4. Arz ve Talep Gelişmeleri

advertisement
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
4. Arz ve Talep Gelişmeleri
2016 yılı ilk çeyreğine ilişkin GSYİH verilerine göre iktisadi faaliyet Nisan Enflasyon Raporu’nda
ortaya konulan görünümle uyumlu bir seyir izlemiş ve dönemlik bazda yüzde 0,8, yıllık bazda yüzde 4,8
oranında artmıştır. Üretim tarafından değerlendirildiğinde, ilk çeyrekte dönemlik büyümeye en yüksek
katkıyı yapan kalemler tarım ve sanayi olurken, inşaat ve hizmet kalemlerinin katkısı görece sınırlı
olmuştur. Harcama yönünden incelendiğinde, çeyreklik bazda büyümedeki artışın temel olarak özel
kesim talebinden kaynaklandığı görülmektedir. Bu dönemde tüketim talebi büyümenin sürükleyicisi
olurken yatırım talebi ve net ihracat büyümeyi azalış yönünde etkilemiştir.
2016 yılı ikinci çeyreğine ilişkin açıklanan veriler iktisadi faaliyette ek bir iyileşmeye işaret
etmemektedir. Sanayi üretimi Nisan-Mayıs döneminde bir önceki çeyrek ortalamasının yüzde 0,4
oranında altında kalmıştır. İç talebe ilişkin satış, üretim ve ithalat göstergeleri nihai yurt içi talepte
dönemlik bazda artışa işaret ederken, artışın ilk çeyrekten daha düşük oranda gerçekleşebileceğine
dair sinyaller içermektedir. Buna ek olarak, Nisan-Mayıs dönemi dış ticaret verilerine göre dış talebin
büyümeye olumlu katkısının sınırlı olacağı tahmin edilmektedir.
2016 yılında iç talebin özellikle tüketim harcamaları kaynaklı olarak artış seyrini sürdüreceği ve dış
talebin ihracat pazarlarımızda öngörülen ılımlı büyümenin etkisiyle toparlanma eğilimi sergileyeceği
düşünülmektedir. Öte yandan, bu dönemde iç talebin seyrine bağlı olarak ithalat talebinin artacağı ve
net ihracatın büyümeye negatif katkı yapacağı tahmin edilmektedir.
Büyümeye ilişkin riskler özellikle dış talep kaynaklı olmak üzere aşağı yönlüdür. Jeopolitik
gelişmeler, Avrupa Birliği’nin siyasi ve kurumsal bütünlüğüne dair endişelerin Avrupa ekonomisi üzerinde
oluşturduğu belirsizlik ve petrol fiyatlarının petrol ihracatçısı dış ticaret ortaklarımıza yapabileceği
olumsuz gelir etkisi dış talep üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. Öte yandan, turizm sektöründeki
gelişmeler iktisadi faaliyet, istihdam ve cari denge üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. Bu
görünüme rağmen, süregelen makroihtiyati tedbirler ve emtia fiyatlarındaki düşük seyir çerçevesinde
2016 yılında cari işlemler dengesinde iyileşmenin devam etmesi beklenmektedir
4.1. Arz Gelişmeleri
TÜİK tarafından açıklanan verilere göre, 2016 yılının birinci çeyreğinde GSYİH bir önceki yılın aynı
çeyreğine göre yüzde 4,8 oranında artmıştır. Bu dönemde tüm ana sektörlerin katma değerinde artış
kaydedilmiştir (Grafik 4.1.1). Sanayi katma değeri, sanayi üretimi verisine yakın şekilde yüzde 5,7
oranında artmış, hizmet katma değeri yıllık artış oranı ise yüzde 4,2 ile bir önceki çeyrektekine yakın
gerçekleşmiştir. Tarım katma değeri artışı tarihsel ortalamalarına dönerken, inşaat katma değeri artış hızı
kış aylarındaki olumlu hava şartlarının etkisiyle bir miktar ivmelenerek yüzde 6,6 olmuştur. Net vergi
kaleminin katkısı 2015 yılına kıyasla gerilese de devam etmiştir. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış
verilere göre ise GSYİH bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,8 oranında artış kaydetmiştir (Grafik 4.1.2).
Dönemlik olarak en yüksek artış yüzde 3,4 ile tarım sektöründe gerçekleşmiştir. Sanayi ve inşaat katma
değeri artış oranları yüzde 1,0 ile ılımlı bir görünüm ortaya koymuştur. Hizmetler sektöründeki artış ise
yüzde 0,3 ile sınırlı oranda kalmıştır.
Enflasyon Raporu 2016-III
37
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 4.1.1.
Grafik 4.1.2.
GSYİH Yıllık Büyümesi ve Üretim Yönünden Katkılar
GSYİH Çeyreklik Büyümesi ve Üretim Yönünden
Katkılar (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yüzde Puan)
(Yüzde Puan)
Tarım
Hizmetler
Net Vergi
Sanayi
İnşaat
GSYİH
14
14
12
12
10
10
8
Net Vergi
Tarım
İnşaat
Sanayi
Hizmetler
GSYİH
5
5
4
4
8
3
3
6
6
2
2
4
4
1
1
2
2
0
0
0
0
-2
-2
1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1
2010
2011
2012
2013
2014
2015
-1
-1
1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1
16
2010
Kaynak: TÜİK.
2011
2012
2013
2014
2015 16
Kaynak: TÜİK.
Nisan-Mayıs dönemi itibarıyla sanayi üretimi yıllık artış hızında bir miktar yavaşlama söz konusudur
(Grafik 4.1.3). Benzer şekilde mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretimi verisi de son
dönemlerdeki ılımlı artış eğiliminin yılın ikinci çeyreğinde korunamadığına işaret etmektedir. Nitekim bu
dönemde sanayi üretimi ilk çeyrek ortalamasının yüzde 0,4 oranında altında seyretmektedir
(Grafik 4.1.4). Haziran ayı verisiyle birlikte bu görünümde biraz daha toparlanma gerçekleşeceği tahmin
edilmektedir. Ancak çeyrek genelinde önceki çeyreklere kıyasla daha zayıf olan görünümün korunması
beklenmektedir.
Grafik 4.1.3.
Grafik 4.1.4.
Sanayi Üretim Endeksi
Sanayi Üretim Endeksi
(Yıllık Yüzde Değişim)
SÜE
(Mevsimsellikten Arındırılmış, Çeyreklik Yüzde Değişim)
20
Takvim Etkisinden Arındırılmış-SÜE
20
15
15
10
10
5
0
-5
-5
-10
-10
-15
-15
-20
-20
-25
-25
5
5
4
4
5
3
3
0
2
2
1
1
0
0
-1
-1
1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2*
1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 12*
2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16
*Nisan-Mayıs dönemini kapsamaktadır.
Kaynak: TÜİK.
2010
2011
2012
2013
2014
2015
16
*Nisan-Mayıs dönemini kapsamaktadır.
Kaynak: TÜİK.
2016 yılı ikinci çeyreğinde anket göstergeleri gerçekleşmeleri teyit eder niteliktedir. PMI yeni
siparişler ve üretim sorularına verilen yanıtların ikinci çeyrek ortalamaları durağan seviyenin bir hayli
altında kalmış ve üretimde ilk çeyreğe göre yavaşlamaya işaret etmiştir (Grafik 4.1.5). İYA verilerinden şu
anda kayıtlı siparişler ve son üç ay sipariş miktarı sorularına verilen cevaplar, özellikle dış talepteki seyrin
üretim artışını sınırladığını ortaya koymaktadır (Grafik 4.1.6). Ayrıca, jeopolitik risklerin önemini koruması ile
tüketici ve yatırımcı güveninin düşük seviyelerde seyretmesi nedeniyle güven kanalından üretime bir
destek gelmemektedir. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde üretimdeki artış eğiliminin ılımlı bir seyir
göstermesi beklenmektedir.
38
Enflasyon Raporu 2016-III
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 4.1.5.
Grafik 4.1.6.
PMI ve PMI Üretim
İYA - Son Üç Ay Sipariş Miktarı
(Mevsimsellikten Arındırılmış)
(Arttı-Azaldı, Mevsimsellikten Arındırılmış)
PMI-Yeni Siparişler
İç Piyasa
PMI Üretim
60
60
55
55
İhracat
28
28
24
24
20
20
16
16
50
12
12
8
8
4
50
0
4
-4
45
40
Kaynak: Markit.
-8
-4
-12
-8
-16
1211
0312
0612
0912
1212
0313
0613
0913
1213
0314
0614
0914
1214
0315
0615
0915
1215
0316
0616
40
0
1210
0311
0611
0911
1211
0312
0612
0912
1212
0313
0613
0913
1213
0314
0614
0914
1214
0315
0615
0915
1215
0316
0616
45
Kaynak: TCMB.
4.2. Talep Gelişmeleri
2016 yılı ilk çeyreğine ilişkin GSYİH verileri harcama tarafından incelendiğinde, yıllık büyümenin
beklentiler doğrultusunda nihai yurt içi talep kaynaklı olduğu gözlenirken, net ihracatın yıllık büyümeye
katkısı bir çeyrek aranın ardından yeniden eksi değer almıştır (Grafik 4.2.1). Bu dönemde, nihai yurt içi
talebin katkısı tamamen tüketim harcamalarından gelirken, toplam yatırımlar büyümeye katkı
yapmamıştır. Mevsimsellikten arındırılmış verilere göre ise ilk çeyrekte nihai yurt içi talep GSYİH’ye göre
daha kuvvetli bir artış kaydetmiştir (Grafik 4.2.2). Yatırımlar dönemlik büyümeye düşürücü yönde katkı
yaparken, dönemlik artışın kaynağı tüketim harcamaları olmuştur. Stok değişimi ve net ihracat da
dönemlik büyümeyi sınırlayan diğer bileşenlerdir.
Grafik 4.2.1.
Grafik 4.2.2.
Talep Yönünden Yıllık Büyümeye Katkılar
GSYİH ve Nihai Yurt İçi Talep
(Yüzde Puan)
(Mevsimsellikten Arındırılmış, 2011Ç1=100)
20
Net İhracat
Stok Değişimi
Nihai Yurt İçi Talep
GSYİH
GSYİH
20
15
15
10
10
5
5
0
0
-5
-5
-10
-10
1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1
2010
2011
Kaynak: TÜİK.
2012
2013
2014
2015 16
Nihai Yurt İçi Talep
125
125
120
120
115
115
110
110
105
105
100
100
95
95
90
90
85
85
80
80
75
75
1234123412341234123412341234123412341
2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 201516
Kaynak: TÜİK.
Özel tüketim harcamaları yılın ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 2,9 artarak 2010 yılı
son çeyreğinden beri en yüksek dönemlik artışı kaydetmiştir. Detaylara bakıldığında, hem dayanıklı
tüketim malı hem de diğer kalemlerde artış gözlenmektedir. Ancak dayanıklı mal haricinde kalan mal
ve hizmetlerin artış hızında önceki çeyreklere göre ivmelenme daha dikkat çekicidir. Kamu tüketim
harcamalarında ise artış eğilimi korunmuştur. Yatırımlar tarafında, hem özel hem kamu harcamaları
görece zayıf bir görünüm sergilemiştir. Toplam makine-teçhizat yatırımları her iki kesim için de bir önceki
çeyreğe göre düşüş kaydederken, inşaat yatırımları olumlu hava koşullarının da desteğiyle özel kesim
Enflasyon Raporu 2016-III
39
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
kaynaklı ılımlı bir artış kaydetmiştir (Grafik 4.2.3). Özetle, gerek özel kesim gerekse kamu kesimi talebi
tüketim kanalıyla artış göstermiş, yatırımlar ise zayıf seyretmiştir (Grafik 4.2.4).
Grafik 4.2.3.
Grafik 4.2.4.
Özel Yatırımlar ve GSYİH
Özel ve Kamu Kesimi Talebi
(Mevsimsellikten Arındırılmış, 2011Ç1=100)
(Mevsimsellikten Arındırılmış, 2011Ç1=100)
GSYİH
Özel Makine Teçhizat
Özel İnşaat
120
110
100
Özel Kesim Talebi
120
140
110
130
130
120
120
110
110
100
100
90
90
100
Kamu Kesimi Talebi
140
90
90
80
80
70
70
80
80
60
60
70
70
50
60
50
60
1234123412341234123412341234123412341
1234123412341234123412341234123412341
2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 201516
2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 201516
Kaynak: TÜİK.
Kaynak: TÜİK.
2016 yılının ikinci çeyreğine ilişkin veriler ilk çeyrekteki görünümün büyük ölçüde korunacağına
işaret etmektedir. Bu bağlamda, iktisadi faaliyetin artış eğiliminin ikinci çeyrekte sürmesi beklenirken, artış
hızının ilk çeyreğe göre daha düşük olabileceği değerlendirilmektedir. Büyümeye öncülük eden tüketim
mallarının üretimi ve ithalatı ilk çeyreğe göre artış kaydetmemektedir (Grafik 4.2.5). Diğer taraftan,
otomobil satışlarında canlanma devam etmektedir (Grafik 4.2.6). Yatırımlar tarafında makine-teçhizat
üretimi sınırlı oranda artarken, ithalatı gerilemektedir (Grafik 4.2.7). İnşaat yatırımları ile ilişkili olan metalik
olmayan mineral maddelerin üretimi ve ithalatı ise düşüş kaydetmiştir (Grafik 4.2.8).
Grafik 4.2.5.
Grafik 4.2.6.
Tüketim Malları Üretim ve İthalat Miktar Endeksleri
İç Piyasa Otomobil ve Beyaz Eşya Satışları
(Mevsimsellikten Arındırılmış, 2010=100)
Üretim
İthalat (sağ eksen)
140
(Mevsimsellikten Arındırılmış, Bin Adet)
135
125
130
70
Otomobil Satışları
Beyaz Eşya Satışları (sağ eksen)
600
60
550
115
120
105
95
110
50
500
450
40
400
85
100
75
30
65
20
90
350
300
250
55
80
45
1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 12*
2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16
* Nisan-Mayıs dönemi ortalamasıdır.
Kaynak: TÜİK, TCMB.
40
650
10
200
12341234123412341234123412341234123412
2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16
Kaynak: TÜRKBESD, ODD, TCMB.
Enflasyon Raporu 2016-III
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 4.2.7.
Grafik 4.2.8.
Makine-Teçhizat Üretim ve İthalat Miktar Endeksleri
Mineral Maddeler Üretim ve İthalat Miktar Endeksleri
(Mevsimsellikten Arındırılmış, 2010=100)
(Mevsimsellikten Arındırılmış, 2010=100)
Üretim
Üretim
İthalat
İthalat (sağ eksen)
160
160
120
140
150
150
115
130
140
140
130
130
110
120
120
120
105
110
110
110
100
100
100
100
95
90
90
90
90
80
70
80
80
70
70
85
60
60
80
1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 12*
60
1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 12*
2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16
2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16
* Nisan-Mayıs dönemi ortalamasıdır.
Kaynak: TCMB.
* Nisan-Mayıs dönemi ortalamasıdır.
Kaynak: TÜİK, TCMB.
2016 yılının ilk çeyreğinde mal ve hizmet ihracatı ve ithalatı artarken, ithalattaki artış daha
kuvvetli gerçekleşmiştir (Grafik 4.2.9). Böylece ilk çeyrekte net ihracatın dönemlik büyümeye katkısı
negatif olmuştur. Dış ticaret ana eğilimini daha sağlıklı yansıtan mal bazında altın hariç miktar endeksleri
değerlendirildiğinde de benzer bir görünüm oluşmaktadır. Artan nihai yurt içi talebin ithalat talebini
arttırdığı, jeopolitik gelişmelerin ise ihracat artışını sınırladığı düşünülmektedir. Mayıs ayı itibarıyla önceki
çeyreğe kıyasla altın hariç ihracat miktar endeksi artarken, altın hariç ithalat miktar endeksi sınırlı azalış
kaydetmiştir (Grafik 4.2.10). Haziran ayı verisiyle birlikte iki göstergenin de ilk çeyreğe göre artış
kaydetmesi beklenmektedir. Diğer taraftan, jeopolitik faktörler net ihracatın cari dengeye ve
büyümeye olumlu katkısı üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaya devam etmektedir. Ancak küresel
ekonomideki ılımlı toparlanma ile birlikte ihracatımızın pazar değiştirme esnekliğinin yüksek olması ve
bölgede son dönemde ortaya çıkan olumlu gelişmeler bu riskleri sınırlayabilecektir.
Grafik 4.2.9.
Grafik 4.2.10.
Mal ve Hizmet İhracat ve İthalatı ile GSYİH
İhracat ve İthalat Miktar Endeksleri
(Mevsimsellikten Arındırılmış, 2011Ç1=100)
(Altın Hariç, Mevsimsellikten Arındırılmış, 2011Ç1=100)
GSYİH
İhracat
İthalat
İhracat
130
130
130
120
120
120
110
110
110
105
100
100
100
100
90
90
90
80
80
80
70
70
70
60
60
İthalat (sağ eksen)
125
120
115
130
110
95
90
85
80
75
1234123412341234123412341234123412341
2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16
Kaynak: TÜİK.
60
1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 12*
2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16
* Nisan-Mayıs dönemi ortalamasıdır.
Kaynak: TÜİK, TCMB.
Özetle, 2016 yılının ilk çeyreğinde iktisadi faaliyet temelde tüketim harcamaları kaynaklı olarak
artış kaydetmiştir. İkinci çeyrekte yurt içi talebe ilişkin satış, üretim ve ithalat göstergeleri de dönemlik
bazda artışa işaret etmekte, ancak bu artışın ilk çeyrekten daha düşük oranda gerçekleşebileceğine
dair sinyaller içermektedir. Buna ek olarak, Nisan-Mayıs dönemi dış ticaret verilerine göre dış talebin
büyümeye olumlu katkısının sınırlı olacağı tahmin edilmektedir.
Enflasyon Raporu 2016-III
41
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
2016 Görünümü
2016 yılı ikinci çeyreğinde yurt içi talebe ilişkin gerçekleşmeler Nisan Enflasyon Raporu ile uyumlu
bir görünüm arz etmektedir. İlk çeyrekte kuvvetli bir artış sergileyen özel tüketim harcamaları ikinci
çeyrekte de büyümeyi desteklemektedir. Nitekim, yılın ikinci çeyreğinde otomobil, beyaz eşya ve konut
satışlarındaki seyir dayanıklı tüketim mallarına; gıda ve giyim perakende satışlarındaki yükseliş ise
dayanıksız tüketim mallarına dair talebin olumlu seyrettiğine işaret etmektedir. Tüketim harcamalarında
temelde ücretlerdeki artışın etkisiyle gözlenen güçlü seyrin yıl genelinde korunacağı tahmin
edilmektedir. Belirgin ücret artışından bu yana istihdamda olumsuz bir eğilimin gözlenmemesi gelir
kanalının sınırlanmadan özel tüketimi beslediğini göstermektedir (Grafik 4.3.1 ve Grafik 4.3.2). Tüketici
kredilerindeki ılımlı seyir ve enflasyonda gözlenebilecek iyileşme de bu dönemde tüketim harcamalarını
destekleyebilecektir.
Grafik 4.2.11.
Grafik 4.2.12.
Tüketici Güven Endeksleri
Yatırım ve İstihdam Eğilimi
BloombergHT
130
TÜİK-TCMB (sağ eksen)
120
85
(Mevsimsellikten Arındırılmış, Arttı-Azaldı)
İstihdam Eğilimi
Yatırım Eğilimi
30
30
20
20
10
10
75
0
0
70
-10
-10
-20
-20
-30
-30
60
-40
-40
55
-50
80
110
100
90
80
65
70
60
50
-50
2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 23*
1234123412341234123412341234123412
2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016
2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16
*Temmuz ayı verisidir
Kaynak: TÜİK, TCMB, BloombergHT.
Kaynak: TCMB.
İç talep koşulları ve küresel ekonomideki ılımlı büyümenin etkisiyle özel yatırımlarda 2016 yılının
ikinci yarısında sınırlı bir artış gözlenebileceği değerlendirilmektedir. Yatırım eğiliminin geçen senenin aynı
dönemine kıyasla bir miktar toparlanmasına rağmen belirgin bir iyileşme göstermemesi ve yakın dönem
ortalamalarının sınırlı oranda üstünde olmakla beraber kapasite kullanım oranında önemli bir yükseliş
olmaması 2016 yılında yatırımlardaki artışın sınırlı olmasında rol oynayacak faktörlerdendir (Grafik 4.2.12).
2016 yılında ihracat pazarlarımızda öngörülen toparlanmanın ihracat büyümesini destekleyeceği
düşünülmektedir (Grafik 4.2.13). Nitekim, AB’deki kademeli toparlanma ve jeopolitik gelişmelerin
etkisiyle ihracatta hedef bölge kompozisyonundaki değişime bağlı olarak, Türkiye’nin AB’deki pazar
payı artış eğilimini korumaktadır (Grafik 4.2.14). Diğer taraftan, ücretlerdeki artış ile birim iş gücü
maliyetindeki yükseliş ve yılın ilk yarısında reel kurda gözlenen değerlenme ihracatta fiyat rekabetini
zorlaştırmaktadır. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde ihracatımızın gelir esnekliğinin yüksek olduğu AB
gibi ülkelerde iktisadi faaliyetin seyri ihracatta ilk çeyrekte gözlenen güçlü artışın sürdürülmesi yönünden
önem taşımaktadır.
42
Enflasyon Raporu 2016-III
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 4.2.13.
Grafik 4.2.14.
İhracat Ağırlıklı Küresel Büyüme
Türkiye’nin AB İthalatındaki Payı
(Yıllık Yüzde Değişim)
(Nominal, Mevsimsellikten Arındırılmış, 3 Aylık Ortalama)
4,0
4,0
4
3,8
3,8
3
3,6
3,6
3,4
3,4
1
3,2
3,2
0
3,0
3,0
-1
2,8
2,8
-2
2,6
2,6
2,4
2,4
2,2
2,2
2,0
2,0
1,8
1,5 1,7
2
-3
-4
Kaynak: TCMB.
2017
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
-5
0110
0510
0910
0111
0511
0911
0112
0512
0912
0113
0513
0913
0114
0514
0914
0115
0515
0915
0116
5
Kaynak: Eurostat.
Büyümeye ilişkin riskler dış talep kaynaklı olmak üzere aşağı yönlüdür. Jeopolitik gelişmeler,
Brexit’in Avrupa ekonomisine dair oluşturduğu belirsizlik ve petrol fiyatlarının petrol ihracatçısı dış ticaret
ortaklarımıza yapabileceği olumsuz gelir etkisi dış talep üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. Bunlara
ek olarak, yakın dönemde açıklanan verilerle Çin’deki yavaşlamanın keskinliğine dair endişeler azalsa
da, söz konusu yavaşlamanın ve sert inişi engellemek için alınan tedbirlerin küresel emtia ve finans
piyasaları açısından negatif risk oluşturmaya devam ettiği düşünülmektedir. Benzer şekilde, Fed para
politikasındaki normalleşme de küresel finansal piyasalar açısından risk teşkil etmeyi sürdürmektedir. Öte
yandan, son dönemde yurt içinde yaşanan gelişmeler iç talep üzerinde, turizm sektöründeki gelişmeler
ise iktisadi faaliyet, istihdam ve cari denge üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaktadır.
Özetle, 2016 yılında iç talebin özellikle tüketim harcamaları kaynaklı olarak artışını sürdüreceği ve
dış talebin ihracat pazarlarımızda öngörülen ılımlı büyümenin etkisiyle toparlanma eğilimi sergileyeceği
düşünülmektedir. Önümüzdeki döneme ilişkin risklerin özellikle dış talep kaynaklı olarak aşağı yönlü
olduğu değerlendirilmektedir. Talep kompozisyonundaki bu görünüme rağmen makroihtiyati tedbirler
ve emtia fiyatlarındaki düşük seyir çerçevesinde 2016 yılında cari işlemler dengesinde iyileşmenin
devam etmesi beklenmektedir.
4.3. Emek Piyasası
2015 yılı genelinde yataya yakın bir seyir izleyen işsizlik oranları, 2016 yılının Ocak ile Nisan
dönemleri arasında gerilemiştir (Grafik 4.3.1). Yılın ilk çeyreğinde katılım oranında artış yaşanmaması
işsizlik oranlarının azalmasına yardımcı olmuştur. Mart ve Nisan dönemlerinde katılım oranındaki yükselişe
rağmen tarım dışı istihdam artışının devam etmesi işsizlik oranlarındaki gerilemenin sürmesini sağlamıştır
(Grafik 4.3.2).
Enflasyon Raporu 2016-III
43
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 4.3.1.
Grafik 4.3.2.
İşsizlik Oranları
Üç Aylık Tarım Dışı İşsizlik Oranı Değişimine Katkılar
(Mevsimsellikten Arındırılmış, Yüzde)
İşgücüne Katılım Oranı (sağ eksen)
İşsizlik Oranı
Tarım Dışı İşsizlik Oranı
18
(Mevsimsellikten Arındırılmış, Yüzde puan)
16
53
4
52
3
3
2
2
1
1
48
0
0
47
-1
-1
46
-2
-2
-3
-3
51
50
14
49
12
10
45
8
44
6
İstihdamın Etkisi
Katılım Oranı Etkisi
Nüfus Artışı Etkisi
Tarım Dışı İşsizlik Oranı (üç aylık fark)
43
-4
-4
3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2*
2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2*
2010
2011
2012
2013
2014
2015 2016
* Nisan dönemi.
Kaynak: TÜİK.
4
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: TÜİK.
*Nisan dönemi itibarıyla iki aylık fark.
2016 yılının Ocak ve Nisan dönemleri arasında tarım dışı istihdamın sürükleyicisi hizmet sektörü
olmuştur. İnşaat sektörü istihdam artışına ılımlı katkı vermeyi sürdürürken, yılın ilk çeyreğinde gerileyen
sanayi istihdamı Mart ve Nisan dönemlerinde toparlanmıştır (Grafik 4.3.3). Bu dönemde hizmetler
istihdamındaki artışa en önemli katkı kamu yönetimi, eğitim ve sağlık sektörlerinden gelirken ticaret,
lokanta ve otel sektörü istihdamının katkısı, turizm faaliyetlerindeki gerilemenin de etkisiyle, sınırlı olmuştur
(Kutu 4.1). Tarım dışı sektörlerde kayıtlı istihdam sınırlı miktarda artarken kayıt-dışı istihdamda yükseliş
gözlenmiştir (Grafik 4.3.4). Ocak 2016’da asgari ücrette gerçekleştirilen artışın kayıt-dışılık oranının artış
eğilimi sergilemesinde etkili olduğu değerlendirilmektedir (Kutu 4.2).
Grafik 4.3.3.
Grafik 4.3.4.
Tarım Dışı İstihdamdaki Üç Aylık Yüzde Değişime
Katkılar (Mevsimsellikten Arındırılmış, Puan)
Tarım Dışı Sektörlerde Kayıtlı ve Kayıt-dışı İstihdam
(Mevsimsellikten Arındırılmış, Milyon Kişi)*
Hizmetler
Sanayi
4
Kayıtlı istihdam
Kayıt-dışı istihdam (sağ eksen)
İnşaat
Tarım Dışı İstihdam
4
17,5
8,0
3
16,5
7,0
3
2
2
15,5
6,0
14,5
1
1
5,0
13,5
Kaynak: TÜİK.
4,0
12,5
0216
0915
0415
1114
0614
0114
0813
0313
1012
0512
1211
2,0
0711
10,5
0211
3,0
0910
11,5
0410
0416
0116
1015
0715
0415
0115
-2
1014
-2
0714
-1
0414
-1
0114
0
1013
0
*2014 yılı Şubat döneminde yapılan revizyon nedeniyle, gölgeli alan
verileri önceki veriler ile karşılaştırılmamadır.
Kaynak: TÜİK, TCMB.
İmalat sanayi istihdamı için bir gösterge niteliği taşıyan PMI istihdam değeri Haziran ayında
gerileyerek nötr değerine yakın bir seviyede gerçekleşmiştir (Grafik 4.3.5). PMI istihdam değerinin son
dönemde izlediği seyir, sanayi istihdamında bir canlanma olmayacağına işaret etmektedir.
Kariyer.net internet sitesi tarafından sağlanan verilere göre, 2015 yılının ikinci çeyreğinden
itibaren yatay bir seyir izleyen toplam iş ilanlarında 2016 yılının ikinci çeyreğinde artış gözlenmiştir.
Bununla birlikte, iş başvurularındaki yükseliş neticesinde ilan başına başvuru sayısında bir miktar artış
gerçekleşmiştir (Grafik 4.3.5). Bu çerçevede, öncü göstergeler önümüzdeki dönemde işsizlik
oranlarındaki gerilemenin devam etmeyebileceğine işaret etmektedir.
44
Enflasyon Raporu 2016-III
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 4.3.5.
Grafik 4.3.6.
PMI İstihdam Değeri (Mevsimsellikten Arındırılmış)
Kariyer.net Toplam İş İlanı ve İlan Başına Başvuru
60
60
(Mevsimsellikten Arındırılmış)
Kariyer.net Toplam İş İlanı (bin adet)
Kariyer.net İlan Başına Başvuru Sayısı (sağ eksen)
60
55
55
50
50
50
40
45
45
30
40
40
35
35
30
30
250
200
150
0606
1206
0607
1207
0608
1208
0609
1209
0610
1210
0611
1211
0612
1212
0613
1213
0614
1214
0615
1215
0616
100
Kaynak: Markit.
20
50
10
0
0
234123412341234123412341234123412
2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016
Kaynak: Kariyer.net, TCMB.
2016 yılının ilk çeyreğinde ücretler, asgari ücretteki artışın da etkisiyle, reel olarak artış göstermiştir
(Grafik 4.3.7). Asgari ücretli çalışanların yoğun olduğu sektörlerde ücret artışları daha belirgin olmuştur
(Kutu 4.2). İstihdam artışı ile birlikte ücret artışlarının gelir kanalı üzerinden hane halkı tüketimini
desteklediği düşünülmektedir. Diğer taraftan birim işgücü maliyetleri artmış ve firma maliyetleri üzerinde
artış yönünde baskı oluşturmaya devam etmiştir. Sanayi sektöründe verimlilik artışlarının olması nedeniyle
birim işgücü maliyetlerindeki artış sınırlı kalırken, verimlilik kazanımlarının olmadığı hizmetler sektöründe
birim işgücü maliyetleri önemli oranda artmıştır (Grafik 4.3.8).
Grafik 4.3.7.
Grafik 4.3.8.
Tarım Dışı Sektörlerde Saatlik İşgücü Maliyeti
Birim İşgücü Maliyeti*
(Mevsimsellikten Arındırılmış, 2010=100)
(Yıllık Yüzde Değişim)
Kazanç Endeksi (Yıllık Yüzde Değişim, sağ eksen)
146
142
138
134
130
126
122
118
114
110
106
102
98
94
90
Reel Kazanç Endeksi*
25
Reel Asgari Ücret*
20
15
10
5
0
23412341234123412341234123412341
2008 2009
2010
2011
2012
2013
2014
20152016
* Reelleştirilirken TÜFE kullanılmıştır.
Kaynak: TÜİK, ÇSGB, TCMB.
30
Sanayi
Hizmetler
30
25
25
20
20
15
15
10
10
5
5
0
0
-5
-5
-10
-10
23412341234123412341234123412341
2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 20152016
* Hizmetler sektöründe birim ücret, toplam ücret ödemelerinin hizmet
fiyatlarıyla reelleştirilmiş ciroya bölünmesi ile hesaplanmıştır. Sanayi
sektöründe ise toplam ücret ödemeleri üretime bölünmüştür.
Kaynak: TÜİK, TCMB.
Özetle, 2016 yılının ilk aylarında, asgari ücret artışı ve turizm faaliyetlerindeki duraklamaya
rağmen, istihdam artmış ve işsizlik oranları azalmıştır. Kamu yönetimi ve toplumsal hizmetler başta olmak
üzere hizmet sektörlerindeki istihdam artışları işsizlik oranlarının gerilemesine sebep olmuştur. Önümüzdeki
dönemde, istihdamda ılımlı artışların devam etmesi beklenmekte, ancak işsizlik oranlarındaki
gerilemenin devam etmeyebileceği öngörülmektedir.
Enflasyon Raporu 2016-III
45
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kutu
Turizm Sektöründeki Gelişmelerin Cari İşlemler Dengesi, Büyüme ve İstihdam Üzerine Etkileri
4.1
Turizm, yurt dışından döviz girişi sağlaması ve istihdam yoğun olması nedeniyle ekonomik aktivite açısından
önemli bir sektördür. Bu kutuda, turizm gelirlerinde gözlenen değişimin cari işlemler hesabı, büyüme ve
istihdam üzerindeki olası etkileri incelenecektir.
Grafik 1. Seyahat Gelirlerinin Dış Ticaret
Dengesini Karşılama Oranı (Yüzde)
Grafik 2. Seyahat Geliri ve Ziyaretçi Sayısı
100
40
90
35
80
Seyahat Geliri (milyar ABD doları)
Ziyaretçi Sayısı (milyon kişi)
30
70
25
60
50
20
40
15
30
10
2015
2016*
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2003
2015
2016*
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
0
2005
0
2004
5
2003
10
2004
20
*Mayıs ayı itibarıyla 12-aylık.
Kaynak: TCMB, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı.
Cari İşlemler Hesabına Etkiler
Ödemeler
dengesi
istatistiklerinde
turizm
gelirleri
temel
olarak
seyahat
gelirleri
kalemi
altında
kaydedilmektedir. Bunun yanı sıra, turizm faaliyetleri, uluslararası yolcu ve bagaj taşımacılığına ilişkin gelirler
ile telekomünikasyon ve bilgi hizmetleri gelirlerini içeren diğer hizmet geliri kanallarıyla da cari işlemler
hesabına katkıda bulunmaktadır. Cari işlemler hesabının temel belirleyicilerinden olan seyahat gelirleri, dış
ticaret açığının önemli bir kısmını karşılamaktadır (Grafik 1). Son yıllarda seyahat gelirlerinin dış ticaret açığını
karşılama oranı ortalama olarak yüzde 50 civarında seyretmektedir. Diğer gelir kanallarına etkisi de göz
önüne alındığında, turizm gelirlerindeki artışın sürekliliği cari açığı sınırlandıran bir etken olarak önem arz
etmektedir.
2016
yılı Ocak-Mayıs döneminde seyahat gelirleri, jeopolitik gelişmeler kaynaklı olarak, geçen yılın aynı
dönemine göre yüzde 21,2; gelirlerin hesaplanmasına temel oluşturan çıkan turist sayısı ise yüzde 19,6
düşmüştür (Grafik 2). Turist sayısı ülkelere göre incelendiğinde, bu dönemde gerilemeye en yüksek katkının
Rusya, Almanya ve Irak’tan geldiği gözlenmektedir. Rusya’dan gelen turist sayısı yılın ilk beş ayında yüzde
79,4 oranında düşmüştür (Grafik 3). Bu dönemde, İran, İsrail ve Ürdün’den gelen turist sayısında artışlar
gözlense de toplam ziyaretçi sayısındaki gerileme telafi edilememiştir.
Seyahat
gelirlerinde yılın ilk beş ayında gözlenen yüzde 21,2 oranındaki düşüş, cari açığı 1,7 milyar ABD
doları artırıcı etkide bulunmuştur. Ancak, seyahat gelirleri tarihsel olarak çeyrekler itibarıyla incelendiğinde,
gelirlerin özellikle yılın üçüncü çeyreğinde yoğunlaştığı gözlenmektedir (Grafik 4). Bu nedenle, önümüzdeki
dönemde ziyaretçi sayısındaki gelişmeler, yıl genelindeki toplam turizm gelirlerinde belirleyici olacaktır.
46
Enflasyon Raporu 2016-III
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 3. Ziyaretçi Sayısındaki Düşüşe En Yüksek
Katkı Veren İlk 10 Ülke (Ocak-Mayıs 2016)
(Yüzde Pay)
1. Çeyrek
Yllık Yüzde Değişim
Kaynak: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı.
47
45
21
21
22
20
41
38
22
24
24
44
41
22
20
30
17
36
38
40
26
26
25
10
0
2003
Hollanda
Yunanistan
Libya
Fransa
İsveç
İtalya
İngiltere
Irak
Rusya
Almanya
-6
48
40
20
-100
48
2015
-5
48
2014
-4
-80
53
2013
50
2012
60
2011
70
2010
-60
80
2009
-3
4. Çeyrek
90
2008
-2
-40
3. Çeyrek
100
2007
-1
-20
2. Çeyrek
2006
0
2005
0
2004
Katkı (sağ eksen)
Grafik 4. Seyahat Gelirlerinin Çeyreklik Dağılımı
Kaynak: TCMB.
Milli Gelire Etkiler
Turizm
harcamalarının milli gelire etkileri üçe ayrılmaktadır: doğrudan, dolaylı ve teşvik edici (UN, 2008).
Doğrudan etki, direkt olarak turistlere mal ve hizmet sağlayan sektörlerde ortaya çıkmaktadır. Dolaylı etki,
turizm ile ilişkili sektörlerin talebinden dolayı diğer mal ve hizmet sağlayan sektörlerde gözlenmektedir. Teşvik
edici etkisi ise, doğrudan veya dolaylı olarak turizm ile ilişkili olan sektörlerin istihdamında veya bu sektörlerde
çalışanların turizm gelişmelerine bağlı olarak gelirlerinde değişim gözlenmesi durumunda oluşmaktadır. Bu
çerçevede, turizmin milli gelire etkisi doğrudan, dolaylı ve teşvik edici etkilerin toplamıdır.
Cari
işlemler hesabı altındaki seyahat geliri kalemi kullanılarak turizmin milli gelir üzerindeki etkisi
hesaplanabilmektedir. Söz konusu kalem turistlerin konaklama, yiyecek-içecek, yurt içi ulaşım, sağlık, kültür
gibi hizmet harcamalarını içermektedir. Bu veri kullanılarak hesaplanan etki sadece doğrudan etkiyi
yansıtacak olup, turizmin milli gelire etkisi için bir alt limit oluşturabilecektir. Grafik 5, turizm gelirinin milli gelir
içindeki payını göstermektedir. Buna göre, söz konusu pay yüzde 3 civarındadır ve son iki senedir turizmin milli
gelirdeki payı uzun dönem ortalamasının sınırlı oranda üzerinde gerçekleşmiştir.1,2 Bununla beraber, yakın
dönemde görece aynı doğrultuda hareket etmelerine rağmen, turizm gelirlerindeki büyüme iktisadi faaliyet
ile yüksek korelasyona sahip değildir (Grafik 6). İki seri arasında yüksek pozitif bir ilişki gözlenmemesinde,
turizmin milli gelirdeki payının yüksek olmamasına ek olarak stres dönemlerinin ve turizmi sınırlayabilecek
jeopolitik ve yurt içi gelişmelerin etkili olduğu düşünülmektedir.3 Turizm harcamalarının milli gelirdeki yıllık
büyümeye uzun dönemde doğrudan katkısı 0,2 puandır ve söz konusu etkinin yüzde 40’ı üçüncü çeyrekten
gelmektedir.4 2016 yılı ilk çeyreği itibarıyla turizm harcamalarının yıllık ve çeyreklik büyümeye doğrudan etkisi
ise sırasıyla -0,2 ve -0,1 puan olmuştur (Grafik 7).5
Seyahat geliri verisi dolar cinsinden nominal bir veridir. Turizmin büyümeye katkısının hesaplanmasında, bu veri öncelikle ilgili dönem Türk lirası/ABD
doları kuru ile çarpılmış, ardından hizmet deflatörüne bölünerek reel seyahat geliri verisi elde edilmiştir.
2 Ödemeler dengesi altındaki seyahat geliri verisine ek olarak TÜİK tarafından da turizm geliri verisi yayınlanmaktadır. Bu veri, seyahat geliri verisinin
içerdiği kalemlere ek olarak yerli firmalar tarafından taşınan ziyaretçilerin uluslararası ulaşım harcamalarını ve ziyaretçilerin ülkemizde yapmış
oldukları GSM dolaşım harcamalarını da içermektedir (TCMB, 2013). Analizlerde, seyahat geliri yerine TÜİK’in turizm geliri verisi kullanıldığında
sonuçlarda önemli bir değişiklik olmamaktadır.
3 Örneğin, 2001 krizi sonrasında milli gelir yüzde 5,7 oranında daralmıştır. Öte yandan, bu yılda turizm gelirindeki reel artış yüzde 34 olmuştur. Söz
konusu artışın, kriz ile kurda gözlenen önemli değer kaybının Türkiye’yi tatil için daha cazip bir ülke haline getirmesinden kaynaklanmış olabileceği
düşünülmektedir.
4 0,2 puanın yüzde 25’i son çeyrekten, yüzde 17 ve 18’i ise sırasıyla ilk ve ikinci çeyrekten gelmektedir.
5 Turizm harcamalarının milli gelire etkisi literatürede sıklıkla VECM yaklaşımı ile hesaplanmaktadır (örneğin bakınız Proença ve Soukiazis (2008),
Kasimati (2011) ve Georgantopoulos (2012)). Bu yaklaşımda reel efektif döviz kuru, uluslararası turist sayısı ve milli gelir kullanılmakta ve turist sayısına
gelen bir şokun milli gelire etkisi tahmin edilmektedir. Bu yaklaşım ile elde edilen etki toplam etkidir. Literatürdeki analiz Türkiye verisi ile de denenmiş
ancak üç değişkenli VECM modelinde tatmin edici sonuçlara ulaşılamamıştır.
1
Enflasyon Raporu 2016-III
47
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 5. Turizmin Milli Gelirdeki Payı
Grafik 6. Turizm ve Milli Gelir
(YıllıkYüzde Değişim, 1998 Fiyatlarıyla)
2015
2014
10,4
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
4,2
12,3
3,0
4,1
4,0
GSYİH
Turizm
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
-5
-10
-15
-20
-25
-30
2001
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
5,0
4,5
4,0
3,5
3,0
2,5
2,0
1,5
1,0
0,5
0,0
Ortalama
2000
Pay
1999
(1998 Fiyatlarıyla)
Kaynak: TCMB, TÜİK ve yazarların kendi hesaplamaları.
Kaynak: TCMB, TÜİK ve yazarların kendi hesaplamaları.
Grafik 7. Turizmin Milli Gelirdeki Yıllık Büyümeye Katkısı
Grafik 8. Konaklama veYiyecek Hizmeti İstihdamı*
(1998 Fiyatlarıyla)
(Mevsimsellikten Arındırılmış, bin kişi)
0,8
1600
0,6
1550
0,6
1500
0,4
1450
1400
0,1
0,2
0,03
0,0
1350
1300
1250
-0,1
-0,2
-0,2
-0,4
1200
Kaynak: TCMB, TÜİK ve yazarların kendi hesaplamaları.
0416
1215
0815
0415
1214
0814
0414
1213
0813
0413
1212
0812
1100
0412
2012Ç1
2012Ç2
2012Ç3
2012Ç4
2013Ç1
2013Ç2
2013Ç3
2013Ç4
2014Ç1
2014Ç2
2014Ç3
2014Ç4
2015Ç1
2015Ç2
2015Ç3
2015Ç4
2016Ç1
1150
*2014 yılı Şubat döneminde yapılan revizyon nedeniyle, gölgeli alan verileri
önceki veriler ile karşılaştırılmamadır.
Kaynak: TÜİK, yazarların kendi hesaplamaları.
İstihdama Etkiler
Turizm
sektörünün hizmet istihdamına önemli oranda katkısı olduğu değerlendirilmektedir. Ancak, iktisadi
faaliyetlerin sınıflandırılması sisteminde turizm adında ayrı bir kalem yer almadığı için, doğrudan bir turizm
istihdam verisi bulunmamaktadır. Turizm faaliyetlerinin hizmetler sektöründe birçok alt kalemle ilişkili olması
turizm istihdamını ölçmeyi zorlaştırmaktadır. Genel olarak, konaklama, yiyecek-içecek ve seyahat acenteleri
sektörleri turizm ile ilişkilendirilmektedir. Bununla birlikte, söz konusu sektörlerdeki istihdamın tümü turizm
kaynaklı olmayıp, yerel halka verilen hizmetler dolayısıyla gereksinim duyulan istihdamı da içerebilmektedir.
Öte yandan, turizm faaliyetlerinin sadece bu sektörlerde gerçekleştiği varsayımı, diğer hizmet sektörlerindeki
turizm faaliyetlerini dikkate almadığı için turizm kaynaklı istihdamın eksik ölçülmesine neden olabilecektir.
Turizm
sektörünün hizmetler sektörü istihdamına katkısını tahmin edebilmek amacıyla, illerdeki turizm
yoğunluğu farklarından yararlanılarak, 2008-2014 dönemini kapsayan bir panel veri denklemi tahmin
edilmiştir (Aldan ve diğerleri, 2016):
Eijt = αij + β1i Fjt + β2i Djt + λi Xjt + θ1i t it + θ2j t jt + εijt
Denklemde Eijt i sektöründe j ilinde ve t yılındaki istihdamın il nüfusuna oranını, Fjt ve Djt nüfusa oranla illere
gelen yabancı ve yerli turistlerin geceleme sayılarını ifade etmektedir. Xjt illerin sosyoekonomik düzeylerinin
hizmetler istihdamına etkisini kontrol etmek için kullanılan kişi başı elektrik kullanımını ve kişi başı dış ticaret
toplamını ifade etmektedir. Denklemde ayrıca il ve sektörlere özgü eğilim değişkenleri (t it ve t jt ) eklenmiştir.
48
Enflasyon Raporu 2016-III
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
İstihdam
verileri, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) yıllık verilerinden, diğer veriler ise TÜİK’ten alınmıştır. SGK
verileri yalnızca kayıtlı çalışan ücretlilerin (4-a) verisini içermektedir. Bu analiz turist geceleme sayısı ve
istihdamı şehir bazında ilişkilendirmektedir. Dolayısıyla, turistlerin kaldığı illerdeki kişiler tarafından karşılanması
zorunlu olmayan hizmet sektörlerindeki istihdam (ör. havayolu taşımacılığı) tahminlerimize yansımamaktadır.
Turizm istihdamı, denklemdeki β katsayılarının tahmin edilip, yabancı ve yerli turist sayılarıyla çarpılmasıyla her
sektör için elde edilen turizm kaynaklı istihdam rakamları toplanarak hesaplanmıştır. Bu çerçevede elde
edilen istihdam rakamlarına göre, turizm sektöründe kayıtlı çalışan istihdam 637.557 kişi olarak tahmin
edilmektedir (Tablo 1). Bu rakamın 392.650’si yabancı turist kaynaklı turizm ile, 244.907’si ise yerli turistlerle
ilişkilidir. Bir diğer ifadeyle, hizmet sektöründe kayıtlı çalışan ücretlilerin yüzde 8,8’i turizm faaliyetlerinde
istihdam edilmektedir. Yalnızca yabancı turistler dikkate alındığında, turizm istihdamının hizmet istihdamı
içerisindeki payı yüzde 5,4 olmaktadır.
Tablo 1 tahmin
sonuçlarını özetlemektedir. Turizm sektörüyle en fazla ilişkili olan sektör konaklama sektörü
olarak bulunmuştur. Toplam sektör istihdamının yüzde 95,8’i turizm kaynaklı olup, yüzde 60,8’i yabancı turist
kaynaklıdır. Öte yandan, konaklama sektörü istihdamı toplam turizm istihdamının yaklaşık yarısını (yüzde 44,7)
oluşturmaktadır. Seyahat acenteleri sektörü, yabancı turistlere bağımlılık konusunda ikinci önemli sektör
olmakla birlikte, sektörün görece küçük olması, istihdam katkısını sınırlandırmaktadır. Turizm istihdamıyla ilgili
bir diğer husus, yiyecek-içecek sektöründe turizm kaynaklı istihdamın düşük olduğudur. Ayrıca, söz konusu
sektörde turizm kaynaklı istihdamın çoğunluğu yerli turizm kaynaklıdır; sektör istihdamının yüzde 9,8’i yerli
turizm, yüzde 6,2’si ise yabancı turizm kaynaklıdır. Ticaret ve iş destek hizmetleri sektörlerinde de önemli
miktarda turizm kaynaklı istihdam olmakla birlikte, turizmin söz konusu sektörlerdeki istihdam payı sınırlıdır.
Sonuç olarak, konaklama sektörü istihdamının turizm istihdamını takip etmek için en iyi gösterge olduğu
değerlendirilmektedir.
Tablo 1. Sektörler İtibarıyla Turizm İstihdamı, Turizmin İstihdam İçindeki Payı ve Turizm İstihdamı İçindeki Pay (2014)
Yabancı Turistler
Turizm
İstihdamı
Turizmin
Sektör
İstihdamı
İçindeki
Payı (%)
HİZMETLER
392.650
Perakende Ticaret
66.344
Konaklama
180.826
Yiyecek ve İçecek Hizm.
34.891
Seyahat Acenteleri
16.196
İş Destek Faaliyetleri
39.878
Kaynak: SGK, yazarların kendi hesaplamaları.
Hanehalkı
5,4
5,3
60,8
6,2
29,7
10,2
Yerli Turistler
Turizm
İstihdamı
İçinde
Sektör Payı
(%)
100,0
16,9
46,1
8,9
4,1
10,2
Toplam Turistler
Turizm
İstihdamı
Turizmin
Sektör
İstihdamı
İçindeki
Payı (%)
Turizm
İstihdamı
İçinde
Sektör
Payı (%)
244.907
51.687
103.979
55.131
3,4
4,2
35,0
9,8
100,0
21,1
42,5
22,5
Turizm
İstihdamı
Turizmin
Sektör
İstihdamı
İçindeki
Payı (%)
Turizm
İstihdamı
İçinde
Sektör
Payı (%)
637.557
118.032
284.804
90.022
16.196
39.878
8,8
9,5
95,8
15,9
29,7
10,2
100,0
18,5
44,7
14,1
2,5
6,3
işgücü anketi dönemsel verilerinde, konaklama sektörü istihdamı yiyecek-içecek hizmetleri
sektörü ile birleştirilerek konaklama ve yiyecek hizmetleri faaliyetleri sektörü adı altında verilmektedir. Söz
konusu verilere göre, konaklama ile yiyecek ve içecek hizmetleri sektörlerinin toplam istihdamında Nisan
dönemi itibarıyla bir gerileme gözlenmemektedir (Grafik 8). Öte yandan, SGK tarafından yayınlanan kayıtlı
istihdam verilerine bakıldığında, konaklama sektörü istihdamı ile yiyecek ve içecek hizmetleri sektörü
istihdamında ayrışma gözlenmektedir (Grafik 9). Yiyecek ve içecek hizmetleri sektörü istihdamında Nisan ayı
itibarıyla bir gerileme gözlenmemektedir. Öte yandan, 2015 yılında duraklama eğiliminde olan konaklama
sektörü istihdamı, 2016 yılının Ocak-Nisan döneminde gerilemiştir.
Enflasyon Raporu 2016-III
49
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 9. Yiyecek ve İçecek Hizmetleri ile Konaklama
Sektörleri İstihdamı (Mevsimsellikten Arındırılmış, Bin Kişi)
Yiyecek ve İçecek Hizmetleri
600
350
Konaklama (sağ eksen)
550
300
500
450
250
400
200
0416
1215
0815
0415
1214
0814
0414
1213
0813
0413
1212
0812
300
0412
350
150
Kaynak: SGK, yazarların kendi hesaplamaları.
Özetle, hanehalkı işgücü anketinde turizm istihdamıyla ilgili bir gerileme gözlenmemesine karşın, SGK verileri
konaklama sektöründe kayıtlı istihdamda turizm kaynaklı gerilemeye işaret etmektedir. Hanehalkı işgücü
anketi verilerinde konaklama sektörünün tek başına yer almaması ve yiyecek-içecek hizmetleri sektörünün
turizmden görece az etkilenmesi iki veri arasındaki söz konusu farklılığın bir nedeni olabilir. Bir diğer neden de,
SGK verilerinin sadece kayıtlı istihdamı içermesi nedeniyle, kayıt-dışılığa geçişi yansıtamaması olabilir. Bu
bağlamda, turizmdeki gelişmelerin istihdam ve kayıtdışılık üzerindeki etkilerinin, kısmen de olsa Nisan ayı
itibarıyla gerçekleştiği düşünülmektedir. Ancak HİA’da sektörler toplu halde yer aldığı için bu etki
ayrıştırılamamaktadır.
Sonuç olarak, turizm gelirlerindeki değişimin etkilerinin yakından takibi önem arz etmektedir. Son dönemde
gözlenen olumlu gelişmelerin turizm gelirlerindeki gerilemeyi sınırlandırabileceği düşünülmektedir.
Kaynakça
Aldan A., Gürcihan-Yüncüler, B. ve Yavuz, A., 2016. Tourism Employment in Turkey, yayınlanmamış çalışma.
Georgantopoulos, A., 2012. Forecasting tourism expenditure and growth: A VAR/VECM analysis for Greece
at both aggregated and disaggregated levels. International Research Journal of Finance and
Economics, 96: 155-167.
Kasimati, E., 2011. Economic impact of tourism on Greece’s economy: Cointegration and causality analysis.
International Research Journal of Finance and Economics, 79: 79-85.
Proença,S. ve E. Soukiazis, 2008. Tourism as an alternative source of regional growth in Portugal: A panel
data analysis at nuts ii and iii levels. Portuguese Economic Journal, 7(1): 43-61.
UN (2008). Tourism Satellite Account: Recommended Methodological Framework.
TCMB (2013). Turizm İstatistiklerindeki Revizyonun Ödemeler Dengesi İstatistiklerine Yansıtılması.
50
Enflasyon Raporu 2016-III
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kutu
4.2
Asgari Ücret Artışının İşgücü Piyasasına Etkileri: Ön Değerlendirme
2016 yılında
asgari ücret yüzde 30 oranında arttırılmıştır. Bu uygulama 2004 yılından sonra asgari ücrette
yaşanan en yüksek oranlı artış olmuştur. Türkiye’de asgari ücretin ortalama ücrete yakın olduğu ve önemli bir
kesimin asgari ücret komşuluğunda çalıştığı hesaba katıldığında, bu artışın işgücü piyasası üzerine
yansımaları olması beklenmektedir. Türkiye işgücü piyasalarına ilişkin yazında 2004 yılındaki asgari ücret
artışının ortalama ücretleri önemli oranda etkilediği, kayıtdışılığı arttırdığı ve istihdamda kalma süresini
kısalttığı yönünde bulgulara ulaşılmıştır (bakınız Gürcihan-Yüncüler ve Yüncüler (2016), Papps(2012),
Pelek(2013)).
Bu kutunun amacı 2016 yılı ilk çeyreği itibarıyla asgari ücretin genel ve sektörel etkileri üzerine betimsel bir ilk
değerlendirme yapmaktır. Bu amaçla, TÜİK Kısa Dönemli İş İstatistikleri, SGK Aylık Bültenleri ve Hanehalkı
İşgücü
Anketi
(HİA) kullanılmıştır. Sektörler, asgari
ücretli
çalışan
yoğunluğu bakımından
farklılık
göstermektedir. Yapılan analiz bu farklılıktan yola çıkmaktadır. Asgari ücret yoğunluğunun fazla olduğu
sektörlerde asgari ücret artışı sonrasında ücretler ve istihdam üzerindeki etkinin daha fazla olması
beklenmektedir. Bu tez, yukarıda belirtilen üç veri seti üzerinden ayrı ayrı test edilmiştir.
Asgari ücret yoğunluğu fazla olan sektörler belirlenirken 2014 yılı HİA mikro veri seti kullanılmıştır. Yoğunluk
ölçütü olarak, 2014 yılı itibarıyla, 2014 yılı ortalama asgari ücret seviyesinin yüzde 80 ile
yüzde 120’si
aralığında çalışanların oranı kullanılmıştır (asgari ücret 2014*0.8<aylık ücret< asgari ücret 2014*1.2). Bu oran
Nace Rev2 sınıflamasına göre 88 sektör için hesaplanmıştır.
Sonuç olarak ilk gözlemler, asgari ücret artışı sonrasında toplam istihdam üzerinde belirgin bir etkinin ortaya
çıkmadığı yönünde bilgi içermektedir.
TÜİK Kısa Dönemli İş İstatistikleri
Bu
başlık altında yayımlanan Ticaret-Hizmet Endeksleri ile Sanayi İşgücü Girdi Endeksleri kullanılmıştır. Bu
veriler çeyreklik sıklıkta yayımlanmakta ve sanayi ile hizmet sektörlerini büyük oranda kapsamaktadır. HİA
verilerine göre önemli bir fark hizmet sektörü altında kamu hizmetleri, eğitim, insan sağlığı, kültür-sanat ve
diğer hizmet faaliyetlerinin yer almamasıdır. Ayrıca firma anketinden derlendiği için sadece kayıtlı istihdamı
yansıtmaktadır.
Grafik 1’de bu veri setinden derlenen ücret ve istihdam artışları sektörlere göre gösterilmektedir. Sektörler
yatay eksende asgari ücretli çalışan yoğunluğuna göre sıralanmıştır. 2016 yılı ilk çeyreğinde asgari ücret artışı
sonrası yaşanan gelişmelerin bir eğilimin devamı olmadığını görmek adına analize konu serilerin 2015
yılındaki ortalama çeyreklik artışları da grafiklere eklenmiştir. Buna göre 2016 yılı ilk çeyreğinde, asgari ücretli
çalışanların yoğun olduğu sektörlerde ücret artışları daha yüksek, kayıtlı istihdam artışı ise daha sınırlıdır.
Çalışan sayısı ile ağırlıklandırılmış ortalama ücret artışı çeyreklik yüzde 11,7 oranında gerçekleşmiştir.
Enflasyon Raporu 2016-III
51
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 1. Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğuna Göre Sıralanmış Sektörlerde Ücret ve İstihdam Artışı
(KDİİ, Yüzde Değişim, Mevsimsellikten Arındırılmış)
İstihdam Artışı
Ücret Artışı
2014ç4-2015ç4 ort.
2014ç4-2015ç4 ort.
2015ç4-2016ç1
2015ç4-2016ç1
6
40
4
Yüzde Değişim
30
2
0
20
-2
-4
10
-6
-8
0
-10
-10
0
0,2
0,4
0,6
-12
0,8
0
0,2
Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu
0,4
0,6
0,8
Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu
Kaynak: TÜİK Kısa Dönem İş İstatistikleri, yazarın kendi hesaplamaları.
Grafik 2’de 2016 yılı ilk çeyreğinde yaşanan istihdam ve ücret artışları sanayi ve hizmet sektörü ayrımında
gösterilmektedir. Buna göre hizmetler sektöründe asgari ücret etkisinin daha yoğun olduğu gözlenmektedir.
Asgari ücret artışının ücret ve istihdam yansımaları hizmet sektöründe daha belirgin olmuştur.
Grafik 2. Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğuna Göre Sıralanmış Sektörlerde Ücret ve İstihdam Artışı
(KDİİ, 2015Ç4-2016Ç1, Yüzde Değişim, Mevsimsellikten Arındırılmış)
Ücret Artışı
Sanayi
İstihdam Artışı
Sanayi
Hizmet
4
30
2
25
Yüzde Değişim
Hizmet
6
35
0
20
-2
15
-4
10
-6
5
-8
0
-10
-5
-12
-10
0
0,2
0,4
0,6
0,8
Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu
0
0,1
0,2
0,3
0,4
0,5
0,6
0,7
Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu
Kaynak: TÜİK Kısa Dönem İş İstatistikleri, yazarın kendi hesaplamaları.
SGK verileri
SGK
aylık bültenlerinden elde edilen özel sektör istihdam rakamları ile ortalama günlük ücret verisi
incelenmiştir. Bu veri setinde sanayi, inşaat ve hizmet sektörlerinin tamamı yer almaktadır. Grafik 3’te bu veri
setinden derlenen çeyreklik ücret ve istihdam artışları sektörlere göre gösterilmektedir. Yukarıdaki analize
benzer bir şekilde, asgari ücretli çalışan yoğunluğu arttıkça ücret artışlarının daha yüksek, kayıtlı istihdam
artışının ise daha sınırlı olduğu dikkati çekmektedir. KDİİ verileri ile karşılaştırıldığında, istihdam artışı ile asgari
ücret yoğunluğu arasındaki ilişki ilk çeyrekte 2015 yılına kıyasla sınırlı oranda farklılaşmaktadır. İlk çeyrekte,
istihdamla ağırlıklandırılmış ortalama ücret artışı yüzde 15,3 olarak gerçekleşmiştir.
52
Enflasyon Raporu 2016-III
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 3. Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğuna Göre Sıralanmış Sektörlerde Ücret ve İstihdam Artışı
(SGK, 2015Ç4-2016Ç1, Yüzde Değişim, Mevsimsellikten Arındırılmış)
Ücret Artışı
2015ç4-2016ç1
30
İstihdam Artışı
2015ç4-2016ç1
2014ç4-2015ç4 ort.
25
Yüzde Değişim
2014ç4-2015ç4
6
4
2
20
0
15
-2
-4
10
-6
5
-8
-10
0
-12
0
-5
0
0,2
0,4
0,6
0,8
0,2
0,4
0,6
0,8
1
1
Asgari ücretli Çalışan Yoğunluğu
Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu
Kaynak: SGK, Yazarın kendi hesaplamaları.
HİA verileri
HİA’da istihdam kayıtlı ve kayıt dışı ayrımında görülebilmektedir. Ancak aylık sıklıkta yayımlanan HİA istihdam
verileri diğer veri setlerine kıyasla daha toplulaştırılmış seviyede istihdam rakamlarından oluşmaktadır. Bu
doğrultuda analizde sadece 18 tane sektör kullanılmaktadır. Bununla birlikte işgücü piyasasının izlenmesinde
temel veri kaynağı olması sebebiyle analiz HİA kayıtlı ve kayıt dışı istihdam rakamları için de tekrarlanmıştır.
Buna
göre, kayıt dışı istihdam artışının asgari ücretli çalışanların yoğun olduğu sektörlerde daha yüksek
oranda gerçekleştiği gözlenmektedir (Grafik 4). Bakış ve diğerleri (2016) çalışmasında da farklı dönemler için
benzer bir analiz yapılarak asgari ücretin kayıt dışı istihdamı etkilediği çıkarımı yapılmaktadır.
Grafik 4. Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğuna Göre Sıralanmış Sektörlerde İstihdam Artışı
(HİA, Yüzde Değişim, Mevsimsellikten Arındırılmış)
Kayıtlı İstihdam Artışı
Kayıtdışı İstihdam Artışı
2014ç4-2015ç4 ort.
60
15
40
10
Yüzde Değişim
Yüzde Değişim
2015ç4-2016ç1
2015ç4-2016ç1
20
0
-20
-40
2014ç4-2015ç4 ort.
5
0
-5
-10
-60
-15
0
0,2
0,4
0,6
Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu
0,8
0
0,2
0,4
0,6
0,8
Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu
Kaynak: HİA, Yazarın kendi hesaplamaları.
Enflasyon Raporu 2016-III
53
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Özetle,
bu veriler asgari ücret artışının toplam istihdamı olumsuz etkilemediği yönündeki tezleri
desteklemektedir. Toplam istihdama yansıyacak ölçüde olumsuz bir etki ortaya çıkmamıştır. Veriler
ücretlerde çeyreklik olarak ortalama yüzde 12-15 bandında artışa işaret etmektedir. 2016 yılına ilişkin mikro
veri setlerinin incelenmesi asgari ücret artışının etkilerinin daha sağlıklı bir şekilde analizine imkan
sağlayacaktır.
Kaynakça
Bakış, O., Gürsel, S.
ve M. Kökkızıl (2016). Asgari ücret artışı kayıt dışı istihdamı olumsuz etkiliyor. BETAM
Araştırma Notu No: 196.
Gürcihan-Yüncüler, H.B & Ç. Yüncüler (2016), Minimum wage effects on labor market outcomes in Turkey,
CBRT Working Paper No. 16/14.
Papps, K. L. (2012), The effects of social security taxes and minimum wages on employment: Evidence from
Turkey," Industrial & Labor Relations Review, 65, 686-707.
Pelek, S. (2013), The impact of the minimum wage on the wage distribution: Evidence from Turkey, Tech.
rep., Galatasaray University Economic Research Center.
54
Enflasyon Raporu 2016-III
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kutu
Kamu Yatırımlarının Tamamlanma Süresindeki Kısalmanın Refah Etkisi
4.3
6
Kamu yatırımları ekonominin genel işleyişi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu önem, kamu yatırımlarının
büyük çoğunluğunu pozitif dışsallık sağlayan altyapı ve benzeri türdeki kamu mallarının teşkil ettiği kamu
sermaye stokunun oluşmasına yol açmasından kaynaklanmaktadır. Global ekonomik aktivitede yakın
zamanda gözlemlenen yavaşlama sonucu, kamu yatırımlarının ekonomiyi canlandırmakta oynayabileceği
rol de ön plana çıkmıştır.7
Uluslararası
Para Fonu tarafından Haziran 2015 tarihinde ortaya konulan PIMA8 Çerçevesi dahilinde de
vurgulandığı gibi, kamu yatırımlarının tamamlanma süresi önemli bir unsurdur. PIMA Çerçevesine göre, kamu
yatırımlarının yönetilme sürecinin kalitesinin değerlendirilmesi üç temel üzerine oturtulmaktadır:
1- Planlama: Sürdürülebilir yatırım seviyelerinin var olması,
2- Tayınlama: Doğru sektör ve doğru projelerin seçilmesi,
3- Tamamlama:
a. Zamanında tamamlama
b. Bütçe öngörüsü içinde tamamlama
Türkiye ekonomisinde yakın dönemde gözlemlenen bazı gelişmeler, yukarıdaki 3.a maddesine dair önemli
kazanımların elde edilmiş olabileceğine işaret etmektedir. Kalkınma Bakanlığı’na göre, 2002 yılında 8,5 yıl
olan kamu yatırımlarının ortalama tamamlanma süresi 2015 yılında 4 yıla kadar düşürülmüştür. Bu kutuda,
söz konusu iyileşmenin sosyal refah üzerindeki etkisi standart bir refah analizi vasıtasıyla incelenecektir.
Grafik 1. Sektörler İtibarıyla Kamu Sektörü Sabit Sermaye
Yatırımları, Toplam İçindeki Paylar (Yüzde)
kısalmanın ne kadarının kamu yatırım projelerinin
azalış
diğer
hizmetlerin
payındaki 6,5, ulaştırmanın payındaki 3,2 ve tarımın
payındaki 1,9 puanlık artışlara yönelmiştir. Kamu
yatırımlarının
tamamlanma
kompozisyonundaki
hızındaki
bu
kısalmada
değişimler,
rol
oynamış
olabilir. Bunun yanında, söz konusu değişimler PIMA
15
5
-5
2015
bu
2014
azalmış;
2013
puan
2012
12
25
2011
sermaye yatırımları içerisinde enerji sektörünün payı
35
2010
2003-2015 yılları arasında kamu sektörü toplam sabit
Enerji
Eğitim
Diğer
2009
kaynaklandığıdır. Grafik 1’den de görüleceği üzere,
Tarım
Ulaştırma
Diğer Hizmetler
45
2008
değişimlerden
2005
uğradığı
2004
olarak
2003
nitelik
2007
noktada doğal olarak akla gelen bir soru, bu
2006
Bu
Kaynak:Kalkınma Bakanlığı.
1. ve 2. kriterleri altındaki gelişmelere de tekabül ediyor olabilirler.
Öte
yandan, Grafik 2’den de görüldüğü gibi, Dünya Bankası tarafından yayımlanan Kamunun Etkinliği
Endeksi Türkiye için 2000 yılından itibaren sürekli bir iyileşmeye işaret etmektedir. Bu endeksin arka planının
anlatıldığı çalışmada Kaufmann, Kraay ve Mastruzzi (2010) endeksin kamu hizmetlerinin diğer nitelikleri ile
Kutudaki değerlendirmeler Özbilgin (2016) çalışmasına dayanmaktadır.
Bu konuda World Economic Outlook Ekim 2016 sayısı, Avustralya ve Türkiye G-20 Başkanlığı’nda alınan inisiyatifler ve OECD Verimlilik Ağı gibi
oluşumlar örnek verilebilir.
8 Public Investment Management Assessment.
6
7
Enflasyon Raporu 2016-III
55
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
birlikte kamu politikalarının formülasyonu ve uygulanmasının kalitesinin de endeks tarafından kapsandığını
70
bir
65
kaynaklanmış olabileceğini düşündürmektedir.
60
Bu çalışmada, kamu yatırımlarının tamamlanma
55
süresindeki
kriterindeki
50
iyileşmelerden kaynaklandığı, 1 ve 2 numaraları
45
zaman
3.a
içerinde
sabit
kaldığı varsayılmaktadır.
Refah
analizine altyapı tesis etmek üzere teorik
40
2014
durumun
PIMA
1996
kriterlerdeki
kısalmanın
2012
bölümünün devletin etkinliğindeki iyileşmeden
2010
iyileşmenin
Grafik 2. Dünya Bankası Kamunun Etkinliği Endeksi - Türkiye
2008
süresindeki
yatırımlarının
2006
kamu
konusu
2004
tamamlanma
söz
2002
iyileşme,
itibarla,
2000
endeksteki
Bu
1998
belirtmektedirler.
Kaynak: Dünya Bankası.
bir model inşa etmek gerekmektedir. Model, bu türden bir reformun etkilerini şeffaf bir şekilde çalışmayı
temin etmek amacıyla mümkün olduğunca basit tutulacaktır. Çıkış noktası temel reel iş çevrimleri modelidir.
Ancak kamu yatırımlarının etkisini çalışabilmek için kamu yatırımları da modellenmelidir. Bu husus, ilgili yazını
takiben ekonominin üretim fonksiyonuna kamu sermaye stokunun ekonominin geneli için pozitif dışsallık
sağlayacak şekilde eklenmesi yoluyla göz önüne alınmıştır. Kamu yatırımlarının tamamlanma süresindeki bir
iyileşmenin etkilerinin çalışılması için de temel model uygun değildir; çünkü temel dinamik modellerde
yatırımlar tek bir periyotta sermaye stokuna dönüşmektedir. Bu kutudaki analizde kullanılan modellerde
kamu yatırımlarının zaman alması Wen (1998) türünde bir zaman alma fonksiyonu vasıtasıyla modellenmiştir.
Modelin
zaman alma fonksiyonu, Türkiye ekonomisinde gözlemlenen iyileşmeyi, yani kamu yatırımlarının
stoka dönüşmesinin geçmişte 9 yıl alırken yakın zamanda bu sürenin yaklaşık 4 yıla düşmesini modelde ele
alabilecek şekilde ayarlanabilmektedir. Bu özellik reformun refah etkisini yazında çokça kullanılan standart
bir refah analizi çerçevesinde inceleme imkanı sunmaktadır. Gerçekleştirilen analizde iki ekonomi ele
alınmaktadır. Y (yavaş) ekonomisi altında kamu yatırımları 9 sene sonunda kamu sermaye stokuna
dönüşmektedir. H (hızlı) ekonomisinde ise bu süre 4 yıl olarak alınmaktadır. Bunun dışında H ve Y ekonomileri
arasında bir fark bulunmamaktadır. Her iki model, parametreleri Türkiye ekonomisi için ayarlandıktan ve
çözüldükten sonra, reformun refah etkisini ölçmek için geçmiş yazında olduğu gibi Hicksgil Telafi Değişimi
(HTD) hesaplanmıştır. HTD, H ekonomisindeki hanehalkının refah düzeyine ulaşmak için Y ekonomisindeki
hanehalkının tüketiminin her dönem ve koşulda ne kadar artırılması gerektiğini ölçmektedir. Bu bağlamda,
HTD’nin pozitif olması, reformun refah kazanımları sağladığı anlamına gelmektedir.
Model
parametrelerinin temel ayarları altında kamu yatırımlarının tamamlanma süresinin 9 yıldan 4 yıla
düşürülmesinin refah etkisi, tüketimde yüzde 0,69 düzeyinde bir artışa tekabül etmektedir. Bu yüksek refah
kazanımlarının neden kaynaklandığı incelendiğinde, daha düşük tamamlanma hızı altında kamu ve özel
yatırım ve sermaye stoku düzeylerinin uzun dönemde daha yüksek bir seviyeye ulaştığı görülmektedir.
Modelin işleyişi göz önüne alındığında, bu artışların arkasındaki mekanizma şu şekilde özetlenebilir. Kamu
yatırımlarının tamamlanma süresindeki azalma sonucu kamu yatırımlarına olan talep artmaktadır. Artan
kamu yatırımları, yol açtığı pozitif dışsallık ve artan verimlilik vasıtasıyla özel sektör yatırımlarını da yukarı
çekmektedir. Bu yolla ekonomideki toplam sermaye stoku artmakta ve daha yüksek bir gelir düzeyine
ulaşılmaktadır. Sonuç olarak, tüketimin gelir içindeki payının azalmasıyla ekonomi daha yatırım ağırlıklı bir
çehreye bürünse de, tüketim düzey olarak arttığı için önemli refah kazanımları elde edilmektedir.
56
Enflasyon Raporu 2016-III
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Modelin
gerçekte ölçülmesi zor bazı parametrelerinin yazında makul aralıklarda bulunan alternatif
değerlere ayarlanması durumunda reformun pozitif etkisi daha da yüksek bulunabilmektedir. Genel olarak
ekonominin daha esnek bir yapıya sahip olduğunun varsayılması reformun olumlu etkilerinin daha fazla
bulunmasına yol açmaktadır. Tablo 1’de görülebileceği üzere, hanehalkının riskten kaçınmasının daha az ve
emeğin daha esnek olduğunun varsayılması, ya da ekonomi genelinde daha fazla pozitif dışsallığın mevcut
olduğunun düşünülmesi HTD’yi yüzde 1 seviyesine yaklaştırmaktadır. Bunun yanından her dönem içindeki
yatırımların sermaye stokuna dönüşme sürecindeki öneminin zaman içinde simetrik olmadığı durumlar da ele
alınmıştır. Kamu sermaye stokunun oluşumunda başlangıç yatırımlarının daha önemli olduğu varsayımı
altında reformun olumlu etkisinin daha büyük olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Tablo 1. Alternatif Varsayımlar Altında Reformun Refah Etkisi
HTD (%)
Temel Kalibrasyon
Riskten Kaçınma az
Riskten Kaçınma Daha Az ve Emek Daha Esnek
Ekonomi Genelinde Pozitif Dışsallık
Ön Yatırım Yüksek
Ön Yatırım Düşük
0,686
0,788
0,862
0,965
0,852
0,537
Kaynak: Yazarın kendi hesaplamaları.
Model
artan tamamlanma hızı altında kamu yatırımlarının daha yüksek bir seviyeye ulaşacağını
öngörmektedir. Bu da, uzun vadede daha yüksek bir kamu sermaye stokuna ulaşılacağını ima etmektedir.
Bu çalışmada doğrudan ele alınmasa da, söz konusu gelişmenin diğer potansiyel olumlu etkileri de söz
konusudur. Bunlardan başlıcaları, toplam faktör verimliliğinde artış, büyüme oranları üzerinde pozitif etki ve
altyapı stokunda gelişmiş ülkelere yakınsama olarak sayılabilir.9
Bu kutudaki analize göre kamu yatırımlarının tamamlanma süresinde yakın dönemde gözlemlenen kısalma
önemli düzeyde refah kazanımlarına yol açma potansiyeli taşımaktadır. Ancak analizin limitleri çerçevesinde
dikkat edilmesi gereken hususlar da vardır. Çalışma kamu yatırımlarının tamamlanma süresindeki kısalmanın
etkisini PIMA ve benzeri kriterler altındaki diğer bileşenlerin etkisinin sabit kaldığı varsayımıyla hesaplamıştır.
Bütçe disiplininin korunması ve yapısal reformlar pozitif etkileri daha da arttırabilecektir.
Kaynakça
Kaufmann, D., A. Kraay ve M. Mastruzzi (2010). “The worldwide governance indicators : methodology and
analytical issues,” Policy Research Working Paper Series 5430, The World Bank.
Özbilgin, H. M. (2016). “Kamu Yatırımlarının Tamamlanma Süresinin Kısaltılmasının Refah Etkisi” TCMB Ekonomi
Notları No. 16/17.
Wen, Y. (1998). "Investment cycles," Journal of Economic Dynamics and Control, Elsevier, vol. 22(7), 11391165.
Modelin bu konuda ortaya koyduğu çıkarımlar World Economic Outlook Ekim 2014 sayısındaki ampirik analizin bulguları ile örtüşmektedir. Söz
konusu analizde, kamu yatırımlarındaki bir artışın daha yüksek bir kamu sermaye stoku ve daha yüksek büyüme oranlarına yol açtığı, bu olumlu
etkilerin kamu yatırımlarının etkinliği ile pozitif ilişkili olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.
9
Enflasyon Raporu 2016-III
57
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kutu
Firma Büyüklüğü, İthal Ara Malları ve İhracat Davranışı
4.4
Cari
işlemler dengesi ekonomik istikrar açısından dikkatle takip edilen göstergelerden biri olagelmiştir.
Ülkemiz cari işlemler açığının ana unsurunu dış ticaret açığı oluşturmaktadır. Dış ticaret açığının
kaynaklandığı mal alt grupları incelendiğinde ise en büyük açık ara malları ticaretinde gözlenmektedir. Bu
kutuda firma büyüklüğü, firmaların ithal ettiği ürün çeşitliliği, ara malı harcamalarındaki ithal oranı ve
firmaların ihracatçı olma durumları arasındaki ilişki ve düzenlilikleri inceleyen Lu ve Ulu (2016) çalışmasının
bulguları özetlenmektedir.
Dış ticaret engellerini düşüren ülkelerde ihracat artışı
ve genelde daha da büyük bir ithalat artışı yaygın
olarak gözlemlenmektedir. Aynı zamanda bu ülkelerde ihraç ürünlerindeki ithal girdi oranı da artmaktadır.
Dünya ticaretinin üçte ikisi ara malları üzerinden gerçekleşmektedir (Hummels vd. (2001)). Buna ek olarak
emek, sermaye ve ara mallarını girdi olarak kullanan bir üretim fonksiyonu tahmin edildiğinde toplam üretim
maliyetlerinin en büyük kısmının ara mallarından geldiği görülmektedir10. Bu bulguların hepsi bir araya
getirildiğinde ara mallarının üretim ve dış ticaret süreçlerinde gayet önemli bir yer tuttuğu ortaya
çıkmaktadır. Bu kutuda Türkiye’deki imalat firmaları için anılan ilişkiler resmedilmeye çalışılmaktadır.
Grafik
1 aynı büyüklük kutusundaki (yüzdesindeki) firmaların ara malı harcamalarındaki ithal ürün payını
firmaların ihracatçı olma durumlarına göre göstermektedir. İhracatçı firmalar genelde büyük firmalar
olduklarından bu grafikte düşük büyüklük yüzdelerinde çok sayıda ihracatçı firma gözlenmemektedir. Firma
büyüklüğü arttıkça firmaların ara malı maliyetlerindeki ithal ürün payı artmaktadır. İhracatçı firmaların
kullandıkları ara mallarındaki ithal payı ihracatçı olmayanlara kıyasla anlamlı bir şekilde fazladır ve iki tür
firma grubu arasındaki fark firma büyüklüğü arttıkça konveks bir şekilde büyümektedir. Her bir büyüklük
kutusundaki ihracatçı firma oranı Grafik 2’de sunulmaktadır. Fark edileceği üzere en küçük büyüklük
yüzdelerinde çok az sayıda ihracatçı firma bulunmaktadır ve firma büyüklükleri arttıkça kompozisyon tersine
dönmektedir. Yüksek büyüklüklerde firmaların hemen hepsi ihracatçı olmaktadır.
Grafik 1. İhracatçı Olma Durumuna Göre Ara Malı
Harcamalarındaki İthal Payı
Grafik 2. Firma Büyüklüğüne Göre İhracatçı Olma
Durumu
Amiti ve Konings (2007) hemen hemen tüm imalat sektörleri için tahmin edilen üretime fonksiyonlarında ara mallarının toplam üretim maliyetleri
içindeki payını yüzde 60 ile 70 arasında bulmaktadır.
10
58
Enflasyon Raporu 2016-III
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 2’den de anlaşılacağı üzere Grafik 1’de sergilenen istatistikler üretilirken her bir büyüklük dilimindeki,
ihracatçı olup olmamasına bakılmaksızın, tüm firmalar benzer büyüklükte sıralandığından küçük yüzdelerde
ihracatçı olmayan firmalar iyi temsil edilmektedir. Artan yüzdelik dilimlerinde ihracatçı firmaların temsili
artmaktadır. Bu sebeple Grafik 3, Grafik 1’deki analizi farklı bir açıdan tekrar göstermektedir.
Bu sefer,
firmaları ihracatçı olup olmamalarına göre iki gruba ayırıp firmaları kendi grupları içerisinde sıralayıp aynı
istatistikleri yeni büyüklük yüzdelerindeki firmalar için hesaplamaktayız11. Böylelikle ihracatçı firmaların
ihracatçı olmayanlara kıyasla ithal ara malı kullandığı ve ithal ara malı oranının ihracatçı firmalar için firma
büyüklüğü ile daha hızlı büyüdüğü net bir şekilde görülmektedir.
Grafik 3. İhracatçı Olma Durumuna Göre Ara Malı
Harcamalarındaki İthal Payı (Grup İçi Sıralama)
Grafik 4. Normalize Edilmiş Ara Malı İthalatı Dağılımı
Grafik 4’teki bulgular firmaların ithal ara mallarına yaptıkları harcamaların ortalama harcama ile normalize
edilmiş halinin firmaların en çok yüzde kaçı tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir. Bu grafik aslında
ithalatçı firmaların normalize edilmiş ara malı ithalat harcamalarının kümülatif dağılım fonksiyonu olarak
yorumlanabilir. Örneğin, eğer bir firma ara malı ithal ediyorsa, 0,1 olasılıkla ortalama ithal ara malı
harcamasının en çok binde biri kadar ithalat ve 0.86 ihtimalle en çok ortalama kadar ithalat yapmaktadır.
En büyük ara malı ithalatçıları en küçük ithalatçıların milyon katı kadar ithalat yapmaktadır.
İthal edilen ara malı çeşidi arttıkça çok farklı çeşitte ara malı ithal eden firma sayısı azalmaktadır. Grafik 5’te
görüldüğü üzere firmaların sadece küçük bir oranı çok farklı çeşitlilikte ürün ithal ederken çok büyük bir kısmı
ise sadece bir ya da birkaç farklı çeşit ithal etmektedir. İthal edilen ara malı çeşitliliğine firmaların ihracatçı
olma durumlarına göre bakıldığında yine ihracatçılarla ihracatçı olmayanlar arasında farklılaşma göze
çarpmaktadır. Grafik 6 bir önceki grafiğin firma büyüklükleri boyunca ihracatçı olan ve olmayan firmalar
arasındaki ayrışımını göstermektedir. İhracatçı firmaların ithal ettikleri ürün çeşitliliği ihracatçı olmayanlara
göre her büyüklük yüzdesinde daha fazladır. Her ne kadar bu grafik grup içi sıralamaları yansıtsa da tüm
firmaları ihracatçı olma durumlarına göre ayrıştırmadan sıraladığımızda da yine her büyüklükte ihracatçı
firmaların ithal ürün çeşitliliği daha yüksek çıkmaktadır12.
Bu yeni gösterimin avantajı ihracatçı olma durumuna göre her bir büyüklük yüzdesinde eşit sayıda ihracatçı ya da ihracatçı olmayan firma
bulunmasıdır. Ancak bu sefer de bu iki tür firma arasındaki gerçek firma büyüklükleri bilgisi kaybolmaktadır ve aynı büyüklük kutusunda temsil
edilmelerine rağmen ihracatçı olan ve olmayan firmaların büyüklükleri farklılaşabilmektedir.
12Bu çalışmada bir ürün çeşidini tanımlarken her bir ülkeden gelen ve Harmonize Sistem 12 basamak (HS12) ile ifade edilen her bir ürünü ayrı bir ürün
olarak tanımladık. Ürünleri sadece Harmonize Sistem’deki kodlarına göre tanımlamak grafiklerde gözlenen ilişkilerin şeklini değiştirmemekle beraber
ürün çeşitliliğinin ortalama yüzde 10 azalmasına sebep olmaktadır.
11
Enflasyon Raporu 2016-III
59
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Grafik 6. Firma Büyüklüğüne Göre İthal Ara Malı
Çeşitliliği (Grup İçi Sıralama)
Grafik 5. İthal Ürün Çeşitliliği ve Firma Sayısı
Grafik 7 ihracatçı ve ihracatçı olmayan firma grupları için firma cirolarını göstermektedir. İhracatçı firmalar
için ciroların yüksek olduğu fark edilmektedir. Firma büyüklüğü ile firmanın ihracatçı olma durumu arasında
birebir bir ilişki olmadığı her ne kadar Grafik 1’de görülse de Grafik 7 firmaları ihracatçı olma durumlarına
göre grup içinde sıralayarak firma cirolarını göstermektedir. Gözlemlenen davranış kalıplarının kaynağı
firmalardaki yabancı sermaye payı perspektifiyle incelendiğinde; aynı analizler sermayesinde herhangi bir
yabancı payı olan firmaları hariç tutularak tekrarlandığında da davranış kalıplarının hemen hemen aynı
olduğu gözlenmektedir.
Grafik 7. İhracatçı Olma Durumuna Göre Yurt İçi
Satışlar ve Toplam Ciro (Grup İçi Sıralama)
Grafik
Grafik 8. İhracat Yapılan Pazar Sayısı ve İthalat
Yoğunluğu (İhracatçı Firmalar İçin)
8’de ihracatçı firmalar yurt içi satışlarına göre
sıralandıklarında, firma büyüklüğü arttıkça firmanın ihracatta
Grafik 9. İthalat ve İhracat Yoğunlukları
(Tüm Firmalar)
bulunduğu ülke sayısının ve eş zamanlı olarak kullandığı ara
mallarındaki ithal ürün oranının arttığı gözlenmektedir.
Grafik
9 firma büyüklüğüyle firmaların ihracat ve ithalat
yoğunluklarını
göstermektedir.
Firmalar
büyüdükçe
cirolarındaki ihracat payı artmaktadır. Buna paralel olarak
ara
malı
harcamalarındaki
ithal
ara
girdi
payı
da
artmaktadır.
60
Enflasyon Raporu 2016-III
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Üretim
süreçlerinin ülkeler arasında paylaşıldığı ve uluslararası bir değer zincirinin sonunda nihai ürünlerin
kullanıcılara ulaştığı günümüzde ülkeler bu değer zincirinden en büyük katma değer payını almaya
çalışmaktadır. Bir ülkenin küresel değer zincirinin hangi noktasında olduğu ülkedeki ücretleri, beşeri sermaye
yatırımlarını, emeğin farklı sektörler arasında tahsisini ve daha bir çok ekonomik göstergeyi etkilediği gibi aynı
zamanda bunlardan etkilenmektedir.
İthal ara girdilerin ithalatçı firmaların verimlilikleri üzerinde pozitif etkide bulundukları pek çok farklı çalışmada
gösterilmiştir. Bununla birlikte firmaların ara mallarını ithal etmei motivasyonlarını anlamak için Saygılı vd.
(2010) ışık tutucu bir çalışmadır. Bu çalışmada Türk imalat sektörünün ürettiği katma değerin yüzde 35.9’unu
üreten firmalarla görüşüp neden ara malı ithal ettikleri sorulduğunda firmaların yüzde 96.6’sı ithal ettikleri
ürünlerin iç piyasada arzının bulunmamasını, yüzde 75.2’si ara mallarını daha ucuza yurtdışından ithal
edebildiklerini diğer unsurların yanında belirtmişlerdir.
Goldberg vd. (2010) ithal ara mallarına yönelik dış ticaret engellerindeki düşüşlerin takip eden süreçlerde
yerli firmaların ürün gamları (product scope) üzerindeki pozitif etkisini göstermiştir. Analiz ettikleri periyotta
Hindistan’da piyasaya yeni çıkarılan ürünlerin yüzde 31’inin sebebi olarak ticaret engelleri düşürülmeden
önce ülkede bulunmayan ithal ara girdilerin üretim süreçlerine eklenmesini tespit etmişlerdir.
Bu
kutu ithal ara mallarının firmaların ihracat davranışlarıyla ilişkilerinin yüksek boyutlarda olduğunu
göstermektedir. Bu bağlamda, ihracatın başarısını ve ilerleyişini takip edebilmenin etkili bir yolu da ihracat
gelişmelerimizi toplam rakamlar üzerinden takip etmek yerine ne kadar yerli katma değer ihraç edebildiğini,
Johnson ve Noguera (2012) vurguladığı üzere, takip etmektir.
Bu
kutuda Türk imalat firmalarının büyüklüğü, ithal ara girdi kullanımı ve ihracat davranışları arasındaki
ilişkilere dair gözlenen düzenlilikler sunulmuştur. İhracatçı firmalar ihracatçı olmayanlara göre daha fazla
çeşit ara mal ithal etmekte ve toplam ara malı harcamalarında ithal ara malı payı artmaktadır. Firma
büyüklüğüyle birlikte ara malı girdilerindeki ithal payı da artmaktadır. Firmaların ithalat yoğunlukları ile
ihracat yoğunlukları arasında pozitif ilişki vardır ve her iki yoğunluk da firma büyüklüğüyle artmaktadır.
İhracat yapılan pazar sayısı arttıkça ara malı harcamalarındaki ithal payı artmaktadır. Bulguların işaret ettiği
ihracat ve ithalat davranışları arasındaki tamamlayıcılığın daha iyi anlaşılması ülkemizin cari açık problemiyle
mücadelesinde de çözüm önerilerinin ortaya çıkmasının önünü açacaktır.
Kaynakça
Amiti, M. and J. Konings (2007, December). Trade liberalization, intermediate inputs, and productivity:
Evidence from indonesia. The American Economic Review 97 (5), 1611-1638.
Goldberg, P. K., A. K. Khandelwal, N. Pavcnik, and P. Topalova (2010, November). Imported intermediate
inputs and domestic product growth: Evidence from India. The Quarterly Journal of Economics 125
(4), 1727-1767.
Hummels, D., J. Ishii, and K.-M. Yi (2001, June). The nature and growth of vertical specialization in world
trade. Journal of International Economics 54 (1), 75-96.
Johnson, R. C. and G. Noguera (2012). Accounting for intermediates: Production sharing and trade in value
added. Journal of International Economics 86 (2), 224-236.
Lu, D. and Ulu, M. F. (2016) Firm Size, Imported Inputs and Value Added Content of Production.
Yayımlanmamış çalışma
Saygılı, Ş, C. Cihan, C. Yalçın, and T. Hamsici (2010). Turkiye imalat sanayiinin ithalat yapısı. TCMB WP
No:1002 .
Enflasyon Raporu 2016-III
61
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
62
Enflasyon Raporu 2016-III
Download