Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti Sayfa Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı ve Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Yrd. Doç. Dr. Emine AKÇADAĞ ALAGÖZ ABD dış politikasının yönünü AsyaPasifik olarak belirleyen Obama yönetimi, Çin’in bölgede artan etkinliğine karşı bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirme, askeri ittifaklarını güçlendirme, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ve AsyaPasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) gibi örgütlerle bağlarını kuvvetlendirme yoluna gitmiştir. ABD’nin bölgeye yönelik bu girişimlerinin en fazla ses getireni, yeni nesil uluslararası ticaret anlaşması olarak addedilen Trans-Pasifik Ortaklığı (Trans-Pacific Partnership/TPP) aracılığıyla ekonomik işbirliğinin artırılmasıdır. 2008 yılında görüşmeleri başlayan anlaşmanın Ekim 2015 başında üyelerce imzalanması, TPP’nin içeriğine, uluslararası ticaret açısından önemine, gerek üyeler gerek üçüncü taraflar gerekse Asya-Pasifik bölgesi üzerindeki etkisine ilişkin hususların yeniden tartışmaya açılmasını beraberinde getirmiştir. Bu çalışmada TPP, bölgedeki ABD-Çin rekabeti kapsamında ele alınacak ve bu anlaşmanın AsyaPasifik bölgesindeki güvenlik temelli ilişkilere muhtemel etkisi üzerinde durulacaktır. Trans-Pasifik Ortaklığı TPP; 2002 yılında Brunei, Singapur, Şili ve Yeni Zellanda arasında serbest ticaret anlaşması girişimi olarak ortaya çıkan Trans-Pasifik Ekonomik Ortaklık Anlaşması’na ABD’nin 2008’de dahil olması sonucu gündeme gelmiştir. Başkan Obama’nın Asya odaklı politikası, TPP’yi Amerikan dış politikasının önemli bir hamlesi haline getirmiştir. Anlaşmanın amacı, Pasifik üzerinden Doğu Asya ülkelerinin Batı yarımküreye ekonomik olarak bağlanması olsa da ülkelerin konumu, TPP’nin sadece bir ticaret anlaşması değil, aynı zamanda bir jeopolitik girişim olduğunu ortaya koymaktadır. Bugün TPP’ye taraf olan 12 ülke (ABD, Japonya, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Meksika, Şili, Singapur, Brunei, Vietnam, Peru ve Malezya) küresel gayrı safi hâsılanın %40’ını, uluslararası ticaretin ise üçte birini oluşturmaktadır.1 Dünya Ticaret Örgütü tarafından henüz düzenlenmemiş alanları da kapsadığından yeni nesil ticaret anlaşması olarak nitelendirilen TPP’nin, küresel ticaretin 21. yüzyılın gerektirdiği yüksek standartlara ulaştırılması amacına 1 Brock R. Williams, Trans-Pacific Partnership Countries: Comparative Trade and Economic Analysis, CRS Report for Congress, (June 2013):5. Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) www.bilgesam.org Mecidiyeköy Yolu Caddesi, No:10, 34387 Şişli -İSTANBUL www.bilgesam.org www.bilgestrateji.com bilgesam@bilgesam.org Tel: 0212 217 65 91 - Fax: 0 212 217 65 93 © BİLGESAM Tüm hakları saklıdır. İzinsiz yayımlanamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. 1 Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti katkı sağlayacağı ifade edilmektedir.2 29 bölümden oluşan anlaşma; mal ticareti ve pazara giriş hükümleri ile başlamakta; gümrükler, ticaretin kolaylaştırılması, hayvan ve bitki sağlığı, yatırımlar, hizmetler, fikri mülkiyet, kamu ihaleleri gibi ticaretin geleneksel alanlarını olduğu kadar internet ve dijital ekonomi, kamu iktisadi teşebbüslerinin uluslararası ticaret ve yatırımlardaki konumları gibi yeni konuları da içermektedir.3 Standart serbest ticaret antlaşmalarından farklı olarak; kapsamlı pazara ulaşım (tarifelerin ve tarife dışı engellerin azaltılması), bölgesel yaklaşım (sorunsuz ticaretin oluşturulması, sınırların bütünleştirilmesi, istihdam yaratılması), yeni nesil ticarete yönelik girişimler (inovasyon, verimlilik ve rekabet gücünün artırılması), kapsayıcı ticaret anlayışı ve bölgesel bütünleşme platformu niteliği gibi özelliklere sahiptir. TPP müzakerelerinde, ülkelerin özellikle korudukları sektörlerde (Japonya’nın pirinç üretimi gibi) tarifelerin indirilmesi, gümrük yönetimlerinin ve kurallarının uyumlu hale getirilmesi, fikri mülkiyet hakkının güçlendirilmesi, rekabet hukuku kurallarının düzenlenmesi gibi hususlar ön plana çıkmaktadır. ABD’nin fikri mülkiyet ve biyolojik ilaçlarının patentlerinin korunması konusundaki tutumu, Yeni Zelanda’nın süt ürünleri ile ilgili ısrarlı pazar giriş talebi, Avustralya’nın ABD’ye şeker ihracatı girişimi, Japonya’nın pazarını ABD pirinç ve et ithalatına açılması en çetin müzakere konularıdır.4 Üye devletlerin 2 Office of the Press Secretary, the White House, ‘Remarks by President Barak Obama at Suntory Hall’, http:// www.whitehouse.gov/the-press-office/remarks-presidentbarack-obama-suntory-hall. (Erişim: 05.11.2015). 3 Bozkurt Aran, “Trans Pasifik Ortaklık ve Türkiye”, TEPAV, (Ekim 2015):3. 4 A.g.e Sayfa anlaşmazlık yaşadığı temel unsurlar ise özellikle otomotiv ve ilaç sanayisine ilişkin hükümlerdir. Başkan Obama’nın Asya-Pasifik’e yönelik ekonomi politikasının belkemiğini oluşturmakla birlikte TPP ile ilgili ciddi eleştiriler de mevcuttur. Anlaşmanın eşit güçte olmayan devletleri aynı kurallara göre yarışmaya zorlayan adaletsiz bir yapıda olduğu, ulusal hukuk sistemlerinin üzerinde birtakım sonuçlar doğurma potansiyeli, gelişmekte olan ülkelerin teknolojiye erişimini sınırlandırması, küçük ölçekli işletmelere zarar vermesi ihtimali ve Asya’da ekonomik gelişiminin mimarı olarak gösterilen devlet kontrolündeki ya da devlet destekli şirketleri zor durumda bırakması başlıca eleştiri kaynaklarıdır.5 Çin’in Karşı Hamlesi TPP, 2011’den itibaren dış politikasının yönünü Asya-Pasifik olarak belirleyen Obama yönetiminin bu bölgedeki nüfuzunu artırma ve güçlenen Çin’e karşı oyun kurucu rolünü pekiştirme amacının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. TPP’ye ABD’nin stratejik hedefleri kapsamında bakıldığında, ekonomik durgunluğun aşılması amacıyla Obama’nın ticarete ve bilhassa ihracata yöneldiği görülmektedir ki TPP’nin bu anlamda Asya-Pasifik ile olan ilişkileri güçlendirecek olması önem taşımaktadır. ABD malları açısından en geniş pazar niteliği taşıyan TPP ülkelerinin ABD ihracatındaki yerinin 2012 yılında %61 olduğu, Obama’nın “dünya pazarlarının % 95›i sınırlarımız dışında. Amerika›da üretilen malları ve hizmetleri diğer ülkelere satabilmemizi sağlamamız gerekiyor”6 açıklaması çerçevesinde 5 Rick Rowden, “9 Ways the TPP Is Bad for Developing Countries”, Foreign Policy, July 7, 2015, http:// foreignpolicy.com/2015/07/07/9-ways-the-tpp-is-bad-fordeveloping-countries/ (Erişim: 07.11.2015). 6 “Çin şeffaf olmalı”, Bloomberght, 8 Ekim 2015, http:// www.bilgesam.org 2 Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti göz önünde bulundurulmalıdır.7 Ayrıca TPP’nin yürürlüğe girmesiyle oluşacak rekabetçi ortam, diğer ülkelerin de anlaşmaya dahil olma taleplerini artıracak, böylece ABD önderliğindeki yeni ekonomik yapıda daha fazla ülke yer alacaktır. Öte yandan TPP daha önce imzalanmış ve birbiriyle çelişen maddelere sahip serbest ticaret anlaşmalarını tek bir çatı altında toplayarak bunların yaratacağı olumsuz durumları önleyebilmesi açısından önemlidir. Bunun dışında TPP, uzun vadede ABD›yi Çin›in nüfuzunun her geçen gün artığı bölgede oyun kurucu haline getirebilir ki bu bağlamda Obama›nın “Bölgedeki kuralları biz yazmazsak, Çin yeniden yazacaktır” sözü hatırlanmalıdır.8 “Bu kadar geniş çaplı ve bölgenin ekono- mik entegrasyonu açısından önem taşıyan bir anlaşmaya Çin gibi bölgedeki siyasi ve ekonomik etkisi tartışılmaz bir ülkenin dahil olup olmayacağı tartışma konusudur.” Bu kadar geniş çaplı ve bölgenin ekonomik entegrasyonu açısından önem taşıyan bir anlaşmaya Çin gibi bölgedeki siyasi ve ekonomik etkisi tartışılmaz bir ülkenin dahil olup olmayacağı tartışma konusudur. Kasım 2013’te ABD’nin mevcut üyeler arasındaki görüşmeler sona ermeden yeni bir ülkenin üye olarak kabul edilmeyeceğinin açıklanmasıyla Çin, en azından www.businessht.com.tr/piyasalar/haber/1137367-cinseffaf-olmali (Erişim: 09.11.2015). 7 Alan Field, “Will Canada’s gain from the upcoming TPP winding up givivng away to the US?”, Canadian Sailings, October 14, 2013, http://www.canadiansailings. ca/?p=7538(Erişim: 09.11.2015) 8 “Obama Presses Case for Asia Trade Deal, Warns Failure Would Benefit China”, The Wall Street Journal, April 27, 2015, http://www.wsj.com/articles/obama-presses-case-for-asia-trade-deal-warns-failure-would-benefitchina-1430160415 (Erişim: 10.11.2015). Sayfa şimdilik, bu ortaklığın dışında kalmıştır. ABD yönetimi anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra Pekin’in üyeliğine olumlu bakıldığını ifade etse de Obama’nın, birbirine geçmiş küresel bir ekonomide Çin’in eski kurallarla hareket edemeyeceği ve ekonomik büyümenin önemli bir lokomotifi artık daha şeffaf, daha profesyonel ve yeni uygulamalara daha uyumlu olması gerektiği açıklaması bu üyeliğin kolay olmayacağına işaret etmektedir. 12 ülkenin söz konusu anlaşmayı onaylaması durumunda Çin’in önünde iki seçenek olacaktır: gerekli standartlara ulaşmak için çabalayarak ABD tarafından kuralları önceden belirlenmiş oyuna dahil olmak veya bugünkü ekonomik büyümesini borçlu olduğu dış ticaretini zarara uğratacak olmasına rağmen TPP’nin dışında kalmak. Başlangıçta Pekin TPP’yi Çin’in yükselişini engellemek için ABD’nin kullandığı stratejik bir araç olarak yorumlamıştır. Çin medyasında TPP, Çin’i ve diğer yükselen ekonomileri yeni ticaret düzeninden çıkarmaya çalışmanın yolunun aranması şeklinde yorumlanmıştır. ABD Savunma Bakanı Ashton Carter’ın yeniden denge kurma stratejisinin uygulanması için TPP’nin büyük önem taşıdığını, ABD çıkarlarını ve değerlerini yansıtan bir küresel düzenin kurulmasında bu anlaşmanın bir uçak gemisi kadar önemli olduğunu dile getirdiği düşünülürse bu yorumların temelsiz olmadığı anlaşılacaktır.9 Ancak son dönemde Çinli yöneticilerin daha ılımlı söylemlerde bulunduğu görülmektedir. 9 Secretary of Defense Speech, Remarks on the Next Phase of the U.S. Rebalance to the Asia-Pacific (McCain Institute, Arizona State University), April 6, 2015, http://www.defense.gov/News/Speeches/Speech-View/ Article/606660/remarks-on-the-next-phase-of-the-usrebalance-to-the-asia-pacific-mccain-instit (Erişim: 10.11.2015). www.bilgesam.org 3 Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti Çin Ticaret Bakanlığı, “Çin TPP’ye üyeliğin olumlu ve olumsuz yönlerini, hakkaniyet ilkesi ve ortak çıkar temelinde analiz edecek ve kararını verecektir” açıklamasında bulunmuştur.10 Bu tavır değişikliğinin sebebi, öncelikle TPP’nin dışında kalmanın getireceği zararların daha net hesaplanmış olmasıdır. Zira Çin’in ihraç ettiği ürünlerin benzerlerini ihraç eden Vietnam ve Malezya’nın TPP’ye dahil olması rekabeti artıracak ve Çin’in ihracat oranlarını düşürecektir. Japonya ve Güney Kore gibi iki önemli ticaret ortağının TPP’ye dahil olması durumunda bu ülkelerle dış ticaretin zarar görmesi söz konusudur. TPP’ye bağlı ticari tercih değişimleri sonucunda Çin’in 2020’de 28 milyar $, 2025’te ise 47 milyar $ kaybı olacağı tahmin edilmektedir.11 Ekim 2015 itibariyle Çin’in son 6 yılın en düşük büyüme oranını kaydettiği göz önünde tutulursa dış ticarette daha fazla kayıp yaşamak Çin ekonomisi için ciddi sorunlar doğurabilir. Öte yandan TPP’nin sadece Asya-Pasifik’teki ticaret kurallarını yeniden belirlemeyeceği, gelecekte çok taraflı ticari serbestleşmeyi de yeniden şekillendireceği düşünülmektedir.12 Bu sebeple Çin’de bazı çevreler TPP’ye dahil olunmasının uzun vadeli çıkarlar açısından önemli olduğunu dile getirmektedir. Çin’in Trans-Pasifik Ortaklığı’na açık olması gerektiği Çin Sosyal Bilimler Akademisi Dünya Ekonomi ve Siyasi Enstitüsü araştırmacısı Zhang Lin, Çin’in enerji kaynakları ve iş gücüne dayanan geleneksel dış 10 MOFCOM, “Interview with the Spokesman of the MOFCOM”, http://www.mofcom.gov.cn/article/ae/ ag/201305/20130500146218.shtml (Erişim: 10.11.2015). 11 Peter Petri, Michael Plummer and Fan Zhai, The Trans-Pacific Partnership and Asia-Pacific Integration: A Quantitative Assessment, Peterson Institute of International Economics, November 2012, p.78 12 Ming Du, “Explaning China’s Tripartite Strategy toward the TPP Agreement”, Journal of International Economic Law, 18:2 , (May 2015):413. Sayfa ticaret modelini değiştirmesi, uluslararasılaşma seviyesini yükseltmesi ve yabancı ülkelerle işbirliğini artırarak iç reformları da desteklemesi gerektiğine dikkat çekmektedir.13 “Gerek TPP’nin ABD’nin Çin’i çevrele- mek için uygulamaya koyduğu stratejik bir hamle olduğu algısının yaygın olması, gerekse TPP’nin öngördüğü pazar ve iç düzenleme standartlarının Çin gibi gelişmekte olan ülkeler için oldukça yüksek olması Pekin’i farklı arayışlara sevk etmektedir.” Ancak gerek TPP’nin ABD’nin Çin’i çevrelemek için uygulamaya koyduğu stratejik bir hamle olduğu algısının yaygın olması, gerekse TPP’nin öngördüğü pazar ve iç düzenleme standartlarının Çin gibi gelişmekte olan ülkeler için oldukça yüksek olması Pekin’i farklı arayışlara sevk etmektedir. Bu arayışın sonucu ise Çin’in Asya-Pasifik bölgesinde kendi serbest ticaret anlaşması stratejisini ortaya koymak olmuştur. 12 bölge ülkesiyle serbest ticaret anlaşması imzalayan ve hâlâ farklı ülkelerle bu konuda görüşmeler yürüten Çin’in hedefi, Asya özelinde bir ekonomik ve ticari yapı oluşturmaktır. Bu amaçla ASEAN tarafından ortaya konan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (Regional Comprehensive Economic Partnership/RCEP) inisiyatifini aktif olarak desteklemektedir. ASEAN örgütü, “ASEAN+1” yaklaşımıyla Çin, Güney Kore, Japonya, Hindistan, Avustralya ve Yeni Zellanda gibi ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları imzalamış ve Doğu Asya’nın ekonomik en13 “Trans-Pasifik Ortaklığı’na Çin’in katılımı tartışılıyor”, AB Haber, 8 Ağustos 2015, http://www.abhaber. com/trans-pasifik-ortakligina-cinin-katilimi-tartisiliyor/ (Erişim: 12.11.2015) www.bilgesam.org 4 Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti tegrasyonunda öncü rol üstlenmiştir. ABD’nin TPP hamlesi sonucu pek çok ASEAN üyesinin ABD ile görüşmelerde bulunması, ASEAN’ı bölgesel ekonomik entegrasyon hususunda lider konumunu kaybetme ve ötekileştirilme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Bu endişe sonucu ASEAN 2012’de Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık oluşturulması önerisinde bulunmuştur. Pekin’in ciddi destek verdiği, hatta son dönemde öncülük ettiği bu girişim, ASEAN ile daha önce serbest ticaret anlaşması imzaladığı 6 ülke arasında ortak bir serbest ticaret anlaşması tesis edilmesine dayanmaktadır. Görüşmelerin ilk turu Mayıs 2013’te başlamış olup bu ortaklık mal ve hizmet ticareti, yatırım, ekonomik işbirliği, fikri mülkiyet, rekabet, anlaşmazlıkların çözümü gibi konuları içermektedir. Mal ticaretinde tarife ve tarife dışı engellerin, hizmet ticaretinde kısıtlama ve ayrım gözeten tedbirlerin aşamalı olarak kaldırılması öngörülmektedir.14 Sayfa küreye bağlamaya çalışmaktadır. Müzakerelerin sonuçlandırılıp anlaşmaların onaylanmasından sonra, birbirini tamamlayıcı nitelikte olmaktan uzak bu iki girişimin öngördüğü düzenlemelerin çakışması halinde ilgili ülkeler bir tarafı tercih etmek zorunda kalacaktır ki bu da bölgesel istikrar açısından olumsuz bir gelişme olacaktır. Nitekim bu durum yükselen milliyetçilik, toprak anlaşmazlıkları ve artan militarizm sebebiyle istikrar ve barışın hassas dengelere bağlı olduğu bölgede yeni bir kutuplaşmaya yol açabilecektir. “Çin, ABD’yi dışarıda bırakacak şekilde Doğu Asya’da bir ekonomik entegrasyon oluşturmayı amaçlarken, diğer tarafta ABD Çin’in bölgedeki etkinliğini azaltacak şekilde Pasifik üzerinden bölge ülkelerini Batı yarımküreye bağlamaya çalışmaktadır.” Asya-Pasifik’te nüfuz rekabeti içindeki iki gücün önderliğinde ortaya çıkan bu iki ekonomik temelli girişimin bölgede zaten var olan bölünmeyi körükleyeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Yedi Asya-Pasifik ülkesinin hem TPP hem de RCEP ile müzakereleri yürüttüğü göz önüne alındığında bu ülkelerin gelecekte bir tarafı seçmek durumunda kalması muhtemeldir. Zira bir tarafta Çin, ABD’yi dışarıda bırakacak şekilde Doğu Asya’da bir ekonomik entegrasyon oluşturmayı amaçlarken, diğer tarafta ABD Çin’in bölgedeki etkinliğini azaltacak şekilde Pasifik üzerinden bölge ülkelerini Batı yarım- Bir diğer konu TPP’nin güvenlik boyutudur ki ticaret anlaşmalarının “güvenlikleştirilmesi” eğilimi şüphesiz yeni değildir. 11 Eylül 2001 saldırıları sonrası NAFTA ülkeleriyle imzalanan Güvenlik ve Refah Ortaklığı kapsamında ticari ve ekonomik ilişkiler geliştirilirken güvenlik alanı atlanmamış ve bu anlaşma sonucunda ABD’nin Meksika’daki askeri varlığı artmıştır.15 TPP’nin de üye ülkelerin ilişkisi açısından ekonomik olduğu kadar güvenlik boyutunun da bulunduğu görülmektedir. Obama yönetimi bu anlaşma aracılığıyla Avustralya, Japonya, Singapur, Yeni Zellanda gibi önemli Asyalı müttefikleriyle işbirliğini artırmayı, Vietnam ve Malezya gibi Çin’in yükselişinin dengelenmesinde ehem- 14Ming Du, “Explaning China’s Tripartite Strategy toward the TPP Agreement”, Journal of International Economic Law, 18:2 , (May 2015):426. 15 Adrian Hearn and Margaret Myers, “China and the TPP: Asia-Pacific integration or disintegration?”, The Dialogue, (July 2015):3-4. Bölgedeki Kutuplaşmanın Derinleşmesi www.bilgesam.org 5 Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti miyet arz eden ülkelerle de ilişkileri geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu ülkelerle gelişen ekonomik ve ticari ilişkilerin askeri ilişkileri de tetikleyeceği düşünülmektedir. Bu kapsamda 2014 yılında serbest ticaret anlaşması imzalayan Japonya ve Avustralya’nın artan askeri işbirliği örnek gösterilebilir. Ancak TPP’ye dahil olma arzusunu dile getiren Tayvan’ın durumu bu anlamda ciddi bir sorun olarak ABD’nin karşısına çıkmaktadır. “Tek Çin” politikası kapsamında Çin’in dahil olmadığı bir oluşuma (bilhassa güvenlik boyutu olan bir yapıya) Tayvan’ın kabul edilmesi Asya-Pasifik’teki en hassas meselelerden birinin yeniden alevlenmesine yol açabilir. Öte yandan ekonomik ve ticari gerekçelerle oluşacak anlaşmazlıklar (Japonya ve Güney Kore’nin birbirinin politik anlamda hassas pirinç pazarlarına ulaşımı gibi)16 ters etki yaratarak güvenlik alanında da işbirliğini engelleme potansiyeline sahiptir ki bu durum ABD’nin Asya-Pasifik’te oluşturulmaya çalıştığı yapıyı olumsuz yönde etkileyebilir. Buna ilaveten TPP’nin öngördüğü yüksek standartlar sebebiyle, yani ekonomik gerekçelerle, bu anlaşmanın dışında kalan Myanmar, Laos ve Kamboçya gibi ASEAN ülkeleri mevcut sınır anlaşmazlıklarını rafa kaldırarak Çin ile ilişkilerini geliştirmek için RCEP’yi uygun bir platform olarak görebilir. Her ne kadar bölge ülkeleri Çin’in Doğu ve Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetlerini güvenlikleri açısından tehdit olarak algılıyor olsa da ortak ekonomik çıkarların ilişkilere kazandıracağı ivme bu sorunların çözüme kavuşturulmasa da dondurulmasını beraberinde getirebilir. 16 Shihoko Goto, “Could the TPP actually divide Asia?”, The Diplomat, (October 22, 2015): 2. Sayfa Sonuç ABD’nin öncülük ettiği TPP anlaşması her ne kadar uluslararası ticaretin 21. yüzyılın gereksinimlerine göre yeniden şekillendirilmesi amacının bir yansıması olarak nitelendirilse ve hedefin Pasifik kıyısı ülkeler arasında ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi olduğu ifade edilse de anlaşmanın bir de güvenlik boyutunun bulunduğu yadsınamaz. Çin’in artan ekonomik gücü sonucu Asya-Pasifik bölgesinde ekonomik ve ticari temelli geliştirdiği ilişkiler ve gelişen askeri gücünün etkisiyle bölgede nüfuzunu artırması dış politikasının yönünü Asya-Pasifik olarak belirleyen ABD’yi çıkarları doğrultusunda önlem almaya itmektedir. TPP’nin de bu kapsamlı önlemlerden biri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Üye ülkeler tarafından onaylanması durumunda bu anlaşma ABD’nin bölgede yeniden oyun kurucu olmasına önemli katkı sağlayacaktır. Pekin her ne kadar anlaşmaya dahil olma konusunu irdelediğini ifade etse de bu inisiyatifin Çin’in yükselişine karşı geliştirildiği algısı mevcuttur. Bu durum Çin’i benzer bir ekonomik girişimde bulunmaya sevk etmiş ve ASEAN tarafından öne sürülen RCEP inisiyatifinde öncü rol oynamaya başlamıştır. İki büyük gücün Asya-Pasifik’te etkinlik sağlama mücadelesinin ekonomi temelli stratejik hamleleri olarak nitelendirilebilecek bu iki girişimin rekabeti, ekonomi ile güvenlik arasındaki organik bağ göz önünde bulundurulduğunda bölgedeki kutuplaşmayı, hassas dengelerin bozulmasını ve istikrarsızlığı körükleyeceği söylenebilir. TPP’nin onaylanma sürecinin, anlaşmanın öngördüğü standartların yüksekliği ve üye devletlerin belli sektörlerdeki hassasiyeti sebebiyle zorlu geçeceğinden kesin bir yargıda www.bilgesam.org 6 Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti bulunmak güçtür. Bununla birlikte yürürlüğe girdiği takdirde bu anlaşmanın bölgedeki hem ekonomi hem de güvenlik anlamında mevcut yapıyı yeniden şekillendireceğini söylemek mümkündür. Ancak bu durumda dahi üye devletler açısından Çin ile ilişkilerin göz ardı edil- Sayfa mesi muhtemel değildir, zira bölge ülkelerinin de korumak istedikleri kendi çıkarları mevcuttur. Dolayısıyla uzun vadede Çin ve ABD’nin bölgeyi rekabet alanı değil, işbirliği alanı olarak görmesi tüm taraflar açısından en faydalı gelişme olacaktır. www.bilgesam.org 7 Asya-Pasifik’te Trans-Pasifik Ortaklığı-Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Rekabeti Sayfa BİLGESAM Hakkında BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur. Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştırmaktadır. BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır. Yazar Hakkında Lisans eğitimini 2008 yılında Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan Akçadağ, 2009 yılında Fransız hükümeti başarı bursu ile gittiği Strasbourg Robert Schuman Üniversitesi Yüksek Avrupa Bilimleri Enstitüsü’nden yüksek lisans derecesini almıştır. 2014 yılında Strasbourg Siyasal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler bölümünden doktorasını alan Akçadağ, 2010 yılından beri BİLGESAM Güvenlik Araştırmaları Bölümü’nde uzman olarak çalışmaktadır. Emine Akçadağ Alagöz aynı zamanda Gelişim Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Fransızca, İngilizce, İspanyolca ve başlangıç seviyesinde Japonca bilmektedir. Çalışmalarını özellikle güvenlik ve savunma konuları üzerinde yoğunlaştıran Akçadağ, Kuzeydoğu Asya, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası ve kamu diplomasisi hakkında çalışmalar yürütmektedir. www.bilgesam.org 8