İÇİNDEKİLER Önsöz Editörün Notu 01 03 I. BÖLÜM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme 1. Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyetin İnşası 2.Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme 3.Neden Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme? 4.Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçelemenin Faydaları 5.Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçelemeyle İlgili Önemli Noktalar 6.Türkiye’de Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçelemenin Yasal Zemini 7.Türkiye’de Olumlu Örnekler 8.Eskişehir’de Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme 04 06 09 11 12 13 15 17 II. BÖLÜM Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme ve Eskişehir Eşitlik Platformu (ESEP) 1.Eskişehir Eşitlik Platformu (ESEP) Nasıl Kuruldu 2.Eskişehir Eşitlik Platformu’nun (ESEP) Kazandırdıkları 3. ESEP Kendini Anlatıyor 4.ESEP’in Ajandası 5. ESEP’in Kuruluşundaki Faaliyetler 6. ESEP’in 2014 Yol Haritası 7. Beklenen Çıktılar EKLER 23 25 26 38 39 41 43 45 ÖNSÖZ Hepimizin amacı barış, sevgi, eşitlik dolu bir Dünya yaratmak değil mi? Böyle bir dünya dayanışma ile daha yaşanılır bir hale gelmez mi? O zaman bu dayanışmayı gerçekleştirecekler arasında sivil toplum örgütlerinin yeri çok önemli değil mi? Böyle bir dünya için Soroptimistler ne yapıyor? Peki ama Soroptimistlerin amaçları bunları gerçekleştirmeye uygun mu? Uluslararası Soroptimist Kulübü her yaştaki kadınlar için daha iyi bir dünya kurmaya çaba gösterir. Soroptimistler hem ulusal hem de uluslararası çalışmalar ile özellikle kadın ve çocukların sahip olması gereken temel haklarını eşitlik ilkesi ile korunmasını hedefler. Bunun için ekonomik, sağlık, sosyal, eğitim açısından kadınların statüsünün yükseltilmesi amacıyla projeler gerçekleştirir. Biz Eskişehir Soroptimist Kulübü olarak kadınların eşit haklara sahip olması için Birleşmiş Milletler Kadınların İnsan Haklarının Güçlendirilmesi Ortak Programı (BMOP) ve Sabancı Vakfı’nın desteği ile Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (TCDB) konusunda bir çalışma gerçekleştirdik. Bu projeyi Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Anadolu Üniversitesi (yürütücü birim Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi-AKAUM), ve Osmangazi Üniversitesi (yürütücü birim Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi-ESKAM) ortaklığı ile gerçekleştirdik. Tüm projelerin son derece önemli görülen aşaması, proje bittikten sonra etkilerinin görülmesidir. Büyük bir özenle gerçekleştirdiğimiz bu projenin en önemli amaçlarından biri olan Eskişehir Eşitlik Platformu (ESEP) ile sürdürülebilirliğini gerçekleştirecektir. Elinizdeki proje kitapçığında etkilerinin devam etmesi, yeni projelere ilgi uyandırması en büyük arzumuz. TCDB Projesi kuşkusuz pek çok kişi ve kurumun desteği ve emeği ile gerçekleşti. Projemizin tüm aşamalarını hepimiz keyifle, enerjiyle, büyük bir isteklikle, özveriyle gerçekleştirmenin mutluluğu ve gururunu yaşadık. Bizim bu birlik ve beraberliğimizin tek bir amacı var:, kadınların daha eşitlikçi bir yaşama erişebilmesi. BM ve Sabancı Vakfı’nın Sivil Toplum Örgütlerine yönelik açtığı bu hibe programının Koordinatörlüğünü Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi ve aynı zamanda Eskişehir Soroptimist Kulübü 2. Başkanı Yrd. Doç. Dr. Sevil Uzoğlu Bayçu oldu. Koordinatör Yardımcılığını da Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Müdürü Jale Nur Süllü ve daha sonra müdür vekili olarak görev yapan Didem Aydınmakina yaptı. Bu projede ortağımız Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nden Sayın Hale Kargın projede hepimizi motive eden, BM ile iletişimimizi sağlayan, projenin baş aktörüydü. Projenin her aşamasında hiçbir detayı gözünden kaçırmayan, pozitif, nazik yaklaşımıyla bize enerji veren, ekibimize enfes yiyecekleri ile lezzet katan kişisi ise Eskişehir Soroptimist Kulüp Başkanı Sayın Vijdan Uğurlu. -1- Eskişehir-Ankara arasında her hafta gidiş gelişleri, yoğun işleri arasında projenin çok dikkat isteyen, zor işini, muhasipliğini Sayın Seniye Sevil Aksoy Olgun üstlendi. Onu bu zor işte Osmangazi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. İnci Parlaktuna yalnız bırakmadı. İnci Hoca aynı zamanda geçirdiği ameliyatlara ve sağlık sorunlarına rağmen projede danışmanlık yaptı. Kadına yönelik yapılan çalışmaların destekçisi, olmazsa olmazı, esprili kişiliği, enerjisi ile projenin diğer bir danışmanı ise Prof. Dr. Gülten Seber Anadolu Üniversitesi’nin Kadın Çalışmaları Merkezi’nin kurucu müdürü olan Doç. Dr. İncilay Cangöz’de projemizin danışmanlarından bir diğeriydi. Projemizin kitabının editörlüğünü üstlenen Sayın Cangöz hepimizi yönlendirdi. Proje toplantılarımızda ortaya çıkan her sorunda çözüm üreterek uzlaşımcı kişiliği ile güç kattı. Projenin pek çok aşamasında enerjileri, yaratıcı fikirleri, coşkuları ile Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi (Sezer Aksoy, Ertuğrul Erdoğan; Cem Ulucan, Berna Görgülü, Kübra Eren) ve Osmangazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi (Eda Kök, Mustafa Parlaktuna, Emin Köse) öğrencileriydi. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusuna dikkat çekmek, önemine vurgu yapmak yeni projelere esin vermesi dileğiyle… Nisan 2014 Eskişehir Soroptimist Kulubü Yönetim Kurulu Vijdan Uğurlu (Başkan) Sevil Uzoğlu Bayçu (2. Başkan) Seniye Sevil Aksoy Olgun (Muhasip) -2- Editörün Notu Kadın çalışmaları alanındaki sorunlarımızın başında kadınlar olarak iyi bir iletişim ağı ve dayanışma ağı kuramayışımız gelir; be nedenle de bilgi ve deneyim paylaşımında zayıf kalmaktayız. Bu eksiklik hane içerisindeki sorunlarımızdan profesyonel yaşamlarımızda cam tavan veya duvarlara çarpıp meslek hayatımızda daha iyi noktalara erişemememize kadar pek çok mağduriyete yol açar. Birleşmiş Milletler Kadının İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı bünyesindeki Sabancı Vakfı Hibe Programı’nın sivil toplumu güçlendirme hedefi gerçekte doğrudan veya dolaylı yollardan sözünü ettiğimiz kadınlar arasında bilgi ve deneyim paylaşımı ile dayanışma ağını güçlendirmeyi hedefler. Bu hibe programı kapsamında Eskişehir’de hayata geçirilen “Uygulamalı Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Eğitimi” adlı projemiz de pek çok açılardan amacına ulaştı. Proje kitapçığımızın kaleme alınma nedeni kadınlar arasında bilinenlerin ve deneyimlenenlerin paylaşılma kaygısıdır. Akademinin gölge topraklarında bilimsel üretime gönül veren kadınlar ile sivil toplum içerisinde hak mücadelesi veren kadınları yan yana getirdi. Akademinin içe dönük yapısı Kadın Çalışmaları Merkezleri ile bir nebze de olsa kırıldı ve Eskişehir’in uzun soluklu ve önemli çalışmalara imza atmış sivil toplum kuruluşu olan Eskişehir Soroptomist Kulüp ile alanyazın ve proje deneyim bilgisi buluştu. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin destekleyici rolü olmasaydı bu buluşma başarıyla ilerleyemezdi. Dolayısıyla üniversite, yerel yönetim ve sivil toplum üçlü saç ayağından beslenen projemizin önemli kazanımlarını paylaşmasak olmazdı. Bir sivil toplum kuruluşu olarak Eskişehir Soroptomist Kulüp, üniversite ve yerel yönetim işbirliği Türkiye’de bir ilkin gerçekleşmesine yol açtı; yerel yönetimlerin bütçesini toplumsal cinsiyet eşitliği için sivil ve bağımsız perspektifle takip edecek Eskişehir Eşitlik Platformu (ESEP) kuruldu. Platform; sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve üniversitelerin hem akademik hem de idari kadroları olmak üzere geniş bir üye yelpazesi içeriyor. Kitapçığımız bir projenin teknik tanıtımından ziyade ESEP’in kurulum öyküsünü anlatıyor. Çünkü ESEP kentimizde bir ilki başarmış durumda. İşte bu ilkin diğer kentlere de ilham vermesi ve örnek olması için paylaşılması önemli. Çalışma ESEP’in ortak bir dil kurma yolunda ilerlediği aşamaları ele alıyor; onun için ilk bölüm ESEP’in de özel bir önemle irdelediği kavramsal ve teorik gelişmelerden oluşuyor: Cinsiyet ve toplumsal cinsiyetin birer toplumsal inşa olması eşitlikçi kimlik politikalarının hayata geçirilmesinde umutlu ve ısrarcı olmamızı gerektiriyor. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme ise toplumsal cinsiyet eşitliğine erişimde temel ekonomipolitik enstrümanlardan biri. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda biraz düşünsel emek verilmesi karmaşık ve teknik gibi görünen bütçe konusunun hiçte göründüğü gibi kör bir düğüm olmadığını gösteriyor. İkinci kısımda ESEP üyeleri kendi sözleri ile kendilerini tanıtıyorlar, ESEP’te yer alma gerekçelerini dile getiriyorlar. Çalışmamızın “Ekler” kısmı hayli önemli çünkü ESEP için önem taşıyan arama konferansı ve atölye çalışmalarından oluşan faaliyetlerin yöntem ve içerik bilgisi söz konusu faaliyetlerin raporlarında mevcut. Eşit ve özgür bir dünya için el ele. İncilay Cangöz -3- BÖLÜM I TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ VE TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇELEME 1.Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyetin İnşası Sosyal teori içerisinde toplumsal cinsiyet olgusu iki farklı yaklaşımla ele alınır; bu yaklaşımlar biyolojik belirlenimcilik (biological determinism) ve toplumsal inşacılık (social constructionism) yaklaşımdır. Biyolojik belirlenimcilik 1970’lere kadar kadın ve erkek kimliklerine bakışı anlatmada kullanılır. Bu yaklaşıma göre, kadın ve erkeğin sahip olduğu farklı doğaları veya fiziksel özellikleri onların farklı kimliklere sahip olmalarına yol açmıştır. Kadın ve erkeklerin sahip oldukları farklı hormonlar onların hem kişiliklerini hem de bilgi ve beceri gelişimlerini farklı tarzlarda etkilemiş olduğu; kadınlar daha sakin, duygusal ve ev işlerine yatkın bir yapıya sahip bir gelişim gösterirken, erkekler daha rekabetçi, zekâ gelişimi açısından daha üstün ve fiziksel güce sahip olduğu öne sürülmüştür. Söz konusu önyargılarla ve bilimsel açıdan da yetersiz bilgilerle kadınlara toplumsal düzen içerisinde onları ikincil statüde bırakacak değerler atfedilirken, erkeklere daha önemli ve onları daha üstün resmeden değerler atfedilir. Daha zeki, rekabetçi ve rasyonel davranabildikleri önyargısı olduğu için fen bilimleri, teknik eğitim, liderlik veya yöneticilik, ekonomi, politika gibi toplumsal düzende daha önemli görülen meslek dallarının eğitimini alanlar ve profesyonel meslek olarak icra edenler hep erkeklerdir. Dahası kadın ile erkeğe ait olduğu varsayılan bir “kadın/erkek doğası” ayrımı kadına evin içini (özel alana ait iş ve uğraşlar) göstermekte, erkekler kamusal alanda toplumla ilgili ekonomiden siyasete tüm alanları göstermektedir. Böylelikle kadın ve erkeklere dair roller ve kimlikler bu ön yargılar doğrultusunda şekillenir. Kadınlar daha çok anne ve eş olarak tanımlanır, aynı zamanda ev içindeki bakım, beslenme ve temizlik gibi emekleri duygusal kadın doğasının bir uzantısı olarak kabul görür. Ayrıca, kadının ev içi emeği kapitalizmin piyasa değeri üzerinden ücretlendirilmez. Erkek ise tıpkı devletler gibi ailenin/hanenin reisi olarak kabul görür ve evin geçimini sağlaması gereken özne olarak tanımlanır. Ne var ki, erkeğin evin dışındaki emeği kapitalizmin piyasa değeri üzerinden ücretlendirilir. Böylelikle kadınların kamusal alandan özel alana, toplumsal kaynaklara eşit ulaşamama ve bu toplumsal kaynaklardan eşit yararlanamama durumu ortaya çıkar. 1970’li yıllarda ikinci dalga feminist hareket içerisinde geliştirilen cinsiyet (sex) ve toplumsal cinsiyet (gender) ayrımı, sosyal teori içerisinde analitik bir ayrım getirir. Bunun yanında, kadınların haklarını elde etme ve eşitlik için verdikleri mücadelede önemli açılımlar sağlar. Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları arasında yaptığı ayrımla eşitsizliklerin daha görünür olmasını sağlar. Böylelikle bireylerin kişilik özellikleri ve davranış kalıpları bedenlerinden ayrı ele alınmaya başlar. İnsan varlığının biyolojisini anlatmak için cinsiyet (sex) ve sosyal/toplumsal ve kültürel süreçlerde kurulan kimliklerini birbirinden ayırmak için toplumsal cinsiyet (gender) olgusu kullanılmaya başlanır (Fraser and Nicholson, 1994: 79). Bu iki kavram arasındaki -4- farklılık, cinsiyet (sex) doğuşta sahip olunan biyolojik özellikleri ifade ederken toplumsal cinsiyet (gender) kadın ve erkek kimliklerinin toplumsal olarak inşa edilmesine vurgu yapar. İkinci dalga feminist hareketin öncü ismi Fransız düşünür Simone de Beauvoir, (1973) “kadın doğulmaz, kadın olunur” derken tam da kimliklerin toplum/kültür tarafından inşa edilen veya insan varlıklarının toplumsallaşma sürecinde öğrendikleri rol ve kimliği anlatan özelliklerini anlatmaktadır. Bu yaklaşım veya bakış tarzı da inşacılık kuramı olarak adlandırılır. Rubin (2006), toplumsal cinsiyeti “toplumsal olarak dayatılmış bir cinsiyetler arası bölünme” ve “toplumsal cinsellik ilişkilerinin bir ürünü, ” olarak tanımlar ve "cinsiyet gibi cinselliğin de politik” olduğunu vurgular. Ona göre toplumsal cinsellik ilişkilerinin kendine özgü bir siyaseti vardır ve bu siyasette toplumsal kaynakların paylaşılması noktasında da toplumsal cinsiyet ideolojik bir zemin sağlamaktadır. Kadınlara ise bu terazinin eşitsiz tarafında toplanma layık görülmüştür. Kadınsı ve erkeksi olarak tanımlanan kimlikler, ikili ayrım içeren, birinin diğerine göre daha ayrıcalıklı olduğu bir toplumsal zemin üzerinde inşa edilir ki, bu inşa sürecinde erkekler güçlenirken, kadınlar daha güçsüz bir konuma gelir. Bu süreç kendine özgü politikalara sahiptir, dolayısıyla bu inşa süreci kendisini doğal bir süreçmiş gibi dayatsa da gerçekte toplumsal bir inşadır (http://www.feminish.com). Kate Millet ise “Tüm tarihsel uygarlıklar ataerkildir, ideolojileri erkek egemenliğidir” der. Ona göre, “kadın-erkek ilişkileri politiktir ve kendi içerisinde bir ideoloji barındırır ki diğer iktidar veya güç ilişkilerine de dayanak oluşturur. “İster bir sınıf isterse de bir kast olarak bakılsın, bir kurum olarak ataerkillik, tüm diğer politik, sosyal veya ekonomik formlara öylesine sirayet etmiştir ki tıpkı büyük dinlerin yayılışı gibi bu formlar içerisinde ilerleyerek kalıcı/değişmez bir sosyallik gösterir (http://www.marxists.org).” Millet’e göre, her iki cinsiyetin de davranış, hareket ve tutumunu detaylı ve değişmez biçimde belirleyen cinsel roldür. Eylem ve yararlılık açısından bakıldığında cinsel rol, kadına ev işi, çocuk bakımı gibi özel alana veya evin içine dair işleri uygun görürken kamusal alana dair istek ve ilgi duymayı ve ilerleme veya yükselme hırs ve arzusunu da erkeğe atfeder. Toplumsal yaşamdaki öznelerin konumları da kadın ve erkeğe atfedilen bu roller doğrultusunda belirlenir. Yıldız Ecevit (2011) ise Millet ve Rabin’in vurgulamaya çalıştığı toplumsal cinsiyet olgusunun sosyal analizdeki önemini “topluma tutulan büyüteç” metaforu ile açıklamaya çalışır. Bu büyütecin temel işlevini de toplumdaki cinsel kimlikler eksenli eşitsizlikleri görünür kılmak olarak betimler. Böylelikle ikinci dalga feminist hareketin cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasında analitik ayrımı, sosyal teori içerisinde toplum bilimsel analizler için hayli elverişli bir parametre olarak benimsenir ve sosyal teorinin eril dilinin de aşınmış olur. -5- 1980’lerin sonlarında geliştirilen Queer Kuramı, toplumsal cinsiyet olgusunun tanımını genişletir. İkinci dalga feminist hareketin cinsiyet ve toplumsal cinsiyet ayrımını yaparken, toplumsal cinsiyetin kendisini insan varlığının biyolojisi üzerine kurmasını eleştirir. Bu yaklaşımın insan varlıklarını iki cins içerisine hapsettiğini, bunun dışındaki tüm cinsel kimlikleri dışladığını öne sürer. Queer kuramının öncü ismi Judith Butler, toplumsal cinsiyeti “inşa” eden “kültür’ün dayatmacı olduğunu ileri sürer. Toplumsal cinsiyet eskiden “biyoloji’yi kader olarak dayatmaktaydı; şimdi ise feministler biyoloji değil, kültürü kader olarak dayatmaktadır. Oysa bedenin kendisi de bir inşadır. Toplumsal cinsiyet işaretinden önce bedenin tek tip bir varoluşa sahip olduğu iddia edilemez (Butler, 2008: 53). Biyolojik cinsiyetimizin doğal bir uzantısı gibi görünen sosyal roller ve bireylerin konumları gerçekte birer kurgu veya toplumsal bir dayatmadır. Biyolojik cinsiyeti temel ve değişmez olarak ele alan ve kategorik olarak da kurulan kimlikleri eleştirir. Bedenin de tıpkı toplumsal cinsiyet gibi inşa edildiğini; toplum tarafından ona da erkek veya kadın kimliklerinde sabitlenmiş bir cinsel kimlik giydirildiğini; farklı cinsel yönelimler olduğunda ise zorluk çıkaran bir yapı olduğunu öne sürer. Feminist teori içerisindeki bilgi birikiminden hareketle şöyle bir toplumsal cinsiyet tanımına ulaşabiliriz: Toplumsal cinsiyet kadınlar ve erkeklere atfedilen farklı özellikleri, rolleri ve sorumlulukları ifade eden bir kavramdır. Toplumsal cinsiyet kültürel ve tarihsel olarak değişkenlik gösterir. Kadınlar ve erkekler arasındaki farklılıklar biyolojik cinsiyete dayandırılmakla birlikte biyolojik cinsiyetle doğrudan bir ilişkisi yoktur. Bu farklılıklar yalnızca kadınlar ve erkekler arasında eşitsizliklere neden olmamaktadır. Aynı zamanda heteroseksüelliği normal kılarak bunun dışında yer alan lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüelleri, interseks (LGBTİ) bireyleri normal dışı göstererek, dışlayarak başka bir ayrımcılığa ve eşitsizliğe neden olmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı yürütülecek mücadele yalnızca kadınları değil LGBTİ bireyleri de içine almalıdır. Bu tanımla birlikte, toplumsal cinsiyet tüm cinsel kimlikleri içeren bir tanıma kavuşmuştur. Bunun anlamı ise mikro yapı olarak aileden üst düzey örgütlenme olarak devlete kadar geniş bir alanda cinsiyet rejimindeki eril hiyerarşiyi cinsiyet körü olmayan, tüm cinsel kimliklerin kamu kaynaklarından eşit pay alabilmesini hedefleyen ve tüm kimlikleri özgürleştirici bir politika üretimine yöneltmektir. İşte bu noktada toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme kamu kaynaklarının eşit paylaşımı noktasında çözüm üretmeye yönelik bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. 2.Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (TCDB), bütçe sürecinin tüm aşamalarının, kadınların ve erkeklerin ihtiyaçları ve hakları dikkate alınarak yapılandırıldığı ve değerlendirildiği bir çalışma alanı ve politika aracıdır. -6- Mali yönetimlerin aldıkları stratejik kararların bir taraftan halkın temel kamusal ihtiyaçlarını karşılamadığı yönünde eleştirilerin artması diğer taraftan ise feminist mücadelenin toplumsal cinsiyet eşitliğine erişim politikaları sonucunda devletlerden çok, yerel yönetimler, vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşlarınca organize edilen sosyal bütçe düzenlemeleri geliştirilir. Sosyal bütçeler olarak ifade edilen bu yeni dönem bütçe sistemlerinde, toplumun belirli kesimlerine hangi hizmetlerin sağladığının irdelenmesi anlamına da gelir. Kadınlara, insan haklarına, vatandaşlara yönelik temel kamusal hizmetleri sorgulayıcı ve açıklayıcı bütçe sistemleri yer almaya başlar. Tarihsel sürece baktığımızda, kadınların toplumdaki durumlarının sorgulanması gerektiğini savunan bir hareket olarak feminizmin ekonomik alanda da sesini duyurmayı başarmış olduğunu görürüz. İktisadın özellikle cinsiyet temelli olarak sorgulanması gerektiğini savunan ve iktisadın kadın gözüyle tekrar yorumlanması gerektiğini vurgulayan Feminist iktisat, iktisat disiplinine eleştirel bir bakışla bakarak, öncelikle kadının iktisadi durumunu, kadın erkek arasındaki iktisadi eşitsizliğe dayanan düşünceyi ortaya çıkararak kadının konumunu güçlendirmek amacıyla iktisadı yeniden gözden geçirilmesini iddia etmektedir. Bir başka ifade ile iktisadın toplumsal cinsiyetçi içeriği, yapısı ve kurumları temelinde sorgulanmalıdır. Sorgulama bir yandan ayrımcı anlayıştan uzak yeni iktisadı yöntem kuram ve politikaların geliştirilmesini önünü açacaktır, önyargılara rağmen iktisadın ufkunu genişletebileceğini iddia etmektir. Feminist iktisat yaklaşımı, bütçe politikalarını etkilemiş ve cinsiyet duyarlı bütçelerin yapılmasına neden olmuştur. Sosyal bir politika olarak görülen kadın erkek eşitliğinin sağlanmasında devletler cinsiyet duyarlı bütçelemeyi mali bir araç olarak kullanmaktadır (Demir, 2011). Kamu hizmetlerinin sonuçları kadın ve erkekler için aynı ya da eşit değildir. İktisadi ve toplumsal yaşamın biçimlenmesindeki bu eşitsizlikler süreç içinde yeniden üretilmiştir. Hatta kadının bebeklikten başlayan dezavantajlı (bırakılma) konumunu dile getiremediği için bu durum daha da pekişmiştir. Bütçe cinsiyetler arası eşitsizliğin üretilmesinin bir aracı haline gelmiştir. Oysaki bütçe farklı bir politika ile tasarlandığında cinsiyetler arası eşitsizliğin düzeltilmesinin bir aracı olabilmektedir. Her türlü hizmetin üretilmesinde bu ihtiyaçların gözetilmesi hiç kuşkusuz toplumsal gelişmeye ivme kazandıracaktır. Toplumsal cinsiyet bakış açısının dikkate alınması kalkınmanın sürekliliği açısından gerekli görülmektedir. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme, 1980’li yılların başında Avusturalya’da “kadın bütçesi” başlığı ile ortaya çıkar. Bu başlık, feminist literatürde “kadın” kavramının “toplumsal cinsiyet” kavramına yönelmesine paralel “toplumsal cinsiyet bütçesi, sorumlu bütçe”, “toplumsal cinsiyet bütçesi”, “toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe”, “toplumsal cinsiyet bütçelemesi” gibi çeşitli adlarla ifade edilir. Bu çalışmamızda, “Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme (TCDB)” kavramını kullanıyoruz. Kadın hareketinin farklı düzlemlerde verdiği eşitlik mücadelesi sonucunda bazı önemli adımlar atılmıştır: Bunların başında pozitif ayrımcılık, toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırılması, olumlu eylem planları gelir. -7- Toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırılması gündelik ilişkilerde toplumsal cinsiyet perspektifinin politikacıların gerçekleştirdiği etkinliklerle bütünleştiren politik ve teknik süreçtir. Politika süreçlerinin tüm düzeylerinde kadın ile erkek arasındaki eşitlik prensibini temel alarak tüm faaliyet alanlarına uygulanması olarak tanımlanabilir. Karar vericilerin toplumsal cinsiyet hedefine ulaşmak için politikalarını oluştururken ve uygularken duruma toplumsal cinsiyet perspektifinden bakmaları gerektiğini vurgular (Erkan, Şentürk ve Ark., 2012). Farklı bir anlatımla, bürokrasi kendini nötr, gayrı şahsi ve cinsiyetsiz bir yönetim ve örgütlenme şekli olarak öne sürer. Ancak, yaşamın pek çok alanında olduğu gibi hem kamu hem de özel sektörün iş yaşamında kadınlar bürokrasiden olumsuz etkilenmektedir. Örneğin, kadınların ekonomik ve sosyal yaşamlarında yükselememesi anlamına gelen cam tavan sendromu bürokrasinin cinsiyetsiz olmadığının önemli bir göstergesidir. İşte bu noktada, karar alıcıların cinsiyetsiz olma iddiaları yerine cinsiyetli olma ve cinsiyet eşitliği politikasını benimsemeleri önemli ve gereklidir. Pozitif ayrımcılık ise dezavantajlı (bırakılmış) grupların herkesin rahatça kullanabildiği bazı hakları çeşitli sebeplerden dolayı kullanamayacağı için; onlar ancak bazı özel bir takım haklara sahip olurlarsa çoğunlukla gerçekten eşit olma şansını yakalayabilecekleri düşüncesiyle yapılır. Örneğin, yüzyıllardır siyaset erkek uğraşı olduğundan parlamentolar ve dolayısıyla politika üretimi kadınlar için erişimi çok zor alanlardır; ancak siyasi partilerin kadın kotası koyması ile aktif siyaset yapabilmektedir. Kadın sığınma evleri açmak, kadına yönelik şiddetle mücadele, kadın danışma ve dayanışma merkezleri açmak, kadın girişimcilerin güçlenmesi için mikro krediler vermek, kadınları çalışma yaşamında daha fazla yer alması ve çocuk yapanların çalışma hayatından kopmaması için eylem planları hazırlamak, kadın girişimcilere teşvik sağlamak gibi belirgin eylemleri içerir. TCDB anlayışının gelişiminde, dünya çapında düzenlenmiş ve aşağıda örnekleri olan bir dizi konferans yapılmıştır. Bunun yanı sıra, feminist grupların taleplerini kamu politikalarına yansıtma çalışmaları önemli rol oynamıştır. Tüm bu çabaların amacı “bütçe” kavramıyla ifade edilen, hayli teknik ve uzmanlık gerektiren bir konu olarak görülen bir alanın kadınlar için okunabilir ve anlaşılabilir olmasını sağlamaktır. Bütçe okumalarının ardından ise paylaşımdaki eşitlik ve adaleti irdelenir. İlk olarak 19 Haziran-2 Temmuz 1975 tarihleri arasında Mexico City’de yapılan “Birinci Dünya Kadın Konferansı” yapılmıştır. Cinsiyet ayrımcılığını önlemek amacıyla yapılan bu toplantıda 3 temel hedef tespit edilmiştir: cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılması, kalkınma sürecine kadınların dâhil edilmesi ve dünya barışına kadınların daha fazla katkı sağlamasıdır. İkinci konferans, 14-30 Temmuz 1980 tarihlerinde Kopenhag şehrinde yapılan “İkinci Dünya Kadın Konferansı”dır. Bu konferans sonucunda da eğitimde, istihdam fırsatlarında ve sağlık hizmetlerinde eşitliğin sağlanmasının temel ilkeleri tespit edilmiştir. Üçüncü konferans, 16-26 Haziran 1985 tarihleri arasında Nairobi’de düzenlenen “Üçüncü Dünya Kadın Konferansı”dır. Bu toplantı da kadınlara yönelik iyileştirmelerin sınırlı sayıda kadını kapsadığı -8- vurgulanmış, eşitlik, kalkınma ve barış gibi hedeflere yönelik yeni yöntemlerin araştırılması gerektiği gündeme gelmiştir. Dördüncü konferans, 4-15 Eylül 1995 tarihlerinde Pekin’de yapılan “Dördüncü Dünya Kadın Konferansı’dır. Eylem platformu belgesinde TCDB önemli bir başlık olarak ele alınmıştır. Böylece ilk defa hükümetler kadınların kamu hizmetinden, kamu harcamalarından nasıl yararlandıklarını sistematik gözden geçirilmesi, hizmet ve harcamalara eşit ulaşılabilirliği sağlayacak bütçe uygulamalarının yürütülmesi, cinsiyetler arası etki analizlerinin gerçekleştirilmesi, cinsiyet eşitliğine yönelik yeterli kamu kaynaklarının tahsis edilmesi gibi toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyen konularında bir takım taahhütler altına girmişlerdir. “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne (CEDAW) taraf olan ülkelerin hükümetleri tarafından hazırlanan raporda ve bu rapora paralel olarak sivil toplum kuruluşlarının hazırladıkları gölge raporunda yer alan bütçe ile doğrudan veya dolaylı ilişkili konular TCDB’nin önemini arttırmasına neden olmuştur. Birleşmiş Milletler’ in Bin Yıllık Kalkınma Planı’nda yer alan sekiz hedeften biri doğrudan “cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirmesini” işaret etmektedir. Diğer hedefler içerisinde yer alan eğitim ve sağlık hedefleri de kadınların güçlenmesini desteklemektedir. BM Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı’nın (BMOP Kadın Hakları) bileşenlerinden biri Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (TCDB) dir. Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi (BM Kadın) TCDB bileşeninin uygulanmasından sorumlu olan kuruluştur. BM Kadın belediyelerin planlarını ve bütçelerini toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısından analiz edebilmeleri, geliştirmeleri ve denetleyebilmeleri için TCDB konusunda projelere destek vermekte, bunun yanı sıra konferans ve eğitimler düzenlemektedir. Bu çalışmalara destek olması için TCDB rehberleri de hazırlamıştır. 3.Neden Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme? Bütçeler devletin ekonomik politika araçlarının en önemlisi olup, ülkelerin yönetimde benimsedikleri değer ve prensipleri yansıtırlar; ayrıca yerel veya ulusal seviyede vatandaşların mallara, kaynaklara ve hizmetlere erişimini belirleyen temel araçlardandır. TCDB’nin konusu kamu hukuku, ekonomi, yönetim bilimleri, sosyoloji ve psikoloji gibi disiplinler arası formasyonu gerektirir. Bu nedenle sadece mali bir belge olarak düşünülmemelidir. TCDB, siyasal iktidarın, yönetsel önceliklerinin hayata geçirilmesi için halk iradesinin süreli izin vermesi sonucu oluşur. Bu nedenle TCDB yönetimin kendisidir ve bu bağlamda ilk çıkışı siyasaldır. Unutmamalı ki TCDB politik bir belge olarak hükümetlerin sosyal ve ekonomik önceliklerinin bir yansımasıdır. TCDB kadınların bütçe aracılığıyla hizmete erişememesinin ama yükümlülükler bağlamında daha ağır pay almasının, mecliste temsil edilmemesi ancak oy kullanması, eşit vergi vermesi gibi sorunlu -9- noktalarda çözüm üretmesi ve katılımcı demokrasiye erişim için kadın mücadelesi sonucunda geliştirilen politik bir çözüm önerisidir. Bütçe yakın zamanlara kadar nötr (tarafsız) kabul edilmiştir. Ancak bugün TCDB başlığı altında tarafsız olmadığı tartışılmaktadır. TCDB girişimi, devlet veya yerel yönetim bütçelerinde geliştirilen politika önceliklerinin toplumsal cinsiyet karşısında tarafsız olmadığı, kamu hizmetleri (eğitim, sağlık, sosyal koruma gibi), kamu harcamaları (personel, yatırım, transfer harcamaları) ve kamu gelirleri (vergiler, harçlar, katılım payları gibi) alanlarında erkekler lehine kadınların aleyhine toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine yol açtığını görünür kılar (Şahin, 2011). TCDB çerçevesinden toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonuçlarına ya mevzuat- bütçe ilişkisi açısından ya da hizmet programlarındaki amaç-hedef veya kaynak-harcama öncelikleri açısından bakılabilir. Mevzuat doğrudan ve açık biçimde değil dolaylı veya örtük olarak kadın ve kız çocukların aleyhine türlü eşitsizliklerin yaratılmasına yol açabilmektedir. Biraz daha açarak söylemeye çalışırsak, kadın ve kız çocuklarının gündelik yaşam deneyimlerini ve ülkenin ekonomik, politik ve toplumsal göstergelerini görmezden gelerek sözde eşitliği savunur (Şahin, 2011). Mevzuatta eşitlik gibi görünen bu durum toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hem ortaya çıkmasına hem de toplumsal düzendeki eşitsizliğin süreğenliğini destekler. Bu durum kamu hizmeti, kamu harcaması ve kamu gelirleri açısından da incelenebilir. Kamu hizmetinden yararlanma kriterleri olarak kadınların görece daha düşük oranda bulundukları ölçütlerin benimsenmesi kadınların bu hizmete erişimini sınırlamaktadır. Örneğin, kayıtlı istihdam ve aktif sigortalı kriteri kadınların hizmete erişimini engeller, hizmetten daha çok erkekler yararlanırlar. Benzer şekilde hizmetten yararlanma koşulları kadınlar ve kız çocuklarının söz konusu hizmete ulaşmasında güçleştirici özelliklere sahip olabilmektedir. Örneğin, hizmetin uzaklık ve gün-saat gibi özellikleri kadın ve kız çocukları için pratikte uygun olmayabilir veya hizmet, erkek ihtiyaçlarını temel alan özelliklerde sunulabilmektedir; aynı şekilde, hizmeti verenin erkek olması kadınların hizmetten yararlanması engellemektedir. Kuşkusuz ki, mevzuat dışındaki ailelerin cinsiyetçi işbölümü, ataerkil yapı, eril zihniyet gibi geleneksel yaklaşımlar da kadınların hizmete ulaşmalarında engeller ve sınırlamalar getirmektedir. Kamu harcama alanında özellikle kamu istihdamında kadınlara yönelik eşitsiz, ayrımcı uygulamalar özellikle işe alımlarında ve terfilerde yoğun şekilde yaşanmaktadır. Örneğin, kadınlar “aile sorumlulukları” nedeniyle müfettişlik mesleğine girmeleri tercih edilmemektedir. Kamu ihalelerindeki şartnameler kadın girişimcilerin katılımlarını engellemektedir. Tarımsal desteklemede, sosyal güvenlik sistemine kaynak aktarımlarında belirlenen özellikler cinsiyetçi yapı taşıyabilmektedir, böylece cari transferlerin büyük oranı erkeklere yönelmektedir. Kamu harcama alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini bozacak diğer bir durum ise amaç-sonuç öncelikleriyle de açıklanabilir. Örneğin, bazı yerlerde kapalı spor salonları kadınlar tarafından daha çok tercih edilmektedir. Bu yerlerde açık spor tesisleri yapmak kadınların bu hizmetten daha az yararlanması gibi kadınlar açısından olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. - 10 - Kamu gelirleri doğrudan-dolaylı vergi ayrımı açısından değerlendirilebilir. Ekonomide kadın ve erkek arasındaki gelir ve servet eşitsizliği yüksek düzeyde ise ve devlet gelirini doğrudan vergi yerine harcama– tüketim eksenli (dolaylı vergi) toplama kuralını benimsemesi durumunda kadınların vergi yükleri daha da ağırlaşmaktadır. Örneğin, dolaylı vergiler içinde temizlik ürünlerin oranlarının yükselmesi temizlik ve bakım işini üstlenen kadınlar adına olumsuz bir tablo ortaya çıkmaktadır. Dahası, bazı durumlarda devlet bütçesi aracılığıyla kadınlara zarar bile verilebilmektedir. Örneğin, kadına yönelik şiddet vakalarında sunulan güvenlik-adalet “hizmetleri” doğru bir bakış açısı ile sunulmadığı durumlarda olayın yarattığı olumsuz etkileri artırabilmektedir. Savunma-güvenlik hizmetleri kamusal mallardır, toplumun tümüne sunulan ve bölünemez niteliğe sahiptirler. Maalesef ki şiddet mağdurlarının çoğu kadınlardır. İşte bu noktada, TCDB perspektifli yaklaşımlar bu tarz sorunları da engelleyerek, kaynakların daha etkili kullanımını sağlar. 4.Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçelemenin Faydaları TCDB, cinsiyet eşitliğini hedefler ve birçok alanda verimliliği artırarak hem kadınların yaşam koşullarını iyileştirir hem de toplumun refahının artmasına yol açar. TCDB’nin faydaları şöyle sıralanabilir: Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlar: TCDB, toplumsal cinsiyet eşitliği hedefine ulaşılabilmesinde siyasi kararlara zemin hazırlar ve toplumsal cinsiyet ile ilgili konularda farkındalığın artmasında temel bir yöntemdir. Kadın haklarında ilerleme sağlar: İnsan ve kadın haklarının hayata geçirilmesi yeterli kaynak tahsisi ile hakların politika önceliklerine dönüştürülmesiyle ilgilidir. TCDB politika taahhütleri arasındaki boşlukları, kaynak tahsisi yeterliliğine ve politika sonuçlarını temel alarak analiz eder. Yoksulluğun daha etkin biçimde azaltılmasına katkı sağlar: Yoksulluğun etkin biçimde azaltılmasında toplumsal cinsiyet eşitliği önemli bir rol oynar. Kadınlar ve erkekler yoksulluğu farklı biçimlerde tecrübe eder ve giderilmesinde farklı engellerle karşılaşır. Örneğin, kadınlar ev içi düzeni ve bakım hizmetlerine çok fazla zaman ayırdıklarından kendi kişisel bilgi ve beceri gelişimleri için vakit ayıramazlar ve piyasanın rekabet koşullarında hep dezavantajlı (bırakılmış) grup olmaya devam ederler. Yoksulluğun kısır döngüsünden kurtulmaları iyice zorlaşır. Oysa yoksulluk toplumsal cinsiyet eşitliği bakışı ile ele alınır kadınların ev kız çocuklarını bireysel gelişimlerinin desteklenmesi yoksulluğu azaltmak için kullanılan politikaların başarı şansını yükseltir. Ekonomik verimliliğin geliştirilmesi: Toplumsal cinsiyet eşitsizliği toplumun üretim düzeyinin düşmesine, kaynaklar ve bilginin yetersiz kullanılmasına, üretkenliğin ve verimliliğin azalmasına, kişilerin gelişiminin engellenmesine neden olarak toplumun refah seviyesinin azalması gibi yüksek bir maliyet ödemesine yol açar. TCDB ile sağlanan toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınların üretkenliğini arttırarak ekonomik açıdan güçlenmesine, dolayısıyla toplumun refahının artmasına neden olmaktadır. Örneğin, karşılıksız bakım hizmetleri, ev işleri gibi ücretsiz faaliyetler kadınlar tarafından yapılmakta ve kadınların - 11 - vaktini gereğinden fazla almaktadır. Bundan dolayı da ekonomik üretimin düşmesine neden olmaktadır. TCDB, bütçe yapılırken bütçe politikası ücretsiz işler arasındaki karşılıklı bağlantıların kurulmasına katkı sağlar. Hesap verilebilirliğin ve şeffaflığın arttırılması: TCDB, toplumsal cinsiyet eşitliği alanında verilen ulusal ve uluslararası taahhütler ile bunların gerçekleşmesi arasındaki boşlukların ve ayrılan fonların denetlenmesi için güçlü bir araçtır. Ayrılan paranın ne miktarda ve nasıl kullanıldığı TCDB ile takip edilmektedir. Bu durum TCDB’nin hesap verebilmesini ve şeffaflığı arttırır. Politika hedeflerine ulaşmasının izlenmesi: TCDB yaklaşımı sağladığı araçlarla, toplumsal cinsiyet eşitliği hedefine ne kadar ulaştığını gösterir. Örneğin, genel politika hedefi olarak tespit edilen “Bin Yıllık Kalkınma Hedefleri” toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden hedefe erişim açısından izlemede çeşitli imkânlar sunar. Toplumsal Cinsiyete duyarlı katılımcı yaklaşımların geliştirilmesi: TCDB, bütçenin hazırlanması ve kabul edilmesi sürecinde halka danışılmasına ve katılımının sağlanmasına; ayrıca bu sürecin sonuçlarının ve etkilerinin takip edilmesine katkı sağlar. Örneğin, kadın bakış açısının bütçeleme sürecine dâhil edilmesini sağlayarak, kalitenin artmasına yol açar. Demokratik yönetişimin sağlanması: İyi bir yönetim anlayışı katılımcı bir yaklaşımı gerektirir. TCDB, ayrımcılık yapmadan, eşit bir şekilde mal ve hizmetlere erişimi temel prensip olarak benimser. TCDB dışlanmış, hassas ve marjinal grupların da dahil olduğu dezavantajlı (bırakılmış) grupların kamu hizmet ve kaynaklarına erişimine olanak tanır. 5.Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçelemeyle İlgili Önemli Noktalar • TCDB erkekler ve kadınlar için ayrı yapılan bütçeler değildir. • Ulusal ve yerel bütçe hazırlanmasının tüm aşamalarında toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinin dâhil edilmesini önerir. • Kamu harcama ve gelirini toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden gözlemler • Kaynakların daha etkili kullanımını teşvik eder. • TCDB, kaynakların dağıtımında önceliklerin belirlenmesine odaklanır. • TCDB hükümetlerin taahhütlerini, tavsiyeleri, eylem planlarını uygulama ve izleme yöntemlerinden biridir. - 12 - • TCDB, alternatif bir bütçe oluşturma veya uygulama değildir, mevcut (cari) bütçe sürecinin hazırlık, kabul edilme, uygulama ve denetim aşamalarına toplumsal cinsiyet duyarlılığı ve eşitlikçi perspektifin dâhil edilmesidir. 6.Türkiye’de Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçelemenin Yasal Zemini Türkiye’de TCDB’nin yasal altyapısının oluşturulması 1980’li yılların ortalarına denk gelir ve ilk çalışmalarda Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün katkıları önemlidir. Türkiye’de TCDB’ye ilişkin doğrudan yasal bir düzenleme bulunmamasına rağmen, TCDB çalışmaları için önemli yasal dayanaklar mevcuttur. Ayrıca Türkiye 1990’lı ve ileriki yıllarda uluslararası düzenlemelere de imza atarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi politikalarına taraf olduğunu duyurmuştur.: 1995’te Pekin’de düzenlenen Birleşmiş Milletler, “Dördüncü Dünya Kadın Konferansı’nda Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu olmak üzere iki belge kabul edilmiştir. Türkiye her iki belgeyi de hiçbir çekince koymadan kabul etmiştir. Pekin Deklarasyonu, hükümetleri toplumsal cinsiyet eşitliğini ana politika ve programlara yerleştirilmesi konusunda hükümlü kılmaktadır. Eylem Platformu ise kadın ve erkek eşitliğini gerçekleştirmeye yönelik somut politikalar ortaya koyar. Eylem platformunun uygulanması ve izlenmesinde temel görev hükümetlere verilmiş ve kadın gelişimi için bütçelerin kullanılmasına özel atıfta bulunmuştur. Örneğin, Eylem Platformu’nun 4. Bölümdeki 345. Maddesi TCDB’ye özel atıfta bulunmaktadır. Türkiye, Birleşmiş Milletler “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” ne (CEDAW) 1995 yılında taraf olmuştur. CEDAW’ın eşitlik ilkesi (Madde 3) bütçe politikaları ve süreçlerinde ayrımcılığın önlenmesini önerir. 7 Mayıs 2004 tarihinde gerçekleştirilen düzenleme ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. Maddesine kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu ve devletin bu eşitliği yaşama geçirilmesini sağlamakla sorumlu olduğunu belirten hüküm eklenmiştir. Dolayısıyla bu madde ile eşitlik anayasal bir hak olarak tanımlanmıştır ve TCDB için önemli bir dayanaktır. Personel alımında cinsiyet ayrımcılığı yapılmaması amacıyla 15 Ocak 2004’de 25347 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Başbakanlık genelgesi, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 28-29 Ocak 2006 tarihleri arasında “Medeniyetler İttifakında Kadın” konulu uluslararası bir kongre düzenlemiş ve sonuç raporunda sürdürülebilir kalkınmanın kadının üretime, karar alma mekanizmalarına ve siyasete katılımı ile sağlanabileceği vurgulamıştır. - 13 - 22 Mayıs 2003 tarihinde kabul edilen yeni İş Kanunu uyarınca kadın işçiler için 16 haftaya çıkarılan doğum izni doğrultusunda devlet memurlarının da doğum iznini 16 haftaya çıkaran 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yapılan değişiklik, 22 Mayıs 2003 tarihinde kabul edilen yeni İş Kanunu uyarınca, gebe veya emziren kadınların çalıştırılma şartlarıyla emzirme odaları ve çocuk bakım yurtlarına dair 14 Temmuz 2004‟ de yayımlanan yönetmelik ve kadın işçilerin gece postalarında çalıştırılma koşulları hakkında 9 Ağustos 2004’te yayımlanan yönetmelik yer almaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kadın ve Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) tarafından Kasım 2012 tarihinde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme alt Komisyonu kurulmuştur. Alt komisyon TCDB konusunda tavsiyeleri de içeren bir komisyon raporunu 19 Aralık 2013’te hazırlayıp üst komisyona sunmuştur. Bu rapor, TCDB konusunda ilk resmi belge olma açısından özel bir öneme sahiptir. 2014-2018 dönemi Onuncu Kalkınma Planı’nın da TCDB konusu yer almaktadır. Onuncu Kalkınma Planında amaç toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama amaçlı, kadının kültürel ve ekonomik yaşamdaki rolünün güçlendirilmesi, aile kurumunun korunarak statüsünün geliştirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin kuvvetlendirilmesinde belirlenen politikalardan biri TCDB alanında çalışmaların yürütülmesi olarak ifade edilir. 2010/14 sayılı Başbakanlık Genelgesi: “Kadın istihdamının arttırılması ve fırsat eşitliğinin sağlanması” konulu genelgenin Madde 4 ve Madde 12, TCDB konusu ile ilgilidir. 2006/17 Sayılı Başbakanlık Genelgesi : “Çocuk ve Kadınlara yönelik Şiddet hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi için alınacak Tedbirleri” konulu Genelgenin hizmet kurumları’nın 6. Maddesinde TCDB konusu ele alınmaktadır. 2007/6 sayılı İçişleri Bakanlığı Genelgesi: “Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlemesine Yönelik Tedbirlerin Koordinasyonu” konulu genelgenin 6. Maddesi maliyetlerin karşılanması ile ilgili özel maddedir ve TCDB ile ilgilidir. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 2008–2012 Stratejik Planında “2012 yılında kadar kadınların insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği bilinç düzeyi yükseltilecektir” hedefi belirlenmiştir. Bu hedefin hayata geçirilmesinde TCDB çalışmalarına yer verilmektedir. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planında (2008-2013)” TCDB’ye açık atıfta bulunulmakta; hedeflere ulaşabilmek için TCDB çalışmalarının başlatılması gerektiği ifade edilmektedir. 2007-2010 ve 2010-2015 dönemlerini kapsayan “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planlarında”, TCDB çalışmalarının yapılması gereği açık biçimde belirtilmektedir. - 14 - İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 11.05.2011 tarihinde imzaya açılmış ve Türkiye Sözleşmeyi imzaya açıldığı gün imzalamış, 24.11.2011 tarihinde de onaylamıştır. Sözleşmenin Madde 1/b, Madde 2/c ve Madde 4 ve Madde 6, TCDB ile ilgilidir. Katılımcı demokrasiyi güçlendirmek, hesap verilebilirliği, saydamlığı ve katılımcılığı geliştirmeyi amaçlayan kamu yönetimi reformu ise 2004 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu reform bilgi edinme hakkı gibi yasal düzenlemeler içermekte ve yasal dayanağını Belediyeler Kanunu’ndan alan Kent konseyleri, kadın meclisleri gibi kurumsal yapıların oluşturulmasına olanak vermektedir.. Bu reformlar. “devlet-merkez” yönetiminden “vatandaş-merkez” yönetimine geçişi kapsar ve TCDB’nin yerel yönetimlerde uygulanmasını kolaylaştırır. Ne var ki ülkemizde yasal düzlemin yeterince konuyu vurgulamasına rağmen halkın gündelik yaşamında toplumsal cinsiyet eşitliği hayata geçirilememiştir. Eğitimden sağlık alanına, siyasetten istihdama eril parametreler ve kültür varlığını hissettirmektedir. Kadın cinayetleri ve diğer şiddet türleri can yakıcı temel meseleler arasında varlığını sürdürmektedir. 7.Türkiye’deki Olumlu Örnekler TCDB konusunda uluslararası sözleşmeler ve yasal dayanaklardan hareketle 2005 yılından itibaren ülkemizde bazı çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu faaliyetler daha çok konu ile ilgili eğitim verme ve duyarlılık veya farkındalık kazandırma eksenli ilerlemekte ve uluslararası kuruluşlarla yürütülen projeler ve programlar tarafından desteklenmektedir. Ayrıca akademi içerinde de TCDB konusunda çalışılmaya başlandığı görülmektedir. Örneğin İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof.. .Dr. Gülay Günlük Şenesen’in alandaki öncülüğünden söz edilebilir. Akademi içerisinde tezler, makaleler ve bildiri gibi bilimsel çalışmaların kaleme alındığı görülmektedir. Bu kitapçıkta da bu çalışmalara TCDB konusu ile ilgili kaynaklarda yer verilmektedir. TCDB’nin hayata geçirilmesinde önemli bir alan yerel yönetimlerdedir. Henüz sayıları çok sınırlı olmakla birlikte bazı illerde bu uygulamalar başlatılmış durumdadır. Bursa Nilüfer Belediyesi eşitlik politikalarının en erken hayata geçiren ve TCDB alanında uygulama yapan yerel yönetimlerden biri olması sebebiyle olumlu bir belediye uygulaması olarak anılmaya değer. Ayrıca Diyarbakır Sur Belediyesi de TCDB uygulamalarında öncü adımlar atmış ve özellikle kadın haklarının geliştirilmesinde diğer belediyelere örnek oluşturacak uygulama ve hizmetleri hayata geçirmiştir. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), İçişleri Bakanlığı, Sabancı Vakfı ve Sabancı Üniversitesi'nin içinde bulunduğu "Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı” çerçevesinde 2005-2009 yıllarında 6 pilot ilde (İzmir, - 15 - Kars, Nevşehir, Trabzon, Şanlıurfa ve Van) toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi, mahalli idarelerin ve sivil toplum kuruluşlarının bu konulardaki kapasitelerinin artırılması, kadın ve kız çocuklarının ihtiyaçlarına yönelik yerel hizmet modelleri geliştirilmesi, kadın odaklı yerel hizmetler geliştirilmesi kadın haklarının korunması ve bu konuda bilincin artırılması olarak ifade edilmiştir. Ayrıca söz konusu işbirliği devam etmiş; ortaklığa İçişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Belediyeler Birliği de dâhil olarak çalışma kapsamı genişletilerek devam etmektedir. Program Eylül 2012’den Eylül 2015’e kadar 11 pilot ilde yürütülecektir. Bu iller: Aydın, Çanakkale, Edirne, Erzincan, Eskişehir, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kastamonu, Kayseri, Kocaeli, Ordu1. Programın amaçları daha geniş tutulmuş, yerel düzeyde toplumsal cinsiyet eşitliği taahhütlerinin uygulanmasının hızlandırılması, kadın haklarının güçlendirilmesine katkıda bulunmak için yerel yönetimlerin ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik çalışan kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının kapasitelerinin geliştirilmesidir. Programın üç bileşeni bulunmaktadır: Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme, Sabancı Vakfı Hibe Programı ve Mor Sertifika Programı. . TCDB’nin ne olduğu ve nasıl uygulanacağı konusunda eğitimle çalışmalarının öncelikli olarak başladığı görülmektedir. Kasım 2008’de Ankara’da Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından iki günlük TCDB atölye çalışmaları düzenlenmiştir. 2009-2011 Güneydoğu Anadolu Belediyeleri birliği iki günlük TCDB konusundan eğitim vermiştir. UNFPA ve UNDP’nin Mart 2006 yılında, İstanbul’da Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı tarafından “Bütçe Eğitimi” başlıklı faaliyet gerçekleştirilmiştir. Ayrıca geniş bir alanda ve önemli hedefleriyle “Kadın Dostu Kentler Projesi” bir başka anlamlı çabadır. Adıyaman, Antalya, Bursa, Gaziantep, Malatya, Mardin, Samsun, İzmir, Kars, Nevşehir, Şanlıurfa ve Trabzon illerinin dahil olduğu bu çalışmada İçişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı (SIDA) 0rtaklığında 2011 yılında başlamıştır. TCDB konusunda sivil toplum kuruluşlarının da önemli çalışmaları vardır: 2011 yılında Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) beş ilde TCDB ile ilgili faaliyetler gerçekleştirmiştir. Haklı Kadın Platformu: Hürriyet gazetesi girişimi ile gerçekleşmiştir. 41 sivil toplum örgütü ve akademisyen, gazeteci-yazar, iş kadını hukukçu ve STK bir araya gelerek kadınların parlamentoda eşit şekilde temsil edilmesi, şiddetin her türlüsünden korunma, kadınların istihdamda hak ettikleri konumda yer alması ve ayrımcılıkla mücadele eden yasaların hayata geçirilmesini amaçlamaktadır. Platform Türkiye’de ilk TCDB konusunda savunuculuk yapan bir kuruluştur. Tüm alanlarda cinsiyet eşitliği sağlanmazsa ayrımcılığın önüne geçilemeyeceğini savunmaktadır. Cinsiyet Eşitliğini İzleme Derneği (CEİD) cinsiyet eşitsizliği ilgili her türlü faaliyeti izlemek için örgütleri destekleyen ve 2012 yılında kurulan bir organizasyondur. 2013 yılında “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Mekanizması Geliştirici İzleme Projesi’ni başlatmıştır. 1 Programın ikinci bileşeni olan Sabancı Vakfı Hibe Programı Gaziantep’de yürütülmemektedir. - 16 - 8.Eskişehir’de Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Eskişehir kent olarak, İstanbul ile Ankara arasında; demiryolu ile karayollarının kesiştiği noktada, ulaşım açısından rahat bir coğrafyaya sahiptir. Kentte yer alan iki üniversite, çok sayıda ilköğretim ve orta öğretim kurumu ile eğitim sorununu önemli oranda çözmüştür. Cumhuriyet’in devlet eliyle sanayileşme hamlesinde önem verilen şeker, tekstil fabrikaları ve lokomotif fabrikasının kurulduğu; sanayinin temellerinin atıldığı önemli kentlerden biridir. Eskişehir bir sanayi bölgesi olarak ülke içinden göç almaya devam ettiği gibi yüzyılın başında Kafkasya ve Balkanlar bölgesinden gelen çok sayıda göçmene de ev sahipliği yapmaktadır. Burada anılmaya değer bir çalışmadan hareket edersek; TEPAV’ın, Birleşmiş Miletler tarafından kullanılan ve kadın ile erkek arasındaki eşitsizliklerin görünür kılındığı, “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’ (GII)çalışmasının, (2013) illere uyarlanması ile oluşturulan “Yereller için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi”nde kadın ve erkek arasındaki eşitsizliğin en az olduğu illerin sırasıyla İstanbul, Tunceli, Bolu, Düzce ve Eskişehir olduğu tespit edilmektedir (Demirdilek ve Şener, 2014). Eskişehir, yaşayanların farkında olduğu gibi göreli olarak kadınların daha rahat ettiği bir kenttir. Ne var ki Eskişehir kentini kadınların yaşadığı sorunlardan muaf saymak mümkün değildir. Bu nedenle, Eskişehir’de yaşayan kadınların kadın hakları ve kadınların güçlenmesi için mücadelesi, Türkiye’deki kadın hareketinden beslenerek ve onu besleyerek süregelmektedir. Eskişehir’de kadın hareketi 1990’ların başlarında görülür. Eskişehir Kadın Platformu (EKP), 1994 yılında Eskişehir’de dönemin valisinin eşi Nesrin Güven ile Büyükşehir Belediye Başkanı Eşi Ayfer Arat öncülüğünde 21 dernek katılımıyla çalışmalarına başlamıştır. 2000 yılında platformun çalışmalarında eğitimin desteklenmesi özel bir önem kazanmıştır. Platform 2006 yılında Semra Sezer’in öncülüğünü yaptığı “Eğitime Destek” kampanyasına da ev sahipliği yapmıştır. Eskişehir’deki bir diğer platform olan Eskişehir Demokratik Kadın Platformu (EDKP), 2000 yılında “Dünya Kadın Yürüyüşü” vesilesi ile kurulmuştur. Bu platforma bireysel katılım mümkün olduğu gibi, STK olarak iştirak etmek de mümkündür. Platformun sözcüsü her sene bir yıllığına seçilir. Platform, kadın cinayetlerini özel bir önemli takip etmekte; Eskişehir’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yürüyüşü ve gösterilerini ve güncel kadın haklarıyla ilgili konularda etkinlikleri organize etmektedir. Eskişehir Kent Konseyi (EKK) Kadın Meclisi, 2005 yılında Gündem 21 kapsamında çalışmalarına başlamıştır. Eskişehir’de yaşayan tüm kadınların hak ve hukukunun korunması, kentlilik bilincinin ve toplumsal yaşama katılımını sağlayacak projelerin ve işbirliklerinin geliştirilmesi ve karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlanması amacıyla çalışan bir yapıdır. EKK Kadın Meclisi, kadınlarla ilgili sosyal hizmet kurumları, vakıflar, dernekler, mahalle hizmet birimleri, kadınlarla ilgili diğer sivil toplum kuruluşları, sendikalar, meslek odaları ve baro temsilcileri, kadın kooperatifleri ve birlik temsilcileri, seçilmiş kadın temsilciler, iş dünyası temsilcileri, akademisyenler ve gönüllü üyelerden oluşmaktadır. Seçimler, iki yılda bir gerçekleştirilen Genel Kurulla yapılmaktadır. Her yıl - 17 - bir de ara genel kurul yapılmaktadır. Kent Konseyi, başkan, genel sekreter, yürütme kurulu, meclisler, çalışma grupları ve mahalle meclislerinden oluşmakta ve bütçesi Büyükşehir tarafından karşılanmaktadır2. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESKAM) 2009 yılında; Anadolu Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKAUM) 2010 yılında toplumsal cinsiyet eksenli bilgi üretme amacıyla kurulan ve halen kadın çalışmaları alanında projeler ve faaliyetler (Sempozyum, panel, çalıştay vb.) yapan araştırma merkezleridir. Eskişehir kadın hareketi başlığı altında anılmaya değer önemli bir girişim de “Sivil Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Şehir Protokolü’dür. 2009 yılında “Tepebaşı Sağlıklı Kent Hareket Gurubu” adı altında birleşerek, Eskişehir ilinde de yaşanmakta olan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ile etkili mücadele etmede ortak bir dil kurma hedeflenmiştir. Grubun paydaşları kamu kurumları belediyeler, Üniversitelerin Kadın Araştırma Merkezleri, meslek odaları, STK’lar ve sendikalardır. Bu grup Eskişehir kentinde kadına yönelik şiddetle mücadelede tüm kurum ve kuruluşları aynı ortak hedefte toplama amacıyla “Sivil Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Şehir Protokolü” adlı çalışmayı hayata geçirmiştir. Bu protokol Türkiye’nin ilk şehir protokolü olma özelliği taşır. (EK:1 Eskişehir Şehir Protokolü). Toplumsal cinsiyet eşitliği şehir protokolü Eskişehir’in resmi ve sivil paydaşları tarafından büyük ilgi görmüş ve geniş bir katılımla 2011 yılında imzalanmıştır (EK:2 Protokol Katılımcı Listesi). Protokolün 7. Maddesi ilgili kurumun toplumsal olarak üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi ve yasal olarak gerekli tedbirleri alması TCDB ile ilişkili olarak söylenebilir. 2013 yılında Tepebaşı Belediyesi ve Odunpazarı Belediyesi bünyesinde “Eşitlik Komisyonları” kurulmuştur. Bu komisyonlar şu an için faaliyet göstermese bile, kurulmuş olan bu birimlerin yeniden aktif hale getirilmesiyle, TCDB faaliyetlerin yürütülmesinde önemli bir ivme kazanılacağı düşünülmektedir. Eskişehir, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın konularında çalışan grupların birlikte hareket etme açısından şanslı kentlerden biridir. Birlikte gerçekleştirilen pek çok etkinlik mevcuttur. Bu anlamda TCDB konusunun tanımlanması, uygulanması ve geliştirilmesi açısından Eskişehir’in kurumlar arası işbirliğine elverişli ortama sahip olduğu söylenebilir. Bu nedenle de Eskişehir’de TCDB bir süredir gündemde olan bir konudur. Eskişehir Kent Konseyi (EKK) Kadın Meclisi Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Gülten Seber, kurul temsilcisi olarak 27 Eylül 2012 tarihinde İl Koordinasyon Kurulu Başkanlığına TCDB konusunda kentte bir çalışma başlatılmasının gerekliliğini dile getiren bir öneri (EK: 2 dilekçe) sunmuştur. Kurul üyeleri (Vali Yardımcısı, Kamu Temsilcileri, Üniversite Kadın Araştırmaları Merkezleri, Belediyeler, Baro, STK’lar) bu öneriyi önemseyip üzerinde çalışmaya karar vermiştir. Bu kurulun üyeleri Sabancı Vakfı Hibe Programı çerçevesinde “TCDB Uygulamalı Eğitimi Projesi”ni yürütmüşlerdir. Sabancı Vakfı Hibe Programının ilk teklif çağrısı kapsamında, Birleşmiş Milletler Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı Koordinatörü Sayın Feyhan Evitan Canbay tarafından belediye, kent 2 Daha detaylı bilgi için www.eskisehirkentkonseyi.org.tr - 18 - adresine bakılabilir. konseyi ve STK’larla yerel ihtiyaçlar ve hibe programı hakkında bilgilendirme yapmak üzere toplantılar düzenlemiştir. Sayın Canbay’ın TCDB konusunda Eskişehir’in alt yapısının hazır olduğunu düşüncesini paylaşması şu anki proje ekibini bu konuda çalışmasına yol açmıştır. Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi (BM Kadın) 4-5-6 Kasım 2013’te Eskişehir’de “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme” eğitimleri yapmıştır. Eğitime kadın STK’lardan ve Büyükşehir Belediyesi’nden ve üniversitelerden geniş ölçekli bir katılım sağlanmış ve eğitim çalışmaları sonunda Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme için bir yol haritası çıkarılmıştır. Bu yol haritası, 10 Aralık 2013 tarihinde, BM Kadın Birimi tarafından resmi yazı ile Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne sunulmuştur. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi konuyla ilgili olarak daire başkanlığı seviyesinde bir toplantı yapmaya ve yine konuyla ilgili eğitim/danışmanlık almaya karar vermiştir. Birleşmiş Milletler Kadının İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı, Sabancı Vakfı Hibe Programı kapsamında uygulanan “Uygulamalı Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Eğitimi” isimli proje sonucunda Eskişehir Eşitlik Platformu (ESEP) kurulmuş; platform çalışmalarına başlamıştır. Tıpkı kısa adıyla Şehir Protokolü gibi Eşitlik Platformu da Türkiye ölçeğinde ilk örneklerden biridir. TCDB konusu ile ilgili Kaynaklar Akduran, Ö. (2011), Bakım emeği: Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme kapsamında bir değerlendirme, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora tezi. Akduran, Ö. (2012), “Hane Devlet Piyasa: Kadın Emeği ve Sosyal Politikalar Bağlamında Cinsiyetlendirilmiş Bütçe”, SAV Sosyal Araştırımalar Vakfı, İstanbul, Akduran, Ö. ( 2013), 5018 sayılı Kanun ve Kamu İdarelerinde Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme, Bütçede Yeni Kavramlar, Tartışmalar, ss. 19-36 Altuğ, F. (Ed.), Kesik, A.(Ed.), Şeker, M.(Ed), (2013), Kamu Bütçesinde Yeni Yaklaşımlar, Vergi ve Maliye Dizisi: 21, Ankara. Beauvoir, S., (1973) The Second Sex, (Der ve Çev.H. M. Parsley), New York: Vintage Books Butler, J., Benhabib, S., Fraser, N., Cornell, D., (2008), Çatışan Feminizmler, (Çev. Feride Evren Sezer), İstanbul: Metis Cansız, H., (2009), Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Yaklaşımı ve Türkiye’ye İlişkin Öneriler, Ankara: Gezi Kitapevi - 19 - Council of Europe (2005), “Gender Budgeting” Director General of Human Rights Council of Europe, Strazburg. Demir, M., (2011), “Devlet Bütçesinin Cinsiyet Eşitliğinin Sağlamadaki Rolü ve Türkiye”, Bütçe Dünyası Dergisi, Sayı: 35, ss. 136-150. Demirdirek , H., ve Şener, Ü., (2014), 81 İl İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi, TEPAV. Doğan, A., (2011), Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye Değerlendirmesi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora tezi. Doğan, A., (2013), “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Sağlamaya Yönelik Hizmet Veren Kamu Kurumları ve Hizmetleri Üzerine Bir Değerlendirme”. KSÜ Sosyal Bilimler Dergisi. Sayı: 10 (2). Erkan, B., Şentürk, M., Akbaş, Y. ve Paksoy, S.,(2012) “Dünya’da ve Türkiye’de Sosyal Bütçeleme (Cinsiyete Duyarlı Bütçe) Yaklaşımı”, Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi, Yıl:5, Sayı: 9, ss.85105 Fehiman, E.,(2010), “KKTC-TC Ekonomik Protokolü: Toplumsal Cinsiyet Değerlendirilmesi”. Kadın/Woman 2000. Dec 2010, Vol. 11 Issue 2, p55-79. 25p. Eşitliği Açısından Fraser, N. & Linda, N., (1994), “Felsefesiz Toplumsal Eleştiri: Feminizm ve Postmodernizm Arasında Bir Karşılaşma”, (Çev. Küçük), M., Modernite Versus Postmodernite, Vadi Yayınları, Ankara. Genç, M., (2010), “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme ve Kamu Hizmetlerinde Etkinlik”, Sayıştay Dergisi, Sayı: 77 Güldü, Ö., Ersoy, M., (2009) – Kart, M.,E., (2009), Ankara Üniversitesi SBF Dergisi Sayı: 64-3. “Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Siyasal Tutumlar”, Gökbunar R., (2010), “Kadın Erkek Eşitsizliğinin Giderilmesinin Vergisel Boyutu”. Finans Politik & Ekonomik Yorumlar 2010 Cilt: 47 Sayı:543. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, (2006), Medeniyetler İttifakında Kadın Kongresi (28-29 Ocak 2006) Sonuç Aaporu, Ankara. KSGM, (2006). “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün Rolü”. Ankara: KSGM Yayınları. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, (2007), Stratejik Plan (2008-2012), Ankara - 20 - Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, (2008), Toplumsal Cinsiyet Eylem Planı (2008-2013), Ankara, Eylül, http://www.ksgm.gov.tr.Pdf/TCEUlusal eyemplani.pdf, (erişim tarihi: 20 Ocak 2014). Klatzer, E., (2012),Yerel Yönetimlerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Bütçeleme Kılavuzu, TESEV İyi Yönetişim Programı, İstanbul. Külekçi, C., Canbay, T., (2012), Kadına Haklarının Kazandırılmasıyla Birlikte Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme”. Electronic Journal of Vocational Colleges May/Mayıs 2012 Meriç, M., (2007), “Feminizme Mali Bakış (Cinsiyete Duyarlı Bütçeler)”, Finans Politik ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Cilt: 44, Sayı: 509. Onay, M.; Erdem, S. (2009). “Kadın Girişimcilere Yönelik ‘Strateji Geliştirmede”, Yerel Yönetimlerle İşbirliği İçinde Olmak, Mümkün mü?”, “For women entrepreneurs in the "strategy development", to cooperate with local authorities, is it possible?”, Journal of Balıkesir University, Academic Lantern. Öztan, E., (2004), “Toplumsal cinsiyet eşitliği Politikaları ve Olumlu Ayrımcılık”, AÜSBF Dergisi, C: 59, S: 204, Rubin, Gayle (2006). “The Traffic in Women: Notes on the ‘Political Economy’ of Sex”. Feminist Anthropology: A Reader. Ellen Lewin (der.) içinde. UK: Blackwell. 87-107. Seber, G., (2013), “Kadın Çalışmalarında Yapamadıklarım”, A.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Hukuk Fakültesi 20. Yıl Özel Sayısı, Eylül 2013. Şahin, M., (2012), Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe Ve Türkiye: Kavram Ve Yöntem Sorunları, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsüsü, Doktora tezi. Şahin, M. (2011), Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (TCDB) Yazınına Kuşbakışı, FE Dergi: Feminist Eleştiri, Sayı: 2, Cilt 3 ss. 85-93. Şenesen, G.(2008), “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye için bir Değerlendirme, Bütçeleme Sürecinde Parlamentonun Değişen Rolü Sempozyumu”, Bütçelemede Yeni Yaklaşımlar Oturumu, 8-9 Ekim, 2008 Afyonkarahisar, Tüğen, K. , Özen, A., ( 2008), “Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Anlayışı”, Maliye Dergisi, Sayı: 154, ss.1-11. - 21 - Internet Kaynakları UN, (2012), United Nations Millennium Declaration (online, New York, http://www.un.org/millennium/decleration/ares552e.pdf, (ziyaret tarihi: 20 Ocak 2014) http://www.feminish.com/wp-content/uploads/2012/08/Rubin1984.pdf http://www.keig.org./raporlar/Gulay%20Senesen%20tcdb%20sunus.pdf, (erişim tarihi: 15 Şubat-2014) www.ksgm.gov.tr/Pdf/ bütçeleme.pdf (Erişim Tarihi: 18 Şubat-2014) http://www.marxists.org/subject/women/authors/millett-kate/theory.htm, 25.02.2014 http://www.politics.ankara.edu.tr/eski/dergi/pdf/64/3/7-Guldu-Ersoy-Kart.pdf (erişim tarihi: 1-Şubat-2014) http://:www. Politics.ankara.edu.tr/eski/dergi/pdf/59/1/9_ece_oztan.pdf, (erşim tarihi: 18 Ocak 2014). - 22 - II. BÖLÜM TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇELEME VE ESKİŞEHİR EŞİTLİK PLATFORMU (ESEP) 1. Eskişehir Eşitlik Platformu (ESEP) Nasıl Kuruldu Birleşmiş Milletler Kadının İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı, Sabancı Vakfı Hibe Programı’nın bilgilendirme gününde, gündeme geldiği üzere, Eskişehir’deki kadın hareketinin gündeminde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusu bir süredir yer almaktaydı. Daha önceki etkinliklerde kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının birlikte çalışma deneyiminin olması bu proje çalışması için bir avantaj olmuş; kurulan basamağın üzerine ikincisini inşa etmek daha kolay olmuştur. Eskişehir Soroptimist Kulüp İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Derneği’nin de toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda bir proje yapma arzusu ile pek çok sivil ve kamu kurumunun duyarlılık ve motivasyonun bir araya gelmesiyle mevcut projenin temelleri atılmıştır. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Eğitim Projesi çok ortaklı bir proje olarak kalem alınmıştır. Projenin sahibi ve yürütücüsü Eskişehir Soroptimist Kulüp’tür. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Anadolu Üniversitesi Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (AKAUM) ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESKAM) de Proje de ortak olarak yer almışlardır. Söz konusu proje toplam yedi ayda gerçekleştirilmiştir. Projenin amacı, Eskişehir kentinde yerel yönetimlerin bütçelerini toplumsal cinsiyet eşitliği duyarlılığıyla takip edecek; harcamaların yerel düzlemde kadın-erkek eşitliği eksenli yapılıp yapılmadığını değerlendirecek, eşitliği önceleyen bir bütçe planlaması, harcamalar konusunda denetleme ve lobi faaliyetleri yürütecek bir platform oluşturmaktır. Projenin önemli etkinliklerinden olan Arama Konferansına, kamu kurum ve kuruluşlarından bir idari ve bir de mali işlerle ilgilenen toplam ikişer kişi; meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarından da birer temsilci davet edilmiştir. Bu toplantı, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda Eskişehir’de kurum ve kuruluşlarda farkındalık yaratma ve konunun bu kurumlardaki hazırlık ve uygulama süreçlerine dâhil edilmesini sağlama konusunda oldukça faydalı bir faaliyet olmuştur. Toplantının bir diğer amacı da katılımcıların, kendi kurumlarının stratejik planlarında yer alma ve uygulamalarının haritasını çıkarmalarını sağlamaktı. Bu toplantıdan sonra katılımcılar arasından gönüllülerle bir platform kurulmuştur. Derneklerin kendi aralarında veya vakıf, sendika ve benzeri sivil toplum kuruluşlarıyla ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere girişim, hareket ve benzeri adlarla oluşturdukları tüzel kişiliği bulunmayan geçici nitelikteki birlikteliklere platform adı verilmektedir (Sivil Toplum Örgütleri İçin Hukuk Rehberi). Kısacası platformlar dernek, vakıf, sendika, meslek odaları ya da benzer nitelikteki sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelmesiyle oluşur. Eskişehir Eşitlik Platformu (ESEP) da bu ilkelerle kurulan, Türkiye’de TCDB’yi doğrudan - 23 - kendisine faaliyet alanı seçen ilk sivil platformdur. ESEP, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamada TCDB perspektifinden çalışmayı misyon edindiği gibi, kendisi de önemli kazanımlar edinmiştir. Söz konusu kazanımları şöyle özetlemek mümkündür: • ESEP, TCDB literatüründe adı geçen kişilerden bazılarını (Ebru Özberk, Mustafa Şahin, Özgün Akduran, Laden Yurttagüler) gerek arama konferansında sunucu olarak gerek atölye çalışmalarında eğitimci olarak Eskişehir'e davet etme ve kendilerini alandaki çalışmalarıyla birlikte tanıma fırsatını edinmiştir. • ESEP Çok ortaklı yürütülen bir hibe projesi çerçevesinde, TCDB konusunda ilk kez gerçekleştirilen bir arama konferansı sırasında, gönüllü olarak kurulmuştur. • ESEP'in alanında derinleşmesi için yapılan üç atölye çalışmasına yerel STK’ların yoğun katılımı olmuştur. Bu atölye çalışmaları ile ESEP çerçevesinde, Eskişehir'de faaliyet gösteren STK’ların kapasitesi gelişmiş, kurumlar arası çalışma kültürü, işbirliği deneyimi artmıştır. • ESEP'in atölyeleri, toplantıları ve kurum ziyaretleri hep katılımcılık esaslı olmuştur. Yatayda yapılanma, rotasyonlu sorumluluk gibi hiyerarşik ve yaptırımcı olmayan çalışma prensipleri benimsenmiştir. • ESEP farklı çalışma alanlarından (Örn; STK, üniversite ve yerel yönetimlerin), farklı disiplinlerden (Örn; iletişim, iktisat, psikoloji, hukuk, stratejik planlama...) gelen katılımcıların uyum içerisinde ve gönüllülük esasıyla çalışabildiğini deneyimlenmiştir. • ESEP, kendi yol haritasını dönemin ihtiyaçlarına göre kendisi belirlemiş ve uygulamıştır. Yerel yönetimin TCDB uygulamalarını izlemenin yanı sıra, yaklaşan yerel seçimleri fırsat bilerek yerel yönetici adaylarına yönelik bir TCDB protokolü hazırlamış, seçime girecek partileri ziyaret edecek ekipler oluşturarak, TCDB protokolü esaslarını anlatma ve imzalatma şansını yakalamıştır. • Farklı cinsel yönelimdeki kişileri (Örn. LGBTİ bireyler) bünyesinde bulunduran ESEP, ekip çalışması yaparak toplumsal cinsiyetin kadın ve erkek eşitsizliği üzerine geliştirilmiş olan ve yaygın kullanıma sahip olan tanımının ötesinde yeni feminist çalışmalardaki açılımlardan yararlanarak anlatım gücü daha yüksek ve cinsel kimlikleri kapsayıcılığı yüksek bir tanımda uzlaşılmıştır. Bu tanımı da protokole yerleştirerek toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını kadınerkek ekseninde gidip gelmekten kurtarmıştır. - 24 - • ESEP, tüzel kişiliğe kavuşmadan da vatandaşlık hakları çerçevesinde cinsiyet körü olarak yapılabilen stratejik planları, organizasyon ve operasyon şemalarını, kamu harcamalarını izleme hakkını kullanabileceğini öğrenmiştir. 2. Eskişehir Eşitlik Platformu’nun (ESEP) Kazandırdıkları: • ESEP'in kitabı Türkiye çapındaki yerel yönetimlere, kadın araştırma merkezlerine, kadın ile ilgili çalışan vakıflara ve barolara dağıtılacaktır. Proje faaliyetlerini de içeren bu kitap, proje konusu ve modelinin ülke çapında yaygınlaşmasında, projenin çarpan etkisini arttırmada katkı sağlayacaktır. • TCDB’yi temel faaliyet alanı olarak kabul eden Türkiye çapındaki ilk platformu Eskişehir'e kazandırmıştır. • Eskişehir'de faal olan STK'ların bu platform içerisinde etkin katılım sağlamalarına, kapasitelerinin gelişmesine, kurumlar arası çalışma kültürü ve işbirliği deneyimlerinin artmasına olanak tanımıştır. • ESEP, Donör kuruluşlar ve kamu kurumlarına; STK, üniversite ve yerel yönetimlerin beraberce, uyum içerisinde çalışabildiğini göstermiştir. Farklı çalışma alanlarından (Örn; STK, üniversite ve yerel yönetimlerin), farklı disiplinlerden (Örn; iletişim, iktisat, psikoloji, hukuk, stratejik planlama, vb.) gelen katılımcıların uyum içerisinde ve gönüllülük esasıyla çalıştığı bir platform olmuştur. • Yerel kamu harcamalarının, stratejik planların, organizasyon ve operasyon şemalarının, istihdam politikasının, kurum içi ölçüm dokümanlarının yerel yönetimi düzenli ve zamanında ziyaret ederek sivil bir şekilde izlenmesini sağlamıştır. • Yerel seçimde yönetici adaylarının TCDB boyutuyla izlenmesini konusunda ESEP önemli bir adım atmıştır. Adaylara bir TCDB protokolü hazırlayarak imzalatmıştır. Protokolü imzalayan yerel yönetici adayları toplumsal cinsiyete duyarlı olacaklarını, kurum harcamalarını bu duyarlılık ile yapacaklarını, bunu yaparken ESEP’ ten destek alabileceklerini beyan etmişlerdir. • Bünyesinde bir ulusal haber muhabiri bulunan ESEP, düzenlenen eğitimlere haber muhabirinin de katılmasını sağlayarak medyada dil birliği ve izleme yapacağı bir kaynak yaratmıştır. Yerel medya ile kurmuş olduğu yakın temas, TCDB’yi anlatma şansını yakaladığı kurum ve parti ziyaretlerinden, önce Eskişehir'in ve sonra da Türkiye'nin haberdar olmasını sağlamıştır. - 25 - 3. ESEP Kendini Anlatıyor Bahtiyar ERASLAN ÇAPAN Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışma Anabilim Dalında öğretim elemanıyım. Lisans yüksek lisans ve doktora eğitimimi Hacettepe Üniversitesinde yaptım. 2006 yılından itibaren Anadolu Üniversitesinde çalışmaktayım. Evli ve bir çocuk annesiyim. Bana göre TCDB, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe yapma anlamındadır. Başka deyişle, kurumların kadın, erkek, çocuk ihtiyaçlarını gözeterek bütçelerini ihtiyaçlar doğrultusunda yapmaları için çaba harcamayı çağrıştırmaktadır. ESEP’e katılmam, Anadolu Üniversitenin Kadın Çalışmaları Merkezi’nde yönetim kurulu üyesi olmam sebebiyle davet edildim ve toplantılara katıldıktan sonra bu platformun bir üyesi olmaya karar verdim. Platforma kadınları, erkeklerin ve çocukların gelişim görevleri, sağlıklı gelişimleri için ne tür ihtiyaçlarının olduğu, bu ihtiyaçların ne tür çözümlerle karşılanabileceği konusunda fikir geliştirme kısmında yardımcı olabilirim. Farklı sosyoekonomik bölgedeki çocuklar için kendilerini ifade edebilecekleri ve gelişimlerini sağlayacak oyun alanları, etkinlik alanları, kadınlar için sosyal aktivitede bulunabilecekleri, bir taraftan da ekonomik gelir sağlayacakları alanların açılması gibi fikirler üretebilmektir. Banu GÜRLEK 1977 İzmir doğumluyum. 2000 yılında ESOGÜ Mimarlık bölümünden mezun oldum. Mimarlar Odası ve TMMOB delegesiyim. Eskişehir Genç İş Adamları Derneği (ESGİAD) Yüksek İstişare Kurulu Üyesiyim. Eskişehir Ticaret Odasında (ETO) bünyesinde İnşaat Taahhüt İşleri (1.Grup) Meslek Komitesi ve Meclis Üyesi olarak görevim devam etmektedir. TCDB, toplumdaki bireylerin, özellikle kadınların, iş yaşamı, karar mekanizmaları ve sosyal hayata katılımını sağlayacak, kadınların ekonomik yönden güçlenecek ve çözüm süreçlerine dâhil olacakları toplumsal bir projedir. Eğitim, sağlık, kariyer gibi alanlarda her zaman mağdur olan kadınlar ve hakları konusunda farkındalık yaratacağı kanaatindeyim. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gidermek için pek çok alanda yapılması gereken çalışmalar var. Kentimizde de TCDB projesi bu çalışmalara artı bir değer katarak ivme kazandıracaktır. Ben ESEP’e gönüllü olarak katıldım çünkü bir mimar olarak, özellikle kamusal mekânların tasarımı konusunda mesleki bilgi ve deneyimlerim ile katkı sağlayabileceğimi düşünüyorum. - 26 - Berna ERDOĞAN Eskişehir Barosu'na bağlı serbest avukatlık yapmaktayım. Ayrıca, Eskişehir Barosu Kadın Hukuku Komisyonu üyesiyim. Toplumsal Cinsiyet; bireylerin haklarının, sorumluluk ve olanaklarının kadın, erkek olmalarına ya da kendi cinsel yönelimlerine bağlı olmayacağı anlamına gelmektedir. Bu husustaki bütçeleme sürecinin tüm aşamaları da kadın, erkek ve hatta LGBTİ bireylerin hakları, ihtiyaçları temel alınarak, eşitlik ilkesi çerçevesinde yapılandırılması gerekmektedir. ESEP de bu anlayışla ve bu temel ilkeyle oluşturulmuş bir platformdur. Eskişehir Barosu Kadın Hukuku Komisyonu olarak kadına karşı şiddetle mücadele etmemizin yanında kadının toplumda özgür ve eşit birey olarak var olması için çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. ESEP' te yer alma amacım da bu doğrultuda olmuştur ve ESEP bünyesinde de kadınların eşitliği ve özgürleşmesi adına gereken çalışmalara katkı sunmak benim için önemli bir görev olacaktır. Didem AYDINMAKİNA Lisans ve yüksek lisans eğitimimi Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Dili Eğitimi’nde tamamladım. Anadolu Üniversitesi'nde İngilizce Okutman, Havelsan AŞ de Hizmet İçi Eğitim Şefi, Tepebaşı Belediyesi'nde DSÖ Sağlıklı Şehirler Proje Koordinatörü, TEGV Atatürk Eğitim Parkı Yöneticisi, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Bilim Deney Merkezi Yöneticisi olarak görev yaptım. Şu anda Sosyal Hizmetler Daire Başkanı görevini vekâleten yürütüyorum. Eskişehir Kent Konseyi Kadın Meclisi ve Tepebaşı Belediyesi DSÖ Sağlıklı Kent Hareketi Yürütme Kurulu Üyesiyim. Bana göre TCDB, Yerel Yönetimlerde Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme prensiplerine dikkat çekmek ve uygulamaları konusunda kapasitelerini geliştirmektir. TCDB’nin planlayıcıların bakış açısını, farkındalığını geliştirebilir. Şehirde yaşayan çocuk, kadın, erkek, tüm insanların şehrin olanaklarından daha da eşitlikçi bir şekilde faydalanmalarına imkân sağlayabileceğini düşünüyorum. Eskişehir’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konusunda ihtiyaç alanlarını tespit etmek, gündem oluşturmak, hedeflenen çalışmaların süreçlerini takip etmek, savunucusu olabilmek ESEP'e katılma sebebim. ESEP üyelerinin sağlayacağı katkının, kadınların toplumsal statülerine dayalı engelleri kaldırmak ve gerekli önlemleri kamu ve STK itici-güç-birlikteliği ile almak olduğunu düşünüyorum. Kamusal alanda çalışmaların duyurulması, uygulama politikalarına dâhil edilmesi konusunda çaba göstereceğimi inanıyorum. - 27 - Fatma DENİZ 1986 Bingöl-Kiğı doğumlu. Dumlupınar Üniversitesi kamu yönetimi mezunuyum ve hala aynı üniversitede maliye ana bilim dalında yüksek lisans öğrencisiyim; toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda tez yazıyorum. Halkevi üyesi olarak Eskişehir Demokratik Kadın Platformu katılımcısıyım. Bana göre TCDB Toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklanan eşitsizliği ortadan kaldırmak üzere var olan bütçeyi toplumsal cinsiyete duyarlı hale getirmek ve faaliyetler örgütlemek. TCDB’nin tek başına toplumsal düzende eşitliği sağlamada yeterli olmamakla birlikte önemli bir araç olabileceğini düşünüyorum. Çünkü kadınların ve LGBTİİ bireylerin yok sayıldığı bir ülkede yaşıyorum. Yok sayılan, her türlü hakkı (yaşam hakkı dâhil) elinden alınan bu cinslerin var olması ve görünürlüğü artması savunusunu hayatımın her alanında örgütleyen bir insan olarak Belediye’ye böyle bir proje sunumunda çalışmak benim için önemli. Aynı zamanda Maliye YL öğrencisiyim ve tez konum bir birini besleyen somut bir çalışma yapma şansım oldu. Birlikte aldığımız kararlar doğrultusunda çalışmalara emek ve zaman ayırabilirim. Gülten SÖNMEZ SEBER Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatr Bölümünden emekli profesörüm. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi’nde gönüllü psikolog olarak çalışıyorum. ESOGÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde akademik çalışmalara destek oluyorum, Eskişehir Kent Konseyi Kadın Meclisi’nde de yürütme kurulu üyesiyim. Kediler daha imtiyazlı olmakla birlikte doğadaki tüm canlıları çok seviyorum; onları koruma ve güçlendirme adına elimden gelen her şeyi yapıyorum. Öğrencilerimle çok mutluyum. Evli ve 3 çocuk annesiyim. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaşamın hiçbir alanına yansımamış olması beni derinden etkilemektedir. Ücretli, ücretsiz kadın emeği şiddetin gölgesinde görünmemektedir. Bu eşitliğin nasıl oluşabilir bilincim somuttan soyuta evrilirken, kadının kendisi dâhil hiç kimsenin yakıştıramadığı “bütçe kavram”ı benim için önemli bir yol ayırımı olabilir düşüncesini oluşturdu. Cinsiyete duyarlı bütçelemeye kadını güçlendireceğine inandım. Yerelde neler yapabilirim dedim ve Valilikteki İl Koordinasyon Toplantısına Eskişehir Kent Konseyi Kadın Meclisi adına bir yazı yazdım. Eşzamanlı olarak BM Kalkınma Programı (UNDP), BM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi (UN Women) ve Sabancı Üniversitesi tarafından yürütülen Birleşmiş Milletler Kadın Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı çalışmaları Eskişehir’e ve Eskişehir Büyükşehir yazım çalışmalarında, kampanya çalışmaların da görsel ve yazılı medyada destek vermede ayrıca yerel yönetimlerin bütçe değerlendirmesinde destek verebileceğimi düşünüyorum. - 28 - Günseli NAYMANSOY Kimya Mühendisi, İngilizce Öğretmeni ve Bilim Tarihçisiyim. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesinden emekli oldum. Bugüne kadar çevre ve kadın konulu pek çok proje gerçekleştirdim ve çoğunluğu bilim ve kadın hakkında, konusunda ilk olan 9 kitap yazdım. Bana göre TCDB, yerel yönetimlerin bütçelerinin, kadınların ve dezavantajlı (bırakılmış) grupların ihtiyaçlarını dikkate alarak düzenlenmesidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamakta tek başına bir çare olmasa da, önemli bir katkısı olacağına inanıyorum. . Kadınların önce insan, sonra vatandaş ve dolayısıyla vergi mükellefi olmaları, onların hak ettikleri hizmeti istemelerini haklı kılar. Ben de aydın bir kadın olarak bu konuda sorumluluk alıp, ESEP’e katılma kararı verdim. Bu platformun tanınması ve her kesimden insanın desteğini alabilmesi için ulaşabildiğim herkesi bu konuda bilgilendirebilir ve belki bir kitabımın gelirini platform yararına yapılacak etkinlikler için tahsis edebilirim. İnci PARLAKTUNA ESOGÜ İİBF İktisat Bölümü, İktisat Teorisi ABD öğreti üyesiyim. ESOGÜ Kadın Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESKAM) Müdürüyüm. Müzik dinlemeyi, çizmeyi ve boyamayı seviyorum. Sohbet etmeyi seviyorum. İki oğlan annesiyim. Ben TCDB’nin bir politika aracı ve ülkenin değerlerinin veya hükümetin sosyal ve ekonomik önceliklerinin yansıması olduğunu düşünüyorum. TCDB’nin amacı, kadın erkek fırsat eşitliğinin sağlanmasıdır. Siyasi aktörler, politikacılarını geliştirirken ve uygularken toplumsal cinsiyet perspektifinden bakmaları ve kaynakların cinsiyetler arasında hakça dağıtılması gerekir. İşte TCDB bunları geçekleştirmede kullanılan bir araçtır. Kadın ve erkeklerin toplumdaki rolleri ve sorumlulukları farklıdır. Genelde bu farklılıklar toplumda eşitsizlik oluşturmuş ve daha çok kadınların aleyhine gelişmiştir. Bütçe devlet kaynaklarını kullanırken cinsiyet perspektifinden harcamalarını ve gelirlerini belirlemesi cinsiyet eşitliğin sağlanmasında önemli bir araçtır. Ancak TCDB uygulaması zaman alan, aynı zamanda eşitsizlikleri ortaya çıkaran ve gideren bir yapıya sahiptir. Kendini besleyen süreci ile toplumsal cinsiyet eşitliği amacına ulaşan meşakkatli bir yaklaşımdır; sabırla yol almak gerekir. ESEP üyesi olarak akademik olarak katkımın olacağını düşünüyorum. TCDB konusunda çalışıyorum; derslerimde bu konuya mutlaka değiniyorum. Platformun etkinliklerini belirlerken teorik yapısına destek verebilirim. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında Eskişehir adına önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. ESKAM’ın düzenlediği “II. Kadın Araştırmaları Sempozyumunda” bir konu başlığı biçimde oturum düzenleyebilirim. Müziği çok seviyorum. - 29 - İncilay CANGÖZ Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi mezunuyum ve aynı üniversitede öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Kadın Çalışmaları Merkez müdürlüğünü yapıyorum. Resimleri ve çiçekleri çok seviyorum. Bana göre TCDB kurumların bütçe yapma ve harcama süreçlerini toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeterek planlamaları ve hayata geçirmeleridir; kurumlar eşitlik ve objektif olma adına cinsiyet körü davrandılar. Bu yönetim anlayışı aslında eşitlikçi değil kadınlar, LGBTİ bireyler veya engellileri mağdur eden bakıştır. TCDB’nin tek başına toplumsal düzende eşitliği sağlayacağının fazla safdillik olacağı kanaatindeyim ancak toplumsal cinsiyet eşitliğine erişim açısından da çok önemli bir politik araç olduğunu düşünüyorum. Ben ESEP’te yer aldım; öncelikle kadın çalışmaları merkezi olarak kadın eksenli bilimsel bilgi üretme amacına sahibiz ama feminist teori hem aktivist hem de teorik boyutu alan farklı bir sosyal teori. Ayrıca sivil toplumla diyaloğu; üniversite-STK dayanışmasını çok önemsiyorum. Bu dayanışmaya destek vermek ve güçlendirmek için ESEP’teyim. Hale KARGIN Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Uluslararası Projeler Birimi'nde ve Çocuk, Kadın ve Engelliler Özel Hizmet Şube Müdürü vekili olarak çalışıyorum. Bana göre TCDB, harcama yapacak kişi ya da kurumun toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeterek harcamalarını dengeleme faaliyetidir. Ayrıca, bu dengenin sağlanması için alınacak tüm düzeltici ve önleyici faaliyetlerin toplamıdır. TCDB, toplumun % 50 sini oluşturan kadınların evde vermiş olduğu ücretsiz emeğin ortaya çıkarılmasında, evde ve çalışma ortamında maruz kaldığı kadının insan haklarını zedeleyici uygulamaların yeniden gözden geçirilmesine, cinsler arasındaki dengesiz görev dağılımının irdelenmesine, kadının güçlendirilmesine uzun vadede çare olacaktır. Tutum, anlayış ve kültür belki en zor değişen kavramlardır ancak bütçe, yani harcama politikası kolaylıkla değişebilir kavramlardandır. TCDB sadece kadınlara ait olan bir kavram değil, toplumda ihtiyaçlara duyarsız ve dengesiz harcamaların etkilediği LGBTİ bireyler dâhil her cinsiyet için gerekli bir çalışmadır. Ben, TCDB Uygulamalı Eğitimi Projesi'nin bir ortağı olarak ESEP'in kurulumunda gönüllü olarak görev aldım. ESEP, Türkiye'nin ilk TCDB Platformu olarak projemizin, Eskişehir'deki kadın STK’ların, Eskişehir'deki kadın araştırma merkezlerinin göz bebeğidir, Eskişehir'in de ilk göz ağrısıdır. Devamı ve bütünlüğünü korumak için iletişim ağını ve yapısını güçlendirmesini isterim. Ancak, bağımsızlık prensibinden ötürü, ESEP için izleme faaliyeti dışında yer almamam etik açıdan daha doğru. - 30 - Hatice YEŞİLDAL Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde öğretim üyesiyim. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nde müdür yardımcısı olarak çalışmaktayım. TCDB bütçeleme çalışmasının yapıldığı bütün kurumlarda kadınların ihtiyaçlarının ve haklarının gözetilmesi olarak ifade edilebilir. Kadın çalışmaları aynı zamanda hem kuramsal çalışmalar ve bilgi birikiminin yapıldığı hem de politika geliştirilen bir alan. Bu anlamda platform içinde var olan politikaların kadın bakış açısıyla değerlendirilmesi ve yeni politikalar geliştirilmesinde katkıda bulunmayı umuyorum. Bütçe çalışmalarında kadınların ihtiyaçlarının erkeklerle eşit düzeyde yer almasını hedefleyen kısa dönemli bir strateji olarak TCBD, uzun vadede kadınlara uygulanan eşitsizliğin ve ayrımcılığın ortadan kalkmasında etkili olabilir. Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi bu projenin bir parçası olduğu için ben de ESEP'in çalışmalarına katıldım. Bu çalışmada Eskişehir'de yerel yönetimlerin bütçe çalışmalarında kadınların görünür olması konusunda hem bilgilendirme hem de takip çalışmalarına katkıda bulunmayı umuyorum. Hülya MUTLU Karadeniz Ereğli’de doğdum; lise ve üniversite eğitimimi İstanbul Erenköy Kız Lisesinde tamamladım. İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesinden.1973’te mezun oldum. Kimya mühendisi olarak DSİ’de çalıştım. 2002 yılında emekli oldum. 1985’ten itibaren iş hayatının yanı sıra STK’larda görev aldım; 25 yıldır Eskişehir Soroptimist Kulübünde çalışmaktayım. Ayrıca Eskişehir Kadın Platformu kurucu üyesiyim. TCDB Bir toplumsal bilinçlenme, çağımızda eşitliği yakalama girişimidir. TCDB Toplumsal cinsiyet ayrımcılığına dayalı bütçelemenin öncelikle aile içinde kavranması gerekliliğine inanıyorum. Kadınlarımızın aileye gelen bir aylık gelirin ne kadar olduğunu, aile bireylerinin paylarının ne olacağını ve dengeli bir harcama yapılabilmesi için bütçelemeyi bilmeleri önemlidir. Çalışma yaşamında, kadınların sayısı fazla olmasına rağmen kayıt dışı bir çalışmanın içindeler. Mevcut yasalar da kayıt dışı çalışmaya karşı görünüyor ama uygulamada durum böyle değil. Bu yasaların uygulanması için daha özel çalışmalar yapılmalı. Kadının önce aile içinde eşitliğinin sağlanması “ben de çalışıyorum” diyebilmesi için kazancının ve özlük haklarının yasal zemine oturtulması, kayıt altına alınması önemli. Evinde eşitlik bilincine ulaşan kadın, kendi vergileriyle hizmet veren kurum ve kuruluşlarda eşit haklarla çalışmayı sağladığı gibi, o kurum ve kuruluşların verdiği hizmetlerden de eşit şartlarda faydalanmayı öğrenebilir. ESEP’te 30 yıla yakın STK çalışmalarımdan ve iş hayatımdan edindiğim bilgi birikimlerimi aktarabileceğim düşüncesindeyim. - 31 - Pınar ÇELİK Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2004 yılında mezun olarak avukatlık mesleğine hayatına başladım. Yaklaşık on yıldan beri Eskişehir Barosu Kadın Hukuku Komisyonunda faaliyet yürütmekteyim. Şu an için ise bu komisyonun başkanıyım. Ayrıca Eskişehir Barosu İnsan hakları Hukuku Komisyonunda çalışmaktayım. TCDB bana göre kadının görünür olduğu bir planlamadır. Kadının ihtiyaçlarının hesaba katıldığı, kentin kadının varlığı ile dost olduğu bir belediyeciliğinin ilk adımıdır TCDB. TCDB kadının eşitliğe erişmesinde "kent hakkı" anlamında büyük bir değer ifade ettiğini düşüyorum. Eşitlik soyut bir kavram değil bence. Eşitlik alan örülmesi gereken çalışmaların sonucudur. TCDB kent alanında kadının eşitliğini gerçekleştirmesinde önemli bir çalışma alanı bu yüzden. TCDB çalışmalarına benim yapacağım katkı bir hukukçu olarak bu konunun yasal dayanaklarını araştırmak ve gerekli yasal dayanakların oluşturulması için çalışmalar yapmak olacaktır. Saadet YÖRÜKÇÜ KEFAL 1967 doğumlu şu anda doktor olan bir kız çocuğu sahibiyim. Gazetecilik yapıyorum. Doğan haber Ajansında asayiş ve jandarma muhabirliği görevini devam ettirmekteyim. Kadın Meclisi, Kader, Turizm ve Tanıtma Derneği yönetim kurulu üyesiyim. Frigya Uyanıyor Müzik ve Dans grubunda bendir çalıyorum. Mesleğimi seviyorum. Özellikle kadınlar, çocuklar ve engelliler ile ilgili sorunların çözümü yönünde haberler yapıyorum. Özellikle kadınların iş, sosyal, özel hayatta toplumda çok olumsuz şeylerle karşılaştığını biliyor ve bu konuyla ilgili çalışmaların her zaman içinde olmak istiyorum. Bence TCDB, yerel yönetimlerde kadınların durumlarının iyileştirilmesi için bir çözüm olabilir. Tabii ki hayata geçirilmesi şartı ile. Hayata geçirilmesini de eşitlik platformlarının takipçisi olması mutlaka gerekiyor. Çünkü çıkan olumlu yasaların çoğu hayata geçirilmeden kâğıtlarda kalıyor. Artık yorumlarda kalan bir eşitlik değil, icraata geçirilen bir eşitlik mutlaka sağlanmalı. Ben ESEP’te yer almak istedim çünkü özellikle meslek hayatımda yasaların hayata geçirilmesinde hiçbir olumlu çalışmanın olmadığını görüyorum. Şahit olduğum olumsuzluklarda sorunları çözebilecek bir mekanizmanın olmadığına inanıyorum. ESEP’in yapmış olduğu çalışmaların duyurulması ve çalışmalar hakkında kamuoyunu doğru bilgilendirmek için çalışmalar yapabilirim. Toplumun bilinçlendirilmesi konusunda çok yol alınması gerekiyor. Söylenen her şeyin mutlaka icraata geçirilmesi lazım. Bu yönde çalışmalar yapabilirim. Ayrıca bu icraatlasın takipçisi olabilirim. - 32 - F. Serpil ÇAMOĞLU 05.01.1951 Tarihinde Eskişehir de doğdum, Eskişehir İktisadi İlimler Akademisi, İktisat Bölümünden 1973 Yılında mezun oldum. Turizm sektöründe 30 yıl Eskişehir de aralıksız çalıştım. Türkiye Yardım Sevenler Derneği Eskişehir Şubesi Başkanı, Soroptimist Kulübü, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği Kız Yetiştirme Yurdu Derneği, İnsan Hakları Kurulu üyesiyim, evli, 2 çocuk ve 3 torun sahibiyim. TCDB konulu toplantılara, Soroptimist Kulüp üyesi olarak katıldım. Konu hepimizin bilgilenmesi gereken bir konu. Proje kapsamında yapılan çalışmalarda bütçelerde toplumsal eşitlik konusunda ne kadar duyarsız bütçemeler olduğunu gördük. Sosyal hayatımızdaki yanlışların ve eşitsizliklerin bütçelerdeki hatalardan doğabileceğini gördük. Bu projenin sürdürebilirliği olarak, Eskişehir Eşitlik Platformu bu amaçla kuruldu. Projenin uygulama sürecinin içinde kalmaması, tüm Eskişehir’deki kurum ve kuruluşlara konunun duyurulması ve duyarlılığın arttırılması ve toplumun bilinçlendirilmesi açısından Platformun büyük yararı olacağına inanıyorum. Toplumsal çalışmalarla, verilen hiçbir emeğin ve eğitimin boşa gitmeyeceği inancındayım. Ülkemize karşı tüm yükümlülüklerini yerine getiren bizlerin, eşit yararlanıcı konumunda olması için ESEP çalışmakla katkıda bulunacağıma inanıyorum. Sevil UZOĞLU BAYÇU Anadolu Üniversitesi İletişim bilimleri Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü öğretim üyesiyim. Aynı zamanda Eskişehir Soroptimist Kulüp 2. Başkanıyım. Bence TCDB, kadınların durumlarının iyileştirilmesi için toplumsal cinsiyet eşitliğinin teşvik edilmesi, bazı politikaların, planlamaların oluşturulması ve engellerin ortadan kaldırılması amaçlı bir girişimdir. TCDB’nin toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamada tek başına çare olmasını düşünülemez. Ancak önemli bir katkısı olabilir. Kısa vadede kadının güçlendirilmesi, insanların tutum ve davranışları, özellikle de kültürün değiştirilmesi son derece zordur. Bu süreçte direnç oldukça yoğundur. Ama doğru stratejilerle uzun vadede bazı değişiklikler yapılabilir. Kurumların, ana aktör olarak adlandırılan yerel yönetimlerin bütçelerinde eşitliğe yönelik atılacak adımlar bazı değişimler için yüreklendiricidir. Hak ve özgürlükleri kısıtlanan veya hak ve özgürlüklerini bilmeyen kişilerin yanında olmak önemlidir. Ben, ESEP’e kadınların eşitliği için sivil toplum, kamu, özel, yerel gibi çeşitli güçlerin farkındalığını arttırmak, harekete geçmelerini sağlamak için katıldım. Halkla ilişkiler uzmanı olarak TCDB konusunda farkındalık stratejilerinin geliştirilmesi, çalışmaların, lobi ve savunuculuk faaliyetleri ile bu bağlamda kullanılacak tanıtım materyallerinin oluşturulmasında yardımcı olabileceğimi düşünüyorum. - 33 - Sezen ÜNLÜ 1953 Eskişehir’de doğdum. İlkokulu Elmadağ/Ankara’da tamamladım. Ortaokul ve lise öğrenimimi Amerika’da yaptım. Ohio State Üniversitesin Psikoloji bölümünden mezun oldum. Doktoramı Anadolu Üniversitesinde tamamladım. Halen Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Evli ve 1 çocuk annesiyim. Bana göre toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme, bütçe sürecinin tüm aşamalarının, kadınların ve erkeklerin ihtiyaçlarını dikkate alınarak yapılandırılıp ve değerlendirerek bir strateji oluşturmaktır. TCDB’nin amacı tüm kamu kurumlarının politikalarına, planlarına bütçelerine toplumsal cinsiyet eşitliğini yerleştirmektir dolayısıyla eşitlik konusunda farkındalık yaratacağı kanısındayım. ESEP üyesi olarak platforma önemli katkılar getireceğime inanıyorum. Fakültemde öğrencilerimi bu konuda bilinçlendirmek için eğitimler düzenleyebilirim. Çalışmakta olduğum iletişim fakültesi olarak her türlü desteği verebiliriz. Kadın çalışmaları konusunda çalıştığım için katılmak istedim. Toplumsal cinsiyete dayalı duyarlı programları, araştırmaları arkadaşlarımla beraber yapabiliriz. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin gelişmesi için İletişim Fakültesi olarak kampanyalar ve halka yönelik eğitim programları hazırlayabiliriz. Sühendan KOPARAL Eskişehir doğumluyum. Kapatılmış olan SEKA Kâğıt Fabrikalarında dış ticaret uzmanı olarak çalıştım. Emekliyim. 1986 yılından bu yana çeşitli STK'larda ve spor derneklerinde yönetim kurullarında görev aldım. Başkanlık yaptım. Halen Eskişehir Kent Konseyi Kadın Meclisi yürütme kurulu üyesi ve Kadın Çevre Sağlık komisyonu başkanıyım. Kadının iş, sosyal ve özel yaşamında statüsünü geliştirici projelerde çalışmak istiyorum. Bana göre TCDB farklı cinslere, farklı kimliklere bütçeden pay ayrılması ve bu konuda farkındalık yaratacak çalışmalar yapılmasıdır. TCDB’nin kadın-erkek eşitliği konusunda uygulanan politikaların olumsuz yönlerinin açığa çıkarılması ve değiştirilmesinde etkili olabileceğini; çıkarılan yasaların uygulanması ve korunmasında etkin olabileceğini düşünüyorum. ESEP çalışmalarında yer almak istedim; çünkü kadın-erkek eşitliğinde farkındalık yaratıcı çalışmaların içerinde olmayı önemsiyorum. Özellikle ESEP’in uygulamaya yönelik çalışmalarında destek verebileceğimi düşünüyorum. - 34 - Nermin KURT Endüstri Yüksek Mühendisiyim. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğünde çalışıyorum. Çalışma yaşamında kalite, stratejik planlama gibi konularla ilgileniyorum. Kadın haklarına sahip çıkma konusunda tüm kadınların sorumluluk alması gerektiğini düşünüyorum. Zayıf, mağdur, hak ve özgürlükleri kısıtlanan kişilerin yanında olmak, eşit düzeye gelmelerine destek olmak, sivil toplum, kamu, özel, yerel gibi çeşitli güçlerin bu konuda uyarılması ve harekete geçmesine katkıda bulunmak için Eşitlik Platformu’na katılmak istedim. Ben TCDB ile bütçe sürecinde kadın ve erkeklerin ihtiyaç ve haklarının eşit düzeyde dikkate alındığını düşünüyorum. Bütçe hazırlanırken harcamaların artırılması değil, önceliklerin düzenlenmesi amaçlanır. TCDB kadınların eşitliği, çocuk, genç, yaşlı, özürlü gibi kamunun sunduğu hizmetleri almakta zorlanan kesimler için tek başına çare olamaz, ancak bu kişilere ulaşmak, onları güçlendirmek için atılacak pek çok adımın mali bir bedeli vardır. Yerel yönetimlerde kaynak planlaması yapılırken ihtiyaçların dikkate alınması ve adil davranılması için TCDB’yi kullanmak için önemlidir. Yerel koşulları ve ihtiyaçları iyi bilen, vatandaşlarla sürekli iletişim içinde olan yerel yönetimler, bireyler arasındaki eşitsizliklerin giderilmesi için kaynak ayırabilecek ve politika üretebilecek konumdadırlar. Ben ESEP’e stratejik plan hazırlanırken toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun amaç ve hedefler oluşturulması, performans programlarında bu hedeflere uygun faaliyetlerin maliyetlendirilmesi ve faaliyet raporlarında da bunların izlenmesine yönelik yapılacak çalışmalar sırasında katkıda bulunabileceğimi düşünüyorum. Tolga UYANIK Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 2. sınıf öğrencisiyim. Mor El Eskişehir LGBTİ oluşumunda aktivistim. Eurovision OGAE üyesiyim. Bana göre TCDB, Kadın, erkek ve diğer cinsel yönelimlerin eşit bir şekilde sağlanacak hizmet ve konuları içerir. Türkiye’de devletin çoğu biriminde çalışan bireylerin erkek olması ve bütçenin farklı kategorilerde (çevre, mimari, kariyer vb) dağıtılmasını içerir. TCDB, kendi başına kadın-erkek eşitliğini sağlamada yeterli olamaz. Toplumsal düzende eşitliği sağlama strateji ve çözüm yollarında LGBTİ’leri de dâhil etmek gerekir. Sadece bütçeleme çalışmalarında değil, toplumsal cinsiyeti (ki bu kavramı da LGBTİ bireyleri de içerecek şekilde genişleterek) tüm alanlarda eşit bir konumuna getirmek gerekir. Benim ESEP'e katılma sebebim, bireysel amaçlı değil, LGBTİ bireyleri de bu eşitlik kavrayışı içerisine sokmaktır. Eşitlik sağlanana kadar bu konuda mücadeleye devam etmek gerektiğini düşünüyorum. Projemiz kapsamında toplumsal cinsiyet üzerine yapacağımız bilgilendirmeler, seminerler, bütçe izleme çalışmalarının tümüne destek verebileceğimi düşünüyorum. - 35 - Verda CANBEY ÖZGÜLER 1971 yılında Eskişehir’de doğdum. Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nde Araştırma Görevlisi olarak akademik hayata atıldım. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Politikası Anabilim Dalında doktora derecesi aldım. 2008 yılında Sosyal Politika Doçent unvanını aldım. Halen Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Günümüzde ekonomide yer alan kadınların sayısı fırsat eşitliği politikalarının yaygınlaşması ile giderek artmaktadır. Ancak kadınların ekonomide yer alma biçimleri her ülkede aynı düzey ve nitelikte olmadığı gibi aynı ülke içinde bile bölgesel farklılıklar olabilmektedir. Gelişmiş ülkelerde kadınlar fırsatlara erişim ve ekonomik kazanımlar bakımından göreceli olarak iyi konumda bulunsalar bile özellikle azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kadınlar erkeklerden daha az kazanmakta, kayıt dışı çalışmakta, çalışan yoksulluğu ve kronik yoksulluk riskleri daha yüksek olmaktadır. Kadınların işgücü piyasalarında ücretli, korumalı ve güvenceli istihdam biçimleri içinde çalışmaları son derece önemlidir. ILO Anayasasında temel ilke olarak yer alan eşitlik; ücretlerde ayrımcılığa, istihdamda ve mesleklerde ayrımcılığa karşı genel bir koruma olmadan sağlanamayacak bir ilkedir. Eşitliğin sağlanamadığı ve ayrımcılığın olduğu durumlarda çalışma yaşamında kadınlara da potansiyellerini ortaya koyma fırsatı sağlanmadığında ekonomik büyüme ve kalkınma da dengeli olmayacaktır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi temel bir insan hakkı olan ayrımcılığa uğramamanın da temelini oluşturmaktadır. Fırsatlara erişimde eşitlikten başlamak üzere ücret ayrımcılığının olmamasına kadar her alanda eşitlik ilkesinin gözetilmiş olması istenen bir durumdur. Çeşitli uluslararası sözleşmelere imza konulsa da yasal düzenlemeler olsa da ne yazık ki uygulamada eşitliğin sağlanamadığı bilinmekte, görülmektedir. Uygulama alanında önemli bir katkısı olacağını düşündüğüm için Eskişehir Eşitlik Platformu (ESEP) tarafından yapılacak çalışmalarda yer almayı istedim. Eskişehir Eşitlik Platformu (ESEP)’in konu ile ilgili farkındalıkları, duyarlılıkları ve çalışmaları olan kesimleri bir araya getirmiş, öncelikle kadınların ve aslında tüm diğer dezavantajlı (bırakılmış) grupların eşitlik temelinde toplumsal yaşama katılımını sağlamak için yapılan bir güç birliği olduğunu düşünüyorum. Toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü içinde güvencesiz, kayıtsız, düşük ücretli işlere mahkûm edilmiş kadınlar kadar, çalışma yaşamının içinde göreceli olarak iyi konumda bulunan kadınların da belli konularda desteğe ve güçlendirilmeye gereksinim duyduğu düşünüldüğünde “Toplumsal Cinsiyete Dayalı Bütçeleme” üzerinde önemle durulması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslında bütçeler ve bütçeleme konusundaki çalışmalar kadınlardan yola çıkılarak başlasa da kadınlar hayatı yeniden üreten ve nesilleri yetiştiren yönleri ile sonuçları tüm toplumu etkileyecek farkındalıkların yaratılmasını sağlayacaktır. - 36 - Vijdan UĞURLU Niğde’nin Bor ilçesinde 1950 yılında doğdum. İlkokul ve ortaokulu Bor’da liseyi Ankara’da Kurtuluş Lise’nde tamamladım. Evliyim ve iki çocuk annesiyim. Ev hanımıyım. 1977’den bu yana sivil toplum kuruluşlarında çalışıyorum. Özel Eğitime Muhtaç Çocukları Koruma Derneği’nde muhasip, Yardım Sevenler Derneği’nde üye ve Eskişehir Soroptomist Kulüp’te muhasip, 2. Başkan ve şu anda da başkan olarak görev yapmaktayım. Ben “TCDB Uygulamalı Eğitim” projesinin sahibi Eskişehir Soroptomist Kulüp Başkanı olarak ESEP’n kurulumunda görev aldım. 2014 Nisan ayında proje ile birlikte başkanlık sürem doluyor ve yeni başkan görevi devralacak. Ancak bundan sonra da ESEP üyesi olmadan da bir Soroptomist olarak her zaman katkı sağlayabilirim. TCDB bütçenin söz konusu olduğu her kurumda yerel yönetimler ya da kamuda kadınların erkeklerin, kız ve erkek çocukların, engellilerin, LGBTİ bireylerin farklı insani ihtiyaçlarını ve eşit haklarının dikkate alınarak yapılandırmaları ve değerlendirmeleridir. Tüm plan ve programlarında, politikalarında “TCDB”yi göz önüne alarak bütçeyi artırmak zorunda da kalmaksızın harcamalarda bir denge kurmasıdır. Âşık Veysel’in deyişiyle TCDB uzun ve ince bir yol olabilir. Ancak kadınların eşitliği için çok gerekli olduğunu düşünüyorum ve hedefine ulaşacağına inanıyorum. TCDB uygulayan tüm kurumlarda kadın istihdamı artacak, kadınlar karar verici konumlarda olabilecekler, ev hanımlarının ücretsiz emekleri de değerlendirilecektir. - 37 - 4. ESEP’in Ajandası Öncelikle Türkiye’nin TCDB alanında kurulmuş ilk sivil platformu olması ESEP’e önemli bir unvan ve sorumluluk yüklemektedir. ESEP’ in faaliyetlerine bakılacak olduğunda aşağıdaki ESEP Ajandası ortaya çıkmaktadır: Eskişehir Soroptimist Kulüp, Anadolu Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKAUM), Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESKAM), Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ortalığında yürütülen Sabancı Vakfı Hibe Programı projesi çerçevesinde gönüllü olarak kurulan ESEP, çalışmalarını proje kültürü ile sürdürme kararı almış ve Sabancı Vakfı Hibe Programı İkinci Teklif Çağrısına başvurmuştur (27.03.2014). ESEP'in alanında derinleşmesi için yapılan arama konferansı (7.11.2013 )ve üç atölye çalışması (8-9-11 Ocak 2014) ile Eskişehir'de faaliyet gösteren STK’ların kapasitesi gelişmiş, kurumlar arası çalışma kültürü ve işbirliği deneyimi artmıştır. ESEP'in çalışmalarında katılımcılığı çalışma prensibi olarak benimsemiştir. Hiyerarşik bir yönetim modeli veya standart bir yönetim modülü izlenmesi tercih edilmemiş; bunun yerine yatayda yapılanma, rotasyonlu sorumluluk gibi hiyerarşik ve yaptırımcı olmayan çalışma prensipleri benimsenmiştir (ESEP 1.Toplantısı, 18 Şubat 2014). ESEP kendi yol haritasını* belirlemiştir (Atölye Çalışmaları, 8-9-11 Ocak 2014; ESEP 1.Toplantısı, 18 Şubat 2014). Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Protokolü hazırlanmıştır (Şubat, 2014). Kurum ziyaretleri yapılmıştır (Şubat-Mart, 2014). Yol Haritası ve Yerel Seçim çalışmaları değerlendirilmiştir, ESEP’e gönüllü bir kişi katılmıştır (İkinci ESEP toplantısı, 24 Mart 2014). 2014 Yerel Seçimlerinde belediye başkan adaylarıyla görüşme ve protokolü imzalatma amaçlı siyasi parti ziyaretleri yapılmıştır (Mart, 2014). TCDB alanında faaliyet gösteren ilk yerel yönetim olan Nilüfer Belediyesi’ne bilgi paylaşımı için çalışma ziyaretinde bulunulmuştur (Nisan, 2014). Yol Haritası ve Yerel Yönetim(seçilmiş adaylar) ile birlikte çalışma konuları değerlendirilmiştir (Üçüncü ESEP toplantısı, 17 Nisan 2014). Basın Toplantısı yapılarak projenin sonuçları duyuruldu (Nisan, 2014) - 38 - 5. ESEP’in Kuruluşundaki Faaliyetler: 4-5-6 Kasım 2013 tarihlerinde BM Kadın Birimi’nin Eskişehir’de yapmış olduğu eğitim çalışmaları sonucunda şu faaliyetlerin yapılması kararlaştırılmıştır: • Bir Arama Konferansı sonrası ESEP’in kurulması ve bunu izleyen atölye çalışmalarıyla TCDB alanında detaylı çalışmanın yapılması • Belediye ile çalışma (Programın genel sekreterle paylaşılması ve belediyedeki işleyişin izlenmesi) • Seçim öncesi seçim kampanyalarının izlenmesi (Meclis üyesi, belediye başkanı adayları, muhtar adayları vb.) • Seçim sonrası seçim kampanyalarının izlenmesi Üç günlük atölye çalışmalarında yapılan sunumlar ve BM’nin üç günlük eğitiminde alınan kararları birlikte değerlendirilerek ESEP’in ajandasına not aldıkları ya da kendisine kısa vadeli çıkardığı yol haritası şöyledir: ESEP, belediye ile periyodik toplantılar yaparak BM eğitiminde sözü alınan Eşitlik Komisyonu, Eşitlik Birimi ve TCDB çalışmaları takip edilecek. • Adayların takibi yapılacak, taahhütleri dinlenecek (Başlangıç: Şubat) • Stratejik plana katılım sağlanacak (Başlangıç: Nisan) • Belediye bütçesinin ESEP tarafından izlenmesi sağlanacak (Başlangıç: Haziran) Dört grup çalışması yapılarak ihtiyaçlar belirlenmiştir: I.Grup Bir web sayfasının kurulması Şiddet hattı (24 saat hizmet verecek telefon hattı, sağlık, psikolojik destek, hukuk desteği) Engelli ailelere destek (ailelerin kendilerine “boş vakit kalması” veya “sosyal yaşam için vakit” ayrılması için engelli ile özel öğretimden öğrencilerin destek vermesi) Engelli kadın ve kız çocuklarına sağlık hizmetinde pozitif ayrımcılık Evlerde temizlik hizmeti veren yani ev içi emekçi/işçi kadınlar için çıkan yasanın uygulanabilir hale getirilmesi - 39 - II. Grup Web sayfası açma Belediyelerin yeni yerleşim alanlarında sosyalleşme ve iletişim kurma, danışma ve kreş dâhil bir yer açılması. Eğitim ve sağlık hizmeti verme açısından gezici araç verilmesi Hayvan sahipleri de eğitilmesi, köpek gezme ve çocuk parklarının ayrılması Eskişehirspor ile iletişime geçip maç öncesi şiddetle bir slogan hazırlanması İlkokulda çevre eğitimi ve enerji konularında gönüllü olmalarının sağlanması III. Grup Kent konseyinde kadın ve LGBTİ birey kotası olması Yerel yönetimlerde eşitlik birimi kurulması Kadın yaşam merkezlerinin kurulması Toplu ulaşım saatlerinin uzatılması ve ucuzlatılması Toplu ulaşımın LGBTİ dostu yapılması LGBTİ bireylere ve kadın öğrencilere güvenceli iş olanaklarının açılması ve denetiminin sağlanması Seks işçileriyle ilgili çalışma koşullarının iyileştirilmesi IV. Grup Yerel yönetimlerde eşitlik biriminin kurulması Bütçe takibi yapılması ESEP yol haritasını belirlenmesi Şirketlerin kadın dostu ürünler üretilmesi için bir protokol imzalaması (Sosyal sorumluluk) Farkındalığı artırma toplumsal cinsiyet amaçlı eğitimleri verme Kermes ve/veya kadın kahvesi modeli (Karadeniz Ereğlisi) Grupların sunuşları bittiğinde hepsinde ortak olan ve önemli faaliyetler aşağıdaki gibi belirlendi: Web sayfası Eşitlik Birimi Bütçenin incelenmesi - 40 - 6. ESEP 2014 Yol Haritası: ESEP’in yol haritası üç başlık altında incelenebilir: 6.1.Yerel Seçim Çalışmaları Öncelikle ESEP ortak bir dil üzerinden hareket etme amacıyla toplumsal cinsiyet kavramını tartışmış ve aşağıdaki tanımı benimsemiştir: Toplumsal Cinsiyet: kadınlar ve erkeklere atfedilen farklı özellikleri, rolleri ve sorumlulukları ifade eden, kültürel ve tarihsel olarak değişkenlik gösteren bir kavramdır. Toplumsal cinsiyetin kadınlar ve farklı cinsel yönelimler üzerinde erkeklerle eşitlik içermeyen bir yansıması vardır. Toplumsal Cinsiyet çalışmaları, farklı cinsler/yönelimler arasında eşitlik sağlanana kadar devam edecektir. Yerel seçim hemen öncesinde kurulmuş olması kamuoyu oluşturma ve baskı grubu olma açısından bir dezavantaj olsa da ESEP yerel seçimlerin kendi misyonları açısından hayli önemli bir zaman dilimi olduğuna karar vererek siyasi partilerin yerel seçim hazırlıklarıyla çalışmasına başlama kararı almıştır. Bu karar doğrultusunda bir “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Protokolü hazırlamış; yerel seçimler öncesinde tüm siyasi partilerin başkan adaylarını kendi parti binalarında ziyaret ederek TCDB ve ESEP konusunda bilgi vermiştir. Ayrıca, hazırladığı protokolü de onay veren adaylara imzalatmıştır (EK:3). Ayrıca ESEP siyasi partiler dışında da kurumlararası işbirliği ile çalışma prensibini benimsediğinden Eskişehir’deki üniversiteler ve emniyet müdürlüğü, valilik gibi kamu kurumlarının üst düzey yöneticilerini ziyaret ederek ESEP’in tanıtımını yapmış ve TCDB’yi anlatmıştır. 6.2. ESEP ve Yerel Yönetimleri İzleme Süreci Bu faaliyetin gerekçesi Büyükşehir Belediyesinin, 6.11.2012 tarihinde İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ne iletilen protokol ile “Birleşmiş Milletler Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı'nda Türkiye'de cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesine katkı sağlamak ve proje kapsamında sunulacak fırsatlardan yararlanmak amacıyla pilot belediye olarak” yer alacağını beyan etmiş olmasıdır. Belediyelerin organizasyon yapısına izleme ve destek: Büyükşehir Belediyesi’nde Eşitlik Birimi ve Eşitlik Komisyonu kurulmasına yönelik gelişmelerin izlemesi yapılmaktadır. Stratejik planlama sürecine izleme ve destek: Stratejik Planlama sürecinde izleme ve destek faaliyetleri Nisan-Ekim 2014 ayları arasında yapılacaktır. - 41 - Bütçe oluşturma sürecine izleme ve destek: Bütçe sürecinin izleme ve katkı verme süreci Haziran-Kasım 2014 ayları arasında yapılacaktır. 6.3. Proje çalışmaları ESEP’in devamlılığına destek olması için fon kaynaklarından yararlanmak adına çalışmalar yapılacaktır. Sabancı Vakfı Hibe Programı’nın Ocak 2014’te duyurduğu ikinci hibe çağrısına, bir proje ile başvurma fırsatı doğmuştur. Başvurulan proje faaliyetleri, “ESEP’i GÜÇLENDİRMEK” adı altında, aşağıdaki gibi tasarlanmıştır: Faaliyet 1. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Şehir Protokolü’nün hayata geçirilmesi (2010 yılında protokole imza atan kurumların bugüne kadar olan faaliyetlerinin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği bakımından izlenmesi). Gerekçesi: Eskişehir’de yer alan resmi kurum ve STK’ların “Eskişehir Sağlıklı Kent Hareketi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Protokolü”ne imza atmış olmaları (Ref. Protokol.EK:1 – İmza Takvimi Mayıs 2011 Dosyası) Faaliyet 2. ESEP’in Yol Haritasının hayata geçirilmesi. Gerekçesi: Büyükşehir Belediyesi, 6/11/2012 tarihinde İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ne iletilen protokol ile, “Birleşmiş Milletler Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı'nda Türkiye'de cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesine katkı sağlamak ve proje kapsamında sunulacak fırsatlardan yararlanmak amacıyla pilot belediye olarak” yer alacağını beyan etmiştir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi (UN Women) ve Sabancı Üniversitesi tarafından yürütülen Birleşmiş Milletler Kadın Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı bünyesinde 4-5-6 Kasım 2013 tarihlerinde Eskişehir’de Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (TCDB) Eğitim Programı gerçekleştirilmiş ve bu eğitimde çıkan yol haritası Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne sunulmuştur. Katılımcılar tarafından hazırlanan bu çalışma, Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e de sunulmuş ve kendisinden çalışmalara devam ve tam destek sözü alınmıştır. Proje hedefleri: Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ni toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme faaliyetlerinin inşası konusunda güçlendirmek, Toplumsal Cinsiyet Şehir Protokolü’ne imza atan 63 kuruma toplumsal cinsiyete duyarlı faaliyetlerin inşası konusunda destek sağlamak ve Sabancı Vakfı Hibe Programı ilk teklif çağrısında hibe almaya hak kazanan “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe Uygulamalı Eğitimi (TCDB Uygulamalı Eğitimi)” projesinin en önemli çıktısı olan Eskişehir Eşitlik Platformu’nu güçlendirmektir. - 42 - 7. Beklenen Çıktılar: Toplumsal cinsiyet ve toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konularının işleneceği bir . Çalıştay düzenlenecek. Toplumsal Cinsiyet Şehir Protokolü’ne imza atan 63 kurumdan geçmiş faaliyetlerine yönelik (2 yıllık) rapor alınacak Toplumsal Cinsiyet Şehir Protokolü’ne imza atan 63 kurumdan gelecek faaliyetlerine yönelik yol haritası alınacak Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nden toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme faaliyetlerine yönelik yol haritası alınacak ESEP’ten geleceğe yönelik bir yol haritası ve sürdürülebilirlik planı alınacak Kurumlar arası işbirliği kapasitesi artacak Proje uygulamaları ve sonuçları bir kitapçık haline getirilecek ve ilgili kurumlara dağıtılarak projenin çarpan etkisi artırılacak. - 43 - SONUÇ ESEP, Türkiye’de hak temelli kurulan ve ana faaliyet alanı olarak Toplumsal Cinsiyet Duyarlı Bütçeleme ‘ye yönelik izleme faaliyeti yapacak olan ilk sivil toplum hareketidir. Sabancı Vakfı Hibe Programı kapsamında desteklenen "TCDB Uygulamalı Eğitim" projesi kapsamında 7 Kasım 2014 tarihinde bir Arama Konferansı düzenlenmiş ve ESEP burada gönüllülük esası ile kurulmuştur. 8-9 ve 11 Ocak 2014 tarihinde düzenlenen atölye çalışmalarında ise ESEP, ilk kez belirli kavram ve uygulamalarla ilgili derinlemesine bir eğitim sürecine dahil olmuştur. Resmi kurumlara tanıtım ziyaretleri yapmış, 2014 yerel seçimleri öncesi belediye başkan adaylarına kendi hazırlamış olduğu TCDB protokolünü imzalatmıştır. Düzenlemiş olduğu toplantılarda yol haritasını oluşturmuş ve sürekli revize ederek geliştirmiştir. Proje paydaşları arasında sergilenen kurumlar arası işbirliği örneği, proje sürecinde ESEP üyeleri arasında da sergilenmiş, yüksek katılımlı toplantı ve ziyaretlerle pekiştirilmiştir. ESEP'in iletişim stratejisi "Eşitlik Platformu" adında bir googlegroups ile güçlendirilmiştir. Elinizde bulunan kitabı hazırlayıp, 2000 adet baskıyı tüm belediyeler, barolar, kadın merkezleri ve kadın STK’larına göndererek proje sonuçlarını yaygınlaştırmış ve projenin çarpan etkisini artırmıştır. Sabancı Vakfı Hibe Programı ilk teklif çağrısı altında fonlanan proje ile kurulan ESEP, aynı hibe programının ikinci teklif çağrısına da başvurarak gelişme kararı almıştır. Bu başvuruda hedeflenen, oluşturulan yol haritasını hayata geçirmektir. ESEP' in yol haritası, seçilmiş belediye başkan adayları ile görüşmelere başlamak, belediyelerin eşitlik komisyonları ve eşitlik birimlerini, stratejik planı, performans kriterlerini, yeni bütçe dönemini toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlılıkları açısından izlemek ve platform için bir web sitesi oluşturmaktır. Amaçlar arasında, Eskişehir'de 2011 yılında oluşturulan ve kentin ileri gelen kurum ve kuruluşları tarafından imzalanan "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Protokolü" nü canlandırmak da bulunmaktadır. İkinci projeyle ve yeni üyelerle biraz daha güçlenen ESEP, Eskişehir Kenti'nin ve Türkiye'nin TCDB alanında faaliyet gösteren sivil platformu olarak daha sürdürülebilir olacaktır. Eskişehir Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (gender budget) alanında çalışma yapan şehir olarak anılmaya devam edecektir. Bu alanda çalışmak isteyen öğrenci ve araştırmacılar başta kitap olmak üzere ESEP' in diğer dökümanlarına mevcut proje ekibi üzerinden ulaşabileceklerdir. - 44 - EKLER: EK-1 Arama Konferansı Raporu Projenin 07.11.2013 tarihinde yapılan “Arama Konferansı” adlı faaliyetinde ses kaydı yapılmış ve burada konu açısından önem taşıdığını düşündüğümüz bazı bölümlerde, katılımcıların kendi konuşmalarına doğrudan yer verilmiştir. Açılış Konuşması: Vijdan Uğurlu 1978 yılında kamu yararına hizmet eden bir kuruluş olan ve adını en iyiyi amaçlayan kadınlar anlamına gelen sorora ve optima kelimelerinden alan Soroptimist Kulüp, Eskişehir İş ve Meslek Kadınları Derneği olarak Eskişehir’de insan hakları ve kadının statüsü, eğitim, sağlık, çevre, ekonomik ve sosyal gelişme, uluslararası iyi niyet ve anlayış gibi programlar kapsamında çalışmalar yapmaktadır. Kadınların ve kız çocuklarının haklarını ve toplumdaki yerlerini yükseltmeyi amaçlayan bir kulüp olarak Birleşmiş Milletler kadınların insan haklarının güçlendirilmesi ortak programı kapsamında Sabancı Vakfı Hibe Programı’na “toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme (TCDB)” konulu projemiz ile başvurduk ve projemiz kabul edildi. Soroptimist Kulüp olarak Anadolu Üniversitesi, Osmangazi Üniversitesi ve Büyükşehir Belediyesi ile ortak olarak yürüyeceğimiz yedi aylık çalışma programımıza bir arama toplantısı ile başlıyoruz. Açılış Konuşması: Jale Nur Süllü BM tarafından, Sabancı Vakfı’nın da desteğiyle 4-5-6 Kasım’da Eskişehir’de bir eğitim programı düzenlendi. Eğitimin 3. günü Büyükşehir Belediye Başkanımız katılım sertifikalarını dağıtmak üzere katılımcı olarak katıldı ve herkesin önünde şu sözü verdi; 2015 bütçelemesi içerisinde mutlaka toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda duyarlı olacağız. Aynı zamanda belediyemizde bir eşitlik birimi kuracağız. Bugün burada toplanmamızın amacı toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda şehrimizde bir arama konferansı düzenleyerek sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin bu konudaki duyarlı kanaat önderlerinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan sıkıntılar konusunda görüş bildirmesiyle bir mevcut durum analizi yapabilmek amacıyla toplanmış bulunuyoruz. Bu yapılan analiz de bir rapor haline getirilerek BM ve Sabancı Vakfı ile paylaşılacak. Katılımınız bu sebeple çok önemli. Çalışma 1: Tanışma Her katılımcı yanındaki kişiyi, kişinin ismini, nereden geldiğini, sevdiği rengi ve ne için geldiğini öğrenerek tanıttı. - 45 - Sunum 1: Özgün Akduran, “Eşitsiz iş bölümü ve eşitsiz ücretlendirme, sosyal yaşama katılamama, karşılıksız ev emeği, evdeki emeğe dayanan ekonomi” konularında sunum yaptı. Çalışma 2: Beyin Fırtınası Arama konferansında tüm katılımcılara “Sokaklar, binalar, parklar veya binalar kimindir?” gibi kamusal alanın kullanımına ilişkin bazı sorular yöneltilmiş ve yanıtlarda kamusal alanın “ortak kullanıma açık” tanımının aksine tüm cinsel kimliklerin eşit kullanımına açık olmadığı dile getirilmiştir. Örneğin “Binalar kimindir?” Sorusuna, binalar sadece erkek bakış açısı ile tasarlandığında mutfak tezgâhlarının yüksek, dolapların merdiven gerektirecek yükseklikte, pencerelerin önünden dışarıyı göremeyeceğimiz yükseklikte, mutfakların hep en arkada ve karanlık olduğu ama kadınlar da tasarım ekibinde olduğunda, özellikle son yıllarda, bu uygunsuzlukların kısmen düzeldiği cevapları verildi. Ayrıca günümüzde Eskişehir’deki pek çok kamu kuruluşunda, hasta, yaşlı ve hamilelerin ihtiyaç duyduğu alafranga tuvalet bulunmadığı hatırlatıldı. Siyaset Türkiye’de kime aittir? Sorusuna kamusal alan erkeklere özel alan kadınlara ait olduğu, kadınların iyice ev içine hapsedilmeye çalışılmakta ve bir egemenlik alanı olan siyasetin tamamen erkeklere kalmakta olduğu, kadınların aslında politik olduğu ama siyasette, karar alma mekanizmalarında, yerel yönetimlerde kendilerini bulamadıkları; çünkü zaten zamanlarının çoğunu evde geçirmek durumunda kaldıkları cevapları verildi. “Kadın, eşitsiz bir iş bölümünde, varsa kendi mesleğinin yanı sıra çocukların okulunu, evini, ailesini düşünürken erkek kendisinde böyle bir sorumluluk görmemekte, yalnızca mesleğini icra etmekte, kendisine daha fazla özgürlük alanı bulabilmektedir.” Görüşü konusunda ortak kanıya varılmıştır. Parkların mimarisi kimlere göre hazırlanmıştır. Kadınlar ve çocuklar düşünülmüş müdür? Sorusuna yönelik olarak, “Parklarda en doğal ihtiyaç olan tuvalet yoktur. Parklar yapılırken uygun yerlere yapılmıyor. Kavşaklara, yol kenarları, ana caddeler yapılıyor. Hızla geçen arabaların arasında yapılır o bakımdan parklar çok da kullanılmaya müsait olmayan ya da çok uzak yerlere yapıldığı için kullanılmayan alanlardır. Gece parka gidemezsiniz, aydınlatma yeterli değildir, kendinizi güvende hissedemezsiniz. Parklar konusunda dağılımın çok dengesiz; örneğin, yeni kent mahallesindeki park sayısı çok fazla ve gerçekten kullanışlı güzel yerler ama Gültepe mahallesinde bir tane var park”, görüşleri dile getirildi. Sunum 2: Ebru Özberk Özberk, kurum ve kuruluşların işleyişlerinde varolan kadınlara yönelik sorunların yine kadın çalışanlar tarafından mesele edinilmesi ve onlar tarafından çözülmesi gibi bir bakışın Birleşmiş Milletler gibi uluslararası bir kuruluşta da var olduğunu; Birleşmiş Milletler yapılanması içerisinde de Kadın Birimi (UN Women) olarak özel bir birimin kurulduğu ve bu birime toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, geliştirilmesi ve kadınların güçlenmesi iş tanımının yapıldığı; bu yeni birimin kuruluşundan sonra ise diğer kurumlar örneğin Dünya - 46 - Sağlık Örgütü (WHO), Kalkınma Programı (ILO), Nüfus Fonu (UNDP) gibi diğer örgütlerin toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgilenmediği ama kadınla ilgili tüm konuların Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’ne havale edildiğini belirterek sunumuna başladı. Özberk, BM Kadın biriminin kadın veya toplumsal cinsiyetle ilgili meselelerden sorumlu olacak, bu konuda politikaların belirlenmesi, koordinasyonun sağlanmasında ve ilerlemede motor güç olacak bir birime ihtiyaç olduğunu ne var ki aynı zamanda Müftülük, Sağlık Müdürlükleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İl Müdürlükleri ve Büyükşehir Belediyesi ile ilçe Belediyeleri gibi bütün kurumlarda bu konuda çalışmalar yürütülmesi gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca, gerçek anlamda bir değişimin olması içinde tüm kurumları ve onların iş görme biçimlerini yatay kesen bir mesele olarak toplumsal cinsiyet eşitliği meselesiyle kurumsal bir mücadelenin gerekliliğini hatırlattı. Özberk, BM Kadın birimi çalışma alanı olarak şunların tespit edildiğini ifade etti: kadına yönelik şiddet, karar mekanizmalarında kadın, kadının ekonomik alanda güçlenmesi kadının çatışma ve çözüm süreçlerine dâhil edilmesi ve toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme. Kadınların toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme süreçlerine dâhil olmasının özel bir önemle ele alındığını çünkü bu konunun siyasi yasal taahhütlerin hayata geçirilmesinde çok önemli bir araç olduğunu ilave etti. Özberk, ülkemiz açısından yasal uygulamalarının yetersizliğine değindi: “Türkiye’nin imza attığı sözleşmeler, verdiği siyasi taahhütler var. Mesela kadın hakları konusunda kadınların yasal hakları olarak bilinen CEDAW sözleşmesinde verilen gölge raporlarında bir ilerleme olmadığı görülmüştür. “Neden her gün hala 3 kadın öldürülüyor?”, “Kadın işgücüne katılım oranı neden yükselmiyor, hatta düşüyor?” sorularına malesef henüz cevap verilememiştir. Anayasamızda <<Kadın erkek eşittir>> maddesi vardır. Peki, yasa, gerçek hayatta, kadınların ve erkeklerin hayatlarının olumlu anlamda gelişmesini sağlıyor mu? Eşitliği gerçekten sağlıyor mu?”. Ayrıca Özberk’in Türkiye açısından şu tespiti de hayli çarpıcıdır: “İstatistiklere baktığımızda, gittikçe artan okuma yazma oranlarına rağmen kadın ve erkek dağılımında eşitsiz bir oran olduğunu görürüz. Rakamlar artmaktadır ama fark sabit kalmaktadır. Demek ki kadınlar eğitim olanaklarına erişimde bir sıkıntı yaşamaktadır. Türkiye’deki gayrimenkul mülkiyetinin dağılımı istatistiğinde de benzer eşitsizliğe rastlarız: 2011 Yılı istatistiklerine göre, Türkiye’de mülkiyetin % 92’sinin erkeklere, % 8’inin kadınlara ait olduğunu göstermektedir. Yine SGK istatistiğidir, Türkiye’de kadınların kendi adına % 71,3’ünün herhangi bir sosyal sağlık kurumuna kayıtlı değildir. Bunun ne sakıncası olabilir? Sosyal güvenliği olmayan bir kadın ev içinde fiziksel, psikolojik, cinsel ya da ekonomik şiddete maruz kalıyorsa güvencesi olmadığından dolayı o evden ayrılamamaktadır.” Tüm dünyada kadınların, kadın haklardan, olanaklardan, toplumsal hizmetlerden yararlanma konusunda erkeklere göre daha geride olduğu tespit edildiğinden bu alanda bir takım çalışmaların yapıldığı ve - 47 - toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin de böylesi bir kaygı ile hayata geçirildiğine işaret eden Özberk, konuşmasına Eskişehir'de bu konuda nelerin yapılmakta olduğuna dikkat çekerek devam etti. “Baktığımızda doğrudan kadına yönelik verilen destek hizmetleri olduğunu görüyoruz. Kadın Konuk Evleri, El beceri kurslarının açılması, Kadın Danışma Merkezi, kadınlara özürlü bakım ücreti ödenmesi gibi hizmetler çok önemli. Fakat bu çalışmalar yapıldıktan sonra o sistematik yapının dönüşmesi anlamında çok büyük bir değişimin ne yazık ki gerçekleşmediğini görüyoruz. Süreci biraz daha başa alıp bunların oluşmasını engellemek gerekiyor. Toplumsal cinsiyet bakış açısının bütün alanlara, bütün politika alanlarına yansıtılması gerekiyor. Sağlık alanında bir karar alırken, bu karar kadınları ve erkekleri nasıl etkileyecek, kadın erkek eşitliğini ne şekilde etkileyecek? Ya da belediye bir hizmet alanını tariflerken, bu yaptığı hizmetten kadınlar da erkekler de eşit biçimde yararlanabilecekler mi, ne şekilde etkilenecekler şeklinde sorması ve daha başlangıçta planlama aşamasında bütün alanlara, hizmetlere ve yatırımlara bu bakış açısının yerleştirilmesi gerekiyor. İşte burada toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme karşımıza çıkıyor.” Özberk, sunumunu bir örnekleme genişletmeye çalıştı: “Bu fotoğraftaki kadın ben değilim ama ben kendimi onunla çok özdeşleştiriyorum. Eskişehir nasıl bilmiyorum ama Ankara'da bizim bulvarlarımız, Hale Hanım sokaklar caddeler parklar kimin diye sormuştu, bu fotoğrafla ben kendi cephemden ona cevap vermek istiyorum. Ankara'nın merkezini bilenler hatırlayacaktır, Kızılay'da büyük bulvarlar vardır böyle karşıdan karşıya geçmeniz gerekiyor. Tabi ki yollar, meydanlar asla yaya dostu değil. Mesela arabaların geçmesi için verilen zaman bir buçuk dakikayken, yayaların geçmesi için tanınan süre 25-30 saniye ile kısıtlı. Ve bu yol karşıya geçmek için çok uzun. Orayı geçmek için böyle hazır olmanız gerekiyor ve yeşil yandığı anda harekete geçeceksiniz, sağınıza solunuza bakmadan hızla karşıya ilerleyeceksiniz. Eğer yanınızda çocuk varsa, mesela benim iki tane küçük çocuğum var. Elinizde, fotoğraftaki hanımefendide olduğu gibi alışveriş torbaları varsa ki mülkiyet dağılımını gördük: arabalar, evler kadınların değil. Eğer siz toplu taşıma kullanıyorsanız, alışverişten dönerken yürüyorsanız, elinizde paketler varsa, küçük çocuğunuz varsa, o çocuğun çantasını da boynunuza attıysanız, yeşil ışık yandığında karşıya geçme maratonuna aslında çok geriden başlıyorsunuz. Bir kere yanınızdakilerin fırlamasını bir beklemek zorundasınız. Sonra bütün bunlarla birlikte çok daha ağır bir şekilde karşıya ilerleyebilirsiniz. İşte bu durumda, biliyorsunuz kentlerde trafik ışıklarının, trafik akışının belirlendiği kurullar var. O kurullardaki kişilerin, benim ve şehirdeki yaşayan diğer kadınların aslında karşıdan karşıya geçerken nereden başladığını çok göz önünde bulundurmadıkları karşımıza çıkıyor. Trafiğin ne alakası var - 48 - cinsiyetle? Aslında çok alakası var. Her alanın çok alakası var. Ve bunların hepsinde bu bakış açısının muhakkak gözetilmesi gerekiyor.” Özberk konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Bu toplantının, herkese iletmesini isteyeceğim en önemli mesaj şudur: Hükümetlerin, yerel yönetimlerin, kamu idarelerinin, meclisin en önemli politik aracı bütçelerdir ve yeterli kaynak olmadığı durumda, hiçbir politikanın başarıya ulaşması söz konusu değildir. Toplumsal cinsiyet bakış açısını bütün alanlarda ve daha planlama aşamasından itibaren yerleştirdiğimiz takdirde yaşama yansıyan gerçek anlamda eşitliğe ulaşmak için adımlar atmış olacağız.” Sunum 3: Mustafa Şahin Şahin, sunumuna insan hakları konusunda tarihsel bir arka plan çizerek başladı. Siyasal iktidarın yetkilerinin sınırlandırılması ve belirli bir temsili yapı üzerinden kullanımı noktasında Magna Carta'ya gidilmesi gerektiğini belirtti. Bütçe çalışmasında bu belgeyi temel aldıklarını ve vergi yetkisi, onay yetkisi gibi daha sınırlı bir temsili yapı üzerinden çalışmaların ilk o günden başladığını vurguladı. Ne var ki aynı belgede kadınlara şahitlik yapabilme hakkının bile tanınmadığını ifade etti. Ayrıca, insanlığın demokrasi mücadelesinde önemli bir eşiği sembolize eden Fransız Yurttaşlık Bildirgesi’nden ve benzer bir ayrımcılığın bu bildirgede de olduğunun altını çizdi. Daha sonra, katılımcıları da çok etkileyen şu örneği verdi: “De Gouges çıkıyor ve alternatif bir yurttaşlık bildirgesi (Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirisi) hazırlıyor, o bildirgede “Sizin hazırlamış olduğunuz yurttaşlık evrenselmiş gibi ilan ediliyor ancak bu belgede kadınlar yok.” diyor, kadın ve yurttaşlık bildirgesi bu tepkiden sonra yayınlanıyor. Şahin kendisi açısından şu noktanın vurgulanması gerektiğini ifade etti: “Eğer bu düzende bizim temsilimiz yoksa biz vergi vermiyoruz deniyor. Alternatif bildirgede, kadın ve erkekler bu ülkenin yükümlülüklerini eşit derecede üstleniyorlar. Bu anlamda, vergi ancak karar alma süreçlerinde temsiliyeti olan bir zemin üzerinde gerçekleştiğinde veriliyor, dolayısıyla karar alma süreçlerinde temsiliyetimiz yoksa, vergi de vermiyoruz’ deniyor.” Şahin, konuyu daha geniş bir çerçeveye taşıyarak, ABD'nin İngiltere’ye karşı verdiği bağımsızlık savaşında, kendine şiar edindiği “Temsil yoksa vergi de yok” ifadesi “İngilizlerin parlamentolarında alınan kararların mükellefiyetini biz üstlenmek zorunda değiliz. O zaman bağımsızlık savaşı veriyoruz” kararına dönüştüğünü ve böylece Amerika Birleşik Devletleri’nin kaderini tayin eden bir kararın bütçeden temellenerek alındığını vurguladı. Şahin, Türkiye’de halkın yetki devrini de şöyle ifade etti: “Halk olarak aslında bütün egemenlik bizde. Ama biz kendi aramızda anlaşıyoruz, bir takım yetkilerimizi devlete devrediyoruz. Asıl sahibi biziz, biz devrediyoruz ve süre içinde bazı haklarımızı da devretmiyoruz. Özel alanın mahremiyeti, orası benim alanım diyoruz. Kişinin dokunulmazlığı, konut dokunulmazlığı, vs. Ben bunlara ilişkin devlete bir yetki - 49 - devretmiyorum diyoruz; çünkü bu, benim kişiliğimden kaynaklı, insan haklarımın doğal haklarımın bir ürünü. Burası dokunulmaz.” Kadın hakları veya siyasal alanda kadın temsilinin hayli sorunlu olduğunu belirten Şahin, Türkiye ölçeğinde de durumun değişmediğini toplum sözleşmesi eksenli yapılanan devletin gerçekte tüm özneleri değil erkek odaklı kurulduğu; bazı hakların devlete devredildiği ve gücün devlette yoğunlaştığı ama bazılarının devredilmediği özellikle hiyerarşi ve vesayetin tasarrufunun erkeklerde olduğunu vurguladı. Dolayısıyla “vatandaş” olarak doğrudan veya dolaylı şekillerde erkeklerin kabul gördüğünün altını çizdi. İşte bu değerlendirmenin Feministlerin cari sisteme eleştirileri olduğunu dile getirdi: “Siz vatandaş olarak erkeği görüyorsunuz, erkeği de ailenin temsilcisi olarak kamusal alanda var ediyorsunuz ve böylece kadınlar vatandaşlıktan da dışlanıyor. Erkeğin hane içindeki tahakkümüne devlet karışmıyor.” Şahin, bunun kamusal alan - özel alan tartışmasını başlattığını, yakın zamana kadar devletin aile içindeki şiddete karışmadığını hatırlattı. Şahin konuşmasında çizdiği teorik-tarihsel arka planın, günlük yaşamımızda her gün somutlaştığını, sözde biçimsel eşitliğin, fiili hayatta normun erkeğe göre tanzim edildiğini, devlet-vatandaş ilişkisinin o eski körlükten uzaklaşıp, cinsiyete duyarlı, farklılıklara, farklı yaşam koşullarına duyarlı bir şekilde norm veya sistemlere kavuşturmak gerektiğini vurguladı. İşte bu bağlamda da fırsat eşitliğinin uygulamalarda eşitliği hayata geçirecek biçimde kurgulanması bugün kadın hareketinin temel savunularından biri olduğunu ilave etti. Şahin sunumunu Türkiye’de Parlamentonun güncel sorunları ve bu sorunlarla nasıl baş edileceğinin ifadesi ile bitirdi: “Parlamentoda bu dönemde (2011-2015) % 14'lük bir temsiliyet var. Ama bütçe komisyonunda 1 tane kadın milletvekili var. Kamu personel sisteminde kadın çalışan oranı % 30 ortalamada. Maliye Bakanlığı'ndaki yönetici kadrolarında, Kalkınma Bakanlığı'ndaki yönetici kadrolarına, karar alma süreçlerinde bütçe sürecinde kadınların temsiliyeti ortalamanın da altında. Temsiliyet ve bürokrasinin çok zayıf olduğu bu ortamda yerel yönetimler kanalıyla düzeltici faaliyetlerin başlatılabileceğini görüyoruz. Belediye kanunu, belediye toplantılarını izlemeye imkân veriyor. Kent Konseyi bünyesinde, Kadın Meclisi'nde vs. baskı grupları, kadın örgütleri, belediye meclisi toplantılarında seyirci localarına bütçe görüşülürken otursun. Söz almaksızın bile varlıkları bakın atmosferi nasıl değiştirecek anlayışı var. Dolayısıyla bir defa bu bir teknik, idari, bürokratik bir süreçten ibaret değil. Bu bütün tarihiyle teorik arka planıyla politik bir süreç ve bu politik sürecin aktörü bizatihi vatandaşlar. Vatandaşlar da seçimden seçime değil, siyasal sürecin her aşamasında var oldukları sürece, taleplerinin yansımalarını bulacağız.” Çalışma 3: Konu başlıklarını tarama Arama konferansının son etkinliği katılımcıların aktif sorunlara düşünsel emek sarf etmelerini gerektirecek tarzda tasarlandı. “Hane içinde, kamuda, özel sektörde, bu eşitsizliği kendi penceremizden hangi alanlarda görüyorsak onları bir cümle halinde söyleyelim. Biz günümüzde nasıl bir politika, nasıl bir yol - 50 - oluşturacağız, cinsiyetleri eşitlemek için ne gibi çalışmalarda bulunacağız, bunları ortaya çıkarmaya çalışacağız” çağrısına katılımcılar aşağıdaki konulara vurgu yaparak katkı sağladılar: -Kadın olarak burada kadın mühendislerin hem kamudaki hem özel sektördeki ihtiyaçları konuşulmalıdır. Alan: Mühendislik -Sağlık sektörünün ciddi anlamda ayrımcılık taşıdığını, kadın bedenine yönelik faşizan bir tutum taşıdığını düşündüğüm için sağlık uygulamalarının mercek altına alınması gereklidir. Alan: Sağlık -Kadın yaşamına (kürtaj, evlerde kızlı-erkekli kalmak, doğum yöntemi, çocuk sayısı, vb.) müdahale edilmesi son derece rahatsız edicidir. İktidarın kadın bedenine yönelik aldığı kararlar tartışılmalıdır. Alan: Kadın bedeni -İlkokuldan başlamak üzere çocuklara toplumsal cinsiyet eğitimi verilmesi önemlidir. Belediyeler bu eğitimi özellikle ikametgâhlarındaki kadınlara ulaşıp eğitimin yerinden verilmesini ve kadınların evden çıkıp toplumsal hayata katılmalarıyla ilgili çalışmaları desteklemelidir. Örneğin, gündüzlü bakım ya da saatli bakımı, çocuk oyun evleri, oyuncak kütüphaneleri gibi hizmetleri üstlenip kadını biraz daha bağımsız biraz daha sağlıklı olması açısından destekleyebilirler. Alan: Eğitim -Yerel yönetimler evlenecek çiftler ve çocuk sahibi olacak çiftler de dahil olmak üzere aile eğitimi vermeliler. Bu eğitimlere katılım az olduğu için belediye hedef kitleyi saptayıp bu kitleye yerinde eğitim vermeli ya da eğitim verilmesine aracı olmalıdır. Alan: (Yerinde) Eğitim -Evlilik önemli ama çocuk yetiştirmek bin kat daha önemli. Bu bir nesil, harcanmış gençler görüyoruz yazık gerçekten elden gidiyor bu anlamda. Burada çocuk yetiştirme konusundaki eğitimlerin, anayasal olarak hiç kimseye istemediği bir eğitim verilemez olsa da, zorunlu yani standart bir uygulama olması gerekli diye düşünüyorum. Alan: Eğitim -Kadınların karar alma mekanizmalarına katılmaları önemlidir, bu konuda bir başlık açılmalıdır. Alan: Karar alma mekanizmalarında kadın -Kadın açısından sağlık hizmeti önemlidir, ancak bu hizmete erişim daha önemlidir. Sağlık hizmetlerine erişim arttırılmalıdır. Özellikle doğum kontrol yöntemleri gibi kadınların ulaşmakta zorluk çektiği hizmetlerin ücretsiz olarak sağlanması lazım. Alan: Sağlık -Aile içi iş bölümü programı, uygulamaları yapılmalıdır. Alan: Kadın ve Aile -Benim yaşadığım sorun, atamalar, terfiler ile ilgili. Hak ettiğim halde atamam yapılmadı. Saçlarımı çok sevdiğim halde, ben emniyette çalışıyorum, protesto amaçlı saçlarımı kestirdim ve 1 hafta sonra istediğimi aldım. Beni saçı uzun aklı kısa yerine koydunuz dedim. Nerde olursa olsun mücadele etmek lazım. Alan: Kariyer -Yaşlı bakımı her halükarda kadının üzerinde. İlerdeki yaşlılığımızı garantiye alabilecek, çok rahat edilebilecek evler yapılması gerekiyor. Avrupa’da örneğin bir ev vardı, gördüm. Parası olanın evlerde değil de herkesin her yaşlının sonuçta tam bakılacağı bir ev olmasına çok önem verilmelidir. Alan: Bakım Hizmetleri - 51 - -Çalıştığımız işyerlerinde bazı pozisyonlar tamamıyla erkeklerin elinde oluyor. Örneğin nedir, bir bayan çok seyahat edemeyebilir. Dolayısıyla müfettiş olamaz. Bunu ben yaşamıştım. Alan: Kariyer -Yaşlılık evlerinin olduğunu biliyoruz. Ancak hizmetlerin faydalanıcılara ne kadar ulaştığının analizini yapmıyoruz. Hizmet analizi, faydalanıcı değerlendirilmesi diye bir yöntem var. Cinsiyete duyarlı bütçelemede de kullanılan yöntemlerden biri bu. Bir pilot hizmet alanı seçiyorsunuz. O hizmet alanının hedef kitlesi kimdir? Bir aylık, üç aylık ya da bir yıllık ne düzeyde yararlanmış ya da kim kullanmış? Ne sıklıkla kullanmış? Buna bakmak çok basit bir hesaba dayanıyor ve aslında o hizmetin ulaşıp ulaşmadığı konusunda net bilgi veriyor. Yani bir hizmeti bizim dört dörtlük veriyor olmamız herkesin o hizmetten aynı oranda faydalanabildiği anlamına gelmiyor. Bu şekilde ölçme ve değerlendirme bizim göstergelerimizi cinsiyet eşitliğine dayalı hale getirmemizi sağlıyor. Bu da cinsiyete duyarlı bütçelemenin olmazsa olmazlarından biri. Alan: Bakım Hizmetleri -Aslında kurumların o kadar çok hizmeti var ki, ancak biz ulaşılmamasından konuşuyoruz. İnsanlara bilginin ulaşma sıkıntısı var. Eskişehir özelinde kadınların da nerden bu hizmeti alabileceklerini öğrenecekleri bir danışma merkezine, ya da bu danışma merkezinin tanıtımına ihtiyaç var. Alan: Danışma Hizmetleri -Kadına şiddet nedense hep akşam gece olur. Bu yüzden ne olursa olsun gündüz mesai saatlerinde değil gece olmalı. Sabaha kadar her şey biter. Koca akşam eve gelir ve olaylar akşam patlak verir. Yani ben canlı canlı yaşadığım için. Kadına gece hizmet verilecek merkezler olmalı. Alan: Danışma Hizmetleri -Evlere giderek hizmet verilebilir, çünkü hayatında hiç otobüse binmemiş, kente inmemiş, bilet görmemiş kadınlar var. Alan: (Yerinde) Eğitim -Burada yine cinsiyete duyarlı bütçe ve planlama şöyle bir şey. Biz bir sürü tiyatro yapıyoruz kurs yapıyoruz. Bunu nerelere asıyoruz. Bizim afiş yerlerimiz belli. Broşür vardır, internet sitesinden duyuruyoruz. Bir kere kadınlar ne kadar internete ulaşabiliyor? İki sizin bu diktiğiniz afişi o alanda kadınlar sokağa çıkamıyorsa o afişi görmüyor. Okuryazarlık oranından bahsettik kadın okuma yazma bilmiyorsa görse de okuyamıyor. Bu işi kim yapıyor? Halkla ilişkiler ve basın bürosu. Biz onlara bunu anlatmalı ve duyurunun her eve girmesini sağlamalıyız. Alan: Hedef kitleye göre hizmet -Mesela biz bir kurs açtık. Hep erkek çocuklar geldi. Bir baktık nedenine, afişlerde hep erkek çocuk kullanmış bizim tasarım ofisi. Biz de dedik bunu değiştirelim, kız çocuk kullanalım. Ve kız çocuklarına da % 25 indirimimiz vardı. Afiş ile de duyuruyu yaptık. 3 tane kız çocuğu geldi futbol kursuna. Alan: TCDB duyarlı duyuru / tanıtım Yukarıdaki konu başlıklarında gruplar oluşturularak yapılan çalışmanın özeti şöyledir: Çalışma 4: Grup Çalışmaları Ortalama 6-8 kişiden oluşan 5 grup, 30 dk. süre içerisinde, bir yazman ve sözcü seçerek, kendi çalışmasını gerçekleştirdi. - 52 - Çalışma 5: Grup sunumları Her bir grup sunumlarını Sorunlar/İhtiyaçlar biçiminde anlattı. GRUP: 1 ULAŞIM Ücretlerin yetersizliği ve istihdam olanaklarının yetersizliği İhtiyaç analizi gerekliliği (yerelde) (Hangi saatte hangi güzergâh kullanılıyor, ihtiyaçlar) Analiz sonucuna göre güzergâhların yeniden yapılandırılması, saatlerin ayarlanması, ekonomik gelir durumuna göre kart dağıtımı ya da indirim yapılması, otobüslerin, kaldırımların, durakların fiziksel koşullarının saptanması (örnek bebek ya da engelli arabası ile) Tüm ulaşım araçlarının fiziksel koşullarının uygun hale getirilmesi, kaldırım ve durakların uygun hale getirilmesi Ara sokakların ışıklandırmalarının arttırılması Toplu taşıma araçlarında güvenlik sorununun ele alınması (Örn. taciz) Otobüslerde acil durum butonunun gerekliliği Duraksız trafik uygulaması, hizmetler yeterli oranda duyurulması Tanıtım ve duyuru çalışmalarının arttırılması Otobüs-duraklara sadece yazılı değil sesli duyuruların da yapılması Ulaşımın 24 saat yapılması Engelli kişiler için toplu taşıma araçlarında refakat hizmeti verilmesi GRUP: 2 EĞİTİM Kırsalda ve göç alan bölgelerde okur-yazar oranının düşüklüğüne yönelik faaliyetler yapılmalı Eğitimde iki üniversiteye rağmen kadın bakış açısının yetersizliği Kadınlar özlük haklarının bilincinde olmadığı için buna yönelik eğitim verilmeli Kadınlara yönelik yapılan etkinliklere aktif olarak katılım yetersiz, nedeni araştırılmalı. Yaşlı bakımı, kreşler, saatlik kreşler, her mahalle için danışma ve kadın yaşam merkezi gerekli Halk eğitim ve belde evlerinin desteği ile kurslar açılmalı Belediye çalışanlarına toplumsal cinsiyet konusunda bilgi verilmeli Çeşitlendirilmiş eğitim yöntemleri kullanılmalı (Drama, film gösterimi, öykü analizi) E-kütüphane, ücretsiz kitap toplama ve dağıtım çalışmaları yapılmalı - 53 - GRUP: 3 SAĞLIK VE BEDEN POLİTİKALARI Yaşlı bakımı ve yaşlı insanların sosyalleşmesine yönelik destekleyici faaliyetler yapılmalı Kürtaj, doğum yöntemi, çocuk kararı, çocuk sayısı vb. konuların kişinin özel haklarına müdahale kapsamına girdiği anlatılmalı, bilinçlendirici kampanya ve eğitimler yapılmalı Yerel yönetimler iktidarın kadın bedenini kullanarak politika geliştirmesine karşı kadın bedenini özgür kılan bilinçli faaliyetlerin öncüsü olmalı Cinsel sağlık eğitimi verilmeli Trans kadınların sorunlarına dikkat çekmeli ve bu konuda yerelde hizmet verilmelidir Yaşlı bakımı için birimler oluşturulmalı, sosyal etkinlik oluşturulmalı Sağlık çalışanlarının cinsiyetçi tutumlarına yönelik tavır almalı Her mahalle ve kurumda kreş ve oyun alanları olmalı Kadınların psiko-sosyal gelişimi için mahallelerde kadın yaşam alanları oluşturulmalı Heterokseksizim ile ilgili bilgilendirme çalışması yapılmalı, interseks (çift cinsiyet) ile ilgili karar bireye bırakılmalı, aileye yönelik bilgilendirme çalışmaları yapılmalı Tartışma: Yaşlı bakımı konusundaki sunuştan sonra katılımcılar ve grup sözcüsü arasında şöyle bir tartışma yaşandı: -Katılımcı: Sanıyorum üniversitemizde öyle bir sayfa program olmuştu yaşlı bakımı için bu çalışanlara belirli bir eğitim sertifika verilip yani belediyeler ihtiyaç sahipleriyle çalışmak isteyenleri buluşturmayı yapabilir. Grup Sözcüsü: Belediyenin kanununda öyle bir görevi yok. Belki o yasal olarak eklenebilir. Yani belediyeler ihtiyaç sahibi ve iş ihtiyacı olan başvuranı buluşturma işini yapamıyor, eğitim işini yapabiliyor ve eğitimi Halk Eğitim, İl Eğitim Müdürlüğü ya da İl Sağlık Müdürlüğü ile ortak yaparsa sertifika verebiliyor. - Katılımcı: Bu konuda önemli ve yaşanmış bir deneyim var. Şimdi bu kursta katılan 40 kişi falanız, bir arkadaşımın annesinin çok ciddi rahatsızlığı vardı ve bakıcı arıyordu çok acil bir şekilde. 40 kişinin 40 ını da aramışızdır. Hiç kimse eğitime iş bulma amacıyla gitmemiş. “Ben istemiyorum ihtiyacım yok, ben kendi ailemde biri varsa yardımcı olabilirim diye gittim.” şeklinde cevaplar geldi. Bu kursa katılacak kişilerde iş arayanlara öncelik tanınması gibi bir kriter konulmalı diye düşünüyorum. -Katılımcı: Bu ihtiyacı olan kadınları bir kadın şirketinin ya da bir derneğin yapmasını öneriyorum ben, belediye için bu doğru olmayabilir. -Katılımcı: Belediye kursu açacaksa ihtiyacı olanlara yönelik açmalı. -Grup Sözcüsü: Katılıyorum ona ama süreç de önemli. Çalışmak isteyen kadın sayısı arttıkça bu daha da büyük bir ihtiyaç haline gelecek ama Eskişehir'de ihtiyaç sahibi ve iş ihtiyacı olan başvuranı buluşturacak - 54 - bir yapı yok. Ankara'da, İstanbul'da, Bursa'da var ama Eskişehir'de yok. Bir yer açıldı galiba ama bunun kadın bakış açısıyla çalışan, kadınlar üzerinden para kazanmayı öncelemeyen, kadın dayanışmasını önceleyen bir yapı olması gerekli, bir dernek olabilir ama sadece istihdama yoğunlaşan bir dernek olmalı. İhtiyaç sahibi ile iş ihtiyacı olan başvuranı buluşturma işi, vasıfsız kadınların ekonomik güçlenmesi bakımından çok önemli bir ihtiyaç. -Belediyeden gelen katılımcı: Belediyemizin şöyle bir çalışması var, örnek olsun diye anlatacağım. Bir meslek edindirme ofisi var. Tüm meslek kurslarını organize eden düzenleyen aynı zamanda belediye içinde ve sosyal yardımlaşma müdürlüğüne bağlı bürokrasi. İŞKUR’un da masası olarak çalışıyor. Yani İŞKUR’la bir işbirliği yapılıyor. Aynı zamanda tüm sanayi birliği odalarıyla da protokolü var kurslarla da ve iş arayan herkes CV'sini dolduruyor, kaydı yapılıyor bir de eleman arayanların kayıt doldurma sistemleri var. Biz ona göre buluşturma işlemini yapıyoruz. Böyle bir yöntemle aslında bunu belediye yapabilir. İŞKUR’un görevini biz de yapıyoruz aslında, kursları biz düzenliyoruz ama onları İŞKUR’un da aracılığıyla bu tip eleman ihtiyacı olanlara yönlendirme yapıyoruz. GRUP: 4 KARİYER Kadınlar mesleki kariyerlerinde zor yükseliyor, çocukluktan itibaren bilinçlendirilmeli: aile eğitimi Aile içerisinde kız çocuk-erkek çocuk ayrımı ve ayrı beklentiler oluyor, aile içi eğitim verilmeli: : aile eğitimi Kız ve erkek çocuk arasında eğitimde fırsat eşitliği yok, aile eğitimle desteklenmeli: : aile eğitimi Meslek tercihleri konusunda eşit insiyatif tanınmıyor, meslek yönlendirme konusunda bilgilendirme eğitimleri yapılmalı: genç eğitimi Kariyer planında başarılı kadına eşit olanak ihtiyacı Kurumlarda kreş olmalı Kurumlar içerisinde objektif yükselme kriterlerinin olması gerekir Kadın STK’ların sayısının /etkinliğinin arttırılması gerekli Kurumlarda çalışan kadın sayısına göre kreş yapılmalı Tartışma: Bir kadın katılımcı şu deneyimini aktardı: “İlk çocuğumu doğum yaptığımda doğum izni 21 gündü ve ben tayinci personel olduğum için ücretsiz izin almak zorunda kaldım. Şimdi erkekler askere gidiyor; kıdemine sayılıyordu bizim teşkilatta. Bizim aldığımız ücretsiz izin, ödeseniz bile kıdeminize sayılmıyordu. Bana sorsalar ben askerlik yapmayı tercih ederdim. Yani; çocuk doğurmak, çocuk bakmak… Hem diyorlar ki çoğalın, üreyin; ama ondan sonra önünüze her türlü takoz koyuluyor. Ben bundan mesela hayatım boyunca çok etkilendim ve her seferinde çocuk yaptığım için terfiimi 6 ay geç aldım, sanki. 6 ay yaşamamış gibi.” - 55 - Bir başka kadın katılımcının vermiş olduğu örnek de çarpıcıdır: “Sözleşmeli memurlar SGK nezdinde özel sektör çalışanlarıyla benzer iş haklarına sahip. Mesela memurların çocuk doğurdukları zaman emzirme izinleri ilk altı ay günde 3 saat ama sözleşmelilerin ve özel sektör çalışanlarının 1,5 saat. Şimdi burada şöyle bir şey oluyor: Memur çocuğu daha fazla süt alabilir ama özel sektör çalışanın çocuğu almasa da olur!” Bir başka katılımcı da iş yerinden deneyim aktarımı yaptı: “Meslek edinmede eşitliği olmadığı gibi işe girdikten sonra kadın olarak meslek içi eğitimlerde bile ayrıma uğruyorsunuz. Erkek varsa erkek tercih ediliyor. Kariyerde ilerlemenizin önüne geçiyor bu durum. Sizin eğitilmenizin önüne geçiyor. Bunu ben bizzat yaşıyorum.” İş yerinde ayrımcılığa bir başka örnek şöyledir: “Şimdi bizde kadınlara doğum izni veriliyor biliyorsunuz erkeklere de 1 haftalık babalık izni veriliyor. Bu mesela bazen batı ülkelerinde şöyle uygulanıyor; kadına 3 ay, erkeğe de 3 ay veriliyor. Kadınla erkeğin aynı anda bu izni kullanmasını engelliyorlar. Önce kadın kullanıyor, 3 ayı kullanıp geri dönüyor sonra baba kullanıyor ve o 3 ayda çocuğa baba bakıyor ve bu zorunlu bir şey. Bunun gibi hani böyle yani ülkelerin ayrı ayrı uyguladığı uzlaşma politikaları var. Bunların konuşulması ve iyi uygulanması gerekiyor.” Bir kadın katılımcı cinsiyet körü olan çalışma yaşamından şu deneyimini aktardı: “Hizmet içi eğitim konularında; kadın çocukları bırakamıyor, dolayısıyla da erkek personelle aynı eğitim olanağından, istediğiniz kadar eşit sunun, yararlanamıyor. Oysa kadına çocuğunu da birlikte götürmesini sağlayacak bir mekanizma yaratabilirsiniz, onun için ekstra bir ödenek, bütçeyi kurumlar belirleyebilirler, ayırabilirsiniz. O yüzden biz mesela belediye olarak eşitlik birimi olarak bunu çalışıyoruz. İşte belediyelerin performans ölçümü sistemleri var, işte performanslar ölçülüyor personelde ve ona göre terfiler yapılıyor. Bizdeki kadın personelle erkek personelin performansını aynı ölçemeyiz. Çünkü bir sürü sebepten dolayı aynı verimi, aynı performansı gösteremeyebilir kadınlar. Mesela çocuğu sabaha kadar ateşli onu bekliyor, uykusuz; sabah geliyor ve aynı işi, aynı verimi beklemek o kadına haksızlık. Bunu gözeten, o pozitif ayrımcılık dediğimiz şey. Dolayısıyla da performans ölçümünde kadın personel için pozitif ayrımcı, puanlamaysa ekstra puan, ona göre bir sistem oturtmaya çalışıyoruz.” GRUP: 5 ÇEVRE VE MİMARİ Belediyenin çevre düzenlemelerinin 15-45 yaş dışında kalan bireyler de gözetilerek yapılması (Trafik lambalarının yaya için yeşil süresi az, Üst geçitlerde asansör ya da rampa düzeneği yok, Odunpazarı Bölgesinde bat çık uygulanmalı) Kamu binalarında asansör yok, binalar yenilenmeli Paklarda 7 yaş üzerinin vakit geçirebileceği yer yok, parkların fonksiyonları (çocuk&ebeveyn beraber vakit geçirme olanakları) yeterli değil - 56 - “Biz zaten yapıyoruz.” Zihniyeti sorunlu (Ağaçlandırma yapmak isteyenler everilen cevap, fidanlar pahalı veriliyor) Eskişehir deki işletmelerde kadın çalışanlar/teknik personel için ayrı giyinme odaları, WC yok, denetlenmeli Ortak kullanım alanlarında (Pazar dâhil) WC yok, denetlenmeli, cezai işlem yapılmalı Gürültü kirliliği (ramazan davulu dâhil) denetlenmeli Delikli karolar yasaklanmalı (iş yeri önünde) WC’lerde kadın kumbaraları uygulaması yeniden başlatılmalı Belediyede imar komisyonu öncelikli olarak her komisyonda kadın olmalı Kadınların fiziksel özelliklerin düşünülerek tasarım yapılması (Ulaşım, hizmet binalar, vb.) Tartışma: Belediyede çalışan bir katılımcı tartışma kısmında katkısı konunun daha açılması noktasında katlı sağladı: “Cinsiyete duyarlı mimari çok ayrı bir mesele, çevre ayrı bir mesele. Yerel yönetimler üzerinden söyleyeceğim bunu bir kere yerel yönetimler çevreyle ilgili ya da yaptığı her türlü mimari yapı hizmetinde hem cinsiyeti değerlendirmesi hem sağlık değerlendirmesi yapmalılar. Çevrenin içine topladığımız çöp hizmetleri dedik parklar girer ağaçlandırma da girer dolayısıyla parklarda kadınların ihtiyaçları ayrı. Temizlik işinden ayrı çıkar. Temizlik yapılmazsa birçok kadın çocuk hastalanır mikrop kapar. Dolayısıyla bu iş gücü olarak geri döner. Balkona çamaşır asılmışsa yine yıkanması gerekir. Dolayısıyla da hani tüm düzenlemelerin cinsiyete duyarlı derken Belediye meclislerinde imar, plan -bütçe komisyonları en önemli ihtisas komisyonları olmazsa olmaz komisyonlar ve bakarsanız bütün olarak tamamen erkeklerin çalıştığı komisyonlardır. Erkekler karar verirler. Belediye nereyi imara açacak nereyi kamulaştıracak işte hastane ya da yine parka karar verilecek ama orada o parka gerçekten ihtiyaç var mı? O parkı kullanacak yeterli çocuk ve kadın sayısı mevcut mu? Kadınlar yürüyerek bu parka gidebilirler mi diye bakılmadan boş bir alan görülüyor ve park yapalım deniyor. Uzun zamandır mecliste bunun çalışmaları yapılıyor. Belediyelerin kamu kurumlarının eşitlik birimlerini kurması için iki yıl önce zaten bildiğiniz üzere çalışmalar yapılıyor. Aynı zamanda İl Genel Meclisleri'nde eşitlik komisyonlarının kurulması gerekiyor. Artık bir sürü belediyenin eşitlik komisyonu da var. Eşitlik komisyonlarının ihtisas komisyonu olması ile ilgili çalışma yürütülüyor şu an keşke olabilse zorunlu ama biz şöyle bir şey yaptık mesela yine öneri katkı olsun diye söyleyeceğim. Bizim iki yıldır eşitlik komisyonumuz var. 5 kişiden oluşan mecliste 3 tane kadın 2 tane erkek üyesi var çünkü 3 tane kadın meclisimiz var mecburen. Bu eşitlik komisyonunda da çalışma yönergesi var ve orada da şöyle bir madde var: Belediye meclisinde var olan tüm komisyonların doğal ve zorunlu biliyorsunuz eşitlik komisyonu yani eşitlik komisyonu imar, çevre, sağlık komisyonuna da girebiliyor ve orada alınan her karara ‘Cinsiyete duyarlı mı?’ Sorusunu sormakla - 57 - yükümlü. Bunlar tabi işlemesi çok kolay şeyler değil ama atılan adımlar farkındalıkların işaretini geliştiriyor. Böyle bir şey yapılabilir diye öneriyorum.” Bir başka katılımcı ise farklı bir boyuta açılım getirdi: “Mimari hakikaten zor ve sıkıntılı bir alan, çok dikkat edilmesi gerekiyor. Belediyenin yaptığı aslında her kültür merkezinde, her hizmetinde, yani her yerde bir kere çocuk oyun alanı, bir kere mutlaka emzirme odası işte mutlaka alt değiştirme aparatı olması, mutlaka girişlerinin ve çıkışlarının bebek arabası ve pazar arabası için uygun olması gerekli. Artı bir şey daha ekleyeceğim: .Tüm iş yerlerindeki işletme ruhsatları belediye tarafından veriliyor. Önce gider bakarsınız, uygunsa ruhsatını verirsiniz. Şimdi baktığımızda birçok işyeri kadınların ve engellilerin dezavantajlı (bırakılmış) grupların girişine uygun değil ama buna ruhsatları var mı? Bu yüzden de Belediyelerin işletme müdürlükleri var ve bu ruhsatlar da buradan verilir. İşletme birimlerinin çalışmasına müdahale etmelidir. Eşitlik birimleri, kadınlar ya da eşitlik platformu kurulu olarak verilen ruhsata ek olarak bir protokol verebilir. Bu protokolde, “Engelliye ve cinsiyet eşitliğine duyarlı olmayan işletmelere ruhsat verilmeyecektir.” ibaresi yer alabilir. Buna uygun olan işletmelere özendirme yapılır. Çok çok geniş bir alan bu hakikaten. Her şey cinsiyete duyarlı yapılabilir. Bir sürü örneği de var, uygulaması da var.” İZLENİMLER: 1. Katılımcıların çoğunluğunu STK’lar oluşturmuştur. 2. Katılım: 35katılımcı / 60 teyitli davetli oranı katılımın % 60 oranında gerçekleştiğini göstermektedir. 3. Konferans katılımcıları son çalışmaya kadar salonu terk etmemiş, tüm çalışmalar etkin olarak katılmışlardır ve katılımın sürekli ve aktif olduğu görülmüştür. 4. Konferansın son 15 dakikalık arasında iki erkek katılımcıdan birinin diğerine dönerek “evet dostum, kadınlar gerçekten de 1-0 yenik başlıyorlar” dediğinin duyulmasıyla konferansın amacına ulaştığı gözlemlenmiştir. 5. Konferans politik/ideolojik duruş açısından geniş bir yelpazeyi kapsayamasa da Türkiye’de ve kentte kadın hakları konusunda yapılan mücadelenin henüz istenen düzeyde olmasa da özgürlükler, şiddet gibi konularda bir farkındalık da sağlandığını göstermektedir. - 58 - KAZANIMLAR: 1. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme konusunda Eskişehir’de ilk kez bir arama konferansı düzenlenmiştir. 2. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe isimli BMOP Projesi, ilk ve önemli faaliyetlerinden birini başarıyla gerçekleştirmiştir. 3. “Arama konferansı” organizasyonu, STK-Üniversite-Belediye ve öğrenci işbirliği ile ücretsiz olarak gerçekleştirilmiştir. 4. ESEP (Eskişehir Eşitlik Platformu)gönüllülük temelinde kurulmuştur. EK-2: ATÖLYE ÇALIŞMASI RAPORU Atölye çalışmaları toplumsal cinsiyet olgusu, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bu eşitsizliğin nedenleri, hizmet planlaması ve sunumunda toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemi, bütçe ve bütçeleme süreçlerinin önemi ile hükümet dışı aktörler için bütçe okuma ve izleme konularından oluşturulmuştur. Atölye çalışmalarında eğitimci Yrd. Doç. Dr. Özgün Akduran tarafından katılımcı ve interaktif yöntem kullanılmış; grup alıştırmaları ve kısa testler uygulanmıştır. Akduran’ın iki günlük eğitimi kuram ve kavramların teorik bir açıklamasından daha çok toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırılmasının araçları ve hayata geçirilmesinin pratik yönlerini aktarma odaklı desenlemiştir. Bu raporda aktarma dili kullanılmıştır. TEMEL KAVRAMLAR I Katılımcılar ağırlıklı olarak üniversite mezunu, profesyonel meslek sahibi ve bir kamu kurum, kuruluş veya sivil toplum örgütlerinde kadın hakları mücadelesinde yer aldıkları için özellikle biyolojik cinsiyet (sex) ile toplumsal cinsiyet olgusu (gender) arasındaki farklılık, toplumsal cinsiyet ilişkileri ve toplumsal yaşamdaki eşitsizlik konularında eğitimcinin soruları iyi tamamlanmıştır. Örneğin 9 soruluk sormacada tümü farklı katılımcıların daha aktif katılımıyla doğru yanıtlanmıştır. Sorular şöyledir: 1. Kadınlar bebek dünyaya getirebilir, erkekler getiremez. 2. Küçük kız çocukları kibardır, erkek çocukları kabadır. 3. Kadınlar sekreterlik, kişisel hizmet ve müşteri hizmetleri çalışanlarının %70’ini oluşturur. 4. Kadınlar bebekleri emzirerek, erkekler biberon ile beslerler. 5. Türkiye’de inşaat işçilerinin çoğu erkektir. 6. Antik Mısır’da erkekler evde kalıp dokuma işi ile uğraşır, kadınlar ise ile işini sürdürürdü. Kadınlar mülkiyeti miras yoluyla elde ederdi, erkeklerin ise böyle bir hakkı yoktu. 7. Ergenlikte erkeklerin sesleri çatallanır, kadınlarda ise bu durum görülmez. - 59 - 8. İyi kalitede, erişilebilir çocuk bakım olanakları kadın ve erkeklerin iş ile aile yaşamı sorumluluklarını dengeleyebilmelerini sağlar. 9. Birleşmiş Milletler verilerine göre kadınlar dünyadaki işin %67sini yapmalarına rağmen gelirin %10 una sahipler. Ayrıca toplumsal cinsiyet ilişkileri/rolleri başlıklı konuda katılımcılar kalıplaşan rollerinin iş yerlerinde nasıl yaşandığını ilişkin öznel deneyimlerin espri ile karışık bir üslupla paylaşmışlardır. Örneğin, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkez Müdiresi yılbaşı hediyesi olarak rektörün herkese bir paket gönderdiğini; paketin ajanda, kalem ve not kâğıdı gibi herkesin kullanabileceği hediyelerin yanı sıra bir de kravat içerdiğini ve kendisinin bunun nasıl kullanacağını bilemediğini ifade etmesi iyi bir örnek olmuştur. Katılımcılar kendisinden mutlaka bu kravatı kampüste takmalarını ve hatta rektörün de bulunduğu bir toplantıya bu kravat ile gitmesinin etkili bir mesaj verme olacağını belirtmişlerdir. Aslında bu örnek iş yaşamında toplumsal cinsiyet farkındalığının olmadığı ve rollerin hayli ezber ve önyargılı icra edildiğinin grup tarafından tespit edilmesi anlamına gelmektedir. Bir başka katılımcı da hemen bu örnekten sonra tıp hekimi kadın arkadaşlarından hastaların kadın olduğunu görerek “doktor bey” hitabını o kadar çok duyduklarını ifade etmiştir. Eğitimci, göz kadın olarak algılasa da aslında zihin rol modelleri üzerinden algıladığı dolayısıyla erkek olarak algıladığını vurguladı. Böylelikle “yönetici dediğin erkek olur” klişesi ile toplumsal cinsiyet rollerinin görüngüleri tartışılmıştır. Toplumsal cinsiyet ilişkileri ve eşitsizliği açığa çıkarmaya geçişteki alıştırmalarda da katılımcılar hayli özgün ve analitik örneklerle katkı sağlamıştır: Eğitimcinin kadın ile erkek arasındaki eşitsizliği ilk fark edişiniz ne zaman oldu sorusuna anlamlı ve çarpıcı yanıtlar verilmiştir ve en çarpıcı olanı Eskişehir kentinde sivil toplum örgütlerinde uzun süre çalışan, hak savunuculuğunda hayli aktif katılımcı çocukken oğlan çocuklarının top atarak tacizi üzerine Çarşı Polis Karakolu’na giderek şikâyette bulunduğu; polisler ilgilenmeyince babasına onları şikayet etmesi sonucu babasının onu alarak karakola gitmesi ve polislerin özür dilemesini sağlaması ona büyük bir güven ve yaşamı boyunca haklarını savunmada hep cesaret verdiğini paylaştı. Katılımcı gerçekte ailenin kadın ve erkek kimliklerinin oluşumunda önemine dikkat çeken bu örnek konu açısından etkili olmuştur. Eğitimci Akduran, kadınların durumunun haklar açısından iyiye mi kötüye mi gitmekte olduğu sorusuna yanıtlar iyimser olmuştur. Katılımcıların Türkiye’deki kadın sorunlarına yönelik önemli bir farkındalıklarının olmasına karşın iyimser olmaları hak mücadelesi ve değiştirme motivasyonu ve isteğine de sahip olduklarının bir göstergesi olarak olumludur. - 60 - Eğitimcinin dünyadan ve Türkiye’den toplumsal cinsiyet eşitsizliği istatistik rakamlarını sorular şeklinde sorup sonra açıklamasına geçtiği kısımda katılımcılar arasında kadının durumunun bilinme oranının hayli yüksek olduğu görülmüştür. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile baş etmede iki temel strateji “Toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırılması” ve “olumlu eylem”in katılımcılar açısından saha önce bilinmeyen ve sivil toplum kuruluşları için yeni bir çalışma alanıdır. Bu başlığın teorik bilgilerini açıklamaya geçmeden önce tarafımızdan olumlu görülen şu diyalogları anlatmak faydalı olabilir: Eğitimcinin slaytlarında bir yerde “eşcinsel” yazması MorEl temsilcisinin dikkatini çekti ve LGBTİ birey kendisi bunun bir tercih olmadığını; kendilerinin biyolojik cinsiyetleri gereği kadın veya erkek şeklinde net bir kategoriye yerleştirilemeyeceklerini ifade etti. “Örneğin ben seçmedim, benim seçimim değil, bu bedensel olarak taşıdığım bir “yönelim”dir aslında benim cinsiyetimin bir özelliği; bu kimliğe de saygı duyulmasını istiyoruz” dedi. Katılımcılar arasında yer alan bir psikolog tercih veya seçim denildiğinde aileden başlayarak yanlış veya sapkın bir tercih gibi değiştirilmesi için operasyona kadar uzanan zorlu bir süreç olabildiğini ifade etti, ilave edildi. Eğitimci de bundan sonra ki açıklamalarına LGBTİ bireyleri de dahil ederek ilerledi. Kadın STK’ların temsilcilerin bir kısmı da belki ilk kez neden yönelim denilmesi gerektiğini bir LGBTİ bireyin kendi sesi ve sözü ile dinlemiş oldu. Dezavantajlarının kendi aralarında empati kurabilmeleri açısından bir LGBTİ bireyin kendi deneyimini aracısız duymaları iyi bir karşılaşma olarak gözlenmektedir. TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ İÇİN İKİ ÇALIŞMA ALANI A) Olumlu Eylem • 1980’ler: eşitlik konusunda yasal güvencelerin yeterli olmadığının, ilerlemenin çok yavaş olduğunun farkına varıldığı dönemdir. • Olumlu eylem, geçmişteki ayrımcılığı ortadan kaldırmak, önlemek veya düzeltmek için alınan özel tedbirler alma anlamına gelmektedir. • AB’nin, kadınlar/toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik ilk özel eylem programlarını oluşturmasını sağlamıştır. - 61 - B) Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Anaakımlaştırma • 1990’lı yılların ortasında ise ilerlemenin hala çok yavaş olduğunun farkına varma, olumlu eylemlerin yetersizliğinin fark edildiği yıllardır ve IV. Dünya Kadın Konferansı, Pekin Eylem Platformu’ndan (1995) ilham alan bir kavramdır: “Yasal düzenlemeler, politika ve programları da kapsamak üzere, planlanan herhangi bir faaliyetin kadınlar ve erkekler açısından doğuracağı sonuçların belirlenmesi ve değerlendirilmesi sürecidir. Kadınların ve erkeklerin sorun ve deneyimlerinin, ekonomik, politik ve sosyal tüm alanlardaki politika ve programların tasarlanması, uygulanması ve izlenmesi aşamalarının bütüncül bir boyutu haline getirilmesini, böylece her iki cinsin eşit fayda sağlamasını ve eşitsizliğin ortadan kaldırılmasını amaçlayan bir stratejidir. Nihai amaç, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaktır.” Türkiye’de Kadın Hakları Mücadelesinde Önemli Tarihler • • • • 1930: kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını kazanması 1934: kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi 1995: İlk kadın Başbakan, Tansu Çiller Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın bir kadın olduğu ilk ülke: Anayasa Mahkemesi’nin kadın başkanı Tülay Tuğcu Eğitimci Akduran, sunuş notlarında Cumhuriyet Türkiye’sinde kadınların seçme ve seçilme hakkı “verildi” ibaresini görünce “neden böyle yazdım acaba?” soru formatında kendisine yüksek sesle bir özeleştiri yönelttiğinde katılımcılar da aslında mevcut tarih anlatısı veya resmi tarihin hep böyle anlattığını ancak kadınların Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana hakları için mücadele ettikleri ve kadın hakları anlatılırken bir mücadelenin çok bilinmese de yapıldığı dile getirilmiştir. Çoğunluğu kadın olan katılımcılar arasında kadın mücadele tarihinin yine kadın bakış açısıyla okunma yönelimi ve farkındalığı olumludur. Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Faydaları • • • • • Kaynak israfının engellenmesi Yayılma etkileri İstihdam olanaklarına yaratıcı etkisi Yaşam kalitesine olumlu etkilerde bulunması Kadınların üzerindeki eşitsiz emek/zaman yükünü alarak ekonomik kalkınmaya katkı sağlaması Kaynak İsrafını Önlemek İçin Eşit Fırsatlar ✓ Eğitime yapılan yatırımların meyvelerini toplama - 62 - ✓ Hükümetler, hem kız çocuklarının hem oğlan çocuklarının eğitimine yatırım yapmaktadır ✓ Genel olarak, kız çocukları okulda oğlan çocuklarından daha başarılıdır ✓ Ancak, bu başarı, işyerindeki fırsatlara yansımamaktadır bu durum ise kaynakların israfı anlamına gelir kız çocuklarına, bilgi ve becerilerini kullanabilmeleri için eşit fırsatlar verilmesi gerekmektedir Avrupalı tüm toplumlar, kız çocukları ve oğlan çocuklarının eğitimine eşit yatırım yapmaktadır. Aslında, ortalama olarak, tüm Avrupa’da kız çocukları okulda oğlan çocuklarından daha başarılıdır. Yükseköğretimde kızların sayısı daha fazla olup başarı seviyeleri de son derece yüksektir. Ancak, kız çocuklarının sınıftaki başarıları işyerlerine yansımamaktadır. Bu durum, «insan sermayesinin global ekonomide rekabet edebilirlik açısından kilit rol oynadığı bir dönemde insan kaynakları ve yeteneklerinin ciddi anlamda israf edilmesi» anlamına gelmektedir " (Report on Progress on Equality between Women and Men in 2010) Eşitliğin Uzun Vadede Olumlu Etkileri Toplumsal cinsiyet eşitliği, gelecek neslin üretkenliğini arttırmaktadır: Annelerin eğitim seviyesi yükseldikçe çocukların da okula gitme olasılığı artmaktadır Annelerin kazandıkları ek gelir, çocukların beslenme, sağlık ve eğitimine yönelik hane halkı yatırımları üzerinde babaların kazandıkları ek gelirden daha olumlu etkilere sahiptir. - ALIŞTIRMA: Toplumsal cinsiyet algısı konusunda münazara Belli bir saatte evde olmalıyım Kadınlardan iyi yönetici olmaz Seven Kıskanır Bir erkeğin karısını dövmesi aile içi meseledir karışılmaz, anne ya da babasını dövüyorsa buna müdahale etmek gerekir 5. Kadınların giyim şekli, güzel olup olmadığı tacize uğrayıp uğramayacağını belirler 6. Kadınlar bütün gün evde boş boş otururlar 1. 2. 3. 4. - 63 - ALIŞTIRMA SUNUŞLARINDA DİKKAT ÇEKEN NOKTALAR 1. Grup: Belli bir saatte evde olmalıyım Taraf olanlar: kadınların aile sorumlulukları olduğunu, dışarda başıma bir şey gelebileceğini ve toplum tarafından kötü karşılandığını (komşu ne der) vurguladılar. Karşı görüştekiler: kadınların istedikleri zaman dışarı çıkabileceklerini, bu kadının kendi tercihi olduğunu ve geleneksel görüşleri umursamadıklarını vurguladılar. 2. Grup Kadınlardan iyi yönetici olmaz Taraf olanlar: duygusallık, detaycılık ve rasyonellik üzerinden kadınların kötü yönetici olarak algılandığını vurgulandı. Karşı görüştekiler: kadınların daha sorumluluk sahibi oldukları, bunun da duygusal aklın yönetimde başarı getirdiği belirtildi. 3. Grup Seven Kıskanır Taraf Olanlar: seven kişinin sevdiği kişiyi üçüncü kişilerden koruduğu için kıskandığını, sevdiği kişiyi sahiplendiği, bu nedenle şiddete başvurduğu vurgulandı. Karşı olanlar: özgüveni olan kişilerin kıskanç olmayacakları vurgulandı, kişiyi sahiplenmeden ilişkiyi sürdürmenin önemi vurgulandı. 4. Grup bir erkeğin karısını dövmesi aile içi meseledir karışılmaz, anne ya da babasını dövüyorsa buna müdahale etmek gerekir Taraf Olanlar: eşin yanlış hareketlerinde dövebilir ancak anne ve baba dövülmez, saygısızlıktır, büyüklere el kalkmaz olarak savunuldu, Karşı olanlar: kadına yönelik şiddette kültürel ikiyüzlülük açığa çıkarılmaya çalışıldı 5. Grup: Kadınların giyim şekli, güzel olup olmadığı tacize uğrayıp uğramayacağını belirler Taraf Olanlar: Kremalı bir pasta nasıl davetkâr ise kadının giyim kuşamında gösteriş ve açık olmasının davetkâr olduğu anlamına geldiği vurgulandı. Karşı olanlar: grup, giyim-kuşam tarzının şiddeti meşrulaştırmada erkekler tarafından bir araç olarak kullanıldığını belirtti. - 64 - Eğitimci, İran İslam devrimiyle değişen hayatları dokuz yaşındaki bir kız tarafından anlatıldığı siyahbeyaz çizgi film olan “Persepolis”ten bahsetti. Film İslamcı kesimin politik gücü elde etmesiyle kadınların kara çarşaf giyme zorunluluğu gibi olayların işlendiği konuya sahiptir. Sınıfta erkeklerin kadınların giyimlerine daha dikkat etmeleri gerektiğin kara çarşaf giymeleri şeklindeki uyarı karşısında kızın kara çarşaf içinde işlerini rahat bir şekilde yapamadıklarını ama erkelerin istedikleri gibi açık giydiklerini ve benim canım yok mu bende arzu edemem şeklindeki karşı duruşundan bahsetti. 6. Grup: kadınlar bütün gün evde boş otururlar Taraf Olanlar: hiç bir kadının bunu savunmadığını Kadınların evde boş boş oturması münazarasında savunuların bu role giremediklerini vurguladı. Karşı olanlar: teknoloji ev işlerini kolaylaştırdı gibi görünse de modern kadının ev emeğinin artırdığını vurguladılar ve bulaşık makinesi örneğini verdiler. Bulaşık makinesi kullanmanın 10 maddelik bir kullanım kılavuzunu bile çıkarabileceklerine işaret ettiler. OKUMA ÖNERİSİ: Gülnur Acar-Savran (2009) Beden Emek Tarih/Diyaletik Bir Feminizm İçin, İstanbul: Kanat Kitap TEMEL KAVRAMLAR II Bu kısımda Çalışma Ekonomisi ve İktisat disiplinlerinden akademisyenler katılımcı olarak yer aldıklarından güncel politika içerisinde kadın bedenini denetlemeye yönelik politikaları irdeleme olanağı olmuştur. Örneğin hükümet politikaları içerisinde çok çocuk politikasının Türkiye’nin güçlü bir yönü olarak genç nüfusa sahip olmasına karşılık hızla da yaşlandığı ve kısa süre içerisinde hasta ve yaşlı bakımının önemli bir sorun olarak gündeme geleceği belirtilmiştir. İşte bu noktada devletin kendisinin hasta ve yaşlı bakımında yeni kurumlar açması ve politika üretmesinden ziyade çocukların ebeveynlere bakması gibi kolay ve geleneksel bir politikanın benimsendiği; bu noktada kadın bedeninin yine politikaya araç edildiği vurgulanmıştır. Kadın ve erkekler arasında eşitsizliğin nasıl deneyimlendiği konusunda şu noktaların altı çizilmiştir. • "...kadınların daha çok istihdam edilmesi kendi başına karı koca arasındaki işbölümünü değiştirmez. • Ev içindeki cinsiyetçi işbölümü son derece direngendir ve gerektiğinde erkek şiddetiyle desteklenir. • Böyle olduğu için de, kadınların kamusal alanda güç kazanabilmeleri, ev içinde direnebilmelerinin, karşılıksız ev emeğini eşit paylaşıma dönüştürmelerinin önkoşuludur" (Acar-Savran, 2004). - 65 - Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Uzun Vadede Etkileri A) Yayılma Etkileri: ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği, gelecek neslin üretkenliğini arttırmaktadır: - Annelerin eğitim seviyesi yükseldikçe çocukların da okula gitme olasılığı artmaktadır - Annelerin kazandıkları ek gelir, çocukların beslenme, sağlık ve eğitimine yönelik hane halkı yatırımları üzerinde babaların kazandıkları ek gelirden daha olumlu etkilere sahiptir` B) İstihdam Olanaklarında Yaratıcı Etki OECD tarafından yapılan çalışmalar, özellikle daha yüksek maaşlı işlerde kadın istihdamının artmasının, ev ve bakım destek hizmetlerinin oluşması vasıtasıyla önemli yan etkiler oluşturmaktadır. Kadınlar ayrıca kendi işlerini de kurmakta olup bu işler «önemli bir refah ve iş yaratma kaynağıdır.” C) Yaşam Kalitesi İş ile aile hayatı arasında daha iyi bir denge, hem kadınlar hem erkekler için faydalıdır. Hem anne hem baba ile iletişim kurma ve zaman geçirme çocuklar açısından önemlidir. Kadınların zaman yükü, büyüme ve kalkınmayı kısıtlayan önemli unsurlardır. Kadınlar, gereğinden az değil, gereğinden fazla faydalanılan bir kaynaktır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin günümüz Türkiye’sindeki görünümleri ise olumlu değildir: Demografik Kriz: Başbakanın 3 çocuk söyleminin altında nüfus hesaplamaları yatıyor: doğurganlık hane başına 2.1 in altına düştüğünde genç nüfus azalıyor, emek arzı azalıyor, emek ücretleri yükselerek krize sebep oluyor. Toplum yaşlanıyor, üretemez hale geliyor. Demografik fırsat penceresinden bakıldığında ise sosyal güvenlikte aktif nüfus/pasif nüfus dengesi bozulur. Nüfus Politikaları: Nüfus politikaları da demografik kriz ile ilgili bir durum; Türkiye’de yaşlı bakımında sosyal devlet politikaları üretilemediğinden doğum teşvik ediliyor. Bu noktada kadın bedeni makro politikaların denetlenmesi gereken bir enstrümanı olarak karşımıza çıkıyor. Kürtajın yasaklanma girişimi bu eril politika parametresi ile ilgilidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği için bu politikaların değiştirilmesi kadın istihdamını artırıcı politika ve destek projelerine ihtiyaç vardır. - 66 - Avrupa’dan bir örnek: Yalnız babalardan yedi kat fazla yalnız anne; 2009 yılında AB’de 200 milyondan fazla özel hane halkı vardır ve bunların % 25’i çocuğu olmayan çiftlerden, % 22’si çocuğu olan çiftlerden, % 17’si çocuğu olmayan bekar kadınlardan, % 13’ü çocuğu olmayan bekar erkeklerden, % 4’ü çocuğu olan yalnız kadınlardan, % 0,5’i çocuğu olan yalnız erkeklerden ve % 19’u diğer hane halkı türlerinden oluşmaktadır. Çocuğu olmayan yalnız kadınların oranları farklılık göstermektedir; Kıbrıs’ta tüm hane halkının %9’u, İspanya, Malta ve Portekiz’de %11’i, Finlandiya’da %23’ü, Almanya ve Litvanya’da %21’i ve Avusturya ve Fransa’da %20’si. Yalnız başına yaşayan kadınların oranı, tüm üye devletlerde erkeklere göre daha yüksektir. Çocuğu olan yalnız kadınların oranı Yunanistan, Finlandiya, Romanya ve Malta’da % 2’den daha düşükken, Estonya ve Birleşik Krallık’ta % 7 ve İrlanda, Letonya ve Litvanya’da % 6 dır. AB 27’de çocuk sayısı arttıkça kadınların istihdam oranı düşmektedir Kadın ve erkeklerin istihdam oranı, çocuk sahibi olup olmamaları durumuna göre çok büyük farklılık göstermektedir. 25-54 yaş aralığındaki kadınların istihdam oranı, çocuk sayısı arttıkça düşerken bu yaş aralığındaki erkekler için durumu neredeyse tam tersidir. - 67 - 2009 yılında AB 27’de 25-54 yaş aralığında yer alan çocuk sahibi olmayan kadınların istihdam oranı % 75,8 iken bir çocuk sahibi olan kadınların istihdam oranı %7 1,3; iki çocuk sahibi olan kadınların %69,2 ve üç veya daha fazla çocuğu olan kadınların %5 4,7’ydi. Aynı yaş grubundaki çocuk sahibi olmayan erkeklerin istihdam oranı % 80,3 iken bir çocuğu olanların % 87,4, iki çocuğu olanların % 90,6 ve üç veya daha faza çocuğu olanların % 85,4’tü. AB seviyesinde gözlemlenen, çocuk sayısının artması ile birlikte kadınların istihdam oranlarının düşmesi eğilimi, üye devletlerin çoğunda teyit edilmektedir. Ancak, söz konusu eğilim, Kıbrıs, Macaristan, Hollanda ve Finlandiya’da az da olsa farklıdır; bu ülkelerde istihdam oranı ilk çocuk ile birlikte azalırken ikinci çocukta artmaktadır. Litvanya, Letonya, Portekiz ve Romanya’da, bir çocuğu olan kadınlar büyük ölçüde işgücü piyasasında yer almaktadır ve kadınların istihdam oranı ancak ikinci çocukla düşmeye başlamaktadır. Belçika ve Slovenya’da istihdam oranı üçüncü çocukla düşmeye başlamaktadır. Erkekler için ise AB’de gözlemlenen eğilim hemen hemen tüm üye devletlerde teyit edilmektedir. Estonya, İrlanda, Letonya, Litvanya, Macaristan ve Finlandiya’da çocuğu olmayan kadınlar haricinde, çocuğu olsun ya da olmasın, kadınların istihdam oranı tüm üye devletlerde erkeklerin istihdam oranından daha düşüktür. Kaynak: Eurostat News Release, Women and men in the EU seen through figures, International Women’s Day, 8th March 2011 Ebeveynliğin, kadınların işgücü piyasasına katılımı üzerinde önemli uzun süreli etkileri vardır. Bu, kadınların çocuklar, yaşlılar veya engellilerin bakımındaki rolünün bir yansımasıdır. 2008 yılında, 12 yaşından küçük çocuğu olan 25-49 yaş aralığındaki kadınların istihdam oranı %67 iken çocuğu olmayan kadınların istihdam oranı %78,5 idi; buradan, yüzde 11,5 puanlık bir negatif fark olduğu görülmektedir. İlginç bir şekilde, 12 yaşından küçük çocukları olan erkeklerin oranı, çocuğu olmayan erkeklerin istihdam oranından daha yüksektir (%91,6’ya karşı %84,8); burada ise yüzde 6,8 puanlık bir pozitif fark vardır). Birleşik Krallık, Estonya ve Malta’da ebeveyn olmanın kadın istihdamı üzerindeki olumsuz etkisi yüzde 15 puandan daha yüksektir; İrlanda ve Slovakya’da yüzde 20 puandan daha yüksektir ve Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 25 puandan daha yüksektir. Tersine, ebeveyn olmanın kadın istihdamı üzerindeki etkisi, Belçika, Portekiz ve Slovenya’da sınırlıdır (yüzde 5 puandan daha az) ve hatta Danimarka’da neredeyse olumludur (çocuk sahibi olan kadınların istihdam oranı, çocuk sahibi olmayan kadınların istihdam oranından yüksektir). Erkekler açısından etki düşünüldüğünde daha az fark görülmektedir; olumlu etki, Bulgaristan’da yüzde 3,5 puandan Lüksemburg’da yüzde 1,3 puana kadar uzanmaktadır. Çocuklar ve bakıma ihtiyaç duyan diğer kişilere yönelik bakım hizmetlerinin mevcudiyeti, ebeveynlerin (özellikle annelerin) işgücü piyasasına katılma fırsatlarını etkileyen önemli bir faktördür. Resmi bakım hizmetleri kapsamında bakılan 3 yaşın altındaki çocukların oranında bir miktar ilerleme kaydedilmiş (oranın 2005 yılında ortalama %25’ten 2007’de %30’a yükselmesi (AB 25 ortalaması)), böylece %33 olan Barselona hedefine doğru adımlar atılmıştır. Ancak, bu oran ülkelere göre değişmektedir ve bu - 68 - hizmetler her zaman tam zamanlı olarak veya makul ücretlerle sunulmamaktadır. AB’de, çocuk bakım sorumlulukları olan çalışma çağındaki kadınların yaklaşık %30’u, çocuklar ve bakıma ihtiyaç duyan diğer kişilere yönelik bakım hizmetleri olmadığı için inaktiftir veya yarı zamanlı çalışmaktadır (ama daha uzun saatler boyunca çalışmak istemektedir). OKUMA ÖNERİSİ ve KAYNAK European Commission, Annual Report on Equality between Women and Men 2010, Statistical Annex, p.4 İstihdam Politikalarının Çocuklar Üzerine Etkisi Akademik ve sivil toplum çalışmalarında pek vurgu almayan boyutu istihdamda toplumsal cinsiyet eşitliğini önceleyen politikaların çocuklar üzerine etkisidir. Akduran’ın bu noktada anlattıkları farklı bir boyut üzerinde kafa yorulması veya bilgilerin savunuculukta kullanılması noktasında önemlidir. Bu tablo Türkiye’de de tamamen benzer bir görünüm sergilemektedir. Tüm bu anlatılanların atölye çalışmaları açısından önemi ise katılımcıların toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin toplumsal yaşamın farklı alanlarında nasıl yeniden ve yeniden üretildiğini gösterme ve değiştirme gerekliliği, eşitlik için müdahale gerekliliğinin altının çizilmesidir. Neden değiştirilmesi gerektiği ise eşitlik ilkesi ve eşit yurttaş olma etrafında vurgulandı. Toplumsal cinsiyet eşitliği anayasal bir haktır. Anayasal hak, farklı yasa ve sözleşme maddeleri ile de desteklenmektedir. - 69 - Madde 10 Kanun Önünde Eşitlik (1) Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (2) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (3) Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. (4) Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde1: “Tüm insanlar özgür; onur ve haklar bakımından eşit doğar” Madde 2: Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir Kadınların Siyasi Haklarına İlişkin Sözleşme • • Tüm erkek ve kadınların eşit haklara sahip olduğu ilkesi temelinde, tüm bireyler doğrudan katılım veya seçilmiş kişiler aracılığıyla dolaylı katılım ile siyasi katılım hakkına sahiptir Türkiye, Sözleşmeyi 1959 yılında imzalamıştır. Kadına Karşı Her Çeşit Ayrımcılıkla Mücadele (CEDAW) Bu Sözleşme, benzersiz bir sözleşmedir çünkü taraf ülkelerin yasal değişiklikler yapmalarını gerektirmektedir. Ayrımcılık Türkiye, Sözleşme’yi 1999 yılında kabul etmiş ve 1985 yılında koymuş olduğu tüm çekinceleri kaldırmıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmeleri Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), iş dünyasında ayrımcılık konusunda konuya ilişkin en kapsamlı ve tamamen konuya odaklanan bir araca sahip olup bu araç 111 sayılı Ayrımcılık (İş ve Meslek) Sözleşmesi’dir (1958). Bu Sözleşme ayrıca en fazla kabul edilen Sözleşme olma özelliğine sahiptir; 1651 ülke Sözleşme’yi kabul ederek Sözleşme’de yer alan ilkeleri benimsediklerini beyan etmiştir. Sözleşme’ye göre, Üye Devletler, ayrımcılığı ortadan kaldırmak amacıyla iş ve meslek alanlarında fırsat eşitliği ve eşit muameleyi geliştirmek üzere ulusal bir politika beyan etmeli ve benimsemelidir. Sözleşme’de, cinsiyetin yanı sıra ırk, renk, din, siyasi düşünce, milliyet ve sosyal köken temelinde ayrımcılık yapmanın yasak olduğu - 70 - belirtilmektedir. Bir diğer önemli sözleşme, eşit iş için kadın ve erkeklere eşit ücret konusuna odaklanan 100 sayılı Eşit Ücret Sözleşmesi’dir (1951). Bunlara ek olarak, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından kilit öneme sahip olduğu kabul edilen iki sözleşme daha vardır: 156 sayılı Ailevi Sorumlulukları Olan Çalışanlara İlişkin Sözleşme ve 183 Sayılı Anneliğin Korunması Sözleşmesi (2000). Ayrıca bu yayının ilk kısmında belirtilen temel sözleşmelerde yer alan hak ve ilkeler, 1998 tarihli Çalışmaya İlişkin Temel Haklar ve İlkeler Bildirgesi’nde de yansıtılmaktadır. Bildirge’ye göre “Söz konusu Sözleşmeleri onaylamamış olsalar dahi, bütün Üyeler, Örgüt üyesi olmakla, bu Sözleşmelerle düzenlenen ve aşağıda sayılan temel haklara ilişkin ilkelere, iyi niyetle ve Anayasa’nın gereği olarak saygı göstermek, bu ilkeleri geliştirmek ve gerçekleştirmekle yükümlü olduklarını kabul eder: (a) Sendikalaşma özgürlüğü ve toplu pazarlık hakkının etkin biçimde tanınması; (b) Zorla ya da zorunlu çalıştırmanın tüm biçimlerinin ortadan kaldırılması; (c) Çocuk işçiliğine etkin biçimde son verilmesi; (d) İstihdamda ve meslekte ayrımcılığın ortadan kaldırılması. Toplumsal cinsiyet eşitliği üzerinde özellikle etkileri olan diğer Sözleşmeler, istihdamın geliştirilmesi, çalışma koşulları ve göçmen işçiler ile ilgili sözleşmeleri içermektedir. Aslında tüm ILO standartları, toplumsal cinsiyet üzerindeki olası etkileri ve etkili olarak uygulanmaları olarak da yorumlanabilir. ALIŞTIRMA 3: Yaşam Merdiveni Bu alıştırmada eğitimci katılımcıların yarısına yakalarına takmaları için bazı roller verir; örneğin genç kadın, genç erkek, iki çocuklu ev hanımı, şirkette CEO kadın vb. Eğitimcinin okuduğu her bir soru veya maddede bunu yapabileceklerin bir adım ileri atmalarını ister. Grubun diğer kısmı da ilerleyebilenler veya ilerleyemeyenleri izler. Eğitimcinin 7-8 soruluk alıştırması bittiğinde başladığı yerde sabit olanlar, bir iki adım ilerleyebilenler veya en öne geçenler şeklinde bir sıralama açığa çıkar. Yaşam merdiveni alıştırması katılımcılar arasında en çok beğenilen çalışma olmuştur; çünkü katılımcılar sinemaya gitme gibi sosyal etkinlikler, toplu taşıma araçlarının kullanımı, yerel yönetimlerin meslek edindirme veya hobi gibi kurslarından yararlanmada aslında ne kadar dezavantajlı bırakılmış bir grup olduklarını somut örnekle görmektedir. Katılımcıların yaşam merdiveni alıştırmasında da net olarak gördükleri gibi toplumsal düzen içerisinde yaşam merdiveni toplumsal cinsiyet açısından eşit veya tarafsız/cinsiyetsiz fırsat ve olanakları içermez. Kadınlar ve erkekler, farklı rolleri ve faaliyetleri nedeniyle şehirlerde farklı tecrübeler yaşadıklarından ve kadınların ihtiyaçları, politika veya planlamada nadiren temsil edildiğinden kadınların menfaatlerinin artık - 71 - aktif bir biçimde geliştirilmesi gerekmektedir (Beall, 1996: 2). Dolayısıyla toplumsal cinsiyete duyarlı hizmet sunumuna ihtiyaç vardır. Başlıca engeller şöyle sıralanabilir: • Yerel yönetim ve planlama kurumlarına katılımın önündeki kurumsal engeller • Fırsat ve hizmetlere erişim hakkında bilgilenmeye ilişkin engeller • Politikaları planlayanların, kadınlara (veya) erkeklere yönelik hizmetlerdeki eşitsizliği tespit etmesine imkân verebilecek olan cinsiyet temelinde ayrıştırılmış verilerin olmaması Bu noktada kadınların karşılaştıkları bazı güçlükler şöyle tespit edilebilir: Barınma hakkı Hareket özgürlüğü Kişisel güvenlik, bedensel bütünlük, şiddet Bakım verme hakkı/özgürlüğü Boş zaman değerlendirebileceği mekanlar Kamu tesisleri (umumi tuvaletler, emzirme odaları) Hizmetlere erişim Eğitim hakkı Kısaca toparlamak gerekirse; hizmet sunumunda erkekler de bazı spesifik güçlüklerle karşılaşmaktadır. Ancak, birçok hizmette hizmetlere erişim bağlamında açıkça dezavantajlı (bırakılmış) durumda olan taraf kadınlardır. Yukarıda değinilen hususlardan bazıları (örneğin, kadın ve yaşlılara yönelik toplum merkezleri) hem kadınları hem erkekleri etkilemekte birlikte bunlar yine de kadınların hayatlarını orantısız etkilemektedir çünkü toplumların çoğunda bakım rollerinin büyük bir kısmını hala kadınlar üstlenmektedir. YEREL SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA SAVUNUCULUK EĞİTİMİ • • Sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan savunuculuk ve lobi faaliyetleri çok önemlidir bu hak mücadelesinin de kek bir doğru yol veya yöntemi yoktur! Her TCDB insiyatifi için en uygun yol / yöntem, o girişimin; – – – Amacına, Hangi tür bütçenin inceleneceğine, Bütçeleme sürecindeki zamansallığa- hangi bütçeleme aşamasında olunduğuna göre, vb gibi dış etkenlere bağlı olarak değişir. - 72 - Bazı Öneriler şunlar olabilir • Her adımda ilgili istatistikler toplanarak savunu için temel oluşturulmalıdır • Bütçe izleme çalışması uzun soluklu bir süreçtir. • Bütçeleme süreçlerinde toplumsal cinsiyet dikkate alınmıyorsa, STK’lar ilk savunu / çağrı çalışmalarına buradan başlayabilirler. Tek alan - 6 Adım Yaklaşımı 1. Ana konu / alanı belirleme: Tüm sorunları aynı anda çözemezsiniz bu nedenle de bir konu veya sorun tespit edilmeli. 2. Toplumsal cinsiyet açısından temel sorunu tanımlama: Tespit edilen soruna değin veri toplama; istatistik kullanma, uzmanlıkları devreye sokma ve destek alma; 3. Konu hakkında uzmanlığınızı geliştirin: Verilerden hareketle yönetmelik veya yasalar ne demektedir bunu inceleme 4. Temel sorunun çözümü için toplumsal cinsiyete duyarlı çözümler geliştirme: Temel sorunun çözümü için toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe geliştirilmeli. Bunu yaparken aslında belediyenin açığını arama şeklinde değil; yapıcı bir yerden yapmak. Her fikir değerli; söz uçar yazı kalır. Yazın veya raporlaştırın. Görsellik önemli, şemalaştırın. 5. ¨Olması gerekenler¨ Eylem planı üzerinde çalışma 6. Müdahale için uygun zaman ve strateji belirleme: Doğru zaman ve yerde yapmak önemlidir; stratejik plan ve bütçe aşamalarını bilmek gerekir. Bu noktada ESEP için anlamlı bir soru: “Bizim konumuz ne zaman ve ne şekilde ele alınacak?” ESEP için bir ipucu; kadınları ikna etmek daha etkili olacağı için, Eskişehir’de 2009-2014 seçim döneminde görev yapan iki kadın meclis üyesi, 2014-2019 seçim döneminde görev yapan (başka) iki kadın meclis üyesi ile yakın ilişkiler kurabilir ve TCDB alanında seçilmiş kadınları ikna edebilir. Toplumsal Cinsiyet Denetimi 1. Kurumsal Ortam 2. Çalışanlar 3. Bütçe Uygulamaları Denetimi ALIŞTIRMA 4. Sözümüz? Söylemimiz? 4. GRUP: Sağlık Önce istatistiklere bakıldı; TÜİK verileri alınmış. Verilere göre kadınlar daha uzun yaşıyor ama daha sağlıklı ve kaliteli yaşam sürdürdükleri anlamına gelmiyor. - 73 - Üreme sağlığı, menopoz dönemi ve anne ölümü hala yüksek. Kır ve kente göre tablo farklılaşıyor. Önlenebilir sağlık sorunları aslında; hane halkı ve toplumsal kaynaklı engelle var. Eğitimle kıyaslandığında eğitim ile ilişkilendirildiğinde anlamlı veriler var; eğitim oranı arttıkça doğurma oranı azalıyor. KETEM çalışmaları örnek olarak veriliyor. Sağlık Bakanlığı bütçesi artmış gibi görünüyor ama aslında sermayeye destek veriliyor. Kürtaj hakkının kadının yaşam hakkı olduğu ancak bu boyutunun hiç tartışılmadığı anlatıldı. Anne-sağlık ocakları kapatıldı; özel hastaneler teşvik alırken mahallede kadın açısından erişimi rahat sağlık ocakları kapatıldı. Bütçe Nedir? Belirli bir süre içindeki gelir ve harcamaların planlanmasıdır. Ancak aynı zamanda bir kanun metnidir. Makro ekonomi politikalarının aracı. Bu yönüyle de politik bir metindir. Mücadele, kazanım, pazarlık, uzlaşma ANLAMLI BİR TARTIŞMA (Bütçe nedir kısmında) ESOGÜ Strateji bölümünden katılımcıdan eleştiri dozunda soru: Eşitlikçi bütçe neden demiyoruz? Yanıt. Olumlu eylem hatırlatılıyor, eşitlikçi dersek kadınlar yine unutulur. Engellilerin de cinsiyeti var tabii. Bir katılımcıdan destek, kadın engelli, yaşlı ve çocuk gibi üretmeyenlerle aynı gruba sokulabiliriz. Ama kadın aslında hem evde hem de kamusal alanda üretiyor. Bu tartışmanın üzerine İngiltere örneği hayli iyi oldu; gruptan onaylama sesleri yükselmiştir. ALIŞTIRMA 7. ANLAMLI BİR TARTIŞMA Eğitim Gönüllüler Vakfı deneyimi olan katılımcı bu alıştırmanın sonucuna itiraz edildi; “çünkü futbolu sexist yapan kültür veya Türkiye’de böyle. Karma gruplar kurarak futbol sahasının daha yoğun kullanımı sağlanabilir” demiştir. Diğer katılımcı ülke gerçeğine uygun değil dediler ama destekleyenler de olmuştur. EBB Sosyal Güvenlik ve Yatırım kalemi çok yüksek ve nereye harcandığı belli değil; şeffaf olma adına ESEP bunun takipçisi olabilir. Katılımcı “Biz bütçe yapımına doğrudan müdahil olmayacak mıyız; sadece mevcut bütçenin eleştirisini mi yapacağız?” Bir ESEP üyesinin değiştirme motivasyonu yüksek bir sorudur. Bu soruya alanı iktisat olan katılımcı ise “Devletin tabii alt kademelerinde bütçe yapmada bir mantığı var yani “yoğurt yeme tarzı”. Biz burada bu yeme şeklini değiştirmeye çalışacağız” demiştir. Bir başka ESEP üyesi ise kamuda uzun süre çalışan ve yöneticilik yapan katılımcı-aslında Belediyelere önerilerle gidilirse kabul ediliyor derken başka bir katılımcı da “Evet tam da böyle biz bilgimizi kullanarak Belediye’ye öneri götüreceğiz” yanıtını vermiş ve böylelikle olumlu ve motivasyonu yüksek bir tartışma yaşanmıştır. - 74 - Türkiye’de Yerel Yönetim Bütçeleme Süreci 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol (KMYK) Kanunu (2003). KMYK Kanunu, yerel idareler de dahil olmak üzere her düzeydeki kamu idaresinin maliye yönetimini ve denetimini kapsar. 2005'ten beri adım adım uygulanmaktadır. Sadece bir bütçeleme sistemi olmayıp stratejik yönetim döngüsü için de bir uygulama aracıdır. Bütçe Sürecinde Anahtar Belgeler Stratejik planlar Performans programları Faaliyet raporları 3. GÜN: SAVUNUCULUK EĞİTİMİ Üçüncü günün gündemi konusu olan savunuculuk çalışmasına ad-soyad ve sözkonusu atölye çalışmasından beklentilerin anlatılmasıyla başladı. Dikkate değer beklenti açıklamaları şöyledir: Bir katılımcı amacı biliyoruz ama teorik ve soyut kalıyor. Bugün hem grup olarak hem de sizin rehberliğinizle platformun amaçlarının somuta inmesi, yol haritasının çıkması beklentisini dile getirmiştir. Başka bir katılımcı, dünyada toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme diye bir gelişme var; bizde onu öğrenmeye çalışıyoruz. Elimizdeki notları çalışmaları paylaşmalıyız; teorik bilgimizde artmalı olarak görüşlerini ifade etmiştir. MorEl temsilcisi, “hep kadınlar olmamalı ben de olmalıyım” şeklinde düşündüğünü ve bu çalışmalar, trans kadın ve trans erkekleri de kapsaması gerektiğine dikkat çekmiştir. Bir başka katılımcı “sonuçta TCDB nasıl uygulanacak onu öğrenmek istiyorum.” Eğitimci Laden Yurttagüler’in “Savunuculuk lafı duydunuz mu hiç; ne anlıyorsunuz savunuculuktan” sorusunun yanıtları şöyledir: “İnanmak-savunmak ve ekip işidir” “Çıkar sağlıyor” “Hak arama” “bildik konu” hakkında yapılır Değiştirmek (tutum değiştirme)/iddiası vardır İkna (samimiyet) Savunmacılık taraf olmaktır Korumayla - 75 - Verilen yanıtlar sistemli bir savunuculuk tanıma yapamasa da savunuculuğu farklı açılardan anlatmakta; katılımcıların çok uzağında bir konu olarak belirginleşmemektedir. Savunuculuk gerçekte tüm bu söylenenlerin bütünü veya yukarıdaki açıklamaların tümünü içerir. Şu şekilde tanımlanabilir: “Savunuculuk bir amaç için yasayı, politikayı, uygulamayı birini,ikisini veya hepsini değiştirmek veya geliştirmek için müdahale etmektir.” Savunuculuk yasa, uygulama ve politik olmak üzere üç zemin üzerinden yapılır. İngilizce karşılığı “advocacy”dir. Örneğin, bir yasayı veya politikayı değiştirmek için müdahale etmektir savunuculuk. Örneğin, namus cinayetlerini yasanın çıkması daha etkili olanı da medeni kanunun değiştirilmesi. 2005 yılında devlet bu yasayı kendisi yapmadı; STK’larla yaptı. Mesela kürtaj yasası var ama bunun kısıtlanması isteniyor STK’lar yasayı korumayı başardı. Ama uygulamada kürtaj yapılmıyor. Yasayı koymak uygulamayı yanında getirmiyor. Asıl iş yasa ile birlikte uygulamayı götürmektir. Mesela Vakad uygulamayı izledi. Yasa değişikliği daha kapsayıcıdır. Örneğin Türkiye’de nefret söylemiyle ilgili bir yasa taslağı oluşturuldu ama sivil toplum kuruluşları tarafından da çok eleştirildi çünkü yasa taslağında Aleviler, Kürtler vs. kapsam dışı Savunuculuğun 3 boyutu vardır: Yasa değişikliği, yapı değişimi ve kültür Şekil 1. Savunuculuğun Boyutları Yasa değişikliği yetmiyor uygulamada kurumlar ile ilgili sorunlar var. Yani yapı sorunu var. Örneğin koruma kanunda kadını şiddete karşı yasada bir sorun yok ancak kadını koruyacak kurum yok. Bununla birlikte kurumlarda verilen bireysel mücadelelerde bazen işe yarayabiliyor. Örneğin, Emel Armutçu Hürriyet’in haber dilini değiştirdi. Katılımcılar arasından anlamlı bir örnek verildi: Yerel gazetede “Trans sandık” başlığı ile yapılan haber şöyledir: “Eskişehir’de de gece üniversite öğrencileri tacize maruz kalıyor ama adam ben onları trans sandım ama onlar kızmış dedi ve salıverildiler.” - 76 - Kadın cinayetlerinden doğulular uyguluyor lafı tartışma yaratıyor; en yüksek şiddet İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Van, (Karadeniz’den bir il) Bir katılımcı büyük kentlerde bu insanların kim olduğuna dair bir araştırma var mı sorusunu yöneltti? Tartışma eğitimci tarafından yapılan bilimsel çalışmaların sınıf ve etnik kimlik ile arasında şiddet arasında doğrudan bir bağ olmadığını açığa çıkardığını vurgulayarak toparladı. Savunuculukta değiştirmede en çok zorlayan boyut kültürdür, göreceli olarak en kolay değişen ise yasa/içerik değişikliğidir. Ne var ki yasalarda yapılan değişikliğin kültüre nüfuzu yavaştır. Örneğin Türkiye’de Medeni Kanun’da kadın hakları açısından çok önemli değişiklikler var ama gündelik yaşam pratiğine yansıması hayli yavaş. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty) İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) amacı kültüre müdahale, yasaya müdahale, insanları örgütleyerek kamuoyu yaratmak farkındalık yaratmaktır. Mültecilerin özellikle Akdeniz’de boğulduğu için AB’ye mültecileri kabul et diyor; bu noktada fikir ayrılığına düştüler ve bunların içinden İnsan Hakları İzleme grubu çıktı. Analizde farklılaşıyorlar; çünkü daha “elleri ve kalemleri keskin”. Yaklaşımları hayli farklı, Amnesty mesela Amerika’nın Irak’a girişinde hayli çekince yaşadı. Uzun süre yazmadı ama İHİ çok fazla aktif olarak yazdı. Eğitimci, “Mesela hayvan haklarında siz sevmiyoruz diyorsunuz bir başka grup farkında değiliz diyor burada aslında analiz değişiyor”. Bir katılımcının örneğini gönderme yaparak toparladı. YÖNTEMLER/ROLLER Denetleyici Olma (Hangi yasa ile veya meşruiyeti nedir yanıtları verilmeli) Hizmet Sağlayıcı (Örneğin: Mor Çatı ve VAKAD) Savunuculuk Önemli bir Soru: Şekil 1’de verilen üçlü sacayağında ESEP kendine hangi rolü benimseyecek? ESEP’in kendine yönelik bir güçlü yönler ve zayıf yönleri analize ihtiyaç var? Eğitimcinin hem konu anlatımında hem de katılımcıların orada olma nedenlerini sorgulatmayı hedefleyen anlamlı bir sorusu: “Siz neden bütçeyi denetlersiniz?” Günseli: “Vatandaş olarak hakkım?” Ama sandık var orada niye hesabını orada sormadınız Gülten: “Belediyelerin şeffaflık yasası gereği sorarım. Belediyeler yasası gereği sorarım” Sezen: “Bir şeyleri değiştirmek için soruyorum” Eğitimcinin sorusu “neden denetleyebilirsiniz” sorusunun yanıtı iki boyutludur: Anglosakson kuram –“vergilerimin karşılığı olarak sorma veya denetleme” hakkından temellendirir - 77 - Temsiliyet sorunu (mesela bizde 30 yaşın altı vekil yok) veya vatandaşların eşitliği ilkesinden temellendiren yaklaşım. Vatandaşların yönetimi eşit katılım hakkı vardır ve yönetim hesap verebilmek için şeffaf olmalıdır. Bu soruyu vatandaş neye dayanarak sormaktadır? 1. vergi : “ben vergimi ödüyorum sen bu vergilerimle ne yapıyorsun” şeklinde hesapverebilirlik zemininden sorgulama hakkı doğar. Ancak bu konuda tartışma vardır şöyle ki yüksek vergi ödeyen daha çok sorgulama hakkı mı var? 2.Temsiliyet sorunu: otoritenin hizmet arz etmesi ve vatandaşın bunu ulaşabilmesi sorunudur. Örneğin Türkiye’de genç nüfus oranı hayli yüksek ancak milletvekillerinin yaşı 30’un altında değildir; gerçekte bir yaş bariyeri var. Toplumun yarısını oluşturan kadınların % 14 oranında temsiliyetleri vardır; 14 milyon engelliden sadece bir kişi meclistedir, LGBTİ temsilcisi yoktur hatta Romenler de sıfır kimliktir. Savunuculukta İki Önemli Nokta: Sivil İnsiyatif ve Hedef Grup A) Sivil İnsiyatif Sivil toplum açısından şöyle bir sorun vardır; ihtiyaçlarını iyi bilmediğiniz bir grup adına karar vererek hareket etmeyin. Bu tehlikeli bir girişimdir. Örneğin kadın STK veya eril bir yerden kadınlar adına karar vermemek; kadınlar ihtiyaçlarının kendileri söylesin. Örneğin Mor Çatının Sığınma Evi’nde şiddet gören kadınlarla uzun süre çalışıldı ve onların nelere ihtiyacı olduğu; nasıl bir sığınma evinde rahat ettikleri oraya gelen kadınlarla şekillendirildi ve Mor Çatı modeli çıktı. Mor Çatı bunu model olarak öneriyor; yani model yaratmak ve önermek bir seçenek. Mesela UN Afrika’da bir ülkede kadınların uzak bir yerden su taşımadaki sorunlarının çözmek için su borusu döşüyorlar. Ancak su boruları her gece ciddi tahribata uğruyor kırılıyor. Tamir etmelerine rağmen bu tahribatlar 4-5 kere tekrar ediyor. Bunu üzerine kadınlara nedenini soruyorlar. Kadınlar dışarı çıkıp sosyalleşemedikleri için su borularını tahrip ettiklerini söylüyorlar. Burada ihtiyaçlar analiz edildiğinde yani onlara sorulduğunda ilk sırada kadınların kadınlarla sosyalleşmesi öncelikli bir ihtiyaç olarak belirginleşmektedir. Hedef Kitle/Grup İhtiyaçların analizi çok önemlidir. Dolayısıyla şu noktalara dikkat etmek tüm sivil toplum çalışanları için önemlidir: Kadına söz hakkı vermek Eşitlikçi bir yapı kurmak Yapılanmayı herkesin olacağı (tek bir kişi değil) eşitler üzerinden kurmak Çalışmaya başlamadan öncelikle kadınların ihtiyaç analizini yapma daha etkili çalışmada önemlidir. - 78 - Bir katılımcıdan önemli bir tamamlama: “Mesela kadınların gelmek için yol parası bile olmayabilir, böylesi bir durumda aslında çağırmaktansa gitmek daha iyi olur”. Yerelde dezavantajlı (bırakılmış) grupların toplumsal cinsiyet kaynaklı daha da dezavantajlı olduklarını görünür kılmak önemli olabilir ama burada yapılacak şeyleri STK’ların onlar adına düşünüp, karar verip hareket etmesi değil; birlikte kurma ve yönlendirme değil örtük veya açık yollardan yapılan her çeşit otoriter yaklaşım ve yönlendirmeleri dilden temizlemek sivil toplum çalışmalarında önemlidir. Amaç kapasite geliştirmek değil güçlendirme olmalıdır. ESEP’te de bu güçlendirme çalışmalarına yer açılabilir; kırsalda yaşayanla da barışık olmalı. Her zaman kentte yaşayan kadınlarla ilgili çalışmamalı ve kadını politize edecek eğitim ortamları da yaratılmalıdır. Hem ihtiyaç analizi hem de kadınlar arasında bağları güçlendirmek için mahallelerde odak grup toplantıları yapabilir ESEP… Bu noktada şu ayrım önemli; İngilizce’de FOR/WITH ayrımı ile ifade edilir; yani X adına mı yoksa X ile birlikte mi? Dolayısıyla ESEP’in dikkat etmesi gereken önemli bir nokta olarak eğitimci Yurttagüler’in işaret etti önemli bir nokta: Hedef grup adına veya hedef grup ile birlikte Dezavantajlı (bırakılmış) kesimi güçlendirmek empowerment; yani hedef grup adına değil de onları somut güçlendirmektir. Örneğin, “Adrese Büyüteç” projesinde gençler çalışacakları ve kendilerinin hizmet aldıkları merkezleri belirlediler. Takipleri kendileri yaptılar ve raporlamayı da kendileri yaptı ama rapor dili danışmanlarca toparlandı, vekillere de kendileri sundular gençler kendileri neye bakmak istiyorlarsa oraya gittiler. Proje kapsamında YÖK, Sağlık Bakanlığı kendilerini ilgilendiren pek çok birimle gidip görüştüler. Örnek: Kamu Harcamaları İzleme Platformu (www.kahip.org) Her yıl her milletvekiline isme mektup gönderir. ÖNERİ: Yerelde bütçe izlemede temel sorun yönetim yapısını ve kime ne para harcadığı çözmek zor KEIG Ulusal/genel bütçeye bakma niyetindeler. ESEP’te KEIG’in parçası olabilir. Örnek: Eğitim Reformu Girişimi örgün eğitimi izler. SAVUNUCULUK YÖNTEMLERİ 1. RAPORLAMA savunuculuk çalışmalarında çok önemli bir araçtır. Çünkü talep edilen sorunlu alana zemin oluşturur. Farklı bir bilgi akışı sağlar; farklı bir hakikat olduğunu veya gerçeği görünür kılar. Örneğin, Kyoto küresel ısınma iklim değişikliğinin insandan değil doğadan olduğu savunuyor. Bilimsel çalışmalarla yapılan STK raporlamaları ise bunun insandan kaynaklandığını öne sürer. Savunuculukta raporlama bir görüştür ve aynı zamanda karşı argüman oluşturur. Savunuculuk karar alma (verme) ve politika yapma mekanizmalarını etkileme amacı taşır. - 79 - Savunuculuk karar alma (verme) ve politika yapma mekanizmalarını etkilemenin bir izleği vardır: şekil çizildi s.3’te 2. KAMPANYA 3. Yasa çıkartıcıya yakın markaj yapmak (Lobi) LOBİ: Washington DC’de vekiller parlamentoya giderken bulvar üzerindeki lobide buluşup vekilleri ikna etme çabasıdır. Lobi illaki sivil toplum örgütleri için çalışmaz; AB’de en büyük lobi bankacılık sektöründen yapılır. Lobicilik yapmak için kartın olması gerekiyor. Türkiye’de gerek yok. Lobi doğrudan vekilleri birebir etkileme veya ikna etme çabasıdır. 4. MODEL ÜRETME Mor çatı, iyi bir uygulamayı anlatma 5. SOKAK ETKİNLİKLERİ 6. SOSYAL MEDYA 7. GÜÇLENDİRME (farkındalık yaratmak Gölge raporlar önemlidir; örneğin Kadının insan hakları CEDAW ile ilgili bir gölge rapor hazırladı; Örnek: Bir maruzatım var (www.birmaruzatımvar.org) Gençlerin temsiliyeti açısından önemli bir site. Hem kendi dillerini kurdular, hem de kendi seslerini duyurdular. Nasıl video çekilir, siteye yüklenir; bunun eğitimlerini veriyorlar. Örnek: Yaşayan kütüphane (www.yaşayankutuphane.net) Barışa Rock kampanyası Önyargı içeren gruplarla çalışır; Ermeni, Yahudi, Roman, Eşcinsel, HIV’li insan kişiler canlı bir örnek/kitap olarak oluyor. Bu mesela kültürel yapıyı dönüştürmeye yönelik çalışmalardır GreenPeace örgütünün buzulların erimesi eyleminde Rus Komandolarının onları tutuklamaları tüm dünyada daha fazla konuşulmasını sağladı.(www.greenspace.org) www.ka-der.org. www.bianet.org. Toplumsal cinsiyetle ilgili bir dil oluşturdu. Örnek: Mülksüzleştirme www.mulksuzleştirme.org Sayfadan mülk veya mülksüzler arasında kentlerdeki projeler ve şirketler arasındaki ilişkiyi gösteren bir harita. Bu haritayı oluşturmada tüm veriler kamuya açık verilerden hareketle derlenmiştir. Dolayısıyla bu çalışma ezber bozan bir metodu kullanıyor ve veri toplama tekniği de farklı. www.change org www.kadındostukentler.com www.tesev.org. - 80 - ALIŞTIRMA: Gruplar kurulacak ve aşağıdaki başlıklardan hareketle ilgili grubun yapmak istediği 5 etkinlik belirtilecek. 1. Yerel Karar Mekanizmalarına Katılım 2. 3. 4. 5. 6. 7. Bu başlık da yapılabilecekler: Kampanya yapma, bütçe izleme, kent konseylerinin kadın meclislerinin oluşturulması, kadın-erkek birimlerinin/komisyonlarının izlenmesi, kamu çalışanlarını toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitim alması. Kadınların siyasete katılımı arttırmak örneğin kadın muhtarların sayısını arttırmak, eşitlik birimlerinin kurulması Kentsel Hizmetler Ulaşım, aydınlatma, kreş gündüz bakım evleri, kadın merkezleri, savunmak ve zemin oluşturmak için data sistemi önemlidir. Kadına Yönelik Şiddet Karakollarda kadınla ilgilenecek ayrı birimler, kadın baroları önemli Ekonomik güçlenme ve aile hayatı KAGİDER benzer çalışmalar yapıyor, bakım hizmetleri, kadınların karar mekanizmalarında yer almaları, sosyal güvence açısından, ücret eşitsizliği, meslek grupları Eğitim ve sağlık hizmetleri Genç kadınlara dost olan, engelli kadınların ücret ve sağlık hizmetleri, genç kadınların sağlık hizmetleri Göç ve yoksulluk Kadınlara dil bilmemek daha yoğundur, kenti tanıtmak vb. Hizmet veren kurumlara farkındalık eğitimi vermek. Kadınlara ayni katkı değil onun yerine nakit PARA vermek de olabilir. Zihniyet değişikliği ve farkındalık yaratma web sitesi kurma, atölye çalışmaları yapılabilir. Örneğin AÇEV’in yaptığı babalık eğitimi. GRUPLARIN SUNUŞLARI 1. Grup 1. 2. 3. Bir web sayfası kurulması gerek; Şiddet hattı (24 saat hizmet verecek telefon hattı, sağlık, psikolojik destek, hukuk desteği) Engelli ailelere destek (ailelerin kendilerine “boş vakit kalması” veya “sosyal yaşam için vakit” ayrılması için engelli ile özel öğretimden öğrencilerin destek vermesi) - 81 - 4. 5. Engelli kadın ve kız çocuklarına sağlık hizmetinde pozitif ayrımcılık Evlerde temizlik hizmeti veren yani eviçi emekçi/işçi kadınlar için çıkan yasanın uygulanabilir hale getirilmesi 1. Grup 1. Web sayfası açma 2. Belediyelerin yeni yerleşim alanlarında sosyalleşme ve iletişim kurma, danışma ve kreş dahil bir yer açılması. 3. Eğitim ve sağlık hizmeti verme açısından gezici araç verilmesi 4. Hayvan sahipleri de eğitilmesi, köpek gezme ve çocuk parklarının ayrılması 5. Eskişehirspor ile iletişime geçip maç öncesi şiddetle ilgili slogan vermek. 6. İlkokulda çevre eğitimi ve enerji konularında gönüllü olmalarını sağlama 2. Grup 1. Kent konseyinde kadın ve LGBTİ birey kotası 2. Yerel yönetimlerde eşitlik birimi kurması 3. Kadın yaşam merkezlerinin kurulması 4. Toplu ulaşım saatlerinin uzatılması ve ucuzlatılması 5. Toplu ulaşımın LGBTİ dostu yapılması 6. LGBTİ bireylere ve kadın öğrencilere güvenceli iş olanaklarının açılması ve denetiminin sağlanması 7. Seks işçileriyle ilgili çalışma koşullarının iyileştirilmesi 3. Grup 1.Yerel yönetimlerde eşitlik biriminin kurulması 2. Bütçe takibi yapılması 3. ESEP yol haritasını belirlenmesi 4. Şirketlerin kadın dostu ürünler üretilmesi için imzalayacağı bir protokol imzalaması (Sosyal sorumluluk 8000) 5. Farkındalığı artırma toplumsal cinsiyet amaçlı eğitimleri verme 6. Kermes ve/veya kadın kahvesi modeli (Karadeniz Ereğlisi) - 82 - Grupların tümünün sunuşları bittiğinde hepsinde ortak olan faaliyetler şunlardır: Web Sayfası Eşitlik Birimi Bütçenin incelenmesi Belirtilmesi gereken bir nokta 3. Grupta bir LGBTİ bireyin olması grubun yol haritasında diğerlerinde olmayan farklı etkinlikleri de kapsamaktadır: Diğer gruplarda LGBTİ için bir şey önerilmezken 3. Grupta LGBTİ bireylerin temsiliyet hakkı dile getirilmektedir. 4-5-6 Kasım 2013 tarihlerinde BM’nin Eskişehir’de yapmış olduğu eğitim çalışmaları sonucunda ortaya çıkan faaliyetleri göz ardı etmemek için, burada yeniden hatırlamak gerekir: 1. Bir Arama Konferansı sonrası ESEP’in kurulması ve bunu izleyen atölye çalışmalarıyla TCDB alanında derinleşmesi 2. Belediye ile çalışma (Programın genel sekreterle paylaşılması ve belediyedeki işleyişin izlenmesi) 3. Seçim öncesi seçim kampanyalarının izlenmesi (Meclis üyesi, beld.başk., muhtar adayları) 4. Seçim sonrası seçim kampanyalarının izlenmesi Üç günlük atölye çalışmalarında yapılan sunumları ve BM’nin üç günlük eğitiminde alınan kararları toparladığımızda ortaya çıkan ESEP Kısa Vadeli Yol Haritası şöyledir: a. Belediye ile periyodik toplantılar yaparak BM eğitiminde sözü alınan Eşitlik Komisyonu, Eşitlik Birimi ve TCDB çalışmaları takip edilecek. (Başlangıç: Şubat) b. Adayların takibi yapılacak. (Başlangıç: Şubat) c. Stratejik plana katılım sağlanacak (Başlangıç: Nisan) d. Belediye bütçesinin ESEP tarafından izlenmesi sağlanacak. (Başlangıç: Haziran) Bu çalışma esnasında, BMOP’un ikinci hibe çağrısına bir proje alanı doğmuştur. Proje alanı aşağıdaki iki temel faaliyete oturmuştur: Faaliyet 1. Toplumsal Cinsiyet Şehir Protokolü’nün hayata geçirilmesi (2010 yılında protokole imza atan kurumların bugüne kadar olan faaliyetlerinin TCE bakımından izlenmesi) Gerekçesi: Eskişehir’de yer alan resmi kurum ve STKların “Eskişehir Sağlıklı Kent Hareketi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Protokolü”ne imza atmış olmaları (Ref.Protokol – İmza Takvimi Mayıs 2011 Dosyası) - 83 - Faaliyet 2. ESEP’in Yol Haritasının hayata geçirilmesi Gerekçesi: Büyükşehir Belediyesi, 6/11/2012 tarihinde İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ne iletilen protokol ile “Birleşmiş Milletler Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı'nda Türkiye'de cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesine katkı sağlamak ve proje kapsamında sunulacak fırsatlardan yararlanmak amacıyla pilot belediye olarak” yer alacağını beyan etmiştir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi (UN Women) ve Sabancı Üniversitesi tarafından yürütülen Birleşmiş Milletler Kadın Haklarının Geliştirilmesi ortak Programı, 4-5-6 Kasım 2013 tarihlerinde Eskişehir’de Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (TCDB) Eğitim Programı gerçekleştirmiş ve bu eğitim yol haritasını belediyemize sunmuştur. Katılımcılar tarafından hazırlanan bu çalışmalar Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e de sunulmuş ve kendisinden çalışmalara devam ve tam destek sözü alınmıştır. Katılımcıların Kurum Profilleri Atölye çalışmalarına 7 Kasım 2014 tarihli Arama Konferansı’nda kurulan ESEP üyeleri katılmıştır. Atölye çalışmalarının ilk günü, 8 Ocak’ta eğitimci ile toplam 25; 9 Ocak 2014 tarihli ikinci günü 20 ve 11 Ocak 2014 tarihli üçüncü günü ise 21 katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar, MorEl temsilcisi LGBTİ birey dışında kendilerini kadın olarak tanımlamışlardır. Katılımcıların katıldıkları kurum ve kuruluşlar şöyledir: Kamu kurumları Anadolu Üniversitesi: 5 kadın öğretim üyesi (2 öğretim üyesi proje ekibinden; 9 Ocak’ta 1 kadın öğretim üyesi daha katılmıştır) Eskişehir Osmangazi Üniversitesi: 2 kadın katılımcı (1 öğretim üyesi ve 1 idari personel) Eskişehir Büyükşehir Belediyesi: 2 kadın katılımcı (1 katılımcı TCDB proje ekibinden; 1 katılımcı EBB sosyal hizmetler daire başkan vekili) Eskişehir Emniyet Müdürlüğü: 1 kadın katılımcı Sivil Toplum Kuruluşları Eskişehir Kent Konseyi Kadın Meclisi: 3 kadın katılımcı Eskişehir Barosu Kadın Hukuk Komisyonu: 3 kadın katılımcı MorEl: 1 LGBTİ birey Eskişehir Demokratik Kadın Platformu: 1 kadın katılımcı (Yüksek Lisans öğrencisi ve tez konusu toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme) TMMOB. 1 kadın katılımcı - 84 - Eskişehir Soroptomist Kulüp: 3 katılımcı Eskişehir Yardımsevenler Derneği: 1 kadın katılımcı TEMA Vakfı: 1 kadın katılımcı ESEP toplamda 21 kişiden oluşmaktadır. ESEP içerisinde kamu kurumlarından katılım % 42.85 ve sivil toplum kuruluşlarından katılımda % 66.66’dır. Sivil toplum kuruluşlarından katılım oranının yüksek olması olumlu ve projenin sivil toplum dinamiklerini güçlendirme amacı açısından anlamlıdır. ESEP’in katılımcı profili açısından Eskişehir kenti bağlamında 12 farklı kurum ve kuruluş temsil edilmektedir. Kadın STK’ların ESEP profilinde temsil oranı % 33’tür (Toplam 12 katılımcı kurum ve kuruluş arasında 8 STK vardır; bu STK’ların 4 tanesi doğrudan kadın odaklı çalışan STK’dır: Eskişehir Kent Konseyi Kadın Meclisi, Eskişehir Barosu Kadın Hukuk Komisyonu, Eskişehir İş Meslek Sahibi Kadınlar Soroptomist Kulüp ile Eskişehir Demokratik Kadın Platformudur.) Şehir Protokolü Profilinde ESEP’in Temsiliyeti ESEP’in katılımcı profili, Eskişehir Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Şehir Sözleşmesi’ne (ETCE) taraf olan kurum ve kuruluşlar ile kıyaslandığında şöyle bir tablo ile karşılaşılmaktadır: ETCE’ye taraf olan kurum ve kuruluş sayısı 62 ESEP’te yer alan kurum kuruluş sayısı 12 ETCE’ye taraf olan kurum ve kuruluşlar bağlamında ESEP’in temsiliyeti (12/62) % 19’dur. Eskişehir’de aktif çalışma yapan kadın STK’ların toplamı 3 12’dir ve ESEP’te kadın STK sayısı 4’tür; Kadın STK ları ESEP içinde oransal olarak (4/12) % 33 temsiliyete sahiptir. Atölye çalışmaları boyunca oturumlardaki sunuşlara ve alıştırma çalışmalarına ilgi yüksek olmuştur. Ne var ki katılımcıların bir kişi dışında tamamının toplumsal cinsiyetinin kadın olması bazı durumlarda tek yönlü bakma veya tek açılı bakış açıları geliştirilmesi gibi bir riski de kendi içinde barındırmaktadır. Eskişehir’deki Kadın STK’ların sayısı Internet ortamında yapılan tarama ve Şehir Protokolü listesinde yer alma kriterleri ile aktif çalışma yapma kriterleri temek alınarak elde edilmiştir. 3 - 85 - SONUÇ Eskişehir Eşitlik Platformu, kentteki kadın hareketi bağlamında BM İnsan Hakları Ortak Programı ve Sabancı Vakfı’nın hibe desteği ile Türkiye’de hak temelli kurulan ve TCDB ye yönelik olarak izleme faaliyeti yapacak olan ilk yerel sivil toplum hareketidir. 7 Kasım 2014 tarihinde Arama Konferansı’nda gönüllülük esası ile kurulan ESEP, 8-9 ve 11 Ocak 2014 tarih atölye çalışmalarında ilk kez birlikte belirli kavram ve kuramlarla ilgili bir eğitim sürecine dâhil olmuştur. Atölye çalışmaları boyunca katılımcılarda aktif katılımı ve grup çalışmaları ile bir arada çalışma kültürü gelişmiştir. 15 Ocak 2014 tarihinde BMOP tarafından yapılan proje izlemesine proje ekibi ile birlikte katılım göstermiş ve görüş bildirmiştir. ESEP, TCDB konusunda ilk etkinlik olarak yerel seçimlerde siyasi partilerin adayları ile görüşmüş; hazırladığı protokolü imzaya açarak seçim sürecinde sivil ve bağımsız bir platform olarak eşitlik için savunuculuk yapmıştır. ESEP’in bundan sonraki çalışması, faaliyetlere başlamadan önce kendi çalışma prensiplerini ve iş bölümünü içeren toplantılar yapmak olacaktır. Bilgi akışının hızlı olması açısından eşitlik platformu adında bir “googlegroups” kurulmuş ve iletişimin bunun üzerinden sürdürülmesi amaçlanmıştır. ESEP, hazırlamış olduğu yol haritası gereğince seçilen adayları ve yerel yönetimlerin bütçe faaliyetlerini stratejik plan hazırlığı çalışmalarını toplumsal cinsiyete duyarlı olmaları açısından izleyecektir. - 86 - EK: 3 SAĞLIKLI KENT HAREKETİ TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ ŞEHİR PROTOKOLÜ Bütün insanlar onur ve haklar bakımından eşit ve özgür doğarlar. Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır. Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez. Eskişehir'de bu protokole taraf olan bütün kurum ve kuruluşlar; 1. Kadının insan hakları ihlallerine karşı mücadele eder. 2. Kadına Yönelik Şiddeti bir insan hakkı ihlali olarak kabul eder. Bu ihlalin önlenmesi için bütün kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve güç birliği yaparlar. 3. Kadının insan hakları ihlallerine yönelik var olan ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelerden doğan sorumlulukların il genelinde yaşama geçirilmesine yönelik faaliyetlerde bulunur. 4. www.kadines.org.tr adresli yerel ağa aktif dahil olur ve sahip olduğu verileri ağa bağlı olan diğer kurumlarla paylaşır. Verilerin paylaşımında temel insan haklarından biri olan özel yaşamın gizliliği ilkesini gözetir. 5. Kadının insan haklarına yönelik her tür saldırının önlenmesinde yönelik her tür saldırının önlenmesinde yerel düzeyde farkındalığı ve bilinçlenmeyi arttıracak faaliyetlerde bulunur. 6. Kadının insan haklarını ihlal eden şiddet ve cinsiyet ayrımcılığı içeren söylemlerden arındırılmış ortak bir dil; eğitim stratejisi ve tutum oluşturur; ve bunun yaygınlaştırılmasında aktif rol alır. 7. Kadının insan haklarının ihlali durumunda, toplumsal olarak üzerine düşen sorumluluğu yerine getirir. Bu çerçevede öncelikle yasal olmak üzere, psiko-sosyal ve ekonomik açıdan gerekli tedbirleri alır. 8. Bu protokol çerçevesinde kabul ettiği maddeleri yaşama geçirmek için işbirliği içinde olduğu kurumlarla alt protokoller yapar. 9. İşbu protokolün imzasından sonra verilerinin güncellemeleri aylık yapar, yıllık faaliyet raporu düzenler ve protokol iştirakçileri ile paylaşır. 10. İşbu protokolü imzalayan bütün kurum ve kuruluşlar kadının insan haklarını önceler, korur, geliştirir, yaygınlaştırır ve savunur. İMZA TAKVİMİ esi Rektörü Prof. Dr. Fazıl TEKİN Anadolu Kültür Vakfı Başkanı İrfan ÇETİNKAYA 11 Ocak 2011 Eskişehir Ticaret Odası Başkanı Harun KARACAN -SEN Eskişehir İl Temsilcisi İsmail TÜRK - 87 - k 2011 Ziraat Odası başkanı Hüseyin ÜNAL İl Kadın Platformuna Üye Olan Sivil Toplum Kuruluşları ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ EMEKLİ ÖĞRETMENLER DERNEĞİ ESKİŞEHİR EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİ DESTEKLEME DERNEĞİ ESKİŞEHİR KİMSESİZ ÇOCUKLARI KORUMA DERNEĞİ ESKİŞEHİR KORUMAYA MUHTAÇ ERKEK ÇOCUKLARI DERNEĞİ ESKİŞEHİR YETİŞKİN ÖZÜRLÜ KADINLARI KORUMA DERNEĞİ KORUMAYA MUHTAÇ KIZ ÇOCUKLARI DESTEKLEME VE GELİŞTİRME DERNEĞİ ÖZEL EĞİTİME MUHTAÇ ÇOCUKLARI KORUMA DERNEĞİ BAKIMA MUHTAÇ YAŞLILARI KORUMA DERNEĞİ TÜRK ANNELER DERNEĞİ TÜRK KADINLAR BİRLİĞİ TÜRK ÜNİVERSİTELİ KADINLAR DERNEĞİ TÜRKİYE YARDIM SEVENLER DERNEĞİ 7 - 12 YAŞ ÇOCUKLARI DESTEKLEME VE GELİŞTİRME DERNEĞİ ESKİŞEHİR SOROPTİMİST KULÜBÜ İNNER WHEEL KULÜBÜ ESKİŞEHİR ANADOLU ROTARY KULÜBÜ ESKİŞEHİR LİONS KULÜBÜ ESKİŞEHİR PORSUK LİONS KULÜBÜ 8 Mart 2011 (İMZALAYANLAR) Saymanı) tme İl un Çocukları rı Konfederasyonu Emekli-Sen Şube Başkanı Kadın Dayanışma Emre Demir 8 Mart Davetinden bilgisi olup gel(e)meyenler Eskişehir Spor Halil Ünal (Yönetim Kurulu Başkanı) Eskişehir Eczacılar Odası Ecz. Yücel Yenilmez (Oda Başkanı) Büyük Birlik Partisi Namık Akdoğan (İl Başkanı) Adalet Ve Kalkınma Partisi Süleyman Reyhan (İl Başkanı) İşçi Partisi Ali Baş (İl Başkanı) Anneler Kültür ve Sanat Derneği Hafize Erdoğan (Dernek Başkanı) Saadet Partisi Erdoğan Saran (İl Başkanı) Özgürlük ve Dayanışma Partisi Mustafa Önçler (İl Başkanı) Cumhuriyet Kadınları Derneği Nermin Yıldız (Dernek Başkanı) Kadın Girişimciliğini Destekleme Derneği Dilhun Özge Özcan (Dernek Başkanı) Türkiye Yeşilay Cemiyeti Eskişehir Şubesi Suat Uludağ (Dernek 2. Başkanı) Anadolu Kültür ve Dayanışma Derneği Çoşkun Yücel (Dönem Başkanı) Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği Doç. Dr. Güner Sümer (Dernek Başkanı) Eskişehir Sanat Derneği Şehab Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunma Derneği Mehmet Üstün Ünügür (Dernek Başkanı) Turizm ve Tanıtım Derneği Mustafa Tekeli (Dernek Başkanı) Türkiye Ziraatçılar Derneği Eskişehir Şubesi İsmail Sarı (Şube Başkanı) Eskişehir Fotoğraf Sanatı Derneği Gülbin Özdamar (Dernek Başkanı) Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Ergun Uzun (TÜM BEL-SEN Şube Başkanı) Sivrihisar Eğitim Kültür ve Dayanışma Vakfı Naci Şakar (Vakıf Başkanı) Memur-Sen İsmail Uysal (BEM BİR-SEN Şube Başkanı - 88 - EK:4 * İL KOORDİNASYON KURULU BAŞKANLIĞINA, 27.EYLÜL.2012 Konu: CİNSİYETE DAYALI (DUYARLI) BÜTÇELEME Cinsiyet eşitliği ile ilgili ülkemizde ve dünyada sorunlar devam etmektedir. Yeterli yasal önlemler alınmasına karşın sorunlar tüm hızı ile devam etmektedir. Şiddet sarmalı ülkemizi kasıp kavurmaktadır. Gerek atanmışlar, gerekse seçilmişler, STK ve Meslek Örgütleri artık çareleri aramak ve katkı sunmak zorundadır (14 yaşında bir ergenin öğretmenini öldürmesi, 26.9.2012 İzmir). Artık çareyi ötekini suçlayarak değil, kendimizde aramalıyız. Bu bağlamda, şiddetle mücadelede etkin olmak için bu dönem Valiliğin koordinasyonunda üniversiteler ve STK “CİNSİYETE DAYALI (DUYARLI) BÜTÇLEME KONUSUNU “ ele almalıyız. İl genelinde bir iki konferansla işe başlayıp duyarlılık oluşturduktan sonra, tezler yapılmalı, hem belediyelere hem de devlet kurumlarına ışık tutmalıyız. Bu kurul içindeki kişiler bilgileri toplamakta elinden geleni yapabilir. Bir araştırma şirketi ile çalışma yapabileceği gibi üniversitelerin ilgili birimi de destek verebilir. ÖNERİLEN YOL HARİTASI Nasıl başlarız (denenmiş örnek) Vatandaş Anketleri-Soru Formları Mülakatlar Vatandaş şikâyetleri Geçici veya sürekli istişare grup oluşturma / odak gruplar Mecliste Bütçe Açık Oturumları Mahalle toplantıları (Halk Meclisleri) Atölye Çalışmaları/Konferanslar Aşağıdaki klasik bütçeleme örneğiyle sınırlı kalmamalıyız. Personel maaşları ...........75 Yolluklar.........................25 Taşıt................................25 Demirbaş .......................50 Bakım Onarım................25 Katılımcı bütçeye neden ihtiyaç var? Dünyada ve ülkemizde gözlenen yolsuzluklar, çıkar grupları ve siyasetçiler arasındaki onaylanmayacak türden ilişkiler, vatandaşın giderek seçim ve demokrasiden soğumasına (seçimlere katılma oranlarının düşmesi, kararsız oyların artması ve benzeri), izole olmasına, partizanlık, anti demokratikleşme gibi uçlara kaymasına yol açıyor. Sonuçta bir yandan artan nüfus ve kentleşme sorunları büyürken bir yandan da bunlara temsili demokrasi içinde çare bulmak ve kaynak tahsis etme ihtiyacı giderek artıyor. * Bu yazı Eskişehir Valiliği’ne TCDB konusunda Eskişehir’de yazılmış olan ilk yazıdır. - 89 - Mevcut kaynakların dağıtımında vatandaşı sürece katmak, böylece dışta kalmış, sesi az duyulanlara da ulaşarak hizmet götürmek ve temsili demokrasinin temsil sorununun çözümüne katkı vermek konularında katılımcı bütçe bir çıkış yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda yedi öncelikli alan ile karşılaşırız: 1) 2) 3) 4) 5) 6) 7) Cinsiyetler arasındaki farkların ortadan kaldırılması Cinsiyetler arasındaki ücret farklılıklarının azaltılması Kadınların kariyerinin geliştirilmesi Okullarda toplumsal cinsiyet bilincinin arttırılması ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın azaltılması İş ve aile yaşamının barıştırılması Kadınlara yönelik şiddetin azaltılması Toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin çalışma ve raporlamaların güçlendirilmesi BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BİNYIL KALKINMA HEDEFLERİ’nin de cinsiyete duyarlı bir yaklaşım sergilediğini görürüz: 1. Aşırı yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması • Günde bir dolardan az bir parayla geçinmek zorunda bulunan nüfusun yarı yarıya azaltılması • Açlık çeken nüfusun yarı yarıya azaltılması 2. Evrensel ilköğretimin gerçekleştirilmesi Tüm kız ve erkek çocukların ilköğretimlerini eksiksiz tamamlamaları 3. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve kadınların konumunun güçlendirilmesi • İlköğretim ve orta öğretimde kız-erkek öğrenci dengesizliğinin tercihan 2005 yılına kadar ve her düzeyde giderilmesi 4. Çocuk ölümlerinin azaltılması •Beş yaşından küçük çocuklar arasındaki ölüm oranının üçte iki azaltılması 5. Anne sağlığının iyileştirilmesi •Anne ölüm oranının dörtte üç azaltılması 6. HIV/AIDS, sıtma ve öteki hastalıklarla mücadele edilmesi Prof. Dr. Gülten Sönmez SEBER Eskişehir Kenti Konseyi Kadın Meclisi Yürütme Kurul - 90 - EK:5 TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇELEME PROTOKOLÜ Eskişehir, kadın hareketinin etkin olduğu kentlerdendir. Türkiye'de kadın cinayetlerinde 2002'den 2009'a kadar %1.400 oranında artış olduğu bilgisi kamuoyu ile paylaşıldığında, şehirde bu konudaki duyarlılık artmış ve çeşitli platformlardaki Sivil Toplum Kuruluşları bir araya gelmiştir. Oluşan ortak platform, 2011 yılında kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla “Eskişehir Toplumsal Cinsiyet Protokolü”nü hazırlayarak 63 kurum ve kuruluşa imzalatmıştır. Bu çabalar, daha sonra da sürdürülerek 2013 yılında BM kuruluşları UNDP ve UN Women ile Sabancı Üniversitesinin desteğiyle “Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi” ortak programı çerçevesinde Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (TCDB) Uygulamalı Eğitimi Projesi kapsamında çalışmaları yürütecek olan bağımsız bir platform olan “Eskişehir Eşitlik Platformu (ESEP)” kurulmuştur. ESEP İlkeleri: • Toplumsal cinsiyete duyarlı olmak • Temsil edilen kurumun harcamalarının toplumsal cinsiyete duyarlı olarak düzenlenmesine katkı sağlamak • Yerel yönetimlerin TCDB çalışmalarına destek olmak • TCDB konusunda ESEP’in önerilerini dikkate alarak uygulamalarına yansıtan Yerel yönetimlerin çabalarını basınla paylaşmak “ESEP’in şahsıma/kurumuma yapmış olduğu bilgilendirme ziyaretinde tarafıma sunmuş olduğu bu protokolde yer alan “ESEP İlkeleri’ni kabul ediyorum. Seçilmem halinde TCDB ilkelerine uygun hareket edeceğimi, kadınların istihdamına önem vereceğimi şahsım ve kurumum adına taahhüt ederim.” İsim: Kurum: Tarih: İmza: KAVRAMLAR: Toplumsal Cinsiyet: Kadınlar ve erkeklere atfedilen farklı özellikleri, rolleri ve sorumlulukları ifade eden, kültürel ve tarihsel olarak değişkenlik gösteren bir kavramdır. Toplumsal cinsiyetin kadınlar ve farklı cinsel yönelimler üzerinde erkeklerle eşitlik içermeyen bir yansıması vardır. Toplumsal cinsiyet çalışmaları, farklı cinsler/yönelimler arasında eşitlik sağlanana kadar devam edecektir. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme (TCDB): Bütçe sürecinin tüm aşamalarının, kadınların ve erkeklerin ihtiyaçları ve hakları dikkate alınarak yapılandırıldığı ve değerlendirildiği bir stratejidir. Sabancı Vakfı’nın finansal desteği, Birleşmiş Milletler kuruluşları UNDP ve UN Women ile Sabancı Üniversitesi’nin uygulayıcılığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Türkiye Belediyeler Birliği’nin işbirliğiyle gerçekleşen "Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı" çerçevesinde desteklenmektedir. Yerel Yönetimlerin Rolü: Yerel yönetimler, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldıracak tedbirleri etkili biçimde alabilecek konumdadır. Uluslararası sözleşmelerin ve anlaşmaların uygulanmasında da kilit rol ve sorumluluklara sahiptir. - 91 - - 92 - - 93 - - 94 -