Prof. Dr. Şevket Ruacan / Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi mezunu olan Prof. Dr. Şevket Ruacan, 1969 yılında Hacettepe Tıp Fakültesi’ni bitirdi. ABD’de University of Pennsylvania ve New York University’de Biyokimya, Patoloji ve kanser araştırmalarında eğitim aldı. Hacettepe Üniversitesi’nde Patoloji Anabilim Dalı Başkanı, Tıp Fakültesi Dekanı, Onkoloji Enstitüsü Müdürü, Etik Kurul Başkanı görevlerinde bulundu. TÜBİTAK’ta Bilim Kurulu Üyesi, Araştırma Yayın Etiği Kurulu, Tıp-Sağlık Bilimleri ve Bilim İnsanı Yetiştirme Grupları üyesi olarak çalıştı. Yüksek Öğretim Kurulu Üyesi ve Üniversitelerarası Kurul Etik Komisyonu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Asya Bilim Akademileri Birliği (AASA) Başkan Yardımcısı, Uluslararası Tıp Akademileri Birliği (IAMP) Yönetim Kurulu Üyesi ve Üniversitelerarası Kurul Doçentlik Komisyonu Üyesi görevlerinde bulunuyor. Beslenmenin Önemi SINAV DÖNEMİNDE NASIL BESLENELİM? Sınava hazırlanma döneminde beslenmemize dikkat etmemiz sınav başarısında önemli bir yer tutar. Muntazam aralıklarla beslenmek, günlük beslenmemizi 5-6 öğüne bölmek ve olabildiğince öğün atlamamak en doğru yaklaşımdır. Uzun süre aç kalıp sonra büyük öğünler yemek organizmamızın düzeni bakımından iyi değildir. Özellikle kahvaltı kesinlikle atlanmaması gereken bir öğündür. Beynimiz özel bir organdır. Çalışması için şekere (glükoz) ihtiyaç duyar ve bunun düzenli olarak kanla beyine aktarılması gerekir. Gece boyunca aç kalan vücudumuz sa bah kahvaltısıyla beynimizin acil glükoz ihtiyacını karşılayacak duruma gelecektir. Sınava hazırlık döneminde bazı besinlere ağırlık vermek, bazılarından ise mümkün olduğu kadar kaçınmak gereklidir. Dengeli bir biçimde meyve ve sebzelere ağırlık vermek, et, balık, yumurta, süt ürünleri, tahıl ürünleri ve bakliyat tüketmek, tek tip beslenmeden vazgeçmek sağlıklıdır. Yüksek şeker içermeyen çilek, elma muz gibi meyveler, peynir, yoğurt, yumurta, az şekerli meyve suları, sınırlı miktarlarda kuruyemişler ve kuru üzüm gibi besinlerin karışımı en ara öğünler için de en uygun seçimdir. Vücudumuzun demir ve B vitaminlerine ihtiyacını karşılamak için etler, tahıllar, yumurta,balık ve kuru yemişler yeterli olacaktır. Ek vitamin haplarının hiçbir zaman yeterli beslenmenin yerini almayacağı bilinmelidir. SINAV GÜNÜ NASIL BESLENELİM? Sınav öncesi yapılabilecek en kötü şey aç ve susuz olarak sınava girmektir. Yeterince besin ve sıvı almadan sınava girmek vücudumuzun (ve beynimizin) performansını olumsuz etkiler. Dolayısıyla sınav öncesi besinlerimiz bir miktar şeker veya şekere dönüşebilecek besinler içermelidir. Çok yüksek şeker içeren besinler ise önce kan şekerini yükseltirken bir süre sonra düşmesine neden olarak sınavın ortalarında kanda glükoz eksikliğine yol açabilir. Dolayısıyla şeker miktarı çok yüksek besinler yerine şekere yavaş dönüşebilen tahıllar ve protein içeren besinlerin tüketilmesi uygundur. Sınav sabahı iyi bir kahvaltı şu şekilde planlanabilir: Bir dilim, tercihan tam buğday unundan yapılmış ekmek Bir dilim peynir Bir yumurta Bir bardak süt Bir bardak meyve suyu Bir bardak çay Kahve ve çok miktarda çay başlangıçta uyarıcı etki yapabilir ancak daha sonra aşırı heyecan, sinirlilik ve huzursuzluk nedeni olabileceğinden dikkatle tüketilmelidir. Yeterince su mutlaka alınmalıdır. Ancak aşırıya kaçmak sınav sırasında rahatsızlık ve dağılmasına yol açabilir. dikkat Sınav sırasında aşırı şekerli ve tuzlu besinlerden kaçınmak uygun olur. Fındık, kuru üzüm, krakerler, saf çukulatalı ürünler yerine gofretler tercih edilmelidir. Sınav sırasında dikkat etmemiz gereken en önemli husus dikkatimizi vücudumuza değil sınava vermek olacaktır. Dolayısıyla midemizi aşırı dolduracak veya tersine açlık hissi doğuracak şekilde beslenmemeliyiz. Yeterli su almalıyız. Bazı kişilerde kan basıncında düşme, baş dönmesi, göz kararması yaşanabilir. Bu durumlarda sınava ara vererek mümkün olduğunca düz uzanmak, başı bir yere yaslamak, tuz içeren sıvılar (ayran gibi) içmek kısa sürede düzelme sağlayacaktır. Kan şekeri düzenlemesinde sorun olan kişilerde benzer durumlarda küçük bir şekerleme, hatta kesme şeker alınabilir. Dr. Bülent Kılıç / Koç Üniversitesi Okutman 1996 yılında Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun oldu. 2000 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde Sosyal Psikoloji alanında Yüksek Lisans derecesi aldı. 2006 yılında Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü “Organizational Behavior” bilim dalında Doktora derecesi aldı. 1999–2001 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde görev yaptı. 2001-2010 yılları arasında Yeditepe Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. İstanbul’daki diğer bazı vakıf üniversitelerinde de yarı-zamanlı öğretim üyesi olarak da görev yaptı. Eylül 2010 yılından bu yana ise Koç Üniversitesi'nde görev yapmaktadır. Psikolog ve eğitim uzmanları tarafından öğrenci ve velilere temel öğütler Sınava hazırlanırken öğrencinin dikkate almasında yarar bulunan öneriler nelerdir? Sınava hazırlanırken öğrencilerin dikkate alması gereken aslında birçok konu var. Birincisi, bu sınav bir kişilik değerlendirme ölçütü değil. Sınavda istediği başarıyı elde edemez ise bu hayatının sonu değil ya da hayattaki tek kriter, bu sınavda başarılı olmak değil. Bu nedenle, gençlerimizin bunu unutmamalarında büyük fayda bulunuyor. Bu süreçte sadece öğrencilere değil velilere de önemli görevler düşüyor. Sınav öncesi öğrencilerimizin psikolojik hassasiyetleri olacaktır. Fazlaca, alınganlık ve kırılganlık olabilir. Velilerin de bu konuda daha hassas davranarak, öğrencilere destek olmaları gerekiyor. Öğrenci, psikolojik dayanıklılığı bazı alışkanlıkları geliştirerek sağlayabilir. Bunun için öncelikle, planlı çalışma alışkanlığı edinmeleri gerekir. İkinci önemli adım uyku, kahvaltı vb gibi günlük yaşam aktivitelerinin düzenli olarak yerine getirilmesidir. Bunlar, bireyin daha dirençli olmasını sağlayacaktır. Sınava hazırlanırken öğrencilerin dikkate alması gereken bir diğer önemli konu da konsantrasyonlarını bozabilecek her türlü alışkanlıktan uzak durmalarıdır. Çalışma sırasında, cep telefonu, mp3 çalar, televizyon, bilgisayar, oyun konsolları vb gibi dikkat dağıtacak uyarıları en aza indirmeleri faydalı olacaktır. Ayrıca, gençlerimiz, zorun üstesinden ancak onun içinden geçerek gelebileceğini unutmamalıdırlar. Önlerinde aşmaları gereken bir zorluk varsa bundan kaçmak yerine meseleyi anlayarak, zorun üstesinden gelerek aşmaları gerekir. Sınav sırasında öğrencilerin dikkate alması geren öneriler? En iyi bildikleri konudan başlamaları, özgüvenlerini artırarak motivasyonu yükseltecektir. Burada kazandıkları zamanı da zorlanacaklarını düşündükleri diğer bölümlerde kullanabilirler. Öğrencilerin birkaç soruda takılmaları durumunda morallerini bozmadan farklı alanlardaki diğer sorulara yönelmeleri zihinlerinin tazelenmesini sağlayacaktır. Her soruya gerektiği kadar süre ayırmayı ihmal etmemelidirler. Soruyu çözdükten hemen sonra ise kodlama yapmalarında yarar bulunuyor. Önce tümünü çözerek kodlamayı sonra yapmayı düşünenler, dikkatsizlik sonucu bir kaydırmaya sebep olabilir; istemedikleri bir sonuçla karşılaşabilirler. Sınav sırasında küçük heyecanlar yaşayan öğrencilerimizin nefes egzersizleri yaparak rahatlaması mümkündür. Sınava girecekler, konsantrasyon ve moral bozacak düşünceler yerine kendilerini mutlu edecek düşüncelere yönelmelidirler. Fiziksel ihtiyaçların da sınavdan önce karşılaması gerekir. Sınav sonrasında öğrencilerin dikkate alması gereken öneriler? Sınavdan başarıyla çıkan öğrenciler mutlaka tercih etmeyi düşündükleri üniversitelerle ilgili araştırma yapmalıdırlar. Fırsat bulduklarında bu üniversiteleri ziyaret ederek, akademisyen ve/veya görevlilerden okuldaki eğitim ve diğer faaliyetler hakkında bilgi almaları daha bilinçli bir tercih yapmalarını sağlayacaktır. Bu ziyaretlerde üniversitede, çift ana dal programının bulunup bulunmadığını, değişim öğrencisi olarak yurtdışında nerelerde okuyabileceğini, öğrenci kulüp faaliyetleriyle ilgili ne tür fırsatların bulunduğu vb gibi birçok konuda bilgi almalı; bu konuları araştırmalıdır. Öğrencinin tercih yaparken severek eğitim alacağı, mezuniyet sonrasında istekle çalışma yürüteceği bir bölümü tercih etmesinde büyük fayda vardır. “Puanıma yazık olmasın” düşüncesiyle, arzu etmedikleri bölümleri seçen öğrencilerin gelecekte mutsuz bir süreç yaşayacağını da hatırlatmak gerekiyor. Sınav öncesi ve sonrası velilerin dikkate alması gereken öneriler? Kendisinin yapamadığı mesleği çocuğuna dayatan veliler bu ısrarlarından vazgeçmelidirler. Meslek seçimi, mutlaka öğrencinin kabullenişi ve o alanı içselleştirmesiyle gerçekleştirilmelidir. Ebeveynler, çocuklarının ilgi ve becerilerinin nereye doğru olduğunu anlamaya çalışarak, okuyacakları programı seçme konusunda kendilerine destek vermelidir. Sınav öncesinde olduğu gibi sınav sonrasında da yüksek beklenti yaratılmamalı. Sınav öncesi veliler tarafından yaratılan yüksek beklentinin, öğrenciyi büyük bir strese sokmaktadır. Küçük ya da büyük olumlu her adımı takdir ederek, çocuklarını yüreklendiren bir tutum içinde olan aileler, onların başarısını daha da yukarıya taşımalarına yardımcı olacaktır. Prof. Dr. Sami Gülgöz / Koç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra ABD’de University of Georgia’da Psikoloji Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı ve Auburn University’de 4 yıl öğretim üyeliği yaptı. 1993 yılında Koç Üniversitesi’nde Psikoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak göreve başladı ve birçok değişik dalda ders verdi. Halen öğretim üyeliğinin yanı sıra üniversitenin İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanlığı görevini yürütmektedir. Araştırma konuları arasında bellek, bilişsel psikoloji ve kişilik konuları yer almaktadır. Bu konularda çok sayıda bilimsel makale yayınlamış olan Prof. Dr. Gülgöz’ün ayrıca, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı için ekibiyle birlikte hazırlamış olduğu çocuklarda zihinsel becerilerin geliştirilmesini amaçlayan eğitim faaliyetlerinden oluşan bir kitap dizisi bulunmaktadır. Prof. Dr. Sami Gülgöz, Türkiye Bilimler Akademisi üyesidir. “Az stres faydalıdır, öğrenmeyi arttırır” gibi önermelerin gerçeklik payı var mıdır? Varsa stresin ölçüsü nedir? Stres ile performans arasında bir ilişki var. Stresi, olumlu veya olumsuz bir gerginlik olarak tanımlayabiliriz. Stresin yarattığı gerginliği de bir anlamda, motivasyon, ek güç sağlayan bir şey olarak düşünmek mümkün. Dolayısıyla burada kişilerin o motivasyonu sağlaması için o stresi kullanması gerekebilir. Konuyu biraz daha açmak gerekirse; performansını artırmak isteyen birey, enerjiye, motivasyona ihtiyaç duyar. Motivasyon ise olumlu veya olumsuz güdülenme sağlar. Olumlu güdülenme, bir amaca doğru koşma hevesi veya bir şeyi başarıyor olmanın motivasyonu şeklinde ortaya çıkarken; olumsuz güdülenme başarısızlıktan kaçınma, kötü bir sonucu engelleme olarak yaşanabilir. Bu nedenle, stresin belirli bir noktaya kadar performansı artırdığını değişik araştırma sonuçlarıyla karşılaşıyoruz. Bu araştırma sonuçlarında, hiç stres olmayan kişilerin performanslarının düşük olduğunu, biraz gerginlikle o performansın artığını, o gerginliğin belirli bir noktayı aştığında ise performansın azaldığını görüyoruz. Ancak, burada önemli olan nokta kişilerin kendilerini tanımaları ve ne tür durumların kendi performanslarını hangi yönde etkilediklerinin farkında olmalarıdır. Bu farkındalığın da bireyin öğrenme başarısını artıracağını söylemek mümkün. Öğrencilerin sınav öncesi veya sınav sırasında stresi azaltmak için başvuracağı teknikler var mı? Öncelikle sınavın daha önce yaşanmış bir mesele haline gelmesi, sıradanlaştırılması çok önemli. Bunun için iki teknik bulunuyor. Birincisini dershanelerin yaptığı gibi; öğrenciyi üniversite sınavına benzer sınavlara sokarak, alışkanlık - sıradanlık duygusu yaratmak. İkincisi, görsel imgeleme. Yani, kendinizi o andaymış gibi canlandırıp o durumda yaşayabileceklerinizi düşünüp, o anda neler yaşayabileceklerinize dair olasılıklar kurmak. Bu yolla zaman içinde olayın gerginlik derecesi düşürülmüş olur ve gerçek hayatta o olayla karşılaşıldığında endişe düzeyinin azaldığını görürüz. Diğer bir konu ise, stresin vücutta yarattığı fizyolojik değişikliklerdir. Stresle birlikte beyine “tehlike var” mesajları gidiyor. Tehlike algısıyla birlikte beyin gerekli gördüğü hormonları harekete geçiriyor. Daha fazla oksijen ihtiyacı doğuyor. Nefes alışverişleri sıklaşıyor. Kaslar güçleniyor. Kalp atışları artıyor. Öğrencinin konsantrasyonunu ters yüz eden bu durumu atlatması için yapması gereken şey ise bir an önce kaslarının gevşemesini, kalp atışlarının yavaşlamasını sağlayacak bir mekanizmayı kurmasından geçiyor. Bunun temelinde de nefes alma teknikleri yatıyor. Birkaç dakika burundan derin nefes alıp, ağızdan vererek vücuttaki devinimin eski haline dönmesi sağlanabiliyor. “Sınav başarısı ilk ve tek amacımız olmamalı, geçmişteki başarılarınızı düşünün” gibi telkinler işe yarar mı? Bireyleri nasıl harekete geçirir? Orada iki türlü çalışabilir bu iş. Mesela benim üniversitede en çok karşılaştığım grupların başında lisede çok başarılı olup üniversiteye geldiklerinde duvara çarpan öğrenci grubu geliyor. Başarıya alışmış olan insanların başarısızlık durumunda verdikleri tepkiler. Baktığınız zaman üniversitedeki öğrencilerimiz arasında, kendilerinde beklentileri çok yüksek olduğu için ya da çevrelerinin onlardan beklentileri çok yüksel olduğu için, başarı hikayelerinin üzerinde kendilerine bir rol biçiyorlar. Yani üniversite sınavlarına girdiklerinde de onlar en başarılı olmak zorunda, ilk 1000’e girenlerden vs. olmak zorunda ve bu aslında öğrenci üzerinde büyük bir baskı yapıyor ve bu başarılarını düşündüklerinde bu illa da çok olumlu bir etki edecek diye bir şey yok. Bu aslında onların üzerindeki baskıyı arttıracak bir şey de olabilir. Ben bu zamana kadar hep çok başarılı oldum, ya başarısız olursam, annemi babamı yarı yolda bırakmış olurum ya da onlara ihanet etmiş olurum gibi kafadan geçen düşünceleri tetikleyen şeyler olabilir. Bu nedenle öğrencileri başarı - başarısızlık ekseninden çıkarmak gerektiğini düşünüyorum. Başarı kelimesinin de üzerinde durmak gerekiyor. Çok iyi bir balerinin başarısı da önemli bir başarıdır. Ancak bizim toplum olarak koyduğumuz başarı kıstasları, toplum üzerinde büyük bir baskı yaratmaktadır. Örneğin bir öğrenci aslında ben hayatta işletmeci veya mühendis olmak istemiyorum; “Ben kafe açarak insanlara servis yapmak istiyorum” diyemeyecek konumdadır. Halbuki, onlar için başarı o olacaktır. Zihinsel performans nasıl artırılabilir? Uzun vadede zihin performansını etkileyen en önemli faktör zihnin kullanılmasıdır. Zihnin kullanılması, zihnin farklı işlemlere tabi tutulmasıdır. Örneğin, hep aynı problemlerin çözümü değil, başka tür sorular çözmek gerekir. Hep aynı tür soruları çözmek, performansı çok geliştiren şeyler değildir. Özellikle bu tür geliştirme yöntemleri, daha önce hiç karşılamadığınız bir soruyla karşılaştığınızda, onu çözmek konusunda size yardımcı olur. Bir yandan resim yapmak, bir yandan müzik dinlemek bir yandan matematik problemleri çözmek, bulmaca çözmek, yaratıcı bir şeyler geliştirmeye çalışmak, ellerinizle çalışmak hepsi zihin geliştirici aktivitelerdir. Uyku düzeni önemli midir? Neden? Uyku düzeni değil uykunun kendi önemlidir. Çeşitli araştırmalar kişilerin kendi uyku standartları olduğunu göstermektedir. Bazı insanlar 7, bazıları ise 8 saatlik bir uyku ile yetinmektedirler. Burada asıl önemli olan herkesin ne kadar uykuya ihtiyacı olduğu; biyolojik olarak o düzeni yakalamasıdır. Kişilerin kendi ritimlerini mutlaka keşfetmeleri gerekmektedir. Ben hangi saatlerde iyi işlev görüyorum; hangi saatlerde iyi öğreniyorum, buna dikkat etmek gerekir.