Din kültürü ders notları Aras Anadolu Lisesi 2014-15 OTUZ İKİ FARZ İMANIN ŞARTLARI 1. Allah Teala'ya inanmak 2. Allah'ın meleklerine inanmak 3, Allah'ın kitaplarına inanmak 4. Allah'ın peygamberlerine inanmak 5.Ahiret gününe inanmak 6. Kader ve kazaya inanmak İSLAMIN ŞARTLARI 1. Kelime-i şehadet getirmek 2. Namaz kılmak 3. Oruç tutmak 4. Zekat vermek 5.Hacca gitmek NAMAZIN FARZLARI Dışındakiler : 1. Hadesten taharet 2. Necasetten taharet 3. Setr-i avret 4. İstikbal-i kıble 5. Vakit 6. Niyet İçindekiler : 1. İftitah tekbiri 2. Kıyam 3. Kıraat 4. Rukü 5. Sücud 6. Kade-i ahire ABDESTİN FARZLARI 1. Yüzü yıkamak 2. Kolları dirsekleriyle beraber yıkamak 3. Başının dörtte birini meshetmek 4. Ayakları topuklarıyla beraber yıkamak Şafiilerde: uzuvları sırayla yıkamak ve niyet etmek de farzdır. Hanefilerde bunlar sünnettir. GUSLÜN FARZLARI 1. Ağıza dolu dolu su vermek 2. Buruna dolu dolu su vermek 3. Bütün bedeni yıkamak Şafiilerde niyet de farzdır ) TEYEMMÜMÜN FARZLARI 1. Niyet etmek 2. Temiz toprağa vurup yüzü ve kolları meshetmek. SEHiV SECDESİ sehiv secdesi, yanılma, unutma veya dalgınlık gibi durumlar yüzünden namazın vâciplerinden birini terk veya geciktirme ve namazın içindeki farzı geciktirme durumunda, namazın sonunda yapılan secdelere denilir. Sehiv secdeleri sayesinde namazda meydana gelen kusur ıslah edilmiş, eksiklik telâfi edilmiş olur. Sehiv secdesi gerektiği halde bunu yapmayan kişi günah işlemiş olur; fakat namazı bâtıl olmaz. Şâfiîler'e göre sehiv secdesi namazın sünnetlerinden bir veya birkaçının terkedilmesi durumunda yapıldığı için, sehiv secdesi yapmak sünnettir. Sehiv Secdesinin Yapılış Biçimi Hanefilere göre : Son oturuşta "Tahiyyât" duası okunup iki yana selâm verildikten sonra iki secde daha yapılır ve oturulur. Bu oturuşta Tahiyyât duası, "salavat (Salli ve Bârik)" ve "Rabbenâ âtinâ" duası okunarak, her zamanki gibi önce sağa sonra sola selâm verilir . Şafiilere göre; Son oturuşta "Tahiyyât" duası okunup iki yana selâm verildikten sonra iki secde daha yapılır ve oturulur. Bu oturuşta Tahiyyât duası, "salavat (Salli ve Bârik)" ve "Rabbenâ âtinâ" duası okunarak, her zamanki gibi önce sağa sonra sola selâm verilir . Din nedir? : akıl sahibi insanları kendi istekleri ile iyiliğe ve mutluluğa ulaştıran ilahi bir kanundur. Hak din: Allah tarafından peygamber aracılığı ile insanlara bildirilen hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelen dindir. Şuan İslam dinidir. Muharref din : Allah tarafında peygambere bildirilen ve sonradan değiştirilen dindir.hıristiyanlık ve Yahudilik. Batıl din: insanlar tarafından uydurulan dindir. Hinduizm , Budizm gb. 2 İNANÇ YÖNÜNDEN İNSANLAR MÜ’MİN : Allahın varlığına ve birliğine, hazreti Dört büyük kitap: Muhammedin (sas) Allahın peygamberi olduğuna kalbi ile inanan ve dili ile de söyleyen kişi. Kurtuluşa Tevrat , eren ve cennete giren sadece müminler olacaktır. Zebur İncil MÜNAFIK: Müslüman gibi görünerek kalben Allahı Kuran ve HZ.Peygamberikabul etmeyenler. Bunlar kurtuluşa ermezler. Cehennemde kafirlerden daha Suhuf (sahifeler): aşağı derecededirler. Ebedi azapa olacaklar. 10 shife KAFİR: hem kalben hem de dille , Allahı ve HZ. 50 sahife Peygamberi kabul etmeyenlerdir. Bunlar da 30 sahife kurtuluşa ermezler. Ebedi azap görecekler. 10 sahife Melekler KİTAPLAR HZ musa (as) HZ davud(as) Hz. İsa (as) HZ. Muhammed(sas) HZ.Adem (as) HZ.Şit (as) HZ.İdris (as) HZ.İbrahim(as) AHİRET Cebrail: peygamberlere vahiy getirmekle vazifelidir. Allah cennet ve cehennemi yaratmış, fakat şu an cennet ya da cehennemde kimse bulunmamaktadır. Mikail: tabiat olayları görevidir. çünkü tüm insanlar öldükten ve kıyamet koptuktan sonra sonra ameller tartılacak. Herkes ameline İsrafil: kıyametin kopması ve tekrar haşrin (diriliş) göre ceza ya da mükafat alacak. olması ile görevlidir. Yani hz. ademden hz.muhammede (sas) ve ondan günümüze kadar ölenlerin ruhları kabir denen Azrail: vakti tamamlanan insanların ruhunu teslim yerde kıyameti bekliyorlar. buna berzah da denir. almakla görevlidir. ölümden sonra kabirde ilk sorguyu münker ve nekir melekleri yaparlar. kıyamete kadar da ameline göre Kiramen katibin: iki melektir. Sağdaki iyi kabir azabı çekecektir. allahın takdir ettiği zaman geldiğinde görevli melek amellerimizi , oldaki kötü amellerimizi amel israfil sur denilen bir şeye üfürecek ve bundan defterimize kaydetmekle görevlidir. çıkacak müthiş bir sesin tesiri ile bütün canlılar ölecek, yer ve göklerin düzeni bozularak kainat yeni Münker ve nekir: öldükten sonra kabir aleminde bir şekil alacak, buna da kıyamet diyoruz. insanlara soru sormakla görevlidirler. kıyametten sonra bir süre geçecek ( kaç yıl allah bilir) ve allahın emri ile israfil (as) tekrar sura Rıdvan: cennetteki diğer meleklerin başkanıdır. Malik: cehennemde görevli meleklerin başkanıdır. üfürecek bütün insanlar tekrar dirilecek, buna da haşir diyoruz. Bunların dışında etrafımızı sarıp bizi kötülüklerden Yeniden diriliş ile başlayan ve sonsuza kadar devam eden zamana ahiret günü denir. koruyan başka işlerle görevli sayısız melek insanlar dirildikten sonra mahşer meydanı denilen vardır.Faku şu husus iyi bilinmeli ki ; büyük ve küçük bir yerde toplanılacak. burada sorguya çekilecekler. tüm melekler Allahın izni olmadan kendi başlarına kiramen katibin meleklerinin dünyada iken bir şey yapamazlar. Onlar sadece vazifeli yaptığımız bütün davranışlarımızı kaydettiği amel memurlardır. defterimiz açılacak , gizli ve açık tüm sevap ve günahlarımız çok hassas bir terazide tartılacak. Hadisi-şerif : efendimiz şöye buyuruyor; hem şeytan buna da mizan diyoruz. hiç kimse haksızlığa hem melek insanın kalbine bazı şeyler getirirler. uğratılmayacak. Şeytanın işi kötülüğe çağırmak, haktan Müslüman olarak ölen ve sevabı günahından fazla uzaklaştırmaktır. Meleğin işi hakka , iyiliğe çağrmak ve olanlar ceza görmeden sırat köprüsünden geçip kötülükten uzaklaştırmaktır. cennete girecek. Müslüman olarak ölen ve sevabı günahından az Kim içinde iyiliğe çağıran bir ses duyarsa bilsin ki o, olanlar sırat köprüsünden geçemeyip ceza meleğin sesidir. Hemen ona uysun ve Allaha gördükten sonra cennete girecek. şükretsin.Kim de içinde kötülüğe çağıran bir ses Kafir olarak ölenler sırat köprüsünden geçemeyip duyarsa bilsin ki o,şeytanın sesidir. Ondan uzaklaşsın cehenneme girecek. ve Allaha sığınsın. 3 GUSLÜN SÜNNETLERİ Elleri üç defa bileklere kadar yıkamak sünnettir. Gusle başlarken kalp ve dil ile niyet etmek Boy abdestidir. Fıkıhta abdeste küçük temizlik, sünnettir. abdest almayı gerektiren hallere küçük kirlilik , Tenasül organını ve çevresindeki gusle büyük temizlik, guslü gerektiren hallere pislikleri gidermek sünnettir. de büyük kirlilik denilir. Ancak bu durumun dinî Namaz abdesti gibi abdest almak sünnettir. literatürde büyük kirlilik olarak anılması, bu Önce başından sonra sağ omzundan durumdaki kimselerin dinen necis sayıldığı sonra da sol omzundan üçer defa su anlamına gelmez. Mümin necis olmaz. dökerek, her seferinde vücudu ovarak Cünüp kimsenin namaz vaktine kadar suyun vücuda temasını sağlamak. yıkanmayı geciktirmesi günah sayılmaz. Guslederken suyu israf etmeden gerektiği namazın kılınabileceği vakit öncesinde kadar kullanmak sünnettir. gusletmesi farz görülmüştür. Kimsenin görmeyeceği bir yerde yıkanmak sünnettir. GUSLÜN FARZLARI Guslederken avret mahallini kapalı tutmak Hanefi mezhebine göre guslün farzı üçtür. sünnettir. Avret mahalli açık olanın kıble Bunlar: tarafına dönmemesi gerekir. Ağzı yıkamak Guslederken Dikkat Edilecek Hususlar Burnu yıkamak Guslederken, altına su geçirmeyen maddelerin vücuttan temizlenmesi Tüm vücudu hiç kuru yer kalmayacak gerekir. Örneğin balık pulu, oje gibi şekilde yıkamaktır. maddeler altına su geçirmez. Bu Şâfiîlere göre ; nedenle gusül veya abdestten önce Gusülde niyet ve çıkarılmaları farzdır. bütün vücudu yıkamak , farzdır. Ağza alınan suyun ağzın her tarafını ıslatmasına dikkat edilmelidir. Ağızdaki ufak Gusül mutlak su denilen nehir, pınar, kırıntılar, suyun ağız içine temasını engellese kuyu, deniz, kaynak ( çeşme ) ve de gusül caiz görülmüştür. yağmur suları ile yapılır. Burnun yıkanmasına da dikkat etmek Saç, sakal, bıyık ve kaşların yıkanıp diplerine gerekir. Burnun farz olan kısmı içinde suyun ulaşması, kadınların örgülü olmayan is, kuru sümük gibi maddeler varsa ve saçlarını yıkamaları ve saç diplerine suyun bunlar altına su vermiyorsa ulaşması gerekir. Örgülü saçın çözülmesi şart giderilmelidir. Aksi halde gusül sahih olmayıp sadece diplerine suyun ulaştırılması olmaz. yeterli olur. Kulaktaki küpeler, yüzük gibi aksesuarlar Gusül esnasında, bedendeki yara oynatılarak altına su geçirilmesi sağlanmalıdır. üzerinde sargı varsa bakılır; şayet (Bu hüküm erkekler içindir. Kadının saç yıkama yara için zararlı olmayacaksa örgüsünü açması gerekmez, saç köklerinin sargı çözülüp yıkanır, değilse sargı ıslanması yeterlidir) üzerine mesh edilir . İlmihal türü Guslederken göbek çukuruna da su kitaplarda yer alan, boy abdesti alan gitmesi sağlanmalıdır. Bunun için kimsenin vücudunda iğnenin deliği parmağı kullanmak vaciptir. kadar kuru yer kalmaması tavsiyesi Vücuttaki kıvrımlı bölgelere de su gitmesi gerçek manada değil, vücudun su ile sağlanmalıdır. iyice yıkanması gerektiği şeklinde anlaşılmalıdır. CÜNÜP BİRİNE HARAM VE MEKRUH OLAN Diş dolgusu ve kaplama, ayrıca deri üzerinde ŞEYLER olup suyun deriyle temasını önleyen ve Bir ayet miktarı dahi olsa Kur’an izalesinde de güçlük bulunan boya ve benzeri okumak haramdır. Ancak dua kastı ile maddeler, yukarıda da açıklandığı üzere gusle okunabilir (mezarlıkta yada toplu mani değildir. Bu sebeple vücudun maddî dualarda). Zikir ve tespih yapılabilir. temizliğini imkân ölçüsünde ve sabun kullanarak yaptıktan sonra deri üzerinde kalıp Kur’an-ı Kerim’e dokunmak haramdır. Ancak Kuran ayrı bir kılıf, bir bez parçası veya kap suyun deriye ulaşmasına mani olan boya, içinde olursa caiz olur. hamur gibi maddeler guslün sıhhatine engel Kâbe’yi nafile de olsa tavaf etmek haramdır. olmaz. Diş dolgu ve kaplaması da böyledir. Namaz kılmak ve tilavet secdesi yapmak haramdır. Mazeretsiz olarak Cami veya mescitlere girilmez. GUSÜL 4 ABDESTİN FARZLARI Hanefi mezhebine göre abdestin farzı dörttür. Yüzü bir kez yıkamak Elleri dirseklere kadar bir kez yıkamak Başın ¼’ünü mesh etmek (başın herhangi bir tarafı olabilir) Ayakları topuklarıyla beraber bir kez yıkamak Şafi mezhebine bunlara ilaveten Abdeste niyet ile başlamak ve abdestte tadil-i erkân ( sıra ile ) de almak farz olarak kabul edilmiştir. Yani bu ikisi ile birlikte altıdır. ABDESTİN SÜNNETLERİ Abdestte başlarken misvak kullanmak , ya da dişleri fırçalamak. Abdestte başlarken niyet etmek (Şafi’de farzdır). (Niyeti alma zamanının yüzü yıkamak olduğu bildirilmiştir). Bu niyet kalp ile yapılır. Dil ile niyet unutulsa da abdest olur. Besmele çekmek Ağza üç kere su vermek Burna üç kere su vermek Ağza ve burna suyu sağ el ile vermek. Sol el ile sümkürmek Azaları yıkarken sıraya riayet etmek. (Şafi’de farzdır) Abdest azalarını üçer kez yıkamak Abdest azalarını yıkarken ara vermemek ve başka bir şey ile meşgul olmamak El ve ayakları yıkarken önce sağdan başlamak. Kulakları mesh etmek.(demek ki kulakları mesh etme şart değildir.) Enseyi ve boynu mesh etmek (Boğazı mesh etmek ise yanlıştır.) ABDESTİ BOZAN BAZI HALLER İnsan vücudundan çıkan ve ağır pislik olan her şey abdesti bozar. (Kan, irin, idrar, dışkı, sarı su, meni, mezi, vedi.) Arka taraftan çıkan yel abdesti bozar. Tükürükte bulunan ve tükürüğe eşit veya daha fazla olan kan abdesti bozar. Az olursa abdeste zarar vermez. Ağız dolusu kusmak abdesti bozar.(boğazdan geri giden kusmuk abdesti bozmaz). Kendini bilemeyecek şekilde bayılmak abdesti bozar Namazda kahkaha ile gülenin abdesti bozulur. Vücuttaki bir yara veya sıyrıntı üzerine çıkıp topaklanan kan aşağı doğru inip akarsa abdest bozulur. Gözdeki bir iltihap sebebiyle akan gözyaşı abdesti bozar. Teyemmüm etmiş birinin, suyu görmesiyle abdesti bozulmuş olur. Tam yeri tutmadan bir şeye dayanarak veya yan yüzükoyun yatmak abdesti bozar.(dizüstü ve bir şeye dayanmadan uyuma abdesti bozmaz. ABDESTİ BOZMAYAN BAZI HALLER Ağız veya burundan çıkan pıhtılanmış kan abdesti bozmaz. Ağlamak veya gülmekten dolayı akan gözyaşı abdesti bozmaz. Yara üzerinde olan ve yara hudutlarını taşmamış tümsek hale gelmiş kan ve sarı su veya irinler abdesti bozmaz. Yaralardan kopan deri veya yara parçaları abdesti bozmaz. Tükürükte bulunan ve tükürükten daha az miktarda olan kan abdesti bozmaz. Bedendeki yaralardan çıkan kurt abdesti bozmaz.(sert sivilce) Ağız dolusundan az olan kusuntular abdesti bozmaz. Haşaratın vücuttan kan emmesi abdesti bozmaz. Kulaktan ağrı vermeden çıkan kan veya sıvılar abdesti bozmaz. El ayası ve parmaklarla cinsel organı tutmak abdesti bozmaz. Şafi mezhebinde bozar. Kan akıtmamak şartı ile tıraş olmak, tırnak kesmek abdesti bozmaz. Isırılan bir yiyecekte beliren kan izinin akmadığı görülürse abdest bozulmaz. Kadına dokunmakla abdest bozulmaz. Ancak Şafi mezhebinde bir erkeğin hanımına veya bir kadına dokunması abdesti bozar. 5 NAMAZIN FARZLARI 2) Kıyam Kıyam "doğrulmak, dikelmek, ayakta durmak" demektir. Namazı oluşturan ana unsurlardan biri Namazın on iki farzı vardır. Namazın dışındaki farzlar, olarak kıyam, iftitah tekbiri ve her rek‘atta namazdan önce ve namaza hazırlık mahiyetinde olduğu Kur'an'dan okunması gerekli asgari miktarı için “namazın şartları” olarak adlandırılır. Namazın okuyacak kadar bir süre ayakta durmak içindeki farzlar ise, namazın mahiyetini oluşturduğu için anlamına gelir. “namazın rükünleri” adını alır. Bunlar namazı oluşturan 3) Kıraat unsurlardır. Kıraat , Namazda bir miktar "Kur'an okumak" Namazın farzlarından herhangi birinin eksikliği demektir. Namazda Kur'an, kıyam halinde iken durumunda namaz sahih olmaz. yani ayakta dururken okunur. Namazda Buna göre; okunması gereken asgari miktar, kısa üç âyet Namazın Şartları [dışındaki farzlar] veya buna denk bir uzun âyettir. Kıraat 1) Hadesten tahâret konusundaki bu kurallar, Hanefî mezhebinde, Hadesten tahâret namaz abdesti olmayan bir imam olan için ve tek başına kılan için söz kimsenin abdest alması, gusül yapması gereken konusudur. İmama uyan kişinin kıraat bir kimsenin gusül etmesi yani boy abdesti yükümlülüğü yoktur; kılınan namaz açıktan alması demektir. okunan namaz ise imamı dinler, değilse susar. 2) Necâsetten tahâret (Hanefilere göre ) Necâsetten tahâret, vücut, elbise ve namaz Şafiilerde ise kıraatin asgari miktarı her rek‘atta Fâtiha kılınacak yerin, -insan kanı ve idrarı, at, koyun sûresinin okunmasıdır. İlk iki rek‘atta Fâtiha'dan sonra gibi hayvanların idrar ve dışkıları gibi- dinen pis Kur'an'dan bir sûre veya birkaç âyet daha okumak sayılan şeylerden temizlenmesi demektir. (zamm-ı sûre) sünnettir. Bu mezheplerde kıraat, imam ve 3) Setr-i Avret yalnız başına kılan için olduğu gibi imama uyan için de Avret, insan vücudunda başkası tarafından geçerlidir. Şu var ki imama uyan kişi, sessiz namazda görülmesi ayıp ya da günah sayılan yerlerdir. Fâtiha'yı ve ardından eklenecek bir sûreyi, sesli namazda Setr-i avret, avret sayılan yerleri örtmek demektir. Avret yerlerinin namazda olduğu gibi, ise Şâfiîler'e göre sadece Fâtiha'yı okur; Besmele Şâfiî mezhebine göre besmelenin okunması da namazın namaz dışında da örtülmesi ve başkalarına farzlarındandır. gösterilmemesi gerekir. Fâtiha sûresinin ve diğer sûrelerin namazda dili 4) İstikbâl-i Kıble kıpırdatmaksızın ve ses çıkarmaksızın zihinden İstikbâl-i kıble, namaz kılarken kıbleye yönelmek tekrarlanması okuma (kıraat) sayılmaz . kendi demektir. Müslümanların kıblesi, Mekke'de duyabileceğimiz bir sesle, fısıldar gibi, harfleri bulunan Kâbe'dir. Kâbe'nin bulunduğu noktadan yerlerinden çıkartmak ve niteliklerini uygulamak 45 derece sağa ve sola sapmalar kıbleden suretiyle kıraat etmek en doğrusudur. Aksi halde (Kâbe yönünden) sapma sayılmaz. Sapma namaz doğru olmaz. derecesi daha fazla olursa "kıbleye yönelme" şartı aksamış olur. 4)Rüku 5) Vakit Namazın her rekatında el avuçları dizleri alacak Bir farz namazın vakti içinde kılınması edâ, şekilde ve gözler ayak parmakları hizasında vaktinin çıkmasından sonra kılınması da kazâ (sübhane rabbiyel azim ) denecek kadar olarak adlandırılır. Bir namazın özürsüz olarak durmak. vaktinde kılınmaması ve ileriki bir vakitte kazâ 5) Secde edilmek üzere ertelenmesi doğru değildir ve Hz. Peygamber'in uygulamasına en uygun günahtır. İlgili hadisten hareketle, unutma ve secdeYüz , eller, dizler ve ayak parmaklarının uyuma gibi önemli mazeretler nedeniyle üzerine olmak üzere yedi uzuv üzerinde vaktinde kılınamamış olan namazın daha sonra yapılanıdır.(alın ve burun yerde parmaklar kılınması gerekir kıbleye bakmalı) ( sübhane rabbiyel a’la )denir. 6) Niyet Namazın geçerli olması için niyetin gerekli olduğunda İslâm bilginleri ittifak etmişlerdir. Niyetin kalp ile yapılması 6) Ka‘de-i Ahîre Ka‘de-i ahîre “son oturuş” demektir. Namazın esas olup dil ile söylenmesi şart değildir. Kalpten geçirilen sonunda bir süre (teşehhüt miktarı) oturup ile dil ile söylenen birbirine uymuyor ise, kalpten beklemek namazın rükünlerindendir. geçirilene itibar edilir. Son oturuştaki süre Hanefîler'e göre"teşehhüt" miktarıdır. Teşehhüt miktarı ise, "Tahiyyât" Namazın Rükünleri [içindeki farzlar] duasını okuyacak kadar bir süredir. Şâfiîler'de ise farz olan oturuş süresi teşehhüt miktarına 1) İftitah Tekbiri ilâveten bir de Hz. Peygamber'e salavat İftitah "başlamak, kapıyı açıp girmek" getirilebilecek (“Allahümme salli alâ Muhammed” anlamındadır. İftitah tekbiri , namaza başlarken diyecek) kadardır. alınan tekbir olup "Allahüekber" cümlesini söylemektir. 6 NAMAZIN VÂCİPLERİ Namazın vâciplerinden herhangi birinin terkedilmesi namazı bozmaz. Namazın vâciplerinden biri sehven (yanlışlıkla, unutarak ) terkedilmişse sehiv secdesi yapılması, eğer kasten terkedilmişse namazın iade edilmesi yani yeniden kılınması gerekir. Namazın vâciplerinden biri bilerek terkedildiği zaman namazı yeniden kılmak (iade), bilmeyerek (sehven) terkedildiği zaman ise sehiv secdesi yapmak lâzım gelir. Sehiv secdesi yapılmadığı zaman ise, eksikliğe rağmen namaz borcu düşmüş olurFarz olan bir şey terkedildiği zaman namaz geçersiz olur namazın sünnetleri İftitah ( başlama )tekbirini alırken ellerin yukarı kaldırılması ve bu esnada ellerin açık ve parmakların normal halleri üzere bulunması ve içlerinin kıbleye yönelik tutulması. Erkekler ellerini kulaklarına, Kadınlar göğüsleri hizasına kadar kaldırırlar. (elleri kaldırma unutulmuşsa tekrar tekrar elleri kaldırıp tekbir almaya gerek yoktur.) Başlama tekbirinin hemen ardından el bağlamak . (elleri salıverip sonra bağlamak yoktur). Erkekler göbek altından ve kadınlar göğüs üstünden el bağlarlar. Sağ el sol elin üzerine konulur. Erkekler sağ elin serçe ve baş parmaklarını sol bileğin iki tarafından halka yaparlar. Kadınlar halka yapmayıp, sağ ellerini düz bir şekilde sol elleri üzerine koyarlar. Ayakta iken ayakların arasını dört parmak kadar Namazın vâcipleri şunlardır: açık bulundurmak. Ta‘dîl-i erkâna riayet etmek, vâciptir. Sübhâneke başlamak sünnettir. Farz namazların ilk iki rek‘atında, vâcip ve nâfile Tek başına namaz kılan için sadece ilk rekatta namazların her rek‘atında Fâtiha'dan sonra, Kur'an'dan ve Sübhâneke’den sonra Eûzü billâhi kısa bir sûre veya buna denk düşecek bir veya birkaç mineşşeytânirracîm demek. Cemaatle namaz âyet okumak (zamm-ı sûre). kılma durumunda sadece imam "eûzü…" çeker, Fâtiha'dan sonra bir sûre daha okumak imama uyan kişiler Sübhâneke'den sonra imamı Şafiiliğe göre sünnettir. dinler. Fâtiha'yı, eklenecek sûreden önce okumak. Tek başına namaz kılan kişinin ve cemaatle namaz Tek başına namaz kılarken öğle ve ikindi durumunda imamın, her rekatın başında Fâtiha'dan önce besmele çekmesi. İmama uyan kişilerin besmele okuması namazları ile gündüz kılınan nâfile gerekmez. şafiiler okur namazlarda gizli okumak . Gizli okumanın Rükûa varırken tekbir almak, yani Allahüekber demek. ölçüsü, sadece kendisinin duyabileceği kadar Rükûda üç kere "Sübhâne rabbiye'l-azîm" kısık bir sesle okumaktır. Sabah, akşam ve demek. yatsı namazları ile gece kılacağı nâfile Rükûdan doğrulurken "Semiallahü limen hamideh" namazlarda kişi serbesttir; isterse sesli , demek .Bunu imam ve tek başına namaz kılan söyler; isterse alçak sesle okuyabilir. imama uyan kişi söylemez. Cemaatle kılınan namazda imam, sabah namazı ile "Semiallahü limen hamideh" dedikten sonra, akşam ve yatsı namazlarının ilk iki rek‘atında sesli "Rabbenâ velekel-hamd" veya "Allahümme okumalıdır. Cuma namazında, bayram namazlarında, rabbenâ velekel-hamd" demek. Bunu tek başına cemaatle kılınan teravih namazında, teravihten sonra namaz kılan ve imama uyanlar söyler. cemaatle kılınan vitir namazında da imam kıraati Erkeklerin, rükû durumunda dizlerini dik ve arkalarını yüksek sesle yapar. düz tutmaları, dizlerini elleriyle kavramaları, dizlerini Secdede alın ile birlikte burnu da yere tutarken ellerini açık bulundurmaları. Kadınlar ise ellerini koymak. dizleri üzerine koyarlar, dizlerini tutmaz ve parmaklarını Üç ve dört rek‘atlı namazlarda ikinci rek‘atın sonunda ayrık bulundurmazlar. oturmak (ilk oturuş).(ilk oturuş unutulmuşsa; vacip terk Rükûda başını aşağı, yukarı eğmeyip doğru edildği için sehiv secdesi gerekir.) tutmak. Namazın sonunda sağ ve sol tarafa selâm Secdeye varırken yere önce dizlerini, sonra ellerini, daha vermek sonra yüzünü koymak ve secdeden kalkarken, secdeye Farz olan fiillerin sırasına riayet etmek (kıyamdan varış sırasının tersini yapmak; secdeye varırken ve sonra rükûa gitmek, iki secdeyi peş peşe yapmak secdeden kalkarken "Allahüekber" demek. İki secde arasında kısa bir ara oturuşu yapmak. gibi). (önce ruku değil de önce secde yapılmışsa ; Secdelerde başını iki eli arasında yere koyup ellerini eksik olan ruku yapılır ve sıraya uyulmadığı için yüzünden uzak tutmamak ve parmaklar bitişik ve el ayası sehiv secdesi yapılır.) yere yapışık olmak. Farz olan fiili geciktirmemek. Meselâ, birinci Secdelerde üçer defa "Sübhâne rabbiye'l-a‘lâ" demek. oturuşta Tahiyyât'ı okuduktan sonra, Erkeklerin, secdede iken karnı uyluklardan, "Allahümme salli alâ Muhammed" diyecek dirsekleri yanlarından ve kolları yerden uzak kadar bir süre bekledikten sonra üçüncü tutması. Kadınlar ise, secdede alçalıp kollarını rekata kalkılacak olursa farz geciktirilmiş yanlarına bitiştirir ve karnı uyluklarına sayılır ve sehiv secdesi gerekir. yapıştırırlar. Vitir namazında Kunut duası okumak vâciptir. 7 Secde arası oturuşta ellerini uylukları üzerine koymak. erkekler sol ayaklarını yere yayıp üzerine oturur ve sağ ayaklarını parmaklar kıbleye gelecek şekilde dikerler. Kadınlar ise ayaklarını sağ yanlarına yatık bir şekilde çıkarıp, öyle otururlar. Tahiyyât’ın teşehhüdünde "lâ ilâhe" derken sağ elinin şahadet parmağını yukarı kaldırıp "illallâh" derken indirmek. Tahiyyât'ı gizli okumak. Selâm verirken başı önce sağa sonra sola çevirmek ve her iki tarafa selâm verirken "esSelâmü aleyküm ve rahmetullâh" demek. (önce sol sonra sağa selam verilirse namaz eksik olmaz.) NAMAZA AYKIRI DAVRANIŞLAR NAMAZIN MEKRUHLARI Namazda mekruh sayılan şeyler namazı bozmaz ; fakat makbuliyetini azaltır: Bir zararın giderilmesi veya namazın tamamlanması amacı olmaksızın namaz dışı bir davranışta bulunmak. parmak çıtlatmak, giysisinin kolunu kıvırmak, bunu gerektiren bir özür olmadığı halde -peş peşe olmamak üzere- birkaç adım yürümek, sinek vb. haşeratla meşgul olmak gibi davranışlar mekruhtur. Bir özrü olmaksızın duvar, direk, baston vb. bir şeye hafifçe yaslanmak; daha dizleri yere koymadan elleri yere koymak, secdeden kalkarken dizleri ellerden önce kaldırmak; erkekler için secde esnasında kolları tamamıyla yere yapıştırmak böyledir. Kıyam, rükû ve secde aralarındaki tekbir ve zikirleri kendi yerlerinden sonraya bırakmak. Meselâ kıyamdan rükûa vardıktan sonra “Allahüekber” demek, rükûdan doğrulduktan sonra “Semiallahu limen hamideh” demek mekruhtur. Namazda esnemek, gerinmek ve boğazı açıyormuş gibi yapmak. esnemek durumunda kalınca sağ el ile ağzı kapatmalıdır. Nezle vb. sebepten burnu akan kişi, burnunu mendille siler. Grip olan kişi de öksürecek olduğunda ağzını eliyle veya mendiliyle kapatmalıdır. Bu durumda olan kişilerin mescide gelmeleri de mekruhtur. Namazda iken verilen selâmı el veya baş işaretiyle almak mekruhtur. Namazda gözleri yummak, gözleri sağa sola veya aşağı yukarı çevirmek, başı hafifçe bir tarafa çevirip bakmak. Abdesti sıkışık olduğu halde namaz kılmak. Elbise, vücut veya namaz mahallinde namazın geçerliliğine engel olmayacak miktarda necâset bulunduğu halde namaz kılmak. Dinen necis sayılmamakla birlikte kirli elbise ile namaz kılmak da mekruhtur. Ateşe ve puta tapma inancını çağrıştırması düşüncesinden hareketle ateşe, insan veya hayvan tasviri bulunan resim ve heykele karşı namaz kılınması mekruh sayılmıştır Aynı şekilde bir insanın yüzüne karşı namaz kılmak da mekruhtur. Dişlerin arasında kalmış yutulması namazı bozmayacak miktardaki yiyecek kırıntısını yutmak. Yutulan şey nohut tanesi büyüklüğünde olursa namazı bozar. Cemaatle namaz kılınırken, imamdan önce rükû ve secdeye gitmek veya ondan önce rükû veya secdeden doğrulmak. NAMAZI BOZAN ŞEYLER Aşağıda geçen durumları yaşayan kişilerin namazı bozulur. Namazlarını tekrar eda etmeleri gerekir. Sabah namazını kılarken, güneşin doğması namazı bozar. Yara iyileştiği için sargının düşmesi namazı bozar. Namaz esnasında bilerek veya farkına varmadan az veya çok konuşmak namazı bozar. Bu sesi sadece söyleyen duysa, başkaları duymasa dahi namaz bozulur. Namaz kılan kimse başkasına selam verirse namaz bozulur.(sesli olursa, baş ve göz işareti namazı bozmaz fakat mekruhtur.) Namaz esnasında bir şey yemek veya içmek bilerek veya bilmeden olsun namazı bozar. Namaz esnasında dişler arasında kalan ve nohut tanesi büyüklüğündeki bir kırıntıyı yutmak namazı bozar. Dişler arasındaki kan, şayet tükürük miktarından az ise yutulduğunda namaz bozulmaz. Eşit veya fazla ise namaz bozulur. Namaz esnasında göğsü kıble yönünden çevirmek, namazı bozar. (kıble yönünde olmayan birinin fark ettiğinde yönünü kıbleye dönmesi namazı bozmaz.) Namaz içinde dünyalık bir nedenlerden dolayı inleyen veya ahlayan birinin namazı bozulur. Ancak uhrevi şeylerden dolayı ağlarsa (cennet veya cehennem gibi) namaz bozulmaz. Özürsüz olarak öksürmek namazı bozar.( çevredekileri uyarı için olursa ). Ancak öksürme bir özürden dolayı olmuş ise namaz bozulmaz. Ezberinde olmadığı halde Kuran-ı Kerim’e bakarak okumak namazı bozar. Ezberinde olduğu halde bir yerde yazılı olan Kuran ayetini okuyan kimsenin namazı bozulmaz. Namazda iken gözüne takılan bir kitaba baksa ya da ne yazıyormuş diye bir göz atsa namaz bozulmaz. Namaz esnasında görülen yılan veya akrep gibi zararlı haşereleri öldürmek namazı bozmaz. Ancak bunların korku veya eziyet gibi bir nedenden dolayı öldürülmesi gerekir 8 NAMAZ ÇEŞİTLERİ FARZ NAMAZLAR Farz olan namazlar, farz-ı ayın ve farz-ı kifâye olmak üzere ikiye ayrılır. Farz-ı ayın olan namazlar yükümlülük çağındaki her müslümana farz olup, her biri ayrı ayrı bunu yerine getirmekle mükelleftir. Farz-ı ayın olan namazlar, her gün beş vakit namaz ve her hafta cuma günleri kılınan cuma namazından ibarettir. Farz-ı kifâye olan namaz ise, bir müslüman öldüğünde başta yakınları, komşuları ve tanıyanları olmak üzere müslümanlarca kılınması gereken cenaze namazıdır. VÂCİP NAMAZLAR Yatsı namazından sonra kılınan üç rek‘atlık vitir namazı ile ramazan ve kurban bayramı namazları. Tilâvet secdesi , küsûf namazı (güneş tutulduğunda kılınan namaz) bu gruba girer. Şafii mezhebine göre vacip olmadığı için bunlar sunnet kabul edilir. Günlük namaz şeması İlk sünnet farz Sabah 2 2 öğle 4 4 4 4 3 2 4 2 ikindi akşam yatsı 4 Son sün net vitir toplam 4 10 8 5 2 3 13 42 NÂFİLE NAMAZLAR Farz veya vâcip olan namazların dışındaki namazlara nâfile namazlar denir ve farz namazların öncesinde veya sonrasında kılınan sünnet namazlar nâfile namaz kapsamında yer alır. 9 NAMAZLARIN ŞEMATİK KILINIŞI 4 REKAT SABAH NAMAZI İKİ REKAT SÜNNET 1.REKAT Niyet Tekbir Sübhaneke E.besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde 2.REKAT Besmele Fatiha Bir sure Rüku Secde İKİ REKAT FARZ SON oturuş 1.REKAT Ettehiyyatü Allahümme salli Allahümme barik Rabbena Duaları Niyet Tekbir Sübhaneke E.besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde Selam ÖĞLE NAMAZI 2.REKAT ARAoturuş 1.REKAT 2.REKAT besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde 4.REKAT Besmele Fatiha Bir sure Rüku Secde Ettehiyyatü Kamet Niyet Tekbir Sübhaneke E.besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde 3.REKAT 4.REKAT SON oturuş 3.REKAT Besmele Fatiha Bir sure Rüku Secde Ettehiyyatü Allahümme salli Allahümme barik Rabbena Duaları Selam DÖRT REKAT FARZ Niyet Tekbir Sübhaneke E.besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde SON oturuş 10 REKAT DÖRT REKAT İLK SÜNNET 1.REKAT 2.REKAT Ettehiyyatü Allahümme salli Allahümme barik Rabbena DualarI Selam besmele Fatiha Rükû Secde besmele Fatiha Rükû Secde ARAoturuş Ettehiyyatü SON oturuş Ettehiyyatü Allahümme salli Allahümme barik Rabbena DualarI Selam SON SÜNNET: sabah namazının ilk sünneti gibi kılınır. 10 NOT: Gördüğünüz gibi farzların son iki rekatında fatihadan sonra bir sure okunmaz ; fakat sünnet gibi tüm nafile namazların son iki rekatında da fatihadan sonra bir sure okunur. İKİNDİ NAMAZI 8 REKAT DÖRT REKAT İLK SÜNNET 1.REKAT Niyet Tekbir Sübhaneke E.besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde 2.REKAT ARAoturuş Besmele Fatiha Bir sure Rüku Secde Ettehiyyatü Allahümme salli Allahümme barik 3.REKAT Sübhaneke E.besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde 4.REKAT Nsonoturuş Ettehiyyatü Allahümme salli Allahümme barik Rabbena DualarI Selam besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde DÖRT REKAT İKİNDİ FARZI 1.REKAT Niyet Tekbir Sübhaneke E.besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde 2.REKAT Besmele Fatiha Bir sure Rüku Secde ARA oturuş Ettehiyyatü 3.REKAT besmele Fatiha Rükû Secde AKŞAM NAMAZI 4.REKAT SON oturuş besmele Fatiha Rükû Secde Ettehiyyatü Allahümme salli Allahümme barik Rabbena DualarI Selam 5 REKAT SON SÜNNET ÜÇ REKAT FARZ 1.REKAT Niyet Tekbir Sübhaneke E.besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde 2.REKAT Besmele Fatiha Bir sure Rüku Secde araoturuş Ettehiyyatü 3.REKAT son oturuş besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde Ettehiyyatü Allahümme salli Allahümme barik Rabbena DualarI Selam İKİ REKAT Sabah namazının İlk sünneti Gibi kılınır 11 13 REKAT YATSI NAMAZI DÖRT REKAT İLK SÜNNET 1.REKAT Niyet Tekbir Sübhaneke E.besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde 2.REKAT Besmele Fatiha Bir sure Rüku Secde ARAoturuş Ettehiyyatü Allahümme salli Allahümme barik 3.REKAT Sübhaneke E.besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde 4.REKAT besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde Nsonoturuş Ettehiyyatü Allahümme salli Allahümme barik Rabbena DualarI Selam NOT: yatsı namazının ilk sünneti arada selam verilerek ikişer rekatlı da kılınabilir. DÖRT REKAT FARZ 1.REKAT Niyet Tekbir Sübhaneke E.besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde 2.REKAT Besmele Fatiha Bir sure Rüku Secde ARA oturuş Ettehiyyatü 3.REKAT besmele Fatiha Rükû Secde 4.REKAT besmele Fatiha Rükû Secde SON oturuş Ettehiyyatü Allahümme salli Allahümme barik Rabbena DualarI Selam İKİ REKAT SON SÜNNET: saban namazının ilk sünneti gibidir. ViTiR NAMAZI 3 REKAT Şafiilerde sünnet , hanefilere göre vaciptir. 1.REKAT Niyet Tekbir Sübhaneke E.besmele Fatiha Bir sure Rükû Secde 2.REKAT Besmele Fatiha Bir sure Rüku Secde ARA oturuş 3.REKAT Son oturuş Ettehiyyatü Besmele Fatiha Bir sure Ara tekbir 1.kunut duası 2.kunut duası Rüku Secde Ettehiyyatü Allahümme salli Allahümme barik Rabbena dualar Selam 12 Cuma Namazı Cuma namazı, hutbe dört rekâtlık iki rekâtlık farz ilk sünnet dört rekâtlık son sünnet Sünnetleri tıpkı öğlenin ilk sünneti şeklinde kılınır. Bir kimseye Cuma namazının farz olması için şu şartların olması gerekir; Akıllı olmak Baliğ Olmak Erkek Olmak. Kadına Cuma namazı kılmak farz değildir. ama Cuma namazını kılarsa o günkü öğle namazının farziyeti üzerinden düşmüş olur. Hür olmak Vücut sağlığı yerinde olmalıdır. Körün kötürümün Cuma namazı kılması farz değildir. Bu kimselerin mescide götüreceği kimseleri olsa dahi hüküm değişmez. Yolcu olmamak. Seferi birinin Cuma namazı kılması farz değildir. Ayrıca Cuma günü Cuma vaktinden önce yola çıkmanın herhangi bir sorumluluğu yoktur. Cumayı kılamadıysa öğle namazını kılar. CUMA NAMAZININ KILINIŞI Cuma günü öğle vaktinde ezan okunur (dış ezan). Camiye girince vakit uygunsa iki rekat tahiyyetü'l-mescid namazı kılınır, ardından dört rekat sünnet kılınır. Bu, cumanın ilk sünnetidir. Hatip minbere çıkmadığı sürece bu namazlar kılınabilir. Ama hatip minbere çıkmış ise, onu dinlemek daha uygundur. Sonra cami içinde bir ezan daha okunur (iç ezan), arkasından minberde imam, cemaate hutbe okur.(namaza geç kalan kişi hutbe başlamışsa sünnete durmamalı) Bu hutbeden sonra kamet getirilerek cuma namazının iki rekat farzı cemaat halinde kılınır ve imam açıktan okur. Bundan sonra dört rekat sünnet kılınır. Bu dört rekat, cumanın son sünnetidir. Hutbeye yetişemeyen kişinin öğle namazını kılması gerekir, çünkü hutbe cumanın farzıdır. Hutbenin son birkaç cümlesini dahi duymuşsa hutbeye yetişmiş olur ve Cuma namazını kılabilir. İLK VE SON SÜNNETLER : niyet hariç , ÖĞLE namazının ilk dört rekat sünneti gibidir. FARZI : niyet hariç ,sabah namazının farzı gibidir. 13 CENAZE NAMAZININ KILINIŞI Cenazeye karşı ve kıbleye yönelik saf bağlanır ve niyet edilir.İmam ve cemaat tekbir alarak ellerini bağlarlar. Tekbirden sonra imam ve cemaat içlerinden, “ve celle senâüke” cümlesiyle Birlikte “Sübhaneke” duasını okurlar.Ardından imam ellerini kaldırmadan tekbir alır, Cemaat da içinden tekbir alır ve içlerinden “Salli” ve “Barik” dualarını okur. Tekrar aynı şekilde tekbir alırlar ve bilenler cenâze duasını, bilmeyenler kunut dualarını veya dua niyetiyle “Fatiha” suresini okur. Son olarak aynı şekilde tekbir alınır ve arkasından sağa ve sola selam verilir. Niyet Tekbir (eller bağlanır ) Sübhaneke (vecelle senaük) Tekbir (eller kaldırılmadan) Salli , Barik okunur Tekbir (eller kaldırılmadan) Cenaze duası( bilmeyen kunut duası , Fatiha olabilir) Tekbir (eller kaldırılmadan) Selam selamdan sonra ellerimizi serbest bırakabiliriz. 14 SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ’İN HAYATI İslam dininden önce Arabistan’da insanlar kabileler halinde yaşıyorlardı. Bunların bir kısmı şehirlerde yerleşik hayata geçtiyse de çoğu çöllerde göçebe olarak yaşıyordu. Arapların çoğunluğu putperestti, yani kendi elleriyle yaptıkları cansız heykellere tanrı diye tapıyorlardı. Bunların dışında Yahudiler, Hıristiyanlar ve ateşe tapanlar vardı. Hz. İbrahim’in dinini benimsemiş ve tek Tanrı inancında olan çok az sayıdaki kimselere ise ‘’Hanif’’ deniliyordu. Araplar arasında okuma yazma bilenlerin sayısı yok denecek kadar azdı. Can ve mal güvenliği yoktu, kabileler arasında savaşlar eksik olmazdı. Soygunculuk, tefecilik, zenginleri üstün fakirleri hor görme, fuhuş, içki ve kumar düşkünlüğü, kan dökme gibi çok çirkin adetleri vardı. Kölelere ve kadınlara insan değeri verilmezdi. Kadınların miras hakkı yoktu ve erkekler istedikleri kadar kadınla evlenebilirdi. Kız çocuk sahibi olmak utanç verici bir durum olarak kabul edildiği için bazıları kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi. İslamiyet’in doğuşu sırasında yalnız Araplar değil tüm dünya zulüm ve cehaletin karanlığı içindeydi. Bu karanlık döneme İslam tarihinde ‘’Cahiliye Dönemi’’ adı verilmiştir. HZ MUHAMMED’İN ÇOCUKLUĞU VE GENÇLİĞİ Hz Muhammed (sav) 571 yılında Arabistan’ın Mekke şehrinde dünyaya geldi. Dedesi Abdülmuttalib ona ‘’Muhammed’’ adını verdi. Hz. Muhammed’in (sav) dünyaya geldiği gece birtakım olağanüstü olaylar meydana gelmiştir. O gece İran hükümdarının sarayının 14 sütunu yıkılmış, ateşe tapanların bin yıldan beri yanmakta olan ateşleri sönmüş, kutsal kabul edilen Save gölü kurumuş, Kâbe’de bulunan putlar yüzüstü yere serilmişti. Hz. Muhammed’in (sav) babasının adı Abdullah, annesinin adı Amine’dir. Babası peygamberimizin doğumundan iki ay önce vefat etmiştir. 4 yaşınada : Dedesi de Hz Muhammed’i daha iyi yetişmesi için bir sütanneye vermiş, O da sütannesi Halime’nin yanında 4 yaşına kadar süt kızkardeşi Şeyma ile birlikte büyümüştür. 6 yaşında: Daha sonra annesine teslim edilen peygamberimiz 6 yaşında Medine’den dayılarını ve babasının mezarını ziyaretten dönerken annesini Ebva kasabasının yakınlarında kaybetmiştir. 8 yaşına: Annesi ölen peygamberimiz 8 yaşına kadar dedesi Abdülmuttalib’in yanında kalmış, Abdülmuttalib hastalandığında ölmeden önce onu amcası Ebu Talib’e emanet etmiştir. Peygamberimizin 25 yaşına kadar amcasının yanında kaldığı döneme ‘’gençlik devresi’’ denir. Ebu Talib yeğenini çok sever ve yanından hiç ayırmazdı. Mekkeliler ticaretle uğraşırlar, ticaret için kervanlarla yazın Şam’a Kışın Yemen’e seyahat ederlerdi. Ebu Talib bir defasında ticaret için Şama giderken Hz. Muhammed’i de yanında götürdü. Peygamberimiz bu esnada 12 yaşındaydı. Peygamberimiz bunun dışında 17 yaşındayken de amcaları Zübeyr ve Abbas’la birlikte Yemen’e ticaret yolculuğu yapmıştır.Hz Muhammed (sav) 20 yaşındayken amcalarıyla birlikte Mekke’de haksızlıkları önlemek, haksızlığa uğrayan kişilerin hakkını savunmak ve adaleti sağlamak amacıyla kurulan Erdemliler Cemiyeti’ne (Hılfu’lFudûl Cemiyeti) üye olmuş ve bu cemiyetin toplantılarına katılmıştır 15 HZ. MUHAMMED’İN EVLİLİĞİ VE ÇOCUKLARI Peygamberimiz ticaret hayatında dürüstlüğü ve güvenilirliği ile tanınmıştı. Mekkeliler onun bir kere bile yalan söylediğine, bir kimseyi incitecek herhangi bir davranışta bulunduğuna şahit olmamışlardı. Bu nedenle ona Muhammedü’l Emin (Güvenilir Muhammed) diyorlardı. Mekke’nin ileri gelen ve soylu bir ailesine sahip olan Hz Hatice peygamberimizin güzel ahlakını öğrenmişti. Ona sermaye vererek ticaret ortaklığı teklif etti. Böylece Peygamberimiz ve Hz. Hatice arasında ticaret ortaklığı başladı. Bu ortaklık sırasında Hz Hatice peygamberimizin çalışkanlığına, dürüstlüğüne ve güvenilirliğine hayran oldu ve ona evlenme teklif etti. Temizliği ve güzel ahlakı sebebiyle Hz. Hatice’ye de Mekkeliler tarafından Tahire (temiz) ismi verilmişti. Peygamberimizin Hz. Hatice ile 25 yıl süren çok mutlu bir evliliği olmuş ve bu evlilikten dördü kız ikisi erkek olmak üzere altı çocuğu dünyaya gelmiştir. Çocuklarının isimleri sırasıyla Kasım, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma ve Abdullah’tır. Hz. Fatıma dışında diğer çocukları peygamberimiz henüz hayattayken vefat etmiştir. Hz Muhammed Hz. Haticenin vefatından sonra Mısırlı bir hanım olan Mariye ile evlenmiş, bu hanımdan da İbrahim adında bir oğlu olmuştur. Ancak İbrahim de henüz iki yaşına gelmeden vefat etmiştir. Peygamberimizin soyu kızı Hz Fatıma ile devam etmiştir. Hz Fatıma peygamberimizin amcası Ebu Talib’in oğlu Hz Ali’yle evlenmiş ve peygamberimizin çok sevdiği torunları Hasan ve Hüseyin’i dünyaya getirmiştir. İLK VAHİY Hz Muhammed (SAV) 40 yaşına yaklaştığında kendisinde birtakım değişiklikler görülmeye başladı. Yanına yiyeceğini alıp Mekke yakınlarında bulunan Nur dağındaki bir mağaraya çekiliyor ve burada yalnız kalmayı tercih ederek Allah’ın büyüklüğünü düşünüyor, vaktini bu düşüncelerle ve ibadetle geçiriyordu. Ayrıca gördüğü rüyalar aynen gerçekleşiyordu. Hz. Muhammed 610 yılının Ramazan ayında bir gece yine Nur dağındaki Hira mağarasına çekilmiş ibadet ediyordu. Bu sırada vahiy meleği Cebrail kendisine göründü ve ona peygamberliğini müjdeleyerek Alah’tan aldığı ilk mesajları getirdi. Bunlar Alak suresinin ilk beş ayetiydi: ‘Oku, yaratan Rabbinin adıyla oku, O insanı bir kan pıhtısından (embriyo) yarattı, Oku Rabbin sonsuz kerem sahibidir, Kalemle yazmayı öğreten Odur, İnsana bilmediklerini O öğretti.’ Peygamberimiz yaşadığı olayın şaşkınlığıyla eve döndü ve başından geçenleri eşi Hz. Hatice’ye anlattı. Hz Hatice onu şu sözleriyle teselli etti: ‘Hiç korkma, çünkü sen akrabalık haklarına riayet edersin, sözünde durursun, sabırlısın güçlüklere dayanırsın, cömertsin misafirlerini en iyi şekilde ağırlarsın, fakirlerin ve zor durumda olanların yardımına koşarsın. Allah hiç böyle bir kulunu yalnız bırakır mı?’ Hz Hatice daha sonra onu amcası Varaka’ya götürdü. Varaka b. Nevfel Tevratı, İncili ve eski dinleri çok iyi bilen bir kimseydi. Hz Muhammed’i dinledikten sonra onun son peygamber olduğunu anladı. Ona: ‘Sen bu ümmetin peygamberi olacaksın, milletin seni yalanlayacak sana eziyet edecek ve seni yurdundan çıkaracak. Çünkü milleti tarafından eziyet edilmeyen hiçbir peygamber yoktur. Keşke o günleri görsem de sana yardım edebilsem.’ Dedi. İlk vahyin gelişinden sonra peygamberimize vahiy gelmeye devam etmiş ve bu vahiylerle Kur’an-ı Kerim 23 yılda tamamlanmıştır. 16 İLK MÜSLÜMANLAR Hz. Muhammed peygamberliğini önce güvendiği kişilere söylüyor, en yakınlarını İslam’a davet ediyordu. İlk Müslümanlar ibadetlerini gizli yapıyorlardı. İslam tarihinde Peygamberimize iman eden ilk dört kişiye ‘İlk Müslümanlar’ denir. Bunlar Peygamberimizin eşi Hz. Hatice, Arkadaşı Hz. Ebu Bekir, amcasının oğlu Hz. Ali ve evlatlık oğlu Hz. Zeyd b. Harise’dir. İlk üç yıldan sonra Allah Hz Muhammed’e İslam dinini açıkça anlatmasını emretti. Peygamberimiz bunun üzerine bir gün Safa tepesinin üzerine çıkarak Mekkelileri buraya çağırdı. Onlara : ‘ Size şu tepenin arkasında Mekke’ye saldırmak üzere hazır bekleyen bir düşman ordusu bulunduğunu söylesem bana inanır mısınız?’ Diye sordu. Onlar: ‘Evet inanırız, çünkü bugüne kadar yalan söylediğine hiç şahit olmadık.’ Diye cevap verdiler. Bunun üzerine Peygamberimiz: ‘Yemin ederim ki, Allah'tan başka ibâdete lâyık tanrı yoktur. Ben de Allah'ın size ve bütün insanlara gönderdiği Peygamberiyim..’ diyerek Mekke halkını İslam dinine davet etti. Fakat amcası Ebu Leheb peygamberimize hakaret ederek orada bulunan insanları dağıttı. Ebu Leheb İslam’ın en büyük düşmanlarından biridir. Kuran’da yer alan Leheb Suresi ondan bahsetmektedir ve Allah tarafından cezalandırılacağını bildirmektedir. İslam dinini kabul etmeyenlere ve putlara taparak Allah’a ortak koşanlara müşrik adı verilir. Mekke putperestliğin merkezi sayılırdı. Kâbe’de tam 360 tane put bulunuyordu ve Mekke her gün bu putları ziyarete gelenlerle dolup taşıyordu. Bu sayede Mekkeliler büyük itibar kazanıyor ve ticaret yoluyla zengin oluyorlardı. Mekke’de Müslümanlık yayılırsa bu menfaatleri ellerinden gidecekti. Ayrıca Müslümanlık herkesi eşit sayıyor insanlar arasında soy, asillik, zenginlik-fakirlik farkı gözetmiyordu. Bu nedenle Mekke’nin ileri gelenleri İslamiyeti kendi çıkarları için tehlikeli görüyorlardı. Bunun için İslamiyetin yayılmasını önlemek için her çareye başvurdular. Başlangıçta Müslümanlarla alay ederek onları küçümsemeye başladılar. Peygamberimizin amcası Ebu Talib’e gelerek: ‘Yeğenin tanrılarımıza hakaret ediyor, dinimizi aşağılıyor, onu korumaktan ve himaye etmekten vazgeç!’ dediler. Ebu Talib durumu peygamberimize anlattı ondan tatlı dille dinini anlatmaktan vazgeçmesini istedi. Amcasının bu isteği peygamberimizi çok üzdü. ‘Ey amca, Allah’a yemin ederim ki onlar sağ elime Güneş’i, sol elime Ay’ı koysalar ben yine de davamdan vazgeçmem.’ Dedi. Bu sözler karşısında çok duygulanan Ebu Talib yeğenine ne olursa olsun onu korumaya devam edeceğine dair güvence verdi. Bunun üzerine Mekkeliler peygamberimize gelerek yaptığı işten vazgeçmesi karşılığında ona servet, itibar ve liderlik teklif ettiler. Vazgeçmediği takdirde ise onu öldürmekle tehdit ettiler. Peygamberimiz bu tekliflerin hiçbirini kabul etmedi. Mekkeli müşrikler bu şekilde amaçlarına ulaşamayınca bu defa Müslümanlara türlü eziyet ve işkencelerde bulunmaya başladılar. Özellikle kimsesiz ve fakir Müslümanlara, kölelere vahşet derecesinde işkence ediyorlardı. Onları kızgın kumlar üzerine yatırıyor saatlerce güneşin altında bekletiyorlar, ayaklarına ip bağlayarak Mekke sokaklarında sürüklüyorlar, bayıltıncaya kadar dövüyorlardı. Dininden dönmedikleri için öldürülen ilk Müslümanlar Hz. Sümeyye ve eşi Yasir’dir. Böylece onlar İslam’ın ilk şehitleri olmuşlardır. Peygamberimize de mecnun, falcı, şair, sihirbaz diyorlar, hakaret ediyorlardı. Geçtiği yollara dikenler döküyorlar, kapısına pislikler bırakıyorlardı. 17 HABEŞİSTAN’A HİCRET Müşriklerin yaptıkları kötülükler giderek dayanılmaz bir hale gelmiş, Müslümanlar Mekke’de barınamaz hale gelmişlerdi. Peygamberimiz Müslümanların Habeşistan’ a hicret etmelerine (göç etmelerine) izin verdi. Önce 16 kişilik bir grup Habeşistan’a gitti. Onların iyi karşılandığını duyan Müslümanlardan 80 kişilik bir grup da bir yıl sonra göç etti. BOYKOT Mekkeli müşrikler İslamiyet’in 7. yılında toplanıp Müslümanlara karşı boykot kararı aldılar. Bundan sonra Müslümanlarla hiç kimse görüşmeyecek, onlarla alışveriş yapmayacak ve kız alıp vermeyecektir. Alınan kararları yazıp imzalayarak Kâbe’nin duvarına astılar. Boykot üç yıl devam etti. Müşrikler Müslümanların toplu olarak sığındığı mahalleye yiyecek içecek sokmamak için ellerinden geleni yaptılar. Müslümanlar her türlü sıkıntıya açlığa susuzluğa katlandılar. Ağaç yapraklarını yiyerek yaşamlarını sürdürmek zorunda kaldılar. Küçük çocuklardan bazıları gıdasızlıktan öldü. Bu insanlık dışı davranışlarıyla da müşrikler bir sonuç alamadılar. Üç yıl sonra ağaç kurtları Kâbe’nin duvarındaki anlaşma metnini yiyerek, ‘Allah’ kelimesi dışındaki bütün yazıları yok ettiler. Bu durumu gören bazı müşrikler insafa gelerek boykotu kaldırdılar. HÜZÜN YILI Boykotun kaldırılmasıyla Müslümanlar rahat bir nefes aldılar. Ancak aradan çok geçmeden Peygamberimizin çok sevdiği amcası Ebu Talib ve eşi Hz. Hatice üç gün arayla vefat ettiler. Hz. Muhammed kendisine daima destek olan bu iki değerli insanı kaybetmekten büyük üzüntü duydu. Bu nedenle bu yıla ‘Hüzün Yılı’ adı verilmiştir. AKABE BİATLARI . Muhammed Hac mevsimlerinde Mekke yakınlarında kurulan panayırlara gider, Kâbe’yi ve putları ziyarete gelen kabilelerin arasında dolaşır, onlara Kuran okuyarak İslam’a davet ederdi. Bir gün Akabe denilen yerde Medine’den gelen altı kişilik bir topluluğa rastladı ve onları İslam’a davet etti. İslam dininin 10'uncu yılında gerçekleşen bu olaya "Birinci Akabe Görüşmesi", burada İslâm'ı kabûl eden altı kişiye de "İlk Medineli Müslümanlar" denir. Bunlar Medine’ye döndüklerinde orada İslam’ın yayılmasına çalıştılar. Ertesi yıl Medine’den gelen 12 kişilik bir grup yine Akabe denilen yerde peygamberimizle görüşerek Allah’a ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, kız çocuklarını öldürmemek, yalan ve iftiradan sakınmak, peygambere karşı gelmemek hususunda peygamberimize biat ettiler yani söz verdiler. Bu olaya 1. Akabe Biatı denir. Peygamberimiz İslam’ı öğretmesi amacıyla bu kişilerin yanında Hz. Musab’ı Medine’ye gönderdi. Hz. Musab onlara Kur'ân-ı Kerîm ve din bilgileri öğretti, güzel ahlâkı, nezâketi ve kibarlığı ile burada İslam’ın yayılmasına katkıda bulundu. Bir yıl sonra Medine’den bu defa 75 kişilik bir grup gelerek ailelerini nasıl koruyorlarsa peygamberimizi de öyle koruyacaklarına dair söz verdiler. Bu olaya da 2. Akabe Biatı denir. Akabe Biatları İslam’ın yayılmasında bir dönüm noktası olmuştur. HİCRET İslam tarihinde Müslümanların Mekke’den Medine’ye göç etmelerine Hicret denir. (Hicret olayı hicri takvimin başlangıcıdır.) Müşriklerin baskı ve zulümleri dayanılmayacak hale gelince Peygamberimiz Müslümanların Medine’ye gitmelerine izin verdi. 622 yılında Müslümanlar doğup büyüdükleri yurtlarını, mal ve mülklerini kısacası sahip oldukları her şeyi bırakarak Medine’ye gruplar halinde hicret etmeye başladılar. Bir süre sonra Mekke’de Hz Muhammed, Hz Ebu Bekir ve Hz. Ali’den başka kimse kalmadı. Müşrikler Medine’de kuvvetli bir İslam topluluğunun oluşmasından korktular ve hicret etmeden önce peygamberimizi 18 öldürmeye karar verdiler. Peygamberimizin evini kuşatarak onun evden çıkmasını beklediler. Peygamberimiz kendisinde olan emanetleri Hz Ali’ye verdi ve onu kendi yatağına yatırdı. Allah’a dua ederek evinden çıkıp gitti. Müşriklerin hiçbiri Allah’ın yardımıyla onu görmedi. Peygamberimiz Hz. Ebu Bekir ile birlikte yola çıktı. Müşrikler de onların peşine düştüler. Peygamberimiz ve Ebu Bekir Mekke yakınlarındaki Sevr dağında bir mağaraya gizlendi. Müşrikler mağaranın önüne kadar geldiler fakat mağaranın ağzına bir örümceğin ağ yaptığını ve güvercinlerin yumurtalarını bıraktıklarını gördüler. Bu Allah’ın bir mucizesiydi. Ağ bozulmadan içeri kimsenin giremeyeceğini düşünerek içeri bakmadan geri döndüler. Peygamberimizin hicreti bir hafta sürdü. Medine yakınlarındaki Kuba köyünde konakladı. Burada kendisi de bizzat taş taşıyarak yapımına katkıda bulunduğu ve İslam tarihinin ilk mescidi olan Kuba mescidini yaptırdı.Paygamberimiz Medine’de büyük Bir sevinç ve sevgi gösterisiyle karşılandı, Ebu Eyyub el Ensari’nin evinde yedi ay misafir oldu. Bu süre zarfında bir mescit ve etrafında kendisinin oturması için odalar yaptırdı. Bu mescidin adı ‘Mescid -i Nebevî’ dir. Mekke’den Medine’ye göç edenlere Muhacir (göç edenler), Medine’de onları karşılayan ve onlara yardım eden Müslümanlara da Ensar (yardım edenler) denir. Peygamberimiz muhacirlerden her birini ensardan biriyle kardeş ilan etti. Ensardan Müslümanlar sahip oldukları her şeyi muhacir kardeşleriyle paylaştılar. Bütün dünyaya örnek olan bu olay İslam kardeşliğinin en güzel eseridir. ASHAB-I SUFFA Mescidi Nebevi’nin yan tarafında üstü kapalı olarak yapılan yere suffa burada barınanlara da ashab-ı suffa denir. Burada evi olmayan fakir ve kimsesizler kalır, günlerini ilim öğrenmekle geçirirlerdi. Tüm Müslümanlar burada toplanır peygamberimizin derslerini dinlerdi. İslam’da ilk eğitim ve öğretim kurumu Suffa okuludur. MEDİNE SÖZLEŞMESİ Medine’de Müslümanlardan başka değişik inançlar mensup insanlar yaşıyordu. Peygamberimiz Medine’ye geldikten sonra burada bulunan Yahudilerle bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşmaya Medine Sözleşmesi denir. Bu sözleşmeye göre herkes dinini serbestçe yaşayacak, dışarıdan bir saldırı olduğunda Medine’yi birlikte savunacaklar, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda peygamberimizi hakem kabul edeceklerdi. İki taraftan biri üçüncü bir tarafla savaşırsa diğer taraf yardımcı olacaktı. Bu anlaşma peygamberimizin toplumsal barış ve kardeşliğe verdiği önemi gösterir. MÜŞRİKLERLE YAPILAN SAVAŞLAR Müslümanlar Medine’ye yerleştikten sonra Mekkeli müşrikler düşmanlıklarından vazgeçmediler. Müslümanlarla Müşrikler arasında Bedir, Uhud ve Hendek savaşları yapıldı. Bu savaşlarda müşrikler sayı ve silah bakımından Müslümanlardan çok daha üstün olmalarına rağmen istedikleri sonuçları alamadılar. Bedir savaşında Müslümanlara esir düşen müşrikler hiçbir kötü muameleyle karşılaşmadılar, bir kısmı fidye karşılığında serbest bırakıldı. Peygamberimiz fidye ödeyemeyenleri on Müslüman a okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bıraktı. Peygamberimizin bu davranışı İslam dininin bilgiye, bilgi sahibi olmaya ne kadar önem verdiğini gösterir. 19 HUDEYBİYE ANLAŞMASI Hicret edeli 6 yıl olan Müslümanlar doğup büyüdükleri Mekke’yi çok özlemişlerdi. Kabe’yi ziyaret etmek istiyorlardı. Peygamberimiz Kâbe’yi ziyaret etmek için 1400 kişiyle birlikte Mekke’ye hareket etti. Müşrikler bu haberi duyunca onları Mekke’ye sokmamaya karar verdiler. Bunun üzerine Müslümanlar Hudeybiye denilen yerde durdular ve Hz Osman’ı elçi olarak gönderdiler. Maksatlarının savaş değil yalnızca Kâbe’yi ziyaret olduğunu bildirdiler. Fakat müşrikler Mekke’ye girmelerine izin vermediler, bunu gelecek seneye bırakmalarını istediler. Uzun görüşmelerden sonra Müslümanlarla müşrikler arasında Hudeybiye anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre Müslümanlar o yıl Kabe’yi ziyaret etmeden geri dönecekler , ertesi yıl üç gün süreyle ziyaret edecekler bu ziyaret sırasında yanlarında silah bulundurmayacaklar, Mekkelilerden biri Müslümanlara sığınırsa buna izin verilmeyecek, Medine’den biri Mekkelilere sığınırsa kimse karışmayacaktı. Ayrıca diğer Arap kabileleri istedikleri tarafla anlaşmaya katılma imkânına sahip olacaktı. Müslümanlar bu anlaşma üzerine Mekke’ye girmeden Medine’ye geri döndüler. Bir yıl sonra ise üç gün süreyle Kâbe’yi ziyaret ettiler. Bu anlaşma Mekkeliler Müslümanları resmen tanıdıkları ilk anlaşmadır. MEKKENİN FETHİ Peygamberimizin tüm barış girişimlerine rağmen Mekkeliler Hudeybiye anlaşmasını bozdular. Bunun üzerine peygamberimiz 10.000 kişilik bir orduyla Mekke üzerine yürüdü. Hz Muhammed askerlerine kesinlikle kan dökmemelerini, silahlı çatışmaya girmemelerini söyledi. Mekkelilerin Müslümanlara karşı koyacak güçleri yoktu. Böylece Mekke 630 yılında kan dökülmeden fethedildi. Peygamberimiz Kabe’yi putlardan temizledi. Kendisine ve Müslümanlara dayanılmaz eziyet ve işkencelerde bulunan Mekkelileri serbest bıraktı. Onun bu hoşgörüsü ve affediciliği karşısında Mekkelilerin çoğu Müslüman olduğunu açıkladı. VEDA HACCI VE VEDA HUTBESİ Mekke fethedildikten sonra İslam dini hızla yayıldı. 632 yılında peygamberimiz 100.000 den fazla Müslümanla birlikte hacca gitti. Hac esnasında yaklaşık 124.000 Müslümana meşhur hutbesini okudu. Hz Muhammed (sav) nazil olan bir ayetle vefatının yaklaştığını ve bir daha hac edemeyeceğini anladığı için burada Müslümanlara veda etti. Bu nedenle peygamberimizin bu haccına Veda Haccı, burada okuduğu hutbeye de Veda hutbesi denir. Veda hutbesinde peygamberimizin üzerinde durduğu konulardan bazıları şunlardır: İslam’dan önceki bütün cahiliye gelenekleri ve batıl inançlar kaldırılmıştır, Bütün insanlar eşittir, bir insan diğerinden ancak güzel ahlakı ve Allah’a olan saygısı ile üstün olabilir, emanetler sahiplerine verilmelidir, faiz haramdır, kan davaları kaldırılmıştır, erkekler kadınların kadınlar da erkeklerin haklarına riayet etmelidir, bütün Müslümanlar kardeştir. PEYGAMBERİMİZİN VEFATI Peygamberimiz veda haccını tamamladıktan sonra Medine’ye döndü ve bir süre sonra hastalandı. Hastalığı günden güne artıyordu. Ölümüne iki gün kala arkadaşlarını yardımıyla mescide gitti ve minbere çıkarak Müslümanlara şöyle hitap etti: ‘ Ey Müslümanlar! Şayet birinize karşı kötülük yapmışsam onun karşılığını almaya hazırım, kimin bende alacağı varsa işte malım, gelsin alsın.’ Hz Muhammed (sav) 8 Haziran 632 tarihinde 63 yaşında iken vefat etti. Müslümanlar çok büyük üzüntü yaşadılar ve Onun öldüğüne inanmak istemediler. Hz Ebu Bekir onları yatıştırıcı sözler söyleyerek teselli etti. Hz Muhammed (sav) vefat ettiği yerde defnedildi. Medine’de kabrinin bulunduğu yere ‘Ravza-i Mutahhara’ denir. Sevgili Peygamberimizin 23 yıllık peygamberlik hayatının 13 yılı Mekke’de 10 yılı ise Medine’de geçmiştir. O insanlara dünyada ve ahirette mutlu olmanın yollarını göstermiştir, öğrettiği ahlak ilkelerini önce kendisi yaşayarak en güzel örnek olmuştur. 20 ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ Hz. Ali ve ondan sonra gelen tüm imamlar masum , günahsızdır. İmamlar hata yapmaz ve günahsızdır . imamı tanıyıp ona inanmak imanın şartıdır. Veraset yoluyla gelen 12. İmam murtaza SİYASİ İTİKADİ kaybolmuş , bir gün çıkacak ve dünyayı FIKHİ MEZHEPLER MEZHEPLER MEZHEPLER adaletle yönetecek. MATURİDİLİ ŞİİLİK Şiaya göre gerçek İslam kuran K HANİFİLİK ayetlerinin açık anlamlarının altında gizlidir. HARİCİLİK Bu gizli manaları ancak imamlar bilir. EŞARİLİK ŞAFİİLİK Şiilik tarih boyunca İslam dünyasında devam MUTEZİLE etmşitir. Şuan iranın resmi mezhebidir. MALİKİLİK (KADERİYE) CEBRİYE HANBELİLİK caferilik İLK MÜSLÜMANLARIN İHTİLAF ETMESİNİN SEBEPLERİ 1. Arap ırkçılığı. 2. Halifelik anlaşmazlığı. 3. Müslümanların eski din mensuplarına komşuluğu ve bunlardan bir kısmının islama girmesi. 4. Felsefenin tercüme edilmesi. 5. Allahın fiil ve sıfatlarının tartışılması 6. İnsanın seçme özgürlüğü ve kader tartışması. 7. Eski dinlerden kalma hikayelerin İslam dininden bilinmesi. 8. Kuranı kerimde anlamı gizli ( müteşabih ) ayetler ile ilgili farklı yorumlar. 9. Ayetlerden alimlere göre farklı hükümlerin çıkartılması. SİYASİ MEZHEPLER ŞİİLİK ( ŞİA) : (taraftar) Hz. Peygamberin vefatından sonra halifeliğe Hz. Alinin getirilmesi gerektiğini savunan , sonraki halifelerin de Hz. Alinin soyundan olmasını gerekli gören kişilere şia denir. Hz. Ali taraftarlığı ile başlayan şia zamanla sistemli bir siyasi mezhep haline gelmiştir.mezhebin temelini hilafet ve imamet konuları oluşturuyor. Görüşleri : HARİCİLİK : HZ.ALİye halifeliği döneminde karşı çıkmış ve bazı konularda tartışmışlardır.sıffin savaşında hz.ali bu gurubu kovduğu için bunlara harici (dışlanmış) denmiştir. Bunlar samimi fakat islamı tam bilmeyen köylü fanatik insanlardır. Görüşleri: hariciler, büyük günahları işleyenleri ; namaz , oruç , gibi farzları terk edenlerin dinden çıktığını kabul etmişler. Haricilik ; tarih boyunca zaman zaman etkisini gösterse de , sistematik bir mezhep olarak günümüzde varlığını sürdürmemektedir. İTİKADİ MEZHEPLER EŞARİLİK : Ebu hasan el Eşari tarafından 900 lü yıllarda bağdatta sistemleştirilmiştir. Görüşleri : insanların fiilleri Allaah tarafından yaratılır, insanlar tarafından kazanılır.İnsan davranışlarının sorumlusudur. İman; allahı bilmek ve kalben tasdik etmektir. Büyük günah işleyenler dinden çıkmaz. Günahkar Müslüman olur. ümmetin imam seçmesi vaciptir ve seçimle yapılır. Eşarilere göre herhangi bir şeyin iyi yada kötü olduğunu belirleyen akıl değil vahiydir. 21 MATURİDİLİK : maturidi es semerkandi tarafından 900 lü yıllarda maturidilik ekolünü sistemleştirmiştir. Görüşleri: İman dil ile ikrar kalp ile tasdiktir. İnsanın fiillerini yaratan allahtır. Kul kendi iradesiyle davranışlarını kazanır.bu sebeple insan kendi davranışlarının sorumlusudur. Büyük günahları işleyen dinden çıkmaz. Bir şeyin iyi ya da kötü olduğu akıl ile bilinebilir. MUTEZİLE : (kaderiye) Abbasiler zamanında etkili olan mezhep , daha sonra etkisini kaybetmiştir. Günümüzde sistemli bir mezhep değildir. Görüşleri; Allahın zatı ve sıfatları birbirinden ayrı düşünülemez. Büyük günah işleyenler ne mümindir ne de kafir. İyiliği emredip kötülükten alıkoymak her müslümana farzdır İnsan davranışlarında tamamen özgürdür. Kadericilerin fiillerde tamamrn özgür olma düşünceleri birçoğunu sapkınlığa götürmüştür. CEBRİYE : Abbasiler zamanında etkili olan bu mezhep , daha sonra etkisini kaybetmiştir. Günümüzde sistemli bir mezhep değildir. Görüşleri ; Fiilin ( davranışın ) gerçekte kulla ilişkisi yoktur. Kul davranışlarında isteme, seçme ve güç sahibi değildir. İnsan Allah tarafından yazılan fiilleri işlemeye mecburdur. Cebriyecilerin kulun iradesini tamamen devre dışı bırakmaları çoğunu sapkınlığa götürmüştür. ( İslam alimleri itikadi (inanç) konularda maturidi ve eş’ari düşünce ekolünü benimsemişlerdir. Özellikle kaderle ilgili konularda cebriye ve mutezile düşüncesini tehlikeli görmüşlerdir. Çünkü mütezile kulun fiillerinde tamamen özgür olduğunu , cebriye ise kulun fillerinde tamamen iradesiz ve özgür olmadığını belirtmiştir.) FIKHİ ( AMELİ ) MEZHEPLER HANEFİLİK : imam azam ebu HANİFE nin görüşleri çerçevesinde ortaya çıkmış ameli düşünce ekolüdür. İmam azam kendisinden önceki nesillerin ortaya koyduğu görüşleri , dinin ilkeleri ve insanların ihtiyaçları doğrultusunda yeniden değerlendirmiştir. Hanefi mezhebinde dini bir konuda hüküm verirken şu hususlara dikkat edilir; kuran , sünnet , icma (din alimlerinin görüşleri) , sahabenin söz ve uygulamaları , kıyas (fıkhi bir hükmü bilinen ; başka bir hâdiseye benzetmekle hüküm vermektir ), örf ve adetler. ŞAFİİLİK : Muhammed bin idris EŞŞAFİİnin düşünceleri etrafında oluşmuştur. İmam Şafii dini bir konuda hüküm verirken sırasıyla kuranı kerime , sünnete , sahabelerin görüşlerine , ve kıyasa bakar. MALİKİLİK: Malik bin enesin görüşleri etrafında ortaya çıkmıştır.imam malik dini bir konuda hüküm verirken nakle çok önem veir. Medine halkının uygulamaları ve kıyası dikkate alırdı. HANBELİLİK : Ahmet bin hanbelin görüşleri etrafında ortaya çıkmıştır. İmam hanbel dini bir konuda hüküm verirken kuran , sünnet ve sahabe görüşlerini dikkate alır. CAFERİLİK Caferi sadık ın görüşleri çerçevesinde oluşmuş bir mezheptir.Hz. alinin torunlarından ve 12 imamdan biridir. Dini bir konuda hüküm verirken kuran sünnet ve akıl dikkate alınır. Caferiler öğle ile ikindi , akşam ile yatsı namazını birleştirerek kılarlar. Abdest alırken çıplak ayak üzerine mesh ederler. Muta nikahını normal görürler. Caferiler namaz kılarken kerbela toprağından yapılmış mühür denilen toprak üzerine secde yapıyorlar. SONUÇ: İslam dünyasında çıkan gerek siyasi-itikadi gerek fıkhi mezhepler dinin temel esaslarıyla ilgili değildir. Tüm mezhepler imani esaslar ve islamın şartlarında değil uygulamadaki farklılıklardır. Bu farklılıklar ayrılık değil düşünce çeşitliliğinden ortaya çıkmış 22 KISKA SÜRELER FATİHA: Elhamdü lillâhi rabbil âlemîn. Errahmânirrahîm. Mâliki yevmiddîn. İyyâkena’büdü veiyyâkenesteîn. İhdinas sirâtel müstakîm. Sirâtellezîne en’amte aleyhim ğayril mağdûbi aleyhim veleddâllîn. (Amîn) FELAK: Kul eûzu birabbil felak. Min şerri mâ halak. Vemin şerri ğâsikin izâ vekab. Vemin şerrin neffâsâti fil ukad. Vemin şerri hâsidin izâ hased. NAS: Kul eûzu birabbin nâs. Melikin nâs. İlâhin nâs. Min şerril vesvâsil hannâs. Ellezî yüvesvisü fî südûrin nâs. Minel cinneti vennâs. DUALAR SÜBHANEkellahümme ve bihamdik. Ve tebârekesmük. ASR: Vel asri innel insâne lefî hüsr. İllallezîne âmenû veamilüs sâlihâti vetevâsev bilhakki vetevâsev bissabr. Ve teâlâ ceddük (ve celle senâük) velâ ilâhe ğayrük. ETTEHİYYÂTÜ lillâhi vessalavâtü vettayyibâtü esselâmü aleyke eyyühen FİL: Elem tere keyfe feale rabbüke biashâbil fîl. Elem yec’al keydehüm fî tedlîl. Ve ersele aleyhim tayran ebâbîl. Termîhim bihicâretin min siccîl. Fece alehüm keasfin me’kûl. nebiyyü verahmetüllâhi veberekâtüh. KUREYŞ: Li îlâfi Kureyşin îlâfihim rihleteş şitâi vessayf . Felya’büdû rabbe hâzel beytillezî et’amehüm min cûin veâmenehüm min havf. ALLAHÜMME SALLİ alâ Muhammedin veâlâ Esselâmü aleynâ vealâ ibadillâhis sâlihîn. Eşhedü enlâ ilâhe illalâh. Ve eşhedü enne Muhammeden abdühû veresûlüh. âli Muhammed. Kemâ salleyte âla İbrâhîme vealâ âli İbrâhîme inneke hamîdün mecîd.ALLAHÜMME BÂRİK alâ Muhammedin MÂÛN: Era eytellezî yükezzibü biddîn. Fezâlikellezî yedu’ul yetîm. Vela yehuddu alâ teâmil miskîn. Feveylün lil musallîn. Ellezînehüm an salâtihim sâhûn. Ellezînehüm yürâûne veyemneûnel mâûn. vealâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ ibrahîme vealâ âli İbrâhîme İnneke hamidün Mecîd. RABBENÂ âtinâ fiddünya haseneten vefil âhireti haseneten vekinâ azâbennâr. KEVSER: İnnâ a’teynâkel Kevser. Fesallî lirabbike venhar. İnne şânieke hüvel ebter. RABBENÂĞFİRLÎ veli vâlideyye velil KÂFİRÛN: Kul yâ eyyühel kâfirûne lâ a’büdü mâ ta’büdûn. Velâ entüm âbidûne mâ a’büd. Velâ ene âbidün mâ abettüm. Velâ entüm âbidûne mâ a’büd. Leküm dinüküm veliyedîn. KUNUT:1Allâhümme innâ nesteînüke venestağfirüke venestehdîke venü’minü bike venetûbu ileyke venetevekkelü aleyke venüsnî aleykel hayra küllehû neşkürüke velâ nekfürük. Venahleu venetrükü men yefcürük.2Allâhümme iyyâkena’büdü veleke nüsallî venescüdü veileyke nes’â. venahfidü nercû rahmeteke venehşâ azâbeke inne azabeke bilküffâri mülhik. NASR: İzâ câe nasrullahi velfeth. Vera eytennâse yedhulûne fî dînillâhi efvâcâ. Fesebbih bihamdi rabbike vestağfirhu İnnehû kâne tevvâbâ. TEBBET: Tebbet yedâ ebî Lehebin veteb. Mâ ağnâ anhu mâluhû vemâ keseb. Seyeslâ nâren zâteleheb. Vemre etuhu hammaletel hatab. Fî cîdihâ hablün min mesed. mü’minîne yevme yekûmül hisâb. ÂYETEL KÜRSİ: Allâhu lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ te’huzühû sinetün velâ nevm. Lehû mâ fissemâvâti vemâ fil ard. Menzellezî yeşfeu indehu illâ bi iznih. Ya’lemu mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm. velâ yuhîtûne bişey’in min ilmihî illâ bimâ şâe Vesia kürsiyyuhüs semâvâti vel ard. İHLAS: Kul huvallâhu ehad. Allâhus samed Lem yelid velem yûled Velem yekün lehu küfüven ehad. Velâ yeûduhu hifzühumâ vehüvel aliyyül azîm 23 MÜ'MİNUN SURESİ 1 - Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir, 2 - Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler, 3 - Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler, 4 - Onlar ki, zekat (vazifelerini) yerine getirirler, 5 - Ve onlar ki, iffetlerini korurlar, 6 - Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir. 7 - Şu halde, kim bunun ötesine gitmeyi isterse, işte bunlar , haddi aşan kimselerdir. 8 - Yine onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler, 9 - Ve onlar ki, namazlarını muhafaza ederler, 10 - İşte asıl onlar varislerdir. 11 - Ki, Firdevs'e (cennete)varis olan bu kimseler orada ebedî kalırlar. 12 - And olsun biz insanı, çamurdan, bir sülâleden (süzülüp çıkarılmış çamurdan) yarattık. 13 - Sonra onu emin ve sağlam bir karargahta (rahimde) nutfe (sperma) haline getirdik. 14 - Sonra nutfeyi bir alaka (embrio) yarattık, derken o alakayı bir mudga (bir çiğnem et parçası halinde) yarattık, derken o mudgayı bir takım kemik yarattık, derken o kemiklere bir et giydirdik, sonra onu diğer bir yaratık olarak teşekkül ettirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah, pek yücedir. 15 - Sonra siz bunun ardından, muhakkak ki öleceksiniz. 16 - Sonra da siz, şüphesiz, kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz. 24