KARAMÜRSEL’İN OD TAŞI VE TARİHÎ YAPILARDA KULLANIMI Zeynep AHUNBAY* Giriş Karamürsel’in güneyindeki Tepeköy ve Dereköy dolaylarından çıkarılan bej-yeşil renkli taşlarbin yılı aşkın süredir İzmit çevresinde ve İstanbul’da anıtsal ve yöresel mimaride kullanılmıştır. Jeolojik olarak dasitik veya riyodasitik tüfolarak anılan ve büyük bloklar çıkarılmasına olanak veren bu taşlar, ateşe dayanıklı olmalarından dolayı “od taşı” olarak anılmışlardır. Osmanlı döneminde od taşı Selâtin camilerinin temellerinin yanı sıra, sivil mimaride, hanlarda, hamam külhanlarında, ocaklarda, imaret fırınlarında, top dökümhanelerinde ve darphanede kullanılmıştır. Karamürsel od taşı ocaklarının Bizans döneminde de işletildiği, yöreden çıkarılan taşların 6. yüzyılda İstanbul’da Ayasofya ve Küçük Ayasofya gibi önemli eserlerin ana taşıyıcı duvarlarında tuğla örgü arasında hatıllar olarak yer aldığı gözlenmektedir (Foto 1). İstanbulda 6. yüzyıldan sonra yapılan Bizans yapılarında od taşına rastlanmamaktadır. Ortaçağ’da azalan yapı faaliyeti, savaşlar ve 14. yüzyılda Osmanlı egemenliğine giren bölgeden taş almanın zorluğu bu sonucu etkilemiş olabilir. Ocakların Osmanlı dönemindeki işletimi ile ilgili olaraktarihî belgeler ve halen ayakta olan yapılar bolveri sağlamaktadır. Ocaklardan çıkarılan büyük boyutlu taşlar Karamürsel’in “Kavak İskelesi” olarak anılan noktasından kayık ve gemilerle İstanbul’a taşınarak Süleymaniye, Sultan Ahmet, Laleli, Nuruosmaniye, Eyüp gibi önemli camilerin yapımında kullanılmıştır. 16. ve 17. yüzyıl Osmanlı yapılarında od taşı daha çok temel inşaatında kullanılırken, 18. yüzyılda büyük boyutlu küfeki taşı çıkarmak zorlaştığı için, od taşı yapıların köşelerinde, kapı ve pencere sövelerinde sıkça kullanılır olmuştur. Marmara bölgesindeki tarihî yapıları olumsuz etkileyen 1766 depreminden sonra gerçekleştirilen onarımlarda ve 19. Yüzyıl yapılarında od taşı yoğun olarak yer almıştır. Günümüzde yapılarda kullanımı aktif olmayan od taşı, restorasyonlar için aranan bir malzemedir. Tarihî yapıların restorasyonu yanında, çimento üretimi için kullanılan od taşı konusunda son yıllarda üniversitelerde bilimsel araştırmalar yürütülmüş; jeolojik özellikleri, ocakları, mimarlıkta kullanımı, konservasyonu konularında yayınlar yapılmıştır1. Prof. Dr., İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Taşkışla 34437 Taksim/İstanbul, e-mail: zahunbay@gmail.com 1 Kemal Erguvanlı, vd. “ The significance of research on old quarries for the restoration of historic buildings with special reference to Marmara region, Turkey”, Engineering Geology of Ancient Works, Monuments and Historical Sites, Preservation and Protection, Marinos ve Koukis (Ed.), 1988 Balkema, Rotterdam, s. 631-637; Zeynep Ahunbay, “Osmanlı ∗ 1797 Od Taşı Ocakları ve Od Taşının Fiziksel Özellikleri Osmanlı arşiv belgelerinde Karamürsel’den çıkarılan büyük boyutlu taşların İstanbul’a getirildiğine dair bilgiler bulunmaktadır. Ocakların işletim sistemi ve yeri konusunda tarihî belgelerde ayrıntı verilmemiştir. Eski ocaklar Karamürsel’in 3 km güneydoğusunda Tepeköy’de ve 6 km güneybatısındaki Dereköy’de yamaçlarda bulunmaktadır. İçinde zeolit minerali olmasından dolayı, od taşı ve benzeri magmatik taşlar jeologlar tarafından “zeolitik tüfler” olarak anılmaktadır2. Yapılan araştırmalarda birim hacim ağırlığı az, su emme ve aşınmaları fazla bulunmuştur 3. Deneyler sonunda elde edilen ortalama değerler: birim hacim ağırlığı 2,06 gr/cm3; su emme oranı % 7,83; porozite 16,11; basınç dayanımı 35,2 MPa’dır. Ateşe dayanıklı olan od taşı (seng-i ateş), bu özelliğiyle ocaklar, fırın, hamam külhanı yapımında yer almıştır. Laleli Külliyesi inşaat belgelerinde “seng-i nar” olarak da anılan4 od taşı caminin zemin altında kullanılmıştır. Od taşı büyük bloklar çıkarılmasına izin verdiği için, yüzyıllar boyunca tercih edilmiştir. Dış hava koşullarına dayanımının az olması ve renk olarak bej, kahverengi, yeşil tonlarında, değişken, koyu renklerde bulunması, dış cephede kullanımını sınırlayan özellikleridir. Daha dayanıklı ve açık renkli kireçtaşı bulunamadığında, yapılar tümüyle od taşından inşa edilmiştir. Geç Osmanlı döneminde, kireç taşı kolay temin edilemediğinde, cephelerde homojen bir görüntü elde etmek için od taşı üstü boyanarak/badanalanarak kullanılmıştır. Yumuşak bir kayaç olduğundan, hava kirliliği ve yağışlar od taşının yüzeyinin bozulmasını hızlandırmakta; oyuklar oluşmakta, parçalar kabuk halinde kabarıp dökülmektedir. Taşların içyapısında bulunan feldispat mineralleri, dış hava etkileriyle ayrışarak kil minerallerine dönüşmekte; kil minerallerinin taşın yüzeyinde oluşturduğu koyu kahverengi lekeler, kötü bir görüntü ortaya çıkarmaktadır. Od Taşının Marmara Bölgesindeki Yapılarda Kullanımı Osmanlı dönemindeki kullanımı 16. ve 19. yüzyıllar arasına ait çok sayıda belgeyle izlenebilen od taşının, Bizans döneminde de kullanıldığı, İstanbul’daki tarihî anıtlar incelendiğinde görülmüştür. Od taşı Justinianus döneminde (527-565) çokca kullanılmıştır. Bizans mimarlık tarihçilerinin kaynağına değinmeden ‘yeşil taş’5 olarak andıkları od taşı, 6. yüzyılda inşa edilen Ayasofya ve Küçük Ayasofya (Sergios ve Bakkhos) gibi anıtlarda tuğla sıralar arasında 30-40 cm yüksekliğinde hatıllar olarak yer almıştır (Foto 1). Hatıl bloklarının yüksekliği, muhtemelen, od taşlarını çıkarmak ve taşımak için optimum bir boy olarak tercih edilmiş olmalıdır. İlk yapımı 6. yüzyıla tarihlenen, Osmanlı döneminde I. İbrahim ve II. Mustafa’nın gömülmesiyle türbeye çevrilen Ayasofya Vaftizhanesi’nin dış duvarlarında da od taşı hatıllar gözlenmektedir. Osmanlı tarihi belgelerinde od taşının selatin camilerinin temellerindeve hamamlarda kullanımına dair çok sayıda kayıt bulunmaktadır. Belgeler daha çok İstanbul’daki yapı faaliyeti için çıkarılan ve deniz yoluyla İstanbul’a taşınan od taşlarıyla ilgilidir. Od taşı Karamürsel ve İzmit çevresinde dekullanılmıştır (Foto 2). Od taşının kullanıldığı önemli bir külliye, Fatih döneminde Osmanlı yönetimine katılan Hersek’in Bey’inin oğlu olan ve 2 3 4 5 1798 Mimarlığında Od Taşı”, 9. Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi, 3-7 Eylul 1991, s.27-34; Uz vd., “Karamürsel- Yalova arasındaki piroklastik kayalarda otijen mineral oluşumları”, Yer Bilimleri Dergisi, 27(1995), s.136-139; Seden AcunÖzgünler, Tarihi Yapılarda Kullanılan Volkanik Tüflerin Konservasyonu Üzerine Bir Araştırma: Od Taşı Örneği, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, yayınlanmamış doktora tezi, 2007. Acun, Tarihi Yapılarda ..., s. 75. Kemal Erguvanlı vd., Marmara Bölgesi Eski Taş Ocaklarının İşletilebilme ve Taşlarını Restorasyonda Kullanabilme Olanaklarının Araştırılması, TÜBİTAK Proje No 681, İstanbul 1989, s.173; Acun, Tarihi Yapılarda .., s.115 Aras Neftçi, Laleli Külliyesinin İnşaat Süreci, İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış doktora tezi, 2002. Rowland Mainstone, Hagia Sophia, Architecture, Structure and Liturgy of Justinian’s Great Church, New York 1988, s. 67. Zeynep AHUNBAY Müslümanlığı kabul ederek Hersekzade Ahmet Paşa adını alan zat tarafından Dil İskelesi’nin karşısında, od taşı ocaklarına çok yakın konumda yaptırılmıştır6. İstanbul’dan Anadolu’ya, Bursa’ya giden kervan yolu üzerinde bulunan Hersekzade Ahmet Paşa Külliyesi cami, mektep, medrese, kervansaray, imaret, hamam, çeşmeyapılarından oluşuyordu. Külliyesine su getirmek için kemerler yaptıran Ahmet Paşa’nın eserlerinde yöreden kolayca sağlanan od taşı kullanılmıştır. Zaman ve depremlerin etkisiyle külliyenin mektep, medrese, imaret ve kervansarayı günümüze ulaşamamıştır. 1766 ve 1894 depremlerinden zarar gören cami ise onarımlarla ayakta tutulmuştur7. Prof. Ömer Lütfi Barkan tarafından yayınlanan Süleymaniye Külliyesi belgelerinden, Karamürsel’den getirilen od taşları ile ilgili birçok ayrıntı öğrenilmektedir. Belgelerde taş ocaklarında çalışan işçiler ve çıkarılan taş blokların boyutlarıyla ilgili bilgiler bulunmaktadır. Temellerde büyük ve küçük kalıp olarak iki farklı boyutta od taşı bloğu kullanılmıştır. Belgelerde büyük kalıpların 2,5x1,5 zira (yaklaşık olarak 187,5x112,5 cm); küçük kalıpların 1,5x1 zira (112,5x 75 cm) ölçülerinde olduğu belirtilmiştir8. Sultan Ahmet Külliyesi inşaat belgelerinde de Karamürsel’den od taşı getirilmesiyle ilgili kayıtlar bulunmaktadır9. Caminin kıble duvarının altında yer alan bodrum katında od taşı ayak ve tonoz örgüsünde kullanılmıştır. 17. yüzyılda anıtsal yapıların cephelerinde küfeki kullanımına özen gösterilmekle birlikte, Bakırköy ve çevresindeki küfeki taşı ocaklarının işletilmesinin maliyetinin artması, yüzeye yakın ocakların verimsizleşmesi, İstanbul’daki mimarların küfeki taşı kullanımını sınırlamış; cephelerde, kapı, pencere sövesi, kornişlerde od taşı kullanımına yönelmişlerdir. Topkapı Sarayı’nın sahil köşklerinden olan Sepetçiler Kasr’nın 1643 yılındaki yenilenmesi sırasında, alt kat ayaklarında ve üst kat beden duvarlarında od taşı kullanılması dikkat çekicidir. Zemin kattaki bazı od taı bloklar üzerinde taşçı işaretleri bulunmaktadır. 17. yüzyılda ticaret yapılarında od taşı kullanımının yaygınlaştığı gözlenmektedir. Büyük Valide Han (Foto 3) ve Vezir Hanı gibi büyük anıtsal ticaret yapılarınıngeniş avlularını çevreleyen revaklardaodtaşı kullanımı, han mimarisinde yeni bir renk ve doku etkisinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Her iki han da bugün çok bakımsız ve değişmiş olduğundan, asli mimarilerine ait izleri kavramak, bütünüalgılamak zor olmaktadır. Od Taşının 18. Yüzyılda İstanbul’un Anıtsal Yapılarında Kullanımı 18. yüzyılda İstanbul’da anıtsal mimaride kireçtaşı ve mermer cephelerin önde gelen malzeme olmayı sürdürmüş; od taşı daha çok önemli anıtların temellerinde ve mütevazı yapılarda kullanım alanı bulmuştur. Birçok sıbyan mektebi, kütüphane, hanın duvarları, kapı ve pencere söveleri, kat ve saçak kornişleri, konsol taşlarıod taşından yapılmıştır. Eminönü’nde yer alan 1710 tarihli Ali Paşa Hanı’nda giriş ve avlu cephelerinde od taşının tuğla ile birlikte kullanıldığı gözlenmektedir. Zemin kat kapı söveleri, avlu alt ve üst kat revak taşıyıcı ayakları, korkulukları od taşındandır. 17. yüzyılda yapılan Büyük Valide Hanı’nın giriş cephesinin küfeki taşından yapılmasına özen gösterilirken; Ali Paşa Hanı’nın giriş cephesindeki birçok öğe gibi, konsollar da od taşından yapılmıştır. 18. yüzyılda Nuruosmaniye Camii’nin yapımıyla ilgili olarak, inşaat kâtibi Ahmed Efendi’nin hazırladığı risalede, od taşlarının altyapıda kullanıldığı belirtilmiştir. 1162 H./1749 yılında “Yeryüzüne çıkmağa dört arşın kaldıkta köprülük od taşı ferşine şuru 6 7 8 9 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, 1, Tarih Vakfı, İstanbul 1996, s. 211-212. Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, C. III, İstanbul 1973, s. 284-288. Ömer Lütfi Barkan, Süleymaniye Camisi ve İmareti İnşaatı (1550-1557), C. I, TTK, Ankara 1972, s. 354-355. ZeynepNayır, Osmanlı Mimarlığında Sultan Ahmet Külliyesi ve Sonrası, İTÜ Mimarlık Fakültesi, İstanbul 1975, s. 102; TSMA D. 5112. 1799 olunduğu”10 ifadesinden, caminin zemini altında, toprak seviyesinin yaklaşık 3 m altında od taşı kullanılarak bir döşeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Caminin yapımında kullanılan taşların taşınmasıyla ilgili bilgiler arasında od taşının “Karamürsel nam kasaba havalisi ve civar kazaların... kat ve ihrac hasıl olup” denilerek getirildiği yer tanımlanmış; taş bloklarının kebir ve vasat kayıklarla, gemilerle nakledildiğibelirtilmiştir11. III. Mustafa dönemi (1757-1774) inşaatlarında od taşının küfeki taşı ve tuğla ile birlikte kullanıldığı gözlenmektedir. Ayazma Külliyesi ile ilgili inşaat defterlerinden (1172/17591174/1760 ) od taşının külliyenin hamamında, vakıf mütevelli evinde, imam evlerinde, vakfa bağlı fırında ve vakfa bağlanan han, kargir mahzen yapımında yer aldığı; taban taşı, köprülük ve kırma taş olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır 12. Yapım masrafları arasında “köprülük od taşları”nın taşınmasıyla ilgili mavna ücreti de yer almaktadır13. 1760-1763 yılları arasında yapılan Laleli Camii ve Külliyesi için de Karamürsel’den od taşı temin edilmiştir. Mimarbaşı Mehmet Tahir Ağa’nın eseri olan caminin yanındaki geniş terasın altında inşa edilen tonozlu mekânların yapımında od taşı kullanıldığı tarihî kayıtlarda belirtilmiştir. Yerinde yapılan gözlemlerde de od taşı kullanımı izlenebilmektedir. Altyapının anıtsal nitelikli taş ayakları ve başlıkları küfeki taşından yapılmış, kaba yonu taşlı olan altyapı kesimleri od taşıyla örülmüştür. Laleli Külliyesi’nin vakfı olan Büyük Yeni Han’ın kârgir yapısındaod taşı önemli bir yer tutmaktadır (Foto 4). Yazıtına göre han 1177 H./1761 tarihlidir14. İki avlu çevresinde şekillenen üç katlı han Çakmakçılar Yokuşu üzerinde, eğimli bir arazi üzerinde yer almaktadır. Büyük Yeni Han’ın üçgen çıkmalarla hareketlendirilen sokak cephesinde od taşı zemin kat seviyesinde, konsollarda, pencere sövelerinde, kat kornişlerinde kullanılmıştır. İri bir kütlesi olan hanın dış köşelerinde duvarın almaşık örgüsü iri od taşı bloklarıyla güçlendirilmiştir. Avlu çevresinde iserevak taşıyıcılarında, merdiven basamaklarında, kapı ve pencere söveleri gibi birçok mimari ögede yer almaktadır. Bahçekapı’da bulunan 1780 tarihli I. Abdülhamit Külliyesi’nde yapıların hiyerarşişine, anlamına bağlı olarak kullanılan malzemeler farklıdır. Külliyenin önemli yapıları olan Sultan I. Abdülhamit’in anıtsal türbesinin ve sebilinin cepheleri Marmara mermeri ile kaplanmıştır. Medrese ve kütüphane bölümünde ise duvarlar daha mütevazı malzemeyle yapılmıştır. Duvarlar taş-tuğla almaşık örgülüdür; köşelerde, sövelerde od taşı kullanılmıştır. Kütüphanenin ikinci katını taşıyan güçlü konsollar, yapı köşelerini destekleyen iri bloklar da od taşındandır. Hanlar bölgesinde od taşının yoğun olarak kullanıldığı, cephelerin tümüyle od taşıyla kaplı olduğu uygulamalar da vardır. 1883 tarihli Büyük Ticaret Hanı (Foto 5) malzeme olanaklarının sınırlı olduğu ortamda, yapıcıların od taşına yöneldiğine işaret eden bir uygulamadır. Hanın girişindeki profiller, cephe taşları, pencere çerçeveleri hep od taşından yapılmıştır. Cephede od taşının bir ton açık yeşilinin; sövelerde ise koyusunun kullanılması güzel bir etki yaratmıştır. Taşın doğası gereği, zamanla giriştekiprofiller aşınmış, ayrıntılar keskin hatlarını yitirmiştir. İstanbul’daki birçok 18. yüzyıl sıbyan mektebi, kütüphane deduvarlar taş/tuğla almaşık örgülü, kapı ve pencere söveleri, konsollar, kornişler od taşındandır. Vefa’daki Atıf Efendi Kütüphanesi (Foto 6) giriş cephesinde kapı, pencere söveleri, kat kornişi ve konsollar od 10 Ali Öngül, “Tarih-i Cami-i Nuruosmani”, Vakıflar Dergisi, 24 (1994), s. 131-132. 11 Öngül, “Tarih-i Cami-i …”, s. 139. 12 Neslihan Sönmez, 18. Yüzyıl Mimarisi için bir kaynak olarak Ayazma İnşaat Defterleri, yayınlanmamış doçentlik çalışması, İstanbul 1991, s. 109, 127, 142, 159, 175. 13 Sönmez, 18. Yüzyıl Mimarisi için …, s. 177, 190. 14 Ceyhan Güran, Türk Hanlarının Gelişimi ve İstanbul Hanları Mimarisi, VGM Yayını, 1976, s. 113-115; Gönül Cantay, “Büyük Yeni Han”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.2, İstanbul 1994, s. 349-350. 1800 Zeynep AHUNBAY taşıyla yapılmıştır. Kütüphanenin okuma odası ve meşrutasında da od taşı öne çıkmaktadır. Karaköy’deki Reisülküttab İsmail Efendi Sıbyan Mektebi de benzer biçimde giriş cephesinde, kapı, pencere sövelerinde od taşı kullanılmış olan çok sayıda örnekten biridir. 18. ve 19. Yüzyıl Osmanlı Sivil Mimarisinde Od Taşı Osmanlı yönetimi, İstanbul’da sık sık ortaya çıkan ve ahşap evlerden oluşan mahalleleri yakıp yok eden yangınlar dolayısıyla, evlerin kârgir yapılmasını zorlayan nizamnameler çıkarmıştır. Bu kurallara bir kısım halkın uyduğu; evlerini taş ve tuğla ile inşa ettikleri görülmektedir (Foto 7). Haliç’in Ayakapı-Ayvansaray arasındaki kıyı bölgesinde bulunan ve “Fener evleri”15 olarak tanınan kargir konutlar, taş ve tuğla kullanılarak yapılmıştır. 18. ve 19. yüzyıla tarihlenen Fenerevleri’nde duvarların esas yapısı yükseklik ve uzunlukları fazla olmayan kireç taşları ve tuğlalarla oluşturulmuş; saçak kornişleri tuğladan, kirpi saçak şeklinde veya taşırtma tekniğinde yapılmıştır. Konsollar, kapı, pencere söveleri gibi yapı ögeleri ise, iri od taşı bloklarla oluşturulmuştur. 1766 ve 1894 Depremleri Sonrasında Yapılan Onarımlarda Od Taşı Kullanımı 1766 depreminden hasar gören bazı anıtların onarımındaod taşı kullanılmıştır16. Depremden zarar gören ve ardından taşıyıcıları güçlendirilen Zeyrek Camii’nin Kuzey Kilisesi’nde, aslında tuğladan olansaçak bitişininyerine od taşı kornişler yerleştirildiği gözlenmiştir. 1766 depreminde ağır hasar gören ve yeniden yapılan Fatih ve Eyüp Camilerinin temellerinin od taşı bloklarıyla yapıldığı tarihî belgelerden öğrenilmektedir. Eyüp Camii’nin temel ızgarasında kullanılan od taşı bloklarının boyutları 2x1x0,5 zira (yaklaşık olarak 150x75x37,5 cm) olarak belirtilmiştir. 19. yüzyılda, 1894 depremi sonrasındaki onarımlarda da od taşından yararlanıldığı gözlenmektedir. Kuruluşu 15. yüzyıla giden Ahi Çelebi Camii Eminönü’nde, Haliç Surlarının dışındaki alanda bulunmaktadır17. 16. yüzyılda bir yangın geçirdikten sonra Mimar Sinan tarafından onarılan cami, üzerine kurulduğu dolgu zemin ve depremler dolayısıyla zamanla çökmüş ve taşıyıcı sisteminin desteklenmesi gerekmiştir. 1894 depreminden hasar gören caminin yıkılarak yerine yeni bir cami yapılması gündeme gelmişse de, eski caminin sağlamlaştırılarak yaşatılması yoluna gidilmiştir. Bugün camide birçok dönem, birlikte izlenebilmektedir. 1894 depremi sonrasında yapılan sağlamlaştırma müdahalelerinde demir çekme çubukları, kılıçlar ve od taşı kullanılmıştır. Son cemaat yerinde ve harimdeki taşıyıcıların kesitleri, etraflarına od taşından gömlek örülerek büyütülmüştür. Od taşı sonradan kapatılan cemaat yeri revak cephesindeki pencere sövelerinde de kullanılmıştır. 1999 depremi sonrasında yapılan onarımla, caminin güneybatı cephesinde kubbe kemerleri altında bulunan od taşı örgü açığa çıkmıştır. İç mekân sıvalı olduğundan taş doku iç mekândan görülememektedir. 19. Yüzyıl Sonu - 20. Yüzyıl Başı Yeni Tasarımlarında Od Taşı Kullanımı 19. yüzyılda Avrupa’da gelişen canlandırmacı (revivalist) mimari akımlar, İstanbul’da çalışan yabancı mimarlar aracılığıyla Osmanlı mimarlık ortamına girmiş ve yerli mimarları da etkilemiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısında neoklasik, neobarok üsluplarda yapılar Osmanlı başkentinde yayılmış; canlandırmacı akımın Osmanlı mimarlığına özgü biçim ve ögeleri kullanan bir üslup şeklinde gelişmesiyle ilginç örnekler verilmiştir. 19. yüzyıl sonunda 15 Gülen Yamaner, Eski Haliç Yerleşme Bölgesi Fener Mahallesi ve Fener Evleri Üzerine Koruma Amaçlı Çalışma, İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış master tezi, 1984, s. 30-34. 16 Deniz Mazlum, Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında 22 Mayıs 1766 İstanbul Depremi ve Ardından Gerçekleştirilen Yapı Onarımları, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, 2001, s. 61. 17 Yüksel Yoldaş Demircanlı, İstanbul Mimarisi için Kaynak Olarak Evliya Çelebi Seyahatnamesi, VGM İstanbul 1989, s. 23-25. 1801 geçerli olan 1. Milli Mimari akımının uygulayıcıları arasında yer alan yabancı mimarların bazı önemli tasarımlarında od taşı kullandıkları gözlenmektedir. İstanbul’da Sanayi-i Nefise Mektebi’nde öğretim üyeliği yapan Fransız Alexandre Vallaury ve II. Abdülhamit’in saray mimarı olarak çalışan İtalyan Raimondo D’Aronco 19. yüzyıl mimari akımlarını İstanbul’a taşıyan, aynı zamanda Osmanlı başkentinde karşılaştıkları mimariden etkilenerek ulusal mimari üslubunda tasarımlar yapan mimarlardır. Raimondo D’Aronco’nun 19. yüzyıl sonuna doğru Sultan Ahmet Meydanında yaptığı Yeniçeri Kıyafethanesi, dalgalı, geniş saçaklarıyla dikkati çeken bir yapıdır. Yeniçeri Müzesi olarak tasarlanan binanın kuzeye bakan giriş cephesi kabartma panolar, pilastırlarla hareketlendirilmiştir. Bugün Marmara Üniversitesi Rektörlüğü kullanımında olan müzenin alt katında kireçtaşı, üst katında od taşı kullanılması beyaz taş bulunmasındaki sıkıntıdan kaynaklanmış olmalıdır. Müzenin saçakla korunan kuzey cephesindeki od taşı profiller bozulmadan günümüze gelebilmiştir (Foto 8). Müzeye bitişik Tarım ve Maden Bakanlığı’nın üst katında ve kat kornişinde de od taşı kullanılmıştır. Müze ve Bakanlık binalarının eski bir resminde cephe beyaz boyalı görünmektedir; cephede homojenliği bozan taş rengi farklılıklarının badana ile kapatıldığını düşünmekteyiz. Mimar Alexandre Vallaury’nin önemli eseri Düyun-u Umumiye Binası’nın (1897-99) anıtsal girişi od taşının çok özel bir kullanımını sergilemektedir. Bugün İstanbul Erkek Lisesi olarak kullanılan tarihî yapının üç kat yüksekliğindeki orta bölümündeki sivri kemer ve yan duvarlar da od taşından yapılmıştır. Osmanlı mimari ögelerinden geniş saçaklar, furuşlar, Batılı öğelerle birlikte, alışılmadık bir kompozisyon içinde kullanılmıştır (Foto 9). Bu ünik örnekte yeşil ve beyaz taşların ardışık olarak kullanılmasıyla, od taşının rengi öne çıkarılmış; dekoratif etkisi vurgulanmıştır. Od Taşının Sanayi Yapıları, Mutfak ve Hamamlarda Ateşe Dayanıklı Özelliğiyle Kullanımı Od taşının ocaklarda ve hamam külhanlarında kullanıldığı tarihî belgelerden öğrenilmekte; eski yapılarda yapılan gözlemlerle de bu bilgi doğrulanmaktadır. 1574 yılında Mimar Sinan’ın Topkapı Sarayı hareminde yaptığı hamam için od taşı getirtilmesine ait belge bu malzemenin hamam külhanlarında kullanımına örnektir18. Üsküdar Ayazma Külliyesi’nde de ocak ve fırın yapımıyla ilgili olarak od taşı talepleri bulunmaktadır19. İmaretlerin mutfaklarında, üzerine kazanlar konularak çorba, pilav, et yemekleri pişirilen ocaklarda; fodla fırınlarında da od taşı kullanılmıştır. İstanbul’da Fatih döneminde, Galata surları dışında yapılan ilk Tophane, patlama ve yangınlar sonucu onarım ve yenilemeler geçirmiştir. Bugün mevcut Tophane geç Osmanlı dönemi yapısıdır (Foto 10). Top dökümü sırasında yükselen ortam sıcaklığı ve patlama tehlikesi gösteren bir üretim sürecinde ocaklarda ateşe dayanıklı taş kullanımı tercih edilmiştir. Tophane binası içinde, örtüyü taşıyan ayaklarda, duvarlarda ve alttaki ocak kesiminde od taşı kullanıldığı gözlenmektedir. Lengerhane, Tersane için çapalar üretilen, içinde demirin biçimlendirildiği bir sanayi yapısıdır. Haliç kıyısında, Sütlüce’de bulunan Lengerhane degeç Osmanlı dönemine aittir. Hem dönemin taş bulma olanakları, hem de üretim sürecinin gerektirdiği koşullar uyarınca, inşaatte od taşı kullanımı tercih edilmiştir. Ana taşıyıcı ayaklar, döşemenin altındaki ocaklar od taşından yapılmıştır. 18 Zeki Sönmez, Mimar Sinan ile ilgili Yazmalar-Belgeler, İstanbul 1988, s. 134. 19 Neslihan Sönmez, 18. Yüzyıl Mimarisi için .. , s. 125, 142, 175. 1802 Zeynep AHUNBAY Sonuç Od taşı günümüz sanat tarihçileri ve mimarlarının çok tanımadığı bir malzemedir. Dolayısıyla, 20. yüzyılda yapılan birçok onarımda od taşı yerine başka taşlar kullanılmış; bu durum renk ve doku açısından farklılık yaratmıştır. Örnek olarak Karaköy’de bulunan Kemankeş Kara Mustafa Paşa Camii gösterilebilir. İlk yapılışı 1640’lara tarihlenen cami, kitabesine göre 1186 H./1772’de bir onarım geçirmiş; yenilenmiştir20. Bugün minarenin kaidesinin bir kısmı od taşından, kalan kısmı, gövdesi, şerefesi kireç taşındandır. 20. yüzyıl onarımında seçilen taş türüne dikkat edilmemesi veya uygun taşım o sırada kolayca od taşı temin edilememesi nedeniyle, minare farklı bir taş kullanılarak onarılmış; yamalı bir görüntü ortaya çıkmıştır. Son yıllarda onarımlarda özgün malzeme kullanımı ilkesine daha fazla uyma çabası gösterildiğinden, od taşından yapılmış eserlerin, ayrıntıların doğru malzeme kullanılarak onarılması için uygun malzeme araştırılmakta; temin edilmesi için çaba gösterilmektedir. Od taşının onarımda başarıyla kullanımına örnek olarak İzmit’te 1999 depreminden zarar gören Av Köşkü’nün restorasyonu gösterilebilir. Köşkün hasarlı taşları Karamürsel’den getirilen od taşlarıyla yenilenmiştir21. İstanbul’da halen onarılmakta olan Mısır Çarşısı’nda od taşı ayrıntılar, özgün malzeme kullanılarak yenilenmektedir. Aya Sofya’nın batı cephesinde yapılmakta olan onarımda Ortaçağ payandalarının yüzeylerindeki çok aşınmış od taşı blokların yerine yenilerinin konulması için gerekli malzeme sağlanarak hazırlık yapılmıştır. Siyavuş Paşa Medresesi’nin geç Osmanlı döneminde elden geçen mahzen bölümünde kapı ve pencere sövelerinde kullanılan od taşlarının yenilenmesi için Karamürsel’den taş ısmarlanmıştır. Karamürsel’in od taşı Marmara bölgesinin mimari mirasının oluşumuna katkı sağlayan önemli bir kaynaktır; Ayasofya’dan Düyun-ı Umumiye binasına kadar uzanan zaman diliminde, değerli eserlerin oluşturulmasında yer almıştır. Bu doğal kaynağın iyi tanınmasını, değerinin bilinmesini ve gelecekte de onarımlarda kullanılabilmesi için özenle işletilmesini diliyoruz. 20 Tahsin Öz, İstanbul Camileri, C II, TTK Ankara 1965, s. 38-39. 21 Yegan Kahya, “İzmit Sultan Abdülaziz Imperial Hunting Lodge: Restoration following the 1999 earthquake”, A/Z ITU Journal of the Faculty of Architecture, 9/2, (2013), s. 135-151. 1803 KAYNAKÇA Acun-Özgünler, Seden, Tarihi Yapılarda Kullanılan Volkanik Tüflerin Konservasyonu Üzerine Bir Araştırma: Od Taşı Örneği, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, yayınlanmamış doktora tezi, 2007 Aktuğ, İlknur, “Ayazma Camisi İnşaat Defteri”, 9. Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi, 3-7 Eylul 1991, s.79-89 Alioğlu, Hakan Selçuk, Saksı Han’ın Restorasyon Projesi, İTÜ Fen Bilimleri Ensititüsü, yayınlanmamış master tezi, İstanbul 1992 Ahunbay, Zeynep, “Osmanlı Mimarlığında Od Taşı”, 9. Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi, 3-7 Eylul 1991, s.27-34 Altınay, Ahmet Refik, Hicri Onikinci Asırda İstanbul Hayatı, İstanbul 1930 Ayverdi, Ekrem Hakkı, Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, C. III, İstanbul 1973 Barkan, Ömer Lütfi, Süleymaniye Camisi ve İmareti İnşaatı (1550-1557), C. I, 2, TTK, Ankara 1972, 1979 Cantay, Gönül, “Büyük Yeni Han”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 2, Kültür Bakanlığı- Tarih Vakfı ortak yayını, İstanbul 1994, s. 349-350 Demircanlı, Yüksel Yoldaş, İstanbul Mimarisi için Kaynak Olarak Evliya Çelebi Seyahatnamesi, VGM İstanbul 1989 Erguvanlı, Kemal, Eriş, İsmail, Ahunbay, Metin ve Zeynep, “ The significance of research on old quarries for the restoration of historic buildings with special reference to Marmara region, Turkey”, Engineering Geology of Ancient Works, Monuments and Historical Sites, Preservation and Protection, Marinos ve Koukis (Ed.), 1988 Balkema, Rotterdam, s. 631-637 Erguvanlı, Kemal, Ahunbay Metin ve Zeynep, Eriş İsmail, Erdoğan Mustafa, Onak Ahmet, Eyüboğlu Rahmi, Marmara Bölgesi Eski Taş Ocaklarının İşletilebilme ve Taşlarını Restorasyonda Kullanabilme Olanaklarının Araştırılması, TÜBİTAK Proje No 681, İstanbul 1989 Erguvanlı, Kemal, Ahunbay, Zeynep, “Mimar Sinan’ın İstanbul’daki Eserlerinde Kullandığı Taşların Mühendislik Jeolojisi ve Mimari Özellikleri”, Mühendislik Jeolojisi Bülteni, 11(1989), s.109-114 Güran, Ceyhan, Türk Hanlarının Gelişimi ve İstanbul Hanları Mimarisi, VGM Yayını, 1976 Kahya, Yegan, “İzmit Sultan Abdülaziz Imperial Hunting Lodge: Restoration following the 1999 earthquake”, A/Z ITU Journal of the Faculty of Architecture, 9/2, (2013), s. 135-151 Mainstone, Rowland, Hagia Sophia, Architecture, Structure and Liturgy of Justinian’s Great Church, New York 1988 Mazlum, Deniz, Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında 22 Mayıs 1766 İstanbul Depremi ve Ardından Gerçekleştirilen Yapı Onarımları, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, 2001 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, C.1, Tarih Vakfı, İstanbul 1996 Nayır, Zeynep, Osmanlı Mimarlığında Sultan Ahmet Külliyesi ve Sonrası, İTÜ Mimarlık Fakültesi, İstanbul 1975 Neftçi, Aras, Laleli Külliyesinin İnşaat Süreci, İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış doktora tezi, 2002 Öngül, Ali, “Tarih-i Cami-i Nuruosmani”, Vakıflar Dergisi, 24 (1994), s. 127-146 Öz, Tahsin, İstanbul Camileri, C II, TTK Ankara 1965 Sayar, Malik, Erguvanlı, Kemal, Türkiye Mermerleri ve İnşaat Taşları, İTÜ Maden Fakültesi, İstanbul 1962 Sönmez, Neslihan, 18. Yüzyıl Mimarisi için Bir Kaynak Olarak Ayazma İnşaat Defterleri, yayınlanmamış doçentlik çalışması, İstanbul 1991 Sönmez, Zeki, Mimar Sinan ile ilgili Yazmalar-Belgeler, İstanbul 1988 Yamaner, Gülen, Eski Haliç Yerleşme Bölgesi Fener Mahallesi ve Fener Evleri Üzerine Koruma Amaçlı Çalışma, İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış master tezi, 1984 Uz, B., Esenli, F., Manav, H., Aydos, Z., “Karamürsel- Yalova arasındaki piroklastik kayalarda otijen mineral oluşumları”, Yer Bilimleri Dergisi, 27(1995), s.136-139 1804 Zeynep AHUNBAY RESİMLER 1. Küçük Ayasofya 6. yy 2. İzmit Orhan Bey Camii istinat duvarı 3. Büyük Valide Hanı 17. yy 4. Büyük Yeni Han 1761 6. Atıf Efendi Kütüphanesi 5. Büyük Ticaret Hanı 1883 1805 7. Fener Evi 8. Yeniçeri Müzesi 9. Düyun-u Umumiye Binası, 1897 1806 10. Tophane