NEŞET ETTİ SAMİMİYET Stj. Av. Hidayet ERTURUN N eşet Ertaş 1938 yılında Kırşehir’in Çiçekdağı’na bağlı eski adıyla Abdallar yeni adıyla Kırtıllar köyünde doğdu. 7 kardeşi olan Neşet Ertaş ailenin ikinci çocuğudur. Babası Muharrem Ertaş Orta Anadolu Türkmen/Abdal Müziği geleneğinin bilinen en güçlü temsilcilerinden biri ve gelmiş geçmiş en büyük bozlak ustasıdır. 5-6 yaşlarında bağlama ve keman çalmaya bağlayan Neşet Ertaş babası Muharrem Ertaş ile birlikte gittikleri düğünlerde babasına kemanla 76 Hukuk Gündemi | 2012/2 eşlik ediyordu. Geçimlerini de düğünlerde aldıkları paralardan temin ediyorlardı. Neşet Ertaş bu nedenle okula hiç gidememiştir. 14 yaşında çalışmak için İstanbul’a gitmiştir. 2 yıl İstanbul’da çalışan Neşet Ertaş daha sonra Ankara’ya gelmiştir ve sahne hayatına burada devam etmiştir. Ankara’da çalıştığı gazinoda Leyla isminde bir kızla tanışmış ve hemen evlenmiştir. İki kız bir erkek çocuğu olmuştur. Ama evlilik mutlu sürmemiştir. Neşet Ertaş bu arada askere gitmiştir ve askerlik dönüşünde Leyla Ertaş ile süren 7 yıllık evliliği bitmiştir. Türküleriyle çok meşhur olan Neşet Ertaş her yerde aranan bir sanatçı olmuştur. Neşet Ertaş düğünlerdeki içkili sofralar nedeniyle alkolün dozunu artırmıştır. Bu nedenle sağlığı bozulmuştur. 1978 yılında parmakları felç olmuştur. 1979’da Almanya’da bulunan kardeşinin yanına gidip tedavi olmuştur. Mesleğine de Almanya’da tekrar başlamıştır. Neşet Ertaş bestelerinin söz ve müziğini aynı anda düşünerek yapmıştır. Neşet Ertaş bestelerinin çoğunda sevgiliye duyulan aşk ve özlem konularını işlemiştir. Allah aşkı, insan hakkı ve sevgisi, ana ve babaya duyulan özlem, ilim ve cehalet, memleket hasreti, ölüm gibi konulara da eserlerinde yer vermiştir. Eserlerinin çoğunun sonunda ‘Garip’ kelimesi geçmektedir. Bunun nedeni kendilerine garip denmesinden dolayı, babasının, sanatçıdan eserlerinin sonuna garip kelimesini koymasını istemesidir. Sanatçının eserlerinin çoğu bozlak tarzındadır. Kendisi bozlağı bir feryat; feryadı da derdini isyan olarak tanımlamaktadır. Neşet Ertaş aslında bir yöre sanatçısıdır; fakat şöhreti ve söylediği türkülerin etkisi itibariyle ülke genelinde tanınan biridir. Demirel zamanında kendisine sunulan ‘devlet sanatçılığı’ ünvanını ‘hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor.’ diyerek kabul etmemiştir. Halkın sanatçısı olarak kalmasını en büyük mutluluk olarak görmüş, devletten bir kuruş almadığını, bir tek TBMM tarafından verilen üstün hizmet ödülünü kabul ettiğini, onu da bu kültüre hizmet eden ecdadı adına kabul ettiğini belirtmiştir. Unesco tarafından yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüştür. Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012 sabahı aramızdan ayrılmıştır... Peki Neşet’in bu başarılara sahip olmasının sebebi neydi? Cevap aslında basit. Tek kelimeyle samimiyetiydi. Zaten ömrü boyunca da buna uygun yaşamıştı. Kendisini sevenlerin sevgisinden yararlanıp bunu maddi bir menfaate dönüştürmemiştir. ‘’Ben yandım aşkın narına/Meyletmem dünya malına’’ diyerek bir gönül adamı olduğu göstermiştir. Bu dünyada kalıcı eserler vererek, insanlara faydalı olarak, insanların duygularını dile getirerek, seslerini duyurarak iz bırakabileceğini anlamış nadir insanlardandı. Hem mütevazı hem de kalıcı eserler verilmesi gerektiğine inanmasının kanıtını bir röportajında gözler önüne sermiştir. Kendisine ürettiklerinin sayısı sorulması üzerine ‘’ Halk ne kadarını beğendi ise biz o kadar söyledik’’ demiştir. İnsanlar arasında asla ayrımcılık yapmamıştır. Küçük yaşlarda kendilerinin hor görülmesi onu kin beslemeye itmemiş aksine olgunlaştırmıştır. ‘’Sakin ol ha insanoğlu/İncitme canı incitme/Her can bir kalp Hakk’a bağlı/ İncitme canı incitme.’’ diyerek bütün insanların aynı kökten geldiği dile getirmiştir. Yine bir başka türküsünde ‘’İkilik noktası çıksın aradan/Birdir Allah adı hoş değil midir?/İnsanları bir yaratmış Yaradan/İnsan hep bir kardeş değil midir?’’ diyerek ayrımcılığın karşısında olduğu göstermiştir. ‘’İnsanlık kastına silah yapılmış/Belli insan kötülüğe kapılmış/Tetikler çekilmiş atom atılmış/Tetik ayrı ayrı el ayrı.’’ diyerek barış yanlısı olduğunu ve silahlanmanın kötülüğü vurgulamıştır. Neşet Ertaş Yugoslavya’da geçirdiği trafik kazası sonucu bir müddet hapishanede kalmıştır. Hapishane döneminde onu Yaşar Kemal’den başka hatırlayan olmamıştır. ‘Bozkırın Tezenesi’ ismini de Neşet Ertaş’a Yaşar Kemal vermiştir. Meşhur ‘Hapishanelere Güneş Doğmuyor’ türküsünü de bu dönemde yazmıştır. Hapishanenin kötü bir yer 2012/2 | Hukuk Gündemi 77 olduğunu, yalnızlığın had safhaya ulaştığını şu dizeleriyle dile getirmiştir: ‘’Hapishanelere güneş doğmuyor/Geçiyor bu ömrüm günüm dolmuyor/ Eşim dostum hiç yanıma gelmiyor.’’ Hapishanelerin sıkıcılığını bir başka türküsünde de şu şekilde dile getirir: ‘’Hapishanelere attım postumu/Kayıp ettim yarenimi dostumu/Bütün ahbaplarım bana küstü mü?/Kaldım mapushane senin elinden/Kurtulaydım gardiyanın dilinden/Mapushane önünde bir derin kuyu/Kuyudan alırlar mahkumlar suyu/Ne gelen var ne giden bütün gün uyu.’’ Neşet Ertaş eserlerinin büyük çoğunluğunda dostluk ve sevgi konularını işlemiştir. İnsanlara hep sevgiyle bakmış, ‘’Sevgi her şeyden ezeldir/ Sevince her şey güzeldir.’’ diyerek verdiği önemi göstermiştir. İnsanların karşılıklı sevgiyle, rızayla mutlu olacağını şu dizeleriyle belirtmiştir: ‘’Dost elinden gel olmazsa varılmaz/Rızasız bahçenin gülü derilmez.’’ İnsanların ölürken en çok pişmanlık duyduğu konuların başında sağlam dostluklara sahip olmaması gelir. Neşet Ertaş da bu nedenle dosttan ayrı kalmayı nefesten ayrı kalmaya benzetmiş; yine mükemmel bir anlatımla ve kendi deyimiyle şu şekilde havalandırmıştır: ’’Bağ ayrı bostan ayrı bostan ayrı/Kalamam dosttan ayrı/İnsanoğlu nasıl yaşar/Kalsa nefesten ayrı.’’ Mükemmel bir anlatım dedim; çünkü Neşet Ertaş duygularını çok güzel ifade eden herkesin anlayabileceği bir dil kullanan ve dilimizin kurallarını katletmeyen bir insandır. Yine insanın sahip olması gereken temel bir özellik olan ‘sözüne bağlılığı’ şu şekilde dile getirmiştir: ‘’Atı olan el atına biner mi?/Yiğit olan ikrarından döner mi?’’ ‘’Niye çattın kaşlarını?/Bilmiyom yar suçlarımı/ Ölürsen ben saçlarını/Yolma gayrı yolma leyli leyli.’’ Diyerek insanların konuşarak anlaşabileceklerini, konuşarak bütün sorunlarını çözebileceklerini; eğer konuşmazlarsa, birbirlerine dertlerini anlatmazlarsa sonunda pişman olacaklarını anlatmak istemiştir. Neşet Ertaş kendisi iyi bir eğitim alamamıştır. Fakat cehaletin kötülüğünü türkülerinde yoğun bir şekilde işlemiştir. Küskünlüğü, kederi cehalete dayandırmış bunu da şu dizeleriyle açıklamıştır: ‘’Garip bülbül gibi feryat ederiz/Cehalet elinde küskün kederiz.’’ Bir başka türküsünde de ‘’İlimsizlik bilimsizlik yüzünden/Cehalet hortlayıp çıkar mı çıkar/Sevgisizlik saygısızlık yüzünden/İnsan insanlıktan bıkar mı bıkar.’’ demiştir. Neşet Ertaş’ın ‘Benim Yurdum’ şiiri de toplumsal mesaj verme açısından önemlidir: İsterim ki bu dünyada, Hiç kimse cahil kalmasın, Okusun ilmin kitabın, Cahilden akıl almasın. Can yakmadan atom gücü, Birleşsinler tüm bilinci, Dilerim olsun sahici, Dünyada silah kalmasın. Bütün dünya Allah diyor, Onun nimetini yiyor, İnsan kispetini giyiyor, Ayrılık güden olmasın. Kendi kendini yetenlere, İlim tahsil edenlere, İlme doğru gidenlere, Cehalet mani olmasın. İnsan hakları hak olsun, Bu hakkı bilen çok olsun, Bütün silahlar yok olsun, Cehalet can dağlamasın. Kendin bilen bunu anlar, Çünkü haktır bütün canlar, Yardımlaşsın tüm insanlar, Dünyada fakir kalmasın. İlmedenler nurlaşıyor, İlmetmeyen körleşiyor, İlimle dünya birleşiyor, Söyle ki neden olmasın. Dünya cennettir insana, Eşit olsun sana bana, Kıyılmasın hiçbir cana, Analar ağlamasın. Bir garibim budur derdim, Tüm dünyayı ben de gördüm, İsterim ki benim yurdum, Dünyadan geri kalmasın. Neşet Ertaş’ın her eseri bir şaheserdir. Lisedeyken edebiyat derslerinde “Acaba bizim zamanımızdan kalıcı olan insanlar kimler olacak ya da gerçek bir sanatçıyla aynı çağda yaşayabilecek miyim?’”diye düşünürdüm. Şimdi sorumun cevabını buldum. Sevgili Neşet’in bundan yüz yıl sonra 78 Hukuk Gündemi | 2012/2 da bin yıl sonra da anılacağından hiç şüphem yok. Biz gerçek bir sanata ve sanatçıya şahit olduk. Nur içinde yat Sevgili Neşet… ‘’Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz, Dünya senin vatanın mı yurdun mu?’’