sayfa 50 - Ayrıntı Dergisi

advertisement
Özel Lider Hastanesi
Kadın Hastalıkları ve
Doğum Uzmanı
Op. Dr. Hüseyin Sert
TEKRARLAYAN
GEBELİK KAYIPLARI
DÜŞÜKLER
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 50
ÖZET: Özel Lider Hastanesi Kadın Hastalıkları Ve Doğum
Uzmanı Op Dr. Hüseyin Sert: “İlk gebeliği düşükle sonlanan
kadınların en büyük korkularından biri bir daha hiç çocuğunun
olmayacağı ya da sonraki gebeliklerinin de düşükle
sonuçlanacağıdır, bu gerçek değildir. Tekrarlayan düşüklerde
önemli bir sebepte hormonal bozukluklardır. Pek çok hormon
bozukluğu düşüğe neden olabilir. Örneğin tiroit hormonlarındaki
azalma ya da artışlar düşük nedeni olabilir. Bu durumun tedavi
edilmesi genelde gebeliğin sorunsuz devam etmesini sağlar.
Myomlar rahmin "myometrium" tabakasını oluşturan düz
kaslardan köken alan iyi huylu tümörlerdir. Sadece kas hücresi
içermezler. Aslında myom daha gerçekçi bir tanımla bağ dokusu
tarafından bir arada tutulan düz kas hücreleridir. Bazı kadınlarda
hiç görülmez iken bazı kadınlarda sürekli yeni myomların çıkma
nedeni de belirsizdir. Myomun kansere dönüşmesi olasılığı çok
çok azdır. Myomu olan birçok kadında eğer belirgin bir şikâyet
yaratmıyorsa tedavi gerekmeyip sadece rutin izlemi yeterli olur.
Bu gibi durumlarda her 6 ayda bir jinekolojik muayene ve transvajinal ultrason ile hastanın izlemi yapılır, değişiklikler saptanır.
Myomda dejenerasyon sonucu bulantı, kusma, şiddetli ağrı gibi
durumların ortaya çıkması hallerinde menopoz sonrası büyüyen
myomlarda cerrahi (ameliyat) gereksinimi vardır.”
ANAHTAR KELİMELER: Hüseyin Sert, düşük, myom,
uterus, menopoz, kanser, adet, gebelik, rahim, hormon, stres,
sifinkter, ultrason, mesane, üreter, ülser.
ABSTRACT: Op Dr. Hüseyin Sert Private Lider Hospital
Gynecologist reports ' One of the biggest fears of the women
whose first pregnancy resulted in abortus is that they will never
ever have a child or the next pregnancy will also result in miscarriage which is not the truth. A significant cause of repetitive
abortus is hormonal disorders. Many hormonal disorders causes
miscarriage. For instance the increase or decrease in thyroid
hormone may be the cause of miscarriage. the treatment of the
disorder generally ensures to manage pregnancy without any
problems.
Myomas are nonmalignant tumors which are originated by
plain muscles and forms myometrium layer in the womb. It does
not only consist muscle cells . Actually myomas are in some way
muscle cells which gathered by connective tissue. While it does
not observed in some women, the cause of observing new mom
frequently in some are obscure. The risk of cancer formation of
myoma is quite low. For most female patients if the myoma does
not generate a notable complaint, the treatment is not required
and only the routine examination is enough. At the situations like
these, the patient should be examined with gynecologic controls
and trans vaginal ultrasound in every 6 months and the changes
should be detected. When the indications like nausea, vomiting,
severe headache as a result of myoma degeneration are observed
in the myomas which grows after the menopause, the surgical
operation is required. '
Op. Dr. Hüseyin Sert
TEKRARLAYAN
GEBELİK KAYIPLARI
DÜŞÜKLER
İlk gebeliği düşükle sonlanan kadınların en büyük
korkularından biri bir daha hiç çocuğunun olmayacağı ya da
sonraki gebeliklerinin de düşükle sonuçlanacağıdır. Bu gerçek
değildir. Ancak düşük yapan kadınların daha sonraki gebeliklerinde düşük yapma ya da düşük tehdidi yaşama olasılıkları hiç
yapmamışlara göre biraz daha yüksektir. Arka arkaya 3 ya da daha
fazla sayıda gebeliğin düşük ile sonuçlanmasına tekrarlayan düşük
ya da habitüel abortus adı verilir. Burada önemli olan nokta
düşüklerin birbirini takip eden gebeliklerde yani arka arkaya
olmasıdır.
Çok yakın bir geçmişe kadar altta yatan herhangi bir anomalinin bulunamadığı düşüklerde olay açıklanamayan düşük olarak
adlandırılmaktaydı. Oysa bu gun biliyoruz ki bu ve bunun gibi bazı
açıklanamayan durumlarda altta yatan etken büyük olasılıkla
kişinin bağışıklık sistemi yani immunolojik sistemdir. Bu sistemin
desteklenmesine bağlı tedavi yaklaşımları tekrarlayan düşük
yaşayan kadınlarda oldukça fayda sağlamaktadır.
Tekrarlayan düşük tanısı konulan kişilerde ikinci adım altta
yatan belirli bir patolojinin olup olmadığının saptanmasıdır.
Nedenleri
Rahim'e ait anomaliler
Habitüel abortusu olan kadınların yaklaşık %12-15'inde
sorun rahimden kaynaklanmaktadır. Rahimde çift göz olması
olarak bilinen durum ya da rahim ağzının gereğinden fazla açık
olması tekrarlayan düşükler ile sonuçlanabilir. Bunun anlaşılması
için rahim ağzı açıklığının değerlendirilmesi ve rahim filmi çekilmesi gereklidir.
Eğer problem rahim ağzı yetmezliği ise gebeliğin erken
dönemi de konulacak bir dikiş ile (serklaj) gebelik miada kadar
götürülebilir.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 51
Çift gözlü rahim ya da benzer bir şekil bozukluğu olanlarda ise
bunu gidermeye yönelik operasyonlar planlanır.
Hormonal Nedenler
Tekrarlayan düşüklerde önemli bir sebepte hormonal
bozukluklardır. Pek çok hormon bozukluğu düşüğe neden olabilir.
Örneğin tiroit hormonlarındaki azalma ya da artışlar düşük nedeni
olabilir. Bu durumun tedavi edilmesi genelde gebeliğin sorunsuz
devam etmesini sağlar.
Yine önce yumurtalıklardan daha sonrada plasentadan
salgılanan ve görevi gebeliğin idamesi olan progesteron hormonunun yetersizliği de düşükle sonuçlanır. Luteal faz yetmezliği denen
bu durumun tedavisi eksik olan hormonun dışarıdan verilmesidir.
Günümüzde luteal faz yetmezliğinin olup olmadığı tartışmalıdır.
Süt hormonu olarak da bilinen prolaktin hormonunun düzensizlikleri de önemli bir infertilite(kısırlık) ve düşük nedenidir. En sık
kanda fazla miktarda bulunması yani hiperprolaktinemi görülür.
Tıbbi tedaviden fayda görür.
Kromozomal nedenler
Düşüklerin en önemli nedenlerinden biri de kromozomal
bozukluklardır. Eğer ailede sonraki bireylere aktarılabilecek genetik
bozukluklar mevcut ise tekrarlayan düşüklerin nedeni bu olabilir.
Böyle bir durumdan şüphelenildiğinde eşlerde kromozom
analizi yapılır ve eğer patoloji saptanır ise genetik
danışmanlık gerekli olur.
Bağışıklık sistemi
Son yıllarda giderek daha iyi anlaşılan ve bugüne
kadar nedeni açıklanamayan pek çok hastalığın
altında yatan sebep bağışıklık sistemidir. Bu sistem
kabaca vücudun savunma mekanizmasıdır. Gerek
dışarıdan gelen gerekse vücudun kendi içinde
yer alan hastalık etkenlerine karşı koruma sağlar.
Bu sitem kendisini aktive eden faktörleri (bunlara
antijen adı verilir) kendinden ya da yabancı olarak
algılar. Yabancı antijenlere karşı tepki yaratır. Bazen
hatalı olarak kendine ait antijenleri de yabancı
olarak algılar. Buna otoimmün antijen adı verilir.
Bağışıklık sistemi hafızası olan bir mekanizmadır.
Yani bir kez karşılaştığı ve mücadele ettiği etkeni
unutmaz. Hastalık etkeni vücuda girdiğinde bağışıklık
sitemi buna karşı bir antikor üretir. Bu antikorlar daha
sonra ömür boyu vücutta kalır. Bu nedenle aynı etkenle
yeniden karşılaşıldığında bu etken vücutta hastalık
yaratmaz. Çocukluk çağında geçirilen bazı hastalıkların ikinci
kez geçirilmemesinin nedeni budur.
Otoimmün problemler
Annenin kendine normalde bulunan bazı faktörleri yabancı
kabul ederek antikor üretmesidir. Bu tablo bazen tekrarlayan
düşüklere neden olabilir. En sık antifosfolipid antikor varlığında
düşük olur. Fosfolipidler vücudun hücre sisteminin yapıtaşlarından
birisidir. Özellikle hücre zarında bulunurlar. Antifosfolipid antikor
varlığında plasentadaki kan akımları bozulur, bu dolaşımda
pıhtılaşmalara neden olur ve sonuçta düşük görülür. Antifosfolipid
antikorla dışında hücre çekirdeğine hatta tiroit bezine karşı gelişen
antikorlar da düşük nedeni olabilir.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 52
Otoimmün nedenlere bağlı düşük yapan kadınlarda ilk tedavi
yaklaşımı kanın pıhtılaşması önleyecek ilaçların verilmesidir. Bu
amaçla en sık aspirin kullanılır. Mutlaka hekim kontrolünde verilmelidir. Ayrıca bağışıklık sistemini baskılayacak kortizon türü ilaçlar da
kullanılabilir. Bu tür hastalarda çok yakın takip gereklidir.
Bağışıklık sistemi ile ilgili dünyada her yıl pek çok çalışma
yapılmakta ve bu sistem her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Bu
konu ile ilgili bilgilerimiz arttıkça pek çok hastalığın sebebi açıklığa
kavuşacak ve tedavileri mümkün olabilecektir
Kadınlarda İdrar Kaçırma Problemleri
Kısaca idrar kaçırma; istem dışı olarak kişinin idrarını
tutamaması olarak tanılanan; hijyenik ve sosyal bir problem olarak
algılanan, kişinin istemeden istem dışı olarak idrarını kaçırmasıdır ve
bu bir sosyal sorundur. Tıp dilinde uriner inkontinans olarak
adlandırılır. Daha sık olarak kadınların bir kısmında normal vajinal
doğumlardan sonra, genital bölge yaralanmalarında, menapozda,
yaşlılıkta ortaya çıkan bir durumdur. İdrar kaçırmayı üç gruba ayıra
biliriz.
1.grup: Bu, stres inkontinans olarak da tanımlanır. Vakaların
%70 kadarı bu sınıfa girer. Bu grup daki hastalarımız daha çok
doğuma bağlı vajinal yetmezlik, zor doğumlardan kaynaklanan alt
genital kasların gevşemesi, yaşlılıkta yine organ sarkmalarına bağlı
gelişen alt genital kasların yetmezliklerinde; hastaların öksürme,
hapşırma, yük kaldırırken, ayağa kalkarken, merdiven çıkarken, yol
yürürken karın içi basıncının artması sonrası, idrar torbası dolu olsun
veya olmasın fark etmez, idrarını istemeden istem dışı olarak kaçırır.
Kaçırılan miktar genelde azdır ve çamaşırını lekelenme şeklinde
kirletir. İleri vakalarda kaçırma miktarı artar.
2.grup: Daha çok yaşlı hastalarımızda ortaya çıkan yaşlanma,
şeker hastalığı, felç geçirme, kas-sinir hastalıkları gibi mesane kasını
tutan hastalıklara eşlik eder. Bu hastalarda daha çok kaçırma
tuvalete gitme sırasında yetişememe veya idrar yapma isteği akla
gelince kaçırma şeklinde olur. İdrar torbası kendi kendine kişinin
iradesi dışında kasılmaya geçer ve idrar kaçırma bol miktarda olur.
3. grup: Bu, grup yukarda ki iki grubun ortak oldu miks
sebeplerden ortaya çıkar.
Hastalığın tedavisinde 1. grup hastalarımıza cerrahi müdahale
yapmaktayız. Günümüzde cerrahi müdahale olarak daha çok askı
ameliyatları tercih edilmektedir. İdrar kaçırma problemini %85-95
arasında giderir.
2. grup hastalarda daha çok tıbbi tedavi önermekteyiz. Bu
gruptaki hastalar ilaçlarını devamlı kullanmaları gerekmektedir.
Şikâyetleri bu şekilde azalır.
3.grup hastalarımıza cerrahi tedavinden sonra yardımcı olarak
ilaç tedavisi de vermekteyiz.
Tüm bu tedavilere rağmen idrar kaçırma şikayeti geçmeyen
hastalarda yapılacak birtakım testlerden sonra yapay sifinkter
uygulaması yapılmaktadır. Bu ameliyatta hastaya yapay sifinkter
takılmakta, idrar yapma kontrolü hastanın eline verilmektedir. İdrar
yapma isteği olduğu zaman musluğu açmak gibi yapay sifinkterin
düğmesini çalıştırmakta ve idrarını yapmaktadır. Bu bilhassa felç
geçirmiş ve idrar tutma güçlü olan hastalarda iyi sonuç vermektedir.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 53
MYOM
Myom nedir? Farklı sebeplerden ötürü jinekolog kontrollerine
giden pek çok kadında "rahimde ur çıktığını" duymuşsunuzdur.
Halk arasında ur, tümör veya rahimde ur olarak adlandırılan bu
durum aslında "myom"dur.
Myomun kansere dönüşmesi olasılığı çok çok azdır!
Evet, Myomların iyi yanı hemen her zaman iyi huylu olması ve
kansere dönme olasılığının ihmal edilebilecek kadar d olmasıdır.
Hastaların %75'i kendisinde myom olduğundan dahi habersizdir.
Kötü yanı ise her 4 kadından birinde ortaya çıkmasıdır (% 25
görülme sıklığı). Büyüklüklerinin çok değişken olması nedeni ile bu
oranın aslında gerçeği yansıtmadığı, dikkatli bir inceleme yapılacak
olursa myom görülme sıklığının % 80' den daha fazla bulunacağı
ileri sürülmektedir.
Tek bir tane olabileceği gibi sayılamayacak kadar çok da
olabilir.
Her bir miyom kitlesine "miyom nüvesi" adı verilir. Genelde
birden fazla sayıda olma eğilimindedir.
Miyomlar sıklıkla 30-40 yaşlar arasında ortaya çıkar ve hormon
tedavisi almayanlarda menopoz sonrası küçülür. Ergenlik öncesi
görülmesi ise son derece nadirdir.
Miyomlar genelde birden fazla sayıdadır. Bazen ise tek bir
myom nüvesi belirgin derecede büyüyebilir ve çok büyük boyutlara
ulaşabilir. Bu gibi hastalarda da büyük olasılıkla bir kaç milimetrelik
bile olsa başka myom nüveleri de mevcuttur.
Miyomlar rahimde büyümeye neden olurlar. Myomlu bir
rahmin büyüklüğü ifade edilirken gebelik cesameti tanımı kullanılır.
Gebelik sırasında hangi haftada rahimin ne kadar büyüdüğü
bilindiği için myomlu bir rahimin muayenesinde de bu bilgiden
yararlanılır ve rahim büyüklüğü örneğin 6 haftalık ya da 8 haftalık
gebelik cesametinde şeklinde tanımlanır.
Rahim (Uterus) Anatomisi
Uterusun (rahim) kalın duvarı üç tabakadan oluşur. Bunlardan
en içte olanı "endometrium" adını alır, adet siklusu boyunca
değişimler gösterir ve eğer gebelik olmaz ise dökülerek adet
kanaması ile birlikte atılır.
Ortadaki kas tabakasına "myometrium" denir. Uterusun en
kalın tabakasıdır ve istemsiz çalışan düz kaslardan oluşur.
Bu kaslar adet kanaması esnasında rahim içinde biriken kanı,
doğum esnasında ise bebek ve plasentayı rahim dışına atmak için
kasılır.
Uterusu dışarıdan çevreleyen zar tabakasına ise "seroza" ismi
verilir. Bu tabaka rahmi diğer organlardan ayırır ve yerinde tutunabilmesi için destek bağları oluşturur.
Gebe olmayan bir kadının rahminin büyüklüğü kişinin yaşı ve
geçirmiş olduğu gebelik sayısına göre değişkenlik gösterir.
Ortalama ağırlığı 50-80 gram arasındadır. 9. ayını doldurmuş bir
gebede ise ağırlığı yaklaşık 20 kat artarak 1000 grama kadar çıkar.
Doğumdan yaklaşık 6 hafta sonra ise eski konumuna döner.
Vücudumuzda başka hiçbir organımız bu kadar büyüyüp,
sonra da kendiliğinden küçülme yeteneğine sahip değildir!
Myomlar Nasıl Oluşur?
Myomlar rahmin "myometrium" tabakasını oluşturan düz
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 54
kaslardan köken alan iyi huylu tümörlerdir.
Sadece kas hücresi içermezler. Aslında myom daha gerçekçi bir
tanımla bağ dokusu tarafından bir arada tutulan düz kas
hücreleridir.
Birinci derece yakınlarında myom olan kişilerde ve siyah ırkta,
myom görülme sıklığı daha fazladır.
Miyomların Nedenleri Nelerdir?
En sık görülen pelvik kitle olmasına rağmen hiç kimse
myomların neden ve nasıl ortaya çıktığına açıklayamamıştır. Bazı
kadınlarda hiç görülmez iken bazı kadınlarda sürekli yeni
myomların çıkma nedeni de belirsizdir.
Nedenleri tam olarak bilinmese de pek çok hekim bu kitlelerin
kadınlık hormonu olan östrojen etkisi ile geliştiğine inanırken
azımsanamayacak sayıda başka bir grupta östrojen ile ilgili
olmadığını düşünmektedir. Myom ve östrojen hakkında bilinen
gerçekleri şöyle sıralayabiliriz:
Henüz östrojenin fazlaca salgılanmadığı ergenlik öncesinde
görülmezler.
Yüksek doz östrojen içeren doğum kontrol hapları gibi ilaçların
etkisi ile büyürler. Ancak bu etki günümüzde kullanılan düşük doz
doğum kontrol haplarıyla gelişmez.
Vücudun fazla miktarda östrojen ürettiği gebelik esnasında
bazen hızlı bir büyüme gösterirler. Östrojenin azaldığı ve hatta
tamamen yok olduğu menopoz sonrası dönemde küçülürler.
Menopoz sonrası yeni myom çıkması son derece nadirdir.
Myomlar yüksek düzeyde östrojen bulunduran kadınlarda
gelişse de laboratuvar bulguları myomu olan kadınların birçoğunda
östrojen düzeylerinin normal olduğunu göstermektedir. Bu
nedenle myom gelişiminde büyük olasılıkla östrojen tek sorumlu
değildir.
Bazı yazarlar, östrojen düzeylerinin çok yükseldiği gebelik
esnasında bu kitlelerin büyümesini bu hormona değil, gebelikteki
rahme giden kan akımının büyük oranda artması sonucuna
bağlanmaktadırlar.
Bazı çalışmacılar da diğer bir kadınlık hormonu olan
progesteron'un da myom gelişiminde rolü olduğunu ileri sürmektedirler.
Yapılan bazı klinik deneylerden elde edilen sonuçlar progesteron ile tedavi edilmiş kadınlardan çıkartılan myomlarda daha fazla
sayıda hücre bulunduğunu ve bazı hastalarda progesteronu bloke
eden ilaçlar kullanıldığında myomların küçüldüğünü göstermektedir. Bu bulgulara rağmen myom ile progesteron arasındaki ilişki açık
değildir.
MYOM TÜRLERİ
Myomlar bulundukları bölgeye (lokalizasyonlarına) bağlı
olarak değişik türde şikâyetler yaratırlar. Bu nedenle de rahimde
yerleştikleri yerlere göre sınıflandırılırlar.
Submuköz Myom
Hemen rahim içini döşeyen "endometrium" tabakasının
altında yerleşmiştir.
Büyüdükçe endometriumu içeri doğru iter. Bu itilme adet
düzensizliklerine neden olabilir.
Bir süre sonra myom rahim boşluğuna doğru büyümeye başlar
ve orijinal yerine ince bir sap ile bağlı kalır. Büyümeye ya da
sarkmaya devam eder ise rahimden dışarıya hatta vajinadan vücut
dışına sarkabilir ("vajene doğmuş myom").
Myom hareket ettikçe sapının etrafında dönebilir ve adet
aralarında kanamaya neden olabilir. Bu tür myomlarda enfeksiyon
da ortaya çıkabilir.
Submüköz myomlar nadir görülmesine rağmen kadınlarda
hem sık olarak adet düzensizlikleri ve aşırı kanamalara hem de
rahim içine yuvalanacak olan gebelik ürününe engel olarak kısırlık
ve düşük yapma problemlerine yol açacağından dolayı cerrahi
olarak çıkartılması gereken myom türleridir.
Submüköz myom ameliyatları, genelde alttan (vajinal yoldan)
girilerekhisteroskopi adı verilen bir cihaz ve kamera sistemi
yardımıyla rahim içinin görüntülenerek myom sapının
kesilerek çıkartılması yoluyla yapılmaktadır.
İntramural Myom
Rahmi oluşturan kas tabakasının (duvarın) içinde yer alan
myomlardır. Myom nüvesi büyüdükçe rahim de büyür.
Subseröz Myom
Rahmin dış yüzünden köken alan ve dışarı doğru büyüyen
myomlardır. Genelde kanama, kasık ağrısı gibi problemler yaratmaz.
Saplı Myom
Herhangi bir subseröz ya da submüköz myom büyümeye
devam edip de rahim ile bağlantısı sadece ince bir bağ ile sağlanır
ise bu durumda saplı myomdan söz edilir. Eğer myom kendi
etrafında dönerse sapı yani dolayısı ile kan bağlantısı da bozulur ve
myom nüvesinde "dejenerasyon" meydana gelir. Eğer myomun
sapı geniş bir tabana oturmuş ise buna "sessile tipte myom" adı
verilir.
İnterligamentöz Myom
Rahmi yerinde tutan ve "ligaman" adı verilen bağların arasında
gelişen tümörlerdir. Bunların cerrahi ile çıkartılması son derece
güçtür.
Paraziter Myom
Büyüyen myom nüvesi başka bir organa yanaşıp buna
yapışırsa bir süre sonra rahim ile arasındaki bağlantı kopabilir ve
myom yeni bağlandığı dokudan beslenmeye başlayabilir. Bu
durumda parazitik myomdan söz edilir. Gerçekçi olmak gerekirse
myomların hemen hepsi aslında birden fazla anatomik lokalizasyonda bulunur.
Örneğin myomun büyük bir kısmı intramural olmasına
rağmen submüköz veya subseröz komponenti de olabilir. Bu
durumun istisnası saplı subseröz myomlardır.
Myomda tanı nasıl konur?
Jinekolojik muayene esnasında en sık fark edilen tümörler
myomlardır. Başka bir nedenle karın boşluğunun açıldığı
ameliyatlar sırasında da kolaylıkla fark edilebilirler.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 55
Pek çok myom ise başka bir nedenden dolayı yapılan muayene esnasında şans eseri fark edilir veya daha sık rastlanılan şekilde
hiçbir zaman farkına varılmayabilir. Son 25 yıldır yaygın şekilde
kullanılan ultrasonografi myomlardaki en önemli tanı aracıdır.
Yumurtalıklara yakın bulunan myom nüveleri over tümörleri ile
karıştırılabilir.
Myomların ayırıcı tanısında normal gebelik, yumurtalık bölgesinde kitle, adenomyozis, uterusa ait şekil bozuklukları, komşu organ
tümörleri ve vajinal kanamaya yol açan diğer durumlar göz önünde
tutulmalıdır.
Myom Ne Tür Şikayetler Yaratabilir?
Myomların çoğu belirti vermemesine rağmen % 25 vakada
bazı şikâyetler yaratır. Bunlardan en sık görülenleri aşırı ve anormal
vajinal kanamalar, ağrı ve karın şişliğidir.
1)Adet Düzensizliği: Myomlu kadınların yaklaşık %30'unda
adet kanamaları normalden fazla olur. Fazla kanamaya yol açan
submüköz ve intramural tipteki myomlardır. Kitle büyüdükçe endometrium dokusunu iter ve dolayısı ile bu dokunun yüzölçümü artar.
Kanamaya müsait alan fazlalaştığı için kanamanın miktarı da artar.
İlk başlangıçta kanamanın süresi değişmez iken sadece kaybedilen
kanın miktarı fazlalaşır. Daha sonra yavaş yavaş süre de uzamaya
başlar. Bu fazla kanamalar bir süre sonra kansızlığa yani "anemi"ye
neden olur. Bazı myom türleri ise kanama fazlalığı ile birlikte ara
kanamalara da yol açabilir. Miyomlu hastaları doktora gitmeye
mecbur eden en önemli bulgu bu kanama bozukluklarıdır. Myom
ile birlikte kanamalar o kadar fazla olabilir ki kişi neredeyse saatte bir
ped değiştirmek zorunda kalabilir. Bu tür kanamalar yaşayan bir
kadın normal günlük aktivitelerinde bulunmak istemeyebilir, işe
gitmekten kaçınabilir ve sosyal korkular gelişebilir. Yani myom
kadının sosyal hayatını da etkileyebilen bir hastalıktır.
Myomda kanamanın olası nedenleri
Endometrium
yüzeyinin
büyümesi.
Rahimdeki
damarlanmanın artması. %50 oranında beraberinde görülen Endometrium hiperplazisi. Rahim kasılmalarının etkisizliği nedeni ile
küçük damar ağızlarının kapanamaması. Submüköz myomlarda
etraftaki endometrium dokusunda ülser olması
2)Kasık ağrıları (Pelvik ağrılar) Myomda ağrı nadir görülen
bir belirtidir. Genelde adet kanaması sırasında kramp tarzında olur.
Uzun yıllar boyunca adet kanamaları ağrısız olan kadında birden
bire ağrıların olması teşhiste myomu akla getirmelidir. Sancılı adet
görenlerde ise ağrının şiddetinin artması ya da şeklinin değişmesi
düşündürücüdür. Deneysel çalışmalar myomlarla birlikte görülen
ağrıların mekanizmasının doğum sancılarına benzediğini
düşündürmektedir. Myon çekirdeği sanki yabancı bir cisimmiş gibi
davranır ve rahim bu yabancı cismi atmak için kasılır. Kişi bu
kasılmaları ağrı olarak algılar. İleri derecede büyümüş bir myom
etrafındaki dokulara ve sinirlere baskı yaparak da ağrıya yol açabilir.
Burada daha çok bel ağrısı tarzında yakınmalar görülür. Dejenere
olan ya da etrafında dönerek kanlanması bozulan myom ani ve
bıçak saplanır tarzda ağrıya yol açar. Zaman zaman ise adet
kanamalarından bağımsız ağrılar olabilir ancak bu son derece
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 56
nadirdir.
3) Karında şişlik: Myom büyüdükçe diğer organları iter ve bu
da her türlü rahatsızlığa neden olabilir. Mesaneye bası yaparsa sık
idrara çıkma, rektuma (barsağın en son kısmı) bası yaparsa kabızlığa
yol açabilir. Nadiren çok fazla büyüyen myom idrar yollarında
tıkanma ve idrar yapmada güçlük problemi yaratabilir. Yine barsaklardaki basıya bağlı olarak gaz problemi görülebilir.
MYOMLARIN KOMPLİKASYONLARI
Çoğu myom belirti vermemesine rağmen bazı
komplikasyonların varlığında özellikle ağrı ve kanama bulguları
artar. Myomların komplikasyonları yani yol açabileceği istenmeyen
etkileri şunlardır:
Torsiyon (Dönme)
Myomun sapı etrafında dönmesi ve sapının sıkışarak
kanlanmasının bozulmasına "myom tosiyonu (dönme)" adı verilir.
Bu durumda önce myomdan dışarıya sıvı kaçışı olur ve bu
ağrıya neden olur. Eğer olay uzarsa myom sapından koparak batın
boşluğuna düşebilir ve burada kendisine beslenecek uygun bir
ortam bularak büyümeye devam edebilir (parazitik myom).
Enfeksiyon
Myomun ülsere olması ve daha sonrasında enfekte olmasıdır.
Ağrı ve kanama yapar.
Kansere dönüşüm
Myomlu kadınlarda kafalarını kurcalayan en önemli soru
hastalığın kansere dönüp dönmeyeceğidir. Myomlu kadınların
%0,5’inde ileri dönemlerde "leiomyosarkom" denilen kanser türü
görülebileceği iddia edilmektedir. Pek çok araştırmacı bu kanser
durumunun var olan myomlardan köken almadığını, kendi başına
ve diğerlerinden bağımsız olarak geliştiğini ileri sürmektedirler. Eğer
varlığı bilinen myom hızlı büyümeye başlarsa, ağrı ve ateş görülüyorsa detaylı incelenmesi gerekir.
Dejenerasyon
Miyomun normal hücre yapısının değişikliğe uğramasına
"myom dejenerasyonu" adı verilir. Örneğin menopozdan sonra
myom küçülür ve atrofik dejenerasyon olur.
Gebelikte rahmin hızlı büyümesine bağlı olarak myomun
kanlanması hafif derecede bozulur ve hafif nekroz olur. Hastada
ağrı, ateş, bulantı ve kusmalar olabilir. Miyom içine hafif kanamalar
olabilir. Gebelikte görülen bu değişime "kırmızı dejenerasyon" adı
verilir. Myonlarda en sık görülen dejenerasyon ise "hyalen
dejenerasyon"dur. Bu mikroskopik bir değişimdir. Miyom çekirdeği
içerisinde kalsiyumun biriktiği "kalsifik dejenerasyon" da oldukça sık
rastlanılan bir durumdur. Bundan da halk arasında "myomda
kireçlenme" olduğu şeklinde bahsedilir.
Asit
Batında sıvı birikimine "asit (ascites, assit)" denir. Saplı subseröz
myomların karın zarını irrite (tahriş) etmesi ile karın boşluğunda sıvı
birikimi olur.
Karın içi kanama
Myomun üzerindeki damarlardan birinin yırtılması sonucu
kanama olabilir. Son derece nadirdir.
İnversiyon
Saplı bir submüköz myomun çekmesine bağlı olarak rahim
eldiven parmağı gibi ters yüz olabilir. Tehlikeli ancak nadir görülen bir
durumdur.
MYOM AYIRICI TANI (Myomlar ne ile karışabilir?)
Bazı jinekolojik, obsterik (gebelik ile ilgili) ve ürolojik problemler
myoma uteri'ler ile karışabilir. Dikkatli bir jinekolojik değerlendirme
ve deneyimli bir jinekolog tarafından yapılan transvajinal ultrasound
tetkiki ile tanı konulması genelde zor değildir. Myonların ayırıcı
tanısında akılda bulundurulması gereken bu durumlar:
Normal rahim içi gebelikler
Adneksiyal Kitle
Adenomiyozis
Uterus anomalileri
Komşu organ tümörleri
Pelvik böbrek
Myometrial hipertrofi Vajinal kanamaya yol açan diğer nedenlerdir.
Myomlarda tedavi gerektiren durumlar nelerdir?
Kanama
Tedavi, özellikle de cerrahi tedavi için en önemli sebep anormal
kanamalardır. Eğer adetler çok fazla ve pıhtılı oluyor ise bu durum
anemiye yol açacağından mutlaka tedavi edilmesi gerekir.
Ani ve hızlı büyüme
Kontrol altındaki myomun aniden büyümeye başlaması özel ilgi
gerektiren bir durumdur. Eğer bu büyüme menopozdan sonra olmuş
ise mutlaka araştırılması gerekir.
Bu durumda hekim altta yatan kötü huylu bir hastalık
olmadığını teyit etmelidir. Bu amaçla küretaj yapılabilir.
Myomlardaki ani büyüme sadece kansere bağlı olarak gelişmez.
Gebelik ve myom içine kanama gibi durumlar da büyümeden
sorumlu olabilirler.
Ağrı ve bası bulguları
Eğer bu belirtiler dayanılamaz düzeylere ulaşır ise tedavi gerekli
hale gelmiş demektir.
Myomun yeri (lokalizasyonu)
Bazen myom nüvesi ya da nüvelerinin lokalizasyonu cerrahi
olarak çıkartılmalarını gerektirir. Özellikle 40 yaşından büyük
kadınlarda overlere yakın yerleşimli myomlar over tümörleri ile
karışabileceğinden alınmalıdır.
MYOMDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ
I. İlaç Tedavileri
Myomu olan birçok kadında eğer belirgin bir şikâyet
yaratmıyorsa tedavi gerekmeyip sadece rutin izlemi yeterli olur. Bu
gibi durumlarda her 6 ayda bir jinekolojik muayene ve transvajinal
ultrason ile hastanın izlemi yapılır, değişiklikler saptanır.
Myomu küçültmek için kullanılan ilaçların ise pek fazla faydası
yoktur. Bu tür ilaçlar kişilerdeki estrojen seviyesini düşürerek geçici bir
süreliğine myom hacminde küçülme yapsa da bu durum ilaç
tedavisinin kesilmesini izleyen bir kaç ay içerisinde geriye döner.
Kandaki estrojen azalması kadınlarda bir takım olumsuz durumlar ortaya çıkabileceğinden ötürü, uzun süreli tedavide bu tür ilaçlar
kullanılamamaktadır.
Myom hacminde küçülme yapan ilaçlar ancak bazı durumlarda
ameliyat öncesi dönemde, kişinin kanamasının durdurulmasında ve
böylelikle kan demir seviyesinin yükselerek kansızlığın giderilmesinde geçici olarak kullanılabilmektedir. Ayrıca bu şekilde myomun
hacminin küçülmesi ameliyat için de kolaylık sağlar.
II. Cerrahi Tedaviler
Myomun bugün için en kesin, en çok uygulanan ve en garantili
tedavi metodu cerrahi yani ameliyatla myomun (myomektomi
operasyonu)
veya
rahmin
tamamının
(histerektomi
operasyonu)alınmasıdır.
Ancak myomların pek çoğunun menopoz sonrası küçüleceği de
göz önünde bulunmalıdır.
Seçilecek cerrahi yöntem hastanın yaşı, sosyal durumu, çocuk
isteği, şikâyetlerin tipi ve şiddeti gibi faktörlere bağlıdır. Bu faktörlere
göre rahmin tamamen alınması (histerektomi) ya da sadece
myomların çıkartılması (myomektomi) alternatiflerinden biri tercih
edilir.
Myomlarda ne zaman ameliyat (cerrahi) gerekir?
Aşağıdaki durumlarda myomlara ameliyat gerekliliği
bulunmaktadır. Bunlar: Jinekolojik muayenelerde özellikle 12. gebelik
haftasından büyük myomu olanlarda, İlaç tedavilerine rağmen adet
düzensizlikleri ve aşırı kanamaları olan anemik (kansız) hastalarda,
Büyüklüğünden dolayı kronik kasık ağrıları ve şişkinlik gibi durumlar
yaşayan hastalarda, Rutin ultrason izlemlerinde kısa zamanda hızlı bir
büyüme gösteren durumlarda (kanser riskinden dolayı), Mesane,
üreter (idrar kanalı) veya barsağa basıya bağlı ortaya çıkan problemlerde, Kısırlık veya tüp bebek tedavileri görmeyi düşünen, ancak 0,5
cm'den büyük submüköz veya 5 cm'den büyük intramural myomu
olanlarda. Daha önceden myomu olup başka sebeple açıklanamayan
düşük, erken doğum, suyun erken gelmesi, bebeğin rahim içi ölmesi
gibi olumsuz durumları yaşayanlarda. Başka bir rahim, endometrium
veya yumurtalık problemleri nedeni ile ameliyatı düşünülen hastalarda
Vajina içine kadar uzanan myomlarda ("vajene doğmuş
myom")
Myomda dejenerasyon sonucu bulantı, kusma, şiddetli ağrı gibi
durumların ortaya çıkması hallerinde
Menopoz sonrası büyüyen myomlarda cerrahi (ameliyat) gereksinimi vardır.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 57
Download