ormanlar - Orman Genel Müdürlüğü

advertisement
ORMAN ÇOCUK DERGİSİ
'Ƈ:"5*5-,%7%")Ƈ-
t:*-t4":*
Küresel Isınmanın Panzehiri:
ORMANLAR
FGIoRHPYLMKTAEUWJVCZSBfgi
Editör’den...
Sevgili Çocuklar,
Yaz tatilinin bitip okulların açıldığı bu günlerde sizler yeniden okullarınıza kavuşmanın, bizler de derginizin yeni sayısında sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Bu sayımızda sizlere, günümüzde şiddetle hissedilen, küresel ısınma ve ormanlar hakkında bilgi vermek istiyorum.
Biliyorsunuz ki, dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor. Küresel ısınma, insanlar tarafından atmosfere salınan bazı gazların sera etkisi yaratması
sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına deniyor. Daha ayrıntılı açıklamak
gerekirse dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılıyor ve dünya bu ışınları tekrar
atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar fosil gazlar olarak bilinen karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu bir katman tarafından tutuluyor ve tekrar dünya yüzeyine yansıtılıyor. Bu da yeryüzünün yeterince sıcak kalmasını sağlıyor.
Son dönemlerde kömür, petrol gibi fosil yakıtların yakılması, yeryüzündeki en büyük
karbon deposu olan ormanların tahribatı, hızlı nüfus artışı ve toplumlardaki tüketim
eğiliminin artması gibi nedenlerle karbondioksit, metan, gibi gazların atmosferde yığılması çok arttı. Hiçbir önlem alınmazsa bu yüzyıl sonunda küresel sıcaklığın ortalama 2 derece artacağı tahmin ediliyor.
Sevgili çocuklar, peki bu küresel ısınmanın nelere
yol açtığını, hayatımızı nasıl etkilediğini biliyor muyuz? Dünya iklim sisteminde değişikliklere neden
Dünyanın yüzeyi güneş ışınları taraolan küresel ısınmanın etkileri en yüksek zirvelerden,
fından ısıtılıyor ve dünya bu ışınları tekokyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar
rar atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar
dünyanın her yerinde hissediliyor. Kutuplardaki buzullar eriyor, deniz suyu seviyesi yükseliyor ve kıyı kefosil gazlar olarak bilinen karbondioksit
simlerde toprak kayıpları artıyor. 20’inci yüzyıl boyunve metan gazının dünyanın üzerinde
ca deniz seviyelerinde de 10-25 cm. arasında bir artış
oluşturduğu bir katman tarafından tuolduğu saptandı. Küresel ısınmaya bağlı olarak düntuluyor ve tekrar dünya yüzeyine yanyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınların
şiddeti ve sıklığı artarken bazı bölgelerde uzun süresıtılıyor. Bu da yeryüzünün yeterince
li, şiddetli kuraklıklar ve çölleşme etkili oluyor. Kışın
sıcak kalmasını sağlıyor. Son dönemlersıcaklıklar artıyor, ilkbahar erken geliyor, sonbahar
de kömür, petrol gibi fosil yakıtların yagecikiyor, hayvanların göç dönemleri değişiyor. Yani
kılması, yeryüzündeki en büyük karbon
iklimler değişiyor. İşte bu değişikliklere dayanamayan
deposu olan ormanların tahribatı, hızlı
bitki ve hayvan türleri de ya azalıyor ya da tamamen
yok oluyor.
nüfus artışı ve toplumlardaki tüketim
Sevgili çocuklar, peki tüm bu olumsuzluklara karşı
eğiliminin artması gibi nedenlerle kardünyamızı küresel felaketten nasıl kurtaracağız, hiç
bondioksit, metan, gibi gazların atmosdüşündünüz mü? Biz büyükler kadar sizlere de büyük
ferde yığılması çok arttı. Hiçbir önlem
görevler düşüyor, çünkü dünya hepimizin dünyası
ve ona hepimizin aynı oranda ihtiyacı var. Öyleyse,
alınmazsa bu yüzyıl sonunda küresel sısorumluluğu paylaşmamız gerekiyor, bunun için, su
caklığın ortalama 2 derece artacağı tahkullanımında tasarrufa gidilmeli, enerji dostu ampulmin ediliyor.
ler kullanmalı, ısı kaybı önlenmeli, küresel ısınmanın
panzehiri olarak kabul edilen ormanlarımıza ve doğal
servetlerimize sahip çıkılmalı, yeni orman alanları kazzanmak amacıyla ağaçlandırma seferberliğine fidan
dikerek katkı sağlanmalıdır.
d
Unutmayalım ki bu dünya hepimizin ve dünyamızı
yyaşanabilir kılmak bizim elimizde. Bu duygu ve düşşüncelerle hepinize yeni eğitim, öğretim döneminde
başarılar diler, gözlerinizden öperim.
b
Mustafa KURTULMUŞLU
Orman Genel Müdürü
Yazan ve Çizen:
Sait Kıran
“KÜRESEL ISINMA VE ORMANLAR”
Sonbahar gelip çatmıştı.. Yaz günlerindeki sıcaklar yerini, ılıman esintilere bırakıyordu. Ve hatta
geceleri soğuk denecek kadar üşütüyordu. Ormandaki geniş yapraklı ağaçların yeşil renkleri, kızıla,
turuncuya ve sarıya dönüyordu. Orman, bir festival havasında rengarenk olmaya başlamıştı...
Bilge Sincap, havada uçuşarak yere düşen yapraklar arasında, ormanda gezintiye çıkmıştı..
YARAMAZLAR
NEREDE ACABA ?
GEYİK
SAYFASI
Bilge Sincap az yürüdükten sonra, Bıdık ile Bızdık’ı görür..
AAA..
BİLGE SİNCAP !
MERHABA ÇOCUKLAR.
HOŞ GELDİN
BİLGE SİNCAP !
HOŞ BULDUM DA, SENİ BİR
HOŞ BULDUM (!) BIZDIK..
BU NE HAL BÖYLE.. KIŞLIK GİYSİLER İÇİNDESİN ?
NE BİLEYİM BİLGE SİNCAP..
BİRAZ AKLIM KARIŞIK.
NASIL YANİ ?. AKLIN KARIŞINCA, HEM DE BU HAVADA,
KIŞLIK GİYSİLERİNİ Mİ GİYERSİN SEN ?. DAHA NELER..
PAPATYA
SAYFASI
NE YAPAYIM BİLGE SİNCAP, ŞAŞIRDIM KALDIM..YAZIN ORTASINDA YAĞMUR VE HATTA DOLU
YAĞIYOR. HER TARAFI SULAR SELLER GÖTÜRÜYOR... KIŞIN İSE ÖYLE BİR GÜNEŞ AÇIYOR Kİ
YAZ GELDİĞİNİ SANIYORUZ.. HAVANIN DA AKLI KARIŞMIŞ.. SENCE BU NORMAL Mİ ?
HAA.. ŞU MESELE:
KÜRESEL ISINMA.
KÜRESEL
ISINMA MI ?
KÜRESEL ISINMA NEDENİYLE, İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ OLUYOR. HER MEVSİM KENDİ
DÖNGÜSÜ İÇİNDE DEĞİŞİKLİK YAŞIYOR.
TABİİ Kİ.. EN AÇIK BELİRTİSİ BU.
PEKİ NEDEN
BİLGE SİNCAP ?
İLK NEDEN;
ORMANLARIN
AZALMASI..
PALAMUT
SAYFASI
DİĞER NEDENLERİ İSE; İNSANLARIN
YAŞADIKLARI DÜNYAYI, HOYRATÇA
KULLANMALARI VE KİRLETMELERİ..
..TABİATI TAHRİP EDEREK
ENERJİ ELDE ETMELERİ..
..ÇEVREYİ VE HAVAYI KİRLETİCİ FOSİL
YAKITLARINI AŞIRI TÜKETMELERİ..
..ORMANLARI YAKARAK, YOK ETMELERİ..
KUTUPLARDAKİ
BUZULLARIN ERİMESİ
HIZLANDI.. SAHİL
BÖLGELERİNDE YAŞAM
ZORLAŞABİLİR. İLERİKİ
YILLARDA DENİZLERİN
SULARI YÜKSELEREK,
KARADAKİ TATLI
SULARA KARIŞACAK.
İÇME SULARI
AZALACAK..
SU SAVAŞLARI BİLE
ÇIKABILIR..
KİM BİLİR ?
NİLÜFER
SAYFASI
BÖYLE OLUNCA
DÜNYA NE YAPSIN ?
FAKAT, BUNUN
ÖNÜNE GEÇEBİLİRİZ.
ÇOK DOĞRU SÖYLÜYORSUN BİLGE SİNCAP.
DÜNYAMIZI KENDİ ELİMİZLE YOK EDİYORUZ.
..İLK ÖNCE, ENERJİ POLİTİKALARIMIZI DEĞİŞTİRMELİYİZ.
DOĞAYA UYUMLU, DOĞAYI BOZMAYACAK VE ÇEVREYİ
KİRLETMEYEN TEKNOLOJİLERİ KULLANMALIYIZ..
..AĞAÇLANDIRMA ÇALIŞMALARI İLE KARBON
YUTAKLARI OLAN ORMANLARIMIZI ÇOĞALTMALIYIZ..
ÖYLE İSE HEP BERABER:
BİR FİDAN DİKELİM,
KARBON İZİMİZİ SİLELİM !
KARDELEN
SAYFASI
..BİTTİ.
Fotoğraf: Aykut İnce
MİNİ ANSİKLOPEDİ
YABAN
.(dú6ú
Fiziksel Özellikler
Boyları 130-180, kuyrukları 15-18, cidago
yükseklikleri 80-100 cm; ağırlıkları ise erkeklerde 50-85, dişilerde 35-60 kg arasındadır. Postları kısa, sık ve sert kıllıdır. Ergin
tekelerde, çene altında sert kıllı, siyah ve
uzun bir sakal bulunur. Erkeklerin boynuzları uzun ve geriye hançer gibi kıvrıktır.
Dişilerde de 25-30 cm.’lik boynuz vardır.
Her yıl büyüyen boynuz kısmı bir çizgi ve
boğumla ayrılır. Bu çizgi ve boğumlardan
yaş saptamasında yararlanılır. Renkleri
kırmızı-kahverengi-gri, kışın soluk sarımsı
gridir. Dişilerin renkleri daha açıktır. Erkeklerde bulunan omuz başından ön ayaklara, sırta ve enseye uzanan siyah kolon,
dişilerde bulunmaz.
(Capra aegagrus Erxleben, 1777)
Biyolojisi ve Yaşam Alanları
Deniz seviyesinden 3000 m yüksekliğe
kadar olan sarp kayalıklarda; ormanlarla
örtülü ve ulaşılması güç yerlerde, bodur
çalılıklarla örtülü kayalıklarda yaşarlar. Ot,
yaprak, taze sürgün, dal, meyve ve yosun gibi bitkisel gıdalarla beslenirler. Her
çeşit dağ bitkisi, kokulu otlar, taze hububat yaprakları, meşe, kızılağaç, karaağaç,
sumak, piskata gibi ağaç ve ağaççıkların
sürgün ve tomurcukları ile ardıç meyveleri severek yedikleri besinler arasındadır.
Çiftleşme zamanı, yaşadığı bölgenin iklim
şartlarına bağlı olarak, Aralık-Şubat arası
dönemdir. Diğer zamanlarda yalnız başına
yaşayan güçlü erkekler, bu dönemde dişilerin bulunduğu sürüye katılır. Bu devrede
tekeler, boynuz diplerine yakın bezlerden
çıkan koku yüzünden, çok keskin kokarlar.
5 ay süren gebelik dönemini takiben, Nisan sonu veya Mayıs başında doğum olur.
İki yaşından küçük keçiler, her gebelikte
yalnız bir oğlak, daha büyük yaştaki dişiler
ise 2-3 oğlak doğururlar.
AYI
SAYFASI
MİNİ ANSİKLOPEDİ
Hazırlayan:
Şener Fakıoğlu
)HVOHùHQ
(Ocimum basilicum)
Ballıbabagiller (Lamiaceae) familyasından tek yıllık ve
genellikle ılıman bölgelerde yetişen bir bitki türüdür. Çiçeklenmesi, Mayıs ortalarından Haziran ortalarına kadar uzar.
Yaprakları güzel kokan bir çeşit süs bitkisidir. Akfesleğen, Hind fesleğeni, yabani fesleğen, yerfesleğeni gibi çeşitleri vardır.
Yemeklerde kullanılmak üzere tarımı yapılan fesleğenin
kökeni, Asya’nın ılıman bölgelerine dayansa da, günümüzde yeryüzünün öteki ılıman bölgelerine de yayılmıştır.
Yetişkin fesleğenlerin boyları genellikle 20 ile 60 cm arasında değişir. Renkleri açık yeşilden koyu yeşile kadar değişen yaprakları yumuşak olup, 1-5 cm arasında uzunlukta ve
1-3 cm. arasında genişlikte olurlar.
Bitkinin kullanılan kısımları, taze çiçekli dalları ve tohumlarıdır. Uçucu yağ taşımaktadır. Bu yağ içinde estragol,
linalol, cineol ve pinen vardır.
Akşamları açıkta yenilen yemeklerde masaların fesleğen
ile süslenmesi, bebeklerin yanına fesleğen konulması, yaz
aylarında evlerin açık camlarının önünde fesleğen saksılarının olmasının sebebi; fesleğenin yaydığı güzel kokunun
yanında sinekleri kovucu özelliği olmasıdır.
Hem taze, hem de kurutularak kullanılan fesleğen, pişirilerek ya da çiğ yenilen yemeklerde yaygın olarak kullanılır.
Pişirildiğinde tadını çabuk yitirdiği için, genellikle yemeklere son anda katılır.
Türk yemeklerinde ve salatalarda baharat olarak yaygın
bir şekilde kullanılan fesleğen, öteki Akdeniz ülkelerinin ve
kökeninin dayandığı güney, güneydoğu Asya ülkelerinin
(özellikle de Tayland) yemeklerinde de önemli yer tutar.
Öksürüğü keser. Hazımsızlığı giderir. Baş dönmesini durdurur. Arı sokmasında faydalıdır. Ağız yaralarını tedavi eder.
ÇİLEK
SAYFASI
G E Z E L İ M - T A N I YA L I M
KarabükSafranbolu
-FOU1SNBO¤
Çamtarla
Orman
Deposu
Belediye
Su Anıtma
Tesisi
İncikaya
Köyü
Aslanlar
Kültür Merkezi
Hükümet Konağı
v Mevki
Safranbolu
Belediyesi
Şehir merkezine yaklaşık 5 km.
mesafede olup, Sarıçiçek orman yolu
üzerinde Çamtarla mevkiindedir ve
34 ha. büyüklüğündedir.
i Flora (Bitki Türleri)
Karaçam, sarıçam, ardıç, akçakesme,
kadıntuzluğu, ateşdikeni, kızılcık.
TAVŞAN
TAV
SAYFASI
Tokatlı Köyü
PTT
Kıranköy Meydanı
G E Z E L İ M - T A N I YA L I M
o Fauna
(Hayvan Türleri)
Tavşan, kaplumbağa,
domuz, ayı, porsuk,
sincap, tilki, kurt, yılan,
kertenkele, keklik, çakal,
tahtalı güvercin, ibibik,
ağaçkakan, ardıçkuşu.
= Çevreye Katkısı
O Doğal ve Yapay Kaynaklar
Safranbolu tipi orman evi, kameriyeler, gözlem kulesi,
yağmur barınağı, çocuk oyun alanı yaprak göleti,
mescit, tuvaletler, otopark,su deposu, piknik masaları
bulunmaktadır.
LEYLEK
SAYFASI
Bu Kent Ormanı ile yaklaşık olarak
51 ton karbon depolanmakta, bu da
atmosferdeki 187 ton karbondioksite
karşılık gelmektedir.
BUNLARI
BİLİYOR MUSUNUZ?
Saçımıza rengini veren
madde nedir ?
Saçımıza rengini veren madde, saç telinin
kutiküla tabakasında yer alan melanin
pigmenti. Melanin pigmentinin başlıca
iki tipi bulunuyor. Eumelanin siyahkahverengi arası tonların oluşumundan,
phaeomelanin ise sarı-kızıl tonlarının
ortaya çıkmasından sorumlu. Melanin
pigmentinin kaybolması durumunda da
saç rengi gri-beyaz tonlarına dönüyor.
Yerçekiminin
olmadığı yerde,
termometre sıcaklık
ölçer mi ?
Cristof Colomb Amerika’ya
gittiğinde orada bulunan
halk Aztekler mi,
İnkalar mıydı ?
Colomb Amerika’ya geldiğinde bu iki
halk da kıtada bulunuyordu. Hatta, Maya
İmparatorluğu’ndaki Toltek yerlileri ve Aztek
İmparatorluğu’na bağlı başka kabileler de
bulunuyordu. Aztekler Orta Amerika’da, İknalar
da bugünkü Şili civarında Güney Amerika’daydı.
Ne var ki Colomb bunları görmedi. Azteklerle
ilk karşılaşan Cortez, İnkalarla ilk kez karşı
karşıya gelen de Pizarro’ydu. Azteklere bağlı
küçük kabilelerle karşılaşan Colomb, uzun süre
Hindistan’a geldiğini düşündü. Amerika’nın
yerli halkının “İndian” yani “Hintli” olarak
adlandırılması da bu yüzdendir.
Sıcaklık, sıcaklığı ölçülen
malzemeyi oluşturan atom veya
moleküllerin ortalama kinetik
enerjisinin bir ölçüsü olduğundan,
n,
yerçekiminden etkilenmez.
Nitekim bir termometreyi,
yerçekimi kuvveti yönünde
veya tersine, hangi doğrultuda
tutarsanız tutun, aynı değeri
gösterir. Dolayısıyla, termometre
yerçekiminin olmadığı yerde de
sıcaklık ölçer.
DAL
SAYFASI
Kertenkele ısırır mı ?
Eğer ısırıyorsa,
zehirleme ihtimali
var mı ?
Kertenkeleler, sürüngenler
sınıfının üyeleri. Varangiller ailesi
dışındakiler küçük bireylerdir.
Küçük bireylerde dişler de çok
küçük olur. Kertenkelelerin tümü
genelde insandan kaçarlar. Eğer elle
tutulursa kendisini koruma amaçlı
ısırabilir. Ancak bu da oldukça düşük
bir ihtimaldir Ülkemizde zehirli
kertenkele yaşamıyor.
Elektrik ne zaman icat edildi ?
Elektrik sonradan yapılan bir icat değil, durağan ya
da devingen parçacıkların neden olduğu fiziksel bir
olgudur. Eski Yunanlılar kehribarın bir kürk parçasına
sürüldüğü zaman kuştüyü gibi hafif cisimleri
çekebildiğini gözlemlemişlerdi. Eski Yunancada
kehribar anlamına gelen elektron sözcüğü elektrik
sözcüğünün kökenidir. Elektrikle ilgili modern
bilgilerin temeliyse ABD’li Benjamin Franklin’in
çalışmaları sonucunda 1752 yılında atıldı.
Tohumlar oksijenli
solunum yapar mı ?
Tohumların hemen hepsi, sert ve geçirgen
olmayan tohum kabuğu (testa) nedeniyle,
çimlenmenin ilk günlerinde yeteri miktarda
oksijen alamazlar ve oksijensiz solunum
yaparlar. Ancak, testa oksijen geçirmeye
başlar başlamaz (sıklıkla çimlenmenin
başlamasıyla birlikte) oksijenli solunuma
geçilir.
FİL
E
Kaynak: www.tubitak.gov.tr
SAYFASI
Küresel Isınma
ve Ormanlar
Küresel Isınma
İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların
sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor.
Küresel ısınmayı kabaca kademeli olarak yer kürenin sıcaklığının artması olarak tanımlarsak, bu artışı etkileyen temel faktörün de, atmosferde giderek
oranı yükselen sera gazları olduğunu söyleyebiliriz.
Karbondioksit, su buharı, metan, azotoksit, kloroflorokarbonlar gibi başlıklar altında çeşitlenen sera
gazları, güneş ışınlarının soğurulmasına yol açarak
yerkürenin ısınmasına neden olmaktadır.
GÜNEŞ
¥
Küresel Isınma ve
İklim Değişikliği
“Küresel ısınma” ve “iklim değişikliği”, yaşadığımız
dünyadaki canlı, cansız bütün varlıkları olumsuz yönde etkileyecek bir geleceğe işaret etmektedir. Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre çölleşme ve kuraklık
dünyadaki 4 milyar hektardan fazla alanı ve bizim de
içinde bulunduğumuz 110 ülkede yaşayan 1 milyar
200 milyon insanın hayatını doğrudan tehdit etmektedir. Zira fosil yakıt tüketimi, enerji kullanımı ve
üretimi, sanayileşme ve ormanlık alanların artan bir
ivmeyle azalması sonucunda açığa çıkan sera gazlarının etkisiyle, bugün iklim değişimi gözle görülür
derecede belirginlik kazanmıştır. Bu küresel tehdide
karşı, iklim değişimine yol açan yapay nedenlerin
(fosil yakıtlar ve sera gazı etkisinin) azaltılması, hem
kurumsal hem de bireysel düzeyde bir çabayı gerektirmektedir.
Küresel ısınma sonucu buzulların erimesi, deniz
suyu seviyesinin artmasına yol açarak özellikle akarsu ağızlarında, tuzlu suların tatlı sularla birleşmesi sonucu tatlı su rezervini olumsuz yönde etkileyecektir.
Kıyı çizgisinin değişmesi bu alanlarda bulunan insanların, bitkilerin, ağaçların ve diğer canlıların yaşam
alanlarının yok olmasına sebep olacaktır.
SAYFASI
Denizlerin karalar üzerinde ilerlemesi ile oluşacak
arazi kayıplarının yanında kıyı erozyonlarında da artışlar görülecektir. Örneğin deniz seviyesinde meydana gelecek 100 cm’lik bir artışla Hollanda’nın %6’sı,
Bangladeş’in %17,5’i ve birçok adanın ya tümü ya da
büyük bölümü sular altında kalacaktır.
Küresel Isınma ve Ormanlar
Ormanlar, bir ağaç topluluğu olmanın yanı sıra,
binlerce yılda yaratılmış toprağıyla, içinde barındırdığı milyonlarca bitki, hayvan ve mikroorganizmayla ve
bunların karşılıklı münasebetleriyle bir çevre sistemi
ve yaşama birliğidir. Ormanlar, gerek atmosfere bırakılan sera gazı yayılımlarının azaltılmasında, gerekse
atmosferden sera gazı emme yoluyla ‘karbon yutağı’
oluşturulmasında önemli roller oynamaktadır. İnsan
eliyle yok edilen bu sistemin tekrar insan eliyle geri
getirilmesi son derece güçtür. Binlerce yıldır, karadaki biyosferle atmosfer arasında sürekli ve dengeli bir
karbon akışında hayatî hizmet gören ormanlar, dünyanın akciğerleridir.
Küresel ısınma sonucu yağışların azalması sıcaklık
ortalamaların yükselmesi kuraklık şiddetinin artması
hem orman yangınlarını tetikleyecek hemde mevcut
orman alanlarının yayılışını ve kendini yenilemesini
kısıtlayacaktır.
Küresel ısınma, ormanların içindeki biyolojik çeşitliliği de olumsuz yönde etkileyecektir. Etkilenen
canlılar, bir noktadan sonra yaşam alanlarını ya terk
etmek zorunda kalacak yada yok olacaktır. Ekosistemdeki denge düşünülürse besin zincirinde meydana gelen kopmalar diğer canlıları da etkileyecek
tür sayılarında ve çeşitlerinde azalmalar görülecektir.
Bütün bu bilgilerin ışığı altında, insanlara düşen
görev; dünya üzerindeki bitki örtüsünü ve hayvanları
korumak, orman arazisi göründüğü halde çıplak olan
sahaları ağaçlandırmak, mevcut ormanlar üzerindeki
insan baskısını azaltmak ve tahrip edilen orman alanlarını ıslah etmek olmalıdır.
Ağaçlandırma Seferberliği
Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2008–2012 yılları arasında uygulamaya koyduğu “Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberliği
Seferberliği”
kapsamında; “Kent Ormanları” ile “Her
rojelerini gerçekKöye Bir Orman” projelerini
leştirmiştir. Seferberlik
rlik ile 2011 yılı
lke genelinde
sonu itibariyle; ülke
ra, otoyollara,
tespit edilen alanlara,
elere, okullaköyyollarına, hastanelere,
ra 1 milyar adedin üzerinde
zerinde fidan
dikilerek ağaçlandırma
ırma çalışması yapılmıştır. Ağaçlandırğaçlandırma Seferberliği ile, 2012 yılı
kya büsonuna kadar, Trakya
yüklüğündeki bir alanın
anın
ormanlaştırılması
hedeflenmiştir.
Bir Fidan Dikelim,
Karbon İzimizi Silelim !
KARTAL
f
SAYFASI
HATAY
YÖRELERİMİZ
ANTAKYA
Harbiye
Harbiye, Hatay ili’nde, Antakya merkez ilçesine
bağlı şirin bir belde. Yüzlerce yıllık bir yerleşim yeridir. Tarihsel adı ‘Defne’ veya ‘Daphne’ olarak bilinmektedir. Antakya merkezine 7 km uzaklıktadır.
Yeşil alanlarının fazla olması ve şelalelerinin güzelliği ile ünlenmiş olan Harbiye, konumu itibari ile
Ortadoğu’yu Türkiye’ye bağlayan yol üstünde bulunduğundan bu ülkelerden gelen turistlerin hem
uğrak yeri, hem de konaklama ve eğlence yeridir.
Nüfusu 25,000 kişidir.
Antakya ve civarında Akdeniz iklim tipi egemendir. Bu nedenle kentte yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık
ve yağışlı geçer. Harbiye beldesinde yumuşak iklim
sayesinde her türlü sebze ve meyve yetişmektedir.
Yöre halkı; tarım, hayvancılık, turizm ve el sanatları
ile geçimini sağlamaktadır. Özellikle Defne bitkisi tarih boyunca bölge ile özdeşleşmiş olup, halihazırda
hane ihtiyacı için ve daha çok ticaret amacıyla defne
sabunu ve defne yağı imalatı devam etmektedir.
Harbiye’nin en önemli kaynak değeri tabiat
yapısı ve şelalesidir. Kaynağından 1,5 km. boyunca, belirli aralıklarla küçük, orta ve büyük şelaleler
bulunmaktadır.
Eski tarihlerde, Antakya nehir kıyısında olmasına
ve arkasındaki dağ eteklerinde birçok su kaynakları
bulunmasına rağmen su ihtiyacını gideremiyordu.
Buna çözüm olmak üzere Defne çağlayanlarından
şehre su getirilmesi düşünüldü ve ilk olarak I. Seleukos su kanalları yaptırarak şehre su getirdi. Caesar
döneminde şehrin yukarı kısımlarında oturan halkın
su ihtiyacını karşılamak için su kanalları yapıldı.
KESTANE
SAYFASI
Tarihçe
Hatay, Hititler’in bir toprağıydı. M. Ö. 6. asırda Persler’in istilasına
uğradı. Daha sonra Makedonya Kralı Büyük İskender, Anadolu’yu
işgal ve Pers (İran) Devletini yenerek bu bölgeyi de istilâ etti.
İskender’in ölümünden sonra Makedonya İmparatorluğu, generalleri arasında taksim edildi. İskender’in generallerinden Birinci Seleukos kendisine düşen bu yörede, Asya İmparatorluğu’nu
kurdu. Seleukos’un ölümünden sonra ise oğlu Birinci Antiochus,
Hatay bölgesinde Antakya şehrini kurdu. Antakya M.Ö. 306-280
arasında 26 sene Asya İmparatorluğu’nun başşehri oldu. Asya
İmparatorluğu zayıflayınca, yöre Romalılar tarfından işgal edildi. Roma İmparatorluğu M.S. 395’te ikiye parçalanınca bu bölge,
Doğu Roma’nın (Bizans) payına düştü. M.S. 395’ten itibaren 243
sene Antakya, Bizans ve Sâsânîler arasındaki savaşlarda sürekli
el değiştirdi. Sonunda Bizans imparatoru Justinianus, Antakya’yı
Sâsânîlerden geri aldı ve yeniden inşâ ettirdi.
Hazret-i Ömer’in halifeliği sırasında 638’de İslâm ordusu
Antakya’yı fethetti. 331 sene süren İslâm hakimiyetinden sonra
Bizans İmparatoru Nikeforos Fokas, müslümanlar arasındaki iç
savaşlardan istifade ile şehri geri aldı (969). 115 sene Bizans’ın işgali altında kaldıktan sonra Anadolu fatihi ve Selçukluları Devleti
hükümdarı Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şah, 1084’te Antakya’yı
fethederek, Türk topraklarına kattı. Daha sonra başlayan Haçlı seferlerinden sonra yörede Antakya Haçlı Prensliği kuruldu. 170 sene
yöreye hakim olan Haçlı Prensliği’nin elinden, 19 Mayıs 1268’de
Türk-Memlûk Sultânı Baybars, Antakya’yı geri aldı.
Osmanlı İmparatoru Yavuz Sultan Selim, 1516’da Mercidabık
Zaferi ile Suriye ve Hatay’ı Osmanlı Devletine kattı. Birinci Dünya
Harbi’nin sonunda, Ekim 1918 sonlarında Antakya’yı İngilizler işgal ettiler ve bir sene sonra Fransızlar’a devrettiler. 1937’de bağımsız Hatay Cumhuriyeti kuruldu. 23 Haziran 1939’da Türkiye-Fransa
arasında yapılan Ankara Antlaşması ile Hatay’ın Türkiye’ye katılması kesinleşti. 23 Temmuz 1939’da Hatay, Türkiye Cumhuriyeti’nin
bir ili oldu.
Ne Yenir ?
Hatay mutfağının çok zengin ve çok çeşitli yemekleri vardır. Hepsini buraya yazmaya kalksak sayfalarımız yetmez.. Bu nedenle
tadımlık olarak birkaçını yazıyoruz. Tepsi kebabı, kağıt kebabı, künefe, kabak tatlısı, taş
kadayıf, humus, bakla ezmesi, Hatay mantısı, zahter salatası, çökelek salatası, oruk, şukuriye, cevizli biber, içli köfte, kaytaz böreği,
katıklı ekmek, yogurt aşı, mercimekli aş, kemunlu aş, kabaklı kek, şalgam, meyan kökü
şerbeti, şişbörek, aşür, fellah köftesi, çiğköfte,
kısır, zeytinyağlı yaprak sarması, oruç dolması, bumbar (mumbar), tuzlu yoğurt çorbası,
ekşi aşı, analı kızlı, boraniye, seyh mualla, şıhıl mahşi…
Konaklama
Yörede oteller ve pansiyonlar mevcuttur.
DEFNE İLE APOLLON’NUN ÖYKÜSÜ
Zeus’un oğlu Apollon, Taselya ırmağı kenarında dolaşırken genç ve güzel bir kız görür. Babası ırmak tanrı, annesi orman tanrı olan bu güzel su perisinin adı
Daphne’dir. Apollon, Daphne ile konuşmak ister. Fakat
Daphne, Apollon’dan korkarak kaçmaya başlar. Apollon
Daphne’yi kovalarken bir yandan da “kaçma, seni seviyorum” diye bağırır. Daphne kaçmaya devam eder. Aralarındaki mesafe iyice kısalır ve bir an gelir ki Daphne
Apollon’dan kurtuluşunun kalmadığını anlayınca durur.
Ağlamaya başlar ve ayağı ile toprağı kazıyarak şöyle bağırır: “Ey toprak ana!.. Beni ört, beni sakla beni kurtar.”
Bu içten yalvarış üzerine Daphne odunlaştığını hisseder.
Göğsünü gri bir kabuk bağlar, kokulu saçları yapraklara
dönüşür, kolları dallar halinde uzar, ayakları kök olup
toprağın derinliklerine dalar. Güzel kokulu bir DEFNE
AĞACI’na dönüşür. Gözyaşları ırmak olur (şimdiki şelale). Bu manzara karşısında şaşıran Apollon, Daphne’nin
ağaç oluşunu üzüntüyle izler, sonra ona sarılır ve sert
kabuklar altında hâlâ çarpmakta olan kalbinin sesini
ASLAN
duyar. “Daphne!” der. “Bundan sonra sen, Apollon’un
kutsal ağacı olacaksın. O solmayan ve dökülmeyen
yaprakların, başımın çelengi olacak. Değerli kahramanlar, savaşlarda zafere ulaşanlar, hep senin yapraklarınla
alınlarını süsleyecekler, şarkılarda şiirlerde adımız yan
yana geçecek.” Bunun üzerine Daphne dallarını eğerek
Apollon’u sayıgıyla selamlar.
t
SAYFASI
Kaynak: www.kultur.gov.tr
K
KİKUŞ’LA
ÖĞRENİYORUZ
ÖĞR
Hülya ŞİMŞEK
H
DÜNYAMIZA NE OLUYOR ?
Sevgili arkadaşlar,
bu yaz tatilinde inanın
hiç boş durmadım, hep
sizler için yeni bilgiler
peşinde koştum. Çok
ilginç olaylar ve bilgiler
öğrendim, şimdi bunları size anlatmak ve
paylaşmak istiyorum.
Kütüphanede dolaşırken dünyamızın
geleceği ile ilgili korkutucu bilgiler edindim
ve sizinle paylaşmadan
edemiyorum. Dünyamızın kaç yaşında olduğunu biliyor muydunuz?
Dünyamız Kaç Yaşında?
Sevgili arkadaşlar, Temmuz 2003 Bilim ve Teknik Dergisi’nde okuduğum
bir makalede, gezegenlerle ilgili bilimsel araştırmalar yapan Amerikalı bir
bilim adamı açıklıyor; dünyamız tam 4,577 milyar yıl yaşında. Oooo, ne
kadar çok değil mi? Ama durun dahası var, evrenin oluşumu da, yaklaşık
13.7 Milyar yıl öncesine dayanıyor ve buna bilim adamları “Big Bang” diyor
yani Büyük Patlama. Yaklaşık 13,7 milyar yıl önce aşırı yoğun ve sıcak bir
noktadan oluşmuş ve evrenin evrimi kuramı olarak adlandırılmış.
Arkadaşlar, ayın yaşını biliyor muydunuz? Yine bilim adamlarına göre
ayın yaşı da 4,597 milyar. Bilim adamları bu iddiaları ve kesin sayıları kimyasal analizlere dayandırıyor. Dünyanın, güneş sisteminin ortaya çıktığı,
yani güneşi oluşturan gaz ve toz bulutunun içinde ilk katı parçacıkların
oluşmaya başladığı 4,567 milyar yıl öncesinden başlayarak, oluşumunu
tamamladığını söylüyorlar. Her neyse size asıl anlatmak istediklerim başka, günümüzde yaşlı dünyamız ne halde, biz onu korumak için ne yapıyoruz? Şimdi biraz da bunlardan konuşalım.
Dünyada yaşayan insanlar yalnızca kendilerini değil, gelecek kuşakları
da düşünmelidirler.
TİMSAH
A
SAYFASI
Küresel ısınma ve dünyamızı
bekleyen tehlikeler hepimiz tarafından iyi bilinmeli ve önlem
alınmalıdır. Eğer önlem almazsak gelecekte hepimiz susuz
kalabilir, insan ömrü kısalabilir,
tedavisi imkansız hastalıklar artabilir, en kötüsü de havasız bile
kalabilirmişiz. İnsanlar, bilinçsiz
davranışlarla küresel ısınmayı
oluşturacak ve arttıracak ortamı
hazırlıyor. Bunun için neler yapacağımıza gelince şunlar yazılıyor:
1-Deodorant, parfüm ve benzeri kimyasalların üretimi durdurulmalıdır.
2-Ozon tabakasına zarar verdikleri için cep telefonu, internet
ve televizyon gereksiz yere kullanılmamalıdır.
3-Fabrika bacaları filtreli olmalıdır.
4-Çöpler ayrıştırılmalı ve arıtma tesisleri kurulmalıdır.
5-Rüzgar enerjisinden daha
fazla yararlanılmalıdır.
6-Çevre temizliği ve yeşil
alanlar daha fazla olmalıdır.
7-Belli saatlerde enerji kısıtlaması yapılmalıdır.
9-Benzinli araçlar yerine çevre dostu yakıt kullanılmalıdır.
10-Elektrikli eşyalarımız fişte
bırakılmamalıdır.
Sevgili arkadaşlar, aslında alınacak önlemler o kadar çok ki,
ben size ancak bir kaçını yazdım.
Okudukça hem öğrendim, hem
de üzüldüm. Meğerse el ele vermiş, güzel dünyamızı yaşanası
bir yer olmaktan çıkarmışız. Biliyor musunuz, küçük ve önemsiz
gibi görünen defterlerimizden
bir yaprak yırtmak bile dünyamız için geri dönüşü olmayan
bir zarar veriyormuş. Eğer bu önlemleri almazsak, gelecekte bu
kadar rahat su içemeyeceğimizi,
bu kadar rahat nefes alamayacağımızı aklımızdan çıkarmamalı
ve ağaç dikmekten vazgeçmemeliyiz.
KUTUPLAR ERİYOR !
Korkutucu haberler vermekten hiç hoşlanmıyorum ama gerçekleri de görmezden gelemeyiz öyle değil mi? Bir diğer üzücü
haber yıllardır söylenen kutupların erimesi olayı. Dünyamız bu
sera gazı denilen salınım sonucu öylesine ısınmış ki arkadaşlar,
kutuplardaki büyük buz kütleleri hızla eriyormuş ve bu erime
durdurulamıyormuş. Bu erime sonucu Kuzey Kutbu’nun son üç
yılda 600 bin kilometre kare küçüldüğü söyleniyor. Arktik buzul
alanlar, 2007’den bu yana 600 bin kilometre kare küçülerek 4,8
milyon kilometre kareye düşmüş. Bilim adamlarının dediğine
göre önlem alınmazsa önümüzdeki 30-40 yıl içinde kutuplarda
buzul kalmayacakmış. Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, bu ne
demektir? Dünyamız kim bilir ne hale gelecek, hadi hep birlikte
güzel dünyamız ve geleceğimiz için el ele verelim, ne yapmamız
gerekiyorsa hep birlikte yapalım.
GERGEDAN
U
Fotoğraflar: Hülya Şimşek
“Grönland’ın uçaktan görünüşü.”
SAYFASI
BİLELİM VE ÖĞRENELİM
Hammaddesi metal olan geleneksel sanatları, kullanılan madene, kullanım alanına, tekniklerine vb.
sınıflandırmak mümkündür. Anadolu’da Tunç çağında bakıra kalay katılarak tuncun elde edilmesinden
sonraki dönemlerde bakır, altın, gümüş gibi madenler de dövme, dökme tekniğiyle işlenmişlerdir. Roma,
Bizans dönemlerinde Anadolu’nun gelişmiş maden
sanatı atölyelerinin bulunduğu bilinmektedir.
Büyük Selçuklular ile birlikte maden sanatında
önemli gelişme görülmektedir. Selçuklular, sanatın
birçok dalında olduğu gibi maden sanatının gelişiminde de önemli rol oynamışlardır. Bu dönemlerde
gelişmiş maden sanatı atölyelerinin bulunduğu; Konya, Mardin, Hasankeyf, Diyarbakır, Cizre, Siirt, Harput,
Erzincan, Erzurum gelmektedir. Osmanlı döneminde
Anadolu’da, Balkanlar’da maden sanatının doruk noktasına ulaştığı bilinmektedir.
Gaziantep, Kahramanmaraş, Mardin, Diyarbakır,
Siirt, Tokat, Malatya, Elazığ, Erzurum, Trabzon, Giresun, Ordu, Sivas, Tokat, Kayseri, Çankırı, Çorum, Amas-
AĞAÇKAKAN
SAYFASI
ya, Kastamonu, Konya, Burdur, Denizli, Afyon, Kütahya,
Balıkesir, Bursa, İstanbul, Edirne Osmanlı döneminde
ve günümüzde maden sanatının merkezi olan illerdir.
Maden işçiliğinde dövme, telkâri, kazıma (kalemkâr),
çekiç işi, kakma, küftgani, savatlama, ajur kesme gibi
teknikler kullanılmaktadır.
Demircilik
Demir, kapı tokmakları, mutfak araçları, tarım araçları, hayvan koşumları, mimaride kullanılan araçlar,
müzik aletleri vb. yapımında kullanılmaktadır.
Bakırcılık
Yapılan araştırmalar, Anadolu’da bakırcılığın gelişiminin, çok eski tarihlere dayandığını, bakır cevher yataklarının eskiden beri işletildiğini doğrulamaktadır.
Anadolu sanatında önemli bir yeri olan bakır, süslemeye de çok elverişli bir madendir. Günlük kullanımda
kap-kacak, takılar, miğferler, kapılarda, kapı süslemelerinde, yapı unsuru olarak kullanılmıştır. En çok kullanılan maden bakırdır. Bakır kap yapım teknikleri; dövme,
dökme, sıvama (tornada çekme), preste basma olarak
dört çeşittir. Günümüzde en çok kullanılan maden işleme olarak bakır, kalaylanarak mutfak eşyası yapımıyla
geniş bir şekilde sürdürülmektedir.
Altın - Gümüş İşleri
Altın ve gümüşten kuyumculuk, takı, günlük kullanım eşyaları ve aksesuarlar telkari, savat, dövme, dökme vb. teknikler kullanılarak yapılmaktadır.
Telkari; İnce altın veya üçboyutlu nesne oluşturacak
biçimde, çeşitli desenler yaratarak, henüz ısıyla edindiği plastik niteliği kaybetmeden işleme tekniğidir. Telkari takılar, fincan zarfları, kutular, sürmedanlar.
Bıçakçılık
Bir sapla keskin bir ağızdan oluşan kesme aygıtı
olan bıçağın, Anadolu’da tarih öncesi dönemlerden
beri kullanıldığı bilinmektedir. Bıçağın biçimsel olarak
geçirdiği değişimlere ilişkin yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bıçaklar biçimlerine göre; pala, hançer, gaddare,
saldırma vb. isimler almaktadır. Sapları; abanoz, fildişi,
gümüş, altın kaplama olan bu bıçakların elmas, mercan, yakut, zümrüt vb. taşlarla süslü olanlarına saray
için yapılanlarda görmek mümkündür. XIX. yüzyıl ortalarından itibaren el işçiliğinin yerini makinelerin almasıyla bıçak yapımcılığı da gelişmiştir. Günümüzde
paslanmaz çelikten yapılan sabit saplı sofra bıçakları ile
açılır kapanır cep çakıları görülmektedir. Anadolu’nun
bazı yörelerinde sap kısımları çeşitli işlemlerle süslü bıçak el işi bıçak yapımı sürmektedir.
PELİKAN
Y
Kaynak: www.kulturturizm.gov.tr
SAYFASI
BİR USTADAN
BİR SİZDEN
1
$'$
867
.$ø,7*(0ú
Bedri Rahmi Eyüboğlu
.Dù×WWDQELUJHPL\DSW×PNoFN
(D.1911,Görele,
Ö.1975, İstanbul),
<DEHü|SFNV×ùDULoLQH
<DRQ|SFN
.×]NDUGHüLP
RQ|SFNEDWDUEXJHPLGHGL
6HQPLVLQ
2QEHü|SFN
$QDPVDN×QGHQL]HDWPDGHGL
'RùUXKDYX]D
6HQPLVLQ
'RùUXGHQL]H
$PD×VODQPDV×\ODEDWPDV×ELUROGX
%LUJHPLGDKD\DSDU×PQHo×NDU
+HPEXVHIHU|SFN\HULQH
6XQWXUOXELUNDoNIU
'DKDELUNDoJHPL\DSDU×P
dRNüNU
%('5ú5$+0ú(<h%2ø/8
'(1
6ú=
Dünyaca ünlü Türk
ressam ve şairdir. Güzel
Sanatlar Akademisi’nde
başlayıp Paris’te sürdürdüğü resim öğreniminin
ardından yurda dönmüş ve
yaşamı boyunca Güzel Sanatlar Akademisi’nde ders vermiştir. Yazma, gravür, seramik, heykel, vitray, mozaik, hat, serigrafi, litografi
gibi birçok formlarda eserler üreten sanatçı, geleneksel süsleme ve
halk el sanatlarında seçtiği motifleri yapıtlarında Batı’nın teknikleriyle birleştirerek kullandı. Şiirlerinde de halk kaynağından beslendi;
masallardan, söylencelerden, türkülerden yararlanarak, doğa tutkusunu, insan sevgisini, yaşama sevincini, toplumsal sorunları yansıttı.
En ünlü şiiri, Karadut adlı aşk şiiridir. Milletvekili Mehmet Rahmi
Eyüboğlu’nun oğlu, Türk aydınlanmasının öncülerinden Sabahattin
Eyüboğlu ve ilk kadın mimarlardan Mualla Eyüboğlu’nun kardeşi,
ressam Eren Eyüboğlu’nun eşidir.
6$1$6(1ú$1/$7,<2580
Bugün sana, seni anlatmak istiyorum
Kendimi senden, seni kendimden biliyorum
Adını koymadan sana ulaşmak istiyorum
Çünkü sen her canlıya can katansın
Gözlerimde ışık, damarlarımda kan gibisin
Yaşama sebebim, aldığım nefes, işittiğim sessin
Bugün sana, seni anlatmak istiyorum
Bütün canlılara bir annesin, kanat gerensin
Toprağın yok olmasına izin vermezsin
Yağmurla beraber bereketimsin
Rüzgarın öfkesine karşı siperimsin
Bugün sana, seni anlatmak istiyorum
Tabiata renk veren, şekil verensin
Dağların eteklerinde dizili çınarım
Ya dere kenarlarında söğüdüm, kavağım
ÇAM
i
Denizleri sarmalamışsın çepeçevre
Vadileri dolduran uçsuz bucaksız ORMANIM
ORMANIM, anam, babam, vatanım,
dünyam benim
Bugün sana seni anlatmak istiyorum
Bilinçsizce kesilen her dalın, çıkarlar için devrilen gövden
Gizlice damlayan gözyaşın olmak istiyorum
Acını acım biliyorum
Senden özür diliyorum
Çünkü seni yok etmeye devam ediyorum
Sözde ben bir insanım!
Çilem MERCANOĞLU
8/B 1205 FATİH İ.Ö.O. MALATYA
SAYFASI
.
.
.
G Ö N D E R D I K L E R I N I Z
.×UP×]×$KWDSRW
Suyun derinliklerini gerçek anlamda kimse bilmez. Orada
nasıl bir hayat vardır, kimler yaşar, neler olur?
Bir zamanlar bilinmeyen bir okyanusta birbirinden çeşitli
hayvanlar yaşarmış. Rengarenk, büyüklü küçüklü balıklar, deniz
kızları, midyeler, deniz yıldızları, yılanlar, su böcekleri…Bir de
sular aleminin kurnaz geçinen kırmızı ahtapotu. O, paylaşmayı
sevmeyen, bencil bir yaratıkmış. Tüm balıklar yiyeceğini birbiriyle hatta kırmızı ahtapotla bile paylaşırken o, bulduğu yiyecekleri
gizli bir köşede kendi başına yermiş. Hani derler ya günahını bile
kimseye vermeyen cinstenmiş.
Kırmızı ahtapot bir gün yiyecek aramak üzere suyun derinliklerinde gezinirken küçük bir balığa rastlamış. Küçük balık çok
halsiz görünüyormuş. Kırmızı ahtapota:
-Sevgili kırmızı ahtapot, çok
açım. Yakınlarda yiyecek bulabileceğim bir yer biliyor musun? Bütün
gün gezindim, bulamadım. O kadar
açım ki, artık yüzmeye gücüm kalmadı, demiş.
Kırmızı ahtapot gayet umursamaz bir şekilde:
-Hayır, ben de rastlamadım yiyeceğe, deyip yoluna devam etmiş.
Oysa kırmızı ahtapot yakınlarda
bir yiyecek kokusu alıyormuş. Süratle o yöne yüzmeye başlamış. Sekiz
kolunun sekizine de birer yiyecek
parçası alıp doya doya yemeyi planlıyormuş. Ne güzel yiyecekler bulacağını hayal ederken suyun karardığını fark edememiş. Koku onu bir bataklığa götürmüş. Arsız
yosunların kol gezdiği bir bataklık. Aklı başına geldiğinde geri
dönmek istemiş ama nafile. Göz gözü görmüyormuş. Çırpınıp
debelenirken bir an kımıldayamaz olmuş. Sekiz kolunun sekizi
de yosunlara dolanıp adeta düğüm olmuş. Her bir kolunu ayrı
ayrı çekiştirip yosunlardan kurtarmaya çalıştıysa da nafile. Başarılı olamamış. Çaresizce bağırmaya başlamış:
-İmdat, imdat, imdat!
Diğer canlıların bulunduğu yerden o kadar uzaktaymış ki, sesini duyurması neredeyse olanaksızmış. Kendini kurtarmak için
çabalamaya devam etmiş.
Aradan saatler geçmiş. Ahtapot burada hayatının son bulacağını düşünmeye başlamış. Buralara kadar niçin yalnız geldiğini anımsamış. Bulacağı yiyecekleri tek başına yeme sevdası
yüzünden şimdi hayatı tehlikedeymiş. Bencilliğinin ona verdiği
zararı, diğer canlılarla birlikte olmanın önemini anlamış. Keşke
DAĞ KEÇİSİ
şimdi onlarla olabilseymiş, bulduğu tüm yiyecekleri onlarla
paylaşırmış artık. Ama bütün bunlar için çok geç olduğunu düşünmüş. Ne de olsa onu burada bulmalarına imkan yokmuş.
Son bir umutla yardım istemiş:
-Kimse yok mu? Kurtarın beni, imdat !
Yorgunluk ve açlıktan uyuyakalmış olan küçük balık, uzaklardan gelen bu sesi fark etmiş. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışarak o yöne yüzmeye çalışmış. Çok geçmeden sarmaşık
su yosunlarının arasında duran kırmızı ahtapotu görmüş. Ona
iyice yaklaşmış. Küçük balık çok küçük olduğu için yosunların
arasından rahatça sıyrılabiliyormuş.
Nihayet kırmızı ahtapot kurtarıcısını görünce inanamamış:
-Küçük balık, kurtar beni. Dolandım kaldım burada.
Küçük balık küçük dişleriyle
yosunları kemirmeye başlamış. Dakikalar sonra ahtapot kurtulmuş.
Kollarını rahatça hareket ettirerek
bataklıktan çıkmış:
-Sevgili küçük balık. Sana ne kadar teşekkür etsem azdır.
Küçük balık:
-Kurtulduğuna sevindim.
Kırmızı ahtapot:
-Hadi bakalım şimdi senin karnını doyuralım. Hala aç mısın?
-Hem de nasıl.
Kırmızı ahtapot çevik hareketlerle etrafta yiyecek aramaya koyulmuş. Ve nihayet birbirinden lezzetli
çeşitli yiyecekler bulmuş. Sekiz kolunun her birine birer parça alıp küçük balığa götürmüş. Küçük
balık yiyecekleri afiyetle yerken:
-Sen neden yemiyorsun ahtapot kardeş?
Kırmızı ahtapot gülümseyerek:
-Hele sen bir karnını doyur, demiş. Küçük balık yemeye devem ederken aslında paylaşmanın kendisini ne kadar mutlu ettiğinin farkına varmış kırmızı ahtapot.
Bu yaşadıklarından sonra bencilliğinden vazgeçip sular aleminin en paylaşımcı, en sevecen yaratığı olmuş.
Suyun derinliklerinde böyle şeyler olur mu bilinmez ama bilinen bir gerçek vardır ki: Paylaşımlar hem karşımızdakini, hem
de bizi mutlu eder. Birlikte yaşamanın gereği de budur.
Dilek GÖKÇEN
Tokatköy İÖO Sınıf Öğretmeni
Beykoz/ İstanbul
J
SAYFASI
.
.
.
G Ö N D E R D I K L E R I N I Z
Sudenaz KILIÇ
5,5 Yaşında
Sincan İMKB
İ.O.O.
Ana Sınıfı
ANKARA
Yaren ŞEFLEK
Mustafa Kemal
Paşa Anaokulu
HAKKARİ
ÖRDEK
Q
SAYFASI
.
.
.
G Ö N D E R D I K L E R I N I Z
Muhammed
Kadir CANIZOĞLU
Zübeyde Hanım
Anaokulu
Hamza Ata
KILIÇARSLAN
MUĞLA
MANTAR
SAYFASI
.
.
.
G Ö N D E R D I K L E R I N I Z
Zeynep Duru
DÜZGÜN
Çekmeköy İÖO
İSTANBUL
GEÇEN SAYIDAKİ BULMACALARIN ÇÖZÜMLERİ
1
2
Ekvator’un çevresi
yaklaşık
40.070.370 km’dir.
(Yukarıdaki rakama
en yakın yazan
arkadaşlarımızın
bütün cevaplarını
doğru olarak kabul
ediyoruz.)
MAYMUN
m
SAYFASI
.
B I L M E C E - B U L M A C A
Soru 1: Aşağıdaki iki resim arasındaki sekiz farkı bulun ?
Soru 2: Zakkum, ençok ve yaygın olarak ülkemizin hangi bölgesinde yetişir ?
(Doğu Anadolu, Akdeniz, Karadeniz, Güneydoğu Anadolu, Marmara,
Ege, İç Anadolu)
KANGURU
K
SAYFASI
Ormanlar; oksijen kaynağıdır
ve iklimi düzenler...
SİNCAP DERGİSİNİ OKUYUN.. OKUTUN.. ABONE OLUN.. SAHİP ÇIKIN...
NASIL ABONE OLUNACAK ?
Orman Genel Müdürlüğü’nün T.C. Ziraat Bankası Atatürk Orman Çiftliği Şubesindeki 6288169-5001No’lu hesabına yıllık
abonelik bedeli olan 7.5 TL. yatırılacak, banka dekontu ile birlikte abonenin açık adresi aşağıdaki adrese gönderilecektir.
ADRES:
Orman Genel Müdürlüğü, Dış İlişkiler, Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı, Yayın ve Tanıtım Şube Müdürlüğü
Söğütözü Caddesi, Saklı Bahçe İdare Binası Balgat/ANKARA Tel: (0312) 296 41 33 Fax: (0312) 296 41 36
E-Posta: sincap@ogm.gov.tr
İnternet adresimiz:
www.ogm.gov.tr
SİNCAP ORMAN ÇOCUK DERGİSİ’nin OGM adına Sahibi: Dr. Ahmet İPEK
t4PSVNMV:BZ‘O:ÚOFUNFOJ)àTFZJO4PQ
t:B[BS±J[FS&LJCJ4BJU,‘SBOƵFOFS'BL‘PǘMV)àMZBƵJNǵFL-FWFOU,‘SBO4F[HJO,"3"
t#VEFSHJàÎBZEBCJS0SNBO(FOFM.àEàSMàǘàODF#BT‘OWF"IMBL:BTBT‘OBVZHVOPMBSBLZBZ‘OMBONBLUBE‘S
t(SBöL0SHBOJ[BTZPO$&5"5BO‘U‘N
XXXDFUBUBOJUJNDPN
t#BTL‘0SNBO(FOFM.àEàSMàǘà.BUCBBT‘
t)BCFSMFǵNF"ESFTJ0SNBO(FOFM.àEàSMàǘà%‘ǵƞMJǵLJMFS&ǘJUJNWF"SBǵU‘SNB%BJSFTJ#BǵLBOM‘ǘ‘:BZ‘O5BO‘U‘NƵVCF.àEàSMàǘà
4ÚǘàUÚ[à$BEEFTJ4BLM‘#BIÎFƞEBSF#JOBT‘#BMHBU"/,"3"5FM
'BLT
t&1PTUB"ESFTJNJ[TJODBQ!PHNHPWUSƵJJSMFSÚZLàWFBO‘MBSCVBESFTFHÚOEFSJMTJO
Download