49-54 Transeksual.QXD

advertisement
Transseksüalite: Ýlgili Kavramlar ve
Cinsiyet Düzenleme Giriþimleri
Mehmet Z. SUNGUR*, Özlem YALNIZ**
ÖZET
Cinsel kimlik bozukluklarý ve bu baðlamda transseksüalite
muhtemelen insanoðlunun tarihi kadar eski olmasýna karþýn bir
fenomen olarak ele alýnýþý ancak son kýrk yýl içinde olmuþtur. Bu
baðlamda transseksüalite: XX. yüzyýlýn bir öðretisi midir, yoksa
çaðýmýzda cinsel tutum ve davranýþlarla ilgili bireysel farklýlýklar
geçmiþe oranla daha kolay mý dile getirilmektedir? Bu yazýda, bu
sorunun yanýtý giderek daha çok tartýþýlan transseksüalitenin
deðerlendirilmesi, taný ölçütleri, sýklýðý, yaygýnlýðý, cinsiyetlere
göre daðýlýmý ve etiyolojisi gözden geçirilerek yanýtlanmaya
çalýþýlmýþtýr. Primer transeksüalite kavramý gözden geçirilmiþ,
cinsiyet düzenleme operasyonlarýnýn sonuçlarý ve hangi olgularýn
bu tür giriþimlere daha uygun aday olabileceði tartýþýlmýþtýr.
Anahtar Sözcükler: Transsekseüalite, cinsel kimlik, cinsel disfori,
cinsel oryantasyon.
KLÝNÝK PSÝKÝYATRÝ 1999;1:49-54
SUMMARY
Transsexualism: Related Concepts and Sex Reassignment
Interventions
Despite the fact that transsexualism is a gender identity disorder
which is probably as old as the history of mankind, it is recognized as a phenomenon only in the last four decades. In this context : Is transsexualism a phenomenon of the XX th century or is
it just that in this era personal differences on sexual attitudes are
more tolerated, and therefore more readily declared? This paper
aims to review the assessment, diagnostic criteria, incidence,
prevalence, sex ratio and etiology of transsexualism which may
* Doç. Dr., ** Dr., Ankara Üniversitesi Týp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalý, ANKARA
help to answer the question above. The concept of primary transsexualism is reviewed and the outcomes of sex reassignment
surgery as well as those cases which are better candidates of a
successfull intervention are discussed.
Key Words: Transsexualism, gender identity, gender dysphoria,
sexual orientation.
Transseksüalite bir cinsel kimlik bozukluðudur. Cinsel
kimlik, bireyin kendi bedenini ve benliðini belirli bir
eþeylik (cinsellik) içinde algýlayýþý, duygu, tutum, ve
davranýþlarýnda bu eþeyliðe uygun olarak yönelmesidir (Öztürk 1997). Baþka bir deyiþle, cinsel kimlik
bireyin iç dünyasýnda kendisini hangi cinsiyet içinde
algýladýðýný belirler. Cinsel kimlik sorunu olmayan
birey kendisini tanýmlarken "Ben erkeðim, ben
kadýným" biçiminde tanýmlar. Cinsel kimlik bozukluðu
ise bireyin biyolojik cinsiyeti ya da biyolojik cinsiyetinin gerektirdiði cinsel rol ile ilgili sürekli bir
endiþe ve huzursuzluk duymasýdýr. Cinsel rol, bireyin
iç dünyasýndaki cinsel kimliðini, dýþa vuran davranýþ
ve söylemleriyle gösterme biçimidir. Biyolojik cinsiyet
ise erkekliði ve kadýnlýðý belirleyen anatomik yapý ve
fizyolojik özelliklerdir. Cinsel yönelim, cinsel nesnenin
seçiminde belirleyici olur. Bireyin erotik tepki verme
eðilimini ve fantazi yaþamýný gösterir. Bireyin cinsel
yönelimi, homoseksüel, heteroseksüel veya biseksüel
olabilir. Cinsel disfori ise cinsel kimliðin, biyolojik cinsiyetle uyumsuz olmasý sonucu ortaya çýkar, transseksüalitenin de içinde bulunduðu daha geniþ bir yelpazeyi tanýmlamak için kullanýlýr (Dolan 1987).
49
SUNGUR MZ, YALNIZ Ö.
Transseksüalite; bireyin kendi bedenini yanlýþ cinsiyet
içinde hapsolmuþ hissettiði ve bu yanlýþý düzeltmek
amacýyla cinsiyet düzenleme operasyonlarý doðrultusunda yoðun istek duyduðu ve giriþimlerde bulunduðu bir cinsel kimlik bozukluðudur (Landen ve ark.
1996a). Tanýmlama "bireyin kendi bedenini yanlýþ cinsiyet içine hapsolmuþ hissetmesine" dayandýðýndan,
operasyonlarýn cinsiyet deðiþtirme operasyonu yerine
cinsiyet düzenleme operasyonu olarak adlandýrýlmasý
daha uygun olacaktýr.
Transseksüeller kendilerini cinsel kimlik sorunu
olmayan bireyler gibi "Ben erkeðim, ben kadýným" biçiminde tanýmlamak yerine "Ben kadýn vücudu içine
sýkýþmýþ bir erkeðim" ya da "Ben erkek vücudu içine
hapsedilmiþ bir kadýným" biçiminde tanýmlarlar.
Transseksüalite taný ölçütlerini þöylece özetlemek
mümkündür (Walinder 1968):
A) Yanlýþ cinsiyet içinde doðduðuna iliþkin düþünce,
karþý cinsiyete ait olma duygusu, doðanýn önemli yanlýþlarýndan biri olduðuna iliþkin inanç
B) Bireyin kendi bedenine giderek yabancýlaþmasý
C) Karþý cinsiyeti yeterince simgeleyebilmek yönünde
yoðun istek ve bu amaçla çeþitli hormonal ve cerrahi
giriþim yöntemlerini araþtýrma
D) Toplumun, kendisini karþý cinsiyetten birisi olarak
kabul etmesi yönünde duyulan yoðun istek
Transseksüalite, genellikle çocukluk çaðýndan itibaren
baþlayan, bireyin kendi biyolojik cinsiyet özelliklerinden rahatsýzlýk duyduðu ve cinsel kimliðine daha
çok uyum saðlayacak fizik görünümü kazanmaya
yönelik yoðun uðraþlar verdiði bir cinsel kimlik
bozukluðudur.
Cinsel kimlik bozukluklarý ve bu baðlamda transseksüalite, muhtemelen insanoðlunun tarihi kadar eski
olmasýna karþýn bir fenomen olarak ele alýnýþý ancak
son kýrk yýl içinde olmuþtur. Bu durum þu iki olasýlýðý
gündeme getirmektedir:
1) Transseksüalite ve muhtemelen diðer cinsel kimlik
bozukluklarý, XX. yüzyýlýn hediyesidir. XX. yüzyýlýn bir
modasý, bir öðretisi ya da seçimi olabilir.
2) Transseksüalitenin tarihçesi insanlýk tarihi kadar
eski olabilir. Ancak; çaðýmýzda cinsel tercih, tutum ve
davranýþlarla ilgili bireysel farklýlýklar geçmiþe oranla
daha çok tolere edilebilmektedir. Bu nedenle;
transseksüalite konusu XX. yüzyýlda daha kolaylýkla
dile getirilebilmektedir.
50
Tarihte karþýt giysiciliði tanýmlayan pek çok yapýt
(Twelfth night, As you like it gibi) olmasýna karþýn,
transseksüaliteyi tanýmlayan eserlere pek rastlanmamaktadýr. Ýngiliz tarihinde ilginç bir örnek; Ýngiliz subayý James Barry'nin ancak ölümünden sonra kadýn
olduðunun anlaþýlmasýdýr.
Transseksüalite ile Ýlgili Psikososyal Görüþ
Psikososyal görüþ, transseksüaliteyi ebeveynin çocuklarýný yetiþtirme biçimi ile ilgili olarak tanýmlar. Bu
görüþe göre yaþamýn ilk yýllarýndaki anne-çocuk iliþkisi ve çeþitli ödipal dönem sorunlarý transseksüaliteye zemin hazýrlar. Ayrýþma-bireyselleþme sorunlarýnýn da önemi üzerinde duran psikososyal görüþ,
biyolojik olarak erkek olan transseksüellerde anne ile
erkek çocuk arasýndaki uzun süren sembiyotik
iliþkinin önemini vurgulamaktadýr. Bu tür çocuklarýn
babalarýnýn pasif ve soðuk olduklarý söylenir.
Babanýn, çocuðun ilk geliþme yýllarý aþamasýnda
çocuðuyla sýcak iliþki içinde olmadýðý veya çeþitli
tutarsýzlýklar gösterdiði için çocuðun anneye yöneldiði
de belirtilmektedir. Biyolojik olarak diþi olan transseksüeller ise genellikle çocukken kýz olmayý reddeden,
erkek oyunlarý oynayan, hoþ ve güzel olmaktan çok
güçlü olduðu söylenen çocuklardýr. Bu çocuklarýn
anneleri çoðu kez fiziksel veya ruhsal hastalýklarý
olan, annelik rolünü yerine getiremeyen kiþilerdir.
Baba ise annenin hastalýðýný ve ailenin yükünü taþýmakta yetersizdir. Kýz çocuk maskülen bir rol
üstlenerek, anneye bakým verme görevini üstlenir. Bu
tür davranýþlar, baba tarafýndan da desteklenince, kýz
çocuk, babanýn yerine geçmeye ve maskülen rolünü
benimsemeye baþlar. Bazý çocuklar ise (özellikle ihmal
edilen, kötüye kullanýlan ve reddedilenler) karþý cinsiyetin kimliðini aldýklarýnda daha çok deðer
kazanacaklarýna iliþkin düþünceler geliþtirdiklerinden
dolayý, karþý cinsiyetin cinsel kimliðini kazanmaya
çalýþarak transseksüaliteye zemin hazýrlarlar.
Annenin ölümü, uzun süreli yokluðu ya da geçirdiði
ciddi bir depresyon, erkek çocuðun anneyle özdeþim
yapmasýna ve onun yerini alarak karþý cinsiyetin rollerini benimsemesine neden olabilir.
Transseksüalite ile Ýlgili Biyolojik Görüþ
Money ve Gaskin, 1971 yýlýnda fiziksel, hormonal ve
kromozomal testlerin hiçbirinin transseksüliteye özgü
ayýrýcý özellik taþýmadýðýný belirtmiþler ancak
özgülleþtirilemeyen bir duyarlýlýk ve yatkýnlýðýn
geçiþinden söz etmiþlerdir. Hormonlar cinsiyet ve cinsel davranýþýn ifade ediliþ biçimini etkilemekle birlik-
KLÝNÝK PSÝKÝYATRÝ 1999;1:49-54
TRANSSEKSÜALÝTE:
ÝLGÝLÝ KAVRAMLAR VE CÝNSÝYET DÜZENLEME GÝRÝÞÝMLERÝ
te, cinsel kimliðin oluþumunu etkilememektedir.
Örneðin testosteron, kadýnda libidoyu ve agresif
davranýþlarý arttýrmakta, östrojen ise erkekte libidoyu
ve agresif davranýþlarý azaltmaktadýr. Ancak bu hormonlar cinsel kimliði belirlememektedirler. Genetik
yönden bakýldýðýnda ise, cinsel disforinin hem tek,
hem de çift yumurta ikizlerindeki eþ hastalanma oranlarý oldukça düþük bulunmuþtur. Bütün bu bulgulara
karþýn biyolojik görüþe göre transseksüalite;
yaþanýlan toplum ve zamandan baðýmsýz bir fenomen
olarak insan türünün baþlangýcýndan itibaren var
olmuþtur. Biyolojik görüþ bu baðlamda þu iki
hipotezin doðruluðunun araþtýrýlmasý gerektiðini
varsayar:
Hipotez 1: Sosyal baskýlarýn azalmasý ve daha toleranslý toplumlara geçiþ, transseksüalitenin görülme
sýklýðýný arttýrmayacaktýr.
Hipotez 2: Transseksüalitenin görülme sýklýðý doðu ve
batý toplumlarý arasýnda belirgin farklýlýklar göstermeyecektir.
Transseksüalitenin yaygýnlýk oranlarýna çeþitli biçimlerde bakýlabilir. Son gözden geçirme yazýlarýnda
yaygýnlýk; 15 yaþ üzerinde cinsiyet düzenleme
operasyonlarý amacýyla baþvuran ve transseksüalite
tanýsý alan olgularýn toplam sayýsýna bakýlarak hesaplanmaktadýr. Yaygýnlýk oranlarý farklý sonuçlar vermekle birlikte, cinsiyetler arasýndaki daðýlým ve oran
benzerlik göstermektedir (Tablo 1) (Landen ve ark.
1996a). DSM-IV’de (APA 1994) ise her 30 000 eriþkin
erkekten ve her 100 000 eriþkin kadýndan birinin cinsiyet düzenleme operasyonu amacýyla baþvurduðu
belirtilmektedir.
Transseksüalitenin sýklýðý ise belirli bir zaman dilimi
içinde kesin taný alan yeni olgularý, 15 yaþ üzerindeki
genel nüfusa oranlayarak bulunur. Ýsveç'te ayný
metodolojiyi kullanarak, ardarda yapýlan çalýþmalarda, insidans hemen hemen sabit, cinsiyetler arasýndaki oran ise benzer bulunmuþtur (Walinder 1971,
Landen ve ark. 1996b).
Bu sonuçlar transseksüalitenin yaygýnlýðýnýn erkeklerde ortalama 3 kat fazla olduðunu, sýklýðýnýn ise cinsiyetler arasýnda farklýlýk göstermediðini ortaya koymaktadýr. Ýsveç çalýþmalarýndan yalnýzca birinde bulunan cinsiyetler arasý farklýlýk (Tablo 2) (Landen ve ark.
1996a), bu çalýþmanýn yalnýzca primer transseksüelleri deðil, tüm transseksüelleri kapsamasýyla ilgilidir.
Biyolojik görüþün ortaya sürdüðü hipotezler yönünden bakýldýðýnda bu araþtýrma bulgularý birinci
Tablo 1. Transseksüalitenin yaygýnlýðý ve cinsiyetler arasý daðýlýmý (Landen, Walinder, Lundström’den)
Erkekteki
yaygýnlýk
Kadýndaki
yaygýnlýk
Cinsiyetlere göre
oran (Erkek : Kadýn)
Ýsveç, 1967
1 : 37 000
1: 103 000
2.8 : 1
USA, 1968
1: 100 000
1: 400 000
4:1
Ýngiltere ve
Galler, 1974
1: 34 000
1: 108 000
3.2 : 1
Singapur, 1988
1: 2 900
1: 8 300
2.9 : 1
Hollanda, 1986
1: 18 000
1: 54 000
3.1 : 1
Hollanda, 1990
1: 11 900
1: 30 000
2.5 : 1
Tablo 2. Transseksüalitenin görülme sýklýðý ve cinsiyetler arasý daðýlýmý (Landen, Walinder, Lundström’den)
Ýsveç (1967 - 1970)
Sýklýk (15 yaþ üzerindeki
nüfusta 100 000 üzerinden)
Cinsiyetlere göre oran
(Erkek:Kadýn)
0.15
1:1
Ýsveç (1968 - 1978)
0.17
1:1
Ýsveç (1972 - 1992)
0.17
1.4 : 1
0.14
1:1
(Tüm transseksüeller)
Ýsveç (1972 -1992)
(Primer transseksüeller)
KLÝNÝK PSÝKÝYATRÝ 1999;1:49-54
51
SUNGUR MZ, YALNIZ Ö.
hipotezi doðrulamaktadýr. Baþka bir deyiþle, transseksüaliteye iliþkin esneyen deðerler ve artan toleransa
karþýn transseksüalite ayný toplum (Ýsveç) içinde sabit
bir sýklýk göstermekte ve cinsiyetler arasý daðýlýmý da
belirli bir stabilite göstermektedir. Transseksüalitenin
farklý toplum ve kültürlerde cinsiyetler arasý benzer bir
daðýlým göstermesi de ikinci hipotezi doðrulamakta ve
bozukluðun nörobiyolojik temellerine ýþýk tutmaktadýr. Bu bulgular transseksüaliteyi bireyin seçimi
olmaktan çýkartmaktadýr.
Diðer yandan yaygýnlýk oranlarý, cerrahi giriþim
doðrultusundaki isteði gösterdiðinden, prevalans
artýþý transseksüalite tanýsý alan bireylere, toplum
içinde artan toleransý ve deðerleri daha esnekleþen bir
topluma geçiþi simgelemektedir. Erkeklerdeki
prevalans baskýnlýðý ise, cinsiyet düzenleme operasyonlarý yönünde giriþimde bulunan erkeklerin, ayný
amaçla baþvuran kadýnlara oranla daha heterojen bir
grup olduðunu göstermektedir (Lundström 1981).
Ameliyat komplikasyonlarý ve diðer seçenekler terapist tarafýndan anlatýldýðýnda, ameliyatý halen
isteyen erkeklerle kadýnlarýn oranlarý hemen hemen
eþit olmaktadýr.
Transseksüalite insidansýnýn sabit kalýþý ise (0.15 0.17/100 000), transseksüalite olgularýnýn artma
hýzýnýn ayný olduðunu, deðiþen deðerler ve esneyen
bakýþ açýsýnýn transseksüalite yönünde bir
"özendirme"
oluþturmadýðýný
göstermektedir
(Walinder 1971, Landen ve ark. 1996b). Sýklýðýn
erkeklerle kadýnlar arasýndaki farklýlýðý (Tablo 2) ise
primer ve sekonder transseksüalite ayrýmý yapýldýðýnda ortadan kalkmaktadýr. Sonuçta sabit sýklýk ve cin-
siyetler arasýndaki benzer daðýlým biyolojik hipotezi
desteklemektedir.
Primer Transseksüalite Kavramý
Primer (core, genuine, true) transseksüeller çocukluklarýndan itibaren tüm geliþim süreci içinde transseksüel özellikler gösterirler (Burns ve ark. 1990, Dolan
1987, Lundström 1988). Buna karþýn sekonder
transseksüeller arasýnda efemine homoseksüeller ve
transvestitler vardýr. Bunlar stres altýnda geçici bir
süre için transseksüel özellikler gösteren kiþilerdir.
Primer transseksüellerin temel özellikleri þöyle
sýralanabilir (Lundström ve ark. 1984):
A) Çocukluktan itibaren efemine özellikler gösterirler.
B) Sekonder cinsiyet özelliklerini rahatsýz edici
bulurlar
C) Karþý cinsiyete ait giysileri giyince, cinsel uyarýlma
hissetmezler
D) Cinsel yönelimleri genellikle homoseksüel yöndedir
E) Cinsel disforik özellikleri flüktüasyon (deðiþim)
göstermez
Primer transseksüellerin transvestit ve homoseksüellerden (sekonder transseksüellerden) ayrýmýný
kolaylaþtýrmak yönünden Tablo 3 yararlý olabilir
(Lundström ve ark. 1984).
Cinsiyet Düzenleme Operasyonlarýnýn Sonuçlarý
Cinsiyet düzenleme operasyonlarýnýn sonuçlarý ile
ilgili bulgular þöyle özetlenebilir (Lundström ve ark.
1984):
Tablo 3. Transseksüalite, homoseksüalite ve transvestizim arasýndaki farklýlýklar
Çocuklukta efemine
Transseksüalite
Transvestizim
Homoseksüalite
+
-
+
-
+
-
homoseksüel
heteroseksüel
homoseksüel
++
-
±
-
+
+
özellik
Karþý Cins
giysileriyle fetiþizim
Cinsel yönelim
Biyolojik cinsiyet
özelliklerini itici bulma
Cinsel disforik flüktüasyon
52
KLÝNÝK PSÝKÝYATRÝ 1999;1:49-54
TRANSSEKSÜALÝTE:
ÝLGÝLÝ KAVRAMLAR VE CÝNSÝYET DÜZENLEME GÝRÝÞÝMLERÝ
1) Opere edilen transseksüellerin yalnýzca %10-15'i,
operasyon sonuçlarýndan memnun deðildir. Bu bulgu,
operasyonun transseksüalite tedavisindeki önem ve
yararýný ortaya koymaktadýr (Walinder ve ark. 1978).
muhtemelen sekonder transseksüellerin operasyon
için daha geç yaþta baþvuruda bulunmalarý ile ilgilidir
(Meyer 1974, Steiner ve ark. 1978, Lothstein 1979,
Wise ve Meyer 1980).
2) Biyolojik olarak kadýn olan transeksüeller, erkekliðe
dönüþüm operasyonlarýný daha tatmin edici bulmaktadýrlar (Pauly 1968, Pauly 1974, Walinder ve Thuwe
1975). Oysa, biyolojik olarak erkek olan transseksüellerin operasyonlarýnýn daha kolay ve baþarýlý olduðu
bilinen bir gerçektir. Bu bulgu operasyon sonucundaki
doyumun yalnýzca yapýlan iþlemin kozmetik ve
fonksiyonel baþarýsýyla ilgili olmadýðýný göstermektedir. Operasyondan memnun kalmayan kadýn
transseksüellerin önemli bir kýsmýnýn ise bunu
operasyonun baþarýsýzlýðý ile ilgili görmedikleri saptanmýþtýr. Bu bulgu ise transseksüel kadýnlarýn bir kýsmýnýn ameliyat edilmeden yalnýzca erkek gibi yaþamalarýnýn etkili olabileceðini göstermektedir. Baþka
bir deyiþle " Aþk yaparken penis her þey deðildir ".
5) Sekonder transseksüellerde operasyon sonrasý
doyum olasýlýðý düþüktür. Ayrýca, bu grubun operasyon yönündeki istekleri reddedildiðinde, uzun
dönemde, ameliyat edilen sekonder transseksüellere
oranla daha uyumlu yaþadýklarý saptanmýþtýr.
3) Transseksüellerin çeþitli bireysel ve sosyal tutarsýzlýklarý operasyon için bir kontrendikasyon oluþturmamakla birlikte ameliyat öncesi ve sonrasý psikoterapi endikasyonu oluþturur.
4) Bireyin operasyon için baþvurduðu tarihteki
yaþýnýn büyüklüðü ile operasyon sonrasý doyum
arasýnda ters bir orantý vardýr. Ýlerleyen yaþ, operasyon sonrasý doyumu azaltmaktadýr. Bu bulgu
6) Primer transseksüellerde baþarýlý operasyon oranlarý yüksek bulmuþtur. Operasyon belki de bu grup
için tek tedavi seçeneði olmaktadýr.
7) Borderline psikoz, þizofreni, depresyon, aðýr kiþilik
bozukluðu (B kümesi) tanýsý alan ve cinsel disforik
özellikler gösteren grupta operasyon sonrasý baþarý
oranlarý düþük olup, bu gruba operasyon uygulanmamasý gerekmektedir.
Genel kaný, primer transseksüellerin en az bir yýl
boyunca düzenli aralýklarla yapýlan psikososyal
deðerlendirmelerden geçmesi, bu süre içinde bireylerin
benimsedikleri cinsiyete uyumlu yaþayýp-yaþamadýklarýný izlemek ve hekim kontrolü altýnda bir hormon
tedavisini izleyerek operasyona alýnmalarý doðrultusundadýr. Bir baþka genel kaný ise gerçek transseksüelleri psikoterapi amacýyla uzun süre bekletmenin
ve operasyondan vazgeçirmeye çalýþmanýn pek yararlý olmayacaðý doðrultusundadýr.
KAYNAKLAR
American Psychiatric Association (1994) Diagnostic and statistical
manual of mental disorders, 4. baský. Washington DC. American
Psychiatric Association.
Burns A, Farrell M, Brown JC (1990) Clinical features of patients
attending a gender - identity clinic. Br J Psychiatry, 157: 265-268.
Dolan J (1987) Transsexualism: syndrome or symptom? Can J
Psychiatry, 32: 666-673.
Landen M, Walinder J, Lundström B (1996a) Prevalence, incidence
and sex ratio of transsexualism. Acta Psychiatr Scand, 93:221223.
Landen M, Walinder J, Lundström B (1996b) Incidence and sex
ratio of transsexualism in Sweden. Acta Psychiatr Scand, 93:261263.
Lundström B (1981) Gender dysphoria, a social pychiatric followup study of 31 cases not accepted for sex reassignment. University
of Göteborg. Department of Psychiatry and Neurochemistry, St
Jörgens Hospital.
Lundström B (1988) Outcome of persons who have been refused
sex reassignment surgery. Sexology, W Eicher ve ark. (Ed), Berlin,
Heidelberg: Springer-Verlag, 192-195.
KLÝNÝK PSÝKÝYATRÝ 1999;1:49-54
Lundström B, Pauly I, Walinder J (1984) Outcome of sex reassignment surgery. Acta Psychiatr Scand, 70:289-294.
Lothstein LM (1979) The aging gender dyshoria (transsexual)
patient. Arch Sex Behav, 8:431-444.
Meyer JK (1974) Clinical variants among applicants for sex reassignment. Arch Sex Behav, 3:527-558.
Money J, Gaskin R (1971) Sex reassignment. Int J Psychiatry,
9:249-269.
Öztürk MO (1997) Ruh Saðlýðý ve Bozukluklarý 7. baský, Ankara.
Hekimler Yayýn Birliði.
Pauly IB (1968) The current status of the change of sex operation.
J Nerv Ment Dis, 147:460-471.
Pauly IB (1974) Female transsexualism. Arch Sex Behav, 6:487526.
Snaith RP, Hohberger AD (1994) Transsexualism and gender reassignment. Br J Psychiatry, 165:417-419.
Steiner BW, Satterberg JA, Muir Cf (1978) Flight Ýnto Femininity.
The male menopause? Can Psychiatr Assoc J, 23: 405-410.
53
SUNGUR MZ, YALNIZ Ö.
Walinder J (1968) Transsexualism: definition, prevalence and sex
distribution. Acta Psychiart Scand (Suppl 203), 203:255- 258.
Walinder J, Lundström B, Thuwe I (1978) Prognostic factors in the
assessment. Br J Psychiatry, 132:16-20.
Walinder J (1971) Incidence and sex ratio of transsexualism in
Sweden. Br J Psychiatry, 119:195-196.
Wise TN, Meyer JK (1980) The border area between transvestism
and gender dysphoria: Transvestitic applicants for reassignment.
Arch Sex Behav, 9:327-342.
Walinder J, Thuwe I (1975) A social - psychiatric follow - up study
of 24 sex-reassigned transsexuals. Gothenburg: Scandinavian
University Books, Akademiförlaget.
8. Anadolu Psikiyatri G nleri
22-26 Haziran 1999 - Diyarbak r
Konu: Bedenselle tirme
*Ar
* Anksiyete
* Cinsellik
* ˙ocuk ve Ergen
* Depresyon
* G
* Kad n
* Konversiyon - Temaruz
* K lt r
* Travma ve iddet
Kongre Sekreteri: Do . Dr. Aytekin S r
Dicle niversitesi T p Fak ltesi Psikiyatri Anabilim Dal
21280 - Diyarbak r
Tel: 0412 248 82 84
Faks: 0412 248 84 40-248 85 20
e-mail: a.sir@usa.net
D CLE N VERS TES TIP FA K LTES PS K YATR ANAB L M DALI &
PS K YATR DERNE—
54
KLÝNÝK PSÝKÝYATRÝ 1999;1:49-54
Download