lsiôm Araşt:rmoloc: Dergisı, Sav ı S. 2001. i -4 i Tarihsel isa Araştırmalan ve Onlann Bulgulan üzerine Bazı Mülahazalar Mahmut Aydın* Same Re{lections on the Quest of the Histarical Jesus and /ts Findings This essay pursues the studies pertaining to the quest for the histarical }esus, which was one of the numerous by-products of the epochal mavement of the Western spirit known as the EnlightenmenL Christianity as we know it, did not originate with }esus of Nazareth. But, Christianity was formed araund the conviction that Jesus was exalted to God's right hand at his death and would return as the heavenly son of Adam to sit in cosmic judgement at the end of time. The histarical }esus was gradually elevated to godhood in the second and third centuries. This development have !ed modern critica! scholars to distinguish }esus ofNazareth (historical Jesus) from the so-called Christ of faith (the Christ embodied in the first confessions of Paul and the creedal formulations of the fourth and later centuries). The quest for the histarical }esus is an effort to emancipate the Galiean }ew from the tangle of Christian overlay that obscures to some extent who }esus was and w hat he said, and to distinguish the religion ofJesus from the religion about}esus. That quest has been under way since the eighteenth century, when the first critica! scholars asserted their independence from ecclesiastical control. It continued unabatedin the nineteenth and twentieth centuries. Those who find out who was the Jesus of Nazareth, have tried to respond these questions: Do }esus' words and deeds play a formative role in the religion that bears his name? Does Jesus have anything to say about the religion formed araund his life and death? Or did the first Christians me rely borrow his name and his death as the pretext for a religion that has little or nothing to do with }esus of Nazareth. Bilindiği üzere isa'nın yaşamı, peygamberliği, öğretisi, şahsı ve konumunun konusu ilk Hıristiyan cemaatinin teşekkülünden itibaren Hıristiyan düşüncesinin merkezini oluşturmuştur. Ancak son iki yüz yıldır hem Kilise içindekilerin, hem de Kilise dışındaki araştırmacılann, isa konusundaki incelemelerinde ve Kilisenin onun hakkındaki idraklerinde önemli değişiklikler meydana gelmiş ve halen gelmeye devam etmektedir. Çünkü bu dönemde teolojik olarak ele alının İsa ve onun araştınıması Yrd. Doç. Dr, Mahmut Aydın, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, ilahiyat Fakültesi. © iS AM, lstonbu 2001 lslôm Araştırmaları Dergısı konumu sorunu, artık tarihsel olarak da ele alınıp araştırılınaya başlanmıştır. işte biz de bu yazımızda yaklaşık 200 yılı aşkın bir süredir Batı Hıristiyan akademilerinde tarihsel isa'nın [tarihin isa'sının] ortaya konması yönünde yapılan çalışmaları ele alıp inceleyerek onların sundukları isa imajları üzerinde durmaya çalışacağız. Bunu yaparken temel amacımız söz konusu bu araştırmaların bulgularını genel olarak İsa konusuyla ilgilenen kişilere, özelde ise Hıristiyanlıkla ilgili akademik çalışmalar yapmak isteyen araştırmacılara sunarak "diyalog çağı" olarak adlandırılan çağımızda Hı­ ristiyan muhataplarımızın inançlarının daha iyi tanınmasına katkıda bulunmaktır. Tarihsel isa Araştırmalarına Giriş İsa'nın yaşamı konusunda tarihsel araştırmalar, aydınlanma düşüncesinin bir ürünüdür. Bilindiği üzere 17. yüzyılda Galile, Kopernikus, Kepler ve benzer düşünce­ ye sahip diğer bilim adamları tarafından kullanılan tenkitçi ve bilimsel araştırmalar kısa sürede tüm ilim daUanna sirayet edecek şekilde insan zihninde güvenli bir konuma gelmişlerdi. Öyle ki bu süreçte ilim adamlan klasik metinleri lafzilliteral tenkide tabi tutarak metin tenkidi, kaynak tenkidi ve tarihsel tenkit gibi metotlar yardımıyla onların doğruluğunu, tarihsel güvenilirliğini ve işlevselliğini araştırmaya başlamışlardır. 1 18. yüzyılla birlikte başlayan aydınlanma düşüncesi, kendini hem Kilise gelenehem dogmadan ve hem de savunmacı anlayıştan kurtardığı için onun savunuculan kutsal kitabı yani Kitab-ı Mukaddes'i tarihsel karaktere sahip bir kitap olarak görmeye başlattıkların dan, insanlar tarafından kaleme alınan diğer kitaplar gibi onu da insan aklını esas alarak tenkitçi bir şekilde araştırma konusunda hiç tereddüt etmemişlerdir. Çünkü bu dönemde aklın yegane norm olarak kabul edilmeye başlartmasıyla geleneksel anlamdaki Hıristiyanlık için artık fazla bir alan kalmıyordu. Aydınlanma düşüncesiyle birlikte din de dahil her konuda rasyonel olarak düşünmeye başlayan Hıristiyan araştırmacılar, Kitab-ı Mukaddes'e artık değişik bir gözle bakmaya başlayarak onu asırlar önce Orta Doğu'da birilerinin yazdığı yazılar olarak görmeye başlamışlardı. Bu dönemde İsa'nın bizzat kendisi eleştirel metotlar ışığı altında incelenmeye ve hatta psikoanaliz metotlarına tabi tutulmaya başlanmıştır. 2 ğinden tarihsel süreç içerisinde ilk Hıristiyan cemaati tarafından ve nihayetinde 325 İznik Konsili'nde Kilise tarafından onaylanarak dogmalaştırılan isa'nın hem bütünüyle ilahi hem de bütünüyle beşeri bir tabiata sahip, beşer hayatı yaşayan ezeli ilahi oğul ve logos olduğu yönündeki geleneksel Hıristiyan İsa anlayışını da etkilemiştir. Çünkü rasyonel bir imana sahip olan kişiler, ilahi ve insani tabiatın bir insanda birlikte bulunmasının anlaşılabilecek bir şey olBütün bu gelişmeler, geliştifilmeye başlanan 2 2 Çeşitli bilimsel metotların Kitab-ı Mukaddes' e uygulanması ile ilgili olarak bkz. Klaus Scholder, The Birth of Modern Critica/ Theology: Origins and Problems of the Biblical Ctiricism In the Seventeenth Century (London: SCM Press, 1990; E. Basil Redlich, Form Criticism: !ts Value and Limitations (London: Duckworth, 1939); Nils W. Lund, Chiasmus In the New Testament: A Study in the Form Function ofChiastic Struc· tures (Massachusetts: Hendrickson Publishers, 1992). C. D. den Heyer, Jesus Matters: 150 Years of Research (London: SCM Press, 1996), ss. 21-22. Tarıhsel lsa flraştırmaları ve Onların Bulguları. madığını ileıi sürmeye başlamışlardı. Bu noktadan hareket eden aydınlanma düşünüdert insani ve ilahi iki tabiata sahip olduğu ve bunların bir arada İsa'da bulunduğumi kabul eden geleneksel İznik-Kadıköy dogmasını ciddi şekilde sorgulamaya başlamışlardı. Bu bağlamda aydınlanma çağı tealogları "İsa Kirndi ?" sorusuna cevap verirken İsa'nın ezeli, Tanrı'nın oğlu ve inkarnasyonu, ilahi ve insani tabiata sahip bir şahsiyet olduğunu ifade eden geleneksel dogmatik kavramları kullanmamaya özen göstermeye başlamışlardı. Onların rasyonel imanında geleneksel uzlaşma (reconciliation) doktıinin de yeıi yoktu. Çünkü onlar, İsa'nın çarmıhta öldüğünü taıihsel olarak kabul etmekle birlikte, bu ölümü insanlığın asli günalıma kefaret olarak görmüİsa'nın yorlardı.3 Aydınlanma düşüncesinin bir sonucu olarak Hııistiyanlık taıihinde ilk defa talihsel İsa ile Kilise geleneğinin Mesih'i arasında bir ayınma gidilmeye başlanmıştır. Bu bağlamda bazı tealoglar geleneksel Hııistiyan inanç esaslarının ve dogmalarının ötesine geçerek ilk yüzyılda Yahudiler arasında yaşamış olan Nasıralı İsa'nın gerçekte kim olduğunu araştırmaya başlamışlardır. İşte biz de bu yazımızda H.S. Reimarus'la başlayan ve 1985 yılında California'nın Berkeley kentinde Pacific School of Religion'da kumlan İsa [Araştırmaları] Merkezi (Jesus Seminary)'de yapılan çalışmalarla zirve noktaya ulaşan tarihsel İsa araştırmalarını ele alıp değerlendirerek onların bulgulan üzerinde duracağız. Bunu yaparken de Reimams'la başlayan talihsel İsa araştırmalannı, bu alanda araştırmalarda bulunanlan izleyerek temelde üç bölüme ayıracağız. 4 Çünkü kanaatimize göre bu sınıflandırma yaklaşık olarak 200 yılı aşkın bir süredir süregelen tarihsel İsa araştırmalanndaki temel trendleri gözler önüne sermesi bakımından araştırmacılar için son derece önem arz etmektedir. Bu bağlamda 1778'de Reimams'la başlayan ve 1906 yılında AlbertSchweitzer'in magnum opusu olan The Quest of the Histarical Jesus adlı eserinin basımına kadarki dönem Eski Araştırma (The Old Quest); 1906'dan 1953 'teki döneme Ara Dönem veya Tarihsel Araştırma Olmayan Dönem (An lnterim or No Quest Period); 1953 'te Ernest Kasemann'la başlayan ve günümüzde de devam eden döneme Yeni Araştırma (New Quest) Dönemi denmektedir. Kasemann'la başlayan bu yeni dönem 1985 'te Robert Funk ve Roy Hoover tarafından California'nın Berkeley kentinde kumlan İsa Okulu Ekolü'nün kumlmasından sonra Üçüncü İsa Araştırmalan (The Third Quest) olarak adlandınlmaya başlanmıştır. 3 4 Bkz., ).C. O'Neill, Who Did Jesus Think He Was (Leiden: E.). Brill, 1995), ss. 7-10; Cornelius Van Til, A Christian Theory of Knowledge (New jersey: Presbyterian And Reformed Publishing, 1977). ss. 341-342. Tarihsel isa konusundaki araştırmaların sınıflandırılması ile ilgili bkz., Marcus ). Borg, Jesus In Contempo· rary Scholarship (Pennsylvania: Trinity Press. 1994); Colin Brown, "Quest of Histarical jesus", Joel B. Green ve diğerleri, eds., Dictionary of Jesus and Gaspe/s (IL: lnterVarsity Press, 1992). ss. 324-335); Alan Brehm, "Will the Real jesus Please Stand?: Evaluating the 'Third Quest of the Histarcal jesus", Southwestern Journal of Theology, 38/3 (1996), ss. 4-18; Şinasi Gündüz, Pavlus: Hıristiyanlığın Mimarı (Ankara: Ankara Okulu, 2001), ss. 125-136. 3 islôm Araştırmaları Dergısı Eski Araştırma Yukanda ifade ettiğimiz üzere aydınlanma düşüncesi, tarihin isa'sının kim olduortaya çıkmasına ve sile olmuştur. Zira bu dönemde isa'nın kimliği ile ilgili olarak şu temel sorular gündeme taşınarak onların cevapları aranmaya başlanmıştı: isa k imdi?; O, kendini ve misyonunu nasıl görmüştü?; O, ğuna yönelik yeni araştırmaların ne yaptı ve ne söyledi?; Niçin çarmıha gerildi?; O, gerçekten ölümden dirildi mi?; isa 'nın hangi özelliğinden Kilise teşekkül etmiştir? ... 5 işte eski araştırma döne- minde araştırmacılar isa ile ilgili kaleme aldıklan araştırmalannda bu ve benzeri sorulan aydınlanma düşüncesinin ürünü olan tarihsel şüphecilik çerçevesinde ele alıp cevap landırmaya çalışmışlardır. Bu dönemdeki tarihsel isa araştırmalan 1778 yılında dönemin önde gelen filozoflarından Gotthold Ephraim Lessing'in, Hermann Samuel Reimarus'un ölümünden sonra İsa hakkında kaleme aldığı eserini basmasıyla başlamıştır. Reimarus hakkında pek fazla bir bilgiye sahip olmamamıza rağmen onun, aydınlanma düşüncesinin etkisiyle geleneksel Hıristiyan düşüncesiyle açıkça çatışan bir düşünürolduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şimdi kısaca Reimarus'un görüşlerini gözden geçirmeye çalışalım. Hermann Samuel Reimarus İsa hakkındaki ilk tarihsel araştırmalar deist düşünceden önemli derecede etki1774-1778 yıllan arasında deist fılozofLessing, Reimarus tarafından verilen bir dizi konferansı Apology and De{ense For Reasonable Worshippers of Gad (Thnn'nın Rasyonel ibadetçileri İçin Apoloji ve Savunma) adı altında İngilizce'ye çevirerek yayımlar. Reimarus bu eserinde ingiliz deizminin prensiplerini aynen kabul etmektedir. Onun deist bakış açısına göre, inciller tarihsel olarak gerçek olamazlar. Bu nedenle o, İncillerin ötesinde bir İsa aramaya başlar. Ona göre tarihsel metotlar yardı­ mıyla ortaya konabilerı isa, geleneksel mucizevi Hıristiyan inancı tarafından örtbas edilmiştir. Yukarıda zikrettiğimiz eserde yer alan "The Intention or Aim ofJesus and His Disciples (İsa'nın ve Havarilerinin Niyeti veya Amacı) adlı bölümde Reimarus, "tarihin isa'sı" ile "imanın Mesih'i" arasındaki ayınını ortaya koyduktan sonra Hıris­ tiyanlığın kökeninin bir aldatma ve yanılgıya dayandığını iddia etmektedir. Ona göre tarihin İsa'sı, İncillerin onu sundukları gibi dinsel Mesih değil, döneminin standart Yahudi beklentisi bağlamında Roma idaresini ortadan kaldırarak yerine Hz. Davud'un krallığını tesise çalışan politik bir kurtarıcı idi. Ancak o, bu amacını gerçekleştireme­ miştir. Nitekim onun çarmıha geriliş i esnasında yaptığı "Tann'm, Tanrı 'm niçin beni terk ettin?" 6 serzenişi bunun en güzel kanıtıdır. isa'nın çarmıhta ölmesi üzerine rüyalannın ve özlemlerinin yok olmasını bir türlü kabullenemeyen taraftarları, onun ölümden dirildiğini ve Tanrı'nın oğlu olarak gökyüzüne yükseldiğini iddia ederek İsa'nın Rab, kurtarıcı ve dinsel bir Mesih olduğunu iddia etmişler ve sonuçta da bunları bir lenmiştir. 5 6 4 Bkz., Stephen T. Davis, "Why the Histerical )esus Matters",htlp:/www.wcg.org/Utjesus/'Davis. Markos 15:34. Tarıhsel lsa Fira<Ştırmaları ve Onların ı3ulguları inanç konusu haline getirmişlerdir. 7 Görüldüğü üzere Reimarus bu düşüncesiyle isa'nın gerçekte kim olduğu ve havarilerinin çarmıha gerilme olayından sonra onu insanlara nasıl ilan ettikleri arasında ciddi bir fark bulunduğu hususunun altını çizmektedir. Halbuki Reimarus'a göre, tarihin isa'sının mesajı. temelde insanların günahlarından tövbe etmesi ve böylece gelmesi an meselesi olan Tanrı'nın krallığına hazır olmaları gerektiği düşüncesiyle özetlenebilir. Ona göre kapıda olan Tanrı'nın krallığı fikri, ona daha sonra giydirilen anlamlar dahilinde değil de isa'nın yaşadığı dönemdeki Yahudi düşüncesi bağlamında anlaşılmalıdır. Çünkü ne isa ne de selefi olan Vaftizci Yahya bu krallığın ne olduğunu açıklamamışlardı. Bu noktadan hareket eden Reimarus'a göre isa, görevini döneminin Yahudi mesih beklentileri bağlamında düşünen politik bir mesih idi. 8 Reimams'a göre, işte bu nedenden dolayı eğer İsa ve öğretisi hakkında tarihsel bir bilgi edinmek isteniyorsa, o zaman Yeni-Ahit yazılan üzerine bina edilen ve İsa'yı lafzilliteral anlamda "Tanrı'nın Oğlu" olarak kabul eden geleneksel Hıristiyan İsa anlayışlan artık brr kenara bırakıl malıdır. Çünkü ancak bu tarz bir metodoloji izienerek geleneksel Hıristiyan İsa anlayışı, Yahudi Mesih öğretisine geri götürülebilir. Zira İsa, yeni bir din kmmamış ve yaşamında hiçbir şekilde Yahudi inançlanndan ayrılarak onların yerine başka inançlan koymayı düşünmemiş tir. 9 Ancak İsa 'nın çarmı­ ha gerilmesinden sonra ümitsizlik içinde çırpınan taraftarlan üstatlarının ölümünün yarattığı sıkıntıdan kurtulmak için onun ölümüne manevi bir hava vermek istemişlerdir. Bu bağlamda onlar, İsa'nın gömülen cesedini çalarak saklamış ve insanlara onun ölümden dirildiğini ve çok yakında tekrar geri gelerek yarım bıraktığı işi tamamlayacağını ilan etmeye başlamışlardır. 10 Reimarus'un buraya kadar olan görüşlerini bir bütün olarak düşündüğümüzde bunlardan şu sonucu çıkarabiliriz: isa, sonunda başarısız olan fanatik ve politize olmuş bir Yahudi reformcu idi. Onun çarmıhtaki terk edilmişlik serzenişi Tanrı 'sının kendisini desteklemek için harekete geçeceği yönündeki ümidinin sona erdiğine işaret etmektedir. isa'nın ölümünden sonra havatileri farklı bir Mesih anlayışıyla geri dönerek isa'nın ölümden dirildiğini ve Tanrı'nın dünyayı sona erdirmesini beklediklerini ilan etmeye başlamışlardı. Böylece onlar üstatlarının ölümünün kendilerinde yarattığı hayal kırıklığı ve ümitsizlik içinde ağlamak yerine onunla ilgili yeni düşünceler üretmek suretiyle ilk kiliseyi kurarak geliştirmeye çalışmışlardır. Reimarus, "İsa kimdir?" sorusunu, kendinden önce bu soruyu cevaplayaniardan oldukça farklı bir şekilde cevaplamıştır. O, bunu yaparken sadece yukarıda ifade ettiğimiz geleneksel dogmanın ötesine gitmekle kalmamış, aynı zamanda Yeni Ahit 7 8 9 1O Alister E. McGrath, TheMaking of Modern German Christology: 1 750·1990 (Grand Rapids: Apollos, ı994), ss. 33-34; c.). den Meyer, Jesus Matters (London: SCM Press. 1996), ss. 22-23. Albert Schweitzer, The Quest of the Histarical Jesus: A Critica/ Study of /ts Progress From Reimarus to Wrede (London: A.& C. Black Ltd, 1926), s. 16. Schweitzer, Quest of the Histarical Jesus, s. 17. Schweitzer, Quest of the Histarical Jesus. s. 21. s lslôm Araştırmaları Dergisı metinlerinin de ötesine gitmiştir. Zira, ona göre tarihsel araştırmalar bağlamında incillerdeki isa ile ilgili bilgilere şüpheyle yaklaşılmalıdır. Çünkü isa'nın bizzat kendisi yazılı hiçbir şey bırakmamıştır. Onun yaşamıyla ilgili bazı olaylar incillerde kaydedilmelerine rağmen tarihsel olarak güvenilir değillerdir. Zira onlar isa'nın çarmıha gerilmesinden sonra geçmişi düşünme, yani İsa'nın çarmıha gerilmesinden önceki dönemi hatıriama mantığı içinde kaleme alınmışlardır. Liderlerinin başansızlığa uğramasının yarattığı hayal kınklığı üzerine, taraftarlan bir ümit ışığı olarak ondan kalan hatıralan yazıya geçirmeye başlamışlardır. Bunu yaparken de hayalleriyle gerçekler, arzularıyla tarihi vakıalar arasındaki sınırlan kaldırmışlar ve neticede tarihi manipüle ederek üstatlanmn, yani İsa'nın yeni bir portresini ortaya koymuşlardır. Bütün bunların sonucu olarak da İncillerde karşılaşılan İsa, ilk yüzyılda Yahudiler arasmda yaşayan ve döneminde hakim olan dinsel ve siyasal yapısına karşı devrimci bir tutum takındığı için Yahudi yetkililerce yakalanıp Roma valisine teslim edilen ve çarmıha gerilen tarihsel isa'dan tamamen farklı bir figür olup çıkmıştır. 11 Görüldüğü üzere, Reimarus'a göre İsa, arzu ve isteklerinde başarısızlığa uğrayan bir devrimcidir. Onun havartleri de yanlış olduklannı bildikleri bir İsa anlayışını yayan hilekiı.rlardır. Bu fikirleri ileri sürmekle Reimarus, tarihsel İsa araştırmalannda son derece önemli kabul edilen şu hususun altını çizmiştir: Asırlardır İsa'nın yaşamıyla ilk Hıristiyan toplumunun onu algılaması arasmda bir süreklilik olduğu iddia edilirken, Reimarus gerçekte böyle bir devamlılığın olmadığım ileri sürmüştür. Ona göre gerçekte İsa, İn­ cillerde tasvir edilen Mesih figüründen çok daha farklı tarihsel bir şahsiyet olmalıdır. Reimarus'un bu argümanına göre tarihsel İsa ile İnciller tarafından tasvir edilen İsa arasmda belirgin bir fark vardır. Kısaca, Reimarus bütün bu fikirleriyle kafasında Hı­ ristiyan inancının Mesih'ine zıt olan tarihsel bir İsa'nın tohumlarını atmıştır. David Friedrich Strauss Görüldüğü üzere Reimarus ve onun eserini yayıniayan Lessing, "İsa kimdir"? sorusuna verdikleri bu cevapla hem geleneksel Hıristiyan teolojisini hem de Hıristi­ yan inancını kalbinden yaralamış gözükmektedirler. Öyle ki, onların bu görüşleri ya geleneksel dogmanm İsa'sı ya da başarısız olan isyancı İsa arasında bir seçim yapıl­ ması gerektiği sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bu konu 1895 yılında David F. Strausss'un The Life of Jesus: Critically Examined 12 (İsa'nın Yaşamı: Eleştirel İnceleme) adlı ll Meyer, Jesus Matters, s. 23; Schweitzer, Quest of the Histarical Jesus, s. 21. Nitekim günümüzün bazı da Reimarus'un bu görüşüne benzer görüşler ileri sürmektedirler. Örneğin, Oxford Üniversitesinin önde gelen teologlarından Christopher Rowland son dönemlerde kaleme aldığı ""İsa ve ilk Kilise" adlı makalesinde Yahudi tarihçi josephus'un haklarında bilgi verdiği ve yaşadıkları toplumlardaki radikal çıkışları ve trajik sonlarıyla tanınan çeşitli peygamber tipleriyle isa arasındaki benzeriikiere dikkat çektikten sonra isa'nın döneminin dinsel ve politik idarecileri tarafından "iyi giden düzeni yıkan ve Roma ile olan hassas politik ilişkileri tehdit eden birisi olarak" görüldüğü hususun altını çizer. Bkz .. Christopher Rowland, "İsa ve ilk Kilise", ingilizce'den çev., Mahmut Aydın. islamiyat 4/3(2000). ss. 40-41. Bu kitap iki cilthalinde ilk defa Almanca olarak Tübingen'de basılmıştır. George Eliot tarafından The Life o{ Jesus: Critically Examined adıyla ingilizce'ye tercüme edilmiş ve 1973'de hem Philadelphia hem de Londra'da yayınlanmıştır. çağdaş tealogları 12 6 Tarıhsel lsa Ara;ştırmaları ve Onların Bulgulorı iki ciltlik eseriyle tekrar gündeme gelerek yeni bir ivme kazanmıştır. Reimarus'dan önce teologlar, isa konusunu genellikle teolojik bakış açısına göre ele almaktaydılar. Reimarus'la birlikte ise konu artık yavaş yavaş tarihsel olarak da ele alınıp incelenmeye başlanmıştır. İşte bu dönemde Hegelci "tez-antitez-sentez" çözümlemesine dayalı tarihsel metotları kullanan bir teolojinin en başta gelen savunucularından Tübingen ilahiyat Okulu'nun kurucusu Ferdinand Christian Bam'un öğrencisi olan Strauss, sadece hocasının yolunu izlemekle kalmamış, aynı zamanda tarihin isa'sı ile dogmanın Mesih'i arasındaki dilemınanın çözüme kavuşturulması konusuna da katkıda bulunacağını düşünmüştür. Bu bağlamda yukanda zikrettiğimiz eserinde ilk olarak tıpkı Reimarus gibi, dört İncil'in, isa'nın gerçek bir tasvirini ortaya koydukları yönündeki geleneksel Hıristiyan inancını reddetmiştir. Dahası Straus, hocası Baur'u takıp ederek Kitab-ı Mukaddes'in radikal bir şekilde tarihi tenkit süzgecinden geçirilerek yeni bir incelemeye tabi tutulması gerektiğini ileri sürmüştür. Bunu yaparken de bu tarz bir tarihsel araştırmanın Hıristiyan inancının özü için temel bir tehdit olmayacak şekilde yapılması gerektiği kanaatinde idi. Ona göre havariler ve İncil yazarlan dogmatik söylemler üretmek niyetinde değillerdi. Onlar isa'nın eylemlerini ve söylemlerini duyduklarında, onları tarihsel sorgulamadan geçirmekle de meşgul olmamışlardı. Strauss'a göre İncil yazarlan dogmatik teolog olmadıklan gibi, aydınlanma düşüncesine sahip tarihçiler de değillerdi. Onlar mitolojinin kendisini ağırlıklı olarak hissettirdiği bir dünyada yaşamışlardı. İncil yazarlan mitolojik düşünce ve fikirlere aşina olduklan için yazı­ lannda mitolojik bir dil kullanmışlardır. işte İncil yazarlannın eserlerini kaleme aldığı ve isa-Mesih'in kendileri için ne anlama geldiğini sözlerle ifade etmeye çalıştıklan bağlam budur. Bu nedenle ona göre tarihsel isa araştırmalarıyla ilgilenenler, çalışmalannda bu bağlaını dikkate almak zorundadırlar. 13 incillerin isa hakkında sunduklan bilgilerin mitolojik karakterli olduğuna bu şekilde dikkat çektikten sonra tarihsel isa'yı ortaya koymak için Strauss, Sinoptik incillerle Yuhanna ineili arasında bir ayırım yapılması gerektiğini ifade etmektedir. Bu bağlam­ da o, şu iki noktanın altını çizmektedir: 1) inciller temelde tarihsel değil, imanla ilgili konulardan bahsetmektedirler. 2) Tarihsel kaynaklar olarak sinoptik inciller, Yuhanna ineili'ne tercih edilmelidir. Çünkü ona göre Yuhanna ineili'nin isa tasviri, isa sonrası dönemdeki teoriler tarafından şekillenmiş olduğundan sinoptiklerde yer alan isa portresinden oldukça farklılık arz etmektedir. örneğin Yuhanna, sinoptiklerden daha gelişmiş bir mitolojik süreci temsil etmektedir. Bu bağlamda da o, sinoptiklerde yer alan Yahudi Mesih fikri ve düşünceleriyle ilahi oğullukla ilgili Yunan-mitolojik fikirlerinin yerini değiştirmiştir. Sonuçta Yuhanna incili, çizdiği isa portesiyle Yunan düşüncesinin ezeli-varlık fikrini isa'nın şahsına uygulamıştır. 14 13 14 Schweitzer, Quest of the Histarical Jesus, ss. 78-95: john Macquarrie, Jesus Christ in Modern Thought (London: SCM Press, 1990), ss. 225-229; McGrath, The Making of Modern German Christology, ss. 58-63; Meyer, Jesus Matters, ss. 24-25 Schweitzer, Quest of the Histarical Jesus, s. 87. 7 lslôm Araştırmaları Dergısi Bununla birlikte Strauss, isa'nın Yahya tarafından vaftiz edilmesi, öğretisi, taraftar kazanması, Ferisilerin ona karşı düşmanlığından dolayı çarmıha gerilmesi gibi tarihsel bilgilerin incillerde yer aldığını kabul etmektedir. Ancak ona göre, ilk Kilise tarihsel isa'yı şu iki sürece tabi tutarak as ll tabiatından uzaklaştırmıştır: 1) ilk Kilise isa'nın yaşamındaki olayları peygamberliğin tamamlanması ve Eski-Ahit inanç ve beklentilerinin yerine getirilmesi olarak yorurnlarnıştır. Böylece de isa'yı dinsel bir Mesih konumuna getirmiştir. 2) Onun dinsel anlarnda bir Mesih olmasıyla uygunluk içinde ilk Kilise top lurnunun inançlan vasıtasıyla çeşitli mitoslar ve efsaneler yaratmış ur. Sonuçta Colin Brown'un deyimiyle "Tarihsel isa, ilk Kilise tarafından ilahi Mesih'e dönüştürülmüştür. " 15 Kısaca Strauss'a göre tarihsel isa ilk Hıristiyan toplumunun ürettiği rnitos ve efsanelere öylesine gömülmüştür ki onun yaşarnının bir biyografısini ortaya koymak adeta irnkansızlaşrnıştır. Strauss'un bu görüşleriyle ilgili değer­ lendirmede bulunan Sean Freyne, Strauss'un inciilere yönelik bu çözümlernesinin sonuçlarını katı bir tarihsel yeniden yapılanma bağlamında uygularnaya koymadı­ ğını, çünkü onun isa'ya yaklaşımının tarihsel olmaktan ziyade teolojik ve Hegel'in "dünya ruhu" felsefesinden oldukça etkitenmiş olduğunu ve sonunda da "sonlunun asla sonsuzu kuşatarnayacağından dolayı" isa'nın bu ruhun tekil bir vücut bulmuş şekli olduğunu ileri sürmüştür. 16 Strauss bu görüşünden dolayı Tübingen ilahiyat Okulu'ndaki hocalıkgörevinden uzaklaştırılrnıştır. Hıristiyan inancı için isa 'nın uygunluğunu muhafaza etmek gayesiyle yapılan bu liberal Alman teologlannın çalışmalarıyla doruk noktasına ulaşmıştır. Bu süreçte incillerle ilgili en erken kaynakların tespit edilmesinin tarihsel isa'ya ulaşılrnasına büyük katkı sağlayacağına inanılrnaktaydı. Çünkü 19. yüzyıl boyunca devarn eden Kitab-ı Mukaddes'in tarihsel tenkide tabi tutulması kanonik incillerin (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna) kökeniyle ilgili geleneksel anlayışta önemli değişikliklerin yapılması gerektiğini gündeme getirmiştir. Söz konusu bu değişikliklerin tarihin İsa'sının ortaya konması yolunda yapılan araştırmalara etkisinden dolayı şimdi kısaca onları incelerneye geçiyoruz. girişimler 19. yüzyılın sonlarında, En Erken İncil'in Tespitine Yönelik Çalışmalar öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki aydınlanma düşüncesinin Ban Hıristiyanlığı içinde hakim olmaya başlamasıyla dördüncü İncil olan Yuhanna'nın tarihsel güvenilirliği zaten ciddi olarak sorgulanmaya başlanrnışn. Bu bağlarnda araştırmacılar devamlı surette şu soruyu kendilerine soruyorlardı: Eğer, Kilisenin iddia ettiği gibi Matta ve Yuhanna eserlerinde yansıttıkları olayların görgü tanıkları idiyseler, o zaman onların eserlerindeki birbiriyle uzlaşmasımümkün olmayan derin farklılıkların tatmin edici bir şekilde izah edilmesi mümkün müdür? 15 16 8 Brown. ''Quest of the Histarical )esus", s. 328. Sean Freyne, "The Quest for the Histarical )esus: Same Theological Reflections", Werner jeanord & Christoph Theobald, eds., Who Do You Say That 1am (London: SCM Press. 1997), ss. 39·40. Tarihsel isa Araştırmaları ve Onların Bulguları Bu soruyu cevaplandırmaya çalışan Yeni Ahit araştırmacıları Yuhanna İncilinin içinde sahip olduğu özel karaktere dikkat çekmektedirler. Çünkü bu İncil sadece Matta'dan değil aynı zamanda Markos ve Luka'dan da önemli derecede farklılık arz etmektedir. İşte bu nedenden dolayı Matta, Markos ve Luka İncilleri sinoptik yani eş anlamlı (synonim) inciller olarak kabul edilip bir kenara konurken, Yuhanna ineili de özel bir İncil olarak diğer kenara konmaya başlanmıştır. 17 Yuhanna ineili ile Sinoptik İnciller arasındaki ilişkiyle ilgili tartışmalarda, Yuhanna ineili özellikle tarihsel isa araştırmaları konusunda belirleyiciliğinilnormatitliğini tamamıyla kaybetmiş­ tir. Çünkü genel kanıya göre Yuhanna incili, Kilise tarafından iddia edildiğinin aksine havariler yani isa'nın görgü tanığı olan biri tarafından değil de ilk Hıristiyan toplumu içinde bilinmeyen biri tarafindan MS. 90 yıllarından sonra kaleme alınmıştır. Bu İncil'in yazarına göre isa'nın hayatı tamamıyla geçmişte kalan bir olaydır. Asıl önemli olan onun geçmişte kalan bu yaşamının yaşayanlar için ne anlama geldiğidir. işte bu noktadan hareket eden Yuhanna ineili yazarının temel amacı, isa hakkında doğru ve güvenilir tarihsel bilgi vermek değil, geçmişteki olayların teolojik olarak değer­ lendirmesini yaparak döneminin insaniarına yardımcı almaktı. 18 diğer inciller Yuhanna incilinin tarihin isa'sının ortaya konması konusuyla ilgili çalışmalarda saf dışı bırakılması, şu soru'nun ortaya çıkmasına vesile olmuştur: Eğer Yuhanna ineili isa hakkında son sözü söylemiyorsa o zaman hangi inci/ söylü- bu şekilde yor? Veya diğer bir d ey işle tarihsel isa 'nın ortaya konması konusunda Yuhanna ineili belirleyici değilse diğer incillerin durumu nedir? Bu bağlamda Johann Jacob Griesbach, 1 776 'da yayınladığı Synopsis adlı eserinde Matta, Markos ve Luka İncil­ lerini yan yana koyarak mukayese eder ve daha sonra" sinoptik problem" (synoptic problem) adı verilen teoriyi.ileri sürer. Çünkü Griesbach, bu İncilleri mukayese ettiğinde onların birbirine benzer veya birbiriyle uyuşan pek çok nokta ihtiva ettiği gibi, pek çok uzlaşmaz farklılıkları da içerdiklerini gözler önüne serer. Griesbach'a göre Sinoptik incillerin kendi aralarında bazı özel bağlantılar mevcuttur. Çünkü onların yazarları eserlerini kaleme alırken birbirlerinin çalışmalarını kaynak olarak kullanmışlardır. Ancak sorun, hangi incilin diğerine veya diğerlerine kaynaklık teşkil ettiği ve hangi İncil yazarının kimin eserini kaynak olarak kullandığıydı. 19 Griesbach'a göre ilk İncil Matta'dır. Markos ineili ise Matta ineili'nin bir özeti için Matta ve Luka'dan sonra gelmektedir. Ayrıca ona göre, Markos ve Luka havari olmadıklarından, onların incillerinin Matta'dan önce yazılmış niteliğinde olduğu ı7 ı8 19 Sinoptik incillerle Yuhanna ineili arasındaki farklarla ilgili olarak bkz. Mahmut Aydın, "Yahudi Bir Peygamberden GentHe Tanrıya: isa'nın Tanrısallaştırılma Süreci", islamiyaı. 3/4 (2000), ss. 55-56. Bkz .. Leon Morris, Jesus ls The Christ: Studies In The Theology of John (Grand Rapids: Eerdmans, ı989), ss. ı -ı9: Meyer, Jesus Matters, s. 2 7; Udo Schnelle, Antidocetic Christology in the Gospel of John (Minneapolis: Fortress Press, ı992). Burton L. Mack, The Lost Gospel o{ Q &Christian Origin (Shaftbury: Elemet, ı993), s. ı9; Heyer, Jesus Matters, s. 27. 9 lslôm Araştırmaları Dergısı olması mümkün değildir. 20 Hangi İncil'in ilk ve diğerlerine kaynaklık teşkil ettiği sorusunun ortaya çıkardığı tartışmalar 1830 'larda zirveye çıkmıştır. Bu bağlamda Karl Lachmann, 1835 'te Matta ve Luka'nın, Markos ineili'ni takip ettiklerinde İncillerinde yansıttıkları materyalin düzeninde hemfikir olduklarını, onu izlemediklerinde ise materyalleri sunarken birbirlerinden farklı yollar izlediklerini ileri sürmektedir. Lachmann, ayrıca Markos'ta olmayıp da Matta'da bulunan materyallerin temelde Markos ineili'nin ihtiva ettiklerinden farklı tarzdaki İsa'nın sözleri olduğunu ileri sürmektedir. 21 Christian Wilke da Lachmann'ın bu argümanını geliştirerek Matta'nın değil de Markos ineili'nin en erken İncil olduğunu; Matta ve Luka'nın onu kaynak olarak kullandığım ve bundan dolayı ona öncelik verilmesi gerektiğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Christian Weisse ise bir adım daha atarak "iki doküman hipotezi" (two-document sources) argümanını ileri sürmüştür. Bu argümana göre Matta ve Luka'nın eserlerini kaleme alırken birbirlerinden bağımsız olarak Markos ineili'ni ve İsa'nın sözlerini ihtiva ettiği düşünülen ve adına kaynak anlamına gelen Almanca Quelle kelimesinin kısaltılmışı olarak Q denen isa'nın sözlerinden müteşekkil ortak bir ineili kullanmış­ lardır. 22 Daha sonra pek çok araştırmacı Weisse'nin bu hipotezini ele alarak test etmeye çalışmıştır. Bunlardan Heinrich Julius Holtzmann, Sinoptik İnciller üzerine kaleme aldığı eserinde bu konuda kendinden önce söylenenleri özetledikten sonra Weisse'nin ortaya attığı "iki doküman hipotezini" test eder ve Markos ineili'nin kesin olarak en erken İncil olduğunu; Matta ve Luka'nın hem Markos'u hem de Q ineili'ni kaynak olarak kullanıp İncillerini kaleme aldıklarını açıkça ortaya koyar. 23 Şüphesiz ki Lachmann tarafından ortaya atılan ve Holtzman tarafından tamamen temellerıdi­ rilen bu teori, Matta ve Luka'yı isa'nın görgü şahitleri veya havarilerin görgü şahitleri tarafından yazılmış birbirinden bağımsız iki ayrı İncil olarakgören geleneksel Hıris­ tiyan görüşüyle ciddi şekilde çatışmıştır. Markos ineili'nin ilk İncil olduğunu, Matta ve Luka'nın onun ve İsa'nın sözlerinden müteşekkil farazi Q ineili'ni kaynak olarak kullandıklarını ifade eden "iki kaynak hipotezi"ni şu şekilde tablolaştırabiliriz: 20 21 22 23 lO Mack, The Lost Gospel of Q, s. 19. Mack, The Lost Gospel ofQ, ss. 19-20. Q adlı bu İncil müstakil bir metin halinde elde mevcut bir metin değil de tamamen hipotetik karaktere sahip bir metindir. Mack, The Lost Gospel of Q, s. 20. Heyer, Jesus Matters, s. 28. Bu noktada karşımıza Q incilinin muhtevasının ne olduğu sorusu çıkmakta. Acaba onun muhtevası mevcut dört Kanonik incil'e benzemekte midir? Bu konuda ne yazık ki yeterli bilgiye sahip değiliz. Bu nedenle söz konusu bu inciliin muhtevası hakkında söylenen ve yazılanlar spekülatif söylemlerden öteye gitmemektedir. örneğin, Burton L. Mack'a göre Yeni Ahil'teki yazıların ve incillerin ortaya çıkmasından önce isa'nın ilk takipçileri isa'nın yaşamında cereyan eden olayları değil de sadece onun sözlerinden ve öğretisinden oluşan bir İncil kaleme almışlardır. Çünkü onlar isa'nın şahsı, yaşamı veya ona sonunda ne olduğu üzerinde durmaksızın isa'nın sözlerinin ışığı altında bir hayat yaşamayı gaye edinmişler­ di. Bundan dolayı da isa'nın sözlerini ve öğretisini kendilerine yaşamlarında rehberlik edecek şekilde düzenleyerek bir araya getirmişlerdi. Ancak söz konusu bu İncil, sonunda çeşitli nedenlerden dolayı kaybolmuştur. işte Matta ve Luka, Markos ineili'ne ilaveten Q İncilini de kaynak olarak kullanmışlardır. Mack, The Lost Gospel of Q, s. 1. Tarıhsel ~ Iso Araştırmaları ve Onların Bulguları Morkos Inci lı j Holtzman'ın bu tespiti tarihsel isa araştırmalarına daha sağlam bir zemin katarihsel isa konusuyla ilgilenen araştırmacılar ona daha fazla önem vermeye başlamışlardı. Çünkü söz konusu bu araştırmacılar, isa'nın hayatı ve öğreti­ si konusunda artık güvenilir bir kaynağa sahip olduklarını düşünüyorlardı. Sinoptik incillerden hangisinin ilk olduğu probleminin Markos ineili'nin lehine sonuçlanması 19. ve 20. yüzyıllarda geliştirilen kristolojiler üzerinde büyük bir etki yapmıştır. Çünkü Kilise tarihinin ilk yıllanndan itibaren dogmalarda ve geleneksel inanç esaslarını ifade eden söylemlerde Yuhanna ineili esas alınarak isa'yı "yukarıdan [gökten] gelen hakikat"24 olarak tanımlamak adet haline gelmişken, Markos ineili esas alınarak oluşturulmaya çalışılan yeni isa portrelerinde ise yukarıdan gelen isa ile değil de yeryüzünde tarihin belli döneminde yaşayan isa ile işe başlanmıştır. Çünkü Markos, isa'nın ezeliliği ve özel olarak dünyaya gelişi (bakireden doğumu) konusunda hiçbir bilgi vermeden doğrudan kalabalıkların yoğun ilgisini çeken Vaftizci Yahya'nın hikayesinden işe başlar ve daha sonra da Yahya tarafından Ürdün Nehri'nde vaftiz edilenler arasında isa'nın da bulunduğunu ifade eder. 25 Bu noktadan hareket eden Markos incili, "İsa kimdir?" sorusuna cevap verirken klasik kristolojik ifadelerden farklı olarak onun, özel bir insani varlık olduğunu; Yahya tarafından vaftiz edilmesinden sonra gökten "Sen benim sevgili oğlumsun. Senden razıyım. " 26 diye kendisine hitap edildiğini belirtir. Görüldüğü üzere Markos ineili'nde de klasik anlayışa benzer şekilde isa, "Tanrı'nın oğlu" olarak nitelendirilmektedir. Bu noktada hemen şu soru gündeme gelmektedir: Eğer en erken İncil olan Markos da İsa'yı Tanrı'nın oğlu olarak niteliyorsa, o zaman iznik-Kadıköy konsillerinde formüle edilen klasikdogma doğru bir formül olmaz mı? Markos ineili'ni esas kabul eden ve aydınlanma düşüncesinden etkilenen araştırmacılar bu soruyu olumsuz olarak yanıtlar. Onlara göre bir insanın "Tanrı· nın oğlu" olması mümkün değildir. ilahi ve insani tabiat bir kişide bir arada bulunamaz. isa, tarihin belli döneminde yaşayan tarihsel bir fıgürdür. O, diğer insanlardan Tanrı zandırdığından, 24 25 26 Yuhanna 1:18. Markos 1:9-1 1. Markos 1: ll. ı ı lslôm Araştırmaları Dergısı ile doğrudan iletişim kurması ve yakın bir ilişki içinde bulunması bağlamında farklılık arz etmektedir. O, yaşamı boyunca ne yeni bir din ne de bir kilise kurmaya çalışmıştır. O, gelmesi an meselesi olan Thnn'nın krallığının gelişini insanlara ilan ederek onları bu krallığa hazırlamaya çalışmıştır. 27 Bu şekilde ı 9. yüzyılliberal Hıristiyan teolojisinin savunucuları geleneksel kristolojik dogmalann isa'nın kim olduğu sorusuna tatmin edici olmayan, modası geçmiş ve zaman-bağımlı cevaplar verdiği kanaatindeydiler. Bu teologlara göre dogmatik formüllerin ötesine geçilerek gerçek isa'nın ortaya konması gerekmektedir. Bu bağ­ lamda başlatılan çalışmalar sonucunda tarihsel isa konusunda ortaya son derece önemli kaynak ve dokümanlar çıkmıştır. Söz konusu bu kaynak ve dokümanların ortaya çıkmasını sağlayan tüm araştırmacılar, isa'nın yaşamını doğru biçimde ortaya koymaya gayret etmişlerdir. Çünkü onlar geçmişin güvenilir bir tasvirinin mümkün olduğu kanaatinde idiler. örneğin bu dönemde Volkmar adlı bir araştırmacı Markos ineili'ne dayanarak isa 'nın bir portresini ortaya koyar. Ortaya konan bu porteye göre isa mesihlik iddiasında bulunmayan ve kendini sadece dinsel bir reformcu olarak gören biridir. 28 Bu dönemde Markos ineili temel alınarak ortaya konmaya çalışılan en önemli isa tasviri ünlü Alman teologu AdolfHarnack'a aittir. Şimdi kısaca onun isa hakkındaki görüşlerini ifade etmeye geçiyoruz. Adolf Harnack Aydınlanma düşüncesinin yukanda ifade ettiğimiz bulgulanndan hareketle Libeönemli teolog hiç şüphesiz ki Hamack'dır. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi aydınlanma döneminin başlamasıyla yürütülen çalışmalar sonucunda 19. yüzyıl Yeni-Ahit araştırma­ lan kendilerini geleneksel dogmatik düşüncenin ön varsayımlanndan kurtararak gerçek isa'nın ortaya konması yolunda önemli adımlar atmışlardı. işte bu bağlam dahilinde 20. yüzyılın hemen başlarında Hamack, "Hıristiyanlığın Özü" konulu 16 serilik bir konferanslar dizisini Berlin üniversitesi'nde yaklaşık 600 kadar dinleyicinin huzurunda verir. Söz konusu bu konferans dizisi İngilizce'ye What is Christianity başlığıyla tercüme edilerek ı 901 ·de yayımlanır. 29 Hamack verdiği bu konferanslarda kendini geleneksel dogmadan tamamen uzaklaştırarak dinleyicilerini Hıristiyan inancının kaynağı olan isa-Mesih'in ineili'ne dönmeye çağırır. Bunu yaparken de öncelikle mevcut Hıristiyan kaynaklan hakkındaki kendi değerlendirmesini verir. Bu bağlamda Hamack, geleneksel dogmanın ötesindeki Hıristiyan imanın kaynağı olan isa-Mesih 'in incilinin tespitinde hem Yuhanna ineili'nin hem de Pavlus'un mektuplannın önemli rol oynamadıklarına dikkat çektikten sonra kendi tarihsel isa anlayışını tamamıyla Sinoptik inciller üzerine bina ettiğinin altını çizer. 30 ral-Protestanlıkiçinde isa konusunda ı9. yüzyılın sonlannda temayüz eden en 27 28 29 30 12 Heyer, Jesus Matters, s. 29. Schweitzer, Quest of the Histarical Jesus, s. 225. Adolf Harnack, What is Christianity?: Lectures Delivered in the University of Berlin during the WinterTerm 1899-1900 (London: William and Norgate, 1901). Harnack, What is Christianity, ss. 21-22. Tarıhsellsa Araştırmaları ve Onların Bulguları Harnack'a göre Hıristiyan imanının esası, isa'nın Tanrı'nın krallığını vaazıdır. Söz konusu bu vaazın merkezinde de isa-Mesih'in şahsı değil, onun "baba" diye hitap ettiği Tanrı yer almaktadır. Bu noktadan hareket eden Harnack'a göre isa'nın öğretisi temelde Tanrı' nın krallığının tesis edilmesi üzerine yoğunlaşan bir öğreti idi. Onun sözlerinde ve eylemlerinde ilk Hıristiyan toplumunun ve daha sonra dogmatik geleneğin ona atfettiği şeyleri bulmak mümkün değildir. 31 Görüldüğü gibi Harnack da tıpkı birazdan görüşlerini ifade edeceğimiz Schweitzer gibi, isa'nın öğretisinde Tanrı'nın krallığı düşüncesinin merkezi bir rol oynadığına inanmasına rağmen, onu Schweitzer'den farklı şekilde yorumlamaktadır. Zira Harnack, Schweitzer gibi Tanrı'nın krallığını eskatolojik ve apokaliptik bir krallık olarak mütalaa etmez. Ona göre isa'nın vaaz ettiği Tanrı' nın krallığı, insanlık tarihi içinde gelişecek bir krallıktır. O, gelecekte ansızın vuku bulacak bir krallık değil, hali hazırda dünyada mevcut olan bir krallık­ tır. 32 Bu bağlamda o şöyle der: Şayet bir kimse İsa'nın mesajındaki Tanrı'nın Krallığının ne olduğunu ve onun gelmesinin ne anlama geldiğini anlamak istiyorsa isa'nın insanlara öğüt vermek için anlattığı hikayeleri okumalı ve inceden ineeye araştırmalıdır. [Ancak böyle yaptığın­ da] Tanrı'nın krallığının ne anlama geldiğini görecek ve anlayacaktır. Tanrı'nın krallığı fertlere gelmek, onların ruhlarına nüfuz etmek ve onlar tarafından kavranmak suretiyle gelir/vuku bulur. Tanrı'nın krallığı gerçekte Tanrı'nın idaresidir. Ancak o yüce bir Tanrı 'nın fertlerin kalplerindeki idaresidir. O, gücü içerisinde bizzat Tanrı 'dır. Bu bakış açısına göre zahiri ve tarihsel anlamda dramatik olan her şey ortadan yok olmuştur. Geleceğe yönelik tüm zahiri ümitler de kaybolmuştur. Hangi hikayeyi alır­ sanız alın -tohum ekici hikayesi, son derece değerli inci hikayesi, tarlada gömülü hazine hikayesi- her durumda Tanrı'nın sözü, bizzat Tanrı, Tanrı'nın krallığıdır. 33 Görüldüğü üzere Harnack'a göre İsa temel öğretisi, Tanrı'nın babalığı, insanların her bir ferdin kendini sevdiği gibi diğer insanları da sevmesini öngören sevgi prensibi ve insan ruhunun sonsuz bir değere sahip olduğunu insanlara öğreten aydınlanmış bir "ahlak öğretmeni"ydi. Kısaca, ona göre isa, bir öğretmen ve gerçek insanlık için bir modelden başka bir şey değildi. kardeşliği, İsa'yı bir ahlak öğretmeni olarak niteleyen Harnack'ın yukanda ifade ettiğimiz özü" adlı konferansını verdiği yıl, Johannes Weiss Jesus' Pradamation of the Kingdam of God (İsa'nın Tan'nın Krallığını Tebliği) adlı eserinde İsa'yı sadece bir ahlak öğretmeni ve reformcu olarak gören Liberal-Protestan anlayışa karşı, İsa'nın apokaliptik ve eskatolojik karakterli Yahudi beklentileri çerçevesinde gelmesi "Hıristiyanlığın 31 32 33 Bkz .. Harnack, What is Christianily, ss. 56-61. Nitekim Luka 17:21'de geçen '" ... Tanrının Krallığı sizin içinizdedir" ifadesi Harnack'ın Tanrının Krallığının gelecekte değil de hali-hazırda mevcut bir olgu olduğu görüşünü destekler niteliktedir. Harnack'a göre isa'nın vaaz ettiği Tanrı Krallığı üç temel özelliğe sahiptir: ( 1) Tanrının Krallığı sıradan bir yaşamın ürünü değil gökten gelen tabiarüsrü bir hediyedir. (2) O, tamamıyla dini bir nimet ve yaşayan Tanrı ile kurulan dahili bir bağdır. (3) O, bir insanın sahip olabileceği her şeyin ona bağlı olduğu son derece önemli bir tecrübedir. Harnack, What is Christianity, s. 67. Harnack, What is Christianity, ss. 60-61. ı 3 lslôm Araştırmaları Dergisı an meselesi olan Tanrı'nın krallığını vaaz eden bir peygamber olduğunu ileri sürmekteydi.34 Weiss'in bu iddiası, isa'nın öğretisinin eskatolojik tabiatlı olduğu yönündeki görüş ve argümanlann başlangıcını teşkil etmektedir. Şimdi Weiss'in bu görüşünü daha da geliştiren ve tarihsel isa araştırmalarında son derece önemli bir figür olarak kabul edilen Schweitzer'in görüşlerini ana hatlarıyla kısaca ifade etmeye geçiyoruz. Albert Schweitzer Tarihsel isa araştırmalannda en önemli fıgür hiç şüphe yok ki Schweitzer'dir. Onun 20. yüzyılın başlannda kaleme aldığı The Quest of the Histarical Jesus35 (Tarihsel isa Araştırması) adlı geniş çaplı eseri, hem eski isa araştırmalan döneminin sonunu hem de tarihsel isa araştırmalannda yeni anlayışların ortaya çıkmasını temsil etmektedir. O, bu eserinde Reimarus'dan başlayarak kendi dönemine kadarki tarihsel isa araştırmalarının bir analizini yaptıktan sonra, sonuç olarak her araştırmacının kendi isa'sını oluşturmaya çalıştığını söyleyerek araştırmacı sayısı kadar isa fıgürü olduğunu ileri sürmüştür. örneğin, sosyalist düşünceden etkilenen araştırmacılar sosyalizmin öncüsü olan bir isa fıgürü; orta tabakaya mensup olan ve mevcut düzeni kaosa döndürmek istemeyen araştırmacılar ıslahatçı ve devrimci bir isa figürü; toplumun kanlı bir devrimle düzeleceğini düşünenler de ihtilalci bir isa fıgürü ve romantikler ise romantik bir isa figürü çizmeye gayret göstermişlerdir. 36 Schweitzer, eserinin sonunda isa hakkında çalışmalar yapanların ve roman yahep aynı hatayı yaptıklarını ileri sürer. Ona göre söz konusu bu araştırmacı ve romancılar tarihsel isa'yı ortaya koymaya çalışırken onu kendi çağdaşları olarak düşünmüşler; kendilerinin isa'dan asırlar sonra yaşadıklan gerçeğine yeterince özen göstermemişlerdir. Halbuki isa, ilk yüzyılda Yahudi bir çevrede doğup büyüyen biri iken onlar, Batı-Avrupa aydınlanma düşüncesinin ürünü insanlardı. isa, kutsal kitap ve geleneğin egemen olduğu ve Tanrı'ya olan iman ve güveninin bilimsel düşünce tarafından sarsılmadığı bir dünyada yaşamıştır. Herhangi bir güçlükle karşılaşmaksızın isa'yı modernleştireceğine inanan kimse, isa'nın kendi görüş alanından uzaklaşaca­ ğının farkında olmalıdır. Çünkü böyle bir durumda tarihsel isa ortadan kalkarak modernleşen isa onun yerini alacağından, ortaya tarihin isa'sından çok farklı bir isa çıkmış olur. Ayrıca Schweitzer'e göre söz konusu bu isa araştırmacıları isa'yı daha evrensel bir fıgür olarak göstermek isterken onun sözlerinin ve eylemlerinin eskatalojik boyutunu asgarileştirmişler veya tamamen ihmal etmişlerdir. Halbuki Schweitzer' e göre isa, dönemindeki Yahudilik anlayışıyla paylaştığı eskatolojik bağlamdan hiçbir şekilde soyutlanamaz. 37 zanların 34 35 36 37 14 Brown,"Quest of the Histarical jesus", s. 329. Albert Schweitzer, The Quest of the Histarical Jesus: A Critica! Study of /ts Progress (London: A. & C. Black Ltd, ı926). Heyer, Jesus Matters, ss. 33-34; Aydınlanma düşüncesi sonrası ortaya çıkan değişik isa figürleri için bkz., Schweitzer, Quest o{ the Histarical Jesus, ss. ı6tvd. Schweitzer, Quest o{the Histarical Jesus, ss. 396-401. Tarıhsellsa Araştirmalan ve Onların Bulgulari Bu şekilde, araştırmacı sayısı kadar isa fıgürü olduğu ve tarihsel isa konusuyla ilgilen liberal zihniyetli kişilerin isa'yı sözlerinin ve eylemlerinin eskatolojik bağlamı­ nı ihmal ettikleri hususuna işaret ettikten sonra, Schweitzer, isa'nın yaşamının "eskatolojik bağlamda/çerçevede bir çözüm" (solution o{thoroughgoing eschatology) olduğu yönündeki görüşünü ileri sürer. O, isa'yı gelmesi an meselesi olan Tann'nın krallığına bütün samimiyetiyle inanan bir apokaliptist olarak görür. Ona göre isa, böyle bir apokaliptik beklenti içerisinde yaşamış ve ölmüştür. O, çarmıhta çektiği ıstırabın apokaliptik krallığın gelmesini kolaylaştıracağı düşüncesindeydi. Schweitzer, Matta 1O: 11 'e dayanarak isa'nın yaşamının "tam eskatoloji" düşüncesi üzerine dayanılarak anlaşılabileceğini ileri sürmüştür. Çünkü söz konusu bu pasajda isa, bu dünya yaşamının sona ermesinin an meselesi olduğunu düşündüğünden havartlerinden sadece Yahudi bölgelerine giderek oralarda Tanrı'nın krallığını tebliğ ve ilan etmelerini istemiştir. Zira o, dünyanın apokaliptik sonunun çok yakında vuku bulacağı­ na inanıyordu. 38 Schweitzer, Tanrı'nın krallığının gelmesinin an meselesi olduğuna inanan isa'nın söz konusu bu beklentisi gerçekleşmeyince onun gelişini çabuklaştırmak için kendi yaşamını risk etmesi gerektiğine inanmaya başladığını ileri sürmektedir. 39 Çünkü apokaliptik düşüneeye göre dindar ve salih kimselerin acı ve ıstırap çekmesi, dünyanın sonuna giden yolda gerekli bir aşama olarak kabul edilmektey di. Buna göre, nasıl ki bir çocuğun dünyaya gelmesi esnasında annesi acı çekiyorsa, aynı şekilde Tanrı'nın krallığının da vuku bulması için dindar ve salih kimselerin acı ve ıstırap çekmesi gerekmektedir. işte isa da, tebliğ hayatında "insanoğlunun" gelip yeryüzünde Tanrı'nın krallığını kuracağını umuyordu. Ancak bu olay bir türlü gerçekleşmeyince Tanrı'nın krallığının gelişini hızlandırmak için bu apokaliptik düşünceyi benimseyerek çarmıh­ ta acı ve ıstırap çekmeye razı olmuştur. Bu bağlamda Yahudi otoritelerini kendisini cezalandırmaları için provoke etmiştir. Schweitzer'e göre bu düşünce içerisinde Kudüs'e giden isa, yolda taraftarlarını acı sona hazırlamıştır. Bu bağlamda çarmıh esnasında sergilediği güçlü bir iç mücadeleden sonra tüm insanlar için acı çekmeyi kabul etmiştir. 40 Ancak onun bu elemli ölümü, Tanrı'nın krallığının vuku bulmasını sağlayamamıştır. Yani onun ölümü olayların normal seyrini değiştirmemiştiL Bundan dolayı Schweitzer, isa' nın yaptığı bu fedakarlığın hata olup olmadığını sorar ve cevap olarak da gelecekle ilgili Yahudi apokaliptik düşüncesi bağlamında isa'nın Tanrı'nın krallığının gelmesini çabuklaştırmak için kendini çarmıhta feda etmesinin hata olduğunu ileri sürer. Çünkü onun çarmıhta acı ve ıstırap çekmesi Tanrı'nın krallığının gelişine tesir etmemiştir. 41 38 39 40 41 Schweitzer, Quest of the Histarical Jesus, ss. 356-357. Matta 10:23. Bkz. Matta 16:2 ı. Bkz. Matta 26: 36-46. Schweitzer, Quest,of the Histarical Jesus, ss. 362- 395. ı 5 lslôm Araştırmaları Dergısı ileri sürülen bu eskatolojik isa anlayışı, geleneksel isa Çünkü geleneksel dogma, İsa'nın, Tanrı'nın krallı­ ğının gelmesi konusunda hata yaptığını kesinlikle reddeder. Zira asırlardır isa kendisini bekleyen sonu bilen Thnn'nın Oğlu ve Tanrı'nın krallığı için acı ve ıstırap çekmeyi arzulayan biri olarak sunulmuştur. Çünkü onu bu şekilde lanse edenlere göre isa'nın görevi Thnn oğlu olarak tüm insanlığın günahlarına kefaret olarak çarmıhta canını feda etmekti. işte geleneksel Hıristiyan isa anlayışıyla Schweitzer'in isa'sı arasındaki bu farktan dolayı onun görüşleri geleneksel çevreler tarafından pek kabul görmemiş­ tir. Çünkü o, apokaliptik isa düşüncesinden etkilenerek geleneksel dogmanın sunduğu isa'ya artık inanmıyordu. Schweitzer bir düşünce okulu oluşturmamasına rağmen onun tarihsel isa ile ilgili araştırması uzun zaman tarihsel isa araştırmalarına öncülük etmiştir. Öyle ki onun tarihsel isa ile ilgili yaptığı çalışmanın bulguları döneminden günümüze değin hemen her isa araştırmasında zikredilmiştir. Schweitzer bu görüşleriyle eski isa araştırmalarının hızını öylesine kesmiştir ki onların bir SO yıl daha devam etmesini engellemiştir. Ancak aynı şekilde onun bu görüşleri aşağıda göreceğimiz üzere ondan yaklaşık 75 yıl kadar sonra gündeme gelen üçüncü isa araştırmalan için de bir basamak olmuştur. 42 Schweitzer tarafından anlayışını doğrudan etkilemiştir. Eski isa araştırma dönemi ile ilgili buraya kadar ifade ettiklerimizi bir bütün olarak ele aldığımızda bunlardan şu temel sonuçlan çıkarabiliriz. 1) Bu dönemin en belirgin araştırmacılan olan Reimarus ve Strauss'un görüşleri aydınlanma düşüncesinin bir ürünü olan tarihsel şüphecilik üzerine dayandığından bu görüşlere göre "tarihin isa'sı" ile "imanın Mesih'i" arasında bir ayınma gidilerek incillerin bu ayınma göre yeniden ele alınarak onlardaki tarihsel isa ile ilgili ifadelerin alınıp "imanın Mesih'i" ile ilgili ifadelerin bir kenara bırakılması gerekmektedir. Bu bağlamda söz konusu bu görüşler en erken İncil metninin tespitine yönelik yeni araştırmalann ortaya çıkması­ na sebebiyet vermiştir. 2) Tarihsel isa araştırmalan günümüz Hıristiyanlığının Mesih'i ile al<lkalı olmadığından onlar teolojik olarak herhangi bir değere sahip değillerdir. Çünkü İncillerin sunumlanndan yola çıkılarak tarihin isa'sı hakkında çok az şey bilinebilir. Bu iki sonuçtan hareket eden bu dönem araştırmacılan İsa'yı, döneminin Yahudi mesih beklentisi bağlamında Yahudileri Roma idaresinden kurtaracak politik bir figür ve dinsel bir öğretici olarak görüyorlardı. Onlar, incillerdeki mitolojik ve ilk Hıristiyan toplumunun ürettiği geleneksel doktrinlerle ilgili unsurların temizlenmesi durumunda isa'nın mesajının, öğretisinin ve eylemlerinin ortaya çıkanlabileceğine inanmaktaydılar.43 Ara Dönem veya Tarihsel Araştırmaların Olmadığı Dönem Buraya kadar gördüğümüz gibi, ilk dönem tarihsel isa araştırmalanndan ortaya en önemli sonuç, mevcut kaynaklara dayanarak tarihin isa'sının tam olarak ortaya kanamayacağı hususunun altının çizilmesi idi. Çünkü bu dönemde yapılan çıkan 42 43 16 Michael Burer, "A Survey ofHistoricaljesus Studies", http://www.bible.org/docs/theology/christljesus.htm. Bkz., Borg, Jesus in Contemporary Scholarship, s. 4. Tarihsel isa Araştırmaları ve Onların Bulguları araştırmalara göre inciller tarihin bir döneminde dünyaya gelerek yaşayan Nasıralı bir portresini çizmekten ziyade onun yaşamında cereyan eden olayların tealojik izahlarını yapan eserlerdir. Bu sonucu hareket noktası olarak alan bazı araştırma­ cılar, örneğin Alman Martin Kahler The So-Called Histarical Jesus and the Historic Biblical Christ (Tarihsel isa Diye Bir Şey ve Tarihsel Biblikal Mesih) adlı eserinde tarihsel isa araştırmalannın teolojik meşruluğuna meydan okuyarak Hıristiyan inancının, tarihsel isa diye adlandırılan bu araştırmalann üzerine bina edilemeyeceğini ileri sürmüştür. Çünkü ona göre Hıristiyanlar, geçmişte kalan veya tarihsel metotlar vasıtasıyla ortaya çıkarılan bir isa fıgürü ile değil imanın Mesih 'iyle alakadar olmaktadırlar. Kahler' e göre gerçek Mesih, geçmişten kaynaklanan bir fıgür değil, Hıristi­ yanlar tarafından vaaz edilen Mesih'tir. Buna mukabil tarihsel isa araştırmalan ise Kahler'e göre, temelde tarihsel araştırmalann değişken sonuçlarını temsil etmektedir. Halbuki Hıristiyan inancı, incillerde bulunan dünyevl isa hakkındaki Kilisenin tanık­ lığını temsil eden "Tarihsel Biblikal Mesih" (historical biblical Christ) üzerine dayanmalıdır. 44 Bu bağlamda Hıristiyan inancının geçmişe bağlanmasının gerektiğini veya mümkün olduğunu düşünmek bir yanılgıdır. Çünkü Hıristiyan inancı tarihsel araştırmalar üzerine dayanmayabilir ve hatta dayanması da gere km em ektedir. Daha da ötesi Kahler' e göre inciller, isa'nın bilimsel olarak güvenilir bir biyografısini ortaya koymak için kullanılamazlar. Çünkü İncil yazarlan tarihsel araştırma yaparak eserlerini yazmamışlardır. Onlar eserlerini kaleme alırken tarihin isa'sı hakkında bilgi vermekten ziyade isa-Mesih'e olan imanı yaymayı ve güçlendinneyi ümit ettiklerinden, olan olaylan olduğu gibi değil de, olmasını düşündükleri gibi yansıtmaya özen göstermişlerdir. 45 Bu nedenlerden dolayı Kahler'e göre, Hıristiyan teolojisi ve Kilise kendini bu tarihsel isa araştırmalan diye adlandırılan tartışmanın içine itmemeye özen göstermelidir. Çünkü hiçbir şekilde incillerin ötesine giderek gerçek (real) İsa'ya dönmek mümkün değildir. işte bundan dolayı Kahler'e göre Hıristiyan inancı, temelde biblikal mesih (Biblical Christ) üzerine yoğunlaşmalıdır. Kısaca Kahler'e göre Hıris­ tiyan inancı Easter öncesi isa'nın değil de, çarmıhta ölen isa'nın dirilip göğe yükselmesinden sonra ortaya çıkan Kilisenin Mesih'i üzerine dayanmalıdır. 46 isa'nın Rudolf Bultınann Kahler'in bu yaklaşımı, 20. yüzyılın en önde gelen Yeni Ahit uzmanlanndan Bultmann'ın, İnciHere dayanarak tarihsel isa hakkında herhangi bir şey bilme ihtimalinin olmadığını ileri sürmesiyle zirve noktaya ulaşmıştır. 47 1920'lerden başlayarak 1930'lara kadar Karl Ludwig Schmidt ve Martin Dibelius'la beraber incillerin kökenini 44 45 46 47 Alan Brehn, "Will the Real )e sus Please Stand?", s. 6; Brown, "Quest of the Histerical jesus", s. 330. incillerin oluşum süreciyle alakah olarak bkz., E. P. Sanders, The Histarical Figure of Jesus (London: Penguin Books, 1993), ss.58vd.; john Marsh. jesus in his Lifetime (London: Sidg\vick&jackson, 1981), ss. 9197; Aydın, "Yahudi Bir Peygamberden Gentile Tanrıya", ss. 50-57. Heyer, Jesus Matters, ss. 51-52. Bkz., Rudolf Bultman, Theology of the New Testament (London: SCM Press, 1952), !, s. 3, 86; Butlmann, Jesus and the Word (London: Collins, 1958), ss. 8-9, 13. 17 lslôm Araştırmaları Dergısı ortaya koymak için şekil renkidi metodunu (form-critica/ metot) uygulayan Bultmann, Sinoptik İncillerin, isa'nın yaşamının birbirini izleyen rivayetlerini ortaya koymak için İncil yazarlan tarafından birbirine eklenen düzensiz anekdotların bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulduklarını iddia eder. Bu noktadan hareket eden Bultmann, İncillerin şekil tenkitinin tarihsel isa araştırmalarının sonunu temsil ettiğini ileri sürer. Ona göre İncil yazarları, bu işlemi yaparken ilk Hıristiyan toplumunun isa ile ilgili hatıra ve tecrübelerini de göz önüne almışlardır. Yani onlar ilk Hıristiyan toplumunun tecrübelerini materyal olarak kullanmışlardır. Çünkü İsa'nın ölümüyle incillerin ortaya çıkışı arasında [yaklaşık 30-70] geçen süre içinde isa'nın sözleri ve onun hakkında anlatılanlar sözlü olarak muhafaza edilmiştir. incillerin derlenişi esnasında ise, isa'nın sözleri ve eylemlerini nesilden nesle nakleden bir rivayet zinciri mevcut değildi. işte bundan dolayıdır ki İncil yazarlan farklı Hıristiyan toplumlannda birbirlerinden bağımsız halde bulunan rivayetleri toplayarak onları, kendi anlayışları doğrultusunda bir araya getirmişlerdir. Ancak doğaldır ki farklı toplumlarda o toplumları oluşturan fertlerin ihtiyaçlarına göre tekrarlanıp duran bu sözler çeşitli şekiller aldığın dan, onlann bir toplumdan diğer topluma hatta bir toplumun kendi içinde bile birbirlerinden farklılık arz etmesi normaldi. Bultmann'a göre İsa'nın sözleri ve eylemleri kişiler tarafından farklı amaçlar için ilk dönemde onlar bazen diğer insanlaravaazda veya öğütte bulunmak için bazen de toplumda fertlerin uymaları gereken ahlaki ilkeleri onlara göstermek için kullanılmışlardır. Bultmann, sözlü geleneğin bir sonucu olarak İsa 'nın sözlerinin ve eylemlerinin ilk Hıristiyanlar tarafın­ dan kısmen değiştirildiğini, bu şekilde ortaya koymakla yetinmeyerek incillerde bizzat ilk Hıristiyan öğreticiler tarafından üretilmiş ve isa'ya atfedilmiş sözlerin de bulunduğunu ileri sürer. Bu bağlamda o, şöyle der: "Kilise, gelenekte bulunan ilk Hıris­ tiyan vaazcılann ürettiği ve İsa'ya atfettikleri sözlerle isa'nın otantik sözleri arasında bir aynma girmemiştir. Halbuki iyi bilinmektedir ki incillerdeki bazı egemen söylemler geçmiş otoritenin [İsa'nın] sözleri değil, Kilise için daima çağdaş olan göğe yükselen Mesih' in sözleridir". 48 kullanıldıklanndan çeşitli şekiller kazan mışlardır. Örneğin, Bultmann'a göre şekil tenkidi metodunun ineiliere uygulanması göstermiştir ki modern anlamdaki ifadesiyle, tarihçi değillerdi. Onlar isa ile ilgili dönemlerindeki rivayetleri toplayarak onlan metin haline getirmişlerdir. Bu nedenle bu rivayetlerden sadece çok az bir kısmı Easter öncesi döneme yani isa'nın çarmıha gerilmeden önceki yaşamına geri götürülebilir. Çünkü onların çoğu iman sorununa bir yanıt olarak, Hıristiyan cemaatinin Yahudi geleneğinden aynlmasına, cumartesi yasağı­ na uymama ve bazı temizlik kurallan gibi Tevrat'taki bazı emirlerin reddine geçerli bir zemin olarak ilk Hıristiyan toplumunda ortaya çıkmışlardır. Bu nedenle söz konusu bu rivayerlere dayanarak tarihin İsa'sının ortaya konması mümkün değildir. 49 İncil yazarlan, 48 49 18 Bultmann, History o{ the Synoptic Tradition (New York: Harper, ı 963), s. 127. Bkz., David Fergusson, Bultmann (London: Geoffrey Chapman, 1992), ss. 18-19; Bultmann, Theology of the New Testament, I, ss. 42vd. Tarıhsel Iso Aro~tırmolorı ve Onların Bulguları Görüldüğü üzere Bultmann, tarihsel araştırmacılann dikkatini İsa'nın yaşamı üzerine değil de ilk Kilisenin üzerine çekmektedir. Çünkü ona göre, İncillerdeki materyaller İsa'nın yaşamı değil de ilk Kilisenin tesis edildiği bağlaını (Sitz im Leben) aydın­ latmaktadır. Zira, İncillerde isa'ya atfedilen sözler gerçekte onun adına konuşan Hı­ ristiyan vaazcılannın sözleri, vaaz edilen Mesih de tarihin İsa'sı değil, imanın Mesih'idir. İşte Bultmann'a göre Yeni Ahit dökümanlannın bu karakteristik özelliklerinden dolayı onlara dayanarak isa'nın yaşamı hakkında çok az şey söylenebilir. Bundan dolayı Bultmann, tarihsel isa araştırmalannda Kilisenin teolojisinde en küçük bir değişikliğin yapılmasının gerekmediğini ileri sürer. Çünkü Kilisenin teolojisi tarihsel gerçeklikten dolayı değil, ilk Hıristiyanlann isa'ya yönelik mukabeleleri sonucunda ortaya çıktığı için tarihsel yargılamaların onun değişmesi yönündeki meydan okumalanna karşı ayakta durabilir. "İsa, kendilerine dakunduğu tüm insaniann yaşamlan üzerinde karar vermek için varoluşsal bir çağnda bulunmuştur. Gerçekte onun yaşamı ile iman arasındaki tarihsel fasıla/ayrılık bu varoluşsanığı Bultmann'ın düşüncesinde çok daha güçlü bir şekilde hissettirir". 50 Bultınann bu düşünceleri bağlamında kaleme aldığı Jesus and the Word adlı eserinde de, isa'nın yaşamının ortaya konması konusunda şüpheciliğini devam ettirir. Bu bağlamda o, şöyle der: "İncillerden yola çıkılarak isa'nın yaşamı ve şahsıyla ilgili tarihsel bir bilgi edinmemiz mümkün değildir. Çünkü inciller de dahil olmak üzere ilk Hıristiyan kaynakları, onun yaşamı ve şahsiyetine ilgi göstermekten ziyade, bölük pörçük ve masalımsı bir karakter arz etmektedir. "51 Bu nedenle ona göre, tarihsel isa sorunu, Hıristiyan imanı için merkezi bir öneme sahip değildir. Çünkü tarihsel isa konusunda yapılan araştırmalar Hıristiyan imanını ne tasdik ne de inkar edebilecek niteliktedir. Hatta Bultmann, daha da ileri giderek tarihsel isa araştırmalarının sadece imkansız değil aynı zamanda teolojik olarak da gayri meşru olduğunu, çünkü onların iman için dünyevi bir ispat getirdiğini ileri sürmektedir. Zira, ona göre tarihsel isa araştırmalarının ortaya koymaya çalıştığı isa bir Hıristiyan değil, bir Yahudi' dir. Onun tarihi de Hıristiyanlığa değil de Yahudiliğe aittir. Halbuki isa'nın mesajı YeniAhir teolojisinin bizzat bir parçası değil, o teoloji için bir ön varsayımdır". 52 Bultmann'a göre tarihsel isa araştırmalannın karşı karşıya olduğu en önemli problem ilk yüzyıl Hıristiyanlarının zihniyetiyle çağdaş Hıristiyanların zihniyeti, yani "mitolojik" dünya görüşüyle "bilimsel" dünya görüşü arasındaki uçurumdur. Mitolojik dünya görüşünde bu dünyanın olmayan, yani bu dünyaya ait olmayan bir şey, sanki bu dünyaya aitmiş gibi aynı şekilde bu dünyaya ait olan bir şey de, bu dünyanın değilmiş gibi sunulur. Tanrı'nın aşkınlığı uzaysal uzaklık bağlamında ifade edilir ve dünya da ilahi ve tabiatüstü güçler tarafından yorumlanmış olarak görülür. Aksine, Bultmann'a göre bilimsel olarak düşünen modern zihniyet, bir fenomen için olan sebeplerin, o fenomenin dışında değil de bizzat onun içinde aranması gerektiğini 50 51 52 Brown, "Quest of the Historicaljesus", s.334. Bultmann, Jesus and the Word, s. 14. Bultmann. Theology o{ the New Testament, s. 3. 19 lslôm Araştırmaları Dergisi ifade eden temel prensip çerçevesinde düşünür. Ona göre, ilkyüzyıl Filistin Yahudileri evrenle ilgili mitolojik bir bakış açısına sahiptiler. Yeni Ahit'in mesajının özünü oluşturan İsa'nın kurtarıcı mesajı da mitolojik bir karaktere sahipti. Zira bu mitolojik öğretiye göre ölümüyle günahların kefaretini sağlayan ezell Thnn oğlu, yeryüzüne gönderilmiş şeytani güçleri def etmiş, ölümden dirilmiş ve göklere yükselerek Tanrı'nın sağ yanında ikamet etmeye başlamıştır. Bultınann 'a göre bu mitolojik sunum geçerli ve kurtan cı bir hakikattir. Ancak onun şaşaalı ifadeleri modem dünya görüşüne sahip zihniyetlerce inanılmaz olarak görülmektedir. Bu nedenle bu ve benzeri mitolojik inançlar modem zihniyetteki insanlara mitolojik unsurlardan soyutlanarak yani demitolizasyona tabi tutularak sunulmalıdır. Bu bağlamda Bultınann' a göre Thnn' nın krallığı rrıitolojisiyle İsa'nın çağdaşlan için yaptığı, justifıcation53 [imanla kurtuluş] mitolojisiyle Pavlus'un yaptığı, ebedi hayat mitolojisiyle Yuhanna okulunun yaptığı şeyi demitolizasyon ve varoluşsal kategorilerin uygulanması yoluyla modem öğreti kendi çağdaşlan için yapmalıdır. Çünkü modem öğreti insanların mutlak olarak Tanrı'ya bağlanmaları ve Tanrı'nın bağışlayan sunumu olan İsa'nın öğretisini insanlara açıklamalıdır. 54 Görüldüğü üzere Bultmann·a göre İsa için uygunluk bulmanın yolu, onun öğreti­ sinin ekzistansiyel felsefe ve demitolizasyon olarak isimlendirilen hermenötik yardı­ mıyla yirminci yüzyıla, yani günümüze taşınmasından geçmektedir. Çünkü İnciller, araştırmacıları tarihsel İsa'ya götürmez; onlar sadece kerygmatik [ kerygma] Mesih'e yani ilk Hıristiyan öğretisine yönelik ilk Hıristiyan toplumunun imanının bir tasvirini sunarlar. 55 Bultmann'a göre tarihsel metot dahilinde bir kimse geçmişe baktığında, İsa'nın ilk yüzyılda yaşamış bir Yahudi peygamberi olduğunu, gelmesi an meselesi olan Tanrı'nın krallığını vaaz ettiğini ve çarmıhta öldüğünü keşfedebilir. Ancak bunlar, her ne kadar İsa ile ilgili tarihi gerçekler olsalar da, Hıristiyan inancının bunların üzerine bina edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle ona göre, teologlar, tarihsel İsa'nın ortaya konması çalışmalarıyla meşgul olmamalıdır. Onlar kendilerini geçmişle değil; kerygmayla, yani ilk Hıristiyan toplumunun öğretisiyle meşgul etmelidirler. 56 Bultmann'ın kendisi İsa'yı, gelmesi an meselesi olan Tanrı'nın krallığının bir peygamberi olarak görmektedir. Bu bağlamda onun bu anlayışı görünürde Schweitzer'in yukarıda ifade ettiğimiz anlayışını çağnştırmaktadır. Ancak Bultmann'ın isa anlayışıyla Schweitzer'inkini yakından incelediğimizde aralannda önemli bir farklılığın olduğunu görürüz. Zira Schweitzer "tam eskatoloji" tabiri altında isa'yı eskatolojik bir peygam- 53 54 55 56 20 justifıcation teorisi Pavlus tarafından geliştirilmiştir. Bu teoriye göre insanoğlu doğuştan günahkardır. isaMesih vasıtasıyla Tanrının olağanüstü merhameti insanoğluna nüfuz eder ve böylece kişi günahlarından kurtularak salih bir kimse olur. Bkz., P.S. Watson, "justifıcation", Alan Richardson, ed., A Dictionary of Christian Theology (London: SCM Press, 1969), ss. 184-185. Bkz., Bultmann, "Demythologizing: Controversial Slogan and Theological Focus", Roger johnson, eds., Rudolp Bultmann: lnterpreting Faith For the Modern Era (London: Collins, 1987), ss. 288-342; David Gergusson, Bultmann (London: Geoffrey Chapman, 1992), ss. 107-118; Robert Morgan, "Rudolp Bultmann", David F. Ford, ed., The Modern Theologians (Oxdord: Blackwell, 1997), ss. 68-86. Fergusson, Bultmann, ss. 52vd; Bultmann, Jesus and the Word, ss. 11-19. Fergusson, Bultmann, s. 77; Bultmann, Primitiue Christianity: In /ts Contemporary Setiing (New York: Living Age Books, 1956), ss. 86-93. Bultmann, Theology of the New Testament, I, ss. 19-20. Tarihsel lsa Araştırmaları ve Onların Bulguları. ber ve apokaliptik olarak görürken, Bultmann, isa'nın bir apokaliptik olduğunu reddeder. Çünkü Bultmann'a göre isa, Yahudi apokaliptiklerinin aksine "zamanın alametleriyle" ilgilenmemiş ve tüm vurguyu insaniann eylemleri üzerine yapmıştır. Yani ona göre isa, çağdaşlannın dikkatini "zamanın işaretleri" üzerine değil de tövbe etmek suretiyle yaklaşan Tanrı 'nın krallığına hazır olmaya çağırmış tır. 57 Buraya kadar özetiediğimiz Bultmann'ın görüşlerini bir bütün olarak ele aldığı­ ile Yeni-Ahit'te ifade edilen Hıristiyan imanının Mesih'i arasındaki çatışmada, Bultınann tıpkı Martin Kahler gibi Biblikal Mesih'ten yana tavır koyar. Çünkü ona göre de incillere dayanılarak isa 'nın yaşamının ve şahsiyetinin bir portresinin ortaya konması mümkün değildir. Ancak, Kahler'in aksine o, Biblikal Mesih yerine ilk Hıristiyan toplumunun anlayışındaki Mesih anlamında "kerygmatik mesih" tabirini kullanmıştır. Buna göre Tanrı'nın krallığıyla ilgili isa'nın eskatolojik öğretisi yerine kendisine inananların günahları için çarmıha gerilen ve onların kurtuluşu için Tanrı tarafından diriitilen kerygmatik Mesih'in ilanı gündeme gelmiştir. Buna göre isa, Tanrı'nın Krallığım; Kilise de isa'yı tebliğ etmiş ve sonuçta tebliğci tebliğ edilen konumuna gelmiştir. Kısaca Butlmann'a göre Hıristiyanların isa'nın yaşamı hakkında bilmeleri gereken şey, sadece isa'nın tarihin belli döneminde yaşadığı ve çarmıhta öldüğü hususudur. Çünkü bunlar Hıristiyan imanı için gerekli olan unsurlardır. mızda tarihsel isa Kahler ile başlayıp Schweitzer ile devam eden ve Bultınann ile zirveye ulaşan ara dönemle ilgili buraya kadar ifade ettiğimiz hususları bir bütün olarak ele aldığımızda şu temel sonuçları çıkarmamız mümkündür: ı) isa, politik bir kurtarıcı değil, dünyanın sonunu vaaz eden eskatolojik bir peygamber ve bir apokaliptiktir. Buna göre İsa, dünyanın kaçınılmaz sonunu insanlara vaaz eden ve bu sonun da bir an önce gelmesi için eylemlerde bulunan biridir. 2) inciller'de isa ile ilgili sözlerin ve öğretile­ rin ancak çok az bir kısmı tarihin İsa'sına geri götürülebilir. Bu nedenle inciller'e dayanılarak tarihsel İsa'sının bir portresini ortaya koymak mümkün değildir. işte bundan dolayıdır ki günümüz Hıristiyanlığı için önemli olan tarihin isa'sı değil, Kahler'in ifadesiyle "Biblikal Mesih" veya Bultmann'ın ifadesiyle ilk Hıristiyan toplumunun tecrübeleri ve teolojik inançları sonucu çıkan ortaya kerygmatik Mesih'tir. Yeni isa Araştırmaları Bultınann 'ın düşünceleri, Alman Protestanlığı üzerinde özellikle ikinci dünya savaşı o yıllardaki kadar olmasa da günümüz Hıristiyan teolojisinde hrua etkili olmaya devam etmektedir. Bununla birlikte 1950'lerden sonra bizzat Bultmann'ın öğrencileri onun İncillerin, tarihsel İsa'nın ortaya konması konusundaki yetersizliği ile ilgili görüşünün sağlıklı bir görüş olup olmadığını sorgulayarak farklı görüşler benimsemeye başlamışlardır. örneğin 1953 yılında Bultmann'ın öğrencilerinden Ernst Kasemann, "The Problem of the Histarical Jesus" (Tarihsel isa Problemi) adlı konferansında araştırmacıları, Hıristiyan inancını tarihi köklerinden ayırmamak şartıyla İsa hakkında tarihsel olarak bilinebilecek şeyleri ortaya koymaya yıllarında büyük etkiler yapmıştır ve 57 Bkz.. Markos ı: 14-15: Heyer, Jesus Matters, s. 55. 21 lslôm Araştırmaları Dergısı davet ederek "yeni bir tarihsel İsa araştırması" başlatmıştır. 58 Bu bağlamda o, şu iki hususun altını çizmektedir: 1) İnciller üzerine yaklaşık yanın asırdır devam eden yoğun araştırmalar, Bultmann'ın onların tarihsel İsa hakkında sundukları bilgiler konusundaki şüpheciliğini sorgulamaya açmıştır. 2) 19. yüzyıldan itibaren İncillerin kökeni ve Hıristiyan teolojisi ile ilgili bilimsel araştırmalar, Nasıralı İsa ile ilgili sağlam tarihi bilgiler olmaz ise, Hıristiyan imanının otantikliğinin tehlikeye gireceğini ortaya koymaktadır. Çünkü onunla ilgili tarihsel bilgilerin olmaması demek, onu görmek istediğimiz şekilde görebileceğimiz veya onun ne çeşit bir insani varlık olduğunu herkesin kendi arzu ettiği şekilde izah edebileceği hususuna yol açar. Bu da sonuçta çağdaş idraklere göre Hıristiyanlığın yeniden mitolojileştirilmesine sebebiyet verir. 59 Bu yeni araştırma, isa'nın tebliğ faaliyetleriyle ilgili İncillerde yer alan rivayetlerle ilk Kilise tarafından onun hakkında söylenenleri değerlendirmek için İsa'nın öğre­ tisindeki ayırt edici unsuru kullanmak maksadıyla güvenilirlik kriterine göre onun öğretilerini değerlendirmeye koyulmuştur. Bu bağlamda Hıristiyan inancının tarihsel köklerini muhafaza etme üzerindeki ısrarlanna rağmen, İncil rivayetlerindeki unsurların özellikle İsa'nın mucizeleri ve ölümden sonraki dirilişiyle ilgili söylemlerin doğru­ luğuyla ilgili mücadeleye devam etmiştir. Bu yeni araştırmanın kabul ettiği tek tarihsel olay, İsa'nın Pontus Pilate tarafından çarmıha gerilmesi olayıdır. İsa'nın ölümüyle ilgili bu gerçeğin ötesinde inanç için diğer tüm tarihsel olayların güvenilirliği reddedilmiş ve böylece tarihsel isa, imanın Mesihine doğru göçmüştür. 60 Görüldüğü gibi Kasemann tarafından ileri sürülen bu yeni tarihsel isa araştırması, Bultmann'ın imanı ortaya koyan tek verinin, isa'nın Tanrı'nın krallığını vaaz etmek için geldiği ve çarmıha gerildiği gerçeği olduğu iddiası üzerine gelişmiştir. 61 Güvenilirlik kriterine göre, isa'nın öğretisini değerlendirmeye çalışanlar ve Q ineili'ni ortaya koymak suretiyle onu geliştirmeyi arzulayanlar tarafından yaygınlaştırılmasına rağmen, bu yeni araştırma da tarihsel araştırmalar vasıtasıyla Hıristiyan inancı konusunda tatmin edici bir temel üretme konusunda başarısız olmuştur. Çünkü o, eski tarihsel İsa araştırmalarını daha da ilerleten bir araştırma olma yerine, onlarla incillerin tarihsel isa konusunda sunduklan bilgilerin tarihselliğinden şüphe duyan araştırmalann olmadığı ara dönem arasında, yani safbir tarihin isa'sı ile safbir imanın Mesih'i arasında bir sentezi öngörmektedir. Zira bu yeni araştırmanın savunuculanna göre tarihin isa'sı ile imanın Mesih'i arasında bir devamlılık vardır ve bunların her birinin sorgulanması, diğerinin sorgulartmasıyla olur. Yine bu yeni araştırmanın savunucuları tıpkı Bultınann gibi, İsa'nın yaşamı etrafında cereyan eden olayların tarihsel isa'nın ortaya konması için değerli malzemeler olduklanndan bihaber, sadece isa'nın sözlerini temel malzeme olarak kabul etmişlerdir. Yine aynı şekilde bu yeni araştırınayı savunanlar "ciddi tarihsel yeniden 58 59 60 61 22 Bkz., Ernst Kasemann, "The Problem of the Historical jesus", Essays on the New Testament Themes (London: SCM Press, 1964), ss. 16-17,25,33-37. Brown, "Quest of the Historical jesus", s. 336; Leonard Boff, Jesus Christ Liberator: A Critica{ Christology o{Our Time (London: SPCK, 1984), ss. 10-11.. Kasemann, "The Problem of the Historicaljesus", ss. 18-19,21-24. Brehn, "Will Real jesus Plaese Stand", s. 7. Tarıhsel lsa Aroştırmaları ve Onların Bulguian yapılanma söz konusu olduğunda dikkate değer güçlüklere sebebiyet veren" kaynak ve metin tenkidi gibi eleştirel metotları da sıkça kullanmışlardır. 62 Kasemann'ın kısmi olarak başarısızlığa uğrayan bu yeni tarihsel isa sonra tarihsel isa araştırmaları 1980'lerin başlarına kadar fazla bir popülerlik göstermemişlerdir. Çünkü bu dönem, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bir anlamda eski araştırma ile araştırma yapılmayan dönemin uzlaştınlması niteliğindey­ di. Zira bu dönemin araştırmacılan, tarihsel isa'nın ortaya konmasının teolojik olarak da önemli olduğu düşüncesindeydiler. Onlara göre 19. yüzyıldan itibaren incillerin kökeni ile ilgili çalışmalar, tarihin isa'sı ile ilgili sağlam bilgiler ortaya konamaz ise "imanın Mesih'inin" otantikliğinin tehlikeye gireceğine inanmaktaydılar. Bu nedenle bu yeni dönem araştırmacıları isa'nın mesajıyla ilk Kilisenin onu vaazı arasında ne ölçüde bir süreklilik olduğunun ortaya konması için tarihin isa'sının ortaya konması gerektiği düşüncesindeydiler. Ancak, Marcus Borg'un da, haklı olarak altını çizdiği gibi, söz konusu bu tarihsel araştırma onu oldukça ezoterik yapan varoluşsal bir yapı dahilinde yapıldığından beklenen sonucu vermemiştir. 63 araştırmasından Ancak bu tarihten sonra "İsa'nın Kim olduğu"na yönelik araştırmalar şu nedenlerden dolayı yeni bir ivme kazanarak Borg'un deyimiyle "tarihsel isa araştırmalann­ da bir rönesans/devrim" 64 olarak nitelendirilebilecek bir dönemin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bu yeni dönemin özellikleri ana hatlanyla şu şekilde ifade edilebilir: 1) 19 70 'lerden itibaren yeni bulgulara dayanılarak yapılan isa araştırmalarında adeta bir patlama yaşanınaya başlamıştır. Nitekim 1980'lerin sonlarına kadar isa'nın yaşamıyla ilgili kaynaklann bibliyografisini yapan C.A. Evans, eserinde 1300'e yakın bir kaynağin olduğunu gözler önüne sermektedir. 65 Söz konusu bu patlamanın ortaya çıkmasına sebebiyet veren gelişmeler şunlardır: a) isa ile ilgili temel metinterin ortaya çıkan yeni bilimsel metotlara göre yeniden tercüme edilerek araştırmacılara sunulması, b) 1940'ların sonlarına doğru bulunan Nag Harnınadi ve Qumran metinlerinin deşifre edilerek söz konusu bu metinterin araştırmacıların istifadesine sunulması, Geza Vermes 66 gibi Yahudi kökenli araştırmacıların isa hakkında son derece önemli eserler ortaya koymaya başlaması, 2) 1980'lerden sonra başlayan tarihsel isa araştırmaları son derece önem arz etmektedir. Çünkü yukarıda gördüğümüz eski ve yeni tarihsel isa araştırmaları, sadece Almanca konuşan teologlarla sınırlı iken, bu üçüncü tarihsel isa araştırmaları başta Amerika olmak üzere daha geniş bir alana yayılmaya başlamıştı. Öyle ki bu süreçte Il. Dünya Savaşı'ndan sonra hızla değişen dünya şartları içerisinde dünyanın değişik yerlerinde yaşayan Hıristiyanlar, kendi isa imajlannı oluşturma yoluna gitmeye başlamışlardır. örneğin bu bağlamda Afrika' daki 62 63 64 65 66 N.T. Wright, Jesus and the Victory of Gad (London: SPCK, 1996), s. 24. Borg, Jesus in Contemporary Scholarship, s. 5. Bkz .. Borg, Jesus in Contemporary Scholarship, s. 3. Bkz.,Childon Bruce & C.A. Evans, Studying the Histarical Jesus: Evaluations of the State of Current Re· search (Leiden: E.). Brill, 1994). Bkz., Geza Vermes, Jesus theJew: A Historian's Reading of the Gospels (London: SCM Press, 1973). 23 lslôm Araştırmaları Dergısi isa imajı, Asya ve Amerika'daki isa imajları, 1985 yılında California'nın Berkeley kentinde Pacifıc School ofReligion'da kurulan isa [Araştırmaları] Merkezinin (Jesus Seminary) isa imajlarından, buralardaki isa imajlan da güney Amerika'daki isa imajlanndan farklılık arz etmeye başlamıştır. 67 Böylece tarihsel isa veya tarihin isa 'sının ortaya konması konusu tekrar araştırmacıların temel ilgi alanına girmiştir. 3) Tarihsel isa araştırmalarıyla ilgili özellikle kuzey Amerika'da çeşitli profesyonel araştırma merkezlerinin kurulmasıyla tarihsel isa araştırmaları oldukça popüler bir duruma gelmiştir. Zira Biblikal Literatür Cemiyeri (the Society of Biblical Li tera ture) tarihinde ilk defa 1981 yılında tarihsel İsa araştırması için bir alt grup kurulmuştur. Bu grup daha sonra ( 1983 yılında) söz konusu bu cemiyetin sürekli bir organı haline getirilmiştir. Bu gelişmelere ilaveten bu yeni dönemde İsa araştırmalannda yeni soru ve metotlar da ortaya çıkmıştır. Yukanda gördüğümüz üzere bu dönemden önceki İsa araştırmalarında bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde gündem hep teolojik sorunlarla belirlendiğinden ortaya konan araştırmalarda şu sorular yaygın olarak gündeme geliyordu: Hıristiyan doktrinleriyle İsa hakkında tarihsel olarak bilinebilecek şeyler arasında nasıl bir ilişki vardır? İsa 'ya atfedilen kristolojik sıfatlar, tarihsel araştırmaların bulgularına dayanılarak ona geri götürülebilir mi? Tarihsel isa ile ilk Kilisenin isa ile ilgili öğretisi arasında süreklilik mi yoksa bir süreksizlik mi vardır? Ancak Borg'a göre son dönemlerde dinsel ve kültürel çoğulculuğun batıda hakim bir olgu haline gelmesiyle, İsa ile ilgili yapılan çalışmalarda bu sorulardan farklı olarak İsa'nın ve öğretisinin diğer dinsel figürlerle ve onların öğretileriyle ilişkisi, onlarla ortaklık ve farklılık arz eden noktaları gibi sorularda gündeme gelmeye başladığından önceki araştırmalarda dinsel metinlere uygulanan literal ve tarihsel metotların yanında dinler tarihi, kültürel antropoloji ve sosyal bilimlerin metotlannın da kullanılmaya başlanması ve bildik materyalierin yeni bakış açılarına göre ineelenme fırsatının elde edilmesiyle İsa araştırmalarında yukarıda ifade ettiğimiz gibi bir devrim yaşanınaya başlanmıştır. 68 1970'lerden sonra başlayan ve 1980'lerden sonra profesyonel isa araştırmalan merkezlerinin kurulmasıyla zirve noktaya ulaşan İsa araştırmalanndaki devrim niteliğindeki gelişmelere yol açan nedenleri bu şekilde kısaca ifade ettikten sonra şimdi de üçüncü isa araştırmaları adı verilen çalışmalar üzerinde durmak istiyoruz. üçüncü Tarihsel isa Araştırmaları Üçüncü isa araştırmaları bağlamında gözümüzü Anglo-Saxon ülkelerde, yani İn­ giltere ve Amerika'da İsa ile ilgili çalışmalara çeviriyoruz. Bultınann ve Kasemann'ın İncillerin sunduğu materyaliere dayanarak tarihsel isa'nın ortaya konmasının mümkün olmadığı konusundaki şüphelerinin yavaş yavaş kaybolmaya başlamasının 67 68 24 Değişikisa imajları için bkz., Arıtonie Wessels. lmages of Jesus: Ho w Jesus is Perceived In Non-European Cu !tur es (London: SCM Press, 1990). Borg, Jesus in Contemporary Scholarship, ss. 6-7 Tarihsel iso Araştırmaları ve Onların Bulguları .. ardından 1970'lerden itibaren İncillerin güvenilirliğiyle ilgili iyimser görüşler ortaya Bu bağlamda İngiliz tealog John Robinson Redating New Testament adlı eserinde, tüm Yeni Ahit yazılannın Kudüs 'teki mabedin tahrip edildiği 7O yılından önce tamamlanmış olduğunu ileri sürmüştür. 69 Bu argüman, açıkça İncillerin İsa'nın çarmıha gerilişinden ve ölümden dirilişine yaklaşık 30 yıl gibi bir süre sonra yazılmış olduğu anlamına gelmektedir. Aynı şekilde bir İspanyol papiroloğu olan Jose O'callaghan da 1955 yılı bahannda Qumran mağaralannda bulunan (7. mağarada) Yunanca metinlerde Yeni Ahit'in parçası olduklannı iddia ettiği üç pasaj tespit eder. Bunlar Markos 6:52-53; Markos 4:28 ve Yakup 1:23-24 pasajlandır. 70 O'callaghan'ın iddiasına göre ilk Hıristiyan toplumuyla Qumran'daki Esseni toplumu arasında yakın bir ilişki vardı. Bu görüş bazı araştırmacılar tarafından kabul görürken bazılannca da tenkit edilmiştir. Eğer bu argümana göre Markos ineili Qumran toplumu tarafından biliniyor idiyse o zaman, bu İncil EssenHer'in MS. 68'deki göçünden önce yazılmış olmalıdır. Hatta bazı yarumcular bu argümandan yola çıkarak Markos İncilinin 50'li yıllarda yazıldığını dahi iddia etmişlerdir. 71 Son olarak 1994 yılında ingiliz The Times gazetesinin Noel sayısıinn ön sayfasında "Papyrus in Oxford Contains an Eyewitness Account of the Life Jesus" başlıklı bir makale yayımlanır. Söz konusu yazıda bu papirüsün Qumran metinlerinin bulunmasından bu yana Yeni Ahit araştırmalannda son derece önemli bir aşamayı temsil ettiği iddia edilmektedir. 72 The Times'ın bir sonraki sayısında da söz konusu papirüsü keşfeden ve bu konuda önemli açıklamalar yapmanın zamanının geldiğini savunan Alman araştırmacı Carsten Peter Thiede ile yapılmış uzunca bir röportaj yer alır. 73 Yaklaşık bir ay sonra 23 Ocak 1995 'te aynı gazete bu konu üzerinde "A Step Closer to Jesus" adıyla bir başka yazı daha yayımlar. 74 çıkmaya başlamıştır. Söz konusu bu papirüsler Oxford'daki Magdalen Kolej'de bulunan Matta ineili'nin Yunanca metni içinde yer almaktadır. Bunlar 1901 yılında Mısır'ın Luxor kentinde bulunmuş ve uzunca bir süre hemen hemen hiç dikkat çekmemişlerdir. Araştır­ macılar bu metinlerio ikinci yüzyılın ortalanndan kalma olduğu konusunda hemfikirdir. Ancak Thiede'nin önderliğinde The Times gazetesi bunlann ilk yüzyılın ortalannda yazılmış olduğunu ileri sürmüştür. Buna göre Matta ineili ilk yüzyılın ortalanndan önce yazılmış olmaktadır. Ancak bu sansasyonel haberden sonra ilmi bir makale kaleme alan Thiede'nin bizzat kendisi, Matta incilinin yaklaşık 70 yıllannda bir araya getirildiğini ileri sürmüştür. 75 Bu iddia yukanda ifade edilen buluşu değersiz kılarak incillerin kökeni konusunda bize bilinenin ötesinde yeni bir ışık sunmamaktadır. Hatta Graham Stanton, Thiede'nin hata ettiğini ispat edebileceğini dahi ileri sürmüştür. 69 70 71 72 73 74 75 john Robinson, Readating the New Testament (London: SCM Press, 1976). Heyer, Jesus Metters, s. 143. Bkz., Florentino Garcia Martinez & julio Trebolle Barrea, The People of the Dead Sea Scrolls, terc., Wilfred D.E. Watson (Leiden: E.). Brill, 1993), ss. 12-13. Bkz. The Times 25 Aralık 1994. Bkz., The Times 26 Aralık 1994, Bkz., The Times 23 Ocak 1995. Bkz., C.P. Thiede, "Papyrus Magdalen Greek 17 (Gregory-Aland P674. A Reappraisal", Tyndale Bulletin, 46 (1995), ss. 29-42. 25 lslôm Araştırmaları Dergısı Çünkü Stanton da yukanda ifade ettiğimiz diğer araştırmacılar gibi Thieden 'in bu papirüsünün ikinci yüzyılın ortalanna ait olduğunu ve Hıristiyan Kilisesinin kasti olarak söz konusu bu yazmalardan yüz çevirdiğini ileri sürmüştür. 76 Tarihsel isa araştırmalan ve buna bağlı olarak incillerin sunduktan bilgilerin tarihin isa'sının ortaya konmasındaki güvenilirlikleri konusundaki bu örneklerden özellikle son ikisi tatmin edici olmamakla beraber, oldukça ilgi çekicidir. Çünkü bütün bunlar tarihsel isa konusunda araştırma yapan ciddi araştırmacıların incillerin kökeniyle isa'nın yaşamı arasındaki boşluğu mümkün olduğu kadar daraltma ihtiyacı duyduklarını gözler önüne sermektedir. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, Bultınann ve öğrencilerine göre inciller, İsa'nın yaşamından ziyade ilk Hıristiyan toplumuyla ilgili bilgi verdiklerinden, isa'nın yaşamını yani tarihin isa'sını yeniden ortaya koymak isteyenler değil de, sadece Kilise tarihinin başlangıcını betimlemek isteyenler onları kaynak olarak kullanabilirler. Bununla birlikte yukarıda da ifade ettiğimiz gibi 1980'lerden itibaren özellikle kuzey Amerika'da Sinoptik incillerin tarihsel güvenilirlikleriyle ilgili şüpheterin azalmaya başlamasıyla tarihin İsa'sı hakkında araştırmacılann umulandan daha fazla bilgi sahibi olduğu iddia edilmeye başlanmıştır. Çünkü, başlangıçta da ifade ettiğimiz üzere, aydınlanma düşüncesinin bir sonucu olarak 19. yüzyıldan itibaren isa'nın tanrısal bir varlık değil de, bir beşer olduğu konusundaki ilgi yavaş yavaş artmaya başlamıştı. özellikle II. Dünya Savaşı'ndan sonra isa'nın Yahudiliği adeta yeniden keşfedilmeye başlanmıştı. Bu bağlamda isa'nın beşeriliğini ciddi şekilde dikkate alanların ona tarihte bir yer vererek tarihin isa'sını araştırmaları gerekmekteydi. 77 Bu bağlamda isa'nın Yahudiliğinin farkında olan araştırmacılar, diğerlerine nispetle daha iyi bir isa figürü ortaya koymaya başlamışlardır. Çünkü isa'nın bir Yahudi olduğunun öne çıkanlması sayesinde incillerde onun hakkında anlatılan olayların tarihi olarak test edilmesi artık mümkün olmaya başlamıştır. örneğin günümüzün en önemli Yeni Ahit uzmanlarından biri olan Amerikalı E. P. Sanders, isa'nın Yahudiliğinden yola çıkarak ve onun dönemindeki Yahudi geleneğini iyi bilerek tarihsel isa'nın güvenilir bir portresini ortaya koymanın mümkün olabileceğini ileri sürmüştür. Çünkü ona göre, bu şekilde hareket etmek suretiyle İsa hakkında çok şeyin bilinmesi mümkündür. 78 Hatta Sanders, isa'nın yaşamı hakkındaki kaynaklann Büyük İskender'in hayatı ile ilgili kaynaklardan daha fazla olduğunu dahi ileri sürmektedir. O bunu söylerken, İncil yazarlannın tüm yazdıklarının tarihsel olarak doğru ve güvenilir olduklannı ifade etmemektedir. Çünkü İncil yazarlannın ifadeleri doğrultusunda oluşturulacak tarihsel İsa figürünün bazı muğlak ve gizemli yönlerinin olması kaçınılmazdır. Ancak bu muğ­ laklılığa rağmen Sanders' a göre incille re dayanarak isa hakkında en azından şu bilgilere sahip olmamız mümkündür: 76 77 78 26 Bkz., G.N. Stanton, Gospel Truth? New Ught on Jesus and the Gaspe/s (London: 1995). Heyer, Jesus Matters, s. 146. Sanders, The Histarical Figure of Jesus, s. 5. Tarihsel Iso Araştırmaları ve Onların Bulguları. isa, Yahya'nın vaazlanyla toplumda dikkat çektiği bir sırada ortaya çıkar. Yahidam edilmesinden sonra tebliğ faaliyetine başlar ve kendisine 12 havari seçer. Gelmesi an meselesi olan Tann'nın krallığının beklentisi içinde hayatını sürdürür. Hastalan iyi ederek kötü ruhlar tarafından sahiplenilen kişileri bu ruhlardan kurtanr. Galile'den Kudüs'e gider ve burada mabette yaptığı bazı işlemlerden dolayı dikkat çeker. Bunun üzerine tutukianır, yargılanarak ölüme mahkum edilir ve çarmıha gerilir. Ölümünden sonra taraftarlan onun ölümden dirildiği sonucuna yol açacak tecrübe yaşarlar ve bu tecrübe üzerine kendisini giderek isa' nın orijinal mesajından uzaklaştıran bir cemaat tesis ederler. 79 ya'nın isa Okulu Ekolü Yukarıda ifade ettiğimiz üzere üçüncü tarihsel isa araştırmalarının başlamasına öncülük eden }esus Seminary üyelerinin (İsa Okulu Ekolü'nün), tarihsel isa ile ilgili çalışmalarına baktığımızda onların tarihin isa'sının ortaya konması konusunda son derece önemli çalışmalar yaptıklannı görmekteyiz. Söz konusu bu merkez Robert Funk ve Roy Hoover tarafından isa 'yı ve incilleri, incillerin sunduğu bilgilerin doğruluğuna literal olarak inanan, yani onlan mutlak anlamda Tann'nın sözleri olarak gören evangeliklerden kurtarmak için kurulmuştur. 80 Söz konusu bu merkezin açılış toplantısın­ da Funk, projelerini şu ifadelerle özetlemektedir: Çok önemli bir girişime başlamak üzereyiz. Yalın fakat katı bir şekilde isa'nın sözlerini, onun gerçekte ne söylemiş olduğunu sorgulayacağız. Bu süreçte kutsalı çevreleyen ve hatta toplumumuzdaki pek çokları için küfürle eşdeğer olan bir soru soracağız ... Temel planımız gayet basittir. isa'nın gerçekte ne söylemiş olduğunu tespit etmek için gelenekte onun adına atfedilen her parçayı inceleyeceğiz. [Bunu yaparken] sadece onun litenil sözlerini değil aynı zamanda onun ifadelerinin en küçük zerrelerini de inceleyeceğiz. [Çünkü biz] Gelenekte muhafaza edilen diğer pek çok sesten ayırt edebildiğimiz kadar onun [İsa'nın] sesini ortaya koymaya çalışıyoruz. 81 Bu amaç doğrultusunda yaklaşık 200 kadar Yeni Ahit araştırmacısı yılda iki kez toplanarak öncelikle isa'nın sözlerinin tarihsel olarak güvenilirliğini tespit etmeye çalışmışlardır. Bu çalışmanın temel amacı isa'nın gerçekte kim olduğunu belirlemek ve Kiliseyi asırlardır devam eden isa ile ilgili ilgisiz ve alakasız yorumlardan kurtarmaktı. Bu bağlamda İncillerin sunduğu bilgilerin ne ölçüde bizzat tarihsel İsa'ya ait olup olmadıklarını tespit etmek için bir oylamasistemi tesis edilmiştir. Buna göre kırmızı, pembe, gri ve siyah olmak üzere dört çeşit oy rengi tespit edilmiştir. Kırmızı oy "İsa'nın bu sözü söylediğine oldukça eminim."; pembe oy "İsa muhtemelen bu sözü söylemiş olmalı.": gri oy "isa'nın bu sözü söylemiş olması pek mümkün görün- 79 80 81 Sanders, The Histarical Figure of Jesus, s. 280. Bkz., R.Funk & R. Hoower, eds., The Five Gospels: The Search {or the Authentic Words ofJesus (New York: Macmillan, 1993), ss. 1-2. Robert W. Funk, "The Issue of jesus", Foundations and Facets Forum 1, 1( 1985); Ayrıca bkz., Funk & Hoover, The Five Gospels, ss. 34-35. 27 lslôm Aroştırmolorı Dergisı memektedir"; ve siyah oy da anlamıanna gelmektedir. 82 "İsa'nın bu sözü söylemediğinden kesinlikle eminim." Bu oylamasistemi doğrultusunda yaklaşık altı yıl devam eden ilk projede Funk ve merkezin diğer üyeleri yılda en az iki kez bir araya gelerek İncillerde isa'ya atfedilen sözlerin otantikliğini tespit etmeye çalışmışlardır. Yapılan bu çalışma The Five Gospels: The Search for the Authentic Words of Jesus adı altında 1993 yılında yayımlanmıştır. Bu çalışmada isa ·ya ait toplam 518 sözün İncillerde 1544 versiyonu olduğu tespit edilmiştir. Bu sözlerden sadece% 18'inin isa'ya aidiyeti mümkün görülmüşken geri kalan %82 'sinin tarihin isa'sına isnadı mümkün görülmemiştir. isa'nın otantik sözlerinin tespit edilmesi bağlamında yapılan bu çalışmada Easter öncesi İsa'yı, yani tarihin İsa'sını ortaya koymak için öncelikle Sinoptik İnciller gözden geçirilerek isa'nın gerçek sözleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu yapılırken Yuhanna İncili, Easter öncesi isa ile ilgili doğru bir portre çizmediği için çalışmada ona yer verilmemiştir. Sinoptik İncillerdeki ifadelerin isa'ya aidiyeti ile ilgili bu çalışmalar sonucunda, "İsa'nın Kim olduğu" sorusuna şu cevap verilmiştir: "İsa bir Yahudi oğlu Yahudi'dir. O, sadece Yahudi olarak dünyaya gelmemiş, aynı zamanda bir Yahudi olarak yetiştirilmiş ve tüm hayatı boyunca da Yahudi olarak kalmıştır. O, yeni bir din kurmayı asla aklından geçirmemiştir. Çünkü o, görevinin Yahudi dinsel geleneği içinde olduğuna inanıyor­ du. O, diğer Yahudilerle bir Yahudi olarak konuşmuştur. Onun ilk taraftarlan da Yahudi idi". 83 İncillerde isa'ya ait olduğu iddia edilen sözlerin otamitesini tespite yönelik bu ortaya koyduğu en önemli sonuçlardan biri, İncillerde yer alan, gelecek olan insanoğlu ile ilgili ifadelerin otantik olmadığı; söz konusu bu sözlerin Easter sonrası dönemde ilk Hıristiyan toplumu tarafından ifade edilmeye başlandığının tespit edilmesidir. Bu tespite göre incillerde yer alan isa'nın ikinci gelişi ile ilgili ifadeler, çarmıha gerilen ve ölümünün üçüncü gününde dirilerek göğe yükselen İsa 'nın zaferle geri geleceğini ifade etmek için ilk Hıristiyan toplumu tarafından üretilmişlerdir. 84 Durum böyle olunca, yani isa'nın ikinci gelişi ile ilgili İncil ifadeleri, eğer otantik değilse, o zaman isa'nın gelmesi an meselesi olan dünyanın sonu ile ilgili haberleri insanlara ulaştıran eskatolojik bir peygamber olduğu düşüncesi otomatikman ortadan kalkmış olur. Buna göre isa eskatolojik bir peygamber değil, kendi Yahudi arkaplanı dahilinde bilge bir kişi, gezginci vaiz ve mucizevi bir hekim di. 85 çalışmanın İsa Okulu Ekolü üyeleri ikinci aşama olarak isa'nın eylemlerinin otantikliği konusunu ele alarak bunu da dört yıllık bir süre zarfmda sonuçlandım ve ortaya çıkan 82 83 84 85 28 Bkz., Borg, Jesus In Contemporary Scholarshlp, s. 106; Funk & Hoover, The Flve Gospel, ss. 36-37. Heyer, Jesus Matters, s.!Sl. isa'nın ikinci gelişiyle ilgili inci! ifadelerinin otantikliğini tespit etmek için yapılan oylamada bu sözler %80 oranında olumsuz oy almışlardır. Yani oylamaya katılanların %80 isa'nın ikinci gelişiyle ilgili sözlerin otantik olmadığını ileri sürmüştür. Bkz .. Borg, Jesus In Contemporary Scholarshlp, s. 9. Borg, Jesus In Contemporary Scholarshlp, ss. 8-9. 1 orıhsel Iso Araştırmaları ve Onların Bulguları bulguları The Acts of Jesus: What did Jesus really do? adı altında 1997 yılında yayımlarlar. 86 Bu çalışmada İncillerde anlatılan 1 76 olayla ilgili 38 7 rapor ele alınıp incelenir ve bunlardan sadece o/o 16 'sının isa 'ya nispeti mümkün görünürken %84 'nün İsa'ya aidiyeti mümkün görülmemiştir. Jesus Seminary üyeleri şu anda birinci ve ikinci aşamalar sonunda elde ettikleri İsa'nın otantik sözleri ve eylemleri ışığı altında yaşamının bir biyografısini yazmaya çalışmaktadırlar. Bu safhanın tamamlanmasın­ dan sonra da merkez üyeleri İncil geleneği üzerinde araştırmalarda bulunmayı planlamaktadırlar. 87 Jesus Seminary üyeleri bütün bu çalışmaları yaparken metodolajik olarak hikmetli araştırmanın ilmi hikmetin yedi temel direği [seven pillars of scholarly wisdom] adını verdikleri şu ilkelerden hareket etmektedirler. ı) Thrihsel İsa ile Hıristiyan imanının arasındaki ayırıma, 2) Tarihsel İsa konusundaki kaynaklada ilgili sinoptik İncillerin Yuhanna İnciline tercih edilmesine, 3) Kronolojik olarak Markos İncilinin önceliğine, 4) Matta ve Luka'nın hipotetik Q ineili'ni birbirlerinden bağımsız kaynak olarak kullandıklarına, 5) Eskatolojik ve apokaliptik olmayan İsa'nın, Schweitzer ve Bultmann'ın eskatolojik isa'sından kurtarılmasına, 6) İsa'nın sözlerinin uzunca bir süre nakledildikleri sözlü kültürle onların yazıya geçirildikleri yazılı kültür arasında esaslı farklar olduğuna, ve 7) ispat yükümlülüğünün incillerin otantik olmadığını iddia edenlerin değil de onların otantikliğini savunanların üzerine olduğuna. 88 Görüldüğü üzere bu ilkelerden ilk dördü yukanda ifade ettiğimiz üzere ı 9. yüzyıldan itibaren süregelen isa araştırmalannın bulgularını yansıtmaktadır. Son üç tanesi ise Jesus Seminary'nin kendi bulgulandır. Bu merkezin yürüttüğü son derece önemli çalışmalarla tarihsel isa'nın tespit edilmesi yönünde attığı en önemli adımlardan biri de Tomas İncili, Q İncili, Markos'un Gizli ineili ve Petrus'un ineili gibi apokrif olarak kabul edilen İncillerin iddia edildiği­ nin aksine çok daha erken dönemlere ait olduklannı ve bu bağlamda da onların isa'nın yaşamını tespit noktasında kanonik İncillerden daha güvenilir kaynaklar olduklannın iddia edilmesidir. 89 Nitekim, yukanda ifade ettiğimiz üzere, İsa'nın tespit edilen otantik sözlerinin toplandığı The Five Gospels adlı eserde Tomas İncili 90 beşinci İncil olarak kabul edilmektedir. Buraya kadar ifade ettiğimiz üzere tarihsel İsa araştırmalannda bir rönesans olarak kabul edilen ı980'lerden sonraki dönemde öne çıkan tarihsel isa araştırmacılarını 86 87 88 89 90 Bkz., Robert Funk ve diğerleri, Acts of Jesus: The Search {or the Authentic Deeds of Jesus (San Francisco: Harper, 1997). Bkz .. R.W. Nelson, The Jesus Seminar's Search {or the Authentic Sayings of Jesus: An Examination of Phase One of the Seminar's Quest for the Histarical Jesus (Gospels), Basılmamış Doktora Tezi, Ri ce University, 1999, ss. 1-2. Funk & Hoover, The Five Gospels, ss. 2-5. Brehm, "Will the Re al )es us Please Stand?", s. 7. Tomas ineili yukarı Mısır'da 1945 yılında bulunmuştur. Bu İncil tarihsel isa ve onun öğretisi konusundaki en önemli kaynaklardan biri olarak kabul edilir. isa'ya atfedilen 114 ifadeden oluşur. Söz konusu bu İncil muh- 29 islôm Araştırmaları Dergisi bulgularına göre iki temel kategoriye ayırabiliriz. Bunlardan ilk grubu isa'nın Tanvaaz eden eskatolojik bir peygamber olduğunu savunan E. P. Sanders, John F. Meier veT. Wright gibi araştırmacılar oluşturmaktadır. Aşağıda göreceğimiz üzere bu araştırmacılar Weiss ile başlayan Schweitzer ile devam eden ve Bultınann ile zirveye ulaşan isa'nın eskatolojik bir peygamber olduğu yönündeki görüşü aynen devam ettirmektedirler. İsa'nın eskatolojik bir peygamber değil de kendi Yahudi bağ­ laını çerçevesinde gezginci bir vaiz, bir öğretici ve şifa dağıtıcı olduğunu savunan Marcus Borg, Dominic Crossan ve Burton Mack gibi araştırmacılar da ikinci grubu oluşturmaktadır. Aşağıda göreceğimiz üzere bu araştırmacılar, geleneksel İsa anlayışı hariç, isa hakkındaki her türlü düşüneeye açıktır. isa hakkındaki yeni araştırmalann sonuçlarını daha iyi görebilmek için bu iki grubun isa anlayışlarını daha detaylı olarak incelemeye geçiyoruz. rının krallığını Eskatolojik Bir Peygamber Olarak isa Yukarıda gördüğümüz gibi İsa'nın, eskatolojik bir peygamber olarak kabul edilmesi ilk defa Weiss'in 1892 yılında yayımladığı Jesus' Proclamation o{ the Kingdam of Gad adlı eseriyle gündeme gelmiştir. Weiss'in bu çalışmadaki temel hedefi, isa'nın bizzat kendi anlayışına yabancı olan liberal teolojideki Tanrı'nın krallığıyla ilgili ifadeleri karşılayarak sona erdirmekti. Ona göre "İsa'nın düşündüğü Tanrı'nın krallığı öznel, içe dönük (dahili) veya manevi bir krallık olmayıp kişilerin gireceği veya birbirleriyle paylaşacağı bir mekan ya da gökten inen bir hazine anlamında nesnel bir mesih krallığıydı". incillerde"rab duası" olarak bilinen ifadelerde belirtildiği gibi Tanrı'nın olağanüstü gücünün gökteninişi tamamıyla gelecekte vuku bulacaktı. Weiss'e göre bu krallık, şeytarım egemenliğine (krallığına) karşı birkrallıktı. Bu nedenle isa, kendi misyonunu "kutsal ruh" olarak adlandırılan Tanrı'nın gücü vasıtasıyla, şeytarım yeryüzündeki idaresini ortadan kaldırıcı!def edici olarak görüyordu. Buna göre, İsa'nın, gelmesini an meselesi olarak gördüğü bu krallık manevi/ruhani bir krallık değildi. Tanrı'nın Krallığıyla ilgili bu görüşleri ileri süren Weiss, isa'yı dini bir dünya görüşü bağlamında yaşayan zamanın sonunun bir peygamberi (esc hatolajik prophet) olarak tasvir etmiştir. 91 Weiss tarafından ifade edilmeye başlanan isa'nın eskatolojik peygamber olduğu düşüncesi Schweitzer92 , Bultınann 93 ve Bronkamm94 tarafından da devam ettirilmiş­ tir. Yukanda da ifade ettiğimiz üzere 20. yüzyılın en önemli Yeni Ahit teologlarının ruhani bilgiyi başında gelen Bultmann'ın yaptığı gibi Bronkamm, isa'yı bir peygamber, 91 92 93 94 30 teva bakımından genelde üç bölüme ayrılmaktadır: 1) Sinoptik incillerdeki ifadelere benzeyen ifadeler, 2) Sinoptik incilerde bulunmayan ve doğrudan isa'dan geliyormuş gibi görünen ifadeler. 3) İncil yazarı Tomas'ın içinde bulunduğu geleneğin ayırt edici yönünü ortaya koyan ifadeler. Tomas ineili'nin Türkçe çevirisi için bkz., Ekrem Sarıkçıoğlu, "Tomas incili", OMÜİFD, 4(1990), ss. 13-25. Roger Haight, Jesus: Symbol of God (Maryknoll: Orbis Books, 1999), s. 60. Bkz. Schweitzer, Quest of the Histarical Jesus. Bultmann, Jesus and the World, ss. 120-127. Günther Bronkamm, Jesus o{Nazareth (New York: Harper, 1960), ss. 56-57. Tarihsel lsa Araştırmaları ve Onların Bulguları öğreten bir Rabbi (öğretici) ve bağımsız bir otorite olarak tasvir etmektedir. Reginald Fuller de, İsa'nın kendini eskatolojik bir peygamber olarak gördüğünü ileri sürmektedir. Hatta ona göre, eğer "İsa'nın eskatolojik peygamberliği ondan çekip alınırsa [yani İsa 'nın rolü eskatolojik bir peygamber olarak düşünülmezse], tamamen anlamsız olmamakla beraber, onun vekilliği birbiriyle alakası olmayan bir şekle dönüşmüş olur". 95 Fuller, devamla İsa'nın Tanrı'nın krallığını ilan etmesi gibi eylemleri de söz konusu krallığı hakiki kılmaktadır. Çünkü Tann, İsa'nın hastaları iyileştirmesi ve insanlardan kötü ruhları kovması eylemlerinde eskatolojik olarak iş görmektedir. "İsa'nın vekilliği sadece gelecekte vuku bulacak kurtuluşu ilan etmesi bağlamında değil, aynı zamanda bizzat onun tesis edilmesi yani fiiliyara geçirilmesi bağlamında da eskatolojik-peygamber özelliği taşımaktadır." 96 Diğer bir Yeni Ahit araştırmacısı Ben Meyer de, İsa hakkında benzer değerlendir­ melerde bulunmaktadır. Ona göre İsa, halka yönelik vekilliğini İsrailoğulları'na yönelik bir misyon olarak görüyordu. Bu bağlamda o, Musa'nın ve diğer peygamberlerin öğretilerini tamamlayarak nihai olarak sona erdireceğine inanıyordu. İsa, Tanrı'nın krallığının doğuşunu bazı sembolik eylemlerle ve açıktan açığa tüm topluma ilan etmek suretiyle yapmıştır. 97 Theissende peygamberliğin İsa'nın öğretisinin temel ağır­ lık merkezi olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre bir peygamber olarak isa, Tanrı'yı, Thnrı'nın sözünü ve Tanrı'nın iradesini insanlara bildiren dinsel bir figürdü. isa, tebliğ hayatı boyunca devamlı surette Thnrı'nın krallığının gelmesinin an meselesi olduğunu vaaz etmiş, Thnrı adına dönemindeki mevcut fikir ve uygulamalarla mücadele etmiş, Yahudi dinsel kurumlarını tenkit etmiş ve Tanndan aldığı mesaj uğruna mevcut otoritelerle çatışma içine girdiğinden dolayı idam edilmiştir. 98 isa'nın eskatolojik bir peygamber olduğunu iddia eden ve bu konuda tarihsel isa malzeme sunan çağımızın en önemli Yeni Ahit araştırmacısı hiç şüphe yok ki yukanda görüşlerine kısmen değindiğimiz Sanders'dır. O, İsa hakkında yaptığı araştırmalannın hepsinde İsa'yı, "Yahudi restorasyonu peygamberi" yani Yahudiliğin yeniden oluşumuyla ilgili bir peygamber olarak tasvir etmektedir. Bu bağ­ lamda ona göre, İsa'nın mesajının merkezini, İsa tarafından Tanrı'nın iradesi sonsuza dek hakim olsun diye mevcut düzenin siyasal ve sosyal olarak yeniden düzenlenerek yeryüzünde Thnn'nın hakimiyetini temsil eden yeni bir İsrail krallığı olarak düşündüğü Thnn'nın krallığı fikri oluşturmaktaydı. Sanders, isa ve onun temel mesajı hakkındaki bu görüşünü İsa hakkında tarihsel olarak kesin gibi gözüken şu temel noktalar üzerine dayandırmaktadır: 1) İsa, Yahya'nın öğrencisiydiitaraftan veya herhangi bir şekilde onunla ittibat içinde olmuş biriydi. İsa ve Yahya'nın mesajlan arasında önemli farklıaraştırınacılarına oldukça 95 96 97 98 Reginald H. Fuller, The Foundations o{ the New Testament Christology (London: Lutterworth Press, 1965), s. 130. Fuller, Foundations o{ the New Testament Christology, s. 129. Ben F. Meyer, The Aims of Jesus (London: SCM Press, 1979), s. 169. Haight, Jesus, s. 6 ı. 31 lslôm Araştırmaları Dergısi lıklar olmasına rağmen, isa yaklaşan yargı gününe hazırlık olarak Yahudileri tövbe etmeye çağıran Yahya'nın mesajını devam ettirmiştir. 2) isa'nın kendine on iki havari seçmesi olayı gerçektir ve bu da sembolik olarak on iki Yahudi kabilesinin restorasyonunu, yani yeniden ortaya çıkışını temsil etmektedir. 3) ilk Kilise açıkça eskatolojik bir bilince sahipti ve bu bilinç de isa· dan kaynaklanmaktaydı. 4) isa, mabedin tahrip olmasını/yıkılmasını ve onun yeniden tesis edilmesini umuyordu. 5) isa'nın mabedin yıkılacağına ve yeniden tesisine yönelik bu sezgisini Kudüs'te açıkça izhar ederek bazı radikal eylemlerde bulunması onun çarmıha gerilmesini izah için yeterlidir. 99 Görüldüğü üzere Sanders. isa'nın eskatolojik bir peygamber olduğu düşüncesini genelde onun Thnn'nın krallığı konusundaki tebliğine dayandırmaktadır. Bu bağlam­ da Sanders'ın Tann'nın krallığından ne anladığını da burada kısaca izah etmemiz gerekmektedir. Ona göre Tanrı'nın krallığı, tarihin dışında ve başka bir dünyada gerçekleşecek bir krallık değildir. O, Tanrı'nın bu dünyayı kendi iradesine göre yeniden düzenlemesi, yani bu dünyada Tanrı'nın iradesine dayalı bir idarenin kurulmasıdır. Bu krallık, insanlar tarafından değil de Tanrı'nın gücünün müdahalesiyle kurulacaktır. Sanders'a göre isa, Thnn'nın, bu dünyaya müdahale zamanının artık geldiğine ve Thnrı'nın tarihe müdahale ederek kendi iradesine göre İsrail nosyonunu yeniden tesis edeceğine inanıyordu. Nitekim Sanders, isa'nın bu peygamberlik misyonunu İnciller­ de ifade edilen isa'nın manevi ağırlıklı hikayeleri ve hastalan iyileştirmesi eylemleriyle destekleyerek tamamlar. Sanders, isa'nın bu misyonunun ölümünden önce Kudüs'te zirveye ulaştığını ifade eder. Çünkü orada ölümüne yol açan olayda isa radikal bir şekilde mabedin yıkılıp yerine yenisinin inşa edileceğini söyleyerek aslında İsrail'in restorasyonunu ve bu şekilde de yeni İsrail'in ortaya çıkacağını ifade etmek istemişti. 100 N.T. Wright da Sanders'in yolundan giderek isa'nın bir peygamber olduğunu ifade etmektedir. Nitekim, ona göre Luka ineili'nde Emmanus yolunda isa takipçilerinden birine/Kleopas'a atfedilen söze göre de "eylemde ve sözde kudretli bir peygamber" olarak tasvir edilmektedir. 101 Wright'a göre incillerde anlatılan isa hikayeterindeki tarihsel unsurlar bir araya getirilip değerlendirildiğinde, isa'nın apokaliptik gelenek içinde Thnn'nın krallığını vaaz eden eskatolojik bir peygamber olduğu ortaya çıkar. 102 Zira söz konusu bu tarihsel unsurlara göre isa, gelecekle ilgili haber yeren otorite sahibi bir peygamberdi. O, etrafına bir grup taraftar toplayarak onlara hareketinin temel amacının dejenerasyona uğrayan İsrailoğullarını yenileyerek restore etmek olduğunu izah etmişti. "Çünkü o, İsrail'in Tanrı'sının sözünü, onun şımarık halkına izah eden ve açıklayan bir peygamber olarak göreve çağınldığma inanıyordu". 103 isa'nın eskatolojik bir peygamber olarak görülmesi gerektiğini ifade eden bir başka Filistin bölgesindeki şehir ve kasabalardaki sosyal transformasyonun somut ifadeleri bağlamında tasavvur etmektedir. örneğin bu tarz görüş de yaklaşan Tanrı krallığım, 99 100 101 102 103 32 Sanders, Jesus and Judaism, s. 232. Sanders, Jesus and Judaism, ss. 61-76; Sanders, Histarical Figure of Jesus, ss. 183-184. Bkz., Luka, 24: 13-19. Haigth, Jesus, 64. Haigth, Jesus, s. 64. Tarıhsel bir lsa Araştırmaları ve Onların Bulguları . görüşü ileri süren Richard Horsley'e göre isa, apokaliptik bir oryantasyona ve sahipti. Öyle ki bu dönemde Tanrı'nın, İsrail tarihinde onun restorasyonu için nihai olarak eylemde bulunacağına inanılmaktaydı. Bu argümandan yola çıkan Horsley, silahlı bir isyan vasıtasıyla değil de Tanrı'nın şehirlerde ve kasabalarda fertlerin ve dolayısıyla toplumun yaşamının yenilenmesini sağlamak suretiyle eski düzeni sona erdirip yerine kendi iradesinin hakim olduğu bir düzen kurmak üzere olduğu, isa'nın da kendini Tanrı tarafından bu yeni düzenin tesisi için görevlendirdiğini ileri sürmektedir. 104 düşünce yapısına isa'nın eskatolojik bir peygamber olduğu yönündeki bu görüşleri bir bütün olarak ele aldığımızda şu temel sonuca ulaşabiliriz. Dinsel bir fıgür olarak isa'nın en temel karakteristik özelliği, onun israiloğullannın restorasyon u için şeytanın idaresinin yıkı­ larak yerine Tanrı'nın iradesinin hakim olduğu Tann'nın krallığının gelmesinin an meselesi olduğunu insanlara vaaz ve ilan eden bir peygamber olmasıdır. Gezginci Bir Vaiz/Öğretmen ve Şifa Verici Olarak isa isa'nın gezginci bir öğretmen olduğunu ileri süren araştırmacılara göre sinoptik incillerde isa'yı bir öğretici veya bir öğretmen olarak tasvir edecek derecede yeterli malzeme bulunmaktadır. Ancak onlara göre söz konusu bu materyaller incelendiğin­ de onlardan isa'nın döneminde farklı öğretmenierin olduğu sonucu ortaya çıkmakta­ dır. Bu durumda sorun, isa'nın bu öğretmenlerden hangisine benzediğidir. Biz burada sadece tarihsel isa konusunda araştırmalarda bulunan ilim adamlannın bulgularını temel aldığımız için isa'yı popüler bir halk felsefecisine benzeyen Yahudi bir öğret­ men olarak gören John Do mini c Crossan, Burton Mack ve Marcus Borg'un 'un görüşleri üzerinde durduktan sonra, onu bir şifa verici olarak gören Vermes'in görüşlerine geçeceğiz. Crossan'ın tarihsel isa ile ilgili görüşleri, temel olarak onun The Histarical Jesus: The Life of a Mediternian Jewish Peasant 105 (Tarihsel isa: Akdenizli Köylü Bir Yahudi'nin Yaşamı) adlı meşhur eserinde bulunmaktadır. Crossan bu eserinde genel olarak Sinoptik incillerdeki tarihsel isa ile ilgili bilgilerin tarihsel olarak güvenilirliğini kabule karşı ihtiyatlı görünmektedir. Çünkü ona göre bu İncillerin sunduğu tüm delillerin, muhteliftestlerden geçirildikten ve onlara çeşitli kriterler uygulandıktan sonra onların tarihsel olarak güvenilir olup olmadıklanna karar verilmelidir. Crossan, isa'nın tasvir edildiği konteksle ilgili olarak da onu Yahudi Kutsal Kitaplan'nda temsil edilen gelenek bağlamında düşünmek yerine, döneminde Galile bölgesindeki kültürel antropolojiyi, tarihsel ve sosyal yapıyı incelemek suretiyle anlamaya çalışır. Bu bağ­ lamda o, isa'yı kutsal kitaplarda yansımasını bulduğu şekliyle geçmiş din! tarihin bir 104 Haigth, Jesus, s. 65. 105 john Dominic Crossan, The Histarical Jesus: The Life of a Mediternian Jewish Peasant (San Francisco: Harper, 1991). 33 lslôm Araştırmaları Dergısı devamı olarak görmek yerine, onu sınıf ve diğer sosyal farklılıktarla sömürgeciliğin ve bozulmanın politik dinamikleriyle şekillenmiş seküler, sosyal ve kültürel bir yapı içine yerleştirmektedir. 106 İsa'yı bu bağlam içine yerleştirdikten sonra Crossan, onu toplumun en alt sınıfın­ dan ortaya çıkmış köylü ve zanaatkar [el işçisi] biri olarak tasvir etmektedir. Ona göre bu vasıflara sahip olan İsa, aynı zamanda döneminde Galile bölgesini etkileyen kültürel ve sosyal hellenizasyon politikasından da etkilenmişti. Bu nedenle o, halka yönelik umumi tebliğinde popüler bir sinik 107 filozofa benzer rol üstlenmişti. Zira bu dönemde sinisizm, bir yaşam tarzıydı ve sinik de insanlara sunduğu mesajı bizzat yaşamında yerine getiren kişiydi. Onun mesajında özgürlük aziz ve üstün tutulmakta, fakirlik de iç özgürlük için gerekli bir şart olarak benimsenmekteydi. Sinisizm aynı zamanda baskı ve zulme karşı da bir reaksiyonda bulunmayı gerektiriyordu. İşte Crossan, YunanRoma kaynaklanndaki bu tarz figürlerle ilgili bilgileri toplayarak onlan İsa'nın, taraftarIarına yönelik öğretisiyle ve bizzat kendi eylemleriyle alakalandırarak onun sinik bir filozofu andırdığını ileri sürmektedir. Çünkü ona göre sadece isa'nın öğretisi değil, aynı zamanda onun eylemleri, giyim kuşarnı da sinikiere oldukça benzemekteydi. Zira İsa da onlar gibi fakir ve seyyah bir vaazcıydı. 108 Crossan'a göre bir sinik olan İsa, faaliyetlerine gelmesi an meselesi olan Tann'nın etmeye davet eden Yahya'nın öğrencisi olarak başlamış; ancak daha sonra onun apokaliptik mesajını artık daha kabul ederneyecek bir noktaya geldiğinde ondan aynlmıştır. 109 Çünkü İsa'nın anlayışına göre, Tann'nın krallığı tüm insani idareleri aşkınlaştıran ve yargılayan bir idare olarak O'nun idaresinin içselleştirilmesinden müteşekkildir. 1 10 Crossan'a göre Tanrı'nın krallığı gelecekten ziyade mevcut duruma, yani şu ana yöneliktir ve mevcut şartlar veya her zaman mevcut ilahi idare dahilinde bir kimsenin nasıl yaşayacağını tahayyül eder. Bir kimse hikmet veya iyilikle, erdemlilikle, adaletli olmakla bu krallığa girebilir. O krallıkgelecek­ teki bir yaşamın ümidi olmaktan ziyade şu an için bir yaşam tarzıdır. Bu nedenle o, ahlaki bir krallıktır. 111 krallığının ışığı altında insanları tövbe Crossan, İsa'nın vaaz ettiği Tanrı'nın krallığını bu şekilde nitelendirdikten sonra onu, resmi otoriteye veya döneminin dinsel otoritesinin kurumsal yapısına muhalif olan biri olarak tasvir etmektedir. Çünkü bir iyileştirkilşifa verici olarak İsa'nın gücü, dinsel kururulann tenkidini ima etmekteydi. 112 İsa'nın, toplumun tüm kesimleriyle özellikle de hor görülenlerle birlikte aynı masada yemek yemesi, erkek-kadın, fakirzengin, Gentile-Yahudi arasında herhangi bir ayırım ve hiyerarşik yapıyı tamamıyla ortadan kaldırmaktaydı. İşte bu tarz bir hareket, mevcut idareye açıkça bir meydan ıo6 107 108 109 ll O lll 112 34 Crossan, The Histarical Jesus, ss. xxviii-xxxiv. Sinik: Hikmetli kimse, popüler felsefeci (halk fılozofu) ve gezgin zahit anlamına gelmektedir. Crossan, The Histarical Jesus, ss. 72-88; 340-341. Crossan, The Histarical Jesus, s. 259. Crossan, The Histarical Jesus, s. 266. Crossan, The Histarical Jesus, s. 292. Crossan, The Histarical Jesus, ss. 138, 157-158, 266-273, 298-300, 324-325. Tarıhseliso Araştırmaları ve Onların Bulguları. okuma niteliği taşıyordu. 113 Görüldüğü üzere Crossan, isa geleneğinin çeşitli özelliklerini alarak bunlardan bir isa tasviri yapmaya çalışmaktadır. Buna göre isa'nın hastalan iyileştirmesi, kötü ruhlan insanlardan kovması, günahlı-günahsız, fakir-zengin, kadın-erkek, Yahudi-Yahudi olmayan gibi bir ayınma girmeden tüm insanlarla bir araya gelmesi ve onlarla aynı sofrayı paylaşınası ve mevcut otoriteyi özelliklede Yahudi dinsel otoritesini açıkça tenkit etmesi onun tıpkı Yunan-Roma kültüründeki sinik filozoflar gibi bir öğretmen, gezgin bir vaazcı olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim Crossan bütün bu izahlardan sonra kendi pozisyonunu şu şekilde özetlemektedir: Benim tekliflm şudur: Apokaliptik ve sapiental düşünceden yazıcı ve köylülere sapiental ve köylü tarafından şekillenmiş bir dairenin dörtte biri kadar bir bölüme yerleştirmek gerekli olur. Onun meselleri ve veeizeleri tarafından tasvir edilen krallık, o anda ilan edilen bir krallık değil de bizzat yaşanan/icra edilen bir krallıktı. Çünkü Crossan 'a göre sapiental eskatoloji, Tanrı 'nın mevcut gücü açıkça tüm insanların üzerinde olsun diye burada ve şu anda nasıl yaşanacağının bilinmesinin hikmeti üzerinde vurgu yapar. ... Apokaliptik eskatolojide biz Tanrı'yı eylemde bulunsun diye bekleriz. Halbuki sapiental eskatolojide Tanrı bizim eylemde bulunmamızı bekler. 114 geçtiğimizde, isa'yı Crossan'la aşağı yukarı aynı fikri savunan Burton Mack da isa ile sinik filozofun ve eylemleri arasındaki mukayesede isa'yı bu tarz bir fıgüre benzetrnek için yeterince sebep olduğunu ifade eder. Bu bağlamda Mack'ın görüşlerine geçmeden önce onun görüşlerini dayandırdığı İsa ile ilgili materyal üzerinde kısaca duralım. Mack, incillerdeki tarihsel İsa ile ilgili bilgilerin tarihsel gerçekliği konusundaki araştırmasında Q ineili üzerinde yoğunlaşmaktadır. o, bu ineili derinlemesine inceledikten sonra ondaki en erken söylemlerin oluşturduğu pasajlar ayırır ve bunlardan geriye kalan söylemlerin oluşturduğu kısmı seçme Q ( Q prime) diye adlandırır 115 ve onun MS. 45-55 yıllan arasında yazıldığını söyleyerek bu kısmın tarihsel isa'ya atıfta bulunan en eski metin olduğunu ileri sürer. Ona göre bu kısım, araştırmacıları tarihsel isa ve onun hareketinin en erken safhalanyla temasa sokmaktadır. Bu bağlamda o şöyle der: "Bu metinler bir arada görüldüğünde onlar anlaşılabilir bir dizi hikmetli gözlemler ve Ortodoks olmayan talimatlar ifade ederler. Günlük yaşam üzerine eleştiride bulunmaktan zevk alırlar ve insanlara adet ve gelenekiere uymayan davranışlan tavsiye ederler". 116 Bu ifadeler halkı baskı altında tutanlan hedef alır ve mevcut sosyal adetleriigelenek ve görenekieri tenkit ederler. Ancak bunu yaparken onlar, alternatif bir sistem ve sosyal değişme de önermezler. Söz konusu bu ifadeterin temel amacı, fakir ve baskı altındaki insanların daha iyi yaşamalarını sağlamaktı. Bu yaşamı 113 114 115 116 Crossan, The Histarical Jesus, s. 263. Crossan, The Histarical Jesus, s. 292. Mack, TheLastGaspel,s.107. Mack, The Last Gaspel, s. 110. 35 islôm Araştırmaları Dergisı bağlamda onlar sadeliği, herhangi bir ipotek altında olmayan bir yaşamı, her türlü ve fıtratla yakıniaşmayı tavsiye etmekteydiler. 117 endişeden annmayı Tarihsel İsa ile ilgili bu ilk bilgilere işaret ettikten sonra Mack, popüler sinik filozoftarla İsa'nın öğretisi arasındaki paralelliklere dikkat çeker. "Q primedaki İsa'nın sözleri taraftarlarının onu siniğe benzer bir gezgin vaazcı olarak düşündüklerini göstermektedir" . 118 Mack'a göre sinikler her şeyden elini eteğini çekmiş bir yaşamı kucaklayan halk adamı, sosyal tenkitçi, mevcut kültürel ve sosyal davranışların statükosuna karşı mücadele eden kişilerdi. "Çarşı ve pazar yerleri sinikierin sosyal ve kültürel baskılardan kurtuluşun, yaşayan örneklerini sundukları ve mevcut devlet olayları ile ilgili insanlara açıklamalarda bulundukları platformlardı" . 119 Mack'a göre sinikler yaşadıkları ve faaliyette bulundukları toplumlarda tıpkı hicivciler, politik karikatüristler, stand up komedyenler gibi alternatif değerler ve yaşam tarzları ileri sürerlerdi. Ayrıca sinikler topluma teşhis koyan ve bu teşhise uygun tedavi yollarını da sunan hekimlerle de mukayese edilebilirler. Ona göre söz konusu bu sinikierin bilgin kimseler olması da gerekmiyordu. "Onların görevi, hakikatin öğreticileri olarak insanlara bilmedikleri şeyleri zorla empoze etmek değildi. Onlar bildikleri şeylere uygun olarak yaşamak suretiyle insanlara hem örneklik teşkil ediyor hem de onlara meydan okuyorlardı" . 120 Onlar, içinde yaşadıkları sosyal sistemleri reforme etmekten ziyade, faaliyetlerini daha çok fertlere yöneiterek onları fıtratlarındaki hikmete göre yaşamaya çalışmaya teşvik ediyorlardı. Sinikierin genel özelliklerini bu şekilde ifade ettikten sonra Mack, İsa'nın hareketinin bir çeşit yerel Yahudi sinik hareketi olarak ortaya çıktığını ileri sürmektedir. Çünkü bu hareket, insanların inançlarından ziyade onların sergiledikleri eylemler ve toplumdaki ahlaki emirlerle alakadar olmuştur. İsa bunu yaparken sosyal bir reform hedeflememesine rağmen, toplumdaki kişilerin rolleri ve eşitlikleri üzerinde yoğun olarak durmuştur. 121 Görüldüğü üzere Mack, İsa'nın kendisinin sinik fılozoflara, eylemlerinin de onların eylemlerine benzediğini ve dolayısıyla da onun bir çeşit sinik olduğunu ileri sürmektedir. Önde gelen diğer bir tarihsel İsa araştırmacısı Marcus Borg'da Jesus: A New Visian adlı eserinde isa'yı dünyanın günahları için kendini çarmıhta feda eden ilah! bir kurtarıcı ve Tanrı'nın krallığının eskatolojik bir peygamberi olarak gören geleneksel İsa anlayışından farklılık arz eden "yeni bir İsa vizyonu" ortaya koymaya çalışır. Bu bağlamda o, isa'nın temelde alternatifbir "hikmet öğretmeni" ve "sosyal bir peygamber" olduğunu ileri sürer. 122 Borg'a göre İsa, amacı İsrail'in yeniden canlanması, yani yeniden yapılanması olan bir hareketin başlatıcısı idi. Bu süreçte İsa, adaletsizlik ve baskıyı müesses hale getiren Yahudi alimlerinin temizlik kurallarıyla ilgili politikall 7 118 119 120 121 122 36 Mack, The Lost Gospe/, ss. 111-112. Mack, The Lost Gospe/, s. 115. Mack, The Lost Gospel, s. 116. Mack, The Lost Gospe/, s. 119. Bkz.,Mack, The Lost Gospe/, ss. 114-121. Borg, Jesus: A New Visian (New York: Harper Collins, 1987), ss. 41-44. Tarihsel lsa Arnştırmaları ve Onların Bulguları lannın toplumda eşitlik ve tüm fertleri kucaklamayı öngören merhamet ve şefkat poliBorg'a göre İsa, karizmatik bir şifa verici, kutsal bir kişi, geleneksel hikmeti sarsarak alternatifhikmet öğreten bir bilge kişi ve amacı İsrail'in yeniden canlanması olan bir harekete önayak olan bir şahsiyetti. 124 Borg'a benzer şekilde isa'nın öğretisinde ifadesini bulan "hikmet" [sophia] düşüncesini ön plana çıkardığı eserinde feminist teolog E.S. Fiorenza da isa'yı ilk yüzyıl Yahudi geleneği konteksinde bir "hikmet peygamberi" ve sosyal açı­ dan radikal görüş ve tavırlanyla yaşadığı toplumda temayüz eden bir reformist olarak nitelendirir. Ona göre isa'nın hareketi sosyo-politik bir özelliğe sahipti. Çünkü isa, döneminin Yahudi dünyasına egemen olan tavır ve ideolojiye karşı alternatifbir hareket geliştirme misyonuna sahipti. işte bu noktadan hareket eden Fiorenza, İsa'nın, yaşadığı dönemdeki çarpık düzeni değiştirmeyi hedefleyen "sosyal bir peygamber" olarak görülebileceğini ileri sürer. 125 tikalarıyla yer değiştirmesini sağlamaya çalışmıştır. 123 Kısaca, Sinoptik İncille re ve son dönemlerdeki tarihsel İsa araştırmalan neticesinde beşinci İncil olarak kabul edilen Tomas ineili'ne bakıldığında isa'nın hastalan iyileştirmesi, kötü ruhlar tarafından sahiplenilen kişilerden bu ruhlan kovduğu ve kudretli işler yönelik oldukça zengin bir materyalin bulunduğunu görmekteyiz. Yahudi araştırmacı Vermes, incillerdeki bu ifadeleri diğer kaynaklarda bulunan benzer ifadelerle birlikte ele alarak isa'nın bir portresini ortaya koymaya çalışır. Bunu yaparken de onun amacı incillerde isa hakkında ifade edilen en erken kerygmada bulunan boşlukları doldurmaya çalışmaktı. Bu bağlamda o, incillerin tarihsel gerçeklikleri hakkında şüpheci olmanın aksine, onlara dayanmak suretiyle tarihsel isa'nın gerçek özelliklerini ortaya koymanın mümkün olduğuyla alakatı iyimser bir tutum sergilemektedir.126 Ancak, tarihsel isa araştırmalanna Vermes'in en önemli katkısı, İsa'nın dinsel durumunu ortaya koymak için incillerin dışındaki kaynaklan da kullanmasıdır. Ona göre Ararnca konuşan Galileli bir Yahudi olan isa, karizmatik bir fıgürdü. yaptığına Vermes'e göre inciller isa'nın yaşamının sadece iskeletini ortaya koyarlar. Bu nedenle iskeleti ortaya konan İsa'nın, et ve kemiğe bürünen bir beden olabilmesi için incillerin dışındaki kaynaklara da baş vurulması gerekmektedir. işte Vermes, bir Yahudi araştırmacı olarak inciilere ilaveten Yahudi kaynaklanna da dayanarak yeni bir isa portresi ortaya koymaya çalışır. Bu bağlamda o, öncelikle Yahudi literatüründe haklarında bilgi bulunan isa'ya benzer diğer dinsel figürleri ele alır ve şu sonuca varır: Dönemindeki karizmatik kişiler ne yaptıysa isa da onlan yapmıştır. Bu nedenle isa'nın yaşadığı dönemin karizmatik kişileri hakkında elde edeceğimiz bilgiler, tarihsel isa'nın ortaya konmasında bize yardımcı olacaktır. işte bu noktadan hareket eden Vermes, 123 !24 125 126 Bkz., Jesus: A New Vision, ss. 1-20; 125-140. Bkz., Borg, Jesus in Contemporary Scholarship, s. 26. Bkz.,Borg, Jesus in Contemporary Scholarship, ss. 24-25; Haight, Jesus, s. 77 .. Vermes, Jesus the Jew, s. 253, n.l. 37 islôm Araştırmaları Dergısi dönemin tarihsel durumuyla uygunluk arz ettiği ve örtüştüğü sürece İncil yazarlannın isa hakkında söyledikleri şeylerin hem tarihsel hem de doğru olduğunu kabul etmek gerektiğini ileri sürmektedir. 127 Vermes'in ortaya koymaya çalıştığı bu yeni portrede isa, hastaları iyileştirme, kötü ruhlan insanlardan kovma ve onlara bir şeyler öğretmekle meşgul olan gezgin bir kutsal adam veya bir hasid olarak ifade edilmektedir. isa bütün bu eylemlerde bulunarak toplumda belli bir şöhret ve taraftar edindi ve belli bir otorite sahibi oldu. Ancak sonunda da dinsel ve sivil otoriteler tarafından politik nedenlerden dolayı idam edildi. Çünkü o, döneminin sosyo-politik ve dinsel yapısına ciddi bir tehdit olarak mütalaa edilmiştir. Vermes'in isa'nın kimliği ve yaşamıyla ilgili çizdiği portreyi bu şekilde kısaca ifade ettikten sonra şimdi de onun isa'nın bu yeni portesini çizerken üzerinde durduğu temel noktaları kısaca ifade etmeye çalışalım. Vermes'e göre tarihsel isa'yı anlamak için öncelikle isa'nın yaşadığı bölgenin çok iyi bilinmesi gerekir. Bilindiği üzere İsa, Galile bölgesinde yaşamış bir Yahudi idi. Bu bölge Judea ve Kudüs'e oranla oldukça sakin bir yerdi. Bu bölgenin insanları dini uygulamalann detaylannı izleme konusunda fazla katı olmamakla tanın­ maktaydı. Galile bölgesi Vermes'e göre genelde Zealotların ve isyancıların temel uğ­ rakyeri idi. işte bütün bunlardan dolayı Galileli olmak, Kudüs'deki dinsel otorite ve seküler Roma otoritesinin gözünde kişiyi güvenilmez yapmaktaydı. Bilindiği üzere isa bir zealot ve bir isyankar olmamasına rağmen, sonunda tıpkı onlar gibi muamele görerek idam edilmiştir. 128 yapısının ikinci olarak Vermes, yukarıda da ifade ettiğimiz üzere isa'yı kutsal bir adam, bir hasid olarak görmektedir. Vermes, yaptığı eylemlerden yola çıkarak bu kutsal adamı yani isa'yı karizmatik bir figür olarak tanımlar. Bu kutsal adam profesyonel bir hekim olmamakla birlikte hastaları iyileştirme yeteneğine sahipti. Vermes'e göre isa'nın sahip olduğu bu iyileştirme gücü, onun Tanrı'nın otoritesini ve gücünü hastalara uygulayarak aracılık etmesiyle bağlantılıydı. isa aynı zamanda kötü ruhların etkisi altında­ ki insanları, bu ruhların etkisinden kurtaran bir ruh kovucu idi. Hatta o, Tanrı'nın izniyle günahları bağışlayan bir dinsel figürdü. Vermes bu noktada günahları bağışlamanın bu tarz bir dinsel figür için olağan dışı bir şey olmadığını ileri sürer. Çünkü ona göre isa'nın hastaları iyileştirmesi ve kötü ruhları insanlardan kovması, Tanrının izniyle günahları bağışlaması gibi özellikleri onların icra edildikleri bağlamda yani karizmatik Yahudilik bağlamında görülmelidir. Yani bu özellikler sadece isa'ya has yetiler olarak değil, o dönemde karizmatik bir yapıya sahip tüm insanlar tarafın­ dan icra edilebilen eylemler olarak anlaşılmalıdırlar. 129 Üçüncü olarak Vermes, isa'nın bir öğretici ve bir öğretmen olduğu üzerinde durOna göre isa'nın bir öğretici olarak görülmesi onun karizmatik bir figür maktadır. ı27 Vermes. Jesus the Jew, s. 42. Vermes, Jesus the Jew, ss. 43-44; 49-50. 129 Vermes, Jesus the Jew, s. 58. ı28 38 Tarıhsel iso Araştırmaları ve Onların Bulguları. olmasına engel değildir. Çünkü İsa gezgin bir vaazcı olarak ibret verici meseller yardı­ sadece öğretisini benimseyenlere değil, eğitimli-eğitimsiz, fakir-zengin, erkekkadın, Yahudi-Gentile, günahkar-günahkar olmayan tüm insaniann oluşturduğu kalabalıklara hitap etmiştir. Yani insanlara hitap ederken onlar arasında herhangi bir ayınma gitmemiş, hatta daha çok sosyal olarak alt tabakada olan insanlan tercih mıyla etmiştir. 130 Dördüncü olarak ise Vermes, İsa'nın halka yönelik yaptığı eylemler sonucunda elde ettiği otoriteye vurgu yapar. Ona göre İsa bu otoriteyi çalışarakyani araştırmalar­ da bulunarak değil, sahip olduğu karizmatik şahsiyeti sonucunda elde etmiştir. Vermes, hastalan iyileştirmesi, kötü ruhlan kovması gibi eylemlerinden dolayı İsa'yı son derece önemli eylemlerde bulunan bir peygamber olarak da mütalaa etmektedir. Vermes, tarihsel İsa ile ilgili bütün bu özellikleri ifade ettikten sonra söz konusu bu özelliklerden yola çıkılarak onun eşsiz ve olağanüstü bir yapıya sahip olduğu sonucunun çıkanlmaması konusunda araştırmacılan uyanr. Çünkü ona göre -yukarıda da ifade ettiğimiz gibi- aşağı yukan İsa ile aynı zamanda benzer eylemlerde bulunan diğer karizmatik figürler Yahudi literatüründe vardı. Bütün bunları dikkate alarak Vermes İsa'yı şöyle tanımlar: "İsa, ilk yüzyıl karizmatik Yahudiliğinin bir parçası ve ilk dönem hasidizminin veya dindarlığının bir örneğidir." 131 Üçüncü İsa araştırmalan özellikle de İsa Okulu Ekolü'nün çalışmalan sonucunda ortaya çıkan İsa imajlarıyla ilgili buraya kadar ifade ettiğimiz bulgulardan şu temel sonucu çıkarabiliriz: Aydınlanma dönemi sonrası Reimarus ile başlayan ve Schweitzer'in The Quest of the Histarical Jesus adlı eserinin basımıyla sona eren eski araştırmanın politik, moralistik İsa'sına, araştırma olmayan ara dönemin eskatalojik ve apokaliptik isa'sına ve yeni araştırmanın varoluşsal İsa'sına karşın üçüncü araştırma savunuculan ilk yüzyıl Judea ve Galile bölgesinin sosyal, ekonomik ve dinsel geri planı ışığı altında bir İsa portresi ortaya koymaya çalışmaktadır. Değerlendirme bir süredir tarihin İsa'sının ortaya konması yönünde yapılan hususlan bir bütün olarak ele aldığımızda Hıristiyan inancının en temel konusu olan İsa'nın kim olduğu ve fonksiyonunun ne olduğu konusunun Hıristiyan ilahiyatının hala en çok tartışılan konular arasında yer aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü tarihsel İsa'nın ortaya konması konusunda yeterli kaynağa sahip olunmadığından veya diğer bir ifadeyle ister kanonik ister apokrif olsun eldeki İncil metinlerinden yola çıkarak isa'nın biyografısini ortaya koymanın mümkün olmamasından dolayı Schweitzer'in de altını çizdiği gibi araştırmacı sayısı kadar isa portresi ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle tarihsel İsa konusunda yapılan bu çalışmalar da bize göstermiştir ki geçmişte olduğu gibi gelecekte de ilk yüzyılda yaşayan 200 yılı aşkın çalışmalarla ilgili özetiediğimiz 130 Vermes, Jesus theJew, ss. 26-27. 131 Vermes, Jesus theJew, s. 79. 39 lslôm Araştırmaları Dergısı ve belirli birtakım eylemlerde bulunan İsa'nın tarihsel kimliğinin ve fonksiyonunun ne olduğunun tam olarak tespit edilmesi mümkün görünmemektedir. Bu genel sonucu bir kenara bıraktığımızda tarihsel isa konusunda yapılan çalış­ malann onun tarihsel kimliğinin anlaşılması yönünde geçmişe oranla daha fazla katkı sağlayıcı nitelikte olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü bu araştırmalar sayesinde araştırmacılar İsa ·yı tek bir bakış açısına, yani İznik- Kadıköy konsillerinde ifade edilen geleneksel Hıristiyan bakış açısına göre anlamak yerine, değişik bakış açılan­ na göre anlama fırsatını elde etmişlerdir. Bu gelişme de imana dayalı tek tip İsa anlayışının bir kenara bırakılarak çeşitli metotların ve bilim dallarının yardımıyla farklı İsa portrelerinin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bu durum da tabii olarak araştırmacıları, İsa hakkında bilgi sunan kaynakların bizi tarihin isa'sına ne kadar yaklaştırdıklan, onların sundukları bilgilerin tarihin isa'sına ne ölçüde geri götürülüp götürülemeyeceği, İncillerin nasıl oluştuğu ve en erken incilin hangisi olduğu gibi sorulan kendi kendilerine sorarak bu konularda yoğun araştırmaların yapılmasına sebebiyet vermiştir. Bu bağlamda başta inciller olmak üzere tüm Yeni-Ahit metinlerinin tarihsel değeri sorgulandı ve sonuç olarak bu metinlerin muhtevalarının tarihi bilgiler değil de, mitaslan ihtiva ettikleri ileri sürülmeye başlanmıştır. incillerin tarihin isa'sını ne ölçüde ortaya koyup koymadıkları konusunda yapı­ lan bu araştırmalar sonucunda da kanonik incillerin tarihin isa'sının ortaya konması konusundaki yetersizlikleri ortaya çıkınca, araştırmacılar önce apokrif kabul edilen incillere, daha sonra da Hıristiyanlık dışı kaynaklara baş vurmak suretiyle tarihin isa'sının kim olduğunu izah etmeye çalışmışlardır. Ayrıca bu gelişmelere ilaveten tarihsel isa araştırmacıları isa'nın yaşadığı Galile ve Judea bölgelerinin isa'nın dönemindeki sosyal, ekonomik ve dinsel arkaplanını da dikkate alarak isa 'nın tarihsel şahsiyetini ve fonksiyonunu tanımlamaya başlamışlardır. Bunun sonucu olarak da gittikçe artan sayıda araştırmacı isa'nın Yahudi oğlu Yahudi olduğu ve vaaz ettiği öğretinin de dönemin sosyo kültürel yapısı bağlamında anlaşılınaya çalışılması gerektiği hususlannın altını çizmeye başlamıştır. Bu bağlamda 200 yılı aşkındır süregelen tarihsel isa araş­ tırmalarının en önemli katkısı hiç şüphe yok ki Hıristiyan araştırmacıları geleneksel İsa anlayışının yani Hıristiyan imanının isa'sının ötesine geçerek tüm mümkün kaynaklann isa hakkında sundukları bilgileri kullanarak isa'yı yaşadığı bölgenin sosyal, siyasal, ekonomik ve tarihsel bağlaını çerçevesinde anlamaya teşvik etmesidir. Çünkü bu sayede Hıristiyan araştırmacılar öncelikle isa'nın Eski-Ahit'le ve dolayısıyla da döneminin Yahudiliğiyle olan ilişkisini daha iyi anlayacaklarından, onun gerçekte kim olduğu ve fonksiyonunun ne olduğunu daha iyi kavrayacaklardır. Buna bağlı olarak isa sonrası dönemde ilk Hıristiyan cemaatinin ve bu cemaatin görüşleri doğrul­ tusunda şekillenen incillerin oluşum süreçlerini daha iyi anlayacaklardır. Sonuçta da İsa'nın yaşamıyla öğretisi ve bu ikisinin ilk Kilisenin imanı yani Kahler'in deyimiyle "biblikal Mesih", Bultmann'ın ifadesiyle "kerygmatik Mesih" ile olan süreksizliğini daha iyi anlayacaklarından, geleneksel Hıristiyan inancının öngördüğü tanrısal karakterli isa yerine insan isa ·ya daha fazla ilgi duymaya başlayacaklardır. Sonuç olarak tarihsel isa araştırmalarının Hıristiyanlığın dışındaki kaynakların da isa'nın 40 Tarihsel isa Araştırmaları ve Onların Bulguları tarihsel kimliğinin ortaya konmasında kullanılabileceğini ortaya koyması "diyalog olarak adlandırılan günümüz dünyasında İslami kaynakların, özellikle de Kur'an'ın, İsa ile ilgili bilgilerin de Hıristiyan araştırmacılar tarafından dikkate alına­ bileceğini ve İsa'nın gerçek kimliğinin ortaya konması için onlardan yararlanılabile­ ceğini gündeme getirmektedir. Nitekim, çağımızın önde gelen teologlanndan Hans Küng, 132 Hz. Muhammed'i "Helenist Gentile Hıristiyanlar tarafından değil de Yahudi olan İsa'nın ilk tabiileri tarafından algılanan ve anlaşılan İsa-Mesih için bir tanık/ şahit olarak" mütalaa ederek Hıristiyanların Hz. Muhammed vasıtasıyla İsa hakkındaki mevcut görüşlerini yeniden gözden geçirme ve bu şekilde de kendi orijinal inançları­ na, yani tarihin İsa'sına dönme şansını yakalayabileceklerinin altını çizmektedir. çağı" 132 Bkz., Hans Küng, Christianity and World Retigions: Paths o{ Diafogue with Islam, Hinduism, and Buddhism (Maryknoll: Orbis Books, 1993), ss. 126-129; Küng'ün Hz. Muhammed'in peygamberliği ile ilgili görüşleri için bkz. Mahmut Aydın, "'Çağdaş Hıristiyan Düşünürlerine Göre Hz. Muhammed'in Peygamberliği"', Diyanet ilmi Dergi: Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)- Özet Sayı (Ankara: DİB, 2000), ss. 271-296. 41