Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 4. Arz ve Talep Gelişmeleri 2016 yılı ilk çeyreğine ilişkin GSYİH verilerine göre iktisadi faaliyet Nisan Enflasyon Raporu’nda ortaya konulan görünümle uyumlu bir seyir izlemiş ve dönemlik bazda yüzde 0,8, yıllık bazda yüzde 4,8 oranında artmıştır. Üretim tarafından değerlendirildiğinde, ilk çeyrekte dönemlik büyümeye en yüksek katkıyı yapan kalemler tarım ve sanayi olurken, inşaat ve hizmet kalemlerinin katkısı görece sınırlı olmuştur. Harcama yönünden incelendiğinde, çeyreklik bazda büyümedeki artışın temel olarak özel kesim talebinden kaynaklandığı görülmektedir. Bu dönemde tüketim talebi büyümenin sürükleyicisi olurken yatırım talebi ve net ihracat büyümeyi azalış yönünde etkilemiştir. 2016 yılı ikinci çeyreğine ilişkin açıklanan veriler iktisadi faaliyette ek bir iyileşmeye işaret etmemektedir. Sanayi üretimi Nisan-Mayıs döneminde bir önceki çeyrek ortalamasının yüzde 0,4 oranında altında kalmıştır. İç talebe ilişkin satış, üretim ve ithalat göstergeleri nihai yurt içi talepte dönemlik bazda artışa işaret ederken, artışın ilk çeyrekten daha düşük oranda gerçekleşebileceğine dair sinyaller içermektedir. Buna ek olarak, Nisan-Mayıs dönemi dış ticaret verilerine göre dış talebin büyümeye olumlu katkısının sınırlı olacağı tahmin edilmektedir. 2016 yılında iç talebin özellikle tüketim harcamaları kaynaklı olarak artış seyrini sürdüreceği ve dış talebin ihracat pazarlarımızda öngörülen ılımlı büyümenin etkisiyle toparlanma eğilimi sergileyeceği düşünülmektedir. Öte yandan, bu dönemde iç talebin seyrine bağlı olarak ithalat talebinin artacağı ve net ihracatın büyümeye negatif katkı yapacağı tahmin edilmektedir. Büyümeye ilişkin riskler özellikle dış talep kaynaklı olmak üzere aşağı yönlüdür. Jeopolitik gelişmeler, Avrupa Birliği’nin siyasi ve kurumsal bütünlüğüne dair endişelerin Avrupa ekonomisi üzerinde oluşturduğu belirsizlik ve petrol fiyatlarının petrol ihracatçısı dış ticaret ortaklarımıza yapabileceği olumsuz gelir etkisi dış talep üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. Öte yandan, turizm sektöründeki gelişmeler iktisadi faaliyet, istihdam ve cari denge üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. Bu görünüme rağmen, süregelen makroihtiyati tedbirler ve emtia fiyatlarındaki düşük seyir çerçevesinde 2016 yılında cari işlemler dengesinde iyileşmenin devam etmesi beklenmektedir 4.1. Arz Gelişmeleri TÜİK tarafından açıklanan verilere göre, 2016 yılının birinci çeyreğinde GSYİH bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 4,8 oranında artmıştır. Bu dönemde tüm ana sektörlerin katma değerinde artış kaydedilmiştir (Grafik 4.1.1). Sanayi katma değeri, sanayi üretimi verisine yakın şekilde yüzde 5,7 oranında artmış, hizmet katma değeri yıllık artış oranı ise yüzde 4,2 ile bir önceki çeyrektekine yakın gerçekleşmiştir. Tarım katma değeri artışı tarihsel ortalamalarına dönerken, inşaat katma değeri artış hızı kış aylarındaki olumlu hava şartlarının etkisiyle bir miktar ivmelenerek yüzde 6,6 olmuştur. Net vergi kaleminin katkısı 2015 yılına kıyasla gerilese de devam etmiştir. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilere göre ise GSYİH bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,8 oranında artış kaydetmiştir (Grafik 4.1.2). Dönemlik olarak en yüksek artış yüzde 3,4 ile tarım sektöründe gerçekleşmiştir. Sanayi ve inşaat katma değeri artış oranları yüzde 1,0 ile ılımlı bir görünüm ortaya koymuştur. Hizmetler sektöründeki artış ise yüzde 0,3 ile sınırlı oranda kalmıştır. Enflasyon Raporu 2016-III 37 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 4.1.1. Grafik 4.1.2. GSYİH Yıllık Büyümesi ve Üretim Yönünden Katkılar GSYİH Çeyreklik Büyümesi ve Üretim Yönünden Katkılar (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yüzde Puan) (Yüzde Puan) Tarım Hizmetler Net Vergi Sanayi İnşaat GSYİH 14 14 12 12 10 10 8 Net Vergi Tarım İnşaat Sanayi Hizmetler GSYİH 5 5 4 4 8 3 3 6 6 2 2 4 4 1 1 2 2 0 0 0 0 -2 -2 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2010 2011 2012 2013 2014 2015 -1 -1 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 16 2010 Kaynak: TÜİK. 2011 2012 2013 2014 2015 16 Kaynak: TÜİK. Nisan-Mayıs dönemi itibarıyla sanayi üretimi yıllık artış hızında bir miktar yavaşlama söz konusudur (Grafik 4.1.3). Benzer şekilde mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretimi verisi de son dönemlerdeki ılımlı artış eğiliminin yılın ikinci çeyreğinde korunamadığına işaret etmektedir. Nitekim bu dönemde sanayi üretimi ilk çeyrek ortalamasının yüzde 0,4 oranında altında seyretmektedir (Grafik 4.1.4). Haziran ayı verisiyle birlikte bu görünümde biraz daha toparlanma gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Ancak çeyrek genelinde önceki çeyreklere kıyasla daha zayıf olan görünümün korunması beklenmektedir. Grafik 4.1.3. Grafik 4.1.4. Sanayi Üretim Endeksi Sanayi Üretim Endeksi (Yıllık Yüzde Değişim) SÜE (Mevsimsellikten Arındırılmış, Çeyreklik Yüzde Değişim) 20 Takvim Etkisinden Arındırılmış-SÜE 20 15 15 10 10 5 0 -5 -5 -10 -10 -15 -15 -20 -20 -25 -25 5 5 4 4 5 3 3 0 2 2 1 1 0 0 -1 -1 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2* 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 12* 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16 *Nisan-Mayıs dönemini kapsamaktadır. Kaynak: TÜİK. 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16 *Nisan-Mayıs dönemini kapsamaktadır. Kaynak: TÜİK. 2016 yılı ikinci çeyreğinde anket göstergeleri gerçekleşmeleri teyit eder niteliktedir. PMI yeni siparişler ve üretim sorularına verilen yanıtların ikinci çeyrek ortalamaları durağan seviyenin bir hayli altında kalmış ve üretimde ilk çeyreğe göre yavaşlamaya işaret etmiştir (Grafik 4.1.5). İYA verilerinden şu anda kayıtlı siparişler ve son üç ay sipariş miktarı sorularına verilen cevaplar, özellikle dış talepteki seyrin üretim artışını sınırladığını ortaya koymaktadır (Grafik 4.1.6). Ayrıca, jeopolitik risklerin önemini koruması ile tüketici ve yatırımcı güveninin düşük seviyelerde seyretmesi nedeniyle güven kanalından üretime bir destek gelmemektedir. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde üretimdeki artış eğiliminin ılımlı bir seyir göstermesi beklenmektedir. 38 Enflasyon Raporu 2016-III Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 4.1.5. Grafik 4.1.6. PMI ve PMI Üretim İYA - Son Üç Ay Sipariş Miktarı (Mevsimsellikten Arındırılmış) (Arttı-Azaldı, Mevsimsellikten Arındırılmış) PMI-Yeni Siparişler İç Piyasa PMI Üretim 60 60 55 55 İhracat 28 28 24 24 20 20 16 16 50 12 12 8 8 4 50 0 4 -4 45 40 Kaynak: Markit. -8 -4 -12 -8 -16 1211 0312 0612 0912 1212 0313 0613 0913 1213 0314 0614 0914 1214 0315 0615 0915 1215 0316 0616 40 0 1210 0311 0611 0911 1211 0312 0612 0912 1212 0313 0613 0913 1213 0314 0614 0914 1214 0315 0615 0915 1215 0316 0616 45 Kaynak: TCMB. 4.2. Talep Gelişmeleri 2016 yılı ilk çeyreğine ilişkin GSYİH verileri harcama tarafından incelendiğinde, yıllık büyümenin beklentiler doğrultusunda nihai yurt içi talep kaynaklı olduğu gözlenirken, net ihracatın yıllık büyümeye katkısı bir çeyrek aranın ardından yeniden eksi değer almıştır (Grafik 4.2.1). Bu dönemde, nihai yurt içi talebin katkısı tamamen tüketim harcamalarından gelirken, toplam yatırımlar büyümeye katkı yapmamıştır. Mevsimsellikten arındırılmış verilere göre ise ilk çeyrekte nihai yurt içi talep GSYİH’ye göre daha kuvvetli bir artış kaydetmiştir (Grafik 4.2.2). Yatırımlar dönemlik büyümeye düşürücü yönde katkı yaparken, dönemlik artışın kaynağı tüketim harcamaları olmuştur. Stok değişimi ve net ihracat da dönemlik büyümeyi sınırlayan diğer bileşenlerdir. Grafik 4.2.1. Grafik 4.2.2. Talep Yönünden Yıllık Büyümeye Katkılar GSYİH ve Nihai Yurt İçi Talep (Yüzde Puan) (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2011Ç1=100) 20 Net İhracat Stok Değişimi Nihai Yurt İçi Talep GSYİH GSYİH 20 15 15 10 10 5 5 0 0 -5 -5 -10 -10 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2010 2011 Kaynak: TÜİK. 2012 2013 2014 2015 16 Nihai Yurt İçi Talep 125 125 120 120 115 115 110 110 105 105 100 100 95 95 90 90 85 85 80 80 75 75 1234123412341234123412341234123412341 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 201516 Kaynak: TÜİK. Özel tüketim harcamaları yılın ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 2,9 artarak 2010 yılı son çeyreğinden beri en yüksek dönemlik artışı kaydetmiştir. Detaylara bakıldığında, hem dayanıklı tüketim malı hem de diğer kalemlerde artış gözlenmektedir. Ancak dayanıklı mal haricinde kalan mal ve hizmetlerin artış hızında önceki çeyreklere göre ivmelenme daha dikkat çekicidir. Kamu tüketim harcamalarında ise artış eğilimi korunmuştur. Yatırımlar tarafında, hem özel hem kamu harcamaları görece zayıf bir görünüm sergilemiştir. Toplam makine-teçhizat yatırımları her iki kesim için de bir önceki çeyreğe göre düşüş kaydederken, inşaat yatırımları olumlu hava koşullarının da desteğiyle özel kesim Enflasyon Raporu 2016-III 39 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kaynaklı ılımlı bir artış kaydetmiştir (Grafik 4.2.3). Özetle, gerek özel kesim gerekse kamu kesimi talebi tüketim kanalıyla artış göstermiş, yatırımlar ise zayıf seyretmiştir (Grafik 4.2.4). Grafik 4.2.3. Grafik 4.2.4. Özel Yatırımlar ve GSYİH Özel ve Kamu Kesimi Talebi (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2011Ç1=100) (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2011Ç1=100) GSYİH Özel Makine Teçhizat Özel İnşaat 120 110 100 Özel Kesim Talebi 120 140 110 130 130 120 120 110 110 100 100 90 90 100 Kamu Kesimi Talebi 140 90 90 80 80 70 70 80 80 60 60 70 70 50 60 50 60 1234123412341234123412341234123412341 1234123412341234123412341234123412341 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 201516 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 201516 Kaynak: TÜİK. Kaynak: TÜİK. 2016 yılının ikinci çeyreğine ilişkin veriler ilk çeyrekteki görünümün büyük ölçüde korunacağına işaret etmektedir. Bu bağlamda, iktisadi faaliyetin artış eğiliminin ikinci çeyrekte sürmesi beklenirken, artış hızının ilk çeyreğe göre daha düşük olabileceği değerlendirilmektedir. Büyümeye öncülük eden tüketim mallarının üretimi ve ithalatı ilk çeyreğe göre artış kaydetmemektedir (Grafik 4.2.5). Diğer taraftan, otomobil satışlarında canlanma devam etmektedir (Grafik 4.2.6). Yatırımlar tarafında makine-teçhizat üretimi sınırlı oranda artarken, ithalatı gerilemektedir (Grafik 4.2.7). İnşaat yatırımları ile ilişkili olan metalik olmayan mineral maddelerin üretimi ve ithalatı ise düşüş kaydetmiştir (Grafik 4.2.8). Grafik 4.2.5. Grafik 4.2.6. Tüketim Malları Üretim ve İthalat Miktar Endeksleri İç Piyasa Otomobil ve Beyaz Eşya Satışları (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2010=100) Üretim İthalat (sağ eksen) 140 (Mevsimsellikten Arındırılmış, Bin Adet) 135 125 130 70 Otomobil Satışları Beyaz Eşya Satışları (sağ eksen) 600 60 550 115 120 105 95 110 50 500 450 40 400 85 100 75 30 65 20 90 350 300 250 55 80 45 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 12* 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16 * Nisan-Mayıs dönemi ortalamasıdır. Kaynak: TÜİK, TCMB. 40 650 10 200 12341234123412341234123412341234123412 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16 Kaynak: TÜRKBESD, ODD, TCMB. Enflasyon Raporu 2016-III Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 4.2.7. Grafik 4.2.8. Makine-Teçhizat Üretim ve İthalat Miktar Endeksleri Mineral Maddeler Üretim ve İthalat Miktar Endeksleri (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2010=100) (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2010=100) Üretim Üretim İthalat İthalat (sağ eksen) 160 160 120 140 150 150 115 130 140 140 130 130 110 120 120 120 105 110 110 110 100 100 100 100 95 90 90 90 90 80 70 80 80 70 70 85 60 60 80 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 12* 60 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 12* 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16 * Nisan-Mayıs dönemi ortalamasıdır. Kaynak: TCMB. * Nisan-Mayıs dönemi ortalamasıdır. Kaynak: TÜİK, TCMB. 2016 yılının ilk çeyreğinde mal ve hizmet ihracatı ve ithalatı artarken, ithalattaki artış daha kuvvetli gerçekleşmiştir (Grafik 4.2.9). Böylece ilk çeyrekte net ihracatın dönemlik büyümeye katkısı negatif olmuştur. Dış ticaret ana eğilimini daha sağlıklı yansıtan mal bazında altın hariç miktar endeksleri değerlendirildiğinde de benzer bir görünüm oluşmaktadır. Artan nihai yurt içi talebin ithalat talebini arttırdığı, jeopolitik gelişmelerin ise ihracat artışını sınırladığı düşünülmektedir. Mayıs ayı itibarıyla önceki çeyreğe kıyasla altın hariç ihracat miktar endeksi artarken, altın hariç ithalat miktar endeksi sınırlı azalış kaydetmiştir (Grafik 4.2.10). Haziran ayı verisiyle birlikte iki göstergenin de ilk çeyreğe göre artış kaydetmesi beklenmektedir. Diğer taraftan, jeopolitik faktörler net ihracatın cari dengeye ve büyümeye olumlu katkısı üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaya devam etmektedir. Ancak küresel ekonomideki ılımlı toparlanma ile birlikte ihracatımızın pazar değiştirme esnekliğinin yüksek olması ve bölgede son dönemde ortaya çıkan olumlu gelişmeler bu riskleri sınırlayabilecektir. Grafik 4.2.9. Grafik 4.2.10. Mal ve Hizmet İhracat ve İthalatı ile GSYİH İhracat ve İthalat Miktar Endeksleri (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2011Ç1=100) (Altın Hariç, Mevsimsellikten Arındırılmış, 2011Ç1=100) GSYİH İhracat İthalat İhracat 130 130 130 120 120 120 110 110 110 105 100 100 100 100 90 90 90 80 80 80 70 70 70 60 60 İthalat (sağ eksen) 125 120 115 130 110 95 90 85 80 75 1234123412341234123412341234123412341 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16 Kaynak: TÜİK. 60 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 12* 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16 * Nisan-Mayıs dönemi ortalamasıdır. Kaynak: TÜİK, TCMB. Özetle, 2016 yılının ilk çeyreğinde iktisadi faaliyet temelde tüketim harcamaları kaynaklı olarak artış kaydetmiştir. İkinci çeyrekte yurt içi talebe ilişkin satış, üretim ve ithalat göstergeleri de dönemlik bazda artışa işaret etmekte, ancak bu artışın ilk çeyrekten daha düşük oranda gerçekleşebileceğine dair sinyaller içermektedir. Buna ek olarak, Nisan-Mayıs dönemi dış ticaret verilerine göre dış talebin büyümeye olumlu katkısının sınırlı olacağı tahmin edilmektedir. Enflasyon Raporu 2016-III 41 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2016 Görünümü 2016 yılı ikinci çeyreğinde yurt içi talebe ilişkin gerçekleşmeler Nisan Enflasyon Raporu ile uyumlu bir görünüm arz etmektedir. İlk çeyrekte kuvvetli bir artış sergileyen özel tüketim harcamaları ikinci çeyrekte de büyümeyi desteklemektedir. Nitekim, yılın ikinci çeyreğinde otomobil, beyaz eşya ve konut satışlarındaki seyir dayanıklı tüketim mallarına; gıda ve giyim perakende satışlarındaki yükseliş ise dayanıksız tüketim mallarına dair talebin olumlu seyrettiğine işaret etmektedir. Tüketim harcamalarında temelde ücretlerdeki artışın etkisiyle gözlenen güçlü seyrin yıl genelinde korunacağı tahmin edilmektedir. Belirgin ücret artışından bu yana istihdamda olumsuz bir eğilimin gözlenmemesi gelir kanalının sınırlanmadan özel tüketimi beslediğini göstermektedir (Grafik 4.3.1 ve Grafik 4.3.2). Tüketici kredilerindeki ılımlı seyir ve enflasyonda gözlenebilecek iyileşme de bu dönemde tüketim harcamalarını destekleyebilecektir. Grafik 4.2.11. Grafik 4.2.12. Tüketici Güven Endeksleri Yatırım ve İstihdam Eğilimi BloombergHT 130 TÜİK-TCMB (sağ eksen) 120 85 (Mevsimsellikten Arındırılmış, Arttı-Azaldı) İstihdam Eğilimi Yatırım Eğilimi 30 30 20 20 10 10 75 0 0 70 -10 -10 -20 -20 -30 -30 60 -40 -40 55 -50 80 110 100 90 80 65 70 60 50 -50 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 23* 1234123412341234123412341234123412 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 16 *Temmuz ayı verisidir Kaynak: TÜİK, TCMB, BloombergHT. Kaynak: TCMB. İç talep koşulları ve küresel ekonomideki ılımlı büyümenin etkisiyle özel yatırımlarda 2016 yılının ikinci yarısında sınırlı bir artış gözlenebileceği değerlendirilmektedir. Yatırım eğiliminin geçen senenin aynı dönemine kıyasla bir miktar toparlanmasına rağmen belirgin bir iyileşme göstermemesi ve yakın dönem ortalamalarının sınırlı oranda üstünde olmakla beraber kapasite kullanım oranında önemli bir yükseliş olmaması 2016 yılında yatırımlardaki artışın sınırlı olmasında rol oynayacak faktörlerdendir (Grafik 4.2.12). 2016 yılında ihracat pazarlarımızda öngörülen toparlanmanın ihracat büyümesini destekleyeceği düşünülmektedir (Grafik 4.2.13). Nitekim, AB’deki kademeli toparlanma ve jeopolitik gelişmelerin etkisiyle ihracatta hedef bölge kompozisyonundaki değişime bağlı olarak, Türkiye’nin AB’deki pazar payı artış eğilimini korumaktadır (Grafik 4.2.14). Diğer taraftan, ücretlerdeki artış ile birim iş gücü maliyetindeki yükseliş ve yılın ilk yarısında reel kurda gözlenen değerlenme ihracatta fiyat rekabetini zorlaştırmaktadır. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde ihracatımızın gelir esnekliğinin yüksek olduğu AB gibi ülkelerde iktisadi faaliyetin seyri ihracatta ilk çeyrekte gözlenen güçlü artışın sürdürülmesi yönünden önem taşımaktadır. 42 Enflasyon Raporu 2016-III Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 4.2.13. Grafik 4.2.14. İhracat Ağırlıklı Küresel Büyüme Türkiye’nin AB İthalatındaki Payı (Yıllık Yüzde Değişim) (Nominal, Mevsimsellikten Arındırılmış, 3 Aylık Ortalama) 4,0 4,0 4 3,8 3,8 3 3,6 3,6 3,4 3,4 1 3,2 3,2 0 3,0 3,0 -1 2,8 2,8 -2 2,6 2,6 2,4 2,4 2,2 2,2 2,0 2,0 1,8 1,5 1,7 2 -3 -4 Kaynak: TCMB. 2017 2016 2015 2014 2013 2012 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 -5 0110 0510 0910 0111 0511 0911 0112 0512 0912 0113 0513 0913 0114 0514 0914 0115 0515 0915 0116 5 Kaynak: Eurostat. Büyümeye ilişkin riskler dış talep kaynaklı olmak üzere aşağı yönlüdür. Jeopolitik gelişmeler, Brexit’in Avrupa ekonomisine dair oluşturduğu belirsizlik ve petrol fiyatlarının petrol ihracatçısı dış ticaret ortaklarımıza yapabileceği olumsuz gelir etkisi dış talep üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. Bunlara ek olarak, yakın dönemde açıklanan verilerle Çin’deki yavaşlamanın keskinliğine dair endişeler azalsa da, söz konusu yavaşlamanın ve sert inişi engellemek için alınan tedbirlerin küresel emtia ve finans piyasaları açısından negatif risk oluşturmaya devam ettiği düşünülmektedir. Benzer şekilde, Fed para politikasındaki normalleşme de küresel finansal piyasalar açısından risk teşkil etmeyi sürdürmektedir. Öte yandan, son dönemde yurt içinde yaşanan gelişmeler iç talep üzerinde, turizm sektöründeki gelişmeler ise iktisadi faaliyet, istihdam ve cari denge üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. Özetle, 2016 yılında iç talebin özellikle tüketim harcamaları kaynaklı olarak artışını sürdüreceği ve dış talebin ihracat pazarlarımızda öngörülen ılımlı büyümenin etkisiyle toparlanma eğilimi sergileyeceği düşünülmektedir. Önümüzdeki döneme ilişkin risklerin özellikle dış talep kaynaklı olarak aşağı yönlü olduğu değerlendirilmektedir. Talep kompozisyonundaki bu görünüme rağmen makroihtiyati tedbirler ve emtia fiyatlarındaki düşük seyir çerçevesinde 2016 yılında cari işlemler dengesinde iyileşmenin devam etmesi beklenmektedir. 4.3. Emek Piyasası 2015 yılı genelinde yataya yakın bir seyir izleyen işsizlik oranları, 2016 yılının Ocak ile Nisan dönemleri arasında gerilemiştir (Grafik 4.3.1). Yılın ilk çeyreğinde katılım oranında artış yaşanmaması işsizlik oranlarının azalmasına yardımcı olmuştur. Mart ve Nisan dönemlerinde katılım oranındaki yükselişe rağmen tarım dışı istihdam artışının devam etmesi işsizlik oranlarındaki gerilemenin sürmesini sağlamıştır (Grafik 4.3.2). Enflasyon Raporu 2016-III 43 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 4.3.1. Grafik 4.3.2. İşsizlik Oranları Üç Aylık Tarım Dışı İşsizlik Oranı Değişimine Katkılar (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yüzde) İşgücüne Katılım Oranı (sağ eksen) İşsizlik Oranı Tarım Dışı İşsizlik Oranı 18 (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yüzde puan) 16 53 4 52 3 3 2 2 1 1 48 0 0 47 -1 -1 46 -2 -2 -3 -3 51 50 14 49 12 10 45 8 44 6 İstihdamın Etkisi Katılım Oranı Etkisi Nüfus Artışı Etkisi Tarım Dışı İşsizlik Oranı (üç aylık fark) 43 -4 -4 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2* 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2* 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 * Nisan dönemi. Kaynak: TÜİK. 4 2011 2012 2013 2014 2015 2016 Kaynak: TÜİK. *Nisan dönemi itibarıyla iki aylık fark. 2016 yılının Ocak ve Nisan dönemleri arasında tarım dışı istihdamın sürükleyicisi hizmet sektörü olmuştur. İnşaat sektörü istihdam artışına ılımlı katkı vermeyi sürdürürken, yılın ilk çeyreğinde gerileyen sanayi istihdamı Mart ve Nisan dönemlerinde toparlanmıştır (Grafik 4.3.3). Bu dönemde hizmetler istihdamındaki artışa en önemli katkı kamu yönetimi, eğitim ve sağlık sektörlerinden gelirken ticaret, lokanta ve otel sektörü istihdamının katkısı, turizm faaliyetlerindeki gerilemenin de etkisiyle, sınırlı olmuştur (Kutu 4.1). Tarım dışı sektörlerde kayıtlı istihdam sınırlı miktarda artarken kayıt-dışı istihdamda yükseliş gözlenmiştir (Grafik 4.3.4). Ocak 2016’da asgari ücrette gerçekleştirilen artışın kayıt-dışılık oranının artış eğilimi sergilemesinde etkili olduğu değerlendirilmektedir (Kutu 4.2). Grafik 4.3.3. Grafik 4.3.4. Tarım Dışı İstihdamdaki Üç Aylık Yüzde Değişime Katkılar (Mevsimsellikten Arındırılmış, Puan) Tarım Dışı Sektörlerde Kayıtlı ve Kayıt-dışı İstihdam (Mevsimsellikten Arındırılmış, Milyon Kişi)* Hizmetler Sanayi 4 Kayıtlı istihdam Kayıt-dışı istihdam (sağ eksen) İnşaat Tarım Dışı İstihdam 4 17,5 8,0 3 16,5 7,0 3 2 2 15,5 6,0 14,5 1 1 5,0 13,5 Kaynak: TÜİK. 4,0 12,5 0216 0915 0415 1114 0614 0114 0813 0313 1012 0512 1211 2,0 0711 10,5 0211 3,0 0910 11,5 0410 0416 0116 1015 0715 0415 0115 -2 1014 -2 0714 -1 0414 -1 0114 0 1013 0 *2014 yılı Şubat döneminde yapılan revizyon nedeniyle, gölgeli alan verileri önceki veriler ile karşılaştırılmamadır. Kaynak: TÜİK, TCMB. İmalat sanayi istihdamı için bir gösterge niteliği taşıyan PMI istihdam değeri Haziran ayında gerileyerek nötr değerine yakın bir seviyede gerçekleşmiştir (Grafik 4.3.5). PMI istihdam değerinin son dönemde izlediği seyir, sanayi istihdamında bir canlanma olmayacağına işaret etmektedir. Kariyer.net internet sitesi tarafından sağlanan verilere göre, 2015 yılının ikinci çeyreğinden itibaren yatay bir seyir izleyen toplam iş ilanlarında 2016 yılının ikinci çeyreğinde artış gözlenmiştir. Bununla birlikte, iş başvurularındaki yükseliş neticesinde ilan başına başvuru sayısında bir miktar artış gerçekleşmiştir (Grafik 4.3.5). Bu çerçevede, öncü göstergeler önümüzdeki dönemde işsizlik oranlarındaki gerilemenin devam etmeyebileceğine işaret etmektedir. 44 Enflasyon Raporu 2016-III Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 4.3.5. Grafik 4.3.6. PMI İstihdam Değeri (Mevsimsellikten Arındırılmış) Kariyer.net Toplam İş İlanı ve İlan Başına Başvuru 60 60 (Mevsimsellikten Arındırılmış) Kariyer.net Toplam İş İlanı (bin adet) Kariyer.net İlan Başına Başvuru Sayısı (sağ eksen) 60 55 55 50 50 50 40 45 45 30 40 40 35 35 30 30 250 200 150 0606 1206 0607 1207 0608 1208 0609 1209 0610 1210 0611 1211 0612 1212 0613 1213 0614 1214 0615 1215 0616 100 Kaynak: Markit. 20 50 10 0 0 234123412341234123412341234123412 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 Kaynak: Kariyer.net, TCMB. 2016 yılının ilk çeyreğinde ücretler, asgari ücretteki artışın da etkisiyle, reel olarak artış göstermiştir (Grafik 4.3.7). Asgari ücretli çalışanların yoğun olduğu sektörlerde ücret artışları daha belirgin olmuştur (Kutu 4.2). İstihdam artışı ile birlikte ücret artışlarının gelir kanalı üzerinden hane halkı tüketimini desteklediği düşünülmektedir. Diğer taraftan birim işgücü maliyetleri artmış ve firma maliyetleri üzerinde artış yönünde baskı oluşturmaya devam etmiştir. Sanayi sektöründe verimlilik artışlarının olması nedeniyle birim işgücü maliyetlerindeki artış sınırlı kalırken, verimlilik kazanımlarının olmadığı hizmetler sektöründe birim işgücü maliyetleri önemli oranda artmıştır (Grafik 4.3.8). Grafik 4.3.7. Grafik 4.3.8. Tarım Dışı Sektörlerde Saatlik İşgücü Maliyeti Birim İşgücü Maliyeti* (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2010=100) (Yıllık Yüzde Değişim) Kazanç Endeksi (Yıllık Yüzde Değişim, sağ eksen) 146 142 138 134 130 126 122 118 114 110 106 102 98 94 90 Reel Kazanç Endeksi* 25 Reel Asgari Ücret* 20 15 10 5 0 23412341234123412341234123412341 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 20152016 * Reelleştirilirken TÜFE kullanılmıştır. Kaynak: TÜİK, ÇSGB, TCMB. 30 Sanayi Hizmetler 30 25 25 20 20 15 15 10 10 5 5 0 0 -5 -5 -10 -10 23412341234123412341234123412341 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 20152016 * Hizmetler sektöründe birim ücret, toplam ücret ödemelerinin hizmet fiyatlarıyla reelleştirilmiş ciroya bölünmesi ile hesaplanmıştır. Sanayi sektöründe ise toplam ücret ödemeleri üretime bölünmüştür. Kaynak: TÜİK, TCMB. Özetle, 2016 yılının ilk aylarında, asgari ücret artışı ve turizm faaliyetlerindeki duraklamaya rağmen, istihdam artmış ve işsizlik oranları azalmıştır. Kamu yönetimi ve toplumsal hizmetler başta olmak üzere hizmet sektörlerindeki istihdam artışları işsizlik oranlarının gerilemesine sebep olmuştur. Önümüzdeki dönemde, istihdamda ılımlı artışların devam etmesi beklenmekte, ancak işsizlik oranlarındaki gerilemenin devam etmeyebileceği öngörülmektedir. Enflasyon Raporu 2016-III 45 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kutu Turizm Sektöründeki Gelişmelerin Cari İşlemler Dengesi, Büyüme ve İstihdam Üzerine Etkileri 4.1 Turizm, yurt dışından döviz girişi sağlaması ve istihdam yoğun olması nedeniyle ekonomik aktivite açısından önemli bir sektördür. Bu kutuda, turizm gelirlerinde gözlenen değişimin cari işlemler hesabı, büyüme ve istihdam üzerindeki olası etkileri incelenecektir. Grafik 1. Seyahat Gelirlerinin Dış Ticaret Dengesini Karşılama Oranı (Yüzde) Grafik 2. Seyahat Geliri ve Ziyaretçi Sayısı 100 40 90 35 80 Seyahat Geliri (milyar ABD doları) Ziyaretçi Sayısı (milyon kişi) 30 70 25 60 50 20 40 15 30 10 2015 2016* 2014 2013 2012 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2003 2015 2016* 2014 2013 2012 2011 2010 2009 2008 2007 2006 0 2005 0 2004 5 2003 10 2004 20 *Mayıs ayı itibarıyla 12-aylık. Kaynak: TCMB, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. Cari İşlemler Hesabına Etkiler Ödemeler dengesi istatistiklerinde turizm gelirleri temel olarak seyahat gelirleri kalemi altında kaydedilmektedir. Bunun yanı sıra, turizm faaliyetleri, uluslararası yolcu ve bagaj taşımacılığına ilişkin gelirler ile telekomünikasyon ve bilgi hizmetleri gelirlerini içeren diğer hizmet geliri kanallarıyla da cari işlemler hesabına katkıda bulunmaktadır. Cari işlemler hesabının temel belirleyicilerinden olan seyahat gelirleri, dış ticaret açığının önemli bir kısmını karşılamaktadır (Grafik 1). Son yıllarda seyahat gelirlerinin dış ticaret açığını karşılama oranı ortalama olarak yüzde 50 civarında seyretmektedir. Diğer gelir kanallarına etkisi de göz önüne alındığında, turizm gelirlerindeki artışın sürekliliği cari açığı sınırlandıran bir etken olarak önem arz etmektedir. 2016 yılı Ocak-Mayıs döneminde seyahat gelirleri, jeopolitik gelişmeler kaynaklı olarak, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21,2; gelirlerin hesaplanmasına temel oluşturan çıkan turist sayısı ise yüzde 19,6 düşmüştür (Grafik 2). Turist sayısı ülkelere göre incelendiğinde, bu dönemde gerilemeye en yüksek katkının Rusya, Almanya ve Irak’tan geldiği gözlenmektedir. Rusya’dan gelen turist sayısı yılın ilk beş ayında yüzde 79,4 oranında düşmüştür (Grafik 3). Bu dönemde, İran, İsrail ve Ürdün’den gelen turist sayısında artışlar gözlense de toplam ziyaretçi sayısındaki gerileme telafi edilememiştir. Seyahat gelirlerinde yılın ilk beş ayında gözlenen yüzde 21,2 oranındaki düşüş, cari açığı 1,7 milyar ABD doları artırıcı etkide bulunmuştur. Ancak, seyahat gelirleri tarihsel olarak çeyrekler itibarıyla incelendiğinde, gelirlerin özellikle yılın üçüncü çeyreğinde yoğunlaştığı gözlenmektedir (Grafik 4). Bu nedenle, önümüzdeki dönemde ziyaretçi sayısındaki gelişmeler, yıl genelindeki toplam turizm gelirlerinde belirleyici olacaktır. 46 Enflasyon Raporu 2016-III Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 3. Ziyaretçi Sayısındaki Düşüşe En Yüksek Katkı Veren İlk 10 Ülke (Ocak-Mayıs 2016) (Yüzde Pay) 1. Çeyrek Yllık Yüzde Değişim Kaynak: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. 47 45 21 21 22 20 41 38 22 24 24 44 41 22 20 30 17 36 38 40 26 26 25 10 0 2003 Hollanda Yunanistan Libya Fransa İsveç İtalya İngiltere Irak Rusya Almanya -6 48 40 20 -100 48 2015 -5 48 2014 -4 -80 53 2013 50 2012 60 2011 70 2010 -60 80 2009 -3 4. Çeyrek 90 2008 -2 -40 3. Çeyrek 100 2007 -1 -20 2. Çeyrek 2006 0 2005 0 2004 Katkı (sağ eksen) Grafik 4. Seyahat Gelirlerinin Çeyreklik Dağılımı Kaynak: TCMB. Milli Gelire Etkiler Turizm harcamalarının milli gelire etkileri üçe ayrılmaktadır: doğrudan, dolaylı ve teşvik edici (UN, 2008). Doğrudan etki, direkt olarak turistlere mal ve hizmet sağlayan sektörlerde ortaya çıkmaktadır. Dolaylı etki, turizm ile ilişkili sektörlerin talebinden dolayı diğer mal ve hizmet sağlayan sektörlerde gözlenmektedir. Teşvik edici etkisi ise, doğrudan veya dolaylı olarak turizm ile ilişkili olan sektörlerin istihdamında veya bu sektörlerde çalışanların turizm gelişmelerine bağlı olarak gelirlerinde değişim gözlenmesi durumunda oluşmaktadır. Bu çerçevede, turizmin milli gelire etkisi doğrudan, dolaylı ve teşvik edici etkilerin toplamıdır. Cari işlemler hesabı altındaki seyahat geliri kalemi kullanılarak turizmin milli gelir üzerindeki etkisi hesaplanabilmektedir. Söz konusu kalem turistlerin konaklama, yiyecek-içecek, yurt içi ulaşım, sağlık, kültür gibi hizmet harcamalarını içermektedir. Bu veri kullanılarak hesaplanan etki sadece doğrudan etkiyi yansıtacak olup, turizmin milli gelire etkisi için bir alt limit oluşturabilecektir. Grafik 5, turizm gelirinin milli gelir içindeki payını göstermektedir. Buna göre, söz konusu pay yüzde 3 civarındadır ve son iki senedir turizmin milli gelirdeki payı uzun dönem ortalamasının sınırlı oranda üzerinde gerçekleşmiştir.1,2 Bununla beraber, yakın dönemde görece aynı doğrultuda hareket etmelerine rağmen, turizm gelirlerindeki büyüme iktisadi faaliyet ile yüksek korelasyona sahip değildir (Grafik 6). İki seri arasında yüksek pozitif bir ilişki gözlenmemesinde, turizmin milli gelirdeki payının yüksek olmamasına ek olarak stres dönemlerinin ve turizmi sınırlayabilecek jeopolitik ve yurt içi gelişmelerin etkili olduğu düşünülmektedir.3 Turizm harcamalarının milli gelirdeki yıllık büyümeye uzun dönemde doğrudan katkısı 0,2 puandır ve söz konusu etkinin yüzde 40’ı üçüncü çeyrekten gelmektedir.4 2016 yılı ilk çeyreği itibarıyla turizm harcamalarının yıllık ve çeyreklik büyümeye doğrudan etkisi ise sırasıyla -0,2 ve -0,1 puan olmuştur (Grafik 7).5 Seyahat geliri verisi dolar cinsinden nominal bir veridir. Turizmin büyümeye katkısının hesaplanmasında, bu veri öncelikle ilgili dönem Türk lirası/ABD doları kuru ile çarpılmış, ardından hizmet deflatörüne bölünerek reel seyahat geliri verisi elde edilmiştir. 2 Ödemeler dengesi altındaki seyahat geliri verisine ek olarak TÜİK tarafından da turizm geliri verisi yayınlanmaktadır. Bu veri, seyahat geliri verisinin içerdiği kalemlere ek olarak yerli firmalar tarafından taşınan ziyaretçilerin uluslararası ulaşım harcamalarını ve ziyaretçilerin ülkemizde yapmış oldukları GSM dolaşım harcamalarını da içermektedir (TCMB, 2013). Analizlerde, seyahat geliri yerine TÜİK’in turizm geliri verisi kullanıldığında sonuçlarda önemli bir değişiklik olmamaktadır. 3 Örneğin, 2001 krizi sonrasında milli gelir yüzde 5,7 oranında daralmıştır. Öte yandan, bu yılda turizm gelirindeki reel artış yüzde 34 olmuştur. Söz konusu artışın, kriz ile kurda gözlenen önemli değer kaybının Türkiye’yi tatil için daha cazip bir ülke haline getirmesinden kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir. 4 0,2 puanın yüzde 25’i son çeyrekten, yüzde 17 ve 18’i ise sırasıyla ilk ve ikinci çeyrekten gelmektedir. 5 Turizm harcamalarının milli gelire etkisi literatürede sıklıkla VECM yaklaşımı ile hesaplanmaktadır (örneğin bakınız Proença ve Soukiazis (2008), Kasimati (2011) ve Georgantopoulos (2012)). Bu yaklaşımda reel efektif döviz kuru, uluslararası turist sayısı ve milli gelir kullanılmakta ve turist sayısına gelen bir şokun milli gelire etkisi tahmin edilmektedir. Bu yaklaşım ile elde edilen etki toplam etkidir. Literatürdeki analiz Türkiye verisi ile de denenmiş ancak üç değişkenli VECM modelinde tatmin edici sonuçlara ulaşılamamıştır. 1 Enflasyon Raporu 2016-III 47 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 5. Turizmin Milli Gelirdeki Payı Grafik 6. Turizm ve Milli Gelir (YıllıkYüzde Değişim, 1998 Fiyatlarıyla) 2015 2014 10,4 2013 2012 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 4,2 12,3 3,0 4,1 4,0 GSYİH Turizm 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 -5 -10 -15 -20 -25 -30 2001 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 5,0 4,5 4,0 3,5 3,0 2,5 2,0 1,5 1,0 0,5 0,0 Ortalama 2000 Pay 1999 (1998 Fiyatlarıyla) Kaynak: TCMB, TÜİK ve yazarların kendi hesaplamaları. Kaynak: TCMB, TÜİK ve yazarların kendi hesaplamaları. Grafik 7. Turizmin Milli Gelirdeki Yıllık Büyümeye Katkısı Grafik 8. Konaklama veYiyecek Hizmeti İstihdamı* (1998 Fiyatlarıyla) (Mevsimsellikten Arındırılmış, bin kişi) 0,8 1600 0,6 1550 0,6 1500 0,4 1450 1400 0,1 0,2 0,03 0,0 1350 1300 1250 -0,1 -0,2 -0,2 -0,4 1200 Kaynak: TCMB, TÜİK ve yazarların kendi hesaplamaları. 0416 1215 0815 0415 1214 0814 0414 1213 0813 0413 1212 0812 1100 0412 2012Ç1 2012Ç2 2012Ç3 2012Ç4 2013Ç1 2013Ç2 2013Ç3 2013Ç4 2014Ç1 2014Ç2 2014Ç3 2014Ç4 2015Ç1 2015Ç2 2015Ç3 2015Ç4 2016Ç1 1150 *2014 yılı Şubat döneminde yapılan revizyon nedeniyle, gölgeli alan verileri önceki veriler ile karşılaştırılmamadır. Kaynak: TÜİK, yazarların kendi hesaplamaları. İstihdama Etkiler Turizm sektörünün hizmet istihdamına önemli oranda katkısı olduğu değerlendirilmektedir. Ancak, iktisadi faaliyetlerin sınıflandırılması sisteminde turizm adında ayrı bir kalem yer almadığı için, doğrudan bir turizm istihdam verisi bulunmamaktadır. Turizm faaliyetlerinin hizmetler sektöründe birçok alt kalemle ilişkili olması turizm istihdamını ölçmeyi zorlaştırmaktadır. Genel olarak, konaklama, yiyecek-içecek ve seyahat acenteleri sektörleri turizm ile ilişkilendirilmektedir. Bununla birlikte, söz konusu sektörlerdeki istihdamın tümü turizm kaynaklı olmayıp, yerel halka verilen hizmetler dolayısıyla gereksinim duyulan istihdamı da içerebilmektedir. Öte yandan, turizm faaliyetlerinin sadece bu sektörlerde gerçekleştiği varsayımı, diğer hizmet sektörlerindeki turizm faaliyetlerini dikkate almadığı için turizm kaynaklı istihdamın eksik ölçülmesine neden olabilecektir. Turizm sektörünün hizmetler sektörü istihdamına katkısını tahmin edebilmek amacıyla, illerdeki turizm yoğunluğu farklarından yararlanılarak, 2008-2014 dönemini kapsayan bir panel veri denklemi tahmin edilmiştir (Aldan ve diğerleri, 2016): Eijt = αij + β1i Fjt + β2i Djt + λi Xjt + θ1i t it + θ2j t jt + εijt Denklemde Eijt i sektöründe j ilinde ve t yılındaki istihdamın il nüfusuna oranını, Fjt ve Djt nüfusa oranla illere gelen yabancı ve yerli turistlerin geceleme sayılarını ifade etmektedir. Xjt illerin sosyoekonomik düzeylerinin hizmetler istihdamına etkisini kontrol etmek için kullanılan kişi başı elektrik kullanımını ve kişi başı dış ticaret toplamını ifade etmektedir. Denklemde ayrıca il ve sektörlere özgü eğilim değişkenleri (t it ve t jt ) eklenmiştir. 48 Enflasyon Raporu 2016-III Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İstihdam verileri, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) yıllık verilerinden, diğer veriler ise TÜİK’ten alınmıştır. SGK verileri yalnızca kayıtlı çalışan ücretlilerin (4-a) verisini içermektedir. Bu analiz turist geceleme sayısı ve istihdamı şehir bazında ilişkilendirmektedir. Dolayısıyla, turistlerin kaldığı illerdeki kişiler tarafından karşılanması zorunlu olmayan hizmet sektörlerindeki istihdam (ör. havayolu taşımacılığı) tahminlerimize yansımamaktadır. Turizm istihdamı, denklemdeki β katsayılarının tahmin edilip, yabancı ve yerli turist sayılarıyla çarpılmasıyla her sektör için elde edilen turizm kaynaklı istihdam rakamları toplanarak hesaplanmıştır. Bu çerçevede elde edilen istihdam rakamlarına göre, turizm sektöründe kayıtlı çalışan istihdam 637.557 kişi olarak tahmin edilmektedir (Tablo 1). Bu rakamın 392.650’si yabancı turist kaynaklı turizm ile, 244.907’si ise yerli turistlerle ilişkilidir. Bir diğer ifadeyle, hizmet sektöründe kayıtlı çalışan ücretlilerin yüzde 8,8’i turizm faaliyetlerinde istihdam edilmektedir. Yalnızca yabancı turistler dikkate alındığında, turizm istihdamının hizmet istihdamı içerisindeki payı yüzde 5,4 olmaktadır. Tablo 1 tahmin sonuçlarını özetlemektedir. Turizm sektörüyle en fazla ilişkili olan sektör konaklama sektörü olarak bulunmuştur. Toplam sektör istihdamının yüzde 95,8’i turizm kaynaklı olup, yüzde 60,8’i yabancı turist kaynaklıdır. Öte yandan, konaklama sektörü istihdamı toplam turizm istihdamının yaklaşık yarısını (yüzde 44,7) oluşturmaktadır. Seyahat acenteleri sektörü, yabancı turistlere bağımlılık konusunda ikinci önemli sektör olmakla birlikte, sektörün görece küçük olması, istihdam katkısını sınırlandırmaktadır. Turizm istihdamıyla ilgili bir diğer husus, yiyecek-içecek sektöründe turizm kaynaklı istihdamın düşük olduğudur. Ayrıca, söz konusu sektörde turizm kaynaklı istihdamın çoğunluğu yerli turizm kaynaklıdır; sektör istihdamının yüzde 9,8’i yerli turizm, yüzde 6,2’si ise yabancı turizm kaynaklıdır. Ticaret ve iş destek hizmetleri sektörlerinde de önemli miktarda turizm kaynaklı istihdam olmakla birlikte, turizmin söz konusu sektörlerdeki istihdam payı sınırlıdır. Sonuç olarak, konaklama sektörü istihdamının turizm istihdamını takip etmek için en iyi gösterge olduğu değerlendirilmektedir. Tablo 1. Sektörler İtibarıyla Turizm İstihdamı, Turizmin İstihdam İçindeki Payı ve Turizm İstihdamı İçindeki Pay (2014) Yabancı Turistler Turizm İstihdamı Turizmin Sektör İstihdamı İçindeki Payı (%) HİZMETLER 392.650 Perakende Ticaret 66.344 Konaklama 180.826 Yiyecek ve İçecek Hizm. 34.891 Seyahat Acenteleri 16.196 İş Destek Faaliyetleri 39.878 Kaynak: SGK, yazarların kendi hesaplamaları. Hanehalkı 5,4 5,3 60,8 6,2 29,7 10,2 Yerli Turistler Turizm İstihdamı İçinde Sektör Payı (%) 100,0 16,9 46,1 8,9 4,1 10,2 Toplam Turistler Turizm İstihdamı Turizmin Sektör İstihdamı İçindeki Payı (%) Turizm İstihdamı İçinde Sektör Payı (%) 244.907 51.687 103.979 55.131 3,4 4,2 35,0 9,8 100,0 21,1 42,5 22,5 Turizm İstihdamı Turizmin Sektör İstihdamı İçindeki Payı (%) Turizm İstihdamı İçinde Sektör Payı (%) 637.557 118.032 284.804 90.022 16.196 39.878 8,8 9,5 95,8 15,9 29,7 10,2 100,0 18,5 44,7 14,1 2,5 6,3 işgücü anketi dönemsel verilerinde, konaklama sektörü istihdamı yiyecek-içecek hizmetleri sektörü ile birleştirilerek konaklama ve yiyecek hizmetleri faaliyetleri sektörü adı altında verilmektedir. Söz konusu verilere göre, konaklama ile yiyecek ve içecek hizmetleri sektörlerinin toplam istihdamında Nisan dönemi itibarıyla bir gerileme gözlenmemektedir (Grafik 8). Öte yandan, SGK tarafından yayınlanan kayıtlı istihdam verilerine bakıldığında, konaklama sektörü istihdamı ile yiyecek ve içecek hizmetleri sektörü istihdamında ayrışma gözlenmektedir (Grafik 9). Yiyecek ve içecek hizmetleri sektörü istihdamında Nisan ayı itibarıyla bir gerileme gözlenmemektedir. Öte yandan, 2015 yılında duraklama eğiliminde olan konaklama sektörü istihdamı, 2016 yılının Ocak-Nisan döneminde gerilemiştir. Enflasyon Raporu 2016-III 49 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 9. Yiyecek ve İçecek Hizmetleri ile Konaklama Sektörleri İstihdamı (Mevsimsellikten Arındırılmış, Bin Kişi) Yiyecek ve İçecek Hizmetleri 600 350 Konaklama (sağ eksen) 550 300 500 450 250 400 200 0416 1215 0815 0415 1214 0814 0414 1213 0813 0413 1212 0812 300 0412 350 150 Kaynak: SGK, yazarların kendi hesaplamaları. Özetle, hanehalkı işgücü anketinde turizm istihdamıyla ilgili bir gerileme gözlenmemesine karşın, SGK verileri konaklama sektöründe kayıtlı istihdamda turizm kaynaklı gerilemeye işaret etmektedir. Hanehalkı işgücü anketi verilerinde konaklama sektörünün tek başına yer almaması ve yiyecek-içecek hizmetleri sektörünün turizmden görece az etkilenmesi iki veri arasındaki söz konusu farklılığın bir nedeni olabilir. Bir diğer neden de, SGK verilerinin sadece kayıtlı istihdamı içermesi nedeniyle, kayıt-dışılığa geçişi yansıtamaması olabilir. Bu bağlamda, turizmdeki gelişmelerin istihdam ve kayıtdışılık üzerindeki etkilerinin, kısmen de olsa Nisan ayı itibarıyla gerçekleştiği düşünülmektedir. Ancak HİA’da sektörler toplu halde yer aldığı için bu etki ayrıştırılamamaktadır. Sonuç olarak, turizm gelirlerindeki değişimin etkilerinin yakından takibi önem arz etmektedir. Son dönemde gözlenen olumlu gelişmelerin turizm gelirlerindeki gerilemeyi sınırlandırabileceği düşünülmektedir. Kaynakça Aldan A., Gürcihan-Yüncüler, B. ve Yavuz, A., 2016. Tourism Employment in Turkey, yayınlanmamış çalışma. Georgantopoulos, A., 2012. Forecasting tourism expenditure and growth: A VAR/VECM analysis for Greece at both aggregated and disaggregated levels. International Research Journal of Finance and Economics, 96: 155-167. Kasimati, E., 2011. Economic impact of tourism on Greece’s economy: Cointegration and causality analysis. International Research Journal of Finance and Economics, 79: 79-85. Proença,S. ve E. Soukiazis, 2008. Tourism as an alternative source of regional growth in Portugal: A panel data analysis at nuts ii and iii levels. Portuguese Economic Journal, 7(1): 43-61. UN (2008). Tourism Satellite Account: Recommended Methodological Framework. TCMB (2013). Turizm İstatistiklerindeki Revizyonun Ödemeler Dengesi İstatistiklerine Yansıtılması. 50 Enflasyon Raporu 2016-III Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kutu 4.2 Asgari Ücret Artışının İşgücü Piyasasına Etkileri: Ön Değerlendirme 2016 yılında asgari ücret yüzde 30 oranında arttırılmıştır. Bu uygulama 2004 yılından sonra asgari ücrette yaşanan en yüksek oranlı artış olmuştur. Türkiye’de asgari ücretin ortalama ücrete yakın olduğu ve önemli bir kesimin asgari ücret komşuluğunda çalıştığı hesaba katıldığında, bu artışın işgücü piyasası üzerine yansımaları olması beklenmektedir. Türkiye işgücü piyasalarına ilişkin yazında 2004 yılındaki asgari ücret artışının ortalama ücretleri önemli oranda etkilediği, kayıtdışılığı arttırdığı ve istihdamda kalma süresini kısalttığı yönünde bulgulara ulaşılmıştır (bakınız Gürcihan-Yüncüler ve Yüncüler (2016), Papps(2012), Pelek(2013)). Bu kutunun amacı 2016 yılı ilk çeyreği itibarıyla asgari ücretin genel ve sektörel etkileri üzerine betimsel bir ilk değerlendirme yapmaktır. Bu amaçla, TÜİK Kısa Dönemli İş İstatistikleri, SGK Aylık Bültenleri ve Hanehalkı İşgücü Anketi (HİA) kullanılmıştır. Sektörler, asgari ücretli çalışan yoğunluğu bakımından farklılık göstermektedir. Yapılan analiz bu farklılıktan yola çıkmaktadır. Asgari ücret yoğunluğunun fazla olduğu sektörlerde asgari ücret artışı sonrasında ücretler ve istihdam üzerindeki etkinin daha fazla olması beklenmektedir. Bu tez, yukarıda belirtilen üç veri seti üzerinden ayrı ayrı test edilmiştir. Asgari ücret yoğunluğu fazla olan sektörler belirlenirken 2014 yılı HİA mikro veri seti kullanılmıştır. Yoğunluk ölçütü olarak, 2014 yılı itibarıyla, 2014 yılı ortalama asgari ücret seviyesinin yüzde 80 ile yüzde 120’si aralığında çalışanların oranı kullanılmıştır (asgari ücret 2014*0.8<aylık ücret< asgari ücret 2014*1.2). Bu oran Nace Rev2 sınıflamasına göre 88 sektör için hesaplanmıştır. Sonuç olarak ilk gözlemler, asgari ücret artışı sonrasında toplam istihdam üzerinde belirgin bir etkinin ortaya çıkmadığı yönünde bilgi içermektedir. TÜİK Kısa Dönemli İş İstatistikleri Bu başlık altında yayımlanan Ticaret-Hizmet Endeksleri ile Sanayi İşgücü Girdi Endeksleri kullanılmıştır. Bu veriler çeyreklik sıklıkta yayımlanmakta ve sanayi ile hizmet sektörlerini büyük oranda kapsamaktadır. HİA verilerine göre önemli bir fark hizmet sektörü altında kamu hizmetleri, eğitim, insan sağlığı, kültür-sanat ve diğer hizmet faaliyetlerinin yer almamasıdır. Ayrıca firma anketinden derlendiği için sadece kayıtlı istihdamı yansıtmaktadır. Grafik 1’de bu veri setinden derlenen ücret ve istihdam artışları sektörlere göre gösterilmektedir. Sektörler yatay eksende asgari ücretli çalışan yoğunluğuna göre sıralanmıştır. 2016 yılı ilk çeyreğinde asgari ücret artışı sonrası yaşanan gelişmelerin bir eğilimin devamı olmadığını görmek adına analize konu serilerin 2015 yılındaki ortalama çeyreklik artışları da grafiklere eklenmiştir. Buna göre 2016 yılı ilk çeyreğinde, asgari ücretli çalışanların yoğun olduğu sektörlerde ücret artışları daha yüksek, kayıtlı istihdam artışı ise daha sınırlıdır. Çalışan sayısı ile ağırlıklandırılmış ortalama ücret artışı çeyreklik yüzde 11,7 oranında gerçekleşmiştir. Enflasyon Raporu 2016-III 51 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 1. Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğuna Göre Sıralanmış Sektörlerde Ücret ve İstihdam Artışı (KDİİ, Yüzde Değişim, Mevsimsellikten Arındırılmış) İstihdam Artışı Ücret Artışı 2014ç4-2015ç4 ort. 2014ç4-2015ç4 ort. 2015ç4-2016ç1 2015ç4-2016ç1 6 40 4 Yüzde Değişim 30 2 0 20 -2 -4 10 -6 -8 0 -10 -10 0 0,2 0,4 0,6 -12 0,8 0 0,2 Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu 0,4 0,6 0,8 Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu Kaynak: TÜİK Kısa Dönem İş İstatistikleri, yazarın kendi hesaplamaları. Grafik 2’de 2016 yılı ilk çeyreğinde yaşanan istihdam ve ücret artışları sanayi ve hizmet sektörü ayrımında gösterilmektedir. Buna göre hizmetler sektöründe asgari ücret etkisinin daha yoğun olduğu gözlenmektedir. Asgari ücret artışının ücret ve istihdam yansımaları hizmet sektöründe daha belirgin olmuştur. Grafik 2. Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğuna Göre Sıralanmış Sektörlerde Ücret ve İstihdam Artışı (KDİİ, 2015Ç4-2016Ç1, Yüzde Değişim, Mevsimsellikten Arındırılmış) Ücret Artışı Sanayi İstihdam Artışı Sanayi Hizmet 4 30 2 25 Yüzde Değişim Hizmet 6 35 0 20 -2 15 -4 10 -6 5 -8 0 -10 -5 -12 -10 0 0,2 0,4 0,6 0,8 Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu 0 0,1 0,2 0,3 0,4 0,5 0,6 0,7 Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu Kaynak: TÜİK Kısa Dönem İş İstatistikleri, yazarın kendi hesaplamaları. SGK verileri SGK aylık bültenlerinden elde edilen özel sektör istihdam rakamları ile ortalama günlük ücret verisi incelenmiştir. Bu veri setinde sanayi, inşaat ve hizmet sektörlerinin tamamı yer almaktadır. Grafik 3’te bu veri setinden derlenen çeyreklik ücret ve istihdam artışları sektörlere göre gösterilmektedir. Yukarıdaki analize benzer bir şekilde, asgari ücretli çalışan yoğunluğu arttıkça ücret artışlarının daha yüksek, kayıtlı istihdam artışının ise daha sınırlı olduğu dikkati çekmektedir. KDİİ verileri ile karşılaştırıldığında, istihdam artışı ile asgari ücret yoğunluğu arasındaki ilişki ilk çeyrekte 2015 yılına kıyasla sınırlı oranda farklılaşmaktadır. İlk çeyrekte, istihdamla ağırlıklandırılmış ortalama ücret artışı yüzde 15,3 olarak gerçekleşmiştir. 52 Enflasyon Raporu 2016-III Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 3. Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğuna Göre Sıralanmış Sektörlerde Ücret ve İstihdam Artışı (SGK, 2015Ç4-2016Ç1, Yüzde Değişim, Mevsimsellikten Arındırılmış) Ücret Artışı 2015ç4-2016ç1 30 İstihdam Artışı 2015ç4-2016ç1 2014ç4-2015ç4 ort. 25 Yüzde Değişim 2014ç4-2015ç4 6 4 2 20 0 15 -2 -4 10 -6 5 -8 -10 0 -12 0 -5 0 0,2 0,4 0,6 0,8 0,2 0,4 0,6 0,8 1 1 Asgari ücretli Çalışan Yoğunluğu Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu Kaynak: SGK, Yazarın kendi hesaplamaları. HİA verileri HİA’da istihdam kayıtlı ve kayıt dışı ayrımında görülebilmektedir. Ancak aylık sıklıkta yayımlanan HİA istihdam verileri diğer veri setlerine kıyasla daha toplulaştırılmış seviyede istihdam rakamlarından oluşmaktadır. Bu doğrultuda analizde sadece 18 tane sektör kullanılmaktadır. Bununla birlikte işgücü piyasasının izlenmesinde temel veri kaynağı olması sebebiyle analiz HİA kayıtlı ve kayıt dışı istihdam rakamları için de tekrarlanmıştır. Buna göre, kayıt dışı istihdam artışının asgari ücretli çalışanların yoğun olduğu sektörlerde daha yüksek oranda gerçekleştiği gözlenmektedir (Grafik 4). Bakış ve diğerleri (2016) çalışmasında da farklı dönemler için benzer bir analiz yapılarak asgari ücretin kayıt dışı istihdamı etkilediği çıkarımı yapılmaktadır. Grafik 4. Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğuna Göre Sıralanmış Sektörlerde İstihdam Artışı (HİA, Yüzde Değişim, Mevsimsellikten Arındırılmış) Kayıtlı İstihdam Artışı Kayıtdışı İstihdam Artışı 2014ç4-2015ç4 ort. 60 15 40 10 Yüzde Değişim Yüzde Değişim 2015ç4-2016ç1 2015ç4-2016ç1 20 0 -20 -40 2014ç4-2015ç4 ort. 5 0 -5 -10 -60 -15 0 0,2 0,4 0,6 Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu 0,8 0 0,2 0,4 0,6 0,8 Asgari Ücretli Çalışan Yoğunluğu Kaynak: HİA, Yazarın kendi hesaplamaları. Enflasyon Raporu 2016-III 53 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Özetle, bu veriler asgari ücret artışının toplam istihdamı olumsuz etkilemediği yönündeki tezleri desteklemektedir. Toplam istihdama yansıyacak ölçüde olumsuz bir etki ortaya çıkmamıştır. Veriler ücretlerde çeyreklik olarak ortalama yüzde 12-15 bandında artışa işaret etmektedir. 2016 yılına ilişkin mikro veri setlerinin incelenmesi asgari ücret artışının etkilerinin daha sağlıklı bir şekilde analizine imkan sağlayacaktır. Kaynakça Bakış, O., Gürsel, S. ve M. Kökkızıl (2016). Asgari ücret artışı kayıt dışı istihdamı olumsuz etkiliyor. BETAM Araştırma Notu No: 196. Gürcihan-Yüncüler, H.B & Ç. Yüncüler (2016), Minimum wage effects on labor market outcomes in Turkey, CBRT Working Paper No. 16/14. Papps, K. L. (2012), The effects of social security taxes and minimum wages on employment: Evidence from Turkey," Industrial & Labor Relations Review, 65, 686-707. Pelek, S. (2013), The impact of the minimum wage on the wage distribution: Evidence from Turkey, Tech. rep., Galatasaray University Economic Research Center. 54 Enflasyon Raporu 2016-III Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kutu Kamu Yatırımlarının Tamamlanma Süresindeki Kısalmanın Refah Etkisi 4.3 6 Kamu yatırımları ekonominin genel işleyişi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu önem, kamu yatırımlarının büyük çoğunluğunu pozitif dışsallık sağlayan altyapı ve benzeri türdeki kamu mallarının teşkil ettiği kamu sermaye stokunun oluşmasına yol açmasından kaynaklanmaktadır. Global ekonomik aktivitede yakın zamanda gözlemlenen yavaşlama sonucu, kamu yatırımlarının ekonomiyi canlandırmakta oynayabileceği rol de ön plana çıkmıştır.7 Uluslararası Para Fonu tarafından Haziran 2015 tarihinde ortaya konulan PIMA8 Çerçevesi dahilinde de vurgulandığı gibi, kamu yatırımlarının tamamlanma süresi önemli bir unsurdur. PIMA Çerçevesine göre, kamu yatırımlarının yönetilme sürecinin kalitesinin değerlendirilmesi üç temel üzerine oturtulmaktadır: 1- Planlama: Sürdürülebilir yatırım seviyelerinin var olması, 2- Tayınlama: Doğru sektör ve doğru projelerin seçilmesi, 3- Tamamlama: a. Zamanında tamamlama b. Bütçe öngörüsü içinde tamamlama Türkiye ekonomisinde yakın dönemde gözlemlenen bazı gelişmeler, yukarıdaki 3.a maddesine dair önemli kazanımların elde edilmiş olabileceğine işaret etmektedir. Kalkınma Bakanlığı’na göre, 2002 yılında 8,5 yıl olan kamu yatırımlarının ortalama tamamlanma süresi 2015 yılında 4 yıla kadar düşürülmüştür. Bu kutuda, söz konusu iyileşmenin sosyal refah üzerindeki etkisi standart bir refah analizi vasıtasıyla incelenecektir. Grafik 1. Sektörler İtibarıyla Kamu Sektörü Sabit Sermaye Yatırımları, Toplam İçindeki Paylar (Yüzde) kısalmanın ne kadarının kamu yatırım projelerinin azalış diğer hizmetlerin payındaki 6,5, ulaştırmanın payındaki 3,2 ve tarımın payındaki 1,9 puanlık artışlara yönelmiştir. Kamu yatırımlarının tamamlanma kompozisyonundaki hızındaki bu kısalmada değişimler, rol oynamış olabilir. Bunun yanında, söz konusu değişimler PIMA 15 5 -5 2015 bu 2014 azalmış; 2013 puan 2012 12 25 2011 sermaye yatırımları içerisinde enerji sektörünün payı 35 2010 2003-2015 yılları arasında kamu sektörü toplam sabit Enerji Eğitim Diğer 2009 kaynaklandığıdır. Grafik 1’den de görüleceği üzere, Tarım Ulaştırma Diğer Hizmetler 45 2008 değişimlerden 2005 uğradığı 2004 olarak 2003 nitelik 2007 noktada doğal olarak akla gelen bir soru, bu 2006 Bu Kaynak:Kalkınma Bakanlığı. 1. ve 2. kriterleri altındaki gelişmelere de tekabül ediyor olabilirler. Öte yandan, Grafik 2’den de görüldüğü gibi, Dünya Bankası tarafından yayımlanan Kamunun Etkinliği Endeksi Türkiye için 2000 yılından itibaren sürekli bir iyileşmeye işaret etmektedir. Bu endeksin arka planının anlatıldığı çalışmada Kaufmann, Kraay ve Mastruzzi (2010) endeksin kamu hizmetlerinin diğer nitelikleri ile Kutudaki değerlendirmeler Özbilgin (2016) çalışmasına dayanmaktadır. Bu konuda World Economic Outlook Ekim 2016 sayısı, Avustralya ve Türkiye G-20 Başkanlığı’nda alınan inisiyatifler ve OECD Verimlilik Ağı gibi oluşumlar örnek verilebilir. 8 Public Investment Management Assessment. 6 7 Enflasyon Raporu 2016-III 55 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası birlikte kamu politikalarının formülasyonu ve uygulanmasının kalitesinin de endeks tarafından kapsandığını 70 bir 65 kaynaklanmış olabileceğini düşündürmektedir. 60 Bu çalışmada, kamu yatırımlarının tamamlanma 55 süresindeki kriterindeki 50 iyileşmelerden kaynaklandığı, 1 ve 2 numaraları 45 zaman 3.a içerinde sabit kaldığı varsayılmaktadır. Refah analizine altyapı tesis etmek üzere teorik 40 2014 durumun PIMA 1996 kriterlerdeki kısalmanın 2012 bölümünün devletin etkinliğindeki iyileşmeden 2010 iyileşmenin Grafik 2. Dünya Bankası Kamunun Etkinliği Endeksi - Türkiye 2008 süresindeki yatırımlarının 2006 kamu konusu 2004 tamamlanma söz 2002 iyileşme, itibarla, 2000 endeksteki Bu 1998 belirtmektedirler. Kaynak: Dünya Bankası. bir model inşa etmek gerekmektedir. Model, bu türden bir reformun etkilerini şeffaf bir şekilde çalışmayı temin etmek amacıyla mümkün olduğunca basit tutulacaktır. Çıkış noktası temel reel iş çevrimleri modelidir. Ancak kamu yatırımlarının etkisini çalışabilmek için kamu yatırımları da modellenmelidir. Bu husus, ilgili yazını takiben ekonominin üretim fonksiyonuna kamu sermaye stokunun ekonominin geneli için pozitif dışsallık sağlayacak şekilde eklenmesi yoluyla göz önüne alınmıştır. Kamu yatırımlarının tamamlanma süresindeki bir iyileşmenin etkilerinin çalışılması için de temel model uygun değildir; çünkü temel dinamik modellerde yatırımlar tek bir periyotta sermaye stokuna dönüşmektedir. Bu kutudaki analizde kullanılan modellerde kamu yatırımlarının zaman alması Wen (1998) türünde bir zaman alma fonksiyonu vasıtasıyla modellenmiştir. Modelin zaman alma fonksiyonu, Türkiye ekonomisinde gözlemlenen iyileşmeyi, yani kamu yatırımlarının stoka dönüşmesinin geçmişte 9 yıl alırken yakın zamanda bu sürenin yaklaşık 4 yıla düşmesini modelde ele alabilecek şekilde ayarlanabilmektedir. Bu özellik reformun refah etkisini yazında çokça kullanılan standart bir refah analizi çerçevesinde inceleme imkanı sunmaktadır. Gerçekleştirilen analizde iki ekonomi ele alınmaktadır. Y (yavaş) ekonomisi altında kamu yatırımları 9 sene sonunda kamu sermaye stokuna dönüşmektedir. H (hızlı) ekonomisinde ise bu süre 4 yıl olarak alınmaktadır. Bunun dışında H ve Y ekonomileri arasında bir fark bulunmamaktadır. Her iki model, parametreleri Türkiye ekonomisi için ayarlandıktan ve çözüldükten sonra, reformun refah etkisini ölçmek için geçmiş yazında olduğu gibi Hicksgil Telafi Değişimi (HTD) hesaplanmıştır. HTD, H ekonomisindeki hanehalkının refah düzeyine ulaşmak için Y ekonomisindeki hanehalkının tüketiminin her dönem ve koşulda ne kadar artırılması gerektiğini ölçmektedir. Bu bağlamda, HTD’nin pozitif olması, reformun refah kazanımları sağladığı anlamına gelmektedir. Model parametrelerinin temel ayarları altında kamu yatırımlarının tamamlanma süresinin 9 yıldan 4 yıla düşürülmesinin refah etkisi, tüketimde yüzde 0,69 düzeyinde bir artışa tekabül etmektedir. Bu yüksek refah kazanımlarının neden kaynaklandığı incelendiğinde, daha düşük tamamlanma hızı altında kamu ve özel yatırım ve sermaye stoku düzeylerinin uzun dönemde daha yüksek bir seviyeye ulaştığı görülmektedir. Modelin işleyişi göz önüne alındığında, bu artışların arkasındaki mekanizma şu şekilde özetlenebilir. Kamu yatırımlarının tamamlanma süresindeki azalma sonucu kamu yatırımlarına olan talep artmaktadır. Artan kamu yatırımları, yol açtığı pozitif dışsallık ve artan verimlilik vasıtasıyla özel sektör yatırımlarını da yukarı çekmektedir. Bu yolla ekonomideki toplam sermaye stoku artmakta ve daha yüksek bir gelir düzeyine ulaşılmaktadır. Sonuç olarak, tüketimin gelir içindeki payının azalmasıyla ekonomi daha yatırım ağırlıklı bir çehreye bürünse de, tüketim düzey olarak arttığı için önemli refah kazanımları elde edilmektedir. 56 Enflasyon Raporu 2016-III Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Modelin gerçekte ölçülmesi zor bazı parametrelerinin yazında makul aralıklarda bulunan alternatif değerlere ayarlanması durumunda reformun pozitif etkisi daha da yüksek bulunabilmektedir. Genel olarak ekonominin daha esnek bir yapıya sahip olduğunun varsayılması reformun olumlu etkilerinin daha fazla bulunmasına yol açmaktadır. Tablo 1’de görülebileceği üzere, hanehalkının riskten kaçınmasının daha az ve emeğin daha esnek olduğunun varsayılması, ya da ekonomi genelinde daha fazla pozitif dışsallığın mevcut olduğunun düşünülmesi HTD’yi yüzde 1 seviyesine yaklaştırmaktadır. Bunun yanından her dönem içindeki yatırımların sermaye stokuna dönüşme sürecindeki öneminin zaman içinde simetrik olmadığı durumlar da ele alınmıştır. Kamu sermaye stokunun oluşumunda başlangıç yatırımlarının daha önemli olduğu varsayımı altında reformun olumlu etkisinin daha büyük olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Tablo 1. Alternatif Varsayımlar Altında Reformun Refah Etkisi HTD (%) Temel Kalibrasyon Riskten Kaçınma az Riskten Kaçınma Daha Az ve Emek Daha Esnek Ekonomi Genelinde Pozitif Dışsallık Ön Yatırım Yüksek Ön Yatırım Düşük 0,686 0,788 0,862 0,965 0,852 0,537 Kaynak: Yazarın kendi hesaplamaları. Model artan tamamlanma hızı altında kamu yatırımlarının daha yüksek bir seviyeye ulaşacağını öngörmektedir. Bu da, uzun vadede daha yüksek bir kamu sermaye stokuna ulaşılacağını ima etmektedir. Bu çalışmada doğrudan ele alınmasa da, söz konusu gelişmenin diğer potansiyel olumlu etkileri de söz konusudur. Bunlardan başlıcaları, toplam faktör verimliliğinde artış, büyüme oranları üzerinde pozitif etki ve altyapı stokunda gelişmiş ülkelere yakınsama olarak sayılabilir.9 Bu kutudaki analize göre kamu yatırımlarının tamamlanma süresinde yakın dönemde gözlemlenen kısalma önemli düzeyde refah kazanımlarına yol açma potansiyeli taşımaktadır. Ancak analizin limitleri çerçevesinde dikkat edilmesi gereken hususlar da vardır. Çalışma kamu yatırımlarının tamamlanma süresindeki kısalmanın etkisini PIMA ve benzeri kriterler altındaki diğer bileşenlerin etkisinin sabit kaldığı varsayımıyla hesaplamıştır. Bütçe disiplininin korunması ve yapısal reformlar pozitif etkileri daha da arttırabilecektir. Kaynakça Kaufmann, D., A. Kraay ve M. Mastruzzi (2010). “The worldwide governance indicators : methodology and analytical issues,” Policy Research Working Paper Series 5430, The World Bank. Özbilgin, H. M. (2016). “Kamu Yatırımlarının Tamamlanma Süresinin Kısaltılmasının Refah Etkisi” TCMB Ekonomi Notları No. 16/17. Wen, Y. (1998). "Investment cycles," Journal of Economic Dynamics and Control, Elsevier, vol. 22(7), 11391165. Modelin bu konuda ortaya koyduğu çıkarımlar World Economic Outlook Ekim 2014 sayısındaki ampirik analizin bulguları ile örtüşmektedir. Söz konusu analizde, kamu yatırımlarındaki bir artışın daha yüksek bir kamu sermaye stoku ve daha yüksek büyüme oranlarına yol açtığı, bu olumlu etkilerin kamu yatırımlarının etkinliği ile pozitif ilişkili olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. 9 Enflasyon Raporu 2016-III 57 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kutu Firma Büyüklüğü, İthal Ara Malları ve İhracat Davranışı 4.4 Cari işlemler dengesi ekonomik istikrar açısından dikkatle takip edilen göstergelerden biri olagelmiştir. Ülkemiz cari işlemler açığının ana unsurunu dış ticaret açığı oluşturmaktadır. Dış ticaret açığının kaynaklandığı mal alt grupları incelendiğinde ise en büyük açık ara malları ticaretinde gözlenmektedir. Bu kutuda firma büyüklüğü, firmaların ithal ettiği ürün çeşitliliği, ara malı harcamalarındaki ithal oranı ve firmaların ihracatçı olma durumları arasındaki ilişki ve düzenlilikleri inceleyen Lu ve Ulu (2016) çalışmasının bulguları özetlenmektedir. Dış ticaret engellerini düşüren ülkelerde ihracat artışı ve genelde daha da büyük bir ithalat artışı yaygın olarak gözlemlenmektedir. Aynı zamanda bu ülkelerde ihraç ürünlerindeki ithal girdi oranı da artmaktadır. Dünya ticaretinin üçte ikisi ara malları üzerinden gerçekleşmektedir (Hummels vd. (2001)). Buna ek olarak emek, sermaye ve ara mallarını girdi olarak kullanan bir üretim fonksiyonu tahmin edildiğinde toplam üretim maliyetlerinin en büyük kısmının ara mallarından geldiği görülmektedir10. Bu bulguların hepsi bir araya getirildiğinde ara mallarının üretim ve dış ticaret süreçlerinde gayet önemli bir yer tuttuğu ortaya çıkmaktadır. Bu kutuda Türkiye’deki imalat firmaları için anılan ilişkiler resmedilmeye çalışılmaktadır. Grafik 1 aynı büyüklük kutusundaki (yüzdesindeki) firmaların ara malı harcamalarındaki ithal ürün payını firmaların ihracatçı olma durumlarına göre göstermektedir. İhracatçı firmalar genelde büyük firmalar olduklarından bu grafikte düşük büyüklük yüzdelerinde çok sayıda ihracatçı firma gözlenmemektedir. Firma büyüklüğü arttıkça firmaların ara malı maliyetlerindeki ithal ürün payı artmaktadır. İhracatçı firmaların kullandıkları ara mallarındaki ithal payı ihracatçı olmayanlara kıyasla anlamlı bir şekilde fazladır ve iki tür firma grubu arasındaki fark firma büyüklüğü arttıkça konveks bir şekilde büyümektedir. Her bir büyüklük kutusundaki ihracatçı firma oranı Grafik 2’de sunulmaktadır. Fark edileceği üzere en küçük büyüklük yüzdelerinde çok az sayıda ihracatçı firma bulunmaktadır ve firma büyüklükleri arttıkça kompozisyon tersine dönmektedir. Yüksek büyüklüklerde firmaların hemen hepsi ihracatçı olmaktadır. Grafik 1. İhracatçı Olma Durumuna Göre Ara Malı Harcamalarındaki İthal Payı Grafik 2. Firma Büyüklüğüne Göre İhracatçı Olma Durumu Amiti ve Konings (2007) hemen hemen tüm imalat sektörleri için tahmin edilen üretime fonksiyonlarında ara mallarının toplam üretim maliyetleri içindeki payını yüzde 60 ile 70 arasında bulmaktadır. 10 58 Enflasyon Raporu 2016-III Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 2’den de anlaşılacağı üzere Grafik 1’de sergilenen istatistikler üretilirken her bir büyüklük dilimindeki, ihracatçı olup olmamasına bakılmaksızın, tüm firmalar benzer büyüklükte sıralandığından küçük yüzdelerde ihracatçı olmayan firmalar iyi temsil edilmektedir. Artan yüzdelik dilimlerinde ihracatçı firmaların temsili artmaktadır. Bu sebeple Grafik 3, Grafik 1’deki analizi farklı bir açıdan tekrar göstermektedir. Bu sefer, firmaları ihracatçı olup olmamalarına göre iki gruba ayırıp firmaları kendi grupları içerisinde sıralayıp aynı istatistikleri yeni büyüklük yüzdelerindeki firmalar için hesaplamaktayız11. Böylelikle ihracatçı firmaların ihracatçı olmayanlara kıyasla ithal ara malı kullandığı ve ithal ara malı oranının ihracatçı firmalar için firma büyüklüğü ile daha hızlı büyüdüğü net bir şekilde görülmektedir. Grafik 3. İhracatçı Olma Durumuna Göre Ara Malı Harcamalarındaki İthal Payı (Grup İçi Sıralama) Grafik 4. Normalize Edilmiş Ara Malı İthalatı Dağılımı Grafik 4’teki bulgular firmaların ithal ara mallarına yaptıkları harcamaların ortalama harcama ile normalize edilmiş halinin firmaların en çok yüzde kaçı tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir. Bu grafik aslında ithalatçı firmaların normalize edilmiş ara malı ithalat harcamalarının kümülatif dağılım fonksiyonu olarak yorumlanabilir. Örneğin, eğer bir firma ara malı ithal ediyorsa, 0,1 olasılıkla ortalama ithal ara malı harcamasının en çok binde biri kadar ithalat ve 0.86 ihtimalle en çok ortalama kadar ithalat yapmaktadır. En büyük ara malı ithalatçıları en küçük ithalatçıların milyon katı kadar ithalat yapmaktadır. İthal edilen ara malı çeşidi arttıkça çok farklı çeşitte ara malı ithal eden firma sayısı azalmaktadır. Grafik 5’te görüldüğü üzere firmaların sadece küçük bir oranı çok farklı çeşitlilikte ürün ithal ederken çok büyük bir kısmı ise sadece bir ya da birkaç farklı çeşit ithal etmektedir. İthal edilen ara malı çeşitliliğine firmaların ihracatçı olma durumlarına göre bakıldığında yine ihracatçılarla ihracatçı olmayanlar arasında farklılaşma göze çarpmaktadır. Grafik 6 bir önceki grafiğin firma büyüklükleri boyunca ihracatçı olan ve olmayan firmalar arasındaki ayrışımını göstermektedir. İhracatçı firmaların ithal ettikleri ürün çeşitliliği ihracatçı olmayanlara göre her büyüklük yüzdesinde daha fazladır. Her ne kadar bu grafik grup içi sıralamaları yansıtsa da tüm firmaları ihracatçı olma durumlarına göre ayrıştırmadan sıraladığımızda da yine her büyüklükte ihracatçı firmaların ithal ürün çeşitliliği daha yüksek çıkmaktadır12. Bu yeni gösterimin avantajı ihracatçı olma durumuna göre her bir büyüklük yüzdesinde eşit sayıda ihracatçı ya da ihracatçı olmayan firma bulunmasıdır. Ancak bu sefer de bu iki tür firma arasındaki gerçek firma büyüklükleri bilgisi kaybolmaktadır ve aynı büyüklük kutusunda temsil edilmelerine rağmen ihracatçı olan ve olmayan firmaların büyüklükleri farklılaşabilmektedir. 12Bu çalışmada bir ürün çeşidini tanımlarken her bir ülkeden gelen ve Harmonize Sistem 12 basamak (HS12) ile ifade edilen her bir ürünü ayrı bir ürün olarak tanımladık. Ürünleri sadece Harmonize Sistem’deki kodlarına göre tanımlamak grafiklerde gözlenen ilişkilerin şeklini değiştirmemekle beraber ürün çeşitliliğinin ortalama yüzde 10 azalmasına sebep olmaktadır. 11 Enflasyon Raporu 2016-III 59 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 6. Firma Büyüklüğüne Göre İthal Ara Malı Çeşitliliği (Grup İçi Sıralama) Grafik 5. İthal Ürün Çeşitliliği ve Firma Sayısı Grafik 7 ihracatçı ve ihracatçı olmayan firma grupları için firma cirolarını göstermektedir. İhracatçı firmalar için ciroların yüksek olduğu fark edilmektedir. Firma büyüklüğü ile firmanın ihracatçı olma durumu arasında birebir bir ilişki olmadığı her ne kadar Grafik 1’de görülse de Grafik 7 firmaları ihracatçı olma durumlarına göre grup içinde sıralayarak firma cirolarını göstermektedir. Gözlemlenen davranış kalıplarının kaynağı firmalardaki yabancı sermaye payı perspektifiyle incelendiğinde; aynı analizler sermayesinde herhangi bir yabancı payı olan firmaları hariç tutularak tekrarlandığında da davranış kalıplarının hemen hemen aynı olduğu gözlenmektedir. Grafik 7. İhracatçı Olma Durumuna Göre Yurt İçi Satışlar ve Toplam Ciro (Grup İçi Sıralama) Grafik Grafik 8. İhracat Yapılan Pazar Sayısı ve İthalat Yoğunluğu (İhracatçı Firmalar İçin) 8’de ihracatçı firmalar yurt içi satışlarına göre sıralandıklarında, firma büyüklüğü arttıkça firmanın ihracatta Grafik 9. İthalat ve İhracat Yoğunlukları (Tüm Firmalar) bulunduğu ülke sayısının ve eş zamanlı olarak kullandığı ara mallarındaki ithal ürün oranının arttığı gözlenmektedir. Grafik 9 firma büyüklüğüyle firmaların ihracat ve ithalat yoğunluklarını göstermektedir. Firmalar büyüdükçe cirolarındaki ihracat payı artmaktadır. Buna paralel olarak ara malı harcamalarındaki ithal ara girdi payı da artmaktadır. 60 Enflasyon Raporu 2016-III Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Üretim süreçlerinin ülkeler arasında paylaşıldığı ve uluslararası bir değer zincirinin sonunda nihai ürünlerin kullanıcılara ulaştığı günümüzde ülkeler bu değer zincirinden en büyük katma değer payını almaya çalışmaktadır. Bir ülkenin küresel değer zincirinin hangi noktasında olduğu ülkedeki ücretleri, beşeri sermaye yatırımlarını, emeğin farklı sektörler arasında tahsisini ve daha bir çok ekonomik göstergeyi etkilediği gibi aynı zamanda bunlardan etkilenmektedir. İthal ara girdilerin ithalatçı firmaların verimlilikleri üzerinde pozitif etkide bulundukları pek çok farklı çalışmada gösterilmiştir. Bununla birlikte firmaların ara mallarını ithal etmei motivasyonlarını anlamak için Saygılı vd. (2010) ışık tutucu bir çalışmadır. Bu çalışmada Türk imalat sektörünün ürettiği katma değerin yüzde 35.9’unu üreten firmalarla görüşüp neden ara malı ithal ettikleri sorulduğunda firmaların yüzde 96.6’sı ithal ettikleri ürünlerin iç piyasada arzının bulunmamasını, yüzde 75.2’si ara mallarını daha ucuza yurtdışından ithal edebildiklerini diğer unsurların yanında belirtmişlerdir. Goldberg vd. (2010) ithal ara mallarına yönelik dış ticaret engellerindeki düşüşlerin takip eden süreçlerde yerli firmaların ürün gamları (product scope) üzerindeki pozitif etkisini göstermiştir. Analiz ettikleri periyotta Hindistan’da piyasaya yeni çıkarılan ürünlerin yüzde 31’inin sebebi olarak ticaret engelleri düşürülmeden önce ülkede bulunmayan ithal ara girdilerin üretim süreçlerine eklenmesini tespit etmişlerdir. Bu kutu ithal ara mallarının firmaların ihracat davranışlarıyla ilişkilerinin yüksek boyutlarda olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, ihracatın başarısını ve ilerleyişini takip edebilmenin etkili bir yolu da ihracat gelişmelerimizi toplam rakamlar üzerinden takip etmek yerine ne kadar yerli katma değer ihraç edebildiğini, Johnson ve Noguera (2012) vurguladığı üzere, takip etmektir. Bu kutuda Türk imalat firmalarının büyüklüğü, ithal ara girdi kullanımı ve ihracat davranışları arasındaki ilişkilere dair gözlenen düzenlilikler sunulmuştur. İhracatçı firmalar ihracatçı olmayanlara göre daha fazla çeşit ara mal ithal etmekte ve toplam ara malı harcamalarında ithal ara malı payı artmaktadır. Firma büyüklüğüyle birlikte ara malı girdilerindeki ithal payı da artmaktadır. Firmaların ithalat yoğunlukları ile ihracat yoğunlukları arasında pozitif ilişki vardır ve her iki yoğunluk da firma büyüklüğüyle artmaktadır. İhracat yapılan pazar sayısı arttıkça ara malı harcamalarındaki ithal payı artmaktadır. Bulguların işaret ettiği ihracat ve ithalat davranışları arasındaki tamamlayıcılığın daha iyi anlaşılması ülkemizin cari açık problemiyle mücadelesinde de çözüm önerilerinin ortaya çıkmasının önünü açacaktır. Kaynakça Amiti, M. and J. Konings (2007, December). Trade liberalization, intermediate inputs, and productivity: Evidence from indonesia. The American Economic Review 97 (5), 1611-1638. Goldberg, P. K., A. K. Khandelwal, N. Pavcnik, and P. Topalova (2010, November). Imported intermediate inputs and domestic product growth: Evidence from India. The Quarterly Journal of Economics 125 (4), 1727-1767. Hummels, D., J. Ishii, and K.-M. Yi (2001, June). The nature and growth of vertical specialization in world trade. Journal of International Economics 54 (1), 75-96. Johnson, R. C. and G. Noguera (2012). Accounting for intermediates: Production sharing and trade in value added. Journal of International Economics 86 (2), 224-236. Lu, D. and Ulu, M. F. (2016) Firm Size, Imported Inputs and Value Added Content of Production. Yayımlanmamış çalışma Saygılı, Ş, C. Cihan, C. Yalçın, and T. Hamsici (2010). Turkiye imalat sanayiinin ithalat yapısı. TCMB WP No:1002 . Enflasyon Raporu 2016-III 61 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 62 Enflasyon Raporu 2016-III