$ gerektirmektedir. Kaynaklar, Rasululah (s.a.v.)’$n vefat$ndan
sonra hilâfeti elde etmek için Abbas b. Abdilmuttalib’in herhangi siyasî bir arzusundan bahsetmemektedir.65 Abbas, ilk Müslüman olanlardan de%ildi. Çünkü büyük bir ihtimalle- o, 8/630 y$l$ndaki Mekke fethinden k$sa bir süre önce 2slâm’a girmi(ti. Bununla birlikte Rasûlullah (s.a.v.), hac$lara su ikram$ (sikaye)
i(inin sorumlulu%unu fetihten sonra da onda b$rakm$(t$. Abbas, Peygamber
(s.a.v.)’in vefat$ndan sonra Ali b. Ebî Talib’i desteklemi(tir. Ancak, görülmektedir ki, Abbas’$n Mekke’nin haremi ile ilgili 2slâm’dan önceki ve sonraki dinî
konumu, keza Peygamber’le akrabal$%$ ve ya(l$l$%$, insanlar aras$nda (öhretini
art$rm$( ve daha sonra Abbasîler de bunlar$, hilâfet haklar$n$ güçlendirmek için
bir dayanak olarak alm$(lard$r. Bundan ötürü Mansur, Muhammed enNefsüzzekiyye’ye cevab$nda (öyle demektedir: “Allah kad'nlar'; amcalar, babalar, baba taraf'ndan akrabalar ve veliler gibi tutmam'$t'r. Çünkü Allah, amcay'
baba yerine koymu$tur.”66 Yine (öyle devam etmektedir: “Biliyorsun ki,
Cahiliyye döneminde bizim kutsal ve $erefli görevimiz, çok muhterem hac'lara
su da%'tmak ve zemzemi idare etmek idi. Bu i$ler, karde$leri içerisinde Abbas’a
nasip olmu$tu.”67
Abdullah b. Abbas’$n68 da siyasî bir h$rs$ ve arzusu olmam$(t$r ve onun
Ali o%ullar$ ile ili(kileri gayet iyi idi. Abbasî karakteri ta($yan baz$ rivayetler, onu
Emevî saray$nda Abbasîlerin hakk$n$ savunan bir görüntü içerisinde sunsalar
bile, 2bn Abbas’$n zaman zaman sadece Abbasîlerin hakk$na de%il, genel anlamda Hâ(imîlerin hakk$na da dikkat çekti%i kabul edilmektedir. Di%er yandan
Abdullah b. Zübeyr, hem Abdullah b. Abbas’$ hem de Muhammed b. elHanefiyye’yi kendisine biat etmedikleri için Taif’e sürmü(tür.
63
ehristânî, a.g.e., s.112.
bn Hazm, a.g.e., s.90-92.
65
bn Sa’d, a.g.e., IV, 1-20; Belâzurî, a.g.e., IV, 7-31; bn Habib, Muhabber, Haydarabat, 1942,
s.164-165; Dâiratu’l-Maârif, “Abbas” maddesi.
66
Taberî, a.g.e., VII, 568
67
Taberî, a.g.e., VII, 571.
68
Belâzurî, a.g.e., IV, 39-75; Ahbâru’l-Abbas, v.9b, 12a, 36b.
64
Faruk Ömer
209
Dolay$s$yla Abbasî ailesinin siyasî arzular$, siyasî aç$dan aktif olan Ali b.
Abdullah b. Abbas’$n69 ortaya ç$kmas$yla belirgin hale gelmi(tir. Bu yüzden
Emevî yönetimi, ona (üpheci ve ihtiyatl$ bir nazarla bak$yordu. Ancak
Abdülmelik b. Mervan, onun yan$na s$k s$k u%ruyordu. Çünkü, onunla bir çat$(maya girmenin halk aras$nda onun (öhretini art$rabilece%ini dü(ünüyordu. I.
Velid ise, onu hapsetti ve onu sopayla dövdü; sonra da e(-Ferât’a sürdü. Bunun üzerine o da, ikamet yeri olarak Humeyme’yi seçti. Ali el-Abbasî’nin
118/736 y$l$nda vefat$ndan sonra, Abbasîler aras$nda güçlü bir (ahsiyet olarak
o%lu Muhammed70 ortaya ç$kt$. Muhammed el-Abbasî’nin Ebû Hâ(im’le ili(kisi,
bir dostluk ve ö%rencilik ili(kisi idi. Görünen o ki, onun Abdullah b. Hasan’la
ili(kisi de iyi idi. Ne var ki, burada ben bir ilave yapmay$ gerekli görüyorum.
Bana göre, Emevîlere yönelik Hâ(imî muhalefeti, Emevî iktidar$ güçlü kald$%$
müddetçe yek vücut halinde idi. Fakat, Emevî yönetimi zay$flamaya ve Emevî
Devleti’nin y$k$labilece%i arzusu artmaya ba(lar ba(lamaz, Hâ(im o%ullar$ içerisinde, Hâ(imî muhalefetin birli%inin parçalanmas$na neden olan farkl$ önderlikler ortaya ç$km$(t$r.
Burada bizce önemli olan husus, dostu ve ö%rencisi Muhammed elAbbasî’ye me(hur vasiyetiyle görevi devrederek ona davetçi ve taraftarlar$n$n
isimlerini veren ki(inin bu Ebû Hâ(im olmas$d$r. Çünkü bu sayede önderlik Ali
o%ullar$ndan Abbasîlere intikal etmi(tir. Ebû Hâ(im (Bu (ah$s Fat$ma soyundan
olmayan bir Ali evlad$d$r.) ile Muhammed el-Abbasî aras$ndaki bu yak$nla(ma,
hem Hanefî (Muhammed b. el-Hanefi’ye nisbet olarak) hem de Abbasî iddialar$n$n Fat$ma neslinden gelen -yani Hasan o%ullar$ ve Hüseyin o%ullar$- Hz. Ali
evlad$nca reddedildi%ini ve kabul edilmedi%ini ileri süren rivayetlerin $($%$nda
yorumlanabilir. Nitekim Abbasî davetçileri, taraftarlar$n$ Zeyd b. Ali’nin hareketine kat$lmalar$ veya Horasan’daki o%lu Yahya’ya yard$m etmeleri hususunda
uyarm$(lard$. Yine Ebû Müslim el-Horasanî Abdullah b. Muaviye b. Cafer b.
Ebî Talib’i öldürmü(tü.71 Çünkü, Horasan birden fazla daveti kald$ramazd$;
tabiî ki bu davet de Abbasî daveti olacakt$.
Böylece, Abbasî davetinin devrimci filizlerinin, Abbasîler ad$na gizli davetin hakl$ olarak ilk organizatörü kabul edilen Muhammed b. Ali el-Abbasî çevresinde olu(tu%unu görmekteyiz. Ondan sonra davetin önderli%i o%lu 2mam
2brahim’e72 geçmi(tir. Davet onunla, Horasan ordusunun 132/749-750 y$l$nda
Kûfe (ehrine girmesi ve Ebu’l-Abbas’$n yeni devletin ilk halifesi olarak ilan edilmesi ile sonuçlanan yeni ve aktif bir çehre kazanm$(t$r.
69
Belâzurî, a.g.e., IV, 97-105; bn Sa’d, a.g.e., V, 229; Ahbâru’l-Abbas, v.62b, 64b, 69a; Ebû
Nuaym, a.g.e., III, 207.
70
Belâzurî, a.g.e., IV, 107-117; Ahbâru’l-Abbas, v.73b, 78b, 79a, 87a.
71
Ahbâru’l-Abbas, v.110a, 115b; Nebzetun min Kitabi’t-Tarih, v.255a; Ebu'l-Ferec, Egânî, XI,
74; Ayn zamanda bk.Câh z, el-Beyân ve’t-Tebyin, Kahire, 1948, II, 85.
72
Faruk Ömer, “ brahim el- mam”, Dâiratu’l-Maârifi’l- slâmiyye, (Yeni Bask ).
210
ABBAS8LER8N S8YASÎ EMELLER8N8N TAR8H8 KÖKLER8
Sonuç
Bütün bunlardan anla($lmaktad$r ki, Abbasîlerin “Ebû Hâ$im’in Vasiyeti”
ne davetleri, - temel kaynaklar$n ço%unun tespit etti%i gibi onun tart$($lmaz bir
tarihî hakikat olmas$n$ bir tarafa b$rak$rsak- Abbasî davetinin içerisinden geçti%i
(artlar$n gerektirdi%i kaç$n$lmaz siyasî bir zorunluluk idi. Abbasî davetinin ba(ar$s$ndaki s$r, onun de%i(ik yüzlerle ortaya ç$kmas$ ve Emevî yönetimine muhalif
gruplar içerisinden mümkün olabilecek en çok taraftar$ kazanabilmek için farkl$
farkl$ sloganlar ve prensipler ortaya atmas$d$r. Devrimi gerçekle(tirdikten sonra
Abbasîler, görü(lerini de%i(tirerek hilâfet haklar$n$, Abbas’$n Rasûlullah’$n amcas$ ve varisi olmas$ iddias$ üzerine kurdular. Çünkü onlar$n, ba(ta hadisçi ve
f$k$hç$lar olmak üzere Müslüman “toplum”un deste%ine ihtiyaçlar$ vard$ ve yeni
devleti, her ayr$l$kç$ ve muhalif grubu kontrol alt$nda tutabilecek güçlü bir Horasan ordusu destekliyordu.
Download