ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİNİN KISA BİR TANITIMI - NEDİR? NE DEĞİLDİR? PLANLAMA MESLEĞİ İLE İLİŞKİSİ NASILDIR? A. Öznıır ÖZER, Şehir Plancısı, Y. Bölge Plancısı GİRİŞ Bu yazının amacı, konuyu hiç bilmeyip öğrenmek veya kulaktan dolma az çok bilgi sahibi olup teknik ayrıntılarına girmeden daha yakından tanımak isteyenlere ÇED'nin kısa bir tanıtımının yapılmasıdır. Bu tanıtımda ÇED'nin yalnızca temel özellikleri üzerinde durulmakta, uygulanma sürecinin ayrıntılarına girilmemektektir. Yazıda, aynı zamanda, planlama mesleği ve ÇED arasındaki ilişki de önemle ele alınmaktadır. Böylece, bundan böyle ÇED ile ilgilenmek isteyeceklere ve özellikle meslekleriyle ilgili yeni iş alanlarını tanımak isteyen ancak eğitimleri sırasında kendilerine bu olanak verilmeyen planlama öğrencilerine bu konu hakkında bir ön bilginin verilmesi de bu yazının önemli bir amacıdır. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), ülkemizde henüz çok yeni bir uygulama olmakla birlikte, dünyada ilk kez ABD'de Ulusal Çevre Politikası Yasası (National Environmental Policy Act - NEPA) ile yasal bir uygulama olarak 1 Ocak 1970'de yürürlüğe girişi esas alındığında, yirmibeş yıldan fazla bir geçmişe sahiptir. ÇED bütün bu yıllar boyunca değişik mesleklerden bilimadamları ve uzmanlarca bilimsel ve teknik yönlerden geliştirilmiş, gelişmiş ve gelişmekte olan ayırımı olmaksızın pek çok ülkenin çevre mevzuatında yerini almış, uluslararası kuruluşların karar metinlerine geçirilmiştir. ÇED'nin "ne" olduğu konusuna, geçen yirmibeş yıllık süre içerisinde, bilimadamları ve uzmanlar tarafından yeni boyutlar katılmış, uygulanma sürecine eklemeler yapılmış, buna paralal olarak uygulamalara yeni bilimsel yöntem ve teknikler kazandırılmış, ÇED sürecine tüm ilgililerin katılımı ile ilgili yöntemler geliştirilmiştir. Ülkemiz ise ÇED uygulamalarının henüz çok başındadır ve ÇED'ni uygulayanların çoğu dahi bugün bu konunun "ne" olup "ne olmadığı" hakkında eksik veya yanlış bilgi, yorum ve düşüncelere sahiptir. Ancak bu konuda asıl sorun, ÇED hakkında eksik ve yanlış bilgi ve düşünceye sahip olanların kendilerini bu konuyu biliyor ve hatta iyi biliyor oldukları yanılgısına düşmeleridir. Bu nedenle bu yazıda, ÇED'nin "ne" olduğu kadar "ne olmadığı" konusuna da açıklık getirilip, konu hakkında ülkemizde halen pek çok kimsenin sahip olduğu eksik veya yanlış bilgi ve düşüncelerin giderilmesine çalışılacaktır. 7 0 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? Bir işe doğru başlamak, o işte başarı elde edebilmenin ön koşuludur. ÇED gibi uygulayıcısına emek, zaman ve para kullandıran üstelik de yasal bir zorunluluk olan bir konuda ülkemizde, yazık ki, doğru bir başlangıç yapılamamıştır. Bunun nedenlerinin başında, bu konudaki üst düzey kararvericilerin ÇED'nin ne olduğuna dair yanılgıları ve bu yanılgılara dayalı yapılan yanlışlıklar gelmektedir. Bu yazıda, bu yanılgıların 7 Şubat 1993'de yürürlüğe konan ÇED Yönetmeliği'ne nasıl yansıtıldığı, yönetmelik öncesi ve sonrasında ÇED uygulamalarındaki yanlışlıklar nedeniyle ortaya çıkan sorunlar, halkın tepkisini çeken ve medyanın da üzerinde önemle durduğu bazı örnekler verilerek açıklanmaktadır. ÇED'NİN TANIMI VE TEMEL ÖZELLİKLERİ "ÇED'nin Tanımı ÇED'nin tanımı, geçen yirmibeş yıllık süre içinde yeni katılan boyutlarla ve süreçlerle geliştirilmiştir. ÇED'ne bu yeni boyutları ve süreçleri kazandıran bilimadamları ve uzmanlarca öne çıkarılmak istenen farklı özelliklere göre farklı tanımlamalar yapılmakla birlikte, bunlar arasında bir çelişki olmayıp birbirlerinin tamamlayıcıları oldukları görülür. ÇED ile ilgili bu değişik tanımlarda açıklanan bütün özellikleri tek bir cümlede toparlamak olanaklı değildir. Ancak günümüzde ÇED'nin en temel özelliklerini tek bir cümleyle tanımlamak gerekirse anahatlarıyla şöyledir: Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), çevreyi doğrudan ya da dolaylı olarak, olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilecek bir ya da birden fazla faaliyete ait bir proje için alınacak kararda esas alınmak üzere, proje konusu faaliyet(ler)in bütün çevresel etkilerinin bilimsel yöntemler ve tekniklerle irdelenmesi, bu irdelemelere göre olumsuz etkileri önlemek ya da çevreye zarar vermeyecek ölçülerde en aza indirmek için alternatif çözümlerin belirlenmesi, sözkonusu proje hakkında ÇED çalışmaları sonuçlarına göre yatırım kararı alınarak faaliyet(ler)in gerçekleştirilmesi halinde, inşaat ve işletme aşamalarında ve işletmenin kapatılmasından sonra çevresel etkiler için ÇED çalışması ile belirlenen önlemlerin izlenip denetlenmesi sürecidir. "Çevre" ve "Etki"' ÇED'ni daha yakından tanımak için bu tanım içinde yerverilen sözcüklerin açılımını yapmak gerekir. ÇED'de "çevre" sözcüğünün tanımı, uygulanmaya başlandığı ilk yıllarda yalnızca doğal ve yapay "fiziksel" çevre anlamını taşıyordu. Daha sonra çevresel etkilerin yalnızca fiziksel çevre üzerinde olmayıp ekonomik ve sosyal yaşam için de önemli olduğu gerçeğinden hareketle, ÇED kapsamına bu etkilerin irdelenmesi de alınmıştır. Böylece ÇED'de kullanılan bilimsel yöntem ve tekniklere yenileri katılmıştır. Çevresel etkiler doğrudan veya dolaylı, olumlu veya olumsuz olabilir. Bu etkiler kısa, orta, uzun vadede, sinerjistik, katalitik, kümülatif olarak ortaya çıkabilir. ÇED'de bu etkilerin derecesinin ölçülmesinde kullanılan kıstas, "önemli" (significant) olup olmadıklarıdır. Etkinin "önemli" olup olmadığı iki öğeye bağlıdır; bunlar, ÇED'ne konu "faaliyet"in ve "çevre"nin özellikleridir. "Önemli etki", bir proje için ÇED'nin nihai Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 71 ürünü olarak da tanımlanabilecek ÇED Raporunun hazırlanmasına gerek olup olmadığının belirlenmesinde esas alınan kıstastır. Önemli etkinin belirlenmesi için çeşitli bilimsel ÇED yöntemleri geliştirilmiştir. Günümüzde kullanılan yöntemler, ÇED'nin ilk uygulanmaya başlandığı yıllardakinden çok daha pratik, dolayısıyla daha az zaman alıcı ve buna karşın çok daha doğru kararlara ulaştırıcıdırlar. "Karar" ÇED'nin çok önemli ve olmazsa olmaz bir özelliği, yukarıdaki tanımda belirtildiği gibi, mutlaka bir proje hakkında alınacak uygulanma kararı öncesinde ve bu kararda esas alınmak üzere gerçekleştirilmesidir. Böyle bir karara yönelik olmayan bir çalışma, ÇED'nin en ileri bilimsel yöntem ve teknikleri kullanılarak da yapılsa, ÇED olarak adlandırılamaz yalnızca bilimsel bir araştırma olarak nitelendirilebilir. ÇED'nin çevre yönetimi ile ilgili mevzuat kapsamına alınarak uygulanmasının zorunlu kılınması, kalkınma projeleri ile ilgili kararvericilerin çevre boyutunu da ekonomik kararlar kapsamına almalarını sağlar. Diğer bir deyişle, kalkınma yönünde çevre-ekonomi bağıntısını kuran kararların alınması, ÇED uygulamalarında güdülen ana hedeftir. "Alternatif Çözümler" ÇED çalışmalarının esas ürünü olan ÇED Raporlarının çok önemli bir özelliği, kararvericilere bilimsel yöntem ve teknikler kullanılarak yapılan irdelemelerle sözkonusu projenin çevresel etkilerinin kontrolü ile ilgili alternatif çözümler sunulmasıdır. Bu alternatif çözümler ile, sözkonusu projenin hangi çevresel etkilerinin ne gibi önlemlerle kontrol edilebileceği, bu önlemlerin yatırım ve işletme maliyetlerinin ne kadar olacağı, bu maliyetler karşılandığında hangi önlemle çevresel etkilerin kontrolü yoluyla etki alanındaki fiziksel, ekonomik ve sosyal çevrede hangi olumsuzlukların önlenip ne gibi yararların sağlanabileceği gibi değerlendirmelere ulaşılır. Böylece kararvericilere alacakları kararlar için alternatif çözümler arası seçim olanağı verilir. "Süreç" ÇED'nin temel özelliklerinden biri, yukarıdaki tanımda belirtildiği gibi, bir projenin hazırlanmasından sonra başlayıp proje konusu faaliyetin gerçekleştirilmesinin her 7 2 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? aşamasında devam eden, faaliyetin sona erdirilmesinden sonra da çevresel etkilerin kontrolünün tamamlanmasına kadar süren bir süreç olmasıdır. Bu süreci bir insan ömrüne benzetmek mümkündür. Bir projenin hazırlığı ile gerçekleştirilmesine başlanılan bir faaliyet için ÇED, tıpkı bir insanın doğum öncesinden başlayıp tüm yaşamı boyunca süren, öldükten sonra mezarının düzenlenmesi ile tamamlanan kesintisiz bir ömür gibidir. Bu kesintisiz süreç içinde, tıpkı bir insan ömründeki gibi aşamalar vardır. İlk aşama, ÇED Raponınun hazırlığı ile ilgili çalışmalar bütünüdür. ÇED Raporunun ve projenin onaylanmasından sonra ikinci aşamada, bu rapora uyularak proje konusu faaliyet için inşaata başlanır, o bittikten sonra işletme aşaması gelir, en sonunda da faaliyete son verilir. İnşaat, işletme aşamalarında ÇED süreci, çevresel etkilerin ÇED Raporu ile belirlenen kontrollerinin izlenme ve denetlenmesi yapılarak sürdürülür, faaliyetin sona erdirilmesinden sonraki kontrollerin izlenip denetlenmesi ile bitirilir. ÇED sürecinin bu ikinci aşamasına, Proje-Sonrası-Denetimler (Post-Project-Audits) adı verilir. Proje-Sonrası-Denetimler (PSD) kapsamındaki izleme ve denetlemeler, ÇED Raporunda hazırlanıp onaylanan azaltma ve ölçüm önlemleri (mitigation and monitoring measures) programına göre yapılır. "Bilimsellik" ve "Çok-Disiplinlilik" ÇED'nin bir diğer temel özelliği, yukarıda defalarca vurgulandığı gibi, bilimsel yöntem ve teknikler kullanılarak gerçekleştirilmesidir. Bu yöntem ve teknikler, yukarıda açıklanan ÇED sürecinin tümünde kullanılır. ÇED'de bilimsel temeli olmayan afaki yorum ve değerlendirmelere yerverilemez. Bu özelliği nedeniyle ÇED farklı disiplinlerden bilimadamlarının ve uzmanların ilgi alanı olmuştur ve böylece farklı bilim dallarında ÇED'de kullanılan çok çeşitli yöntemler ve teknikler geliştirilmiştir. Bu duamı ÇED'nin bir diğer çok önemli özelliğini ortaya koymaktadır; o da, çok- Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 7 3 disiplinli bir çalışma alanı oluşudur. Hangi meslekten olursa olsun hiç kimse ve hiçbir grup, yukarıda açıklanan süreçlerde yalnızca o mesleğe ait bilgileriyle bir ÇED çalışması yapamaz. ÇED'nin bu özelliği, yine yukarıda açıklanan en temel özelliklerine dayanmaktadır. ÇED'ne konu faaliyetler çok çeşitli, bu faaliyetler için seçilen yerlerin çevresel özellikleri birbirlerinden çok farklıdır. ÇED'ne konu projeler, baraj, karayolu, deniz veya havalimanı, petrokimya kompleksi, termik santral, çimento fabrikası, turizm tesisi veya toplukonut ve diğerleri gibi birbirlerinden çok farklı faaliyetler için hazırlanır. Bu projelerden biri, örneğin bir petrokimya kompleksi ile ilgili bir ÇED Raporu hazırlanacağı zaman, petrokimya konusunda en iyi uzmanlığa sahip mühendislerin çalışmalarda bulunması yeterli değildir. Tesisin kurulması istenilen yerin ve çevresinin özelliklerine (denizkıyısında veya karasal bir ortamda, yerleşim bölgelerine, tarım alanlarına veya ormanlara belli bir uzaklıkta gibi) ve bu tesisin özellikleri nedeniyle yaratacağı çevresel etkilere (gaz, sıvı ve katı atıklar, istihdam, nüfus artışı nedenleriyle gibi) göre, bütün bu konularda farklı meslekleden uzmanlar ÇED Raporunun hazırlığına katılırlar. Bu bakımdan ÇED, farklı bilimdallarının ortak bir uzmanlık alanı olarak tanımlanabilir. "Katılım" Yukarıdaki tanımda yerverilmemekle birlikte ÇED'nin çok önemli temel özelliklerinden biri, sürece, ÇED'ne konu proje ve etkilenecek çevreyle ilgili kurum, kuruluş ve kişilerin de katılmalarıdır. ÇED, tek bir kuruluşun yürütücülüğünde ancak bütün diğer ilgililerin katılımlarıyla gerçekleştirilen ortak bir çalışmadır. Örneğin, eğer bir ÇED Raporu'na konu tesisten sıvı atık bırakılacak bir su ortamında balıkçılık yapılıyorsa, su ürünlerinin zarar görmemesi için gerekli önlemlerin alınması konusunda, 7 4 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? ilgili resmi kuruluşun, yöre balıkçılarının oluşturduğu dernek, kooperatif gibi meslek örgütlerinin temsilcileri ile balıkçıların kendileri ÇED sürecine katılarak istemlerini iletebilir ve hazırlanan raporda bu önlemlerin nasıl ve ne ölçüde ele alınıp irdelendiğini incleyip değerlendirirler. Yine aynı şekilde, ÇED Raporu uygulanan bir tesisin yaratacağı hava kirliliğinin farklı uzaklıklardaki tarım alanlarında üretilmekte olan ve bu kirliliğe karşı farklı duyarlılıklara sahip çeşitli ürünlerin (tahıllar, bağlar, zeytinlikler, ve diğerleri gibi) zarar görmemesi için alınması gerekecek önlemler hakkında, ilgili resmi kuruluş ve meslek örgütü temsilcileriyle üreticiler, bu raporla ilgili çalışmalara katılırlar. Bu örnekler çoğaltılabilir. ÇED sürecine katılımın sağlanmasında, sınırlı sayıda ve belirli kişilerin çağrılı olduğu kapalı salon toplantıları, tüm ilgilenenlerin katılımına açık toplantılar, anketler, yazışmalar, karşılıklı görüşmeler, banda kaydedilen röportajlar gibi çeşitli yöntemler kullanılır. "Kapsamlaştırma" ÇED sürecine katılımın ne zaman olduğu çok önemlidir. Katılımın ÇED Raporunun hazırlığından önce ve bu raporun kapsamının belirlenmesinde dikkate alınmak amacıyla sağlanması ya da bu yapılmadan hazırlanan rapor hakkında daha sonra yalnızca incelenerek görüş alınmak üzere olması, ÇED sürecini büyük ölçüde etkiler. Katılımın ÇED Raponı hazırlanmadan önce ve bu raporun kapsamının belirlenmesi için sağlanması halinde, bu sürece kapsamlaştırma (scoping) denir. Kapsamlaştırmayı geliştirip mevzuat hükmüne alarak uygulayan ilk ülke, ÇED uygulamalarının öncüsü ve en deneyimlisi olan ABD'dir. Kapsamlaştırma sürecinin uygulanmasının amacı, yalnızca ÇED Raporuna katılımın sağlanması olmayıp, rapor kapsamında incelenip irdelenecek konuların önceden tüm tarafların istemleri doğmltusunda tam ve doğru olarak belirlenmesi, böylece hazırlanacak raporda eksik konuların bırakılmasını ve yeniden ek çalışmaların yapılmasına gerek kalmasını önlemektir. Diğer bir deyişle, kapsamlaştırma yoluyla, hem tüm tarafların katılımı sağlanmakta, hem de ÇED Raporu hazırlığında emek, zaman ve paranın en verimli bir biçimde kullanılmasıyla birlikte tam ve doğru inceleme ve irdelemeler yapılabilmektedir. Ülkemiz ÇED Yönetmeliği'nde ise, bu konuda yanlış bir yorumlamayla kapsamlaştırmanın zaman alıcı olduğu düşüncesinden hareketle katılım, yalnızca ÇED Raporunun hazırlığı sonrasında öngörül» /ektedir. Yönetmeliğin yürürlük tarihi olan 7 Şubat 1993'den bu yana uygulanması s ırasında ortaya çıkan pek çok sorun ve güçlüklerin nedenlerinden biri de bu yanılgı olmuştur. Çevre Bakanlığı'nın Ağustos-Eyliil 1994'de ve Ocak 1995'de ÇED Yönetmeliğinin revizyonu çalışmalarına Şehir Plancıları Odası'nı temsilen katılan ÇED Komisyonu tarafından, bu konudaki yanlışlığın düzeltilmesi yönündeki görüş ve öneriler yazılı (bu kitabın son bölümündeki yazılar) ve sözlü olarak iletilmiştir. "ÇED Raporu" ÇED çalışmalarının esas ürünü, ÇED Rapomdur. Bu konuda iki soruyu yanıtlamak gerekmektedir. Bunlar: (1) ÇED Raporu hangi projeler için hazırlanmalıdır? (2) Kapsamı ne olmalıdır? Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 7 5 ÇED RAPORU I Harıgi projeler için | hazırlanmalıdır? İs Kapsamı ne olmalıdır? Soru 1 - ÇED Raporu hangi projeler için hazırlanmalıdır? Öncelikle yapılması gereken iş, bir proje hakkında ÇED Raporunun hazırlanmasına gerek olup olmadığını belirlemektir. Bunun için daha önce açıklanan "önemli etki" kıstası esas alınır. Bu konuda genel olarak üç grup faaliyet tipi belirlenmiştir. Bu gruplar şöyledir: Birinci Gmp: faaliyet tipinin özelliği nedeniyle çevresel etkilerinin önemli olacağı önceden bilinenler - Bazı faaliyetlerin özellikleri ve/veya büyüklükleri nedeniyle çevresel etkilerinin önemli olacağı önceden bilinmektedir. Örneğin, termik santrallar, otoyollar, ham petrol rafinerileri, petrokimya kompleksleri, demir-çelik fabrikaları, metrolar, ticaret limanları, nükleer santraller, radyoaktif, toksik ve tehlikeli atıkların uzaklaştırılması, çöp yakma tesisleri, belli bir ölçeğin üstündeki barajlar, toplu konutlar, turizm tesisleri, deniz ve havalimanları gibi çok farklı tiplerdeki faaliyetler bu gruba girer. Bu faaliyetlerle ilgili projelere ÇED Raporunun hazırlanacağı kesindir. İkinci Grup: çevresel etkilerinin önemli olup olmayacağı proje hazırlanmadan önce bilinmeyenler - Bazı faaliyet tipleri (tarımsal sulama tesisleri, hayvancılık dahil çeşitli gıda üretimi tesisleri, toprak işleme, madenciliğin, kimya sanayinin çeşitli kolları, tekstil, dericilik, ağaç işleri sanayi, belli bir ölçeğin altındaki barajlar, deniz ve havalimanları, turistik tesisler, toplukonutlar ve diğer benzeri faaliyet tipleri) için, ÇED Raporu hazırlanmasının gerekip gerekmediğini belirlemek proje hazırlanmadan önce olanaklı olmamaktadır. Bu durumda, proje konusu faaliyetin çevresel etkilerinin önemli olup olmayacağının ÇED'ne özgü bilimsel yöntemlerle belirlenmesi gerekir. Bu grup faaliyetler için bilimsel yöntemler kullanılarak yapılan çalışmaya ÇED Ön Araştırması (ÖNÇED) adı verilir. Üçüncü Grup: yukarıda belirtilen ilk iki gmp kapsamına girmeyen faaliyetler Bazı faaliyetler özellikleri ve büyüklükleri nedeniyle yukarıda belirtilen iki grnba da girmezler. Dolayısıyla bunlara, ÇED Raporu uygulanacak faaliyetler listesinde yerverilmez. Ancak, bu faaliyetlerin çevresel etkilerinin tümüyle önemsiz olduğunu varsaymak doğru değildir. Şöyle ki, diğer yerler için hiç bir önemli etkisi bulunmayan bu faaliyetlerin bazı hassas yörelerde azımsanmayacak ölçülerde önemli etkileri olabilir. Örneğin, dış etkilere karşı son derece duyarlı sukuşlarının üreme ve yaşama ortamlarında, kuş gözlem faaliyetlerinin, motorlu su ve kara taşıtlarını kullanımının belli bir mesafeden daha yakın olmaması, sulak alanlarda biyolojik açıdan hassas dengeyi 7 6 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? sağlayan sazlıkların kesimlerinin bu dengeyi bozacak şekilde yapılmaması, bazı hassas endemik bitki türlerinin bulunduğu alanlarda piknik ve diğer rekreaktif faaliyetlerin sınırlandırılması ya da yasaklanması gerekebilir. Bu nedenle, yukarıda belirtilen birinici ve ikinci grup faaliyetler için olduğu gibi yalnızca faaliyetin kendi özellikleri değil, çevresel faktörler de dikkate alındığı zaman, "hassas yöreler" için bu üçüncü grup faaliyetleri ÇED uygulanacaklar kapsamına almak gerekli olmaktadır. Bunun için mutlaka ÇED Raporu hazırlanması gerekmez, bu amaçla uygulanacak ÖNÇED yeterli olabilir. Yukarıda açıklanan gruplamalara ve yöntemlere göre (ÖNÇED) ÇED Raporu hazırlanacağı belirlenen projeler için, aşağıdaki ikinci sorunun yanıtlanması gerekir. Soru 2 - ÇED Raporunun kapsamı ne olmalıdır? Bir proje için ÇED Raporu hazırlanmasına karar verildikten sonra raporun kapsamının belirlenmesi işlemlerine başlanır. Her proje ve o projeya konu faaliyetin yer alacağı çevre kendine özgü özelliklere sahiptir. Sözkonusu proje için hazırlanacak ÇED Raporunun kapsamının bu özelliklere göre belirlenmesi gerekir. Bu konuyu birkaç örnekle açıklamak yararlı olacaktır. Önce iki ayrı tip faaliyetle ilgili projeler örnek olarak alınırsa, bir termik santral ile bir otoyolun özellikleri birbirinden çok farklıdır. Dolayısıyla, bu iki farklı faaliyet tipine özgü özelliklere göre ÇED Raporlarının kapsamları da farklı olacaktır. Böyle farklı özelliklerdeki faaliyet tiplerinin her biri için ayrı ayrı Özel Formaâann önceden hazırlanmış olmasına ihtiyaç vardır. Bir faaliyet tipi ile ilgili eğer henüz Özel Format hazır değilse, ki ÇED'nin uygulanmaya başlandığı ilk zamanlar böyle bir durum olabilir, o zaman bütün faaliyet tipleri için uygulanabilecek bir Genel FormaKan bu amaçla yararlanılabilir. Bir ÇED Raporunun kapsamının belirlenmesinde Özel Formatın, o yoksa Genel Formatın hazır olmasının yeterli olmayacağını ikinci bir örnekle açıklamak yararlı olacaktır. Aynı tip faaliyetle, örneğin termik santralla, ilgili iki ayrı proje hazırlandığında, bu iki ayrı termik santralın kurulması planlanan yerlerin çevresel özellikleri birbirlerinden farklı olacaktır. Birisi için seçilen yer, yerleşmelerin ve diğer sanayi tesislerinin çok uzağında, çevresinde tarım alanlarının, ormanların bulunmadığı kıraç bir yörede olabilir. Soğutma suyu akarsu kaynağından sağlanabilir. Termik santralda yakılacak kömür yine o yöredeki bir alandan çıkarılıyor olabilir. Diğer termik santral ise deniz kıyısında ve ithal kömürle çalıştırılmak üzere planlanabilir. Soğutma suyu su ürünleri bakımından zengin, balıkçılık yapılan denizden sağlanıp santraldan atılacak su da yine aynı ortama bırakılmak istenebilir. Bu yörede daha önce kurulmuş diğer bazı sanayi tesisleri ve yakınında yerleşmeler bulunabilir. Çevresel özellikleri birbirinden çok farklı iki ayrı yörede kumlmak istenecek bu iki ayrı termik santralın projelendirilen bütün faaliyet özellikleri aynı bile olsa, ÇED Raporu kapsamında incelenip irdelenmesi gerekecek konular da değişiklikler olacaktır. Birincisi için, örneğin, kömürün çıkarılması ve termik santrala taşınımı ve depolanması ile ilgli faaliyetler Rapor kapsamına alınacaktır, ikincisinde ise kömürün çıkarılması değil, santrala deniz yoluyla taşınması ve depolanması incelenip irdelenecektir; diğer yandan, çevresinde diğer hiçbir sanayi tesisi bulunmadığından, ikinci Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 7 7 santral için önemli olan kümülatif etkilerin irdelenmesi birincisi için hiç gerekmeyecektir. Diğer farklı çevresel özelliklere göre de ÇED Raporlarında incelenip irdelenecek konular bu iki ayrı termik santral için farklı olacaktır. Yukarıdaki örneklerde açıklandığı gibi, her projenin farklı özellikler taşıması, hazırlanacak her ÇED Raporu için ayrı ayrı kapsam belirleme işlemlerinin yapılmasını gerektirir. Bu kapsam belirleme işine, proje konusu faaliyetten olumlu ya da olumsuz yönde etkileneceklerin de katılmasına kapsamlaştırma adı verildiği daha önce açıklanmıştır. 7 Şubat 1993de yürürlüğe konan ülkemiz ÇED Yönetmeliğinde kapsamlaştırmaya yerverilmediği gibi, özel formatların hazırlanması dahi öngörülmeyip Yönetmelik ekinde verilen Genel Format yeterli görülmüştür. Ancak uygulamada Genel Formatm yetersizliği ortaya çıktıkça, Bakanlık tarafından faaliyet tiplerine göre özel formatlar hazırlanarak ÇED Raporu hazırlayacaklara verilmeye başlanmıştır. ÇED Raporlarının hazırlığını proje sahiplerinin yüklenmesi genel bir kuraldır. ÇED Raporlarının hazırlanması, arazi etiidleri, ölçümler ve laboratuvar analizleri vb araştırmalar, çeşitli mesleklerden uzmanların katıldığı grup elemanlarının ücretleri gibi masraflar nedeniyle maliyetleri yüksek çalışmalardır. Bu masrafların karşılanması, tıpkı projenin ve fizibilite raporlarının hazırlanmasında olduğu gibi proje sahiplerine aittir. inşaat j (faaliyet) (faaliyet sona erdikten sonra istihdam yaratma j[güıniltü) solunum organları hastalıkları floraya zarar verilmesi ülkeye ve bölgeye sosyoekonomik katkı faunaya zarar verilmesi tarım alanları ve ürünlerinin tahribatı tarihi ve kültürel değerlerin tahribatı diğerleri... Bu durumda ÇED Raporlarının hazırlığında bilimsellik ilkesinin temelinde yeralan tarafsızlığın korunup korunmayacağı sorusu akla gelebilir. Proje sahibi projelendirdiği 7 8 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? faaliyetin olumsuz çevresel etkilerini az gösterebildiği bir ÇED Raporunu onaylatıp çevre kirlilikleri ile mücadele yükümlülüğünü hafifletmeye çalışabilir. Örneğin, baca gazı atıklarının %98 oranında filtrasyonu ile %60 oranında filtrasyonu arasında işletme maliyetleri bakımından önemli farklar hesabedilebilir. Bu durumda proje sahibi düşük oranlı filtrasyonun yeterli olabileceği yönünde bir ÇED Rapora hazırlatmak isteyebilir. Bu gibi yanıltmacalara olanak vermemek için ÇED Raporlarının kapsamlarının önceden tanı ve doğra olarak belirlenmesinin önemi fazladır. Bu gereklilikten hareketle, kapsamlaştırma sürecine proje konusu faaliyetten olumlu ya da olumsuz yönde etkilenebilecek tüm tarafların katılımı, ÇED Raporlarının proje sahiplerince tek taraflı olarak değil tarafsızlık ilkesine uygun bilimsellikte hazırlanmasını sağlar. Bu uygulamanın aslında proje sahiplerine de yararı vardır. Hazırlanan ÇED Raporlarındaki eksikliklerin ve yanlışlıkların sonradan, raporun incelenip değerlendirilmesi aşamasında, ortaya çıkarılıp Revize ÇED Raporlarının hazırlaması gerekliliğine karar verilmesi daha baştan önlenebilmekte, bu iş için ek masraflardan, emek ve zamandan tasarruf edilebilmektedir. .Yukarıdaki açıklamadan anlaşılacağı gibi, ÇED Raporlarına hazırlanış aşamalarına göre farklı isimler verilir, ilk hazırlanan ve incelenip değerlendirmeye sunulan ÇED Raporuna, "Taslak ÇED Raporu" denir, bu raporda eksik ve/veya yanlışlıkların saptanması durumunda, proje sahibinden "Revize ÇED Raporu" hazırlanması istenir. Taslak veya Revize, inceleme ve irdelemelerin tam ve doğru olduğuna karar verilen rapora ise, "Nihai ÇED Raporu" (veya Final ÇED Raporu) adı verilir. Nihai ÇED Rapora ile proje konusu faaliyetin yararlarının ve olumsuz çevresel etkilerinin kontrolü için belirlenen ve bunlar arasında proje sahibince tercih edilen alternatif çözümlerin incelenip değerlendirilmesinden sonra rapor hakkında karar alınmasıyla ÇED Raporu süreci tanıamalanır. Ancak ÇED süreci tamalanmaz, yukarıda "SÜREÇ" altbaşlığı altında açıklanan işlemlerle devam eder. TASLAK ÇED RAPORUİ |sg|||||g||gj •eksik ve/veya yanlışlar var mı? f REVİZE j ÇED İ RAPORU 'evet hayır hayır' eksik ve/veya ' yanlışlar var mı? I evet — — — Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 7 9 Uluslararası Boyutta ÇED Yukarıda ÇED hakkında yerel ölçekteki projeler için izlenen süreç genel hatlarıyla açıklanmaktadır. Günümüz dünyasındaki faaliyetlerin çevresel etkileri ülkelerin sınırlanın aşmakta, çevre sorunları ile mücadelede uluslararası çabalara gereksinim duyulmaktadır. Uluslararası boyutta ele alınan çevre yönetim araçlarından biri de ÇED'dir. Uluslararası kumluşlara ait ÇED ile ilgili önemli belgeler (bildirge, sözleşme gibi) tarih sırasına göre şunlardır: "Ekonomik Kalkınma ile ilgili Çevresel Politikalar ve Kurallar hakkında Bildirge" (the Declaration of Environmental Policies and Procedures Relating to Economic Development) - imza tarihi: 1 Şubat 1980; imzalayan kuruluşlar: Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Dünya Bankası, Afrika Kalkınma Bankası, Afrika'da Ekonomik Kalkınma için Arap Bankası, Asya Kalkınma Bankası, Karayipler Kalkınma Bankası, Inter-American Kalkınma Bankası, Avrupa Topluluğu Komisyonu, Amerika Eyaletleri Teşkilatı; imzası bulunan kuruluşlar, finanse edecekleri politikalar, programlar, projeler dahil bütün kalkınma faaliyetleri için, Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı'nm prensip ve tevsiye kararlarına uygun olarak çevresel etkilerin irdelenmesini garanti altına alırlar. "Bazı Kamu ve Özel Sektör Projelerinin Çevresel Etkilerinin İrdelenmesi hakkında 27 Haziran 1985 tarihli Konsey Direktifi" (Council Directive of 27 June 1985 on the Assessment of the Effects of Certain Public and Private Projets on the Environment) Avrupa Topluluğu Resmi Gazetesi'nde yürürlük tarihi ve sayısı: 5 Temmuz 1985, No 1 175/40; Direktif no: 85/337/EEC; Direktife uymakla yükümlü ülkeler: Avrupa Topluluğu (bbgünkü adıyla Avrupa Birliği) ülkeleri. "Çevresel Etki Değerlendirmesinin Amaçları ve Esasları" (Goals and Principles of Environmental Impact Assessment) - UNEP Yönetim Konseyi'nin 17 Haziran 1987 tarih ve 14/25 sayılı, Birleşmiş Millletler'e üye ülkeler için kendi ulusal ÇED mevzuatı ve uluslararası sözleşmelerde esas alınmak üzere tavsiye niteliğinde kararı. "Sınırlarötesi Çerçevede Çevresel Etki Değerlendirmesi Sözleşmesi" (Convention on Environmental Impact Assessment in A Transboundary Context) - Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu'nca (AEK) üye ülkelerin imzasına açılış tarihi ve yeri: 25 Şubat 1991, Espoo/Finlandiya. Yukarıda kısaca açıklanan ÇED'ni özel olarak konu almış uluslararası belgelerden başka, çevre konularıyla genel anlamda ilgili diğer uluslararası belgelerde de (Akdeniz Eylem Planı Cenova Bildirgesi, BM Çevre ve Kalkınma Komisyonu'nun Ortak Geleceğimiz raporu, Rio Bildirgesi, Avrupa Konseyi 5inci Çevre Bakanları Konferansı Kararları ve diğer benzeri uluslararası toplantı metinleri gibi) ÇED uygulamalarıyla ilgili hükümlere yerverildiği görülmektedir. ÇED'nin uluslararası niteliği, farklı ülkelerdeki uygulamalarda ortak yaklaşımların izlenmesini sağlamaktadır. 8 0 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? ÇED NE DEĞİLDİR? ÇED'nin ne olduğu ile ilgili yukarıdaki açıklamalardan hareketle ne olmadığını anlamak olanaklıdır. Ancak yine de, ÇED hakkında kulaktan dolma bilgi sahibi olanların yanılgıya düştükleri görülmekte, bu konuda kendi yorumlarını bilimsellik temeline dayandırmayanlar tarafından ise çeşitli platformlarda yanıltıcı bilgiler verilmektedir. Üstelik bu yanılgılara sahip olanların Çevre Bakanlığı'nın en üst kademlerinde bulunması, özellikle konuyu bilmeyip yetkili ağızlardan öğrenmek isteyenleri yanlış yönlere götürmektedir. Bu, aslında, önemli bir sorundur; çünkü, işin en başında bulunan kişiler ülkemiz için çok yeni olan bu konuda henüz kendileri tam bir bilgiye sahip olamayınca ya da bildikleri halde yanıltıcı bir tutum izlemeyi yeğleyince, diğer ilgililer hiç farkında olmadan kolaylıkla yanılgıya düşmektedirler. Aşağıda verilen örneklerin çoğunun Çevre Bakanlığı'nda (veya daha önceki Çevre Müsteşarlığı'nda) yaşanan olaylardan ya da yapılan açıklamalardan seçilmiş olmasının nedeni de budur. ÇED'nin ülkemizde, yönetmelik öncesinde ve sonrasında, nasıl bir yanlışlık içinde ele alındığının en tipik örnek olayları yazık ki bu bakanlıkta yaşanmıştır. ÇED ile ilgilenenlerin ve bundan böyle ilgilenmek isteyeceklerin bu bakanlıkta yapılan yanlışlıkları öğrenmeleri, ÇED uygulamalarında neden bugüne kadar başarılı olunamadığı hakkında daha iyi bir fikir edinebilmelerine yardımcı olacaktır. ÇED Bir "Silah" Değildir ÇED ile ilgili en önemli yanılgı, çevreden yana olanlarla yatırımcılar arasında bir mücadele konusu olarak nitelendirilmesidir. Kendilerini "sıkı" çevreciler olarak görenlere göre ÇED, çevreye zararlı (!) bazı yatırımlara karşı kullanabilecekleri bir silahtır. Yatırımcılar ve onların yanında yeralanlar ise, çevrecilerin böyle bir silahı ellerine alıp kullanmalarını engellemek isterler. Bu anlayışa çok çarpıcı bir örnek, Çevre Bakanlığı'nda yaşanmış bir olayla açıklanabilir. Aliağa Termik Santralı için ÇED çalışmalarına başlanmadan önce Çevre Bakanlığı'nın (o zamanki Çevre Müsteşarlığı'nın) çevreciliği ile bilinen bir üst bürokratı "ah bir ÇED Raporu olsa da şu termik santralı önlesem" derken, santral için alman mahkeme kararı gereğince ÇED Raponınun hazırlanmasına başlandığında siyasi otorite Bakan tarafından aynı anlayış tam tersi bir yönden ortaya konmuştur. Bakan bu konuya farklı bir hassasiyetle yaklaşıp "Aliağa Termik Santralı ÇED Raporu bizi ilgilendirmez, henüz ÇED Yönetmeliği yürürlüğe konmadı" diyerek kendisine bağlı Çevre Müsteşarlığı'nı bu olayın dışında tutmuştur. Aslında, ÇED Yönetmeliği Tasarısının hazır olmakla birlikte siyasi otorite tarafından yürürlüğe konmaktan kaçınılmasının ardındaki düşünce de bu olmuştur; bir yandan yönetmeliği yürürlüğe koymayıp böylece yatırımları çevre adına engelliyor olmamak, diğer yandan Aliağa örneğinde olduğu gibi, mahkeme kararıyla ya da başka bir nedenle hazırlanan ÇED Raporlarına yönetmeliğin olmadığını bahane edip hiç karışmamak veya olabildiğince uzak durmak. Aliağa örneğinde, ÇED Yönetmeliği'nin yürürlüğe konmasını geciktirmede ve nihayet daha fazla ertelenemeyeceği düşünüldüğünde yürürlüğe konan yönetmeliğin yapısında ve uygulanması • sırasında Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 81 yapılan yanlışlıkların temelinde, ÇED'nin ne olup ne olmadığı hakkında en başta çevre yönetiminin en yetkililerinin dahi yanılgılara sahip olmaları yatmaktadır. En önemli yanlış, uzun yıllar ÇED'nin çevrecilerin eline alabilecekleri bir silah olarak görülmesidir. Gerçekten de yatırımları çevre adına engellemeyi "çevrecilik" addeden bazı fanatikler, ÇED'ni bu amaçla kullanabilecekleri bir silah gibi ellerine almak istemişlerdir, tıpkı yukarıda verilen Aliağa Termik Santralı örneğindeki Çevre Müsteşarlığı'nın o zamanki bir üst bürokratının dediği gibi. Ülkemizde bazı çevrecilerin ÇED'ni bu şekilde algılayıp diğer kişilere de bu düşüncelerini yaymaları, aslında ÇED'ne yapılan büyük bir kötülük olmuştur. Çevrecilerin bu yaklaşımı karşısında yatırımcılar da kendilerini bu silahtan korumak gereği duymuşlardır. Bunun yolu da ÇED Yönetmeliği'nin yürürlüğe konmasını olabildiğince geciktirmek, en sonunda yürürlüğe konması artık kaçınılmaz olduğunda da yönetmelikte çevre-ekonomi ilişkisini dengelemek hedefi gütmek yerine yatırımcıyı çevre engeline karşı korumak amaçlı bir yaklaşım izlemek olmuştur. ÇED Yönetmeliği'nde böyle bir yaklaşımın izlendiğini 6 Temmuz 1995'de TRT Int'in sabah kuşağında yayınlanan "Ekonomik Gündem" programında yapılan söyleşide o dönemin Çevre Bakanı Rıza Akçalı, ÇED'ni, sanayicilerin çevreci gönüllü kuruluşlara karşı kullanabilecekleri bilimsel bir silah (!) olarak tanımlayarak açıkça ortaya koymuştur. Öyle anlaşılıyor ki ÇED Yönetmeliği ile, çevrecilerin eline verilmek istenmeyen silah bunun yerine sanayicilerin eline verilmiştir, üstelik de bu silah Bakanın dediğine göre bilimseldir (!). Bu tek cümlelik açıklamasında Bakan belli ki farkına varmadan çok önemli bir yanlış daha yapmıştır, o da bilimin objektiflik ilkesine ters Yatırımcı Ç E D B A R I Ş Çevreci Yatırımcı S A V A Ş D İ R . İ Ç İ N D E Ğ İ L 8 2 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? düşen bir silaha benzetilmesidir. Yine öyle anlaşılıyor ki, ÇED'nin çevre ve ekonomi arasında denge kurucu işlevi çevre yönetiminin en başında bulunan kişi tarafında dahi anlaşılabilmiş değildir. Bu demektir ki, Bakanın ve aynı anlayışı paylaşanların amacı, çevreyle kalkınma arasında bir denge kurmak değil, ÇED gibi temeli bilime dayalı bir yönetim aracını dahi, yatırımcıların çevreyi korama çabası içindekilere karşı kullanabilecekleri bir silaha dönüştürmektir. Böyle bir anlayış, yanlışlığının yanında ÇED ve çevre yönetimi açısından son derece ilkeldir. 21inci yüzyıla girerken çevre ve ekonomi arasında denge kuran "sürdürülebilir kalkınma" stratejisinin tüm dünyada her alanda izlenmesi yönünde eylem planlarının hazırlandığı bir zamanda ülkemizde, çevrecilerle yatırımcılar arasında bir mücadele olduğundan hareketle birinden birine taraf olmaya çalışmak, bugüne kadarki zararları açıkça görülmesi gereken ilkel bir anlayışın hala sürdürüldüğünü göstermektedir. Aslında bugün yakınılan çevre soranlarının temelinde bu yanlış anlayış yatmaktadır. ÇED ile böyle bir yanlışlığın düzeltilerek çevre-ekonomi arasında denge kurulması hedeflenmesi gerekirken, ki daha önce de açıklandığı gibi ÇED'nin geliştirilmesinin temel amacı da budur, ülkemizdeki ilkel anlayışın bir uzantısı olarak bu hedeften sapılmıştır. Diğer bir deyişle, bugün ülkemizde uygulanan ÇED aslında, geliştirilip uygulanması için belirlenen evrensel hedefine uygun bir yapıda kurulmamıştır. ÇED "bir (1) Yöntem" Değildir ÇED'ni yeterince bilmeyenlerin düştükleri diğer bir yanılgı, onun yalnızca tek "bir (1) yöntem" olduğudur. Gerçekten de ÇED Rapora denildiğinde ilk anda bunun proje değerlendirme yöntemlerinden "bir"i olduğu kanısına varılabilir. Böyle bir kanıda doğru olan husus, ÇED Raporlarının proje değerlendirme amacıyla hazırlanmalarıdır. Ancak gerçek anlamda bilimsel çalışmaların ürünü olan bir ÇED Raporunu ellerine alıp inceleyenler bunun bir tek yöntemle hazırlanmadığım, kullanılan yöntem ve teknikler bakımından oldukça komplike olduğunu görürler. Öncelikle ÇED, yukarıdaki tanıtımında açıklandığı gibi uygulamaya dönük kararların alınması amacıyla gerçekleştirilen bir "süreç"dir. Bu sürecin çeşitli aşamaları vardır ve bu aşamaların her birinde tek bir yöntem değil, çok-disiplinli bir uygulama alanı olması nedeniyle çeşitli yöntem ve teknikler kullanılır. ÇED Raporu bu sürecin, bilimsel araştırmalar ve irdelemelerde birden fazla yöntem ve tekniğin kullanıldığı aşamalarından biridir. ÇED sürecinde kullanılan yöntem ve teknikler iki grapta toplanabilir, bunlar; (1) yalnızca ÇED'ne özgü olarak geliştirilen yöntemler ve teknikler, (2) ÇED'nin çok-disiplinli olma özelliğine bağlı olarak farklı disiplinlere ait olup ÇED uygulamalarında kullanılan yöntemler ve tekniklerdir. ÇED sürecinin teknik çalışmalarından olan ÇED Ön Araştırması yapacakların ve ÇED Rapora hazırlayacakların (1) no'lu yöntem ve teknikleri tam olarak biliyor olmaları gerekir. ÇED'nin bu teknik çalışmalarına grup elemanı olarak katılacaklar ise, (2) no'lu yöntem ve tekniklerden kendi meslek alanlarıyla ilgili olanlarını iyi Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 8 3 bilmelidirler, bu çalışmalara katılan diğer mesleklerden gmp elemanlarının kullandıkları yöntem ve teknikler hakkında ayrıntılı olmasa da genel bir bilgiye sahip olmalıdırlar. ÇED Raporları farklı meslek elemanlarınca ortak bir çalışmanın ürünü olarak hazırlandığından, bütün grup elemanlarının birbirlerinin yaptığı çalışmalar hakkında bilgi sahibi olmaları gerekir. Örneğin, bir çevre mühendisi katı atıkların depolama alam için seçilen yerler hakkında irdelemelerde bulunabilmek için jeoloji mühendisinin yaptığı çalışmaların sonuçlarına ihtiyaç duyacaktır ki jeoloji mühendisi de araştırmalarını bu amaca uygun olarak gerçekleştirecektir. İstihdam ve dolayısıyla nüfus artışının yaratacağı kentleşme etkilerini şehir plancıları inceleyip irdeleyecek, buna göre teknik altyapı gereksinimlerinin karşılanma olanaklarını belirlemek işi inşaat mühendislerine ait olacaktır. Hava kirliliği için dağılım modeli uygulayan çevre mühendisinden aldığı bilgileri kullanan doğa bilimciler (biyolog ve zoolog) çevrede bulunan canlı türlerinin, ziraat mühendisi ise tarım ürünlerinin bu kirliliklerden nasıl etkileneceği irdeleyeceklerdir. Ekonomist ise, bütün diğer grup elemanlarından aldığı bilgilere dayanarak bir Fayda/Maliyet Analizi yapacaktır. bölge plancısı şehir plancısı çevre mühendisi kimya mühendisi doğa bilimci mimar hukukçu V L ekonomist ziraat mühendisi AT maden mühendisi sosyolog inşaat mühedisi orman mühendisi diğerleri jeoloji mühendisi ÇED ÇED UZMANLIĞI / f UYGULAMALARI (1) no'lu gruptaki ÇED'ne özgü yöntemler incelendiğinde, zamanla, inceleme ve irdelemelerde objektiflik kıstasının gerektirdiği nicelikselliştirme yönünde bir gelişme kaydettiği görülür. ÇED Ön Araştırmaları ve ÇED Raporlarında çevresel etkilerle ilgili öngörülerin yapılması ve bu öngörülere dayalı önlemlerin belirlenmesinde tam ve doğru saptamalardan hareket edilmesi büyük önem taşır. Bu nedenle, inceleme ve irdelemelerde kullanılan yöntemlerin gerçek duramun nesnel olarak ele alınmasını sağlamasına ve böylece tam ve doğnı sonuçlara ulaştırmasına gerek vardır. ÇED yöntemlerinde 1970'den bu yana kaydedilen gelişmelerle, inceleme ve irdelemelerde gerçek duruma en yakın sonuçların elde edilebilmesi için olabildiğince daha fazla değişkenin ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerinin sistem yaklaşımı ile nicelikselleştirilmesi, böylece sözkonusu projenin yaratacağı çevresel etkilerle ilgili bütün öngörülerde hata payının en aza indirilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. ÇED'ne özgü yöntemleri (kontol listeleri, matriksler, iistüste çakıştırma, ağ/sistem diyagramları, uyarlamak çevresel değerlendirme gibi) öğrenmek isteyenlerin konuyla ilgili yayınları izlemeleri gerekir ki Türkçe yayınların sayısı halen az olmakla birlikte İngilizce yayınlar oldukça fazladır. 8 4 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? (2) no'lu gruptaki yöntemler ve teknikler özellikle çok-disiplinli bir çalışma alanı olan ÇED Raporlarının hazırlığında kullanılırlar. Bu yöntem ve teknikler, yukarıda verilen örnekte de açıklandığı gibi, ÇED Raporuna konu projenin ve çevresinin özelliklerine göre yapılacak inceleme ve irdelemeler hangi meslek alanlarıyla ilgili ise o ölçüde çeşitlilik gösterirler. Bunlar, inceleme ve irdelemelerde tam ve doğru sonuçların elde edilebilmesi için, biyolojik, jeolojik, jeomorfolojik araştırmalar; hava, su ve toprak kalitesi ile ilgili ölçümler, kimyasal ve fiziksel analizler; tarım, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık, sanayi, ticaret, turizm, hizmetler ve diğer sektörel yapı ve ekonomik açıdan Fayda/Maliyet analizleri; nüfus, istihdam ve sosyo-kültürel yapı, teknik ve sosyal altyapı, tarihi, kültürel, mimari ve estetik değerler gibi çok çeşitli konulardaki inceleme ve irdelemelerde kullanılırlar. Gerçek durum hakkında tam ve doğru verilere dayandırılmalarına gerek duyulan ÇED Ön Araştırmalarında da bu yöntem ve tekniklerle elde edilmiş bulgulardan büyük ölçüde yararlanılır. Bu nedenle, diğer tüm çevre yönetim alanı için olduğu gibi, ÇED uygulamalarında da geniş kapsamlı bir çevre envanterinin varlığı büyük önem taşımaktadır. ÇED çalışmaları sırasında (1) no'lu ve (2) no'lu yöntem ve teknikler birlikte kullanılırlar. Özellikle (2) no'lu yöntem ve tekniklerle elde edilen bulgular (1) no'lu yöntemler için girdi oluştururlar. Dolayısıyla, bu konuda çalışmalarda bulunacakların her iki grup yöntem ve teknikler hakkında yeterli bir bilgi düzeyine ulaşmış olmaları gerekir. (2) no'lu gruptaki yöntem ve teknikleri her meslek elemanı kendi eğitimleri sırasında öğrenmektedir. Ne var ki, çevre mühendisleri dışındaki diğer meslek elemanları öğrenimleri sırasında (1) no'lu ÇED'ne özgü yöntemler ve teknikler hakkında eğitim alamamaktadırlar. ÇED YÖNTEM VE TEKNİKLERİ (kontrol Listeleri) (Matriksler) Uyarlaman Çevresel Değerlendirme Nüfus Projeksiyonu j ( Fayda/Maliyet analizi Biyolojik v e Zoolojik Araştırmalar c Gürültü Analizleri 3 Sosyo-ekonomik Yapı A r a ş t ı r m a l a r ı (üstüste Çakıştırma) Ağ/Sistem Diyagramı f J Kirlilik Dağılım l¥Iodelleri ) j (jeolojik araştırmalar) Hava, Su v e Toprak Kalitesinin A n a l i z l e r i Güvenlik v e R i s k F a k t ö r l e r i n i n Analizleri ( PieerlerS— ) Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 85 Oysa ÇED, yukarıda verilen örneklerden de açıkça anlaşıldığı gibi, yalnızca çevre mühensiliği meslek alanına ait bir uygulama değildir. Bu nedenle, çevre mühendisleri dışındaki diğer meslek sahiplerinden ÇED alanında çalışacakların bu konuda ayrı bir uzmanlık eğitimi almalarına gerek vardır, çünkü yukarıda örneklerle açıklandığı gibi ÇED, tam anlamıyla bir uzmanlık alanıdır ve kesinlikle bu alanda yeterli bilgiye sahip olmayanların yürütebileceği bir iş değildir. Ne var ki ülkemizde ÇED çalışmalarında bulunanlardan ve bulunacaklardan, aşağıda "ÇED ve Plancı İlişkisi" bölümünde de açıklandığı gibi, ÇED Yönetmeliğinin Geçici 3üncü maddesine göre böyle bir önkoşul halen aranmamaktadır. Bu durumda ÇED'ni basit "bir yöntem" gibi algılayanları da yadırgamamak gerekir, çünkü ülkemizdeki uygulanma düzeyi böyle bir yanılgıya düşülmesine olanak vermektedir. Bir ÇED Raporunun Sonucu Baştan Belli Projelere Uygulanması Abesle iştigaldir Yukarıda "ÇED Bir 'Silah' Değildir" bölümünde açıklandığı gibi, "ah bir ÇED Raporu olsa da şu yatırımı engellesem" ya da "şu ÇED Raporu ile projemi çevresel açıdan aklayıp çevrecilerin ağzını bir sustursam" yaklaşımları, ÇED'nin ne olduğunu daha en başından anlamamaktır. Bütün bunlar söylenirken ÇED'nin bilimselliği bir kenara atılmaktadır. Bu sözlere yanıt olarak, "eğer ulaşılacak sonuçlar daha baştan biliniyor ise, o zaman ÇED Rapom hazırlamaya ne gerek var?" denilebilir. Doğrusu da budur: ÇED Raporunun sonucu baştan belli projelere uygulanması gereksizdir. Böyle bir hataya tipik bir örneği, yine, çevre yönetiminin en üst kademesinden Çevre eski Bakanlarından Doğancan Akyürek'in sözleri ile vermek olanaklıdır. Akyürek, ÇED'ni tanıtmak, yararına ve önemine belli ki iyi niyetle bir açıklama getirmek amacıyla televizyonda yaptığı konuşmalarında, Gökova Körfezi'nin kuzey kıyısında • ® • @m ®® ®m m • m • GÖRÜNEN KOY KILAVUZ, KEMERKOY TERMİK SANTRALI ÇED RAPORU ISTEf 8 6 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? kurulan Kemerköy Termik Santralı ile ilgili kararın yanlışlığını örnek gösterip, "eğer bir ÇED Raporu olsaydı, bu santral buraya yapılmazdı" demiştir. Oysa Kemerköy Termik Santralı'nın yerinin çevresel faktörler yönünden yanlışlığı o kadar aşikardır ki, bunları ortaya koymak için bir ÇED Raporu hazırlamaya zaten gerek yoktur. Bunu yapmak olsa olsa, şakağına tabanca dayanan bir insanın silahın ateşlenmesi halinde ölmese bile en azından ağır bir felce uğrayacağının tıbbi bir doktor raporu- olmadan bilinemeyacağini söylemeye benzer. Bilinen bir deyimle, görünen köye kılavuz istemek demektir. Aslında, Akyürek'in kendi Bakanlığı döneminde olmamakla birlikte, 1984'de, Çevre Müsteşarlığınca hazırlanan bir ÇED Ön Araştırma Raporu ile, Kemerköy Termik Santralı'nın fiziksel, ekonomik ve sosyal çevre üzerine yapabileceği etkiler, çok aşikar bir durumu görmemekte direnebilecek diğer bakanlıkların ve kuruluşların özellikle üst yönetim yetkililerine açıkça gösterebilmek amacıyla irdelenmiştir. Bu rapor ile termik santralın kunılup işletilmesi halinde çevresinde yaratacağı tahribat hakkında yapılan tüm bilimsel tahminlere karşın, en üst yetkilileri yanlış olduğu apaçık belli kararlarından döndürmek yine de olanaklı olamamıştır. Hatta o dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cemal Büyükbaş Kemerköy Termik Santralı'nı Gökova Körfezi'ne bir abide gibi dikeceklerini söylemiştir. Gerçekten de Büyükbaş'm dediği gibi olmuştur; bugün inşaası bitmiş ancak işletilmemesi için ölümüne mücadele verilen bu termik santral için "utanç abidesi" benzetmesi yapılmaktadır. Kemerköy Termik Santralı olayındaki yanlışlık aslında, Akyürek'in söylediği gibi ÇED Raporunun hazırlanıp hazırlanmamasıyla ilgili değildir, doğrudan doğruya santral için yapılan yerseçiminin fiziksel, ekonomik ve sosyal tüm çevresel faktörler yönünden daha baştan yanlış olmasıdır. Tabii bu durumda, "eğer çevresel faktörler yönünden doğru bir yerseçimi yapılmış ise, o zaman ÇED Raporuna ne gerek var?" sorusu da akla gelebilir. İşte, ÇED'nin bazı kişilerce asıl anlaşılamayan ve kavram karmaşasına düşülen yönü budur. ÇED Raporunun hazırlanma gerekçesi hala tam olarak kavranabilmiş değildir. Öyle zannedilir ki ÇED, bir proje konusu faaliyetin çevresel etkilerinin aklanıp aklanmayacağını belirlemek için uygulanır. Bu çok yanlış bir düşüncedir ve ÇED'nin bir "silah" gibi algılanmasının temel nedeni de budur. Bu yanılgı ÇED'de tanımlanan "önemli etki"yi kavrayamamaktan kaynaklanmaktadır. ÇED Raporları, yukarıdaki bölümde açıklandığı gibi, çevresel etkilerinin önemli olacağı belirlenen projeler için hazırlanır. Bu demektir ki bir ÇED Raporu ile projenin çevresel etkilerinin önemli olup olmayacağı değil, önemli olacağı zaten bilinen bu etkilerden olumsuz olanlarının kontrol edilebilir olup olamayacağı ve kontrol edilebilir olanlar için hangi önlemlerin nasıl ve hangi maliyetlerle alınıp karşılığında çevresel ne gibi yararların sağlanacağı irdelenir. "Önemli etki" kavramını daha fazla açmadan önce, bir konuya kısaca değinmek yararlı olacaktır. O da, ÇED Raporu ile ÇED Ön Araştırma Raporu arasındaki farktır. Önemli etki, bu iki rapor arasındaki farkı belirler. Bir ÇED Ön Araştırma Raporu, faaliyetin tipine göre çevresel etkilerinin önemli olup olmayacağı önceden bilinemeyen bir proje için bu saptamanın yapılması amacıyla hazırlanır. ÇED bilimsel yöntem ve teknikleri kullanılarak hazırlanan ÇED Ön Araştırma Raporuna göre eğer projenin Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 8 7 .evresel etkilerinin önemli olacağı belirlenirse ÇED Raporunun hazırlanmasına karar -verilir. Bu duramda önemli etki saptamasının yapılmasında doğru sonuçlara ulaştıran IED Ön Araştırma Raporlarının önemi ortaya çıkmaktadır. Bu araştırmalarda hata yarılması halinde ya önemli etkileri olabilecek bir proje için ÇED Rapom hazırlanmaması ya da tam aksine, etkileri önemli olmayan bir proje için ÇED Raporu hazırlanması sonucuna varılabilir. 7 Şubat 1993'de yürürlüğe konan ÇED Yönetmeliği _e öngörülen ÇED Ön Araştırmasının çevresel etkilerin önemli olup olmayacağının belirlenmesinde son derece yetersiz oluşu hakkındaki eleştiriler, Yönetmeliğin revizyonu amacıyla Çevre Bakanlığı'nca Ağustos - Eylül 1994'de düzenlenen toplantılarda, rarklı kuruluşların temsilcileri tarafından ortaklaşa dile getirilmiştir. ÇED'nin kısa tamamının yapıldığı bu yazıda bu ve diğer konuların ayrıntılarına girilmemektedir. Ancak, ÇED'nin temelinde yeralan "önemli etki" kavramını biraz açmakta yarar . ardır. Öncelikle zannedilmemelidir ki, bir projenin etkileri önemli ise, o proje çevresel açıdan mutlaka olumsuzdır. Eğer öyle olsa idi bu gibi projeler için ÇED Raporu hazırlanmasına gerek kalmaz, otoyolların, barajların, petro-kimya komplekslerinin ve daha bir çok tesisin nerede kurulması planlanırsa planlansın çevresel etkilerinin olumsuzluğuna daha baştan karar verilirdi ve "bu tesislerden kalkınma adına vazgeçilemez" denilip sonuçlarına da katlandırdı. Oysa ÇED'deki önemli etki kavramı, kararvericileri "kalkınma ya da çevre" ikilemine sokmaktan kurtarmaktadır. Üst düzey karar vericilerin öncelikle bunu iyi kavramaları gerekir ki, ÇED konusundaki yanılgılanndan kurtulabilsinler ve değişik platformlarda kendilerinden bilgi almak isteyenleri yanıltıcı sözler etmesinler. "Önemli etki", ÇED Raporu ile kontrol edilebilirliği alternatif çözümlerle smanabilen etki demektir. Diğer bir deyişle, ÇED'de bir projenin önemli etkilerinin varlığı mutlaka kontrol edilemez olumsuzlukların olduğu anlamına gelmez. Ancak yine de bu demek değildir ki, ÇED Raporu uygulanan bir projenin önemli olumsuz çevresel etkilerinin kontrol edilebilirliğine sözkonusu rapor hazırlanmadan önce karar verilebilir. Rapor kapsamındaki bilimsel inceleme ve irdelemeler sonucunda olumsuz etkilerin kontrol edilemezliği de belirlenebilir. ÇED Raporu hazırlanmasını gerekli kılan, bir projenin önemli etkilerin kontrol edilebilirliğinin ancak ve ancak böyle bir rapor kapsamındaki bilimsel inceleme ve irdelemelerle belirlenebilir olmasıdır. Eğer böyle bir sonuca rapor hazırlamaya gerek olmadan varılabiliyor ise (yukarıdaki Kemerköy ve aşağıda verilen Köprülü Kanyon örneklerinde olduğu gibi), o zaman ÇED Raporuna gerek kalmaz. Özetle, bir ÇED Raporunun hazırlanabilmesi için, bir proje için önemli etkilerinin olacağının belirlenmesinden sonra, sözkonusu projenin konusu olan faaliyetin çevresel etkilerinin olumsuz olacağının ve bu etkilerin kontrol edilebilir olup olamayacağının bilimsel inceleme ve irdelemeler yapılmadan önce belirlenememesi, bunların ancak bir ÇED Raporu ile saptanabilir olması gerekir. Bu açıklamadan sonra "eğer çevresel faktörler yönünden doğru bir yerseçimi yapılmış ise, o zaman ÇED Raporuna ne gerek var?" sorusuna geri dönüp, bu konudaki kavram karmaşasını bazı örneklerle açıklamak yararlı olacaktır. Yukarıda verilen Kemerköy Termik Santralı örneğinin benzerlerine ülkemizde daha başka yerlerde diğer projeler için de rastlanmıştır. Bunlardan en çarpıcılarından biri, Antalya'da Köprülü 8 8 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? Kanyon üzerine kurulmak istenilen Beşkonak Barajıdır. Bu barajın sularının, doğal, tarihi ve kültürel değerleriyle milli park statüsünde kornnan ve özellikle son yıllarda doğa turizminin gelişme gösterdiği kanyon alanını kaplayacağı daha baştan bilindiğine göre, çevresel etkilerini irdelemek için bir ÇED Raporu hazırlamanın anlamsızlığı çok açıktır. Ancak yine de, böyle bir rapor hazırlanmıştır. Oysa, eğer baraj yeri seçimi yapılırken, çevresel faktörler dikkate alınıp, Köprülü Kanyon veya benzeri bir yer yerine, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin koruma altına alınacak özelliklerde olmadığı bir baraj alanı yeri seçilmiş olsa idi, işte o zaman bir ÇED Raporunun hazırlanmasına gerek olurdu. Ancak bu gibi yerler için barajın önemli etkilerinin kontrol edilebilirliğini sınayıp alternatif çözümler üretmenin olanağı vardır. Yoksa Köprülü Kanyon gibi yanlış bir yerseçimi yapılan barajla yitirilecek değerler biline biline, bir ÇED Raporu hazırlamanın bir anlamı yoktur. Eğer buraya yine de bir baraj kurulmak isteniyor ise, o zaman açık açık "biz Köprülü Kanyonu feda ediyoruz" deyip, bunun için ÇED Raporunu bir kılıf gibi hazırlamanın gereği yoktur. Diğer yandan Kemerköy örneğine dönülecek olursa, eğer bu yere termik santral değil de bir tatil kompleksi kurulmak istense idi, o zaman bir ÇED Raporu hazırlanmasının anlamı olurdu. Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşıldığı gibi, bir proje için ÇED Raporu hazırlanacağı zaman önemli etki kıstasından hareketle, önce projeye konu faaliyetin özelliklerine göre çevresel faktörlerin dikkate alındığı bir veya daha fazla alternatif yerseçimlerinin yapılması gerekir. Önemli etkilerin olumsuz olanlarını, böylece öncelikle, çevresel faktörlerin dikkate alındığı bir yerseçimi ile kontrol edilebilir hale getirmek daha baştan sağlanmış olur. Aksi takdirde, yukarıda verilen Kemerköy ve Köprüliikanyon örneklerinde olduğu gibi, sonu başından belli ÇED Raporları hazırlamanın hiç bir anlamı yoktur. Diğer bir deyişle, eğer yapılan yerseçimi nedeniyle çevresel faktörler yönünden önemli etkilerin kontrol edilemezliği aşikar ise, o zaman o proje için bir ÇED Raporunun hazırlanması abesle iştigaldir. ÇED Raporlarının abesle iştigal edilerek de hazırlanabileceğini düşünmek, bilimselliğe aykırıdır. Bu tip raporlarla işin içinden sıyrılmak isteyenler, ÇED'de bilimin ulaştıracağı sonuçlardan kaçmayı seçenlerdir. Ülkemizde bu gibi raporların hazırlanması olasılığı yüksektir. Bir faaliyet için yapılan yerseçiminin çevresel etkilerin kontroluna olanak vermeyeceğini bile bile bu yerleri seçip sonra da bu seçimi doğruymuş gibi gösteren ÇED Raporlarının hazırlanması yoluna gitmek, ülkemiz planlama sistemi ile ÇED arasında olması gereken sıkı ilişkinin kurulamaması nedeniyle kolaylıkla olanaklı olabilmektedir. Yukarıdaki açıklamalar göstermektedir ki, ÇED ile fiziksel planlama arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Aşağıda bu ilişkinin ülkemizde nasıl olduğu ve nasıl olması gerektiği konuları üzerinde durulmaktadır. Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 8 9 PLANLAMA SİSTEMİ ( ÇED PLANCI ÇED'NİN PLANLAMA MESLEĞİ İLE İLİŞKİSİ NASILDIR? ÇED'nin planlama mesleği ile ilişkisi aşağıda iki başlık altında toplanmaktadır; bunlar, (1) ÇED ile fiziksel planlama ilişkisi, (2) ÇED ile plancı ilişkisidir. ÇED ile Fiziksel Planlama ilişkisi ÇED ile fiziksel planlama ilişkisi, ÇED'ne konu projenin hazırlandığı faaliyet için yerseçiminin yapılmasıyla başlar. ÇED uygulaması kapsamına giren ya da girmeyen bütün arazi kullanımları için yerseçimlerinin yapılması şehir ve bölge planlama mesleğinin konusudur. Fiziksel planlama kapsamındaki arazi kullanımları için yerseçimleri yapılırken, arazi kullanımının konusu olan faaliyetin özellikleri dikkate alınır. Konut, sanayi, ticaret, turizm, hizmetler, ulaşım ve diğerleri için seçilen yerler, bu faaliyetlerin özelliklerine göre belirlenir. Örneğin, ticaret ve hizmetler için kent merkezinde veya mahalle ölçeğindeki merkezlerde, sanayi tesisleri için yerleşme alanlarının dışında yerseçimleri yapılır. Transit yolların ve terminallerin kentiçi trafiğe girmeyen bir güzergahta olmaları gerekir, vb. Çevresel etkileri önemli faaliyetler için yerseçimleri yapılırken diğer yerseçimi faktörlerinin yanında, sözkonusu faaliyetin bu özelliğinin ve seçimi yapılacak yerin çevre özelliklerinin de dikkate alınması gerekir. Ancak bazan çevresel etkilere karşı son derece duyarlı, dünyada bir başka yerde daha bulunmayan ya da çok ender rastlanan doğal, tarihi ve kültürel değerlerin bulunduğu öyle yerler vardır ki, oldukları gibi korunmaları, varsa mevcut tahribatın giderilmesi, buralara çevresel etkileri önemli olsun olmasın diğer hiçbir faaliyetin getirilmemesi gerekir ve eğer getirilecek olursa bu, çevre değerlerinin feda edilmesi pahasına yapılacak bir tercih olacaktır. Aslında bu gibi çevre değerlerinin pahası parayla ölçülemeyeceğinden, buralara getirilmek istenebilecek diğer herhangi bir faaliyetin kazandıracağı ekonomik veya sosyal yararlarla kıyaslanmalarının olanağı yoktur. Ülkemiz doğal, tarih ve kültürel değerler bakımından son derece zengindir. Bu gibi yerlerden özellikleri ölçüsünde koruma statüleri getirilen yerlerin dahi gereğince korunabildikleri söylenemez. Konunun bir diğer önemli yönü ise, doğal kaynakların kullanımında aşırı tüketime gidilmemesidir. Yitirildiklerinde bir daha geri kazanılamayan ya da yenilenmeleri insan ömrüyle ölçülemeyecek kadar uzun yıllar alan doğal kaynakların, gelecek kuşaklar düşünülmeden bugünü kurtarmak uğruna kullanılıp tüketilmemeleri gerekir. Tarım toprakları, ormanlar, özellikle kapalı su havzaları, balık üreme ortamları vb, buralara zarar veren diğer faaliyetler için feda edilmemelidir. Faaliyet yeri seçimlerinde 9 0 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? çevresel faktörlerin esas alınması, doğal kaynakların yalnız bugün değil nesiller boyu korunarak kullanılabilmeleri için önemlidir. Fiziksel planlamada koruma-kullanma dengesinin kurulması kriteri bu bakımdan önemlidir. Ülkemiz fiziksel planlama sisteminin, diğer boyutlardaki yetersizliklerinin yanında, koruma statüleri olan ya da olmayan çevre değerlerinin korunması ve doğal kaynakların değerlendirilmesi için koruma-kullanma dengesinin kurulması yönlerinden yeterli olduğu söylenemez. Özellikle sektörel projelerin hazırlığında, yatırımcı kurum/kuruluşların çoğu kendi faaliyetlerini diğer kumm/kuruluşlarınkinden daha üstün tutmakta, bu diğer kurum/kuruluşların faaliyetlerine uyumsuz kararlar almanın da ötesinde, bunlara büyük zararlar verebilecek çevresel etkileri hemen hiç dikkate almamaktadırlar. Ülkemiz bu tür çelişkili kararlar ve yatırımların örnekleri bakımından çok zengin bir durumdadır. Böyle bir çelişkinin örneği Sapanca Gölü'nde yaşanan bir olayla açıklanabilir. Otoyol dahil en yoğun trafik akışının bulunduğu karayolları gölün kenarından geçmektedir. Sapanca Gölü halen Adapazarı'nın içmesuyu kaynağıdır. 14 Ağustos 1995'de 15 ton akaryakıt yüklü bir tanker göle uçmuş ve içmesuyu tesislerini tehdit eder bir şekilde akaryakıtın tümü göle yayılmıştır. Tankerin infilak etmemesi facianın büyümesini önlemiş ve sürücüsü kazayı hafif sıyrıklarla atlatmıştır (bkz. Sabah gazetesi, 15 Ağustos 1995, Milliyet gazetesi, 16 Ağustos 1995). İçme suyu kaynaklarının çevresi, 1988'den buyana Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ile ve ondan önce de Bayıdırlık ve İskan Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve DSİ Genel Müdürlüğü arasında imzalanan bir protokolle, koruma altına alınmıştır. Her iki mevzuata göre, halen karayollarının geçmekte olduğu yerler, hiç bir tesise izin verilmemesi gereken mutlak koruma bandı içerisindedir. Karayolları kaza riski yüksek tesislerdendir ve bu durum ülkemiz için, bilindiği gibi, daha da fazla geçerlidir. Özellikle ağır vasıtların da trafiğine açık transit yolların, çevresel risklere karşı korunmaları gereken yerlerden geçirilmemeleri gerekir. Sapanca Gölündeki kaza, bu durumu açıkça göstermektedir. Sapanca Gölü kenarında hiç bir yapılaşmaya izin verilmemesi gereken mutlak koruma bandı içinde kalan tek tesis aslında karayolları değildir; sanayi ve turizm tesisleri, ikinci konut ve diğerleri karayolunun yarattığı çekicilikle birlikte bu alanı istila etmiş durumdadır. Yukarıdaki tek bir örnek, aslında, bu yazıyı okuyanlara ülkemizden daha pek çok benzeri çelişkileri anımsatacaktır. Bütün bu örnekler, ülkemizde genel olarak fiziksel planlama sisteminin çevresel faktörler yönünden ne denli yetersiz olduğunu göstermektedir. Bu mevcut fiziksel planlama sistemi ile ÇED arasında güçlü bir ilişkinin kurulamayacağı çok açıktır. Yerseçimleri yapılırken çevresel faktörlerin dikkate alınmadığı projeler için hazırlanacak ÇED Raporlarında, önemli olumsuz etkilerin kontrolü için alternatif çözümlerin üretilebilmesi son derece güçtür. Proje sahibi bu gibi çözümleri getirmekte zorlanacaktır. Bazı durumlarda çevresel önlemler için maliyetlerin çok yüksek tutulmasının gerekeceği sonuçlara ulaşılacaktır; örneğin, hava kirliliğine karşı duyarlı bir yörede gaz atıkların veya özümleme kapasitesi düşük bir su ortamında sıvı atıkların arıtımlarının daha yüksek oranlarda yapılması gerekeceğinden bu denli arıtımın Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 91 gerekmeyeceği bir ortama göre çevre kirliliğinin kontrolü maliyeti daha fazla olacaktır. Eğer seçmiş olduğu yer konusunda proje sahibi ısrarlı bir tutum izleyecek olursa, ya tarafsızlık ve bilimsellik ilkelerine bağlı kalarak ÇED Raporunun sonuçlarına göre bu yüksek maliyetleri üstlenmeyi göze alacak, ya da düşük maliyetli önlemlerin yeterli olacağı sonuçlarına ulaşılması için ÇED Raporu kapsamındaki inceleme ve irdelemeleri bilimselmiş gibi gösteren aldatmaca hesaplamalara başvuracaktır. Böyle bir aldatmaca çabasını ülkemizden bir örnekle açıklamak gerekirse; İngiliz Mannai firmasınca 1987'de, Köyceğiz - Dalyan'da kurulmak istenen 5100 yataklı tatil kompleksi projesi için İskoçya'nın ÇED konularındaki çalışmaları dünyaca ünlü Aberdeen Üniversitesi'nce hazırlanan ÇED Raporu gösterilebilir. Bu raporda, sözkonusu tatil projesi ile Alagöl'ün tabanı kazılarak derinliğinin ve böylece hacminin iki misli artırılması, gölden denize uzanan kanaldaki sazlıklar kesilerek eninin iki misli genişletilip yatların göl kıyısında inşa edilmesi planlanan ve Bodrum Marinası'na benzeyeceği belirtilen limana ulaşımlarının sağlanması, Sülüngür Gölü kuzeyindeki tarım alanlarının golf alanına dönüştürülmesi tasarlandığı halde, projenin bu özelliklerinin ve bunlara benzer diğer başka vahim çevresel etkilerinin tümü yok gösterilmeye çalışılmıştır. Bu yörenin eşsiz çevre özellikleri ve dış etkilere karşı duyarlılığı çok iyi bilindiği halde, bu ortamı topyekün değişikliğe uğratacağı daha başından belli bu projenin uygulanmasına, o zamanki Çevre Genel Müdiirlüğü'nce ÇED Raporu ile önesürülen bütün çözümlemelerin bilimsel olmadığı sonucuna varılmasından sonra, Turizm Bakanlığınca izin verilmemiştir; daha doğrusu, önceden verilmiş olan önizin iptal edilmiştir. Bu örnek, proje konusu bir faaliyet için yerseçimi kararı çevresel faktörler yönünden hatalı alındığında, ÇED Rapom ile bu kararı doğru gösterme çabasının girilebileceğini göstermektedir. Özetle, ÇED Raporu uygulanan bir projenin konusu olan faaliyet için yerseçiminin çevresel faktörlere göre yapılmaması halinde, ÇED Raporu ile ya çevresel önlemlerin alınmasındaki güçlükler ve hatta olanaksızlıklar ortaya konmakta ya da inceleme ve irdemelerde bilim dışına çıkılarak yanıltma yoluna gidilmektedir. Yukandaki açıklamalardan çevresel etkiler üzerinde durulup konunun çok önemli bir diğer yönünün, yatırımcının karını maksimize etme amacının, gözardı edildiği düşünülebilir. ÇED'nin amacı, çevre değerlerinin korumak uğruna yatırımcıyı iflas ettirmek ya da onu ekonomik zorluklar içine sokmak değildir. Ne var ki, ÇED'nin konuya geniş bakış açısı içinde yatırımcının karının maksimizasyonun yanında, bu yatırımdan etkilenecek çevre değerlerinin zarar görmemesi ve böylece diğer yatırımlarda kayba neden olunmaması da esas alınır. Bunu yukarıda verilen Köyceğiz - Dalyan örneği ile açıklamak olanaklıdır. Mannai firmasının burada inşaa etmeyi planladığı tatil kompleksi içinde, yöredeki göllerden Sülüngür'ün kuzeyindeki tarım arazileri üzerine golf alanının kurulması bu firma için karlı bir yatırım olabilir. Ancak, projede ve yetersiz bulunduğu için reddedilen ÇED Raporunda hiç dikkate alınmayan konu, buradaki tarım arazilerinin yitirilmesi ile fiziksel, ekonomik ve sosyal çevrenin nasıl etkileneceğidir. Firmanın hazırladığı projede, buradaki tarım arazileri ve bu toprakların sahibi olan köylüler yok farzedilmiştir. 9 2 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? Konuya firma açısından bakıldığında ise, projenin uygulanması aşamasında bu arazilerin satın alınıp alınamayacağı da belirli değildir. ÇED'nin gereğince uygulandığı projelerde bu gibi hataların yapılmasına engel olunur. Özellikle ÇED'ne yukarıda açıklanan anlamda kapsamlaştırma süreci ile halkın katılımı sağlanarak bu türden hatalara düşülmesi engellenir. Olumlu bir örnek vermek gerekir ise, Kuzey Denizi'nden çıkarılan petrol ve doğal gazın boru hatlarıyla İskoçya'da Peterhead'e taşınımında, denizden geçirilen kısmı için burada balıkçılık yapanların ve karadaki kısmı için de hayvancılık yapanların görüş ve istemleri alınmış, bütün tarafları olumlu yönde etkileyen çözümler getirilmiştir. Böylece, petrol ve doğal gaz uğruna ne İskoçya'nm ünlü şetlend yünlerinin ne de Kuzey Denizi'ndeki balık ürünlerinin feda edilmesi gerekmemiştir. Diğer bir deyişle, ÇED uygulanarak, etkileyen ve etkilenen tüm taraflar için ortak çözümlere ulaşmak sağlanabilmektedir. ÇED'nin temel aldığı düşünce, evrensel toplum kumalının aynıdır: kimsenin kimseye zarar vermeye hakkı yoktur. Nasıl ki bir yatırımcı kendi tesisinin diğer bir tesisin çevresel etkilerinden dolayı zarar etmesini istemezse, aynı şekilde kendisi de diğer tesislere zarar vermemelidir. Diğer bir deyişle, bir tesisinin karının maksimizasyonu yalnızca o tesis bazında ele alınmamalıdır. Eğer böyle bir kar maksimizasyonu sözkonusu tesisin çevresel etkileri ile diğer tesisler zarara uğratılarak elde ediliyorsa, bu durum çevresel olduğu kadar ekonomik açıdan da yanlış olur. Kısacası, kimse kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi bir başkasına yapmamalıdır. Dahası, bazan bir tesisin yarattığı olumsuz çevresel etkilerinin, bindiği dalı kesmek misali, dönüp dolaşıp kendisine de zarar verdiği görülebilmektedir. Örneğin, turistik tesisler kurmak amacıyla, o yöreyi çekici kılan doğal çevre tahrip edildiğinde, tesislerden bırakılan sıvı atıklar arıtılmadan alıcı ortama bırakıldığında, bundan zarar görenler en başta o turistik tesislerin sahipleri olmaktadır. İspanya kıyılarındaki beş yıldızlı turistik tesislerin oluşturduğu betonlaşma, "aman ülkemizde böyle bir hataya düşmeyelim" diyenlerin turizmin kendi kendine verdiği zarar için gösterdikleri tipik bir örnektir. Doğal değerleri yitirilmiş İspanya kıylarındaki en pahalı turistik tesislere turist çekebilmek için aşırı fiyat indirimleri yapılması gerekmekte, bu da turizm gelirlerini düşürmektedir. Bu örnekte olduğu gibi' kene J kendine ekonomik açıdan da zarar veren tesisler kurmamak için çevresel faktörk rin gözardı edilmemesi gerekir. Tarım alanlan üzerine gıda veya diğer tarım ürünleri işleyen fabrikalar kurup sonra da bu fabrikalara hammadde ithal etmek zorunda kalınmamalı, tarım ürünlerini ve bu ürünlerden üretilen sanayi mallarının ihraç limanlarına ulaşımını sağlayan karayollarını tarım alanlannın üzerinden geçirip bu ürünlerin kaynağı yokedilmemelidir. Tarımsal verimi artırmak ve üründe çeşitlenme sağlamak için sulama kanalları açılıp drenaj ihmal edilerek toprakta tuzlanma yaratılmamak tarımın kaynağına zarar verilmemelidir. Bilinen bir deyimle, kaş yapayım denirken göz çıkarılmamalıdır. Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 9 3 ÇED'nin temel aldığı düşünce, fiziksel planlamanın da ana amacıdır. Arazi kullanımlarının yerseçiminde, faaliyetlerin birbirleriyle çelişkisi değil uyumu hedeflenir. Bu bakımdan ÇED ile fiziksel planlama aynı temele dayanmaktadır. Günümüzde faaliyetler arası uyumun sağlanmasında teknolojinin ulaştırıldığı ileri düzey, hem fiziksel planlama hem de ÇED'de alternatif çözümlerin üretilmesi için önemli yararlar sağlar. Bunu, çevre teknolojisinde dünyada en ileri bir düzeye ulaşmış Japonya'dan tipik bir örnekle açıklamak yararlı olacaktır. Tokyo metropoliten alanı içinde kalan 135 000 nüfuslu ve Japonya'nın üçüncü derecede en yoğun yerleşmesi olan Musashino kentinin 195 ton/gün olan çöplerinin imhası için bir çöp yakma tesisine gereksinim duyulmuştur. Japonya bilindiği gibi kullanılabilir arazi bakımından son derece fakirdir. Musashino kentinde yerleşme alanı dışında böyle bir yer bulunamadığından çöp yakma tesisinin konut alanlarının ortasına inşa edilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. 1974'de inşaatı tamamlanan tesis, kentliler tarafından istenmediği için 10 yıl faaliyete açılamamıştır. Sonunda tesis sahipleri kentlileri, hiçbir kirlilik yaratmayacaklanna dair garanti vererek, ikna etmeyi başarmışlar ve tesis 1984'de açılmıştır. Gaz atıkların bütünüyle arıtıldığı tesisin bacası kente güzellik verecek kadar estetik bir görünümde beyaza boyanmış, koku sorunu tümüyle çözümlenerek tesisin tüm çevresine yüzme havuzlan, spor alanları, parklar yapılarak kentlilere ayrıca bir de rekreasyon alanı kazandırılmıştır. Bu tesis, teknoloji ile yerseçimi arasındaki sıkı ilişkinin mükemmel bir örneğidir. 9 4 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? Ülkemizden ise, böyle mükemmel örnekler vermek halen mümkün değildir. Bunun nedeni, ülkemizin teknolojide, özellikle çevre teknolojisinde, Japonya gibi ileri bir düzeyde olmayışının yanında fiziksel planlama ve çevre yönetimi arasında gerekli ilişkinin de kurulamamış olmasıdır. Yukarıda verilen Japonya'daki çöp yakma tesisi örneğinden, "teknoloji elveriyorsa eğer, kirletici tesisler için yerseçimi yapılırken çevresel faktörler fazla önem taşımaz" sonucuna varılmamalıdır. Diğer bir deyişle, çevre teknolojisinin kirletici tesisler için yapılan yerseçimlerine tam bir esneklik kazandırdığı düşünülmemelidir. Teknoloji, yalnızca, tesis atıklarının arıtılarak alıcı ortam standartlarına uygunluğunun sağlanmasına yarar. Alıcı ortam standartlarının belirlenmesi çevre yönetimi alanına girmekte, bu alıcı ortama uygun arazi kullanımlarının belirlenmesi işi ise fiziksel planlamanın konusu olmaktadır. Bu konuda da yine Japonya'daki uygulamalar örnek verilebilir. Japonya'da bütün su kaynakları alıcı ortam standartlarına göre sınıflandırılarak bu kaynaklara atılamaları yasaklanan ve bırakılabilecek atık cins ve miktarları belirlenmiştir. Örneğin, akarsu kaynaklarının pınarlarından itibaren belli bir mesafeye kadar olan kesimine hiç bir atığın bırakılmasına izin verilmezken, atık bırakılabilecek sular için de suyun kullanım amacına uygun farklı alıcı ortam standartları belirlenmiştir. Böylece, standartları önceden belirlenmiş her alıcı ortama bırakılabilecek atık cins ve miktarlarına uygun tesisler için izin verilirken bu standartları karşılayıcı teknolojiyle kunılup işletilmesi koşulu getirilmiştir. Bu koşulun yerine getirilmesi ile, sözkonusu alıcı ortama farklı tesislerden bırakılan atıkların ortak arıtımına da olanak verilmektedir. Japonya'da iç sular gibi deniz suları da alıcı ortanı standartlarına göre sınıflandırılmış, sanayi tesisleri ile Japonya için büyük önem taşıyan balıkçılığa ve turizm faaliyetlerine yerverilen kıyılar birbirinden ayrılmıştır. Kawasaki ve Yokohama gibi, demirçelikten otomobile, doğal gaz depolama tesislerinden termik santrallara kadar en ağır ve kirletici sanayi tesislerinin toplandığı körfezlerde balıkçılık yasaklanırken, balıkçılık ve turizm amaçlı kıyılarda da sanayi tesislerine izin verilmemektedir. Bu demektir ki, Japonya gibi çevre teknolojisinin en ileri düzeylerde olduğu bir ülkede Gökova benzeri bir körfeze, "nasıl olsa desülfürizasyon tesisi kurarım, bu sayede de buraya bir termik santralı konduruveririm" diye düşünmek bile olanaklı değildir. Oysa, Japonya'da balıkçılığın ve turizmin yasaklandığı en ağır sanayi tesislerine ayrılan körfezler dahi ne İstanbul'daki Halice ne de İzmir ve İzmit körfezlerindeki duruma hiç benzememekte, deniz suyunun kalitesi belirlenen standartta tutulmakta, alabildiğine kirletilmemekte, rengi temiz bir görüntü ile maviliğini konımaktadır. Japonya'da çevre yönetimi ile fiziksel planlama arasında tam bir bağın kurulmasında, hiç kuşkusuz, bütün alıcı ortamlarda ve kirletici kaynaklarda sürekli olarak yapılan ve saate bir yerel çevre yönetim merkezlerindeki istasyonlarda kaydedilen ölçümlerin ve buna göre kumlan uyarı ve kontrol sistemlerinin önemi büyüktür. Bu ölçümler ile, atıkları standartları karşılamayan tesisler saptandığında, bunlar derhal uyarılmakta, belirlenen süre içinde gerekli standardı karşılamayan tesis bu koşulu sağlar hale getirilinciye kadar kapatılmaktadır. Kirletici kaynakların kontrolü ile hava kalitesi standartlarının sağlanmasında da yine benzer bir uygulama yapılmaktadır. Japonya'da çevre envanterinin periyodik olarak ve eksiksiz bir şekilde kaydedilmesine Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 9 5 olanak veren teknik donanımın varlığı, fiziksel planlama ile çevre yönetiminin ve dolayısıyla ÇED'nin ilişkilendirilmesinde büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Ülkemiz ise çevre yönetiminde, Japonya'daki teknik donanım ve teknolojik olanakların bulunmadığı bir gerçektir. Ancak yine de fiziksel planlamayla çevre yönetimi ve ÇED arasında bağlantının kurulması yönünde, ülkemizin sınırlı parasal kaynakları ile bu eksikliklerin giderilmesini beklemeden, eldeki olanakları değerlendirmek en uygunu olacaktır. Fiziksel planlama ile ilgili mevzuatla çevre mevzuatı arasında çok sıkı ilişkiler kumlması gerekirken ülkemizde bunun halen sağlanamamış olduğu gerçeği ve çevre mevzuatı ile belirlenen alıcı ortam standartlarına uygun kararlar almak için alternatif çözümler üretilmesinde kullanılması gereken planlama yöntemlerinden hiçbirisinin ülkemiz planlama sistemi içinde yeralmadığı bu kitapta önceki yazılarda önemle vurgulanmıştır. Öte yandan, fiziksel planlama sistemiyle çok yakın ilişki kurulması gereken ÇED Raporları kapsamında kullanılan yöntem ve tekniklerle, çevre mevzuatı ile belirlenen standartlara uygun alternetif çözümlerin getirilmesi gerekmektedir. Bunun için de, önce yerseçimi aşamasında, fiziksel planlama sistemi içinde bu standartlara uygunluğu ölçebilen planlama yöntem ve tekniklerinin (bu kitabın birinci bölümünde değinilen ve ikinci bölümde Kumrn Arapkirlioğlu'nun konuyla ilgili yazısında açıklananlar) kullanılıyor olmasında çok büyük yararlar vardır. Ülkemizde ise halen, fiziksel planlama ve ÇED arasında bu anlamda tam bir kopukluk vardır. Bu durumda, yerseçimi - teknoloji ikilisi ile alternatif çözümlerin üretilebileceği fiziksel planlama ve ÇED ilişkisini kurabilmek olanaklı olamamaktadır. Özetle, fiziksel planlama ile ÇED arasında, temelde konu birliğine dayanan çok sıkı bir ilişki olmakla birlikte, ülkemizde bu ikisini birbirine bağlayan yapı kurulmuş değildir. Aslında her ikisi de halen çok geri düzeylerdedir. ÇED Yönetmeliğinin yetersizlikleri ve hatta vahim yanlışlıklarının yanında, fiziksel planlama sisteminin de çevresel faktörlerin dikkate alınmasında kullanılmak üzere geliştirilen çağdaş yöntemlerin çok gerisinde kalışı, faaliyet yeri seçimlerinde uyumsuzluklardan da öte zarara dönüşen çelişkilerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu kitapta birinci ve ikinci yazıda çevre duyarlı fiziksel planlama sisteminin kurulması yönünde geliştirilen öneriler, ÇED ile fiziksel planlama arasındaki ilişkinin kurulmasında bir ön adım olarak ele alınmaktadır. Bu konularda ilerleme yönünde katedilmesi gereken yolda, plancılara da önemli görevler düşmektedir. YER SEÇİMİ ÇEVRE STANDARTLARI TEKNOLOJİ PLANCI A 9 6 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? ÇED İle Plancı İlişkisi ÇED'nin fiziksel planlamayla ilişkisi, plancılarla olan ilişkisini de ortaya koymaktadır. ÇED'nin plancılarla ilişkisi iki aşamada gerçekleşir. Bunlar, birbirinin devamı iki ayrı çalışma alam olan planlama ve ÇED'dir. Plancılar, (1) fiziksel planlama aşamasında ÇED'ne konu faaliyetlerin yerseçimleri sırasında ve (2) ÇED Ön Araştırması ile ÇED Raporlarının hazırlığında olmak üzere her iki aşamada da görev alırlar. Plancıların birinci aşama ile ilgili ülkemizdeki durumu ve daha ileri düzeylere ulaştırılmaları yönündeki öneriler, kitabın birinci ve ikinci yazılarında açıklamaktadır. İkinci aşamayla ilgili olarak ise, ÇED, daha önce pek çok kez açıklandığı gibi, çok• disiplinli bilimsel bir çalışma alanıdır ve bu çalışmalara katılanların kendi mesleklerine ek olarak ÇED konusunda uzmanlığa sahip olmaları gerekir. Özellikle, ÇED Raporlarını hazırlayan grubun yöneticisi olan Koordinatör ve ÇED Ön Araştırmalarını yapacak kişi ÇED alanında tam bir uzman olmalıdır. Çok-disiplinli ÇED çalışmaları için Koordinatörün meslek alanı önemli değildir, ancak ÇED uzmanlığının yanında proje çalışmalarını yönetebilecek formasyonunun da olması gerekir ki, çalışmaları programlayıp farklı meslek elemanları arasında işbölümü yaparak yönetebilsin. Şehir ve bölge plancıları mesleki formasyonlarının gereği, grup çalışmalarına katılım ve çok-disiplinli çalışmaları koordine etme becerisini eğitimleri sırasında elde ederler. Bu özellikleri ile ülkemiz plancıları ÇED Raporlarının hazırlanması için gerekli koordinatörlük nitelilerinin ikisinden birine sahiptirler. ÇED alanında uzmanlık niteliğine ise, az sayıda plancı özellikle uluslararası kunıluşlann düzenlediği kurslara katılarak elde etmiş durumdadır. Aslında 7 Şubat 1993'de yürürlüğe konan ÇED Yönetmeliğinin Geçici 3üncü maddesi ve halen yürürlüğe konmayan ÇED Raporu Hazırlama Yeterlik Belgesi Tebliği Taslağına göre, bu raporları hazırlayacakların ÇED alanında uzmanlığa sahip olmaları koşulu aranmamaktadır. ÇED Raporları Koordinatörlerinin Yönetmeliğe göre en az üç yıl Tebliğ Taslağına göre ise en az on yıl yalnızca kendi meslekleriyle ilgili deneyime sahip olmaları yeterli görülmektedir. ÇED alanında eğitimle elde edinilen uzmanlık veya deneyim sahibi olma koşulunun aranmaması ÇED Yönetmeliği ve Tebliğ Taslağının hatalı olarak düzenlenen hükümlerindendir. Şehir Plancıları Odası adına ÇED Komisyonu'nca hazırlanan ve Çevre Bakanlığı'na iletilen Tebliğ Taslağı hakkında görüş ve önerilerde, Koordinatörlerin ÇED uzmanlığına sahip olmaları koşulunun aranması gerektiği belirtilmiştir. Odamızın yukarıda açıklanan görüşüne uymamakla birlikte, halen ÇED Yönetmeliğine göre, ÇED alanında uzman olan olmayan ayırımı olmaksızın şehir ve bölge plancılarının, diğer meslekler gibi, ÇED Raporu hazırlamak ve ÇED Ön Araştırmalarını yapmak için en az üç yıllık kendi mesleki deneyime sahip olmaları yeterli bir niteliktir. Dolayısıyla ÇED mevzuatı halen, yalnızca üç yıllık mesleki deneyimi olan plancılardan isteyenlere ÇED çalışmalarına doğrudan katılma olanağı tanımaktadır. Ancak böyle bir olanağının plancılar tarafından kullanıldığı söylenemez. Oysa, ÇED uzmanlığı aslında planlama mesleğine hiç de uzak değildir, aksine, yukarıda açıklandığı gibi, fiziksel planlama ve ÇED arasında konu birliği vardır. Her ikisi de Planlama Mesleği İle İlişkisi Nasıldır? 9 7 faaliyet yeri yerseçimi ile ilgilidir. Ne var ki, ÇED kapsamındaki irdelemelerin amacı olan ve planlamanın da konusu olması gerekirken halen ülkemiz planlama sisteminde yerverilmeyen konular, yerseçimleri sırasında çevre standartları ile teknoloji ve bunların maliyet/fayda ilişkisinin kurulmasıdır. Ülkemizde halen bu üçlü ilişki fiziksel planlama kapsamında kunılamadığı gibi, ÇED uygulamalarında da bu anlamda başarılı sonuçlara ulaşılabildiği söylenemez. Bunun temel nedeni olarak, fiziksel planlamayla ÇED arasında ilişkinin yetersizliği daha doğrusu kopukluğu yukarıdaki bölümde açıklanmıştır. Bu durum, elbette, doğmdan doğruya ülkemizdeki plancılarla ÇED arasındaki ilişkiye de yansımaktadır. Daha çok imar mevzuatı çerçevesinde görev yapan şehir ve bölge plancılarının çevre mevzuatına, dolayısıyla çevre standartları ve teknoloji ilişkisini kuran yaklaşımlara uzak kalmalarının, ÇED'ne de gereken ilgiyi gösterememelerine neden olduğu anlaşılmaktadır. Oysa, planlama mesleğinin ÇED ile yukarıda açıklanan yakın ilişkisi, plancıların bu konuya daha fazla uzak kalmamaları gerektiğini ve kalamayacaklarını göstermektedir. Günümüzde ülkemiz fiziksel planlama sistemi elvermese de, ÇED'ni bir uzmanlık alanı olarak seçecek plancıların, kendi mesleki birikimlerine ekleyecekleri ÇED eğitimiyle birlikte bu alanda da başarılı olmaları beklenir. Bu konuda görev alacak plancıların, ÇED uzmanlığı ile elde edecekleri bilgileri planlama alanına taşımaları, yerseçimlerinde çevre standartları ile teknoloji bağlanıtısını kuran çözümlere ulaşmaları da sağlanabilir. Diğer bir deyişle, ÇED'ni öğrenmek plancılara, planlama mesleğini geliştirmeleri yönünden da katkı sağlayacaktır. Yeter ki, çevreyle planlamanın bağdaşık kılınması gereği daha fazla gecikilmeden kavranabilsin ve bu yönde bir uğraş içine girilebilsin. SONUÇLAR ÇED ülkemiz için yepyeni ve hatalı başlanan bir uygulama alanı, fiziksel planlama ise eski ve daha doğrusu yenilenmediğinden eskimiş ve yıpranmış bir çalışma alanıdır. Birbirleriyle yakın ilişki kurulması gereken bu iki konuda da ülkemizdeki durum hiç de içaçıcı değildir. Ama yine de karamsar olmamak gerekir. Yukarıdaki bölümlerde Çevre Bakanlığındaki siyasal otoriteler ve üst düzeylerdeki yetkililerden verilen bazı olumsuz örneklere karşın, ÇED Dairesindeki teknik düzeylerdeki yöneticiler ve elemanlar bu konudaki yoğun çalışmalarını özverili çabalarıyla sürdürmektedirler; öyle ki, ÇED Dairesi Başkanı sorumluluk duygusuyla üstlendiği aşırı iş yükü sonucu hastalanarak uzun süreli bir tedavi altına alınmıştır. Ancak ÇED'nde başarılı olabilmek için bu dairenin gösterdiği üstün çabalar yeterli değildir. Sorunların çözümü için ÇED Dairesinin görevlerini aşan düzenlemelere gereksinim vardır. B bağlamda fiziksel planlamayla ÇED arasında tam bir bağlantı kurulması yönündeki düzenlemelerin yapılması, ÇED Dairesi'nin görevlerini yerine gedmekteki başarısını da artıracaktır. Bu konuda plancıların, (1) özellikle çevresel etkileri önemli olup ÇED Raporları hazırlanacak faaliyetler için fiziksel planların hazırlığı aşamasında yerseçimleri 9 8 ÇED'iiı Kısa Bir Tanımı -nedir? ne değildir? yaparlarken, alıcı ortam standartlarının karşılanmasında teknoloji ve maliyeti unsurlarını da içeren çevresel faktörleri hesaba katan yöntem ve tekniklerle ilgili bilimsel çalışmalarda bulunup bunların uygulamaya konması, (2) bu kapsamda, aslında birbiriyle son derece ilişkili olduğu halde bugün için aralarında tam bir kopukluk olan imar mevzuatı ile çevre mevzuatı arasında bu anlamda bir bağlantının kurulması yönünde çaba göstermelerinde büyük yarar vardır. Planlamanın geri olan her alanda yenilenmesinde olduğu gibi, ÇED'nin mevcut hatalardan kurtarılmasında da plancılara önemli işler düşmektedir. Ama önce, plancıların, ÇED'ni kendi meslek alanları içinde yeralan bir uzmanlık konusu olarak görüp bu alanda yeterli bilgiye sahip olmaları gerekir. Komisyonumuzun bu kitaptan hemen sonra basılmak üzere yayına hazırladığı Çevresel Etki Değerlendirmesine Giriş - Nedir. Nasıl Uygulanmalıdır? kitabında plancılara bu konu hakkında daha fazla bilgi verilmektedir. Bu ikinci kitap ile, plancıları bugüne kadar ilgi göstermedikleri ÇED konusuna yaklaştırmak, ÇED'nin meslek alanları içindeki yerini saptamalarına yardımcı olmak ve özellikle kendi meslek alanlarıyla ilgili yeni iş olanaklarını tanıyıp öğrenmek isteyen planlama öğrencilerine eğitimleri sırasında eksik bırakılan bu konu hakkında bilgi sunmak amaçlanmaktadır.