I. Denizli Çevre ve Altyapı İhtisas Komisyonu Toplantı Raporu

advertisement
I. Denizli Çevre ve
Altyapı İhtisas
Komisyonu Toplantı
Raporu
29 Kasım 2011
Güney Ege Kalkınma Ajansı Toplantı Salonu
KAPSAM
Bu rapor, Güney Ege Kalkınma Ajansı Toplantı Salonu’nda Ceren Aksu moderatörlüğünde,
Zeynep Gök raportörlüğünde ve Yeşim Esen yardımcılığında gerçekleşen toplantıda görüşülen
konuları ve yapılan çalışmaları içermektedir.
Toplantı Güney Ege Kalkınma Ajansı toplantı salonunda toplantı akışının sunulmasıyla
başlamıştır. Tanışmanın ardından Ceren Aksu tarafından Ajans ve komisyonların yapısı hakkında bilgi
veren, ilin çevre ve altyapı durumu hakkında güncel ve sayısal veriler içeren bir sunum yapılmıştır.
Sunumun ardından katılımcılara çevre ve altyapı alanında ilin mevcut durumu ve yaşanan sıkıntılar
hakkında serbest konuşma süresi (5 dk) tanınmış ve onlardan sorunları dile getirmeleri istenmiştir.
Prof. Dr. Hasan Kaplan (Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü)
Çevre ve altyapı denildiğinde Denizli’nin afet bölgesi olduğunun
unutulmaması gerektiği bu boyutuyla da doğal afetlerin oluşturacağı
zararların düşünülerek bu konuyu ilin genel sorunları arasına katmak
gerektiğini ifade etmiştir. Bu konuya ilişkin olarak Denizli’de ortak bir veri
tabanı oluşturulması, “Denizli Afet Bilgi Sistemi” şeklinde bir sistemin
geliştirilerek tüm kamu kurumları tarafından bu ortak veri tabanının
kullanılması gerektiğini belirtmiştir. Oluşturulan imar planlarında,
programlarda, altyapı çalışmalarında ve projelerin hazırlık aşamalarında
da bu veri tabanının kullanılmasının önemini vurgulamıştır. Bu sayede
coğrafi bilgi sistemlerinden istifade edilerek optimum sürede optimum müdahale sağlanacağını
söyleyen Kaplan, afet gerçekleştikten sonra müdahalenin nasıl yapılması gerektiğinin en iyi şekilde
bilineceğini belirtmiştir. Bu noktada Denizli’de gerçekleşen sel felaketine değinen Kaplan, bir bilgi
sisteminin oluşturulamamasının etkilerinin açıkça ortada olduğunu ifade etmiştir. Bu doğrultuda
öncelikle sağlam bir altyapı oluşturarak Ajansın da aracılığıyla projeler yürütülebileceğini söylemiştir.
Altyapı anlamında düşünüldüğünde Denizli’nin büyüme trendi yüksek olan bir şehir olduğunu
belirten Kaplan, bu durumunda ulaşımda yaşanan sorunlara yansıdığını söylemiştir. Küçük bir şehir
olmasına karşın bir yerden bir yere yarım saat gibi bir süreçte gidilmesinin oldukça düşündürücü
olduğunu ifade etmiştir. İlin imar durumuna da değinen Kaplan, tam bir imar faciasıyla karşı karşıya
olunduğunu, binaların etrafının araç yığınlarıyla kaplı olduğu, park sorunu yaşandığını belirtmiştir. Bu
noktada sistemli ve düzenli bir otopark eksikliği olduğunu söylemiş, artık mahalle aralarına park
edilmesinin önüne geçilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu noktada yaşam kalitesini yükseltici ve
ekonomik kaybı azaltıcı önlemler alınması gerektiğini söylemiştir.
Hasan Eğe (KOSGEB)
Bir vatandaş gözüyle Denizli’de yaşanan en önemli sorunlardan birinin
ulaşım problemi olduğunu ifade etmiştir. Özellikle şehir merkezinde bir
otopark problemi olduğuna da değinen Eğe, altyapı çalışmaları nedeniyle
vatandaşın ulaşım açısından sıkıntı çekmekte olduğunu söylemiştir. Bunun
dışında da hava kirliliğinin Denizli’nin önemli bir problemi olduğunu
belirtmiştir.
Bahtiyar Aksoy (DOÇEV)
Büyük Menderes Nehri’nin (havzasının) durumuna değinen
Aksoy, nehrin günümüzde atıksu deşarj işini gören bir nehir konumuna
geldiğini ve nehrin suladığı alanlarda bir çoraklaşmanın meydana
geldiğini ifade etmiştir. Uzun yıllardan beri nehrin bu durumdan
kurtarılması adına Uşak, Aydın, Afyon, Denizli Valilikleri, belediyeler,
kamu kurumları ve ilgili bakanlıkların komisyonlar oluşturduklarını
belirten Aksoy bu çalışmaların teoride kaldığını ve pratikte herhangi bir
uygulamanın hayata geçirilemediğini belirtmiştir. Bu noktada Ajans’ın
olanaklarının bu çalışmaları pratiğe dökme yönünde katkı
sağlayabileceğini söylemiştir. Havza’nın yaşanabilir hale getirilmesinin de en büyük dilekleri olduğunu
belirtmiştir.
İlin sorunlarının sadece merkez ilçeyle sınırlı olmadığını dile getiren Aksoy, diğer ilçe, belde ve
köylerde de sıkıntılar yaşandığını ve bu yerleşimlerin durumlarının ayrı ayrı incelenip
değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Sarayköy Küçük Sanayi Sitesi (KSS) örneğini vermiş,
burada atıkların toplanarak yakıldığı bu yolla bertarafında çevreye zararının oldukça yüksek olduğunu
söylemiştir. Bu noktada da ilçelerin hem KSS atıkları yönüyle hem de diğer çevresel faktörler yönüyle
izlenip değerlendirilmesi gerektiğini söylemiştir.
Bunların dışında Ajans’ın faaliyet gösterdiği iller bünyesinde yer alan Dalaman Çayı’nın yavaş
yavaş kirlenmeye başladığını ve konuya özel önem gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yörede küçük
de olsa tesislerin atıklarını çaya verdiğini belirten Aksoy, Dalaman Çayı’nın durumunun da Büyük
Menderes gibi olmaması için konuya dikkat çekilmesi gerektiğini söylemiştir.
Denizli’de mevcutta bir atık depolama tesisinin hizmet verdiğini ancak değerlendirilen
atıkların geri kazanımı noktasında sorunlar yaşandığını ifade etmiştir. Denizli’nin aslında atık yönetimi
açısından Türkiye’de ki diğer illere kıyasla önde olduğunu belirtmiştir. Şu an da katı atık toplama ve
işleme çalışmalarının Denizli Belediyesi’nin anlaşmış olduğu özel firmalar tarafından
gerçekleştirildiğini belirten Aksoy, lisanslı firmaların bu konuda kâr edebilecekleri şekilde
davrandıklarını belirtmiştir.
Hava kirliliği konusunda bu çevre sorununun yaşandığı alanların ilin ekonomik açıdan zayıf ve
doğalgazın kullanılmadığı noktalar olmasından ötürü dikkatlerin bu yöne çekilmediğini, Çamlık
Mahallesi gibi üst gelir düzeyine sahip yerleşim alanlarında bu yönde sıkıntılar yaşanması durumunda
bu sorunun göz ardı edilmeyeceğini belirtmiştir.
Çevre sorunlarına ilişkin olarak çalışmaların uygulanmamasındaki ana problemin katılımcılığın
eksikliği olduğunu, sorunların çözümünde çeşitli mühendis odalarından kooperatiflere,
belediyelerden bakanlıklara, müdürlüklere kadar her kesimden katılımın sağlanması gerektiğini
vurgulamıştır.
Prof. Dr. Ali İhsan Bozkurt (Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi)
Sözlerine bahsi geçen sorunları çözmek için öncelikle istemek
gerektiğini ifade ederek başlamış, “Güney Ege Bölgesi olarak Menderes
Havzası’nı gelecekte de görmek istiyorsak bunun için çalışmamız gerekir,
bunu söyleyebildikten sonra çözüm daha da kolaylaşır” demiştir.
Fabrikalarda atık arıtma sistemlerine yönelik denetim olmadığından
ya da yetersiz kaldığından atıksuyun arıtılmadan deşarj edildiğini ve bu
durumun tehlike yarattığını ifade etmiştir. Akşam saat 18:00’den sonra
denetimin olmaması nedeniyle işletmelerin tasarruf etmek için ürettikleri atığı Büyük Menderes’e
boşalttığını belirtmiştir.
Çevre ve Orman Bakanlığı’nın 2008 yılında gerçekleştirmiş olduğu çalışmaya atıfta bulunan
Bozkurt, Denizli’nin en önemli çevre sorununun hava kirliliği olduğunu belirtmiştir. Bu noktada
yaşanan hava kirliliğinin başlıca kaynağı olarak da düşünülenin aksine endüstriyel kaynaklı değil
ısınmadan kaynaklı hava kirliliği olduğunu ifade etmiştir. Sorunun çözümüne ilişkin sadece kararlar
almanın yetersizliğine vurgu yapan Bozkurt alınan kararların uygulanabilir olması gerektiğine dikkat
çekmiştir. Emisyonları ölçmeden ceza kesilemediğini bu noktada da İl Çevre Müdürlüğü’nün
emisyonları ölçemediği için baca gazı filtresi bulunmayan işletmelere herhangi bir ceza
uygulamadığını söylemiştir. Normalde bu gibi durumlar için TCK’nın 181-184. Maddelerinde yer alan
çevreye karşı işlenmiş suçlar kapsamında ya da Çevre Kanunu uyarınca gerek para cezası gerekse 6
aydan 2 yıla kadar hapis cezasının bulunduğunu ifade etmiştir. Hava kirliliği kaynaklı hastalıklara
ilişkin olarak sayısal verilerin bulunup bulunmadığına dair gelen soruya karşılık, kışın hava kirliliği ile
havadaki kükürtdioksit ve partiküler madde artışı ile birlikte astım veya KOAH nedeniyle hastaneye
başvuruların yükseldiğini belirtmiştir. İncilipınar Bölgesi’ndeki ilköğretim okulları ve anaokullarında
yürütülen bir çalışmaya da değinen Bozkurt, buradaki öğrencilerin kan kadmiyum seviyelerine
bakıldığını, A grubu kanserojen bu maddenin seviyesinin oldukça yüksek çıktığını belirtmiştir.
Ebeveynleri sigara içmeyen çocuklar üzerinde gerçekleştirilen bu çalışmada kandaki yüksek
kadmiyum değerinin besinler ya da su kaynaklı değil hava kirliliği nedeniyle oluştuğunu ifade etmiştir.
Denizli’de biri Orman Bölge Müdürlüğü bahçesinde diğeri de Yenişehir’de olmak üzere iki adet hava
kirliliği ölçüm cihazı bulunduğunu belirten Bozkurt, gerçekte hava kirliliğinin yaşandığı alanın Üçgen
Meydanı ve çevresinde yoğunlaştığını, bu iki ölçüm cihazından alınan sonuçların ilin hava kalitesini
tam anlamıyla temsil etmediğini ifade etmiştir. Bu noktada Denizli’de akut sorunun hava kirliliği
olduğunu belirtmiştir.
Denizli’de trafikten kaynaklanan gürültü haritasının çıkartıldığını belirten Bozkurt, Denizli kent
merkezindeki ana arterlerin 2/3’ünde kabul edilebilir sınırların üstünde gürültü seviyesi olduğunu
ifade etmiştir.
Bunların yanında afetler konusunda hazırlıklı olunması gerektiğini belirten Bozkurt, afet
durumlarında çevresel unsurların da bozulduğunu söylemiştir. İçme suyu kalitesi konusuna da
değinen Bozkurt, özellikle ilçelerde dezenfeksiyon çalışmalarının yetersiz ve korumasız yapıldığını
belirtmiştir.
Tüm bu sorunların çözümünde uzun vadede eğitimlerin ve bilinç oluşturulmasının oldukça
önemli olduğunu ancak çözüme daha yaklaşmak adına kısa vadede caydırıcı önlemler alınması
gerektiğini ifade etmiştir.
Doç. Dr. Osman Nuri Ağdağ (Pamukkale Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü)
Hava kirliliğine ilişkin en önemli sorunun hava ölçüm
istasyonunun hava kalitesi iyi olan bir yerde kurulu olması olduğunu
belirten Ağdağ, mahalli çevre kurulu kararına göre doğalgaz hattı geçen
yerlerde doğalgaz alma zorunluluğu olduğunu ancak sonrasında bu
kararın yargı tarafından bozulduğunu belirtmiştir. Hava kirliliğinin
günümüz itibariyle Denizli’nin en öncelikli sorunlarından biri olduğunu
belirtmiştir.
Geçmişten günümüze teknolojinin de gelişmesiyle birlikte
üretimde neredeyse periodik cetvelin tamamındaki elementlerin
kullanıldığı ve dolayısıyla atık kavramının da bir değişikliğe uğradığını belirtmiştir. Örneğin elektronik
atık kavramının bundan 10-20 yıl öncesine kadar olmadığını ancak gelişen teknolojiye paralel olarak
bu kavramın ortaya çıktığını söylemiştir. Türkiye’de mevzuatın büyük ölçekte yeterli ve teknoloji
açısından da ülkede üretilmese de ithal edilebilecek sistemlerin olduğunu ancak ana sorunun
uygulamada olduğunu ifade etmiştir. Sorunun uygulamayı gerçekleştirecek kurumların
önemsememesinden ziyade ekonomik anlamda yetersizliklere dayandığını söylemiştir. Iğdır
Belediyesi Katı Atık Depolama Tesisi örneğini veren Ağdağ, tesisin AB desteğiyle yapıldığını ancak
ekonomik yetersizliklerden kaynaklı işletilemediğini söylemiştir.
Denizli’nin katı atıklarla ilgili geri kazanım konusunda Türkiye’nin diğer illerine nazaran bir
adım ileride olduğunu ancak eksiğin bu çalışmanın halen pilot aşamada olması olarak ifade etmiş ve
şehrin çeşitli bölgelerinde yaygınlaştırılması gereğini vurgulamıştır. Yaygınlaştırılma noktasında da
vatandaşlara görev düştüğünü belirten Ağdağ, şehrin üst ekonomik gelir seviyesindeki bölgelerinde
eğitimli kitlelerde dahi atıkların ayrıştırılmadan atıldığını, bu konuya gereken hassasiyetin
gösterilmediğini ifade etmiştir. Belediye’nin geçmiş dönemlerde atık yönetimi konusunda başarılı
çalışmaları olduğuna da değinen Ağdağ, geri dönüşüme katkı sağlamayan vatandaşlara cezai yaptırım
uygulanması konusunun dahi gündeme getirildiğini belirtmiştir.
Katı atıklara ilişkin olarak ikinci önemli sorunun da katı atıklardan oluşan sızıntı sularının
arıtımı olduğunu ifade eden Ağdağ, belediyenin depolama tesisinde katı atıklardan çıkan sızıntı
sularının arıtılmadığı, bir depoda buharlaşmasının beklendiğini söylemiştir. Kanalizasyondan sızan
suyun kirlilik değerinin 1.000 olarak ifade edildiği durumda çöpten sızan sızıntı suyunun kirlilik
değerinin 30.000 olarak ifade edilebileceğini, bu durumun bir an evvel çözüme kavuşturulması
gerektiğini söylemiştir. Bunun dışında belediyenin kompostlama tesisinin çok faal biçimde
çalıştırılamadığını ve revizyona ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştir.
İçme suyu temininde Denizli Belediyesi’nin suyu arıtmadan yalnızca dezenfeksiyonla
şebekeye verdiğini bu sebeple de bakteriyolojik ve diğer içme suyu kalitesine yönelik analizlerin
düzenli ve tam yapılması gerektiği hususuna vurgu yapmıştır.
Dilek Ercedoğan (Tavas Belediyesi)
Genel olarak Denizli’nin çevre ve altyapı sorunlarına değinildiğini
ifade eden Ercedoğan, Denizli için hava kirliliği konusunun önem
taşıdığını belirtmiştir. Katı atıkların yönetimi ve atıksuların deşarjına
ilişkin olarak özellikle çevre ilçelerde çalışmaların yürütülmesine ihtiyaç
duyulduğunu ifade etmiştir.
Komisyon üyelerinden Denizli’nin çevre ve altyapı konusundaki sorunları dinlenip,
görüşlerinin alınmasının ardından Ceren Aksu’nun yönlendirmesiyle komisyon üyelerine kart tekniği
anlatılmış ve her üyeden en fazla 3 sorunu dağıtılan kartlara yazmaları istenmiştir. Tanımlanan
sorunlar benzerlikleri göz önünde bulundurularak gruplandırılmıştır. Katılımcılardan gelen sorun
tanımları ve belirlenen üst başlıklar aşağıdaki gibidir:
Hava Kirliliği
 Kent içinde ısınmadan kaynaklı hava kirliliğinin yaşanması
 Hava kirliliğinin gözle görülebilir seviyeye ulaşması
 Çevre sağlığını tehdit eden ve hava kirliliğine yol açan yakıt türleri
Uygulama ve Denetimde Yaşanan Sorunlar
 Kamu kuruluşlarının uygulama ve denetim açısından yetersiz kalması
 Belediye altyapı çalışmalarının düzensizliği
 Cezai yaptırımların uygulanmaması
Ulaşım Altyapısında Yaşanan Sorunlar
 Kent içi toplu taşımacılığın yetersizliği
 Ulaşım altyapısındaki sorunlar
 Şehir içi otopark alanları
Atıksu ve Atık Yönetimi
 Arıtma tesislerinin oluşturulması ve var olanların iyileştirilmesi ihtiyacı
 İlçelerde atık yönetiminin olmaması
 Endüstriyel atıkların arıtılmadan ve kontrolsüz deşarjı
Afet Yönetimi
 Afet Bilgi Sisteminin oluşturulmaması
 Doğal afetlere hazırlı olmamak
Verilen aranın ardından kart tekniği sonrası tespit edilen 5 temel başlık için zaman/değer
matrisi çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma sonunda hava kirliliği sorunu ve afet yönetimi acil
öncelikli ve çok önemli problemler olarak ifade edilirken, ulaşım altyapısında yaşanan sorunlar çok
önemli ve öncelikli, uygulama ve denetimde yaşanan sorunlar ile atık su ve atık yönetimi önemli ve
öncelikli sorunlar olarak belirlenmiştir.
Zaman/Değer Matrisi
Çok önemli
Acil öncelikli
Öncelikli


Afet Yönetimi
Hava Kirliliği

Ulaşım Altyapısında
Yaşanan Sorunlar
Önemli


Uygulama ve Denetimde Yaşanan
Sorunlar
Atık su ve Atık Yönetimi
Toplantı sonunda önümüzdeki komisyon toplantılarının bu temel başlıklar üzerinden
yürütülmesinin gerektiği, bu sayede daha verimli sonuçlar elde edileceğine yönelik bir karar
alınmıştır. Bu kapsamda 2. toplantının “Afet Yönetimi” üzerine gerçekleştirilmesi kararı alınmış, bu
toplantıya konuyla ilgili olduğunu düşünülen bütün kurum ve kuruluşlardan temsilcilerin davet
edilmesi uygun görülmüştür. Bunun yanı sıra tüm katılımcılar komisyon toplantılarının daha yoğun bir
katılımla gerçekleştirilmesi gerektiği, Belediye, İl Özel İdaresi, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü başta
olmak üzere farklı kesimlerden komisyona katılımın sağlanması gerektiği, bu şekilde etkinliğin
artırılarak çalışmaların hedefine ulaşabileceği konusunda hemfikir olmuşlardır. Toplantı iyi dileklerle
sonlandırılmıştır.
Download